En'am Süresi Meali |
07-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
En'am Süresi MealiEn'am Süresi Meali Mumine Sitesi 006-el-EN'ÂM 6-el-EN'ÂMEn'âm sûresi, 165 (yüzaltmışbeş) âyettir 91, 92, 93 ve 151, 152, 153 âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir Sûrenin bazı âyetlerinde Arapların, kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı için sûreye En'âm sûresi denmiştir En'âm; koyun, keçi, deve, sığır ve manda cinslerini bir arada ifade eden bir kelimedir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla1 Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur (Bunca âyet ve delillerden) sonra kâfir olanlar (hâla putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar2 Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur Bir de O'nun katında muayyen bir ecel (kıyamet günü) vardır Siz hâla şüphe ediyorsunuz 3 O, göklerde ve yerde tek Allah'tır Gizlinizi, açığınızı bilir (Hayır ve şerden) ne kazanacağınızı da bilir4 Rablerinin âyetlerinden onlara (kâfirlere) bir âyet gelmeyedursun, o âyetlerden ille de yüz çevirirler5 Gerçekten onlar, kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir Ayette zikredilen “Hak”tan maksat Kur’an ile Peygamber (sa)in getirdiği diğer mucizelerdir 6 Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar indirip evlerinin altından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller yarattık Bu ayette Yüce Allah, geçmiş kavimlere verdiği nimetleri bildirmekte ve bu nimetlere nankörlük edip Allah’a isyan edenlerin sonunda helak olduklarını haber vermektedir 7 Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de inkâr ediciler: Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir, derlerdi Kur’an-ı Kerim ve Cebrail vasıtasıyla veya vasıtasız olarak Peygamberimize indirilmiştir Hangi şekilde olursa olsun, indirilen ayetler, kitap halinde değil, sadece okunarak Peygamber (sa)e öğretilip ezberlettirilmiştir İnkarcılar ayetleri gördükleri ve işittikleri halde bu şekildeki bir vahyi kabul etmeyip, vahyin yazılı belgeler halinde gelmesini istediler Yüce Allah, bu ayette Kur’an’ın onların istediği şekilde indirilmesi halinde bile kafirlerin yine inkar edeceğini bildirmektedir Zira daha önce Musa (as)a Tevrat yazılı belgeler halinde indirildiği halde inanmayanlar yine inanmamışlardı 8 Muhammed'e (görebileceğimiz) bir melek indirilseydi ya! dediler Eğer biz öyle bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı9 Eğer peygamberi bir melek kılsaydık muhakkak ki onu insan sûretine sokar onları yine düşmekte oldukları kuşkuya düşürürdük Şimdi, peygamber insan olduğu için, “Sen de bizim gibi bir insansın” diyerek inanmayan kafirler, o zaman da meleği insan suretinde görecekler ve ona “Biz senin melek olduğunu nereden bilelim; sen de bizim gibi bir insansın” diyerek onun melek olduğuna inanmayacaklar, getirdiklerini dinlemeyecekler ve peygamberliği tasdik etmeyeceklerdi 10 Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, bu yüzden onlarla alay edenleri alay ettikleri şey (azap) kuşatıvermişti11 De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (peygamberleri) yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın! 12 (Onlara) Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor "Allah'ındır" de O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar inanmazlar 13 Gecede ve gündüzde barınan her şey O'nundur O her şeyi işitendir, bilendir 14 De ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan başkasını mı dost edineceğim! De ki: Bana müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma! (denildi) 15 De ki: Ben, Rabbim'e isyan edersem gerçekten büyük bir günün (kıyametin) azabından korkarım 16 O gün kim azaptan kurtarılırsa, gerçekten Allah onu esirgemiştir İşte apaçık kurtuluş budur 17 Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur) Şüphesiz O herşeye kadirdir Bu ayette hitap Peygamber (sa)edir, ancak hüküm umumidir Yani Allah bir kimseye zarar vermek isterse bütün insanlık bir araya gelse o zararı gideremez ve ona Allah’ın takdir ettiğinden fazla fayda sağlayamaz Bir kimseye de Allah hayır murat etmişse bütün insanlık bir araya gelip o hayrı önlemek isteseler bunu da yapamazlar Çünkü hayrı da şerri de yaratan Allah’tır 18 O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır 19 De ki: Hangi şey şahadetçe en büyüktür? De ki: (Hak peygamber olduğuma dair) benimle sizin aranızda Allah şahittir Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu Yoksa siz, Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz? De ki: "Ben buna şahitlik etmem" "O ancak bir tek Allah'tır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım" de Mekke halkı Resulullah’a “Senin peygamber olduğuna şahit yok” dediler İşte bunun üzerine yukarıdaki ayet indi 20 Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Resûlullah'ı) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar21 Yalan sözlerle Allah'a iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler! 22 Unutma o günü ki- onları hep birden toplayacağız; sonra da, Allah'a ortak koşanlara: Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız? diyeceğiz23 Sonra onların mazeretleri, "Rabbimiz Allah hakkı için biz ortak koşanlar olmadık!" demekten başka bir şey olmadı Ahirette tecelli eden hakikat karşısında dünyadaki hallerinden tamamen vazgeçen kimseler tek Allah’ın tanrılığını ikrar edecekler, ne çare ki bu ikrar orada bir fayda vermeyecektir O gün ancak ceza ve mükafat günüdür 24 Gör ki, kendi aleyhlerine nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti!25 Onlardan seni (okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar Hatta o kâfirler sana geldiklerinde: "Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar 26 Onlar, hem insanları Peygamber'e yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak ederler27 Onların ateşin karşısında durdurulup "Ah, keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!" dediklerini bir görsen !28 Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü Eğer (dünyaya) geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen şeylere döneceklerdir Zira onlar gerçekten yalancıdırlar 29 Onlar, hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir; biz, bir daha da diriltilecek değiliz, demişlerdi 30 Rablerinin huzuruna getirildikleri zaman sen onları bir görsen! Allah: Bu (yeniden dirilme olayı), hak değil miymiş? diyecek Onlar da "Rabbimize andolsun ki evet!" diyecekler Allah da, Öyle ise inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın! diyecek31 Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır Nihayet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: "Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah bize!" Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!32 Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır Hâla akıl erdiremiyor musunuz? Ebu Cehil, Peygamber’e: “Biz sana yalancı demiyoruz Çünkü senin emin ve sadık olduğuna hepimiz kaniyiz Biz ancak Allah’ın ayetlerini inkar ediyoruz” demişti Resulullah bu duruma çok üzüldü Allah Teala peygamberini teselli etmek üzere buyurdu ki: 33 Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar34 Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi 35 Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma! Bu ayetten anlaşıldığına göre, mucize göstermek Peygamberin elinde değildir Peygamber mucize ister; fakat Allah dilerse ona mucize verir, dilemezse vermez İşte bu durum, peygamberlerin doğru söylediklerinin en büyük delilidir 36 Ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O'na döndürülecekler37 O'na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! dediler De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir Fakat onların çoğu bilmezler38 Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler Bu ayette yeryüzündeki bütün canlıların insanlar gibi birer tür oldukları bildirilmektedir Tek hücrelilerden omurgalılara, sürüngenlerden ayaklarıyla yürüyenlere ve kanatlarıyla uçanlara varıncaya kadar bütün canlılar müstakil birer tür oluşturmaktadır Ancak insan, bu türlerin en şereflisidir Her türün kendine has ortak hayat kuralları vardır Yüce Allah bunların hayatlarını, gerek toplu olarak gerekse fert fert kontrol eder; ihtiyaçlarını karşılar Bu durum, yüce Allah’ın kudretinin sonsuzluğunu göstermektedir 39 Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir40 De ki: Ne dersiniz; size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)! 41 Bilâkis yalnız Allah'a yalvarırsınız O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız belâyı dilerse kaldırır; ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz42 Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık Yüce Allah önceki milletlere de peygamberler göndermiş, fakat peygamberler inkar edilmiş, Allah da inkar edenleri şiddetli fakirlik, hastalık ve çeşitli afetlerle cezalandırmıştır 43 Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi44 Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler Önceki ümmetler, kendilerine gönderilen peygamberlere iman etmedikleri için Allah onlara çeşitli darlık ve musibetler verdi; fakat onlar yine inanmadılar Cenab-ı Allah, cezalarını daha da artırmak için onlara bütün nimetlerin kapılarını açtı, bol rızık ve nimetlere gömüldüler Nimetin gerçek sahibine şükredecekleri yerde zevk ve safaya daldılar, O’nu unutup şehvetlerine teslim oldular İşte böyle tam bir sarhoşluk ve dalgınlık anında Allah onları yakaladı da neye uğradıklarını bilemediler, ne yapacaklarını düşünmekten aciz kaldılar ve helak olup gittiler 45 Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur (Allah'ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük ettiler, böylece kendilerine zulmettiler Yüce Allah da yeryüzünü onların zulüm ve küfürlerinden temizlemek için onları helâk etti) Allah’ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük ettiler, böylece kendilerine zulmettiler Yüce Allah da yeryüzünü onların zulmü ve küfürlerinden temizlemek için onları helak etti 46 De ki: Ne dersiniz; eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunları size Allah'tan başka hangi tanrı geri verebilir! Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz Onlar hâla yüz çeviriyorlar! 47 De ki: Söyler misiniz; size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helâk olur? 48 Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur Onlar üzüntü de çekmeyecekler49 Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap çekeceklerdir 50 De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum Ben gaybı da bilmem Size, ben bir meleğim de demiyorum Ben, sadece bana vahyolunana uyarım De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz? Müşrikler, Resulullah (sa)a “Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber isen Allah’dan iste de bize dünya nimetlerini bol bol versin, aksi halde sana inanmayız” dediler Bunun üzerine bu ayet indi ve Peygamberin, insanları zenginleştirmek için değil, onlara gerçeği tebliğ etmek için gönderildiği ifade edildi 51 Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an ile) uyar Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sakınırlar52 Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın! Kureyş büyükleri Resulullah (sa)ın yanına geldikleri zaman fakir müminleri yanlarında bulunmasını istemiyorlardı Resulullah da onların isteklerine uyarak bu müminleri yanından çıkarmak istedi Bunun üzerine Cenab-ı Hak, Peygamberimizi yukarıdaki ayetle uyardı 53 "Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!" demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi? Kafirler, iman şerefine ermiş fakir müminlerin, Peygamberin yanında kendileriyle aynı seviyede tutulmalarını hazmedemediler Halbuki Allah katında zengin-fakir ayırımı yoktur, üstünlük iman ve takvaya dayanmaktadır Onlar bu şekilde bir imtihana tabi tutuldular, inananlar kazandılar, gururuna yediremeyenler ise kaybettiler 54 Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir 55 Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz 56 De ki: Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam 57 De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum Siz ise onu yalanladınız Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir Hüküm ancak Allah'ındır O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır Kafirler, inanmadıkları için üzerlerine gökten taş yağdırılması yahut acıklı bir azaba uğratılmaları gibi bir mucize istiyorlardı Halbuki İslam davası daha yeni başlamıştı O yoluna devam edecek, akli ve ilmi delillerle her tarafa yayılacaktı Dolayısıyla onların istediği şekilde bir azabı Peygamber istemediği gibi Allah da göndermedi 58 De ki : Acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmişti Allah zalimleri daha iyi bilir 59 Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır “Göklerde ve yerde insan ilminin keşfedip insanlığın istifadesine sunamadığı nice hazineler vardır ki Allah bunları bilir, zamanı geldiğinde, dilediğini insanlığın istifadesine sunar, dilediğini de kendi ilminde saklı tutar İşte gaybın anahtarlarından maksat bunlar olmalıdır 60 Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur Sonra dönüşünüz yine O'nadır Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir 61 O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir Size koruyucular gönderir Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar Onlar vazifede kusur etmezler62 Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur63 De ki: Karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır ki? (O zaman) O'na gizli gizli yalvararak "Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden olacağız" diye dua edersiniz 64 De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır Sonra siz yine O'na ortak koşarsınız 65 De ki: "Allah'ın size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe ya da birbirinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya gücü yeter" Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Önceki kavimler kendilerine gönderilen peygamberlere iman etmeyip isyan ve taşkınlıklara devam edince Allah, onların bazılarının üzerine gökten taş yağdırıp helak etti, memleketleri taş yığını haline geldi; bazılarını da şiddetli depremle helak etti, memleketlerini viranelere çevirdi, bir kısmını da iç karışıklıklarla birbirine kırdırdı İşte bu ayet-i kerime o olaylara işaret ederek son Peygamberin ümmetini uyarmaktadır 66 Kur'an hak olduğu halde kavmin onu yalanladı De ki: Ben size vekil (kefil) değilim Ayetin son cümlesi ile Resulullah’ın görevinin tebliğ ve ikazdan ibaret olduğu belirtilmiştir 67 Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır Yakında siz de gerçeği bileceksiniz 68 Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma Bazı hikmetlere binaen Mekke devrinde müşriklere karşı savaşa izin verilmedi Dolayısıyla müşrikler Allah’ın ayetleriyle alay edip onları eğlenceye aldıklarında doğrudan müdahale edilemiyordu Onun için bu gibi durumlarda onları terk etmek Peygamber (sa)e emredildi Şayet şeytan unutturursa hatırladığı andan itibaren onlarla oturması yasaklandı Ayet Resulullah (sa)e hitap etmekle birlikte hükmü umumidir, ümmetine de şamildir Bugün de Allah’ın ayetleriyle alay edildiğini gören bir müslüman, engellemeye gücü yetmiyorsa o meclisi terk etmelidir 69 Takvâ sahiplerine, inanmayanların hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur Fakat belki korunurlar diye hatırlatmak gerekir 70 Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır 71 De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: "Bize gel! " diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir Bu ayet, tevhidi kabul ettikten sonra şirke dönen, tek bir ilaha kulluk ile çeşitli ilahlara kulluk arasında tereddüt eden kimsenin şaşkınlığını, hayretini canlı ve müşahhas bir şekilde tasvir ediyor Şeytanlar onu aldatıp Allah’ın yolundan saptırmışlar, küfre itmişlerdi Bu halde şaşkın dolaşırken, Peygamber ve müminler “Bize gel” diye doğru yola çağırmaktadırlar İşte akıllı ve basiretli insana düşen, tereddüdden sıyrılarak, peygamber ve müminlerin çağrısına uymak ve imanın sağladığı huzur ve emniyete kavuşmaktır 72 "Namazı dosdoğru kılın ve Allah'tan korkun" (diye de emredildik) O, huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tır 73 O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır "Ol!" dediği gün herşey oluverir O'nun sözü gerçektir Sûr'a üflendiği gün de hükümranlık O'nundur Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır “Sür”, dünya ölçüleriyle mahiyeti kavranamayacak bir şey olup, Allah Resulü tarafından boynuza benzetilmiştir Sura üflemekle görevli melek İsrafil (as)dır İki defa üfleyecek, birincide kainattaki canlılar yok olacak, ikincide ise bütün canlılar tekrar dirilip kalkacaktır 74 İbrahim, babası Âzer'e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti Hzİbrahim’in kavmi Irak’ta yaşayan Keldaniler idi Yıldızlara, gök cisimlerine taptıkları gibi putlara da taparlardı Hz İbrahim babasının ve kavminin putlara taptıklarını görünce onları sert bir dille kınadı, putların tapılmaya layık olmadıklarını, Allah ile insanlar arasında vasıta olamayacaklarını hatta onlardan hiçbir fayda ve zararın gelemeyeceğini bildirdi 75 Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk Melekut, izzet ve hükümranlık demektir Yüce Allah, Hz İbrahim’e göklerdeki hükümranlığını ve hükümranlığının azametini göstermiştir 76 Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi 77 Ay'ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi78 Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım79 Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim “Hanif” Allah’ı bir bilen, Hakk’a yönelen ve batıldan hoşlanmayan anlamını ifade eder Hzİbrahim’in bu davranışından maksat, gerçekten Allah’ı aramak mı, yoksa gök cisimlerine tapanları kınamak, onların gittiği yolun yanlış ve yaptıklarının bir sapıklık olduğunu göstermek midir? Bu hususta müfessirler ihtilaf etmişlerdir Ancak ikinci görüş gerçeğe daha yakındır Çünkü 74 Ayette putlara taptıkları için babasını ve kavmini ağır bir dille kınaması Hz İbrahim’de tevhid inancının mevcut olduğunu göstermektedir Nitekim 78 Ayetin sonu da bunu vurgular80 Kavmi onunla tartışmaya girişti Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam Ancak, Rabbim'in bir şey dilemesi hariç Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır Hâla ibret almıyor musunuz?81 Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki guruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?" İki guruptan maksat, Allah’ı bir kabul edenler ile O’na ortak koşanlardır Ahirette Allah’ın azabından emin olmaya hangisi daha layıktır? Bir sonraki ayet buna cevap vermektedir 82 İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır 83 İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir Ayette geçen ve “delil” diye tercüme edilen “hüccet” kelimesi, kesin delil manasına gelir Hzİbrahim’e verilen hüccetten maksat, ona ilham edilen tefekkür, muhakeme ve mukayese gücüdür Onun ay, güneş ve yıldızlar karşısındaki tutumu ile müşriklere karşı verdiği mücadelede göstermiş olduğu deliller ve diğer mucizeler bu cümledendir 84 Biz O'na İshak ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik Daha önce de Nuh'u ve O'nun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik; Biz iyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız 85 Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'ı da (doğru yola iletmiştik) Hepsi de iyilerden idi 86 İsmail, Elyesa', Yunus ve Lût'u da (hidayete erdirdik) Hepsini âlemlere üstün kıldık Bu peygamberlerin üstünlük sebepleri 89 Ayette açıklanmıştır Bunlardan bazılarına peygamberlik görevi yanında hükümdarlık da verilmiş ve kendilerine kitap gönderilmiştir, bazılarına kitap gönderilerek peygamberlik verilmiş, bir kısmına ise sadece peygamberlik verilmiş fakat kitap ve hükümdarlık verilmemiştir 87 Onların babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarına da (üstün meziyetler verdik) Onları seçkin kıldık ve doğru yola ilettik 88 İşte bu, Allah'ın hidayetidir, kullarından dilediğini ona iletir Eğer onlar da Allah'a ortak koşsalardı yapmakta oldukları amelleri elbette boşa giderdi 89 İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir Eğer onlar (kâfirler) bunları inkâr ederse şüphesiz yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir toplum getiririz 90 İşte o peygamberler Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir Sen de onların yoluna uy De ki: Ben buna (peygamberlik görevime) karşılık sizden bir ücret istemiyorum Bu (Kur'an) âlemler için ancak bir öğüttür Bu ayette, yukarıda isimleri anlatılan peygamberlerin Allah’ın hidayeti ile doğru yolda gittikleri ifade edilmekte ve Peygamberimize de onların oylunu takip etmesi emrolunmaktadır Geçmiş peygamberlerin birçok musibetlere, tehlikelere, inkarlara göğüs germeleri, her şeye rağmen vazifelerini hakkiyle yerine getirmeleri bu cümledendir Yahudi bilginlerinden Malik b Sayf, Resulullah (sa)in yanına gelerek kitaplar üzerinde ileri geri konuşmaya başladı Resulullah: Tevrat’ı Musa’ya indiren Allah hakkı için söyle, Kitabınızda, “Allah şişman olan alimlere buğzeder” diye bir ibare görmedin mi? dedi Şişman bir adam olan Malik’in buna canı sıkılarak, “Allah hiçbir beşere hiçbir kitap indirmedi” dedi ve bütün kitapları inkar etti Bunun üzerine aşağıdaki ayet nazil oldu 91 (Yahudiler) Allah'ı gereği gibi tanımadılar Çünkü "Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi" dediler De ki: Öyle ise Musa'nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an'da) size öğretilmiştir (Resûlüm) sen "Allah" de, sonra onlan bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar! 92 Bu (Kur'an), Ümmü'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler Mekke şehri İslam dünyasının manevi merkezidir Onun çevresi de bütün dünyadır Resulullah (sa) bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamber olup, O’na gönderilen Kur’an da bütün insanlığa hitap etmektedir İşte bunun için ayette Mekke şehrine şehirlerin anası manasına “Ümmü’-kura” denilmiştir 93 Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim vardır! O zalimler, ölümün (boğucu) dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir görsen! Müseylemetü’l-kezzab ve Esved-i Ansi gibi yalancı peygamberler, “Bize de vahiy geliyor” diyerek peygamberlik iddiasında bulundular İşte bu ayet onlar hakkında nazil oldu 94 Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz Andolsun, aranız açılmış ve (tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir95 Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır İşte Allah budur O halde (haktan) nasıl dönersiniz! 96 O, sabahı aydınlatandır O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır İşte bu, azîz olan (ve her şeyi) pek iyi bilen Allah'ın takdiridir Bu ayet-i kerimede Yüce Allah, mahlukatın geçimlerini temin etmeleri için sabahı yani gündüzü yarattığını, gündüzün meydana gelen bedeni ve ruhi yorgunluklarını gidermeleri için geceyi dinlenme zamanı olarak, ay ve güneşi de bir çok faydaları yanında, özellikle işlerin sistemli ve hesaplı yürütülmesi için de yarattığını bildirmektedir 97 O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır Gerçekten biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş geniş açıkladık 98 O, sizi bir tek nefisten (Âdem'den) yaratandır (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık Bu ayette anlatılan kalma yerinden maksat, babaların sulbü veya hayata elverişli olan yeryüzü; emanet olarak konulacak yerden maksat da ana rahmi veya mezardır 99 O, gökten su indirendir İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik O bitkiden de kendisinde üstüste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır100 Cinleri Allah'a ortak koştular Oysa ki onları da Allah yaratmıştı Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir Bazı Arap putperestleri cinleri Allah’a ortak koşarak onlara taparlardı Onların da Allah’ın mahluku olduğunu, mahluk olan bir varlığın tanrı olamayacağını düşünemiyorlardı Ayrıca yahudiler, Uzeyr Peygamber’e Allah’ın oğlu; hıristiyanlar da İsa Peygamber’e Allah’ın oğlu diyorlardı Bazı müşrikler de meleklere dişilik vasfı isnat ederek Allah’ın kızları diyorlardı İşte Allah Teala bunlara işaret ederek kendisinin bu gibi vasıflardan münezzeh olduğunu ifade buyurmaktadır 101 O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır O'nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O'dur 102 İşte Rabbiniz Allah O'dur O'ndan başka tanrı yoktur O, her şeyin yaratıcısıdır Öyle ise O'na kulluk edin, O her şeye vekildir (güvenilip dayanılacak tek varlık O'dur) 103 Gözler O'nu göremez; halbuki O, gözleri görür O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır Gözler onun zatını ve kemalini hakkıyle kavrayamaz demektir Bununla beraber, ehl-i sünnete göre cennette müminler Allah’ı göreceklerdir Bu hususta ayet ve hadisler vardır 104 (Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir Ben üzerinize bekçi değilim Allah insanlara eşyayı görmeleri için nasıl maddi gözler vermişse gerçekleri kavrayabilmeleri için de kalp gözü diyebileceğimiz idrak güçleri vermiştir Artık kim bu kabiliyetini doğruya kullanmazsı zararı kendi aleyhine olur 105 Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, "Sen ders almışsın" desinler de biz de anlayan toplum için Kur'an'ı iyice açıklayalım 106 Rabbinden sana vahyolunana uy O'ndan başka tanrı yoktur Müşriklerden yüz çevir107 Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık Sen onların vekili de değilsn 108 Allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik Sonunda dönüşleri Rablerinedir Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir Rivayete göre, Resulullah (sa) müşriklerin putlarını kötülüyor ve ta’n ediyordu Müşrikler: “Ya tanrılarımıza sövmeye son verirsin veya biz de senin tanrına söveriz” dediler Bunun üzerine bu ayet nazil oldu Ayetin hükmü her zaman geçerlidir Millet veya fertlerin mukaddes kabul ettiği şeylere sövmemek gerekir Zira bu tür davranışlar daima aksi tesir göstermekte ve mukaddes kabul edilen şeylere hakarete sebep olmaktadır 109 Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah'a andiçtiler De ki: Mucizeler ancak Allah katındandır Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız? 110 Yine O'na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içerisinde bırakırız 111 Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler Sapıklığa dalanların sapmalarına sebep, delillerin azlığı veya yokluğu değildir Şayet sapıkların dilediği gibi, ölüler dirilse de kendileri ile konuşsa hatta kainattaki her şey dile gelse ve onları imana çağırsa, yine kabul etmezler Çünkü kalplerinde fitne, vicdanlarında pas vardır Onlar hidayete yönelmedikleri için Allah da hidayete ermelerini dilemez 112 Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak113 Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar) 114 (De ki): Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler Sakın şüpheye düşenlerden olma! 115 Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur O işitendir, bilendir 116 Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler 117 Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir O, doğru yolda gidenleri de iyi bilendir 118 Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden yeyin119 Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır Doğrusu bir çokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir İnsanlar çaresiz kalıp açlıktan ölüm tehlikesi gibi bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarında, haram olan şeylerden az miktarda yiyebilirler 120 Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir121 Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin Kuşkusuz bu büyük günahtır Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz Aslında yenmesi helal olan herhangi bir hayvan, kasden Allah’ın adı anılmadan kesilirse, o hayvanın etini yemek haram olur 122 Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu! İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir 123 Böylece biz, her kasabada, oralarda bozgunculuk yapmaları için, günahkârlarını liderler yaptık Onlar yalnız kendilerini aldatırlar, ama farkında olmazlar 124 Onlara bir âyet geldiğinde, Allah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir 125 Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir Allah Teala bu ayette bir tabiat kanununa da işaret etmektedir Göğe yükseldikçe basınç azalacağından o nisbette teneffüs de güçleşir Hatta 20000 metreyi geçince özel cihazlar olmadan insan nefes alamaz, ölür İşte bu kanunu işaret buyuran Yüce Allah, İslam’a girmeyenlerin göğüslerinin göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı olacağını bildirmiştir 126 Bu (din), Rabbinin dosdoğru yoludur Biz, öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık127 Rableri katında onlara esenlik yurdu (cennet) vardırVe yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur 128 Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, "Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız" der Onların, insanlardan olan dostları ise: "Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık" derler Allah da buyurur ki: Allah'ın dilediği hariç, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir 129 İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız 130 Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi! Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz" Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler 131 Gerçek şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlık ile ülkeleri helâk edici değildir Yüce Allah insanlara peygamber göndermeden onları sorumlu tutmaz, inkar ve günahları yüzünden onları cezalandırmaz Ancak insanlar gönderilen peygamberin uyarı ve korkutmalarına kulak vermez de kendi istek ve arzularına uyarlarsa işte o zaman azaba müstehak olurlar ve özür beyan etme imkanları da kalmaz 132 Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir 133 Rabbin zengindir, rahmet sahibidir Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir kavmin zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir kavmi yaratır134 Size vadedilen mutlaka gelecektir; siz bunu önleyemezsiniz Ayet-i kerimedeki vaadden maksat, kıyametin kopması, ölümden sonra dirilmek, haşir ve hesap günleridir, gibi çeşitli manalar verilmiştir 135 De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar 136 Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler Ortakları için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar? Cahiliye Araplarından bazıları, ekinlerinin ve hayvanlarının bir kısmını Allah ile putları arasında bölüştürürler ve “Şu Allah’ın payı, bu da tanrılarımızın payıdır” derlerdi Allah için ayırdıklarını konuklara ve fakirlere harcarlar, tanrılar için ayırdıklarını da onların huzurunda yapılacak ayin vb şeylere sarf ederlerdi Eğer Allah’ın hakkından putun hakkına bir şey geçerse onu öyle bırakırlardı Putun hakkından Allah için ayrılan tarafa bir şey geçerse, onu alıp tekrar putun payına katarlardı Ve “Allah zengindir, bunlar ise fakirdir” derlerdi Puta ayrılan, neticede yine kendilerine kalacağından, onun payından Allah için ayrılan tarafa bir şey geçmemesine dikkat ederlerdi İşte Yüce Allah onların bu yaptıklarına işaret etmekte ve onları kınamaktadır 137 Bunun gibi ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını (kızlarını) öldürmeyi hoş gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı Öyle ise onları uydurdukları ile başbaşa bırak!138 Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: "Bu (tanrılar için ayrılan) hayvanlarla ekinler haramdır Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez Bunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır" Birtakım hayvanlar da vardır ki, (Allah böyle emrediyor diye) O'na iftira ederek üzerlerine Allah'ın adını anmazlar Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır Müşrikler, bahira, saibe ve vasile diye tarif ettikleri deve ve koyunları et ve sütlerini, kendi isteklerinden başkalarına haram kılmışlardı (Bu hayvanlar hakkında bilgi için bak Maide 5/103) Ham diye tavsif ettikleri develere de binilmesini yasaklamışlardı Bir kısım hayvanları keserken de Allah’ın adını değil, putların adını anıyorlardı Ayet onlara işaret etmektedir 139 Dediler ki: "Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise haram kılınmıştır Şayet (yavru) ölü doğarsa, o zaman (kadın erkek) hepsi onda ortaktır" Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir Şüphesiz ki O hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir 140 Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir Cahiliye devrinde Arapların birçoğu esir olmaktan veya fakir düşmekten korkarak ya da gelin etmekten utanarak doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek suretiyle öldürürlerdi İşte Allah Teala onların bu durumuna işaret buyurarak onları kınamaktadır 141 Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur Herbiri meyve verdiği zaman meyvesinden yeyin Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez 142 Hayvanlardan yük taşıyanı ve tüyünden döşek yapılanları yaratan O'dur Allah'ın size verdiği rızıktan yeyin, şeytanın ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır Ayette geçen “hamule”, yük taşıyan hayvan demektir; “ferş” ise henüz binilme çağına gelmemiş küçük hayvan veya yününden, kılından yaygı, sergi ve döşek yapılabilen hayvanlardır Yatırılıp kesilen hayvan manasına da gelir Araplar, bazen hayvanların erkeklerini, bazen dişilerini, bazen de bunların yavrularını haram sayarlardı Yüce Allah onların bu telakkilerini yererek şöyle buyurdu: 143 (Dişi ve erkek olarak) sekiz eş yarattı: Koyundan iki, keçiden iki De ki: O, bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram etti? Eğer doğru iseniz bana ilimle söyleyin 144 Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı) De ki: O bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez145 De ki: Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış birşey bulamıyorum Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim (bunlardan) yemek zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir Bu ayetin açıklanması için aynı suredeki 119 Ayetin açıklamasına bakınız 146 Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık Bu, zulümleri yüzünden onlara verdiğimiz cezâdır Biz elbette doğru söyleyeniz Ayette zikredilen “bağy” kelimesi, zulüm manasınadır Yahudilerin, peygamberleri öldürmeleri, tefecilik ederek fakirleri ekonomik bakımdan ezmeleri, haramı helal, helali haram saymaları gibi zulümleri sebebiyle Yüce Allah, ayette zikredilen şeyleri onlara haram kılmıştır Yoksa aslında bunların hepsi haram değildir 147 Eğer seni yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir Bununla beraber O'nun azabı, suçlular topluluğundan uzaklaştırılamaz 148 Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız Hiçbir şeyi de haram kılmazdık" Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz Müşriklerin haram kıldıkları şeyler için bak: 138, 139 Ayetler 149 De ki: Kesin delil, ancak Allah'ındır Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi Müşrikler “Allah dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımızHiçbir şeyi de haram kılmazdık” diyerek kafirliklerini Allah’ın iradesine bağlamak istiyorlardı Yüce Allah bu ayet ile kendisinin delilinin daha üstün ve neticeye ulaştırıcı olduğunu bildirdi Zira O dileseydi kullarını günaha meyletmeyecek özellikte yaratırdı Ancak O bunu dilemedi, kullarını hem günah işlemeye hem de sevap kazanmaya kabiliyetli bir özellikte yarattı Onlara irade verdi, kendi dilemesini de kulların iradeleri doğrultusunda yöneltti Ancak hayra razı oldu, şerre razı olmadı Allah dilese kuldaki kötülük yapma özelliğini ondan alır ve böylece bütün insanlar hidayete ermiş olurlardı O zaman da imtihan hikmeti ortadan kalkar ve maksat hasıl olmazdı 150 De ki: Allah şunu yasak etti, diye şehadet edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma Onlar, Rablerine eş tutuyorlar 151 De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir Umulur ki düşünüp anlarsınız 152 Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah'a verdiğiniz sözü tutun İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti153 Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur Buna uyun (Başka) yollara uymayın Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti 151 ayetten itibaren buraya kadar olan emirlere “On emir” veya “on vasiyet” denilir ki, bunlar bütün peygamberlerin şeriatlarında mevcuttur 154 Sonra iyilik edenlere nimetimizi tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayete erdirmek ve rahmet etmek maksadıyla Musa'ya da Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik Umulur ki, Rablerinin huzuruna varacaklarına iman ederler 155 İşte bu (Kur'an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin Tevrat ve İncil Arapça olmayan dillerde indikleri için, Araplar bu durumu bahane ederek “biz onların dillerinden anlamıyoruz, dolayısıyla onlardaki bilgilere vakıf değiliz” diyebilirlerdi İşte Cenab-ı Hakk’ın son Peygamber’e Kur’an’ı Arapça olarak indirmesinin sebeplerinden biri Kur’an için de böyle demelerini önlemektir Aşağıdaki ayetler bu hususu açıklamaktadır 156 "Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (hıristiyanlara ve yahudilere) indirildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik" demeyesiniz diye;157 Yahut "Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz diye (Kur'an'ı indirdik) İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi Kim, Allah'ın âyetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalimdir! Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız 158 Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz! Allah Teala bu ayette inkarcıların kendilerine, görebilecekleri bir melek veya Allah bizzat gelmedikçe ya da Peygamberin haber verdiği kıyamet gününe dair bazı alametler görülmedikçe inanmayacaklarını, ama böyle bir alamet geldiği gün de onların imanlarının kabul edilmeyeceğini bildirmektedir Bu alametler de hadislerde, bir dumanın zuhuru, yer hayvanının çıkması, doğuda, batıda ve Arabistan’da bazı yerlerin batması, Deccal’in çıkması, güneşin batıdan doğması, Ye’cuc ve Me’cuc’un çıkması ve Aden tarafında bir ateşin zuhuru gibi vakalar olara bildirilmiştir 159 Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur Onların işi ancak Allah'a kalmıştır Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir Resulullah (sa) şöyle buyurdu: Yahudiler yetmiş bir guruba ayrıldı, birinden başka hepsi cehennemdedir Benim ümmetim de yetmiş üç guruba ayrılacaktır, birinden başka hepsi cehennemdedir “ O kurtuluşa eren gurup kimdir ya Resulallah?” sorusuna cevaben: “ Onlar benim ve ashabımın gittiği yoldan gidenlerdir” dedi 160 Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır Onlar haksızlığa uğratılmazlar 161 De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine iletti O, ortak koşanlardan değildi 162 De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir Mealde kurban olarak tercüme ettiğimiz “nüsuk” kelimesi bazı müfessirlerce ibadet olarak açıklanmıştır 163 O'nun ortağı yoktur Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim 164 De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mı arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir Ve O, uyuşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir 165 Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir |
|