Hz.Ömer Ve Liderlik |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hz.Ömer Ve LiderlikHzÖmer ve Liderlik Ömer (ra)'in üstün bir kişiliğe, olağanüstü zekaya, dehaya sahip olduğuna hiç şüphe yoktur Bunun yanı sıra o politika ve idare sahasında Arapların ilk lideridir Müslümanların ilk önderidir Bu eserin gayesinin bununla ilgili delilleri sunmak değildir Çünkü bu mesele asırlar önce gerçekleşmiş ve isbatlanmıştır Bizim burada amaç edindiğimiz husus, bu yüceliğin sırlarına ve başarının sebeplerine temas etmektir Ve Ömer'in sabit olan İslam esasları ile Müslümanların değişen ihtiyaçları arasında nasıl en mükemmel bir şekilde uzlaşmayı sağladığına temas etmek istiyoruz Ancak bazı durumlarda belki de sür'atle üzerinden geçtiğimiz ve açıkladığımız bazı hakikatlere dokunmadan bu etüdü sonuçlandırmak istemiyoruz Bunları açık bir şekilde sonunda ibraz edeceğiz Çünkü bu olmadan etüdümüz eksik kalacaktır Milletlerin dahi liderlere olan ihtiyaçları bu tartışmasız olarak kabul edilen hususlardandır Her sahada ve her düzeyde liderlik, cesedi harekete getiren ruhtur Ancak liderlik tek başına bir mana ifade etmez Şayet Ömer günümüzde dünyaya gelseydi, onun bu başarıları belki de şüpheli olurdu veya en azından mucize kabilinden sayılan üstün başarılarının bazılarını gerçekleştirmesi şüpheli olabilirdi Siyasi lider, halk liderliğine olumlu karşılık verdiği zaman ancak görevinde başarılı olur Yine idari lider, yüksek düzeyde organize edilmiş bir idari sistemin bulunmasıyla başarı sağlayabilir Bu sistemdeki görevliler itaat ruhuna, sorumluluk duygusuna sahip olup, çalışma ve işbirliği için hazırlık içindedirler Askeri komutan, komutası allında üstün yetenekli askerlerin bulunması, onun liderliğine güvenen ve ölecekleri amaç için iman eden askerlerle ancak zafer kazanabilir Bu liderliklerin basan yönlerinin başka bir cephesini teşkil etmektedir Bu etüdlerin ve araştırmaların te'yid ettiği zımni bir şart olup ayrıca belirtilmesine gerek yoktur Ancak bu gerçeğin çok açık olmasına rağmen çoğu zaman halktan gizlendiğini, kahramana ibadete yönelindiğini, her başarının lidere, her başarısızlığın ise millete mal edildiğini biliyoruz Kalbine İslam'ı sindiren, Allah yolunda ölümü hayata tercih eden Müslüman şayet olmasaydı, Ömer ne yapabilirdi? Ömer başarılı oldu, çünkü Resulullah’ın en üstün mctodlarla yetiştirdiği, sahabiler kafilesi etrafını çevirmişti Sonra, Resulullah hakkında bilinen şu ki, birçok dava sahiplerinin aksine, o çağının bariz ve yetenekli kişilerini dava için görevlendirmeye itina gösteriyordu Onun Allah'tan İslam'ı Ömer ile güçlendirmesi hususundaki duasının sırrı da budur Böyle birini kazandığında onu eğitip İslam esaslarına göre terbiye etmeye itina gösteriyor ve daha sonra gerek sivil gerekse savaş sahasında onu ihtisası sahasına gönderiyordu Ömer, halife olmadan önce Resulullah’ın medresesinden çıkmıştı Bu süre içinde o eşi bulunmaz bir lider olarak kamu işlerini yürütmüş ve kendisinden önce hiçbir devlet başkanına nasip olmayan yardımcıları etrafında toplamıştır: Bunlar Ali b Ebi Talib, Osman b Affan, Abdurrahman b Avf, Sa'd b Ebi Vakkas, Amr b As, Halid b Velid, Ebu Ubeyde b el-Cerrah, Muaviye b Ebi Süfyan'dar Öyle ki, Ömer kendisi de bu arkadaşlarından bir tanesini birçok yerde bin kişi olarak değerlendiriyordu Başarılı bir komutan hakkında etad yapmak isteyen kişinin her şeyden önce liderin başında bulunduğu toplumu etüd etmekle işe başlaması gerekir Başarının lidere mal olmasından önce, topluma ait olduğunu ve bundan kaynaklandığını bulacak ve görecektir Resulullah bütün bunları şu hadis-i şerifıyle ifade etmektedir: "Sizler nasıl olursanız, öyle idare edilirsiniz" Ömer, saptığı takdirde kendisini doğru yola sevkedecek kişilerin Müslümanların arasında bulunmasından dolayı Allah'a şükrediyordu Kendisinden sonra gelen Emevi halifelerinin minbere çıkıp halka şu sözleri söylemeyi kendileri için uygun bulan kişiler de yok değildi: “Kim bana takva sahibi ol (Allah'tan kork) derse kafasını uçururum” Halktan bazıları bu halifeleri kınadıklarında ve dört halifenin metodunu takip etmelerini söylediklerinde kendilerinden şu cevabı almışlardı: “Bizim dönemimizdeki halkın imam, dört halife dönemindeki halkın imanıyla aym düzeyde değildir (Onların yönettikleri toplumla bizim yönettiğimiz toplum aynı toplum değildir)” Bizim burada anlatmak istediğimiz, topluma düşen, kendisine iyi, yetenekli liderler bulmadan önce, kendisini düzeltmektir Buradan yola çıkarak, Muhammed Abduh'un Arap toplumunun ıslah edilmesi için iyi niyetle ileri sürmüş olduğu "el-Müstebid el-Adil" isimli hikayesine kafi bir şekilde inanmıyoruz Liderler toplumları değil, toplumlar liderleri ortaya çıkarırlar Ömer Resulullah’ın ektiği tohumun, olgunlaşmış olan toplumun meyvesiydi Aralıksız olarak yirmi üç sene ona itina göstermiş ve onu eğitmişti İkinci defa dönüp teyit etmemiz gereken nokta şudur: Lider ne kadar iyi niyetli olursa olsun, devlet sistemini garanti altına alan, sapıtmalardan alıkoyan ve bunları önleyen sistemler bütün sistemlerin esaslarından vazgeçme anlamına gelemez ve bu sebeple Ömer (ra) devletin selameti için, devleü güvence altına alan sistemleri ve esasları kurmuş, ilk temellerini atmıştır Divanların kurulması, nüfus sayımı, herkesin payına düşen ödeneğin takdir edilmesi, devletin eyaletlere bölünmesi, kamu hizmetlerinde ihtisaslaşma ve haberleşme gibi sistemler olup günümüzdeki en iyi sistemlere denk gelmekte ve aktivite açısından çok daha üstün olduğu görülmekledir Ömer (ra) valilerini ve komutanlarını seçerken, imanlarından ve takvalarından şüphenin söz konusu olmadığı Müslümanların arasından seçip tayin etmekle yetinmedi Onların peşlerine haberciler ve casuslar gönderdi Bu casuslar valilerin ve komutanların hareketlerini takip eder, rapor halinde halifeye sunarlardı Şüphesiz Ömer hatanın bazen istenmeden de vuku bulabileceğini, sapmaların büyümeden, her şeyin daha başlangıçta ve ciddileşmeden haledilmesinin daha kolay ve imkan dahilinde olduğunu şu ebedi ve hikmetli söze dayanarak "tedavinin en ideali, başta alınan tedbirdir" sözünün anlamını çok iyi idrak etmişti Bu açıdan Ömer'in valilerine karşı katı davranıp neden onları halktan ayırt edecek özelliklere sahip olmalarına karşı çıktığını idrak etmemiz mümkündür Çünkü şayet o, küçük işlere göz yummuş olsaydı, onlar büyük yasak işlere de başvurabilirlerdi Bu sebeple Amr b As'ın halkın tepesine çıkan minbere çıkması ve Sa'd b Vakkas'm yapmış olduğu büyük evden ayrılması ile ilgili onun kat'i emirleri vardı Öyle ki, halk bu eve "Sa'd'ın Kasrı" ismini takmıştı Yine Amr b As'a verdiği emirde meclislerde ve toplantılarda herkesin oturduğu gibi oturmasını ve meclislerde arkasına dayanmamasını emrediyordu Verdiği başka bir emirde de raiyesine karşı kapılarını kapatan valilerin, kapılarının yakılmasını emretmişti Bazılarına göre halifenin bu yaptıkları gerekçesi olmayan, yapılması gereksiz işlerdi Bazen bunları uygulamış ve tabi olmuştur Ancak şayet işleri sonuçlarına göre kategorilere ayırır ve Ömer (ra)'den sonra idare edenlerle edilenlerin varmış oldukları durumu göz önünde bulunduracak olursak, bizim Ömer'i şiddeti ve katılığı yüzünden kutlamamız, kendisine teşekkür etmemiz gerekir Devlet sistemlerinin gayesi, devlet idaresinin selametini sağlayan ve garanti altına alabilen korunma (önlem) icraatlarının gerçekleştirilmesidir Buradaki amaç, gerek bu sistemler anayasalarında devlet düzeni için genel normları ihtiva ediyor ve vatandaşların haklarını ve görevlerini açıklıyorsa gerekse adli anayasa şeklinde inşa edilip devletteki anayasal müesseselerin en iyi şekilde çalışmalarını sürdürmelerini denetliyor ve toplum çıkarlarının sımrları dahilinde projeleri onaylamak ve uygulama safhasına koymak veya değişik denetim organlarının denetimi sırasında sapmaları önlemek içindir: Örnek: İdari savcı ve idari denetim vs Daha önceki konularda gördüğümüz gibi, bugün idare ve politika sahasında kullanılan terimlerin büyük çoğunluğu Ömer (ra) döneminde mevcuttu Müesseseleri kuran ve inşa eden yine odur Farklılık görev ve cevherde değil, formdan kaynaklanmaktadır Bu sahada islami sistemler kendisine duyulan ihtiyaç sebebiyle tabii bir şekilde doğmuş, herhangi bir sebeple bugün olduğu gibi herhagi bir ülkenin sistemini taklit etmemiş ve bunu kendisine hedef edinmemiştir Daha sonra İslam toplumuna düşen görev, bu sistemlerin terbiye edilmesi ve şekillerinin tamamlanması, olayıdır Şayet İslam toplumu Ömer'in tasarladığı ve proje elliği metod üzerinde yürümüş olsaydı, bugün bu durumda olmazdı Ömer (ra), Resulullah’ın buyurduğu gibi, fitne karşısında bir set idi Set yıkılınca fitne de her tarafı sardı, İslam toplumu gerçek ve müstakim yolundan saptı Ömer (ra)'in etrafında bulunan Resulullah’ın sahabilerinin içtihatlarını anlayan her insaf sahibinin varacağı sonuç şudur: İslam ebedi olan kavramlarıyla ve prensipleriyle her ne şekilde olursa olsun, insanoğlunun akıl hürriyetine ve hayat akışını insana daha kolaylaştırmak için dünya işlerinde düşünceye herhangi bir kayıt veya şart koşmamıştır İnsanı dünyayı ve kainatı düşünmeye, şayet yapabilirse uzayın ve yerin tabakalarına gitmeye teşvik eden ayet ve hadisleri burada zikretmemize ihtiyaç yoktur Vahyin nazil olduğu, çağrı sahibinin yaşayıp vefat ettiği Arabistan'da Arapların alışmış oldukları örf ve adetler, İslami kavramlar ve prensipler Ömer'i tamamen farklı olan, değişen ihtiyaçlara ve şartlara rağmen, İslam prensiplerini uygulamaktan alıkoymadı Şayet bugün bir eksikliğimiz, bir ayıbımız var ise, bu, Müslümanların uzun asırlardan beri karanlık çağları yaşamaları ve İslam ruhundan uzak olmalarından kaynaklanmaktadır Müslüman akidesinin cevherini idrak ettiği gün, bununla her şeyini düzenler ve hayat nizamı için anayasa yaptığı gün, eskiden olduğu gibi, yine bugün beşeriyetin efendisi olacaktır İşte o zaman herkes İslam’ın kavramlarıyla, Allah’ın insanı diğer yaratıklardan ayırdığı özelliğiyle, insanın insani esaslara göre, kin ve nefretten uzak, bütün insanlığın rahmet ve sempati gölgesinde yaşaması için çalışmasının gerekliliğini anlayac |
|