Anne Gergedan İle Kurtlar - Serdar Yıldırım |
07-30-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anne Gergedan İle Kurtlar - Serdar YıldırımYavru gergedan erken saatlerde yatağından kalktı Hemen ellerini, yüzünü yıkadı Sabah kahvaltısı için masaya oturdu Annesinin hazırladığı yiyecekleri büyük bir iştahla yedi Lokmaları iyice çiğnemeden yutmamaya özen gösterdi Sofradan kalktıktan sonra ellerini, yüzünü sabunla yıkadı; dişlerini de bir güzel fırçaladı Yavru gergedan daha sonra odasına gitti Dolabının kapağını açtı Önlüğünü, pantolonunu, yakasını, çoraplarını, ayakkabılarını ve kemerini aldı Bunları giyip yakasını da taktıktan sonra dolabından okul çantasını çıkardı İçindekileri kontrol etmek için, çantasının kapağını açarken, şimdi bunun ne lüzumu vardı, diye düşündü Çantayı ve okul için gerekli malzemeleri alalı bir ay olmuştu Her gün bir eksiği olup olmadığına bakmamış mıydı sanki Fakat yine de sırf içi rahat etsin diye çantasını açtı İşte defterleri, kitapları, kalemi, silgisi, kalemtıraşıhepsi tamamdı Bunları yeniden çantasına koydu Çantasını alarak odasından çıktı Annesine: “ Anneciğim, ben hazırım “ diye seslendi Annesi: “ Aman da tombişime bir bakın, okullu olmuş Tombişim okuyacak, çok okuyacak gergedan milletine hayırlı bir evlat olacak “ dedi Daha sonra yavru gergedan annesinin elinden tuttu, birlikte okula gitmek için yola çıktılar Bugün okullar açılıyordu ve yavru gergedan ilkokul birinci sınıfa başlayacaktı Sonraki günlerde anne gergedan yavru gergedanı okula götürmeye devam etti Yavru gergedan kısa zamanda okumayı söktü ve sınıfın en çalışkan öğrencisi oldu İlk dönem sonunda karnesini alan yavru gergedan notlarının hepsinin pekiyi olduğunu gördü Yarıyıl tatilinden sonra ikinci dönem başladı Bir gün yavru gergedan annesiyle okula giderken, ormanda önlerine on tane kurt çıktı Kurtların başkanı: “ Anne gergedan, seninle işimiz yok, biz yavrun için geldik Yavrunu istiyoruz İster güzellikle, ister zorla, onu alacağız “ dedi Bunun üzerine anne gergedan: “ Onu ne yapacaksınız? “ diye sordu Kurtların başkanı: “ Ne mi yapacağız? Pöh, sorduğun şeye bak Tabii ki, yiyeceğiz Hepimiz çok açız, iki gündür hiç et yemedik Buraya kadarmış Yavrundan ayrılmak zorundasın Onu bize ver Körpeciktir yavrunun etleri, şimdiden ağzım sulanıyor “ dedi “ Hayır, bunu yapamazsınız Yavrumu benden ayıramazsınız Buna hakkınız yok Kimseye zararımız dokunmadı Ot yiyerek, yaprak yiyerek besleniyoruz Size ne yaptık biz? Bırakın yavrumu okula götüreyim Okusun, çok okusun, her şeyi öğrensin Çok çalışkan bir öğrencidir, karnesinde bütün notları pekiyiydi “ “ Bana ne bütün notları pekiyiyse, bana ne çalışkansa Ben karnımın doyduğuna bakarım Çekil aradan “ “ Hayır, olmaz Aradan çekilmem Yavrumu kimseye elletmem Defolun gidin başımızdan “ Kurtların başkanı: “ Anne gergedan söz dinlemiyor Kurtlarım atılın “ diye bağırdı Anne gergedan: “ Korkma yavrum, ben seni korurum Arkama geç “ dedi Anne gergedanın üstüne atılan kurtlar, onun sert tepkisiyle karşılaştılar Kurtların ataklarını burnunun üstündeki uzun boynuzunu savurarak karşılayan anne gergedan aynı zamanda yavrusunun yanına hiçbir kurdu yanaştırmıyordu Bir ara anne gergedan karşı atağa geçti Tekme salladı, boynuz savurdu, kurtları geriletti Kurtlar kaçar gibi yaptılar, fakat tekrar geri döndüler Bu defa dağınık olarak hücuma geçen kurtlardan biri anne gergedanın sırtına atladı ve onu pek çok defa ısırdı Aynı anda iki kurt ön ayaklarını ısırıyordu Kurtların dişleri keskin ve sivriydi ama anne gergedanın derisi çok kalındı Dişler anne gergedanın etine geçmiyordu Kurtların ağırlığı onu yoruyordu Yorulan anne gergedan yere yuvarlandı Fırsattan faydalanan kurtların başkanı daha henüz boynuzu çıkmamış, savunmasız yavru gergedanın yumuşak burnuna dişlerini geçirdi Yavru gergedanın burnundan kan fışkırdı “ Kurt amca, ne olur burnumu bırak Canım çok acıyor Kurt amca, ölmek istemiyorum “ Diğer bir kurt da, yavru gergedanın burnuna dişlerini geçirdi “ Anne, kurt amcalar burnumu ısırdı Anne, lütfen yardım et “ Zalim kurtlar geri geri giderek yavru gergedanı olay yerinden uzaklaştırmaya başladılar Anne gergedan ayağa kalkmıştı ama yavrusunun yardımına koşacak durumda değildi Sekiz kurt hırsla vücudunun her yanını ısırıyordu Onun kalın derisi bile buna dayanamadı ve bazı yerlerinden kan sızmaya başladı Anne gergedan ikinci defa yere yuvarlanınca kurtlar onu bıraktılar Anne gergedan gece yarısına kadar ormanda yavrusunu aradı Zaman geçtikçe zaten az olan umudu giderek azaldı ve yok oldu Neden böyle olmuştu? Neden kurtlar yavrusunu alıp götürmüşlerdi? Acaba kurtlar yavrusunu öldürüp yemişler miydi? Yerlerdi tabii ki, neden yemesinlerdi? Karşılarına alıp seyredecek halleri yoktu Kurtlar, acımasız hayvanlardı Onlara canavar diyenler vardı Sinsi sinsi sokulurlar aniden paçadan kaparlardı Nefret yüklüydüler Gaddardılar Yalvarsan bile merhamet etmezlerdi Tek tek değil, sürüyle üstüne gelirlerdi Sürüyle gezerlerdi Sürüden bir kurt yaralansa veya hastalansa gözünün yaşına bakmayıp hemen parçalarlardı Sadece acıkınca kafaları çalışırdı Karınları doyunca onu-on beşi bir mağaraya girer, leş gibi uzanıp yatarlardı Anne gergedan gözyaşları içinde evine döndü ve sabah kadar ağladı Güneş doğarken öyle bir duruma gelmişti ki, ağlamaktan göz pınarları kurumuştu Kapının hızlı çalındığını duydu anne gergedan, sendeleyerek gitti, kapıyı açtı Gördüğüne inanamadı, işte tombişi karşısındaydı İlk anda onun nasıl kurtulduğuna akıl erdiremedi, ama kurtulmuştu Önemli olan buydu Anne gergedan tombişine sarıldı Tombişin yanında duran öğretmeni nedense fark edemedi Sonradan olanlar anlaşıldı Kurtlar, tam yavru gergedanı yemek üzereydiler ki, oradan geçmekte olan sınıf öğretmeni yardıma koşmuş ve kurtlarla amansız bir ölüm-kalım savaşına girmişti Uzun mücadeleden sonra öğretmen gergedanla baş edemeyeceklerini anlayan kurtlar, çareyi kaçmakta bulmuştu Zaten yolunun üstüydü Daha sonraki günlerde öğretmeni de onlarla birlikte okula gider oldu Artık yavru gergedanın kurtlardan korkusu yoktu, çünkü sağ yanında annesi, sol yanında öğretmeni vardı Yazan: Serdar Yıldırım |
Anne Gergedan İle Kurtlar - Serdar Yıldırım |
07-30-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anne Gergedan İle Kurtlar - Serdar YıldırımSERDAR YILDIRIM'IN HAYAT HİKAYESİ 1959 yılında İnegölde doğdum İlk, orta ve lise 2’yi İnegölde okudum Lise 1 e giderken okulda düzenlenen şiir yarışmasında ilk 10 a giremedim, ama edebiyat dünyasına giriş yapmış oldum Şiir yazmaya devam ettim Yazarların şiirlerini inceledim Kelime dağarcığım gelişsin diye sözlük ve imla kılavuzu kitaplarını okudum 1975 yılında Bursa’ya taşındık Lise 3 ü Bursa Atatürk Lisesi’nde okudum Liseden sonra, İstanbul Mühendislik Mimarlık Fakültesi’ni kazandım 1978 yılı çok olaylar oluyordu Evden gidersen, para göndermeyiz, dediler 1980 yılı eylül ayında ben askerdeydim Askerden geldikten sonra Bursa'ya bağlı Demirtaş Kasaba'sı yolunda Yeyma Çiftliği vardı Ben orada tek tekerlekli el arabasıyla kütük taşırdım Daha sonra bir yılı aşkın bir süre iş aradım ve 1982 yılı mart ayında kırtasiye dükkanı açtım Aradan bir yıl geçmişti Bir gün dükkanıma mal almak için, Dünya Dağıtım'a gitmiştim Dünya Dağıtım'ın üst katı çeşitli kırtasiye malzemeleriyle doluydu Buradan kutuyla silgiler, kalemler, boyalar aldım Daha sonra alt kattaki kitap bölümüne indim Sağa bakındım, sola bakındım, her yer kitap doluydu Yeni taşındığım dükkanda hangi kitapların satışı daha uygun olur diye düşünüyor ve bir türlü karar veremiyordum Dünya Dağıtım'ın dört ortağı vardı Bu ortaklardan birisi, üstü kitaplarla dolu bir masanın yanındaki sandalyede oturuyordu Ben yanından geçerken: Serdar, biraz gelir misin? dedi Ben yanına gidince ayağa kalktı ve masanın üstünden bir takım kitaplar seçmeye başladı Daha sonra bana verdiği dört kitap şunlardı: Linç ( Roman ) Kerim Korcan Başlayan Kavga ( Roman ) Hasan Kıyafet Radar ( Hikaye ) Hasan Kıyafet Köydeki Keklikler ( Hikaye ) Nusret Ertürk O adam, şu unutulmaz sözleri de söyledi: " Bak Serdar, bu kitapları sana parasız veriyorum Bunlarda yazılanları iyice oku, öğren Hem sana hem de başkalarına çok faydası olacaktır " Ben Linç romanını yıllar içinde tam dokuz kere okudum Diğerlerini dörder kere okudum Kitaplar bende on sekiz yıl kaldıktan sonra ilköğretim son sınıfa giden Gökhan'a hediye ettim Bir yıl sonra 2002 yılında ben oradaki dükkandan taşındım Gökhan'ın benim anlattıklarıma o kitaplardan öğreneceklerini de ekleyip iyi bir yazar olacağına inanıyorum Çocukluğumda bizim evin oldukça büyük bahçesinde tek katlı bir evimiz daha vardı Bu evin bir odası ve yanında odunluk vardı O odadaki dolabın içinde tahtadan bir sandık vardı Bu sandıkta çocuklar için, eskiden kalmış hikaye ve masal kitapları bulunuyordu Bazılarının isimlerini şimdi bile hatırlıyorum Para Buldum Yaşasın, Sinema Dağıldı, Akkavak Kızı Ayrıca Pedagoji kitabı vardı Ben o pedagoji kitabını sekiz yaşımdan on altı yaşıma, biz Bursa'ya taşınana kadar, pek çok defa okudum Çocuğun zihinsel etkinliklerinin; beceri ve yetenekleriyle, ruhsal ve bedensel gelişiminin; sosyalleşme sürecinde, giderek karmaşık hale gelen kişilik kazanma çabasının aşamaları ve nitelikleri üzerine yapılan gözlem, tanı ve saptamalarla, bunlara uygun eğitim metotları geliştiren; bunların bilimsel doğruluğunu tartışıp değerlendiren çocuk psikolojisi alanına pedagoji denir - Eğitimi konu alan disiplindir - Pedagoji, öğretmen merkezli bir eğitimdir Yani neyin, nasıl ve ne zaman öğretileceğine öğretmen karar verir - Çocukları yetiştirme bilimi ve sanatıdır - Pedagoji, eğitimi gerçekleştirmek ve özellikle de, öğretilen vasıtaların tümüdür - Başkalarının kanıları, fikirleri ve alışkanlıkları üzerinde etkili olmayı amaçlayan her türlü aksiyondur 1984 yılında kendimi anlattığım Simitçi Çocuk isimli ilk hikayemi yazdım Daha sonraki 4 yıl sadece şiir yazdım Aslında hikaye yazmak istiyordum ama pek çok defa denememe karşın, bu mümkün olmadı Önünde kağıt, elinde kalem 1 saat, 2 saat öylece beklemek ve hiç birşey yazamamak korkunç zordur 1988 yılında gerçek anlamda hikayeler ve masallar yazmaya başladım O yıl ağustos ayında Korkak Tavşan' ı yazdım Sonra Ot Yiyen Kaplan, Zavallı Çoban, Keloğlan İle Nasreddin Hoca Bu arada pek çok hikaye ve masal kitabı yayımladım 1994-95-96 yıllarında İstanbul'a gittim Yayınevleriyle konuştum Hikayelerimi okudular Çok beğenenler çıktı Yayınevleri benim üste para verdiğim hikayeleri kaderine terk ettiler 1997 yılında Ayla ile evlendim İki yıl sonra oğlum Serkan dünyaya geldi Radyo Presste 15 yıl ve Radyo Sözde 4 ay Mini Mini Büyüklere isimli çocuk programını hazırlayıp sundum Söz Gazetesinde çocuk sayfası hazırladım 14 Haziran 2006 tarihinde İnternette hikaye, masal ve şiirlerim okunmaya başladı Spor, olmazsa olmazlarımdandır Uzun yıllardır sürdürdüğüm sporu hiç aksatmadım Haftada 1-2 defa 6 km lik koşulara çıkarım Arada bir ağırlık çalışırım Her gün muntazam jimnastik yaparım Sporun insan vücudunu ve beynini zinde tuttuğuna inanırım Kilo sorunum hiçbir zaman olmadı Bu yazıyı okuyan herkese spora başlamalarını tavsiye ederim Geçen yılların sizi yaşlandırmak için, zorlanacağını fark edeceksiniz Sağlıklı ve mutlu kalın 25 yıl kırtasiyecilik yaptım Hep çocuklarla beraberdim Onları her zaman kendine özel, değerli birer varlık olarak kabul ettim Ben çocukları başıma taç yaptıkça, onlar beni baştacı yaptılar Ekmek paramı çocuklardan kazandım Her biri birer cevher olan sevgili çocuklar için, bir şeyler yapmak, faydalı olmak istedim Bunun bir yolu olmalıydı O yolu aradım ve sonunda buldum Onlar için, iyilikleri anlatan, maceralı hikaye ve masallar yazmak istedim ve yazdım da Yazdıklarımı, çocuklar kadar büyükler de çok beğendiler 200 kadar site ve forumda İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca gibi 10 dilde eserlerim okunmaktadır Basılan Hikaye Kitaplarım Gezgin Veli İle Cambaz Ali Fatoşun Karne Hediyesi Şampiyon Ördek Gadro Kavalın Marifeti Kertenkelenin Hayali Timsah Kiki İle Hacer Korkak Tavşan Altın Kalpli Leylek Kırmızı Balık Mega Robot Kartal Sabır ve sebat ettim, zamana karşı direndim, yıkılmadım ama sonunda başardım Son İstanbul'a gidişimden tam 15 yıl sonra geçenlerde İstanbul'a gittim Kitap fuarına Selamlar, Ben Serdar Yıldırım İşte, size özellikle hikâye ve masal basımı üzerine yoğunlaşmış ve bu konuda deneyim sahibi bir yayınevi İnternetten eserlerimi okuyup çok beğenmişler Bunun üzerine benimle irtibata geçerek yazdığım hikâye ve masalları kitap olarak hazırladılar ve okuyucunun ilgisine sundular Sıradışı Yayıncılık 'a çok teşekkür ederim Sıradışı Yayıncılık 30İstanbul Fuarında 13-11-2011 tarihinde bu güzel yayınevinin standında, kitaplarımı imzaladım Hazırladıkları site de çok şirin ve ziyaret etmenizi tavsiye ederim Yayınlarımız bölümünde, Gökten Üç Elma Düştü serisini tıklarsanız yayınlanan hikâyelerimi görürsünüz Ben de hikâye kitaplarımı ilk olarak İstanbul Fuarı’nda gördüm ve nasıl bulduğum sorulduğunda, inanılmaz güzel, dedim Sevgiyle kalın |
|