Tebliğ Etmek, Davetten Bir Parçadır |
08-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tebliğ Etmek, Davetten Bir ParçadırTebliğ Etmek, Davetten Bir Parçadır Kur'an-ı Kerim, davet kelimesi yerine “tebliğ” kelimesini de kullanmıştır Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Ey Rasul, Rabbından indirileni tebliğ et Yapmazsan O'nun risaletini tebliğ etmiş sayılmazsın Allah seni insanlardan koruyacaktır" Bu konuda Rasulullah (sav) de şöyle buyurmaktadır: "Ben bir ayeti okuduğum zaman onu tebliğ edin" Yine Kur'an-ı Kerim, davet kelimesi yerine insanlara karşı şahitlik yapma kelimesini kullanmıştır: "Bu şekilde sizi vasat (seçkin) bir ümmet haline getirdi ki, insanlara şahit olasınız ve Rasul de size şahit olsun" Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mü'minler, yeryüzünde Allah'ın şahitleridir" "Şahit olan kimse burada bulunmayana tebliğ etsin" Hakkı Tavsiye de Davetten Bir Parçadır Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif, İslâm davetinden söz ederken, hakkı tavsiye etmek ifadesini kullanmıştır Yine davet anlamında; müjdeleme, uyarma, hakkı söylemek, nasihat etmek, insanlara hatırlatmak, ehli kitap ile en güzel şekilde mücadele etmek, Allah uğrunda cihad etmek, dini yükseltmek için çalışmak ve benzeri ifadeleri ve daha birçok ifadeyi de kullanmıştır Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur : "Asra and olsun İnsan hüsrandadır Ancak mü'min olup salih amel işleyenler, hakkı tavsiye edenler ve sabrı da tavsiye edenler müstesna" "Seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndermiştik" "Her Rasulü ancak kendi kavminin lisanıyla gönderdik ki, onlara indirileni açıklasın" "Şüphesiz bu Kur'an bütün alemler için bir hatırlatma (bir düşünce)dir" "Muhakkak ki bu Kur'an, senin ve kavmin için bir hatırlatma (düşünce)dir Şu var ki bundan sorulacaksınız" "Onlarla en güzel şekilde tartış" "Fitne (küfür ve sapıklık) kalmayıncaya ve yalnız Allah'ın dini hakim oluncaya kadar onlarla savaşın " "Dinini bütün dinlere hakim kılmak için Rasulünü hidayetle ve Hak dinle gönderen O’dur Müşrikler sevmeseler bile" Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Din nasihattır" Ey Allah'ın Rasulü! Din kim için nasihattır? Dedi ki: "Allah'a, Kitabına, Rasülüne, müslümanların önderlerine ve her birisine nasihattır" Nasihat; samimiyet göstermek, yani doğruyu göstermektir Süleyman b Büreyde, babasından şu hadisi rivayet eder: "Rasulullah (sav), bir ordu veya bir fırka üzerine bir emir tayin ederse ona, Allah'a takvalı olmasını ve müslümanlara hayır yapmasını tavsiye ederdi Ve şöyle derdi : "Allah'ın adıyla ve yalnız O'nun uğrunda saldırın Allah'a isyan eden kâfirlerle savaşın Müşriklerden olan düşmanlarınızla karşılaştığın zaman onları şu üç hususa davet et Hangisini kabul ederlerse onlardan onu kabul et ve elini onların üzerinden kaldır; Önce onları İslâm'a davet et, eğer bunu kabul ederlerse onu kabul edin ve onların üzerlerinden ellerinizi çekin" Ve yine şöyle buyurmuştur : "Benim sözümü işitip ezberleyen, kavrayan ve diğerlerine anlatan kulun yüzünü Allah nurlandırsın Zira fakih olmayan nice fıkıh taşıyıcıları vardır Yine kendisinden fakih olan kimselere fıkıh taşıyan nice kimseler vardır" Bu konu hakkında böyle yığınla ayetler ve hadisler vardır Hatta her bir ayet ve hadis daveti öven anlamlar taşımaktadır Davet, bütün insanları kapsamına almaktadır Tüm Müslümanlar da güçlerine göre daveti yüklenme görevini yerine getirirler Davetle ilgili ayetlerin dışında yalnızca ma’rufu emretmek ve münkeri nehyetmekle ilgili ayetlere gelelim Bu türden ayetlerin, emri bi’l ma’ruf ve nehyi ani’l münkerin tüm Müslümanlar tarafından yerine getirilmesi gereken İslâm'ın en büyük rükûnlarından birisi olduğunu bize haber verdiğini görürüz Her yönü ile bize örnek olan Rasulullah (sav)’e bu ayetlerde şöyle hitap edilmektedir: "(Peygamber) onlara ma’rufu emreder, onları münkerden nehyeder, onlara temiz olanı helâl, pis olanı da haram kılar" Bu ifade peygamber (sav)’in risaletinin kemâle ermesi için yapması gereken işlerden birisini göstermektedir Zira Allahu Teâlâ, peygamberin dili vasıtasıyla ma’ruf olan her şeyi emretti ve her münkeri nehyetti Temiz olan her şeyi helâl, pis olan her şeyi de haram kıldı Ayetlerde ümmetine ise şöylece hitap edilmektedir: "Siz insanlar için çıkartılmış hayırlı bir ümmetsiniz Ma’rufu emredersiniz, münkeri nehyedersiniz ve Allah'a inanırsınız" Ayette geçen “ümmet” ifadesi; fertlerden cemaatlara, emir sahiplerine varıncaya kadar bütün müslümanları kapsamaktadır Zira bunların tamamı ma’rufu emretme, münkeri nehyetme farziyetini yerine getirirler Mü'minler birer fert halindeyken de bunları yaparlar Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Mü'min erkek ve mü'min kadınlar, birbirlerinin dostu ve yardımcısıdırlar Ma’rufu emrederler ve münkeri nehyederler" İmam Kurtubî, bu ayetleri tefsir ederken şöyle demiştir : "Allahu Teâlâ, ma’rufu emretmek ve münkeri nehyetmek hususunu, mü'minler ile münafıklar arasındaki fark olarak göstermiştir Bu ayırım; başında İslâm'a davet etmek olmak üzere ma’rufu emretme ve münkeri nehyetme işinin mü'minlerin en önemli özelliklerinden olduğuna delalet etmektedir" Cemaatlar ve hizipler açısından da yapmaları gereken işin türü açıklanmakta ve ayette şöyle denilmektedir: "İslâm'a davet edecek, ma’rufu emredecek ve münkeri nehyedecek sizden bir grup bulunsun Bunlar felâha kavuşanların ta kendileridir" Emir sahipleri açısından ise ayette şöyle denilmektedir: "Onlar ki; yeryüzünde kendilerine imkân (yönetim, güç) verdiğimiz zaman, namazı ikâme ederler (din ahkâmını uygularlar), zekatı verirler, ma’rufu emrederler ve münkeri nehyederler İşlerin sonuçları Allah'ın elindedir" Kur'an'da davetin İslâm'a olduğuna dair bir takım açıklamalar vardır : "Hayra (İslâm'a) davet edecek sizden bir grup bulunsun" "İslâm’a davet edilirken, Allah'a iftira eden kimseden daha zalim kimse yoktur" "Şüphesiz sen onları dosdoğru bir yola davet ediyorsun" Yine Kur'an'da davetin Allah'a olduğunu beyan eden bir takım ayetler vardır: "Allah'a davet eden kimsenin sözünden daha güzel söz söyleyen var mıdır?" "De ki; Benim yolum budur Ben ve benimle beraber olanlar (ashabım), Allah'a basiretle (tam idrak ve ilimle) davet ediyoruz" Kur'an'da davetin, Allah'ın indirdikleri ile yönetmeye yönelik olduğu da açıklanmıştır : "Aralarında hüküm verilmesi için Allah’a ve Rasulüne çağrıldıkları zaman onlardan bir grup bundan yüz çevirirler " “Aralarında hüküm verilmesi için Allah'a ve Rasulüne çağrıldıkları zaman mü’minlerin sözü; işittik ve itaat ettik şeklindedir” “Aralarında hüküm verilmesi için Allah'ın Kitabına çağrıldıkları zaman onlardan bir grup hemen gerisin geriye dönerler Onlar (Allah'ın hükmünden) yüz çevirenlerdir” Ma’rufu emretmek ve münkeri nehyetmek, farzı kifayedir Bir grup müslüman onu yerine getirirlerse diğer Müslümanlar bu sorumluluktan kurtulurlar Kim bunu yerine getirirse sevabı elde eder Hiç kimse onu gerçekleştirmezse, herkes günahkâr olur Hepsine de azap dokunur Onu yerine getirirlerse kendileri için kurtuluş gerçekleşir Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur : "Kendilerine hatırlatılan şeyleri unuttukları (dinlemedikleri) zaman kötülüğü nehyedenleri kurtardık ve zalim olanlara ağır azap indirdik Çünkü fasık (günahkâr) insanlar idi" Her ma’rufun temeli ve ilki imandır Zira iman küfrün zıddıdır Küfür ise her münkerin başı ve temelidir Allah'a itaat, ilk ma’ruftan kaynaklanan ma’ruflardan birisini oluştururken, günah işlemek ise ilk münkerden kaynaklanan münkerlerden birisidir İmanı ve itaatları koruyan ve itaatların başında yer alan Allah'ın indirdikleri ile hükmetmekle davet görevi yerine getirilir ve Allah'ın dini yayılır Buna karşılık Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemek, masiyetlerin ve günahların başında gelir Bu ise şehvetlere, heva ve hevese ve sapıklığa uymaktır Bu nedenle ümmetin tümü bu farzı yerine getirmek için birleşmelidir Dinin emirlerine önem veren her Müslüman, Okuduğu ayet ve hadisin yalnız kendisi için değil bütün müslümanlar için olduğunu bilmelidir Hatta hitap Rasul'e yönelik olsa bile bu hitabı tahsis edecek bir delil olmadıkça bu hitap aynı zamanda ümmetini de ilgilendirmektedir Allah'ın bir müslümana iman etmeyi, ibadeti veya Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyi emretmesi, hem kendisini hem de bütün mü'minleri kapsadığı anlamına gelir |
|