Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dökümü, yaprak

Yaprak Dökümü

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaprak Dökümü



Reşat Nuri Güntekin’in ilk baskısı 1930 yılında yapılan Yaprak Dökümü adlı romanı, kurgusu ve tekniği açısından zayıf, dil ve üslubu bakımından pek başarılı olmayan, fakat konusu ve üzerinde durduğu meseleler açısından ilginç ve önemli bir romandır Romanın konusunu şöyle özetleyebiliriz:



Yaprak Dökümü romanının baş kahramanı Ali Rıza Bey, bir Mülkiye memuru idi Otuz yaşına kadar imparatorluk başkenti İstanbul’da Dahiliye kalemlerinde çalışmış, kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmelerinden sonra, o zamanlar bizim olan Suriye’de bir ilçeye kaymakam olmuştu Çok bilgili ve çalışkan bir adamdı Arapça ve Farsçadan başka, İngilizce ve Fransızcayı da bilirdi Titiz denecek kadar temiz, olabildiğince nazik ve mahcup bir insandı Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla tir tir titrerdi


Evlendiği zaman kırkına yaklaşıyordu Karısı Hayriye Hanım da çok ağır başlı ve temiz bir kadın çıkmıştı Birbiri ardına dördü kız, biri oğlan beş çocukları olmuştu Ali Rıza Bey, çocukları ve ülkesi için geceli gündüzlü çalışıp, yıllarca imparatorluğun çeşitli sancaklarında dolaştı Nihayet Trabzon sancaklarının birinde mutasarrıf iken, hak, hukuk, vicdan, namus gibi ilkelere bağlı olduğu için görevine son verildi


Bunun üzerine İstanbul’a geri döndü Bağlarbaşı’ndaki babadan kalma eski bir evi, eşinin bir kaç parça mücevherini satarak tamir ettirdi ve çocuklarını barındırdı Yeni bir memuriyet almak için Babıâli koridorlarında dolaşmaya başladı Orada rastladığı eski öğrencilerinden ve o sıralarda “Altın Başak Anonim Şirketi”nin genel müdürü olan Muzaffer Bey, onu şirkete tercüman olarak aldı Yeni işinde sabah akşam durup dinlenmeden çalışan Ali Rıza Bey, yakınlarda rahmetli olan eski bir arkadaşının Leman adlı kızını da, ne yapmış etmiş çalıştığı şirkete daktilo memuresi olarak aldırmayı başarmıştı Fakat kız, çok hoppa ve cahil çıkmış, şirketin genel müdürü Muzaffer Bey tarafından baştan çıkarılmıştı


Leman’ın annesi Ali Rıza Bey’e gelmiş yardım istiyordu Ali Rıza Bey yıkılmıştı Doğruca genel müdür Muzaffer Bey’e gidip Leman’la nikâhlanmasını, böylece yaptığı fenalığı temizlemesini istedi Fakat Muzaffer Bey, Leman’ı ilk baştan çıkaranın kendisi olmadığını söyleyip bu isteğe karşı çıkınca, Ali Rıza Bey’e şirketten istifa etmek düştü


Yine işsiz kalmıştı O gece eve gittiğinde yirmi yaşındaki oğlu Şevket’in imtihanı kazanıp bir bankaya memur olduğunu öğrendi Bu ne rastlantıydı Ali Rıza Bey o akşam, sofrada ailesine olanları anlattı Çocuklar olayı sükûnetle dinlediler Şevket ‘iyi ettin baba’ dedi Ali Rıza Bey duygulanmış, ağlamamak için kendini zor tutmuştu Fakat akşam yatarken eşi Hayriye Hanım, Ali Rıza Bey’in işinden istifa etmesine fena halde kızmış, ona beş çocukla nasıl geçineceklerini sormuş, çocuklarının istikbalinden endişe ettiğini söylemişti


Ali Rıza Bey’in dört kızından üçü Fikret, Leyla ve Necla’nın yaşları birbirine yakındı ve evlilik dönemindeydiler Dördüncü kızı Ayşe ise daha küçüktü Ali Rıza Bey’in işsizlik günleri, ailenin fukaralık, acı, ızdırap günleri olmuştu Oğlu Şevket’in aldığı maaşla ailenin zorunlu ihtiyaçları bile karşılanamıyordu Bu zor günlerde Ali Rıza Bey’e ilk sırt çeviren, onu hafife alan karısı Hayriye Hanım oldu Ona karşı tavırları ne kadar da değişmişti Ali Rıza Bey, kendisinden çok şey umduğu büyük kızı Fikret’in de kendisinden uzaklaştığını, kendisine karşı soğuduğunu hissediyordu Evde iktisat adeta hasislik ve çingenelik derecesine varmıştı Evdeki bu değişmeyle beraber diğer kızları Leyla ve Necla da Ali Rıza Bey’den uzaklaşıyor, onu dinlemiyor, ona eski hürmeti göstermiyor adeta bütün olan bitenlerden onu sorumlu tutuyorlardı Artık Ali Rıza Bey evdeki nüfuzunu, hürmet edilecek baba konumunu kaybetmişti


Bu arada yıllar yılları kovalıyor, imparatorluk yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti döneminin ilk yılları yaşanıyordu Bu dönem kuvvetli değişim rüzgârlarının estiği yıllardı Bundan Ali Rıza Bey’in ailesi de payını alıyordu Mesela Leyla ile Necla ailenin yaşayış tarzını beğenmiyorlar, yenilik, eğlence ve daha birçok şeyler istiyorlardı


Aile fertlerinin birbirlerine karşı ilişkileri değişmişti Bir gün Fikret kardeşlerine çıkışıyor, ikinci gün Leyla’nın odasında ağladığı işitiliyor, üçüncü gün Necla yemeğe inmiyordu


Ailede ilk yaprak dökümü Ali Rıza Bey’in biricik oğlu Şevket’le oldu Şevket çalıştığı bankada Ferhunde adlı evli bir daktilo memuresiyle ilişki kurmuş daha sonra da bu kadınla evlenmişti Eve gelen bu kadın evdeki Leyla ile Necla’yı da baştan çıkarmış, onları sosyetik hayata alıştırmıştı,


Artık kızların dilinden “asrın icaplarına uymak” sözü düşmüyordu Fakat asrın icaplarına uygun hayat tarzı, önce Ali Rıza Bey’in evinin rehin olarak verilerek Emniyet Sandığından borç alınmasını zorunlu kılmıştı, sonra da bankaya ait mühimce bir parayı harcayıp tekrar yerine koyamayan Şevket’in bir buçuk yıl hapse mahkûm olmasını


Bütün bu olanlara dayanamayan Ali Rıza Bey’in erdemli büyük kızı Fikret, karısı ölmüş üç çocuklu ellilik bir adamla evlenmek üzere Adapazarı’na, Necla, yaşlı bir Suriyeli ile evlenip ve hayal kırıklığına uğrayıp mutsuz oldular Leyla ise çoluk çocuk sahibi bir avukatın metresi olmuştu


Bütün bu olanlardan sonra felç geçirip yatağa düşen Ali Rıza Bey, eski tanıdıklarının yardımıyla bir hastaneye yatırıldı Sonra ise bir avukatın metresi olarak yaşayan kızı Leyla ile eşi Hayriye Hanım’ın ısrarıyla onların yanına gidip her şeyi kabullendi


Sonuç olarak insanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşayan Ali Rıza Bey’e, çalıştığı şirketten istifa eden gencin söyledikleri gerçekleşir: “Babasınız, çocuklarınız var, paranız yok değil mi? Evlatlarınız ahir ömrünüzde size bir feci yaprak dökümü seyrettirmekten başka saadet vermezler


Ali Rıza Bey’in biricik oğlu Şevket’in hapishanede babasına söyledikleri de ilginçtir ve bu sözler Türkiye’de, bir dönemde ahlak anlayışının, dünya görüşünün nasıl değiştiğini ortaya koyar: “Hâsılı, insan olmaya çalışmak sana da bana da zarardan başka bir şey getirmedi Bakalım, biraz da hayvanlığı tecrübe edelim”


Reşat Nuri bu romanı ile, üst üste çöküşleri ve çözülüşleri yaşayan Türk toplumunun hayatından bir kesit veriyor Eski ahlak anlayışının, güzel değerlerimizin, erdemlerin, iyiliklerin nasıl kaybolduğunu, toplumun hiç değilse bir bölümünün nasıl ahlaki bir düşüşü yaşadığını acımasız bir üslupla anlatıyor Yeni hayat tarzının, insanları nasıl yozlaştırdığını, nasıl kendine uydurduğunu, uymak istemeyenleri de nasıl ezip geçtiğini dile getiriyor


Fakat bütün bu güzelliklerin, iyiliklerin, erdemlerin kayboluşu, bütün etik değerlerin bir bir ortadan kalkışı, paranın her şey olarak görülüşü ve her şeyin yerini alışı maalesef sadece imparatorluk Türkiyesi’nin son yılları ile Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk yıllarında karşımıza çıkan bir olgu değil


Reşat Nuri, Memduh Şevket, Peyami Safa ve Yakup Kadri’nin romanlarına geniş bir şekilde konu olan bu olgu, o yılların Türkiyesi’nde, çok küçük bir kesimde karşımıza çıkıyordu Aksi halde, bitmiş, tükenmiş bir imparatorluğun enkazı içinden Türk milleti, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni çıkaramaz, Milli Mücadeleyi başaramazdı Milli Mücadele, çalışkan, fedakâr, onurlu, erdemli ve yüce insanların şahlanışıydı Hayattan ve paradan daha değerli şeylerin olduğuna bütün samimiyetiyle inanan kahraman insanların destanıydı O devrin Türkiyesi’nde yaprak dökümüne uğrayan insanlar elbette vardı Ama sayıları hiç de önemli miktarda ve nispette değildi Fakat günümüz Türkiyesi’nde olup bitenleri okudukça, dinledikçe ve gördükçe Türkiye’nin asıl yaprak dökümünü şimdi yaşadığını anlıyoruz Hem de korkunç bir yaprak dökümünü İnşallah bu sonbahar uzun sürmez ve güzel bir bahara müjdeci olur



Alıntı Yaparak Cevapla

Yaprak Dökümü

Eski 07-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaprak Dökümü






O devrin Türkiyesi’nde yaprak dökümüne uğrayan insanlar elbette vardı Ama sayıları hiç de önemli miktarda ve nispette değildi Fakat günümüz Türkiyesi’nde olup bitenleri okudukça, dinledikçe ve gördükçe Türkiye’nin asıl yaprak dökümünü şimdi yaşadığını anlıyoruz Hem de korkunç bir yaprak dökümünü İnşallah bu sonbahar uzun sürmez ve güzel bir bahara müjdeci olur






maLesEff qErcekten de öyLe taßi ki o zamani ßiLemiCem ama üLkemizin aSiL yaprak dÖkümünü $imdi ya$adiqini qörmEk iCin o zaman ya$amiz olmak qerekmiyor sanirsam Yaprak dÖkümü cOk qüzeL ßi rOman ßenCe hayati anLatiyor oLanLari yazmi$ Reşat Nuri Güntekin vE qerCek oLDuqu iCin dE ßu kadar tutuLDu ßenCe


özEt iCin te$ekkürLer

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.