Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Nesil Bilinçlendirme Kampı > Tarih Musahabeleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gözüyle, türkiye, türkler, yabancıların

Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye

Eski 09-27-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye



Yabancıların Ders Kitaplarında Türkler ve Türkiye


ABD

Öğretmen Eğitimi Tarih – Sosyal Bilimler Kitabında;


1894-1896 yılları arasında Sultan Abdülhamit 100 binden fazla Ermeniyi katletti Ermeniler Türklerin yayılmacı Pantürkizm planının önünde engeldi Bu nedenle Türk yöneticiler onlardan kurtulmaya karar verdiler

Ermeni Soykırımı Nasıl Gerçekleştirildi?

-Türk Ordusundaki Ermeni askerlerin silahları alındı, zor işler verildi ve daha sonra öldürüldü Ermenilerin eğitim, siyaset, din ve kültür liderleri tutuklandı ve öldürüldü
-İmparatorluk dahilinde yerel yetkililere, Ermeni nüfusa karşı nefret uyandırmalarını emreden talimatlar gönderildi
-Kadın, çocuk ve yaşlılar tehcir bahanesiyle çöle ölüm yürüyüşüne gönderildi Ermeni nüfusun bütün mallarına ve zenginliklerine Türkler el koydu
-Bazı durumlarda, eğer Ermeniler Hristiyanlığı reddedip İslamı kabul eder ve Türk olduklarını söylerlerse hayatlarını kurtarabiliyorlardı Ermeni soykırımının amacı Osmanlı İmparatorluğunun içindeki Ermenileri yok etmekti
-Ermeni soykırımı Yahudi soykırımının öncüsüdür
-1909 yılında Kilikya bölgesinde 30 bin Ermeni katledildi 1915-1922 yılları arasında 15 milyon Ermeni öldürüldü; 500 bini de sürgüne gönderildi
-Tehcir sırasında savunmasız kadınlar ve çocuklar Suriye Çöllerinde haftalarca yürümeye zorlandı; tecavüz ve işkenceye maruz kaldı Binlercesi zorla Türk ve Kürt evlerinde ve haremlerinde alıkonuldu

Aşağıdaki bilgilerin ışığında diğer soykırım örneklerini tanımlayınız
-Osmanlı İmparatorluğu liderleri tarafından Ermenilere
-SSCB’de Stalin tarafından köylülere, memurlara ve askerlere
-Kamboçya’da Pol Pot yönetimi tarafından halka
-Ruanda’da Hutular tarafından Tutsi azınlığa


RUSYA FEDERASYONU

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


1875’in yazında Bosna-Hersek’te çıkan ayaklanma şiddetle bastırıldı 1876’da Bulgaristan’da Osmanlı boyunduruğuna karşı bir ayaklanma çıktı ve Sırbistan ve Karadağ Osmanlıya savaş açarak Bulgar halkına yardıma koştular Ancak az sayıdaki eğitimsiz ordu bozguna uğradı
Türk idaresinin yaptığı kanlı katliamlar Rus toplumunda infial yarattı Kamuoyunda Yugoslav halklarının korunması fikri yayılmaya başladı Yönetimin resmi yasaklarına karşı çoğunluğu subay olan binlerce gönüllü Sırp Ordusuna katıldı

Haritanın lejandında dört numaralı madde Kilikya Ermeni Devletini göstermektedir

Bölünmüş Bulgaristan, Sultan’ın düzenli ordusu için kolay lokma oldu Daha sonra Sultan I nci Murat ordularını Sırbistan’a sürdü 1389’da, LAZAR komutasındaki sayıca çok üstün Sırp Ordusu, Kosova Ovası’nda, kahramanca savaşıp düşmanı kıstırdılar

Fakat Prensin en yakın adamlarından biri Murat ile haince anlaşarak savaşın en önemli anında 12 bin askerini savaş alanından çekince, sarsılan Sırp Ordusu geri çekilmek durumunda kaldı

Prens LAZAR’ın akrabası Miloş OBİLİÇ kasten esir düşerek Sultan’a götürülmeyi talep etti Kahraman Sırp, Hükümdar ile karşılaştığı anda hançer ile Murat’ı vurdu OBİLİÇ’İ hemen orada parçaladılar Komutayı alan yeni Sultan öç almak üzere tüm esirlerin ve Prens LAZAR’ın katledilmesi emrini verdi

Fatih, 200 bin kişilik ordu, 125 parçalık donanma ve yarım tonluk gülle atan devasa toplarla taarruza geçip şehri fethetti İmparator 11 nci Konstantin elinde kılıcıyla öldü Sultan; şehrin, surların, binaların kendisine ait olduğunu söyleyerek bunların dışındaki herşeyi yağma için askerlerine bıraktı Üç gün süren yağmadan sonra ganimet ve kölelerden zengin olmamış bir tek asker kalmadı Bizans Ordusu yok olmuş, ahalinin çoğu ölmüştü Şehir İstanbul olarak adlandırılıp başkent oldu Türkler tarafından bir çok Ortadoks kilisesi yıkıldı Ayasofya ise camiye çevrildi

Kemal, iktidarda güçlenince diktatörlüğünü kurdu Demokratik ve kominist organizasyonları dağıtıp reformlara girişti Türkiye’de Cumhuriyeti ilan edildi, ruhani dünya sekülarize edildi

Güçlükler ekonomi ile sınırlı değildi Çözümsüz bir çok sorun arasında Kürt sorununa dikkat etmek gerekmektedir Lozan Antlaşması’na göre Kürtlerin yaşadıkları yerler Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırları dahilinde bölünmüştü

60’lı yıllarda kurulmuş olan Kürdistan İşçi Partisi 1984 yılında Kürtlerin yaşadıkları bu dört ülkedeki topraklarda bir Kürdistan devleti kurmak amacıyla silahlı mücadeleye girişti Ülkenin Güneydoğu Bölgesi’nde *** savaşçıları ile Türk Ordusu arasında silahlı faaliyet başladı

Askeri faaliyetler Türkiye’ye yıllık olarak 10 milyar dolara malolmuştur Kürt sorununa çözüm halen bulunamamıştır

Türkiye Miğfer Devletler’in kaçınılmaz mağlubiyetlerine kanaat getirince Almanya ve Japonya’ya savaş açtı Bu açık sembolik hareket Türkiye’ye BM’nin kurucuları arasında yer alma olanağı sağladı Fakat uluslararası prestijini büyük oranda kaybetti Özellikle SSCB ile ilişkileri kötüleşti

ALMANYA

İlköğretim Yardımcı Yayını Coğrafya Atlasında;


-Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi “Armanisches Hochland” (Ermeni Dağlık Alanı) olarak gösterilmiş,
-Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bir kısmı “kürdistan” olarak gösterilmiş,
-Haritanın Kıbrıs’ı gösteren kısmında “Türkiye tarafından işgal edilmiştir
yazmaktadır

İlköğretim Coğrafya Kitabında;

Bir halk milliyeti için savaşıyor (Kürtler) 5000 yıldır yaşadıkları bölgede
Osmanlı ve Perslerin değirmen taşları arasında kalmışlardır Onların bölgesi Birinci Dünya Savaşı’nda birçok ülkeye paylaştırıldı O ülkelerden hiçbiri Kürtlere bağımsızlık ya da dil özgürlüğü vermedi Bölgede petrol olması durumu gerginleştiriyor Kürtlerin bağımsızlığı hedefleyen tüm girişimleri Türkiye ve Irak tarafından çoğunlukla kanlı bir şekilde bastırılmıştır

İlköğretim Coğrafya-Çevre Bilgisi Kitabında;

(Kürtler)16-20 milyonluk bir topluluktur Türkler bölgeye gelmeden önce de
burada yaşıyorlardı Toplam beş bölge ülkesinde yaşayan Kürtler devlet kurma arzusundadırlar Türkiye ve Irak’ta, askerler ve Kürtler arasında silahlı çatışma olmaktadır Türk Askerleri aileleri bölmekte, işkence yapmaktadır

İlköğretim Tarih-Coğrafya Kitabında;

-Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Bölgesindeki bazı iller “kürdistan”,
-Karadeniz Bölgesi’ndeki Canik Dağları “Pontus Gebirge” (Pontus Dağları)
olarak gösterilmiştir

İlköğretim Coğrafya Kitabında;

-Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi “Armanisches Hochland” (Ermeni Dağlık Alanı),
-Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bir kısmı “kürdistan” olarak gösterilmiştir
-Kıbrıs’ı gösteren kısmında “Türkiye tarafından işgal edilmiştir” yazmaktadır

İlköğretim Coğrafya – Atlas Yardımcı Yayınında;

Haritada Türkiye-İran sınırı kürdistan olarak gösterilmiştir

İlköğretim Tarih – Coğrafya Kitabında;

Ermenilerin Rus ordusunu desteklemesinden korkan Osmanlı İmparatorluğu onları göç ettirmeye başladı Gerçekten de ulusal bağımsızlığı için mücadele eden Ermeniler vardı

Göç oldukça kanlıydı; yüz binlerce Ermeni göç yolunda açlık ve yorgunluktan,
kervanları soyan göçebelerin baskınlarından hayatlarını kaybettiler Bu halkın ölüme terk edilmesi Talat Paşa Hükümetinin saf Türk ya da saf Müslüman Anadolu oluşturma hedefinin bir işaretiydi

İlköğretim Tarih – Coğrafya Kitabında;

Ermenilerle ilgili: Türkler tarafından 1914-1918 yılları arasında soykırım yapılmıştır Sevr’de garanti edilen bağımsız Ermenistan oluşturulamamıştır Ermenilerin topraklarının büyük kısmı Türkiye’de kalmıştır

İlköğretim Tarih Kitabında;

Kürtlerle İlgili: Türkiye’de resmi olarak Kürt yoktur, bunun yerine “Dağlı
Türkler” vardır Kürdistan Kürtlerin yaşadığı bölgedir Burası Türkiye, İran, Irak tarafından paylaşılmıştır

İlköğretim Hayat Bilgisi Kitabında;

Türkiye ile İlgili: Konuşulan resmi dil Türkçe ve Kürtçe’dir Yönetim şekli
1982’den bu yana cumhuriyettir

İlköğretim Tarih – Coğrafya Kitabında;

Kürtler, Türkiye ve Irak yönetimiyle çatışma içinde ve birçok insanlarını
kaybetmiş durumdadırlar Su sorunu çözülmeden bölgedeki Kürt probleminin de çözülmeyeceği ortadadır
Irak rejiminden kaçan Kürtlerden 6700 kişi Türk sınırında, kirli su ve buna
bağlı hastalıklardan dolayı öldü

Haritada: Halen Kürtlerin yaşadıkları bölgeler,

Planlanmış kürdistan (Sevr’e göre),
Bağımsız kürdistan cumhuriyeti (1946-1947) olarak gösterilmiştir

İlköğretim Sosyal Bilgiler Kitabında;

Türkiye Cumhuriyeti milliyetçilik temelinde kurulmuştur Ülkede yaşayan herkes kendini Türk hissetmeli ve Türkçe konuşmak zorundadır
Fakat özellikle Doğu Anadolu’da çeşitli halk grupları geleneksel yapılarını
koruyarak yaşamaktadır ve Türk Devleti’ni yabancı görmektedirler
Birinci Dünya Savaşı galipleri Kürtlere kendi devletlerini kurma sözü vermişti
80’li yıllarda Kürdistan İşçi Partisi’nin bağımsızlık savaşı şiddetlendi İki
cephe arasında kalan Doğu Anadolu halkı bunun acısını çekti
*** savaşçıları kadınları, çocukları öldürdü Türk Ordusu iki binin üzerinde
köyü tahrip etti Türk Ordusu işkencecidir

İlköğretim Coğrafya Kitabında;

Türkiye, bölgede yürüttüğü proje kapsamında (GAP) 21 baraj, 17 santralle her iki nehrin suyunu kendi ülkesine kullanacak Birçok insan bu proje kapsamında yurtlarını terk edecek, iklim değişimi hastalıklara yol açacaktır
Kürtler Türk Hükümetinin baskısı altındadır, uzun zamandır bağımsızlık
istekleri vardır

İmla Klavuzunda;
Eşanlamı Karşılığı
türken = Vortäuschhen Sahtecilik yapmak, aldatmak
Sözlükte;
Eşanlamı Karşılığı
Türk = Manöver,Propaganda Manevra, abartma
Werbung
türken = Vortäuschhen Sahtecilik yapma, aldatma
Türken Bauen = Vortäuschhen Sahtecilik yapmak

İlköğretim Coğrafya Kitabında;

İtalyanlar, Türkler ve Yunanlılar olmasaydı bizim ülkemiz ne yapardı? Kim bizim çöpümüzü toplar, caddelerimizi süpürür; büroları, hastaneleri, devlet dairelerini temizlerdi

İlköğretim Sosyal Bilgiler Kitabında;

-İstiklal Marşı sırasında gülmek yasaktır
-Sınıflar kalabalık ve öğrencilere temizlik kontrolü (tırnak, mendil) yapılmaktadır
-Öğretmeler öğrencileri dövüyor
-Okullarda ezberci eğitim yapılmaktadır
-Sultan yerine gelen general tek eşli; eskiden erkekler dört kadınla evlenebiliyorlardı

İlköğretim Tarih Kitabında;

Tarih dersi müfredatının “Savaş-Teknik-Sivil Halk” bölümünde, kapsanması mecburi olan konular içerisinde “İnsanlıktan Uzaklaşma” başlığı altında verilen “Savaşlardaki Dejenarasyon, Etnik Ayrımcılık, Toplu Katliam ve Soykırım” konusuna, sözde Küçük Asya’da (Anadolu’da) Ermeni nüfusuna yapılanlar soykırıma örnek olarak gösterilmiştir Görsel öğrenme metodları olarak da mezarlıklar ve soykırım anıtlarının kullanılabileceği belirtilmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye

Eski 09-27-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye



AVUSTURYA

Avusturya tarihi, Avusturya vatandaşlarının belleklerine belli başlı olaylarla kazınmıştır Bunlar Ortaçağ koyu Katolik baskısı, büyük yangınlar, savaşlar ve 1529 ile 1683 yıllarında yaşanan Türk kuşatmalarıdır Türkler; merkezi ve Doğu Avrupa milletlerinde çoğunlukla çocuklarını kaçırıp yeniçeri ocağı için devşiren, eşlerini ve kızlarını kaçırıp hareme hapseden, akınlarla batı istikametine hem karadan, hem deniz ve Tuna Nehri’nden gelip soyup, öldürüp, çalan ve giden insanlar olarak nitelendirilirken, bu ülkelerde anneler pek yakın zamana kadar (ve belki de halen) çocuklarını ‘’Uyumazsan Türkler gelir, seni götürür’’ diye korkutup uyutmaya çalışırken, Avusturya bunlara ek olarak tarihini, Avrupa’yı ve Hristiyanlığı Türklerden kurtaran bir millet olma çerçevesine oturtmuş bir millettir

İki Türk kuşatmasının izlerini Avusturya’da her şehir ve kasabada izlemek mümkündür Bunlara ilişkin sayısız kitap yazılmış ve sanat eseri (efsane, şiir, şarkı, roman, heykel, resim, tiyatro, film) yaratılmıştır En ücra kasaba, köy kilisesinde dahi bir tabela üzerinde ‘’Türkler … yılında buraya gelmiş ve soymuş, katletmiş, yakmış ve yıkmıştır’’ yazısı görülebilir Viyana’da pek çok cadde ve meydanın ismi Türklerin adı kullanılarak türetilmiştir Pek çok bina duvarlarında yarı gömülü (çoğu suni olsa da) yuvarlak taş bilyalar Türk gülleleri olarak turist çekmektedir Şehir merkezindeki pek çoğu heykelde zafer kazanmış Avusturyalı komutan ayağı altında sarıklı bir Türk başı, yerde sürünen bir yeniçeri ve sancak gibi şeyler görülmektedir

Pek çok sanat eserinde olduğu gibi askeri tarih müzesinde de Türklerle olan geçmiş yaşatılmaktadır Burada Türklerden ele geçirilen ganimetlerin yanı sıra, temsili pek çok resme de rastlanmaktadır Bu resimlerde Türkler sürekli zulmeden kişiler ve düşman modeli olarak hep çok çirkin, uzun bıyıklı, salyalı, iri gözlü olarak resmedilmişlerdir Tarihinde pek çok milletle savaşmış olan Avusturya için diğer savaştıkları milletler bu kadar söz konusu değilken, Türklere dair geçmişi sürekli canlı tutmak, koyu Katolik olan Avusturya halkının milli benliğine ve dinine bağlılığının bir göstergesi olmuştur
Alman Orient Enstitüsü Başkanı emekli yarbay Udo STEİNBACH, Avusturya medyasını Türkler alehinde etkilemektedir Ona göre:

“Asıl sorun Atatürk tarafından yaratılan bu uyduruk Türk milletindedir Uyduruk bir dil ve kültür Önce Ermenileri sonra Rumları katlederek uyduruk bir cumhuriyet kurdular Kürtleri neden tamamen kesmediler, merak ediyorum” (1998)
Adı geçen kişi halen içinde Türk kelimesi geçen her faaliyette Avusturya ve Almanya başta olmak üzere pek çok ülkede konuk konuşmacı olarak, üstelik Türkler ya da Türk sempatizanı olarak kendini gösterenlerce (örneğin Avusturya-Türk Bilim Derneği) görevlendirilmektedir


DANİMARKA

İlköğretim Coğrafya Kitabında;


Sayıları 25 milyona ulaşan Kürtler (13-14 milyonu Türkiye’de), dünyadaki anavatansız halktır Burada bulunan ve Türk olarak adlandırılan halkın çoğu aslında Kürttür
Türk Devleti Kürt halkının varlığını reddetmektedir Kürtlerin demokratik hakları kısıtlanmaktadır Parlementoya seçilmiş bile olunsa Türkiye’de Kürtçe konuşmak hapis nedenidir

Türk polisi ve askerinin yargısız tutuklamaları, köyleri harap etmeleri Kürtleri sürekli tedirginlik içinde yaşamaya itmektedir
Bölgedeki iç savaşta 37000 kişi ölmüştür Ayrıca 2500 Kürt köyü yıkılarak boşaltılmıştır

Yapılan baskılar nedeniyle Batı Avrupa’ya gelen yabancıların büyük kısmını Kürtler oluşturmaktadır


FRANSA

İlköğretim Tarih – Coğrafya Kitabında;


Fotoğrafın altında “1918'den sonra Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni yetim ve öksüzleri" ibaresi bulunmaktadır Fotoğrafta yerlerde çok kötü durumda, yarı çıplak küçük yaşlarda kız ve erkek çocuklar görülmektedir
Eğitim sistemi itibarıyla ezberden çok, tartışma ve yorum yönteminin
uygulandığı bu ülkede, tartışma ve yorum yapmaya müsait bu resimle Osmanlı İmparatorluğu ilişkilendirilerek, sözde Ermeni soykırımı;
Ermeniler kimdir?
Bu çocuklar neden öksüz kalmışlardır?
Osmanlı İmparatorluğu içerisinde ne kadar Ermeni yaşıyordu?
Bunlara ne oldu?
gibi sorularla işlenmektedir
Savaşta Avrupa'da en az 8 milyon insan ölmüş, milyonlarcası yaralanmış veya sakat kalmıştır ve üstelik savaş 1 milyondan fazla Ermeninin göç ettirilmesi ve katledilmesiyle 20 nci yüzyılın ilk soykırımı sonucunu doğurmuştur
Fotoğrafta, bir bina önünde üç Ermeni din adamı ve önlerinde yerde yatan öldürülmüş insanlar (Kitaba göre Ermeniler) görülmektedir Fotoğrafın altında "Ermeni katliamı (1919)" yazısı ile "1915'te Türk Hükümetinin aşırı uçtaki kanadınca alınan önlemler, İmparatorluktaki Ermenilerin büyük bir bölümünün yok edilmesine yol açtı (en az 600 bin ölü)" açıklaması bulunmaktadır
"Cephede Savaş Dehşeti" isimli konu alt başlığında "Bu savaş esnasında 20 nci yüzyıl, ilk soykırım ile tanışmış oldu Büyük çoğunluğu Müslüman olan Osmanlı İmparatorluğunda Hıristiyan Ermeniler, Rus saldırılarına destek vermekle suçlandılar 1,5 milyon Ermeni kadın, çocuk, erkek 1915'te sürgüne gönderildi ve Türk hükümetinin emri ile katledildi" ifadesi yer almaktadır
Fotoğrafın altında "1915'te Ermeni Katliamı" yazısı ile "Ermenilerin tutuklanma ve sürgüne gönderme kararını kim aldı?" sorusu bulunmaktadır Söz konusu fotoğrafta ise elleri tüfekli, fesli ve bıyıklı, asker elbisesi giymiş iki kişi ile, kafatasları görülmektedir

İlköğretim Tarih Kitabında;

Altında Ermeni katliamı yazısı bulunan resimde temsili olarak Ermenilerin kadın, erkek, çocuk, bıçakla ve tüfekle katledilmesi gösterilmektedir
Sayfanın sağ üst köşesindeki haritada Türkiye'nin kuzeydoğusu “Ermenistan” olarak gösterilmiştir
Resimde Sırpları katleden Türkler gösterilmekte ve altında:
"Zorbalıklar başlıyor, Sırp köylülerin Türk çetelerince öldürülmesi" yazısı yer almaktadır
Kitabın insan hakları ihlallerinin kronolojik olarak gösterildiği sayfasında, 1915 Yılı için "Ermenilerin Türkler tarafından katledilmesi 20 nci Yüzyılın ilk soykırımıdır" ibaresi yer almaktadır
"Lise 2 nci sınıfta Ermeni sorunu nasıl kavrattırılır?" sorusu yer almakta ve altında "Neden bu seçim?" sorusuna üç maddelik yanıt verilmiş:
-09 Aralık 1948 Soykırım Suçlarının Cezalandırılması Sözleşmesi ile tanımlanan ve 16 Nisan 1984 Yılında halkların sürekli mahkemesi tarafından 20 nci Yüzyılın ilk soykırımı olarak kabul edilen soykırıma karşı borç olduğu için,
-Milliyetçilik ilkesinin değişime ve büyük güçlerin çıkarlarına karşı daha hafif kaldığını göstermek için,
-Soykırım ve savaş suçlarının kabul edilmesindeki güçlüğü göstermek için

İlköğretim Sosyal Bilgiler Kitabında;

Kitap, ***/KONGRA-GEL terör örgütünü, Abdullah ÖCALAN’ı, meşru ve masum bir bağımsızlık mücadelesi yapıyor olarak göstermektedir Bir ortaokul öğrencisinin anlayacağı şekilde basit bir dille yazılmış olan kitabın 36 ncı sayfasında "Türk Hükümeti modern ve liberal olarak görünmek istemektedir Türkiye, AB’ne aday olmak üzere başvurmuştur Kanunlarla yönetilen barış içinde bir devlet imajı vermeye çalışmaktadır Ancak ***/KONGRA-GEL üyelerini ve Kürt milliyetçilerini öldürmek veya yakalamak için kuvvete başvurmaktadır" denilmektedir

lköğretim Coğrafya Kitabında;

"Dünyanın Bugünkü Jeopolitiği" adlı konu verilirken bir dünya haritası çizilmiş ve üzerinde çatışma bölgeleri gösterilmiştir Haritada Türkiye'nin güneydoğusu da çatışma bölgesi olarak gösterilmektedir
Ortadoğu haritası üzerinde, Türkiye'nin güneydoğusu, Kuzey Irak ve İran'ın batısı ile Suriye'nin bazı bölümleri Kürt bölgesi olarak gösterilmiştir
Ayrıca Şırnak kenti de yüksek çatışma bölgesi olarak belirtilmiştir

GÜNEY KIBRIS RUM YÖNETİMİ

İlköğretim Okuma Kitabında;

“Harap Bir Köy” adlı okuma parçasında, köyün 1974 yılında Türkler tarafından harabeye çevrildiği anlatılmaktadır Parçada köy halkının her şeyi bırakarak köyü terk ettiği dramatize edilerek resimli bir şekilde anlatılıyor

Kuzey Kıbrıs Yunanlıları Türk Ordusu tarafında evlerini terk etmek ve adanın özgür bölgelerine göç etmek zorunda bırakıldılar
Parçada; kuzeyde bıraktığı evi ziyarete giden ailenin büyük kızı dönüşte iki salyangoz getirir Evin küçük kızı salyangozları görünce gözleri dolar: “Evlerini sırtlarında taşıyorlar, keşke ben de aynısını yapabilseydim
“Göç” başlıklı yazıda, Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında yaşanan nüfus mübadelesinde Yunanlıların evlerini, topraklarını satıp göç ettikleri konusu trajik bir şekilde anlatılmaktadır

Yazıda, Mihalis KASİALOS adlı bir halk sanatçısının (ressam) 1973’te Paşaköy’de inşa ettirdiği ve duvarlarını dillere destan bir şekilde kendi elleri ile resmettiği kilise anlatılmaktadır Yazının devamında 1974 ağustosunda Türk Askerlerinin köye girip birçok masum kişi ile birlikte yaşlı KASİALOS’u da öldürerek etrafa zarar verdiklerinden bahsedilmektedir Sonunda ise yaşlı KASİALOS ölmüş olsa bile resimlerinin ölümsüz bir şekilde orada kalacağından söz edilmektedir
1821 ayaklanmasını anlatan yazıda; Sakız Adası’nın Türkler tarafından yerle bir edildiği, köy ve şehirlerin yakıldığı; kadın, çocuk ve ihtiyarların boğazlandığı, genç kızların ise yine Türkler tarafından köle pazarında satıldığı anlatılmaktadır
İzmir’in Türklerin eline geçmesi ve devamında yaşanan nüfus mübadelesinin trajik bir şekilde anlatıldığı yazı; İzmir’in alevler içinde kaldığı, Yunanlı nüfusun canlarını kurtarmak için küçük sandallara dolup denize açıldığı görüntüsü yaratılan bir resimle desteklenmiştir

Hikayede EOKA’cı Grivas’ın da lakap olarak aldığı efsanevi Diğenis AKRİTAS’ın Beşparmaklar ile öyküsü anlatılmaktadır Beşparmaklar’ın ilk çağlardan beri Helenlere ait olduğunu vurgulanmaktadır
Öykü ilk çağ dönemine ait olmasına rağmen konu Türklere getirilmekte ve Eflaklı bir Yunan çocuğun nöbet yerine giderken Türk-Arap korsanların Kıbrısa saldırdıkları ve adanın yeşil kıyılarının kızıl kana bulandığı anlatılmaktadır
Nöbetçi çocuğun, arkadaşlarına, kardeşlerine kılıçlarını kuşanıp Türkler ve Araplara karşı savaşmaya çağırdığı bir kahramanlık öyküsü olarak anlatılmaktadır
“Türk İşgali” adlı şiirde Barış Harekatı dramatize edilerek anlatılmaktadır
İlköğretim Din Bilgisi Kitabında;
“Ben Hristiyan doğdum, Hristiyanım, Hristiyan öleceğim
Bu sözlerden sonra Türkler onu zindana attılar ve birkaç gün sonra yaşamı tüyler ürpertici bir şekilde sona erdi

İlköğretim Tarih Kitabında;

Seni ilk oğluna ağlamak zorunda bıraktığım için ağlama, umutsuzlanma anneciğim
Eğer bunca anneler ağlıyorsa bunun suçlusu Türklerdir
Bana süt içirip büyüttüğün kulübemize bir Türkün efendi olmasına kalbim
dayanamıyor, tahammül edemiyorum
Bunu sen de biliyorsun anne
Bu kitabın tamamı Türk düşmanlığı içermektedir
İlköğretim Okuma Kitabında;
“Kıbrıs’da”, “Kıbrıslı Çocuk”, “Vatan” ve “Bölünmüş Vatanımız Hakkında Küçük Çocuğun Merakı” adlı şiirlerde ilkokul ************************************************** ******************** Kıbrıs’ın bölünmüş olduğu ve yeniden birleşmesi için dileklerde bulundukları, geride (kuzeyde) bıraktıkları yerlere ve evlerine dönmek istedikleri, Türklerin Güzelyurt ve Maraş’ı harabeye çevirdiği gibi konular işlenmektedir
Eftihia Teyze, Erenköy’ün Yalusa Köyü’nde ailesiyle birlikte mutlu bir hayat sürüyordu İnsanlar ister Yunan olsun isterse Türk olsun herkese yardım ediyordu Fakat 1974 yazında kötü olay ansızın gelişti Oğlu Aleksandros, onun karısı Avgi ve çocukları ile birlikte esir oldu Aleksandros Kıbrıslı Türkler tarafından bir soruşturma için tutuklandı O günden beri hiç kimse kendisini görmedi, kayıp

İlköğretim Coğrafya Kitabında;

“Türkler 1974 Temmuzunda Kıbrıs’a askeri çıkarma yaptılar 200 bin Rum zorla evlerinden atıldı ve kendi vatanlarında göçmen oldu Birçoğu Türkiye’deki hapishanelere götürüldü Bu kişilerden 1619’u halen kayıptır Bu kişilerin aileleri, yakınlarının akibetlerinin belirlenmesi için o zamandan itibaren süregelen bir mücadele başlatmışlardır Türk işgali altında bulunan topraklarda, 1974’te 20 bin mahsur insan kalmıştır Türkler bu kişileri, yavaş yavaş oradan gitmeye mecbur etmişlerdir Bu kişilerin sayıları devamlı azalmaktadır 1994’te bu kişilerin sayısı 900’ü geçmiyordu
Parçanın sonunda, parça içerisinde geçen rakamlarla ilgili sorular sorulmaktadır Örneğin:
“Kıbrıs’a Türk işgali Temmuz’unda yapılmıştır

İlköğretim Din Bilgisi Kitabında;

Türk döneminde Kıbrıs Kilisesinin varoluş mücadelesi verdiğinden bahsederek Türklere “barbarlar” diye hitap etmektedir Kıbrıs Kilisesini Nuh’un Gemisi’ne benzetmektedir
1821’de Türklerin Rum papazları katlettiği, 1974 Yılında Kıbrıs’ı işgal ettikleri belirtilmektedir

İlköğretim Sosyal Ahlak Dersi Kitabında;

Karikatürize edilmiş haritada, Kıbrıs; üzerinden kan damlayan dikenli tellerle ikiye bölünmüş ve kuzey tarafının üzerinde Türk bayrağı bulunan bir asker botu ile ezilmekte Altındaki açıklamada:
“Kıbrıs devletinin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı 1974’teki Türk işgali ile açık bir şekilde ihlal edilmiştir
Haritada Kuzey ve Güney sınırları gösteriliyor Haritanın üstüne “ Unutmuyoruz” diye büyük bir başlık atılmış, altındaki açıklamada ise:
“İşgal Bölgesi %364, 3 bin ölü, 1619 kayıp ve 824 esir

İlköğretim Din Bilgisi Kitabında;

Türk döneminde sürekli despotluk olduğu, Türklerin Ortodoks kiliselerini camilere çevirdiği, kiliseye acımasız vergiler uyguladıkları, papazların sürgüne gönderildiği ve Türklerin kiliseleri yağma ederek kiliselere saygısızlıkta bulunduklarından bahsedilmektedir Türklerin Hristiyanlığa düşman olduğu izlenimi yaratılmaktadır

İNGİLTERE

Müzenin “Crime Against Humanity” bölümünde “Armenia 1915” başlığı altında Türklerin 1915 yılında Ermenileri nasıl katlettiklerini anlatan bir bölüm vardır Bu bölümde sözde Ermeni soykırımının nasıl başladığı anlatılmaktadır
Müzenin “Crime Against Humanity” bölümünde “The continuing Plight of the Kurts” başlığı altında Kürtlerin kim olduğu ve Kürtlere karşı yapılanlar yıllara göre ayrı ayrı anlatılmaktadır

İSVEÇ

İlköğretim Coğrafya Kitabında;


Haritada Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bir kısmı “kürdistan” olarak gösterilmiştir
Atlasın Kültür ansiklopedisi bölümünde, çeşitli milletlerin tanıtıldığı kısımda, Kürtlerin hayvancılıkla uğraşan, Türkiye, İran ve Irak’ta yaşayan, baskı altında yaşadıkları iddia edilen Müslüman halk oldukları ifade edilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye

Eski 09-27-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye



İTALYA

İlköğretim Coğrafya Kitabında;

Türkiye nüfusunun çoğunluğu Türk halkından ve azınlık Kürt halkından oluşmaktadır Kürt halkı, sistematik olarak politik bir baskı rejimi uygulanması nedeniyle göçe itilmektedir
Kürt halkı, politik açıdan birden çok ülkeye ait olan Kürdistan bölgesinde yaşamaktadır ve sürekli olarak politik baskı altında tutulduklarından dolayı dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış durumdadırlar
Birinci Dünya Savaşı sonunda büyük devletler tarafından Kürt halkına toprak verilmesi sözü tutulmamış ve bunun sonucu olarak Kürt halkı, Türkiye, Suriye, Irak ve İran topraklarına yayılmışlardır
Şu anda, Türkiye’de yaşayan Kürt halkının nüfusu 15 milyon civarındadır Türk Devleti, Kürt halkına karşı işgal, yerleşim bölgelerini yok etme, halkı göçe zorlama şeklinde askeri baskı altında tutmaktadır Kürt kimliğini yok etmeye çalışarak, Kürtleri, “Dağ Türkleri” olarak çağrılmaya zorlamaktadır
Kürtçe konuşulması yasak olup, Kürt çocuklarının eğitimleri yalnızca Türk öğretmenler tarafından yapılmaktadır
Kürt sorunu, Abdullah ÖCALAN’ın (Kürt halkının özgürlüğü ve hakları için askeri ve politik metotlar kullanarak savaşan ***/KONGRA-GEL partisi başkanı) yakalanmasından sonra uluslararası bazda gündeme gelmiştir
Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası teşkilatlar birçok kez Türkiye’yi ve Kürt halkının yaşadığı diğer ülkeleri, Kürt halkına karşı uygulanan baskı rejimlerinden dolayı suçlamıştır
Türkiye’nin radikal İslam’a karşı aldığı pozisyondan dolayı ve bulunduğu bölgede denge unsuru olması gibi stratejik konumu vardır Bu nedenler, Kürt halkına uyguladığı baskıların, uluslararası platformda yeterince sert bir tepki almasını engellemiştir




MACARİSTAN

Macaristan Kültür Bakanlığı İnternet Sitesinde;


1456 Yılında Osmanlı Ordularının Macaristan istikametine yönelmesi üzerine Papa III ncü CALİXTUS Hıristiyan dünyasını Haçlı seferine davet etti ve Hıristiyanlardan savaşın kazanılması için kiliseye giderek dua etmeleri ve kiliselerde günde üç kez çan çalınmasını emretti Bu duyuru beklenilenden daha etkili oldu
22 Temmuz 1456’da Macar Komutanı Janos HUNYADİ komutasındaki
birlikler Belgrad’da Osmanlı Ordusuna ağır kayıplar verdirdiler Bir çok kişi yapılan duaların bu başarının kazanılmasında etkili olduğunu düşündü
Papa bu zaferi 06 Ağustos’ta öğrendi ve Hıristiyan Dünyasında zafer günü
olarak kutlanmasını buyurdu Papa VI’ncı ALEXANDER, 09 Ağustos 1500’de bütün Hıristiyan dünyasında kiliselerde öğle vakti çanların çalmasını buyurdu
Bu nedenle her gün saat 1200’de kiliselerde çalan çanların anlamı Türklerin
1456’da Belgrad’da yenilgiye uğratılmasını kutlamaktır

İlköğretim Tarih Kitabında;

Kitabın, Ermeni ve Kürt sorunu bölümlerinde, ATATÜRK’ün görüşlerine de yer vererek tamamen İngiliz görüşü yansıtılmaktadır Kitapta Türkler aleyhinde ağır eleştiriler bulunmaktadır
Sözde Ermeni Soykırımını Ermeni trajedisi olarak ifade eden yazar, kitabında
ATATÜRK’ün Ermenilerin güneye göç ettirilmesi esnasında katliama uğradığı ve sorumluların cezalandırılmasını talep eden görüşlerine yer vermektedir
Tehcir kanunu nedeniyle Ermenilerin yalnız doğu Anadolu’da değil, Trakya’da
dahil olmak üzere bütün bölgelerden göç ettirildiği ve göç esnasında Kürt aşiretler tarafından katliama tabii tutulduğu ifade edilmektedir Binlerce Ermeni’nin de Alman subaylar ve Alman Protestan din adamları tarafından kurtarıldığı ifade edilmektedir
Yazar ayrıca, AB Parlamentosunun 1987 tarihli kararına gönderme yaparak,
1948 tarihli BM Anlaşması gereğince 1915-1917 tarihlerinde meydana gelen olayları soykırım olarak kabul etmesi gerektiğini belirtmektedir
Kürt İsyanı bölümünde ise, 1925 ve 1937 isyanlarının bastırılmasında uygulanan yöntem ve taktikler nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti ve TSK eleştirilmektedir Olayları İngiltere’nin Trabzon Konsolos yardımcısının görüşlerinden alıntılar yaparak tek taraflı olarak anlatmakta ve sözde Ermeni soykırımı ile benzerlikler kurmaktadır



ARNAVUTLUK

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Yabancı işgalcinin (Osmanlı İmparatorluğu) nefret uyandıran bayrağı ne kadar daha Kruya'nın surlarında dalgalanacak?
Türkler, Arnavutluk'u ele geçirip ateşe verdi 500 sene boyunca el ve ayaklarımıza kelepçe vuruldu
Köleliğin elbisesini çıkart ve cesaretin silahlarını giy
"Arkadaşlar, Türk itine vurun!" dedi ve düşman saflarına daldı
Osmanlıları ölüm bitirsin! Yeteri kadar ezdiler bizi
Türkler senin nerede olduğunu öğrendiği zaman seni köle yapar, annenin ırzına geçer
Arberia bölgesini işgal ettikten sonra Osmanlılar çaldılar, yaktılar ve ne buldularsa her şeyi mahvettiler
İtalya'da ve diğer ülkelerde hümanizm kültürü yerleştirildiği zaman Arnavut vatanına Osmanlı işgali yerleşti Osmanlı ordusu şehirlerle beraber kültürü de bozdu
Osmanlı işgali boyunca Arnavut kültürü mahvoldu
17 nci yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğu bütün Arnavut topraklarını işgal etti Osmanlılar politik ve ekonomik baskıyı arttırmak için bir çok bölgeyi parçalayarak yeni bir düzen kurdu
Osmanlı işgalinden Arnavut şehirleri savaş boyunca çok ağır etkilendi İnsanların öldürülmesi ve ekonominin mahvedilmesi dışında toplumun bir parçası yurt dışına göç etmiştir
Osmanlı işgali uzun sürdüğü için eğitimi de çok etkiledi Halkın çoğu okuma-yazma bilmiyordu 19 ncu yüzyılda Saray, Arnavut dilinin öğretimine ve okullarının açılmasına izin vermiyordu
Arnavut eğitimi ve kültürünün gelişimini engellemek için Türkler bir çok şey kullandılar Bunlardan birisi: Arnavutça dilinin Türk ve Arap alfabeleriyle yazılması propagandasıydı Bu tür şeyleri Osmanlılar, Arnavutça dilinin gelişimini engellemek için ve Müslümanlar ile Hıristiyanlar arası çatışmaların oluşması için yapıyorlardı




BOSNA – HERSEK

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Düzenli Türk Birlikleri geldiğinde, isyancıların cesur savunma mücadelelerine rağmen ayaklanma kanlı şekilde bastırılmıştır Türk Ordusu birçok Sırp Köyünü soymuş ve yakmıştır
Türkler itaatkar Hristiyan nüfustan çıkan ve Yeniçeri olarak adlandırılan, paralı piyadelerden oluşan yeni bir asker sınıfını ordu sistemine sokmuştur İşgalciler haracı/vergiyi Hristiyanların kanına empoze etmişlerdir Zaman zaman çocuklarını almışlar, onları götürüp asker adayı olarak okutmuşlar ve Türk Ordusunun elit birliği olan Yeniçeri sınıfı için hazırlamışlardır Hristiyan ailelerin çocukları asker adayı olarak okutulmalarının yanı sıra Osmanlı ruhuyla eğitilmişlerdir Onların profesyonel asker olarak evlenme hakları yoktu
Osmanlılar itaatkar halkları barbarca ezmiş; çok sayıda harç ve vergi ödemek zorunda tutmuştur
Osmanlılarda yolsuzluk, şiddet, soygunlar ve asalaklık idarenin temel unsurlarıydı Bu durum, çoğunlukla hayatta kalma mücadelesi veren iteatkar nüfusun ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimini imkansız hale getirmiştir
Ortadokslar dini vecibelerini yerine getirmekte büyük zorluklarla karşılaşmıştır
Türkler tembel oldukları için esir ticareti yapıyorlardı Esir Hristiyanlara katı tutum sergilendiği için ve bazıları esaretten çabuk kurtulacaklarını düşündükleri için Türkleşmişlerdir
Türk Akıncıları hiçbir direnişle karşılaşmadan, Slovenya ve Hırvatistan topraklarını yağmaladılar
Split rahibi Roma’da: “Türkler, annelerin elinden bebeklerini alıyorlar, kadınlara kocalarının önünde tecavüz ediyorlar, genç kızları ailelerinden koparıyorlar; yaşlıları çocuklarının önünde öldürüyorlar Bunları kendi gözlerimle gördüm
Farklı kaynaklara göre Türkler 200 şehri işgal ettiler; 100 bin insanı köle, 30 bin genci de yeniçeri yaptılar
1524’te Türkler Konjic’teki tüm Fransiskan keşişlerini öldürdüler, cesetlerini Neretva Nehri’ne attılar ve manastırları, binaları, çevrelerindeki kiliseleri tahrip ettiler



BULGARİSTAN

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Yeniçerilerin Bulgaristan topraklarında büyük kötülük yaptıkları, gaddar askerler olarak hatırlandıkları,
Sultanın kan vergisi adı altında yeniçeri toplama usulünün gaddarca olduğu,
Birkaç yıllık sürelerle kuşatılan topraklarda sultanın adamlarının çok çocuklu Hristiyan ailelerden birer çocuk aldıklarını,
Korkutulan bu ************************************************** ******************** muhafızlar vasıtasıyla uzun süren yaya yolculuklar ile İstanbul’a götürerek Türkleştirdiklerini,
Bu çocuklara sultanın kölesi gibi davrandıklarını, toplu olarak yaşadıkları yerden çıkmalarına izin vermediklerini,
Ordunun yeni sefer ilan ettiğinde ve sefer yerine giderken geçtikleri bölgelerde hırsızlık ve akla sığmayacak her türlü deliliği yaptıklarını anlatmaktadır
Osmanlıdaki kölelikten bahsederken; Türklerin aydınlatılabileceğini ancak bunun boş bir çaba olacağını, Türklerin cehaletle beslendiklerini, fanatikliğin ufuklarını daralttığı ifade edilmektedir
1350 yılında Osmanlıların Bulgar topraklarına girdiğinde toplu katliamlar yaptıkları, dini binaları yaktıkları, kadın ve çocukları esir alıp sattıkları anlatılmaktadır
Sultan Beyazıt döneminde, Türk Bölge İdarecisinin, ileri gelen Hristiyan din adamlarını müşterek konuları görüşmek üzere çağırarak, genç-yaşlı demeden kilisenin ortasında boğazlarını kestiği, 110 ileri gelen Hıristiyanın öldürüldüğü anlatılmaktadır
Hristiyanların çoğunun korkudan, bazılarının güzel vaadlere kanarak, bir kısmının da maddi çıkar sağlamak için İslamiyeti kabul ettikleri;
Seçkin sınıflardan bazılarının orduda çalışmaya başlayarak (Hristiyan sipahiler) hemen olmasa da zamanla İslamlaşıp Türkleştiklerini, böylelikle: Balkanlarda birçok aristokrat ailenin yok olduğu, bunun en çok Vidin, Niğbolu, Sofya ve Köstendil Sancaklarında gerçekleştiği belirtilmektedir
Diktatör tarzda reformcu tarifinin en çok Mustafa Kemal ATATÜRK’e yakıştığı, ATATÜRK’ün Osmanlı İmparatorluğunun kalıntılarından yeni Türkiye’yi kurduğu, yaratıcı milliyetçilik fikrine dayanarak cumhuriyeti ilan ettiği,
ATATÜRK’ün ölümüyle birlikte cumhurbaşkanlığına ve Cumhuriyet Halk Partisi Başkanlığına İsmet İNÖNÜ’nün seçildiği, bundan sonra reformların ve demokratikleşmenin durduğu ifade edilmektedir
Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye’nin 1913 ve 1918 yıllarında kaybettiği savaşlarda, Avrupa’da 23 bin km2’lik toprak kaybı ile Doğu Trakya ve İzmir’i geri verdiğinden (ancak Haziran 1913’te Türk Ordusunun Doğu Trakya’yı istila ettiği ve burada yaklaşık 100 bin Bulgarı kestikleri ve 400 bin Bulgarı topraklarından sürgün ettiğinden) bahsedilmektedir
Devlete adil vergi hakkına sadece Müslüman olanların sahip olduğuna, diğerlerinin haklarının sadece belirlenen ek vergileri ödedikleri taktirde korunduğu,
Müslümanların; kendilerinin Hıristiyanlara göre daha üst bir sınıf olduklarına, Hristiyanların kendilerine daha iyi hayat şartları sunmak için varolduğuna inandıkları belirtilmektedir
Bağımsızlık savaşındaki yenilgiden sonra, Türk çiftçilerinin Bulgar köylüleri üzerindeki baskılarının arttığına, vergilerin rüşvet sistemi şeklinde toplanmasına devam edildiğine,
Bulgar halkının hiçbir politik ve sosyal haklarının olmadığına, yerel Bulgar aydınlarının takip edildiğine, baskı ve belalarla baş başa olduklarına değinilmektedir



KOSOVA

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Kosova Savaşı’ndan sonra, Osmanlılar Arnavut topraklarını işgal ettiler Evleri yakıp hayvanları ve diğer değer eşyaları yağmaladılar Onlar Arnavut prensliklerini ellerinde tutmak için çocuklarını rehin aldılar Bunların arasında Cerc Kastriot’da (İskender Bey) bulunuyordu Osmanlı Türkleri 9 yaşındaki Cerc Kastriot'i rehin aldılar
60 yıl içinde Osmanlılar tüm Arnavut topraklarını işgal ettiler Savaşın sonunda halk öldürüldü ve katledildi; Durs, İşkodra, Berat, Kruva ve Lej gibi büyük kentler köylere döndü Osmanlı askeri kale, kilise, köprü ve diğer kültürel eserleri yıktılar Bunlarla beraber çok sayıda değerli evrak da yok edildi
Osmanlı işgalinden önce Arnavutlar Hıristiyandı Arnavutluk’un kuzeyinde Katolik mezhebi güneyinde ise Ortodoks mezhebi yaygın idi
Osmanlı işgalinden sonra İslam dini yayıldı Bu dini Osmanlı işgalcileri zorla yaydılar, İslam dinini kabul etmeyen Arnavutlar büyük vergiler ödemeye zorlandı 200 yıl içinde İslam dinini nüfusun yarısı kabul etti Arnavutlar üç farklı dine sahip olmalarına rağmen her zaman birlik içindeydiler Onların en büyük düşmanı Osmanlı işgalcilerdi
Arnavutlar her zaman bilim ve eğitimden yana olmalarına rağmen Osmanlı yönetimi Arnavut dilinde eğitimin gelişmesini engelliyordu Tüm baskılara rağmen Arnavutça eğitim veren okullar açıldı ve Arnavutça eserler yazıldı
“Yeniden Doğanlar” Arnavut dilinde eğitim yapan okullar açılmasına büyük önem verdi Osmanlı işgalcileri eğitimin Arnavutça ile yapılmasına izin vermedi Arnavut vatanseverleri büyük çabalardan sonra Osmanlı Hükümetinden Arnavutça eğitim veren okulların açılması iznini almayı başardılar
Arnavutça eğitim veren okulların açılması halkı memnun etti Arnavutça eğitim, Arnavutluğun düşmanlarını korkuttu Sultan, Arnavut okullarının kapatılmasını emretti Askerler ve hainler eylemlere başladı Okul müdürü ve öğretmenleri zehirlediler Bazı öğretmenleri tutukladılar Arnavut alfabesine sahip olanları ise ağır cezalara çarptırdılar
Arbria'nın işgali esnasında; Osmanlı askerleri önlerine gelen her şeyi yağmalayıp, yakıp yok ettiler, işgal edilen yerlerde Arnavut toprakları, sultan tarafından Osmanlı derebeylerine ve onlara hizmet için hazır olan yerlilere verildi Bunlar, Osmanlı Devletinin yürüttüğü tüm savaşlara asker göndermekle görevlendirildiler
Osmanlılar tarafından işgal edilen topraklarda halkın durumu ağırlaştı Arnavutlar iki vergi vermeye mecbur oldular; birini yerel derebeylere diğerini ise Osmanlı Devletine Bu ağır şartlardan kurtulmak için binlerce Arnavut kırsal alandaki köylerini terk etti Onlar, işgalci rejimin bulunmadığı serbest bölgelere, dağlara yerleşti Osmanlı işgaline karşı ilk olarak Mati ve Debre hükümdarı olan Gjon Kastrioti ayaklandı
İtalya ve diğer Avrupa devletlerinde Hümanizm ve Rönesans devam ederken Arnavut toprakları Osmanlı işgalinde bulunuyordu Durs, Şkodka, Tıvar, Prizren, Berat ve Leja gibi çok sayıda büyük Arnavut kentleri köye döndü Drişti, Deya, Şurlahu ve Spinarica gibi kentler hiçbir zaman ayağa kalkamadı Kentlerde az sayıda Arnavut kaldı Bu kentlerde Osmanlı askeri kışlaları kuruldu Osmanlı askerleri kentlerle beraber kaleleri, kiliseleri, manastırları ve yüzyıllar boyunca kültür mirası sayılan çok sayıda güzel binaları yıktılar Çok sayıda tablo ve heykeller yok edildi veya kayboldu Bunlardan çok az bir kısmı kurtuldu
1481-1506 yılları arasında Osmanlı işgali sırasında; binlerce Arnavut ailesi vatanlarını terk ettiler Bunların büyük bir kısmı Güney İtalya'ya yerleşti Onların büyük bir kısmı evlerine dönecekler diye dillerini ve adetlerini unutmadılar
26 Ağustos 1830'da Manastır'da, önceki suçlarının affedileceği ve hediye dağıtılacağı vaadiyle bir araya getirilen 500 Arnavut derebeyi öldürüldü
Olaylar Yunan askerlerinin düşündükleri gibi gelişmedi Gerçekleştirdikleri devlet darbesi Türkiye'nin askeri müdahalesine yol açtı Türkler, Kıbrıs'ın kuzey kısmını işgal edip bir Müslüman hükümet kurdu ve o dönemden sonra ada ikiye bölündü
1478’de 150 bin kişilik Osmanlı Ordusu yeniden Kruva ve İşkodra'yı işgal etme girişiminde bulundular II nci Mehmet komutasındaki Osmanlı askerleri iki yıl süren kuşatmanın ardından cephanesiz yiyeceksiz ve içeceksiz kalan Kruva'daki askerleri kaleyi teslim etmeye mecbur ettiler Sultan teslim olmalarına karşılık kaleyi savunanlara özgürlük ve komşu ülkelere gidebilecekleri vaadinde bulundu ama sözünde durmadı 16 Haziran’da kaleye giren Osmanlılar tüm erkekleri öldürerek kadın ve kızları köle olarak aldılar

Osmanlı işgalcileri, Arnavutların milli haklarını ihlal eden bir polis devleti rejimi uyguladılar Vatansever öğretmenleri tutukladılar, okulları kapattılar, kitap ve gazetelerin basılmasını yasakladılar



MAKEDONYA

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Yeniçeri ordusu 15 nci yüzyılda kurulmuştur Başlangıçta bu ordu esir alınmış genç ve sağlam kişilerden oluşuyordu Daha geç dönemlerde bu ordunun safları “kan vergisi (haracı)” olarak alınan Hristiyan çocuklarıyla dolduruldu
Reaya adıyla anılan esaret altına alınmış Hristiyan kitleler esas iş gücünü teşkil etmektedir Bütün köylüler bağımlıdır ve reaya hiçbir imtiyaz hakkına sahip değildir Sadece ağır yükümlülükleri vardır
Devlete karşı ana vergiler; haraç, hayvan vergisi, askerlik vergisi vs şeklindeydi En ağır vergi: “kan vergisi” yani devşirmedir Hristiyanlar, yeniçeri askeri birliklerinin doldurulması için küçük ve sağlam çocuklarını vermeye mecbur tutuyorlardı Kan vergisine karşı direniş çok büyüktür Hristiyan halk bu şekilde çocuklarını Türkleştirmekten / Müslümanlaştırmaktan kurtarmak için değişik yöntemler kullanmışlardır
Osmanlı İmparatorluğundaki Hristiyan ahalinin durumu dayanılmazdı
Zulüm ve terör sıkça görünen vakalardır İnsanların namusu ve onuruna el uzatılıyordu, kadınlar ve kızlar kaçırılıyordu
Doğu krizi döneminde Bosna-Hersek ve Makedonya’da ayaklanmalar meydana geldiğinde ve Sırbistan-Türkiye savaşı başladığında, 1876 yılında; Bulgaristan’da Türklere karşı güçlü bir ayaklanma başladı Bu ayaklanma “Nisan Ayaklanması” olarak bilinmektedir Türkler ayaklanmayı bastırmış ve 15 bin masum insanı öldürmüştür
Ejderhanın (Türklerin) öldürülmesi altyazısı olan Yunan kaynaklı bir karikatürde; Balkan İttifakı olarak: Sırp, Yunan, Karadağlı ve Bulgar, başında kavuğu olan bir ejderhayı öldürürken görülmektedir
Neguş ayaklanması sonunda; Neguş Kasabası Osmanlı askeri ve başıbozuklar tarafından ele geçirildi ve beş gün acımasız teröre, işkencelere ve yağmalamalara maruz kaldı Bu esnada 1300 erkek öldürüldü ve çok sayıda köy yakıldı ve viran bırakıldı
Meriç Savaşı’ndan sonra Osmanlılar Makedonya topraklarına kuzeydoğudan ve güneyden saldırmaya başladılar
Makedonya toprakları birçok derebey, küçük devletlere ve knezliklere bölündü Hükümdarlar arasındaki geçimsizliklerden yararlanan Sultan 1nci Murat büyük bir direnme görmeden birçok Makedon kentini işgal etti Çok sayıda Makedon askeri esir edilmiş, köle pazarlarında satıldı
Osmanlılar işgal ettikleri topraklarda genç ve sağlıklı çocukları topluyor, bunlara İslam dinini kabul ettirdikten sonra özel askeri eğitimden geçiriyorlarmış Yeniçeri adlı piyade olarak savaşa katıyorlarmış
Yeniçeri askeri; kan vergisi yoluyla ele geçirilen ve sonradan İslamlaştırılan Hristiyan çocuklarından oluşan askerdir
Osmanlı işkencecilerine karşı en etkili silahlı halk direnmesi olarak, haydutluk hareketi; 19 ncu yüzyılda da gelişme kaydetmiştir
Nyeguş ayaklanması merhametsizce bastırıldı Bunun sonucu olarak, asker ve başıbozuklar beş gün boyunca şehri harabeye çevirdiler Soygunculukla ellerine geçenleri alıp, cinayetler işlediler 15 yaşından 65 yaşına kadar 1300 erkek katledildi Otuz genç Nyeguşlu gelin çocuklarıyla birlikte Osmanlının eline düşmemek için; Nyeguş kentinden geçen Ara***a Irmağının şelalesine atlayarak intihar etti Birçok köy yakılıp coğrafya haritasından silindi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye

Eski 09-27-2009   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye



ROMANYA

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Çok ciddi bir şekilde geri kalan Güneydoğu Avrupa acımasız bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilmekteydi Osmanlı İmparatorluğu değişik hakimiyet şekilleriyle birçok halkın hakimi idi: Romenler, Sırplar, Yunanlılar, Bulgarlar
Bağımsızlık için Osmanlıya ayaklanan Yunanistan, elde ettikleri başarıları acılarla ödedi Türkler tarafından köle olarak satıldılar, patrik ve papazlar öldürüldü Bu zulümler Avrupa kamuoyu tarafından eleştirildi ve Osmanlıya karşı savaşın başlamasına neden oldu
(Türkler) Hunlardan Tatarlara kadar, yaptıkları yıkıcı baskınlarla, Roma ve Hristiyan Avrupa için, Hristiyanların günahlarına karşı tanrının gönderdiği cezanın sembolü oldular
Madde 2: “Yüksek Kapı” Valahia’ya iyi niyetle gitmeyen hiçbir Türk’ü affetmeyecektir
Madde 10: Hiçbir Osmanlı, cinsiyeti ne olursa olsun, Valahia’da doğmuş olan hiçbir kimseyi köle olarak almayacak, Romen topraklarına Müslüman camisi yapılmayacaktır



SIRBİSTAN

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Osmanlılar'ın işgalinden bahsedilmekte, Türklerin Hristiyanlar'dan kafir olarak bahsettikleri ve eşit muamele yapmadıkları, Sırpları sömürdükleri, baskı altında tuttukları, mallarına el koydukları, birçok vergiler uyguladıkları; başlangıçta Osmanlıların çok güçlü olmasından dolayı Sırp halkının karşı koyamadığı, Osmanlının işgal ettiği, yağmaladığı; 16 ncı yüzyılın sonunda Osmanlının ekonomik yapısının bozulmasından sonra, şiddet ve yağmacılığın daha da arttığı, idari yapıda bozukluklar meydana geldiği; işgal altındaki Sırp halkının ancak hayatını devam ettirebildiği; sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmenin durduğu; bazı Hristiyanların Müslümanlığı kabul ettiği, bunların çoğunlukla göçebe olan Güney Slavlar olduğu ve Bosna-Hersek’te bulundukları, Müslüman olduktan sonra bazı adetlerini ve dillerini korudukları fakat dini bağlarla sıkı sıkıya bağlandıkları Osmanlıları destekleyerek kendi ırklarına karşı düşman oldukları ifade edilmektedir

Türkler, paralı piyade (yeniçerileri) oluşturmuşlardır Yeniçeriler, Osmanlılara yenilen milletlerden alınan çocukların, askerlik sanatını öğretmeleri ve Müslüman yapılmalarıyla oluşan bir yapılanmaya sahipti Yeniçerilik, Sultanlar tarafından Hristiyanlara yüklenmiş olan Kan Vergisiydi

Türkler, bu iki Sırp'ı keserken orada olan İlija KOLARAC şöyle anlatmıştır: "Cellat, Prens Sima'yi keserken boynunu bir vuruşta kesemedi, birkaç defa vurdu Prens, yiğitçe “Kes! Allah aşkına” Kılıcı bekleyen ve bağlanmış olan Yüzbaşı DRAGİÇ bağırdı O anda başka bir Türk koşup gelmiş ve DRAGİÇ'in kafasını uçurmuştur"
Vergiler iki katına çıkarılmış, Dayılar, yükselttikleri bütün Sultan gelirlerine (haraç, vergi, çubuk, gümrük) el atmışlardır Haraç, iki ve üç katına çıkarılıp vergi, 15'ten 25-35 grosa yükseltilmiştirDiğer vergiler de yükseltilmiştir Bundan başka dayılar, subaşıları kendi isteklerine göre yargılamış; halkı dövmüş, öldürmüş, aşırı vergi almış, atları, silah ve hoşlandıklarını yağma etmişlerdir
Kanunsuzluk ve acımasızlıkla dolu olan bu yönetim, Belgrad Paşalığında halk ve Türk yöneticileri arasında çarpışmalara sebep olmuştur
Halkta telaş ve ayaklanma hazırlıkları hisseden Dayılar, ayaklanmayı bütün önemli milli önderleri öldürmekle önlemeye karar vermişlerdir İlk yakalananlar arasında Prens ALEKSA, İlija BİRCANİN ve Milovan GRBOVİÇ idiler Foçalı Mehmet Ağa'nın emriyle, Prens ALEKSA ve İlija BİRCANİN, 23 Ocak 1804 tarihinde, Valjevo şehrinde, halkın gözlerinin önünde kesilmişlerdir




ERMENİSTAN

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Birinci Dünya Savaşı Kafkas Cephesinde, Başlangıçta; Türkler büyük başarılar elde ettiler Orada yaşayan Ermenileri, Yunanlıları, Asurluları katlettiler
İlk olarak Osmanlı Ordusundaki Ermenilerin ellerinden silahlarını aldılar ve onları yok ettiler Ermenilere yolların inşası, barikatların kurulması ve yüklerin taşınması gibi en ağır işleri veriyorlardı Sonra da askerler ya da polis onları ellişerli-yüzerli gruplar halinde götürüp katlediyordu

İkinci adım; önde gelen Ermenileri (doktor, öğretmen, din adamı, parti üyeleri vs) hapsedip yok etmekti Ermenileri düşünen beyinlerden mahrum bırakıyorlardı Ekseriyetle 18-45 yaş arasındaki genç Ermeni erkekleri sürgüne gönderiliyor ve yok ediliyordu Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ise mecburi göçe ve katliama maruz kalıyordu
Ermeni halkının göç ettirilmesi ve katliamı 1914 sonu ile 1915 ilkbaharı ile başlar Türk Devleti Ermeni ahalisini Ortadoğu’nun çöllerine sürgün ediyordu Sürgün süresince Ermenilerin neleri varsa talan ediliyordu Güzel kadınlar ve kızlar Müslümanların haremine götürülüyordu Kürtlerin, çetelerin, polis ve askerlerin saldırılarına maruz kalıyorlardı Yola devam edemeyenler öldürülüyordu

Sürgün yerine, sürgün edilenlerin %10’u ulaşıyordu; örneğin Trabzon’dan kovulmuş 3000 Ermeniden Halep’e 35 kişi ulaştı Kalanı öldürüldü, ya da açlıktan, susuzluktan ve çeşitli hastalıklardan öldü Güney şehirleri köle pazarlarına dönüşmüştü Buralarda Ermeniler çok ucuza satılıyordu

Katliamlardan kurtulmak için çok sayıda Ermeni yurtlarını kendileri terketti Kasım 1914’ten 1916’ya dek çoğunluğu kadın ve çocuk yüzbinlerce Ermeni, Rusya’ya, Doğu Ermenistan’a göçtüler Katliamlar ve sürgün nedeniyle Batı Ermenistan, asıl sahibinden yani Ermeniler’den mahrum kaldı (İstanbul ve İzmir’de yaşayan Ermeniler’in tamamı sürgün edilmedi)

1915-1918 yılları arsında Jön Türklerin siyaseti soykırım olarak adlandırılmalıdır Çünkü onların amacı Ermeni Milletinin kökünü kazımaktı Osmanlı Türkiye’sinde yaşayan 2,5 milyon Ermeniden 1,5 milyonu öldürüldü ya da açlıktan, çeşitli hastalıklar yüzünden öldü 200 bin Ermeni zorla Türkleştirildi Vahşiler, imparatorluğun 66 şehir ve 2500 köyünün Ermeni ve Hristiyan halkını yok ettiler 2350 kilise ve manastır, 1500 okul talan edildi ve yıkıldı Osmanlılar; bankalardaki paralarına, onlara ait topraklara, çiftliklere, menkul ve gayrimenkullere el koydu

Türkiye tarafından, Ermeni sorununun çözümlenmesi amacıyla 1915-1923 yıllarında yapılan Ermeni soykırımının tanınması Ermeni milleti için prensip anlam taşımakladır
Soykırım olayının tanınmasıyla; Ermeni milletinin toprak taleplerinin ve uğratılan zarar tazminatının tanınması konuları ortaya çıkmaktadır



GÜRCİSTAN

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Transkafkas sınırında Türklerin egemenliği olduğu sürece Gürcistan’da barış garanti değildi Davit, Ağmaşenebeli komşu, kardeş ülkeleri (Ermenistan ve Şarvan’ı) Türklerden kurtarma mücadelesinde teşvik etti Şarvan için uzun süren savaş 1124 yılında Gürcülerin zaferiyle sonuçlanmıştır

1124 yılında Ermenilerin başkenti Anisi’nin ileri gelenleri gelip Kral Davit’ten şehirlerini Türklerden kurtarmak üzere yardım istediler Üç gün süren savaşta Gürcü ve Ermeniler birlikte Anisi’nin Müslümanlarını yendiler

15 nci yüzyılın sonunda parçlanmış Gürcistan zor durumdaydı Batıda Gürcistan’ın komşusu çok güçlü ve agresif Osmanlı Devleti oldu Osmanlılar uzun savaşlar sonrası Gürcistan’ın eski komşusu Bizans’ı feth ettiler 1453 yılında Konstantinepol’ü ele geçirdiler

Kuzey ve güney Karadeniz sahillerini de feth ederek Gürcistan sınırlarına dayandılar Böylece Gürcistan’ın batı ile olan bağları tamamıyla kopmuş, Barbar Osmanlı Devleti ile komşu olunmuştur
Osmanlıların teşviki ile Batı Gürcistan’da esir ticareti (yerel nüfusun yurtdışı pazarlarında, özellikle Osmanlı İmparatorluğunda, köle olarak satımı) gelişmekteydi



SURİYE

İlköğretim Coğrafya Kitabında;


Toroslar’ın güneyinde yer alan Türkiye toprakları (Mersin ve Hatay) Suriye toprakları olarak gösterilmektedir
Osmanlı İşgali yaklaşık 400 yıl sürmüştür Araplar, ülkelerinin hürriyetini çok sayıda şehit vererek sağlamışlardır İngiliz ve Fransız işgalleri ise Suriye’nin kuzey bölgelerinin ve İskenderun sancağının zorla koparılmasına yardım etmiştir
Suriye ovalarının en genişi olan bu ova, Toros Dağları eteklerinden başlar ve Fırat Vadisi’ne kadar uzanır
105 nci sayfada "Suriye Nehirler Haritası"nda; Hatay, Suriye'ye dahil olarak gösterilmekte, Toros dağlarının güneyinde kalan bölge zorla koparılmış bölge olarak belirtilmektedir 107 nci sayfada; "Asi Nehri" iç sular arasında sayılmaktadır
Fırat ve Dicle Nehirleri için "Ermeni yükseltilerinden doğmaktadır" açıklaması bulunmaktadır
İlköğretim Tarih Kitabında;
Türkiye, nüfus çoğunluğunun Türklerden oluştuğu bahanesiyle İskenderun Sancağı’nı istiyordu Fransa'da İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye'nin İtilaf Devletleri safında yer almasını sağlamak maksadıyla bu konuda Türkiye'yi cesaretlendiriyordu
Sorun Milletler Cemiyeti’ne götürüldü Cemiyet, nüfusun bu konudaki
arzusunu belirlemek maksadıyla uluslararası bir komisyon gönderdi ve İskenderun Sancağı’nın Suriye'den ayrılarak, kendi egemenliğine sahip bir devlet olmasına, ancak dış ilişkilerde Suriye'ye bağlı kalmasına, Arapça ve Türkçenin resmi dil olarak kabul edilmesine karar verildi Bu karar sancakta bulunan Arapların karşı koyması ve protestosu ile karşılandı ve her türlü takdire layık bir Arap mukavemeti oluştu Fransa'nın sorunun Arapların lehine çözülmesine yardımı gerekirken, 23 Haziran 1939'da birliklerini İskenderun sancağından çekti ve Fransız birliklerinin yerini Türkler aldı Vilayeti Türk Devletinin bir parçası haline getiren bu harekete muhalefete rağmen, İskenderun Sancağı Türk Devleti tarafından işgal edildi
İlköğretim Coğrafya Kitabında;
“Tabiat Özellikleri” bölümünde “Başlıca orta seviyede yükseltiler; doğuda
Ermeni yükseltileri, batıda Anadolu yükseltileridir” 137 nci sayfada aynı konuda “Ülkede başlıca iki sıradağ uzanmaktadır: Bunlar kuzeyde Pontus Dağları, güneyde Toros Dağları’dır” Açıklamaları yer almaktadır
İlköğretim Tarih Kitabında;
Osmanlı Devleti ilim ve irfan devleti değil, bir savaşlar devleti olmuştur Aynı zamanda yenilikçi ve planlı bir devlet olmamış, hareketsiz ve karışık bir devlet olmuştur Bu ve benzeri bir çok sebeple Araplar Osmanlı işgali döneminde iktisadi olarak gerilemiştir



ÜRDÜN

İlköğretim Coğrafya Kitabında;


Şematik olarak Arap dünyasının yağmur dağılımının gösterildiği bir haritada, Hatay’dan İskenderun ili olarak bahsedilmekte ve Suriye sınırları içinde gösterilmektedir

İlköğretim Tarih Kitabında;

İttihatçılar Şam'da bulunan Türk Ordu Komutanı olan Zeki HALEPİ Paşayı görevinden aldılar, bunun nedeni Zeki Paşanın Arap asıllı olmasıydı , onun yerine ittihatçı olan Cemal Paşayı göreve koydular, Cemal Paşa Araplara karşı çok yanlış politikalar uyguladı, Cemal Paşa aşırı güç ve şiddet kullandı, milletin mahsullerine el koydu, yeni vergiler uyguladı Cemal Paşa bütün bunları Osmanlı Ordularının takviyesi için yaptı, çok sayıda Arap ailesini Anadolu'ya sürgün olarak gönderdi Osmanlı Ordusunda hizmet veren Arap birliklerini tenha cephelere yolladı , bununla yetinmeyip Ağustos 1915 ve Mayıs 1916 tarihlerinde çok sayıda milliyetçi Arap’ı Şam ve Beyrut'ta astı

İlköğretim Coğrafya Kitabında;

Türkiye'nin Fırat Nehri üzerine dünyanın en büyük barajını yapması, Suriye
ve Irak'a Fırat Nehri’nden giden suyun miktarını azaltmıştır Türkiye bununda ötesine giderek suyun bazen petrolden daha pahalı olabileceğini açıklamıştır
İlköğretim Tarih Kitabında;
Bölgede çıkartılan Arap isyanlarının nedenlerinin, Osmanlı askerlerinin ve
yönetiminin halka kötü davranması, özellikle kadınları çalıştırması ve onlara kötü muamele yapması, aşiret şeyhlerine verilen paraların verilmemesi ve vergilerin artırılması olduğu yer almaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye

Eski 09-27-2009   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye



UKRAYNA

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Sırbistan ve Bulgaristan ile savaşan Bizans İmparatorluğu, bazen Osmanlılardan yardım istemekteydi Türkler, boğazdan geçerek Balkan yarımadasına yağmacı akınları düzenlemeye başlamışlardır Tarihçiler akınları şöyle değerlendirmektedirler: "Hırıstiyanlardan bazıları katledilmiş, bazıları da esarete alınmış, kalanlar ise açlık nedeniyle kitlesel olarak ölmekteydi"

Türklerin askeri kuvvetleri, Avrupa ülkelerinin ordularından sayısal olarak fazlaydı Sultan ordusunun ana unsuru olan müteaddit süvari birikleri, sultandan hizmetleri karşılığında toprak alan askerlerden oluşmaktaydı sultanın emrinde daimi piyade gücü de vardı: Yeniçeriler Türkler, fethettikleri ülkelerde en güçlü erkek çocukları esarete alıp kendilerine Müslümanlığı kabul ettirmekte ve Hrıstiyanlara karşı kinle yetiştirmekteydi Bu çocuklar, sultandan cömert maaş almakta ve hükümdarlarına sadakat göstermekteydi

1453 yılında Bizans İmparatorluğunun varlığına son verilmiştir Sultan, yağmalanmak üzere şehri üç günlük süre için askerlere devretmiştir Muhafızların büyük kısmı katledilmiş, yaklaşık 60 bin insan köleliğe satılmıştır Sultan büyük bir törenle şehre girmiştir Kendisi Aya Sofya Kilisesi’ni ziyaret ederek bunun cami haline getirilmesini emretmiştir Türkler tarafından İstanbul olarak adlandırılan Constantinopol, Osmanlı Devletinin başkenti olmuştur

Osmanlı İmparatorluğunun halkları, fatihlerin sert zulmüne maruz kalmışlardır Müslüman olmayan her erkek, yaşından bağımsız olarak hazineye kişi başına belirli bir vergiyi ödemek zorundaydı Bunun dışında Müslüman olmayanlar, kale, yol, köprü ve camilerin inşaatında ücretsiz olarak çalışmak zorundaydılar Kendilerine at sürmek, silah taşımak veya Türklerden daha yüksek evleri yapmak yasaklanmıştır
Vergi ödemekle yükümlü nüfus, Osmanlı derebeyleri tarafından aşağılatıcı şekilde "raya" (sürü) olarak adlandırılmıştır Sultan tarafından askerlerine hizmetleri karşılığında verilen topraklarda, yerel köylülerin toprak sahibi lehine de bazı çalışma yükümlülükleri mevcuttu

Fatihlerin sert zulmüne rağmen Slav halkları, kültürünü, adetlerini ve dillerini muhafaza edebilmişlerdir

1535 yılında l nci Fransisk; Hristiyanların en korkunç düşmanı olan l nci Süleyman ile anlaşma yapmıştır Fransa için elverişli ticaret anlaşmaları imzalanmış: Fransızlar, Osmanlı Imparatorluğuyla yapılan ticaret alanında bazı kolaylıklar elde etmiş, tüccar mülkiyetinin dokunmazlığı vaad edilmiş, Fransız gemilerinin tutuklanmaları ve denizcilerinin köle olarak satılması yasaklanmıştır
Müteakip yıl Fransa, Gabsburg'lara karşı müşterek hareketler konusunda Osmanlı Imparatorluğuyla mutabakat sağlamıştır V nci Carl'ın l nci Fransisk'ı "dinsiz köpekle" (Osmanlı ile) ittifak kurmakla suçladığı zaman Kral şu şekilde cevap vermiştir: "Sürümün kurt dişlerine düşmesini önlemek üzere köpeğin yardımından yararlandım"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.