Mecnun |
08-13-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
MecnunMecnun ayrılığın derdinden, kavuşma özleminin ateşinden hastalanmış, kendinden geçmişti adeta Boğazı şişmiş, şişkinliğin zorlamasıyla da tutulmuştu Tedavi için hekim geldi, muayene etti, gördü ki; damarı yarıp kan almaktan başka çare yok! Kanı uzaklaştırmak için da hacamat etmek lazım En usta hacamatçıyı aradılar, bulup getirdiler Mecnun'un kolunu bağladılar, tam damarı yaracakları zaman hacamatçıya haykırarak: - Paranı al, git! Hacamat etme! Bırakın bu köhnemiş bedenimi, ölürsem öleyim, dedi Hacamatçı dedi ki: - Bundan ne korkuyorsun? Sen ki, kükremiş aslandan bile korkmazsın! Geceleyin; aslan, kurt, ayı ve bir çok yaban hayvanı çevrene saf olurlar da, sende aşk ve vecdden başka bir şey görmezler! Senden insan kokusu almazlar! Kurt, ayı, aslan bile artık aşk nedir biliyor! Köpekte aşk olmasaydı; Ashabı Kehf'in köpeği kalp erbabını arar mıydi hiç? Bilinmez ama, âlemde onun cinsinden çok köpekler vardır Bilirsin ki aşk olmasaydı varlık olmazdı! Nasıl olur da; ekmek gelip senin vücudunda kalırdı? Neden; ekmek varlığına katıldı? Sebep; aşk ve istektir! Yoksa, ekmeğin can olabilmesi mümkün olur muydu hiç? Aşk; ölü ekmeği can haline getirmekte, fani olan canı ise, ebedileştirmekte! Mecnun dedi ki: - Ben yaradan korkmuyorum hacamatçı! Bilirsiniz ki sabrım dağlardan dahi fazladır! Hatta, yarasız durmaya tahammülüm yoktur, yaralara aşıkım, koşa koşa giderim onlara! Lâkin, vücudum Leyla ile doludur Korkarım ki beni hacamat ederken Leyla’yı yaralarsınız! Gönlü aydın olan akıllı kişi bilir ki; benimle Leyla arasında bir fark yoktur! Mesnevi:5Cilt- Sayfa:164-165 |
|