Benî Esed Heyeti Medine'de |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Benî Esed Heyeti Medine'deHicretin 9 senesi Muharrem ayı idi Medine'ye gelen heyetlerden biri de on kişilik Benî Esed Kabilesi idi Müslüman olduklarını Resûl-i Ekrem Efendimize arzettikten sonra şöyle dediler: "Yâ Resûlallah! Herkes kıtlık ve kuraklık içinde sıkıntıdan kıvranırken, biz kendi rızamızla kalkıp geldik Başka kabileler gibi seninle harp etmeden Müslüman olduk" Bu sözleriyle Peygamber Efendimizin, Müslüman olduklarından dolayı kendilerine minnettâr kalması gerektiğini ifade etmek istiyorlardı Bu minnettarlık sebebiyle de bol ihsana mazhar olmayı ümit ediyorlardı Henüz Müslüman olduklarından ve İslâmın engin ruhuna vakıf bulunmadıklarından dolayı bu tarz bir tavır takındıkları muhakkaktı Halbuki, iman etmekle ancak kendilerine fayda temin etmiş oluyorlardı Bu sayede ebedî hayatlarını mahvolmaktan kurtarmış oluyorlardı İman etmekle Resûl-i Ekremin şahsına elbette bir fayda temin etmiş değillerdi Bu sebeple bu tarz davranışları son derece yersizdi ve İslâm ruhuna uygun değildi Nâzil olan âyet-i kerime bunu açıkça ortaya koydu: "Onlar İslâma girmekle seni minnet altında bırakmak istiyorlar De ki: Müslümanlığınızı başıma kakmayın Eğer îmânınızda sâdıksanız, sizi îmâna kavuşturduğu için asıl sizin Allah'a minnetar olmanız gerekir" Mü'minin vazifesi, kâinatta en büyük ve en yüksek hakikat olan îmânı elde etmiş olmasından dolayı, Cenâb-ı Hakka şükür ve hamddır Bunun dışında îmânına mukabil hiç bir maddîmânevî menfaat beklememeli, hattâ kalben dahi arzu etmemelidir Zira, îmân nimetine kavuşmanın ve Müslümanlık şerefiyle şereflenmenin karşılığı olarak verilecek mükâfat uhrevîdir Ancak, o âlemde Cenâb-ı Hak fazl ve keremiyle bu eşsiz mükâfatı ihsan eder İmân ve Kur'an'a ait hizmetlerin sevap ve mükâfatları da uhrevîdir, âhirette verilir Binâenaleyh, hem îmân edip Müslüman olan, hem de Kur'an ve İslâmiyete hizmet eden Müslüman, bu hizmetlerinden dolayı dünyevî bir mükâfat ve menfaat beklememelidir Bekleyip kalben arzu ettiği takdirde dindeki ihlâsını kaybetmiş sayılır İhlâsın zayi olması ise, ibâdetlerin makbuliyet sırrını ortadan kaldırır Allah korusun, insanı mânen müflis duruma sokabilir Bunun yanında imân ve Kur'an'a hizmet eden bir insan, istemediği ve kalben arzu etmediği halde maddî bir mükâfata bu hizmetinden dolayı nâil olsa, bunu, Cenâb-ı Hakkın kendisine bir ihsanı bilip verenlerin minneti altına girmemelidir Ayrıca "Bu maddî menfaat ve ücret dinî hizmetimden dolayı veriliyor" hissine de kapılmamalıdır Salih SURUÇ |
|