Mustafa Kemalin Unutmak İstediği Mektup |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mustafa Kemalin Unutmak İstediği MektupNutuk tartışılamaz mı? Galiba öyle… İş gelip oraya dayanıyor çünkü ve Cumhuriyet tarihinin hangi muhataralı konusuna el atılsa Gazi Mustafa Kemalin (1927de Arap elifbasıyla yapılan ilk neşrinde henüz soyadı kanunu çıkmadığı için Atatürkün ismi bu şekilde geçiyordu) Nutuk metni bir tür “ön alıcı kalkan” yahut “koruyucu ikon” gibi çıkartılıyor savaş meydanına Daha doğrusu ondan işlerine gelen kısımlarını makaslayıp seçme kanıtlar devşirerek hasım cepheye mancınıkla yolluyor malum çevreler Bunu Deniz Baykal da yaptı Süleyman Demirel de Demirel üstelik Temmuz 2005te yaptığı açıklamada Türkiyenin en az 100 yıl daha “Atatürk referansı”na ihtiyacı olduğunu eklemişti sözlerine Kaynak : ************ - Mustafa Kemalin unutmak istediği mektup Varsayalım ki üniversitede doktora yapıyorsunuz Dersinizin adı “Türk Dış Politikası Analizi” Analiz yani bir meseleyi unsurlarına ayırıyor tahlil ediyorsunuz Diyelim ki Atatürk dönemi dış politikasını inceliyorsunuz ve konu yabancı sermayeye geliyor Şimdi Atatürkün hem yabancı sermayeye karşı hem de taraftar olduğu konuşmalar var Avrupadan bize fayda gelmez de diyor 1927de “ecnebi sermâyedârânının muâvenetlerini maal-memnûniye (yabancı sermaye sahiplerinin yardımlarını memnuniyetle) kabûl ederiz” (Nutuk I s 27) de Peki nasıl çıkacaksınız bunun içinden? Üstelik başka kaynaklar ve hatıratlar o günleri farklı açılardan anlatıyor ama hocanız “Arkadaşlar bunların cemi cümlesi Nutuka aykırı” dedi miydi akan sular duruyor Çaresiz kolunuz kanadınız yanınıza düşüyor Hocanıza “Biz tarihte geçen olayları mı analiz edeceğiz yoksa Nutuku mu doğrulayacağız?” diye soramıyorsunuz Neden? Çünkü viran olası okulda diplomanın ucu var Özgürce tartışılıp bilgi üretilmesi gereken aydınlanma ocaklarımız okullarda böylece bir kitabın dogma gibi kabul ettirilmeye çalışılması karşısında bütün öğrenme hevesleriniz kursağınızda not defterinize dönüyor ve hocanız ne buyurursa hafızanızın geçiçi cebine aktarıp ezber hafakanlarına gömülüyorsunuz ister istemez Bütün bu gelişmeleri sanki önceden sezmiş olan Kâzım Karabekir Paşa üşenmemiş ve Nutuka bir reddiye kaleme almış Tabii evine yapılan baskında diğer 40 kitabının başına geldiği gibi orijinali alınıp bilinmeyen bir yere götürülmüş Kaçın kurası olduğunu bildiğimiz Paşanın birkaç nüsha çoğaltıp sağa sola dağıtması sayesinde diğerleri gibi bu eserine de sahibiz bugün (Emre Yayınları tarafından 12 cilt halinde neşredilmiştir: Nutuk ve Karabekirden Cevaplar İstanbul 1997) Bu tür eserler ortaya çıktıkça Nutuka alternatif bir tarihin yazılması da mümkün hale gelmiştir Nutukun tarihçilerin elini kolunu bağladığı ve belgeleri belli bir görüş doğrultusunda kullandığı için işlerini zorlaştırdığı itirafınıda bulunan bir başka yazar ise sanıldığı gibi Kemalizme karşı cepheden biri değil bizzat Kemalist çevrenin en yılmaz müdafilerindendir: Adı: Falih Rıfkı Atay Bugün daha çok Çankaya adlı kitabından tanıdığımız Atayın 22 Haziran 1957 günü Dünya gazetesinde yazdığı bir yazıda “Keşke Atatürk Nutuku yazmasaydı” dediğini biliyor muydunuz? (Geniş bilgi için Küller Altında Yakın Tarih (Timaş) adlı kitabıma bakılabilir) Pek çok başka örnek verilebilirdi ama biri İstiklal Harbinin içinde bulunmuş ve Cumhuriyete giden çizgiye destek vermiş öbürü de Cumhuriyet yıllarında Mustafa Kemalin en yakın çevresinde yer almış bu iki önemli ismin görüşü Nutukun Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet tarihleri için neden “master yorum” olamayacağını tarihçiler için farklı yönelişlerin önüne bir engel gibi konulamayacağını daha doğrusu konulmasının bilimsel ve tarihsel olarak uygun olmayacağını yeterince göstermiş olmalıdır Ancak ben burada durmayacak ve bir adım daha atacağım izninizle Artık Nutukun kendi içerisindeki çelişkileri de konuşma zamanı gelmiştir Bunları konuşmazsak yine Nutuk metni etrafında örülen o günler için belki anlamlı ama bugün için epeyce dar kalan tarih bakışını aradan geçen 80 yıla rağmen aşamayız Nutuk aşılamaz mı peki? Bunu söyleyenler onu bir tarih metni olarak görmüyor kutsal bir metin katına çıkarıyorlar bana kalırsa Düşüncemi şöyle özetleyeyim: Nutuk kutsal bir metinse tarih metni değildir bir tarih metniyse kutsal metin değildir Ya ona inanacaksınız ya da tartışacaksınız Ben ikincisini yapmaya çalışıyorum Tabii aynı zamanda yazarına hakaret etmeden de bir metnin eleştirilebileceğini göstermek istiyorum Yazdıklarımızdan kendilerince “ganimetler devşirmek” isteyen zevata da şunu hatırlatalım ki burada bir tarih metnini “analiz” ediyoruz sadece Tutarlılığını sorguluyoruz En çok sözü edilen ama en az okunan bir temel kitabın satır aralarına girmemizin tek gerekçesi anlamak Hap gibi yutmak veya okumadan küfretmek bizim kârımız olmamalı SİVAS KONGRESİNDE AMERİKAN MANDASI İSTENDİ Mİ? Sivas Kongresi tutanakları incelendiğinde 11 Eylül'deki kapanışa doğru “manda” tartışmasının kızıştığı görülür Eski Sadrazam İzzet Paşanın “Amerikan mandası” önerisi İstanbul'dan Sivasa da sıçramış ve yoğun müzakereler yaşanmıştı Özellikle Kara Vasıf Rauf (Orbay) ve Refet (Bele) beyler tarafından ciddi ciddi gündeme getirilen Amerikan mandacılığının o günlerde pek bir taraftar bulduğunu gözlemliyoruz İster taktik gereği isterse samimi olarak istensin Amerika gibi güçlü ve tarafsız bir devletin yardımının arzulandığı açıktır Nitekim Sivas Kongresi kararlarından 7 madde manda konusundaki tartışmaların net bir yansıması olarak karşımıza çıkar: “Madde 7 Milletimiz asrî gayeleri tebcil ve fenni sınai ve iktisadî hal ve ihtiyacımızı takdir eder Binaenaleyh devlet ve milletimizin dahili ve harici istiklali ve vatanımızın tamamiyeti mahfuz kalmak şartıyla altıncı maddede musarrah hudud dahilinde milliyet esaslarına riayetkâr ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen her hangi devletin fenni sınai iktisadi muavenetini memnuniyetle karşılarız” (Nutuk I s 67) Şimdi bu maddede masumane bir edayla bize bakan “her hangi devlet” hangisidir veya hangisi olabilir? Uluğ İğdemirin yayına hazırladığı ve Türk Tarih Kurumunun yayınladığı Sivas Kongresi tutanaklarını inceleyince görüyoruz ki bu devlet kesinlikle Amerika Birleşik Devletleridir Ancak Gazi Nutukda bunu sert bir dille inkâr etmiş ve hatta “manda”nın söz konusu olmadığını söylemiştir (yumuşatılmış ifade müzâherettir) Ona göre bu madde ecnebi sermayeye yönelik bir davetten ibarettir Ancak gerek Rauf Orbayın hatıralarına gerekse Kâzım Karabekirin yukarıdaki eserine bakıldığında bu “her hangi devlet”in ABD olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır Peki Gazi Mustafa Kemal 1927de 8 yıl önceki bu önemli ayrıntıyı neden unutturmak çabası içine girmiştir? İnkılap tarihçilerimizin zahmet edip cevaplandırması gereken çetin bir sorudur bu Kendi payıma bu sorunun cevabını yine onunla alakalı bir başka ayrıntı üzerinden vereceğim Yani 9 Eylül 1919 tarihli o meşhur mektup üzerinden Sivas Kongresi sırasında Amerikan mandası fikri o kadar taraftar toplamıştır ki başlarda mandaya taraftar olan Rauf Bey son anda fren koyup da önce bir mektup yazılarak bir ABD heyeti davet etme fikri kabul görmese belki de tamamen mandacı bir karar çıkacaktır Doğrusu Sina Akşinin hayret ettiği kadar var: Mandacılığa karşı olduğunu bildiğimiz Başkan Mustafa Kemal kürsüye çıkıp bu gidişe dur dememiş işi oluruna bırakmayı tercih etmiştir Nitekim kongre kararıyla Amerikaya bir telgraf çekilmiş ve “ABD Kongresi üyelerinden oluşan bir kurul”un Anadoluya gelerek incelemelerde bulunması istenmiştir Amaçlardan biri de yaklaşan Sevr barış görüşmelerinde Amerikanın tarafsız bir ülke olarak yakınlığını sağlamaktır Mektupta ABD Senatosuna “Üyelerinizden oluşan bir komiteyi Osmanlı imparatorluğunun her köşesine göndermenizi diliyoruz” denilmektedir Ve telgraf haline getirilerek çekilen mektubun altında 5 imza birden vardır Kimler mi imzalamıştır bu mektubu? Bakalım beraberce: Sivas Milli Kongresi adına Mustafa Kemal Paşa Başkan Vekili Rauf Bey İkinci Başkan Vekili İsmail Fazıl Paşa (Ali Fuad Cebesoyun babası) ve iki divan kâtibi Bu mektup ABD Senatosu tarafından yayınlanmış olup gerek Rauf Orbay gerekse Kâzım Karabekir oradan alarak hatıratlarında kullanmışlardır Şimdi sıra geldi meselenin bam teline dokunmaya BU MEKTUP GÖNDERİLDİ Mİ GÖNDERİLMEDİ Mİ? Nutuktaki ifade aynen şöyledir 1927 baskısını kullanıyorum: “Efendiler pek uzun ve münakaşalı devam eden bu manda müzakeresi taraftarlarını iskât edecek [susturacak] mutavassıt [orta yolcu] bir çare ile hitam buldu [sona erdi]; hem de bu çareyi teklif eden yine Rauf Bey oldu Bu teklif ittifâk-ı ârâ [oybirliği] ile kabul olundu Kongre divan riyasetinin [başkanlığının] imzalarıyla bu yolda bir mektup tesvid olunduğunu [müsveddesinin hazırlandığını] hatırlıyorsam da bu mektubun gönderilebilip gönderilmediğini pek iyi hatırlamıyorum Esasen bu mektuba suret-i mahsusada [özel olarak] ehemmiyet atf etmiş değildim” (s 68) Kongre başkanı ve başkan vekillerinin imzaladıkları ve bir yabancı devletin senatosuna çekilen telgrafın gönderilip gönderilmediğini pek iyi hatırlamayan Gazi'nin aynı Nutukun 92-94 sayfalarına aldığı Kâzım Karabekire yazdığı bir cevapta bu mektubun yazıldığını ve kendisinin imzaladığını gayet güzel hatırladığını görmekteyiz Mektupta geçen ifadeleri şöyledir Mustafa Kemalin: “Yalnız Amerika senatosuna yazılan ve malumunuz olan bir mektuba kongre kararıyla 5 kişi vaz-ı imza etmiştir [imza atmıştır] ki bu meyanda bendenizin de imzam vardır” (s 92) Kaldı ki gönderilip gönderilmediğini pek iyi hatırlayamadığı mektubun hemen arkasından yani sadece 10 gün sonra ABD Kongresinin Sivasa inceleme yapmak ve rapor tutmak maksadıyla gönderdiği General Harbordla görüşen de Mustafa Kemalden başkası değildir (bu görüşmede Rauf Bey de tercümanlık yapmıştır) Dolayısıyla mektubun gönderilip gönderilmediğini en azından onun doğurduğu bu ziyaretten hatırlayabilirdi Ancak ben Gazinin bu biraz kafa karıştıracak ayrıntıyı Nutukun resmi tarih oluşturma amacını göz önünde tutarak hatırlamak ve hatırlatmak istemediğini düşünüyorum Nereden mi çıkartıyorum bunu? Şaşıracaksınız belki ama yine gerçek bir hazine olan Nutuktan Zamanın Matbuat Cemiyeti Başkanı olan Velid Ebuzziya bir söyleşi yapacaktır Mustafa Kemalle Mustafa Kemal Paşanın Tasvir-i Efkâr gazetesi adına 13 Ekim 1919da yollanan 21 sorudan sadece 12 numaralı soruya cevap vermediği dikkatlerden kaçmaz Bu soru ise tahmin edebileceğiniz gibi General Harbordla görüşmesinde ne konuştukları üzerinedir (“General Harbord ile ne mülakat ettiniz?”) (Nutuk 1927 baskısı cilt II s 145-146) Epeyce şaşırtıcı değil mi? Bütün sorular içinden sadece Amerikalı General ile yaptığı görüşme hakkındakini cevapsız bırakan Mustafa Kemal aynı kitapta Harbordu yollayan ABD Senatosu'na yazdığı ve altında imzası bulunan mektubun gönderilip gönderilmediğini pek iyi hatırlayamadığını söylemekteydi Neydi işin sırrı acaba? Nutukta Kurtuluş Savaşı tarihi yeniden yazılırken bazı ayrıntılar neden atlanmıştı? Ben yoruldum gayrı Varsa kudretiniz siz verin cevabını Mustafa ARMAĞAN |
|