Tesbih Eylemek |
08-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tesbih EylemekBütün varlık (masivâ) Allah’ı tesbih eder Melekten, sineğe; mikroorganizmadan, nebülözlere kadar her varlık, kendi özel dili ile sürekli O’nu anar, O’nu hatırlar, O’nu tesbîh, tenzih ve takdîs eder İnsan da bu evrensel koroya iradesiyle katılarak Rabbini en güzel isimleri ile tesbih eder Ancak irade ve şuurunu kötüye kullanarak bazen nefis ve şeytanın ağına düşer ve bu korodan ayrılma bedbahtlığını yaşar İşte, birçok konuda olduğu gibi, Yüce Yaratan bu konuda da insanı uyarmakta ve onun ‘evrensel tesbih korosu’ndaki görevini ihmal etmemesini istemektedir Kalb ve ruhun gıdası olduğu için de, iradî bir şekilde her günün belli vakitlerini bu işe ayırmayı emretmektedir Aşağıdaki satırlarda, genel olarak tesbih kavramı, özel olarak da farz namazlardan sonra yapılan tesbihâttan söz etmek istiyoruz A Tesbih Tesbih kelime olarak, balığın suda, kuşun havada, yıldızların yörüngelerinde hızla geçişleri gibi, süratle geçmek, yani hızla yüzüp uzaklaşmak anlamına gelen “سَبَحَ sebaha” kelimesinden gelmektedir Ayrıca paklıkta, temizlikte çok ileri götürmek anlamını da taşımaktadır Ragıb el-İsfahanî der ki: “Tesbih, Allah Teâlâyı tenzihtir, bunun aslı da Allah’a ibadete koşmak, çok gayret etmek demektir İb’ad (uzaklaştırma) ‘Allah onu uzak etsin’ gibi kötü şeyler hakkında kullanıldığı gibi, tesbih de hayırlı işlere tahsis edilmiştir Tesbih; söz, fiil veya niyetle yapılan her türlü ibadete verilen bir isimdir”1 Tesbih, ‘Allah’ı tesbih etme’ işinin özel adı olduğu gibi, o manayı ifade eden Sübhan da Allah’ın güzeller güzeli isimlerinden biridir Tesbih, layık olmayanı ve yakışmayanı reddetmek; çoğu zaman bu kelime ile beraber söylenen takdis (mukaddes saymak, bilmek) ise, layık olanı ispattır Bir ıstılah (terim) olarak ise tesbih; Allah’ı her arızadan, şâibeden, eksiklikten tenzih etmektir Bu ise gerek zâtî sıfatlarında ve gerek fiilî sıfatlarında nefy (red) veya isbatı caiz ve layık olmayacak her noksanlıktan uzak demek olur Öyle ise tesbih, Allah Teâlâ’nın zatında, sıfatlarında, fiillerinde ve isimlerinde nezahet ve paklığını ifade eder Her Şey Allah’ı Tesbih Eder Ayet-i Kerimelerde, göklerde ve yerde, canlı ve cansız ne varsa hepsinin Allah’ı tesbih ettiği açıkça belirtilmektedir “Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih etmektedir” (Hadid, 57/1) “Yedi kat gök, dünya ve onların içinde olan herkes Allah’ı tesbih eder Hatta hiçbir şey yoktur ki, hamd ile O’nu tesbih etmesin Ne var ki siz onların bu tesbihlerini anlayamazsınız” (İsra, 17/44) Ayetlerde geçen ‘مَا’ harfi esas itibariyle akıllı olmayan varlıklar için kullanılıyorsa da “مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ” tabiri göklerde ve yerde bulunan, ister görünmeyecek derecede ehemmiyetsiz olsun, ister görünen varlıklar olsun hepsini kapsar Dolayısıyla, gerek melâike ve mü’minler gibi sözle, gerek diğer varlıklar gibi ilham yoluyla konuşanların hepsi dâhil olmak üzere, her varlık kendisine özel bir dille O’nu tesbih eder Tabii ki burada mecazî ve işarî bir anlam da ifade edilmiş olabilir Çünkü yaratılan her varlık, imkân (olabilirlik), hudûs (sonradan olma) ve üzerinde taşıyıp ortaya koyduğu sanat ihtişamı ile Allah Teâlâ’nın noksanlıklardan münezzeh (berî) ve yüceliğin son derecesindeki sıfatlarla vasıflanmış olan varlığına delalet ve işaret etmektedir2 Takdis ve Tesbih İlişkisi Cuma sûresinin ilk ayetinde Cenabı Hak (cc), peş peşe dört güzel ismini saymaktadır; el-Melik, el-Kuddüs, el-Aziz ve el-Hakîm Özellikle tesbih ve takdis kavramlarının yakın ilişkisine dikkat çeken müfessirler şu açıklamaları yapmışlardır: Kuddûs’ün anlamı, fazilet ve güzelliklerle övülmüş demektir Tesbih, takdisi; takdis de tesbihi içine alır Çünkü yerilmiş sıfatların ortadan kaldırılması övgüleri ispat anlamını ifade eder Nitekim “ortağı ve benzeri yok” dememiz O’nun bir olduğunu, “kimseye zulmetmez” dememiz, hükmünde âdil olduğunu ispatlar Aynı şekilde övgüler de yergi ve noksanlıkları ortadan kaldırır Mesela, âlim demek cehli, kâdir demek de acizliği yok eder Şu kadar var ki “o şöyledir” dediğimizde takdis, “O şöyle değildir” dediğimizde de tesbihtir Böylece takdisin içerisinde tesbih, tesbihin içinde de takdis bulunmuş olur ki, İhlâs sûresinde ikisi de bir arada zikredilmiştir Mesela “De ki: Allah birdir, Allah Samed’dir” (İhlâs, 112/1-2) âyetleri takdis, “Kendisi doğurmamıştır ve doğurulmamıştır Hiçbir şey O’nun dengi olmamıştır” (İhlas, 112/3-4) âyetleri ise tesbihtir Demek ki, bunların ikisi de, şirk ve teşbihi ortadan kaldırmaya yöneliktir Evet, o öyle Kuddûstür ki Azizdir; çok izzetli, kudsiyeti sarsılmaz, kudretine yetişilmez, ezelden vasıflandığı kuvvet ve yüceliği hiç bir suretle mağlup edilemez Kutsal şanına saldırıda bulunanların; mülküne leke sürmek, hakkına tecavüz etmek ve şirk koşmak isteyenlerin cezasını verir, şiddetli intikamıyla mağlup ve perişan eder Bununla beraber Hakîm’dir Yaptığını nizam ve hikmetle sağlam yapar Kutsallık ve yüceliğine zıt olan şirk ve küfür gibi durumlara bazen meydan verip zalimler, fasıklar, haksızlar ve ahlâksızlara zaman tanıyor, yüze çıkarıyor gibi görünürse de onlarda da nice hikmetleri vardır Öyle olmasaydı Hakk’ın kutsallık ve yüceliği bilinmez, ilâhî üstünlüğün boyutu anlaşılmazdı Böylece de o zalimler büyük cezalara müstahak olmaz ve mü’minleri daha yüksek fazilet, sevab ve derecelere ulaştıracak olan dine hizmetin hikmeti kalmazdı Çünkü eşyanın zıtlarıyla görünmesi bir hikmet kanunudur3 Hayranlık İfadesi Olarak Tesbih Günlük hayatta aklın alamayacağı bir olay veya şeyle karşılaşan kişi gayr-i ihtiyarî, “Sübhanallah!” der Bundan kasıt şudur: 1 Allah’ım! Her ne kadar aklım almıyorsa da Sen’in yaptığın her şey çok güzel ve mükemmeldir Sen eksik ve yersiz hiçbir şey yapmazsın Zira fiillerinle de her türlü noksanlıktan münezzehsin 2 Allah’ım! İnsan güç ve kudretini aşan, hayalinin bile ulaşamayacağı, onu şaşkına çeviren güzellikte işler yapıyorsun 3 Allah’ım! Sen ne büyüksün ki, hiç kimsenin aklına gelmeyecek şeyler yapıyorsun Üstelik bunlar yerli yerinde ve hikmetli işler olduğu gibi, kimsenin üstesinden gelemeyeceği, gücünün yetmeyeceği işler olmasına rağmen umulmadık bir şekilde ve kolaylıkta hallediyorsun Sana zor gelen hiçbir şey yoktur Dile Hafif, Mizanda Ağır Amel Efendimiz (sas) zaman zaman ashabına yapılması kolay ancak değer ve sevap açısından yüksek olan ameller ve sözler öğretirdi Bu durum hem Allah’ın engin ve tükenmez hazinesine hem de zahiren değerli gibi görünen ancak içleri kof, keyfiyetten yoksun, malayani türünden işlerle uğraşmanın yanlışlığına işaret etmektedir İşte bu değerli amellerden birisi de tesbihtir Bize değer ve değersizlik ölçülerini en güzel şekliyle vazeden En Değerli İnsan (sas) şöyle buyuruyor: كَلِمَتَانِ حَبِيبَتَانِ إِلَى الرَّحْمَنِ خَفِيفَتَانِ عَلَى اللِّسَانِ ثَقِيلَتَانِ فِي الْمِيزَانِ: سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ سُبْحَانَ اللَّهِ الْعَظِيمِ “Rahman’a sevimli, dile hafif ancak mizanda ağır iki cümle vardır: Bunlar, subhanallahi ve bi hamdihi subhanallahi’l-azim: Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ve hamd ile tesbih ederim Büyük olan Allah’ı tesbih ederim, O’nun şanı ne yücedir!”4 Hz Peygamber (sas), bu pek değerli sözleri söylemenin sadaka olduğunu ifade etmiş5 ve her fırsatta, hatta yatağına uzanmadan hemen önce bile belli sayıda tekrar etmiştir6 |
|