Gotik Sanatının Avrupaya Yayılması... |
07-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Gotik Sanatının Avrupaya Yayılması...Yeni teknikler daha XII yy’dan itibaren, önce Kuzey Avrupa’ya,ardından Akdeniz ülkelerine doğru taşınmıştı Bu yayılmada, özellikleXII yy’ın ikinci yarısında ve XIII yy’da büyük bir gelişme gösterenCiteaux rahiplerinin ve Dominiken keşişler önemli payı olmuştur İngiltere Tıpkı Normandiya gibi İngiltere de mimarlığın yenilenmesine katkıdabulunmuştur Sivri kemerli çapraz tonoz çok erken bir tarihte DurhamKatedrali’nde kullanılmış olsa da, İngiliz gotiğinin doğmasındabelirleyici olan Fransa’nın katkılarıdır Canterbury Katedrali’nin1174’te yanmasından sonra, koroyerini altı dilimli tonozla yeniden inşaeden mimar Guillaume de Sens olmuştur Ancak Fransız katkısı, yüzyılınsonundan itibaren, roman tarzı İngiliz-Norman geleneğine bağlı özgünformüllerin gelişmesiyle etkisini kaybetmiştir Fransız sanatındanfarklı olarak, geniş hacimler ve vurgulanmış yatay düzlemler tercihedilmektedir Yapımına Il 92’de başlanan Lincoln Katedrali’nde olduğugibi, batı yönünde güçlü «blok cepheler» gelişmekte, doğu uçtaçoğunlukla düz bir başucu bölümü yer almaktadır En önemli Norman katkısı sayılan aydınlık kuleleri, genellikle çok taşkın olançaprazsahınların kesişim yerinde inşa edilmiştir Planlar basittir veönceki dönemde de olduğu gibi hacimler yan yana sıralanmaktadırSalisbury Katedrali (1220-1270), çaprazsahın karesindeki kulesi ve çiftçaprazsahnıyla bunun karakteristik bir örneğidir Bununla birlikte, XIII yy’dan başlayarak, tonozlara ve pencereleregetirilen önemli yeniliklerin bir bölümü Avrupa kıtasında dabenimsenmiş ve uygulanmıştır Daha 1233’te Lincoln’de dört dilimlisistemden vazgeçilerek bağlama kemerli ve yan kaburgalı tonozbenimsenmiş, böylece tonozlar daha karmaşık bir biçim kazanmıştırİzleyen yüzyıllarda da sürdürülen bu denemeler, XIV yy başında Exeterve Gloucester’da palmiye biçimli tonozlars ulaşmış, Bath ManastırKilisesi’nde ve özellikle XVI yy’ın başında Cambridge’deki King’sCollege’in şapelinde en olgun biçimine kavuşmuştur Fransa’da olduğugibi, duvar, camlı yüzeyler lehine azalmakta, pencere kayıtlarıbirbirini dik olarak kestiğinden, üslup «dikey üslup» diyenitelendirilmektedir Lincoln Katedrali «Piskopos gözü» diye anılan gülpenceresinde (1325’edoğru) olduğu gibi, bazı kayıtlar alevleriçağrıştıran dolambaçlı eğriler biçimini almaktadır XV yy’da Avrupa’daçok yaygınlaşan bu pencere düzeni, üsluba «alevli Gotik denmesininnedenidir Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ve Doğu toprakları Gotik üslubunun doğuya sızması çok farklı bir biçimde olmuştur XIIyy’ın ortasından itibaren sivri kemer, Ren vadisinde, özellikleAlsace’ta benimsenmiş, ancak roman tarzı estetik henüz canlılığınıkoruduğundan bu kemer, kare planlı kaburgalı tonozların basit birtaşıyıcısı gibi değerlendirilmiştir Gotik mimarlık gerçek anlamdaancak XIII yy’da, Fransa’dan gelen atölyeler aracılığıyla imparatorluktopraklarına ulaşmıştır Leon Katedrali’nin kuleleri Bamberg veNaumburg’da taklit etilmiş (1237’ye doğru), katedralinin iç cephedüzeni Limburg’da tekrarlanmıştır Ayrıca, Picardie ve Champagneatölyelerinin, Trèves’deki Notre-Dame’da (yapımına l235’tebaşlanmıştır) ve Marburg’daki Sainte- Elisabeth’de(1235- 1283) etkiliolduğu kuşkusuzdur XIII yy’ın ikinci yarısında ışınlı üslubunetkisi, Metz ve Strasbourg katedrallerinde ve koroyeri (1248-1322)kısmen Amiens’deki bir atölyeye mal edilen Köln Katedrali’nde çok dahabelirgindir Genel imparatorluğun kuzey bölgeleri Fransız geleneğinebağlı kalacak, Kuzey Denizi çevresinde, örneğin Flandre’da tuğla yaygınolarak kullanılacaktır Aynızamanda da, hal-kilise denilen ve üç sahnı aşağı yukarı eş yükseklikteolduğundan doğal ışığı ancak yan sahınlardan dolaylı olarak alabilenyeni bir yapı tipi gelişmiştir XIII yy’da Westphalia’da doğan buüslup, Paderborn Katedrali’nde hâlâ açıkça Anjou etkisindedir ve gerçekanlamda XIV yy’da Soest’teki Wiesenkirche (1376’da kutsanmıştır) gibiyapılarda olgunlaşır Bu çözüm Almanya’nın güneyinde, özellikleBavyera’da, Nümberg’deki S Lorenz ve Landshut’taki St Martin gibiörneklerde yeniden ele alınacak, ince yüksek ayaklar ve iç içe geçerekdama tahtası oluşturan ince sivri kemerler yapılacaktır Fransızkatkısı, Villard de Honnecourt’un XIII yy’ın ilk yanıın daMacaristan’a yaptığı gezinin de kanıtladığı gibi, Orta Avrupa’da daaynı ölçüde hissedilmiştir Batılı mimarlarının müdahalesi, Alba JuliaKatedrali’nde (Romanya), Krakov’daki Saint-Stanislas’ta ve özellikle dePrag’daki Svatj Vit’te açıkça kendirıi göstermektedir Bu son yapımn1344’te Matthieu d’Arras tarafından başlanan koroyeri, NarbonneKatedrali koroyeri taklit etmektedir Akdeniz dünyası Sivri kemerli çapraz tonoz daha XII yy başında Lombardiya’da denenmişolsa da (Milano’da San Aınbrogio), Gotik mimarlığın ilkeleri İtalya’yahiç girmemiştir Uçan payanda yerine, genellikle güçlü payandalartercih edilir Bu tercih Assisi’deki San Francesco Kilisesi (1230’adoğru) gibi tek sahınlı yapılarda olduğu gibi, Siena Katedrali (1226’yadoğru-1380), Floransa’daki Santa Matia Novella (1278) ve Venedik’tekiSan Giovanni e Paolo (XIIl yy sonu) gibi üç sahınlı yapılarda dagörülür Gerçek payandalamanın olmaması, çoğu kez ahşap gergikullanımıyla telafi edilir Ayrıca pek çok kilise de basit bir ahşapçatkı sistemiyle inşa edilmiştir (Floransa’da Santa Groce, 1294) Fransızetkisi, 1221’de başlanan Burgos Katedrali ve l227’de başlanan ToledoKatedrali’yle İspanya’yı da sarmıştır Bu katedrallerde Bourges etkisikendini gösterirken, Leon Katedrali (1255’e doğru) Amiens’tenesinlenmiştir Bununla birlikte Katalonya, 1243’e doğru Barselona’dakiSanta Catalina’da ortaya çıkan özgün bir tip geliştirmiştir Bu tipinayırt edici özelliği, aralarında kapellaların yer aldığı güçlü payandaduvarlarıyla desteklenmiş, geniş, tek hacimhi neflerdir 1282'ye doğruAlbi Katedrali’nde, sonra da Perpignan Katedrali’nde kullanılan busistem, 22m genişliğindeki sahınıyla dikkati çeken Gerona Katedrali’ndeen gelişmiş duruma ulaşmıştır Alevli gotik Geometrik yapıya sahip dikey gotik akımına paralel olarak, XIV yy’daİngiltere’de alevleri çağrıştıran eğri çizgilere dayanan karmaşık birsüsleme biçimi gelişir Bunun en eski ve en çarpıcı örneklerine, 1325’edoğru vitrayların ara dolgularında rastlanır; Lincoln Katedrali’ninpiskoposun gözü» adıyla anılan gülpenceresi bunlardan biridir Karmaşıktonozların geliştiği gözlenen bu dönemde alevli gotik» nitelemesi (veyaİngiltere’deki adıyla “süslü gotik “), nervürlerin sayısını vedekoratif özelliklerini azaltma olgusunu da kapsayacaktır Ancak bu üslup daha çok Kıta Avrupa’sında olağanüstü bir gelişmegösterecektir Vitraylardaki incelikli desenlerle, nervürlü tonozlarındışında, mimari süslemelerdeki artış en dikkat çekici özelliklerdendir:mimari dokudaki eğrilerle karşı eğrilerin kavuşması, zengin bitkimotifleriyle bezenmiştir Germen dünyası, yeni tip süslemelerikullanmakta belli bir ölçüyü korumuş olsa da, İspanya’da Kastilyakraliçesi İsabella ile Aragonlu Fernando’nun evliliğinin ardından gelenekonomik refah, iyice işlenmiş, aşırı süslemelerden kaçınmayan birsanatın doğmasını kolaylaştırır Valladolid San Pablo Kilisesi cephesinde (1486’dan sonra) açıkçabelirgin olan bu aşırı süslü, abartılı dekor anlayışı, doruk noktasına,Quattrocento (XIV yy) İtalyan Rönesansı’nın etkilerini taşıyan,“platereski” sanatla erişecektir (Salamanka Üniversitesi cephesi, 1520dolayları), XV yy sonunda Portekiz’deki zenginlik döneminin ürünü olanemanueline (el işlemeli) sanat anlayışı da aynı gösterişi, şatafatısergiler (…) Pierre ve Martin Chambiges veya Jean de Beauce gibi büyük mimarlarSenlis, Troyes ve Chartres’a birtakım müdahalelerde bulunurlar Ancak,yeni anlayışa uygun kafes oymak kule külahları dışında, anıtlarınyapısal özellikleri, az çok XIII yy’daki gibi kalır, ancak bunlar,cephelerdeki yüzey süsleri ve çok sayıdaki heykelle zenginleştirilirBununla birlikte Vendöme Trinini’sinin (1485-1506) batı cephesi, gerçekbir özgünlüğün göstergesidir, çünkü alevli süslemelerin bolluğuyla, budekoru sınırlan belirli bir geometrik çerçeveye sokmak zordurDüzenlemedeki bu keskinlik, bu titizlik, çok köşeli plana göregerçekleştirilen kapı sundurmasının, merkezden girişi öne çıkardığıRouen Saint Maclou’sunda daha çok belirgindir Yapısal açıdan bakıldığındaysa çoğunlukla Normandiya’da, (yapımına1477’de başlanan Alençon Notre-Dame’ı), ama Paris’te, Champagne’da veyaLorraine’de, pencereleri, büyük boyutlu sırakemerlere doğru geliştirmeeğilimi vardır Bu dönüşüm, kimi zaman silindir biçiminde, kimi zamannervürlü, silmeli olan desteklerde yükseldiğin kemer uzantıları yönündeartmasına paralel olarak gerçekleşir Sütun başlıkları giderek küçülüpbir sütun bileziğine dönüşür veya tümüyle ortadan kalkar Desteklerdekibu yalınlaşmanın yanı sıra, tonozlarda da bir gelişme gözlenir, ama bugelişme yıldız figürleri gibi dengeli geometrik figürlere uygun olaraktasarımlanmış sivrikemer silmeleri, yuvarlak taş silmeleri ve köşekemerleri bileşkesi olarak, İngiltere’dekinden daha ölçülüdür Alevli sanatın süslemedeki aşırılıklarına karşı, burada, mimari yapıdasütun başlıklarının geçici bir süre ortadan kalkmasını da içine alanbir anlaşma söz konusudur 1495 ile 1530 arasında tümüyle yeniden inşaedilen Lorraine’deki Saint-Nicolas de-Port Kilisesi, bu eğilimin enmükemmel örneklerinden birini oluşturur Théma Larousse |
|