Sünnetin Önemi Nedir ,Niçin ? |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sünnetin Önemi Nedir ,Niçin ?Sünnetin Önemi Nedir ,Niçin ? Müslim, sünnetin ehemmiyetini şu şekilde özetler: Resûlullah (asm) ne zaman ve ne durumda ne söylemiş veya yapmışsa, bir peygamber olarak yapmıştır Yaptığı her iş ve attığı her adım; dalâlet ve kötülükten uzaktır Bütün söz ve fiilleri, Cenâb-ı Hakk'ın çizdiği çizgi üzerinde olmuş, onun gösterdiği sınırlar içinde kalmıştır Dolayısıyla, bütün insanlar Hazret-i Peygamber'in hayatının her anını kendilerine örnek almalıdırlar O'nun (asm) hayatı, canlı bir Kur'an-ı Kerim ve İlâhî kurallar bütünüdür Kur'an ve hadis kitaplarında, sünnete uymanın, dinin vazgeçilmez bir esası olduğunu kesin olarak ifade eden âyet ve hadisler pek çoktur Bunlardan bazıları şunlardır: Ayetler, Ey iman edenler! Allah'a itaat edin Peygamber'e ve sizden olan ulü'1-emre de itaat edin Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûl'e götürün Bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir" Tefsir alimleri "onu Allah'a ve Resulüne götürün" emrini, "Kur'an'a ve sünnete müracaat edin", şeklinde tefsir etmişlerdir Bediüzzaman Hazretleri bu âyetin tefsiri sadedinde şöyle buyurur: "Şu âyet diyor ki: Allah'a (celle celalühü) imanınız varsa, elbette Allah'ı seveceksiniz Madem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zâta benzemelisiniz Ona benzemek ise, ona tâbi olmaktır Ne vakit ona tâbi olursanız, Allah da sizi sevecek Zâten siz Allah'ı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin" İşte bütün bu cümleler, şu âyetin yalnız mücmel ve kısa bir mealidir Demek oluyor ki; insan için en mühim âlî maksad, Cenâb-ı Hakk'ın muhabbetine mazhar olmasıdır Bu âyetin nassıyla gösteriyor ki; o matlab-ı a'lânın yolu, Habibullah'a ittibadır ve Sünnet-i Seniyesine iktidadır" Mevdûdî sünnete teslim olma konusunda şu ifadelere yer verir: Hazret-i Resul'ün (asm) sünnetinden bir santim bile ayrılmak, Allah ve Resulü tarafından daha az sevilmeye sebep olabilir Aşk ve sevginin ilk şartı kayıtsız şartsız teslimiyettir Resûlullah'ı seven O'na tüm olarak teslim olmalı, itaat etmelidir Bu vesileyle Risale-i Nur Külliyatı'ndan Sünnete tâbi olmak ile ilgili bazı parçaları arz etmekte fayda görüyorum: “Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Sünnet-i Seniyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef ali, ahvalidir Bu üç kısım dahi, üç kısımdır: Feraiz, nevafil, âdât-ı hasenesidir Farz ve vâcib kısmında ittibaa mecburiyet var; terkinde, azab ve ikab vardır Herkes ona ittibaa mükelleftir Nevafil kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur Fiilinde ve ittibaında azîm sevablar var ve tağyir ve tebdili bid'a ve dalalettir ve büyük hatadır Âdât-ı seniyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise hikmeten, maslahaten,- hay a t-1 şahsiye ve nev'iye ve içtimaiye itibariyle onu taklid ve ittiba etmek, gayet müstah-sendir Çünki herbir hareket-i âdiyesinde, çok menfaat-ı hayatiye bulunduğu gibi, mutabaat etmekle o âdâb ve âdetler, ibadet hükmüne geçer Evet madem dost ve düşmanın ittifakıyla, Zât-ı Ahmediye (ASM) mehasin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine mazhardır Ve madem bil'ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir şahsiyettir Ve madem binler mu'cizatın delaletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemalâtının şehadetiyle ve mübelliğ ve tercüman olduğu Kur'an-ı Hakîm'in hakaikının tasdikiyle, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir Ve madem semere-i ittibaıyla milyonlar ehl-i kemal, meratib-i kemalâtta terakki edip saadet-i dâreyne vâsıl olmuşlardır Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktida edilecek en güzel numunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır Bahtiyar odur ki, bu ittiba-ı Sünnette hissesi ziyade ola Sünnete ittiba etmeyen, tenbellik eder ise, hasaret-i azîme; ehemmiyetsiz görür ise, cinâyet-i azîme; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalalet-i azîmedir "Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resûl-i Ekrem'in (ASM) sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm Herbir sünnet veya bir hadd-i şer'î, zulmetli dalalet yollarında güneş gibi parlıyor O yollarda insan, zerre-miskal o sünnetlerde! inhiraf ve udûl ederse; şeytanlara nıel'ab, evhama merkeb ehval ve korkulara ma'rez ve dağlar kadar ağır yüklen matiyye olacaktır" "Sünnet-i Seniye, edepdir Hiçbir mes'elesi yoktur ki altında bir nur, bir edep bulunmasın! Resûl-i Ekrerr Aleyhissalâtü Vesselam ferman etmiş: "Allah'a ve Resulüne itaat eden kimseler; nebiler, sıd-dıklar, şehidler, sâlihler ve Allah'ın kendilerine in'am ve ihsan-da bulunduğu kimselerle beraberdirler Onlar ne güzel arkadaşlardır" "Her kim Resule itaat ederse Allah'a itaat etmiştir" “Eddebenî Rabbî bi-ahseni tedibî” Yani: "Rabbim bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş" Evet siyer-i Nebeviyeye dikkat eden ve Sünnet-i Seniyeyi bilen, kat'iyyen anlar ki: Edebin enva'ını Cenâb-ı Hakk, habibinde cem'etmiştir Onun Sünnet-i seniyesini terk eden, edebi terk eder" “Sizden Allah'ı ve âhiret gününü dileyen ve çokça Allah'ı hatırlayanlar için Resûlullah'a tâbi' olmakta güzel bir istikamet vardır” Allah-u Teâla Hazretleri, Peygamberimizin (asm) ve onun Sünnet-i şerifinin ehemmiyetini bu âyetler ile altından bir kordon gibi işlemiştir Resûlullah fasm)'ın Sünnetine İmtisalı, Kur'an İle Hadis Arasında Kopmaz Bir Bağ Olduğunu Bildiren Hadisler: Ebu Dâvud, Irbâd b Sâriye'den rivayet etmiştir: Resûlullah (SA) bir gün bize namaz kıldırdı, sonra yüzünü bize çevirdi, öyle beliğ bir konuşma yaptı ki, kalpler ürperdi, gözler yaş döktü Dinleyenlerden bir adam, "Ya Resûlallah! Sanki bu veda eden birisinin konuşmasıdır O halde bize ne gibi şeyleri vasiyet edersin", dedi Resûlallah, "Size Allah'ın azabından korkmayı, rahmetinden ümit-var olmayı, siyah bir köle de olsa büyüklerinizi dinleyip itaat etmeyi tavsiye ederim Biliniz ki, aranızdan benden sonra yaşayacak olanlar pek çok ihtilaflar görecekler O zaman benim sünnetime ve doğru yolda giden râşit halifelerimin sünnetine sarılınız Sadece bunlara yapışınız Sakın başka yollara sapmayınız Dinde yeni işler yapmaktan şiddetle sakınınız Çünkü dinde yapılacak her yenilik bid'at, her bid'at ise sapıklıktır Sapıklığın her çeşidi insanı ateşe iter" buyurdular Müslim, Câbir (ra) den rivayet etmiştir: Resûlullah (asm) konuştuğu zaman -sanki akşama sabaha düşmanın geleceğini ihtar eden bir kumandan gibi- gözleri kızarır, sesi yükselir, gazabı artardı Bir defasında şehadet parmağı ile ortanca parmağını uzatarak şöyle dedi: "Kıyametle aramda şu iki parmak arasındaki kadar mesafe kaldığı bir sırada ben gönderildim Şüphesiz sözlerin en hayırlısı Allah'ın kitabı, yolların en hayırlısı da Muhammed'in yoludur İşlerin en kötüsü, dinde yapılan mesnetsiz yeniliklerdir Dinde yapılan her yenilik bid'attır ve her bid'at da sapıklıktır" Buhari ve Müslim, Enes (ra) den rivayet etmişlerdir: Resûlullah (asm), "Sizden hiç biriniz -ben kendisine babasından, evladından ve bütün insanlardan daha sevgili oluncaya kadar- iman etmez" buyurmuştur Hazret-i Peygamber: "Allah-u Teâla'nın rahmeti benim vekillerim üzerine olsun" diye buyurmuş "Vekilleriniz kimlerdir?" diye sorulunca, "Sünnetimi yaşatıp Allah-u Teâla'nın kullarına öğretenlerdir", cevabını vermişlerdir "Musa ibn-i İmran zamanımda bulunmuş olsaydı bana tabi olmaktan başka bir şey yapamazdı" buyuran Seyyidi'l-Mürselin hem sünnetin ulviyeti ve kutsiyetini hem de kendine tabi olmanın vücubiyetini veciz bir ifade ile ortaya koymaktadır Demek oluyor ki, Hazret-i Musa gibi kitap sahibi bir peygamber için dahi bütün kamillerin en ekmeli olan Peygamber Efendimize (asm) tâbi olmaktan başka bir çare olmadığı halde, bizim gibi sıradan ve günahkar ümmetin böyle bir Peygamber-i Alişan'ın sünnetine tâbi olmamız, bizim için ne kadar büyük bir saadet ve bir bahtiyarlık olduğu anlaşılır "Nebinizin sünnetini terk ederseniz, dalalete düşersiniz" "Bir kimse benim getirdiğime değil, hevasına tabi olursa gerçek mü'min olamaz" "Sünnetimi terkedene Allah ve ben lanet ederiz" "Sünnetimden yüz çeviren benim yolumu takip etmiş değildir" "Bizim yolumuza uymayan bir işi yapanın bu ameli merduttur" Bunlar, bu konuda vârit olan âyet ve hadislerden bir nebzedir Kur'an'da ve hadis kitaplarında sünnete sarılmanın, dinin vazgeçilmez bir esası olduğunu kesin olarak ifade eden âyet ve hadisler pek çoktur Hal böyle olunca "yalnız Kur'an ile amel edelim" iddiası ciddiyetten uzaktır Samimi Müslümanlar bu tür iddialara kulak vermezler Mehmet Kırkıncı |
Sünnetin Önemi Nedir ,Niçin ? |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sünnetin Önemi Nedir ,Niçin ?Sünnete uymanın önemi Sual: Sağ veya sol ayakla girilir, sağdan başlanır, teke riayet edilir gibi şeylere önem vermenin iyi olduğu söyleniyor Bunları yapmazsak günah mı olur? Ne diye bu konular üzerinde duruluyor? CEVAP Bunlara âdetle ilgili sünnet denir Bunları yapmamak günah olmaz Hatta mekruh bile değildir Ancak, âdete bağlı şeylerde de Resulullaha uymak, dünya ve ahirette, insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar Her işte Peygamber efendimize uymaya çalışmak, hep Onu hatırlamak, Onunla rabıta kurmak gafletten kurtulmaya sebep olur Müslüman her işte şuurla hareket etmeli, adımını nasıl attığını nereye attığını bilmelidir Nereye hangi ayakla girilip hangi ayakla çıkılacağının şuurunda olmalıdır Mutlak müctehid olan imam-ı Süfyan hazretleri, bir gün camiye girerken, şuursuzca adımını içeri atıyor, sonra bunun farkına varıp kendi kendine diyor ki: (Buraya bir hayvanı, bir öküzü de koysak ya sağ ayakla veya sol ayakla girer Senin hayvandan farkın olmalıydı, hangi ayakla girdiğine dikkat etmeliydin Bundan sonra senin adın sevr = öküz olsun) Gerçekten de öyle oluyor Bugün bütün kitaplarda bu büyük zatın adı imam-ı Sevri olarak meşhurdur O halde her işte Resulullahın sünnetine uymaya çalışmalı Sünnete uymak için, iyi, temiz işlere sağdan başlamalı, bir şey alırken teke riayet etmeli, yani 1,3,5,7 gibi tek olmasına gayret etmeli Camide, evde, otobüste sağ tarafı seçmeli Mümkünse kıbleye karşı oturmaya çalışmalı Elimiz temiz de olsa, yemek yiyeceğimiz zaman elimizi yıkamalıyız Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmeliyiz Manevi temizlik gibi, maddi temizliğe de riayet etmeliyiz Abdest alırken misvakla dişlerimizi temizlemeliyiz En az haftada bir Cuma günü gusletmeliyiz Her hafta saç, sakal, tırnak kesmek, koltuk, kasık temizlemek sünnettir Daha fazla geciktirmemelidir Kırk günü geçirmek ise günah olur Resulullaha uymak için Peygamber efendimizden bin kadar mucize görüldü Bu mucizelerin en kıymetlilerinden biri de, edepli ve güzel huylu olması idi Resulullaha uymak için şunları da yapmaya çalışmalıyız: Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam vermeliyiz Tokalaşmak için, önce biz elimizi uzatmalıyız Günah olmayan her davete gitmeliyiz Herkesle iyi geçinmeye, güler yüzlü, tatlı sözlü olmaya çalışmalıyız Resulullah efendimiz, kendisine hizmet edenlere de çok iyi davranırdı İnsanların başında bulunan kimsenin, Resulullah efendimize uyarak, bunlardan gelen her türlü sıkıntılara katlanması gerekir Zaten sıkıntıya katlanmak, herkes için iyi bir huydur Ama âmirlerin katlanması ise daha güzel olur Herkese iyilik etmeliyiz Nazik ve cömert olmalıyız İsraftan kaçınmalıyız İnsanlara acımalıyız Bir kişinin bile Cehenneme gitmesine razı olmamalıyız Herkese uygun bir din kitabı hediye etmeye çalışmalıyız Kimseden bir şey beklememeliyiz Az konuşmalıyız, dinlemesini bilmeliyiz Resulullah efendimizin güzel huyları pek çoktur Her Müslümanın bunları öğrenmesi ve bu güzel huylarla ahlaklanması gerekir Böylece, dünya ve ahirette felaketlerden, sıkıntılardan kurtulmak ve O iki cihan efendisinin şefaatine kavuşmak nasip olur Sual: Peygamber efendimizin peygamberliğini kabul eden, fakat ona uymayan Cennete gider mi? CEVAP M Masum hazretleri buyuruyor ki: (En büyük saadet, iki cihanın en üstün insanı olan Muhammed aleyhisselama tâbi olmaktır Cehennem azabından kurtulmak için, Allahü teâlânın seçtiği sevdiği insanların reisine uymak gerekir Cennet nimetlerine kavuşmak, Ona tâbi olanlara mahsustur Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, Ona tâbi olmak şarttır Ona uymayanların tevbeleri, zühdleri, tevekkülleri ve duaları kabul olmaz Onun yolunda olmayanların zikirleri, fikirleri, şevkleri ve zevkleri kıymetsizdir Peygamberler, Onun hayat veren deryasından bir kadehe kavuşmakla, o derecelere yükselmişlerdir Evliya, Onun sonsuz bahrinden bir yudum içmekle muradlarına ermişlerdir Yer yüzündeki melekler, Onun hizmetçileri, göklerdekiler, aşıklarıdır Her şey, bütün varlıklar, Onun şerefine yaratılmış, bütün varlıklar, Onun mübarek ruhundan feyz almışlardır Allahü teâlânın varlığını O açıklamış, her şeyin yaratanı, Onun rızasını almak istemiştir Ona ve Onun Âline ve Eshabına bizden dualar olsun O yüce Peygamber, hepimizden razı olsun!) [c1, m10] [Ey saadete kavuşmak isteyen akıl sahipleri! Bütün gücünüzle Ona tâbi olmaya çalışınız! Bu devlete, bu nimete mani olan her şeyden kaçınız! Harikalar gösteren bir din yobazını ve yüksek mevkiler, diplomalar ele geçirmiş olan bir fen yobazını, yani Ona tâbi olmak şerefinden mahrum olan bir cahili, bir gafili görürseniz, bunun sözlerinin, yazılarının, radyolardaki, televizyonlardaki saçmalarının, yalanlarının, insanı felakete sürükleyeceğini ve hiç böyle gösteriş yapmayan, fakat çok dikkat ile ve titizlikle Ona tâbi olana inanmanın, Onu sevmenin, felaketlerden kurtarıcı çok kıymetli ilaç olduğunu biliniz!] Sual: Allahı sevmiş olmak için Resulünü de sevmek gerekir mi? CEVAP Allahü teâlânın sevgili Peygamberine uymadıkça, Allahü teâlâyı sevmek saadetleri ele geçemez Kur'an-ı kerimde mealen, (Allahü teâlâyı seviyorsanız, bana tâbi olunuz! Bana uyanları Allah sever!) buyuruldu (A İmran 31) Allahü teâlâ, Habibine böyle demesini emir buyurmaktadır Saadete kavuşmak isteyen kimse, bütün âdetlerini, ibadetlerini ve alışverişlerini Onun gibi yapmaya çalışmalıdır! Bu dünyada, bir kimsenin sevdiğine benzemeye çalışanlar, bu kimseye sevimli ve güzel görünürler Bu kimse, onları da çok sever, beğenir Bunun gibi, sevgiliyi sevenler, her zaman sevilir Sevgilinin düşmanları, sevenin de düşmanları olur Bundan dolayı, görünen ve görünmeyen bütün iyilikler, bütün üstünlükler, ancak o yüce Peygamberi sevmekle ele geçebilir Yükselebilmenin, ilerlemenin ölçüsü, bu sevgidir Allahü teâlâ, sevgili Peygamberini, insanların en güzeli, en iyisi, en sevimlisi olarak yarattı Her iyiliği, her güzelliği, her üstünlüğü Onda topladı Eshab-ı kiramın hepsi, Ona aşık idiler Hepsinin kalbi, Onun sevgisi ile yanıyordu Onun ay yüzünü, nur saçan cemalini görmeleri, lezzetlerin en tatlısı idi Onun sevgisi uğruna canlarını, mallarını feda ettiler Allahı seviyorum diyenlerin, Eshab-ı kiram gibi olmaları gerekir Seven bir kimse, sevdiğinin sevdiklerini de sever Sevdiğinin düşmanlarına düşman olur Bu sevmek ve düşmanlık, bu kimsenin elinde değildir Kendiliğinden hasıl olur Bu kimse, sevmesinde ve düşmanlığında deli gibidir Bunun içindir ki, (Bir kimseye deli denilmedikçe, bu kimsenin imanı tam olmaz!) buyuruldu Kendisinde bu delilik bulunmayanlar, sevmekten mahrumdurlar Düşmanlık etmeyince, dostluk olmaz! Seviyorum diyebilmek için, sevgilinin düşmanlarına düşman olmak gerekir Sual: Mühim meseleler varken mekruhla, sünnetle uğraşmak doğru mudur? CEVAP Sünnetin dinimizdeki yeri büyüktür Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez) [Necm 3,4] (Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7] Hanefi bir kimse, ağzına burnuna su alıp denize girse veya duş altında yıkansa, gusletmiş olur Ancak bir mazeret olmadan sünneti terk etmemelidir Dinimiz her şeyin en iyisini, en güzelini bildirmiştir Bir kimse, madem ki gusledecektir, bunu en güzel şekilde yani Resulullah efendimizin sünnetine uygun olarak yapmalıdır Mübarek ve temiz işleri yaparken sağdan başlamak sünnet-i zevaiddir, yani müstehaptır Müstehabı terk etmek günah olmaz Mesela camiye sağ ayakla girmek müstehaptır Bir kimse, sol ayağı ile camiye girse, günah işlemiş olmaz Fakat bir başkası, (Sağ ayakla camiye girmek sünnettir, niçin sol ayakla girdin?) dese, o kimse de, (Sünnetse, sünnet, nolacak yani) diye cevap verse, niyeti sünnete önem vermemek ise küfre düşer Başka bir kimseye, (O işi yapma, mekruhtur) dense, o da, (Nolacak yaparsam) diyerek mekruha önem vermezse Müslümanlıktan çıkar Çünkü sünneti ve mekruhu bildiren Muhammed aleyhisselamı küçültmüş, Onu beğenmemiş olur Peygamber efendimizi beğenmemek, Onu Peygamber olarak gönderen Allahı beğenmemek olur Bir kimse, müstehapları yapmasa da, mekruh işlese de, bunların önemini inkâr etmemelidir Farzlar da böyledir Bir farzı yapmayan Müslümanlıktan çıkmaz Fakat, (Nolacak farzsa farzdır) diyerek önemini inkâr ederse imanı gider (Hadika) Sual: Bir yazar, "Farzla birlikte sünnet kılmak şirktir Aslında sünnetle iştigal eden müşrik olur" diyor Sünnet namazlar da Allah için kılınmıyor mu? Peygamber efendimiz sünnet namazları kıldığı için -hâşâ- Ona müşrik mi denmek isteniyor? Sünnetlerin kılınmasını, sünnetlere uyulmasını Allah emrediyor mu? CEVAP Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın bildirdiklerinden başka şey söylemez, başka yol tutmaz Peygamber efendimizin kıldığı namazlar da, bizim kıldığımız sünnetler de Allah için kılınan namazlardır Allah için kılınan sünnetlere, nafile namazlara şirk demek, Allahın Resulüne uyana müşrik demek olur Peygamber efendimizin yanlış bir şey söyleyeceğini düşünmek, Allahü teâlânın kelamını inkâr olur Çünkü Allahü teâlâ, (Resulüme uyan kurtulur) buyururken, buna inanmamak Allahı inkâr etmek olur [Geniş bilgi için diğer maddelerdeki yazıları okuyunuz] Bu din edep dinidir Sual: "Peygamberimizin yaşadığı zaman ve koşullarla ilgili boyutu yöresel olup, evrensel değildir Bunun için Peygamberimizin kendi örf-âdetleri ve o zamanki uygulamaları din açısından bizi bağlamaz" demek caiz midir? CEVAP Bizi bağlamaz sözü çok çirkin ve nahoştur Çünkü imam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: Peygamber efendimizin âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir Her ülkenin âdeti başka başkadır Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de [bir mazeret yoksa] Resulullaha tâbi olmak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar (Mekt 2/55) Bu din edep dinidir Sualdeki çirkin ifadede her ne kadar örf ve âdetler kastediliyorsa da, Allahü teâlâya ve Onun âlemlere rahmet olarak gönderdiği Resulüne karşı edebi muhafaza etmeli Muhatap şu veya bu zât değil, Allah ve Resulüdür Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki: (Resulullahta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır) [Ahzab 21] (Resulüm, kendi arzusu ile konuşmaz Onun [dini hükümlere ait her] sözü vahiydir) [Necm 3, 4] (Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik) [Enbiya 107] (Resulüm de ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31] Böyle yüce bir Peygamberin, sünnet-i zevaid olarak yaptıkları, giyiniş şekli, yürümesi, konuşması, sakal bırakması, sarık sarması, sağdan başlaması gibi âdetleri bizi bağlamaz demek çirkin bir söz değil midir? |
|