Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kulak, ßoğaz, ßurun

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz





Allerjik rinit saman nezlesi




Allerji Ne Demektir: Alerji vücuda giren ya da temas eden bir maddeye karşı vücudun kendine zarar verecek derecede reaksiyon göstermesidir Bu reksiyonlar normal düzeyinde olursa vücudu korumak içindir Ancak alerjik kişilerde reaksiyonlar zararlı olacak derecede fazladır Burun bu tür alerjik reaksiyonlardan en fazla etkilenen organlardandır Alerjinin genetik bir yatkınlığı vardır ve her yaşta başlayabilir Allerjenin vücuda girmesinden 2-3 dakika sonra histamin adı verilen maddeler salgılanır 15 dakika içinde maksimum seviyeye ulaşır Alerji her zaman olabileceği gibi sadece belli mevsimlerde de görülebilir


Rinit Ne Demektir: Burun içini döşeyen mukozanın her türlü iltihabına rinit denir Eğer bu iltihaba alerjik faktörler neden olmuşsa buna alerjik rinit denir


Neler Alerji Yapar: Alerji yapabilecek bilinen ya da bilinmeyen çok sayıda faktör vardır En sık görülenler arasında toz, polenler, küf mantarları, bazı yiyecekler (süt, yumurta, çilek vs), kimyasal maddeler, ev hayvanları sayılabilir


Ne Gibi Belirtiler Yapar: Alerjinin KBB ile ilgili semptomları arasında en sık görülenler burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı, kaşıntı, geniz akıntısı, boğazda gıcık, kronik öksürük, orta kulakta basınç problemleri sayılabilir Alerjik kişilerde alerjik olmayan kişilere göre daha çok sinüzit, burunda et büyümesi (konka hipertrofisi veya polip), astım ve cilt reaksiyonları görülür


Muayenede Ne Görülür: Alerjik rinitli hastaların muayenesinde burun akıntısı direk olarak görülebilir Ayrıca burun içinde soluk renk, saydam salgı artışı, ödem(şiş), eğer varsa et büyümesi görülür Burun içinin görüntüsü bazen hastanın şikayetlerinin dinlemeden bile teşhis koydurucudur Ağız içinden bakıldığında geniz akıntısı ve farenjit görülebilir


Ne Gibi Tetkikler Yapılır: Muayene sonrasında allerjiden şüphelenildiğinde en sık uygulanan tetkik deri testleridir Ancak bu testlerin negatif çıkması hastada alerji olmadığını göstermez Deri testlerinde çalışılmayan bir allerjene reaksiyon olma ihtimali veya bir allerjenin ciltten girdiğinde alerji yapmayıp solunumla girdiğinde alerji yapıyor olma ihtimalleri vardır Deri testleri ile hangi maddeye ne kadar alerji olduğu öğrenilebilir Bu testlerin dışında kanda İgE denilen bir maddenin miktarı ölçülebilir Ayrıca cilt testlerine göre daha güvenilir ancak uygulaması zor ve pahalı bazı kan testleri de vardır


Nasıl Teşhis Konur:Alerjik Rinit teşhisinde en önemli konu hastanın anlattıkları (anamnez) ve muayene bulgularıdır Bu bulgulara göre alerji teşhisi düşünülüyorsa o hasta alerjik olarak kabul edilir Deri testeleri ve diğer kan testleri allerjenin ne olduğunu anlmaya yöneliktir Bu testler negatifte çıksa hastaya alerji tedavisi başlanır


Nasıl Tedavi Edilir: Alerjik Rinit tedavisinde 3 ana kategori vardır


1-Allerjenden korunma


2-İlaç Tedavisi


3-İmmünoterapi (Aşı Tedavisi)




Allerjenden korunma alerjik rinitin temel tedavi yöntemidir Ancak bu genellikle mümkün değildir Hem allerjenin tam olarak belirlenememesi, hem birden fazla maddeye alerji olması hem de allerjen belirlense bile hastanın bu maddeden uzak durmasının mümkün olmaması gibi faktörler tedaviyi zorlaştırır Ancak yine de hastanın alabileceği bazı önlemler vardır


- Tozlu ve dumanlı ortmalarda bulunmamak, eğer zorunlu ise maske takmak


- Isı ve nemim ayarlanması


- Polenlerin yoğun olduğu mevsimlerde mümkün olduğunca içeride olmak ve kapı pencerelerin kapalı tutulması


- Ev içinde mümkün olduğunca halı, kilim battaniye yerine deri, vinlex ve plastik eşyalar kullanılmalı


- Evde bitki ev hayvan bulundurulmamalı


- Özel hazırlanmış nevresim ve çarşaflar kullanılması eğer temin edilemiyorsa tüm çarşaf ve nevresimlerindüzenli olarak sıcak su ile yıkanması


- Elektrik süpürgesinin dışarıya toz vernmediğine dikkat edilmesi


- Tüylü oyuncaklardan uzak durulmalı


- Hasta hangi ortam ve durumlarda şikayetlerinin başladığını veya arttığını hissederse ona göre önlemini kendi almalı




İlaç Tedavisi olarak en sık kullanılan madde antihistaminiklerdir Bu ilaçlar alerjik reaksiyonlarda rol oynayan histamini azaltmaya yöneliktir Genellikle de çok faydalıdırlar Allerjene maruz kalmadan önce kullanıldığında daha faydalıdırlar Özellikle kaşıntı, akıntı ve hapşırma üzerine etkilidirler Ancak hangi antihistaminiğin hastaya daha faydalı olacağı biraz deneme yanılma yoluyla belirlenir Artık etkisi azalmaya başlarsa da başka bir antihistaminikle değiştirilmelidir Bu ilaçların en önemli yan etkisi uyku hali, ağız kuruluğu, çarpıntı, idrar zorluğu, göz içi basıncının artmasıdır Ancak son kuşak antihistaminiklerde bu yan etkiler oldukça azalmıştır


Antihistaminklerden sonra faydasının en çok olduğuna inandığım ilaç kortikosteroidlerdir (kortizon) Bu ilaçlar ağızdan ya da kalçadan uygulandığında etkisi daha fazladır ancak yan etkilkeri de dah afzladır Bu nenle burun spreyi olarak kullanılırlar Burun spreyi olarak kullanıldığında yan etkisi çok azdır ve etkinliği iyidir


Ayrıca dekonjestan denilen burun spreyleri ve kromolin adı verilen ve alerjik reaksiyonları önleyen ilçalar da vardır


İmmünoterapi (aşı tedavisi) hastanın alerjik olduğu maddeyi düşük dozdan başlayarak artacak şekilde hastanın vücuduna verme tedavisidir Bu şekilde vücut bu maddeyi tanıyarak alerjik reaksiyon göstermememsi prensibine dayanır Ancak her zaman iyi sonuç vermez Başlangıçta haftada bir olmak üzere senelerce aşı olmayı gerektirir Bazen iyi sonuçlar alınmasına rağmen her zaman önerilmez


Hangi Durumlarda Ameliyat Gerekir: Alerjiye bağlı et büyümeleri ve sinüzitin kronikleşmesi ilaç tedavilerinin başarısını olumsuz etkiler ve bu durumlarda ameliyat gerekebilir



Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Ağız içi iltihapları



Ağıziçinin tipik iltihapları ağızdaki nedenlerden kaynaklanıyorsa birincil, başka hastalıklardan kaynaklanıyorsa ikincil olarak nitelenir Stomatit ağız mukozasının akut ya da kronik biçimde iltihaplanmasıdır Ağız mukozasında enfeksiyona yol açabilecek duruma gelmiş çeşitli mikropların varlığına bağlı olarak gelişir Kanamalı Stomatit kolayca kanayan dişeti mukozasının kızarması ve şişmesi ile kendini belli eder Çoğu kez genel bir hastalığa, zehirlenmeye ya da vitamin yetmezliğine bağlıdır


Yunanca'da stoma "ağız", itis "ilti*hap" demektir Stomatit geniş anlamıy*la ağız içindeki bütün iltihaplan içerir Dar anlamıyla ise gerçek ağız boşluğu mukozasıyla sınırlı olarak kullanılır İl*tihap dildeyse glossit, dişeti mukozasındaysa jinjivit adını alır Ağız mukozası doğrudan doğruya ağızdaki nedenlerle kolayca hastalanır Ayrıca bazı genel hastalıkların da ilk belirtileri ağızda or*taya çıkar Bu nedenle ağız içi iltihapları birincil ve ikincil olarak ikiye ayrılır İlki başka hastalıklara bağlı olmadan gelişir İkincil olanlar başka organlann hastalanmasından sonra ortaya çıkar


Ağıziçi iltihabının başlıca türleri arasında ağız nezlesi ile eksüdalı, ülser*li, kangrenli, kanamalı ve aftlı iltihaplar sayılabilir


• Ağız nezlesi- En sık görülen ve en az zararlı türdür Ağızdaki yerleşik bakteri florasının, genel ve yerel çeşitli durum*lara bağlı olarak hastalık yapabilme ye*teneği kazanmasından kaynaklanır Her yaşta görülebilir Özellikle iyi beslen*meyen çocuklarda, diş çıkaran bebek*lerde ve kızamık, kızıl, suçiçeği, kızamıkçık gibi döküntülü hastalıklar sıra*sında ortaya çıkar Erişkinlerde başlıca nedenleri diş taşları ve uygun olmayan diş protezlerinin kullanılmasıdır Sindi*rim bozuklukları, yüksek ateş, örseleyi*ci yiyecekler, çok sıcak içecekler ve si*gara da ağızda bu tip iltihap yapabilir Ağız nezlesinin sık rastlanan bir başka nedeni vitamin eksikliğidir Artık iskorbüt ve beriberi gibi ağır vitamin yet*mezliklerinden kaynaklanan hastalıklar dengeli beslenme bilinci ve olanakları*nın bulunduğu ülkelerin gündeminden çıkmıştır Ama yetersiz ve dengesiz beslenmeye ya da vücuttaki işlev bo*zukluklarına bağlı olarak gizli vitamin eksikliği hastalıkları görülmektedir


Ağız nezlesi genellikle ağız boşlu*ğunda kırmızılıkla ortaya çıkar Çoğu


kez dil ve dudaklarda yaygın ve tekdüze kızarıklıklar görülür Hasta ağzında kuru*ma ve yanma duyar Yutma ve çiğneme hareketleri güçleşir Bu tip ağıziçi ilti*hapları, mikrop öldürücü gargaralar kul*lanılarak tedavi edilebilir Ayrıca ağrı ve yanma duyumunu ortadan kaldıran hafif uyuşturucu ve mikrop öldürücü ilaçlar yararlı olabilir İltihap vitamin eksikliğine bağlıysa tedavi eksik olan vitaminle*rin karşılanmasına dayanır


• Eksüdahlı ağıziçi iltihabı

Mukozada üstü beyaz renkli ağır bir iltihaplanma biçiminde ortaya çıkar Genellikle ülserli stomatitin başlangıcıdır Başlıca nedenleri ağız nezlesininkiyle aynıdır Bazı meslek hastalıkları ve kimyasal maddelerin yol açtığı kronik zehirlenmeler de ağızda bu tip iltihaba neden olur Bunların başında gelen kurşun ve civa zehirlenmeleri özellikle dişeti ve bazen dil iltihabına yol açar Ağızdaki iltihaplanma bütün vücudu etkileyen hastalıkla birlikte tedavi edilir


• Ülserli ağıziçi iltihabı


Ağız nezlesinden de, eksüdalı ağıziçi iltihabından da ağırdır Genellikle salgın biçiminde ortaya çıkar ve ağız boşluğunun temizliğine özen gösterilmemesi durumunda kolayca bulaşır İltihap dişçilerinde başlar Daha sonra bütün ağza yayılır Diş köklerine, hatta dudaklara da yayılan sarımsı bir eksüdaya ve ağrılı şişkinliğe neden olur Ülserli ağıziçi iltihabı Fusobacterium ve spiroketlerin etken olduğu Vincent anjini gibi yutak enfeksiyonlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir İlk şişkinlik evresinin ardından çok yavaş iyileşen ülser ve yaraların belirdiği bu tip ağıziçi iltihabında mikrop öldürücü gargaralar yeterli değildir Ayrıca antibiyotik ve sülfamitlere dayanan genel bir tedavi uygulanır; bazı olgularda kortizon da gerekebilir


• Kangrenli ağıziçi iltihabı

Ülserli tipin son evresidir Organizmanın aşın ölçüde güçten düştüğü durumlarda görülür ve doku ölümüne yol açar


• Kanamalı ağıziçi iltihabı

Kanamalarla ortaya çıkan ağız mukozası iltihabıdır Genellikle ağızdaki belirli bir nedenden kaynaklanmaz Pıhtılaşma bozuklukları, karaciğer ve kalp-damar hastalıkları, zehirlenmeler ve vitamin yetmezlikleri (niyasin ve C vitamini eksikliği) gibi genel hastalıkların bir belirtisidir Akut lösemi, B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık, tifo, sıtma gibi hastalıklar sırasında da sık görülür Tedavi genel hastalığa bağlı olarak yürütülür


• Aftlı ağıziçi iltihabı

Çoğu kez virüslerden kaynaklanır Genellikle süt çocuklarında, gebe kadınlarda ve sindirim


bozukluğu çekenlerde görülür Bazı insanlarda ceviz, badem, çilek gibi belirili besinlerin yenmesiyle aftlı oluşumların yinelendiği göz önüne alınırsa bu hastalığın alerjik bir boyutu da olduğu söylenebilir


Hastalık titreme ve ateş yükselmesiyle birden ortaya çıkar Daha sonra ağız boşluğunda çok ağrılı ülserlere dönüşen sıvı dolu kabarcıklar görülür Hastalık hızlı gidişlidir ve 1-2 haftada iyileşir Gargara biçiminde bölgesel tedavinin yanı sıra antibiyotikler ve kortizonla genel tedavi uygulanır


• Kronik bakteri ve mantar enfeksiyonlarına bağlı ağıziçi iltihabı

Acti-nomyces ağız boşluğunda iltihaba yol açan önemli bir bakteri grubudur Bu bakteriler ağızdaki kemik ve kas dokusuna yerleşir Oluşturdukları fistüllerden çıkan irin çok miktarda tipik tanecikler içerir Bu bakterilerin giriş yollan genellikle diş çürükleridir


Oldukça sık rastlanan pamukçuk ağızda mantarlara bağlı bir iltihaptır Ağız boşluğu mukozasında Candida albicans türü mikroskopik bir mantarın gelişmesiyle oluşur Dişetlerini, dili, yanak iç yüzeylerini ve bademcikleri kaplayabilen kesilmiş süte benzer Ağızda birbirleriyle birleşmeye eğilimli beyaz alanlar ortaya çıkar Kolayca kaldırılabilen bu oluşumların altında kırmızı bir yüzey görülür Pamukçuk daha çok yenidoğanlarda görülür Yerel olarak uygulanan mantar öldürücü ilaçlar ve metilen mavisiyle kolayca tedavi edilebilir Ama bu hastalık zayıf düşmüş ve organizmanın savunma yetenekleri azalmış yaşlılarda da ortaya çıkabilir Bu durumda enfeksiyon derindeki dokulara, yani solunum ve sindirim mukozalarına yayılabilir


• İkincil ağıziçi iltihapları

Genel bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkar Kızıl, kızamık, kızamıkçık ve suçiçeği gibi döküntülü hastalıklar, iskorbüt ve hemofili gibi kanamalı hastalıklar, lösemi, agranülositoz ve B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık gibi kan hastalıkları, civa, bizmut, kurşun, gümüş, bakır gibi kimyasal madde zehirlenmesine bağlı çeşitli meslek hastalıkları sırasında görülür


Özgül mikropların neden olduğu başlıca ağıziçi iltihaplan şunlardır: Frengide birinci evre lezyonu, ikinci evreye özgü kabartı ya da kızarıklıklar ve üçüncü evreye özgü göm (yumuşak şişkinlikler) ve ülserler biçiminde iltihaplar (frengi stomatiti); veremde ülserler ve çatlaklarla birlikte görülen iltihaplar (verem stomatiti); cüzamda zamanla ülserleşen derin düğümcük oluşumlan (cüzam stomatiti); belsoğukluğunda hastalık etkeni olan gonokoklara bağlı iltihaplar; difteri, yılancık ve impetigo etkenlerine bağlı ağıziçi iltihaplan

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Ağız kokusu halitosis



Ağız kokusu, insanı olumsuz etkileyen bir durum olarak bilinir


Erişkinler veya küçüklerin, yaşamlarında mutlaka ağız kokusundan şikayetçi oldukları zamanlar olmuştur Bazılarının ise, bu durumdan şikâyeti kroniktir


Ağız kokusu; etkilediği bireyler için sosyal ve psikolojik yönden olumsuz bir durum haline gelmiştir


Kötü ağız hijyeni , dişler üzerindeki gıda birikimi, ağızdaki çürük kaviteleri , çekim yaraları , ülserler , dental ve tonsiller, apseler (diş ve bademcikle ilgili apseler) ; gingivitis, periodontitis ve stomatitis gibi diş eti hastalıkları , ağız kuruluğu , kıllı dil gibi ağız içindeki problemlerden oluştuğu gibi, üremi , diabetik ketoasidoz , karaciğer rahatsızlıkları , kronik pulmoner hastalıklar , mide rahatsızlıkları gibi sistemik nedenlerle de görülebilir


Diş hekimleri ağız kokusunun, lokal mi, yoksa sistemik faktörlere mi bağlı olduğunu tespit etmeli ve doğru teşhisi koyup ona göre tedavi yöntemini belirlemelidir


Solunum sisteminden gelen hava , ağızdan dışarı yayılırken oral kavitedeki (ağız boşluğu) kötü kokulu uçucu karışımla birleşerek dışarı çıkar ve kişilerin kendisini de, çevresini de rahatsız eden hoş olmayan kokular oluşur

Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda ağız kokusu vakalarının çoğunluğunun oral kaviteden kaynaklandığı tespit edilmiştir

Kötü ağız kokusunun oluşmasına etki eden faktörler arasında, tükürüğün önemli rol oynadığı kabul edilmektedir

Sağlıklı ağızdan alınan tükürüğe göre , periodontitisli ağızlardan alınan tükürüğün daha hızlı kokuştuğu belirtilmiştir


Aktif periodontitisli hastalardan alınan tükürükte çok parçalanmış epitel hücresi vardır Ve bu hücreler önemli ölçüde bakterilerle kaplıdır Ayrıca tükürükte zarar görmüş lökositler de mevcuttur Lökositler, çok miktarda kükürt taşıyan aminoasitlere sahiptir ve bunlar uçucu sülfür bileşiği üretiminde kullanılırlar Lökositler, periodontal hastalıklar sırasında göç ederek , periodontal hastalıklı bireylerin tükürüklerinda artarlar


Hem oral mukazadan serbest epitelyal hücreler , hem mikroorganizmalar, hem de lökositler bakteri plağına dahil olup dilin arka yüzüyle , dişlerin fizyolojik ve mekanik temizlemeye uygun olmayan bölgelerinde toplanır Periodontitisli hastalarda bu duruma bir de dişetlerinden oluşan kanamanın eklenmesi ile tablo daha da ağırlaşır


Ağız kokusu oluşumu tükürük akımının azalması , uzun süre besin ve sıvıların alınmamasına da bağlıdır


Uyku hali buna iyi bir örnektir Sabah kalkınca hissedilen ağız kokusu bu durumla ilgilidir


Aşırı tütün içimi, özellikle sigara tüketimi yalnızca kötü kokulu nefes oluşturmakla kalmayıp , bir de kıllı dil durumuna yol açar ki bu da besin artıklarının ve tütün kokusunun tutulmasına neden olur Ayrıca tükürük salgısında azalma ve hastalık durumunun şiddetle artışına neden olur Dilin arka bölümü mekanik olarak temizlenemediği için birikimler orada oluşur Çoğu ağız kokusu durumlarının tedavisine dilin fırçalanması ile başlanır


Protez dişler, uygun yapılmamış kuron ve köprüler, ağız dokusuna uygun olamayan materyaller de ağız kokusunu oluşturan faktörlerdendir


Halitozis oluşturabilecek diğer durumlarsa postnatal sızmayla karakterize kronik sinüzitis , faranjitis, tonsillitis, sifilitik ülserler, burun tümörleri , ağız tümörleri , kronik bronşitis ve orofarengial kavitelerin habis neoplazmalarıdır


Nefesteki kokunun yoğunluğu yaşla birlikte artar Ayrıca farklı yaş grupların spesifik ağız kokuları tespit edilmiştir


Buna göre yaşları 2-5 yıl arasında değişen küçük çocuklar, tonsillerinde barınan besin ve bakterilerden ötürü oluşan bir ağız kokusuna sahiptir

Orta yaş grubundaki kişilerde çok şiddetli biçimde sabah nefes kokusu oluşur

İleri yaş grubundakilerde ise ağız kokusu temiz olmayan protez ve akışkanlığını yitiren tükürüğün kokuşmasından kaynaklanır


Sistemik hastalıklar sonucunda da ağız kokusu oluşur Bu durumun en iyi bilinen örneği diabettir Bu hastalarda ağızdan aseton , tatlı, meyva kokusu duyulur

Nefesteki amonyak ve idrar kokusu , üremi ve böbrek yetmezliğini akla getirmektedir

Ciddi karaciğer yetmezliğinde nefes tatlımsı bir amin kokusu , taze kadavra kokusuna benzemektedir

Tatlı bir asit kokusu, akut romatizmal ateşi çağrıştırır Kötü kokuşmuş nefes , çürümüş et kokusuna benzer , bu da akciğerin apseleşmesine ya da bronş iltihabının yayılmasıyla oluşan bronşiyektaziye işaret eder

Gastrointestinal bozukluklarda da nefes kokusu kötüdür Duygusal yıkımlar da sindirimi etkiler ve vücut kimyası bazen nefesi etkileyebilir


C vitamini yetersizliği ile oluşan Kronik skorbüt hastalığı olan kişilerde de kötü kokulu nefese rastlanır


Yenilen yiyecekler de ağız kokusunda önemli rol oynar Bir vejeteryan, çok fazla et yiyen bir kişiden daha az halitozise sahiptir Çünkü sebzelerde protein maddelerin yıkım ürünleri çok azdır


Et genellikle yağ içerir ve gastrointestinal sistemde oluşan uçucu yağ asitleri kana absorbe edilip nefesle salgılanır Sarımsak, soğan , pırasa, alkol vb maddelerin dolaşım sisteminde önce absorbe edilip sonra da akciğerlerce hava olarak dışarıya verilmesiyle kötü koku oluşur Aşırı alkol içimi mikrobiyal floranın değişiminde başlıca rol oynar ve halitozis oluşturan koku fermente edici organizmaların poliferasyonuna neden olur


Açlıkta oluşan ağız kokusu; pankreatik sıvının midede açlık periyodunda bozuşmasından kaynaklanır Bu kokunun giderilmesi kolaydır Hatta diş fırçalamasıyla bile ortadan kaldırılabilir


İlaçların sistemik etkisine bağlı olarak da halitozis oluşabilir Bazı antineoplastik ajanlar, antihistaminler, amphetaminler, trankilizanlar, diüretikler, fenotiaminler , atropin benzeri ilaçlar tükürük üretimini azaltırlar ve böylece oral kavitenin kendi kendini temizleme yeteneği azalmış olur ve buna bağlı halitozis oluşur


Yaşlanma, çok sigara içimi , tükürük bezi aplazisi, 800 raddan fazla radyasyon tedavisi, kadında menopoz, yüksek ateş, dehidratasyonlu sistemik ve metabolik rahatsızlıklar, aşırı baharat kullanımı ağız kuruluğuna neden olur ve bu yüzden de halitozis oluşur


Diş hekimi ağız kokusunun tanımını yapmak için önce iyi bir muayene yapmalı, aldığı anamnezleri dikkâtlice incelemeli , basit yöntemlerle koku ayrımını yapmalıdır


Sistemik hastalıklarda oluşan kokular için medikal konsültasyona gidilmelidir Kokuların lokal ya da sistemik faktörlerden oluştuğunun belirlenmesi oral kaviteden veya akciğerlerden kaynaklandığının belirlenmesi için hastaya basit bir yöntem uygulanır


Diş hekimi hastadan dudaklarını sıkıca kapatmasını ve nefesini burun deliklerinden bırakmasını ister Bu durumda koku on cm uzakta duran başka bir kişi tarafından değerlendirildiğinde, koku varsa sistemik faktörlerden kaynaklanıyor demektir


Hasta parmakları ile burnunu tıkayıp , dudaklarını da kapatıp soluk vermeyi bir an için durdurduktan sonra açıp soluk verdiğinde koku ağız yoluyla ortaya çıkıyorsa kokunun oral kavitedeki lokal faktörlerden kaynaklandığı söylenebilir


Koku bu şekilde basit bir yöntemle değerlendirilebileceği gibi, denemesi ve tekrarı kolay olan gaz ölçen monitörlerle de ölçülebilir Yapılan klinik çalışmalarla lokal faktörlerin neden olduğu ağız kokusu olgularının %90’nın başarı ile tedavi edileceği tespit edilmiştir


Patolojik ve nonpatolojik orijinli halitozis genellikle patolojik durumun tedavi edilmesi ve oral hijyenin iyi derece de yerine getirilmesi ile düzelir


Periodontal ceplerin yok edilmesi , oral hijyenin geliştirilmesi gıda birikimine sebep olan yerlerin düzeltilmesi, çürük dişlerin tedavisi , restorasyonun mümkün olmadığı durumlarda diş çekimi , diş eti hastalıklarının tedavisi ile ağız kokusu ortadan kaldırılır


Yemek sonrası dil ve dişlerin fırçalanmasıyla da ağız kokusu etkili oranda azaltılabilir


Ağız kokusunu oluşturan bileşenlerin birincil alanı dildir Sabah şiddetli ağız kokusundan şikayet eden kişilerde dişlerin ve dilin yemek sonrası fırçalaması ve ağzın bir gargara ile çalkalanması ile sorun kontrol altına alınabilir


Protez kullananlar protezlerini fırçalayarak ve dezenfektan solüsyonlarda tutarak temizlemelidirler


Ağız kokusunu önlemek için doğal kaynaklardan da yararlanılabilir Nane bunlardan biridir Naneli sakızlar, şekerler kullanılabilir Nanenin tükürük üzerinde de etkisi vardır Naneli ürünlerin emilmesi tükürük oranını artıracak, tükürüğün alışkanlığını düzenleyecek , yiyecek artıklarının böylelikle uzaklaşması bir ölçüde sağlanacaktır

Sakız çiğnemek, çiğneme kasları , yanak ve dilin çiğneme hareketleri ile yakından ilgilidir Sakız besin artıklarının taşınması ve uzaklaştırılması ile oral kavitenin temizlenmesini sağlar


Ağız suları, kokulu ürünler, naneli ağız spreyleri nefesteki kokuyu geçici olarak önlemeye yarayacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Akustik travma



Akustik travma işitme kaybının sık görülen bir türüdür Ekseriyetle kulağa gelen bir darbe veya patlama sonunda hava basıncı çok fazla aniden değişir Bu da kulağın hassas kemikleri-ne ve mekanizmasına zarar verir Ayrıca yüksek makine sesini ve aşırı yüksek müzik sesini uzun zaman dinlemek durumunda kalanlarda da görülür


Belirtiler


- işitme kaybı


- Kulak çınlaması


Teşhis


Yakındaki bir patlamadan ya da kulağa gelen bir darbeden sonra meydana gelen işitme kaybı sık görülen bir durumdur Kısmi sağırlığa, yüksek perdeli bir kulak çınlaması da eşlik edebilir


Doktorunuz bir dizi test yaparak, hangi tipte bir işitme kaybı olduğunu belirleyecektir


Tedavi


Travmanın neden olduğu ağır işitme kaybının etkili tek tedavisi işitme aletleridirBazı yöntemler de kısmi sağırlığa uyum sağlamayı kolaylaştırabilir; bunlar arasında yüz ifadesine dikkat etmek ve dudak okumak bulunmaktadır


Önlem


Eğer yüksek sesle işyerinde çalışacağınızı biliyorsanız, özel olarak yapılmış kulaklık kullanın Bunlar aşağı yukarı tüm gürültüyü keser ve takan kimse diğer kimselerle iletişim kurabilsin diye bunlara mikrofon ve alıcı yerleştirilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Allerjik nezle rinit



Allerjik Nezle


Allerjik nezle, hapşırma, burunda tıkanıklık, kızarıklık, kaşıntı ve akıntı ile seyreden ve toplumda sık görülen bir hastalıktır Allerjik nezle mevsimsel bir seyir izleyebilir ya da belirtiler yıl boyunca hiç azalmadan devam edebilir


Mevsimsel seyir izleyen tip daha sıktır, ilkbahar ve sonbaharda çeşitli polenlerin ortaya çıkması ile belirtilerde artış gözlenir Yıl boyunca süren allerjik nezleye ise sebep olarak ev tozu gibi sürekli ortamda bulunabilen allerjenler gösterilmektedir


Allerjik nezlenin tedavisi için temel amaç allerjiye neden olan uyaranın ortamdan uzaklaştırılmasıdır Polenlerden korunmak için bahar aylarında pencereleri kapalı tutmak ve hava filtresi kullanmak düşünülebilir Sabah erken saatlerde, kuru ve sıcak havalarda dışarıya çıkmamak polenlerden kaçınmak için çözüm olabilir Tatil zamanlarını bahar aylarının dışında planlamak da faydalı bir önlem olabilir Evcil hayvanların tüy, salya, dışkı ve idrarları ile temas etmemeye özen göstermek gerekir Ev ve işyerinde küf oluşmaması için gerekli önlemler alınmalıdır Akarlar ev tozu üzerinde yaşarlar ve dışkıları ile allerjik nezleye neden olurlar Akarları ortamdan uzaklaştırmak için düzenli olarak elektrik süpürgesi ile temizlik yapmak ve yatak takımları ile perdeleri sıcak suyla yıkamak yerinde olacaktır



Allerjik nezle tedavisi için kullanılan birkaç çeşit ilaç vardır;


Antihistaminikler


Sıkça başvurulan ilaçlardır Histaminin etkisini bloke ederek allerjik nezle belirtilerini önlemeye yönelik bir yaklaşımdır Fakat histamin salınımı allerjik nezleye yol açan mekanizmalardan sadece bir tanesidir Antihistaminikler muhtemelen burun akıntısını iyileştirecektir ancak tıkanıklık konusunda fazla bir şey yapamayacaktır Antihistaminikler yan etki olarak en sık sersemlik hissine yol açarlar



Dekonjestan


İlaçlar burundaki damarları daraltarak rahatlama sağlamayı hedefler Bu ilaçlar bazı kişilerde sıkıntı hissi ve uykusuzluğa neden olabilir Dekonjestan ilaçlar fazla kullanılırsa allerjik nezle belirtilerini daha da kötüleştirebilirler; Örneğin burun tıkanıklığı daha da artabilir



Buruna Uygulanan Anti-Enflamatuar İlaçlar



Bugün allerjik tedavi için etkin tedavi imkanı sunan ilaçlar olarak görülmektedir Doğrudan buruna uygulanan Flutikazon propiyonat burun bölgesinde anti enflamatuar etki göstererek tedavi sağlar Allerjik nezle belirtilerinin temelinde yatan ana neden burundaki enflamasyon olduğu için, bu anti enflamatuar etki burundaki kaşıntı, akıntı, tıkanıklık ve hapşırmanın gerilemesini sağlar Ağızdan alınarak bütün vücuda dağılmış olan antihistaminik ve dekonjestan ilaçlardan farklı olarak Flutikazon propiyonat, sersemlik hissine yol açmaz Tedavide ilacı sadece ihtiyaç duyulan bölgeye yani buruna uygulamak mümkün olur



Kime Başvurmak Gerekir?


Allerjik nezle konusunda hangi tedaviyi almak gerektiğine başvurulan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı hekim karar verebilecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz







bademcik ve geniz eti ameliyatı


BADEMCİK VE GENİZ ETİ


Bademcik (Tonsil) ve geniz eti (Adenoid) olarak isimlendirilen dokular lenfoid hücrelerden oluşmuştur Lenfosit yapımında rolü vardır Yeni doğanda anneden geçen immünglobulinler nedeniyle küçüktürler 4-5 yaşlarda daha sık olmak üzere enfeksiyonlara bağlı olarak büyürler İleri yaşlarda küçülme eğilimi gösterirler Geniz etinin büyük olması burundan solunuma engel oluşturur Ayrıca kulak ve sinüslerin boşalımını bozarak değişik boyutta problemlere yol açarlar Bu çocuklarda işitme kayıpları, horlama, ağızdan soluma, gece öksürükleri, burun akıntıları gözlenmektedir Kronik geniz eti iltihapları veya büyümeleri ortodontik bozukluklar, yüz gelişiminde bozukluklar ve konuşma bozukluğuna yol açabilmektedir


Bademcik ve geniz eti büyümeleri üst solunum yolunu daraltacak boyuta ulaştığında horlama ve apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma gibi ciddi sorunlar başlatır Bu durumlarda bir KBB uzmanı ile görüşülmesinde yarar vardır


Romatizmal ateş olarak bilinen hastalık A grubu beta hemolitik streptokoklara karşı oluşturulan antikorların yol açtığı bir komplikasyondur Kalp kapakçıklarında bozukluklara yol açabilmektedir




BADEMCİKLER VE GENİZ ETİ HANGİ DURUMLARDA ALINMALIDIR?


Bademcik ve geniz eti ameliyatları KBB kliniklerinde sık uygulanmaktadır İlaç tedavisinden fayda görülmediğinde cerrahi olarak bunların çıkartılmasına baş vurulmaktadır Bu ameliyata karar vermek için kullanılan iki kriter vardır


Kesin ve göreceli olarak ameliyatın gerekliliği belirlenir


Kesin ameliyatı gerektiren durumlar:


Üst solunum yolunun bademcik ve geniz eti büyüklüğüne bağlı olarak tıkanması

Bademcik etrafında abse (Peritonsiller abse)

Kötü huylu tümör şüphesi

Çene yapısını bozan geniz eti ve bademcik büyümeleri

Göreceli kriterlerin en başında sık tekrar eden bademcik enfeksiyonları gelmektedir Bademcik ameliyatlarının %40'ı bu nedenle yapılmaktadır


Son bir yılda 7 defa veya son iki yılda yıl başına 5 'şer defa veya son üç yılda yıl başına 3 'er defa yada daha sık ateşli bademcik iltihaplanması geçirilmesi

Difteri (Kuş palazı) mikrobu taşıyıcıları

Kalp kapak bozukluğu olan kişiler

Bademcik ve geniz eti iltihaplanmasına bağlı olarak sık orta kulak iltihabı geçirilmesi

Bu gibi durumlarda kronik bademcik iltihaplanması olarak adlandırılır Çözümünde cerrahi tedavisi önerilir, planlanır


BU AMELİYATLAR HANGİ YAŞTA YAPILIR?


Bademcik hastalıkları çocuk yaş grubu sorunu olarak bilinmekle birlikte erişkin işinde aynı kurallar geçerlidir Ameliyata engel oluşturacak herhangi bir ciddi sağlık problemi olmayan erişkinlerde de bademcik ameliyat uygulanmaktadır Alt yaş sınırı zorunlu haller dışında 4-5 yaş olarak belirlenmiştir Üst yaş sınırını belirlemek mümkün değildir Genel olarak ileri yaşlarda bu hastalığın görülme oranı düşüktür ve çoğu zaman basit çözümler tercih edilmektedir


BADEMCİK AMELİYATI RİSKLİ MİDİR?


Bademcik ameliyatları riski oldukça düşük orandadır İstatistiklerde 14000 ameliyattan birinde anesteziye veya cerrahiye bağlı ciddi komplikasyon bildirilmektedir Ameliyat sonrası ciddi kanama oranı 5/1000 gibi düşük orandadır Bademcik ameliyatından sonra vücudun savunma sistemi ile ilgili bir çok bilimsel çalışma yapılmış ancak net bir sonuç elde edilmemiştir Bademcikleri alınmış insanlarda lenfositlerin bazı tiplerinin sayısında azalma gösterilmiştir Ancak bunun klinik olarak sorun doğurduğuna rastlanılmamıştır Bademcik ameliyatından sonra daha kolay farenjit olunduğu yolunda bir inanış vardır Bademciği alınmış yada alınmamış insanlarda farenjit görülme oranı aynı sıklıktadır Bademciklerin alınması farenjit olma oranını artırmamaktadır

Dr Yucel çevrimiçi Add to Dr Yucel's Reputation Kurallara Aykırı Mesajı Bildir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



BAROTRAVMA: BASINÇ DEĞİŞİKLİĞİ TRAVMASI


Orta kulağın hava dolu boşlukları temporal (kulak kemiği)kemikteki pnömatizasyon(havalanma) derecesine göre 25ml ile 13 ml arasında çok farklı gaz hacmine sahiptir Orta kulaktaki hava, uçakta yükselirken genişler Basınç farkı 20 m bar’a ulaşınca tuba (öztaki borusu-kulakla boğaz arasındaki kanal) pasif olarak açılır ve genişleyen gazlar nazofarenks (bogazın üst bölümüne)’e geçer




Alçalış sırasında durum farklıdır Çevre basıncın artmasına bağlı olarak orta kulakta bulunan gazın hacmi küçülür Bunun eşitlenmesi için nazofarenks’den orta kulağa hava gelmesi gerekir Ancak tuba’nın tek yönlü valf mekanizması gibi çalışması nedeniyle nazofarenks’den orta kulağa hava gönderilmesi pasif olarak geçekleşmez Bunun için mutlaka yutkunma, esneme gibi hareketler veya bilinen basınç eşitleme (Valsalva, Frenzel, vb) manevraları yardımı ile tuba’nın aktif olarak açılması zorunluluğu vardır


Basınç değişikliğinin çok hızlı oluştuğu hallerde (jet savaş uçakları) tuba’nın aktif olarak açılma zorunluluğu önem gösteren bir konudur Bu basınç eşitlemesi yapılmadığı takdirde nazofarenks ve orta kulak arasında basınç farkı artar, tuba artık açılmaz ( tuba blokajı) ve basınç farkı 80-120 m bar’a ulaştığı takdirde orta ve iç kulak barotravmaları (basınca bağlı travmalar) oluşabilir


Barotravmalar


Dış kulak yolu barotravması (DKYB): Uçak gürültüsünü azaltmak için kullanılan kulak tıkacı veya buşon ile kulak zarı arasında oluşan havalı sahadan kaynaklanır Alçalış sırasında bu havalı boşluktaki gaz küçülür Bunun sonucu olarak dış kulak yolu derisi ve kulak zarının epitel tabakasında hemorajik büller meydana gelir Dış kulak yolu osteomları(kemik çıkıntıları) ve yabancı cisimleri de DKYB’na neden olabilen faktörlerdir


Orta kulak barotravması (aerotitis media): Orta kulaktaki basınç azlığını gidermek için basınç eşitleme manevraları geç yapılacak olursa , basınç farkı 80-120 cc su basıncına ulaşır ve tuba artık açılmayabilir (tuber blokaj) Tuba’nın açılma sıklığı jet savaş uçaklarında, dalışlarda dakikada 3-5 kez, pike yapan uçaklarda ise 15-20 kez olmalıdır


Barotravma’ların meydana çıkışında diğer bir etken, tuba’nın geçirgenlik derecesi ve tuba çevresindeki epitel ile çevre dokuların durumudur Başlangıçta kulak zarında retraksiyon (gerilme) olur Böylelikle orta kulaktaki basınç azalması %10’a kadar eşitlenebilir Basınç azalması devam ettiği takdirde önce manibrium mallei(Malleus denilen minik kemiğin kulak zarı üzerine yapıştığı alan) üzerinde, daha sonra tüm kulak zarında hiperemi (kızarıklık) meydana gelir Daha sonra hemorajik büller (içi kan ile dolu kesecikler) oluşur Orta kulaktaki düşük basınç vantuz mekanizmasıyla orta kulak mukozasında ödem (şişme) yaratır, submüköz hemoraji (mukoza altı kanaması) görülür


Orta kulak boşluğunda seröz ve hemorajik eksuda(sıvı ve kan toplanması ) meydana gelir Eksuda, orta kulaktaki negatif basıncı dengelemek için damar çeperlerinin geçirgenliğinin bozulmasıyla ortaya çıkan negatif basınç derecesine göre az veya çok olabilir Bu sıralarda tuba açılır ve basınç dengelemesi olursa eksuda kaybolur Eğer tedavi edilmezse ve sık sık yinelerse timpanoskleroz’a(kulak zarı kireçlenmesine) dönüşebilir Basınç farkı 04-06 bar’dan itibaren kulak zarının yırtılmasına neden olur Perforasyon (yırtılma)genellikle çizgi biçiminde ve kenarları kanlıdır


Basınç farkı 20 m bar’dan itibaren kulak ağrısına neden olur Kulakta dolgunluk hissi, uğultu, fenalık hissi, bulantı, baş dönmesi ve işitme eksikliği görülür


Çevre basıncının azalması yani uçakla yükseliş sırasında orta kulaktaki gazlar genişler Eğer östaki borusunda genişleyen gazın nazofarenks’e geçmesini engelleyecek (iltihap, polip,vb) bir durum varsa, gaz orta kulakta birikir Zar dışarı doğru itilir Kulakta dolgunluk hissi, işitme kaybı, kulak ağrısı ve baş dönmesi görülür Eğer östaki borusunda genişleyen gazın nazofarenks’e rahatça geçmesini engelleyen bir patoloji(hastalık) yoksa, bu geçiş pasif olarak yapılacağından yükseliş sırasında barotravma olma olasılığı azdır


Orta kulak barotravma’sının sebebi uçuş sırasındaki hava basıncı değişikliklerinde yatmaktadır Çoğunlukla üst solunum yollarında akut bir enfeksiyon vardır Bunun dışında paranazal sinüs enfeksiyonları, nazal polip (burun etleri), allerjik rinit (saman nezlesi) gibi tuba ağzındaki mukozada iltihap ve ödem yapan faktörler tubuler fonksiyonun bozulmasına neden olurlar


İç kulak barotravma (İKBT): İç kulak barotravma’sının oluşma mekanizması için sadece hipotez mevcuttur Tuba fonksiyon bozuklularında uçucu, alçalış sırasında orta kulaktaki gaz hacmini eşitlemek için şiddetle orta kulağa hava vermesi veya zorlu bir Valsalva sırasında östakinin birden açılması sonucu orta kulağa aniden basınçlı hava gönderilmesi sonucu yuvarlak pencereyi örten segonder(ikincil) zar bombe yapar ve rüptüre (yırtılabilir) olabilir Bu mekanizma eksplosiv (dış basınçla ) iç kulak barotravma’sı olarak adlandırılır Düşünülen diğer bir mekanizma ise implosiv(iç basınçla) mekanizma olup, tuba’yı açmak amacıyla kuvvetli bir Valsalva manevrası tatbik edildiği zaman yuvarlak pencere orta kulağa doğru bombeleşir ve rüptür meydana gelebilir


Semptomlar 8belirtiler) ani iç kulak tipi işitme kaybı, tinnitus8kulak çınlaması), vertigo (baş dönmesi) ve denge kaybıdır


Tedavi


Profilaksi(önleme) : Basınç eşitleme tekniği, basınç eşitleme bozukluğu olan her uçucu ile konuşulmalı ve kontrol edilmelidir Orta ve iç kulak Barotravmalarından kaçınmak için basınç eşitleme manevraları mutlaka yapılmalıdır En iyi profilaksi bunun bilinmesi olup, basınç eşitlemenin zamanında ve doğru yapılmasıdır gereklidir


Uçucu seçimi de profilakside çok önemli yer kaplar Pilotaj muayeneleri esnasında uçuşa engel teşkil edecek hastalıkların belirlenerek bu kişilerin uçmalarının engellenmesi gerekmektedir


Yolcular açısından ; yolcuların yere iniş sırasında uyumaları sakıncalıdır Aksi takdirde basınç farkı büyük olmakta ve tuba blokajı meydana gelebilmektedir Basınç eşitlemede sakız çiğnemek, ufak yudumlarla su almak, bebeklere biberondan sıvı içermek uygundur ÜSYE, sinüzit, farenjit, tonsillit gibi durumlarda uçulmamalıdır Yapılan çalışmalarda daha evvel uçuş sırasında kulak ve sinüs ağrısı çeken hava yolu yolcularında özellikle çocuklarda barotitis gelişme riski fazladır Valsalva manevrası çocukların 1/3’ de, yetişkinlerin ise yarısında orta kulaktaki negatif basıncı düzeltmede yeterli olmaktadır Ancak Valsalva manevrasının başarısız olması halinde uçağın alçalışı sırasında veya daha evvel Otovent şişirmenin çocuklarda ve yetişkinlerde etkili olduğu gösterilmiştir


Alternobarik vertigonun tedavisi de profilaktiktir Uçucuların ÜSYE, sinüzit, farenjit gibi durumlarda uçmalarına engel olunulması, böyle bir tablonun ortaya çıkmasına mani olacaktır


Dış kulak yolu barotravması : Dış kulak yolundaki ufak hemorajik sahalar tedavi gerektirmez Ancak büyük hemorajik büller enjektör yardımı ile veya insize edilerek boşaltılır Dış kulak yolu Castellani solüsyonu ile temizlendikten sonra terracortril pomat ile bulanmış steril bez yahut weak kulak yoluna yerleştirilir


Orta ve iç kulak barotravma: Orta kulak barotravmaların da; sıcak tatbikatı, antibiyotik, antienflamatuar, mukolitik, topikal ve sistemik pödoefedrinli ilaçlar verilir Orta kulakta serözite varsa parasentez yapılarak boşaltılır Uçuşa tubal fonksiyonlar düzelinceye kadar müsaade edilmez Kronik tuba disfonksiyonlarında havalandırma tüpü yerleştirilir Uçucunun işitme sorunu yoksa, havalandırma tüpü ile uçmasında sakınca yoktur


Travmatik perforasyon oluşması halinde zorunlu olmamakla birlikte önlem olarak yukarıdaki tedavi verilir ve ek olarakta uçucunun bir süre sümkürmemesi istenir Büyük perforasyonlar ise miringoplasti ile kapatılır


Eğer rüptür şüphesi varsa timpanotomi yapılmalı ve fistül kapatılmalıdır


Orta kulağın hava dolu boşlukları temporal (kulak kemiği)kemikteki pnömatizasyon(havalanma) derecesine göre 25ml ile 13 ml arasında çok farklı gaz hacmine sahiptir Orta kulaktaki hava, uçakta yükselirken genişler Basınç farkı 20 m bar’a ulaşınca tuba (öztaki borusu-kulakla boğaz arasındaki kanal) pasif olarak açılır ve genişleyen gazlar nazofarenks (bogazın üst bölümüne)’e geçer




Alçalış sırasında durum farklıdır Çevre basıncın artmasına bağlı olarak orta kulakta bulunan gazın hacmi küçülür Bunun eşitlenmesi için nazofarenks’den orta kulağa hava gelmesi gerekir Ancak tuba’nın tek yönlü valf mekanizması gibi çalışması nedeniyle nazofarenks’den orta kulağa hava gönderilmesi pasif olarak geçekleşmez Bunun için mutlaka yutkunma, esneme gibi hareketler veya bilinen basınç eşitleme (Valsalva, Frenzel, vb) manevraları yardımı ile tuba’nın aktif olarak açılması zorunluluğu vardır


Basınç değişikliğinin çok hızlı oluştuğu hallerde (jet savaş uçakları) tuba’nın aktif olarak açılma zorunluluğu önem gösteren bir konudur Bu basınç eşitlemesi yapılmadığı takdirde nazofarenks ve orta kulak arasında basınç farkı artar, tuba artık açılmaz ( tuba blokajı) ve basınç farkı 80-120 m bar’a ulaştığı takdirde orta ve iç kulak barotravmaları (basınca bağlı travmalar) oluşabilir


Barotravmalar


Dış kulak yolu barotravması (DKYB): Uçak gürültüsünü azaltmak için kullanılan kulak tıkacı veya buşon ile kulak zarı arasında oluşan havalı sahadan kaynaklanır Alçalış sırasında bu havalı boşluktaki gaz küçülür Bunun sonucu olarak dış kulak yolu derisi ve kulak zarının epitel tabakasında hemorajik büller meydana gelir Dış kulak yolu osteomları(kemik çıkıntıları) ve yabancı cisimleri de DKYB’na neden olabilen faktörlerdir


Orta kulak barotravması (aerotitis media): Orta kulaktaki basınç azlığını gidermek için basınç eşitleme manevraları geç yapılacak olursa , basınç farkı 80-120 cc su basıncına ulaşır ve tuba artık açılmayabilir (tuber blokaj) Tuba’nın açılma sıklığı jet savaş uçaklarında, dalışlarda dakikada 3-5 kez, pike yapan uçaklarda ise 15-20 kez olmalıdır


Barotravma’ların meydana çıkışında diğer bir etken, tuba’nın geçirgenlik derecesi ve tuba çevresindeki epitel ile çevre dokuların durumudur Başlangıçta kulak zarında retraksiyon (gerilme) olur Böylelikle orta kulaktaki basınç azalması %10’a kadar eşitlenebilir Basınç azalması devam ettiği takdirde önce manibrium mallei(Malleus denilen minik kemiğin kulak zarı üzerine yapıştığı alan) üzerinde, daha sonra tüm kulak zarında hiperemi (kızarıklık) meydana gelir Daha sonra hemorajik büller (içi kan ile dolu kesecikler) oluşur Orta kulaktaki düşük basınç vantuz mekanizmasıyla orta kulak mukozasında ödem (şişme) yaratır, submüköz hemoraji (mukoza altı kanaması) görülür


Orta kulak boşluğunda seröz ve hemorajik eksuda(sıvı ve kan toplanması ) meydana gelir Eksuda, orta kulaktaki negatif basıncı dengelemek için damar çeperlerinin geçirgenliğinin bozulmasıyla ortaya çıkan negatif basınç derecesine göre az veya çok olabilir Bu sıralarda tuba açılır ve basınç dengelemesi olursa eksuda kaybolur Eğer tedavi edilmezse ve sık sık yinelerse timpanoskleroz’a(kulak zarı kireçlenmesine) dönüşebilir Basınç farkı 04-06 bar’dan itibaren kulak zarının yırtılmasına neden olur Perforasyon (yırtılma)genellikle çizgi biçiminde ve kenarları kanlıdır


Basınç farkı 20 m bar’dan itibaren kulak ağrısına neden olur Kulakta dolgunluk hissi, uğultu, fenalık hissi, bulantı, baş dönmesi ve işitme eksikliği görülür


Çevre basıncının azalması yani uçakla yükseliş sırasında orta kulaktaki gazlar genişler Eğer östaki borusunda genişleyen gazın nazofarenks’e geçmesini engelleyecek (iltihap, polip,vb) bir durum varsa, gaz orta kulakta birikir Zar dışarı doğru itilir Kulakta dolgunluk hissi, işitme kaybı, kulak ağrısı ve baş dönmesi görülür Eğer östaki borusunda genişleyen gazın nazofarenks’e rahatça geçmesini engelleyen bir patoloji(hastalık) yoksa, bu geçiş pasif olarak yapılacağından yükseliş sırasında barotravma olma olasılığı azdır


Orta kulak barotravma’sının sebebi uçuş sırasındaki hava basıncı değişikliklerinde yatmaktadır Çoğunlukla üst solunum yollarında akut bir enfeksiyon vardır Bunun dışında paranazal sinüs enfeksiyonları, nazal polip (burun etleri), allerjik rinit (saman nezlesi) gibi tuba ağzındaki mukozada iltihap ve ödem yapan faktörler tubuler fonksiyonun bozulmasına neden olurlar


İç kulak barotravma (İKBT): İç kulak barotravma’sının oluşma mekanizması için sadece hipotez mevcuttur Tuba fonksiyon bozuklularında uçucu, alçalış sırasında orta kulaktaki gaz hacmini eşitlemek için şiddetle orta kulağa hava vermesi veya zorlu bir Valsalva sırasında östakinin birden açılması sonucu orta kulağa aniden basınçlı hava gönderilmesi sonucu yuvarlak pencereyi örten segonder(ikincil) zar bombe yapar ve rüptüre (yırtılabilir) olabilir Bu mekanizma eksplosiv (dış basınçla ) iç kulak barotravma’sı olarak adlandırılır Düşünülen diğer bir mekanizma ise implosiv(iç basınçla) mekanizma olup, tuba’yı açmak amacıyla kuvvetli bir Valsalva manevrası tatbik edildiği zaman yuvarlak pencere orta kulağa doğru bombeleşir ve rüptür meydana gelebilir


Semptomlar 8belirtiler) ani iç kulak tipi işitme kaybı, tinnitus8kulak çınlaması), vertigo (baş dönmesi) ve denge kaybıdır


Tedavi


Profilaksi(önleme) : Basınç eşitleme tekniği, basınç eşitleme bozukluğu olan her uçucu ile konuşulmalı ve kontrol edilmelidir Orta ve iç kulak Barotravmalarından kaçınmak için basınç eşitleme manevraları mutlaka yapılmalıdır En iyi profilaksi bunun bilinmesi olup, basınç eşitlemenin zamanında ve doğru yapılmasıdır gereklidir


Uçucu seçimi de profilakside çok önemli yer kaplar Pilotaj muayeneleri esnasında uçuşa engel teşkil edecek hastalıkların belirlenerek bu kişilerin uçmalarının engellenmesi gerekmektedir


Yolcular açısından ; yolcuların yere iniş sırasında uyumaları sakıncalıdır Aksi takdirde basınç farkı büyük olmakta ve tuba blokajı meydana gelebilmektedir Basınç eşitlemede sakız çiğnemek, ufak yudumlarla su almak, bebeklere biberondan sıvı içermek uygundur ÜSYE, sinüzit, farenjit, tonsillit gibi durumlarda uçulmamalıdır Yapılan çalışmalarda daha evvel uçuş sırasında kulak ve sinüs ağrısı çeken hava yolu yolcularında özellikle çocuklarda barotitis gelişme riski fazladır Valsalva manevrası çocukların 1/3’ de, yetişkinlerin ise yarısında orta kulaktaki negatif basıncı düzeltmede yeterli olmaktadır Ancak Valsalva manevrasının başarısız olması halinde uçağın alçalışı sırasında veya daha evvel Otovent şişirmenin çocuklarda ve yetişkinlerde etkili olduğu gösterilmiştir


Alternobarik vertigonun tedavisi de profilaktiktir Uçucuların ÜSYE, sinüzit, farenjit gibi durumlarda uçmalarına engel olunulması, böyle bir tablonun ortaya çıkmasına mani olacaktır


Dış kulak yolu barotravması : Dış kulak yolundaki ufak hemorajik sahalar tedavi gerektirmez Ancak büyük hemorajik büller enjektör yardımı ile veya insize edilerek boşaltılır Dış kulak yolu Castellani solüsyonu ile temizlendikten sonra terracortril pomat ile bulanmış steril bez yahut weak kulak yoluna yerleştirilir


Orta ve iç kulak barotravma: Orta kulak barotravmaların da; sıcak tatbikatı, antibiyotik, antienflamatuar, mukolitik, topikal ve sistemik pödoefedrinli ilaçlar verilir Orta kulakta serözite varsa parasentez yapılarak boşaltılır Uçuşa tubal fonksiyonlar düzelinceye kadar müsaade edilmez Kronik tuba disfonksiyonlarında havalandırma tüpü yerleştirilir Uçucunun işitme sorunu yoksa, havalandırma tüpü ile uçmasında sakınca yoktur


Travmatik perforasyon oluşması halinde zorunlu olmamakla birlikte önlem olarak yukarıdaki tedavi verilir ve ek olarakta uçucunun bir süre sümkürmemesi istenir Büyük perforasyonlar ise miringoplasti ile kapatılır


Eğer rüptür şüphesi varsa timpanotomi yapılmalı ve fistül kapatılmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Baş dönmesi



Baş Dönmesi Nedir: Baş dönmesi diyince hastanın dengesini sağlamadaki her türlü problem anlaşılır Bu durum hastayı yatağa düşürüp gözlerini dahi açamayacağı şiddetten, sadece zaman zaman bir kayma hissine kadar değişebilir Hatta sadece bir göz kararması şeklinde ortaya çıkabilir Tıp dilinde genel olarak vertigo adı verilir


Denge Nasıl Sağlanır: Dengenin sağlanması hala tam olarak çözülememiş çok karmaşık ve çok fazla organın rol oynadığı bir durumdur Bu konuda rol oynayan organ ve sistemler arasında beyin, omurilik, iç kulak (labirent), gözler, eklem ve kaslar sayılabilir Bu organları etkileyen herhangi bir hastalık baş dönmesi ile birlikte o organa ait diğer belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir Bu kadar çok organın rol oynadığı bir belirti olan baş dönmesi doğal olarak sadece bir branş uzmanı tarafından değerlendirilemez Genellikle başlangıçta KBB ve Nöroloji doktorları muayene etsede göz, dahiliye veya fizik tedavi branşlarında da muayene olmak gerekebilir


Ne Gibi Şikayetler Hissedilir: Baş dönmesi her hasta tarafından farklı anlatılır Her taraf dönüyor, yer ayağımın altından kayıyor, bir yana doğru kayıyorum, kafamın içi boşalıyor, gözlerim kararıyor şeklinde açıklamalar sık duyulur Bunkarın hepsine birden baş dönmesi denir Baş dönmesi olan hastalarda, sebebin ne olduğuna göre başka belirtilerde olur Kulak hastalıklarına bağlı baş dönmelerinde bereberinde kulak çınlaması, işitme azlığı, kulakta basınç hissi, bulantı-kusma, kulak akıntısı ve gözlerde anormal hareketler (nistagmus) saptanabilir Nörolojik hastalıklara bağlı baş dönmelerinde ise baş ağrısı, uyuşmalar, felçler, göz hareketlerinde anormallikler olabilir Baş dönmesi ile bulunabilecek diğer şikayetler çok değişken olabilir Ancak birçok hastada da sadece baş dönmesi mevcuttur


Sebepleri Ne Olabilir: Yukarıda anlatıldığı gibi baş dönmesi birçok organa bağlı olabilir Ancak burada daha çok iç kulaktaki baş dönmesi yapan hastalıklardan bahsedilecektir İç kulaktaki herhangi bir hastalık diğer kulak şikayetleri ile beraber baş dönmesi yapabilir Ancak sadece baş dönmeside oluşabilir Baş dönmesi yapan kulak hastalıkları arasında şunlar sayılabilir:

-ÜSYE (üst solunum yolu infeksiyonları) sonrası iç kulak tutulumu

-Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç kulakta dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyolojisinin bozulması)

-Meniere Hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapması)

-Vestibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanması)

-Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit)

-Menenjit veya diğer ateşli hastalıkların içkulağı etkilemesi

-İç kulakta veya iç kulak sinirindeki tümöral hastalıklar


Yukarıda belirtilen iç kulak hastalıkları hakkında kendi bölümlerinde daha ayrıntılı bilgi verilecektir


Muayenede Ne Görülür: Baş dönmesi eğer iç kulaktaki bir hastalığa bağlı ise genellikle kulak muayenesinde bir problem görülmez Sadece orta kulak iltihaplarının iç kulağı etkilemesine bağlı baş dönmesi varsa kulak zarında delik ve orta kulakta iltihaplanma görülür Hastada anormal göz hareketleri saptanabilir Bu göz hareketlerinin yönü hangi kulağın hasta olduğuna dair bazı bilgiler verebilir Baş dönmesi gözle görülen bir problem olmadığı için mümkün olduğunca çok bilgi edinilmelidir Bu amaçla doktorunuz ayakta yada yatarken hatta yürürken bazı testlere tabi tutacaktır


Ne Gibi Tetkikler Yapılır: Baş dönmesi için ne gibi tetkiklerin yapılacağı muayene sonunda elde edilen bilgilere göre yapılır Eğer muayene sonucunda kulakla ilgili bir hastalık olmadığı kararına varılırsa doktorunuz sizi diğer branşlara sevkedecektir Ancak buna karar verirken muayene sonrası bazı tetkikler genellikle yapılır Bu tetkikler arasında en sık başvurulan odiometri adı verilen ve hem işitme hemde iç kulak fonksiyonları hakkında bize bilgi veren test uygulanır Ayrıca yine kulakla ilgili normal filmler, bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans (MR) tetkiki yapılabilir Bu testlere bazı kan tahlilleri de eklenebilir Ancak birçok kulak hastalığında dahi odiometri, bilgisayarlı tomografi ya da MR' ile bile birşey görülmemektedir Bu gibi testler genellikle tümör gibi daha ciddi problemleri ekarte etmek için uygulanır


Nasıl Tedavi Edilir: Baş dönmesi kendisi bir hastalık olmayıp başka hastalığın belirtisi olduğu için öncelikle asıl sebebin tedavisi gerekir Ancak birçok başdönmesi hastasında ortaya net bir sebep konamamaktadır Bu nedenle asıl amaç baş dönmesini ortadan kaldırmak haline dönmektedir Kulak hastalıklarına bağlı baş dönmeleri (tümörler hariç) genellikle kısa ya da uzun zamanda kendiliğinden ortadan kalkmaktadır Çünkü diğer kulak zaman içinde hasta kulağın problemini kompanse etmektedir Bu bazen 6 ay ya da 1 yıla kadar uzayabilir Baş dönmesi eğer pozisyonel baş dönmesi (BPPV) ise bunun tedavis Epley manevrası denen ve doktorunuzun size muayene masasında uygulayacağı bazı hareketlerle olmaktadır Bu hareketler iç kulaktaki bazı partiküllerin yerine oturmasını sağlamaktadır Diğer sebeplerde ilaç tedavisi kullanmak gerekir Bu amaçla değişik ilaçlar kullanılsada hemem hemen hepsi belli oranda baş dönmesini azaltırlar Baş dönmesi şiddetli olan hastalar bazen serum takılıp hastaneye yatırmak gerekebilir Tümörlere bağlı baş dönmelerinin tedavisi tümörün çıkarılmasıdır yani ameliyattır İlaç tedavisine cevap vermeyen Meniere hastalığında da bazen ameliyat yapılır


Nelere Dikkat Etmeliyim: Baş dönmesi olan hastaların, bu durumu azaltmak için evde uygulayabileceği bazı hareketler vardır Bunları ya doktorunuz size tarif edecektir ya da verilecek broşürlerle size bilgi verilecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Baş ve boyun kanserleri


Erken teşhis edildiklerinde baş-boyun kanserleri tedavi edilebilirler Baş-boyun kanserlerinin çoğu da erken belirtiler verirler Erken belirtileri bilmekle, doktorunuzu uyarabilir ve teşhisi kolaylaştırabilirsiniz Unutmayınız: baş-boyun kanserlerinin tedavisinin başarılı olması, erken teşhise bağlıdır Baş-boyun kanserlerinin belirtilerini bilmek ve bunların farkına varmak hayatınızı kurtarabilir



Dikkat etmeniz gereken belirtiler :


Deri değişiklikleri

Deri kanserleri, en sık görülen baş ve boyun bölgesi kanserleridir Deri kanserleri doğru yöntemler zamanında kullanıldığında genellikle ciddi sorunlar oluşmadan tedavi edilebilirler Baş ve boyunda en sık görülen deri kanseri türü "bazal hücreli kanser"dir En sık alın, yüz ve kulak kepçesi gibi güneş ışınlarına daha fazla maruz kalan bölgelerde görülmekle birlikte, her yerde oluşabilir Bazal hücreli deri kanseri başlangıçta küçük ve soluk renkli bir leke şeklinde başlar; daha sonra orta kısmında küçük bir yara gelişir Bu yaranın bazı bölgeleri zaman içinde iyileşme gösterebilir, ancak yara tamamen kaybolmaz


Baş ve boyun bölgesinde "yassı hücreli kanser" ve "malign melanom" gibi diğer deri kanseri türleri de görülebilir Yassı hücreli kanserler genellikle alt dudak ve kulak kepçesinde ortaya çıkar Görünümleri bazal hücreli kansere benzeyebilir ve erken teşhis edilip tedavi edildiklerinde bazal hücreli kanserlerden daha tehlikeli değildirler Dudak, yüzün alt bölümü veya kulak kepçesi derisinde iyileşmeyen bir yara farkederseniz şüphelenmeniz gerekir "Malign melanom" deride koyu siyah veya koyu mor renk değişikliğine neden olur; bazen de ortadaki bir lekenin etrafında daha küçük lekeler görülür Baş veya boyun derisinde özellikle büyüklüğü artan siyah veya koyu mor renkli bir leke farkederseniz muayene olmanız gerekir




Ses değişiklikleri

Gırtlak kanserlerinin çoğu ses değişikliklerine neden olur İki haftadan uzun süren ses kısıklığı veya herhangi bir ses değişikliğinde muayene olmanız gerekir Ses tellerinizin incelenmesi için bir Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları uzmanına başvurmanız gerekir Ses değişikliklerinin çoğunun nedeni kanser değildir; ancak, şansınızı zorlamayınız ve iki haftadan uzun süren ses kısıklığı halinde bunun kansere bağlı olup olmadığını anlamak için muayene olunuz




Ağız içinde şişlik

Ağız ve dil kanserlerinin çoğu ağız içinde yara veya şişliğe neden olurlar Bu yara ve şişlikler iltihaplanmadıkça genellikle ağrısızdırlar Kanama da görülebilir, ancak bu genellikle geç bir belirtidir Ağız içinde bir yara ve şişlik ile birlikte boyunda da şişlik varsa mutlaka muayene olunuz Teşhis için muhtemelen bir biyopsi (dokudan örnek alınarak inceleme) yapılması gerekecektir




Yutma problemleri

Boğaz ve yemek borusu kanserlerinde özellikle katı gıdalarda olmak üzere yutma güçlüğü görülebilir Yutma güçlüğünde alınan gıda boğazda belli bir noktada takılır, daha sonra yutulabilir veya geri çıkartılır Her yutma işlemi sırasında sorun yaşanıyorsa muayene olmanız gerekir Teşhis için yemek borusunun ilaçlı bir röntgen filminin çekilmesi ve yemek borusunun içini görmek için endoskopi yapılması gerekebilir




Tükürmekle veya öksürmekle kan gelmesi

Bu belirtilerin nedeni genellikle kanser değildir Ancak burun, ağız, boğaz veya akciğer kanserlerinin belirtisi de olabilir Tükrükte veya balgamda birkaç günden uzun süreli kan gelmesi şikayetiniz varsa muayene olmanız gerekir




Sürekli kulak ağrısı

Kulakta veya yutkunma sırasında kulak bölgesinde hissedilen sürekli ağrı olması, boğazda iltihaplanma veya bir tümörün erken belirtisi olabilir Kulak ağrısıyla birlikte yutma güçlüğü, ses kısıklığı veya boyunda şişlik de varsa bu durum genellikle önemlidir ve muayene olmanız gerekir


Boyunda şişlik

Baş ve boyun bölgesinde başlayan kanserler, genellikle vücudun başka bölgelerine yayılmadan önce boyundaki lenf bezlerine yayılırlar Boyunda 2 haftadan uzun süredir varolan bir şişlik, doktora gitmenizi ve muayene olmanızı gerektirir Boyundaki bütün şişlikler kanser değildir; ancak boyundaki şişlik ağız, boğaz, gırtlak, tiroid bezi, lenf ve kan kanserlerinin erken belirtisi de olabilir Kanserlerin neden olduğu şişlikler genellikle ağrısızdırlar ve zamanla büyürler




--------------------------------------------------------------------------------


Baş ve boyun kanserleri için risk faktörleri

Baş ve boyun kanserlerinin yaklaşık %90'ının nedeni bazı risk faktörleriyle uzun süreli temastır Tütün (sigara, puro, pipo içimi ve tütün çiğneme) ve alkol kullanımı, ağız, boğaz, yemek borusu, gırtlak ve dil kanserlerinin oluşumunda en önemli faktörlerdir (Tütün ve alkol kullanmayan erişkinlerde ağız ve boğaz kanseri hemen hemen hiç görülmez) Dudak ve deri kanserleri için en önemli risk faktörü ise güneş ışınlarına aşırı maruz kalmaktır




Ne yapmalısınız ?

Yukardaki belirtilerin hepsi kanser dışındaki hastalıklarda da görülebilir ve genellikle teşhis kanser değildir Emin olmak için, belirtiler ortaya çıktığında doktorunuza muayene olmanız gerekir


UNUTMAYINIZ Baş ve boyun bölgesindeki kanserler erken teşhis edildiklerinde ciddi sorunlar olmadan tedavi edilebilirler Belirtilerin ortaya çıkması ile teşhis koyulup tedavinin başlaması arasındaki gecikme, genellikle hastaların doktora geç başvurmasından kaynaklanmaktadır Hastaların belirtilerin çıkmasını takiben erken muayene olup erken teşhisin gerçekleşmesi ile bu kanserlerin tamamen iyileştirilebilme oranları artacaktır

KENDİNİZİ GARANTİYE ALINIZ Doktora erken müracaat ediniz! Başta sigara içimi olmak üzere kanser için risk taşıyan alışkanlıklardan kaçınınız ve sağlıklı yaşam için gerekli düzenlemeleri kendi hayatınıza uygulayınız

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Bebeğim duyuyormu?


BEBEĞİM NORMAL DUYUYOR MU?


Çocuğunuzun işitme kaybının olup olmadığının belirlenmesi:


Çocuğunuzun işitme kaybı olduğunu düşünüyorsanız haklı olabilirsiniz Aşağıdaki kontrol listesi, çocuğunuzun bir işitme kaybı olduğunun belirlenmesinde yardımcı olacaktır Her maddeyi dikkatlice okuyun ve sadece size, ailenize veya çocuğunuza uyan faktörleri dikkate alın


İşitme kaybı için göstergeler:

Uyan her maddeyi kontrol edin


Anne hamilelik sırasında


Kızamıkçık, viral bir enfeksiyon ve grip geçirmiş

Alkollü içecek tüketmiş


Yenidoğan (doğumdan ilk 28 güne kadar)


Doğumdaki kilosu 1600 gramdan düşük

Yüz ve kulaklarının görüntüsü farklı

Doğumda sarılığı oldu ve kan değişimi uygulandı

Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde beş günden fazla kaldı

Damardan iğne ile antibiyotik aldı

Menenjit geçirdi


Ailemde


Erken yaşlarda olan veya gelişmiş, kalıcı veya ilerleyen işitme kaybı olan, bir veya daha fazla birey var


Bebeğim(29 gün ile 2 yaş arası)


Damardan antibiyotik aldı

Menenjit oldu

Nörolojik bir bozukluğu var

Kulaktan kanamanın olduğu veya olmadığı kafatası kırığı olan ciddi bir yaralanma geçirdi

3 aydan fazla süren, kulakta sıvının olduğu tekrarlayan kulak enfeksiyonu var

Çevreye Cevap Verme (konuşma ve lisan gelişimi)


Yenidoğan (doğumdan 6 aya kadar)


Beklenmedik yüksek sesli gürültülerle irkilmiyor, hareket etmiyor, ağlamıyor veya her hangi bir şekilde tepki vermiyor

Yüksek sesli gürültülerle uyanmıyor

Kendiliğinden sesleri taklit etmiyor

Sadece sesle sakinleştirilemiyor

Başını sesime doğru çevirmiyor


Küçük bebeğim (6 ay-12 aya kadar)


Sorulduğunda tanıdık kişi veya eşyaları gösteremiyor

Konuşma sesi çıkarmıyor yada konuşma sesi çıkarmayı bıraktı

12 aylıkken, “el salla” ,”elini çırp” gibi basit sözleri yalnız dinlemekle anlamıyor


Büyük bebeğim (13 ay-2 yaş )


Hafif bir sesle ilk seslenişte doğru yöne dönmüyor

Çevreden gelen seslere duyarsız

İlk seslenişte cevap vermiyor

Sese cevap vermiyor veya sesin nereden geldiğini anlıyamıyor

Tanıdık insanlar ve evde çevresindekiler için basit kelimeleri kullanmaya ya da taklit etmeye başlamadı

Benzer yaştaki diğer çocuklar gibi ses çıkarmıyor ve konuşamıyor

Normal ses yüksekliğinde televizyon seyretmiyor

Anlama ve iletişim için kelimelerin kullanımında yeterli gelişmeyi göstermiyor


Ne Yapmanız Gerekir?


Bu göstergelerden bir veya daha fazlasını tespit ettiyseniz, çocuğunuzun işitme kaybı olması ihtimali olabilir


Çocuğunuzda bu göstergelerden bir veya daha fazlası varsa, çocuğunuzu kulak muayenesi ve işitme testine götürmeniz gerekir Bu herhangi bir yaşta, doğumdan hemen sonra bile yapılabilir


Bu faktörlerden hiçbirini belirlemediniz, fakat çocuğunuzun normal duymadığından şüpheleniyorsanız, çocuğunuzun doktoru endişelenmiyorsa bile çocuğunuzun işitmesini ölçtürün


İşitme kaybı olmasa bile testin ona bir zararı olmaz Ne var ki, çocuğunuzda işitme kaybı varsa, geç teşhis konuşma ve lisan gelişimini etkileyebilir


Bu kontrol listesi maddelerinin hiçbiri bulunmasa bile işitme kaybı mevcut olabilir


18 yaşın altındaki bir çok çocukda farklı derecelerde işitme kaybı vardır Siz ebeveynler ve onların ana babaları bebeklerinizdeki işitme kaybını keşfedecek kişilersiniz Çünkü onlarla en fazla vakit geçiren sizsiniz Eğer herhangi bir zaman bebeğinizin işitme kaybı olduğunu düşünürseniz bunu doktorunuzla görüşün


Bebeğinizin duyması profesyonel olarak herhangi bir yaşta test edilebilir Bilgisayarlı işitme testleri yenidoğanları taramayı mümkün kılar Bazı bebeklerin diğerlerine göre ortalamadan daha fazla işitme kaybı olasılığı vardır Bu listedeki herhangi bir maddeyi belirlerseniz, mümkün olan en kısa zamanda çocuğunuza işitme testi yaptırmalısınız


Okula başlamadan önce tüm çocuklara işitme testi yapılmalıdır Bu anne, baba veya çocuğun farketmediği hafif işitme kayıplarını ortaya koyabilir Tek kulaktaki bir kayıp bu yolla saptanabilir Böyle bir kayıp, belirgin olmasa da konuşma ve lisanı etkileyebilir


İşitme kaybı kulak kiri veya kulakta sıvı birikmesinden bile kaynaklanabilir Bu tipte geçici işitme kaybı olan bir çok çocuğun, ilaç tedavisi veya küçük bir cerrahiyle işitmesi düzeltilebilir


Geçici işitme kaybının tersine bazı çocukların kalıcı olan sinir kaynaklı sağırlığı vardır Bu çocukların çoğunluğunun bir miktar kullanılabilir işitmesi olur Çok azı tamamen sağırdır Erken teşhis, erken işitme cihazı uygulanması ve özel eğitim programlarına erken başlamak, çocuğun mevcut işitmesini en yüksek seviyeye getirmeye yardımcı olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz





Boğazda Beta Hemolitik Streptokok İltihabı


A Grubu Beta hemolitik streptokoklar, bakteri türü mikroplardır Özellikle kış aylarında kapalı ortamlarda birarada bulunan insanlarda boğaz iltihaplanmalarına (farenjit) neden olurlar Streptokoklar, solunum yollarından havayla çıkan damlacıkların insandan insana geçmesiyle bulaşırlar En sık 5-15 yaş arasındaki çocuklarda hastalık yaparlar




Belirti ve Bulguları:

Boğaz ağrısı ve ateşi olan çocukların yaklaşık %10'unda A Grubu Beta hemolitik streptokok iltihabı vardır Boğazın (farenks) iltihaplanması olan farenjit nedeniyle çocuğun yutkunması ve beslenmesi güçleşir Streptokok farenjiti olan çocuğun ateşi genellikle 38°C'den yüksektir; titremeler, vücutta ağrılar ve iştahsızlık olur Birlikte karın ağrısı, bulantı ve kusma gibi karın belirtileri de bulunabilir Bakıldığında bademcikler ve boğazda kızarıklık, şişlik ve beyaz lekelenmeler görülür Alt çene kemiğinin köşesinde ve boyunda lenf bezleri şişmiş olabilir


Bazen streptokok iltihaplarında, mikropların salgıladığı toksinler deride yaygın kızarık biş döküntüye neden olur Bu durumda hastalığın adı "kızıl"dır ve genellikle boğaz iltihabının 2gününden 6gününe kadar sürerTedavi edilmeyen veya yetersiz tedavi edilmiş streptokok iltihapları, nadiren ateşli romatizma adı verilen ve kalp romatizması ile eklem iltihaplarına neden olabilen bir hastalığa da yol açabilirler A Grubu Beta hemolitik streptokok iltihaplarının bir diğer nadir komplikasyonu da, hastalığın başlangıcından 2-3 hafta sonra ortaya çıkabilen böbrek iltihabıdır Streptokoklar ayrıca sinüzit 'e, orta kulak iltihabı 'na, zatürreye ve deri iltihaplarına da neden olabilirler




Hastalığın önlenmesi :

Streptokoklara bağlı boğaz iltihaplarını önlemenin kesin bir yöntemi yoktur En güvenli yol, evde boğaz iltihabı olan bir kişi varsa, bu kişiyle çok yakın temasta bulunmamak ve genel temizlik kurallarına dikkat etmektir


Bazı kişiler, özellikle de çocuklar, kendilerinde hiçbir hastalık belirtisi olmadan streptokok mikrobunun taşıyıcısı olabilirler Okul çağındaki çocukların yaklaşık %5-15'inde taşıyıcılık görülebilir




Hastalığın süresi :

A Grubu Beta hemolitik streptokok iltihaplarının inkubasyon dönemi (bulaşma ile hastalık oluşma arasında geçen süre) genellikle 7-10 gündür Boğaz iltihaplarında ateş genellikle 5 gün içinde düşer, bunu takiben boğaz şikayetleri de azalır Antibiyotik tedavisi genellikle 10 günde tamamlanır Eğer belirtiler düzelmişse ve ateş yoksa, antibiyotik tedavisinin başlanmasını takibeden 48saatten sonra çocuğunuz okula gidebilir Şikayetler kısa sürede kaybolsa bile, ilaçlar doktorunuz tarafından önerilen süre ve dozda kullanılmaya devam edilmelidir




Evde uygulanabilecek tedavi :

Eğer çocuğunuz boğaz ağrısı nedeniyle yemek yemekte güçlük çekiyorsa yumuşak veya sıvı gıdaları tercih edin Çocuğunuzun bol sıvı almasını (su, meyve suları, vs) ve istirihat etmesini sağlayın


Oda havasının nemlendirilmesi, çocuğunuzun boğaz şikayetlerini azaltacaktır Eğer boyunda ağrılı lenf bezi şişlikleri varsa, boyuna nemli ve ılık bir havlu koymak onu rahatlatabilir


İlaçları doktorunuzun önerdiği süre ve dozda kullanmaya özen gösterin Bu, ateşli romatizma ve bademcikler etrafında abse gelişmesi gibi komplikasyonların önlenmesi için mutlak gereklidir




Tıbbi tedavi :

Çocuğunuzun boğazında A Grubu Beta hemolitik streptokok iltihabından şüphelendiğinde, doktorunuz boğaz kültürü yapılmasını isteyecektir Eğer boğaz kültüründe üreme olursa bu, mikrobun türünü tayin edecek ve hangi antibiyotiklerin tercih edilebileceğini bildirecektir


Çocuğunuzda A Grubu Beta hemolitik streptokok iltihabı olduğu kesinleşirse, ağızdan ya da enjeksiyon şeklinde verilebilen penisilin veya başka türde bir antibiyotik ile tedavi edilmesi gerekecektir Ağızdan verilen ilaçlarda allerji ihtimali daha düşük olduğundan birçok doktor bu şekilde evde tedaviyi tercih etmektedir Bu durumda çocuğunuz evde 10 gün süreyle ilaçlarını almalıdır




Doktorunuza ne zaman başvurmalısınız ?

Çocuğunuzun boğazında streptokok iltihabının belirtileri varsa, özellikle de evde veya okulda başka birisinin yakın zamanda streptokok iltihabı geçirdiğini biliyorsanız doktorunuza başvurunuz


Eğer çocuğunuz streptokok iltihabı için tedavi altındayken şu belirtilerden birini görürseniz yine doktorunuza başvurunuz: ateşin düştükten birkaç gün sonra tekrar yükselmeye başlaması, deri döküntüsü, kulak ağrısı, koyu veya kanlı burun akıntısı, öksürük ve balgam çıkartma, göğüs ağrısı, solunum güçlüğü ve aşırı halsizlik, havale geçirme, eklemlerde şişlik ve ağrılı kızarıklık, bulantı ve kusma

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Boyun lenf bezlerinde şişme


Servikal Adenit


Boyundaki derin ve yüzeyel fasyalar arasında yer alan tonsiler, submandibuler, submental, oksipital, yüzeyel ve derin juguler, nukkal, spinal aksesuar ve transvers servikal lenf bezlerinin enfeksiyonudur Etkenler genellikle viruslar, S aureus, grup A streptokok, diğer streptokoklar, anaerob bakteriler, Bartonella henseleae, atipik mikobakteriler ve Gram negatif basillerdir Akut bilateral adenitler daha çok viruslara ve grup A streptokoka, akut tek taraflı adenitler S aureus, grup A streptokok, anaerob bakteriler ve viruslara, subakut ve kronik adenitler ise atipik mikobakteriler, tüberküloz, toksoplazmozis ve kedi tırmığı hastalığı (Bartonella henseleae)’na bağlıdır Nadiren M tuberculosis, mantarlar, T gondii, F tularencis, Y pestis, HIV ve C diphtheriae da etken olarak karşımıza çıkabilir Mikroorganizmalar genellikle üst solunum yolu, tonsiller ve dişlerden veya travma yolu ile, nadiren kan yolu ile lenf bezlerine gelir


Klinik: Lenf bezi büyümesinin süresine ve tek veya iki taraflı olmasına bağlı olarak değişir Sistemik semptomlar genellikle yok veya hafiftir Birlikte etraf dokuda sellülit veya bakteriyemi varsa, yüksek ateş görülebilir Özellikle streptokok adenitlerinde başlangıçta üst solunum yolu enfeksiyonu semptomları olabilir Lenf bezi büyüklüğü 2-6 cm kadar olabilir, en sık submandibular (% 50-60) ve üst servikal bezler (% 25-30) etkilenir Bez üzerindeki deri genellikle hiperemiktir ve lokal ısı artımı vardır Vakaların yaklaşık ¼’ünde fluktuasyon alınır Daha çok S aureus ve mikobakteri enfeksiyonlarında süpürasyon olabilir Lenf bezlerinin yoğun olarak bulunduğu diğer bölgeler (klavikula üstü, aksilla ve inguinal bölge) kontrol edilmeli, dalak ve karaciğer büyüklüğü araştırılmalıdır Vücutta yaygın lenfadenopati ve hepatosplenomegali varsa, servikal lenfadenopati genellikle sistemik bir hastalığa (EBV, CMV gibi viral enfeksiyonlar, toksoplazmozis, tüberküloz, kollajen doku hastalıkları, lösemı) cevap olarak gelişmiştir Ağız boşluğu, farinks, burun, kulak, saçlı deri gibi lenf drenajı boyundan geçen bölgelerin muayenesi ile muhtemel primer kaynak ile ilgili bilgi elde edilir


Komplikasyonlar: Abse formasyonu, sellülit, bakteriyemi, internal juguler ven trombozu, etkene bağlı komplikasyonlar (akut romatizmal ateş, glomerulonefrit, haşlanmış deri sendromu)


Tanı: Hafif vakalarda klinik tanı yeterlidir Ancak antibiyotik tedavisine cevap alınamazsa, iğne aspirasyonu veya insizyon ile örnek alınıp Gram, Wright ve Ziehl-Nielsen boyaları ile boyanıp incelenmeli, gerekirse sitolojik ve patolojik yönden değerlendirilmelidir Ağır vakalarda tedaviye başlamadan örnek alınması uygun olur Persistan, 8-12 haftada tanı konamamış adenitlerde ve neoplazi ile uyumlu bulgular varsa (alt servikal ve supraklavikular lenfadenopatiler, kilo kaybı, düşmeyen ateş, deriye ve derin dokulara yapışıklık)


Ayırıcı Tanı: Kabakulak, bakteriyel parotitis, diş abseleri, konjenital boyun kitleleri (tiroglossal kanal kisti, brankial yarık kisti, kistik higroma, epidermoid kist), boyun tümörleri (lenfoma, nörojenik tümörler, tiroid tümörleri, parotis tümörleri, Kawasaki hastalığı, ilaç reaksiyonları, kollajen doku hastalıkları, sarkoidoz, retiküloendotelyozlar, depo hastalıkları


Tedavi: Lenf bezinin fazla büyümediği, hassasiyetinin az olduğu ve primer enfeksiyon odağının bulunmadığı hafif vakalarda antibiyotik tedavisine gerek yoktur, lenf bezi küçülmeye başlayıncaya kadar haftalık kontrollerle izlenmesi yeterlidir


Büyüme devam ederse veya hasta başvurduğunda lenf bezi büyük (ancak 3 cm’den küçük), hassas, deri kızarık ve primer enfeksiyon odağı yoksa oral empirik antibiyotik tedavisi başlanıp, küçülme oluncaya kadar izlenir Bu hastalarda antibiyotik olarak flucloxacillin, cephalexin, clindamycin veya amoxicillin/clavulanate kullanılabilir


Lenf bezi 3 cm veya daha büyükse, inflame ise, birlikte sellülit varsa ve/veya sistemik semptom ve bulgular varsa, başlangıç antibiyotik tedavisine cevap vermemişse, hastanın hospitalize edilmesi ve insizyon veya dreya drenaj ile örnek alınıp incelenmesi uygun olur Etken saptanamamışsa, veya sonuçları beklerken parenteral clindamycin, cefazolin + metronidazole, sulbactam/ampicillin veya vankomycin (veya teikoplanin) + metronidazole tedavilerinden biri başlanabilir



Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Burun estetiği


Burun Şekil Bozukluğu (Burun Estetiği)


Burun, en göz önünde olan organlarımızdan bir tanesidir Her ırk ve kişinin, belli bir burun şekli vardır Çoğunlukla travmaya bağlı bazen de yapısal olarak burun şeklinde bozukluklar olabilir Doğallıktan uzak görüntüler kişiyi rahatsız ederse, kişinin "burun şeklinin değiştirilmesi"ni isteme hakkı vardır


Burun şekil bozukluklarının en sık karşılaşılanları, burun sırtında kemer şeklinde eğrilik, burun ucunun kalın ve düşük olması, burunun yüze göre geniş olmasıdır




Ameliyatımı Kime Yaptırmalıyım?


Burun birçok görevi olan bir organdır İlk ve en önemli görevi nefes alıp vermektir Çünkü normal solunum burundan yapılır Böylece solunan hava burunda ısıtılır, nemlendirilir, temizlenir ve akciğerlere öylece gönderilir Ayrıca burunun koku ve tat alma görevleri de çok önemlidir Burun içerisine açılan sinüsler ve bunların rahatsızlıkları da son yıllardaki teknlojik gelişmelerle oldukça değişiklikler ve başarılar kazanmıştır Burunun görevlerinin sağlıklı olmasından ihtisas eğitimi sırasında her türlü burun rahatsızlığının ilaç ve cerrahi tedavisinin öğretildiği kulak, burun, boğaz hekimleri sorumludur Kulak, Burun, Boğaz uzmanı aynı zamanda bir baş-boyun cerrahıdır


Burun estetik operasyonu, yüz estetik operasyonlarının içerisinde değerlendirilir Amerikan Yüz Plastik ve Rekostrüktif Cerrahi Cemiyetinin üyelerinin %60'ı Kulak, Burun, Boğaz uzmanları tarafından oluşturulmaktadır Burun estetik operasyonları günümüzde kulak, burun, boğaz hekimleri ve plastik ve rekonstrüktif cerrahlar tarafından yapılmaktadır Her iki branştaki hekimlerin özel ilgileri olabilir


Bizim estetik ameliyat prensibimiz, kişinin yüzüne uyan, abartılı, müdahale edilmiş görüntüsü vermeyen burun şeklini kazandırmaktır Bunun belirlenmesi için, kişinin ve hekimin yapılacak değişiklikleri, fotoğraf üzerinde konuşması ve kişinin beklentilerinin anlaşılması çok önemlidir Güzel burun yoktur, güzel görünen burun vardır


Burunu sadece estetik özellik arzeden bir organ olarak görmemekte, diğer önemli görevlerinin de mutlaka sağlanması gerektiğine inanmaktayız Tıkalı, fakat çok estetik kabul edilen bir burun şekli bizim için hiç muteber değildir Kişi de bunun yarattığı tıbbi şikayetlerle ergeç karşı karşıya kalacaktır


Burun şekil bozukluğu olan kişilerde çoğunlukla burun içerisinde de eğrilik olduğu için aynı ameliyatta o da düzeltilir


Günümüzde endoskopik sinüs ameliyatları ile aynı anda estetik ameliyatı da yapılabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Burun gerisine akıntı nazal akıntı


BURUN GERİSİNE AKINTI (BGA)


Burun Gerisine Akıntı (BGA) boğazda akıntı toplandığını hissetmek veya burnun gerisinden akıntının aktığının farkına varmaktır BGA egzersiz, kalın salgı veya boğaz kasları ve yutma ile ilgili sorunlardan ötürü de ortaya çıkabilir


Normal olarak, burnu ve sinüslerin içini kaplayan salgı bezleri günde 250-500 ml salgı üretmektedir Bu mukozanın yüzeyinde ancak mikroskopla görülebilen hareketli küçük kıllar vardır Bunlar salgının geriye doğru hareket etmesini sağlar Daha sonra bu bilinçsiz olarak farkına varmadan yutulur Bu salgı zarları ıslatır ve temizler, enfeksiyonlara karşı savaşır Bu salgının üretilmesi ve temizlenmesi sinirler, kan damarları, salgı bezleri, hormonlar, ve küçük kılcıklar arasında ki ilişkiye bağlıdır


NORMAL OLMAYAN SALGlLAR


Artmış ince ve temiz salgı soğuk algınlığı, grip (üst solunum yolu viral enfeksiyonu), alerji, soğuk hava, parlak ışık, bazı besinler ve baharatlar, gebelik ve hormonal değişiklikler, doğum kontrol hapları ve bazı tansiyon ilaçlarının da içinde olduğu ilaçlar, ve burun içi kemik eğriliği gibi durumlarda görülür


Vazamotor rinit allerjik olmayan aşırı salgılı ve tıkalı burun şikayeti yapan bir hastalıkdır Artmış kalın salgı sıklıkla kış aylarında nemlendirme yapılmadan ısıtılan, nemin düştüğü ev ve binalarda görülür Bunun yanında sinüs ve burun enfeksiyonlarında ve kümes hayvanlarının ürünlerine karşı oluşan allerjilerde de görülmektedir Eğer soğuk algınlığında ki salgı zaman içinde kalınlaşıp sarı, yeşil renk almaya başlıyorsa muhtemelen bakterilerin yol açtığı bir cismin belirtisi olabilir (fasulye, bezelye, bir parça kağıt, oyuncağın bir parçası vb) Salgının azalması aşağıda ki nedenlerden birinden dolayı olabilir:


Uzun süre çevreye ait tahriş edici maddelere maruz kalmak burnu kurutup zarların zarar görmesine neden olabilir (sigara dumanı, endüstriel dumanlar, araba dumanları) Salgı azaldığında normalden daha kalındır ve yanlış olarak artmış hissi verir

Yapısal bozukluklar (burun septumu düzensizlikleri) hava akımını değiştirerek burun zarlarının kurumasına neden olur(Yapısal bozukluğa bağlı olarak salgıyı arttırır veya azaltır)

Yaşın ilerlemesiyle mukus zarlar büzüşür ve kurur Bu normalden daha az ve kalın salgı yapılmasına ve kişinin BGA hissine kapılmasına yol açar

Diğer az rastlanan nedenler de zarlarda değişiklik yaparak bu hisse neden olurlar

YUTMA PROBLEMLERİ


Yutma ağızda ki sıvı ve katı gıdaların yemek borusuna geçmesinden oluşan karmaşık bir olaydır Bu ağızdaki, boğazdaki ve midedeki sinir ve kasların koordinasyon içinde çalışması ile olur Yutma problemleri katı veya sıvı gıdaların boğazda birikmesine daha sonra ses tellerinin olduğu bölgeye dökülmesine ve bunun sonucunda ses kısıklığı, boğaz temizleme hissi veya öksürük ortaya çıkabilir


Yutma güçlüğünün birçok nedeni vardır: Yaşla birlikte yutma kasları hem güçlerini hem de koordinasyon yeteneklerini kaybederler Bundan dolayı bazen normal salgı bile mideye geçemeyebilir


Uyku sırasında yutkunma daha az olur ve salgı ağızda birikir Uyanırken öksürme veya boğaz temizleme hissi duyulabilir


Her yaşta sinirlilik ve stres boğaz kaslarında kasılmaya ve bunun sonucunda boğazda birşey varmış hissine neden olmaktadır Sıksık boğaz temizlemek tahrişi daha da arttırarak durumun kötüleşmesine neden olur Besinlerin geçtiği yol üzerindeki büyümeler veya şişlikler katı ve /veya sıvı gıdaların geçişini yavaşlatır veya engeller


Yutma bozuklukları midedeki besinlerin veya asidin yemek borusuna veya boğaza geri geldiği Gastroözafageal Reflü (GER) veya Larengofarengeal Reflu (LPR) olarak tanımlanan durumundan da kaynaklanabilir Yanma hissi hazımsızlık ve boğazda rahatsızlık belli başlı bulgulardır ve bunlar özellikle yemek yedikten sonra yatınca daha da artmaktadır Yemek borusu ile midenin birleşim yerinde meydana gelen torba şeklindeki fıtıklarda buna neden olur


TEDAVİ


Tedaviye başlamadan önce mutlaka teşhis konulmalıdır Bu detaylı bir Kulak Burun Boğaz muayenesi ve muhtemel bazı laboratuar, endoskopik ve röntgen çalışmalarını içermektedir


Bakteriyel enfeksiyonlar antibiyotikler ile tedavi edilir ancak bunlar geçici bir iyileşme sağlar Kronik sinüzite kapalı sinüslerin ağzını açmak için yapılacak cerrahi bir müdahaleye ihtiyaç vardır


Allerji; sebebini ortadan kaldırmakla kontrol edilebilir Antihistaminikler ve dekonjestanlar, kromolin ve steroid burun spreyleri, diğer şekillerdeki steroidler ve hiposensitizasyon (aşı tedavisi) tedavi için kullanılabilir Ancak bazı antihistaminikler kurumaya neden olup salgıyı daha da kalınlaştırırlar Dekonjestanlar kan basıncının artmasına, kalp ve tiroid rahatsızlıklarının şiddetlenmesine neden olurlar Steroid spreyler tibbi kontrol altında genellikle yıllarca güvenle kullanılabilir Ancak kısa dönemde yan etkisi olmayan ağızdan alınan ve enjeksiyonla verilen steroidlerin uzun dönem kullanımlarında muhakkak sıkı bir kontrol ve gözlem yapılmalıdır


Gastroözafageal Reflü tedavisine yatağın baş tarafını 12-15 cm kaldırmak, az ve sık yemek yemek, alkol ve kafeinin yasaklanması, yorucu olmamak şartıyla spor yapılması gibi yaşamı düzenleyici önerilerle başlanır Antiasit veya bu hastalıkda çok etkili olan mide asit üretimini durduran ilaçlar doktor kontrolunda verilmelidir pH ölçümü gibi kesin teşhis yöntemleri vardır


Yapısal bozukluklar cerrahi uygulama gerektirir Septum deviasyonu sinüslerin normal olarak boşalmasını engeller ve kronik sinüzite neden olur Septumdaki bir çıkıntı tahrişe ve anormal salgıya sebeb olacaktır Septumdaki bir delik kabuk bağlamaya neden olur Genişlemiş veya şekli bozulmuş konkalar (burnun yan duvarlarında çıkan ve hava akımının ayarlıyan, nemlendiren yapılar) veya polipler (enfeksiyon, allerji veya tahriş sonucunda oluşan selim büyümeler) de aynı şikayetlere yol açabilir


Her zaman bir neden bulmak mümkün olmayabilir Tıbbi tedavi cevap vermezse hasta cerrahi tedaviye karar vermelidir


Bazı durumlarda özel bir neden bulunamaz Düzeltilebilecek bir hastalık yoksa tedavi daha kolay akabilmesi için salgının inceltilmesi yönünde olur Bu daha ziyade sıvı alımı yetersiz olan yaşlı kişiler için geçerlidir Bu hastalar günde en az sekiz bardak su içmeliler, Kafeini bırakmalılar ve eğer uygunsa idrar söktürücü kullanmamalıdırlar Salgıyı inceltecek guaifenesin veya organik iyot kullanıldığında tükrük bezlerinde şişme veya vücutta döküntü gelişirse ilaç kesilmelidir


Burunun su ile yıkanması kalın ve azalmış salgının düzeltilmesine yardımcı olur Bu burun için yapılmış özel cihazlarla günde iki ila altı defa uygulanabilir Sıcak suyun içine yemek sodası veya tuz ilave edilerek bu sıvı yapılabilir Son olarak da reçete gerektirmeyen basit tuz çözeltiler burnu nemlendirmek için kullanılır


KRONİK BOĞAZ KIZARIKLIĞI (FARENJİT)


BGA sıklıkla kırmızı, tahriş olan bir boğaza neden olur Boğaz kültürlerinden genellikle bir sonuç alınmaz ama bademcikler ve diğer dokular şişerek rahatsızlığa neden olurlar BGA tedavi edildiğinde bu olayda ortadan kalkacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Burun travmaları ve kırığı




Burun,konumu gereği travmalara çok açık bir organdır KBB pratiğinde,düşme, trafik kazası veya saldırı nedeniyle burun kırığı çok görülen bir durumdur


Burun Kemiği Nasıl Bir Kemiktir: Burun sırtında elle yokladığımızda ele gelen burun kemiği sağ ve solda iki tane olmak üzere üstte alın kemiğine, yanlarda da üst çene kemiğine tutunan yassı ve düz kemiklerdir Burun travmalarında kıkırdak kısımlar daha esnek olduğu için genellikle kemikte kırılma görülür


Burun Kırığı Nasıl Oluşur: Yüze gelen travmalarda en çok hasar gören kemik burun kemiğidir Burun kemiğine önden veya yandan darbe gelebilir Kırılma daha çok yandan gelen darbeler sonucu olur Burun kırığı bazen kemiğin yer değiştirmesine neden olmadan hafif bir çatlakla kendini göstermesine rağmen, şiddetli travmalarda kemikte çok parçalı ve çökmelerin olduğu kırıklar gelişebilir Burun kırığı ile beraber diğer yüz kemiklerinde de kırıklar oluşabilir


Ne Gibi Belirtiler Olur: Burun kırığında belirtiler travmaya bağlıdır Burun üzerinde ve yüzün diğer bölgelerinde kanama, kesikler, morarma ve ödem gibi bulgulara rastlanır Burun içinde de yine kanama, ödem ve burun tıkanıklığı görülebilir


Muayenede Ne Görülür: Burun kırığı olan hastaların muayenesinde yine ön planda yüz bölgesindeki morarma, kesikler, kanamalar, ciltteki ezikler görülür Burnun bir tarafa doğru kaydığı görülebilir Burnun elle muayenesinde hassasiyet artışı, kemiklerde oynama saptanır Burun içi muayenesinde bir ya da iki tarafta burnun kırık kemik veya kıkırdak tarafından kapanması, mukoza da yırtıklar ve kanama görülür


Nasıl Teşhis Konur: Hastanın muayenesinde kemiklerde oynamanın saptanması teşhis için yeterlidir Bu durumda adli vakalar haricinde röntgen çekmeye gerek yoktur Ancak kırığın şüpheli olduğu durumlarda röntgen çekmek gerekir Ancak burun kemiği röntgenleri her zaman kırığı göstermeyebilir Bu durumda muayene daha önemlidir


Nasıl Tedavi Edilir: Burun Kırığı olan hastalarda eğer yer değiştirme yoksa sadece burun içine tampon konup destek sağlanması yeterli olabilir Ancak yer değiştirme ve şekil bozukluğu olan hastalarda bunun düzeltilmesi gereklidir Burun kemiklerinin düzeltilmesi için en ideal zaman ilk birkaç saattir Bu süre içinde henüz ödem gelişmediğinden işlem daha kolaydır Eğer ödem çok olursa burnun şekli iyi değerlendirilemeyeceğinden müdahele 3-5 gün ertelenir Ancak 2 haftadan fazla zaman geçen hastalarda kemiklerde kaynama başlayacağından müdahele 6 ay sonra rinoplasti teknikleriyle yapılır İlk müdahele genellikle lokal anestezi altında yapılır Ancak bazen özellikle çocuklarda genel anestezi verilmesi gerekebilir Burun lokal anestezi ile uyuşturulduktan sonra, bir yandan burun içine sokulan elevatör ile, diğer yandan da dışarıdan elle burun kemikleri eski şekline getirilmeye çalışılır Bu bazen zor olabilir Burun kemikleri yerine oturtulduktan sonra burun içinden tamponlarla desteklenmesi gereklidir Tampon olarak genellikle antibiyotik emdirilmiş gazlı bez konur Burun kemiklerinin dışarıdan da desteklenmesi gereklidir Bunun için dışarıdan alçı ya da flasterler kullanılabilir Müdahele sonunda hastaya antibiyotik, antihistaminik ve ağrı kesici vermek gerekir


Nelere Dikkat Etmeliyim: Burun kırığı düzeltildikten sonra dikkat edilecek en önemli konu buruna yeni bir darbe almamaktır Bunun dışında genellikle 3 gün sonra burun içi tamponları çıkarılır Burnun dışındaki alçı veya flasterlerde 1 hafta sonra çıkarılır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.