Johannes Eriugena Kimdir? (810 - 877) |
04-24-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Johannes Eriugena Kimdir? (810 - 877)Johannes Eriugena Kimdir? (810 - 877) İrlandalı olan Johannes Eriugena kral olan Kel Karl'ın daveti üzerine Paris'e gelmiştir "Saray Okulu"nda bir süre hocalık yapmıştır Eriugena'dan "Dogmanın Paylaşılması Üzerine" isimli bir eser bugün elimizde bulunmaktadır Açık mistik dinsel eğilimler içeren bu eser, Yeni Eflâtunculuğun güçlü bir biçimde etkisi altındadır; nitekim daha sonra bu nedenle kilise tarafından reddedilmiştir Eriugena'ya göre doğanın, birbirinden ayrı olan, dört alam vardır Önce yaratılmamış olan, fakat kendisi yaratan doğa, yani "Allah" vardır Eriugena yaratmayı Yeni Eflâtunculuktaki gibi anlar Allah'tan, "Eflatun'un ideleri"ni içeren doğa oluşmuştur Bu ikinci alanda tüm varlıkların başlangıçsız ve sonrası olmayan örnekleri bulunur Doğanın bu ikinci alam Allah tarafından yaratılmıştır Ancak, kendisi de, yaratma gücüne sahiptir Çünkü doğanın bu bölümünü oluşturan ideler eşyanın meydana gelmesine neden olur Doğanın üçüncü alanını, yaratılmış olan ve kendileri yaratmaktan yoksun bulunan "cisimler" oluşturur Son olarak, doğanın bütününde ya da çeşitli alanlarında, yaratılmamış ve artık kendisi de yaratmayan doğaya; yani "Allah"a, sonunda gerçekleşecek olan, yeniden kavuşma "eğilim"i vardır Eriugena'nın düşüncesine göre, Allah doğanın yalnız başında değil, sonunda da bulunur Yani evren, Allah'tan başlayıp yine Allah'a ulaşan bir devir hareketidir Doğanın tüm amacı, dönüp dolaşıp sonunda yeniden Allah'a ulaşmaktır Eriugena'nın Hıristiyan olmaktan çok Yeni Eflâtuncu olan bu görüşleri, aynı zamanda "olumsuz ilahiyat"ın da başlangıcı olmuştur Eriugena'ya göre Allah konusundaki tüm savunduklarımız doğru olmaktan çok yanlıştırlar Çünkü Allah için "mutlak güç sahibidir, bütünlüğün (vahdet) kendisidir vb" dediğimde bütün bunlar, Allah'ın niteliğini tam olarak ortaya koyamayan ve koyamayacak olan sıfatlardır Bir cisme bir sıfat yüklediğimiz zaman, aynı zamanda, bu cismin bu niteliğin karşıtı olanlarını dışında bıraktığını söylemiş oluruz Söz gelişi tebeşire beyazdır demek, aynı zamanda, tebeşir siyah değildir demektir de Ancak Allah konusunda böyle bir yargıda bulunamayız Çünkü Allah'ın var olduğunu bile söyleyemeyiz, zira Allah, aynı zamanda, her şeyin içinde kaybolduğu bir uçurumdur da Görülüyor ki Eriugena için ancak olumsuz ilahiyat mümkündür Çünkü Allah'a bazı sıfatlar yükleyip de, bunların karşıtlarını kendisinden kaldıramıyoruz Ayrıca Allah'ı "kavramak" da gelişi güzel bir objeyi kavramaya benzemez Allah'ı kavramak istersek, yalnızca dikkatimizi kendisine yöneltmek yeterli değildir Bunun için bilinci tümüyle susturmak, tam bir kendinden geçme durumu (cezbe) sağlamak gerekir Bu noktada Eriugena felsefesinin tam anlamıyla mistik olan yanıyla tanışmış bulunuyoruz Bu türden düşüncelere, yani Allah'ı kavramak için kesinkes bilincin sınırlarını aşmak gerektiği ve Allah ile ancak kendinden geçme durumunda birleşebileceği görüşüne, Ortaçağ ve Yeniçağın tüm mistiklerinde rastlarız Ancak gerçek ve saf Skolastiğin bu gibi mistik görüşleri reddedip, onlarla kavgaya tutuşmasını doğal karşılamak gerekir Çünkü gerçek Skolastik, Allah'ın niteliğini "yargılarla" anlamaya çalışır Tüm bu mistik eğilimlerine rağmen, Eriugena'yı tam bir Ortaçağ filozofu sayabiliriz Çünkü onun felsefesinde de "Allah" asıl konu olarak işlenmiştir Ortaçağ felsefesi, her şeyden önce, bir teoloji (ilâhiyat)dir Doğa konulan bu felsefe için ancak ikinci plânda gelir Ortaçağın ilk dönemleri (V-X yüzyıllar) Batı için bir gerileme dönemidir Bu dönemde, Eriugena'dan başka ismini anmaya değer bir özellikte düşünür yoktur Fakat aynı dönemde "Doğu"nun özellikle örgütlenme durumunda bulunan "İslâm" dünyasının durumu tümüyle başkadır |
|