Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Siyasal Bilgiler / Hukuk

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kazandırıcı, zamanaşımı, zilyetlik

Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetlik

Eski 10-14-2017   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetlik



YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2009/8-405
KARAR: 2009/477

KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI
ZİLYETLİK


Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil, tazminat'' davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Antalya İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 10042008 gün ve 2007/202 E-2008/97 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi'nin 25122008 gün ve 2008/5828-6364 sayılı ilamı ile; "Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı ve 1233 sayılı parselle tespit edilen taşınmazdan 2000 m2 yüzölçümlük yeri 17081992 tarihli harici satış sözleşmesiyle vekil edeni tarafından davalıdan satın alındığını açıklayarak bu miktarda taşınmazın tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline, bu mümkün görülmediği takdirde bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edilecek değer üzerinden sözleşme tarihi itibariyle değişen oranlarda yasal fer'ileriyle birlikte satım bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesine karar verilmesini istemiştir

Davalı HKadir, tutanağın kesinleşmesinden itibaren 3402 sayılı Kanun'unla maddesinde açıklanan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur

Mahkemece, "dava konusu taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı, daha sonra Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, orman sınırları içinde kalan taşınmazın zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmadığı, orman niteliğinde olduğu dönemde yapılan satışın geçersiz olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine, sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle davacının rayiç değeri de isteyemeyeceği, ancak ayrıca açacağı bir dava ile sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca ödediği bedeli isteyebileceği görüşüyle davacının dava açmakta muhtariyetine" karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir

Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 17081992 tarihli "Gayrimenkul Zilyedi Devir Teslim senedi" başlığını taşıyan harici satış senedi gibi hukuksal sebeplere dayalı olarak TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14 maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır

Mahkemece, gösterilen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bu gerekçe dosya kapsamıyla örtüşmemektedir 02111988 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1233 sayılı parsel tarla niteliğiyle 02111988 ve 22041992 tarihli tutanak ve tutanak ekinde sunulan edinme sebeplerine göre Hazine adına tespit edilmiştir Parselin tapu kaydındaki bilgilere göre kadastro tutanağı 17011993 tarihinde kesinleşmiştir Davacı dava konusu yeri 17081992 tarihinde haricen davalıdan satın almıştır Taşınmazın Hazine adına 1233 sayılı parsel ile tespit edilmesi ve kadastro tutanağının kesinleşmesi sonucu 3402 sayılı Kanun'un 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davalı HKadir tarafından Hazine'ye karşı Antalya Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi'nde 11111999 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açılmıştır Anılan mahkemenin 08052000 tarih ve 1999/1508 esas, 2000/449 sayılı kararıyla dava HKadir yararına sonuçlanmış olup, Hazine vekili tarafından temyiz edilen hüküm Yüksek Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi'nin 12102000 tarih ve 2000/6260 esas, 2000/7338 sayılı kararıyla gerekçeli olarak onanmıştır Karar düzeltme isteğinin 23012001 tarihinde reddedilmesi sonucu hüküm 2001 tarihinde kesinleşmiştir Görüldüğü gibi HKadir tarafından Hazine'ye karşı açılan dava kazanılmıştır

Davacı Sevilay, Hazine adına tespit edilen ve daha sonra açılan tapu ve tescil davası sonucu davalı HKadir'e geçen 1233 sayılı parselden 17081992 tarihinde 2000 m2 yüzölçümlük yeri haricen satın almıştır Davacının satın alma tarihi tespitten sonra ancak, kadastro tutanağının kesinleşmesinden önceki evreye denk gelmektedir (tespit tarihi 02111988, harici satış tarihi 17081992, kadastro tutanağının kesinleşme tarihi ise 17011993'tür) Dava konusu yer kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayanılarak açılan dava sonucu Hazine'den davalı HKadir'e geçmiştir

Davalı HKadir, hükmen hak ettiği taşınmazın bir kısmını zilyet ve tasarrufunda bulunduğu 17081992 tarihinde yapılan harici satış sözleş-mesiyle davacı Sevilay'a sattığı ileri sürüldüğüne göre yapılan bu harici satış ve zilyetliğin devri sözleşmesiyle satılan yere ilişkin dava hakkını da davacıya devrettiğinin kabulü gerekir Harici satışın yapıldığı tarihte taşınmaz Hazine adına tapulu ise de Hazine tapusunun hükmen iptal edilmesi karşısında, dava konusu taşınmaz tapusuz yer haline dönüşmüştür tapusuz taşınmazlar menkul mal niteliğinde bulunduğundan TMK'nın 763 maddesi gereğince mülkiyet teslimle alıcısına geçer

Davalı HBasri Hazine'ye karşı açtığı davayı 2001 tarihinde kesinleşen hükümle kazandığına göre taşınmazın öncesinin orman-maki sayılan yerlerden olup olmadığı, ya da daha önce verilen kararın yanlış veya doğru olduğu hususları bu davada değerlendirilecek hususlardan değildir Her şey önceki hükümle tartışılıp karara bağlanmıştır Mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi bu bakımdan yerinde bulunmamaktadır Ne var ki; mahkemece dava konusu yer bakımından keşif yapılmamış, iddia ve savunma doğrultusunda delilleri toplanmamıştır Bundan ayrı TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14 maddesindeki koşulların davacı yararına oluşup oluşmadığı da araştırılma-mıştır Dava dilekçesindeki bilgilere göre 1233 sayılı parsel 2006 tarihinde yapılan ifraz sonucu 1644, 1645, 1646, 1647 ve 1648 sayılı parsellere ayrılmıştır Yerinde yapılacak keşif sonucu dava konusu yapılan 2000 m2/lik yerin hangi parsel içerisinde kaldığının belirlenmesi ve ona göre davanın yürütülmesi gerekmektedir Sözü edilen parseller dosya arasında bulunan tapu kayıtlarına göre davalı HKadir adına kayıtlı oldukları görülmektedir

O halde mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanması, TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14 maddesinde öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşulların eksiksiz olarak araştırılıp saptanması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır Kısaca zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları davacı yararına gerçekleşmiş ise dava hakkının devri gözönünde tutularak davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi düşünülmelidir) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılgn yargılama sonunda, mahkeme önceki kararda direnilmiştir

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, harici satın almaya dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir

Davacı, 31052001 tarihinde açtığı davası ile; 2001 yılında kesinleşen hükümle davalı adına tapu kaydı oluşan ve 1233 parsel numarasını alıp ifrazla 1644, 1645, 1646, 1647 ve 1648 sayılı parsellere ayrılan çekişmeli taşınmazda 1644 parsele tekabül eden 2000 m2/lik kısmı davalıdan 17081992 tarihli köy senedi ile satın alıp zilyetliğini devraldığını, sözleşmeden doğan edimini yerine getirdiğini, ancak davalının satın aldığı kısmın mülkiyetini kendisine devretmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, olmazsa satış bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde tahsilini istemiştir

Davalı ise, davanın reddini savunmuştur

Mahkemece, dava konusu taşınmazın 1945-1946 yıllarında 3116 sayılı Yasa'ya göre yapılan orman tahdidinde orman sınırları içerisine alındığı, 1952 yılında makiye ayrılan sahada kaldığı, 1981 yılında 6831 sayılı Yasa'nın 1744 sayılı Yasa'yla değişik 2 madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, 1970 yılında Gaziler köyü'nde yapılan ilk kadastro çalış-malarında taşınmazın devlet ormanı olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığı hususlarının kesinleştiği, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan her türlü kayıt ve belgeler ile mahkeme ilamlarının yasal değerlerini yitirecekleri ve böyle yerlerde zilyetliğe değer verilmesinin de düşünülemeyeceği, ormanlar nitelikleri itibariyle kamu malı olup hiçbir zaman özel mülkiyete konu ola-mayacağı, taşınmazın Devlet ormanı olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığı 1970 yılından, 1981 yılında 1744 sayılı Yasa'nın 2 maddesi uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı tarihe kadar ve daha sonra Hazine adına tespit edildiği 1988 tarihine ve dava tarihine kadar 20 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmadığından, orman sınırları içinde bulunan taşınmaz ile ilgili olarak bu taşınmazlar yönünden şahıslar arasında yapılan satış işlemi geçersiz olup, davacı böyle bir satışa dayalı olarak tapu iptal ve tescil talebinde bulunamayacağı gibi taşınmazın rayiç değerini de iste-yemeyeceğinden, ancak ödediği bir satış bedeli varsa bunu satış sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle sebepsiz iktisap hükümleri uyarınca geri isteme hakkı bulunduğu gerekçesi ile önceki kararda direnilerek davanın reddine karar verilmiştir

Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; 1233 parsel sayılı taşınmazın, 36463 m2 olarak tarla vasfı ile 02111988 tarihinde Hazine adına tespit edildiği, üzerindeki ev ve cam serayı inşa ettiği bildirilen HKadir adına beyanlar hanesine şerh konulduğu, davalı Hasan'ın 17081992'de taşınmazın bir kısmının zilyetliğini davacı Sevilay'a sattığı, çap kaydına göre 17011993 tarihinde kadastronun kesinleştiği, davalı HKadir tarafından Hazine'ye karşı 11111999 tarihinde açılan tapu iptali ve tescil davası sonucunda 1233 parsel sayılı taşınmazın adına tesciline karar verildiği ve kararın Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi'nce onanarak, karar düzeltme istemi de reddedilerek 23012001'de kesinleştiği anlaşılmaktadır

Öncelikle belirtilmelidir ki, tapusuz taşınmazlarda kadastro tespit tarihi ile tespitin kesinleşme tarihi arasında zilyetliğin devri ile ilgili yapılan anlaşmalar, diğer koşulların da varlığı halinde geçerli olacaktır Ancak mahkemece taraflar arasında yapılan harici satışın bu açıdan geçerli olup olmadığı irdelenmediğinden, bu husus araştırılmalıdır

Öte yandan, davalı ile Hazine arasında görülen Antalya İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 08052000 tarih, 1999/1508 Esas, 2000/449 Karar sayılı davası sonucunda 1233 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tesciline karar verildiğine göre, artık çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu kesin olarak saptandığından ve taraflar arasında bu konuda niza bulunmadığından artık zilyetlik incelemesine gerek bulunmamaktadır

Ayrıca, her ne kadar bozma ilamında, davalı ile Hazine arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda davanın kabulüne dair verilen kararla taşınmazın tapusuz mülk haline dönüştüğü belirtilmişse de, dolu pafta sistemine ve Türk Medeni Kanunu'nun 705 maddesindeki 'Taşınmaz mül-kiyetinin kazanılması, tescille olur Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır" hükmüne göre, mülkiyet mahkeme kararı ile tescilden önce kazanılacağından, bozma ilamındaki bu görüşün hukuki dayanağı bulunmamaktadır

Hal böyle olunca, Özel Daire'nin bozma kararına yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429 maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri ve-rilmesine, 04112009 gününde, oyçokluğu ile karar verildi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetlik

Eski 10-14-2017   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetlik



YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2006/14-46
KARAR: 2006/47


Taraflar arasındaki “tapu iptali, tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 08072004 gün ve 2002/181 E 2004/240 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14Hukuk Dairesinin 06042005 gün ve 2004/9351-3011 sayılı ilamı ile;

(Dava, Medeni Kanun’un 724 maddesi uyarınca açılan temliken tescil isteğine ilişkindir

Medeni Kanun'un 718/2 (önceki Medeni Kanunun 644/2) maddesine göre, arazi üzerindeki mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer Medeni Kanunun 724 maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup, zemin ile üzerindeki yapı arasındaki bağlantı kesilmiş ve aşağıdaki koşulların oluşması halinde ise, yapı sahibine üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır Bunun için:

1-tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla bir yapı yapılmış olmalıdır

2-Anılan maddede bina sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir

3-Bu yapıyı kendi malzemesi ile yapan kişinin, inşaatın başlangıcından bitimine kadar iyi niyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 571944 tarihli 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir (subjektif koşul)

4-Yapının, dava tarihine göre hesaplanacak değeri, zemin değerinden, açıkça daha fazla olmalıdır (objektif koşul)

5-Yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise, tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsar Mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için de bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının mümkün olması gereklidir

6-İptale konu olacak zemin bedelinin arsa sahibine ödenmesine karar verilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar, ödenecek bedelden mahsup edilmelidir

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;

Davacı, 13121983 tarihli senetle murisi babasının davalılar miras bırakanından satın aldığı taşınmaz üzerine binalar yaptığını ve kullandığını, iyi niyetle yapılan bina değerinin zemin değerinden fazla olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur Davalılar, satışın gerçek olmadığını, senedin miras bırakanı tarafından imzalanmadığını savunmuşlar, eldeki dava ile birleştirilen davalarında da elatmanın önlenmesini talep etmişlerdir Mahkemece, 13121983 tarihli senet uygulanmış, ayrıca, zemin ve üzerindeki bina değeri saptanmış, hazırlanan bilirkişi raporları Belediye Başkanlığı İmar İşleri Müdürlüğüne gönderilerek, binalar ve zorunlu kullanım alanlarının ifrazının mümkün olmadığına ilişkin cevap alınmıştır Tüm deliller birlikte değerlendirilerek, satıcının daha önce yapılan işlemlerde mühür kullandığı, davanın dayanağı olan belgede ise parmak bastığı, bu nedenle satış yapıldığı iddiasının inandırıcı olmadığı, binalar ve zorunlu kullanım alanlarının ifraz edilemeyeceği ve tapulu taşınmazın haricen satışının da geçerli olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir

Yukarıda açıklandığı gibi, başkasının arazisine bina yapan kişinin iyi niyetli olması zorunludur tapulu taşınmazların haricen satılması durumunda da alıcı taşınmaz mülkiyetinin ileride kendisine devredileceği inancını taşımaktadır Bu nedenle haricen satın aldığı yer üzerindeki her türlü tasarrufu da bu inanca dayanarak yapmaktadır Diğer bir anlatımda tasarruflarında iyi niyetli olduğu kabul edilmektedir Davacının dayanağı olan belge Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 297 maddesine uygun olarak düzenlenmiş olup, satış bu belge ile kanıtlanmıştır Davacı da miras bırakanının bedelini de ödeyerek haricen satın aldığı taşınmazın tamamını kullanmakta olup, üzerine yaptığı bina ve müştemilatların değeri de zemin değerinden açıkça fazladır Temliken tescil isteminin dayanağı olan iki koşul da gerçekleşmiştir Taşınmazın tamamı satın alınıp bedeli de ödendiğinden, ifraz koşulu aranmaksızın, tapunun tamamının iptali ile davacı adına tescili gerekirken aksine düşüncelerle elatmanın önlenmesi isteminin kabulü ile tapu iptali ve tescil isteğinin reddi bozmayı gerektirmiştir)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, temliken tescil isteğine ilişkindir

Davacı, Kköyü 676 parsel sayılı taşınmazın, babası K Ç tarafından 400000 TL bedelle, harici köy senedi ile davalıların murisi ŞK’dan satın alındığını, babasının taşınmaz üzerindeki eski evi yıkarak yeniden inşa ettiğini, bugünkü haline getirdiğini; ŞK’nun köye geldiğinde bu evde misafir olduğunu; dava konusu evi satın aldığı 1983 yılından, 1997’de ölümüne dek babasının, daha sonra da kendisinin, iyiniyetle kullana- geldiklerini ileri sürerek arsa değerini davalılara ödemek suretiyle adına tescile karar verilmesini talep ve dava etmiştir

tapu kayıt maliki davalılar cevap dilekçeleriyle, murisleri Ş’nin satış yapmadığını, davacının iddiasını ispat etmesi gerektiğini, davanın reddini savunmuşlardır

Yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir

Başkasının taşınmazına, temelli ve kalıcı nitelikte yapı yapılması durumunda, yapı üzerinde veya altında bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüzü) haline geleceğinden ana taşınmazın mülkiyetine tabi olur

Bir kimse kendi malzemesi ile başkasının taşınmazına sürekli, esaslı ve tamamlayıcı (mütemmim cüz) nitelikte yapı yapmışsa ve TMK’nun 724maddesine göre binanın kıymeti açıkça arsanın kıymetinden fazla ise, iyiniyetle hareket eden yapı sahibi, uygun bir bedel karşılığında arazinin mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir Anılan hükümde öncelikli koşul, iyiniyettir Böyle bir davada iyiniyetli olduğunu iddia eden kişinin, 1421951 tarih, 17/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında belirtildiği gibi bu iddiasını ıspat etmesi gerekirİkinci koşul, yapının kıymetinin, arazinin kıymetinden açıkça fazla olmasıdır Üçüncü koşul da, yapıyı yapan, taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemelidir Uygun bedel genellikle yapı için lazım olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte isede büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde meydana gelecek noksanlıklar varsa taşınmaza bağlı öteki zararlar gözününde bulundurularak bu bedelin aşılması hak ve nesafet kuralı gereğidir Önemle belirtmelidir ki temliken tescil isteme hakkı ancak, yapı yapıldığı sıradaki taşınmazın maliki olan kişiye karşı açılacak davada ileri sürülebilecek bir kişisel hak olup, yenilik doğurucu bu dava sonunda, verilen kararın kesinleşmesinden sonra aynî hakka dönüşebilir

Somut olayda tarafların iddia ve savunmaları, tarafların miras bırakanları arasında düzenlenen 13121983 tarihli harici satış senedi, tanık ve bilirkişi beyanları ve tüm dosya içeriğine göre, davaya konu 676 parsel sayılı taşınmazın F Ö’ın dul ve çocuksuz ölümüyle kızkardeşi ŞK’ya kaldığı, davalıların anneleri Ş K tarafından davacının babası K’e haricen satıldığı; davacının babasının taşınmaz üzerindeki eski evi yıkarak yeni bir ev inşa ettiği, satışı yapan Ş K’nun zaman zaman köye ziyarete geldiğinde bu evde kaldığı; 1481988 tarihinde ölümüne dek davacının babasının kullanımına itiraz etmediği anlaşılmaktadır Babası ve daha sonra davacının zilyetliği, mülkiyetin ilerde kendilerine geçeceği inancıyla sürmüş, MKnun 724maddesinde öngörülen temliken tescil koşulları davacı yararına gerçekleşmiştir

O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır

SONUÇ:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMKnun 429maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 08032006 gününde oybirliği ile karar verildi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.