Naipaul’Suz Naipaul Yazısı |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Naipaul’Suz Naipaul YazısıNaipaul’suz Naipaul - Naipaul’suz Naipaul Elif Şafak - Elif Şafak Yazıları Nobel ödüllü bir yazar, V S Naipaul Türkiye’ye seyahat etmekten vazgeçti Her ne kadar “karşılıklı uzlaşı” diye açıklansa da vaziyet, herkes biliyor ki aslında yazar İstanbul’a gel-me-meye teşvik ve ikna edildi “Zaten gelmesin İslam karşıtı adamın burada ne işi var Aman iyi oldu,” diyenler oldu Ama iyi olmadı Bütün bir hafta bekledim İçimden yazmak gelmedi Bu arada telefon açanlar, e-mail atanlar, ısrarla fikir almak isteyenler oldu Gene sustum Bir yandan Türk medyasını takip ettim Bir yandan İngiliz basınını Bir orada yazılanlara baktım, bir burada yazılanlara Arada kapanmayan bir gedik Yanlış anlamalar Kulaktan dolma bilgilerle yapılan yorumlar Bir karamsarlık hissi çöktü üstüme Ruhum kapandı gene Nobel ödüllü bir yazar, V S Naipaul Türkiye’ye seyahat etmekten vazgeçti Her ne kadar “karşılıklı uzlaşı” diye açıklansa da vaziyet, herkes biliyor ki aslında yazar İstanbul’a gel-me-me-ye teşvik ve ikna edildi “Zaten gelmesin İslam karşıtı adamın burada ne işi var Aman iyi oldu” diyenler oldu Ama iyi olmadı Madem toz duman bir nebze duruldu, ilk günlerin hengamesi biraz olsun geçti, gelin yeniden bakalım meseleye Sakince Kızmadan Darılmadan Kılıçtan kalemlerimizi kuşanmadan Hemen yaftalamadan Bunu şimdi söylemezsek, ne zaman? Bu noktada durup kendimize, hallerimize, tepkilerimize, reflekslerimize bakmazsak, ya ne zaman? Mesele Naipaul değil Bu bir Naipaul savunma yazısı değil Hatta bu yazının Naipaul’ün fikirleriyle, şahsiyetiyle, kitaplarıyla da en ufak bir ilgisi yok Mesele başka Çok daha can alıcı ve temel ve evrensel bir yerde Tek tek şahısların üzerinde Bu bir ilke ve duruş meselesidir Ve tek satırlık bir sorudan ibarettir: Biz, bizim gibi düşünmeyen insanlarla bir araya gelebilir miyiz? Bu kadar basit Bu kadar sarih Bu kadar sade Bu soruyu kendimize samimiyetle sormak durumundayız Fikirleri bize zerre kadar uymayan bir insanı dinleyebilir miyiz? Buna tahammülümüz var mı? Ya sabrımız? Fikirlere fikirlerle cevap verilir Paneller bunun için düzenlenir Ve konferanslar İnsanlar tartışamadığında, farklı sesler kendini ifade imkânı bulamadığında ve toplumlar türdeşleştiğinde orada ne ifade özgürlüğü yeşerebilir, ne kolektif vicdan; ne sivil toplum gürbüzleşir, ne demokrasi Herkesin fotokopi makinesinden çıkmışçasına birbirine benzediği yerlerde yaratıcılık azalır Edebiyat körelir Felsefe körelir Sanat körelir Hayat körelir, dostlar Diyebilirsiniz ki, “Eh bizim de sevmediğimiz birini protesto etme hakkımız var” Doğru Ama keşke “Gelmesin!” ya da “Defolsun” demek yerine, canım İstanbul’da, özgür bir platformda fikirlere fikirlerle cevap verilseydi Konuşarak, tartışarak, diyalog kurarak Merak ediyorum, şayet aydınların, yani işi okumak ve yazmak, analiz etmek ve fikir üretmek olan insanların farklı sesleri dinlemeye tahammülü yoksa, o zaman biz nasıl çıkar da üniversitelerde kapışan sağ ve sol görüşlü öğrencilere, taşrada çatışan Kürt ve Türk gruplara toplumsal uzlaşı ve hoşgörüden söz edebiliriz? Merak ediyorum, sokaktaki vatandaşların bir-yazıdan-hareketleyazılan-bir-yazıdan-hareketle-yazılanbir-yazıdan etkilenerek, hiç tanımadıkları, okumadıkları, ismini dahi ilk defa duydukları Naipaul’den nefret etmelerinde ürkütücü bir hal yok mu? Bu kadar çabuk galeyana geliyor olmamız sağlıklı mı? Sizi kaygılandırmıyor mu? İnternette bir gazete okuru şöyle yazmış “Bu herifi (Naipaul) duymamıştım Tanımış olduk Gelmesin böyle adamlar” Bir insanı tanımak ömür işi İnsanlar 40 sene evli kalıyor da gene de birbirlerini tanıyamıyorlar Bu okur, bahsettiği yazarı nasıl oldu bir günde bu kadar çabuk tanıdı? Bir kitabını mı okudu? Romanlarını mı inceledi? Hayır Sadece onun hakkında yazılanların ya da konuşulanların birkaç cümlesini cımbızladı, zihninde dondurdu ve o insanın üstünü bir kalemde çizdi Bu tavrın bir kişi tarafından değil, bir kolektivite tarafından yapıldığını düşünün şimdi Ne kadar çabuk kullanıyoruz “hakaret” kelimesini Neden hep savunmada hissediyoruz kendimizi? Bunun sonu yok Bu bir kaygan zemin İnce buzdan bir halı Bugün “filanca gelmesin” deriz, yarın olur “falanca da gelmesin” Eğer insanları panellerden, edebi ve sanatsal etkinliklerden, fikirlerinden ya da eserlerinden dolayı kovmaya alışırsak ve bunu bir “hak” zannedersek, zemin altımızdan kaymaya başlar Bir başka gün biri der ki, “Eşcinselleri savunan filanca da gelmesin” Biri der ki “Kürt şair de istemem yanımda” Öteki der ki “Alevi ozan da olmasın” “Ateist filozof da istemeyiz İnançsız herif!” “Yahudi film yönetmeni de gelmesin!” Ve uzadıkça uzar liste Bir de bakmışsınız herkesin karbon kopya birbirine benzediği tek renkli bir topluma dönmüşüz Biz bize yazıyoruz Gene de geçmemiş kızgınlığımız Bir başka Nobel ödüllü İngiliz yazar Doris Lessing tasavvufa nasıl ilgi duyduğunu anlattığı bir yazısında İdris Şah’tan saygıyla bahseder 1996 senesinde vefat eden Afgan kökenli bu Müslüman düşünür, İngiliz yazarlara ve entelektüellere Sufi felsefesini öğreten, sevdiren insandır Doris Lessing bilhassa İdris Şah’ın sükûnetinden, zekâsından, sabrından ve en önemlisi, kendisi gibi düşünmeyenlere gösterdiği muhabbet ve açık yüreklilikten ne kadar etkilendiğini yazar İdris Şah “Hoşgörü ve birbirimizi anlama gayreti eskiden bir lüks gibi algılanıyordu ama bugün artık hepimiz için yaşamsal bir ihtiyaçtır,” derdi Şayet tepkilerimizi genellemeler, damgalamalar, acele kararlar ve ön yargılar üzerine inşa edersek, tepkiye tepkiyle karşılık verirsek insanlığımızı derinden zedelemiş oluruz Bundan korkarım Mesele Naipaul’un Müslümanlar hakkında ne dediği ya da ne demediği değildir Esas mesele bir Müslüman düşünür İdris Şah’ın ne dediğini anlayabilmektir Elif Şafak |
|