Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dahiliye, yönleriyle

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




ADDİSON HASTALIĞI:BÖBREKÜSTÜ BEZİ YETERSİZLİĞİ

TEMEL BİLGİLER

TANIMLAMA

Böbreküstü bezinin primer hastalığına bağlı yetersiz çalışması surumudurBöbrek üstü bezinin tamamının veya bir kısmının hasarı nedeniyle oluşur % 80 vakada bağışıklık sisteminde bozukluk ana sebeptir Tüberküloz ikinci sıradadır AİDS, son yıllarda artan nedenlerdendir

• Sürrenal krizi- Böbrek üstü bezini yetmezliğinin ani ve şiddetle gelişmesi sonucu oluşan ciddi bir taplodur

• Genetik: Genetik geçiş ispatlanmıştır

• Yaş: Her yaşta görülebilir

• Cinsiyet: Kadınlarda daha fazladır

BELİRTİ VE BULGULAR

• Kuvvetsizlik

• Yorgunluk

• Kilo kaybı

• Tansiyon düşmesi

• Deride koyulaşma

• Zayıflama

• Kusma

• İshal

• Soğuğa toleransın azalması

NEDENLERİ

•Bağışıklık sisteminde bozumaya bağlı böbrek üstü yetmezliği

•Sebebi bilinmeyen böbrek üstü bezi yetersiz büyümesi

• Mantar hastalığı (histoplazmoz blastomikozis)

• Sarkoidoz hastalığıının böbrek üstü bezine sirayet etmesi

• Böbrek üstü bezi içine kanama

• Hemokromatozis hastalığı

• Ameliyatla her iki böbrek üstü bezinin alınması

• Böbrek üstü bezi tümörleri

• Bazı hastalıklara(Tüberküloz Sarkoidoz vs) bağlı böbrek üstü bezinine protein tabiatında madde birikmesi (Amiloidoz)

•AİDS

RİSK FAKTÖRLERİ

• Bağısıklık sisteminde bozukluğa bağlı Böbrek üstü yetmezliğinde aile hikayesi vardır

• Uzun süre steroid kullanımı, ciddi infeksiyon, travma veya cerrahi işlemler sonrası

TANI

LABORATUAR

• Düşük serum sodyumu (130 mEq/ L'den az)

• Yüksek serum potasyumu (5 mEq/l_'den fazla)

• BUN yükselir

• Kortizol düşer, renin yükselir

• ACTH seviyesi yükselir

• Orta derecede nötropeni

ÖZEL TESTLER

• Cosyntropin adlı madde 0,25 mg damardan injekte edilirEnjeksiyondan önce ve sonra kortizol seviyesi ölçülür Addison hastalığında düşük veya normal bulunur

GÖRÜNTÜLEME

• Batın bilgisayarlı tomografisimde böbrek üstü bezlerinde anormal büyüklük veya küçüklük

• Batın grafisinde böbrek üstü bezinin olduğu bölgede kireçlenme odakları

• Göğüs grafisi: kalp konturlarının küçülmesi

TEDAVİ

• Ayaktan tedavi hafi veya orta vakalrda yapılır

• Adrenal krizde hastaneye yatırmak şarttır

GENEL ÖNLEMLER

Adrenal yetmezliği, glukokortikoid ve mineralokortikoid ile tedavi edilir

AKTİVİTE

Tolore edebildiği kadar

DİYET

Sodyumve Potasyum dengesi sağlayacak diyet önerilir

TERCİH EDİLEN İLAÇLAR

• Hidrokortizon Fludrokortizon Prednisone gibi kortizon preparatları kullanılır

• Karaciğer hastalığı olanlarda doz azaltılır

• Kullanılan doz yavaş yavaş azaltılır

ÖNLEM / KAÇINMA

• Addison hastalığının önlemi bilinmemektedir

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ

• Uygun tedavide sonuçlar iyidir

• Aktuf tüberküloz ve mantar infeksiyonlarında ilaç tedavisi gerekir



Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




Adams stokes sendromu

Geçici komplet kalp bloğuna (İnfranodal AtriyoVentriküler Blok) bağlı olarak gelişen ve hipotansiyonla beraber ciddi bradikardi veya asistoliyle sonuçlanan senkop durumudur

Genel bilgi

Kalpten çıkan uyarının atriyoventriküler düğümü (AV Nodu) normal geçtiği halde, ventriküllerin özelleşmiş ileti sisteminde / His demetinde veya kardiyak ileti sisteminin her üç fasikülünde engellendiği AV blok olarak tanımlanabilecek olan İnfranodal AV Blok, ileri yaşta olan hastalarda sık görülür Bayılma ve Konvülsiyon ile sonuçlanabilir Eğer bu senkop infranodal bloğa bağlı ise Adams Stokes Krizi olarak adlandırılır Adams Stokes Krizi, habersiz ortaya çıkar ve kısa sürer Ancak, krizler giderek sıklaşma eğilimi taşır Dakika nabız sayısı genellikle 20- 50 arasındadır Juguler venöz nabızda "Dev A Dalgaları" farkedilebilir

Etkilenen sistemler nelerdir ?

Kalp ve Damar Sistemi , Sinir Sistemi

Belirtileri nelerdir ?

Akut bradikardi (20-50/dk)

Hipotansiyon

Solukluk

Pozisyon veya efora bağlı olmayan duygu veya bilinç kaybı

Senkop veya senkopa benzer semptomların aniden oluşumu (çarpıntı olsun veya olmasın)

Juguler venöz nabızda dev A dalgaları

Nedenleri nelerdir ?

İlaçlar

* Kalsiyum kanal blokerleri

* Beta blokerler

* Digoksin

* Ouabain

* Propafenon

* Klonidin

AV nodu tutan myokardiyal iskemi

Kalp ve ileti sistemini tutan infiltratif veya fibröz hastalıklar (Amiloid,Sifilis, Tümör)

Yaşa bağlı AV nodun dejenerasyonu

Nöromuskuler hastalıklar (myotonik musküler distrofi veya Kearns-Sayre Sendromu)

Risk faktörleri nelerdir ?

Kalsiyum Kanal Blokerleri, Beta Blokerler , Digoksin, Ouabain, Propafenon , Klonidin vb ilaçların kullanımı

Koroner arteryel hastalık

AV nod disfonksiyonu

Akut myokard infarktüsü (özellikle akut sağ koroner arter oklüzyonu)

Amiloidoz

Chagas hastalığı

Kalbi tutan bağ doku hastalıkları (sistemik lupus eritemotosus, romatoid artrit)

Patolojik bulgular nelerdir ?

Serum digoksin düzeyleri artmış Serum kardiyak enzimleri artmış EKG, olayın monitorizasyonu veya Holter monitorü, yavaşlamış ve ventriküler kaçaksız geçici tam kalp bloğunu gösterir

Yapılabilecek testler nelerdir ?

Elektrokardiyografi

Monitorizasyon

Holter Monitorizasyon

Tanısal işlemler nelerdir ?

Koroner iskemiyi ekarte etmek amacıyla koroner kateterizasyon

AV nodu ileti durumunun değerlendirilmesi amacıyla elektrofizyolojik testler

İnfiltratif hastalıktan kuşkulanıldığında myokard biyopsisi

Bakım ve önlemler nelerdir ?

Monitorizasyonun gerektiği durumlarda hospitalizasyon

Devamlı tedavi, ambulatuar takip

İşlemler boyunca kardiyak monitorizasyon

İşlemler boyunca mevcut trans-torasik pace

İşlemler boyunca atropin

İşlemler süresince geçici pace-makerin yerleştirilmesi ihtimali

Geçici tam kalp bloğu geri dönüşümsüz olduğu zaman kalıcı pacemaker uygulaması

Tanı konulduğunda tanı ile ilgili ve pace yerleştirildiğinde bununla ilgili hastaya yeterince bilgi sağlanmalıdır

Tedavi yolları nelerdir ?

Atropin, 1 mg İV puşe tarzında, tam kalp bloğuyla beraber olan hipotansiyonda verilir Toplam doz 2 mg oluncaya dek tekrarlanabilir Epinefrin, 1 mg 1:10000 İV puşe halinde asistoli ile birlikte olan tam kalp bloğunda verilir, her 5 dakikada bir tekrarlanabilir İsoproterenol damla halinde 1 mg , 250 ml % 5 dextroz veya normal serum fizyolojik ile dakikada 5 mikrogram perfüzyon şeklinde, atropin verilmesine karşın hipotansiyon ve bradikardi devam eden hastalarda Tam infranodal AV Blok için tek tedavi ; sağ ventrikül endokardına , ihtiyaç duyulduğu anda uyarı verecek olan demand-pace maker yerleştirilmesidir


Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




Adele kas krampı kramp

Kramp aslında bir doku spazmıdır Burada doku kasılır ve ani ve şiddetli ağrıya yol açar Özellikle yaygın bir kramp çeşidi uyku sırasında baldır adalelerinde meydana gelir Fakat fazla yüklenme, incinme, adale zorlanması (gerilmesi) veya uzun süre aynı pozisyonda kalmak adale kramplarına yol açabilir Bunlar sıklıkla, sıcak havada oynanan spor karşılaşmalarında aşırı yorulan ve susuz kalan sporcularda görülür

Belirtiler

- Ani ve keskin adale ağrısı, çoğunlukla bacaklarda

- Cildin altında çarpılmış bir adale dokusu yumrusu görülmesi

Belirli aktiviteler karakteristik olarak profesyonel kramplar denilen kramplara yol açar Yazar krampı klasik örnektir -yazan elin başparmağı, işaret ve orta parmakları uzun süre sıkıcı kalem tutma sonucu kramp duygusu yaşar Geçmişte saatçi ve terzi krampları çok görülürdü

Hemen herkes şu veya bu zamanda adale krampı geçirir yine de çoğu kimseler için bunlar sadece ara sıra karşılaştıkları önemsiz bir rahatsızlık nedenidir Fakat diğerleri için adale krampları, özellikle geceleri, rahatsız edici bir problemdir Eğer uykunuzu bölen sık ve şiddetli kramplarınız varsa doktorunuza danışın

Krampların belirgin bir tipi olan bacakta dolaşım bozukluğu nedeniyle zaman zaman topallayarak yürüme (intermitent klodikasyon) harekete bağlı olup baldırlara yeterli kan gitmemesine bağlıdır Bacaklarda harekete bağlı krampların bir diğer çeşidi omurgada sinir sıkışması ile bağlantılıdır Eğer hareket sonucu bacaklarda kramp olayı sürekli tekrarlanıyorsa doktorunuza gidin, Diüretik (idrar söktürücü) kullanımı ve aşırı terleme nedeniyle potasyum kaybı genellikle adale kramplarının nedeni olarak belirtilir fakat sık rastlanan bir neden değildir

Tedavi

Kramp meydana geldiğinde etkilenen adaleyi germeye çalışın Yumuşak bir tavırla düzeltin Çünkü kasılan adaleyi germek genellikle derhal rahatlamayı sağlayacaktır Etkilenen kasa kompres ve masaj yapmayı deneyin Sıcak banyoya daldırmak veya sıcak kompres koymak da rahatlatabilir

Soğuk kompres de adale spazmını azaltabilir veya gergin bir adaleyi gevşetebilir Bazen, kramp giren adalelerin karşısındaki adaleleri istemli olarak kasmak ağrının şiddetini azaltabilir örneğin, eğer bacağınıza kramp girdiyse ayağınızın ucunu dizinize doğru büküp ağrı azalana kadar orada tutun

Koruma

Susuz kalmaktan sakının Fiziki çalışmalardan önce ve sonra açılma egzersizleri yapın ve kaslarınızı haddinden fazla yormayın






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




ağız içi iltihapları stomatitler

Ağıziçinin tipik iltihapları ağızdaki nedenlerden kaynaklanıyorsa birincil, başka hastalıklardan kaynaklanıyorsa ikincil olarak nitelenir Stomatit ağız mukozasının akut ya da kronik biçimde iltihaplanmasıdır Ağız mukozasında enfeksiyona yol açabilecek duruma gelmiş çeşitli mikropların varlığına bağlı olarak gelişir Kanamalı Stomatit kolayca kanayan dişeti mukozasının kızarması ve şişmesi ile kendini belli eder Çoğu kez genel bir hastalığa, zehirlenmeye ya da vitamin yetmezliğine bağlıdır

Yunanca'da stoma "ağız", itis "ilti*hap" demektir Stomatit geniş anlamıy*la ağız içindeki bütün iltihaplan içerir Dar anlamıyla ise gerçek ağız boşluğu mukozasıyla sınırlı olarak kullanılır İl*tihap dildeyse glossit, dişeti mukozasındaysa jinjivit adını alır Ağız mukozası doğrudan doğruya ağızdaki nedenlerle kolayca hastalanır Ayrıca bazı genel hastalıkların da ilk belirtileri ağızda or*taya çıkar Bu nedenle ağız içi iltihapları birincil ve ikincil olarak ikiye ayrılır İlki başka hastalıklara bağlı olmadan gelişir İkincil olanlar başka organlann hastalanmasından sonra ortaya çıkar

Ağıziçi iltihabının başlıca türleri arasında ağız nezlesi ile eksüdalı, ülser*li, kangrenli, kanamalı ve aftlı iltihaplar sayılabilir

• Ağız nezlesi- En sık görülen ve en az zararlı türdür Ağızdaki yerleşik bakteri florasının, genel ve yerel çeşitli durum*lara bağlı olarak hastalık yapabilme ye*teneği kazanmasından kaynaklanır Her yaşta görülebilir Özellikle iyi beslen*meyen çocuklarda, diş çıkaran bebek*lerde ve kızamık, kızıl, suçiçeği, kızamıkçık gibi döküntülü hastalıklar sıra*sında ortaya çıkar Erişkinlerde başlıca nedenleri diş taşları ve uygun olmayan diş protezlerinin kullanılmasıdır Sindi*rim bozuklukları, yüksek ateş, örseleyi*ci yiyecekler, çok sıcak içecekler ve si*gara da ağızda bu tip iltihap yapabilir Ağız nezlesinin sık rastlanan bir başka nedeni vitamin eksikliğidir Artık iskorbüt ve beriberi gibi ağır vitamin yet*mezliklerinden kaynaklanan hastalıklar dengeli beslenme bilinci ve olanakları*nın bulunduğu ülkelerin gündeminden çıkmıştır Ama yetersiz ve dengesiz beslenmeye ya da vücuttaki işlev bo*zukluklarına bağlı olarak gizli vitamin eksikliği hastalıkları görülmektedir

Ağız nezlesi genellikle ağız boşlu*ğunda kırmızılıkla ortaya çıkar Çoğu

kez dil ve dudaklarda yaygın ve tekdüze kızarıklıklar görülür Hasta ağzında kuru*ma ve yanma duyar Yutma ve çiğneme hareketleri güçleşir Bu tip ağıziçi ilti*hapları, mikrop öldürücü gargaralar kul*lanılarak tedavi edilebilir Ayrıca ağrı ve yanma duyumunu ortadan kaldıran hafif uyuşturucu ve mikrop öldürücü ilaçlar yararlı olabilir İltihap vitamin eksikliğine bağlıysa tedavi eksik olan vitaminle*rin karşılanmasına dayanır

• Eksüdahlı ağıziçi iltihabı

Mukozada üstü beyaz renkli ağır bir iltihaplanma biçiminde ortaya çıkar Genellikle ülserli stomatitin başlangıcıdır Başlıca nedenleri ağız nezlesininkiyle aynıdır Bazı meslek hastalıkları ve kimyasal maddelerin yol açtığı kronik zehirlenmeler de ağızda bu tip iltihaba neden olur Bunların başında gelen kurşun ve civa zehirlenmeleri özellikle dişeti ve bazen dil iltihabına yol açar Ağızdaki iltihaplanma bütün vücudu etkileyen hastalıkla birlikte tedavi edilir

• Ülserli ağıziçi iltihabı

Ağız nezlesinden de, eksüdalı ağıziçi iltihabından da ağırdır Genellikle salgın biçiminde ortaya çıkar ve ağız boşluğunun temizliğine özen gösterilmemesi durumunda kolayca bulaşır İltihap dişçilerinde başlar Daha sonra bütün ağza yayılır Diş köklerine, hatta dudaklara da yayılan sarımsı bir eksüdaya ve ağrılı şişkinliğe neden olur Ülserli ağıziçi iltihabı Fusobacterium ve spiroketlerin etken olduğu Vincent anjini gibi yutak enfeksiyonlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir İlk şişkinlik evresinin ardından çok yavaş iyileşen ülser ve yaraların belirdiği bu tip ağıziçi iltihabında mikrop öldürücü gargaralar yeterli değildir Ayrıca antibiyotik ve sülfamitlere dayanan genel bir tedavi uygulanır; bazı olgularda kortizon da gerekebilir

• Kangrenli ağıziçi iltihabı

Ülserli tipin son evresidir Organizmanın aşın ölçüde güçten düştüğü durumlarda görülür ve doku ölümüne yol açar

• Kanamalı ağıziçi iltihabı

Kanamalarla ortaya çıkan ağız mukozası iltihabıdır Genellikle ağızdaki belirli bir nedenden kaynaklanmaz Pıhtılaşma bozuklukları, karaciğer ve kalp-damar hastalıkları, zehirlenmeler ve vitamin yetmezlikleri (niyasin ve C vitamini eksikliği) gibi genel hastalıkların bir belirtisidir Akut lösemi, B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık, tifo, sıtma gibi hastalıklar sırasında da sık görülür Tedavi genel hastalığa bağlı olarak yürütülür

• Aftlı ağıziçi iltihabı

Çoğu kez virüslerden kaynaklanır Genellikle süt çocuklarında, gebe kadınlarda ve sindirim

bozukluğu çekenlerde görülür Bazı insanlarda ceviz, badem, çilek gibi belirili besinlerin yenmesiyle aftlı oluşumların yinelendiği göz önüne alınırsa bu hastalığın alerjik bir boyutu da olduğu söylenebilir

Hastalık titreme ve ateş yükselmesiyle birden ortaya çıkar Daha sonra ağız boşluğunda çok ağrılı ülserlere dönüşen sıvı dolu kabarcıklar görülür Hastalık hızlı gidişlidir ve 1-2 haftada iyileşir Gargara biçiminde bölgesel tedavinin yanı sıra antibiyotikler ve kortizonla genel tedavi uygulanır

• Kronik bakteri ve mantar enfeksiyonlarına bağlı ağıziçi iltihabı

Acti-nomyces ağız boşluğunda iltihaba yol açan önemli bir bakteri grubudur Bu bakteriler ağızdaki kemik ve kas dokusuna yerleşir Oluşturdukları fistüllerden çıkan irin çok miktarda tipik tanecikler içerir Bu bakterilerin giriş yollan genellikle diş çürükleridir

Oldukça sık rastlanan pamukçuk ağızda mantarlara bağlı bir iltihaptır Ağız boşluğu mukozasında Candida albicans türü mikroskopik bir mantarın gelişmesiyle oluşur Dişetlerini, dili, yanak iç yüzeylerini ve bademcikleri kaplayabilen kesilmiş süte benzer Ağızda birbirleriyle birleşmeye eğilimli beyaz alanlar ortaya çıkar Kolayca kaldırılabilen bu oluşumların altında kırmızı bir yüzey görülür Pamukçuk daha çok yenidoğanlarda görülür Yerel olarak uygulanan mantar öldürücü ilaçlar ve metilen mavisiyle kolayca tedavi edilebilir Ama bu hastalık zayıf düşmüş ve organizmanın savunma yetenekleri azalmış yaşlılarda da ortaya çıkabilir Bu durumda enfeksiyon derindeki dokulara, yani solunum ve sindirim mukozalarına yayılabilir

• İkincil ağıziçi iltihapları

Genel bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkar Kızıl, kızamık, kızamıkçık ve suçiçeği gibi döküntülü hastalıklar, iskorbüt ve hemofili gibi kanamalı hastalıklar, lösemi, agranülositoz ve B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık gibi kan hastalıkları, civa, bizmut, kurşun, gümüş, bakır gibi kimyasal madde zehirlenmesine bağlı çeşitli meslek hastalıkları sırasında görülür

Özgül mikropların neden olduğu başlıca ağıziçi iltihaplan şunlardır: Frengide birinci evre lezyonu, ikinci evreye özgü kabartı ya da kızarıklıklar ve üçüncü evreye özgü göm (yumuşak şişkinlikler) ve ülserler biçiminde iltihaplar (frengi stomatiti); veremde ülserler ve çatlaklarla birlikte görülen iltihaplar (verem stomatiti); cüzamda zamanla ülserleşen derin düğümcük oluşumlan (cüzam stomatiti); belsoğukluğunda hastalık etkeni olan gonokoklara bağlı iltihaplar; difteri, yılancık ve impetigo etkenlerine bağlı ağıziçi iltihaplan






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




Ağız kokusu halitosis

Ağız kokusu, insanı olumsuz etkileyen bir durum olarak bilinir

Erişkinler veya küçüklerin, yaşamlarında mutlaka ağız kokusundan şikayetçi oldukları zamanlar olmuştur Bazılarının ise, bu durumdan şikâyeti kroniktir

Ağız kokusu; etkilediği bireyler için sosyal ve psikolojik yönden olumsuz bir durum haline gelmiştir

Kötü ağız hijyeni , dişler üzerindeki gıda birikimi, ağızdaki çürük kaviteleri , çekim yaraları , ülserler , dental ve tonsiller, apseler (diş ve bademcikle ilgili apseler) ; gingivitis, periodontitis ve stomatitis gibi diş eti hastalıkları , ağız kuruluğu , kıllı dil gibi ağız içindeki problemlerden oluştuğu gibi, üremi , diabetik ketoasidoz , karaciğer rahatsızlıkları , kronik pulmoner hastalıklar , mide rahatsızlıkları gibi sistemik nedenlerle de görülebilir

Diş hekimleri ağız kokusunun, lokal mi, yoksa sistemik faktörlere mi bağlı olduğunu tespit etmeli ve doğru teşhisi koyup ona göre tedavi yöntemini belirlemelidir

Solunum sisteminden gelen hava , ağızdan dışarı yayılırken oral kavitedeki (ağız boşluğu) kötü kokulu uçucu karışımla birleşerek dışarı çıkar ve kişilerin kendisini de, çevresini de rahatsız eden hoş olmayan kokular oluşur

Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda ağız kokusu vakalarının çoğunluğunun oral kaviteden kaynaklandığı tespit edilmiştir

Kötü ağız kokusunun oluşmasına etki eden faktörler arasında, tükürüğün önemli rol oynadığı kabul edilmektedir

Sağlıklı ağızdan alınan tükürüğe göre , periodontitisli ağızlardan alınan tükürüğün daha hızlı kokuştuğu belirtilmiştir

Aktif periodontitisli hastalardan alınan tükürükte çok parçalanmış epitel hücresi vardır Ve bu hücreler önemli ölçüde bakterilerle kaplıdır Ayrıca tükürükte zarar görmüş lökositler de mevcuttur Lökositler, çok miktarda kükürt taşıyan aminoasitlere sahiptir ve bunlar uçucu sülfür bileşiği üretiminde kullanılırlar Lökositler, periodontal hastalıklar sırasında göç ederek , periodontal hastalıklı bireylerin tükürüklerinda artarlar

Hem oral mukazadan serbest epitelyal hücreler , hem mikroorganizmalar, hem de lökositler bakteri plağına dahil olup dilin arka yüzüyle , dişlerin fizyolojik ve mekanik temizlemeye uygun olmayan bölgelerinde toplanır Periodontitisli hastalarda bu duruma bir de dişetlerinden oluşan kanamanın eklenmesi ile tablo daha da ağırlaşır

Ağız kokusu oluşumu tükürük akımının azalması , uzun süre besin ve sıvıların alınmamasına da bağlıdır

Uyku hali buna iyi bir örnektir Sabah kalkınca hissedilen ağız kokusu bu durumla ilgilidir

Aşırı tütün içimi, özellikle sigara tüketimi yalnızca kötü kokulu nefes oluşturmakla kalmayıp , bir de kıllı dil durumuna yol açar ki bu da besin artıklarının ve tütün kokusunun tutulmasına neden olur Ayrıca tükürük salgısında azalma ve hastalık durumunun şiddetle artışına neden olur Dilin arka bölümü mekanik olarak temizlenemediği için birikimler orada oluşur Çoğu ağız kokusu durumlarının tedavisine dilin fırçalanması ile başlanır

Protez dişler, uygun yapılmamış kuron ve köprüler, ağız dokusuna uygun olamayan materyaller de ağız kokusunu oluşturan faktörlerdendir

Halitozis oluşturabilecek diğer durumlarsa postnatal sızmayla karakterize kronik sinüzitis , faranjitis, tonsillitis, sifilitik ülserler, burun tümörleri , ağız tümörleri , kronik bronşitis ve orofarengial kavitelerin habis neoplazmalarıdır

Nefesteki kokunun yoğunluğu yaşla birlikte artar Ayrıca farklı yaş grupların spesifik ağız kokuları tespit edilmiştir

Buna göre yaşları 2-5 yıl arasında değişen küçük çocuklar, tonsillerinde barınan besin ve bakterilerden ötürü oluşan bir ağız kokusuna sahiptir

Orta yaş grubundaki kişilerde çok şiddetli biçimde sabah nefes kokusu oluşur

İleri yaş grubundakilerde ise ağız kokusu temiz olmayan protez ve akışkanlığını yitiren tükürüğün kokuşmasından kaynaklanır

Sistemik hastalıklar sonucunda da ağız kokusu oluşur Bu durumun en iyi bilinen örneği diabettir Bu hastalarda ağızdan aseton , tatlı, meyva kokusu duyulur

Nefesteki amonyak ve idrar kokusu , üremi ve böbrek yetmezliğini akla getirmektedir

Ciddi karaciğer yetmezliğinde nefes tatlımsı bir amin kokusu , taze kadavra kokusuna benzemektedir

Tatlı bir asit kokusu, akut romatizmal ateşi çağrıştırır Kötü kokuşmuş nefes , çürümüş et kokusuna benzer , bu da akciğerin apseleşmesine ya da bronş iltihabının yayılmasıyla oluşan bronşiyektaziye işaret eder

Gastrointestinal bozukluklarda da nefes kokusu kötüdür Duygusal yıkımlar da sindirimi etkiler ve vücut kimyası bazen nefesi etkileyebilir

C vitamini yetersizliği ile oluşan Kronik skorbüt hastalığı olan kişilerde de kötü kokulu nefese rastlanır

Yenilen yiyecekler de ağız kokusunda önemli rol oynar Bir vejeteryan, çok fazla et yiyen bir kişiden daha az halitozise sahiptir Çünkü sebzelerde protein maddelerin yıkım ürünleri çok azdır

Et genellikle yağ içerir ve gastrointestinal sistemde oluşan uçucu yağ asitleri kana absorbe edilip nefesle salgılanır Sarımsak, soğan , pırasa, alkol vb maddelerin dolaşım sisteminde önce absorbe edilip sonra da akciğerlerce hava olarak dışarıya verilmesiyle kötü koku oluşur Aşırı alkol içimi mikrobiyal floranın değişiminde başlıca rol oynar ve halitozis oluşturan koku fermente edici organizmaların poliferasyonuna neden olur

Açlıkta oluşan ağız kokusu; pankreatik sıvının midede açlık periyodunda bozuşmasından kaynaklanır Bu kokunun giderilmesi kolaydır Hatta diş fırçalamasıyla bile ortadan kaldırılabilir

İlaçların sistemik etkisine bağlı olarak da halitozis oluşabilir Bazı antineoplastik ajanlar, antihistaminler, amphetaminler, trankilizanlar, diüretikler, fenotiaminler , atropin benzeri ilaçlar tükürük üretimini azaltırlar ve böylece oral kavitenin kendi kendini temizleme yeteneği azalmış olur ve buna bağlı halitozis oluşur

Yaşlanma, çok sigara içimi , tükürük bezi aplazisi, 800 raddan fazla radyasyon tedavisi, kadında menopoz, yüksek ateş, dehidratasyonlu sistemik ve metabolik rahatsızlıklar, aşırı baharat kullanımı ağız kuruluğuna neden olur ve bu yüzden de halitozis oluşur

Diş hekimi ağız kokusunun tanımını yapmak için önce iyi bir muayene yapmalı, aldığı anamnezleri dikkâtlice incelemeli , basit yöntemlerle koku ayrımını yapmalıdır

Sistemik hastalıklarda oluşan kokular için medikal konsültasyona gidilmelidir Kokuların lokal ya da sistemik faktörlerden oluştuğunun belirlenmesi oral kaviteden veya akciğerlerden kaynaklandığının belirlenmesi için hastaya basit bir yöntem uygulanır

Diş hekimi hastadan dudaklarını sıkıca kapatmasını ve nefesini burun deliklerinden bırakmasını ister Bu durumda koku on cm uzakta duran başka bir kişi tarafından değerlendirildiğinde, koku varsa sistemik faktörlerden kaynaklanıyor demektir

Hasta parmakları ile burnunu tıkayıp , dudaklarını da kapatıp soluk vermeyi bir an için durdurduktan sonra açıp soluk verdiğinde koku ağız yoluyla ortaya çıkıyorsa kokunun oral kavitedeki lokal faktörlerden kaynaklandığı söylenebilir

Koku bu şekilde basit bir yöntemle değerlendirilebileceği gibi, denemesi ve tekrarı kolay olan gaz ölçen monitörlerle de ölçülebilir Yapılan klinik çalışmalarla lokal faktörlerin neden olduğu ağız kokusu olgularının %90’nın başarı ile tedavi edileceği tespit edilmiştir

Patolojik ve nonpatolojik orijinli halitozis genellikle patolojik durumun tedavi edilmesi ve oral hijyenin iyi derece de yerine getirilmesi ile düzelir

Periodontal ceplerin yok edilmesi , oral hijyenin geliştirilmesi gıda birikimine sebep olan yerlerin düzeltilmesi, çürük dişlerin tedavisi , restorasyonun mümkün olmadığı durumlarda diş çekimi , diş eti hastalıklarının tedavisi ile ağız kokusu ortadan kaldırılır

Yemek sonrası dil ve dişlerin fırçalanmasıyla da ağız kokusu etkili oranda azaltılabilir

Ağız kokusunu oluşturan bileşenlerin birincil alanı dildir Sabah şiddetli ağız kokusundan şikayet eden kişilerde dişlerin ve dilin yemek sonrası fırçalaması ve ağzın bir gargara ile çalkalanması ile sorun kontrol altına alınabilir

Protez kullananlar protezlerini fırçalayarak ve dezenfektan solüsyonlarda tutarak temizlemelidirler

Ağız kokusunu önlemek için doğal kaynaklardan da yararlanılabilir Nane bunlardan biridir Naneli sakızlar, şekerler kullanılabilir Nanenin tükürük üzerinde de etkisi vardır Naneli ürünlerin emilmesi tükürük oranını artıracak, tükürüğün alışkanlığını düzenleyecek , yiyecek artıklarının böylelikle uzaklaşması bir ölçüde sağlanacaktır

Sakız çiğnemek, çiğneme kasları , yanak ve dilin çiğneme hareketleri ile yakından ilgilidir Sakız besin artıklarının taşınması ve uzaklaştırılması ile oral kavitenin temizlenmesini sağlar

Ağız suları, kokulu ürünler, naneli ağız spreyleri nefesteki kokuyu geçici olarak önlemeye yarayacaktır






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




Aids

HIV Nedir Ve Nasıl Bulaşır?

HIV kelimesinin açılımı Human Immunodeficiency Virüs'tür (İnsanların Bağışıklık Sisteminin Çökmesine Neden Olan Virüs) Bu ifade, bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabilen bir virüs anlamına gelmektedir Bağışıklık sisteminiz normalde, sizi bakteri ve virüs gibi mikroplardan korur HIV, vücut sıvıları yoluyla bulaşır HIV virüsü taşıyan birisiyle korunmadan seks yaparsanız veya aynı iğneyi paylaşırsanız HIV virüsü size de bulaşır Ya da HIV virüsü taşıyan bir anne HIV'i bebeğine bulaştırabilir

HIV Nedir?

HIV, AIDS'e yol açan virüstür HIV, Human Immunodeficiency Virus (Bağışıklık Sisteminin Çökmesine Neden Olan Virüs) kelimelerinin kısaltmasıdır

HIV virüsü taşıyan insanlar "HIV pozitif" veya "HIV enfeksiyonlu" olarak adlandırılır

HIV virüsü, bağışıklık sisteminize zarar vererek sizi hasta eder Bağışıklık sistemi vücudunuzu mikroplardan korur Bağışıklık sisteminiz çalışmadığında, mikroplar sizi daha kolay hasta edebilir

Ancak, hasta görünmeyebilir veya hissetmeyebilirsiniz HIV virüsü taşıdığınızı bile bilmeyebilirsiniz

AIDS Nedir?

AIDS, HIV virüsü bağışıklık sisteminizi zayıf hale getirdikten sonra ortaya çıkan hastalıktır AIDS, Acquired Immunodeficiency Syndrome (Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) kelimelerinin kısaltmasıdır

AIDS hastası insanlar, bağışıklık sistemi güçlü olan insanları etkilemeyen mikroplar nedeniyle kötü enfeksiyonlara yakalanırlar AIDS hastası olmadan yıllar önce HIV virüsü almış olabilirsiniz

HIV Virüsü Kadınlara Nasıl Bulaşır?

HIV virüsü iki temel yolla bulaşır

1 Seks

HIV vücudunuza HIV virüsü taşıyan birisinin kanı, spermi veya vajinal akıntıları yoluyla bulaşır Bu durum, vajinal, anal veya oral seks sırasında gerçekleşebilir

Lateksten yapılmış bir prezervatif kullanarak HIV virüsünden korunabilirsiniz Doğum kontrol hapları ve lateks olmayan prezervatifler, sizi HIV virüsünden koruyamaz

HIV virüsü hem bir erkekten hem de bir kadından bulaşabilir Herhangi bir cinsel hastalığınız varsa HIV virüsünün size bulaşma ihtimali daha yüksektir

2 İlaçlar

HIV virüsü taşıyan birisiyle kirli bir iğneyi paylaşırsanız, virüs bulaşabilir Dövme ve vücuda piercing yaptırma işlemlerinde kullanılan iğneler, temiz değilse HIV bulaştırabilir

HIV Kadınlara Nasıl Bulaşır

Bir Erkekle Seks %36

İğne Paylaşımı %14

Sebebi Bilinmiyor %50

HIV ile ilgili Uyarı İşaretleri

Bazı HIV virüsü belirtileri şunlardır :

Öksürme, ishal, kilo kaybı, gece terlemesi, yorgunluk hissi

İlginç renkli veya kokulu bir vajina akıntısı

Yinelenen veya kalıcı vajina enfeksiyonları

Vajinada veya vajina çevresindeki yara veya acı

Adet dönemlerinde ani bir değişim

Adet dönemleri arasında karın ağrısı

Seks sırasındaki olağandışı acı veya ağrı

Dilinizde veya ağzınızın içinde beyaz noktalar veya yaralar

HIV Testi Yaptırma

Aşağıdaki durumlar sizin için geçerliyse HIV testi yaptırmalısınız:

İğneleri paylaşıyorsanız

Eşiniz ilaç kullanmışsa veya kullanıyorsa

Vücudunuzda herhangi bir HIV belirtisi varsa

Prezervatif kullanmadan seks yaptıysanız da test

yaptırmalısınız Test yaptırmak basit ve kolaydır Test sonucunda virüs taşıyıp taşımadığınızı öğrenebilirsiniz Ancak, virüsün bağışıklık sisteminize ne kadar zarar verdiğini öğrenemezsiniz

Nasıl Test Yaptırabilirim

Bazı yerlerde, adınızı vermeniz gerekmez, testin sonuçları yalnızca size bildirilecektir

Diğer yerlerde, sonuçlar sağlık yetkilinize veya danışmanınıza da bildirilir Ancak, sağlık yetkilileri genellikle siz izin vermedikçe sonuçları başkasına vermezler

Tedavi Olma

HIV için herhangi bir tedavi bulunmamaktadır HIV virüsü

taşıyan binlerce kişide yapılan çalışmalar, kombinasyon tedavisinin, insanların daha iyi hissetmesine ve daha uzun yaşamasına yardımcı olabildiğini göstermiştir

Bir doktorla, hemşireyle veya danışmanla konuşun Tedavi seçenekleri hakkında size daha fazla bilgi verebilir

Gereken Cevapları Alma

Bugün, birçok yerde AIDS testi yaptırabilir ve AIDS konusundaki sorularınıza yanıt alabilirsiniz:

Sağlık bakanlığına bağlı birimlerde veya yerel sağlık kuruluşlarında

Devlet kliniklerinde

Özel doktorlarda

Özel laboratuarlarda

Birçok devlet kliniğinde

test işlemi ücretsiz olarak veya çok az bir ücretle gerçekleştirilmektedir Ayrıca, doktorunuz da HIV testi yapabilir ve sonuçları verebilir Evde test yaptığınız takdirde sonuçlar için danışabileceğiniz yerler bulunmaktadır

Hamile olan veya hamile kalmayı planlayan kadınlar için daha fazla bilgi verilebilir

HIV Virüsüyle Nasıl Savaşabilirsiniz?

HIV virüsü taşıdığınızı bir kere öğrendikten sonra, sağlık uzmanlarıyla birlikte hareket etmeniz her zaman çok önemlidir Nasıl yürüdüğünü biliyorsanız, tedavinize devam etmek her zaman daha kolaydır Virüs nasıl çoğalıyor? İlaçlar, virüsle savaşmanıza nasıl yardım ediyor? Virüsünüzün ve ilaç tedavinizin ne durumda olduğunu daha iyi anlamanıza yardımcı olmak için bu soruların cevapları verilmiştir

HIV de dahil olmak üzere virüsler, kendi kendilerini kopyalayamazlar, çoğalamazlarVarlığını sürdürmek için HIV virüsünün vücudunuzdaki sağlıklı bir hücreyi işgal etmesi gerekmektedir

HIV virüsü, CD4 hücrelerini işgal etmeye eğilimlidir CD4 hücreleri vücudun bağışıklık sisteminin sizi hasta edebilecek mikrop ve virüslere karşı korumasına yardımcı olan özel hücrelerdir

SIK SORULAN SORULAR:

Ben HIV (+) Bir Kişiyim Bu AIDS Hastası Olduğum Anlamına mı Geliyor?

"HIV (+)" test sonuçları, sizin AIDS'e neden olan virusla (HIV) enfekte olduğunuz anlamına geliyor CD4+ T hücre sayınız 200hücre/mm3'ün altına düştüğünde ve/veya AIDS ile ilişkili bir hastalık (fırsatçı enfeksiyonlar ve Kaposi Sarkomu gibi) gelişirse HIV AIDS hastalığına doğru ilerler

CD4+ T Hücre Sayısı Ne Demektir?

CD4+ T hücre sayısı kişinin ölçülen CD4+ T hücre miktarı demektir HIV kişinin bu hücrelerini enfekte eder ve çoğalmak (kendi kopyasını yapar) için bu hücreleri kullanır Bu hücreler zarar gördükçe kişinin bağışıklık sistemi zayıflar ve kişi fırsatçı enfeksiyonlara (bakteriyel, viral, parazit ve mantar gibi) daha çabuk yakalanır

Viral Yük Nedir?

Viral yük insanın kanında bulunan virus (HIV) miktarıdır Yüksek miktarda viral yükü olan olan kişi, düşük viral yükü olan kişiden daha çabuk AIDS geliştirir

CD4+ T Hücresi Nedir?

CD4+T hücrelerine, akyuvarlar, T yardımcı hücreleri de denilmektedir İnsan bağışıklık sisteminde diğer hücrelerle birlikte hastalıklara karşı savaşırlar HIV, çoğalmak için bu hücreleri kullanır Sağlıklı bir kimsede CD4+T hücre sayısı 800-1200/mm3 kadardır

Hangi Testler Yapılabilir?

Türkiye'de kan ve kan ürünlerini toplayan ve saklayan merkezlerde (Kan Bankaları-Kızılay Kan Merkezi gibi) alınan her kan bağışında, HIV, Hepatit-B ve Hepatit-C virus antikorları veya antijenleri açısından tarama yapılması kanunen gereklidir

Nerelerde Bakılabilir?

Tanı ELISA yöntemiyle konur ELISA virusun bulaşmasından sonra 10-12 haftada sonuç verebilir

HIV tedavisine başlamadan önce doktorunuz tam bir hikaye almalı, fizik muayene yapmalı ve kan testlerini istemelidir Bu testler tam kan sayımı, viral yük testi ve CD4+ T hücre sayımını içerir Ayrıca enfeksiyonlar için gerekli diğer testler (sifiliz, tüberkülin deri testi, toksoplazma antikor testi ve kadınlar için jinekolojik Pap Smear testi) yapılmalıdır Viral Yük testi ve CD4+ T hücre ölçme testi, HIV tedavisine başlamadan önce mutlaka yapılmalıdır

Nasıl Bir Doktora Gitmeliyim?

HIV tedavisi kompleks bir tedavi olduğundan doktorunuzda HIV ve AIDS tedavisi konusunda uzman olmalıdır Tedaviniz hakkında karar verirken yakından çalışabileceğiniz birine ihtiyacınız olur ve bu yüzden kendinizi rahat hissedebileceğiniz bir kişi olmalıdır Bu HIV tedavisinin yararları ve riskleri hakkında herşeyi rahatlıkla sorabilmeniz için önemlidir Ayrıca Türkiye 'de AIDS tanı ve tedavisi hakkında sizi yönlendirebilecek ve yardımcı olabilecek merkezler bulunmaktadır






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




akalazya

Tanım:

Akalazya yemek borusunun (özafagus) motilite bozukluğu olarak tanımlanabilirYutma esnasında özefagus alt sfinkteri tamamen gevşemez ve peristaltizm durur

Etiyoloji:

Primer akalazyanın etiyolojisi bilinmemektedirSekonder gelişenlerde ise başlıca nedenler pankreas, bronş, prostat, özefagus kanserleri ve lenfomalardır

Klinik:

Başlıca belirti yutma güçlüğü (disfaji) dirErken dönemde elma, muz, et, taze ekmek, bazende soğuk içecekler hastalığı başlatıcı nedenler olarak hasta tarafından ifade edilir Hastada sindirilmemiş besinlerin rejurjitasyonu dikkat çekicidir Uyku sırasındaki rejurjitasyınlar aspirasayon pnömonilerine neden olabilirRetrosternal ağrının varlığı akalazyanın hipermotil tipine özgüdür

Radyoloji:

Megaözefagus vardır Göğüs boşluğunda geniş bir gölge şeklinde gözlenir İçi sıvı ile dolu lümeni kol kalınlığında olabilir Kontrast madde ile çekilen grafilerde özefagus alt ucu huni şeklindedir; üst kısımlar ise dilatedir Endoskopik incelemede peristaltizmin olmadığı izlenir

Tedavi:

Kalsiyum Antagonistleri: Özefagus alt sfinkterine selektif etkili bir anti spazmodik ilaç yoktur Bu amaçla en çok kullanılan ilaç nidilattır Sublingual alındıktan 1 saat kadar sonra sfinkter basıncını %50 azaltırDiğer kalsiyum antagonistlerinden oral alınanlar mideye geçemediği için emilemezler ve etkisiz kalırlar İzosorbitdinitrat gibi daha güçlü nitratlarda vardır ancak yan etkileri daha fazladır; ancak ağrılı spazmlarda faydalı olabilir

Dilatasyon: Balon dilatasyon ile başarı sağlanabilir

Cerrahi: Medikal tedaviye ve dilatasyona yanıt vermeyen vakalarda uygulanırYapılan ameliyat Heller ameliyatıdır ve myotomiden ibarettir






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




akciğer absesi

TEMEL BİLGİLER

TANIMLAMA: Çevre dokudaki enfeksiyona bağlı akciğer erimesi ile gelişen içi cerahat

ile dolu akciğer kaviteleri Genel gidiş ani başlayıcı ve ilerleyicidir

Genetik :

•Bilinen genetik geçiş yok

Görülme sıklığı:

• Bilinmiyor, oldukçanadir

Yaş:

• Genç erişkinler (16- 40 yaş); orta yaş(40- 75 yaş) da sık görülür

Cinsiyet:

• Erkek= Kadın

BELİRTİ VE BULGULAR

• Öksürük

• Ağız kokusu

• Balgam

• İltihaplı, kötü- kokulu balgam

• Ateş

• Göğüs ağrısı

• Nefes darlığı

• Üşüme, titreme

• Halsizlik

• Kırıklık

• Zayıflama

• Kilo kaybı

• Gece terlemesi

• Kanlı balgam

• Solunum seslerinde azalma

• Hırılıtılı solunum

• Sık solunum

• Çarpıntı

• Terleme

• Asimetrik göğüs hareketleri

• Parmak çomaklaşması

NEDENLERİ

• Yabancı cisimlerin akciğere kaçması sonucu oluşan zatürreler

• Akciğer dokusunu eriten tipde zatürreler

• Vucudun başka yerinde oluşan iltihabın kan yoluyla Akciğerlere ulaşması ve burda zatürre yapması (septik emboli)

• Bakterilerin kana karışması

• Bronşial tıkanması veya darlığı

• Tümörler

RİSK FAKTÖRLERİ

• Kötü ağız ve diş bakımı,diş eti iltihapları

• Alkolizm

• İlaç bağımlılığı

• Epilepsi (Sara Hastalığı)

• Şuur kaybı

• Akciğer kanseri

• Bağışıklık sistemi baskılanması

• Diabetes mellitus (Şeker hastalığı)

• Yabancı cisim

• Mide muhtevasının yemek borusuna kaçması (Gastroözafagial reflü)

• Sinüzit

TANI

LABARATUAR

• Beyaz küre yükselmesi

• kansızlık

• Serum Protein azalması

• Balgam kültürü ve antibiogramında iltihaba yol açan mikrobun üretilmesi

GÖRÜNTÜLEME

• Akciğer grafisi- abse ve çevresinde iltihap alanı net olarak görülür

• Hava- sıvı seviyesi

• Akciğer zarında sıvı toplanması

• Bilgisayarlı tomografi: Absenin lokalizasyon ve yayılımı belirler

TANI İŞLEMLERİ

• Bronş tıkanması veya darlığı şüphesi varsa bronkoskopi yapılır(Ucunda minik kamera olan fiberoptik fleksibl bir boru ile bronşların içi incelenir)

• Göğüs yüzüeyinden iğneyle girerek abseden numune almak (Transtorasik akciğer biopsisi) mümkündür

TEDAVi

• Ciddi ise veya Cerrahi uygulanacaksa yatırılarak tedavi edilmelidir

GENEL ÖNLEMLER

• Özel pozisyonlar ve masajlarla akciğerdeki abse balgam yoluyla atılmaya çalışılır(Postural drenaj)

• Akciğer fizyoterapisi

• Nedene yönelik tedavi (örneğin, antibiütikler)

• Komplikasyonlar için cerrahi metodlar gerekebilir

DİYET

• Kısıtlama yok

HASTANIN EĞİTİLMESİ

• Solunum fizyoterapi teknikleri

İLAÇLAR

•Kültür ve hassasiyet sonuçlarına göre antibiolikler kullanılır

HASTANIN İZLENMESİ

•Akciğer grafilerindeki kistik boşluk (Kavite) kaybolana veya düzelene kadar (birkaç hafta veya ay) tedaviye devam edilir

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ

Genellikle yüz güldürücü % 25 oranında sekel kalır Birlikte başka hastalık varsa sekel artar

KAYNAKLAR

• Bartlett, JG: Anaerobic bacterial infections of the lung and pleural space Clinical ınfectious diseases 16 ; Suppl 4: s248-255, 1993

• Murray, JF Nadel, JA (eds): Textbook of Respiratory Medicine 2nd Ed Philadelphia, WB Saunders Co, 1994

Yazarı DrJ Cunningtom

Akciğer Absesi

Tanım: Akciğer parankimi içinde yer alan , harabiyet ve bir ya da birçok hava-sıvı seviyesiyle karekterize kavite oluşumuyla seyreden süpüratif infeksiyondur İki cm’den küçük multipl kavitelerle seyreden formuna nekrotizan pnömoni ismi de verilmektedir

Klinik Bulgular: Sürekli ateş, titreme, öksürük, lezyonun plevraya yakın oldugu durumlarda yan agrısı görülürGenel durum hızla bozulur Apse bronşa açılırsa irinli , kötü kokulu bazen kanlı balgam görülebilirKilo kaybı, ilerleyen sürelerde çomak parmak gelişimi görülebilirFizik muayenede yüksek ateş,taşıkardi, dispne, siyanoz, apse tarafında solunum seslerinde azalma, tüber üfürüm, apse bronşa açılmışssa kavern üfürümü duyulabilir Bazen kronikleşebilir Bu durumda halsizlik, öksürük, intermittan ateş, kötü kokulu balgam, zayıflama, çomak parmak görülür

Etyoloji: En önemli predispozan faktörler; aspirasyon , periodontal hastalıklar ve jinjivittir Ayrıca bronşektazi, bronş karsinomları, infarkt, septik emboliler, bakteremi, intraabdominal infeksiyonlar, , bronşta obstruksiyon, diabetes mellitus, malignansi, AIDS, ve immünsupresyon da predispozan faktörler arasındadır Etken mikroorganizmalar hastanın orofaringeal kolonizasyonu ve bagışıklık durumuna göre degişir En sık etkenler; orofarinkten aspire edilen anaeroplardır, çogunlukla da polimikrobiyal infeksiyonlar gelişir Hastane ortamında , orofarinkste gram negatif mikroorganizmaların kolonizasyonuna baglı olarak, gram negatiflerin yol açtıgı apseler gelişebilir Staphylococcus aureus, Streptococcus pneumoniae ve Pseudomonas aeruginosa nekrotizan pnömoni yapabilir Hematojen infeksiyonlar daha çok stafilokoklarla oluşur Bagışık yetmezlik sorunu olanlarda Nocardia spp ve birçok farklı etken olabilir

Tanı: Yüksek ateş, toksik tablo ve kötü kokulu balgamı olan bir hastada klinik olarak düşünmelidir Hava-sıvı seviyesi olan bir kaviter görünüm ya da multipl küçük ekskavasyonlarla seyirli bir pnömoni ile tanı konulur Gerekirse kompüterize tomografi çekilir Kan kültürü, balgam inceleme ve aerop kültürü, mümkünse diger örneklerden kültür yapılmalıdır

Ayırıcı Tanı: En çok akciger kanseri ile karışır Tüberküloz, kist ve büllörle de karışabilir Bu hastalıklarda sistemik semptomların olmaması, pnömoni bulgularının olmayışı ayırıcı tanıda önem kazanır

Tedavi: Antimikrobiyal ajanlar verilir 2-4 ay gibi uzun süreli tedavi gerekir Klinik ve radyolojik özelliklerle izlenirÇogunlukla anaeroblarla ve polimikrobiyal oldugu için tedavi seçimi buna göre yapılır Penicillin G + clindamycin veya metronidazol, betalaktam/betalaktamaz inhibitörleri, karbapenemler, immünsupresyonu olanlardabetalaktam ajan + aminoglikozid, gram negatif infeksiyonlardaüçüncüjenerasyon sefalosporin+metronidazol kombinasyonu kullanılabilir Stafilokokal infeksiyonlarda penisilinaza dirençli penisilinler, sefazolin, metisilin dirençli stafilokoklarda ve glikopeptitler kullanılır Trimethoprim/sulfamethoxazole ve yeni kinolonlar da kombinasyon tedavisinde yer alabilir Postural drenaj destekleyici tedavide önem kazanır, gerekirse tanı, drenaj amaçlı ve yabancı cisim çıkarma için bronkoskopi uygulanır

Korunma: Aspirasyonun engellenmesi önemlidir Bilinç bozuklugu ve yutma güçlügü olan hastalarda dikkatli besleme yapılmalıdır Aspirasyon durumunda hemen posdural drenaj uygulanmalıdır






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




akciğer kanseri

TEMEL BİLGİLER

TANIMLAMA

• Sık görülen akciğer kanserleri iki geniş

gruba ayrılabilir:

1-Küçük hücreli dışı kanser: skuamöz hücreli kanser, (en sık); adenokarsinoma ve large

cell karsinoma

2-Küçük Hücreli kanser

• Diğer akciğer habis tümörleri i çok sayıda fakat nadirdir (lenfoma: blastoma sarkomvs)

Görülme sıkılığı: Her yıl 175000 yeni vaka ,100000 70 kişi

Yaş: 50-70 yaş

Cinsiyet: Erkek > Kadın

BELİRTİ VE BULGULAR

• Öksürük

• Nefes darlığı

• Kanlı balgam

• Egzersiz kısıtlaması

• Göğüs ağrısı

• Ses kısıklığı

• Hırıltılı solunum

• Kol/omuz ağrısı

• Yutma güçlüğü

• Kemik ağrısı

• Kilo kaybı

• Kansızlık

NEDENLERİ

• Sigara (% 90 dan daha fazla)

• Asbeste maruz kalma

• Halojen eterler

• İnorganik arsenik

• Radyoizotoplar

• Hava kirliliği

• Diğer metaller

TANI

LABORATUAR

• Tam kan sayımı

• Sodyum,potasyum,kalsiyum ve karaciğer enzim anormalliklerini araştırmak gerekir

• Pıhtılaşma faktörleri ve testleri yapılmalıdır

ÖZEL TESTLER

• Elektrokardiogram

• Solunum fonksiyon testleri

• Egzersiz testi

• Stres talyum veya Persantin sintig raf ileri

GÖRÜNTÜLEME

•Akciğer grafisi,Göğüs bilgisayarlı tomografisi, perfüzyon

sintigrafisi

•Başka organlara atladığı düşünülüyorsa,Batın ve Beyin tomografisi,Kemil sintigrafisi

TANI İŞLEMLERİ

• Fiberoptik bronkoskopi(Bronş içinde ucunda kamera olan bir borula girip inceleme gerekirse biyopsi yapmak)

• ince iğne aspirasyon biopsisi(Göğüs kafesinden iğneyle girip Akciğerdeki tümörden parça alınması işlemi)

• lenf düğümü biopsisi, gereğinde

TEDAVİ

• Küçük Hücreli Akciğer Kanserine Işın tedavisi ve kemoterapi yapılır

• Küçük Hücre Dışı Akciğer kanserinde önce hastalığın evrelemesi ve yayılma durumu tespit edilirDaha sonra cerrahi tedavi ve/veya ışın-kemoterapi yapılır

• İmmunoterapi

• Gereğinde ağrı tedavisi

HASTANIN İZLENMESİ

Cerrahi olarak tümörün çıkarılabildiği vakalarda,

• ilk sene 3 ayda bir

• ikinci sene 6 ayda bir

• Üçüncü ile beşinci sene arası yılda bir izleme yapılır

Cerrahi olarak tümörün çıkarılamadığı vakalarda,

• rahatlatma amacıyla için gerektiği kadar izleme yapılır

ÖNLEM/KAÇINMA

• Sigaranın bırakılması

• Asbestden kaçınma

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ

• Evre I skvamöz/ adeno/ large celi kanserlerde, cerrahi sonrası 5 yıllık sağkalım % 50

• Evre II, skuamöz kanser için cerrahi sonrası 5 yıllık sağkalım % 33 (evre II-B cerrahi sonrası 5 yıllık sağkalım % 15) ve adeno / large celi için % 20

• Not: Cerrahi öncesi evreleme tam kesin olmadığı için 5 yıllık sağkalımi rakamları daha düşüktür

• Eğer Tümör cerrahi olarak çıkarılamıyorsa , prognoz kötü olup ortalama % yıllık sağ kalım 8-14 aydır

Akciger kanserleri sik rastlanan ve önemli bir hastalik midir?

Tüm dünyada erkeklerde ve ayni zamanda dünyanin bir çok ülkesinde kadinlarda en sik rastlanan kanser türüdür Bir çok kanser türünde giderek azalma söz konusu iken akciger kanserine rastlanma sikligi maalesef giderek artmaktadir Tüm dünyada erkek ve kadinlarda halen en öldürücü kanser türüdür Genel ölüm nedenleri arasinda dünyada ikinci sirada yer almaktadir

Akciger Kanserinin sebebi nedir?

En iyi bilinen neden sigara içilmesidir Bazi mesleklerde çalisma, hava kirliligi, radyasyon, genetik faktörler, beslenme aliskanliklari gibi adi geçen diger nedenlerin hiç birisi sigara ile mukayese edilecek kadar önemli degildir

Ak toprak kanser yapar mi?

Ülkemizin bazi yörelerinde bulunan ak toprak, gök toprak olarak bilinen asbest veya zeolit içeren toprakla temas akciger kanseri yapmaktadir Duvar sivama ve yer döseme amaçli kullanilan ve bebeklerin altina konan bu topragin bulundugu alanlarda yasayanlarda akciger ve akcigeri örten zardan köken alan kanserlere çok sik rastlanmaktadir

Akciger kanseri bir meslek hastaligi midir?

Evet Bazen akciger kanseri bir meslek hastaligi seklinde ortaya çikar Örnegin radyolog hekimler ve diger radyasyonla çalisanlarda ve asbest sanayiinde çalisanlarda akciger kanserleri çok daha fazladir Asbest bir ses ve isi yalitim maddesi olarak sanayide kullanilmaktadir Bu is kollarinda (fren ve balata üretimi, gemi ve uçak sanayii, asbestli tugla ve yapi malzemeleri üretimi gibi) çalisanlarda akciger kanserleri bir meslek riski olarak ortaya çikmaktadir

Akciger kanserinin sigaradan oldugu kesin midir?

Kuskusuz Sigara ile akciger kanseri arasindaki sebep-sonuç iliskisi dogru orantilidir Bir kisi sigaraya ne kadar erken yasta baslarsa, günde ne kadar çok sayida ve ne kadar uzun süre sigara içerse, içtigi sigaradan ne kadar derin dumani içine çekerse akciger kanseri olma riski o kadar fazladir

Sigara içmeyen akciger kanseri olmaz mi?

Olabilir Ancak bu, çok daha az rastlanir bir durumdur Oysa, sigara içen bir kisinin akciger kanseri olma riski içmeyene göre 13 ile 22 kat daha fazladir

Akciger kanserlerinin hepsi sigaradan mi olusmaktadir?

Akciger kanserlerinin %95' inde sebep sigaradir

Önlenebilir kanser ne demektir?

Bazi hastaliklarin -örnegin genetik hastaliklar gibi- nedenleri çok iyi bilinmez yada, bilinse bile bunlardan kaçinmak olasi degildir Oysa diger bazi hastaliklar degistirilebilir çevresel faktörlerle -mikroorganizmalar, beslenme aliskanliklari, is ve çalisma kosullari, hava kirliligi gibi- iliskilidir Bu faktörler kontrol altina alinabilir ve degistirilebilirse hastalik önlenebilmektedir

Akciger kanseri olmamak için ne yapmaliyim?

Akciger kanserleri sigarayla ortaya çiktigindan önlenebilir kanser türü olarak kabul edilmektedir Sigara kullanmamakla bir kisi akciger kanseri olma olasiligini çok büyük ölçüde ortadan kaldirmis olmaktadir

Akciger kanseri irsi midir?

Ailede akciger kanseri öyküsünün olmasi sigara içmemek için en önemli nedenlerden birisidir Çünkü akciger kanserinin ortaya çikisinda genetik faktörler de rol oynamaktadir Amcanizin, babanizin, kardesinizin akciger kanserine yakalanmis olmasi eger sigara içiyorsaniz sizin için bir erken uyaridir Bu uyariyi dikkate almazsaniz sizin yakinlariniz da sizin yasadiginiz türden bir aciya hazirlikli olmalidirlar

Hiç bir sikayetim yok Yine de korkmali miyim?

Saglikla ilgili her hangi bir yakinmanizin olmamasi çok güzel Ancak, bu yaniltici olabilir Bazen hastalik uzun süre kendini belli etmeden ilerleyebilmektedir Sigara içiyorsaniz korkmalisiniz! Gerçekten sizi rahatlatacak bir sözü söyleyebilecek durumda degiliz

Üç yil sigara içip biraktim Kanser olma ihtimalim ne kadar?

Sigaranin kanser yapici etkisi uzun yillar kullanildiktan sonra kendini göstermektedir Sigara içen bir kisi sigarayi kaç yil içerse içsin biraktiktan sonra akciger kanseri olma riski giderek düsmekte ve 5-10 yil içerisinde hiç içmeyenlerle ayni oranda risk tasir duruma gelmektedir

Akciger kanserinin belirtileri nelerdir?

Tüm kanserlerde oldugu gibi kilo kaybi, halsizlik, istahsizlik yaninda; öksürük, balgam çikarma, kan tükürme, gögüs agrisi, nefes darligi, hiriltili solunum gibi akcigerlerle iliskili yakinmalar olabilir Bunlara bazen kanserin diger organ ve dokulara yayilmasina bagli olarak vücudun degisik alanlarinda agrilar, yutma güçlügü, bas agrisi, görme, denge bilinç bozukluklari vs gibi bir çok farkli sikayetler eklenebilir

Bunlarin hepsinin birlikte olmasi gerekli midir?

Hayir Bazen hiçbirisi bulunmayabilir veya bir ikisi bulunabilir Bazen de bu yakinmalar vardir ancak, hasta akciger kanseri degildir Bu belirtilerin hiç biri kansere özgül degildir

Ne zaman doktora gitmeliyim?

Eger uzun yillar sigara içiyorsaniz, yasiniz 40' in üzerindeyse ve yukaridaki yakinmalarin biri veya bir kaçi mevcut ise hekime basvurmaniz ve akciger kanseri bakimindan degerlendirilmeniz önerilir

Akciger kanseri nasil teshis edilir?

Yukarida bahsedilen belirtilere sahip bir kisinin öncelikle gögüs röntgeninin çekilmesi ve balgam incelemesinin yapilmasi ilk adimdir Bunu bronkoskopi ve bilgisayarli tomografiler vd tetkikler izler

Bronkoskopi nedir?

Agiz veya burundan ince ve bükülebilir, isikli hortum veya rijit borularla (!) akcigerlerimize kadar girilip solunum yollarimizin içten gözlenerek muayenesidir

Bronkoskopi ne ise yarar?

Solunum yollarinda yerlesmis hastaliklarin teshisi ve tedavisi için kullanilan bir yöntemdir Hastaligin dogrudan görülebilmesine, hasta alandan biyopsi vb islemlerin yapilarak teshis konulmasina yarar

Bronkoskopi sadece akciger kanserlerinin teshisinde mi kullanilir?

Hayir Solunum sistemini tutan ve bilhassa solunum yollarinda yerlesen bir çok hastaligin teshisinde rutin olarak kullanilmaktadir

Bronkoskopinin tehlikesi yok mu?

Hayatimiz boyunca attigimiz her adimin, yaptigimiz her isin bir riski vardir Trafige çikmanin, uçaga binmenin, yüzmenin ve daha yapageldigimiz nice isin tasidigi risk bronkoskopinin risklerinden az degildir Bronkoskopi ve bilhassa bükülebilir cihazlarla yapilan bronkoskopi güvenli muayene yöntemlerinden birisidir Dikkatli çalisildigi sürece ciddi bir sorunla karsilasma olasiligi son derece düsüktür

Bronkoskopi sirasinda çok aci çekilir mi?

Bronkoskopi öncesinde hastaya anestezi uygulanir Yani agri, öksürük, bulanti hislerinin uyanmasina mani olmak üzere solunum yolu boyunca geçici süre uyusma saglayan bir ilaç nefes yoluyla hastaya verilir Bu islem usulüne uygun olarak yapilirsa hasta agri, aci çekmeden bronkoskopi yapilabilir

Akciger kanseri bir kaç çesit midir?

Akciger kanserleri farkli hücre tiplerine göre gruplandirilir Her türün seyri, tedaviye cevabi, farklidir Tedavi planlanirken kanserin türü de bilinmelidir Hastaligin agirligi da türüne göre farklilik gösterebilir

Bronkoskopi yapilan kisilerde bazen sonradan kanser çikiyor mus?

Böyle bir sey asla dogru degildir Bronkoskopi yapilan kisilerin bir kisminda zaten kanseri teshis için bu islem yapilmaktadir Dolayisiyla bronkoskopi yapilan kisilerin bazisina kanser teshisi konmasi bronkoskopi yapildigindan degildir Bilakis, kanser oldugu düsünüldügünden bronkoskopi yapilmistir

Akciger kanseri teshisi konan hastaya ne yapilmalidir?

Öncelikle kanser oldugu mutlaka biyopsi ile kesinlestirilmelidir Sadece muayene veya röntgenlerine bakarak kanser teshisi konamaz Bunu takiben, kanser tipi belirlenmelidir Bundan sonra ise kanserin büyüklügü, yerlesim yeri, yayildigi diger bölgeler arastirilmaldir Bu islemlere evreleme diyoruz Son olarak hastanin direnci, günlük yasamini devam ettirirken sahip oldugu performans tayin edilip, hasta ile konusarak tedavi karari verilmelidir

Parça almadan tedaviye baslansa olmaz mi?

Bazi hastalar parça alinmasina (biyopsi) pek sicak bakmiyorlar Oysa, bu yapilmadan kanser tedavisine baslanamaz Kanser tedavisinde kullanilacak yöntemler ve ilaçlar hastaya bir çok bakimdan riskler getirecektir Bu riskleri üstlenmesi için öncelikle kanser teshisinden ve tipinden emin olmak gerekir Rastgele kanser tedavisi olmaz

Parça alininca kanser yayilir mi?

Usulüne uygun sekilde, deneyimli eller tarafindan yapildigi sürece böyle bir tehlike söz konusu degildir

Akciger kanserinin tedavisi var mi?

Elbette Akciger kanserli hastalarda da hastanin durumuna göre çesitli tedavi sekilleri vardir Ameliyat, radyoterapi (isin tedavisi), kemoterapi (ilaç tedavisi) destek tedavisi ve ismi burada verilmesine gerek olmayan diger tedavi yaklasimlari halen uygulanmaktadir

Bu tedavilerle hastalik iyilesebiliyor mu?

Hangi hastalikta olursa olsun uygulanacak tedavinin %100 basarili olacagini önceden bilmek olasi degildir Akciger kanserinde de bu tedaviler ile bazen tam sifa, bazen düzelme bazen ise sadece hastaligin ilerleyisini durdurmak mümkündür Kuskusuz basarisiz kalinan olgular da söz konusudur Hastanin, hastaligin ve uygulanan tedavinin türüne göre bu sonuçlar degisebilir

Bu tedaviler gerçekten ise yariyor mu?

Bazi kanserlerde elimizdeki tedavi sekilleriyle kanseri tamamen yok etme sansi akciger kanserlerine göre çok daha yüksektir Ancak, akciger kanserli olgularda da bu sans vardir Hastanin bu sansini kullanmasi uygun olan tercihtir

Akciger kanserli hasta eninde sonunda ölür mü?

Hastayi tedavi ederken amacimiz onu ölümsüz kilmak degildir Buna kimsenin gücü yetmez Ancak, hastaligi yok etmek, küçültmek, sinirlamak, sag kalimi uzatmak, hastanin yasam kalitesini artirmak gibi amaçlarimiz vardir Bunlardan hangisine ne ölçüde ulasilirsa ulasilsin tedavi basarili olmus sayilmalidir Su unutulmamalidir ki, sadece akciger kanserli hastalar için degil, ölüm hepimiz için kaçinilmazdir

Yöremizde akciger kanserlerinin teshis ve tedavisi için gerekli imkanlar var mi?

Evet Trabzon bu bakimdan Türkiye' de en iyi merkezlerden birisidir Bu hastaligin teshis ve tedavisi gerekli her türlü donanim ve ekipman mevcuttur Hastanemizde teshisten tedaviye her türlü hizmeti vermekte ve bu hastalarimizi hiç bir dis merkeze tasinmak zorunda birakmadan onlari tedavi etmekteyiz

Akciger kanserli hasta ne kadar yasar?

Çok sik sorulan bu sorunun cevabi maalesef bizde yoktur Insanlarin yasamalarina ve ölmelerine karar vermek hekimlere düsmez Hekimler kendi yasamlarinin bile ne zaman ve nasil sonlanacagini bilemezler

Ameliyat olmadan ilaçla tedavi olsam olmaz mi?

Bazi hastalarimiz kendilerine ameliyat önerdigimizde bu sekilde bir soru soruyorlar Oysa biz her hastaya ameliyat olmasini tavsiye etmeyiz Ancak, hastanin tedavisi için ameliyat gerekiyorsa, bunun yerini ilaç veya isin tedavisiyle doldurmak mümkün degildir Ameliyat için uygun bulunan hasta mutlaka ameliyat olmalidir

Hem ameliyat hem de ilaç tedavisi birlikte uygulanir mi?

Evet Bazen ameliyat, radyoterapi ve/veya kemoterapi birlikte uygulanabilir Bu es zamanli da olabilir Birbirini takip edecek sekilde de olabilir

Ilaçla tedavi süresi ne kadar olmali?

Kanser tedavisinde kullanilan ilaçlar belirli araliklarla tekrarlayacak sekilde (kürler halinde) verilir Hastanin ve hastaligin tedaviye cevap vermesi durumuna göre kürlerin sayisi degismektedir

Kanser tedavisinin yan etkileri nelerdir?

Yan etkiler kullanilan ilaca, ilaç veya isini uygulama teknigine, ilaç veya isinin dozuna, hastanin yasina ve organ fonksiyonlarina, birlikte kullanilan diger ilaç veya tedavilere bagli olarak degisir

Kanser tedavisi saç dökülmesi, bulanti kusma yapar mi?

Bu sekildeki yan etkiler kanser tedavisi sirasinda sik görülmektedir Ancak, bunlarin hepsi de tedavi tamamlandiktan sonra geri dönüslüdür Bazi ek ilaçlarla bulanti önlenebilir Ishaller, enfeksiyonlar, radyoterapi alaninda cilt yaniklari, yutma güçlügü, agizda yaralar ve akcigerlerde fibrozis olusabilir Bu durumlarla karsilasmamak için gerekli önlemler alinmali ancak, buna ragmen olustugunda ise uygun sekilde tedavi edilmelidir

Kanserle basa çikmak için bu tedaviler disinda nelere dikkat edilmeli?

Kanser teshisi çogu kez hastada bir psikolojik travmaya yol açmakta ve bunu bazen depresyon izlemektedir Hastaligin adinin kanser olmasi her seyin bittigi anlami tasimaz Kisinin olayi gerçek boyutlariyla tanimasi, hastaligini, tipini, agirligini ögrenmesi, kendisini bekleyen risklerden haberdar olmasi, planlanan tedavi biçimleri hakkinda ve en dogru karari vermek üzere bilgilenmesi gereklidir Bu hekimiyle çok iyi bir iliski kurmasini gerektirir Kanser tanisi aldi diye kendini sosyal sorumluluk ve çevresinden dislamamali, hastaligi elverdigince ugrasilarini sürdürmeli, ancak yeterli uyku, dengeli beslenme ve stresten uzak kalmaya özen göstermelidir Hastada agri, öksürük gibi yasam kalitesini bozan yakinmalar varsa bunlara dönük tedaviler ihmal edilmemelidir Tedavi sirasinda ve tedavi sonrasinda gerekli kontrollerini zamaninda yaptirmalidir

Kanser agrisini nasil kesebiliriz?

Bazen akciger kanseri çevre dokulara veya uzak organlara yayilarak siddetli agrilar olusturabilir Bu durum hastayi fazlasiyla rahatsiz eder ve bezdirir Kanserle bas edilemese bile bu agrinin giderilmesi çok önemlidir Ancak, agriyi gidermek için bazen dogrudan morfin vb ilaçlar baslanmaktadir Gerçi bu ilaçlar kanser agrisinin tedavisinde kullanilirlar ve çok da etkin ilaçlardir Ancak, bu ilaçlara bir süre sonra tolerans gelisir ve baslangiçtaki etki artik görülmez olabilir Bu nedenle agri tedavisinde basamak basamak ilerlemeli, önce basit agri kesicilerle ise baslanmalidir Gereginde doz artirilaraki kombinasyonlar uygulayarak zaman kazanilmalidir Morfin vb ilaçlar ileri dönemler için rezerv tutulmalidir

Kanser teshisi hastaya söylenmeli midir?

Hastaya asla ve hiçbir zaman yalan söylenmemelidir Hastanin hastaligi hakkindaki sorularina dogru cevaplar verilmelidir Ancak, bütün dogrulari hemen söylemek dogru olmayabilir Yavas ve kademeli olarak bilgi aktarilmali, sorun açiklanirken çare ve tedavi biçimi birlikte anlatilmalidir Hastanin yasamla bagi ve iyilesme umudu sarsilmamalidir Kuskusuz,, bu bir üslup sorunudur Hastasini önemseyen, acisini paylasan, ona zaman ayiran, sabirla dinleyen, onun sorununa çare arayan, umudunu artiran empatik bir hekim davranisi iyi bir tedavi kadar belki de akciger kanseri için bundan daha önemlidir






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




Akdeniz anemisi thalassemi talasemi

Thalassemi , önlemi alinabilir kalitsal geçisli bir kan hastaligidir

Thalassemi Hastaligi , önlemi alinabilir kalitsal geçisli bir kan hastaligidir Dogum öncesi erken tani ile önlenebilen genetik geçisli (iki tasiyici ebeveynden çocuklar aktarilan) ciddi bir kan hastaligidir Bulasici yada bir kanser türü degildir Kesin bir tedavisi yoktur Fakat thalassemi hastalarinin, yasam kalitesini arttirmak ve sürdürmek için ömür boyu tedavi gereksinimi vardir

Thalassemi tasiyicisi iki ebeveynin evlenmesiyle her gebelikte dogacak olan bebegin tasiyici olma riski %50, thalassemi majör olma riski %25 ve saglam bebek olma sansi ise %25 tir

THALASSEMI'nin Klinik Sekilleri Nelerdir?

A) THALASSEMI MINÖR:

Thalassemi tasiyicilari olup hiçbir tedaiye ihtiyaç duymadan hayatlari sürdürebilirler Thalassemi'nin gelecek nesillere aktariminda rol oynarlar Bireylerde hafif bir kansizlik gözlenebilir Bunun demir eksikligi anemisiyle karistirilmamasi gereklidir

• ÜLKEMIZDE TAHMINEN IKI MILYON THALASSEMI TASIYICISI VARDIR

B) THALASSEMI INTERMEDIA:

Düzenli kan aktarimina gerek duymadan yasayabilen thalassemi hastaliginin (Thalassemi Major'ün) daha hafif bir türüdür Sikayetler 2-4 yaslarda belirgin olur Sarilik, dalak-karaciger büyüklügü, büyüme geriligi olabilir Enfeksiyonlar sirasinda destekleyici kan transfüzyonlarina gereksinim olabilir

C) THALASSEMI MAJÖR:

Thalassemi hastaligi dedigimiz grubu olusturur Thalassemi‘nin agir ve siddetli seklidir Bu grup bireyler Beta-Thalassemi Majör tanisi ile ömür boyu tedavi görürler

• Tanisi, tedavisi, seyri ve gelismeleriyle ilgili bilgi asagidadir

THALASSEMI MAJÖR Nasil Anlasilir?

Thalassemi hastasi olarak dogan bir bebek dogumda normaldir 3-4 ayliktan sonra kendileri için gerekli kirmizi kan hücresini (alyuvar) yapamadiklarindan dolayi kansizlik belirtileri ortaya çikar Çocuklarda; renk soluklugu, istahsizlik, huzursuzluk, karaciger-dalak büyümesi sonucu karin sisligi, sik sik ateslenme, gelisme geriligi görülür

Hastalik çocugun yapisinda da bozulmaya neden olur Kemik iligi, kemik içinde genisler ve gereginden çok kirmizi kan hücresi yapmak için ugrasir Bütün bu çabalar bosunadir Yaptigi alyuvarlar yeterli hemoglobin tasimazlar ve kemik iliginden disari çikmadan ölürler Iligin bu asiri çabasi, kemiklerin genislemesine, zayif düsmesine ve seklin bozulmasina neden olur Yanak ve alin kemikleri firlamaya baslar Çocugun yüzü, herkesin fark edilebilecegi sekilde karakteristik bir görünüm alirlar

Tibbi olarak thalassemi tanisi “Hemoglobin Elektroforez” adi verilen kan testi ile konur “Thalassemi Testi” dedigimiz bu test ayni zamanda tasiyici olup olmadiginizi da belirler

Thalassemi Testi (Hemoglobin Elektroforezi) Tüm Üniversite hastanelerinde, bazi arastirma hastanelerinde ve bazi özel laboratuarlarda yapilmaktadir

THALASSEMI MAJÖR'ün Tedavisi Nedir?

Tüm kalitsal hastaliklarda oldugu gibi thalassemi majörün de KESIN BIR TEDAVISI YOKTUR Ancak hastalarin, yasamlarini sürdürebilmeleri ve yasam kalitelerini arttirabilmeleri için ömür boyu tedaviye ihtiyaçlari vardir

Suanda uygulanan en uygun tedavi;

Kan nakli, desferal tedavisi ve gerekli oldugunda dalagin ameliyatla alindigi kombine bir tedavidir

Hasta ömür boyu 2-3 haftada bir kan alir Hemoglobin düzeyini normalde tutabilmek için alyuvar (eritrosit) aktarimi yapilir Her kan aktarimindan sonra yeni kan içindeki kirmizi kan hücreleri bir sonraki kan aktarimina kadar yavas yavas parçalanir ve parçalanan kan hücrelerinden salinan demir, vücutta birikir Biriken demir ise vücut disina atilmazsa, karaciger kalp ve diger organlara zarar verir Çocugun büyüme ve gelisimini engeller Eger bu zarar engellenmezse thalassemi hastalari ergenlik çaginda kaybedilebilir Bu nedenle biriken demirin vücuttan atilmasi gerekir Bu da DESFERAL isimli ilaç ile saglanir Bu ilaç, her gece desferal pompasi ve özel bir igne araciligiyla 10-12 saat gibi uzun bir sürede deri altina verilerek vücuttan demiri toplar ve idrar ile atar Dalagin asiri büyümesi durumunda ise cerrah tarafindan ameliyat ile dalak alinir (splenektomi)

Demir atilimini kolaylastirmak için günümüzde yeni arastirmalar ve çalismalar halan sürmektedir Dijital olmayan, elastik ve tek kullanimlik infüzyon pompalari ile islem biraz daha etkili ve kolay hale gelmistir Bunun yaninda desferal yerine agizdan hap kullanim çalismalari sürmektedir

• Tedavi ile ilgili son gelismeleri sitemizden takip edebilirsiniz

ALTERNATIF TEDAVI ;

KEMIK ILIGI NAKLI:

Bir thalasseminin, kemik iligi yeterli ve normal sayida alyuvar hücresi yapamaz Çalismayan kemik iligi yerine normal kemik iligi yerlestigi takdirde problem çözümlenebilir Tabi bu, iligin thalassemili vücudun reddetmeyecegi, hastanin doku yapisina uygun bir donör (verici)den alinmasi ile olur

KÖK HÜCRE NAKLI:

Son yillarda kemik iligi disinda periferik kan ve kord kaninin da kök hücre kaynagi olarak kullanilmasi, kök hücre naklini gündeme getirmisti

THALASSEMI MAJÖR'da Yasanan

Fiziksel, Ruhsal ve Ekonomik SORUNLAR!

Thalassemi hastalari her kan transfüzyonlarinda; transfüzyon esnasinda yasanabilecek reaksiyonlarin yani sira kan yolu ile bulasan hastaliklarin [Malarya parazitleri (sitma), Sifilis, AIDS, Hepatit Enfeksiyonlari vb…] bulasma riskiyle de karsi karsiya kalirlar

Düsük kan aktarimi ve asiri demir birikimi ile ciddi kalp komplikasyonlari sik görülür Bu sorun erken yasta ölüm sebebi olarak karsimiza çikmaktadir

Asiri demir birikimi nedeniyle karaciger büyümesi olur Ayrica kan aktarimi esnasinda geçebilecek hepatit enfeksiyonlari ki özellikle Hepatit C virüsü karacigerde yerlesirse Kronik Hepatite dönüsebilir Hatta bu siroz ve karaciger kanserine kadar gidebilir

• Günümüzde Hepatit B virüsüne karsi asilama ile bagisiklik saglanabilirken Hepatit C asisi mevcut degildir!

Asiri demir birikimi, Endokrinolojik komplikasyonlara da neden olur Demir vücut fonksiyonlarinin çogunu kontrol eden endokrin bezlerine girer ve onlari baskilar Bu ergenlikte büyüme gelismeyi yavaslattigi yada engelledigi gibi yetiskinlerde seksüel yönden düsüs gözlenebilir Bunun yaninda hipertriodizm ve hipoparatriodizm gelisebilir Ayrica demir birikimi pankreasin islevini bozdugundan diabetes mellitüs (seker hastaligi) görülür

Asiri demir bikrimi, cilt üzerinde koyu bir rengin ve yama gibi noktalarin olusmasina neden olur

Thalassemi hastalarinda, osteoporoz (kemik erimesi) de görülmektedir Buna sebep olan faktörler ise; kansizlik nedeniyle dokularin oksijensiz kalmasi, demir birikimi, desferrioxamine yan etkisi yaninda, endokrin faktörler ve genetik faktörlerdir

Bir thalassemi hastasi ve ailesi ayni zamanda ekonomik açidan da çok büyük sorunlar yasar Çünkü aylik maliyeti çok ciddi rakamlara ulasan bir hastaliktir Yasam boyu, her ay böyle bir maliyetin hastanin kendisi/ailesi tarafindan karsilanmasi mümkün degildir Bu nedenle hiçbir saglik güvencesi olmayan hastalarin yasam süreleri ve yasam kaliteleri düsmektedir Bu günün sartlarinda ortalama aylik tedavi maliyet, 1,5 – 2 milyardir ! Bunun yaninda hastanede oldugu gün için yeme-içme, ulasim ve sehir disindan geliyorsa gerektiginde konaklama ihtiyaçlari için yaptigi harcamalar da söz konusudur

Böyle bir hastaligi tasiyor olmak hasta ve yakinlari için hiçte kolay degildir Özelliklede bireyin kendisi için bunu ömür boyu tasimak çok zor bir istir

Böyle bir tedaviye ömür boyu katlanmak, sonradan ortaya çikan diger fiziksel rahatsizliklara direnç gösterip onlarla bas edebilmek, bu maliyetin altindan kalkabilmek, kendi kisiligini ve benligini bulma çabalari, yasitlariyla arasinda olusan farkliliklari kabullenebilmek ve topluma kendini kabul ettirmek, egitim ve is hayatinda önüne konan büyük engellerle mücadele etmek, saglikli bireylerle arkadaslik kurabilmek ve karsi cinsle iliski olusturabilmek, daha da önemlisi ölüm kaygisiyla yasamak çok ama ÇOK ZORDUR !!!

THALASSEMI MAJÖR Nasil Önlenebilir?

Dogum Öncesi Tani (Prenatal Tani) Yöntemi ile hastaligi anne karninda erken dönemde tanimlayarak, aileye gebeligi sonlandirma sansi verebilir Bu suretle thalassemi hastasi bebeklerin dogumu önlenmis olur

Iki tasiyicinin evlenmesi durumunda hamileligin 6-8 haftasi koriyonik villustan (kordon bagindan) veya 18-22 haftasinda bebekten alinan sivi örnegi ile bebegin hasta olup olmadigi ögrenilir Bebek hasta ise anne- baba ile görüsülerek bebegin dogmasi engellenir Dogum öncesi tani ile saglam olacagi belirlenen bebeginde dogmasina izin verilir

Dogum Öncesi Tani (Prenatal Tani) Tüm Üniversite hastanelerinde yapilmaktadir

THALASSEMİA’DE KEMİK İLİĞİ NAKLİ

GİRİŞ

Thalassemia,hemoglobin yapısındaki globin zincirlerinin yapımında bozukluğa yol açan heraditel hastalıklar grubuna betimlemekte kullanılan bir terimdir Thalassemia dünyada en sık görülen tek gen bozukluğudurÖzellikle Akdeniz bölgesi,Orta Doğu ve Asya kıtasında Thalassemia’ye çok sık rastlanmaktadırSadece Akdeniz bölgesinde 200000 Beta Thalassemia Majör’lü hasta olduğu varsayılmaktadırYunanistan,Güney İtalya,İran, Güney Rusya,Hindistan ve Güneydoğu Asya’da taşıyıcılık oranı % 10-15 arasındadır Beta Thalassemia Majör’de erişkin tip Hemoglobin A’nın Beta zincirinde sentez bozukluğu söz konusudurBunun sonucunda zincir yapımında oluşan dengesizlik,eritroid prekürsörlerde ve eritrositlerde serbest Beta zincirlerinin birikimine neden olurBu durumda intramedüller parçalanma,apoptozis,ineffektif eritropoezis ve hemolitik anemiye yol açar

Son 30 yılda, Thalassemia’li hastaların izlem ve tedavisinde önemli değişiklikler olmuşturDüzenli transfüzyon uygulamaları ve demir birikimine yönelik şelasyon tedavileri Thalassemia’li çocukların hayat kalitesini önemli ölçüde arttırmıştırDüzenli eritrosit transfüzyonları anemi komplikasyonlarını ve kompansatuar kemik iliği genişlemesini engellerDemir şelasyonunda kullanılan desferroksamine ile de demir birikimine bağlı komplikasyonlar büyük ölçüde engelleneceğinden sürvi uzarArtık Thalassemia hızla ölüme yol açan bir hastalık değil uzun sürvi sağlanabilen kronik bir hastalık olarak tanımlanabilir

Ancak tüm bu tedavi yaklaşımları pahalı,temini zor,kişiye rahatsızlık verici ve zaman alıcıdırTüm bu nedenlerle tedaviye uyumda ciddi sorunlar yaşanmaktadır Ayrıca yinede engellenemeyen demir birikimi sonucu gelişen organ yetersizlikleri ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde kanla geçen viral infeksiyon etkenlerinin yol açtığı hepatitler hastalığı progressif ve fatal hale getirmektedirGelecekte belki kolay uygulanır oral kelatör ve genetik mühendislikle yapılabilecek gen manüplasyonları hastalığın tedavisinde önemli aşamalar sağlayabilecektirAncak bugün için uygulanabilecek en uygun tedavi yaklaşımı,hastalığın kemik iliğinde olduğu da göz önüne alınırsa,allojenik kemik iliği nakli (AKİT) dir

Son yıllarda özellikle gelişmekte olan ülkelerde tedavi yaklaşımları yanında koruyucu hekimlik de önem kazanmıştırGenetik danışma ve prenatal tanı ile defektif gebeliklerin sonlandırılması konusunda başarılı çalışmalar yapılmaktaysa da,dini ve sosyal sorunlar bu yöntemlerin etkinliğini azaltmakta ve toplumsal bir eliminasyonu engellemektedir

KEMİK İLİĞİ NAKLİ

Kemik İliği Transplantasyonu (KİT) günümüzde onkolojide ve onkoloji dışı pek çok hastalığın tedavisinde başarıyla kullanılmaktadırOnkolojide,özellikle cerrahi-kemoterapi-radyoterapi gibi diğer tedavi yöntemlerinin başarısız kaldığı olgularda KİT hayat kurtarıcı olabilirKonjenital veya edinsel pek çok hematolojik ve immünolojik sorunun tedavisinde de KİT uygulanmaktadır3 uygulama şekli vardırAllojenik,otolog ve sinjenik KİTKök hücre kaynağı olarak da kemik iliği yanında periferik kök hücre, kordon kanı ve fetal karaciğer hücrelerinden yararlanılmaktadır

Thalassemia’de ilk başarılı uygulama 1981’de Thomas ve arkadaşları tarafından Seattle, ABD’de yapılmıştırHiç transfüze edilmemiş,18 aylık bir bebek olan bu olguya HLA uygun kız kardeşinden AKİT uygulanmış ve halen devam etmekte olan uzun,hastalıksız bir sürvi sağlanmıştırİlk seri çalışmalar da Lucarelli ve arkadaşları tarafından Pesaro, İtalya’dan yayınlanmıştırÖncü niteliğindeki ve hazırlama rejimi olarak Siklofosfamid (CY) + Tüm Vücut Işınlaması (TBI) kullanılarak yapılan AKİT’lerde en büyük sorun graft rejeksiyonu ve erken toksisite olmuştur1983’ten beri ise Santos’un lösemili hastalar için önerdiği Busulfan (BU) + Siklofosfamid (CY) başarıyla kullanılmaktadır Bugün Thalassemia’de,allojenik uygulamalarda,kardeş veya HLA uyumlu panel kaynaklı vericilerin kemik iliği,periferik kök hücre ve kordon kanı kaynak olarak kullanılmaktadır

SONUÇ

KİT ilk kez malignitelerde ve hızla fatal olabilecek durumlarda kullanılmıştır Ancak hızla kullanım alanları artmış ve özellikle hemoglobinopatilerde önemli kullanım alanı bulmuştur1982’deki ilk başarılı uygulamadan sonra dahi Thalassemia’de KİT’in yeri ciddi tartışmalara yol açmıştırBaşarılı sonuçlara rağmen pek çok yerde hayat kurtarıcı olarak değil elektif bir işlem olarak görülmektedirEtik yönü de halen tartışılmaktadır Pek çok hematoloji Thalassemia tedavisinde konservatif yaklaşımları benimserken,vericisi olanlarda bile gen tedavisinin yakın bir tarihte uygulanması olasılığı ile çekimser kalmaktadırlarAncak gen tedavisi henüz oldukça problemli ve pratik uygulamalardan uzaktır

Bugün için AKİT Thalassemia’de tek küratif yaklaşımdır ve Thalassemia’nin sık görüldüğü pek çok ülkede KİT programlarına alınmıştırÖzellikle HLA uygun aile içi vericisi olan Sınıf I hastalarda,erken dönemde yapılacak KİT büyük oranlarda küratiftir ve hastalara bu şans tanınmalıdır

KÖK HÜCRE NAKLI

Kemik iligi transplantasyonu yillardan beri bazi kanser türlerinde ve dogustan olan bazi hastaliklarin tedavisinde basari ile uygulanmaktadirSon yillarda bu konudaki bilimsel çalismalara teknolojideki gelismelerinde eklenmesiyle önemli gelismeler saglanarak,kemik iligi transplantasyonunun birçok hastalikta tek tedavi sansi olarak kullanimi gündeme gelmistirKemik iligi disinda periferik kan ve kord kaninin da kök hücre kaynagi olarak kullanilmasi ile kemik iligi nakli yerine “kök hücre transplantasyonu” terimi tercih edilmektedir

KÖK HÜCRE KAYNAKLARI :

Kök hücre vericisi olarak tercih edilen doku gruplari tam uyumlu kardeslerdir Bir veya birkaç antijeni uyumlu olmayan kardes,anne-baba veya doku gruplari tam uyumlu akraba olmayan vericilerden de kök hücre transplantasyonu yapilabilirAncak doku grubu tam uyumlu kardeslerden yapilan transplantasyonlar daha basarili ve sorunsuz seyretmektedir

TRANSPLANTASYONDA KULLANILACAK KÖK HÜCRE KAYNAGI OLARAK;

• Kemik Iligi

• Periferik Kan

• Kordon Kani kullanilabilmektedir

PERIFERIK KÖK HÜCRE TRANSPLANTASYON AVANTAJLARI:

• Daha hizli engrafman saglanmasi,

• Trombosit ve eritrosit ihtiyaci daha az,

• Daha az antibiyotik tedavisi,

• Hastanede kalis süresi daha kisa,

• Donöre genel anestezi ve invaziv teknikler gerekmiyor

I KÖK HÜCRELERIN HAZIRLANMASI :

Periferik kök hücreler aferez ünitelerinde periferik kök hücre toplama programi kullanilarak toplanirKök hücre toplanacak hasta veya donör önceden hiçbir islem yapilmadan veya kemik iliginden kök hücreleri periferik kana çikarmak için mobilizasyon uygulanarak toplama islemine alinirlar

MOBILIZASYON YÖNTEMLERI VE KÖK HÜCRE TOPLANMASI:

• Kemoterapi

• Büyüme Faktörleri-GCSF,GMCSF

• Kemoterapi + Büyüme Faktörleri

Sadece kemoterapi veya sadece büyüme faktörleri kullanildiginda kök hücre sayisi normalin 10-30 kati kadar arttirilabilirken,kemoterapi + büyüme faktörleri kullanildiginda 50-200 kat kök hücre artisi saglanabilmektedirAncak kemoterapi sadece otolog transplantasyonlarda uygulanmaktadir

Kemoterapi amaciyla siklofosfamid,etoposid veya baska protokoller kullanilabilmektedirKemoterapi sonrasi beyaz küre 1500-2000/mm3 düzeyine gelince afereze baslanmaktadir

Mobilizasyon amaciyla büyüme faktörü olarak genellikle granülosit stimüle edici faktör (GCSF) veya granülosit-makrofaj stimüle edici faktör (GMCSF) kullanilmaktadir Kök hücre toplamak için büyüme faktörü uygulanmasini takiben 5günde aferez islemine baslanirAfereze devam edilecek ise 6 ve 7günlerde de büyüme faktörü kullanilabilirAncak 7günden sonra periferik kandaki kök hücre sayisinin azaldigi bildirilmektedir

Aferez ünitelerinde yapilan kök hücre toplama islemine bir seansi yaklasik 3-4 saat kadar sürebilmektedirIslem süresi ve seans sayisi toplanmasi hedeflenen hücre sayisina bagli olarak degisebilmektedirTek seans yeterli olabilecegi gibi bazen 3 veya 4 seansa gerek duyulabilmektedirPeriferik kök hücre toplama islemlerinin bir aferez ünitesinde hasta (veya donör) bir koltukta otururken yapilabilmesi ve kemik iligi toplanmasi için gerekli olan ameliyathane sartlari ve genel anesteziye gerek duyulmamasi önemli bir avantajdir

Toplanan kök hücreler eger alici hasta hazir ise hemen kateterden infüzyonla verilirOtolog transplantasyon veya alici hastanin hazirlanacagi durumlarda özel koruyucu karisimlar ile (DMSO ve HES) karistirilan kök hücreler derin dondurucularla dondurulduktan sonra azot tankina konularak senelerce saklanabilir

II ALICININ HAZIRLANMASI

• Biyokimyasal,mikrobiyolojik ve serolojik testler yapilirDis çürükleri gibi enfeksiyon kaynaklari tedavi edilirHastaya ve aileye yapilacak islemler hakkinda bilgi verilirTransplantasyon için uygun ortam sartlarina sahip transplantasyon servisine yatirilir

• Çift lümenli Hickman kateter takilirAntibakteriyel,antiviral ve antifungal proflaktik tedavi baslanir

• Conditioning (hazirlama) rejim: Yüksek doz kemoterapi veya total vücut isinlamasi ile yapilirAltta yatan hastaligin tipine göre degisiklik gösterir Talasemili hastalar için genellikle busulfan + siklofosfamid kullanilirBu tedavinin üç amaci vardir:

• Kemik iliginde bosluk açma,

• Immünosüpresyon,

• Hastaligin eredikasyonu

Hazirlama rejiminde kullanilan tedavilerin gastrointestinal,renal,hepatik, pulmonel ve kardiak sistemler üzerine yüksek toksik etkileri vardir

• GVH proflaksisi: Donör lenfositlerinin neden olabilecegi graft versus host hastaligina önlem olarak siklosporin A ve methotraxate kullanilmaktadir

PERIFERIK KÖK HÜCRE TRANSPLANTASYONU KOMPLIKASYONLARI:

1 KÖK HÜCRE TOPLANMASI ASAMASINDA :

• Trombositopeni,

• Anemi,

• Lökopeni,

• Hipokalsemi

• Mobilizasyon rejimlerinin komplikasyonlari

2 CONDITIONING – YÜKSEK DOZ HAZIRLAMA KEMOTERAPISI ASAMASIMDA :

• Nötropenik sepsis,

• Trombositopenik kanamalar,

• Hepatik veno-oklusive hastalik,

• Intertisiyel pnömoni,

• Geç engrafman,

• Greft basarisizligi,

• SSS toksisitesi

3 KÖK HÜCRE INFÜZYONU ASAMASINDA :

• Ates,titreme

• Tasikardi,

• Bulanti,kusma






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




Akrep ve yılan sokması

YILAN SOKMALARI:

ÇINGIRAKLI YILAN SOKMALARI

Dr Cemil KAVALCI

Birleşik Devletlerde yaklaşık 115 yılan türünden 19 tanesinin zehiri vardır Her yıl yaklaşık 45000 yılan sokması oluyor, 8000 tanesini zehirli yılan oluşturuyorÇoğu sokma sıcak yaz aylarında yılan ve kişi aktifken olur Eskiden zehirli yılan sokmalannın mortalitesi %25 ti, günümüzde antivenom olması ve ileri acil bakımdan dolayı mortalite oranı %05'in altına inmiştir Yılda yaklaşık 5-10 ölüm olur

Hendek yılanı veya mercan yılanını içeren Kuzey Amerika Zehirli yılan sokması önemlidir Yabancı türlerden kaynaklanan önemli yılan sokması nadirdir,ama hayvanat bahçesi personelinde görülebilir Bölgesel zehirlenme merkezinden antivenom,yılanın tanınması ve toksisite bigileri alınabilir

Engerek yılanı hendek yılanı olarakta adlandırılır ,orta hatta göz ve burun seviyesinin altında yerleşmiş çukur vardır Çukur kan ısisına karşı sıcaklık reseptörü olarak yol göstericidir Engerek yılanının ağzında 2 dişi vardır, mercan yılanının kısa, sabit ve dik dişleri vardır

Patofizyoloji: Hendek yılanı venomu komplex enzim karışımıdır Lokal doku zedelenmesi, sistemik vasküler hasar, hemoliz, fibrinoliz ve nöromuskuler disfonksiyon yapar Lokal ve sistemik etkilerin kombinasyonuyla sonuçlanır Hendek yılanı venomu hızlıca kan damarlarının permeabilitesini değiştirerek plazma ve kanın çevreleyen dokuya sızmasına ve hipovolemiye yol açar Fibrinojen ve trombositleri tüketir ve koagülopati oluşturur Bazı türler nöromuskuler iletiyi bozarak ptozis, solunum yetmezliği ve diğer nörolojik etkileri oluşturur

Klinik: Hendek yılanı sokmalarının %25'i kurudur, venom etkileri gelişmez Zehirlenme belirtilerinin görülmesi için venom ve kişinin komplex etkileşimi gerekir Yılanın türüne ve büyüklüğüne kişinin yaşına ve büyüklüğüne, sokmadan sonra geçen zamana, sokmanın karakteristiklerine (yeri, sayısı, derinliği) bağlı olarak klinik değişir Hendek yılanı sokması lokal ve sistemik hasarın derecesine bağlı olarak genellikle hafif orta ve şiddetli olarak sınıflanır

Çukur Yılanı Zehirlenmesinin Derecelendirilmesi:

Hafif Zehirlenme:

Isırma alanında sınırlı şişlik, kızarıklık ve ekimoz

Sistemik bulgular ve semptomlar yoktur veya azdır

Koagülasyon parametreleri normaldir Diğer önemli labbulguları normaldir

Orta Zehirlenme:

Şişlik, kızarıklık ve ekimoz sokulan extremitenin büyük kısmını içerir

Sistemik semptom ve bulgular vardır Ancak hayatı tehdit etmezler Bunlar: Bulantı, kusma, ağızda uyuşma veya olağandışı tat, hafif hipotansiyon (SB>80mmHg), hafif taşikardi ve taşipneyi içerir

Koagülasyon parametreleri anormaldir Klinik olarak önemli olmayan kanama vardır Diğer lab testlerinde şiddetli bozukluk yoktur

Şiddetli Zehirlenme

Şişlik,ekimoz giriş extremitesini içerir ve hızla ilerler

Sistemik semptom ve bulgular belirgindir Şiddetli mental durum değişmesi,bulantı ve kusma, hipotansiyon (SB<8OmmHg), şiddetli taşikardi, taşipne ve diğer solunum bozuklukları görülür

Koagülasyon parametreleri anormaldir Ciddi kanamalar görülür Protrombin zamanı ölçülemez, PTT ölçülemez, tombositler<20000, fibrinojen ölçülemez Diğer lab değerlerinde şiddetli anormallik vardır

Hendek yılanı sokmasının ana görünümü: Bir veya daha çok diş izi görülmesi, lokalize ağri ve Sokma yerinden yayılan ilerleyici ödemdir Diğer erken semptom ve bulgular; bulantı, kusma, güçsüzlük, ağızda uyuşrna, taşikardi, baş dönmesi, hematüri, hematemez, trombositopeni ve fasikülasyonlardır Şişlik genellikle 15-30 dk sonra ortaya çıkar Şiddetli vakalarda şişlik ilerler Şiddeti daha az zehirlenmelerde ödem 1-2 günlük peryotta gelişir Ödem havayoluna yakınsa veya kasları tutmuşsa hayati tehdit edebilir veya sistemik etkilere yol açabilir ilerleyen ekimoz subkutan dokuya kanın sızmasına bağlıdır Ekimoz sokma bölgesinde dk'lar veya saatler içinde gelişir Hemokonsantrasyon subkutan dokuya suyun kaybındandır Takiben Hb azalır, kan kaybına bağlı koagülopati gelişir

Tanı: Tanıda diş izlerinin görülmesi ve hikaye temeldir Klinikte zedelenme 3 yolda olabilir

1)Lokal zedelenme: ödem, ağrı, ekimoz

2)Koagülopati: trombositopeni, artmiş protrombin zamanı, hipofibrinojenemi

3)Sistemik etkiler: Ağızda ödem veya parastezi, ağızda metalik veya kauçuk tadı, hipotansiyon, taşikardi

Tedavi:

İlk Yardım:

ilk yardım tedbirleri kesin tıbbi bakımı ve antivenom verilmesini geciktirmemelidir Hendek yılanı sokması olan tüm hastalar uygun sağlık bakımı almalıdır Tavsiye edilen ilk yardım tedbirleri şunlardır; Hareket venom emilimini artırdığı için hasta sakin kalmalıdır Extremite nötral pozisyonda, kalp seviyesinin altında sabit tutulmalıdır Fiziksel aktivite kısıtlanmalıdır Sokulan kişi çabucak tıbbi bakımın yapılacağı yere götürülmelidir

Bazı ilk yardım ürünleri satılmaktadır Sawyer Extractör Emme pompası kullanılır Insizyon olmaksızın zehri uzaklaştırır Diğer faydasız ve tehlikeli teknikler elektrik şoku ve buz uygulanmasıdır Sokma alanına tek basma elektrik soka uygulanması kullanılmamalıdır Buzlu su uygulanması yaralanmayı kötüleştirir Turnike kontrendikedir Çünkü arteryel akımı tıkar ve iskemiye yol açar Konstriktör bandlar bazen faydalı olabilir Özellikle erken tıbbi bakım sağlanamıyorsa faydahdır Konstriktör band venomun emilimini geciktirir, doku zedelenmesini artırır ama sistemik etkilerin şiddetim azaltır

ACİL YÖNETİMİ: Hastane öncesi fazda personel extremiteyi hareketsiz tutmalı, diğer extremiteden iv yol açılmalı, oksijen verilmeli, sokulan kişi tıbbi bakımın yapılacağı yere taşınmalıdır

Yılan sokmasının başlangıç yönetimi ileri yaşam desteğini içerir Hasta hipotansifse iv, izotonik verilmelidir Diğer destekleyici tedbirler extremite inmobilizasyonu ve venom absorpsiyonunun azaltılmasını içerir

Zehirli yılan sokmasında tedavide esas Antivenin verilmesidirİlerieyen semptom ve bulguları olan tüm hendek yılanı sokmalarında acilen antivenom verilmelidir Ancak at serumundan elde edilen Antivenin infüzyonu sırasında allerjik reaksiyon gelişebilir Antivenin verilmeden önce deri testi yapılmalıdır Ancak antivenom verilirken yarar/zarar oranı hesaplanmalıdır Antivenom 15-45dk içinde solüsyon içinde verilir Hendek yılanı sokmalarında başlangıçta en azından 10 vial antivenom verilir Hızlı ilerleyen veya hemodinamik olarak stabil olmayan vakalarda başlangıçta 20 vial antivenom verilmesi tavsiye edilir Agresif destek bakım yapılır Su yılanı zehirlenmesinde genellikle daha az antivenom dozları gerektirir Antivenomun im enjeksiyonu tavsiye edilmez Antivenom 250-500ml kristaloid içinde dilüe edilip yavaş infüze edilmelidir İnfüzyon l saat içinde tamamlanır İnfüzyon hekim denetiminde yapılmalıdır Akut allerjik reaksiyon görülürse infüzyon kesilir, hemen antihistaminikler verilir Epinefrin reaksiyonun şiddetine bağlı olarak kullanılabilir

Antivenom tedavisinde son nokta ilerlemenin durması veya klinik bulguların düzelmesidir 10-20 viallik bir infüzyon sıklıkla yeterlidir Extremitenin çevresi ısırılmanın altından ve üstünden ölçülür 30-60 dk'da bir ölçüm yapılır Ödem ilerlerse antivenom verilir Lab tetkikleri 4 saatte bir veya antivenom verilmesinden sonra tekrarlanır Ek antivenom tedavisi hastanın durumu kötüleştiğinde yapılr Destek tedavide hipotansiyon için iv izotoniği takiben vazopressör ajanlar kullanılır Antivenom koagülopati tedavisinde iyidir ama aktif kanama varsa kan komponentleri gerekebilir Yılan sokmasında diğer bir komplikasyon kompartman sendromudur Şiddetli ağrı vardır Ağrı narkotik analjeziklere dirençlidir Fasciotomi faydalıdır

Yara sahası temizlenmeli ve tetanoz profilaksisi yapılmalıdır

Hastalar ödem çözülünce, koagülopati düzelince ve hasta geziyorsa taburcu edilir Hasta en azından 8 saat gözlem altında tutulmalıdır Şiddetli veya hayatı tehdit eden sokması olan hastalar ve antivenom alan hastalar yoğun bakıma alınmalıdır Hafif ve orta şiddette zehirlenmesi olan vakalar uygun koğuşlara alınır ve bunlara antivenom verilmesi gerekmez

Hastada kuru sokma varsa en az 8 saat gözlenip gönderilir Ağrı, ödem ve kanama olursa geri gelmelidir

MERCAN YILANI ISIRIKLARI:

Yılda 20-25 vaka görülür Tüm mercan yılanlarının parlak siyah, kırmızı veya sarı renkli halkaları vardır Siyah renk halkası olan yılanlar zehirsizdir Mercan yılanı zehiri nörotoksik komponentlerden oluşur Mercan yılanı ısırması öncelikle nörolojik etkiler oluşturur Tremor, salivasyon, disartri, diplopi, bulbar paralizi, ptozis, fix ve kontrakte pupiller, disfaji, dispne ve nöbet görülür Solunum kaslarının paralizisi ölüme yol açar Hasta 24-48 saat hastanede gözlenmelidir Mercan yılanı venomunun etkileri ısırmadan sonra saatler içinde gelişir Sokulan kişiye 3 vial antivenom verilmesi önerilir Solunum yetmezliği varsa yoğun bakım gerekebilir

AVUSTRALYA MERCAN YILANLARI

Avustralyada her yıl 3000 kişiyi yılan ısırır, bunların 200'üne antivenom verilir Avustralya yılan ısırıklarına bağlı ölümlerin yarısından kahverengi yılan sorumludur Avustralya zehirli yılanları Elapidea ailesinin üyesidir, kobra üyelerden biridir Avutralya yılanı venomu birkaç önemli komponentten oluşur Nörotoksin; nöromuskuler bileşkeye etki eder ve paralizi yapar Semptomlar ısırmadan 2-4 saat sonra ortaya çıkar Ptozis, diplopi, disartri, fasial izlerin kaybı,hava yolu kontrolünün kaybı, şiddetli vakalarda solunum paralizisi görülebilir

Myolizin rabdomyolize neden olur Kas ağnsı, güçsüzlük, myoglobinüri, renal yetmezlik ve hiperkalemi yapar Prokoagülan toksin; koagülopati yapar İntrakraniel kanama beklenen komplıkasyondur Renal yetmezlik gelişebilir Lokal doku yıkımı yaygın değildir Hafif ve orta ekimoz ve şişlik görülür Kahverengi yılan sokması hızla kollaps ve ölüme yol açar

KLİNİK; Bulantı, kusma, baş ağrısı, diplopi, disfoni, ilerleyici kas güçsüzlüğü, boyun sertliği, bayılma görülür

İlk Yardım: Amaç antivenom verilene kadar zehrin emiliminin geciktirilmesidir Basınç uygulanması ve inmobilizasyon metodu kullanılır Isırılan extremiteye hemen elastik bandaj sarılır Extremite atellenir ve hareketsiz tutulur Tumike kontrendikedir

Yönetim: Anlamlı yılan sokması hikayesi olduğunda ilk yardıma ve araştırmaya başlanmalıdır Basınçlı bandaj antivenom verilene kadar uygulanabilir

Yılan zehri arştırma kiti ile idrarda ve ısırma yerinde venom aranır Test pozitifse antivenom ve-

rilir Sistemik bulgular varsa antivenom verilir Klinik ve lab bulguları yoksa elastik bandaj uygulanır ve hasta 12 saat gözlenir

Hamilelikte antivenom verilmesi kontrendike değildir Antivenom verilmeden önce rutin olarak deri testi yapılması önerilmemektedir

Avustralya antivenom tedavisinin komplikasyonu olarak nadiren anafilaksi gelişebilir Premedikasyonda 1/1000'lik epinefrin adultlarda 03ml, çocuklarda 01 ml uygulanır Bazı otörler antihistaminikleri tavsiye eder Kortikosteroidler serum hastalığını önlemede ve premedikasyonda kullanılabilir Antivenom büyük dozlarda verildiyse serum hastalığı insidansmı azaltmak için prednizolon 5 gün süreyle kullanılır

AKREP ISIRIKLARI

Güney Amerika’da birkaç akrep türü bulunur Tümü genellikle gece sokması şeklindedir Lokalize ağrıyı takiben Hymenoptera bulgusu görülür Kuzey Amerika akrep serumu sitotoksite ve inflamasyonu önler Yalnizca Cetruroides exilicauda veya kabuk akrep'i tüm Arizona, New Mexico, Texas ve California'nın bazı kısımlarında bulunur Sahip olduğu venom sistemik toksisite sebebidir Centruroides exilicauda venomu nöronlardaki Na kanallarım açar ve axonlarm aşın uyarılmasiyla motor, duysal ve otonomik liflerde anormal aktiviteye yol açar Sistemik semptomlar akrep ısırmasınl takiben belirir ve değişkendir Extremitede ağrı ve parestezinin hızla ortaya çıkması sık görülür ve jeneralize bir hal alır Şiddetli vakalarda kraniel sinir, somatik-motor disfonksiyon gelişebilir Anormal gezici göz hareketleri, bulanık görme, faringeal kaslarda koordinasyon bozukluğu ve solunum uyumsuzluğu görülür Aşırı motor aktivite extremitelerde kontrolsüz ani hareketlere veya hareketsizliğe yol açar, nöbet benzeri aktivite olabilir Semptomlar genelde 24-48 saat devam eder Kardiak disfonksiyon, pulmoner ödem, pankreatit, kanama bozukluğu, deri nekrozu ve bazen ölüm Asya ve Afrika akrep sokmasında görülebilir Ancak Amerika akrep sokmasında bunlar bildirilmemiştir

Akrep sokmasının tanısı kliniktir Bulgular başlangıçta belirsiz olabilir Özellikle çocuklar lokal ağrı ile gelebilir Sendrom ilerlediğinde, şiddetli vakalarda otonomik ve motor bulgular tanının konmasını kolaylaştırır Destek tedavi yapılır Analjezik ve sedatifler kullanılır Centruroideus için antivenom vardir keçi sütünden üretilmiştir Centruroideus antivenomu verilmesini takiben erken ve geç allerjik reaksiyon ve serum hastalığı gelişebileceği için yalnızca şiddetli vakalarda verilmelidir Semptomlarm gerilemesi için 1-2 vial yeterlidir Antivenom verilmeden önce deri testi yapılmalıdır

RE: Dahiliye (Tüm Yönleriyle) frmacil sayfa 2iki RE: Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




AKROMEGALİ: KONTROLSÜZ BÜYÜME HASTALIĞI

TANIM

Akromegali, hipofiz bezinin aşırı büyüme hormonu salgılaması sonucunda oluşan bir hastalıktır Ergenlik öncesinde ortaya çıkışı oldukça nadirdir ve bu durumda hastalığa jigantizm (devlik) ismi verilir Çoğunlukla 30-60 yaş arasındaki erişkinlerde görülür Hastalık erkeklerde ve kadınlarda eşit oranda görülür Büyüme hormonu aşırı salgısı sonucu yüz görüntüsü değişir, kabalaşır, hastalar baş ağrısı, terleme, el-ayaklarda büyüme ve yorgunluktan şikayet ederler Fazla salgılanan büyüme hormonu; kalp, solunum sistemi, hormonal sistem başta olmak üzere pek çok organı etkiler ve ölüm riskini 2-4 kat arttırır

AKROMEGALİ SEBEPLERİ:

Hastaların % 90'ında sebep hipofiz bezindeki tümördür Hipofiz bezi beyin tabanında bulunan, büyüme-gelişme, üreme ve metabolizma ile ilgili hayati hormonların salındığı ufak bir bezdir Büyüme hormonu da hipofiz bezinden salınan ve isiminden de anlaşılacağı üzere büyümeyi sağlayan bir hormondur Akromegaliye sebep olan tümörler çevredeki sağlam beyin dokusuna baskı yaparak baş ağrısı ve görme bozukluklarına neden olurlar

AKROMEGALİ TEŞHİSİ:

Akromegali bulgularının çok yavaş ilerlemesi nedeniyle tanı hastalık başladıktan yıllar sonra konulmaktadır Şüphenilen durumlarda; büyüme hormonunun vücutta etkisini gerçekleştiren, insülin benzeri büyüme faktörlerinin düzeyi, şeker yükleme sırasında büyüme hormonu, prolaktin ve diğer hipofiz bezi hormonlarının tayini yapılır Hastanın eski fotoğraflarının yenileriyle karşılaştırılması da tanıyı desteklerAkromegaliye sebep olan tümör çok yavaş büyüdüğü için şikayetler uzun zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar Sık karşılaşılan yakınmalar aşağıdaki gibidir:

- Ellerde ve ayaklarda büyüme, ayakkabı

numarasında artış,

- Yüzüklerin parmağa dar gelmesi

- Yüz hatlarında kabalaşma, çenenin uzaması

- Ciltte kalınlaşma ve / veya esmerleşme,Terlemede artma

- Seste kalınlaşma

- Dil, dudaklar, burunda büyüme

- Eklem ağrısı

- Genişlemiş kalp

- Diğer organların büyümesi

- Kollarda ve bacaklarda yorgunluk

- Horlama

- Yorgunluk ? halsizlik

- Baş ağrısı

- Görmede daralma

- Kadınlarda adet bozuklukları

- Kadınlara göğüsten süt gelmesi

- Erkeklerde iktidarsızlık

AKROMEGALİ TEDAVİSİ:

Tedavinin amacı artmış olan büyüme hormonu seviyelerini normale indirmek, büyüyen tümörün sebep olduğu baskıyı ortadan kaldırmak, normal hipofiz fonksiyonlarının devamının sağlanması ve hastanın şikayetlerinin giderilmesidir Tedavi seçenekleri cerrahi ile tümörün çıkarılması, ilaç tedavisi ve radyoterapidir Hastalık tedavisiz bırakıldığında, diabetes mellitus, yüksek tansiyona sebep olmakta, hastaların kardiovasküler hastalıklardan ve çeşitli kanserlerden ölümleri, kendi yaş grupları ile karşılaştırıldığında artmaktadır






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




aktinik keratoz yaşlılarda kanserleşebilen cilt kalınlaşmaları

Aktinik Keratozlar halk arasında çok bilinmememekle birlikte biz dermotologların özellikle yaşlı popülasyonda çokça rastladığı bir sorundur

Genellikle 40-50 yaşları sonrası güneşe maruz kalan yüz, boyun, saçsız kafa alanları, el sırtlarında kızarık zımpara kağıdı görünümlü, üzerindeki skuam kaldırıldığında çabuk kanayan lezyonlardır Güneş hasarının olduğu alanlarda yerleşimi fazladır Meslek icabı dış alanlarda çalışan, gemici, çiftçi, yol işçilerinde çok daha sık olarak rastlanmaktadır Açık renk tenli, açık renk gözlü, açık ya da kızıl saçlı olan kişilerde (yani güneş hasarına yatkın) sıklığı fazladır

Türkiye 'de istatistiksel çalışmalar yeterli olmadığı ve az sayıda çalışma bulunduğu için aktinik keratozla ilgili verileri USA kaynaklarına dayanarak vermeye çalışırsak hastalığın sıklığı ve önemi daha iyi anlaşılacaktır

Amerika'da her yıl 900000 - 1200000 yeni deri kanseri olgusuna rastlanmaktadır Deri kanserlerinin çoğunluğu BCC (Bazal Hücreli Kanser) denilen türdendir Sonuç olarak heryıl 200000 yeni SCC(Skuamöz Hücreli Kanser)vakası görülmektedir

Özellikle 1300 ile 2300 arasında kişi melanoma dışı deri kanserlerinden (özellikle metastaz yapmış SCC)hayatını yitirmektedir

Bu rakamlar aktinik keratozları tekrar gündeme getirmektedir Çünkü epidemiyolojik ve moleküler düzeydeki çalışmalar aktinik keratozların SCC'nin erken evresi olduğunu göstermektedir

Aktinik kerotozlar, yatkınlığı olan kişilerde uzun süre güneşe maruz kalmakla oluşan yaygın bir sorundur Amerika'da yapılan bir çalışmada dermatoloji kliniğine başvuru yakınmaları arasında 3sırayı aldığı gösterilmiştir

Başka bir çalışmada ise 1990-1994 yılları arasında dermatoloji kliniklerine başvuran 127 milyon hastanın 146 milyonu (%115) aktiniz keratoz teşhisi almış ve tedavi görmüş hastalardan oluşmaktadır Deri kanserleri ise dermatoloji poliklinik ziyaretlerinde %76 lık oranla 4 sırayı almaktadır(1sırada akne=sivilce, 2sırada=ekzama, 3sırada=aktinik keratoz)

Tüm aktinik keratozlar SCC oluşumuna yol açmazlar, fakat hangilerinin SCC oluşturacağıda bilinmemektedir Aktinik keratozların %01 - %10'u SCC oluşumuna neden olmaktadır

Güneşte çabuk yanan, bronzlaşmayan, çil oluşumuna yatkın olan kişiler aktinik keratoz geliştirmeye müsaittirler Kişilerin bu yatkınlıklarının yanı sıra toplam güneşte kalma süreleri de çok önemli bir faktördür Yaşlanma ile birlikte aktinik keratozların sayısında da artış olmaktadır Cinsiyet açısından değerlendirildiğinde erkeklerde daha fazla görüldüğü anlaşılmaktadır Bir çalışmada 16-49 yaşları arasındaki kişilerde erkeklerin %27'sinde bayanlarınsa %13'ünde aktinik keratoza rastlanmıştır Yaş ilerledikçe erkek ve kadın oranı birbirine yaklaşmaktadır Aktinik keratozların görüldüğü bölgeler güneş enerjisine en fazla maruz kalan alanlardır En sık %80 oranıyla üst dudakta, baş ve boyun bölgesinde yerleşim göstermektedirler

Aktinik keratozların dermatoloji polikliniklerinde sık rastlandığı ve halkımız tarafından pek bilinmediği görülmektedir Bu lezyonlar deri kanserlerinin bir çeşidi olan SCC'nin erken evresi olarak kabul edilmektedir Tüm aktinik keratozlar üzerinde SCC gelişmemektedir Fakat hangilerinin üzerinde SCC gelişeceği önceden bilinmediği için aktinik keratozların tedavilerinin mutlaka yapılması ayrıca aktinik keratoz geliştirme riski olan kişilerin kendilerini güneş ışınlarına karşı korumaları önerilmektedir






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




lenfositik lösemi ALL all

Alternatif isimler

Akut çocukluk dönemi lösemisi , ALL , Kan Kanseri

Tanım

Lenfoblastlara benzeyen olgunlaşmamış beyaz kan hücrelerinin sayısında artışla karakterize ilerleyici , kötü huylu bir hastalıktır

Nedenleri,Görülme sıklığı,Risk faktörleri

ALL çocukluk dönemi lösemilerinin % 80 inden sorumludur 3-7 yaşları arasında sıktır Erişkinlerde de görülebilir ve tüm erişkin lösemilerinin % 20 ini oluşturur

Akut lösemilerde kötü huylu hücrelerde olgunlaşma ve farklılaşma fonksiyonu kaybolmuştur Bu hücreler hızla çoğalıp normal hücrelerin yerini alırlar Habis hücreler normal kemik iliği elemanlarının yerini aldıkça kemik iliği yetmezliği gelişir Normal kan hücrelerinin sayısında azalma olduğu için kişide kanama ve enfeksiyon şikayetleri başlar

Çoğu vakada görünür bir sebep yoktur Bununla birlikte radyasyon , benzen gibi bazı toksinler ve bazı kemoterapi ajanları lösemi oluşumuna katkıda bulunur Kromozomlardaki anormallikler akut lösemi gelişiminde rol oynayabilir

Risk faktörleri içinde Down Sendromu , lösemili kardeş , radyasyona maruz kalma , kimyasal maddeler ve ilaçlar sayılabilir

Hastalık 100000 kişinin 6 sında görülmektedir

Korunma

Çoğu vakanın sebebi bilinmediği için korunma yöntemleri de bilinmemektedirToksinlere , radyasyona , kimyasal maddelere maruz kalınmaması riski azaltabilir

Belirtiler uzun süreli veya çok miktarda kanama olması çürüklerin kolayca oluşması burun kanaması dişeti kanaması adet kanamasında düzensizlikler deri içine kanamalar deri döküntüsü veya peteşi ( kanamaya bağlı küçük kırmızı noktalar ) , ekimoz ( çürükler ) gibi deri lezyonları enfeksiyon yorgunluk sternum hassasiyeti ( sternum: göğüs kemiği ) solukluk kemik ağrıları veya hassasiyeti eklem ağrıları ( kalça , diz , ayak bileği , ayak , omuz , dirsek , el bileği , elin küçük eklemlerinde ağrı ) lenfadenopati (lenf bezlerinin büyümesi ) açıklanamayan kilo kaybı dişetlerinin şişmesi ateş egzersizle kötüleşen solunum güçlüğü çarpıntı

Tanı/Teşhis fizik muayenede büyümüş karaciğer-dalak , ekimoz ve kanama bulguları saptanır beyaz kan hücrelerinin sayısında anormallikler tam kan sayımı – anemi ( kırmızı kan hücrelerinin azalması ) ve trombosit sayısında azalma saptanır kemik iliği aspirasyonu – kemik iliğindeki hücre sayısında ve lenfoblastlardaki artışı gösterir T lenfosit sayımı hücre yüzey antijeni çalışmaları

Tedavi

Tedavinin amacı hastalığın remisyonudur ( hafifletilmesidir ) Periferik kan sayımı ve kemik iliği normale döndüğü zaman remisyon sağlanır

ALL antikanser ilaçların kombinasyonuyla tedavi edilir ( kemoterapi ) Kemoterapinin başlangıcında hastanın 3-6 hafta hastanede kalması gereklidir Bunu takip eden kemoterapi seansları ayaktan verilebilir

Kemoterapi prednison , vincristine , metotreksat , 6-merkaptopürin ve siklofosfamid’i içeren 3-8 ilaç kombinasyonundan oluşur Ayrıca anemi ve düşük trombosit sayısını düzeltmek için kan ürünleri vermek gerekibilir Gelişen herhangi bir ikincil enfeksiyon için antibiyotik kullanılabilir

İyileşme ( remisyon ) sağlandıktan sonra bel kemiği sıvısı ( spinal sıvı ) na saldıran lösemik hücrelerin tedavisi için omurgaya kemoterapi ve/veya radyoterapi uygulanabilir

Takibeden tedavi , relapsları ( hastalığın daha da kötüleşmesini ) önlemeye yöneliktir

Yüksek doz kemoterapiye veya diğer tedavilere cevap vermeyen ağır vakalar için önerilebilecek diğer bir tedavi seçeneği de kemik iliği naklidir

Prognoz/Hastalığın gidişi çocuklarda erişkinlerden daha iyi sonuçlar elde edilir yaklaşık % 95 vakada tam remisyon sağlanır Şifa oranı ise % 50-60 tır erişkinlerin % 80 inde tam remisyon , % 30-50 arasında şifa sağlanır tedavisiz yaşam süresi yaklaşık 3 aydır

Komplikasyonlar/Riskler şiddetli enfeksiyonlar ALL nin kötüleşmesi yaygın damar içi pıhtılaşma

Doktorunuza başvurun şüpheli ALL belirtileri gelişirse kişide ALL ile ilgili sürekli ateş veya diğer enfeksiyon belirtileri ortaya çıkarsa






Alıntı Yaparak Cevapla

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)

Eski 10-16-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dahiliye (Tüm Yönleriyle)




pankreatit pankreas iltihabı

Alternatif isimler

Pankreatit , pankreatit akut , pankreas iltihabı

Tanım

Pankreas iltihaplanması

Nedenleri,Görülme sıklığı,Risk faktörleri

Nedenleri : Alkol Safra taşı Hiperkalsemi ( kanda kalsiyum düzeyinin artması ) Pankreasın doğuştan gelen yapı bozuklukları İlaçlar Virüsler Bakteriler Asalaklar Karın tavmaları

İnsidans / prevalans : Kentli 22 / 10000 Kırsal 10 / 100000 Erkek ve kadınlarda eşit oranda görülmektedir

Korunma

Alkol alımını engelleme

Belirtiler Önde gelen belirti şiddetle artan ve 48 saat kadar süren ağrıdır Ağrı, bıçak saplanmasına yada mide civarında şiddetli bir baskıya benzeyebilir; buradan sağa sola ve sırta yayılabilir Hasta ağrıyı dindirmek için bacaklarını göğüsüne toplar ve hareketsiz kalır Bulantı ve / veya kusma : Kusma, ağrıyla aynı zamanda ortaya çıkar ve genellikle 48 saat sürer Hafif karın gerginliği Ateş ( 37-38 derece) Tansiyon düşmesi / şok Hafif sarılık Barsak sesleri azalmış veya yok Vücut yanında renk değişimi Göbekte renk değişimi

Tanı/Teşhis

Laboratuar : Yüksek serum amilaz Yüksek serum lipaz

Başta amilaz olmak üzere kanda pankreas enzimlerinin artması belirleyici olsa da pankreas iltihabı tanısı koymak kolay değildir

Ağrı, mide-onikiparmak bağırsağı ülseri, safra taşı ve bazı olgularda enfarktüste görülen ağrılarla karışabilir

Görüntüleme : Direkt karın grafisi Göğüs grafisi Karın ultrasonografisi Karın bilgisayarlı tomografisi ERCP ( endoskopik retrograt kolanjiopankreatografi ) : endoskopi ile pankreas kanallarına ulaşılabilir; bu kanallara kontrast madde verilerek kanalların yapısı ve bu yapıyı bozan değişiklikler saptanabilir

Tedavi

Bugün akut pankreas iltihabında yalnızca tıbbi tedavi uygulanmaktadır ; ölüm oranı % 30-40’a düşürülmüştür

Tıbbi tedavi mide salgısının sonda ile aralıksız olarak dışarı çekilmesiyle başlar Midedeki asitin boşaltılmasıyla, pankreasın enzim üretimini uyaran hormonların ( sekretin ve pankreozimin) salgılanması önlenir

Ağrı kesici olarak morfin türevi olmayan ilaçlar kullanılır

Son yıllarda tedavide kullanılan antienzimler , en önemli sindirim enzimlerinin etkisini engeller ve enzimlerin pankreası örselemesini önler Çünkü bu enzimler etkin hale gelince pankreas hücreleri yıkıma uğrar ve sonuçta başka enzimler ile bunları etkinleştiren maddeler salgılanır

Ağrı olgularda şok olursa buna yönelik tedavi uygulanması ve cerrahi girişim gereklidir






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.