Ehli İhtiyarın Görevi (Ehli Hal Vel Akd) |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ehli İhtiyarın Görevi (Ehli Hal Vel Akd)Ehli İhtiyarın Görevi (Ehli Hal Vel Akd) Halife adayı için İslamî teoriye binaen çok ince ve sayıca birçok şart ileri sürülüyorsa, Müslümanlardan belli bir gruba bu şartların adayda mevcut olup olmadığını araştırmak ve şayet adaylar birden fazla iseler bu önemli makama en uygun olanını adaylar arasından tercih ederek, aday gösterme hakkı, Müslümanların arasında belli bir gruba verilmelidir Bunun gerekliği ortaya çıkar İslam hukuku uzmanlarının bu gruba tahsis etmiş oldukları rol işte budur Onların omuzlarına yüklenen görevin tehlikesi göz önünde bulundurulursa halife makamı adayı için istenilen şartların katılığında olmamakla birlikte onlar da belirli şartların bulunması gerekliliğidir Aşağıda görüleceği gibi, Maverdi bu şartları üç grupta toplamaktadır: a) Adalet b) İlim, imam seçerken ondaki şartlan göz önünde bulundurarak bu makama seçilenin buna müstehak olduğunu temkin (sağlayan, muktedir eden) ilim c) İmamlık için en iyi, kamu çıkarlarım en değerli ve en iyi bilerek yoluna koyan, imamı seçmeye sebep olan görüş, sağduyu ve basirete sahip olmak Bu şartlardan da aydınlığa kavuştuğu gibi, "ehli hal vel akd" veya "ehli ihtiyar" anlamı "müçtehid" anlamından daha geniş kapsamlıdır Her iki grubun görevi göz önünde bulundurulduğunda müçtehidlerde aranan şartlar, ehli hal vel akdde aranan şartlardan daha katıdır Müçtehidden yasal hükümlerin (Kur'an, Sünnet) anlamlarından sonuca varmayı üstlenirler Bu da gayet hassas olan yasama görevidir elİhtiyar ise buna karşılık olarak siyasi görev üstlenirler Bu ise adayların şartlarım araştırma, birden fazla oldukları takdirde aralarında tercih yapmadan ibarettir Bu sebeple her müçtehid, ehli hal vel akd grubundandır Ama bunun aksi doğru değildir elİhtiyar "ehli hal vel akd"in sayısı ne kadardır veya kaç kişiden oluşur? Bu konuda İslam hukuku ilim uzmanları farklı görüşlere vardılar Bunlardan bazıları belli bir sayı veya rakam şart koşmadı Bazıları ise minimum bir rakam şart koştu Buna göre ancak bu minimum rakamı sağlayan kişi aday olabilir şartını koştu Kimisine göre bu rakam beş kişi, başka bir gruba göre ise kırk kişidir Bu görüşler, söz konusu olan grupların ellerinde bulunan doğru delillere istinadendir [105] Hakikatten bu araştırma tamamen teoriktir Çünkü ehli hal vel akidin sıfatı belli şartların kişide bulunmasıyla bağlantılıdırlar Bu sebeple daha önceden kesin olarak kaç kişide bu şartların mevcut olacağını kestirmek mümkün değildir Fakat sayı ne kadar fazla olursa amaçlanan hedefin gerçekleşmesine o kadar yakın olur Kabul edilen ve bilinen şudur ki, başkentte oturamn başka yerde oturana bir üstünlüğü yoktur Daha önce de zikrettiğimiz şartları dahilinde bu şartlar kimde mevcut ise seçimi işlemine katkıda bulunmaya hakkı vardır Ehli hal vel akdin görevi: Bu görev, aday gösterme ve adayların arasında tercih yapmakla sınırlıdır Maverdi bu konuyu ayrıntılı olarak açıklamış ve seçim için bazı kaideler koymuştur Maverdi bu konuda şunları söylemektedir: "Ehli hal vel akd, seçim işlemi için toplandığında, aralarında imam adaylarının durumlarını ve imamlık için gereken şartları araştırır Bu adaylar arasından en faziletli olan, şartlara en fazla sahip bulunan, halkın kendisine sür'atle itaat edeceği ve ona bey'at etmekten kaçınmayacağı kişiyi bey'at için takdim eder Ehli hal vel akd cemaatten (gruptan) birini içtihadları üzerine seçmek istediklerinde halife olması için bu talep kendisine arzedilir Şayet olumlu karşılarsa ona bey'at ederler Onların biat etmeleriyle de imam seçilmiş olur Bütün ümmetin ona bey'at etmesi ve ona itaat etmesi zorunlu olur Şayet imam olmayı reddeder ve kabul etmezse bunun için zorlanmaz Çünkü hür irade ve seçim ile olan bir sözleşme olup zor kullanma ve baskı yapma gibi metodlar uygulanamaz Kendisini seçmekten vazgeçilir ve başka birine bu teklif arzedilir" Şayet adaylar arasında birini diğerinden ayırt edici bir özelliği yoksa, Maverdi aşağıdaki prensipleri koyarak herhangi bir adaya öncelik hakkı tanır: "Şayet iki kişi halifelik şartlarında eşit iseler, daha yaşlı olanı tercih edilir Reşit olduktan sonra daha fazla yaşlı olmakta şart olmadığına göre, şayet yaşça daha küçük olanına bey'at edildiyse, bey'at geçerlidir ve uygundur Şayet adaylardan biri daha alim, diğeri ise daha cesur ise o günün şartlarına göre gerekli olanına itina gösterilmelidir Şayet cesaret faziletine ihtiyaç varsa, yani zalimler zuhur etmiş ve haydutlar her tarafa yayılmış iseler daha cesur olan halife seçilmeye müstehaktır Şayet ilim faziletine daha çok ihtiyaç olur, amme tabakası için sükunu sağlıyorsa ve bid'at ehli zuhur etmişse alim olan tercih edilir" Diğer Müslümanların rolü: Ehli hal vel akdin halifeyi seçmesiyle, halifenin seçilmesi kesin olabilir mi? Bu konuyu etüd eden İslam hukuku ilim uzmanlarının hepsi halifenin aday gösterilmesinin ehli hal vel akd vasıtasıyla olması gerekliliğiyle ittifak etmişlerdir Ancak bu merhalede hukuki açıdan olan etkisiyle ilgili sözleri açık ve seçik değildir Ancak onların söylediklerini düşünen ve tasarlayan, şüphesiz şu sonuca varır: Halifenin tam manasıyla seçilmesi ancak geriye kalan diğer Müslümanların kabul etmeleriyle, ehli hal vel akdin halifeyi seçmesi için açık veya kapalı olarak ikrar etmeleriyle mümkün olabilir İmamı Gazalî bu konuya temas ederek bu anlamda en güzel ne şekilde ibraz edilebiliyorsa, o şekilde ibraz etmiştir Ona göre ehli hal vel akdden biri, vasıtasıyla şayet aday gösterme doğru ise bu, aday gösterilen kişinin halife olduğu anlamına gelmez ve söylediğine delil olarak da birinci halife Ebu Bekir'in seçilmesini ve o zaman olan gelişmeleri göstererek der ki: Şayet Ömer (ra)'den başkası ona bey'at etmeseydi, geriye kalan bütün yaratıkları muhalif olsalardı, veya eşit şekilde bölünselerdi, yenilen ile yenen (azınlık ile çoğunluk) ayırt edilmeseydi, imam seçilemezdi Halife seçmenin (aday göstermenin) başlıca şartları, (gayesi) düğümün çözülmesi (dikenin ortadan kalkması) kalblerin birleşmeye yönelmesi ve bey'at için açık ve gizlinin mutabakat sağlamasıdır İmamı talep etmemizin gayesi, çarpışan ve çatışan değişik ve zıt meyillerin değişik görüşlerini bir araya toplamak olup, diken ancak her zaman itibar sahibi olan çoğunluğu muvaffakı yetiyle ortadan kalkar [106] İşte bu şekilde Ebu Bekir'in seçilmesindeki ilk örneğin önemi ve Müslümanların onu oy birliğiyle seçmeleriyle icma1 zuhur eder İslam tarihinde bu kesin ve kafi anlarda olanları Ömer, Ebu Bekir'in biatini hesap ve takdir ederek bunun bir kayma ve geçiş olduğunu tasvir etli Ebu Bekir (ra) kendi yerini dolduracak kişi için kendisinin seçilmiş olduğu aynı metoda tabi olmak istemedi Henüz hayatta iken Müslümanlardan birinin ismini söyleyip öldükten sonra da Müslümanlardan onu seçmelerini istemekle yeni bir metod seçti Müslümanlar onun vefatı sırasında normal şartların içinde yaşamış olsalardı, Ebu Bekir bu metoda başvurmazdi Çünkü o Resulullah'ı en fazla taklid edenlerden, ve Resulullah'ın bu işi (halifeliği) Müslümanların şurasına terkettiğini de bilenlerdendi Fakat Ebu Bekir'in içinde bulunduğu şartlar, onu içtihat etmeye ve kendisinden önce kimsenin takip etmediği yolu seçmeye zorladı Bu metod halife tayin etme metodu idi Bu söz konusu olan şartları aşağıdaki gibi sıralayibilir: a) Şayet Resulullah halife tayin etmiş olsaydı, Müslümanlar bunun semavi bir kanun olduğuna ve Müslümanların bunun dışına çıkmalarına imkanları olmadığına itibar ederlerdi Bu ise halifeye kudsiyet sıfatlarını akseder ve bu makamı işleten, mücerred olarak Müslümanların hakimi olur Görevlerinin dışına da çıkabilirdi Bu sahada bazı çağdaş Şia mezheplerinin İslam düşüncesinin dışına çıkarak imamlara verdikleri önem ve aksettikleri (imam) ilahi sıfatlan düşünmek yeterlidir Ebu Bekir'in halife tayin etmesi ise bu derece önemli değildir Çünkü Müslümanları bağlayan içtihad olarak kabul edilmeyecekti Müslümanların çıkarları olması halinde Ebu Bekir'in yapmış olduğu içtihadın dışına çıkabileceklerdi b) Ebu Bekir (ra)'in halifelik süresi kısa idi Resulullah kabrine konurken Saîıfe toplantısı ihtimalle daha o zaman Ebu Bekir'in hafızasında yaşıyordu İş, peygamberlikten krallığa benzer halifeliğe transformasyon olduktan, dünya arzuları arttıktan, ihtilafın yalnızca Ensar ile Muhacirlerin kapsamını aştıktan sonra, başka ve yeni unsurların da bunlara katılmasıyla küçük bir şehir olan Medine'nin transformasyonla büyük bir devletin başkenti olması neticesi olarak emreder ve devletin her tarafı ona itaat ederse durum nasıl olacaktı? c) Bütün bunlardan daha önemli olan, Müslümanlar Irak ve Şam'da meydan savaşlarıyla kesin olarak karşı karşıya idiler İlk halifenin hayatında Müslümanlar bazı zaferleri gerçekleştirdi iseler de kesin meydan savaşları henüz olmamıştı İlk İslam devletinin tarihi için dönüm noktası olan Yermük Meydan savaşının, birinci halifenin Rabbine kavuşmasından sonra olduğunu burada zikretmek yeterlidir İşte bu sebeple takva sahibi halife, taklit ve tabi sahasından çıkarak içtihad ve keşif metodunu seçti ve ruhunun inceliği ve sadeliğiyle sancağın kendisinden sonra Ömer b Hattab'a devredilmesinin Müslümanların çıkarları için faydalı olacağı görüşünü benimsedi Ömer'in pozisyonuna karşı olan takdiri ve kendisinden sonra Müslümanları idare edecek en kişi olduğuna inanmasına rağmen Sakîfe'de olup bitenler onun zihninde silinmiyor ve rüyalarını bölüyordu Bu sebeple istişare metoduna başvurdu [107] İyi kalbli halife Resulullah'ın büyük sahabileriyle işe başladı Tarih kitaplarının kayıtlarına göre Abdurrahman b Avf ile başladı ve kendisine Ömer (ra) hakkında sordu Abdurrahman: "Sorduğun işi sen benden daha iyi biliyorsun" dedi Ebu Bekir: "Şayet onu size halife seçersem?" dedi Abdurrahman: "Vallahi, o senin (onun hakında) bildiklerinden daha iyi ve daha faziletlidir Ancak o katıdır" cevabını verdi Ebu Bekir: (ra) şöyle dedi: "Çünkü o beni ince ve yumuşak buluyor Şayet halifelik ona geçerse kendisinde bulunan alışkanlıkların birçoğunu terk edecektir Ya Eba Muhammed, onu gözledim ve gördüm ki, birine (herhangi bir şey için) sinirlendiğim zaman, o kişiye rıza gösterir, (yumuşak davranır) Kendisine (kişiye) esnek, yumuşak davrandığımda da ona karşı şiddetli olduğunu bana gösterir" Daha sonra Ebu Bekir, Osman b Affan'ı çağırdı Kendisine Ömer hakında sordu O dedi ki: “Onun hakkında bildiklerim şunlardır: Onun gizli yönleri aşikar olanlarından daha hayırlıdır İçimizde onun gibisi yoktur” Halife kendisine dedi ki: “Allah sana rahmetler yağdırsın Vallahi onu terk etseydim seni çağırmazdım” Daha sonra Ebu Bekir (ra), bu ikisinden ardından Said b Zeyd, Üseyd b Hudayr'la ve onlardan başka Muhacir ve Ensarla istişarede bulundu Üseyd kendisine şöyle dedi: “Allah'ım onu Ebu Bekir'den sonra en iyi şekilde öğret Onu en iyi şekilde eğit Razı olunacağı zaman olsun, kızması gerekeceği zaman kızsın ve yaptığı hayın ilan etmeyen, gizleyen olsun Bu işe halifelik için ondan daha güçlü kimse gelemez Resulullalı'ın bazı sahabilcri, Ömer'in halife olması için Ebu Bekir'in istişareler yaptığım duydular, onun katılığına, kuvvetine ve heybetine dikkati çektiler” Hasta olan halifenin yanına girdiklerinde Talha b Ubeydullah halifeye şöyle söyledi: “Rabbim sana Ömer'i neden halife seçtiğini sorduğunda sen O'na ne cevap vereceksin? Sen O'nunla beraber iken halkın ondan neler çektiğini gördün Sen Rabbine kavuştuktan sonra o, onlarla yalnız kalınca durum nasıl olacak?” Halife söylenenleri dinledikten sonra etrafındakilerden kendisini oturtmalarını istedi Ve orada bulunanlara şöyle söyledi: “Beni korkutuyor musun? Sizin işlerinizde zulme başvuran başarısız olur Derim ki, Allahım, senin halkın içinde en hayırlı olanım onlara halife tayin ettim” Daha sonra Talha'ya dönerek şunları söyledi: “Sana söylediklerimi burada olmayanlara ilet” Ebu Bekir (ra) Müslümanlar içinde rey sahibi (ileri gelen sahabilerden ehli hal ve akd) olanlarla da istişare yapmakla yetinmedi Evinin camiye bakan bir odasından halka hitap ederek şunları söyledi: “Size tayin edeceğim halifeye razı olur musunuz? Vallahi ben ne rey (oy) güçlüğünden ne de yakınlıktan (akrabalıktan) dolayı onu size halife seçtim Ben sizleri idare etmesi için Ömer b Hattab'ı seçtim Onu dinleyin ve itaat edin” Orada bulunan halk şöyle cevap verdi: “Duyduk ve itaat etlik” Ebu Bekir elerini havaya kaldırarak şöyle söyledi: “Allahım, ben bununla ancak onların iyiliğini istedim Onların fitneye düşmelerinden korktum Senin bildiğini yaptım Sen her şeyi bilensin Kendi görüşüme göre içlihad ederek onlar için içlerinden en hayırlısını, en güçlüsünü ve onlara doğru yolu göstermekte en fazla hırslı olanını seçtim Senin emrinle bana olan oldu Onlar senin kullarındır Emir'lerini onlar için ıslah eyle Rahmet Peygamberi1 nin hidayetine ve kendisinden sonra gelen salihlerin yoluna tabi olan "Hulefayı Raşidin" halifelerinden eyle Raiyesini onun için ıslâh eyle” Halife bütün bunları yazılı bir belgeye kaydetmek istiyordu Osmant çağırdı ve aşağıdaki gibi, Ömer'in halileliğiyle ilgili belgeyi ona yazdırdı: "Rahman ve Rallim olan Allah'ın ismiyle, bu Ebu Bekir b Ebu Kuhafe'nin dünyayı terk etmek üzereyken son döneminde, kâfirin iman elliği, facirin ikna olduğu ve yalancının doğruladığı alıirelteki ilk dönemine girerken kendisi hakanda bildirmek istediği belgedir Kendimden sonra size halife seçtim" Herhangi birinin ismini yazmadan derin bir baygınlığa daldı Osman onun baygınlık geçirdiğini görünce "Ömer b Hatlab" yazdı Daha sonra Ebu Bekir Kentlisine gelince Osman'dan yazdıklarını okumasını istedi Osman, Ömer'i zikrederek okudu Ebu Bekir tekbir getirerek dedi ki: “Görüyorum ki, bu baygınlığımda öleceğimden ve dolayısıyla halkın ihtilafa düşmesinden korktum İslama yaptığın hizmetten dolayı Allah senden razı olsun” Sonra belgenin geri kalanının tamamlaması için kendisinden yazmasını istedi: "Onu dinleyin ve ona itaat edin Allah'a, Resulüne, dinine kendi nefsim ve sizler için hayır istedim Şayet adil davranırsa, bu benim ondan beklediğim ve onu öyle bildiğimdir Yok değişirse bu her kişinin kazanacağı hayır ve serdir Benim arzulamış olduğum hayırdır Ben gaipten bilmem” "O Zulmeden yakında hangi inkilab ile sarsılacaklarını bileceklerdir" [108] Vesselâmü aleyküm ve rahmetullah Sonra katlayıp yapıştırması için emretti Ve Osman (ra) emrettiği gibi yaptı Ebu bekir (ra)'in Ömer (ra)'i halife tayin etmesiyle Ömer acaba halife oldu mu? Şayet cevabımız olumlu olsaydı, Ömer'in Ebu Bekir defnedildikten sonra Müslümanların bey'atına ihtiyacı olmazdı Gerçekte vuku bulan şudur: İlk halife akşam vefat etti ve geceleyin defnedildi Sabah olup Ömer camiye gitmek için dışarı çıkınca halk toplandı ve namazdan sonra halk ona doğru gelip kendisine bey'at etti Sanki Ebu Bekir'in Ömer'i halife tayin etmesi sadece Müslümanlar için zorunlu olmayan bir aday göstermekten ibaretti İbn Teymiye bu anlama işaret ederek der ki: "Ebu Bekir halifeliği Ömer'e intikal ettirdikten sonra halk ona bey'at edip itaat edince imam oldu Şayet onlar Ebu Bekir'in ahdini uygulamayıp bey'at etmemiş olsalardı Ömer imam olamazdı " [109] Ebu Bekir'in meydana getirdiği yenilik, aday gösterme merhalesiyle sınırlıdır Bu da daha önce Maverdi'nin işaret ettiği ehli hal vel akd veya elihtiyarın üstlendiği görevdir Ancak buradaki halife tayin etme metodu ile çağdaş anlamdaki veliaht (prens) arasındaki farkı ayırt etmemiz gerekir Krallık sistemindeki veliaht kanun zoruyla direkt olarak tahtta oturanın ölmesi sonucu veya bu makamın herhangi bir sebepten dolayı boşalmasıyla veliaht onun yerine intikal eder Halife tayin etme ise veya İslam'daki veliaht, sadece aday göstermeden ibaret olup genel bey'atta Müslümanların kabulüyle söz konusudur Müslümanların yaptığı bey'at tarihinden itabaren halife adayı "halife" sıfatını kazanır Ancak Emevi daha sonra da Abbasi halifeleri bu sistemin ruhunun dışına çıkarak bu sistemi bugün bildiğimiz verasete dayanan veliaht sistemine transformasyon ettiler [105] Maverdi meşhur eserinin beşinci sayfasında bu anlamda şöyle demektedir: "Alimler imamın kaç kişi tarafından seçileceği konusunda farklı doktrinlere ayrıldılar Bir grubun görüşüne göre, imam seçimi ancak bütün memleketlerin ehl-i hal vel akdiyle olmalıdır Böylece imamlığın kabul etme icma ve onu kabul etme (ona razı olma) genel olsun Bu mezhep Ebu Bekir'in seçilmesinden dolayı ileri sürülmüştür Çünkü hazır olan herkes halifeye bey'at etti Hazır olmayanların gelip bey'at etmeleri için beklenilmedi" [106] Gazali'nin "er-Reddü'l -Batıniyye" isimli eseri, s 64-65 [107] Bazı rivayetlere göre Ebu Bekir (ra)'in hastalığı şiddetlenince halkı topladı Kendi halifeliğini iptal ederek onları kendilerine bir başkasını seçmeleri için mükellef kıldı ve kendilerine şöyle söyledi: “Ne halde olduğumu görüyorsunuz Bu hastalıktan ancak ölerek kurtulacağımı sanıyorum Allah sizleri benim biatımdan hür ve serbest kılmıştır (Sizin bana halife olarak bir yükümlülüğünüz kalmamıştır) Sizinle olan anlaşmamız bitti, işinizi (hilafet yetkisini) Allah size geri iade etti Kimi seviyor ve istiyorsanız onu kendinize emir seçin Benden sonra ihtilafa düşmemeniz, kendinize emir seçmekten, benden utanmanızdan ve haya etmenizden daha makul ve uygundur” Halk gidip istişare yaptı ve belli bir kişi üzerine ittifak etmediler ve kendisine dönüp; kendilerine halife seçmesi için onu vekil kıldılar O zaman şöyle dedi: “Beni kaldırın Allah'a, dine ve kullarına en uygun olanını seçeyim” [108] Şuara: 26/227 [109] İbn Teymiye, aynı prensibi üçüncü halife Osman b Affan için uyguladı ve bu konuda şöyle dedi: " Şayet Abdurrahman b Avf in ona biat edip Ali bEbi Talib ve diğer sahabilerden el-Şevke'den olanların ona bey'at etmediklerini farzedersek o zaman imam olmazdı" |
|