İslâmda İlk Öğretmen : Mus'ab Bin Umeyr |
10-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İslâmda İlk Öğretmen : Mus'ab Bin Umeyrİslâmda ilk öğretmen : Mus'ab Bin Umeyr Mus'ab bin Umeyr, hem annesi hem de babası tarafından Kureyş'in asîl ve zengin bir âilesine mensub idi Zengin oldukları için gâyet râhat bir hayat sürüyordu Orta boylu, güzel yüzlü, nâzik ve yumuşak huylu, son derece zekî idi Güzel konuşurdu Akl-ı selîm sâhibi olduğundan, putların bir fayda veya zarar veremiyeceğini bilir onlara tapılmasından nefret ederdi Annesi tarafından en iyi şartlar altında refah ve bolluk içinde yetiştirilmişti Güzel yüzlü ve zengin olduğundan Mekke halkı ona gıpta ile bakardı Peygamber efendimiz bunun için "Mekke'de Mus'ab'dan daha zarîf, daha nârin, daha güzel kimse yok idi Saçları kıvrım kıvrım idi" buyurmuşlardı Dîninden Dönmedi Bütün bu rahatlıklara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hissediyordu Mus'ab bin Umeyr Bu maksatla sevgili Peygamberimizin bir merkez olarak seçtiği, İslâmı anlattığı ve o zaman Mekke'de müslümanların toplandığı Erkam bin Ebi'l-Erkam'ın evine gitti Resulullahı görür görmez Müslüman oldu İslâmiyeti kabûl ettiği an hayatı da birdenbire değişti Eski servet ve zenginliğin yerini fakirlik aldı Âilesinin sevgili oğullarına yapmadığı eziyet kalmadı Onu dîninden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek günlerce aç ve susuz bıraktılar Arabistan'ın yakıcı güneşi altında ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar Fakat Mus'ab bin Umeyr, bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebât göstererek aslâ İslâmiyetten dönmedi Her seferinde bütün gücüyle haykırıyordu: - Allahtan başka tapılacak, ibâdet edilecek ilâh yoktur Muhammed aleyhisselâm O'nun peygamberidir İslâmiyet'i kabûl ettikten sonra Mekke'de sıkıntı ve işkencelere mâruz kalan Mus'ab bin Umeyr, Resûlullahın izniyle iki defa Habeşistan'a hicret etti Bir müddet orada kalıp, her türlü sıkıntıya katlandı Daha sonra dönüp, Peygamberimizin yanına geldi Onun bu gelişini Hz Ali şöyle anlatmıştır: Resûlullah ile oturuyorduk Bu sırada Mus'ab bin Umeyr geldi Üzerinde yamalı bir elbiseden başka giyeceği yoktu Resûlullah onun bu hâlini görünce, mübârek gözleri yaşla doldu ve: - Kalbini Allahü teâlânın nûrlandırdığı şu kimseye bakın! Anne ve babası onu en iyi yiyecek ve içeceklerle besliyorlardı Allah için bunların hepsini terk etti Allah ve Resûlünün sevgisi, onu gördüğünüz hâle getirmiştir, buyurdu İlk Öğretmen Birinci Akabe bî'atında Müslüman olan Medîneliler, Resûlullah efendimize: "Yâ Resûlallah! İçimizde, İslâmiyet açıklandı ve yayılmaya başladı Halkı Allahın Kitâbına da'vet edecek, Kur'ân-ı kerîmi okuyacak, İslâm dînini anlatacak, İslâmın sünnet ve emirlerini aramızda ikâme edecek, yerleştirecek, namazlarımızda bize imâmlık yapacak bir kimse gönder" diye mektup yazdılar Bunun üzerine Resûlullah efendimiz Mus'ab bin Umeyr'i, Medine'ye gönderdi ve ona: "Medînelilere Kur'ân-ı kerîm okumasını, İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmesini, namazlarını kıldırmasını" emretti Mus'ab bin Umeyr kısa zamanda Medîne'ye vardı Orada kendisini büyük sevinçle karşıladılar Es'ad bin Zürâre'nin evine yerleşti Ev sâhibi Medîneli ilk Müslümanlardan idi Orada insanlara dinlerini öğretmeye başladı Mus'ab bin Umeyr'in büyük gayretleri ve hizmeteri netîcesinde İslâmiyet, Medîne'de sür'atle yayıldı Öyle ki, İslâmiyet her eve girmiş, îmân etmeyen kalmamıştı Mus'ab bin Umeyr, Medîne'de Es'ad bin Zürâre'nin evinde Kur'ân-ı kerîm öğretiyor ve İslâmiyet'i anlatıyordu Onun bu hizmetiyle Medîne'de çok kimse Müslüman oldu Medîne'de bulunan kabîle reîslerinden Sa'd bin Muâz, Üseyd bin Hudayr henüz Müslüman olmamışlardı Bunların durumu çevreyi etkiliyor, İslâmiyet'in hızla yayılmasını engelliyordu Bir gün Mus'ab bin Umeyr, bir bahçede, etrâfında bulunan Müslümanlara dîni anlatıyor, sohbet ediyordu Bu sırada Evs kabîlesinin reîslerinden olan Üseyd, elinde mızrağı olduğu hâlde hiddetli bir şekilde gelip, şöyle konuşmaya başladı: Sözümüzü Dinle Siz bize niçin geldiniz, insanları aldatıyorsunuz? Hayâtınızdan olmak istemiyorsanız buradan derhâl ayrılın! Onun bu taşkın hâlini gören Mus'ab bin Umeyr; - Hele biraz otur! Sözümüzü dinle Maksadımızı anla, beğenirsen kabûl edersin Yoksa engel olursun, diyerek gâyet yumuşak ve nâzik bir şekilde karşılık verdi Üseyd sâkineşip; - Doğru söyledin, dedi ve mızrağını yere saplayarak oturdu Mus'ab bin Umeyr ona İslâmiyet'i anlattı ve Kur'ân-ı kerîm okudu Kur'ân-ı kerîmin eşsiz belâgatı ve tatlı üslûbunu işiten Üseyd kendini tutamayıp; - Bu ne kadar güzel, ne kadar iyi bir sözdür Bu dîne girmek için ne yapmalı, diye sordu Güzel yüzlü, tatlı dilli öğretmen cevap verdi: - Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah demek kâfidir Mus'ab bin Umeyr'in, bu sözü üzerine Kelime-i şehâdeti söyleyip Müslüman olan Üseyd, sevincinden yerinde duramadı ve: - Ben gidip arkadaşlarıma da anlatayım, diyerek ayrıldı Evs kabîlesinin reîsi Sa'd bin Muâz'ın ve kabîlesinin yanına varınca, Müslüman olduğunu söyledi Bunu gören Sa'd şaşırarak hiddetlendi ve Mus'ab bin Umeyr'in yanına koştu Yanına varınca sert bir kızgın bir tavırla konuşmaya başladı Mus'ab bir Umeyr, ona da gâyet yumuşak konuştu ve oturup biraz dinlemesini söyledi Sa'd, bu nâzik konuşma karşısında yumuşayıp oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı Mus'ab bin Umeyr, ona da İslâmiyet'i anlattı ve Kur'ân-ı kerîmden bir miktâr okudu Kur'ân-ı kerîm okunurken Sa'd'ın yüzü birden bire değişiverdi O da orada Müslüman oldu Kendinde duyduğu üstün bir hâlin ve râhatlığın şevkiyle derhâl kavminin yanına gidip onlara şöyle dedi: - Ey kavmim beni nasıl biliyorsunuz? İlk Cuma Namazı Sen bizim büyüğümüz ve üstünümüzsün - Öyle ise Allah'a ve Resûlüne îmân etmelisiniz Îmân etmedikçe sizin erkek ve kadınlarınızla konuşmak bana harâm olsun Bunun üzerine kavmi hep birden İslâmiyeti kabûl etti O gün kabîlesinden îmân etmedik kimse kalmadı Mus'ab bin Umeyr'in büyük gayretleri ve hizmeteri netîcesinde İslâmiyet, Medîne'de sür'atle yayıldı Öyle ki, İslâmiyet her eve girmiş, îmân etmeyen kalmamıştı Ensâr-ı kirâm , Resûlullahdan izin alarak Sa'd bin Heyseme'nin evinde ilk defâ Cum'a namazını edâ ettiler Medîne-i münevverede ilk kılınan Cum'a namazı bu oldu Mus'ab bin Umeyr, Müslüman olan Medîneli müslümanlar ile ikinci Akabe bîatında bulundu Bedr savaşında sancaktâr olup, büyük gayret ve kahramanlık gösterdi Süveyd bin Harmale ile birlikte Abdüddâroğullarından Bedir savaşına katılan iki kişiden biri idi Mus'ab, Uhud savaşına da katıldı Yine sancağı o taşıyordu Bu savaşta Peygamberimizin yanından ayrılmayarak saldıranlara karşı koyuyordu İki zırh giyinmişti Bu hâliyle Peygamberimize benziyordu Peygamberimize Benziyordu Müşrik ordusundan İbn-i Kâmia adında biri Peygamberimize saldırırken, Mus'ab bin Umeyr onun karşısına çıktı Bu müşrik, bir kılıç darbesiyle Mus'ab bin Umeyr'in sağ kolunu kesti Mus'ab bunun üzerine sancağı derhâl sol eline aldı Mus'ab o esnâda; "Muhammed (aleyhisselâm) ancak resûldür Ondan evvel daha nice peygamberler gelip geçmiştir" meâlindeki Al-i İmrân sûresinin 144 âyet-i kerîmesini okuyordu İkinci bir darbe ile sol kolu da kesilince, sancağı kesik kollarıyla tutup göğsüne bastırdı ve yine aynı âyet-i kerîmeyi okudu Bu hâliyle kendini Peygamberimize siper yapan Mus'ab bin Umeyr'in üzerine hücum eden İbn-i Kâmia, vücûduna bir mızrak sapladı ve Mus'ab bin Umeyr yere yıkılıp şehîd oldu Mus'ab bin Umeyr zırh giydiği zaman, Peygaberimize benzediği için müşrikler onu şehîd edince Peygamberimizi ödürdüklerini zannetmişlerdi Hz Mus'ab şehîd olunca; onun sûretinde bir melek, sancağı aldı Mus'ab'ın şehîd düştüğünden Resûlullahın henüz haberi olmamıştı "İleri ey Mus'ab ileri!" diye sesleniyordu Bunun üzerine bayrağı elinde tutan melek, geri dönüp Resûlullah efendimize; "Ben Mus'ab değilim" diye cevap verince, Resûlullah sancağı elinde tutanın melek olduğunu anladı Bundan sonra Peygamberimiz sancağı Hz Ali'ye verdi Resûlullah efendimiz, Mus'ab bin Umeyr'i şehîd olmuş görünce, başı ucuna dikilerek Ahzâb sûresinden: "Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah'a verdikleri sözde sadâkat gösterdiler Onlardan bâzıları şehîd oluncaya kadar çarpışacağına dâir yaptığı adağını yerine getirdi Kimisi de şehîd olmayı bekliyor Onlar verdikleri sözü aslâ değiştirmediler" meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu ve sonra şöyle buyurdu: - Allah'ın Resûlü de şâhittir ki, siz kıyâmet günü Allah'ın huzûrunda şehîd olarak haşrolunacaksınız Selâm Vereceklerdir Daha sonra yanındakilere dönüp; - Bunları ziyâret ediniz Kendilerine selâm veriniz Allahü teâlâya yemîn ederim ki, kim bunlara bu dünyâda selâm verirse, kıyâmette bu aziz şehîdler kendilerine mukâbil selâm vereceklerdir, buyurdu Daha sonra Mus'ab bin Umeyr'e kefen olarak bir şey bulunamamıştı Mekke'nin en zengin iki ailesinden birinin çocuğu olan Mus'ab bin Umeyr'in örtünecek kefeni yoktu Vücûdu kaftanı ile ve ayak tarafı da otlarla örtülmek sûretiyle defnedildi Habbâb bin Eret der ki: Mus'ab bin Umeyr, Uhud'da şehid edilince, kendisini saracak kısa bir hırkadan başka bir şey bulunamadı Hırkayı baş tarafına çektik, ayakları açıldı Ayaklarına çektik, baş tarafı açıldı Resûlullah bize: - Onu baş tarafına çekiniz! Ayaklarını otlarla kapatınız! buyurdu |
|