Georg Simmel Kimdir? |
04-25-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Georg Simmel Kimdir?Georg Simmel Kimdir? (1 Mart, 1858 – 28 Eylül, 1918) Alman sosyologlarının ilk kuşağından olan ünlü bir sosyologdur Berlin'de Yahudi bir ailede doğmuştur Babasının erken ölümü üzerine kendisini yetiştiren Katolik bakıcısı sebebiyle bir Katolik olarak büyütülmüştür Çalışmaları "toplumsal yapı" kavramının sosyoloji literatürüne kazandırılmasını sağlamıştır En önemli eseri "Philosophie der Geldes" (Paranın Felsefesi) isimli yapıtıdır Simmel, Toplumsam Biçimler Okulu'nun kurucusu olan ve bir kapitalist toplum eleştirisi geliştiren sosyologtur Simmel toplumdaki aynılaşmayı; vasat, ortalama bir zevkin oluşmasını seri üretime (production de masse) ve tüketime bağlamaktadır Simmel'e göre yeni para anlayışı, kişinin insancıl özelliklerini bozar, kar arayışı modern toplumun ideolojisinin temelini oluşturur ve toplumsal ilişkilerde en önemli yeri tutar Simmel toplum kavramının gerçekte asla var olmadığını, gerçekte var olanın iki birey arasındaki etkileşim (interaction) olduğunu ileri sürer Simmel'e göre sosyolojinin incelemesi gereken konu da temelde bu etkileşim formlarıdır Simmel'e göre hakim olma, boyun eğme, kabul etme, dışlama vb konuların ve kavramların hepsi beraber etkileşim formlarıdır ve her etkileşim formu bir problemin çözümünü amaçlar Sosyoloji her bir etkileşim formunun nasıl tanımlandığı, hangi probleme cevap oluşturduğu, şimdiki haline nasıl geldiği ve ne gibi sonuçlar doğurduğu gibi sorular sormalıdır Simmel, toplumsal (daha doğrusu etkileşimsel) ilişkileri sosyal uzam dediği bir alanın içinde tanımlar ve etkileşim formlarının bu uzam içinde incelenebileceğini öne sürer Tüm bu etkileşim formları içinde Georg Simmel'e göre en temel olanı, "Stranger"dır Başlıca Eserleri - Über sociale Differenzierung, Leipzig: Duncker & Humblot, 1890 [Toplumsal Farklılaşma Üzerine] - Einleitung in die Moralwissenschaft, 2 vols, Berlin: Hertz, 1892-3 [Etik Bilimine Giriş] - Die Probleme der Geschichtphilosophie, Leipzig: Duncker & Humblot, 1892, 2nd edn 1905 [Tarih Felsefesinin Problemleri] - Philosophie der Geldes, Leipzig: Duncker & Humblot, 1900, 2nd edn 1907 [Paranın Felsefesi] - The Metropolis and Mental Life', 1903 - Kant, Leipzig: Duncker & Humblot, 1904, 6th edn 1924 - Kant und Goethe, Berlin: Marquardt, 1906 - Die Religion, Frankfurt am Main: Rütten & Loening, 1906, 2nd edn 1912 - Schopenhauer und Nietzsche, Leipzig: Duncker & Humblot, 1907 - Soziologie, Leipzig: Duncker & Humblot, 1908 [Sociology: Investigations on the Forms of Sociation] - Hauptprobleme der Philosophie, Leipzig: Göschen, 1910 - Philosophische Kultur, Leipzig: Kröner, 1911, 2nd edn 1919 - Goethe, Leipzig: Klinkhardt, 1913 - Grundfragen der Soziologie, Berlin: Göschen, 1917 [Fundamental Questions of Sociology] - Rembrandt, Leipzig: Wolff, 1917 - Lebensanschauung, München: Duncker & Humblot, 1918 - Zur Philosophie der Kunst, Potsdam: Kiepenheur, 1922 - Fragmente und Aufsäze aus dem Nachlass, ed G Kantorowicz, München: Drei Masken Verlag, 1923 - Brücke und Tür, ed M Landmann & M Susman, Stuttgart: Koehler, 1957 Georg Simmel ve Sosyolojik Görüşleri Amerikan sosyolojisinde Simmel'in (1858-1918) etkisi, şimdiye kadar tartışılan teorisyenlerden farklıdır Marx, Durkeim ve Weber daha sonra önem kazanmalarına rağmen 20 yüz yılın başlarında Amerikan teorisinde göreceli olarak daha az etkilidirler Simmel ise ilk Amerikan sosyologlarınca daha iyi tanınmaktadır Simmel'in Özgeçmişi 1858 1 Mart Berlin'de doğmuştur Babasını küçük yaşta kaybetmiş olan Simmel üniversitede tarih ve felsefe eğitimi almıştır 1881 "Kant'ın Fiziksel Monadolojisine Göre Gerçeğin Doğası" adlı tezi ile doktorasını tamamlamıştır 1885 yılından itibaren üniversitede ders vermeye başlamış bu durum Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar devam etmiştir 1890 "Sosyal Farklılaşma (Soziale Differenzierung) adlı eseri yayımlanmıştır 1892 "Cemiyet Felsefesinin Problemleri " adlı eseri yayımlanmıştır 1894 "Sosyolojinin Problem" adlı eseri yayımlanır, bu çalışmasında sosyolojinin deneysel çalışmalar yapması gerektiğini vurgulamıştır 1900 "Paranın Felsefesi" adlı eseri yayımlanır 1908 "Sosyoloji" adlı eserinin yayımlanması ile sosyoloji çevrelerinde tanınmıştır ve sosyal psikolojinin kurucularından biri olmuştur 1918 Strasbourg'da ölmüştür Simmel'in Sosyolojik Düşünceleri Georg Simmel mikro-sosyoloji alanında "alış-veriş teorisi", "sembolik etkileşim" ve "küçük grup araştırmaları"nın geliştirilmesinde oynadığı önemli rolün etkisiyle tanınmaktadır Simmel'in çalışmaları çağdaş Amerikan sosyolojisinde etkili olmuştur Simmel; Spencer, Darwin ve Marx'tan etkilenmiştir Politik, ekonomik ve endüstriyel gelişme üzerinde durmuştur Amacı: Etkileşim kalıpları ve formları ile toplumun incelenmesidir Sayıltıları: 1 Organik yaklaşımın reddi (Toplumun bir organizma olarak ele alınması), 2 Toplumun, etkileşim ile birbirine bağlı bireyler olarak düşünülmesi, 3 Bireylerin sayısının toplumdaki (bireyler arası) etkileşim biçimlerini belirlemesi, 4 Birey ve toplum arasındaki ilişkinin diyalektik olarak düşünülmesidir Metodolojisi: 1 Formel sosyoloji içinde sınırlı ve sürekli etkileşimi incelemek 2 Soyutlama, analitik, tarihsel, karşılaştırmalı yaklaşımların kullanımı 3 Sosyal tipler üzerinde inceleme Tipolojisi: Sosyal grupların tiplerinin oluşturulmasıdır bunu şema ile şöyle gösterebiliriz: - Monad (birli) grup, dyadic (ikili) grup, triadic (üçlü) grup, küçük grup, büyük Grup - Tek kişi, iki kişi, üç kişi, dört kişi, beş ya da daha çok kişi - Tam özgürlük, bağlılık, otorite yapısı, adetlerin gelişmesi, fazla kişi - Birlik ve sentez, daha resmi birliktelikler - Bireyselliğin ve kanunların azalması ve gelişmesi Simmel, Durkeim tarafından ifade edilen toplumun gerçek ve maddi bütünlük olduğu fikrini reddetmiştir Bu görüşün Fransa'da Comte, İngiltere'de Spencer ve Almanya'da Schaffle tarafından benimsendiğini görmüştür O, toplumu bir şey ya da bir organizma olarak yani biyolojik bir oluşum gibi ele almamıştır Yine "toplum bireylerin tek tek toplamından fazla bir şeydir" fikrini benimsemez O, daha orta bir yolla toplumu etkileşim seti olarak alır Simmel'e göre toplum birbirleriyle sürekli etkileşimde bulunan bireyler arasındaki karmaşık ilişkilerden oluşmaktadır Simmel'e göre sosyolojinin alanı nedir? Simmel içerik bakımından toplumsal olayların ekonomi, din, hukuk, tarih gibi alanlarının bu alanları kapsayan çeşitli bilimler tarafından incelendiğini, sosyolojinin konusunun ise toplumsallaşma/sosyalleşme biçimleri veya insan ilişkileri alanı olduğunu ileri sürmüştür Böylelikle Simmel konu itibariyle sosyolojiyi diğer sosyal bilimlerden ayırmış ve bu sosyal biçimlerin sosyolojiye has bir inceleme alanı olduğunu ileri sürmüştür Bu görüşten hareketle tasarladığı sosyoloji "Formel Sosyoloji" adını almıştır Simmel Biçimler/Formel sosyolojinin kurucusu ve önde gelen temsilcilerinden biri olmuştur Yabacılık, çatışma, sayıların rolü gibi pek çok kavramı bu başlık altında incelemiştir Şimdi pek çok çağdaş sosyologun düşüncelerini etkilemiş olan bu alanı inceleyelim: Simmel öncelikle bireylerin toplum içindeki davranışlarını 3 grup altında toplamıştır: İlki insanların farklı güdülerle; çıkar, ihtiras, otorite isteği gibi Davrandığını bu olguların incelemesinin psikoloji tarafından yapılması gerektiğini belirtir İkinci olarak bireyin kendisi incelenmelidir, ancak birey burada onun diğerlerine etkisi ya da diğerlerinin onun üzerindeki etkisi bağlamında yani bireyin diğerleri ile etkileşimleri doğrultusunda davranışlarının incelenmesidir Bu tür olguları ise sosyal psikoloji incelemelidir Üçüncüsü ise, bireylerin taklit, rekabet, hiyerarşik yapılar ya da okul, kilise, devlet gibi toplumsal gruplanmalarda ortaya çıkan davranış biçimlerinin incelemesidir, bu tür olguları ise sosyoloji incelemelidir Simmel bunu şöyle izah eder; sosyoloji devlet, ticari birlik ya da aile gibi yapılarda bireylerarası ilişkilerin rekabet, dayanışma, düşmanlık gibi kurumsal özellik taşıyan biçimlerini incelemelidir Simmel'e göre bireyler bu biçimler olmaksızın içlerindeki duyguların içeriğini gösteremezler Başka bir deyişle, bireyler arası etkileşimde bireysel eğilimler, ihtiraslar, çıkarlar, somutlaşmakta bir biçim kazanmaktadırlar Simmel bu konuda bir noktaya dikkati çekmektedir: aynı içerik kendini değişik toplumsal biçimlerde gösterebilirken tam tersi de olabilmektedir, yani değişik içerikler aynı toplumsal biçimi alabilmektedir Yani, hiyerarşi, rekabet, taklit, işbölümü gibi davranış biçimleri dinsel bir cemaatte, devlette, gizli bir dernekte, ekonomik örgütte, ailede de görülmektedir Toplumsallaşmaları ortaya çıkaran çıkarlar içerik olarak çeşit çeşit olabilir ama benzer biçim alabilirler, bunun tersine olarak da kimi çıkarlar kendilerini değişik toplumsallaşma biçimlerinde somutlaştırabilirler Şimdi Simmel'in bu alanla ilgili çalışmalarından bir örnek verelim; Sosyolojide sayılar iki şekilde kullanılmaktadır; sosyometri ya da nicel yöntemler (istatistik, grafik, faktör analizleri gibi), diğeri de Simmel'in öncülük yaptığı sayıların toplumsal gruplara ayrımlar getirmesi şeklindedir Yani, bir kişi bir sayıdan bir diğerine geçerken diğer biçimlerden tümüyle ayrılmış, yani belirleyicileri ve sınırları olan yeni biçimlere dönüşmüştür Kullandığı pek çok örnekle Simmel, hem grubun kendini algılayışında hem de dışarıdan algılanışında sayının üstlendiği rolü göstermektedir Burada sayı grup örgütlendiricisi rolündedir Örn; Altı-yedi kişilik bir grubun yapısı yüzlerce üyesi olan bir gruptan farklıdır, dahası çatışmanın olup olmayacağı veya olursa çatışmanın şekli grup büyüklüğü tarafından belirlenmektedir Bir diğer örnek verilecek olursa; otuz kişilik bir atölyede grev olma olasılığı binlerce çalışanın bir arada olduğu bir fabrikadan daha az olmaktadır Sayı azınlık ve çoğunluk arasındaki temel fark olmaktadır Simmel'e göre, bir grubun sayıca büyümesi ona yeni özellikler verirken diğer başka özelliklerinin de kaybolmasını ortaya çıkarmaktadır Bu yüzden toplumsal biçimler belli sayısal düzeylerin altına ya da üstüne çıktıklarında değişik özellikler kazanmaktadır Simmel bu özellikleri şöyle açıklamıştır; Bir sayısı ya da birlik yalnızlığın ilkesidir bu anlamda diğer biçimlerde olmayan bir özelliği vardır Birlik ve ikilik arasında ise gerçek bir ayrım vardır, bireyler bir çift oluşturmaktadır, sayıca eşit olmasından ötürü bireyler arasında birebir iletişim vardır Diğer gruplardan farklı olarak, ikili grup bireylerin ötesinde bir anlama ulaşamaz Burada bağımsız bir grup yapısı yoktur Buradaki grup birbirinden farklı iki bireyden başka bir şey değildir Bireyler grup düzeyine indirilemez Ancak iki sayısından üçe geçince diğerlerinde olmayan kimi farklı özellikler devreye girmektedir Üçüncü bir kişinin olmasında azınlık ve çoğunluktan bahsedilebilmektedir Örneğin A ve B kişilerinin yanına bir C kişisinin geldiğini varsayalım; bu durumda A ve B'nin mi C'ye yoksa B ve C'nin mi A'ya karşı olacağı , bu çeşit bağlaşmalara olanak vermeyen ikili yapıdan ayrılmaktadır Simmel buna örnek olarak evliliği vermiştir Evli çift ikili bir yapıda iken çocuğun katılması üçlü bir yapıya geçmiş ve sayının artması yanında bireylerin tutumlarının değişerek yepyeni bir boyut kazanmasına neden olmuştur Simmel için iki kişili ve üç kişili gruplar arasında çok önemli bir fark vardır Üçüncü kişinin eklenmesi grupta köklü bir değişime yol açmaktadır Bu durum üçlü grupta farklıdır Burada tek tek bireylerin ötesinde grup farklı bir anlam taşır Bağımsız bir grup yapısı oluşturmaya müsaittir Sonuç olarak burada bireysellik için bir tehlike söz konusudur Bu grup yapısı üyeler üzerinde geniş bir etki yapabilir Üçüncü kişinin eklenmesi, birçok sosyal rolün ortaya çıkmasına imkan tanır Örn Üçüncü şahıs grup içindeki tartışmalarda hakem ya da aracı rolünü üstlenebilir Üçüncü şahıs, diğer iki kişi arasındaki tartışmayı kendi lehine kullanabilir veya diğer iki kişi arasında rekabet unsuru olabilir Üçüncü şahıs, diğer iki şahıs arasında kendi üstünlüğünü sağlamak için kasten bir çatışmayı teşvik edebilir(Böl ve yönet)Tabakalaşma sistemi ve otorite yapısı ortaya çıkar İkiliden üçlü yapıya geçiş sosyal yapının gelişmesi için elzemdir Bireyler üzerinde baskın olan bu yapı ikili de yoktur Bu iki kişilik gruptan üçlüye değişim daha ve daha geniş gruplar boyunca devam eder, sonuçta toplumlar ortaya çıkmaktadır Bu tip geniş sosyal yapılarda, birey gittikçe artarak toplumun yapısından ayrılır, yalnız ve daha yalnız yaşar,tecrit edilmiş bir şekilde olur Nihayet sosyal yapı ve bireyler arasındaki diyalektik ilişki içinde sonuçlanır Buradaki tezatlık “toplum bireyselliğin ve özerkliğin ortaya çıkmasına izin verir, fakat aynı zamanda da engel olmaktadır Simmel bir grup ya da toplumsal sistem içindeki çatışmaların gerginliklerin o sisteme bütünleştirici bir etkisi olduğunu ileri sürmüştür Simmel' e göre çatışma ve düzen karşılıklı ilişki içindedirler Bunu Simmel'in adetleri incelemesiyle daha da iyi açıklamak mümkündür: Adetler, bir tarafta, grubun ihtiyaçlarına cevap vermeyi sağlayan sosyal ilişki kalıpları vazifesi görmektedir Diğer tarafta bireysel davranmak isteyenler için sapma olanağı sağlamaktadır Görenek tarihsel bir süreç içerir; başlangıçta neyin adete uygun olduğunu herkes kabul eder, ancak kaçınılmaz olarak bazı bireyler bu düşünceden sapabilirler ve nihayet yeni adetlere topluca uyum sağlayabilirler Adet bu anlamda diyalektik bir anlam taşır, ilk önce başarı ve sonra mevcut adetlerden sapmalar ortaya çıkar Geniş bir kitlenin bunu kabul etmesi ile , yeni adetler çekiciliğini kaybeder Bu esnada başka bir düalite yeni bir adet hareketinin ortaya çıkmasına yol açar Bir kişi gruba öncülük edebilir, paradoksal olarak, daha iyi olanın diğerini takip etmesi şeklinde sürer Bu ise zorunlu bir uyma ile oluşur Nihayet Simmel sadece adet konusunda birbirini takip eden süreçleri değil, adetlerin dışında kalan bir grup insanı da inceler Adetlere uymayan insanlar, adetleri sadece taklit ederler, ancak kendi bildiklerince yaşarlar Sonra Simmel bu grubun taklit ettikleri adetlerin zıddı olan bir tarza bağlandıklarını söyler Bireyler adetlerden bireyselliklerini kaybedecekleri düşüncesiyle kaçınırlar Bu korku, Simmel'e göre kişisel güç ve bağımsızlığın işaretidir Simmel'in bu görüşlerini toplumsal etkileşim tiplerini incelerken çokluk kavramını kullanması ile açıklamak mümkündür Bir taraftan grubun veya toplumun sayısı arttıkça bireysel özgürlük artmaktadır Küçük bir grup veya toplum ise birey üzerinde kontrol oluşturmaktadır Daha büyük bir toplum ise birçok gruptan oluşuyor ve her biri sadece küçük bir bölümüne kontrol uygulamaktadır Fakat Smmel'e göre geniş toplumlarda birçok problemler bireysel özgürlüğü tehlikeye sokmaktadır Fiziksel yakınlık ise kitle içinde insanları kolay telkin edilebilir, basit bir fikri takip edebilir, düşünmeden bağlanabilir yapmaktadır Bu bağlamda Simmel'in toplumsal etkileşim tiplerini incelerken mesafe kavramını ele almasını inceleyelim: Mesafe konusu ise şöyledir: "Para Felsefesi" adlı eserinde şeyleri değerli yapan unsurları parayı analiz etmek için incelemiştir Bir şeyi değerli yapan Simmel'e göre aktör ile olan mesafesidir Eğer çok yakın ve elde etmesi kolay ise değersiz, çok uzak ve elde etmesi zor ise değerli olmaktadır Simmel'in "Yabancı" adlı incelemesinde yine bu konu ile ilgili yaklaşımlar bulunmaktadır Yine aktörün gruba yakınlığı, onu yabancı yapmıyor, eğer gruba uzak ise temas kuramadığı için yabancı olmaktadır Yabancı gruba yakınsa onlarla etkileşimden sonra grubun organik üyesi olabiliyor Fakat Simmel sadece yabancı kavramı ile değil yabancılık ile de ilgilenmiştir Bu bir etkileşim formudur Yabancılık derecesi grubun içine veya yakınına girmesiyle farklılaşır Şimdiye kadar Simmel'in tiplerinden yabancıyı gördük, bundan başka cimri, müsrif, maceracı ve soylu tiplemeleri vardır Yoksulluk; Simmel açısından başkaları tarafından yardım edilen veya en azından bu yardımı almaya hakkı olan kişilerin sosyal ilişkisi olarak ele alınır Yoksulluk kişinin parası olmadığı anlamında ele alınmaz İhtiyacı olanın yardım almaya hakkı vardır ve bu hak yardım almaktan dolayı acı vermemektedir Vericiler ihtiyacı olana vermek zorundadır Simmel fonksiyonalist bir bakış açısı ile toplum tarafından yoksullara yardım yapılmasını sistemini destekleyici bulmaktadır Toplum fakirlere yardımı gerekli kılar, böylelikle fakirler toplumun aktif ve tehlikeli düşmanları olmaz Öyleyse verimlilikleri arttırılabilir ve nesilleri dejenerasyondan kurtulabilir Burada devlet anahtar roldedir Fakirlere yardım bürokratik yoldan olabilecektir Simmel, yoksulluk kavramının relatifliği üzerinde de durmaktadır Yoksul, toplumun sadece en aşağı kısmında bulunan değildir Yoksulluk bütün sosyal tabakalarda bulunabilmektedir Göreli olarak yoksulluk kavramına göre; eğer insanlar üst sınıfa bile dahilse,çevresindekilerden daha az zengin ise bu insanlar karşılaştırmalı olarak fakir sayılabilmektedir Böylelikle hükümet programı da problemi tamamıyla çözme gücünde değildir Simmel Tönnies'in topluluk toplum kavramlarını modern topluma uygulamıştır Kentte oturan insanların kişiliği ve kültürü üzerinde kentleşmenin etkilerini araştırmıştır Tıpkı Tönnies gibi Simmel'de kent toplumlarını kırsal toplumlara göre daha rasyonel olarak ele almaktadır Bu bakımdan kent toplumlarında ikincil ve çıkarlara dayalı ilişkiler egemen iken kırsal topluluklarda birincil ve geleneksel ilişkiler vardır Kent toplumlarının rasyonelliği yaşamın artan temposu ve işbölümünün bir sonucu olmaktadır Kentsel yaşamda para ekonomisi hakimdir Kentte hayati önem taşıyan unsur pazardır Bu nedenle kentsel yaşam zihniyeti çıkarlara dayalıdır Simmel kentte egemen olan bireyselliğin derecesinin artması ile bireylerin birbirinden soğuduğunu ve böyle bir ortamda da yabancılaşma ve sapkın davranışların kaçınılmaz hale geldiğini ileri sürmüştür Simmel'in görüşleri çatışma teorilerini, sembolik etkileşim teorilerini, alış-veriş teorilerini ve yapısalcıları etkilemiştir |
Cevap : Georg Simmel Kimdir? |
04-25-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Georg Simmel Kimdir?Isaac Newton ve Dünya Sisteminin Matematikselleştirilmesi Newton, 1687'de kırk beş yaşındadır ve "Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri" Londra'da yayımlatır "Matematik İlkeleri" üç bölüm veya üç kitap olarak sunulmuştur Birinci kitap, tümüyle matematiksel bir bakış açısından, ortamların dirençlerin den bağımsız olarak hareket bilimine bağlı sorunları ele alır İkinci kitap, esas olarak cisimlerin, direnç gösteren ortamlardaki hareketlerine, özellikle, eğik atışlarda karşı koyuşun hız gibi, hızın karesi veya her ikisinin de bir araya gelişi gibi değiştiği hareketlere ayrılmıştır Newton, aynı zamanda, en az dirence sahip olacak katı cismin biçimi hakkındaki sorunları da ortaya koymuş ve Torricelli'nin akış yasasının kuramsal doğrulanmasını ele almıştır Bu ikinci kitap, Descartesçı burgaç varsayımının keskin bir eleştirisini içermektedir Bu eleştirinin biçemi, Descartesçı geometrik kozmolojiyle, Newton'ın fiziko-matematiksel tümdengelimli yapısı arasındaki karşıtlığı mükemmel bir şekilde gözler önüne sermektedir Üçüncü kitap, ilk iki kitabın ulaştığı sonuçları yeniden ele almakta ve onları fiziksel problemlere uygulamaktadır (gezegenlerin ve Ay'ın hareketleri, Dünya'nın biçimi, gelgit kuramı) "Matematik İlkeleri" iki başlangıç bölümüyle açılır: "Tanımlar ve "Aksiyomlar veya Hareket Yasaları" "Tanımlar" bölümü, özellikle, şu kavramları tanımlar: madde niceliği ("madde niceliği, cismin hem yoğunluğundan, hem hacminden elde edilen ölçüdür"), hareket niceliği (hareket niceliği, cismin hem hızından, hem madde niceliğinden elde edilen değerdir) ergiyen kuvvet (via impressa) bu kuvvet, durgun haldeki veya düzgün doğrusal hareket halindeki bir cismin durumunu değiştirecek etkidir Bu tanımlar kümesi, mutlak mekan ve mutlak zamanın çok ünlü tanımlarını veren bir açıklamayla son bulur: |
|