Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hanının, insanları, şeker, şekerci

Şekerci Hanı'nın Şeker İnsanları

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şekerci Hanı'nın Şeker İnsanları



Dünyanın en güzel en şirin şehirlerinden biri olan “Aziz İstanbul” aynı zamanda mektepler, medreseler, camîler, çeşmeler, hanlar, hamam­lar kentidir İşte bu hanlardan biri de Fatih Malta Çarşısı'nda arz-ı endam eden meşhur Şekerci Hanı'dır Adına efsâneler uyduru­lan, fakat kim tarafından ne zaman yaptırıldığı bil­inmeyen yüz odalı Şekerci Hanı, bir zamanlar kültür dünyamızın seçkin şahsiyetlerine ev sahipliği yapmıştır Geçen gün önünden geçerken tarihi duvarlarında yankılanan mâziye ait sesleri kulak­larım duyar gibi oldu, gözlerim yaşla doldu; aman Allah'ım, görmesini bilenler için dünyada ibret tabloları ne kadar boldu

Âsım Sönmezin 6 Nisan 1972 tarihli Hayat dergisinin 15 sayısında yayımlanan hâtıralarından öğrendiğimize göre, Şekerci Hanının müdavimlerinden biri de Osman Kemâlî Efendi idi Âmâlar şeyhi olan bu zâtın, maddî gözleri doğuştan kapalı, iç gözü ise sonuna kadar açıktı Necip Fâzıl, Cemil Meriçten bahsederken “Allah'ın, iç gözü daha iyi görsün diye dış gözünü kapadığı gerçek ve sahici münevver” diyor İşte, Osman Kemâlî Efendi de gerçek ve sahici münevverdi Üstelik bu münevverliği kendine münhasır kalmıyor, etrafındakileri de tenvîr ediyordu Ne mutlu o kimselere ki hem aydınlanırlar, hem aydınlatırlar

Ali Kemâlî Efendi'nin en belir­gin özelliği Hanedan-ı Ehl-i Beyte duyduğu büyük, çok büyük sevgi ve muhabbetti O, ehl-i beyt halkının mücessem bir temsil­cisiydi Başta “Aşk Sızıntıları” ve “İrfan Sızıntıları” olmak üzere diğer bürün kitapları; Hazreti Ali Efendimize Onun pâk ve nezih duygu ve muhabbetin çarpıcı rablolarıyla doludur Ali Kemâlî merhum 1901 yılında İstanbul 'a geldi Bir süre Ramide bostan bekçiliği ve Bayezid Cami­i'nin avlusunda arzuhalcilik yaptıktan sonra kendisi­ni Erzurumdan tanıyan Fatih müderrislerinden Hacı Hazmi Efendinin ısrarıyla Fatih Camiinde mesnevî dersleri vermeye başladı İsmail Hakkı gibi büyük bir âlimin rahle-i tedrisinde bulundu Ondan da icazet aldı

Mecelle şârihliğinden mesnevî hocalığına kadar her sahada yoğun bir faaliyet gösteren, ziyaretine gelenleri mutlaka güler yüzle Karşılayan ve onlara Ehl-i Beyt sevgisini aşılayan Ali Kemâlî Efendi, 10 Ocak 1954te Hakk'a yürüdü Eyüp Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra, Edirnekapı mezarlığında Rahmet-i Rahmana tevdî edildi Kabir taşındaki kitabe şöyledir:

Cismim ruha döndü elhamdülillah

Her şey fenâ bulur, Bâkîdir Allah

Hakdır, Muhammed'dir, hem Resûlüllah
Ben Âl-i Âbânın Kıtmiyri idim

Eskiden Şehzâde Camiinin bitişiğinde “Âmâlar Medresesi” vardı Kanûnî Sultan Süleyman zamanında vakfedilen bu medresede âmâlar ikamet ediyor­lar, yiyecek, giyecek ihtiyaçlarını gideriyorlar, yatıp kalkıyorlardı Daha sonraki yıllarda, vakıf şart­larına riayet edilmediği için zavallılar oldukça zor durumda kalmışlardı Ali Kemâlî Efendi, Sultan Abdülhamid Han'a müra­caat etmiş, amaların içinde bulun­duğu perişan hali dile getirmişti Padişah bir fermanla vakfı yeniden ihya etmiş, Efendiyi de âmâlar şeyhi olarak görevlendirmişti Ne yazık ki Talat Paşanın içişleri bakanlığı, Mustafa Efendinin şeyhülislamlığı zamanında Âmâlar Medresesi lağvedildi

Ali Kemâlî Efendi diyor ki: “İstanbul'da kendi kendime dolaştığım günlerdi Rahmi köyünde Ahmet Efendi isminde birisiyle tanıştım Bu adamın köye yakın bir tarlası vardı Kendisi oldukça hayırsever bir kimseydi Yerim yurdum olmadığını öğren­ince beni tarlasındaki kulübesinde misafireten yatırdı Ben de onun bu iyiliğine karşı boş durmadım Yirmi dönüme yakın tarlayı baştan başa kirişme ettim (Toprağı der­ince kazarak altını üstüne getirdim) İlk zamanlar gündüz­leri çalışıyordum Fakat oradan gelip geçen halkın; “âmâ adama bakın, tarlada nasıl çalışıyor” diye birbirlerine göstermelerinden ve başıma toplanmalarından usandığımdan geceleri çalışmaya başladım Gündüzleri de kulübede istirahat ediyordum

Nihayet felek onu da çok gördü Oradan da ayrıldım

Şehzâdebaşı'nda âmâlara mahsus imaret vardı, oraya gittim Orada padişahın iradesi gereği, yüz âmâ bulunuyor, bunlara her gün fodla ve çorba veriliyordu Bu yüz kişiden geriye kalanlar da mülâzım[1] kaydediliyordu

Yüz kişiden biri vefat edince mülâzımlardan biri onun yerine alınıyordu Ben de evvelâ mülâzım olarak yazıldım Fakat müess­esedeki yolsuzlukları gördükçe duramıyordum Bir selâmlık resminde padişaha arzettiğim istidâ (dilekçe) üzerine “Mâbeyn” vasıtasıyla saraya dâvet edildim Ve Sultan Abdülhamidin huzu­runa çıktım Âmâların senelerdir nasıl haksızlığa uğradığını ve cedd-i âlileri cennetmekan Sultan Süleyman Han hazretlerinin âmâlara duyduğu şefkatten ve merhametten dolayı kurdurduğu bu büyük tesisin ve vakfın zaman­la ihmale uğrayarak perişan olduğunu ve acınacak bir hale geldiğini anlattım Verdiğim bu izahtan dolayı memnun olan ve vakfın bu hale gelişinden üzülen padişah, imaretin tamir ve ihyâ edilmesini, benim de âmâlar şeyhliğine tayinimi irade buyurdu

Şam'da ceza reisi olarak bulun­duğu sıralarda tanıdığım Hayri Bey, ve Selânik'te bulunduğum sıralarda kâtip diye tanıdığım Talat Bey (paşa) Meşrûtiyet'ten sonra biri Şeyhülislâm, diğeri de dahiliye nazırı olmuşlardı Her ikisiyle de çok sevişirdik O kadar ki Talat Bey bana “Baba” diye hitap ederdi Bunların içinde bulundukları hükümet, âmâlara mahsus bir müesseseyi lağvetmeye karar verir Fakat her ikisi de beni çok sevdiklerinden, bu işi ben burada olmadığım bir sırada yapılmasının uygun olacağı hususunda mutabakata vardıklarından bir bahaneyle beni Erzuruma gönderdiler Ve ben oradayken bu büyük ve önemli vakfı lağvettiler”[2]

İşte bu Osman Kemâlî Efendi o devrin bir nevi kültür akademisi olan Şekerci Han'ına gelir, elinde­ki âsâ ile esnafı selâmlardı Ayrıca hanın tam karşısında bulunan Darüşşafakalı mûsıkî üstadı Sakallı Kazım Bey'in topluluğuna katılırdı

Kandilli Rasathanesinin kuru­cusu ve müdürü Fatih Hoca da Şekerci Hanının müdavimleri arasında bulunuyordu Yıllarca medrese tahsili gören; sarığıyla, cübbesiyle dârülfünuna (üniversit­eye) devam eden Fatih Hoca son derece sempatik bir insandı Ve o zamanlar büyük bir şöhret kazanmıştı Hava durumundan, yağmurdan kardan hep o sorumlu tutuluyordu

Ünlü karikatürist Cemal Nadir bir karikatür çizmişti Yağmurdan sırılsıklam olan bir vatandaş, yumruğunu Kandilli Rasathane­sine doğru sallıyor: “İlahi Fatih Hoca! Allah'ından bul e mi? Hani hava güllük güneşlik olacaktı?'' diye bağırıyordu

Yine Asım Sönmez'in hatıralarında okuduğumuza göre Fatih Hoca Şekerci Hanına devam ettiği sırada bir gün “Bir feza hadisesi olacak” der, aradan bir kaç hafta geçtikten sonra Yıldız Camiinden çıkarken Sultan Abdülhamid'e bomba atılır Tabii ki Hoca hemen yakalanır, aylarca tutuklu bırakılır Neden sonra Malta Çarşısı esnafının şahitliği ve kefaleti sayesinde kurtulur

Şekerci Hanı'nın mecburi mis­afirlerinden biri de Neyzen Tev­fik'tir Neyzen'in içkiyi iyice kaçırdığı bir sırada Mehmet Akif bir tedbir düşünür; -belki ıslah olur diye-­ kendisini adı geçen hanın bir odasına yerleştirir Neyzen bir ara içkiye tövbe eder, ama aradan çok geçmeden tövbesi­ni bozar, “huylu huyundan vazgeçmez” sözüne uygun olarak tekrar işrete başlar Akif bu olaya Safahat'ında yer verir ve şu mısraları söyler:

Bir ömürdür içiyorsun, bırak artık şunu der
Derviş Ahmet bu celâletle hemen tövbe eder

Böyle bir tövbe ki, binlikleri çarpar duvara
Tas, çanak, testi perişan ser­ilir tahtalara

1907 yılının bir kış mevsiminde Van'dan İstanbul'a gelen Bediüzzaman Said Nursî hazretleri de Şekerci Hanı'nın bir odasına yerleşir Ve kapısına şöyle bir levha asar: “Burada her soruya cevap verilir, her müşkil halledilir, fakat soru sorulmaz!” Bu ilan o zamanlar Şekerci Hanı'na devam eden herkesin dikkatini çeker İlim adamlarını, medrese mensuplarını büyük bir hayrete düşürür Bediüzzaman'ı merak edenlerin sayısı gittikçe çoğalmaya başlar İşte bunlardan biri de, daha sonra­ki yıl1arda Diyanet İşleri Müşavere Kurulu üyeliği yapan Hasan Fehmi Başoğlu'dur Adı geçen zat olayı şöyle anlatır:

“Ben Meşrutiyet devrinde Fatih medresesinde okurken Bediüzzaman adında bir gencin İstanbul'a gelip bir handa yerleştiğini, hatta odasının kapısına 'Burada her müşkil hal1edilir Her meseleye cevap ver­ilir Fakat sual sorulmaz' diye levha astığını işittim Böyle bir iddia sahibinin ancak mecnun ola­bileceğini düşündüm Bediüzza­man hazretleri hakkında tevaî edi­legelen sitayişkâr tavsiyeler, cemaatlerle ulema ve talebe gru­plarının kendisini ziyaretlerini ve hayranlıklarını işittikçe, bende de bir ziyaret arzusu uyandı Ve kat'î karar verdim ki, en güç ve ince mes'elelerden sual1er tertip edip sorayım Ben de o zamanlar medresenin ileri gelenlerinden sayılıyordum Nihayet bir gece ilahiyat ilimlerinden bahseden gayet derin ve birkaç kitapta ifade edilebilen bazı mevzular seçerek sual halinde hazırladım Ertesi gün kendisini ziyarete gittim Sualleri­mi tevcih ettim Aldığım cevaplar çok acayip ve harika olmuştu Sanki o akşam beraber imişiz ve kitaba beraber bakıyormuşuz gibi suallerimin cevaplarını tam olarak verdi Ben tamamen mutmaîn oldum ve yakînen anladım ki, onun ilmi bizim gibi kesbî değil, vehbîdir

Sonra bir harita çıkararak Şark'ta darülfünun açılması icabet­tiğini ve bunun ehemmiyetini izah etti O zaman Şark'ta Hamidiye Alayları vardı O suretle idare ediliyordu Şarkın bu şekilde idare tarzının noksaniyetlerini ifade ile maarif, sanat ve fen noktasından Şark'ın uyandırılması lazım geldiğini muknî olarak bize izah ile bu gayesinin tahakkuku için İstanbula geldiğini anlattı Diyor­du ki: “Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir Aklın nûru fünun-u medeniyedir ''3

Şekerci Hanının kitabı yazılmalıdır!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.