Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
balkanlar

Balkanlar

Eski 05-19-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Balkanlar



e Balkanlar

Avrupa’nın beş büyük yarımadasından biri olan Balkan Yarımadası, Orta Avrupa’ya ve Akdeniz’e uzanan Jeostratejik konumu ile önemli özelliklere sahiptir Eski çağlar bir yana, Balkanların tarihinde büyük bir yeri olan Osmanlılar zamanında, Balkan Yarımadasının ve Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi konumu, bu kritik coğrafi bölgeyi, İngiltere, Rusya, Habsburg İmparatorluğu, Fransa, İtalya ve Almanya’nın çıkarlarının çakıştığı bir bölge durumuna getirmiş ve sayısız müdahale, isyan ve savaşlara yol açmıştır

Balkan Yarımadasının coğrafi konumu, Avrupa’nın diğer bölgelerine geçit veren, Asya’nın bitişiğinde ve Afrika’ya yakın olması, bu bölgenin, daima imparatorluklar arasında bir buluşma ve mücadele alanı ve çekici bir fütuhat hedefi olmasına yol açmıştır

Fiziki coğrafya açısından Balkanların sınırları kuzeyde Tuna Nehri ve Sava Irmağı, doğuda Karadeniz, güneydoğuda Ege Denizi, güneyde Akdeniz, güneybatıda İon Denizi ve Adriyatik ile çevrilidir Siyasi coğrafya açısından ise Balkanlar; Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye’nin Avrupa’daki toprakları ve eski Yugoslavya ile Romanya’nın tümünü içine alır

Balkan Yarımadasının kıyıları, Akdeniz sistemine dahil olan 6 denize açılmaktadır Bu durum, Balkanların, Akdeniz stratejisindeki çok boyutlu yerini vurguladığı gibi; Balkan ülkelerinin çoğunun deniz ulaştırması ve denizcilik alanlarındaki gelişmelerine de ışık tutmaktadır

Stratejik konum, fiziki coğrafya ve etnik ve dinsel yapı açılarından, bölgenin stratejik ve jeopolitik çekirdeği eski Yugoslavya’dır Rusya’nın emperyalist dürtülerle Güney Slavlarını kendi nüfuzu ve Sırpların egemenliği altında bir Güney Slavları birliği halinde toplamak için kurulmasına çaba gösterdiği “Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı” ve daha sonraki Yugoslavya Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin iç ve dış sınırlarının jeopolitik faktörler gözetilmeksizin çizilmesi, diğer bir deyişle, Yugoslavya Federasyonunun, etnik grupların amaç ve iradeleri gözetilmek suretiyle değil, Lenin ve Stalin’in yaptıkları gibi, yukarıdan empoze edilmek suretiyle kurulması, bölgenin kararsız ve karmaşık doğasının önemli nedenlerinden biri olmuştur

Balkanlar, İslam ve Hristiyan dünyalarının birleştiği başlıca yerlerden biridir Büyük İskender Balkanlardan yola çıkarak Anadolu üzerinden Afrika ve Asya’ya geçmiştir Romalılar, Akdeniz’den ve Balkanlardan Anadolu’ya geçerek Avrupa’da sağladıkları büyük güç birikimini aynı yoldan Asya topraklarına aktarmışlardır Daha sonraki çağlarda Hristiyanlık, Boğazlar üzerinden Balkanlara ve oradan da Avrupa kıt’asına yayıldığı gibi; İslamiyet de Anadolu’dan Boğazlar üzerinden balkanlara yayılmıştır

Balkanlar makro düzeyde, Orta ve Doğu Avrupa’da başlayan ve Boğazlar ve Süveyş bölgeleriyle ana petrol alanlarını hedef alan askeri operasyonların üs ve destek bölgesi olma özelliğini de taşımaktadır Diğer taraftan Orta ve Doğu Avrupa’da cereyan eden bütün savaşlarda, Balkanlar, savunan ve taarruz eden taraflar için daima büyük önem taşımıştır Bu bakımdan, Balkanların Avrupa’nın bütünleşmesi ve güvenliği olayında da önemli bir stratejik işlevi vardır Balkan Yarımadasının stratejik konumu, Avrupa Kıt’asına, Akdeniz ve Ortadoğu politika ve stratejisinde etkili olma imkânı sağlamaktadır

Balkan ve Anadolu Yarımadalarını birbirinden ayıran, fakat aynı zamanda bu iki yarımadayı birbirine bağlayan Türk Boğazları, Trakya ile birlikte bütün Balkan Yarımadasını, Türkiye için kritik bir ileri savunma bölgesi durumuna getirmiştir Türklerle ortak tarih ve kültür değerlerini paylaşan ve kuzeyde Moldova’dan güneyde Yunanistan’a kadar bütün Balkan ülkelerinde yaşayan Türk azınlıklar olduğu gibi, Müslüman dünyasında sadece Türkiye’ye ilgi ve bağlılık duyan 8500000 nüfusa sahip Balkan Müslümanları da, Balkanların Türkiye için taşıdğı önemin bir başka boyutunu sergilemektedir

Balkanlar, tarih boyunca birçok kavimlerin ve orduların istilasına hedef olmuştur İstilacılar, genellikle Boğazlar ve Trakya’dan; Güney Rusya ve Aşağı Tuna vadisinden ve Avusturya ve Macaristan’dan Balkanlara girmişlerdir Bu istila ve göçlerin bıraktığı izler ve kültür mirası bugün de yer yer Balkanlarda yaşamaktadır Bu bakımdan gerek Balkanlar siyasi coğrafyasının bugünkü karmaşık durumunu yansıtan jeopolitik bölünmeler, gerekse bunlara paralel ulusal nitelikler ve demografik özelliklerin çeşitliliği Balkanların tarih boyunca ve topoğrafyasının belirtilen ayırıcı ve bölücü karakterinin doğal sonucu olarak, balkan toplumları arasındaki ilişkiler, daima rekabet ve mücadele karakteri taşımış; yerel gerginlik ve sürtüşmeler, Balkanlar’daki iç kararsızlık ve Balkan devletlerinin kendi güvenlik ve bekalarını sağlamak için bölge dışından müttefik edinmeleri dış müdahaleleri davet etmiştir Bugün Yugoslavya’nın parçalanması ile Balkanlar’da sayıları 10’a kadar çıkan siyasal birimde, en az 9-10 ayrı konuşma dili ve 3 tek Tanrılı (Semavi) dine bağlı 75 milyondan fazla insan yaşamaktadır

Bütün bu ve diğer nedenlerle, iç sürtüşmeler ve dış müdahaleler ile bunların yarattığı kararsızlık, Balkan siyasetinin ve stratejisinin egemen niteliğini teşkil etmektedir Bu nedenle, bugünde, dün olduğu gibi, istikrarsız bütün Balkan devletleri arasında, ikili ya da çok yanlı, toprak, sınır ve azınlık sorunları vardır
Balkan yarımadasında başlıca beş etnik grup vardır Bunlar; Arnavutlar, Yunanlılar, Bulgarlar, Güney Slavları (Sırplar, Hırvatlar, Slovenler, Karadağlılar) ve Türklerdir

Eski Yugoslavya Federasyonu’nun kendine özgü karmaşık yapısı ve bundan kaynaklanan iç sorunları 1989-1990 döneminin getirdiği bağımsızlık istekleri ve Balkanlar’da da kuvvetle estirilen rüzgarların etkisiyle, bu devletin parçalanmasına kadar varan yeni şartlar yaratmıştır Balkanlarda birbirine muhalif hatta düşman toplumlar meydana getirmesi, herhangi bir ülkenin kontrolünü ele geçirme ya da nüfuz altına almak amacıyla birbirine düşman parçalara bölmeyi hedef tutan ve Romalıların “Böl ve Yönet” ilkesiyle ifade edilen stratejilere, 20 yüzyılın başlarından beri “Balkanlaştırma” adının verilmesine yol açmıştır

Bölgesel Jeopolitik Yönelimlerin Değerlendirilmesi
Soğuk Savaş sonrasının siyasi coğrafyasının ihtilafları körükleyecek biçimde en fazla değişiklik gösterdiği bölge Balkanlardır

Yugoslavya’nın parçalanması ve Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna-Hersek’in bağımsız devletler olarak ortaya çıkmaları sonucunda en yaygın ve kanlı çatışmalar bu bölgede cereyan etmiştir

Yugoslavya daha önce Sovyetler Birliğine mesafeli duran bir Federasyon iken parçalanma ile birlikte Sırbistan ile Rusya arasındaki tarihi bağlar yeniden canlanmıştır

Balkanlardaki sorunlara, ABD, başlangıçta uzak durmasına rağmen, Bosna-Hersek’teki Sırp katliamına karşı müdahalede başarılı olamayan ve hatta bilinçli olarak seyirci kalan Avrupa’nın tutumu ABD müdahalesini zorunlu kılmış ve Dayton Anlaşması ile savaş durdurulmuş ve Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğü şimdilik korunabilmiştir

Kosova’da ise ABD daha belirgin ve doğrudan bir rol almıştır
AB, askeri sorumluluğu üstlenecek vurucu güce, güç aktarma yeteneğine, uydu istihbarat olanaklarına ve gereken siyasi iradeye sahip olamadığı için ABD’nin müdahalesi kaçınılmaz olmuştur Buna mukabil AB, ekonomik alanda öncülüğü almış durumdadır Uzun süreli ve kapsamlı bir Avrupa vizyonu içinde Balkanlarda devamlı barışın sağlanması girişiminde, AB yine ön planda görülmektedir Balkanlar, bölgede barış ve istikrarın tesisi amacıyla bir dizi insiyatifin odak noktası haline gelmiş bulunmaktadır

Kosova’da Sırpların giriştiği geniş çaplı etnik temizlik hareketine oluşan tepkinin sonucu olan NATO hava harekatı Sırpları çekilmeye mecbur bırakmıştır Kosova uluslararası gücün kontrolünde bulunmaktadır ancak, Kosova’nın gelecekteki statüsü halen belirsizdir Kosova’ya bağımsızlık verilmesi daha başka bağımsızlık isteklerine davetiye çıkarabileceği endişesiyle bundan şimdilik kaçınılmaktadır

Marksizmin en doğmatik uygulamasına maruz kalan Arnavutluk’ta modern ve demokratik bir devlet yapısını kurmak kolay olmamaktadır Makedonya’daki hassas dengeler Balkanlardaki oluşumların sürekli tehdidi altındadır Romanya ve özellikle Bulgaristan AB ile üyelik müzakerelerine başlamış olmanın avantajlarından yararlanmaktadırlar

Balkanların geleceği bakımından en umut verici gelişme, AB’nin desteklediği ve öncülüğünü yaptığı istikrar paktıdır Avrupa entegrasyonu kapsamı altına alınmadıkça Balkanlarda sürekli bir barışın olmayacağı görüşü hakimdir
Türkiye, Balkanlar bölgesinde önemli bir mevkide olup bölge ile çeşitli bağları bulunmaktadır Türkler dışında bölgede Boşnak, Arnavut, Pomak ve Çerkez olmak üzere 8500000 Müslüman yaşamaktadır Aralarındaki ortak nokta da Osmanlı tarihi ve kültürüdür Balkanların barış ve istikrarı Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendirir

Balkanlar denkleminde Türk-Yunan dengesi temel ögelerden birisidir Türkiye ve Yunanistan 1999 yılı içinde ikili ve çok yönlü bir işbirliği sürecini başlatmışlardır

Balkanlar bölgesinin kaderi, kendi dinamiğine, uluslararası toplumun müdahalesine ve özellikle Avrupa Birliğinin politikalarına göre şekillenme yolundadır

Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, başta Bosna-Hersek olmak üzere Voyvodina, Kosova, Sancak ve Karadağ sorunlarına bitmiş gözüyle bakılamaz Bu bölgelerde sıcak gelişmeler beklenebilir

Balkanlar, konumu ve yapısı itibariyle, asırlardır irili ufaklı devletlerin ilgi odağı haline gelerek sayısız entrika, çatışma, isyan ve savaşlara sahne olmuştur Bugün de insanoğlu ulaştığı medeniyet seviyesini göz ardı ederek, aynı sahnelerin oluşmasına zemin hazırlamakta ve bölgeyi barut fıçısına kolayca dönüştürebilmektedir Bunu yapanlar, yapanlara cesaret verenler ne yazık ki demokrasi ve insan haklarının en ateşli savunucuları ve sahip oldukları medeniyetle övünen Batılı ülkelerdir Bu ülkeler ki, Balkanlarda bir Müslüman toplumu kabul edemeyen ve onların maruz kaldığı Sırp soykırımını görmezden gelen Avrupa’nın başta İngiltere olmak üzere Fransa ve Almanya gibi devletleridir

Bosna-Hersek’te işlenen korkunç soykırımı ve onur kırıcı olayları yerinde incelemek üzere BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından bölgeye gönderilen Polonya eski başbakanlarından Tadeusz Mazowiecki’nin 30 Kasım 1992 tarihli “International Herald Tribune” gazetesine yazdığı yazıdan alınan iki cümle herhangi bir açıklamayı gerektirmeyecek kadar açık ve ilerideki kuşaklara aktarılması gereken bir ibret dersidir

“BM İnsan Hakları Komisyonunun bir özel raportörü olarak, Bosna-Hersek’te kitle halindeki insan hakkı ihlallerini dehşet duyguları içinde gördüm Uluslararası memurlar ve BM askerlerine karşın kan dökümü sürmektedir Toplanan deliller, bu korkunç terörün sorumlusu hakkında herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek kadar açıktır Sorumlusu, Sırbistan makamları tarafından desteklenen Bosna-Hersek’teki Sırp politik ve askeri liderleridir ”Eğer bu kan içici canavarlaşmış yaratıklara “lider” denirse

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.