Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
afrodisiasaydın

Afrodisias-aydın

Eski 09-24-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Afrodisias-aydın



AFRODİSİAS – Aydın




Kent adını, aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den almıştır Aphrodisias ismi ilk olarak MÖ 2yy da kullanılmaya başlanmıştır Kent daha önce başka adlarla anılıyorduYerleşim geç neolitik çağa kadar uzanmaktadır Akropolde ve pekmez tepede yapılan kazılar neticesinde, iki köyün varlığı kanıtlanmıştır 2yy da Roma egemenliğinin güçlenmesiyle, kent kutsal yöre olarak önem kazanmış ve Aphrodisias ismini almıştır

Kazılarda ortaya çıkarılan tiyatronun sahne yapısının duvarlarındaki yazılarda, Caesar’ın, Aphroditeye hediye ettiği altın bir Eros heykelinden söz edilmektedir Dolayısıyla Caesar kente gelmiş, tanrıçaya sadakatini sunmuş olabilirİÖ 44 yılında Caesar’ın öldürülmesinden sonra katillerin yandaşlarından olan Labienus ce adamları kenti ele geçirip talan etmişlerdir Octavianus ve Antonius’a sadakatinden ötürü MÖ 39 yılında triumvirlik kararıyla bazı ayrıcalıklar tanınmıştır




Kenti çevreleyen 35 km uzunluğundaki sur kalıntıları, aslında 4 ana kapısı bulunan, kabaca daire biçimindeki bir kalenin kalıntılarıdır Yaklaşık 494 hektarlık bir alanı kaplayan antik kentin merkezini çevreleyen kale, 4 ve daha sonraki yüzyıllarda yapılmıştır 4 yy depremlerinin ve diğer felaketlerin harap ettiği yapıların parçalarını surlarda görmek mümkündür

260 yılında batı Anadolu’yu etkisi altına alan got istilası olmasına karşın, birçok delil surların 4 yy dan sonra yapıldığını gösterir Daha önceki dönemlere ait savunma sisteminin nasıl olduğunu tam olarak bilmesek de, akropolde bulunan bir yapı Helenistik dönemde ve 7 yy da hisar olarak kullanılmış olabilirKent, Geç Helenistik dönemde hippodomik planlı olarak kullanılmış olsa da, bazı yapıların, özellikle Aphrodite tapınağının ve Sebasteion’un yerleşim blokları içine tam olarak oturmadığı görülmektedir




Aphrodite Tapınağı
Kuzey bölgede yerleşmiş eski zamanların Aphrodite Tapınağı şehir merkezini ve çekirdeğini oluşturuyor Eski tapınağın bütün bu kalıntıları 40 kolonun 14′ünü içermekte ve bu kolonlar bir kere O’nun etrafını kuşatmakta İbadet yeri tapınağın ilk zamanlarından kalmış olmasına rağmen bu gün MÖ 1yy da başladığını görüyoruz ve Augustus bölgesi doğrultusunda tamamlandığı düşünülüyor Tapınak bölgesi 2yyda tamamlandı Bu yapıyla alakalı her kenarında 13 kolon ve önde 8 kolonun bulunduğu bilinirbazı kolonları üzerine yaptıran kişilerin isimleri verilmiştir




Bazı mozaik yapıların Helenistik zamana ait tapınaklarda da bulunması buranın eski bir tapınak olduğunu gösterir Aynı zamanda Cella’nın duvarlarının içerdiği heykeller uzaklaştırıldı ve kolonları dışa hareketleri ile yapı genişledi Duvarlar arttırıldı Doğu ve batı taraflarına apse yapıldı Cella’da tapınma heykeli bulunmadı ama bütün özellikleriyle dışarıya taşınmış bir şekilde bulundu Müzede yeni sergilenenler katılaşmış bir şekilde gösterilmekte ve Efes’in Artemis’ine benzemektedir Tanrıça kolunun biri ileri doğru olacak şekilde uzun elbise giyer Elbisenin şeridi üzerinde çok ilginç oyma kabartmalar bulunur Güneş ve ay tanrıçaları 3 şükran duası Afrodit ile ortada, Afrodit ve 3 “Cupid” balık kuyruğuna sahip keçi üstünde oturuyor, bunlar tapınma için yapılmış putların çeşitli kopyaları üstündeki her şey birer sembol olarak karşımıza çıkıyor


Odeon ve Bishop’s Sarayı (Bouletherion – Odean)
Odeon, konferans salonu, konser alanı ve tiyatrodan farklı ve devleti iyi bir şekilde koruyabilen bir yapıdır MS 2yyda inşa edilen yapı, mabedin güneyinde bulunmaktadır Tapınağın güneyinde yer alan bu yapı, tesadüfen 1962 yılında keşfedilmiştir Yarım daire şeklindeki bu yapı 2 yy da yapılmış, üst sıraları 4 yy depremleri sırasında yıkılmıştır Kırılan fay hatları nedeniyle, orkestranın içine kış mevsimleri su dolmaktadır Taban döşemesi olarak opus-sectile, mavi beyaz mermerler, zarar görmemeleri için yerinden sökülerek depoya taşınmıştır Orkestra ve tiyatro kısmı mozaikler ile süslenmiş ve heykeller şu an müzede korunma altında ve konferans salonu ahşap yapıdaki bir çatıya sahiptir



Sahne binasında yer alan yüksek kaideler üzerinde Aphrodisias’lı tanınmış kişilerin tam boy heykelleri yer almaktaydı 1000 kişilik kapasiteye sahip olan bu yapı, konser salonu, müzikli gösteriler için ve meclis binası olarak kullanılmıştırOdeonun kuzeybatısında, basamaklı bir platform üzerinde, ünlü yada zengin bir kişiye ait anıt mezar yer alıyor Bu mezarın olduğu alanda ele geçirilen, bitirilmiş, yarım bırakılmış heykel parçalarına bakarak buranın heykeltıraşlık atölyesi olduğunu söyleyebilirizOdeonun güneyinde, 3 apsisli, boş bir peystil avlusu bulunan, birtakım özel odalar ve şekillerden oluşan kompleks yer alır Geç Roma da muhtemelen bir vali konutu olarak kullanılan bu yapı, Hıristiyanlığın kabulünden sonra, piskopos sarayı olarak kullanılmıştır


Agora
1 yyın sonlarında yapılan bu Pazar yeri aynı zamanda, popüler bir toplantı yeri olarak kullanılmıştır Doğu-batı doğrultusunda 200 metrelik mesafede sütunlu bir girişi vardır ve ion tarzındaki iki uzun portikodan oluşur Kuzey ve güzeyde yer alan bu iki uzun portikodan, kuzeydekinin yapımına, güneydeki karşılığından daha önce başlandığı sanılıyor Güneyin sütunlu girişi Tiberius’un girişi olarak bilinir



Sistematik eski araştırmalarda 1937 kazılarında İtalyan takımı oldukça değerli şerit şeklinde süsler çıkardılar ve Tiberius İmparator’unun övgü yazıtları ortaya çıkarıldı Son yıllar kazılar kuzey bölgede Hadrian Banyoları’nın batısında ve agora kapısının güney doğusunda yürütüldü ve çok fazla sayıda yetenekli talaş yontucuları ve oymacıları ortaya çıkarıldı Çoğu kabartmalar kutsal ya da bireysel portrelerle çevrili çelenk maskeler ve mitolojik dekorlar içeriyor Agora’nın anıtsal kapısı Tiberius’un sütunlu girişi sonlarının doğusunda yer alır

1937 yılında Tiberius portikosunda yapılan çalışmalarda, frizlerden bazılarında, imp Tiberius’un onuruna yazılmış bir ithaf yazıtı ortaya çıkartılmış ve bu portikonun agoranın bir bölümü olduğu anlaşılmıştır Sütunların üzerinde kadın erkek ve kutsal kişilerin yüzleri ile süslenmiş çok sayıda friz blokları da ortaya çıkmıştırBulgular ve analizler neticesinde kuzey sütunun sırasının 1 yyın ilk yarısında tamamlandığını gösterir Fakat bu sıranın batı ucu deprem neticesinde 2 yyda onarılmıştırAgoranın doğu ucunda yer alan agora kapısı, 2 yyın hemen sonrasında yapılmıştır İki katlı, sütunlu, nişli bu kapının her iki ucunda tonozlu iki tünel yer almaktaydı

Depremlerden sonra bu kapı, agorayı sellerden korumak amacıyla bir çeşmeye (Nympheum) çevrildi Önüne bir havuz yapıldı ve suların bu havuza akmasını sağlamak amacıyla pişmiş toprak künkler döşendi Havuzun üzerindeki yazıttan anladığımız kadarıyla bu değişim 5 yya tarihlenir (Yani 4 yy depremlerinden sonra)Agora kapısının nişlerini süsleyen çok sayıda heykel ve rölyef, havuzun duvarlarının yapımında kullanılmıştır Kentauramachia, Gigantomachia, Amazonamachia bu sahnelerden bazılarıdır




Akropol Ve Tiyatro
1966 da başlanan Aphrodisias devrindeki tiyatro alanında ki kazılar sonucu tarih öncesi ve tarih sonrası devirlere ait, tiyatronun koruma altına alınmış kısmı ve çok sayıdaki heykel ve kabartmalar kadar, birçok değerli sanat eseri bulunmuştur Kentin güneyinde yer alan 24m yüksekliğindeki höyük, 7 yy dan sonra gözetleme yeri olarak kullanılmıştır Tepenin batı yamacı boyunca kazılan hendeklerde, pitoslar, kerpiç duvarlar, pek çok ev aleti ve idoller ele geçmiştir Pekmez tepede de yapılan çalışmalarda ele geçen çömlekler ve iki idol buranın geç neolitik, geç kalkolitik ve erken bronz çağlarına tarihlenmektedir





1 yyın 2 yarısında akropolün doğu yamacının oyularak inşa edilmesiyle, şehir tiyatrosu yapılmıştır Kazı çalışmaları öncesinde, tamamen eski Geyre evleri ile kaplı olan Akropoldeki kazılar, National Geographic Society’nin desteği ile başlatılmıştır Şimdiki durumuna bakarak, tiyatronun 2 yyda ve Bizans döneminde birtakım onarımlardan ve değişimlerden geçtiğini söyleyebiliriz MS 2yy da gladyatör savaşlarına uygun hale getirmek için birçok yapısal değişimler yapılmıştır Bina siteleri genişletilmiş ve vahşi hayvanların yetiştirildiği oda olan “cavea” ile birleştirilmiş ve birkaç koridor eklenmiştir Sahne binası 4 yydaki depremde büyük zarar görmüş, onarılmış ve 7yydaki depremle Cavea’nın üst kısmının yıkılmasını takiben ve bir bölümünün dolmasıyla Bizans halkı orkestra ve site binalarını doldurmuş ve bunların üstüne ev yapmışlardır Tepeyi, surlar ve kulelerle çevreleyerek burayı bir kaleye dönüştürdüler




Kazılar sırasında bulunan en enteresan ve ilgi çekici bulgu Zoilos’un kabartmasıdır Zoilos, Aphrodisias ve Roma arasında iyi ilişkiler kurulmasında etkili rol oynayan ve şehrin vergisinden muaf olmayı başaran Octavian’ın kölesidir Tiyatronun bazı kısımları Zoilos tarafından Aphrodite ve Aphrodisias’ın vatandaşlarına hediye olarak vermiştir
Tiyatronun ilk yapıldığı yıl olan 1 yy, sahne binasının üzerindeki ithaf yazsında belirtilniştir Proskenion’daki yazıtta Zoilos, “Kutsal Julius’un oğlunun (Octavianus’un) serbest bıraktığı adam” olarak tanımlanır Augustus’tan, Octavianus olarak bahsedilmesinden dolayı, MÖ 27 yılından önce tamamlanmış olduğu anlaşılır MS 2 yyda tiyatroda değişiklikler yapılarak, daha farklı gösteriler için kullanılması da sağlanmıştır

Sahne binasının içinde, tonozlu, orta büyüklükte 6 tane giyinme odası yada depo bulunmaktaydı 5m yüksekliğinde ve 15m uzunluğunda, iyi korunmuş olan bu sahne binasında, Hellence yazıtlar mevcuttur Müzede sergilenen 2 boksör heykeli, Demos heykeli, Melpomenne ve Nike heykelleri, sahne ön yüzünün olduğu yerde bulunmuştur




Stadyum Aphrodisias Müzesi
Aphrodisias stadyumu Ege bölgesindeki eski stadyumlardan en iyi korunanıdır Şehrin kuzeyinde olan stadyum 262 metre uzunluk, 50 metre genişlik ve 30000 kapasiteye sahiptir Stadyumun dış bükey olması, seyircinin diğer seyircilerin görüşüne engel olmasını ortadan kaldırıyor ve seyirci tüm stadı görebiliyor Stadyum atletizm müsabakaları için hazırlanmış ama tiyatronun 7 yydaki depremden zarar görmesiyle…
Aphrodisias’ın Müzesi, batı Anadolu’daki bilinen en olağandışı, göze çarpan müzelerden birisidir Kazılar sırasında ortaya çıkarılan haliyle, anıtlar burada sergilenmektedir İlk halleriyle bulguların incelenip göz önüne getirilmesi, bu antik anıtların ihtişamının anlaşılmasına yeterli olur Özellikle Aphrodisias’ın antik heykeltıraş okulunun çalışmaları bu sanatın gelişme seviyelerini gösterir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Afrodisias-aydın

Eski 09-24-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Afrodisias-aydın



Aphrodisias

Aydın ili sınırları içindeki Aphrodisias, Aphrodite’in ismine yakışır güzellikte bir antik kent



























Yunan mitolojisinin en renkli karakterlerinden biri olan aşk tanrıçası Aphrodite, bembeyaz deniz köpüklerinin arasından doğar ve tüm güzelliğini gözler önüne sererek Kıbrıs’ta karaya çıkar Bu sahne, tüm sanat tarihi boyunca en çok sevilen ve betimlenen sahnelerden biridir; heykelde, resimde, mozaikte Hangi mitolojik öyküyü okursanız okuyun, mutlaka bir noktada Aphrodite’e rastlarsınız; deyim yerindeyse, her taşın altından o çıkar


O değil midir ki kutsal Olympos Dağı’nda yapılan üç güzeller yarışmasını, vaat ettiği ödülle kazanan ve dolaylı da olsa Troya Savaşı’nı başlatan? Aşk tanrısı Eros’la birlikte en katı kalpleri bile yumuşatıp birbirinden ilginç çiftler yaratmasına ne demeli? Bu çok sevilen ve ‘çalışan’ tanrıça adına sayısız tapınak, sunak inşa edilmiş zamanında Ama adına kurulan kent söz konusu olduğunda hepsi gölgede kalıyor
Aydın’ın Karacasu ilçesine bağlı Geyre köyü yakınında yer alan Aphrodisias’ın bulunma öyküsü hayli ilginç 1958 yılında bir fotoğraf çekimi için Denizli’ye giden Ara Güler, gece yarısı İzmir’e dönerken yolunu kaybeder ve geceyi gördüğü ilk köyde geçirmeye karar verir


Bir süre yol aldıktan sonra bir köy kahvesine girer Burası Geyre’dir Kahvenin duvarlarındaki heykelleri, mermer işli masaları görünce oldukça şaşırır ve bunların nereden geldiğini sorar Aldığı yanıt, çevrede bunlardan daha çok olduğudur Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte bölgeyi keşfetmek için sokaklara dökülür ve hayranlıkla antik Aphrodisias kentini dolaşır Çektiği fotoğrafları ilk önce birkaç arkeologa gösterir ve sonra da Amerika’daki Princeton Üniversitesi’nde görevli olan Kenan Erim’e yollar Fotoğrafları gören Erim, ilk uçakla İstanbul’a ve hemen sonra da Geyre’ye gelir Geliş o geliş…


AŞKIN TAPINAĞI

Aphrodisias, Babadağ’ın eteklerinde, denizden 600 metre yükseklikteki bir plato üzerine kurulmuş Antik kaynaklarda kentin tarihiyle ilgili pek fazla bilgi yok Hayli büyük, kalabalık ve çok gelişmiş bir kent olduğu şüphesiz On bin kişilik tiyatrosu, 30 bin kişilik stadiumu, beş büyük mekândan oluşan hamamı, agorası, zengin kamu binaları Aphrodisias’ın yaşam ve kültür seviyesiyle ilgili önemli bilgiler sunuyor görenlere Ama kentin en önemli yapısı, adını aldığı tanrıçaya adanan tapınak

Bölgedeki daha eski tarihli yerleşimlerde de kutsal alan olduğu belirlenen ve daha küçük boyutlu bir tapınağın üzerine inşa edilen yapının temellerinde, adak için bırakılmış çok sayıda seramik parçası bulunmuş Kent merkezinin kuzeyindeki modern tapınağın yapımına MÖ 1 yüzyılda başlanmış ve 150 yıl gibi oldukça uzun bir sürede tamamlanmış Tapınakta bulunan iki yazıtta da ismi geçen, Zoilos, azat edilmiş zengin bir köleydi İlk yazıt, tapınağın da içinde bulunduğu kutsal alanın sınır taşlarından birinin üzerinde bulunuyor: “[Bu alan] büyük Ceasar ve [onun oğlu] İmparator [Caesar ve] Senato ve Roma halkı tarafından kutsal asylum olarak belirlendi… C Julius Zoilos, Aphrodite rahibi, sınır taşlarını diktirdi…




” Yazıtta geçen asylum kelimesi, sığınma hakkı anlamına geliyordu ve bu unvana sahip olan bölge ya da yapıya giren kişi, kim olursa olsun koşulsuz olarak koruma altında kabul edilirdi Tapınağın içindeki başka bir yazıtta ise şöyle yazar: “C Julius Zoilos, Aphrodite rahibi, anavatanın kurtarıcısı ve bağışçısı, Aphrodite tapınağını [adadı]…” Sınır taşları ya da daha fazlası, fark etmez, Zoilos’un Aphrodite Tapınağı’na büyük emeğinin geçtiği kuşkusuz Ancak yapımında gösterilen bu özene inat, bu görkemli tapınak sadece 500 yıl sonra, MS 6 yüzyılda pek çok yapı öğesi eklenerek bir Hıristiyan bazilikasına dönüştürülmüş


ANTİK ÇAĞIN KÜLTÜR BAŞKENTİ

Aphrodisias, MÖ 1 yüzyıldan MS 6 yüzyıla kadar Anadolu ve Akdeniz’in en önemli sanat ve kültür merkezlerinden biriydi Kentin, aralarında tıp araştırmacısı Ksenokrates, şair Chariton ve düşünür Aleksander’in de olduğu çok sayıda yurttaşı, mimarlık, heykeltıraşlık, tıp, matematik ve astronomi gibi çeşitli dallarda araştırmalar yapmış, önemli eserler ortaya çıkarmıştı Ancak kentin asıl ünü burada kurulan heykeltıraşlık okulundan kaynaklanıyordu Antik Yunan ve Roma dünyasının en önemli heykel okulunun ustaları, Babadağ’daki ocaklardan çıkarılan mermeri işleyerek şaheserler yaratıyor ve bunları tüm dünyayla paylaşıyordu


Roma ve çevresindeki kazılarda bulunan ve üzerinde Aphrodisiaslı sanatçıların imzasını taşıyan heykel ve kabartmalar bu okulun antik dünyada ne kadar ünlü olduğunun da bir kanıtı Kentteki hemen hemen bütün kamu binalarında yer alan görkemli heykellerin çoğu bugün antik kentin içindeki Aphrodisias Müzesi’nde sergileniyor Diğer eserler ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde

Aphrodisias, 1900’lerin başından beri tarihçi ve gezginlerin uğrak yeri oldu Kentte amatör pek çok kazı ve araştırma yapıldı Ama “Aphrodisias’ı bugüne getiren kimdir” diye sorulursa, cevap kesinlikle Kenan Erim olur 1960 yılında, New York Üniversitesi adına kentte kazı yapmaya başlayan Erim, gerçek bir aşkla bağlandı bu aşk tanrıçasının kentine Ancak sadece kendisi sevmekle kalmadı bu kenti Kenan Erim Aphrodisias kazılarını güvence altına alabilmek için Türkiye, ABD ve Fransa’da üyeleri bulunan Aphrodisias’ı Sevenler Derneği’ni kurdu Böylece, ne olursa olsun, kentteki kazıların devam edebilmesi için gerekli maddi kaynak ve bilimsel ekipman sağlanmış oluyordu
Otuz yılını bu kente adayan, bir otuz yılı daha olsaydı onu da çoktan gözden çıkarmış olan Kenan Erim 1990 yılında vefat edince, o çok sevdiği kentindeki en görkemli yapılardan birinin, Aphrodite Tapınağı’nın da içinde bulunduğu kutsal alana giriş yapısı olan Tetrapylon’un yanına gömülerek ölümsüzleşti Onun ölümünden beri Aphrodisias kazılarını Roland Smith yönetiyor

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.