Beratımı İstiyorum ! |
07-12-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beratımı İstiyorum !Eski zamanların birinde saf mı saf temiz mi temiz her şeye ve herkese kanan bir adam yaşarmış Tüm muradı insanlara hizmet edip Rabbinin rızasını kazanmakmış Fakat bazı kendini bilmez insanlar onun bu saflığından yararlanıp ona kötü şakalar yaparlar üzerlermiş Gel zaman git zaman bu saf adamın köyünden bir grup insan umre ziyareti yapmaya karar verirler Giderlerken bu adamcağızı da yanlarında götürmeye karar verirler "Yolda biraz takılırız zaman geçiririz" diye Nihayet uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra yüce Allah'ın evi Beytullah tüm heybetiyle görünmüş Müslümanlar ve bizim iyilik timsali saf adamımız heyecan ve sevinçle ona koşmuş ve umre vazifelerini yerine getirmişler Yaklaşık on gün burada ibadetle meşgul olan kafile artık toparlanıyormuş Şimdi Resûlullah'a varma zamanı gelmişti Nur şehir Medine'ye gitmek için yola koyulmuşlardı Mekke'den bir mil mesafe ayrılmışlardı ki içlerinden biri çantasından birtakım kâğıtlar çıkarmış acele ile arkadaşlarına dağıtmaya başlamış "Bu nedir?" diyenlere: "Susun sessiz olun Bizim saf adam duymasın ona müthiş bir oyun hazırladım" demiş Kafilede olan herkese dağıtmış O kâğıtlardan sadece saf adama vermemiş Arkadaşları dayanamamış "Çabuk anlat oyunun nedir?" demişler Adam: "Bakın birazdan saf adam gelecek Bizlere ellerimizdeki kâğıtların ne olduğunu soracak" "Eee biz ne diyeceğiz?" diye atılmış arkadaşları "Diyeceğiz ki bu kâğıtlar bize cennetten gelmiştir Umre ziyaretimizi kabul eden Allah bizlere beraatlarımızı gönderdi" diyeceğiz Arkadaşlarından bazıları: "Fakat bu çok ağır bir şaka" dedilerse de bu işi yapmaya karar verdiler Biraz sonra saf adam yanlarına gelmişti Birde ne görsün herkesin elinde birtakım kağıtlar onu öpüp kokluyorlar Dayanamadı: "Ey benim arkadaşlarım! Nedir o elinizdeki öpüp kokladığınız kâğıtlar?" diye sordu Hepsi birbirlerine kaş göz edip gülüşmüşlerdi Bu oyunu hazırlayan zat ona: "Aaa senin bu kâğıtlardan haberin yok mu?" "Hayır yok" "Ama nasıl olur bak hepimize gönderildi bundan" "Fakat anlamıyorum nedir onlar? Kim gönderdi?" "Kim olacak umremizi ve ibadetlerimizi beğenip kabul eden Allah gönderdi" Saf adam âdeta beyninden vurulmuştu Son baharda yaprakları dökülüp en ufak bir rüzgârda titreyen bir gül ağacı yaprağı gibiydi Dudakları: "Rabbim! Rabbim! diye kıpırdıyordu Aniden yönünü Mekke'ye çevirdi Kâbe karşısındaydı; birden olanca kuvvetiyle koşmaya başladı Arkadaşlarının "Dur gitme! Şaka yaptık" sözlerini duymuyordu bile Onun gönlü yanmıştı hem de nasıl bir yangın… Belki Nil nehri oraya aksa söndüremeyecekti Düşüyor kalkıyor ağlıyordu Sonunda kavuşmuştu Beytullah'a Ona öyle bir sarıldı ki gözyaşlarını Kâbe'nin örtüsü içine çekiyordu Kalbini âlemlerin Rabbi olan Allah'a bağlamış haykırıyordu: "Ey yüceler yücesi Allah'ım! Ey benim Rabbim! Niye benim beraatımı vermedin ne kusur ettim? Allah'ım! Arkadaşlarım öyle mutlu ve sevinçli ben böyle boynu bükük yetim kaldım Rabbim! Sana yalvarıyorum! Benim de beratımı ver Ne olur Allah'ım beratımı ver! Ben beratımı istiyorum!" O böyle yalvarırken kafasına bir şeyin değip yere düştüğünü hissetti Bir de ne görsün arkadaşlarının ellerindeki kâğıtlardan çok daha güzel bir kâğıt Hemen aldı sevinçten ne yapacağını şaşırmıştı Hemen kalktı kafilesine doğru koşmaya başladı Bir yandan da bağırıyordu: "Aldım! Aldım! Ben de beratımı aldım!…" Arkadaşlarının hepsi şaşırmıştı Adam yanlarına gelince hemen elindeki kağıdı aldılar O da neydi? Bu kâğıt nasıl da güzel kokuyordu! Hayatlarında hiç bu kadar güzel bir koku koklamamışlardı Üstelik çok garip harika desenli bir kâğıttı Şimdi hepsi telaşlanmışlardı işin içinde bir iş vardı Hiç vakit kaybetmeden hemen Mekke'ye döndüler ve o devrin büyük âlimi bir büyük zata gittiler Kâğıdı ona verdiler O âlim zat kâğıdı eline alır almaz ayağa kalktı "Sübhanallah! Bu cennet kokusudur" dedi Kâğıdı açınca hayret ve dehşeti arttı: "Bu " dedi "Bu bir berattır Falan adama yazılmıştır Hem de nur mürekkeple yazılmıştır" Hepsi donmuşlardı Kimileri hüngür hüngür ağlıyordu Âlim o saf adamı kucaklamış sakallarından yüzünden ellerinden öpüyordu "Ne olur bana dua et!" diye rica ediyordu Allah bu saf kuluna rahmet etmiş ona nazar edip mükâfatlandırmış ve arkadaşlarına da bir ders vermişti Siz de cehennemden kurtuluş beratınızı/belgenizi istiyor musunuz? Siz de dünya ve ahiret saadeti istiyor musunuz? Elbette istiyorsunuz Peki ne yapalım bu beratı almak için? 1-Beraat kandilinde televizyonda mevlid-i şerif dinlemek: Elbette güzel olur ama kurtuluş beratı için yetmez 2- Dünya mahkemesinde berat etmek için suç işlemediğinizi ispat etmeniz gerekir Mahşer mahkemesinde ise suç ilemediğinizi ispat edemezsiniz Çünkü peygamberler hariç herkesin günahı vardır O mahkemede berat almak için Allah’ın rahmetinin sizin üzerinize olmasını sağlamalısınız O da gidilen yanlış yoldan dönmek yani tevbe kapısını çalmak ve Peygamber Efendimiz(sav)’in izini sürmekle olur Hikayemizde olduğu gibi bir kağıt gelmesini beklemeyelim elbette Her günahımıza karşılık iki güzel şey yapmaya çalışalım Müslümanca yaşadığımız takdirde hem bu dünyada mutlu olacağız, hem de inşallah ilahi mahkemenin melek mübaşirleri bizim için “ Beraat!” diye nida ederler |
|