Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
isyankarlığı, varoluşçuluğun

Varoluşçuluğun İsyankarlığı

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Varoluşçuluğun İsyankarlığı




"l'Homme revolte"

Varoluşçuluğun isyankarlığı



İnsanın varoluşunu, somut gerçekliği içinde ve toplumdaki bireyselliği açısından göz önüne alan bir felsefi öğreti olan varoluşçuluk, insanın kendini gerçekleştirmesi, insan varoluşunun raslantılar içinde oluşu, güvensizliği ve insanın kendini aşmak için çabalamasına yönelik olan bir hareketi ve bir akımın ifadesini aramak söz konusudur Yirminci yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa'da ortaya çıkan ve aslen felsefi bir akım olan Varoluşuluk, ya da Existansialism, Martin Heidegger, Karl Jaspers,Jean-Paul Sartre, Gabriel Marcel ve Maurice Merleau-Ponty'nin temelinde çalışmaları ile bulunduğu bir akımdır Yığınlaşma içinde, kitle içinde sıradanlaşan bireyin kişisel sorumluluğunu kollektif sistem içerisinde yitirişi üzerine benliğini sorgulayan insanı merkezine alan bu akım, modern dünyada bireyin durumunu ve yok oluşunda bile kendisine özgülüğün olmayışını irdeleyen varoluşçuluk, "bütün yurttaşların eşit hak istemesi, hiçbir üstünlüğe, hiçbir olağandışıya katlanılaması" gibi özelliklerden dolayı belirli bir güce ait olması, belirli bir aidiyet duygusunu aramasından dolayı bireysel olarak belirli bir toplum üstü önemden kendisini soyutlamasına yönelir


Yaşamını güven altına alabilmek için kitleleşme yoluna giren ve her alanda bir toplumsallaşma ile karşılaşan insanlar ekonomik güvenliliklerini sağlamak uğruna, kendi kişisel özgürlüklerini bırakmaya hazır duruma gelmelerini eleştiren varoluşçuluk akımı, getirdiği sınırsız subjektiflik, bireysellik, topluluk düşmanlığı, macera isteği, istediğini yapma özgürlüğü ile birlikte artan protesto duyguları ile beslenmiş ve 20 yüzyılın kaosunda kendisine bir yer edinmiştir İnsanın kendi kendini yitirdikten sonra bütün dünyayı elegeçirmesi neye yarar? sorusunu tüm değer yargılarının ana körükleyicisi olarak öneren Varoluşçuluk, Varoluş, özden önce gelir ve insan ne ise o değildir, ne olmuşsa odur önermelerini öne sürmekte ve bireye belirli bir seçim yapmasını ve kendi benliğini sorgulamasını, hatta topluma gerekirse baş kaldırmasını aşılamaktadır


Varoluşçuluk 4 temel fikri savunur:


1) Varoluş her zaman tek ve bireyseldir Bu görüşbilinç, tin, us ve düşünceye öncelik veren idealizm biçimlerinin karşıtıdır Felsefe terimleri ile anlatmak istersek, diyebiliriz ki, her nesnenin bir varoluşu ve bir de özü vardır Öz, bir nesnenin özelliklerinin değişmez bir bütünüdür; varoluşu ise evrenin içinde gerçek olarak bulunuşudur Bir çok kimse, özün önce, varoluşun sonra geldiğine inanır; bu fikir, dinsel düşünceden ileri gelir; gerçekten, ev yaptırmak isteyen bir kimsenin, ne biçim bir ev yaptıracağını bilmesi gerekir Burada öz varoluştan önce gelir Bunun gibi, insanın tanrının yarattığını sanan kimseler de böyle düşünerek, tanrının bu işi, haklarında daha önceden sahip olduğu fikirlere bakarak yapacağı sonucuna varırlar Tanrıya inanmayanlar ise aynı etkiden kurtulamayarak, bir nesnenin ancak kendi fikirleri ile uygun düşmesi durumunda varolabileceğini ileri sürerler Bütün 18 Yy, insan doğası denen, herkeste ortaklaşa bulunan bir özün varlığına inanmıştır Varoluşçuluğa göre ise insan da -ve sadece insan da- varoluş özden önce gelir Bu kısaca şu anlama geliyor; önce insan vardır, şu ya da bu olması daha sonra gelir JPSartre, Action, 27 Aralık 1944)


2) Varoluş, öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla varlık'ın anlamının araştırılmasını da içerir Her gün yaşantımız içinde yapmakta olduğumuz seçmeler ya da icatlar, en küçüğünden tutun da en büyüğüne kadar, saptadığımız ereklere, seçmesini kendimiz yapmış olduğumuz bir değerler hiyerarşisine bağlıdır Ancak, ereklerimizi özgür olarak seçmiş bulunuyorsak da, hiçbir şey kaybolmuş sayılmaz: çünkü ereklerimiz seçmelerimizin tümüne de kumanda eder, bu yüzden, ereklerimizin özgür seçimi, özel kararlarımızın tümünün özgürlüğünü arkasında sürükler


3) Varoluş insanın içinden bir tanesini seçebileceği bir olanaklar bütünüdür Bu görüşler türlü gerekirciliğin karşıtıdır Sartre'a göre insanın sorumluluğu, sağ duyuya kalırsa, özgür olarak seçebildiklerinin çok daha ötesine geçer, ve savaşı ben ilan etmişim gibi, savaştan sorumluyum diyerek aslında toplumsal olgulardan bazı sorumlulukardan tkilenen bireye karşı sorumluluğunu da ortaya koyar


4) İnsanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan varoluş her zaman bir "dünyada var olma"dır Herkes için geçerli bir kuralın varlığını benimseyen düşünürler, bu kuralı bir davranış kuralı olarak bellemekle sıkıntıya düşmekten kurtulurlar Bir pişmanlık ve dindarlık yaşantısını seçen bir Hıristiyan, Descartes örneği üzerine aklını yönetme tasarısı kuran bir akılcı, insanı duyarlığa indirgeyerek tadımı (hazzı) seçen Epikurosçu, kararlarını doğru ve iyi bellediklerine göre verir ve belli bir güvenlik içinde yaşarlar der Sartre


Kierkegaard'ı izleyen Franz Kafka, Das Schools, Şato, Der Prozess, Dava adlı eserlerinde insanın varoluşunu bir türlü ulaşamadığı istikrarlı, güvenli ve parlak bir gerçeklik arayışı olarak betimlerken, çağdaş varoluşçuluğun özgün temaları, Sartre'ın oyunları ve romanlarında, Simone de Beauvoir'in yapıtlarında, Albert Camus'nün roman ve oyunlarında, özellikle de L'Homme revolte (Başkaldıran İnsan) adlı denemesinde işlendi Bu akım doğmadan çok önce dünya edebiyat tarihinin vazgeçilmez isimlerinden Franz Kafka, yaşadığımız dünyada insanoğlunun içinde bulunduğu saçma ortamı ortaya koyarken, "Dava", "Açlık Şampiyonu", "Şato", "Amerika", "Çin Seddi", "Değişim, Ceza Sömürgesi" gibi eserlerinde Kafka, düzenle uzlaşamayan insanları bu İkinci Dünya Savaşı sonrası akımından çok önce anlatmıştır İnsan bu anlamsız ve saçma dünyada aklını ve mantığını kullanarak hareket etmeli; her türlü haksızlığa başkaldırarak yaşamayı seçmeli; karşılık düşünmeden hayatı sevmeli diyen Camus ve Sartre'ın yanı sıra bu akımın edebiyatta en önemli temsilcileri arasında Simone de Beauvoir ve Andre Malraux ile de 1980'lere dek etkisini devam ettirmiştir ve kendisine dolaylı olarak yer bulmaya devam etmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.