Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abdülhamid, ikinci, sultan

Sultan İkinci Abdülhamid

Eski 05-03-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Sultan İkinci Abdülhamid



Sultan İkinci Abdülhamid hakkında bilgi




II Abdülhamid (Osmanlı Türkçesi: عبد الحميد ثانی `Abdü’l-Hamīd-i sânî)(d 21 Eylül 1842 – ö 10 Şubat 1918) Osmanlı Devleti'nin 34 padişahı Babası Sultan Birinci Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın Efendi'dir



Sultan İkinci Abdülhamid


Sultan İkinci Abdülhamid, 21 Eylül 21 Eylül Gregorian Takvimine göre yılın 264 günüdür Sonraki sene için 101 (Artık yıllarda 102) gün var

1842 tarihinde
İstanbul'da doğdu Babası İstanbul, Marmara Bölgesi'nde il ve Türkiye'nin en büyük kenti Tarih boyunca çeşitli imparatorluklara başkentlik yapan, 133 milyar dolarlık yıllık üretimiyle Dünyada 34 sırada yer alır Türkiye'nin kültür ve finans merkezidir İstanbul, 41° K, 29° D koordinatlarında yer alır Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı (Boğaziçi) boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur

Sultan Birinci Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın Efendi'dir Annesi Çerkezdir Sultan İkinci Abdülhamid çok küçük yaşta iken annesini kaybettiği için öksüz büyüdü ve onu üvey annesi Piristu Kadın yetiştirdi Çocukluğunda çok zayıf bir bünyeye sahip olan Sultan İkinci Abdülhamid sık sık hasta olurdu Babasının padişahlığı sırasında bu durumu yüzünden özel ilgi gördü Çok hoşgörülü bir ortamda büyüdü Kültür derslerinin yanında musiki dersleri aldı ve piyano çalmayı öğrendi Bekarlığı sırasında çok serbest bir hayat yaşayan Sultan İkinci Abdülhamid, evlendikten sonra tüm boş zamanını ailesiyle, çocuklarıyla geçirmeye başladı Sultan İkinci Abdülhamid, yıkılmak üzere olan

Osmanlı İmparatorluğunu 33 yıl ayakta tutmayı başarmış büyük bir padişahtır Dindar bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid ibadetlerini aksatmazdı Hayırsever ve cömert bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid, sıradan bir vatandaş gibi yaşardı Yunan seferi sırasında, kendisine hazinede yeterli para bulunmadığı söylenince, atalarından kalma şahsi servetinden masrafları karşılamış, devletten beş kuruş almamıştı Boş vakitlerini marangozhanede geçirir, harika eşyalar yapar, bunları sattırır ve parasını fakire fukaraya dağıttırırdı Son derece şefkatli bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid'in kendisini öldürmek isteyenleri bağışlaması, dünya siyaset tarihinde görülmemiş bir olaydır Sultan İkinci Abdülhamid, kültüre önem vermiş ve eğitim konusunda hizmet verecek birçok mekan yaptırmıştır Üniversiteler, Güzel Sanatlar Akademisi, Ticaret ve Ziraat Okulları kuran Sultan İkinci Abdülhamid, ilk ve orta dereceli okullar, dilsiz ve kör okulları, kız meslek okulları da yaptırmıştır Vilayetlere liseler, kazalara ortaokullar kurmakla beraber, ilkokulları köylere kadar ulaştırdı İstanbul'da Osmanlı Devleti, 13 yüzyıl sonlarından 20 yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır

Şişli Etfal Hastahanesini ve Darülaceze'yi kendi şahsi parasıyla yaptırdı Hamidiye adı verilen nefis içme suyunu borularla İstanbul'a getirtti Karayollarını Anadolu içlerine kadar uzatan Sultan İkinci Abdülhamid, Bağdat'a ve Medine'ye kadar da demiryolları döşetmiştir Büyük şehirlere atlı tramvay hatları döşetti

Sultan Abdülhamid'in Hayatı

Tahta çıkışı





II Abdülhamid cuma selamlığında


Abdülhamid tahta çıktığında Kadin-erkek, yoksul, sakat ve kimsesiz çocuklari korumak için sultan Ikinci Abdulhamid Han devrinde yaptiralarak hizmete giren acizler yani düskünler yurdu

Sultan İkinci Abdulhamid, yoksul ve sakat kimseler yaninda, Istanbul'da basibos gezen çocuklarin da bir araya toplanarak, san'at sahibi olmalarini saglamak, ihtihar ve kimsesizlerin son yillarini huzur içinde geçirmelerini te'min etmek maksadiyla, sadrazam Halil Rifat Pasa'ya bir darülaceze (düskünlar evi) kurulmasi emrini verdi Hali

Osmanlı Devleti büyük bir bunalım içindeydi Osmanlı Devleti, 13 yüzyıl sonlarından 20 yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır

1871'de 1871 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

Âli Paşa'nın ölümünden sonra Saray ile

Babıali arasındaki çekişme alevlenmiş,

1875'te Devlet borçlarını ödeyemez hale düşerek 1875 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

Muharrem Kararnamesi ile moratoryum ilan etmiş, düzenle|Eylül 2007

Rusya'nın başını çektiği Pan-Slavizm akımının etkisiyle Rusya Federasyonu dünyanın en büyük ülkelerinden biri Kuzeyinde Kuzey Kutup Denizi; doğusunda Pasifik Okyanus; batısında Estonya, Litvanya, Beyaz Rusya, Letonya, Ukrayna, Moldavya, Baltık Denizi; güneyinde Kazakistan, Moğolistan, Çin, Gürcistan, Azerbeycan, Hazar Denizi, Kuzey Kore, Karadeniz yer alır

Balkanlar’da ulusal ayaklanmalar baş göstermişti Yurt içinde meşrutiyet yanlısı görüşler güçleniyor, hatta padişahlığın tasfiyesiyle cumhuriyet ilanı fikri tartışmaya açılıyordu

Abdülhamid, tahta geçmeden Avrupa kıtasının güneydoğusunda yer alan topraklara Balkanlar, Balkan Yarımadası ya da Güneydoğu Avrupa denilir Bölge Avrupa'nın en yoksul, geri kalmış ve sorunlu yerlerinin başında gelir

Mithat Paşa'ya verdiği taahhüt uyarınca Mithat Paşa (1822 - 1884)

18 Ekim 1822'de İstanbul'da doğdu Çocukluğunu İstanbul'da ve babasının naip olarak bulunduğu Vidin ve Loveç'te (Lofça) geçirdi Özel eğitim gördü 1834'te Divan-ı Humayün kaleminde görev aldı Burada kendisine Midhat mahlası verildi Daha sonra Arapça ve Farsça öğrendi Divan-ı Humayün'ün görevlerini üstlenen Meclis-i Vükela'nın katipleri arasında yer aldı 1840'ta Sadaret Mektubi Kaleminde yer aldı 1842-46 arasında tahrirat katibi yardı

23 Aralık 23 Aralık Gregorian Takvimine göre yılın 357 günüdür Sonraki sene için 8 (Artık yıllarda 9) gün var

1876'da, ilk 1876 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

Osmanlı anayasası olan Osmanlılar ile ilgili olarak aşağıdaki başlıkları kullanarak bilgi alabilirsiniz

Kanun-ı Esasi'yi ilan etti bkz Kanûn-ı Esâsî

Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Mebusan, Mebuslar Meclisi olarak da adlandırılır İIk Türk Parlamentosu, "Meclis-i Umumi" (Genel Meclis) adı altında ve iki meclisli olarak, 20 Mart 1877'de çalışmalarına başladı İki dereceli seçimler sonucu oluşan "Heyet-i Mebusan" veya bazen ifade edildiği gibi "Meclis-i Mebusan" (Milletvekilleri Heyeti), 69'u Müslüman ve 46'sı Müslüman olmayan 115 üyeden oluşuyordu

Âyan Meclisi üyelerinden oluşan ilk meclis Ayan Meclisi (Heyet-i Ayan) Osmanlı İmparatorluğunda, Mebusan heyeti ile birlikte Meclisi Umumi'yi meydana getiren ve 23 aralık 1876'daki Kanunu Esasiye göre kurulan teşrii heyet

Ayan meclisi üyelerini hükümdar seçerdi ve sayıları, mebusların üçte birini geçmezdi Ayanın başkan ve üyeleri güvenilir, şerefli ve 40 yaşını geçmiş kimseler olurdu Ayrıca Kanunu Esasinin 62 maddesine göre, nazır, vali, ordu kumandanı, kazasker, elçi, patrik, hahambaşı, kara ve deniz ferikleri, ger

19 Mart 19 Mart Gregorian Takvimine göre yılın 78 günüdür Sonraki sene için 287 gün var (Artık yıllarda 288)

1877'de açıldı Böylece 1877 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

I Meşrutiyet dönemi başladı Padişah ile meclisin ülkeyi birlikte yönetmesi ilkesine dayanan anayasayla yargı bağımsızlığı ve temel haklar güvence altına alınmıştı Ama egemenliğin kaynağı gene padişahtı Abdülhamid, Kanun-i Esasi’nin 113 maddesiyle kendisine tanınan “idari sürgün yetkisi”ni kullanarak, daha meclis toplanmadan Bütün eleştirilere rağmen Tanzimat döneminin, İmparatorluğun kurtarılması için yeni esaslar benimseyen, İslamî devlet esasları yerine, batıda demokratik mücadelelerden geçerek kurulmuş olan meşruti sistemi amaçlayan bir neslin yetişmesini hazırlaması da yadsınamaz

Osmanlı İmparatorluğu'nun kurtuluşunu meşrutî sistemde gören "Genç Osmanlılar" cemiyeti 1865'de kuruldu Amaçlan Abdülaziz'e meşrutî sistemi kabul ettirmekti Bu tarihe kadar Padişahlardan gelen, İmparatorluğu kurtarma çabaları ola

Mithat Paşa'yı sürgüne yolladı

Mithat Paşa (1822 - 1884)

18 Ekim 1822'de İstanbul'da doğdu Çocukluğunu İstanbul'da ve babasının naip olarak bulunduğu Vidin ve Loveç'te (Lofça) geçirdi Özel eğitim gördü 1834'te Divan-ı Humayün kaleminde görev aldı Burada kendisine Midhat mahlası verildi Daha sonra Arapça ve Farsça öğrendi Divan-ı Humayün'ün görevlerini üstlenen Meclis-i Vükela'nın katipleri arasında yer aldı 1840'ta Sadaret Mektubi Kaleminde yer aldı 1842-46 arasında tahrirat katibi yardı

Birinci Meşrutiyet

Meclis-i Mebusan





İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleri, Balkanlar'da ard arda çıkan isyanlar ve giderek çoğalan ülke bunalımlarını bahane ederek

Sultan Abdülaziz'i tahttan indirip yerine Sultan Abdülaziz Osmanlı padişahlarının otuzikincisi ve islam halifelerinin doksanyedincisidir Sultan İkinci Mahmud'un ikinci oğludur 1876 yılında Dolmabahçe Sarayından alınıp, Topkapı Sarayına haps edildi

Sultan Beşinci Murad'ı padişah yapmışlardı Kısa bir süre sonra Sultan Murad'ın hasta olduğunun anlaşılmasından sonra yerine Sultan İkinci Abdülhamit getirildi Avrupa ile olan ilişkiler sonucu Osmanlı Devletinde de bir aydın sınıf oluşmuştu Sultan Beşinci Murad, (1840 - 1904) 21 Eylül 1840 tarihinde İstanbul'da doğdu Babası Sultan Abdülmecid, annesi Şevk-Efza Kadın Efendi'dir Annesi Çerkezdir Sultan Beşinci Murad, çocukluğunda ve gençliğinde iyi bir eğitim gördü ve Fransızca öğrendi Okumaya çok meraklı olduğundan dolayı, Fransa'dan kitaplar getirtir ve sürekli olarak okurdu Edebiyata karşı çok ilgiliydi Aralarında Ziya Paşa ve Namık Kemal'in de olduğu devrin bir çok şairi ile yakın dostluk ku

İttihat ve Terakki Cemiyeti bu aydınların sözcüsü gibi çalışıyor ve Meşruti yönetimin gelmesiyle ülkede bir rahatlama olacağına inanıyorlardı Sultan İkinci Abdülhamid tahta çıkmadan önce Meşrutiyeti ilan edeceğini vadetmişti Padişah olur olmaz bu sözünü tuttu ve 23 Aralık 1876'da Osmanlıların ilk anayasası olan İttihat ve Terakki Cemiyeti (Osmanlı Türkçesi: إتحاد و ترقى) (Güncel Türkçesi: Birlik ve İlerleme Derneği), Osmanlı Devleti'nde 1908 Devrimi'ne önayak olan ve 1908-1918 arasında - kısa kesintilerle - devlet yönetimine hakim olan siyasî örgüt Batı dillerinde daha çok Jön Türkler (Fransızca: Les Jeunes-Turcs, Genç Türkler) olarak adlandırılır

Kanun-i Esasi'yi ilan etti İlan edilen I Meşrutiyet çok uzun sürmedi Mithat Paşa padişahların yetkilerini kısıtlamak istiyordu Bu durumdan rahatsız olan Sultan İkinci Abdülhamid, Sultan Abdülaziz'in öldürülmesinden sorumlu tuttuğu Kanun-i Esasî (Osmanlı Türkçesi: قانون أساسى) Fransızca Loi constitutionelle çevirisi olarak kullanılan Osmanlıca terkiptir "Temel Kanun" ya da Anayasa anlamındadır Osmanlı Devleti'nin ilk ve son anayasası 23 Aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de II Abdülhamit tarafından askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiş ve Osmanlı Devletinin hukuken sona erdiği 4 Kasım 1922 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır

Mithat Paşa'yı sadrazamlıktan azletti ve sürgüne gönderdi Mithat Paşa (1822 - 1884)

18 Ekim 1822'de İstanbul'da doğdu Çocukluğunu İstanbul'da ve babasının naip olarak bulunduğu Vidin ve Loveç'te (Lofça) geçirdi Özel eğitim gördü 1834'te Divan-ı Humayün kaleminde görev aldı Burada kendisine Midhat mahlası verildi Daha sonra Arapça ve Farsça öğrendi Divan-ı Humayün'ün görevlerini üstlenen Meclis-i Vükela'nın katipleri arasında yer aldı 1840'ta Sadaret Mektubi Kaleminde yer aldı 1842-46 arasında tahrirat katibi yardı

Osmanlı-Rus savaşı ve Meclisteki Mebusların aralarındaki çekişmeleri yüzünden meclis çalışamaz hale gelmişti Sultan Abdülhamid meclisi tatil ettiğini açıkladı (1878)

Osmanlı Rus Savaşlarına aşağıdaki başlıkları kullanarak erişebilirsiniz

Abdülhamid tahta çıktığında

Balkanlar’da ayaklanmalar başlamış, Çarlık Rusyası Osmanlılara bir ültimatom vermişti Büyük Avrupa devletlerinin İstanbul’da Tersane Konferansı'nı toplayarak Balkan sorununu tartıştıkları ve Osmanlı Devletinden reformlar yapmasını istedikleri sırada, II Abdülhamid siyasal bir manevrayla 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esasi’yi (anayasa) ilan etti Böylece meşruti yönetime geçilmiş oluyordu

Kanun-i Esasi uyarınca iki kanatlı bir parlamento oluşturuldu Üyeleri seçim yoluyla belirlenen meclise Meclis-i Mebusan, üyeleri atama yoluyla belirlenen meclise de Âyan Meclisi deniyordu İki meclisten meydana gelen parlamento oluşmuş oldu

93 Harbi


1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı





Sultan İkinci Abdülhamid


Osmanlı-Rus gerginliği Paris Antlaşmasıyla aşılmıştı ama Rusya bu durumdan memnun değildi Çünkü bu antlaşmada var olan Karadeniz'in tarafsızlığı ilkesi Rusya'nın çıkarlarına ters düşüyordu Ayrıca Rusya Slav ırkından olan uluslar arasında yaymaya çalıştığı PanislavizmBosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan'da ayaklanmalar çıktı Yeni bir savaştan çekinen Avrupalılar bir konferans düzenlediler Konferans devam ederken Osmanlı Devleti, Birinci Meşrutiyeti ilan etti Osmanlı Devleti İstanbul Konferansı'nda alınan kararları kabul etmedi Çünkü müzakerelerde Bosna'ya, Hersek'e ve Bulgaristan'a muhtariyet verilmesini, Sırbistan ve Karadağ'dan Osmanlı kuvvetlerinin çekilmesini istediler Avrupalılar Londra'da yeni bir konferans topladılarsa da savaşa engel olunamadı Savaş, Rusların Balkanlarda Tunayı geçerek Osmanlı topraklarına saldırmasıyla başladı Doğu'da ise Arpaçay'ı geçen Ruslar, Kars ve Ardahan'ı ele geçirdiler Rus ordusunu Gazi Ahmet Muhtar Paşa Erzurum'da durdurdu Batı'da, Gazi Osman Paşa Plevne'de Rus saldırılarına uzunca bir süre başarıyla karşı koydu ise de gerekli yardımı alamadı Ruslar Plevne ve Sapkayı geçtiler Böylece Edirne yolu Ruslara açılmış oluyordu Rus Ordusu'nun Yeşilköy'e kadar gelmesi üzerine Osmanlı Devleti barış istedi

Rusya'nın Balkanlarda ıslahat için verdiği tekliflerin 10 Nisan 1877'de İbrahim Ethem Paşa hükümeti tarafından reddi üzerine " 93 Harbi" olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı çıktı Osmanlı kamuoyunun zafer bekleyerek girdiği savaşta Rus orduları Balkan ve Kafkas cephelerinde Osmanlı kuvvetlerini bir dizi ağır yenilgiye uğratarak, doğuda Erzurum'u, batıda ise Bulgaristan'ın tamamı ile İstanbul surlarına kadar Trakya'yı işgal ettiler Mebusan Meclisinde hükümetin savaş politikalarına yöneltilen ağır eleştiriler üzerine Abdülhamid meclisi 18 Şubat 1878’de süresiz olarak kapattı Meşrutiyet

Osmanlı-Rus Savaşı, 3 Mart 1878'de İstanbul surları dışındaki AyastefanosYeşilköy)'de karargâh kuran Rus kuvvetlerinin dikte ettiği Ayastefanos Antlaşması ile sona erdi Osmanlı Devletinin fiilen Rusya'nın egemenliğine girmesini öngören bu antlaşmaya, Rusya'nın aşırı derecede güçlenmesinden kaygı duyan öbür Avrupa devletleri karşı çıktılar 13 Temmuz 1878’de Ayastefanos Antlaşması’nın yerine geçen Berlin Antlaşması imzalandı Yeni antlaşmayla Rusya'nın toprak kazanımları geri alındıysa da, Romanya ve Karadağ’a bağımsızlık verildi, Bulgaristan’da da Almanya ve Avusturya

hareketlerine hız vermişti rejimine son vererek, yönetime tek başına egemen oldu ( himayesinde özerk bir prenslik oluşturuldu


Ayastefanos Antlaşması


Ayastefanos Antlaşmasının imzalandığı konak




II Abdülhamid'in karşı olmasına rağmen Midhat Paşa, Damad Mahmud Paşa ve Redif Paşa gibi devlet adamlarının ısrarlarıyla girilen Osmanlı-Rus savaşı, Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlanmıştı Rus orduları başkomutanı Grandük Nikolay Nikolayeviç, barış esaslarının mütarekeyle birlikte görüşülmesi şartıyla bu isteği kabul etti ve 3 Mart1878’de İstanbul'un Yeşilköy semtinde ağır koşullar içeren bu antlaşma imzalandı Buna göre;

#Osmanlı Devleti'ne bağlı bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacak # Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek # Sırbistan, Karadağ ve RomanyaKars, Ardahan, Batum ve Doğubeyazıt Rusya'ya verilecek # Teselya Yunanistan'a bırakılacak # Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak #Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti

tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek #

Toprakları elde tutma dönemi

Berlin Kongresi Doğu Anadolu'daki Ermenilerin Rus himayesine yönelmelerine engel olmak amacıyla, Osmanlı Devleti'nden bu bölgedeki Ermenilerin durumunu düzeltmeye yönelik bir dizi reform yapmasını talep etti Abdülhamid yönetiminin bu reformları ertelemesi ve bölgedeki Kürt aşiretlerini muhtemel bir Ermeni isyanına karşı silahlandırma yoluna gitmesi üzerine Ermeniler arasında devrimci ve milliyetçi örgütler güç kazandı 1887'de Maraş'a bağlı Zeytun'da, 1891'de ise Siirt'e yakın Sason'da Ermeni devrimci örgütlerince desteklenen direniş hareketleri başlatıldı 1895'te bu olayların ülke çapında bir ihtilale dönüşmesi olasılığının doğması ve İstanbul'da Ermeni örgütlerinin Kumkapı'da Batı kamuoyunu etkilemeye yönelik bir ayaklanma düzenlemesi üzerine Kâmil Paşa hükümeti tarafından Anadolu'da Ermeni topluluklarına yönelik sert bastırma tedbirleri alındı IV Ordu Komutanı Müşir Zeki Paşa Ermeni isyanını bastırmakla görevlendirildi Doğuda Kürt aşiret reisleri Hamidiye Alayları adı altında düzensiz milis birliklerinde örgütlendi

1895 yazında tüm Anadolu taşrasında gerçekleşen kanlı olaylar Batı kamuoyunda genellikle "Ermeni katliamı" olarak değerlendirildi; liberal Avrupa basınında Abdülhamid aleyhine şiddetli bir kampanya başlatılmasına sebep oldu Fransız Akademisi üyesi tarihçi Albert Vandal, ilk defa Abdülhamid hakkında ''Le Sultan Rouge'' (''Kızıl Sultan'') lakabını kullandı

1897 yılında, Girit'in Yunanistan'a ilhakını isteyen Yunan hükümetinin Tesalya sınırında ihlallere girişmesi üzerine Osmanlı-Yunan Savaşı çıktı 15- 17 Mayıs tarihinde Dömeke'de yapılan muharebede Yunan ordusu kesin bir yenilgiye uğradı Avrupa devletlerinin müdahalesi ile mütareke yapıldı Osmanlı lehine Tesalya sınırındaki bazı küçük değişiklikler dışında savaştan önceki sınırlara dönüldü Yunanistan Osmanlı Devleti'ne 4 milyon lira savaş tazminatı ödemeyi kabul etti Buna karşılık Girit'e özerlik verildi

İttihatçılar tarafından Abdülhamid dönemine "İstibdat Dönemi" (devr-i istibdâd) adı verilir

Sıkıyönetim dönemi

II Abdülhamid Meclis'i kapatarak yönetimi kendi eline aldıktan sonra Osmanlı tarihinde ilk defa geniş kapsamlı bir polis ve istihbarat örgütü kurdu Meraklı olduğu Sherlock Holmes dedektif hikâyelerinden ve amcasının esrarengiz bir şekilde ölmüş olmasından da etkilenen Abdülhamid 1880Yıldız İstihbarat Teşkilatını kurdu Çok sayıda hafiye'den oluşan bu örgütün amacı Abdülhamid'in siyasi rakipleri hakkında bilgi toplamak ve Abdülhamid'e karşı hazırlanan darbe veya ayaklanma girişimlerini önlemekti

Abdülhamid'in sıkıyönetim dönemi bazı uzmanlarca Osmanlı Devleti'nin ömrünü 30-40 yıl daha uzatmış olduğu ileri sürülmüştür:

yılında Düvel-i Muazzama'nın bu meclisin açılmasını demokrasi ve insan hakları için değil, kendi adamları olan milletvekilleri eliyle iç idareye daha rahat karışabilmek için istediği öne sürülmüştür
İcrayı baskı altında tutan bir meclis vardı
Azınlık milletvekilleri, her bir grup arkasına bir Avrupa Devletini alarak, üyesi olduğu bağımsız devletler kararı çıkarmak için uğraşmaktaydılar Girit, Teselya ve Yanya'nın Yunanistan'a bırakılması gerektiğini ifade eden vekiller çıkmıştır
240 üyeden sadece 60-70 kadarının Türk asıllı olduğu düşünülürse, gayrimüslimlerin bu meclis üzerindeki etkileri daha iyi anlaşılabilir

II Abdülhamid, 13 Şubat 1878'de Meclisi feshetti

Durumdan rahatsız olan İngiltere, V Murat'ı Padişah, Mithat Paşa'yı sadrazambaşbakan yapmak için Genç Osmanlılardan Ali Suavi 'yi tahrik ederek tarihe Çırağan Baskını olarak geçen başarısız darbeyi yaşattı 23 ihtilâlcinin ölümü ile sonuçlanan bu sonuçsuz darbe, II Abdülhamid'in hafiyye denilen gizli teşkilâtını kurarak daha sıkı idareyi ele almasına mecbur etti

Osmanlı Devleti'nin Dağılması

Berlin Antlaşması'ndan sonra Osmanlı Devleti dağılma sürecine girmiştir Balkanlarda yaşayan ulusların bağımsızlıklarını kazanmaya başlamaları ve ardından Rusya ile yapılan savaş neticesinde imzalanan antlaşmalarla Osmanlı Devleti o görkemli devirlerini aramaktaydı Rusya'nın Akdeniz'e açılması ihtimalini öne süren İngilizler Kıbrıs'ı işgal etti Osmanlı Devleti toprak mülkiyeti kendisinde kalmak şartı ile adayı geçici olarak İngiltere'ye devretti Fransa, Cezayir'e yerleştikten sonra gözünü Tunus'a dikmişti Berlin Konferansında aradığı fırsatı ele geçiren Fransa, Tunus'u işgal etti Osmanlı Devletinin Protestosu sonuç vermedi Fransızların Tunus'u işgal etmeleri üzerine İngilizler de harekete geçti 1869 yılında Süveyş Kanalının açılması Mısır'ın Jeopolitik konumunu artırmıştı Bu durum Mısır üzerindeki İngiliz ve Fransız rekabetini hızlandırdı Mısır Hıdivi İsmail Paşa Mısır'ı iyi idare edemiyor ekonomik problemler halkın Avrupalı tüccarların işyerlerine saldırmalarına yol açıyordu Bu gelişmeleri bahane eden İngiltere Mısır'ı işgal etti (1882) Yunanistan'ın bağımsızlık kazanmasından sonra Giritli Rumlar Yunanistan'a bağlanmak istedi Osmanlı Devleti bunu kabul etmedi Çıkan isyan bastırıldı Yunanistan'ın Girit'e asker çıkarması üzerine Osmanlı Devleti Yunanistan'a savaş açtı Teselya bölgesinde yapılan savaşta, Gazi Ethem Paşa komutasındaki Osmanlı Kuvvetleri Yunanlıları bozguna uğrattı(1897) Avrupalı devletlerin araya girmesiyle bir antlaşma imzalandı Bu antlaşma ile Girit'e muhtariyet verildi 1908 yılında Yunanistan adayı yeniden işgal etti Balkan Savaşlarından sonra Girit tamamıyla elimizden çıktı Bosna-Hersek'in idaresi Berlin Antlaşmasıyla geçici olarak Avusturya'ya verilmişti Sultan İkinci Abdülhamid'in İkinci Meşrutiyeti ilan etmesinden sonra yaşanan karışıklıklar sonunda Avusturya bu bölgeyi resmen topraklarına kattı Osmanlı Devleti Yeni Pazar sancağı bizde kalmak şartı ile bunu kabul etmek zorunda kaldı(1908) Berlin Antlaşmasıyla üç bölgeye ayrılan Bulgaristan Prenslik haline gelmiş Doğu Rumeli ve Makedonya ıslahat yapılmak şartıyla Osmanlı Devletinde kalmıştı 1885'de Doğu Rumeli'de isyanlar çıktı Bulgaristan Doğu Rumeliyi Kendisine bağladığını ilan etti II Meşrutiyet'in ilanından sonra Bulgaristan bağımsızlığına kavuştu ve Doğu Rumeli'yi de içine alan bir Bulgaristan Krallığı kuruldu (1908)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Sultan İkinci Abdülhamid

Eski 12-12-2011   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Sultan İkinci Abdülhamid



İkinci Meşrutiyet



Meşrutiyet yanlıları Jön Türkler adı altında çalışmalara başlamışlar ve padişah Sultan İkinci Abdülhamid'e Meşrutiyeti tekrar ilan etmesi için baskı yapmaya başlamışlardı Daha çok Makedonya'da örgütlenen İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri beraberindekilerle ayaklanmaya başladılar bu isyanların daha da büyümesinden çekinen Sultan İkinci Abdülhamid, Meşrutiyeti İkinci kez ilan etti (23 Temmuz 1908) İkinci Meşrutiyetin ilanı ile; ülkede asayiş ve güven ortamı kurulmuş, sansür kaldırılarak basına serbestlik tanınmış, hürriyet ve güven ortamı kurulmuş, siyasi partiler oluşmaya başlamış, Kanun-i Esasi yürürlüğe girmiş ve anayasa üzerinde önemli değişiklikler yapılmış ve Türk halkı ikinci kez yönetime padişah yanında katılma imkanı bulmuştur

Abdülhamid’in örfi yönetimine karşı muhalefet de giderek güçlendi 1889'da İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruldu 1908'de İttihat ve Terakki yanlısı bazı subaylar Manastır ve Selanik kentlerinde ayaklandılar Bunun üzerine, Abdülhamid 24 Temmuz 1908'de anayasayı kardeş kanı dökülmesin diye yeniden yürürlüğe koymak zorunda kaldı ve II Meşrutiyet ilan edildi Yapılan seçimlerle oluşturulan yeni meclis 17 Aralık 1908’de açıldı

Artan huzursuzluklar ve İttihat ve Terakki karşıtlarının kışkırtmaları sonucunda, 13 Nisan 1909’da İstanbul’da ayaklanma çıktı Rumi takvimle 31 Mart günü patlak verdiği için bu ayaklanma 31 Mart Olayı olarak bilinir Selanik’te kurulan Hareket Ordusu 23/ 24 Nisan gecesi İstanbul'a girerek ayaklanmayı bastırdı

İkinci Meşrutiyet dönemi ağırlıklı olarak İttihat ve Terakki hükümetlerinin yönetiminde geçti Devlet yönetiminde İttihat önderleri Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa etkili oldular Bu dönemde Osmanlı Devleti, Trablusgarp, Balkan ve I Dünya savaşlarına girdi Üç savaşta da yenilgiyle ve toprak kayıplarıyla çıktı I Dünya Savaşı’nın hemen ardından VI Mehmet, İtilaf Devletleri’nin baskısıyla 21 Aralık 1918’de parlamentoyu kapattı

31 Mart Ayaklanması ve tahtan indirilişi

31 Mart Olayı






Meşrutiyetin yeniden ilanından sonra çeşitli gruplar arasında çekişmeler ve tartışmalar başlamıştı Meşrutiyete karşı olanlar avcı taburları ile birleşerek İstanbul'da büyük bir İsyan başlattı Selanik'ten gelen hareket ordusu bu isyanı bastırdı Tarihimize 31 Mart vakası olarak geçen bu olaydan sonra İttihat ve Terakki Partisi daha da güçlendi ve bu olaydan dolayı sorumlu tutulan Sultan İkinci Abdülhamit tahttan indirildi Sultan İkinci Abdülhamid'in yerine Sultan Mehmed Reşad padişah oldu

Tahtan indirilişi




31 Mart Vakası adıyla bilinen ayaklanmadan sonra 2 Abdülhamit tahttan indirilmişti


12 Nisan'ı 13 Nisan'a bağlayan gece, Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburu'na bağlı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde Heyet-i Mebusan'ın önünde toplandılar ve ülkenin şeriata göre yönetilmesini istediler Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti ayaklanmacılarla uzlaşma yolunu seçti ve hükümet üyeleri tek tek istifa etti

Abdülhamid, olayların başlama sebebini hatıratında şu şekilde anlatır:

Vekâyi'ın (olayların) ve acemi bir idârenin hergün bir sûretle izhâr ettiği mevâdd-ı müşte-ıle(tahrik edici hususlar) elbette infilâk edecekti Hatta 31 Mart'a kadar te'hîri bile şâyân-ı hayrettir Hiçbir kimseye hesap vermek mecburiyetinde bulunmadığım bir zamanda, ma'a'l-kasem(yemin ederek) te'mîn ederim ki ben bir fenalık olmamasına elimden geldiği kadar çalıştım Tehlikenin te'ehur-i vuku'unda(gerçekleşmesinin gecikmesinde) bu mesâ'î-i hayır-hâhânenin dahli bulunduğunu zannederim

Ayaklanma Heyet-i Mebusan üzerinde de etkili oldu O gün İttihat ve Terakki üyesi mebuslar, can güvenlikleri olmadığı için meclise gitmediler Bazıları İstanbul'dan uzaklaşırken, bazıları da kent içinde gizlendi Bu arada ayaklanmacılar İttihatçı subaylarla mebusları buldukları yerde öldürüyorlardı Hükümetin ve meclisin etkisiz kalmasıyla, II Abdülhamid yeniden duruma egemen oldu Ayaklanmayı başlatan muhalefet ise, herhangi bir programdan yoksun olduğundan önderliği elde edemedi

İstanbul'da denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki asıl güç merkezi olan Selanik'teki 3 Ordu'yu harekete geçirdiBöylece ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu kurulduAyaklanmacılar 23 Nisan'ı 24 Nisan'a bağlayan gece İstanbul'a girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başarısız bir direniş çabasından sonra teslim oldular Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan da bir gece önce Yeşilköy'de toplanarak Hareket Ordusu'nun girişiminin meşruluğunu onaylamışlardı

Diğer bir iddiaya göre 31 Mart ayaklanmasını İttihat Terakki, İngiltere ve Abdulhamid'e Filistin nedeniyle husumet besleyen Mason teşkilatları tertip ederek Abdulhamid'i tahttan indirmeyi amaçlamışlardır Nitekim Abdulhamid'in tahttan inmesiyle Yahudiler Filistin'de toprak satın alma izni almışlardır İttihad Terakki ise hiçbir etkisi olmayan padişah Vahidettin sayesinde yönetime tamamen hakim olmuştur Abdulhamid'ten sonra imparatorluk hızlı bir parçalanma sürecine giderek İngiltere de istediğini elde etmiş oldu31 Mart Vakası, General Cevat Rıfat Atilhan


Alatini Köşkü (Selanik, sürgün edilen Abdülhamid'in kaldığı köşk)




Ayaklanmanın bastırılmasından sonra sıkıyönetim ilan edildi ve ayaklanmacıların önderleri divanıharpte yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldılar Muhalefet hareketi önemli kayıplara uğradı Ama en önemli gelişme, Meclis-i Umumi Milli adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'ın 27 Nisan'da II Abdülhamid'in tahttan indirilmesini, yerine V Mehmed'in geçirilmesini kararlaştırmasıydıAyrıca II Abdülhamid'in İstanbul'da kalması da sakıncalı bulunarak Selanik'te oturması uygun görüldü Divanıharp II Abdülhamid'i yargılamak istediyse de, yeni kurulan Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti bunu kabul etmedi

Abdülhamid, Selanik'ten gelen Hareket ordusuna karşı herhangi bir direniş göstermedi Kendi hatıratında bunu kardeş kanı dökülmesin diye yaptığını yazar Oysa Osmanlı Paşaları bu toplama orduyu rahatlıkla geri püskürtebileceklerini padişaha arz etmişlerdi

Şahsiyeti





Fiziksel görünümü ve kişiliği

Tuğrası



Sultan Abdülhamid uzunca boylu, esmerce tenli, uzunca burunlu, ela gözlü, hafif kıvırcık sakallı idi Zeka ve hafızasının güçlü olduğu, açık bir tarzda konuştuğu, kendisine anlatılanları uzun müddet sabırla dinlediği söylenir

Sultan Abdülhamid oldukça dindar bir insandı Kızı Ayşe Sultan babasının dindarlığını şöyle anlatmıştır: Babam doğru ve tam dinî itikada sahip bir Müslümandan başka biri değildir Beş vakit namazını kılar, Kur'ân-ı Kerîm okurduDaima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda Süleymaniye Camii'nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden alışveriş ettiğini hikâye tarzında anlatırdıBabam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi Sarayın husus"i bahçesinde beş vakit Ezân-ı Muhammedi okunurdu Babamın bir sözü vardı: " Din ve fen," derdi "Bu ikisine de itikat etmek caiz" olduğunu söylerdi

Sultan Abdülhamid çalışkan bir padişahtı Günde muntazam 15-16 saat çalıştığı söylenmektedir Çalışma saatleri dışında hobi olarak marangozlukla uğraştı Gençliğinde binicilik, yüzme, atıcılık, güreş gibi sporlar yaptı Tiyatrooperaya ilgi duyardı Yıldız Sarayı'nda yaptırdığı tiyatroda çeşitli oyun ve operaları hususi olarak getirtir ve ailesiyle birlikte seyrederdi En sevdiği piyeslerden birisi, ünlü Alman şairi Friedrich Schiller'in ''Haydutlar'' adlı eseriydi La Traviata, Aida, Karnım, Faust, Maskot en sevdiği operalardandı


Kitap kolleksiyonu

Abdülhamid matbaa ve yayın işlerine çok meraklıydı Modern matbaaTürkiye'ye getirtip kaliteli divan eserleri bastırdı Mesela Cem Sultan Divanı'nı bastırıp bazı nüshalarını İngiltere'ye, Almanya'ya ve Amerika'ya göndertti

Abdülhamid dedektif romanlarına ve seyahatnamelere çok meraklı bir padişahtı Abdülhamid'in 2 ile 5 bin adet arasında olduğu rivayet edilen bir polisiye roman koleksiyonu vardı, bunların birçoğu Yıldız yağması sırasında ortadan kayboldu Sherlock Holmes'un bütün maceralarını eksiksiz olarak Osmanlıcaya tercüme ettirmişti

Abdülhamid Yıldız Sarayında çok büyük bir kütüphane kurdurtmuştu Bu kütüphane 4 bölümden oluşmaktaydı:

# Yabancı dillerde Türkiye ile ilgili yazılmış eserler: Bunların içerisinde elyazması pek çok kitap vardır Bunlar özel olarak tercüme ettirilerek telif hakkı ödenmiş kitaplardır Dolayısıyla bunları basmak ve dağıtmak yasaktı Tek nüshadırlar # Gazeteler: Kütüphane, Avrupa'da çıkan bütün önemli gazetelere aboneydi Dolayısıyla son derece zengin bir süreli yayın koleksiyonu mevcuttu # Roman ve hikâyeler: 6000 kadar kitap özel olarak saray için çevrilmişti Bu romanlar haremde de okunur ve elden ele gezer, sonra kütüphaneye teslim edilirdi Mesela Carmen Silva'nın bütün eserleri mevcuttu Kütüphanenin bir de Arapça ve Farsça eserleri içeren kısmı vardı ama bu kısım diğerlerine nazaran fakirdi # Coğrafya ve seyahatnameler: Yıldız Sarayına kapanmış bir hayat süren Abdülhamid'in dünyayı bu eserler sayesinde tanıdığı ve takip ettiği söylenir


Hakkındaki görüşler

Özellikle Ermeni isyanını bastırırken kullandığı sert tedbirler nedeniyle batılı tarihçiler ve muhalifleri arasında "kızıl sultan" adıyla bilinir Öte yandan, taraftarları onu "ulu hakan" gibi yüceltici lakaplarla anarlar Abdülhamid, baskıcı rejimi, azınlıklara karşı uyguladığı sert siyaset ve muhafazakârlığı nedeniyle, günümüzde hâlâ onu destekleyen genellikle sağ siyasi çevreler ile eleştiren sol çevreler arasında bir tartışma odağı olmaya devam etmektedir

Önceleri İttihat ve Terakki Fırkası içinde Sultan Abdülhamid'e karşı olan Filozof Rıza Tevfik ve Süleyman Nazif sonradan duymuş oldukları pişmanlıklarını şiirleri ile dile getirmişlerdir

Padişahım gelmemişken ya da biz, İşte geldik senden istimdada biz, Öldürürler başlasak feryada biz, Hasret olduk eski istibdada biz - Süleyman Nazif

İlber Ortaylı'ya göre "Dünyanın son hükümdarı, son evrensel imparator II Abdülhamid Han'dır"

"Abdülhamid'in idare tarzı azami müsamahadır" Atatürk , Kaynak : Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı , sf 327 , Mustafa Armağan

"Dünyâda 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamîd Han'da, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünyâ siyâsîlerindedir" Prens Bismark

Ayıp, ayıp Bu adam 32 sene Hakan ve Halife idi Sultan Hamid için şu söylenen, yazılan, çizilenlerin büyük kısmının yalan ve iftira olduğunu bildiğimiz halde, nasıl tahammül edip imkân veriyoruz? Bu iftira selinin yarınki muhatapları da bizler olacağız"

Ahmet Rıza Bey'den Talat Paşa ve Eyüp Sabri Bey'e

İkinci Abdülhamid

Osmanlı Padişahı
Kızıl Sultan iddası, Albert Vandal adlı bir Fransız yazar tarafından ortaya atılmıştı Atılış sebebi de, Abdülhamid'in Ermeni isyanlarını bastırtmış olmasıdır Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupa kamuoyunda Abdülhamid'in kan dökücü bir padişah olduğu propagandası başlatıldı İşte "Kızıl", yani kan döken Sultan lakabı bu sırada asıldı boynuna Hadi Ermenilerin böyle demesini anladık; iyi ama bir tekini bile idam ettirmemiş olan Abdülhamid'e Jön Türkler neden "Kızıl Sultan" dediler? 1915'te yüzbinlerce Ermeni'yi tehcir ettirecek olanlar, 25 yıl önce Ermeni propaganda ordusunun neferleri olmakta sakınca görmemişlerdi

Kaynak: "Abdülhamid hakkında yanlış bildiğimiz 10 şey, Mustafa Armağan'ın 15 Şubat 2009, Pazar günü yazısı "

Projeleri

Gerçekleştirdiği projeler


Ordu'nun Modernleştirilmesi: 1878'de Osmanlı İmparatorluğu'nun hezimetiyle sonuçlanan 93 Harbinden sonra, Sultan 2 Abdülhamid Rus Yayılmacılığı'na karşı Osmanlı Ordusu'nun modernleşmesi gerektiğine karar verdi ve bu yayılmacılıktan etkilenen diğer ülke olan Almanya ile işbirliğine karar verdi Aralarında sonradan Müşir rütbesi verilecek olan Baron Von der Goltz komutasında bir Alman askeri heyeti İstanbul'a geldi Von der Goltz, askeri okullarda köklü reformlar gerçekleştirip genç subayların yetiştirilmesi için önkoşulları oluşturdu Ancak bununla birlikte von der Goltz, Türk generallerinin günümüze kadar dayanan, herkesten daha modern yöntemlerle eğitilmiş olma ve en yeni askeri teknolojileri takip etme bilincinin temel taşını oluşturdu Mamafih, Prusya geleneğinin bir diğer temeli olan askerlerin sivil siyasete karışmama prensibini aşılamakta başarılı olamadığı Babıali Baskını ile ortaya çıktı

Ordunun von der Goltz tarafından yeniden yapılandırılmasıyla birlikte Osmanlılar, Krupp ve Mauser gibi Alman şirketlerine ilk kapsamlı silah siparişlerini verdiler Von der Goltz, Almanya'nın ve Osmanlı Devleti'nin Doğu'daki nüfuzunu garantilemek için Bağdat tren yolunun inşa edilmesini de destekledi Bu fikir, yeni pazarlar bulmak için tren yollarının yapılmasını destekleyen Alman ekonomisinin çıkarlarıyla da örtüşüyordu 1888 yılında Sultan II Abdülhamid, Bağdat tren hattı inşaası lisansını, Alman Bankası Deutsche Bank tarafından yönetilen bir Alman konsorsiyumuna verdi

Osmanlı Ordusunun modern silahlar kullanmaya başlaması, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşında hemen semeresini gösterdi Osmanlı Ordularının Atina'yı tekrar ele geçirmelerine ancak Rus Çarı 2 Nikolay'ın Sultan 2 Abdülhamid'e haber göndererek, eğer derhal ateş-kes sağlanmazsa Rus Ordularının Erzurum'a hücum edeceğini bildirmesi engel oldu

Eğitim İlk kız okulları II Abdülhamid zamanında açılmıştır Nitekim bilgili bir kişi olan Abdüllatif Subhi Paşa'nın ilk defa bir kız sanat okulu açma teşebbüsünde tereddüt geçirmesi ve titizlenmesi üzerine Abdülhamid, "Sen mektebi aç, ben arkandayım", diyerek açıktan destek vermiş ve çevresini, daima kızların okuması için ilk adımları atmaya teşvik etmiştir

Milleti cahil bıraktı: Bilinenin aksine, Osmanlı tarihinin en canlı eğitim hamlesi, Abdülhamid dönemine rastlar Sevan Nişanyan'ın hesaplamalarına göre Türkiye, Abdülhamid dönemiyle kıyaslanabilecek bir okullaşma düzeyine yeniden ancak 1950'li yıllarda ulaşabilmiştir Mesela 1895'te TC sınırlarına tekabül eden bölgede bine yakın (835) ortaokul ve lise bulunuyorken 1923'te bu sayı 95'e düşmüştür 1895'teki yüz bine yakın öğrenci sayısı (97837), 1950-51 sezonunda aşağı yukarı aynı seviyede seyretmektedir (90356) Öncesiyle kıyasladığımızda Abdülhamid dönemindeki eğitim patlaması daha görünür hale gelir Tahta geçtiği yıl 250 olan rüşdiye sayısı 1909'da 900'e, 6 olan idadi sayısı 109'a çıkmıştır 1877'de İstanbul'da sadece 200 tane modern ilkokul varken 1905'te 9 bine çıkmıştı Her yıl ortalama 400 ilkokul açılmıştır ki, bu, Cumhuriyet döneminde bile kırılamamış bir rekordur Kaynak:"Abdülhamid hakkında yanlış bildiğimiz 10 şey, Mustafa Armağan, 15 Şubat 2009 yazısı"


Abdülhamid dönemimde yapılan Şam (Dımeşk) garı



Ulaşım Demiryolu ulaşımı; Büyük ölçüde gerçekleşen projelerden birisi HicazAlmanların finanse edip Haydarpaşa- Ankara arasında gerçekleştirdikleri Bağdat Demiryolu'nun aksine, finansmanıyla, inşaatıyla, tasarımıyla, İslam âleminden toplanan bağışlarla tamamen yerli bir girişimin eseridir

Sirkeci ve Haydarpaşa garları Abdulhamid'in yaptırdığı önemli binalardır Haydarpaşa Garı'nın yapımına 30 Mayıs 1906'da başlanmıştır

Karayolu ulaşımı;

II Abdülhamid zamanında bütün Anadolu'yu baştan başa dolaşacak bir karayolu ağının (şose şebekesinin) projelendirilip tatbikata geçirildiği çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir 1869 yılında getirilen bir sistemle halkın kara yollarının yapımına katılması sağlanmıştı Buna göre 16-60 yaş arası erkek nüfus ile her hanenin sahip olduğu yük ve araba hayvanları senede 4 gün yol inşaatında çalışacaktı Bu sayede inşaatın hızla bitirilmesi sağlanmıştır Gümüşhane-Bayburt-Erzurum-Doğubeyazıt-İran kara yolu (1879) haricinde 12 bin kilometrelik bir güzergâha sahip Samsun-Bağdat şosesi 1895 yılma kadar tamamlanmıştı Açılan yollar Samsun'a göçü başlatmış ve bu şehrin önemli ölçüde büyümesi Abdülhamid döneminde olmuştur Bursa için de durum böyledir Hem şehir içi, hem de şehirler arası yollarla Bursa, yeniden bölgenin önemli bir kara yolu kavşağı haline gelmiştir

İletişim İlk olarak 1877'de Posta Telgraf Teşkilatı konuya daha etkenlik kazandırmak amacı ile aynı isimle bakanlık haline getirildi Ayrıca 27 Haziran 1900'de Posta Telgraf Teşkilatında ilk defa bir "havale kalemi" devreye sokulmuş, 30 Mayıs 1901'de Şehir Postaları kurulmuş, 30 Ağustos 1901'de ise postaların yerine daha hızlı ulaşabilmesi için demiryolları (o zamanki adı Şark Şimendiferleri) şirketiyle özel bir anlaşma yapılmıştır Telefon ise Avrupa'da kullanılmaya başlandığı tarihten (1876) sadece 5 yıl sonra, yani 1881'de İstanbul'a getirilmiş ve sınırlı da olsa istifadeye sunulmuştur Telgraf hatları döşenmesine onun zamanında hız verilmiş, hatta bu hatların her birinde meteorolojik gözlemler yapılması için talimat verilmiştir Böylece telgraf hatlarının yaygınlaşmasıyla birlikte, hatların ulaştığı noktalardaki hava durumunun merkeze bildirilmesi imkân dahiline girmekte, böylece bu çabalar çağdaş 'hava durumu' raporlarımızın başlangıcını oluşturmaktadır

Sağlık

1899 yılında halen faaliyette olan Şişli Etfal hastanesini kurdu

Sosyal yardımlaşma

25 Mart 1906 tarihli fermanıyla Okmeydanı'ndaki Darülaceze'yi kurdurmuştur

Gerçekleştiremediği projeleri

II Abdülhamid 20 yüzyılın başlarında İstanbul'da Haliç'e, dahası Boğaziçi'ne birer köprü yaptırmayı düşündü, bunun için projeler hazırlattı Fernidan Arnoden adlı Fransız mimarın 1900 tarihinde bir, Boğaziçi Demiryolu Kumpanyası'nın iki Boğaz köprüsü projesi, gerçekleştirilememiş olsa da, en azından belgeleri, çizimleri, resimleri bulunmaktadırHayrı Mutluçağ, "Boğaziçi köprüsünün yapılması yolunda ilk çabalar" Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 4, Ocak 1968, s 32-33 (3 adet resim ve çizim, 3 adet de belge mevcut)Aydın Ta-lay, Eserleri ve Hizmetleriyle Sultan Abdülhamid, İstanbul 1991, Risale Yayınları, s 309

Gerçekleşemeyen ama projesi çizdirilen, fizibilitesi çıkartılan ve ihalesi yapılarak inşasına başlanan projelerden birisi de Yemen Demiryolu'dur Raporu 1898'de o zamanlar Yemen Valisi olan (sonradan Sadrazam) Hüseyin Hilmi Paşa vermiş ve 1913 yılında inşasına başlanmıştır Ancak İtalyan kuvvetlerinin Yemen'deki Cibana limanını topa tutmasıyla çalışmalar durmuş ve proje iptal edilmiştirUfuk Gülsoy, "Yemen Demiryolu projesi", Tarih ve Medeniyet, Sayı: 41, Ağustos 1997, s 44-49

Döneminde yapılan mimari eserler


Abdülhamid döneminde yapılan Sirkeci Garı




Kültür, sanat ve mimari gibi konulara önem veren bir padişah olan Abdülhamid döneminde, özellikle yabancı mimarların faaliyetleri göze çarpar

Kültür, Sanat ve Mimari gibi konulara önem veren ve ince ruhlu bir padişah olan Sultan İkinci Abdülhamid döneminde, özellikle yabancı mimarların faaliyetleri göze çarpar Sultan İkinci Abdülhamid'in padişahlığı döneminde yerli ve yabancı mimarların yaptıkları mimari çalışmalardan bazıları şunlardı; İstanbul Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Yüksek Ticaret Merkezi, Tarabya İtalyan Sefareti, Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi, Düyun-ı Umumiye ve Karaköy Osmanlı Bankası, Karaköy Palas iş hanı, Maçka Palas, Ankara İş Bankası, İstanbul Maçka İtalyan Sefareti, Haydarpaşa Garı, Sultanahmet'de Alman Çeşmesi, Sirkeci Garı, Kütahya Ulu Camii, İstanbul Yıldız Hamidiye Camii, Cihangir Camii


Abdülhamid döneminde yapılan Haydarpaşa garı


II Abdülhamid'in padişahlığı döneminde yerli ve yabancı mimarların yaptıkları mimari çalışmalardan bazıları şunlardı; İstanbul Arkeoloji Müzesi
Eski Şark Eserleri Müzesi
İzmir Saat Kulesi
Bursa Saat Kulesi
Yüksek Ticaret Merkezi
Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi
Düyun-ı Umumiye ve Karaköy Osmanlı Bankası
Karaköy Palas İş Hanı
Maçka Palas
Ankara İş Bankası
İstanbul Maçka İtalyan Sefareti
Tarabya İtalyan Sefareti
Haydarpaşa Garı
Sultanahmet'de Alman Çeşmesi
Sirkeci Garı
Kütahya Ulu Camii
İstanbul Yıldız Hamidiye Camii
Cihangir Camii
Beyazıt Devlet Kütüphanesi (Kütübhane-i Umumi-i Osmani)

Popüler Kültürde II Abdülhamid

'' Gazi Kadın/Nene Hatun'' ( 1973) filminde Ali Poyrazoğlu tarafından canlandırıldı
Ferzan Özpetek'in yönettiği, 1999 yapımı '' Harem Suare'' filmi II Abdülhamid'in son dönemlerini anlatmaktadır Sultanı Haluk Bilginer oynamıştır
'' Abdülhamid Düşerken'' ( 2002) filminde Çetin Öner tarafından canlandırıldı
YouTube - Kanal von osmanogullari Abdulhamid Han Belgeseli
II Abdülhamid'in Sultan Hasan olarak geçtiği ve Ömer Şerif tarafından canlandırıldığı 1986 tarihli bir televizyon yapımı bulunmaktadır

Ailesi

Eşleri


1- Nâzik-edâ Baş Kadın Efendi 2- Bedr-i Felek Baş Kadın Efendi 3- Sâfi-nâz Nur-efzûn 2 Kadın Efendi 4- Bîdâr 2 Kadın Efendi 5- Dilpesend 3 Kadın Efendi 6- Mezîde Mestân 3 Kadın Efendi 7- Emsâl-i Nûr 3 Kadın Efendi 8- Ayşe Dest-i Zer Müşfika (Kayıhân) 4 Kadın Efendi 9- Sazkar HanımefendiPeyveste Hanımefendi 11- Fatma Pesend Hanımefendi 12- Behice Maan Hanımefendi 13- Saliha Naciye Kadınefendi

10- Erkek çocukları

1 Mehmet Selim Efendi 11011870 - 04051937 2 Mehmet Abdülkadir Efendi 16011878 - 16031944 3 Ahmet Nuri Efendi 11021878 - ??081944 4 Mehmet Burhaneddin Efendi 19121885 - 15061949 5 Abdürrahim Hayri Efendi 14081894 - 01061952 6 Ahmet Nureddin Efendi 22061901 - ??121944 7 Mehmet Bedrettin Efendi 22061901 - 13101903 8 Mehmet Abid Efendi

17091904 - 08121973Kız çocukları

1- Ulviye Sultan 2- Zekiye Sultan 3- Fatma Naime Sultan 4- Naile SultanAyşe Sultan 8- Şadiye Sultan(1886-1977) 9- Refia Sultan 10 Hatice Sultan 11Aliye Sultan (y1900) Bebekken ölmüştür 12Cemile Sultan (y1900)Bebekken ölmüştür 13 Samiye Sultan
5Seniye Sultan (1884) Bebekken ölmüştür 6Seniha Sultan (1885) Bebekken ölmüştür 7-

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.