Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Kişisel Gelişim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kavramlar, psikolojide

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




Psikolojide Kavramlar 22

Özlem Düzeyi

Özlemler, kişinin kendisi için saptadığı veya ulaşmayı hedeflediği amaç niteliğindeki yönelimlerdir Özlem düzeyi (level of aspiration) ise, herhangi bir konuda kişinin ideal olarak ulaşmayı istediği düzeydir Özlem düzeyi, daha önceki performans veya deneyimlerden az ya da çok etkilenmektedir Başarılı deneyimler, genellikle, özlem düzeyinin yükselmesinde Önemli bir rol oynamaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




Şiddet

Şiddet, sertlikle, yoğun bir güçle meydana gelen, yapılan veya etkili olan bir şeyin özelliği olarak tanımlanabilir Şiddet aşırı bir fiziksel güç ve hatta silahların kullanımıyla yapılan tüm davranışları ve ölçüsüz saldırganlık tezahürlerini kapsar "Bir veya birden fazla kişi tarafından yapılan ve fiziksel veya moral olarak bir veya birden çok kişiye acı çektiren tüm eylem veya davranışlar, şiddet kapsamında düşünülebilir" (B Defrance, 1990)


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




Şöhret

Diğeriyle ilişkinin temel süreçleri çerçevesinde ortaya atılan şöhret (reputation) kavramı, bir topluluğun, bir birey hakkındaki yargısı olarak tanımlanabilir Söz konusu birey her zaman olmasa da çoğu zaman bu topluluğun üyesidir; yargıya gelince, çoğu kez doğrudan gözlem sonucu değil, diğerleri tarafından ve sözel yollardan aktarılan verilere dayanır Toplulukta meşhur kişiler, başka bir topluluk üyesi veya tarihsel-mitolojik kahramanlar (Robin Hood, Jeanne d'Arc, vb) olabilir

Şöhret, bir toplulukta kişiler arası iletişim sürecinde oluşur Günlük yaşamda diğerleri hakkındaki enformasyonlarımız onları gözleme, onlarla konuşma, onlar hakkında başkalarının gözlemleri gibi çeşitli kanallardan beslenir ve tüm bunlar, genellikle kısa, şematik yargılar haline dönüşür Bu yargılar, söz konusu bir kişinin yaptıklarından ziyade sürekli/kalıcı karakter özellikleri (namussuz, gözükara, becerikli gibi) üzerinde odaklaşır

Bu yargılar (ve dayandıkları veriler) diğerleri tarafından paylaşıldığında, kişiler arası iletişime konu olurlar; herkes değerlendirmelerini karşılaştırır, sonuçlarını test eder, birbirini etkiler Bu sosyal süreçlerin sonunda, herkesin hemfikir olduğu noktalar, aynı temsile sahip olduğu karakter özellikleri birbiriyle bütünleşir ve hakkında konuşulan kişi meşhur olur

Sosyal psikologlara (Emler, 1994) göre şöhret, her şeyden önce çeşitli insanî niteliklere ilişkindir (İyi ekmek yapan bir fırıncı, usta bir iz sürücü, vb) Bu nitelikler çoğu kez topluluk açısından önemlidirler Söz konusu bir nitelik ne kadar önemli algılanırsa, kişinin şöhreti de o ölçüde büyür Ayrıca kişinin doğrudan ve kolayca gözlenebilen niteliklerinden (dışadönüklük, sıcak kanlılık) ziyade daha çok gözlem gerektiren nitelikleri (cesaret, cömertlik) şöhrete daha uygundur Yine bu hususla ilgili olarak şöhret, sık görülen niteliklerden ziyade nadir görülen nitelikler etrafında oluşur


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




EDİMSEL KOŞULLANMA

Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi sağlamak için, yapılan bir davranışa neden olan uyarıcının bilinmesi gerekir Oysa insan davranışlarına neden olan uyarıcıları her zaman tahmin etmek mümkün değildir İnsanlar çevrelerinde bulunan çeşitli nesnelerle etkileşim kurarak farklı davranışlarda bulunurlar

Thorndike'ın çalışmalarından hareket eden Skinner, organizmanın davranışlarını uyarıcılara karşı gösterilen otomatik bir tepki olmaktan çok kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul etmektedir İnsanların karmaşık uyarıcı durumlarla karşılaştıklarında gösterdikleri davranışlara operant (edim) adı veren Skinner, bu operantların, onları izleyen sonuçlardan etkilendiğini ileri sürmektedir

Organizmayı olumlu bir sonuca götüren davranışlar kalıcı olur Diğer bir deyişle, insanlar davranışları sonucu olumlu bir durumla karşılaştıklarında, o davranışın tekrarlanma olasılığı artar Davranıştan sonra gelen bu olumlu sonuçlara pekiştirme denir Skinner'in çalışması Operant Koşullanma olarak bilinmektedir

Edimsel davranış: Bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulmaz; organizma tarafından ortaya konur ve sonuçları tarafından kontrol edilir

· Klasik koşullanmada önce uyaran vardır ve organizma ona tepki gösterir (U-T)

· Edimsel davranışta önce tepki yapılır sonra tepkinin doğurduğu uyarıcı gelir (T-U)

Davranış sonucunda organizmanın hoşuna giden bir durum ortaya çıkar Örneğin yeni aldığınız bir kazağı giydiğiniz zaman arkadaşlarınız "Kazağın çok güzel, sana çok yakışmış" derse, o kazağı giyme davranışınız devam eder Davranışın sonucunda organizmanın hoşuna gitmeyen bir durum ortaya çıkar Yeni kazağınızı giydiğiniz gün değer verdiğiniz bir arkadaşınız size yakışmadığını söylerse, o kazağı giymek istemezsiniz

Skinner'e göre bir davranışın sonucu, organizma için hoşa giden, olumlu bir durum yaratıyorsa, o davranışın tekrar ortaya çıkma olasılığı artar Davranışın arkasından olumlu uyarıcı verilerek yapılan koşullamaya edimsel koşullama denir

Bu tür koşullamada, davranışı izleyen ve organizma üzerinde hoşa gidici bir etki yaratarak, davranışın (edimin) ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılara pekiştireç denir Diğer bir deyişle pekiştirilen davranış öğrenilir Bir davranışın arkasından gelen ve organizma için hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılar ise cezadır Ceza davranışı zayıflatır ya da belli bir süre için durdurur

Pekiştireçler olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılmaktadır Bir davranış, organizmanın hoşuna gidecek bir uyarıcının doğrudan verilmesi ile pekiştiriliyorsa, buna olumlu pekiştirme denir Sınıfta bir soruyu doğru cevaplandıran öğrenciye yaşına göre, aferin denmesi, başının okşanması, (+) puan verilmesi, gülümsenerek onaylanması birer olumlu pekiştirmedir Organizma hoş olmayan bir durumdan kurtarılarak da davranış pekiştirilebilir Bu tür pekiştirmeye olumsuz pekiştirme denir

Bir öğrenci evindeki aile kavgalarından, sorunlarından kaçmak için okula geliyorsa, okul bu öğrenci için olumsuz pekiştireçtir Çünkü öğrenci okula gelerek kendisine acı veren sorunlardan kurtulmakta ve rahat etmektedir Hem olumlu hem de olumsuz pekiştirme organizmanın hoşuna giden bir etki yaratır ve davranışın tekrar ortaya çıkma olasılığını artırır Pekiştireçler yoluyla birey istendik ve istenmedik davranışlar öğrenebilir Bu nedenle pekiştireçler çok dikkatli kullanılmalı ve doğru davranışlar pekiştirilmelidir

Yapılan bir davranışın sonucunda, organizma için olumsuz bir durum yaratan uyarıcılara ceza denir Ceza da pekiştireç gibi iki türlüdür Birinci tip cezada davranışın arkasından olumsuz uyarıcı doğrudan doğruya verilir Çocuğun yaptığı bir davranış nedeniyle dövülmesi, azarlanması İkinci tür cezada ise ortamda bulunan olumlu bir uyarıcı ortamdan çekilerek, organizma için olumsuz bir durum yaratılır Teneffüse çıkmayı yasaklama, arkadaşlarından ayırma

Pekiştireç davranışı güçlendirirken, ceza zayıflatır ya da belli bir süre için durdurur Ceza davranışı kısa zamanda durdurduğu ve uygulaması kolay olduğu için öğretmenler ve ebeveynler tarafından sıkça kullanılmaktadır Ceza, istenmedik davranışların bastırılmasında etkili olabilir Ancak davranış değişikliğine neden olmaz Diğer bir deyişle istenmedik bir davranışı istendik yönde değiştirmez

Cezanın diğer bir olumsuz yönü ise saldırgan davranışlara neden olmasıdır Olumsuz pekiştirme ile ceza, çoğu zaman karıştırılmakta birinin yerine kullanılmaktadır Oysa, olumsuz pekiştirmede, olumsuz pekiştireçler ortamdan çıkartılırken, cezada olumsuz pekiştireçler ortama konur Olumsuz pekiştirmede, davranışın tekrar edilme olasılığı artarken, ceza, davranışı durdurur

Premack ilkesi: Büyükannenin Kuralları

Çok sık görülen (tercih edilen) davranış pekiştireç olarak kullanılarak, az gösterilen (tercih edilmeyen) davranış ortaya çıkarılmaya çalışılır Örneğin, sebze yemeğini sevmeyen, ancak tatlıyı çok seven bir çocuğa, sebze yedirmek için "Sebze yemeğini bitirdikten sonra, tatlı yiyebilirsin" denebilir "Şu kadar yazı yazarsanız, teneffüse çıkabilirsiniz" şeklinde okulda da çok kullanılır

Skinner'e göre eğitimin amacı bilgiyi en yüksek düzeye çıkarmak olmalıdırBu da edimsel koşullanmayla, davranış repertuarını zenginleştirerek sağlanabilir Öğrencinin bir şey bildiğini söyleyebilmek için, belirli davranışlarının gözlenebilmesi gerekir

Skinner'in programlanmış öğrenme ilkeleri şöyle sıralanabilir:

· Öğrenilecek konu çok küçük ünitelere ayrılarak güçlük derecesine göre basamaklandırılır

· Öğrenci her basamakta bir edimde bulunur

· Öğrenilecek konu bir uyaran durumuna gelir

· Öğrenci her basamakta yaptığı edimin sonucunu hemen görür

Edim doğru ise ilerler yanlış ise düzeltilir

EDİMSEL KOŞULLANMANIN EĞİTİME UYGULANMASI

Edimsel koşullamanın getirdiği ilkeler günümüzde halen geçerliğini korumaktadır Edimsel koşullanma özellikle çocuk eğitiminde, sınıfta disiplinin sağlanmasında, psiko-motor ve duyuşsal davranışların kazandırılmasında önemli rol oynamaktadır Pekiştireçlerin etkili bir biçimde kullanılması için göz önünde bulundurulması gereken hususlar:

Pekiştireç mutlaka doğru davranışı takip etmelidir Pekiştireç hangi davranışın arkasından verilirse o davranışın ortaya çıkma sıklığını artırır Örneğin sınıfta söz almak istediğini göstermeden, arkadaşlarının sözünü keserek konuşan bir öğrenci, öğretmen tarafından dinlenirse, öğrenci bu tür davranışları tekrar edecektir

Öğrenci pekiştireci hangi davranışın sonucunda aldığını farketmelidir Bunu sağlamak için pekiştirecin doğru davranıştan hemen sonra verilmesi gerekir Aradan zaman geçtiyse, öğrenciye verilen pekiştirecin hangi davranışı için olduğunu açıklamak gerekir Öğrencide davranış değişikliği meydana getirmek için mümkün olduğunca olumlu pekiştireç kullanılmaya çalışılmalıdır Ayrıca pekiştirecin verildiği durumda öğrenciyi etkileyen diğer uyarıcılar da göz önünde bulundurulmalıdır

Örneğin derste sıkılan bir öğrenciyi gürültü yapıyor diye sınıftan atan bir öğretmen, öğrencinin davranışını cezalandırmaktan çok pekiştirmiş olur Pekiştireçlerin değeri öğrenciden öğrenciye değişir Bir öğrenci için yüksek not önemli bir pekiştireçken, sınıfta kalmaya niyetli bir öğrenci için hiçbir anlam ifade etmeyebilir Pekiştireçler, öğrencilerin ihtiyaçlarına, yaşlarına, sosyal çevrelerine göre değişmektedir Pekiştirecin ne olacağının yanı sıra, ne zaman verileceği de önem taşımaktadır Pekiştireç, yeni ve öğrenilmesi güç davranışların kazandırılmasında daha sık verilmelidir Davranış öğrenildikten sonra pekiştireçlerin azaltılması daha etkili olacaktır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




DUYGUSAL ZEKA (EQ)

Türümüz var oluşunu büyük ölçüde duyguların insan ilişkilerindeki gücüne borçludur Kararlarımızı ve hareketlerimizi şekillendirirken hislerimiz çoğu zaman düşüncelerimize baskın çıkar Duygular bize hakim olduğu sürece, zeka iyi ya da kötü hiç bir yere varamaz

Tüm duygular harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdirAslında biz iki zihne sahibiz; birisi düşünüyor, diğeri ise hissediyor Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirAkılcı zihin, bilincimize daha yakındır, düşüncelidir ve tartıp yansıtabilir

Bunun yanında fevri ve güçlü, bazen de mantıksız olan bir kavrama sistemi daha vardır; bu da duygusal zihindir Hisler yoğunlaştıkça duygusal zihin devreye girer ve akılcı zihin etkisini yitirir

Duyguların, akıl üzerindeki etkisini anlamak için beynin gelişimine bakmamız gerekir Homo sapiens neokorteksi, düşüncenin beşiğidir Hissettiklerimize düşünce katar Hayatta kalabilme üstünlüğü neokorteksin strateji geliştirme, uzun vadeli plan yapma gibi kurnazlıklarına borçluyuz

Amigdala, duygusal belleğin ve başlı başına anlamın deposudur; amigdalasız yaşam, kişisel anlamlarından soyutlanmış bir yaşamdır Amigdala, psikolojik gözcü konumuyla ruh dünyamızda merkezi bir yere yerleşmiştir Doğrudan amigdalaya ulaşan duygular bizim en ilkel ve en güçlü hislerimizi kapsıyor; işte bu devre, duyguların gücünü ve akla olan üstünlü ğünü çok iyi açıklıyor

Hisler, bize doğru yönü gösterir; ondan sonra kuru mantık işe yarar Demek ki duygular mantıklı olmak için gereklidir Bir bakıma; akılcı ve duygusal olmak üzere iki beynimiz, iki zihnimiz ve iki farklı türden zekamız vardır Hayatı nasıl yaşadığımız her ikisi tarafından belirlenir Sadece IQ değil, duygusal zeka da önemlidir

Aslında akıl, duygusal zeka olmadan tam verimli çalışamaz Akademik zekanın, duygusal yaşamla pek ilgisi yoktur Kişiler arası ilişkilerde zeka, diğer insanları anlamaktır Özbilinç, duyguları idare edebilmek, kendini harekete geçirmek, başkalarının duygularını anlamak, ilişkileri yürütebilmek, duygusal zekaya ait yeteneklerdir İnsanı insan yapan niteliklerin çoğu duygusal zekadan gelmektedir

Kararlar, salt mantığa dayanarak alınamaz; kişinin güdülerine ve geçmiş deneyimlerden derlenmiş duygusal bilgeliğe ihtiyaç vardır Kişisel açıdan doğru kararlar verebilmenin anahtarı, hislerine kulak vermektir Bize sıkıntı veren duygulara hakim olabilme, duygusal sağlığımızın anahtarıdırDuyguların yoğunluğu ve süresi uygun ölçüyü aşıyorsa, o zaman rahatsızlık veren uçlara, yani kronik kaygı, kontrolsüz öfke ve depresyona doğru kayarlar

Duygusal zeka açısından umutlu olmak, kişinin zorlu engeller veya yenilgiler karşısında bunaltıcı kaygıya, teslimiyetçi bir tutuma ya da depresyona yenik düşmemesi anlamına gelir İyimserlik tıpkı umut gibi, zorluklara ve engellemelere rağmen genel olarak hayatta herşeyin iyi gideceğine dair beklentidir İyimserlik ve umut öğrenilebilir Her ikisinin de temelinde, psikologların özverimlilik dediği görüş, yani kişinin hayatındaki olaylarla başedebileceğine dair inancı vardır

Empatinin kökeni özbilinçtirBaşkalarının ne hissettiğini kaydedememek duygusal zeka bakımından büyük bir eksikliktir Çünkü duygusal ahenk, empati yetisinden kaynaklanır; ahlakın kökleri empatide bulunur

Her temasta duygusal sinyaller göndeririz ve bu sinyaller bizimle birlikte olanları da etkiler EQ, bu alışverişin idaresini içerir Sosyal zekanın temelinde ise grupları organize edebilme, tartışarak çözüm bulma, kişisel bağlantı, sosyal analiz becerileri bulunur

Duygusal öğrenmede cinsiyetler arasında farklılıklar vardır Kızlar, sözlü-sözsüz duygusal işaretleri okumakta, hislerini ifade etmekte ustalaşırken, erkekler, incinebilirlik, suçluluk, korku ve acıyla ilgili duygularını en aza indirgemekte beceri sahibi olur Bu da ikili ilişkilerde ve evliliklerde önemli rol oynar

Evliliklerde anahtar niteliğindeki yeterliliklerden biri, eşlerin sıkıntılı hisleri kendi başına yatıştırmayı öğrenmesidir Kendi kendine konuşma, savunmacı olmayan dinleme ve konuşma, saygı ve sevgi evlilikte düşmanlığın önünü keser

Gelecekte, EQ'nun temel becerileri ekip çalışmasında, işbirliğinde ve insanların birlikte daha etkili çalışmayı öğrenmelerine yardımcı olunurken büyük önem kazanacaktır Duyguların sağlık açısından önemi incelendiğinde ise, merkezi sinir sistemi ile bağışıklık sisteminin sayısız şekilde iletişim halinde olduğu görüldü

Öfke, kaygı kronikleştiğinde, insanların bir dizi hastalığa karşı direncini kırabilir Depresyon ise kişilerin daha kolay rahatsızlanmasına neden olmasa bile, özellikle durumu ağır olan hastaların tıbbi açıdan iyileşmesini engelleyebilir ve ölüm riskini artırabilir İyimserlik, umut, duygusal desteğin ise şifa gücü vardırAyrıca, kronik ya da ciddi bir hastalıkla savaşanların hislerini umursamayan tıbbi bir bakıma artık yetersiz kalmaktadır Tıbbın duygu ve sağlık arasındaki bağdan, yöntem açısından daha fazla yararlanmasının zamanı çoktan gelmiştir

Ayrıca, çocukların okuldaki başarısızlıklarının ardında da duygusal zekadan yoksunluk yer almaktadır Bir çocuğun okula hazır olması, nasıl öğreneceğine bağlıdır Bunun da 7 öğesi vardır: Güven, merak etme, amaç gütme, özdenetim, ilişki kurabilme, iletişim yeteneği, işbirliği yapabilme Duygusal dersler, (hatta kalbin en derinlerinde yer eden, çocuklukta öğrenilmiş alışkanlıklar bile) yeniden biçimlendirilebilir Duygusal öğrenme yaşam boyu sürer

Mizaç, duygusal hayatımızın özelliklerini oluşturan ruh halleri olarak tanımlanabilirGenler tek başına davranışı belirlemez; çevremiz, özellikle de büyürken yaşadıklarımız ve öğrendiklerimiz, yaşam ilerledikçe mizaçla ilgili bir eğilimin nasıl ifade bulacağını belirler Duygusal yeteneklerimiz sabit veriler değildir; doğru bir öğrenmeyle geliştirilebilirler

Alkoliklik, uyuşturucu bağımlılığı, yeme bozuklukları gibi kötü alışkanlıklar depresyon, kaygı belirtilerini kendi kendilerine tedavi etme yöntemi olarak gelişebilmektedir Duygusal eğitim; hisleri tanıyıp onları tanımlayacak bir sözcük oluşturma anlamında özbilinci; düşünceler, duygular ve tepkiler arasındaki bağlantıları sezmeyi; bir karara duyguların mı yoksa düşüncelerin mi hükmettiğini bilmeyi; farklı seçimlerin sonuçlarını öngörmeyi ve bütün bu içgörüleri uyuşturucu kullanmak, sigara içmek ve seks gibi konulardaki kararlarda uygulamayı içeriyor Ayrıca, duygu yönetimi, duyguların verimli kullanımı, empati, duyguları okuma, ilişkileri yürütme yeteneklerini yerleştirmek de eğitime dahil

Yapılan araştırmalara göre, duygusal okuryazarlık programları çocukları okuldaki başarı puanlarını ve performansını iyileştirmektedir Duygusal okuryazarlık karakter, ahlaki gelişim ve yurttaşlık eğitimiyle birlikte gelişir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




Çekim

Çekim, kişiler arası ilişkilerin hem temeli, hem de bir tarzı gibi görünmektedir Her iki halde de çekim, diğerine karşı olumlu bir tutum ifadesiyle ve ona yaklaşma arzusuyla karakterize edilebilir Bir başka deyişle çekim, olumlu duyguların ve bağlanma (affiliation) arzusunun duyulduğu kişilerarası ilişkilere tekabül eder

Sosyal psikologlar kişiler arası çekim olgularında coğrafi mekânda yakınlık, fiziksel görünüş, benzerlik, birbirini tamamlama, enformasyon verme, bağlanma isteği, doyum sağlama ya da ödüllendirici olumlu yaklaşım gibi faktörlerin etkili olduğunu öne sürmüşlerdir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




Davranış Senaryoları

Çeşitli koşullara veya bağlamlara uygun davranış beklentileri ya da hangi davranışların uygun olacağını belirten davranış epizodlarıdır Senaryolar, belirli özgül durumlarda kişilerin nasıl davranması gerektiğini ifade eden skriptlerden oluşurlar ve bu anlamda, senaryo ve skriptler, bir bakıma sosyal kuralların kognitif karşılığıdır

Bunlar, doğrudan gözlem yaparak, diğer insanların değerlendirmelerini dinleyerek, televizyon veya filmlere bakarak, kitaplar okuyarak ve benzeri yollardan öğrenilmektedir Örneğin, her kültürde, misafirlerin nasıl karşılanacağını veya cinsel ilişkilerin nasıl olacağını yöneten çeşitli senaryolar vardır Davranış epizodları, esas olarak, bilişsel çaba tasarrufu sağlayan olay şemaları olarak görülebilir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




Desantrasyon

Desantrasyon (deceniration) ya da kendi merkezinden çıkma terimi, desantralizasyona benzer şekilde, bir merkeze tabi olmamayı ifade etmektedir Burada söz konusu olan, kişinin yargı ve değerlendirmelerinde kendi konumundan, ben merkezli ve sübjektif bakışından sıyrılıp objektif bir konuma geçmesidir

Kendi merkezinden çıkma, genel olarak zihinsel ve moral gelişimin bir üst aşaması ve gruplar arası ilişkilerde önyargılardan kurtulmanın koşulu olarak görülmektedir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




Dogmatizm

Adorno'nun otoriter kişilik kavramı doğrultusundaki eleştirel çalışmaları çerçevesinde Rokeach (1960) tarafından ortaya atılan kavram, kısaca, bireylerin dünyayla ilişkilerindeki zihinsel katılığı ifade etmektedir

Adorno'nun etnosantrizm kavramım genişleten, önyargılı tutumların belirli bir ideolojiye özgü olmadığını, hoşgörüsüzlüğün 'sağ' ideolojiler kadar 'sol' ideolojilerin taraftarlarında da görüldüğünü savunan Rokeach'e göre her birey sosyal dünyasını, inandıklarından ve inanmadıklarından oluşan bir inançlar sistemiyle (belief-disbelief systetri) süzgeçten geçirir Rokeach, dogmatizmi bu karmaşık sistemin işleyiş tarzını açıklayan bir model olarak önermektedir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 22

Eski 10-15-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 22




Duygusal Zeka (EQ)

Türümüz var oluşunu büyük ölçüde duyguların insan ilişkilerindeki gücüne borçludur Kararlarımızı ve hareketlerimizi şekillendirirken hislerimiz çoğu zaman düşüncelerimize baskın çıkar Duygular bize hakim olduğu sürece, zeka iyi ya da kötü hiç bir yere varamaz

Tüm duygular harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdirAslında biz iki zihne sahibiz; birisi düşünüyor, diğeri ise hissediyor Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirAkılcı zihin, bilincimize daha yakındır, düşüncelidir ve tartıp yansıtabilir

Bunun yanında fevri ve güçlü, bazen de mantıksız olan bir kavrama sistemi daha vardır; bu da duygusal zihindir Hisler yoğunlaştıkça duygusal zihin devreye girer ve akılcı zihin etkisini yitirir

Duyguların, akıl üzerindeki etkisini anlamak için beynin gelişimine bakmamız gerekir Homo sapiens neokorteksi, düşüncenin beşiğidir Hissettiklerimize düşünce katar Hayatta kalabilme üstünlüğü neokorteksin strateji geliştirme, uzun vadeli plan yapma gibi kurnazlıklarına borçluyuz

Amigdala, duygusal belleğin ve başlı başına anlamın deposudur; amigdalasız yaşam, kişisel anlamlarından soyutlanmış bir yaşamdır Amigdala, psikolojik gözcü konumuyla ruh dünyamızda merkezi bir yere yerleşmiştir Doğrudan amigdalaya ulaşan duygular bizim en ilkel ve en güçlü hislerimizi kapsıyor; işte bu devre, duyguların gücünü ve akla olan üstünlü ğünü çok iyi açıklıyor

Hisler, bize doğru yönü gösterir; ondan sonra kuru mantık işe yarar Demek ki duygular mantıklı olmak için gereklidir Bir bakıma; akılcı ve duygusal olmak üzere iki beynimiz, iki zihnimiz ve iki farklı türden zekamız vardır Hayatı nasıl yaşadığımız her ikisi tarafından belirlenir Sadece IQ değil, duygusal zeka da önemlidir

Aslında akıl, duygusal zeka olmadan tam verimli çalışamaz Akademik zekanın, duygusal yaşamla pek ilgisi yoktur Kişiler arası ilişkilerde zeka, diğer insanları anlamaktır Özbilinç, duyguları idare edebilmek, kendini harekete geçirmek, başkalarının duygularını anlamak, ilişkileri yürütebilmek, duygusal zekaya ait yeteneklerdir İnsanı insan yapan niteliklerin çoğu duygusal zekadan gelmektedir

Kararlar, salt mantığa dayanarak alınamaz; kişinin güdülerine ve geçmiş deneyimlerden derlenmiş duygusal bilgeliğe ihtiyaç vardır Kişisel açıdan doğru kararlar verebilmenin anahtarı, hislerine kulak vermektir Bize sıkıntı veren duygulara hakim olabilme, duygusal sağlığımızın anahtarıdırDuyguların yoğunluğu ve süresi uygun ölçüyü aşıyorsa, o zaman rahatsızlık veren uçlara, yani kronik kaygı, kontrolsüz öfke ve depresyona doğru kayarlar

Duygusal zeka açısından umutlu olmak, kişinin zorlu engeller veya yenilgiler karşısında bunaltıcı kaygıya, teslimiyetçi bir tutuma ya da depresyona yenik düşmemesi anlamına gelir İyimserlik tıpkı umut gibi, zorluklara ve engellemelere rağmen genel olarak hayatta herşeyin iyi gideceğine dair beklentidir İyimserlik ve umut öğrenilebilir Her ikisinin de temelinde, psikologların özverimlilik dediği görüş, yani kişinin hayatındaki olaylarla başedebileceğine dair inancı vardır

Empatinin kökeni özbilinçtirBaşkalarının ne hissettiğini kaydedememek duygusal zeka bakımından büyük bir eksikliktir Çünkü duygusal ahenk, empati yetisinden kaynaklanır; ahlakın kökleri empatide bulunur

Her temasta duygusal sinyaller göndeririz ve bu sinyaller bizimle birlikte olanları da etkiler EQ, bu alışverişin id****ini içerir Sosyal zekanın temelinde ise grupları organize edebilme, tartışarak çözüm bulma, kişisel bağlantı, sosyal analiz becerileri bulunur

Duygusal öğrenmede cinsiyetler arasında farklılıklar vardır Kızlar, sözlü-sözsüz duygusal işaretleri okumakta, hislerini ifade etmekte ustalaşırken, erkekler, incinebilirlik, suçluluk, korku ve acıyla ilgili duygularını en aza indirgemekte beceri sahibi olur Bu da ikili ilişkilerde ve evliliklerde önemli rol oynar

Evliliklerde anahtar niteliğindeki yeterliliklerden biri, eşlerin sıkıntılı hisleri kendi başına yatıştırmayı öğrenmesidir Kendi kendine konuşma, savunmacı olmayan dinleme ve konuşma, saygı ve sevgi evlilikte düşmanlığın önünü keser

Gelecekte, EQ'nun temel becerileri ekip çalışmasında, işbirliğinde ve insanların birlikte daha etkili çalışmayı öğrenmelerine yardımcı olunurken büyük önem kazanacaktır Duyguların sağlık açısından önemi incelendiğinde ise, merkezi sinir sistemi ile bağışıklık sisteminin sayısız şekilde iletişim halinde olduğu görüldü

Öfke, kaygı kronikleştiğinde, insanların bir dizi hastalığa karşı direncini kırabilir Depresyon ise kişilerin daha kolay rahatsızlanmasına neden olmasa bile, özellikle durumu ağır olan hastaların tıbbi açıdan iyileşmesini engelleyebilir ve ölüm riskini artırabilir İyimserlik, umut, duygusal desteğin ise şifa gücü vardırAyrıca, kronik ya da ciddi bir hastalıkla savaşanların hislerini umursamayan tıbbi bir bakıma artık yetersiz kalmaktadır Tıbbın duygu ve sağlık arasındaki bağdan, yöntem açısından daha fazla yararlanmasının zamanı çoktan gelmiştir

Ayrıca, çocukların okuldaki başarısızlıklarının ardında da duygusal zekadan yoksunluk yer almaktadır Bir çocuğun okula hazır olması, nasıl öğreneceğine bağlıdır Bunun da 7 öğesi vardır: Güven, merak etme, amaç gütme, özdenetim, ilişki kurabilme, iletişim yeteneği, işbirliği yapabilme Duygusal dersler, (hatta kalbin en derinlerinde yer eden, çocuklukta öğrenilmiş alışkanlıklar bile) yeniden biçimlendirilebilir Duygusal öğrenme yaşam boyu sürer

Mizaç, duygusal hayatımızın özelliklerini oluşturan ruh halleri olarak tanımlanabilirGenler tek başına davranışı belirlemez; çevremiz, özellikle de büyürken yaşadıklarımız ve öğrendiklerimiz, yaşam ilerledikçe mizaçla ilgili bir eğilimin nasıl ifade bulacağını belirler Duygusal yeteneklerimiz sabit veriler değildir; doğru bir öğrenmeyle geliştirilebilirler

Alkoliklik, uyuşturucu bağımlılığı, yeme bozuklukları gibi kötü alışkanlıklar depresyon, kaygı belirtilerini kendi kendilerine tedavi etme yöntemi olarak gelişebilmektedir Duygusal eğitim; hisleri tanıyıp onları tanımlayacak bir sözcük oluşturma anlamında özbilinci; düşünceler, duygular ve tepkiler arasındaki bağlantıları sezmeyi; bir karara duyguların mı yoksa düşüncelerin mi hükmettiğini bilmeyi; farklı seçimlerin sonuçlarını öngörmeyi ve bütün bu içgörüleri uyuşturucu kullanmak, sigara içmek ve seks gibi konulardaki kararlarda uygulamayı içeriyor Ayrıca, duygu yönetimi, duyguların verimli kullanımı, empati, duyguları okuma, ilişkileri yürütme yeteneklerini yerleştirmek de eğitime dahil

Yapılan araştırmalara göre, duygusal okuryazarlık programları çocukları okuldaki başarı puanlarını ve performansını iyileştirmektedir Duygusal okuryazarlık karakter, ahlaki gelişim ve yurttaşlık eğitimiyle birlikte gelişir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.