Küskün Begonvil 18 |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Küskün Begonvil 18Küskün Begonvil 18 hikayesi - Hicran akçakaya yazıları Yaşlı kadın bir gonca gülü koklar gibi nazikçe kokladı torununu Salavat getire getire… Sibel onun için o kadar kıymetli idi ki Ailenin tek kız torunu olmasının dışında nenesiyle arasında kopmaz bir bağ oluşmuştu Çocukluğunda tüm yaz tatillerini onun evinde geçirir, ona can yoldaşı olur, onunla koyun koyuna uyurdu sıcak geceler boyunca Şimdi biricik nenesini böyle hasta yatağında hele bir hastane odasında görmek fazlası ile üzüyordu Sibel ‘i Anneannesini tanıma fırsatı olmamıştı O daha minicik bir bebekken vefat etmişti hayata ve ilk torununa doyamadan Sibel onu sadece resimlerinden tanıyordu birde annesinin anlattığı ve dinlemeye doyamadığı anılardan: -Sen onun ilk torunusun yavrum Öyle büyük ve tarifsiz bir heyecanla bekledi ki, sanki ben değil o taşıdı dokuz ay karnında seni Doğduğun anda yanı başımdaydı Adın bile hazırdı Bu ismi koymazsan hakkımı helal etmem sana demişti Öleceğini hissetmiş miydi ne… gelinlik kıza çeyiz hazırlar gibi çeyiz hazırladı sana Sakız gibi bembeyaz bebek yatak takımları, işlenmiş zıbınlar, ipekten fırfırlı başlıklar, üzerinde ‘ Sibel ‘i öpmeyin solar’ yazan mama önlükleri… yelekler, hırkalar, patikler, bereler, hatta ilk doğum gününde giyeceğin kırmızı kostümünü bile dikmişti… dört gözle bekledi seni ama doyamadan göçüp gitti… Bütün bunları can kulağı ile dinlerdi Sibel Anneannesi tarafından böylesine sevilmiş olmak çok mutlu ederdi onu… keşke daha uzun yaşasaydı da Sibel ‘in de onu nasıl sevdiğini bilseydi diye düşünürdü hep Bir çok kez rüyalarına girmişti o nur yüzlü kadın İşte bu yüzden Sibel anneannesine olan hasretini katarak büyük bir bağlılıkla bağlanmıştı Pakize nenesine Başındaki gül kokulu yazmasının ucuyla gözlerini kuruladı yaşlı kadın Torununun yüzünü ince uzun parmaklı, bir pamuk kadar yumuşacık olan ellerinin arasına aldı Sanki tüm yüz hatlarını ezberlemek istercesine dudaklarında, çenesinde, yanaklarında gezdirdi parmaklarını, okşadı En son gözlerinden öptü defalarca Sanki sevgisini mühürlemek istercesine Sibel odadan çıktığında durmadan dua ediyordu: -Allah ‘ım n’olur onu da alma yanına Babası, annesi, amcaları, halası diğer kuzenleri hep oradaydılar… Babaannenin durumu iyi değildi… Tansiyonu kontrol altında tutulamıyor sürekli istikrarsızlık gösteriyordu Sibel de diğerleriyle birlikte nenesinin yanında kalmak istiyor ama bebeğinden dolayı bunun mümkün olmadığını biliyordu Üstelik Zeynep’ lerin Bodrum’ a dönmeleri gerekiyordu Hep birlikte geri dönüp ertesi gün Can’ı annesine bırakıp tekrar gelmek üzere ayrıldılar hastaneden Arabayı gene kemal kullanıyordu Ahmet önde Kemal’in yanında kızlar da çocuklarla arka koltukta oturmuşlardı… akşam yavaş yavaş çökmeye başlamıştı tabiatın üzerine Koyu renk bir tül gibi örtmeye hazırlanıyordu dünyayı gece Erkekler gayet suskun, Zeynep ile Sibel ise sürekli Pakize teyzeden bahsediyorlardı Çocuklar annelerinin kucağında derin bir uykuya dalmışlardı Sonra ikisi de sustu bir ara Zeynep sessiz kalınca aklı hemen doğmasına fırsat vermediği bebeğine gitti ve orada takıldı kaldı gene Anladı ki bu acı ve pişmanlık onun yakasını asla bırakmayacaktı Yaşamaya devam edecekti ama sürekli içini kemiren bir vicdan hesabı ile Camdan dışarıyı seyrediyordu Ağaçlar, evler sanki büyük bir süratle yanlarından geçip gidiyordu Hareket halinde olan onların içinde bulunduğu araba değil de dışarıda ki dünyaydı sanki Başını yavaşça sağ tarafa çevirdi Kucağındaki bebeğine sımsıkı sarılmış olan Sibel başını cama dayamış gözlerini kapamıştı… belki de uyumuştu kimbilir… -Kemal ! Kemal! dikkat et! Kır direksiyonu Kemallllllllllllllllllll! Frene basma frene basma gazdan çek ayağını!!! (DEVAM EDECEK) Hicran Akçakaya |
|