Kapıdaki Karanlık 7 |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kapıdaki Karanlık 7Kapıdaki Karanlık 7 Hikayesi - Karanlık Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları Nazan, yeniden, kapı eşiğinde oturan kadınla göz göze geldi Kadının gözlerindeki tarifi imkansız korkunçluktaki bakış Nazan�ın bütün bedenini yokladı Genç kızın korkuya alışmış bedeni, en doğal tepki olan titremeyi bile başarabilecek güçte değildi Bütün vücuduna tonlarca ağırlık bağlanmış gibi, olduğu yerde yere doğru eğildi Bacaklarının üzerinde oturmaya gücü kalmamıştı Son bir güçle kımıldayıp, bacaklarını uzattı Üşüyordu Kadın sürünerek Nazan�a yaklaştı Ayaklarının dibine kadar gelip durdu Hızlı bir hareketle başından kopardığı bir tutam saçı, Nazan�ın ayaklarına sürmeye başladı Sonra başını kızın göz hizasına kadar kaldırıp: � Hadi gül�Gülsene! Gül diyorum sana� Dedi Nazan gözlerini yumdu Zihninde garip bir sahne belirdi Daha önce hiç hatırlamadığı bir sahne Küçük bir kız ağlıyor Başında duran kadının elinde küçük parlak bir makas var Kızın ayak dibinde ise tutam tutam saçlar Kadın makası masanın üzerine bırakıp, duvarda asılı olan aynayı eline alıyor Kahkahalar atarak, aynayı kızın yüzüne tutuyor � Bak, seni palyaço yaptım Ne kadar komik değil mi? Canın sıkıldığında kendine bakar gülersin artık Somurtup, ağlama öyle! Haydi gül! Gülsene! Gül diyorum sana!� Yavaşça sahne kayboldu Ama kadının son sözleri hala Nazan�ın kulaklarında çınlıyordu � Gülsene, gülsene!� Hafifçe gözlerini açtı Kadın hala Nazan�ın yüzüne bakıyor, elindeki saç tutamını ayaklarına sürüyordu Yeniden gözleri kapandı Duvarlar görüyordu Ardı sıra dizilmiş, aralarından bir insan geçecek şekilde dikilmiş duvarlar Duvarların her birinin dibinde birer küçük kız oturmuş Hepsi aynı kız Nazan şimdiki halinde Duvarlar arasında yürüyor Her girdiği aralıkta, yerde oturan sarı elbiseli küçük kız,avuçları kapalı bir şekilde elini Nazan�a uzatıyor Son aralığa varınca, bir çocuğu şarkı söylerken görüyor Bu çocuk diğerlerinden farklı, diğerleri sarı saçlıydı, bunun uzun siyah saçları var�Nazan�a bakmadan şarkı söylüyor � Hep sarıdır, elbiselerim Sonbaharı cicim, çok sevdiğim için, hep sarıdır elbiselerim� Sonra o da diğer çocuklar gibi, avucu kapalı elini Nazan�a uzatıyor Nazan küçük kızın kapalı parmaklarını birer birer açıyor Son parmağı da açtığında, dedesinin gözlüklerini görüyor Bu sahne de silinip gitti Ama Nazan gözlerini açmadı Bu arada kadın, hala ayaklarına saç sürmeye devam ediyordu Başta gıdıklanmayan Nazan, gıdıklanmaya ve rahatsız olmaya başladı � Nazan! Gülsene! Gül artık!� Bir sinirle gözlerini açtı Işıktan gözleri kamaştı Yaşaran gözlerini silerek, etrafa baktı Perdesi aralık duran pencereden sızan ışık direkt olarak gözlerine vurduğu için etrafındaki nesneleri seçemiyordu Başını yastıktan kaldırdı Ayak dibinde oturan Havva� ya baktı Arkadaşı gülümseyerek ona bakıyor, aynı zamanda da uzun saçlarından bir tutamı ayaklarına sürüyordu Nazan korkuyla ayaklarını kendine doğru çekti Yatağın başlık kısmına doğru çekilip, yorganı üzerine aldı Gözlerini hiç ayırmadan ağzı açık bir şekilde Havva�ya bakıyordu Sonra gözlerini yavaşça, masanın üzerinde tıkırdayıp duran saate çevirdi On bire geliyordu Havva neşeli bir sesle: � En sonunda uyandın! Amma derin uykun varmış ya Çağırdım kalkmadın Şarkı söyledim kalkmadın Gıdıkladım uyanmadın Hep böyle mi uyursun, vay seni alacak adamın haline! Kızım seni bu kafayla kaynanan barındırmaz evde �!!!� � Bakıp durma öyle boş boş Hala uyuyor musun yoksa? Az önce annem aradı Bir yığın laf söyledi Gelinlik kızlar bu saate kadar uyur muymuş falan Haydi kalk, kahvaltıya bizim eve davet etti annem� Nazan söyleyecek kelime bulamıyordu Yaşadıklarının hangisi gerçek, hangisi hayal, ya da rüyaydı seçemiyordu Yavaşça yatağından kalktı ve Havva�nın boynuna sarıldı � Eğer sen gerçeksen, bil ki seni çok seviyorum ve seni görmek çok güzel� Havva şaşırdı � Gerçeksen de ne demek? Yine garip garip konuşmaya başladın Soğuk başına girdi galiba Uyandığımda üzerin açıktı Buz gibi olmuştun ve titriyordun Vallahi senle yatılmaz kuzum Bir acayip yatıyorsun Bacaklarını toplayıp uzattın sürekli� Nazan, kalbinde sonsuz bir sevinçle Havva�ya bakıyordu İçinden: � Neyse ki rüyaymış� Diye geçirdi Arkadaşının tuhaflığına bir anlam veremeyen Havva, üzerini değiştirmek için kalktı � Haydi oyalanmayalım Vallahi Neriman sultan canımıza okuyacak Kahvaltıdan sonra gezeriz biraz, olur mu?� � Olur� İki arkadaş hazırlanıp evden çıktılar Nazan kapıyı kilitlerken, günlerdir evden ilk kez çıkmanın verdiği ürpertiyle tedirgindi Başına ne geldiyse, bu kapı yüzünden gelmişti O yüzden kapıya dokunmaya bile korkuyordu Tam merdivenlerden ineceklerdi ki; ilaçlarını almadığını hatırladı Henüz hiçbir faydalarını göremese de, ilaçlar, bu hayallerden kurtulması için tek umuduydu � Havva sen git İlaçlarımı unutmuşum Alıp geleyim� � Ne ilacı bu? Hasta mısın?� � Bildiğin gibi bir hastalık değil Sonra açıklarım Sen önden git Anneni daha fazla kızdırmayalım� � Hayır efendim, gitmem! Burada bekliyorum Hemen al, gel Sonra bir bahane bulur gelmezsin sen� � Bekle o zaman� Kapıyı tekrar açtı Çantasını kenara bırakıp, mutfağa yöneldi Her an bir şeyler görmek korkusuyla sağa sola bakmadan mutfağa girdi Çekmeceden ilaçlarını aldı Tam çıkıyordu ki; mutfak kapısının arkasında bir yığın saç gözüne çarptı Tutam tutam kesilmiş, upuzun siyah saçlar ve altlarında, sadece tutma yeri görünen parlak bir makas Derin bir nefes aldı İçinden: � Nazan, hayal bu Gerçek seni dışarıda bekliyor Haydi çık bu evden� Diye geçirdi Koşar adımlarla, zihninin hayaletleriyle dolu salondan geçti Arkasına baksa, mutlaka korkunç bir şey göreceğini düşünerek, yine sağa sola bakmadan kapıya vardı Çantasını alıp ilaçları içine attı Dışarı çıktı Kapıyı kapatırken karşı duvardaki saate gözü ilişti Saat altıda durmuştu Yani, rüyasında uyandığı saatte Daha fazla oyalanmadan kapıyı çekip kilitledi Aslında insan içine çıkacak, yemek yiyecek ya da söyleyip gülecek hali yoktu Kendini hayatında hiç hissetmediği kadar yorgun ve hasta hissediyordu Ama yine de arkadaşıyla olmak istiyordu Çünkü rüyada olsa, onu kaybetmenin acısını bir kere yaşamıştı Ölümün geri dönüşü olmadığını, son pişmanlığın fayda etmediğini görmüştü Bugünü onunla geçirecek, yarın erkenden doktoruna gidecekti İki kız hızlı adımlarla merdivenlerden inerken Havva yerde devrilmiş duran saksıya çarptı � Bu ne ya? Dün gece de takılmıştım buna Korkudan ölecektim Demek saksıymış� Deyip güldü Nazan onun arkasında, bulunduğu basamakta donup kaldı Zihni yeniden, korku dakikalarına gitti Ama kısa saniyeler içinde kendine gelip saksıyı kaldırdı Yere dökülen toprağı avuçlarıyla saksıya koyarken, eline bir çift anahtar geldi Artık kesin olarak delirmeye başladığına kanaat etti Anahtarları tekrar toprağa gömerken, yaşadıklarının hangi kısmının gerçek olduğunu algılayamadığının iyice farkına varmıştı Fırtına da dışarıda kalınca saksıya çarpmış, toprağın içindeki anahtarları alıp kapıyı açmıştı Eğer bu gerçekse, anahtarlar tekrar buraya nasıl gelmişti? � Nazan, acele et Toprak kaçmıyor Döndüğünde de yapabilirsin o işi� � Bitti Geliyorum� Bulanık düşünceler içinde merdivenleri inip Havva�nın koluna girdi Ani bir hareketle geri döndü Başını uzatarak avluya baktı � Asma yaprakları�Yapraklar yok, üzüm salkımları da yok� Dün gece Havva geldiğinde kapının önü yapraklar ve olmamış salkımlarla doluydu Başı döndü Dizlerinin tutmadığını hissetti Kolunda Havva olmasaydı düşebilirdi Bir an önce bu evden uzaklaşmak istiyordu Havva olan bitenden habersiz olduğu için, Nazan�ın hareketlerine mantıklı bir anlam veremiyordu Sadece arkadaşının iyi olmadığını hissediyor, bu duruma derinden üzülüyordu Belli etmese de, Nazan�ın kendi kendine, anlamsız bir şekilde konuşmasından korkmaya başlamıştı Bu durumu annesine anlatmaya karar verdi Belki o bir çaresini bulup Nazan�ı konuşturur, derdine çare bulurdu Havvaların evine vardıklarında, Neriman Hanım çoktan masayı hazırlamış, kendi yaptığı ekmeği dilimliyordu Kızları görünce kaşlarını hafifçe çattı � Tembel tavuklar! Nerde kaldınız? Kızım baban çoktan kahvaltısını yapıp çıktı Haydi oturun sizde� Beraberce sofraya oturdular Nazan etrafa göz gezdirip: � Sedat yok mu?� dedi Neriman Hanım çayları dökerken cevap verdi: � Yok O da dün gece arkadaşında kaldı� Bu durum Nazan�ın çok hoşuna gitmişti Çünkü zaten bozuk olan sinirleriyle, bir de o deliye katlanamazdı Yemeğe başladılar Herkeste bir gariplik vardı Üçü de zaman zaman, kaçamak bakışlarla, birbirlerinin yüz ifadelerini yokluyordu Nazan çok dalgındı Başından geçenleri düşünüyor, arada da Havva ile annesi bakıyor mu diye başını kaldırıp yoklama yapıyordu Havva da çaktırmadan süzdüğü arkadaşının başka alemlerde gezindiğini görüyor, annesine kaş göz işareti yaparak, Nazan�a bakmasını söylüyordu Neriman Hanım da bu garipliğin farkındaydı Ama şu an kıza soru sormanın yeri olmadığını düşünüyordu Konuşacak konu açılmalıydı Anne kız göz göze geldi Konu açmak Neriman Hanıma düştü � Kızlar, bir gariplik var üzerimde Hayrolsun, çok kötü bir rüya gördüm� Nazan rüya lafını duyar duymaz sapsarı oldu ama etrafa korkusunu belli etmemeye çalıştı � Sabah hayırlarına olsun anne, hayrı senin, şerri düşmanların olsun Anlat bakalım� � Seni gördüm Havva Allah yazdıysa bozsun, öldüğünü gördüm Güya Nazan�ın yatağında yatıyormuşsun Yüzün gözün mosmor olmuş Ben feryat figan bağırıyorum Ama Nazan�ı göremedim� Nazan duygusuz bir sesle: � Meşguldüm� Diye mırıldandı Kadın ve Havva Nazan�ın ne söylediğini anlayamadı � Ne dedin kızım?� � Yok bir şey, çay isteyecektim Kendim almaya karar verdim� � Otur kızım ben dökerim� Çay dökme işini bitiren kadın sözüne devam etti � Havva, ilaçlarını aksatmıyorsun değil mi kızım Akşam baktım ilaçlarını almamışsın� Havva bir annesine bir Nazan�a baktıktan sonra, hüzünlü bir sesle: � Merak etme anne Gitmeden önce içmiştim� Nazan çok şaşırmıştı Havva�nın bir hastalığı olduğunu bilmiyordu � Ne ilacı Havva? Hayırdır� Havva bir süre çatalıyla zeytinlerle oynadıktan sonra: � Ben kalp hastasıyım Ömür boyu ilaç kullanmak zorundayım� Dedi � Bilirsin kalpten ölenler, genelde morarırlar Annem de sağ olsun, düşünür düşünür rüyalarına taşır, mor cesedimi� Genç kız bunları söylerken, yüzünde buruk bir gülüş vardı Onun bu halini gören Nazan, kendi rüyasını anlatmaya cesaret edemedi Ne desem diye düşündü, sonun da anlamsız olduğunu bile bile � Takma kafana, iyileşirsin inşallah� Dedi Havva annesine baktı Şimdi de o kaşlarını çatmıştı Ortamı neşelendireceğine, daha beter gerdiği için annesine sitemkar gözlerle baktı Aynur Engindeniz |
|