Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arşiv, devleti, hakkında, herşey, osmanlı

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Kuruluş Dönemi
Osmanli Beyliginin Kurulusu; Osman Bey, Oguz asiretlerinin ittifakiyla basa geçtikten sonra, siyasî ve dinî bakimdan Anadolu'nun en itibarli ve nüfuzlu tarikatlerinden Ahilerin mühim bir sahsiyeti olan Seyh Edebali'nin kizi ile evlenerek, gücünü artirmis idi Bundan sonra Osman Gazi, Bizans'a karsi genisleme politikasini uygulayarak, Inegöl, Karacahisar ve Yarhisar'i ele geçirdi ve bölgenin mühim merkezlerinden olan Bilecik'i alarak, burayi beyligin merkezi yapti (1299) Bu tarih devletin kurulus tarihi olarak kabul edilir Selçuklu Sultani III Alaaddin Keykubad'in Ilhanli Hükümdari Gazan Han'in kuvvetleri tarafindan tutulup, Iran'a götürülmesi üzerine Selçuklu ümerasindan bazilari ve bölgedeki Türkmen beyleri Osman Bey'e teveccüh göstermis; Oguz an'anesine göre onun hâkimiyetini tanimayi kabul etmislerdir Nitekim Oguz beyleri Oguz Han töresine göre tertip edilen bir törende Osman Bey'in önünde diz çökerek, onun verdigi kimizi içmek suretiyle tâbiyetlerini sunmuslardir Ancak henüz küçük bir beylik durumundaki Osmanogullarinin, seklen de olsa bu dönemde, Ilhanli hâkimiyetini tanidiklari bilinmektedir Osman Gazi, beyligini ilân ettikten sonra idaresi altindaki bölgeleri bes kisma ayirarak buralari güvendigi ve savaslarda yararlik gösteren kimselere tevcih etti Oglu Orhan'a Sultanönü, büyük kardesi Gündüz Bey'e Eskisehir'i, Aykut Alp'e In-önü'yü, Hasan Alp'e Yarhisar'i ve Turgut Alp'e de Inegöl'ü verdi Diger oglu Alaaddin'e ise seyh Edebali'nin emin ve nazirliginda, ailenin geçimi için, Bilecik ve havalisinin gelirleri tahsis edildi1302'de Bursa tekfurunun liderliginde birlesen Rum tekfurlarinin Koyunhisar (Bafeon) savasinda agir bir maglûbiyet tatmalari, Osman Bey'in Bursa ve Kocaeli taraflarina akinlar yapmasini oldukça kolaylastirmisti Bir taraftan Bursa öte taraftan Iznik Türk kusatmasi altinda tutuluyordu Ancak yaslilik sebebiyle Osman Bey, fetihler için oglu Orhan'i görevlendirmisti Nitekim 1324 yilinda Osman Bey vefat etti ve oglu Orhan Bey Osmanli tahtina çikti

Orhan Bey, 1326 yilinda Bursa'yi, uzun süren kusatmanin ardindan, ele geçirince babasinin vasiyetini yerine getirerek, Osman Gazi'nin naasini Bursa'ya nakletti ve burayi devletin yeni merkezi yapti Orhan Bey'in komutanlarindan Akçakoca ve Karamürsel ise Istanbul kiyilarina kadar akinlarda bulunuyorlardi Bu fetih ve akinlardan telâslanan Bizans Imparatoru Andranikos büyük bir ordunun basinda Osmanlilara karsi harekete geçtiyse de Maltepe (Palekanon) Savasi'nda agir bir yenilgi aldi (1329) Bu zafer, Iznik ve Izmit'in ele geçirilmesini kolaylastirmistir Rumeliye Geçis; Karasi Beyliginde baslayan taht mücadelelerinden istifade eden Orhan Bey, Balikesir ve civarini topraklarina katarak, ileride gerçeklesecek olan Rumeli fetihleri için mühim bir mevkiye sahip olmustur Nitekim Karasi Beyliginin deniz gücü ve Haci Il Bey, Evrenos Bey gibi degerli komutanlar artik Osmanlilarin emrine girmislerdir Bizans içindeki taht kavgalari ve Bulgar-Sirp saldirilari karsisinda, gittikçe güçlenen Osmaogullarindan yardim isteyen Kantakuzen'in talebi üzerine Orhan Bey'in oglu Süleyman, bir orduyla Rumeli'ye geçti (1345) Edirne'yi kusatan Bulgar-Sirp kuvvetlerini bozan Süleyman Pasa bu zaferin karsiliginda Gelibolu'daki Çimpe Kalesi'ni Bizans'tan aldi Böylece Osmanlilar ilk kez Rumeli yakasinda bir üs elde etmis oluyordu (1356) Süleyman pasa Gelibolu'nun ardindan Tekirdag'a kadar olan bölgeleri de ele geçirerek buralara Anadolu'dan getirilen Türkmenleri yerlestirdi Böylece Rumeli'de de Türklesme hareketi baslamistir Süleyman Pasa'nin ölümünden sonra Rumeli'deki fetihler için kardesi Murat Bey görevlendirildi (1359) Ancak 1362'de babasi Orhan Bey'in de ölümü üzerine Murat Bey, Bursa'ya döndü ve Osmanlilarin 3 hükümdari olarak tahta çikti (1362)Rumeli ve Balkanlarda Fetihler; IMurat (Hüdavendigar) önce tahtta hak iddia eden kardeslerini bertaraf etmekle ise basladi ve bu arada elden çikan Ankara'yi yeniden aldi Anadolu'da birligin saglanmasinin ardindan Murat Hüdavendigar, inkitaya ugrayan Rumeli ve Balkanlarin fethine yöneldi Bu sirada Balkanlar karsiklik içindeydi Bir taraftan Sirp Hükümdari Düsan'in ölümü ile Sirplar arasinda iç mücadeleler siddetlenmis, öte yandan Macar Krali Layos, Balkanlarda Ortadokslara olan baskilari artirmisti Evrenos ve Haci Il Bey komutasindaki kuvvetler bu durumdan da yararlanarak Kesan'dan Dimetoka'ya kadar olan yerleri fazla bir mukavemet görmeden ele geçirmislerdi Sazlidere Zaferi ile Edirne ve Filibe, Lala Sahin Pasa tarafindan fethedildi (1363/4) Bu savaslarda Bulgarlarin yaninda yer alan Bizans baris yapmak zorunda kaldi Türk ilerleyisini durdurmak isteyen Macar, Bulgar,Sirp ve Ulahlardan mütesekkil bir Haçli ordusu Macar Krali Layos'un liderliginde Edirne üzerine yürüdü Ancak Meriç sahilindeki Sirp Sindigi denilen mevkiide, kalabalik Haçli ordusunu hazirliksiz yakalayan 10 bin kisilik kuvvetiyle Haci Il Bey, büyük bir bozguna ugratti (1364) Sirp Sindigi zaferiyle Osmanlilar, Balkanlardaki fetihlerine hiz verdiler ve bunu kolaylastiracagi için Osmanli baskenti Bursa'dan Edirne'ye nakledildi Fetihler karsisinda çaresiz kalan Bulgarlar Türk himayesini kabul etmek zorunda kaldilar (1369) Çirmen Zaferi ile (1372) Bati Trakya ve Makedonya'nin bir kismi Osmanli hâkimiyetine girdi ve Selanik ile Köstendil'in de ele geçirilmesinin ardindan Sirp Krali Lazar, vergi verip, gerektiginde asker göndermek sartiyla Osmanlilarla baris anlasmasi imzaladi(1374) Yaklasik on yil süren mücadelede, Rumeli ve Balkanlarda fethedilen bölgelere Anadolu'dan mütemadiyen Türk nüfus kaydirilarak bölgede demografik dengeler Osmanlilar lehine degistirilmeye baslanmisti Bu tarihten sonra bir müddet Balkanlardaki fetihlere ara verilmis ve Anadolu'da Türk birligini saglamlastirmaya yönelik düzenlemelere geçilmistir Bu maksatla I Murat, oglu Bâyezid'i Germiyan beyinin kizi ile evlendirmis; Tavsanli, Emet ve Simav gelinin çeyizi olarak Osmanlilara verilmistir Ayni sekilde Aksehir, Yalvaç, Beysehri gibi bazi sehir ve kasabalar Hamidogullari'ndan para karsiligi satin alinmis, Candarogullar da Osmanli hâkimiyetine girmisti Artik Osmanlilarin karsisinda tek bir güç kalmisti; Karamanogullari

Alaaddin Ali Bey, Osmanlilarin yeniden Balkanlara yönelmesini de firsat bilerek, harekete geçmis ancak I Murat Konya önlerinde Karamanogullarini yendiginde Karaman beyi af dilemek zorunda kalmistir(1387)

Murat Hüdavendigar'in yeniden Rumeli'ye yönelmesiyle birlikte Nis ve Sofya da dahil olmak üzere bütün Bulgaristan fethedildi(1385/88) Timurtas Pasa'nin Sirp kuvvetleri tarafindan baskina ugratilip, yenilmesi üzerine cesaretlenen Bulgar, Leh, Çek ve Macar krallari da Sirplarin yaninda yer aldilar Fakat Çandarli Ali Pasa, Bulgar Krali Sisman'i esir alarak Bulgarlari bu ittifakin disina atti Buna ragmen Haçli ordusu ilerleyisini sürdürünce, I Murat ordusunun basina geçerek düsmani Kosova'da karsiladi IMurat'in ogullari Bâyezid ve Yakup'un da yer aldigi Osmanli birlikleri büyük bir zafer kazandi Sirp Krali Lazar ve oglu esir edilmis, düsman kuvvetlerinin büyük bir kismi imha olmustu (20 haziran 1389) Fakat IMurat savas meydanini gezerken bir Sirp tarafindan hançerlenerek sehit düstü Bunun üzerine Sirp krali da Osmanli askerleri tarafindan öldürüldü Osmanlilar için Balkanlarda tutunabilmek yolunda ölüm kalim savasi olarak görülen IKosova Zaferi Sirplar tarafindan asla unutulmamistir Günümüzde dahi masum Müslüman halka yönelik vahsetin arkasinda bu maglûbiyetin ezikligi ve intikam hissi yatmaktadir

Anadolu'da Türk Birligi'nin Saglanmasi; I Murat'in sehit edilmesinin ardindan oglu Bâyezid, devlet adamlarinin ittifakiyla hükümdar ilân edildi Babasinin ölümünü firsat bilen Anadolu'daki beyliklerin Osmanlilar'a biraktigi topraklari yeniden ele geçirmek maksadiyla harekete geçtiklerini haber alan Bâyezid, süratle Anadolu'ya döndü 1390 yilinda Germiyan, Aydin, Mentese ve Saruhan beylikleri ortadan kaldirildi Ertesi yil Hamidogullari Beyligi topraklari ele geçirildi ve bu beyliklerin yer aldigi topraklarda Anadolu beylerbeyligi adiyla idarî bir ünite olusturuldu Ardindan Osmanlilarin en önemli rakip olarak gördügü Karaman Beyligine yönelen Yildirim Bâyezid, Konya'yi kusatti Alaaddin Ali Bey'in baris talebi, Beysehir ve çevresinin Osmanlilara birakilmasiyla kabul edildi(1391) Fakat Yildirim Bâyezid'in Mora ile ilgilenmesini firsat bilerek Ankara Sancak Beyi Sari Timurtas Pasa'yi esir almasi üzerine, Yildirim Bâyezid, Alaaddin Bey'e kesin bir darbe vurmaya karar verdi Anadolu'ya geçen Yildirim, üç gün süren savasin ardindan ele geçirilen Alaaddin Bey'i ortadan kaldirdi ve topraklari Osmanlilara ülkesine dahil edildi(1397) Karamanoglu tehlikesinin bertaraf edilmesiyle, Anadolu'da Osmanlilara direnebilecek en güçlü devlet olarak Kadi Burhaneddin devleti kalmis idi Daha 1392 yilinda, Kadi Burhaneddin'in müttefiki durumundaki Candaroglu Süleyman anî bir baskinla öldürülüp beyligin Kastamonu subesi ortadan kaldirilmisti (1392) Ardindan, ertesi yil Amasya ve Merzifon civari Osmanli hâkimiyetine alinmisti Kadi Burhaneddin'in 1398'de Kara Yülük tarafindan öldürülmesi üzerine, ona bagli Sivas, Tokat, Kayseri, Malatya gibi sehirler birer birer ele geçirildi Böylece Firat'in batisinda kalan Anadolu topraklari Osmanli sancagi altinda birlestirilmis oluyordu

Yildirim Bâyezid'in Istanbul Kusatmasi ve Balkanlardaki Fetihleri Yildirim Bâyezid'in Karaman seferine anlasma geregi katilan Bizans Imparatoru VYuannis'in oglu Manuel'in, babasinin ölümü üzerine anlasmayi çigneyerek Istanbul'a kaçmasi sebebiyle Yildirim, Istanbul'u kusatmaya karar verdi 1391'de baslayan ilk muhasara 1396 yilina kadar sürdürüldü Bu maksatla Istanbul Bogazi'nda Anadolu Hisari insa edildi Sehre dis yardimlarin gelmesini önlemeyi ve iase zorlugu altinda savunmayi kirmayi hedefleyen bu muhasara Timur'un Anadolu'ya ulasmasina kadar fasilalarla devam ettirilmistir Bu kusatma sürerken bir yandan da Yildirim, Bulgaristan, Arnavutluk ve Bosna taraflarinda fetih hareketlerine devam etmekteydi Kusatma altindaki Bizans'in da talebi ile Türklere karsi yeni bir Haçli ittifaki olusturan Macar Krali Sigismund, Ingiltere dahil bütün Avrupa devletlerinden topladigi 120 bin kisilik bir orduyla harekete geçti Yildirim Bâyezid düsmani sasirtan bir hizla Nigbolu Ovasi'nda düsmani karsiladi 50-60 bin kisilik Osmanli ordusu, sayica çok üstün olan Haçli ordusunu büyük bir bozguna ugratti Savas meydanindan kurtulabilenler, kaçarken Tuna'da boguldular(1396) Haçlilardan geriye sadece muazzam bir ganimet kalmisti Bu ganimetle, Edirne ve Bursa'da pek çok cami, medrese ve imaret insa edilmistir Zaferin ardindan, Eflâk, Bosna, Macaristan ve Mora üzerine seferler düzenlendi Itibari bu zaferle bir kat daha artan Yildirim, Nigbolu dönüsünde Anadolu birligini kurmaya yönelik nihaî adimlari atmaya baslayacaktir

Ankara Savasi ve Fetret Devri: Yildirim Bâyezid, Firat boylarina kadar topraklarini genislettigi sirada, Timur da Iran, Azerbaycan ve Irak'i ele geçirmisti Bazi Anadolu beyleri Timur'a siginirken, ülkeleri istilâ edilen Celayirli Ahmet ve Karakoyunlu Kara Yusuf da Yildirim Bâyezid'in yanina kaçmisti Böylece her iki devlet biribirine sinir komsusu olmus, ancak bu durum iki hükümdarin da Türk dünyasinin liderligine oynamalari sebebiyle olumsuz neticeler dogurmustur Timur, Osmanlilara siginan Celayirli Ahmet ve Kara Yusuf'un iade edilmemesini bahane edip Sivas'i kusatmis ve kendisine teslim edilmesine ragmen sehiri tahrip etmisti(1400) Bu olaydan sonra da her iki hükümdar arasinda mektuplasmalar devam etti Fakat Timur'un, Anadolu beyliklerine topraklarinin geri verilmesi ve bazi sehirlerin kendine birakilmasi gibi talepleri Yildirim tarafindan reddedildi Dolayisiyla iki fatih için savas artik kaçinilmaz hâle gelmisti 160 binlik Timur'un ordusunu, 70 bin kisiyle Çubuk Ovasi'nda karsilayan Yildirim Bâyezid, savasin baslarinda üstünlügü ele geçirdi Ancak Timur'un safinda eski beylerini gören bazi askerlerin saf degistirmesi ve Kara Tatarlarin Osmanli ordusunun arkasini çevirmesi savasin talihini degistirdi Bir avuç askerle direnmeye çalisan Yildirim Bâyezid sonunda esir edildi (26 Temmuz 1402) Ankara Savasi'ni kazanan Timur, Anadolu beyliklerini tekrar ihya etti ve böylece Anadolu Türk birligi parçalandi Balkanlardaki Türk ilerleyisi durdugu gibi bir kisim topraklar da elden çikti Yildirim'in ogullari arasindaki taht mücadeleleri Osmanli devletinin "Fetret Devri" boyunca 12 yil müddetle devam etti Sayet bu savas gerçeklesmemis olsaydi, hiçbir direnme gücü kalmayan Istanbul büyük bir ihtimalle Yildirim Bâyezid zamaninda Türklerin eline geçecekti Dolayisiyla Ankara Savasi Osmanlilari en az 50 yil geriye götürmüstürEsir düsen Yildirim Bâyezid, yedi ay boyunca Timur'un yaninda sehir sehir dolastirildiktan sonra üzüntüsünden ecele yenik düstü Osmanli sehzadeleri tahtin sahibi olabilmek için kiyasiya birbirleriyle mücadele etmeye basladilar Bu mücadele Çelebi Mehmet'in tek basina devlet idaresine hâkim olusuna kadar devam etti (1413) Çelebi Mehmet kardesleri Süleyman, Isa ve Musa Çelebi'yi bertaraf ettikten sonra Anadolu Türk birligini yeniden tesis etmek için çaba sarf etti Güçlenen Karamaogullarinin nüfuzunu kirdi, Karamanoglu Mehmet Bey'in eline geçen Osmanli topraklarini geri aldi Candarogullari beyliginden Çankiri'yi ve ardindan Canik (Samsun) bölgesini yeniden Osmanli ülkesine katti Fakat Sehzade Mustafa ve Simavna Kadisi oglu Seyh Bedreddin'in isyanlari ülkeyi karistirmaktaydi(1419) Sehzade Murat Rumeli ve Manisa'da ortaya çikan bu isyani bastirdi, Seyh Bedreddin ve adamlari yakalanarak idam edildi Timur'un beraberinde götürdügü Mustafa Çelebi de Anadolu'ya döndügünde tahtta hak iddia etmisti Sehzade Mustafa'nin Selânik'te baslattigi isyan bastirildi Asi sehzade Bizans'a siginmak zorunda kaldi Çelebi Mehmet öldügü zaman Osmanli ülkesinde sükûnet büyük oranda tesis edilmeye baslanmisti (1421)

Babasinin en büyük yardimcisi olan sehzade Murat tahta çiktigi zaman Bizans tarafindan karsisina çikarilan amcasi Mustafa Çelebi'nin isyanini bir kez daha bastirdi ve Bizans'i cezalandirmak için Istanbul'u kusatti(1422) Bu defa küçük kardesi Sehzade Mustafa'nin isyan haberini alan IIMurat, kusatmayi kaldirarak kardesini cezalandirmak zorunda kaldi Isyancilarin yaninda yer alan Anadolu beyliklerine karsi harekete geçen IIMurat, Candaroglu Isfendiyar Bey'i itaat altina aldi Izmir Beyi Cüneyd'i ortadan kaldirip, Izmir, Aydin ve Mentese civarini ele geçirdi Germiyanoglu Yakub Bey'in çocugu olmadigindan, topraklarini Osmanlilara birakmayi vasiyet etmisti Onun ölümüyle Germiyan ili de Osmanlilara katilmis oldu(1428) Balkanlarda da durum Osmanlilar lehine düzelmeye basladi Nitekim Fetret devri sirasinda elden çikan topraklar geri alindigi gibi, 1440'a kadar Belgrat hariç bütün Sirp topraklari Osmanli hâkimiyetine girmisti Fakat Erdel ve Eflâk'ta üst üste gelen bazi küçük bozgunlar Avrupa'da büyük bir sevinçle karsilanarak, Osmanlilara karsi yeni bir Haçli seferinin tertip edilmesine cesaret vermisti II Murat, Balkanlardaki Osmanli varligini tehlikeye atmamak için Macarlarla Segedin Antlasmasini imzaladi (1444) ve bu anlasmadan sonra tahttan feragat etti Küçük yastaki oglu II Mehmet'in hükümdar olmasini firsat bilen Macarlar anlasmayi bozdu ve yeni bir Haçli ittifaki olusturuldu II Murat yeniden ordunun basina geçerek düsmani Varna Savasi'nda karsiladi Macar krali öldürüldü Haçlilarin lideri durumundaki Jan Hünyad güçlükle kaçabildi(1444) Çandarli Halil Pasa'nin israriyla ikinci kez tahta çikan II Murat, Mora ve Arnavutluk'a sefer düzenledi Varna'nin intikamini almak isteyen Jan Hünyad yeniden harekete geçti Fakat II Kosova Muharebesi'nde bir kez daha Sirplar büyük bir yenilgiye ugratildi (1448) Varna ve Kosova savaslariyla Osmanlilar Balkanlardaki durumunu iyice güçlendirmis, Bizans'in batidan yardim alma umutlari ise tamamen ortadan kaldirilmistir II Murat 48 yasinda ölünce II Mehmet yeniden Osmanli tahtinin sahibi olmus (1451) ve Osmanli Devleti artik bu dönemde tam bir cihan devleti hâline gelmistir


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Yükseliş Dönemi

İstanbul'un Fethi: II Mehmet, babasinin ölümü üzerine ikinci kez Osmanli tahtina oturdugunda, devletin ortasinda bir ser adacigi hâlinde kalmis köhne Bizans'i ortadan kaldirmayi öncelikle hedef olarak belirlemisti Böylelikle Osmanli devleti tam bir cihan devleti haline gelebilecekti Hedefini gerçeklestirmek için ilkin Sirbistan ve Eflâk ile anlasma imzalayan Fatih, Karamanoglu tehlikesini de geçici de olsa bertaraf etti Bizans'a ulasabilecek muhtemel yardimi önlemek için Bogaz'in Avrupa yakasina Rumeli Hisar'ini yaptirarak kusatma hazirliklarini tamamladi Nihayet kusatilan Istanbul'a karsi 6 Nisan 1453'te kara ve denizden saldiri baslatildi II Mehmet, Edirne'de döktürdügü çaginin en güçlü toplariyla Istanbul surlarini karadan sarsarken 18 Nisan'da donanma bütün Istanbul adalarini ele geçiriyordu Fakat, Haliç'in zincirle kapatilmasi sebebiyle kara ve deniz birlikleri müsterek bir harekâta geçemiyor ve bu durum da kusatmanin basarisina gölge düsürüyordu Nihayet 22 Nisan'da Osmanli donanmasinin karadan Haliç'e indirilmesi gibi müthis bir plânin gerçeklestirilmesi, kusatmanin seyrini degistirmeye baslamisti Seksen parçalik donanmayi bir anda karsilarinda gören Bizans'in direnme gücü artik kirilmisti 29 Mayis 1453'teki nihaî harekâtla Istanbul fethedildiginde, II Mehmet, Peygamberimizin müjdesine mazhar oluyor ve "feth-i mübin" ile "Fatih"lik serefini elde ediyorduBizans'in ortadan kaldirilmasi hem Türk tarihi hem de dünya tarihi açisindan büyük bir öneme sahiptir Bu fetihle Osmanli Devleti, artik tam bir cihan devleti hâline gelmis, Islâm dünyasi ve Avrupa içinde büyük bir prestij ve güç kazanmistir Avrupa için bu fetih çag açip, çag kapayan bir fetihtir Katolik Avrupa'nin, Ortadoks dünyasiyla bütünlesme çabalari, Istanbul'un fethiyle önlenmis, aksine Balkanlari da tamamen ele geçirmek suretiyle Fatih, kisa zamanda Ortadokslari himayesi altina almistir Nitekim Papa VNikola'nin Türklere karsi harekete geçilmesi fikri pek taraftar bulamamis, aksine, Ege adalarindaki halk, Balkanlardaki bazi despotluklar ve prensler Fatih'i Istanbul'un fethinden dolayi kutlayan mektuplar yazmislardir Papa'nin istegine sadece Almanya, Napoli ve Venedik olumlu cevap vermis fakat onlar da kendilerinden ziyade Sirp, Macar ve Arnavutlari kiskirtarak sonuç almaya çalismislardir

Fatih'in Bati Politikalar: Sirbistan Seferleri; Istanbul'un fethinden sonra Osmanlilara bagliligini bildiren ve ele geçirdigi bazi kaleleri geri veren Sirplar Macarlar ile is birligi yaparak yeniden düsmanliklarini göstermeye baslamislardi Bunun üzerine 1454-1457 arasinda üç kez pespese Sirbistan'a sefer düzenlendi Belgrat disindaki bütün Sirp topraklari ele geçirildi Sirp Krali Bronkoviç'in ölümüyle baslayan taht mücadelelerinden faydalanan Osmanlilar, Sirplari vergiye bagladilar Taht kavgalarinin yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan Fatih, Sirp meselesine son verilmesini emretti Mahmut Pasa, 1459'da baskentleri Semendire'yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyligini olusturdu Böylece Sirbistan'da 350 yil sürecek Osmanli hâkimiyeti baslamis oluyordu

Arnavutluk Seferleri; Papalik ve Napoli kralliginin destegi ve kiskirtmasiyla harekete geçen Arnavutluk hâkimi Iskender Bey, vurkaç taktigi ile Osmanli kuvvetlerine baskinlar düzenlemekteydi Bunun üzerine Fatih, bizzat sefere çikmaya karar verdi 1465 yilinda gerçeklesen Iseferde, Ilbasan Kalesi'ni yaptirip, içine asker yerlestiren Fatih, Balaban Pasa'yi bölge için görevlendirerek, geri döndü Ancak, Papa ve diger devletlerden aldigi kuvvetlerle Türklere saldiran Iskender Bey, Balaban Pasa'yi sehit etti ve Ilbasan kalesi'ni kusatti Bunun üzerine Fatih II Arnavutluk Seferi'ne çikti (1467) Ele geçirilen topraklarda yeni garnizonlar olusturuldu Bu sirada Iskender Bey ölmüs ve yerine oglu Jean geçmisti Arnavutlukta baslayan kargasa sebebiyle Fatih 3 kez Arnavutluk seferini baslatti Arnavutlarin elinde kalmis olan Kroya ve Iskodra kusatildi Nihayet 1479'da Arnavutluk da bir Osmanli vilayeti haline gelmis oluyordu

Mora Seferleri; Istanbul'un fethinden sonra Bizans Imparatoru XII Konstantin'in ogullari, rakipleri Kantakuzen ailesine karsi Mora'da, Osmanlilarin yardimini istemislerdi Turahanoglu Ömer Bey, akincilari ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi Fakat bu sefer iki kardes arasinda mücadele baslamisti Bölge ülkelerinin Mora'yi istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458'de harekete geçti Korent'i ele geçiren Fatih, Mora'nin bir kismini merkeze baglayarak, burada bir sancak olusturdu Atina ve diger bölgeler ise Osmanli yönetimini kabul etti Kardesi Dimitrios'a karsi Arnavutlarin destegini alan Tomas'in Osmanlilarla yapilan anlasmayi bozmasi üzerine 2kez Mora'ya sefer düzenlendi Tomas, Papa'nin yanina kaçmak zorunda kaldi Bölgeye çok sayida Türk yerlestirildi Venedikliler bölge halkini Osmanlilara karsi ayaklandirmaya çalisiyorlardi Ancak bunda basari kazanamayan Venedik, Osmanli kuvvetleri tarafindan bozguna ugratildi (1465)

Eflâk ve Bogdan Seferleri; Yildirim zamaninda vergiye baglanan Eflâk Prensligi'nin basina Fatih tarafindan Vlad (Kazikli Voyvoda) getirilmisti(1456) Osmanlilara bagli görünen Vlad aslinda gizliden gizliye düsmanlik ediyordu Vlad'in Fatih'in elçilerini kaziga oturtarak öldürmesi üzerine 1462 yilinda Fatih, Eflâk'a bir sefer düzenledi Bogdan'dan da yardim alan Osmanli kuvvetleri voyvodayi uzun süre takip etti Neticede, sigindigi Macarlarin, Osmanlilarla yaptigi anlasma üzerine Vlad'i esir etmeleri ile mesele çözüldü Fatih voyvodaliga Radul'u getirdi ve Eflâk bir Osmanli eyaleti hâline geldi 1455'ten itibaren Osmanli Hâkimiyetini taniyan Bogdan Prensligi'nin Kefe'nin fethinden sonra izledigi düsmanca siyaset üzerine Osmanli kuvvetleri 1476'da Bogdan'a girdi Fatih'in bizzat basinda oldugu Osmanli kuvvetleri Bogdan ordusunu büyük bir bozguna ugratti Böylece Bogdan da yeniden Osmanli hâkimiyetini tanimis oluyordu

Bosna-Hersek Seferleri; Osmanlilara vergi yoluyla bagli olan Bosna Kralinin, anlasmalara riayet etmemesi üzerine Üsküp'ten harekete geçen Fatih, Sadrazam Mahmut Pasa ve Turahanoglu Ömer Bey'e Bosna'nin tamamen fethedilmesi emrini vermisti 1463 yilindaki seferle Bosna Krali Osmanli hâkimiyetini yeniden tanidi Ancak seyhülislamin da fetvasiyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyligi olusturuldu Fakat ordunun Istanbul'a dönmesi üzerine ayni yil, Macar krali Bosna'ya girdi Ikinci kez düzenlenen seferle Osmanlilar, Yayçe disindaki bütün kale ve sehirleri yeniden ele geçirdiler Bosna seferleri esnasinda Hersek Krali Stefan da ülkesinin bir kisim topraginin Osmanlilara dogrudan baglanmasi sartiyla tahtinda birakilmisti Ancak 1483 yilinda Hersek tamamen Osmanli topragi hâline gelecektirFatih, Bosna'yi Osmanli topraklarina kattigi zaman "Bogomil" mezhebindeki Bosnalilara çok iyi davranmisti Hem Katolik hem de Ortadokslarin kendi kiliselerine almak için baski yaptiklari Bogomiller bu sebeple Osmanli yönetimine sicak bakmislar ve kendilerine saglanan din ve vicdan hürriyetinden etkilenerek zamanla Müslüman olmuslardi Iste bu Müslüman Bosnalilara "Bosnak" denilmektedir

Fatih devrinde Osmanlilarin karada en güçlü komsusu ve rakibi Macarlar, denizde ise Venedik idi Macarlar bu dönemde tek baslarina Osmanlilarla bas edemeyeceklerini bildiginden, dogrudan bir savasi göze alamamis, Fatih de tabiî sinir olan Tuna'yi geçmeyi düsünmemistir Ancak akincilar vasitasiyla, Macaristan'a güvenligin saglanmasina yönelik yüzlerce basarili akin düzenlenmistir Keza Venedik Cumhuriyeti de Osmanlilarla dogrudan karsilasmaktansa Balkanlardaki diger devletleri kiskirtmayi yeg tutmustur Güçlü donmasiyla Mora ve Ege'deki adalara sahip olmak isteyen Venedik, Osmanlilar karsisinda istedigi sonucu alamamis, aksine pek çok ada ve kiyi kaleleri Osmanlilarin eline geçmistir

Ege Adalarinin Fethi; Istanbul'u ele geçiren Fatih, Bizans'a ait bütün topraklari hâkimiyeti altinda birlestirmek istiyordu Böylece Bizans'in yeniden dirilmesini önleyecegi gibi, iktisadî ve siyasî açidan da nüfuz alanini genisletebilecekti Öncelikle Anadolu kiyisina yakin adalari hedef alan Fatih, Bizans, Venedik ve Cenevizlilerin elindeki bu adalardan Anadolu'ya yapilan korsan akinlarinin önünü kesmis olacakti Ikinci olarak Orta ve Dogu Akdenizdeki adalar hedef alinmisti ki, bu adalar Fatih'in Italya'ya yani eski Roma'ya geçisini kolaylastiracakti( Nitekim Gedik Ahmet Pasa komutasindaki bir Osmanli donanmasi Napoli Kralliginin elindeki Otranto'yu fethetmis ve buradan Güney Italya'ya akinlar düzenlenmistir(1480) Fakat Fatih'in ölümünden sonra basa geçen II Bâyezid, Gedik Ahmet Pasa'yi geri çagirinca, sehir savunmasiz kalmis ve Italyanlar kaleyi tekrar ele geçirmislerdir)1456 yilinda öncelikle Çanakkale Bogazi'na hâkim olan adalardan Gökçeada (Imroz), Tasoz Enez ve Semendirek adalari ele geçirildi Ayni tarihlerde Limni ve Midilli halki Türk yönetimine girmek için Osmanlilara basvurmustu Önce Limni, ardindan, uzun süren kusatmayi müteakip Midilli (1467) ele geçirildi Venedikliler 264 yildir ellerinde tuttuklari Agriboz Adasi'ndan Mora ve Ege adalarindaki Türk birliklerine karsi saldirilarini yogunlastirmaktaydilar Bunu önlemek maksadiyla Agriboz'un fethine karar veren Osmanlilar neticede 17 gün süren kusatmadan sonra amaçlarina ulastilar Epir despotunun elindeki Zanta, Kefalonya ve Ayamavra gibi adalar da Fatih'in saltanatinin son zamanlarinda Osmanli topraklarina dahil edilmistir Ancak St Jean sovalyelerinin elindeki Rodos'a karsi girisilen birkaç muhasara neticesiz kalmistir


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Fatih'in Dogu Politikasi: Karadeniz Politikasi; Osmanlilar, Anadolu'nun büyük bir kismini hâkimiyetleri altina almalarina ragmen kuzeyde, Karadeniz kiyisindaki bazi yerler Trabzon Rumlari, Cenevizliler ve Candarogullarinin elinde bulunuyordu Anadolu Türk birliginin saglanmasi ve ticaret güvenligi açisindan bu bölgelerin ele geçirilmesi sartti Iste bu sebeplerle, Fatih karadan ve denizden kuvvetlerini harekete geçirdi 1461 yilinda Cenevizlilerin elindeki önemli bir üs olan Amasra teslim olmak zorunda kaldi Seferin kendisine karsi yapildigini sanan Candaroglu Ismail Bey, Kastamonu'yu terk ederek Sinop'a çekildi Bursa'ya dönerek birliklerini takviye eden Fatih, Trabzon seferine çikarken, Sinop da dahil Candarogullarinin topraklarini savasmaksizin ele geçirdi Fatih'in asil amaci 1204 yilinda Lâtinlerin Istanbul'u isgal etmesi üzerine Bizans hanedanina mensup Komnenlerin ayri bir devlet olusturduklari Trabzon idi Osmanlilara vergi vermeyi kabul eden Trabzon Rumlari bir taraftan Fatih'in rakibi olan Uzun Hasan ile ittifak içine girmisti Nihayet Fatih, karadan birliklerini Trabzon'a gönderirken, bir donanma da Sinop'tan kalkarak bölgeye yöneldi Bu sirada Uzun Hasan'in Osmanli ordusunu arkadan çevirebilecegi ihtimaline karsi Fatih, ordusunu Sivas'in güneyinden Yassiçemen'e çevirdi Uzun Hasan'in annesi Sara Hatun'un ricasi üzerine Akkoyunlularla bir anlasma yapildi Anlasmaya göre Akkoyunlular, Trabzon Rumlarina yardim etmemeyi vaat etmislerdir Anlasmanin akabinde kara ve denizden Trabzon yeniden kusatildi Çaresiz kalan Trabzon Hâkimi David Komnen sehri teslim etmeyi kabul etti (26 Ekim 1461) Böylece 258 yil devam eden Trabzon Rum Imparatorlugu da tarihe karismis oldu

Karadeniz'in Anadolu kiyilarini tamamen hâkimiyetine alan Fatih'in bundan sonraki hedefi, önemli ticaret limanlari olan Ceneviz kolonilerini ortadan kaldirarak, Karadeniz'i tam bir Türk gölü yapmak idi

Gedik Ahmet Pasa komutasindaki donanma 1475 yilinda Kefe, Azak ve Menkup iskele ve kalelerini ele geçirdi Böylece Osmanlilar, Altinorda Hanligi'nin zayiflamasiyla ortaya çikan Kirim Hanligi ile komsu oldu Azak Kalesi'nin düsürülmesi sonucunda bazi Cenevizliler ile birlikte Kirim hanlarindan Mengli Giray Han da esir edilmisti Mengli Giray Han'in Istanbul'a getirilmesiyle Kirim Hanligi Osmanli hâkimiyetine girmis oldu (1478) Kirim hanlari 350 yil boyunca Osmanlilarin batiya karsi en güçlü müttefikleri olarak hizmet vermislerdirAnadolu'da Türk Birliginin Gerçeklesmesi; Osmanlilarin kurulus devrinden beri en ciddî rakipleri durumundaki Karamanogullari, Fatih'in politikalarina karsi, Akkoyunlu ve Memlûklu devletlerinin destegini sagladigi gibi, Venediklilerle de bir ittifak kurmakta sakinca görmemislerdi Bu düsmanca tavir üzerine Fatih 1466 yilinda Karamanogullari üzerine yürümeye karar verdi Beylik topraklarinin büyük kismi Osmanlilarin eline geçmesine ragmen Fatih, Larende ve Silifke yörelerine çekilen Karamanogullarina karsi mücadeleyi, Otlukbeli Savasi'nin sonrasinda da sürdürmüstür Fakat Karaman Beyi Kasim'in ölümünden sonra (1483) beylik tamamen oradan kalkmis olacaktir Akkoyunlu Beyi Uzun Hasan, 1467 yilinda Karakoyunlu topraklarina sahip olunca Osmanlilar aleyhine hâkimiyetini genisletmeye baslamisti Anadolu birligi yönündeki bu tehlike üzerine Fatih, 1473'te harekete geçti Otlukbeli mevkiinde yapilan savasta Osmanlilar büyük bir zafer kazandilar Artik Akkoyunlular Osmanlilar için bir tehlike olmaktan çikmisti

Fatih bundan sonra Hicaz su yolllarinin onarimi hususunu bahane ederek Memlûklar'a karsi harekete geçti Fakat bu dönemde Memlûklarla büyük bir savasa girilmemistir Fatih'in 1481'de hazirlik yaptigi ve ölümüyle yarim kalan seferin ya Rodos'a ya da Misir'a yönelik oldugu söylenir

Fatih'in ölümü üzerine Osmanli tahtina büyük oglu Bâyezid geçmisti Ancak diger oglu sehzade Cem, Rodos sovalyelerinin eline düsmesiyle sonuçlanan,taht mücadelesine girmisti Bâyezid'in mütereddit ve ihtiyatli politikalari sebebiyle, Akkoyunlularin yerini alan Safaviler güçlenerek Anadolu'da Sahkulu Isyani gibi ayaklanmalari kiskirtmis, Memlûklara karsi basarisiz seferler düzenlenmistir Buna ragmen Bâyezid döneminde Kili ve Akkerman ele geçirilerek Bogdan tamamiyla Osmanli hâkimiyetine girmis(1484), Venedik ve Haçlilara karsi denizlerde üstünlük kurulmus, Modon, Koron, Inebahti ve Navarin gibi Mora kiyilarindaki kale ve limanlar zapt edilmistir(1502)

Barbaros kardeslerin denizlerdeki zaferlerine ragmen özellikle dogudaki olumsuz gelismeler ve Sahkulu Isyani(1511), devlet islerinden elini çeken Bâyezid'in sagliginda sehzadeler arasindaki taht mücadelesinin kizismasina vesile olmustur Nitekim Sehzade Selim'in mücadeleyi kazanmasi üzerine 1512 yilinda II Bâyezid tahttan feragat etmistir

Yavuz Sultan Selim Devri; Henüz Trabzon'da vali iken Dogu'da Safavilerin nasil güçlendigini gören ve onlarla basarili bir mücadeleye giren Selim, tahta çiktiktan sonra, Anadolu'daki mezhep mücadelesine bir son vermek için Safavilerle dogrudan savasa girmeyi kaçinilmaz görmekteydi Nihayet ordusunun basinda Dogu seferine çikan Yavuz Selim, Çaldiran Ovasi'nda Sah Ismail'in ordusuyla büyük bir meydan muharebesi yapti Iki Türk hükümdarinin mücadelesinden Selim üstün çikti (23 Agustos 1514) Dogu Anadolu topraklari Osmanlilarin eline geçti Yavuz, Tebriz'e kadar Sah Ismail'i takip etti Dulkadirogullari beyligi Osmanli yönetimine alindi ve sonra ilhak edildi (1515)Babasi döneminde Memlûklara karsi yapilan seferlerin çogu kez basarisizlikla neticelenmesi, Osmanlilarin dogu'da ve Islâm dünyasinda üstünlük kurmalari önündeki en büyük engel idi Bu sebeple, Safavi tehlikesini bertaraf ettikten sonra Yavuz, Memlûklara karsi büyük bir ordu hazirladi Misir Memlûk Sultani Kansu Gavri, Osmanli ordusunu Halep'in kuzeyinde karsiladi Ancak Mercidabik Savasi Osmanlilarin zaferiyle son buldu (24 Agustos 1516) Kansu Gavri savas sirasinda öldü Malatya'dan Sina yarimadasina kadar olan topraklar Osmanlilarin eline geçti Kisi Sam'da geçiren Yavuz, tekrar Misir'a yöneldi Yeni Memlûk Sultani Tomanbay ile Kahire'nin kuzeyindeki Ridaniye mevkiinde yapilan savasi da Osmanlilar kazandi (22 Ocak 1517) Bu savas Memlûk Devleti'nin sonu oldu Suriye, Filistin, Misir ve Hicaz Osmanli hâkimiyetine girdi Hülagû'nun Bagdat'i isgal etmesiyle Memlûk himayesine giren halifelik müessesesi de böylece Osmanlilara geçmis oluyordu Nitekim Mekke serifi sehrin anahtarini Yavuz Sultan Selim'e sunarak itaatini bildirmisti Yavuz dönemi Osmanlilarin dogu'da ve Islâm dünyasi'nda en büyük güç haline geldigi bir dönemdir

Yavuz Sultan Selim'in sekiz yil süren hâkimiyet devrinden sonra Osmanli tahtina oglu ISüleyman geçti (1520) ISüleyman'in 46 yillik saltanatinda Osmanli Devleti siyasî, askerî ve iktisadî açilardan zirveye ulasmistir Bu sebeple dost düsman ona Kanuni, Muhtesem, Büyük Türk gibi lâkaplarla hitap etmis ve tarihe de böyle geçmistir

Avrupa'daki Gelismeler; Kanuni döneminde özellikle Avrupa'da önemli dinî ve siyasî degisiklikler söz konusudur Güçlü Macar kralliginin Osmanli hâkimiyetine girmesinden sonra, Kutsal Roma-Cermen Imparatoru Sarlken en ciddî rakip hâline gelmis, onun olusturdugu imparatorlugun uzantisi durumundaki Avusturya Arsidükaligi Osmanlilara sinirdas olmustur Bu devlet ile Avrupa'nin en güçlü hanedani olacak olan Habsburglar Avrupa'yi âdeta parselleyeceklerdir Bu dönemde güçlenmeye baslayan Protestanlik, Avrupa'da mezhep çatismalarinin siddetlenmesine sebep olmustu Dogu Avrupa'da da Lehistan ve Ortadoks Rusya güçlenmeye baslamisti Kanuni, Avrupa'daki siyasî ve dinî çekismelerden faydalanarak, onlarin birlesmemesine özen göstermis ve bunu bir devlet politikasi hâline getirmistir Yine bu dönemde Akdeniz'de ve Okyanuslarda güçlü bir ticarî ve iktisadî filo olusturan Ispanyol ve Portekiz donanmalari Venedik'in yerini almis görünüyordu

Belgrat'in Fethi ve Macaristan Seferi; Fatih'in Sirbistan seferinde ele geçirilemeyen Belgrat, Avrupa içlerine yapilacak akinlar için bir siçrama noktasi idi Bu sebeple Kanuni, Macaristan seferine çiktiginda ilkin Belgrat'i kusatti ve ele geçirdi(1521) Burayi bir üs olarak kullanan Osmanlilar artik rahatlikla Avrupa içlerine sefer yapabilecekti Nitekim Sarlken'e tutsak olan Fransa Krali Fransuva'yi, kendisinden yardim talep etmesi üzerine, kurtarmayi amaçlayan Kanuni, 1526 yilinda karsisindaki ittifaki parçalamak amaciyla yeniden Macaristan üzerine bir sefer düzenledi 29 Agustos 1526'da Mohaç Meydan Muharebesi ile Macar ordularini imha eden Kanuni, Budin'i (Budapeste) ele geçirdi Macaristan'in bir bölümü ilhak edildi ve kalan kismi Erdel Kralligi olusturularak Osmanli hâkimiyetine alindi

Avusturya Seferleri; Macaristan'in ele geçirilmesi üzerine, ölen Macar krali ile akrabaligini öne süren Avusturya Arsidükü Ferdinand, Macar topraklarinda hak iddia etmis ve Budin'i isgal etmisti Bunun üzerine Kanuni, yeniden Macaristan'a sefer düzenledi Budin kurtarildi Ancak Kanuni'nin asil maksadi Viyana idi Osmanli ordusu sehri kusatti ise de ele geçirmeye muvaffak olamadi(1529) IViyana Kusatmasi'nin sonuçsuz kalmasindan cesaretlenen Ferdinand, Budin'i tekrar isgal etti Kanuni ünlü "Alman Seferi" ile mukabele ederek isgal edilen yerleri geri aldi Ferdinand ile Istanbul'da bir anlasma yapildi Bu anlasmaya göre Ferdinand, Macaristan üzerinde hak talep etmeyecek ve Osmanli hâkimiyetini taniyacak ve elinde bulundurdugu Macaristan'a ait topraklar için de Osmanlilara vergi verecekti(1533)

Ferdinand'in Macar kralinin ölümünü firsat bilerek anlasmayi bozmasi üzerine Kanuni yeniden sefere çikti 1562'deki bu sefer sonucunda Macaristan'da Erdel Beylerbeyligi olusturuldu Avusturyalilar firsat buldukça Macar topraklarina tecavüz etmisler ve her seferinde de Osmanlilardan gerekli cevabi almislardir Nitekim Kanuni'nin son seferi de Avusturya'ya karsi olmus ve Zigetvar Kalesi kusatilmistir (1566)

Fransa ile Münasebetler ve Ilk Kapitülâsyon; Avrupa birligini saglamak isteyen Roma-Cermen Imparatoru Sarlken, bu maksatla Fransiz Krali Fransuva'yi esir etmisti Kendisinden yardim isteyen kral ile iyi iliskiler kuran Kanuni böylece Sarlken'e karsi bir müttefik kazanmis oluyordu 1535 yilinda iki ülke arasinda ticaret ve dostluk anlasmasi imzalandi Anlasma ile her iki ülke serbest ticaret hakki elde edecek ve bu haklar iki hükümdarin yasadigi sürece geçerli olacakti Lâkin kapitülasyon adiyla tarihe geçecek olan bu ticarî imtiyazlar sürekli hâle getirilmis, sonraki devlet adamlarinin basiretsizligi sebebiyle tek tarafli islemeye baslamis ve baska devletlere de imtiyazlarin taninmasiyla Osmanli ekonomisi giderek disa bagimli hâle gelmistir


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Iranla Münasebetler; Sah Ismail'in yerine geçen oglu ISah Tahmasp, babasi gibi, Osmanlilarin düsmani olan Venedik ve Avusturya ile ittifak kurmakta bir beis görmüyordu

Osmanli ordusu, Avrupa'ya sefere çiktiginda Safaviler, Dogu Anadolu topraklarina karsi saldiriya geçiyordu Bu sebeple, Kanuni, Irakeyn (iki Irak; Irak-i Acem ve Irak-i Arap) seferi diye bilinen bir sefere çikti (1534-35) Tebriz ve Bagdat Osmanli topraklarina katildi Osmanlinin Avrupa ile ilgilenmesinden yararlanan Safaviler firsat buldukça yeniden harekete geçtiklerinde, bölgeye 1555 yilina kadar Nahcivan ve Tebriz üzerine birkaç kez sefer düzenlenmistir Osmanlilar karsisinda fazla bir varlik gösteremeyen Sah Tahmasp nihayet baris anlasmasi imzalamayi kabul etmek zorunda kalmis ve Amasya Antlasmasi (1555) ile Osmanli üstünlügünü kabul ederek Bagdat, Tebriz ve Dogu Anadolu'nun Osmanli hâkimiyetinde oldugunu tasdik etmistir

Deniz Seferleri ve Fetihler; Kanuni devri karada oldugu gibi denizlerde de büyük bir üstünlügün saglandigi bir devirdir Fatih'in alamadigi, StJean sövalyelerinin elindeki Rodos ve çevresindeki adaciklar, basarili bir kusatma sonunda ele geçirilmis(1522), II Bâyezid zamanindan beri Akdeniz'de serbestçe faaliyet gösteren Barbaros kardeslerin devlet hizmetine alinmasiyla deniz ve kiyilarda pek çok yer Osmanli hâkimiyetine dahil olmustur Cezayir'i ellerinde bulunduran ve Osmanlilar adina, 1492 yilinda Ispanya'da soy kirima ugrayan Musevîleri Istanbul'a gemilerle nakleden Barbaros kardesler hakli bir üne sahip olmuslardi 1533 yilinda Cezayir'i Osmanlilara birakarak kaptan-i deryalik görevini kabul eden Barbaros Hayrettin Pasa (Hizir Reis), 1538 yilinda Andrea Doria komutasindaki Haçli donanmasini Preveze'de büyük bir bozguna ugratarak, Osmanlilardin Akdeniz'in tek hâkimi oldugunu bütün dünyaya kabul ettirdi

Barbaros'un ölümünden sonra yerine geçen Turgut Reis de fetihlere devam ettiNitekim St Jean sövalyelerinin elinde bulunan Trablusgarp onun tarafindan fethedilmis (1551), Preveze'den sonraki en büyük deniz zaferi sayilan Cerbe Savasi sonunda Haçli donanmasi bir kez daha hezimeti tatmistir Sadece Akdeniz'de degil Kizil Deniz ve Hint Okyanusunda da Osmanli donanmasi faaliyette bulunmustur Uzak denizlerde istenilen sonuçlar elde edilememisse de bu dönemde Yemen ve Arabistan'in güney kiyilari ile Habesistan ele geçirilmistir

Kanuni'nin Ölümü ve Sonrasi; Zigetvar Muhasarasi esnasinda hastalanan Kanuni kalenin fethini göremeden 66 yasinda öldü (1566) Siyasî, askerî ve iktisadî bakimlardan Osmanliyi zirveye çikaran bu büyük hükümdarin yerine geçen ne II Selim (1566-1574) ne de III Murat (1574-1595) ayni evsafta kisiler degillerdi Ancak Kanuni devrinde baslayan fetih rüzgârlari o derece siddetliydi ki, bu hükümdarlar devrinde de hizini devam ettirebildi Süphesiz bu basarilarda sadrazam Sokullu Mehmet Pasa'nin dirayetli siyasetinin de rolü büyüktür Anadolu'nun Akdeniz'e bakan kiyilarinda bir çiban basi gibi duran Venedik'in elindeki Kibris bu fetih rüzgâriyla kusatildi Lala Mustafa Pasa komutasindaki Osmanli donanmasi adayi ele geçirir geçirmez (1571), buraya Anadolu'nun çesitli sancaklarindan Türkler yerlestirildi Artik Kibris da Türk olmustu Bu durumu hazmedemeyen Venedik, Ispanyol, Malta donanmalari papa ve diger bazi Avrupa devletlerinin de destegi ile harekete geçerek büyük bir savas filosu olusturdular Korent Körfezi yakinlarinda, Inebahti önlerinde yapilan deniz savasini Osmanlilar kaybetti (1571)

Ancak kendileri de oldukça fazla zaiyat verdiginden, Haçli donanmasi Osmanli kadirgalarini takip edecek durumda degildi Sokullu kisa zamanda donanmayi yenileyerek yeniden Akdeniz'e indirdi Venedik bu durum karsisinda yeni bir savasi göze alamadi ve Osmanlilara vergi vermeyi kabul etti Kiliç Ali Pasa komutasindaki donanma Tunus'u yeniden Osmanli topraklarina katti (1574) Bu esnada IISelim ölmüs ve yerine III Murat geçmisti Bu padisah devrinde, Sah Tahmasp'in ölümüyle çalkanan Iran'a savas açildi (1576) Gürcistan ve Azerbaycan'in büyük bir kisminin ele geçirilmesiyle neticelenen ilk seferden sonra savas 15 yil sürdü Bu uzun savas ile daha fazla yipranmak istemeyen Osmanli Devleti ile Iran arasinda 1590'da bir baris anlasmasi yapildi Yine bu dönemde baslayan Türk-Macar Savasi IAhmet devrine kadar devam etti Don ve Volga nehirlerini birlestirmeyi amaçlayan kanal projesi ile Süveys kanali tesebbüsünün mimari olan Sokullu'nun 1579'daki ölümü ile Osmanli Devleti büyük bir yara almistir Özellikle IIIMurat'in oglu IIIMehmet'in (1595-1604), hükümet islerini annesine birakip, bir köseye çekilmesi Osmanli'yi XVII yüzyilda daha kötü yillarin bekleyeceginin âdeta habercisi idi


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Duraklama Dönemi

III Mehmet zamaninda Avusturya'ya karsi devam ettirilen savaslarda Egri, Kanije ve Haçova zaferleri elde edilmisse de I Ahmet (1604-1617), Zitvatorok Antlasmasini imzalayarak (1606), Osmanlinin, Avrupa'daki üstünlügünün sona erdigini bir anlamda kabul ediyordu Her ne kadar ele geçen topraklar bu anlasmayla Osmanlida kaliyorsa da, artik iki devletin "esit" sayildigi hükme baglanmisti XVIyüzyil baslarindan itibaren Avusturya ve Iran'la girilen uzun savaslar, ehliyetsiz idareciler, liyakatin yerini iltimas ve rüsvetin almasi, buna bagli olarak devletin askerî ve iktisadî düzeninin temelini olusturan timar sisteminin bozulmaya baslamasi, devletin güç ve otoritesini, halkin huzur ve asayisini güvenligini sarsmistir XVII yüzyila girilirken bu olumsuz sartlar, anarsinin artmasina sebep olmustur Merkez ve tasra teskilâtinda görülen bozulmalar, pek çok isyanin çikmasini ve dolayisiyla devlet nizaminin sarsilmasini beraberinde getirmistir Bu isyanlari üç grupta toplamak mümkündür; Tasrada çikan Celalî Isyanlari, Eyalet isyanlari ve Istanbul merkezli kapikulu isyanlari Celalî isyanlarinin en önemli sebepleri, yukarida da belirttigimiz gibi, devletin uzayan savaslara bagli olarak azalan gelirlerini karsilayabilmek için vergileri artirmasi, timar sistemindeki bozulmalar ve köylünün artan vergilere karsi huzursuzluklari idi Halkin devlete olan güveninin sarsilmasi, isyancilarin gücünü daha da artiriyordu Kalenderoglu, Karayazici, Deli Hasan gibi Celâlîlerin isyanlarina, medrese ögrencisi suhteler ve basibos leventlerin isyanlari da eklenince, devlet isyanlari bastirmada oldukça zorlandi Bu isyanlar yüzünden özellikle Anadolu'da dirlik ve düzenlik kalmadigi gibi, iktisadî durum da oldukça bozulmustur Yine bu otorite boslugu nedeniyle Erzurum ve Sivas gibi yerlerin valileri ile Yemen, Bagdat, Eflâk, Bogdan gibi bagli eyaletlerin yerli yöneticileri de isyan etmislerdi

Istanbul'daki yeniçerilerin ulûfelerini zamaninda alamamalarini bahane ederek çikardiklari isyanlar dogrudan sarayi hedef almistir Fesat yuvasi hâline gelen Yeniçeri Ocagi'ni düzenlemek isteyen II Osman (1618-1622) yeniçerilerin hismina ugramis, isyancilar sarayi basmistir Yeniçeriler, Genç Osman'i tahttan indirerek yerine, III Mehmet'in kardesi IMustafa'yi getirmisler ve bununla da kalmayarak, Genç Osman'i Yedikule Zindanlarinda katletmislerdir Bu olay yeniçerilerin bir padisahi tahttan düsürüp, katletmelerinin ilk örnegi olmasi açisindan dikkat çekicidir

Yeniçerilerin basa geçirdigi IMustafa'nin bir yil sonra ölmesiyle, Osmanli tahtina IV Murat geçer (1623-1640), genç padisah, hâkimiyetinin ilk on yilinda devlet idaresindeki inisiyatifi valide Kösem Sultan'a birakmis ve güçlenene kadar fesat çikaranlara karsi tedbirli davranmistir Ancak saraydaki huzursuzluk ve Anadolu'da yeniden patlak veren isyanlarin tehlikeli boyutlara ulasmasi üzerine 1632'de duruma müdahale eden IV Murat, kisa zamanda otoriteyi tesis etmistir Sert tedbirlerle nifak çikaranlari, seyhülislâm ve kardesleri de dahil, öldürtmekten çekinmemis, bosalan devlet hazinesini yeniden çeki düzene koymustur Toparlanan Osmanli Devleti, Bagdat'i ele geçiren Iran'a savas açti IV Murat, ünlü seferiyle Bagdat'i geri aldi (1638) Iran ile yapilan Kasr-i Sirin Antlasmasiyla (1639), bugünkü sinirlara yakin olan Türk-Iran siniri yeniden çizildi

1640'ta, IV Murat'in ölmesi üzerine yerine kardesi I Ibrahim geçti(1640-1648) Fakat onun sekiz yillik saltanatinda devlet her açidan kötülemeye baslamisti Sonunda 1648 yilinda o da öldürüldü ve çocuk yastaki IV Mehmet Osmanli tahtina çikarildi (1648-1687) Harem ve Yeniçeri Ocagi devlet islerine istedikleri gibi müdahale eder olmuslardi Bu kötü gidis 1656'da Köprülü Mehmed Pasa'nin sadrazamlik vazifesine getirilmesine kadar devam ettiKöprülü Mehmet Pasa ve onun ailesinden olan diger sadrazamlar XVIII yüzyil baslarina kadar Osmanli Devleti'nin idaresinde belirleyici bir rol oynamislardir Köprülüler Devri olarak bilinen bu dönemde geçici de olsa bir istikrar saglanmis ve Osmanlilar son fetihlerini bu devirde gerçeklestirebilmislerdir Köprülü Mehmet Pasa, içerde sükûneti sagladigi gibi, Venediklilerin eline geçmis olan Bozcaada ve Limni'yi geri alip, Çanakkale Bogazi'ni ablukadan kurtardi Köprülü Mehmet Pasa öldügünde, padisah yine genis yetkilerle oglu Köprülü Fazil Ahmet Pasa'yi sadarete getirdi(1661) Erdel islerine karisan Avusturya'ya karsi baslatilan savasta Fazil Ahmet Pasa, Uyvar'i fethetti Avusturya yapilan anlasmayla, Erdel ile Uyvar ve Neograt kalelerinin Osmanli hâkimiyetinde oldugunu kabul etti Uzun süredir kusatilan, Venedik'in elindeki Girit, Kandiye Kalesi'nin düsmesiyle Osmanli hâkimiyetine girdi(1669) Lehistan'a yapilan sefer sonucunda Podolya da Osmanli topraklarina katildi (1676)

Büyük basarilara imza atan Fazil Ahmet Pasa'nin genç yasta ölmesi üzerine, IV Mehmet, Köprülü'nün damadi Kara Mustafa Pasa'yi sadrazamliga getirdi(1676)

Kara Mustafa Pasa, Çehrin'i ele geçirdi (1678) Bu zaferden sonra, Ruslar, Dinyeper nehrinin saginda kalan topraklari Osmanlilara birakmak zorunda kaldiklari ilk anlasmayi Türklerle yapmistir (1681) Zaferlerin devami getirerek Osmanli'yi yeniden Avrupa'daki en genis sinirlara ulastirmak isteyen Kara Mustafa Pasa, Orta Macaristan'da, Katolik Avusturya'ya karsi isyan eden Protestan Macarlari himayesine aldi Imre Tököli Osmanlilar tarafindan Orta Macaristan krali olarak tanindi Mustafa Pasa, büyük bir orduyla Viyana'ya sefer düzenledi Kanuni'nin ele geçiremedigi Avusturya'nin merkezi Viyana'ya karsi baslatilan bu ikinci sefer boyunca Osmanlilar hiçbir direnmeyle karsilasmadilar 1683'te kusatma basladiginda, Avusturya imparatoru çoktan sehri terketmisti Ancak kusatmanin uzun sürmesi, Lehistan ve Alman askerlerinin, sehrin imdadina yetismesiyle neticelendi Iki ates arasinda sikisan Kara Mustafa Pasa, büyük bir bozguna ugradi (12 Eylül 1683) Osmanlilar Belgrat'a kadar geri çekilmek zorunda kaldi Viyana bozgunu, sadrazamin Belgrat'ta hayatina mal olmustu Osmanli devletine karsi Avusturya, Lehistan, Malta, Venedik ve son olarak Ruslarin katildigi(1696) büyük bir ittifak olusturuldu Osmanlilar dört cephede bu ittifaka karsi mücadele verdigi sirada, içte de huzursuzluk artmaktaydi IV Mehmet tahttan indirilmesiyle yerine II Süleyman (1687-1691) , IIAhmet (1691-1695) devirlerinde huzursuzluk devam etti Bu dönemde yine bir Köprülüzade olan Fazil Mustafa Pasa, ordu ve maliyeyi düzene koymaya yönelik basarili icraatlerde bulunmus ise de ayni aileden Hüseyin ve Nu'man Pasalar, sadaret makaminda basari saglayamamislardi

I Mustafa (1695-1703), Viyana bozgunu ve ardindan gelen toprak kayiplarini önlemek amaciyla üç kez Avusturya'ya sefer düzenledi, ilk iki seferde kismen basari saglandiysa da son seferde Osmanli ordusu Zenta denilen yerde bozguna ugradi Bunun üzerine Ingiltere'nin araya girmesiyle Osmanlilar, ittifak güçleriyle Karlofça Antlasmasi'ni imzalamak zorunda kaldi (26 Ocak 1699) 25 yil için geçerli olacak bu anlasma sonunda, Avusturya'ya Macaristan'in büyük bir bölümü ve Erdel, Venediklilere Dalmaçya kiyilari ve Mora, Lehistan'a ise Podolya ve Ukrayna birakiliyordu Rusya ile yapilan üç yillik ayri bir anlasma ile de Azak Kalesi Ruslara terk ediliyor ve onlarin Istanbul'da daimî bir elçi bulundurmalari kabul ediliyordu Karlofça Antlasmasi, Osmanlilarin toprak kaybiyla neticelen simdiye kadar imzaladiklari en agir anlasma idi

IEdirne Vakasi adi verilen bir ayaklanma ile Osmanli tahtina III Ahmet geçirildi (1703-1730) Rusya bu dönemde hem Dogu Avrupa hem de Karadeniz istikametinde topraklarini genisletme gayesini gütmekteydi Poltova yenilgisinden sonra Osmanlilara siginan Isveç Krali XII Sarl, iki ülke arasinda yeniden bir savasin baslamasi için bir vesile oldu Bu savas ile Osmanlilar, Karlofça Antlasmasi, Osmanlilarin toprak kaybiyla neticelen simdiye kadar imzaladiklari en agir anlasma idi

IEdirne Vakasi adi verilen bir ayaklanma ile Osmanli tahtina III Ahmet geçirildi (1703-1730) Rusya bu dönemde hem Dogu Avrupa hem de Karadeniz istikametinde topraklarini genisletme gayesini gütmekteydi Poltova yenilgisinden sonra Osmanlilara siginan Isveç Krali XII Sarl, iki ülke arasinda yeniden bir savasin baslamasi için bir vesile oldu Bu savas ile Osmanlilar, Karlofça'da kaybettikleri topraklari tekrar kazanma firsatini bulacakti Nitekim Prut'ta sikistirilan Ruslar (1711), anlasma yaparak, Azak'i terk etmek zorunda kaldilar Karadag'da isyan çikartan Venedik'e karsi açilan savaslarda ise isgal altindaki Mora kurtarildi (1715) Bu basarilar üzerine, siranin kendisine geldigini düsünerek harekete geçen Avusturya, Osmanlilari yenilgiye ugrattilar

Temesvar ve Belgrat düstü Osmanlilar Pasarofça Antlasmasini imzalayarak (1718), Temesvar ve Belgrad ile birlikte Küçük Eflâk ve Kuzey Sirbistan'i Avusturya'ya birakti Dalmaçya kiyilarindaki bazi kalelerin Venedik'e terki mukabilinde Mora muhafaza edildi Osmanlilardin Balkanlar ve Orta Avrupa seferleri için staratejik bir mevkiide olan Belgrat'in düsmesi, agir sonuçlar dogurmustur Avusturya, Belgrat'tan Balkan içlerine sarkmakta daha basarili olacaktir

Lâle Devri: Pasarofça Antlasmasi neticesinde ortaya çikan barisi iyi kullanmak isteyen Osmanlilar, artik Avrupa karsisinda savunma durumunda kalacagini anladigindan, Balkanlardaki sinir kalelerini tahkim etme, bölge halkini yaninda tutmak için vergileri azaltma siyaseti uygulamaya agirlik vermekteydi Damat Ibrahim Pasa, Osmanlilara üstünlük kurmus olan Avrupa'yi her yönüyle tanimak için Avrupa baskentlerine elçiler göndertti 1718-1730 yillari arasindaki bu dönem, sanatta lâle motifinin islenmesi sebebiyle "Lâle Devri" adiyla anilmaktadir Bu dönemde matbaa açilmasi, çini ve kumas fabrikasi kurulmasi gibi bazi müspet yenilikler yapilmissa da, III Ahmet ve saray çevresinin sasali eglenceleri ve harcamalari huzursuzlugu artirmaktaydi Damat Ibrahim Pasa'nin, Iran'a karsi baslatilan savasta (1722) kesin netice alamamasi ve uzayan savas esnasinda Tebriz'in sadrazamin gizli emriyle Iran'a terk edildigi haberi, muhalefetin harekete geçmesine yetti

Patrona Halil Ayaklanmasi'nin patlak vermesiyle bu dönem sona eriyordu Damat Ibrahim Pasa ve yakinlariyla Sultan III Ahmet asiler tarafindan katledildiler (1730)Bu olayin ardindan III Ahmet'in yegeni IMustafa hükümdarliga getirildi (1730-1754) Kafkaslardaki sinir olaylarini bahane eden Rusya, Kirim Tatarlarina karsi büyük bir saldiri baslatti Azak ve Bahçesaray Ruslarin eline geçti (1739) Fransa'nin da tesvikiyle Osmanlilar, Rusya'ya karsi savas ilân etti Rusya'nin yaninda savasa katilan Avusturya da, Eflâk ve Bogdan'a girmisti Osmanlilar iki cephede de büyük basarilar kazandilar Prusya, Fransa ve Isveç'in Osmanlilara yakinlasmasi, Osmanlilar karsisinda ummadiklari bir yenilgi tadan Rusya ve Avusturya'yi baris yapmaya zorladi Bu savas sirasinda tekrar Osmanlilarin eline geçen Belgrat'ta bir anlasma imzalandi (18 Eylül 1739) Belgrat Anlasmasiyla, Avusturya, Pasarofça barisiyla elde ettikleri tüm topraklardan geri çekildiler Ruslar da Azak'i terkederek bölgedeki kiyi ve deniz ticaretinin Osmanli gemileriyle yapilmasini kabul etti Bu anlasma geçici de olsa Osmanlilarin toparlanmasini saglamistir Savasta Türklerin tarafini tutan Fransa'yla, Kanuni döneminde taninan imtiyazlari genisleten ve süre tahdidi koymayan yeni bir kapitülâsyon antlasmasi imzalanmistir (1740) Damat Ibrahim Pasa zamaninda baslayan Iran savaslari Lâle Devri'nden sonra da devam etmekteydi Ruslar, çöküs dönemine giren Safavilerin elindeki Azerbaycan ve Dagistan'i isgal etmislerdi


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Sirvan halkinin talebi üzerine Osmanlilar duruma müdahale etmis, iki ülke arasinda çikabilecek savas Fransa'nin araya girmesiyle önlenmisti Rusya'nin kuzeydeki isgaline karsin Osmanlilar da Güney Azerbaycan'i topraklarina kattilar Sah Tahmasp 1732'de Osmanlilar ile baris yapti Bu durumu kabullenemeyen Afsar Nadir Bey, Sah Tahmasp'i devirerek kendi hâkimiyetini ilan etti (1736) Osmanlilar bazi topraklari Nadir Han'a birakmaya razi oldu Her iki taraf için de yipratici olan bu uzun savaslar, Kasr-i Sirin antlasmasiyla çizilen sinirlarin aynen kabul edildigi 1746 anlasmasiyla son bulmustur

IMahmut döneminde, basarili savaslarin yani sira, ordu içinde de yeni düzenlemelere gidilmistir Aslen Fransiz olup Osmanli hizmetine girerek beylerbeyi olan Ahmet Pasa, Humbaraci Ocagi'ni kurarak (1734), bati savas tekniklerini burada hayata geçirmis idi IMahmut'un üvey kardesi IIIOsman'in (1754-1757) yerine geçen, amcaoglu III Mustafa (1757-1773) zamaninda da ordu içerisinde bazi islahatlar devam ettirilmistir Nitekim onun döneminde Tophane islah edilerek yeni ve güçlü toplar dökülmüs, donanma yenilenmistir Ancak, Rusya ile baslayan harpler bu yeniliklerin yeterli olmadigini gösterecektir


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Gerileme Dönemi

1764 yilinda Rusya, Osmanlilarin toprak bütünlügünü garanti ettigi Lehistan'i isgal etmis ve kaçan mülteciler Osmanli sinirini geçen Ruslar tarafindan katledilmistir Bu olay üzerine Osmanli Devleti Rusya'ya savas ilân etmistir(1768) Ruslar, Baserabya ve Kirim'i isgal ettikleri gibi, Ingilizlerin de yardimiyla, Baltik filosonu Akdeniz'e göndererek, Mora Rumlarini isyana tesvik etmisler ve Çesme'de demirli Osmanli donanmasini gafil avlayarak, gemileri yakmislardir Bu arada Misir'da da bir isyan hareketi baslamistir Ruscuk ve Silistre önlerinde Osmanli kuvvetlerinin mevzii basarilar kazanmasinin ardindan II Katerina, Lehistan isini halletmeyi plânladigindan Osmanlilarla anlasma yapmayi kabul etmistir IAbdulhamit'in (1773-1789) basa geçmesinden sonra imzalanan Küçük Kaynarca Antlasmasi ile (21 Temmuz 1774) Kirim Hanligi Osmanlidan kopartilarak sözde bagimsiz bir devlet olmus, Baserabya, Eflâk, Bogdan Osmanlilarda kalmis, ancak Azak ve Kabartay bölgesi Rus hâkimiyetine geçmistir Ruslar bu anlasmayla Ingiltere ve Fransa'ya taninan kapitülâsyonlari da kazanmis ve her yerde konsolosluk açma hakkini elde ederek, Osmanlinin iç islerine karisabilecegi bir ortami kendine hazirlamistir Nitekim 1783'te Kirim'i isgal ve ilhak eden Rusya, Karadeniz'e hâkim olarak, sicak denizlere inme politikasini gerçeklestirme yönünde büyük bir adim atmis, Ortadokslari himaye bahanesiyle de Balkanlardaki nüfuzunu kuvvetlendirmistir

Rusya'nin nihaî amaci, Istanbul'u ele geçirerek Bizans'i yeniden diriltmek idi Iste bu maksatla, Osmanli Devleti'ni taksim etmek üzere Avusturya ile gizli bir anlasma yapildi Bu anlasmayi haber alan Osmanli Devleti, Prusya ve Ingiltere'nin de tahrikiyle Rusya'ya karsi savas açti Halkin infialine neden olan Kirim'i geri almak Osmanlinin en büyük arzusuydu Ancak bu savasa Rusya'nin müttefiki olan Avusturya'nin da katilmasiyla, Osmanlilar iki cephede birden mücadele etmek zorunda kaldilar(1788) Avusturya'ya karsi iki kez savas kazanildi Belgrat ve Banat ele geçirildi Ancak Rusya'ya karsi dogu cephesinde basari saglanamadi Bu tarihlerde Osmanli tahtina III Selim çikmisti (1789-1807) III Selim Isveç ile bir anlasma yaparak Rusya'ya karsi bir müttefik kazanmisti Ancak Rusya Bükres ile Küçük Eflâk'i almis, ardindan da Belgrat ve Bender düsmüstü 1790'da Avusturya Imparatoru IIJoseph ölünce iç ayaklanmalar bas göstermis ve Fransiz ihtilalinin etkileri bu ülkede de hissedilmeye baslanmisti Bunun üzerine yeni Imparator IILeopold, Zistovi anlasmasini imzalayarak Osmanlilarla olan savasi sona erdirdi (1791) Bu anlasma mevcut statükoyu muhafaza eden maddelerden ibaretti Rusya ile de, Ispanya'nin araciligiyla Yas Baris Antlasmasi imzalandi (1792) Rusya'nin savas sirasinda isgal ettigi yerlerden sadece Özi, anlasmayla verilmis oluyordu Hem Avusturya hem de Rusya bu anlasmalarla, Fransa ve Lehistan'daki gelismelere dikkatlerini verirken, Osmanli Devleti de gerekli islahatlari yapmak için bir soluklanma zamani bulabilecekti

Iyi bir egitim görmüs olan III Selim bu baris döneminden faydalanarak, devlet içinde, özellikle askerî alanda, islahatlar yapmak istiyordu Bu maksatla, Nizâm-i Cedit adi verilen ilk islahat hareketiyle, yeni bir ordu kurdu(1793) Yeniçeri Ocagi'ni kaldiramayacagini bildiginden, öncelikle Nizâm-i Cedid denilen bu orduyu batili tarzda düzenleyip, basarisini kanitlamak gerekliydi Ancak bundan sonra Yeniçeri Ocagi lagvedilebilirdi Fakat kendileri aleyhine ortaya çikan gelismelerden endise duyan Yeniçeriler, bazi devlet adamlarini da yanlarina çekerek yeniliklere karsi çiktilar ve isyan ettiler Üstelik bu arada Napolyon Bonapart, bir orduyla Misir'i isgale baslamisti (1798) Osmanlilar, Rusya, Ingiltere ve Sicilya'nin da menfaatlerine dokunan Fransiz isgaline karsi harekete geçti Ehramlar savasiyla, Misir'i ele geçirip, kuzeye yönelen Bonapart, Akka'da Osmanli savunmasini geçemedi (1799) Kusatmayi kaldiran Napolyon geri dönerken, yerine biraktigi ordu komutanlari da maglûp edildiler Neticede Fransizlar Misir'i terk etmek zorunda kaldi(1801) Fransa'yi barisa zorlayan önemli bir sebeplerden birisi de, Akdeniz'de Rus ve Türk donanmalarinin is birligi yapmalari, Ingiltere'nin Fransiz savas ve ticaret gemilerini taciz etmesiydi Fransa'nin Akdeniz ve Orta Dogu'daki ticarî menfaatlerinin zedelenmesi onlari barisa zorlamaktaydi

1802'de imzalanan anlasmayla Fransa bölgede yine ticaret yapma güvencesi almis ve kapitülâsyon hakkini elde etmistir Bu olayi bahane ederek Akdeniz'e inen Rus donanmasi, Osmanli donanmasiyla birlikte Fransa'nin elindeki bazi adalari ele geçirmis idi Fakat halk, ebedî düsman olarak gördügü Rusya ile is birligi yapilmasina büyük tepki göstermis ve bunun sonunda III Selim'e ve islahatlarina karsi cephe genislemisti Üstelik Napolyon'un, Orta Dogu'da Araplara yönelik propagandasinin da etkisiyle bölgede bazi isyanlar çikmisti Böylece Bulgaristan ve Sirbistan'da çikan isyanlara bir de Suriye'de ve Hicaz'da çikan isyanlar eklenmis oluyordu Vehhabiler ayaklanarak, 1803-1804'te Mekke ve Medine'yi ele geçirmislerdi Osmanlilarin tekrar Fransa ile yakinlasmalari, Ingiliz ve Ruslari harekete geçirmis ve sonunda Rusya Eflak ve Bogdan'i isgal etmisti Bu savas sürerken Nizâm-i Cedit'in Rumeli''ye de kaydirilmasindan memnun olmayan isyancilar Sehzade Mustafa'nin tahrik ve tesvikiyle birleserek Ikinci Edirne Vak'asi denilen büyük bir ayaklanma baslatmislardi (1806) Neticede Istanbul'da patlak veren Kabakçi Mustafa Isyani III Selim'in sonunu hazirladi Saraya giren isyancilar III Selim'i tahttan indirerek yerine IV Mustafa'yi tahta geçirdiler (29 Mayis 1807) Nizâm-i Cedid lagvedildi Fakat IIISelim'e bagli olan Ruscuk bayraktari Mustafa, yenilik taraftarlariyla birleserek, karsi darbede bulundu Amaci III Selim'i yeniden tahta çikarmakti IV Mustafa'nin, sabik padisahi öldürttügünün ögrenilmesi üzerine, kardesi IIMahmut basa geçirildi (28 Temmuz 1808)

Alemdar Mustafa Pasa sadareti üslenerek, III Selim'in baslattigi islahatlari devam ettirmeye çalisti Nizâm-i Cedit'i, Sekbân-i Cedit adi ile yeniden canlandirdi Ancak ulemayi ve yeniçerileri memnun edemeyen Alemdar Mustafa Pasa, 1809'da çikan bir isyanda öldü

IIMahmut ve Islahat Hareketleri; II Mahmut devri (1808-1839), hem gerçeklestirilen yenilik hareketleri ile hem de etnik ve siyasî isyanlariyla Osmanli Devleti'nin yol ayrimina girdigi bir dönemi ifade eder IIMahmut, öncelikle orduyu bastan asagi düzenlemek ile ise basladi Yeniliklere karsi çikan Yeniçeri Ocagi bir nizamname ile ortadan kaldirildi Vak'a-yi Hayriye olarak adlandirilan bu köklü degisiklikle (15-16 Haziran 1826), yeni bir ordu olusturuldu Ancak yeniçeriler bu düzenlemeye boyun egmeyerek isyan ettiler Sadrazam'in sarayini basan yeniçeriler sadrazamin ve islahatçilarin baslarini istediler Ancak At Meydani'nda toplanan yeniçeriler dagitildi, ocaklari bombalandi Böylece Avrupa tarzinda yeni bir ordunun kurulmasi yönündeki en büyük engel ortadan kaldirilmis oluyordu II Mahmut hükûmet teskilâtinda da degisikliklere giderek kabine ve nezaret (bakanlik) usulünü benimsedi 1836 yilinda Dahiliye ve Hariciye Nazirliklari kuruldu Avrupa devletleri ile ABD ile ticarî anlasmalar yapildi Iktisadî ve adlî sistemde degisikliklere gidildi Avrupa tarzinda egitim veren rüstiyeler, Harbiye ve Tibbiye okullarinin açilmasi vb gibi egitim alaninda da islahatlar gerçeklestirildi

Fakat, kimi seklî, kimi öze yönelik bu yenilikler devletin içinde bulundugu zorluklari asmasina yetmedigi gibi, Osmanli cografyasindaki parçalanma IIMahmut döneminde daha da hissedilir hale geldi

Sirp ve Yunan Isyanlari; Fransiz Ihtilâli'nin getirdigi milliyetçi fikirlerle temellendirilen ancak, daha ziyade arkasinda Rusya ve diger Avrupa devletlerinin tesvik ve tahriki olan etnik ve mahallî isyanlar bu dönemde alevlendi IIISelim zamaninda isyan eden Sirplar, 1812 Bükres Antlasmasi ile bazi imtiyazlar almalarina ragmen, yeniden ayaklandilar Yeniçeri Ocaginin kaldirildigi tarihlerde Sirplarla kismî bir anlasmaya varildi Ancak 1830'da bir hatt-i serif ile Sirbistan'in Osmanli hâkimiyetinde bir prenslik olarak varligi kabul edildi Rusya'nin XIX yüzyila girerken Osmanliya karsi sürdürdügü savaslarin altinda Balkanlari ve özellikle Rumlari Osmanli Devleti'nden koparmak yatiyordu Nitekim Odessa'da yeniden örgütlendirilen Etnik-i Eterya adli cemiyetin baskanligina Yunan Isyani sirasinda Çar IAlexsandre'in yaveri Prens Ipsilanti getirilmisti Yapilan plana göre Yunanistan, Yanya ve Tuna civarinda isyanlar çikarilacakti Ipsilanti 1821'de Romanya'ya geçerek Ortodokslari ayaklandirmaya çalisti fakat basarili olamadi Çar, Türklere yenilerek Macaristan'a kaçacak olan Ipsilanti'yi desteklemekten vazgeçti Bu sirada Mora'da da Patras baspiskoposu isyan etmisti (25 Mart 1821) 1822'de Yunanlilar bagimsiz olduklarini ilân ettiler, Mora'da ve adalarda çok sayida Türk'ü katlettiler Rusya ve Avrupa bu isyani gayriresmî yollardan desteklemekteydiler


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Girit ve Mora valiliginin kendisine verilmesini IIMahmut'a kabul ettiren Mehmet Ali Pasa bu isyani bastirmakla görevlendirildi 1822'de Girit'e, 1824-25'te Mora'ya girildi Bu gelisme karsisinda Rusya, Fransa ve Ingiltere aralarinda anlasarak (1827), Yunanistan'in özerk bir prenslik olarak kabul edilmesi hususunda Osmanlilari sikistirmak istediler Türkler bu olayi iç islerine müdahale olarak kabul edip, teklifi reddetti Bunun üzerine Osmanli ve Misir donanmasi Navarin'de, bir kaza sonucu(!), yok edildi Üç ülkeyle iliskiler kesildi ve 1828'de Rusya, müttefiklerinin destegiyle Osmanli Devleti'ne savas ilân etti Rus ordusu doguda Erzurum'u ele geçirdi Batida ise Edirne isgal edildi Padisah, Prusya, Fransa ve Ingiltere elçilerini araya sokarak, Londra Protokolünü kabul edecegini bildirdi Böylece Edirne Antlasmasi(1829) ve ardindan Londra Konferansi (1830) imzalandi Antlasma ile Prut iki ülke arasinda sinir oluyor, Eflâk, Bogdan ile Sirbistan'in özerkligi kabul ediliyordu Girit'in Osmanlilarda kalmasi sartiyla Yunanistan'in bagimsizligi da tasdik ediliyordu

Mehmet Ali Pasa Isyani ve Misir Meselesi; Mora'nin elden çikmasiyla, oglu Ibrahim'in Mora valisi olma ümidini kaybeden Misir Valisi MAli Pasa, IIMahmut'tan, yardimlarina karsilik, Suriye'nin idaresini istedi Bu istegin reddedilmesi üzerine MAli Pasa harekete geçti ve Filistin ile Suriye'ye girdi (1831) Akka ve Sam, oglu Ibrahim tarafindan ele geçirildi Ibrahim Pasa, kisa zamanda Anadolu'ya kadar ilerledi

Konya yakinlarindaki savasta Osmanli ordusunu yenilgiye ugratti Her birinin ayri hesabi oldugu büyük devletler, telâslanarak araya girmek istediler Fransa ve Ingiltere'nin anlasamamasi üzerine, Rusya durumdan faydalandi Zor durumdaki IIMahmut, Rus ordusunun ve donanmasinin Istanbul yakinlarina gelmesine müsaade etti Rusya'nin kârli çikmasindan endiselenen Fransa ve Ingiltere, IIMahmut ile anlasma yapmasi için MAli Pasa'ya baski yaptilar Neticede Kütahya Antlasmasi imzalandi (1833) Bu anlasmayla, Mehmet Ali Pasa, Misir ve Girit'ten baska Sam ve oglu Ibrahim de, Cidde valiligi yani sira Adana'yi uhdelerine alacaklardi Rusya, yardimlarina karsilik IIMahmut ile Hünkar Iskelesi Antlasmasi diye bilinen bir anlasma yaparak, Istanbul'daki durumunu kuvvetlendirmeyi basardi (1833) Anlasmaya göre Osmanli Devleti'nin toprak bütünlügünün garantisi ve gereginde Osmanlinin yardimina kosulmasi karsiliginda Rusya, Bogazlarin bütün yabanci savas gemilerine kapatilmasini kabul ettiriyordu IIMahmut, Kütahya anlasmasindan memnun degildi Bu sebeple MAli Pasa'ya karsi yeniden harekete geçti Fakat Osmanli ordusu Nizip'te bir kez daha yenildi (1839) Üstelik Kaptan Pasa, Osmanli donanmasini Misir'a teslim etmisti Bu arada II Mahmut ölmüs ve yerine IAbdulmecit geçmisti (1839-1861) Misir Meselesi'nin Çözümü ve Bogazlar Meselesi; Rusya'nin Hünkar Iskelesi Antlasmasina dayanarak duruma tek basina müdahale etmesini uygun bulmayan Ingiltere ve Fransa yeniden devreye girdiler Avusturya ve Prusya'nin da katilmasiyla Londra'da bir konferans toplandi (1840)

Toplantida Mehmet Ali Pasa'nin veraset yoluyla Misir valiligine sahip olmasi karsiliginda, Suriye'den ve elinde tuttugu Osmanli donanmasindan vazgeçmesi istendi Konferans kararlarini MAli Pasa'nin tanimamasi üzerine Ingiltere Suriye limanlarini donanmasi ile topa tuttu Nihayet MAli Pasa durumu kabul etti IAbdulmecit de iki ferman yayimlayarak onun valiligini onayladi Ardindan Ingiltere kendileri aleyhine olan Hünkar Iskelesi Antlasmasi'nin yürürlükten kaldirilmasini öngören uluslararasi bir konferansa ev sahipligi yapti Londra Antlasmasi ile (Temmuz 1841), Istanbul ve Çanakkale bogazlari'nin baris zamaninda savas gemilerine kapali tutulmasinin kararlastirildigi bir Bogazlar Sözlesmesi imzalandi Böylece Ingiltere, Rusya'nin elinden inisiyatifi almis oluyordu

Daha önceleri gerçeklestirilmeye çalisilan Islahat Hareketleri, Osmanli Devleti'nin kendi iradesiyle uygulamaya çalistigi, içte ve distaki basarisizliklarini önlemeye yönelik yenilikleri ifade etmekteydi Ancak Avrupa ve Rusya'nin mütemadiyen iç islerine müdahale etmesi, Osmanli Devleti'ni, kendi inisiyatifi disinda, yeni tedbirler almaya zorlamaktaydi Özellikle gayrimüslim unsurlari bahane eden devletlerin müdahalelerine firsat vermemek için idarî ve hukukî düzenlemelere gidilmesi düsünülmekteydi Hariciye Naziri Mustafa Resit Pasa'nin hazirladigi düzenlemeler, IAbdülmecit tarafindan tasdik edilmisti 3 Kasim 1839'da IAbdülmecit "Gülhane Hatt-i Hümayunu"nu ilan ettirdi

Bu fermanda, dini ve irki ne olursa olsun Osmanli tebaasindan olan herkesin esit olmasi, herkesin yasalara göre yargilanmasi, varligi ölçüsünde vergilendirilmesi ve askerlik süresinin 4-5 yili geçmemesi gibi hükümler yer aliyordu Ayrica Osmanli Devleti bu dönemde Avrupa tarzina öykünen idarî düzenlemelerde de bulundu Bu sekilde Avrupa devletlerinin en azindan bazilarinin, Osmanli Devleti'nin toprak bütünlügüne saygisinin kazanilmasi hedeflenmekteydi Fakat gelisen siyasî olaylar, bunun o kadar kolay olmayacagini gösterecektir

Sark Meselesi ve Kirim Savasi; Tanzimat döneminde nispeten saglanan baris ortami, Rusya'nin müdahalesiyle tekrar bozulmaya basladi Balkanlarda panislavist bir politika izleyen Rusya, ayni zamanda "Kutsal yerler sorunu"nu ortaya atarak, dogrudan dogruya Osmanli Devletinin varligini hedef almaktaydi Avrupalilar tarafindan "Sark Meselesi", önceleri Osmanli Devleti'nin toprak bütünlügünün saglanmasi seklinde düsünülürken, daha sonra bu topraklarin paylasimi sorunu hâline dönüstürüldü Çünkü Osmanli Devleti artik bir "hasta adam" idi Ancak RMantran'in da ifade ettigi gibi, hasta, kendisini iyilestirmeyi amaçlamayan doktorlarin insafina kalmisti Onlar, Avrupa'nin hasta adaminin mirasini paylasma telâsindaydi

Küçük Kaynarca antlasmasi'ndan sonra Osmanli topraklarindaki Ortodokslar'in haklarini koruma rolünü üstlenen Rusya, Kudüs merkezli "kutsal yerler"in korunmasi ve idaresi hususunu da gündeme getirdi Fransizlarla imzalanan kapitülâsyonlarda, Lâtin din adamlarina Kudüs Kilisesi üzerinde bazi haklar taninmisti

1808'den itibaren Rusya'nin baskilari neticesinde onlarin yerini Ortodoks papazlar almaya basladi Fransa'nin ve Rusya'nin 1850-51'de Bab-i Ali'ye bu durum hakkinda yaptiklari müracaatlar, kurulan komisyonlarda degerlendirildi ve bazi kararlar alindiysa da hiçbirini memnun edemedi Bunun üzerine Çar INikola, Ingiltere'ye Osmanli Devleti'ni aralarinda paylasmayi teklif etti ve Ingilizlerin sessizligini korumasi üzerine de askerlerini Baserebya ve Lehistan'a çikartti Rus elçisi Mençikof'un asiri tavizler içeren teklifini reddeden IAbdülmecit, Ingilizlere yakin olan Mustafa Resit Pasa'yi sadrazamliga getirdi Ruslar 26 Haziran 1853'te, Prut'u geçerek, Eflâk ve Bogdan'i istilâ ettiler Osmanli Devleti, Fransa ve Ingiltere ile ittifak anlasmasi imzaladi Bu ittifaka Avusturya ve Italyan birligini kurmaya çalisan Piyemento hükûmeti de katildi Ittifak donanmasi Çanakkale'de mevzilenmisti Durumdan endiselenen Rusya, askerlerini geri çekmeye basladi Müttefikler, Rusya'nin Karadeniz'deki gücünü ortadan kaldirmak için, Kirim'a yöneldiler Ruslarin en büyük üssü olan Sivastopol, bir yil süren bir kusatmanin ardindan ele geçirildi (1855) Bu sirada tahta oturan IIAlexandre, baris yapmayi kabul etti Müttefiklerin yani sira Prusya'nin da katildigi Paris Antlasmasi ile (30 Mart 1856), taraflar isgal ettikleri bölgelerden çekilecek, Osmanlilarin toprak bütünlügü ve Bogazlarin statüsü, Avrupa'nin "kefilligi" altinda korunacakti Osmanlilarin Avrupa Konseyi'ne dahil edilmesi karsiliginda ise, sultan yeni bir islahat fermani irat edecekti Bu madde ve Karadeniz'in tarafsizliginin kabulü, savasin galibi durumundaki Osmanlilardin aleyhine idi Nitekim, Eflâk ve Bogdan'in birlesmesi ve Sirbistan'a yönelik yeni haklar da Paris Antlasmasiyla tescil edilmisti

Henüz Kirim Savasi sürerken, Viyana'da bir araya gelen Ingiltere, Fransa ve Avusturya, Hristiyanlarla Müslümanlar arasindaki farkliliklarin her alanda ortadan kaldirilmasini öngören bir fermani sultanin yayimlamasini, baris için ön sart kosmuslardi Paris Antlasmasi müzakere edilirken, müttefiklerin bu istekleri IAbdülmecit tarafindan yerine getirildi ve Islahat Fermani ilân edildi (18 Subat 1856) Tanzimat'la kabul edilen hususlarin esas alindigi bu fermanla, Müslümanlarla Hristiyanlar arasinda esitlik saglandigi Avrupa'ya garanti edilmis oluyordu Ayrica iç hukuk alaninda ve ticaret hukukunda da yenilikler getiriliyor, Ceza ve medenî hukukun bir bölümü, dinî esaslardan arindiriliyordu Aslinda Tanzimat süreciyle baslayan bu degisiklikler, idari yapilanmada da kendisini hissettirmistir 1868'de Sura-yi Devlet ve Divan-i Ahkam-i Adliye kurularak buralarda hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar görevlendirilmistir Islahat Fermani ile getirilen düzenlemelerin uygulanmasi daha çok IAbdülaziz'in tahta çikmasi (1861-1876) ile gerçeklesebilmistir

Paris Antlasmasina imza koyan devletler, anlasma maddesinde de yer aldigi için Islahat Fermani'ni, Osmanli Devleti'ne müdahale etmede bir koz olarak kullanmislardir Nitekim Fransa, Dürzilerin Katolik Marunilere saldirmasini bahane ederek Lübnan'a asker çikarmis ve 1871'e kadar orada kalmistir Karadag'da çikan bir anlasmazlik yine büyük devletlerin araciligi ile halledilmistir (1862) Güçlü devletler tarafindan tesvik ve tahrik edilen Balkanlardaki Hristiyan topluluklari, çikardiklari isyanlar bastirilsa dahi, Osmanli Devleti'nden yeni haklar elde etmeyi basaracaklardir Örnegin Sirplar ve Bulgarlar yeni haklar elde etmis, Eflâk ve Bogdan'in Romanya adi altinda birlesmeleri kabul edilmistir Muhtariyet haklari genisletilen Misir'da, Ingiliz-Fransiz nüfuz mücadelesi kizismis, III Napolyon'un tesebbüsü üzerine, Abdülaziz istemedigi hâlde Süveys Kanali projesini kabul etmek zorunda kalmis ve kanal 1869'da büyük bir törenle açilmistir

Avrupa devletleri ve özellikle Rusya'nin kiskirttigi topluluklar, bagimsizliklarini ilân etmek için harekete geçmekteydiler 1866'da Girit Isyani çikti Yunanistan'a baglanmak amaciyla baslayan isyan bastirilmasina ragmen, Avrupa devletleri araya girerek sultanin Girit'e yeni bir statü vermesini sagladilar (1868) Rusya tarafindan olusturulan komitalar vasitasiyla Bulgarlar ayaklandirildi Onlara da genis haklar verildi (1870) Fakat bununla yetinmeyen Bulgarlar, Bosna ve Hersek'teki karisikliklarin ardindan yeniden ayaklandilar (1875-76)


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Bulgar isyani sert biçimde bastirildi Fakat bu sirada Genç Osmanlilar, Abdülaziz'e baslattiklari muhalefeti, mücadeleye dönüstürdüler Nihayet Mithat Pasa'nin öncülügündeki yenilikçi idareciler Abdülaziz'i tahttan indirerek yegeni VMurat'i basa geçirdiler(30 Mayis 1876) Ancak hastaligi sebebiyle üç ay sonra o da tahttan indirilerek, Kanun-i Esasi'yi ilân edecegini beyan eden kardesi IIAbdülhamit Osmanli tahtina çikarildi

Bu arada Rusya'nin Osmanli Devleti'ne baski kurmasini kendi menfaatine aykiri gören Ingiltere, Balkanlardaki bunalimi görüsmesi için Istanbul'da uluslar arasi bir konferans toplanmasini saglamisti Istanbul Konferans çalismalarini sürdürürken IIAbdülhamit Mesrutiyet'i ilân etti (23 Aralik 1876) Kurulacak Meclis-i Mebusan'da bütün topluluklar temsil edilebilecekti Parlâmenter monarsi, Istanbul Konferansi'nin toplanis sebebini tamamen ortadan kaldirmasina ragmen, konferansa katilan devletler, Balkan topluluklarinin bagimsizliklarini istediklerinden bir sonuca varilamadi Osmanli Devleti'nin çagrilmadigi Londra'da toplanan bir baska konferansta, büyük devletler isteklerini tekrarladilar Rusya, Osmanli Devleti'ne alinan kararlari kabul ettirmek için savas ilân etti(Nisan 1877) Tarihimizde "93 Harbi" diye bilinen 1877-1878 Osmanli Rus Harbi, askerî ve siyasî bakimdan önemli sonuçlar dogurmustur

Kanun-i Esasi'nin kabulü ile açilan Genel Meclis, padisah tarafindan seçilen Ayan Meclisi ve halk tarafindan seçilen Mebusan Meclisi'nden ibaretti Londra Konferansi'ndan önce çalismaya baslayan bu meclis, hükûmet tarafindan sunulan teklif ve kanun tasarilarin karara baglayarak ilk dönem çalismalarini tamamlamisti Ancak 93 Harbi'nin sürdügü sikintili zamanlarda meclisteki azinlik mebuslari çalismalari sekteye ugrattigi gibi, bunalimin artmasini da sagliyorlardi Nitekim Gazi Osman Pasa'nin büyük bir kahramanlik göstererek 5 ay savundugu Plevne'yi asan Ruslar, Yesilköy'e kadar ilerlemislerdi Dogu'da ise ancak Erzurum önlerinde durdurulmuslardi Meclis savasin gidisatindan hükûmeti ve padisahi sorumlu tutarak, siyasî tansiyonu yükseltmekteydi II Abdülhamit, devletin ileri gelenleri ve bazi mebuslarla yaptigi toplantidan bir sonuç alamayinca, Kanun-i Esasi'nin kendisine verdigi yetkiyi kullanarak, etnik yapisinin karisikligi sebebiyle çalismalari aksayan meclisi kapatti (14 Subat 1878) Bu IMesrutiyet'in sonu demekti

Berlin Kongresi ve Balkanlardaki Gelismeler; Istanbul önlerine kadar gelmis olan Rusya ile Yesilköy (Ayastefanos) Antlasmasi imzalandi (3 Mart 1878) Bu anlasmayla, sözde Osmanli'ya bagli Dobruca, Dogu Makedonya ve Trakya'yi içine alan Büyük Bulgaristan Prensligi kuruluyor; Romanya, Sirbistan ve Karadag bagimsizliklarina kavusuyordu Ancak, Rusya'nin genislemesinden rahatsizlik duyan Avrupa devletlerinin araya girmesiyle bu anlasma hükümleri yürürlüge giremedi

Ingiltere donanmasini harekete geçirdi Osmanli Devleti ile yaptigi bir anlasmayla Kibris'a yerlesti ( 4 Haziran 1878) Araya giren Bismark, ülkesinde bir konferansa ev sahipligi yaparak hem muhtemel bir savasi önlemek hem de Almanya'nin menfaatlerini korumak istiyordu Nitekim Osmanli Devleti, Ingiltere, Fransa, Avusturya, Almanya, Italya ve Rusya'nin da katildigi Berlin Kongresi 13 Temmuz 1878'de imzalanan bir anlasmayla son buldu Bu anlasma, artik Rusya'nin yani sira, diger devletlerin de parçalamaya çalistiklari Osmanli'dan, kendi paylarini alma anlasmasiydi Berlin ve Ayestafanos antlasmalarinda öngörüldügü gibi, Sirbistan, Karadag ve Romanya'nin bagimsizligi onaylandi Bulgaristan üç bölüme ayrildi Bulgaristan Prensligi haricinde müstakil bir Dogu Rumeli eyaleti olusturuldu Girit'in statüsüne benzer bir statüyle Makedonya, Osmanli Devleti'nin elinde kaldi Yunanistan Tesalya ve Epir'in bir bölümünü aldi Bosna-Hersek, Avusturya tarafindan isgal edildi Rusya, Kars, Ardahan ve Batum'a sahip oldu Berlin Kongresi, büyük devletlerin Osmanli Devleti'ni paylasma ve ortadan kaldirma arzularinin bir neticesi idi Balkanlarda büyük devletlerin inisiyatifiyle ortaya çikan küçük devletçikler, bölgede o dönemden günümüze kadar ulasan siyasî ve etnik çatismalarin piyonlari olmaktan öteye gidemediler Nitekim Avusturya'nin ve Rusya'nin Balkanlarda nüfuzlarini artirmalari, Balkan Savaslari ve IDünya Savasi'nin çikmasina yol açacaktir

Berlin Kongresi'nin sonuçlari kisa zamanda ortaya çikmaya baslamisti

Balkanlardan bir pay alamayan Fransa, önceden nüfuz sahasina dahil ettigi Cezayir ile Tunus arasindaki sinir problemini bahane ederek, Tunus'u isgal etti (1881) Fransa ile Ingiltere arasinda çekismeye sahne olan Misir'da, Hidiv Ismail Pasa'ya karsi baslatilan bir askerî ayaklanma ile ortaya çikan durum Istanbul'da görüsülürken, Ingilizler Iskenderiye'yi topa tuttu Osmanlilarin karsi çikmalarina ragmen Ingilizler Misir'i ele geçirdiler(1882) Bulgaristan Prensligi, Dogu Rumeli'de çikan isyani degerlendirerek (1885), bölgeyi kontrolü altina aldi Osmanli Devleti Rusya'nin baskisi sonunda, Kircaali ve Rodop disindaki Dogu Rumeli Valiligi'nin Bulgar Prensligi'nin idaresine geçmesini kabul etmek zorunda kaldi (1886) Ikinci Mesrutiyet'in ilâni sirasinda ise Bulgarlar bagimsizliklarini ilân ettiler (1908) Bulgar, Yunan ve Arnavutlarin hak iddia ettigi Makedonya'da çikan olaylar Osmanli kuvvetleri tarafindan bastirildi Fakat, Rusya ve Avusturya devreye girerek Osmanli hâkimiyetindeki Makedonya'da, ülkelerinden iki gözlemcinin görev yapmasini sagladilar (1893) Megalo Idea adini verdigi Bizans'i diriltme çabasindaki küçük Yunanistan, 1896'da çikan isyani bahane ederek Girit'i ilhaka yeltendi (1896) Osmanlilar Dömeke Meydan Savasi ile Yunanlilari büyük bir bozguna ugrattilar (1897) Fakat Rusya ve Avrupa devletlerinin müdahalesi ile Istanbul'da toplanan bir konferans ile Girit'te valiligine Yunan kralinin oglunun getirildigi özerk bir yönetim kurulmasi, adanin fiilen Yunanistan'a birakilmasi anlamina geliyordu

93 Harbi'nden sonra sun'i bir Ermeni Meselesi ortaya çikarilmisti Osmanli Devleti'ne bagliliklari sebebiyle "millet-i sadika" olarak adlandirilan Ermeniler, önceleri Dogu Anadolu'yu ele geçirmek isteyen Rusya ve ardindan Ingiltere tarafindan kullanilmaya basladilar Hinçak ve Tasnak tedhis örgütlerini kurarak, Istanbul ve tasrada terör yaratan bazi Ermeniler özellikle Ingilizler tarafindan destekleniyorlardi Dogu'da hiçbir zaman çogunluk olamayan Ermenilere kurdurulacak bir devlet ile Rusya Akdeniz ve Orta Dogu'ya sizabilecekti Ingiliz himayesindeki bir Ermeni devleti ise aksine bunu önleyebilirdi Her iki tarafinda kullandigi Ermeniler 1889'dan itibaren tedhise basladilar Van, Erzurum ve Bitlis'te çikan olaylar bastirildi Ardindan baskentte Osmanli Bankasi'na kanli bir baskin yaparak bankayi isgal ettiler IIAbdülhamit'e yönelik bir suikast tesebbüsünde bulundular IDünya Savasi ve Istiklal Harbi yillarinda da Ermeniler devlet aleyhine faaliyetlerini devam ettirmislerdir

IMesrutiyet'in kaldirilmasindan sonra IIAbdülhamit içte ve dista meydana gelen olumsuz gelismelerin de etkisiyle, kati bir yönetim sergilemeye baslamisti Mesrutiyet taraftarlari da buna karsilik muhalefetlerinin dozunu artirmislardi Osmanlilik fikrinin temsilcisi olan Sadrazam Midhat Pasa 1881'de ölüm cezasina çarptirilmis, sonra affedilerek, Arabistan'a sürgüne gönderilmis ve 1883'te öldürülmüstü

Ali Suavi, Ziya Pasa ve Namik Kemal gibi kisiler de sultan tarafindan bertaraf edilmislerdi Ancak devletin içinde bulundugu güç durum onlarin baslattigi muhalefetin güçlenerek büyümesine zemin hazirlamaktaydi Balkanlardaki çalkantilarin yani sira Osmanli Devleti iktisadî açidan da çok zor durumda idi Devlet iç ve dis borçlarini kapatabilmek için batililarin elindeki Osmanli Bankasi ile malî bir anlasma imzalamak zorunda kalmisti (1879 ve 1881) Buna göre banka mali yardimlari karsiliginda, devletin bazi gelirlerini devraliyordu Ingiliz ve Fransizlarin kontrolünde bu maksatla kurulan Düyun-i Umumîye Idaresi Osmanli ülkesini âdeta bir sömürge hâline getirecektir

Genç Türkler veya Jön Türkler adi verilen ve yurt disinda ve içinde faaliyet gösteren Mesrutiyet taraftarlari, Istanbul'da Ittihad-i Osmani dernegini kurmuslar ve bu dernek 1894/95'te Ittihat ve Terakki Cemiyeti adini almisti Selanik'te Enver ve Niyazi Pasalar gibi subaylarin da katilmasiyla güçlenen Ittihatçilar, Osmanli devletini ancak Kanun-i Esasî'nin yeniden kabulünün kurtarabilecegini düsünüyorlardi Kolagasi Niyazi Bey ve ona katilan Enver Bey'in Resne'de isyan ederek daga çikmalari ve Rumeli'de halk tarafindan büyük bir destek bulmalari üzerine IIAbdülhamit anayasayi yürürlüge koyarak IIMesrutiyet'i ilân etti ((23 Temmuz 1908)

17 Aralik 1908'de meclis yeniden açildi Yapilan seçimlerde Ittihat ve Terakki Firkasi büyük bir basari saglamisti Ancak bu gelismeler esnasinda Bulgaristan bagimsizligini elde etmis ve Girit meclisi Yunanistan'a ilhak karari almisti

Isgal altindaki Bosna Hersek ise Avusturya tarafindan fiilen ilhak edilmisti (5 Ekim 1908) Millî bir politika izlemeyi amaçlayan Ittihatçilar, olumsuz gelismelerin de etkisiyle gittikçe otoriter bir idare olusturmaya baslamislardi Bundan faydalanmak isteyen Mesrutiyet aleyhtarlari, bazi Avrupa devletlerinin de kiskirtmasiyla isyan ettiler Istanbul'daki Avci Taburlari'nin 13 Nisan 1909'da baslattiklari isyan sirasinda pek çok Ittihatçi öldürüldü IIAbdülhamit olaylari önleyemedi Bunun üzerine Mahmut Sevket Pasa komutasindaki ordu Selanik'ten yola çikti Harekat Ordusu adi verilen bu ordunun kurmay baskani Mustafa Kemal idi Harekat Ordusu, kisa sürede duruma hâkim olarak isyani bastirdi Isyandan sorumlu tutulan IIAbdülhamit, seyhülislâmdan alinan fetva ile meclis tarafindan tahttan indirildi (27 Nisan 1909) ve kardesi V Mehmet Resat yerine getirildi VMehmed (1909-1918) devlet idaresinde inisiyatifi Ittihatçi hükûmete birakmisti Yeni iktidar zamaninda da felâketler birbirini takip etti Osmanli Devleti hizla dagilma devrine girmekteydi


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Osmanlilarin iç isleri ve Balkanlardaki gelismelerle ugrasmasini firsat bilen Italyanlar, Avusturya'nin Bosna-Hersek'i ilhak etmesi (1908), Arnavutlarin isyani (1910) gibi olaylardan da cesaretlenerek, pastadan pay alabilmek için Trablusgarp'a asker çikardi (Eylül 1911) Italyan donanmasi denizden, Ingilizler ise Misir'i ellerinde bulundurdugundan karadan, Osmanlilarin bölgeye asker göndermesini imkânsiz hâle getirmisti Bu sebeple Osmanli hükûmeti gizlice Türk subaylarini bölgeye göndererek mahallî bir direnisi örgütleme yolunu seçmisti Derne ve Tobruk'da Mustafa Kemal, Bingazi'de ise Enver Pasa Italyanlara karsi büyük basarilar kazandi Savasi kazanamayacagini anlayan Italya, Osmanlilari barisa zorlamak için Oniki Ada'yi isgal etti Ancak bundan ziyade Balkanlarda baslayan savas Osmanlilarin barisi imzalamaya zorladi Usi Antlasmasi ile Italyanlar isgal ettikleri yerleri muhafaza ettiler (1912)

Türk-Italyan Savasi'nin basladigi sirada Balkan devletleri aralarindaki anlasmazliklari bir tarafa birakarak, Osmanli Devleti'ne karsi bir ittifak olusturdular Rusya'nin mimarliginda gerçeklesen Bulgar-Sirp ittifakina daha sonra Yunanistan ve Karadag da katildi (1912) Karadag ile baslayan savasa 18 Ekimde diger Balkan devletleri de istirak etti Bu sirada Osmanli askerleri, subaylarin bir kisminin politik çekismelerle mesgul olmasindan dolayi daginik bir hâldeydi Bunun sonucunda Balkan devletleri, Osmanlilar karsisinda kendilerinin de beklemedigi bir zafer kazandilar Yunanlilar Ege adalarini ele geçirdiler Sirplar Kumanova'da üstünlük sagladilar Sirplarin denize çikmalarini önlemek için Avusturya'nin destegi ile Arnavutluk bagimsizligini ilan etti (28 Kasim 1912)

Bulgarlar ise Edirne'yi ele geçirerek Çatalca'ya kadar ilerlediler (19 Kasim 1912) 16 Aralikta Londra'da baslayan görüsmeler bir ara iktidardan düsen Ittihatçilarin yeniden is basina gelmesi üzerine kesilmisti Nihayet Mayis ayinda Londra Antlasmasi imzalanarak IBalkan Savasi sona erdi Gelibolu Yarimadasi hariç Trakya, Bulgaristan'a verildi Makedonya'nin büyük bir kismi Yunanistan ve Sirbistan arasinda paylasildi Özellikle Makedonya'nin paylasimi Bulgarlari rahatsiz etmekteydi Sirbistan ve Yunanistan, Bulgarlara karsi ittifak olusturdu Bu ittifaka Romanya da katildi Bulgaristan ile bu ittifak savasa girince, durumdan faydalanmak isteyen Osmanli Devleti de Bulgar isgalindeki topraklari geri almak için harekete geçti Kirklareli ve Edirne kurtarildi IIBalkan Savasi, taraflarin imzaladigi Bükres Antlasmasi ile sona erdi (1913) Bulgaristan ile imzalanan Istanbul Antlasmasi ile, Meriç nehri iki ülke arasinda sinir oldu Bulgaristan'daki Türklerin haklari belirlendi (29 Eylül 1913) Yunanistan ile imzalanan Atina Antlasmasi ile ise Girit'in Yunanistan'a birakilmasi kabul edildi (14 Kasim 1913) Büyük devletler bu anlasmalardan sonra Çanakkale Bogazi yakinlarindaki Bozcaada ve Imroz'u Osmanlilara geri verdiler Balkan Savaslari, Balkanlardaki Türk varliginin büyük bir kiyima ugramasina sebep olmustur Yüz binlerce Türk savaslar sirasinda ve sonrasinda aç ve yokluk içinde buradan göç etmek zorunda kalmistir


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Yıkılış Dönemi

Sadrazam Mahmut Sevket Pasa'nin öldürülmesi ile (21 Haziran 1913), Ittihat ve Terakki Firkasi, hükûmetin idaresini tamamen ellerine geçirmisti Enver, Talat ve Cemal Pasalar, Osmanli Devleti'nin iç ve dis politikasini belirlemede en etkili nazirlardi Balkan savaslarindan sonra, ordu ve donanmayi güçlendirmek isteyen hükûmet, Avrupa devletlerinden mühendisler ve askerî uzmanlar getirtmekteydi Osmanli Devleti, dis siyasetini de, dengeleri gözeterek yeniden belirlemek ihtiyacini hissetmekteydi Emperyalist devletler, nüfuz alanlarini korumak veya genisletmek maksadiyla siyasî, askeriî ve iktisadî açidan ittifaklar olusturmaktaydi Ingiltere ve Fransa'ya nazaran sömürgecilige geç baslayan Almanya, Afrika, Avrupa ve Orta Dogu'da nüfuz sahasini genisletmek istiyor ve Osmanli Devleti'ne bu maksatla yakin durmayi yegliyordu Avusturya-Macaristan Imparatorlugu da, Balkanlarda Panislâvizmi gerçeklestirmeye çalisan Rusya'ya karsi Almanlarla is birligi içindeydi Ingiltere ve Fransa tarafindan pay edilmis Kuzey Afrika'da gözü olan Italya da bu ittifaka yakindi Dolayisiyla Almanya önderligindeki Üçlü Ittifak'in (Almanya, Avusturya-Macaristan ve Italya) dogal rakibi, Ingiltere'nin öncülügündeki Fransa ve Rusya'dan olusan Üçlü Itilâf (Anlasma) devletleri idi Avusturya-Macaristan Veliahti Ferdinand'in, Sirbistan ziyareti esnasinda bir Sirp tarafindan öldürülmesi (28 Haziran 1914), bu iki cepheyi sicak savasa sokmaya yetti

Daha sonra Romanya, Japonya ve ABD Itilaf Devletleri, Bulgaristan ve Osmanli Devleti ise Ittifak devletleri safinda bu savasa girdiler

Osmanli Devleti savastan önce Ingiltere ve Fransa'ya yakin bir politika izlemek istedi Ancak hem hükûmet ve halk içerisindeki tepkiler hem de Itilaf Devletleri'nin buna sicak bakmamasi, Osmanlilari Almanya'ya yanastirmaktaydi Özellikle Enver ve Talat Pasalar, Osmanli Devleti'nin yeniden silkinmesi ve kaybettikleri topraklari kazanabilmesi için Almanya'nin yaninda yer almayi uygun buluyorlardi Hükûmet baslangiçta tarafsiz kalmayi tercih etmisti Almanlarin IIAbdülhamit devrinden itibaren Osmanli Devleti'nin yenilesme çabalarina katkida bulunmasi ve bu maksatla gönderdikleri askerî ve sivil uzmanlarin varligi, Itilaf Devletleri'nin, Osmanli Devleti'nin tarafsiz kalamayacagi süphesini artiriyordu Bu tutum, dolayisiyla Almanya yanlilarinin tezini kuvvetlendirmekteydi Enver ve Talat Pasa'nin öncülük ettigi bu grup, Almanlarin yaninda savasa girmekle, Kafkaslar, Balkanlar ve Ege'de kaybedilen topraklarin geri alinabilecegi ve Osmanli Devleti'ni nefes alamaz hâle getiren kapitülâsyonlar ve düyun-i umumîden kurtulunabilecegini öne sürmekteydiler Nitekim Almanya'ya ait Goben ve Breslav zirhlilarinin Türk bayragi çekilerek, Rus limanlarini bombalamasi, Osmanli Devleti'nin Almanya safinda savasa girmesine vesile olacaktir (1 Kasim 1914)

Osmanli Devleti IDünya Savasi'nda tam yedi cephede mücadele etti; Kafkasya, Kanal, Hicaz ve Yemen, Irak, Suriye ve Filistin, Galiçya ve Çanakkale Bütün cephelerde Osmanli askerleri büyük bir kahramanlik örnegi gösterdiler Ancak, yedi cephede birden savasi sürdürmek, zor sartlar içerisinde bulunan Osmanli Devleti için çok güçtü Enver Pasa'nin kumanda ettigi Kafkas Cephesi'nde Osmanlilar büyük zayiat verdiler Dogu Anadolu ve Trabzon düstü Kanal (Süveys) cephesinde ise Cemal Pasa, Fransiz ve Ingilizlere basariyla direndi Hicaz ve Yemen'deki Osmanli birlikleri, destek görmemelerine ragmen, kutsal yerleri korumak ugruna, harbin sonuna kadar Serif Hüseyin ve Ingilizlere karsi koydular Basra'ya çikan Ingilizler Kuttü'l-Amare'de büyük bir bozguna ugradilar Komutanlari General Townshend esir edildi (29 Nisan 1916) Ancak, 1918'de yeni birliklerle saldiran Ingilizler, ihanet eden Arap kabilelerinin de yardimiyla Basra'da oldugu gibi, Suriye'de de saldirilarini artirdilar MKemal, Halep'te bir savunma hatti olusturdu Galiçya, Makedonya ve Romanya'da Osmanli birlikleri, Avusturya ve Bulgaristan'a yardimci olmak için büyük bir özveriyle savastilar Türkler, en büyük direnmeyi Çanakkale'de gösterdiler Itilaf Devletleri 19 Subat 1915'den itibaren muazzam bir donanma ve yüz binlerce askerle saldiriya geçtiler 18 Mart'ta Itilaf donanmasina ait pek çok gemi batirildi Ardindan Gelibolu Yarimadasi'ndaki Settü'l-Bahir ve Ariburnu'na asker çikararak, karadan da saldiriya geçtiler Anzak ve Hint birliklerinin de katildigi kara savaslari, tam bir ölüm kalim savasi oldu MKemal'in de büyük bir askerî deha olarak ortaya çiktigi bu savunma karsisinda Itilaf Devletleri geri çekilmek zorunda kaldi

Bütün dünyaya ögretilen "Çanakkale Geçilmez" sözü, 250 bin Türk evlâdinin sehit kaniyla yazilan bir büyük destan oldu Itilaf Devletlerinin Çanakkale bozgunu, Rusya'nin yardim alma ümitlerini suya düsürmüs ve bunun neticesinde gerçeklesen Bolsevik Ihtilâli, Çarlik Rusyasi'nin sonu olmustur Rusya'nin savastan çekilmesi üzerine 7 Aralik 1917'de imzalanan anlasmayla Dogu cephesinde Türk-Rus Savasi sona ermistir

Osmanli Devleti, IDünya Savasi'nda yedi düvele karsi muhtesem bir mücadele sergilemistir Ancak 29 Eylül 1918'de Bulgaristan'in teslim olmasi Osmanlilar ile Almanya arasindaki irtibatin kesilmesine yol açmistir Müttefiklerinin savastan yenik ayrilmasiyla birlikte Osmanlilar da ateskes anlasmasini imzalamak durumunda kalmislardir Ittihat ve Terakki Firkasi'nin hükûmetten çekilmesinin ardindan kurulan Ahmet Izzet Pasa baskanligindaki hükûmet, Bahriye Naziri Rauf Bey baskanligindaki bir heyeti Limni'nin Mondros limanina göndermis ve Mondros Ateskes Anlasmasi'nin imzalanmasiyla (30 Ekim 1918), Osmanlilar resmen savastan çekilmislerdir Ateskes anlasmasiyla Itilaf Devletleri, Osmanli ülkesini isgal etme hakkini elde etmislerdir Bu durum, Osmanli Devleti'nin fiilen paylasilmasi demekti

Nitekim, Ingiliz, Fransiz, Italyan birlikleri bu anlasmaya dayanarak Anadolu'da isgallere baslamislar, Asirlarca Osmanlinin hâkimiyetinde yasayan Yunanlilar da, agabeylerinin müsaadesiyle Izmir'e asker çikarmislardir (15 Mayis 1919) Isgallere karsi Anadolu Türk'ünde büyük bir infial yaratmis ve 19 Mayis 1919'da Mustafa Kemal Pasa'nin Samsun'a çikmasiyla, düsmana karsi "Milli Mücadele" baslamistir Itilaf Devletlerinin Sevr Anlasmasi'ni Istanbul hükûmetine imzalatmasi (10 Agustos 1920), Milli Mücadele'nin güçlenmesinden endise eden düsmanlarin bir an önce Türk millî varligini ortadan kaldirmayi amaçlamalarindan baska bir sey degildi Fakat bu anlasma hükümleri hiçbir zaman uygulanamadi Ankara'da açilan Milli Meclis'in iradesi, Mustafa Kemal ve arkadaslarinin büyük ve onurlu mücadelesi bu oyunlari bozdu Istiklâl Harbi'ni kazanilmasiyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmus oldu Yeni Türk devleti "Millî Hâkimiyet" ilkesinin tabii bir neticesi olarak 1 Kasim 1922'de saltanati kaldirdi Dolayisiyla bu tarih 622 yil devam eden Osmanli Devleti'nin de resmen sonu oluyordu


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Askeri Teşkilat

Bir toplumun "devlet" haline gelebilmesi, onun varligina vücud veren halk ve idarecilerin "bagimsizlik" (istiklâl) kavramini tanimalari ile mümkündür Bu tanima, sadece fikir ve düsüncede kalmayip fiilen tatbik edilmelidir Bu da belli sinirlari koruyacak olan "askerî güç" denilen bir sinifin mevcudiyeti ile gerçeklesir Disiplinli ve sistemli hareket eden bir askerî gücün ifade ettigi mâna çok iyi bilindiginden, tarihte üne kavusmus bütün büyük devletler, bu konu ve teskilât üzerinde hassasiyetle durarak onu muhafazaya çalismislardir

Disiplinli ve devamli bir ordunun teskili fikrinden hareketle sarf edilen çabalar, milletlerin kendi bünyeleri, bulunduklari cografî ortam ve zamanlarina göre degisik olagelmistir Bu sebepledir ki, hayatlarini ziraî ürünlerle kazanan milletler gibi topraga siki sikiya bagli olmayan göçebe Türklerin hayatlarinda hayvanlarinin büyük rolü vardi Bu, onlarin daha disiplinli hareket etmesini sagliyordu Keza bu, onlarin harp disiplin, oyun ve usûllerine alismalarina da yardimci oluyordu Nitekim sonbaharda yapilan büyük sürek avlarinin sebepleri, bu önemli gerçek içinde yatiyordu Uygurlarin birçok aile ve boylarinin bir araya gelerek yaptiklari bu sürek avlari, Göktürkler'de oldugu gibi bir çesit savas egitimi idi Ekonomi, devlet ve ordu idaresi, askerî bilgi ve eglence bu bahanelerle tatbikat sahasina konuyor, yasaniyor ve deneniyordu

Ortaasya'li atli kavimlerin hayatlarinin en önde gelen özelligi, hareket halinde olma idi Fertlerin bu hareketli hayati, topluma da bir dinamizm veriyordu Bu hareket ve canliligin sonucu olsa gerek ki, Islâm öncesi Türklerinde hakim bulunan anlayisa göre "kendileri bir kurt, düsmanlari da bir koyun sürüsü idi" Türklerdeki bu dinamizm, Müslaman olduktan sonra daha bir kuvvetle devam etmis görünmektedir Zira onlar, tarihî kültürlerinin bir mirasi olarak devam ettiregeldikleri bu anlayisi, Islâm'in "cihâd" ve "sehidlik" motifleri ile birlestirmislerdi

Düsmanlarina karsi yaniltma, ani hücum ve sizma gibi taktikleri ile taninan Türklerin, Müslüman Arap ordulari içinde yer almalarindan sonradir ki, Islâm ordulari genis bir cografî mekânda yayilma imkânini buldular Miislüman Türk askerlerinin Islâm ordusundaki durumundan bahs eden bir arastirici sunlari söylemektedir:

"Bazen uygulanan usûl de yürüyüs halinde olan düsman hatlarini tuzaga düsürmek veya hemen girisilen muharebe ile anlari, önceden hazirlanmis tuzak bölgelerine çekmek idi Bu taktikteki büyük avantaj, saf nizaminda hücuma alismis Arap süvarileri için pek söz konusu degilse de, âni hücum, yaniltici çekilme, kanatlara sizma, her taraftan ok yagdirma ve hücumu sür'atle tekrarlamada mâhir Türkler içindi"

Tarih sahnesinde görünen birçok millet, askerî güç olarak ifade ettigimiz devamli ve disiplinli orduyu ayakta tutup kendisinden istifade edebilmek için çesitli çarelere bas vurmustur Bu meyanda, harplerin sebep oldugu nüfus azalmasini bir dereceye kadar ortadan kaldirmak için galiplerin, maglup olan toplumlarin çocuklarindan yararlandigi da görülmektedir Osmanlilarin da bas vurdugu bu sistem, onlarin basarili sonuçlar almalarina sebep olmustur

Özellikle kurulus ve daha sonraki dönemlerde kullanilan sistemler ile ordunun sahip oldugu disiplin, Osmanli ordusunu basarili bir hale getiriyordu Batida bulunan Hiristiyan devletlerce de farkina varilan bu duruma isaret eden bir seyyahin su sözlerine dikkat çeken Gibbons, o seyyahin ifadesini söyle nakleder:

"Osmanlilar, daha önceden Hiristiyan ordularinin ne vakit geleceklerini ve kendileri ile çatisma için müsait yerin neresi oldugunu bilirler Çünkü bunlar, daima seferber bir halde idiler Çavuslari ve casuslari, kuvvetleri nasil ve nereye sevk etmek lazim geldigini biliyorlardi Bunlar, birdenbire harekete geçebilirlerdi Yüz Hiristiyan askeri, on bin Osmanlidan daha fazla gürültü yapiyordu Trampet bir defa vurdu mu, derhal yürüyüse baslarlar, adimlarini kat'iyyen yavaslatmaz ve yeni bir komut verilinceye kadar kat'iyyen durmazlardi Hafif techizatli olduklari için Hiristiyan mühasimlarinin üç günde kat edemedikleri mesafeyi bir gece içinde kat ederlerdi"

Pek çok müessesede oldugu gibi, kendinden önceki Müslüman ve MüslümanTürk devletlerinin teskilatlarindan yararlanmis bulunan Osmanlilar, bu uygulamayi askerî sahada da gösteriyorlardi Gerçekten, Osmanli askerî teskilâtinin, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Ilhanli ve Memlûk askerî teskilâtlan ile benzerlik arz etmesi, bu ifadelerin dogrulugunu ortaya koymaktadir Bununla beraber biz, daha açik bir fikir vermesi bakimindan B Selçuklu askerî teskilâtindan kisaca ve ana hatlari ile bahs etmek istiyoruz

Özellikle Alp Arslan ve oglu Meliksah dönemlerinde devrinin en büyük askerî gücü haline gelen Selçuklu ordusu, günümüzün Milli Savunma Bakanligi durumundaki "Divan-i Arizu'l-Ceys" denilen bir teskilât tarafindan idare ediliyordu Büyük Selçuklu ordusu, çesitli kavimlerden alinarak hususi saray terbiyesi ile yetistirilmis, tören, usûl ve protokolü bilen ve dogrudan dogruya Sultana bagli bulunan "Gulaman-i saray", en seçkin komutanlarin egitimi altinda her an emre hazir bekleyen "Hassa ordu" su ile melik, vali, vezir gibi ileri gelen devlet büyüklerinin askerleri ve tabi hükümetlerin askerlerinden kurulu idi Isimleri "Divan defteri"nde yazili bulunan "Gulaman-i saray" efradi, yilda dört maas (bistgâni) alirdi Devletin esas askerî gücünü teskil eden, harplere katilan ve düsmana agir darbeler indiren "Hassa ordu"su askeri de maasliydi Ayrica vezir Nizamülmülk (öl 485/1092) vâsitasiyle daha küçük parçalara bölünen askerî iktalarda, geçimini arazi gelirlerinden temin eden ve her zaman harbe hazir kalabalik bir süvari kuvveti (sipahiyan) de vardi Bu sâyede Selçuklu Devleti, büyük bir askerî kuvvet bulundurma imkânina sahip olmustu Buna karsilik Gazneliler ile Büveyhîler döneminde askere ikta degil maas veriliyordu Sikisik durum ve zamanlarda, devletin bu maaslari ödeyemedigi oluyordu Böyle durumlarda komutanlar, vilayetlerin vergilerini kendi nâm ve hesaplarina topluyorlardi Halkla aralarinda bir menfaat birligi olmadigindan askerin faaliyetleri, zaman zaman vilayetlerin harab olmasina kadar variyordu Halbuki askerî iktalar sayesinde Büyük Selçuklu Devleti 400 bin, Türkiye Selçuklulari da 100 bin kisilik bir orduya sahip bulunuyorlardi


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



OSMANLILARIN ILK ASKERI TESKILÂTI
Bizans Imparatolugu'nun hududlarinda bulunan ve Osman Gazi'ye bagli olan Türk asiretleri atli idiler O dönemin iklim, harp, teknoloji ve siyasi sartlarina göre bu gerekliydi Bu sebeple Osman Bey zamaninda harplere istirak edip fetih yapanlar bu asiret kuvvetleri idi Asiret kuvvetleri, baslarinda serdarlari olmak üzere Osman Bey'in hizmetine giriyor, fetihlerin sonunda ganimetlerden pay aliyor ve zapt edilen topraklardan yerlesme hakki elde ediyorlardi Topraga yerlesen Türkmenler, tasarruf ettikleri (kullandiklar) yer karsiliginda Osman Gazi'ye tabi oluyorlardi Timarlarinin gerektirdigi sayida atli askeri de savasa gönderiyorlardi Osman Bey, uç beyi olduktan sonra kendisi ile yakin çevresini koruyan ve yevmiye hesabi ile ücret alan askerlerin sayisini artirdi Bunlar, Selçuklular'da oldugu gibi "Kul" veya "Nöker" adi ile aniliyorlardi Ulûfeli askerlerin sayisi, beyligin gücü ile orantili olarak artiyordu Bu bakimdan beyligin sinirlari genisledikçe Osman Bey'in kapisindaki kul sayisi da artiyordu
Osman Bey zamaninda, beyligin kuvvetleri, hizmetleri karsiligi ganimetten hisse alan ve feth edilen yerlere atli asker vermek sartiyla yerlesen Türkmen kuvvetleri ile ücretleri gündelik olarak ödenen Osman Bey'in sahsî askerlerinden ibaretti Nöker veya Kul adini tasiyan bu askerler, fetih hareketlerinde henüz etkin rol oynayacak sayiya ulasmamislardi

Asiret kuvvetleri ile ulûfeli askerler, ilk zamanlarda yeterli oldularsa da fetihler çogaldikça sayi olarak kifayet etmemeye basladilar Bu bakimdan Osman Bey, fetihlere devam edebilmek için dinamik eleman arayisina baslama ihtiyacini duydu Bundan sonra ihtiyaç hasil oldugu zaman Sögüt, Karacasehir, Eskisehir ve Bilecik dolaylarindaki köylerde oturan ve tarimla ugrasan Türk köylülerinden yararlanmaya karar verdi

Atli olan asiret birlikleri, özellikle kale muhasaralarinda fazla tesirli olamiyorlardi Bundan baska fetihler sonucu arazi genisleyip birçok gayr-i müslimin, devletin vatandasi durumuna gelmesi ve muhasaralarin uzamasi üzerine asiret kuvvetleri, istenilen zamanda istenilen yere ulasamiyorlardi Bu sebeple Orhan Bey döneminde yeni ve devamli bir askerî birlige ihtiyaç duyuldu

YAYA VE MÜSELLEMLER
Osman Bey'in ölümünden kisa bir süre sonra, beyligin sinirlarinin genislemesi ve kisa bir gelecekte, daha bir genislemeye namzed olmasi, Orhan Bey'i askerî, malî ve idarî düzenlemeler yapmak zorunda birakti Gerçekten de beylik çerçevesinden çikip güçlü bir devlet haline gelmek için, düzenli bir orduya ihtiyaç vardi Orhan Bey de bu görüsten hareketle önce orduyu ele aldi
Orhan Bey'in saltanatinin ilk yillarinda askerî kuvvetler, Osman Bey zamanindan pek farkli degildi Fetihler arttikça topraga yerlesen Türkmenlerin sayisi artmis, buna bagli olarak timarli sipahî sayisi da çogalmisti Kul veya Nöker denilen sinif, Osman Bey zamaninda oldugu gibi yine ulûfe aliyordu

Fetihlerin devami için zarurî olan ordunun organizasyonu, yani, ilk düzenli birlikler, Bursa'nin fethinden sonra ve Iznik'in fethinden önce Vezir Alaeddin Pasa ile Bursa Kadisi Çandarli Kara Halil'in (öl 1387) teklifleri dogrultusunda yapilmisti Buna göre devamli surette savasa hazir yaya ve atli bir kuvvetin bulundurulmasi gerekiyordu Bu maksatla Türk gençlerinden meydana getirilen bu ordunun atsiz askerine "Yaya", atli askerine de "Müsellem" adi verildi Alaeddin Pasa'ya göre askerî sinifa mensub olan kimseler ile vezirler, özel bir kiyafet giyerek halktan ayird edilmeliydi Bu sebeple, bunlarin giyecekleri elbise ve baslarinda tasiyacaklari sarigin renk ve biçimi tesbit edildi Buna göre bunlar "Ak börk" giyeceklerdi Böylece tasradaki timarli sipahilerden de ayrilacaklardi

Türk gençlerinden kurulan ve her biri bin kisi olan bu askerî birligin efradi Çandarli Kara Halil tarafindan seçilmisti Asikpasazâde'nin ifadesine göre birçok kisi "Yaya" yazilmak için Çandarli Kara Halil'e müracaat etmisti Savas zamaninda bu gençlere önce birer, daha sonra da ikiser akça gündelik verilmesi kararlastirildi Savas olmadigi zamanlarda da ziraat yapmak üzere kendilerine toprak tahsis edildi Bunlar, vergilerden muaf tutuldular Orhan Bey zamaninda hassa ordusu sayilan yaya ve müsellemler, kaç sancak varsa o kadar yaya ve atli sancaga bölünerek basina sancakbeyi tayin edildi Yaya denilen piyade sinifinin her on kisisi için bir bas (onbasi), her yüz kisiye de daha büyük bir bas (yüzbasi) tayin edilmisti Müsellem adi verilen atli birligin her otuz kisisi bir "Ocak" meydana getiriyordu XV yüzyil ortalarina kadar fiilen silahli hizmette bulunmus olan bu Yaya ve Müsellemler, Kapikulu ocaklarinin kurulup gelismesiyle yerlerini onlara terk ettiler Daha sonra Rumeli'deki Yürükler, Canbazlar ve Tatarlarin katilmasiyla Osmanli askerî teskilâtinin geri hizmet sinifini meydana getirdiler Bu sinif, köprü yapimi, yol insaati, kale tamir ve yapimi ile hendek kazimi gibi islerde kullanildi

Görüldügü gibi Osmanli Devleti'nin ilk döneminde, yani Osman Bey zamaninda beyligin kuvvetleri iki kisimdan ibaret bulunuyordu Bunlardan biri, Türkmen asiretlerinden saglanan ve kendilerine hizmetleri karsiliginda elde ettikleri ganimetler disinda timar da verilen atli kuvvetler, digeri de Osman Bey'in, ücretlerini gündelik olarak verdigi sahsî askerlerdi Bunlara Nöker deniyordu ki tamami hür insanlardan meydana gelmisti Orhan Gazi döneminde ise Yaya ve Müsellem adi ile yeni ve devamli bir askerî birlik kurulmustu

Bu bilgilerin isigi altinda konuya bakildigi zaman Osman ve Orhan Bey'ler zamaninda Osmanli ordusu, üç gruptan tesekkül ediyordu Bunlardan biri asiret kuvvetleri, ikincisi Nöker adi verilen ve sonradan "azab" adini alan sahsî askerler ki bir çesit hassa orduyu meydana getiriyorlardi Üçüncüsü de biraz önce kuruluslarindan bahs ettigimiz Yaya ve Müselle ordusu idi

Kurulus döneminden baslamak üzere Osmanli ordusu "Kara" ve "Deniz" olmak üzere iki kisimdan ibaretti

OSMANLI KARA ORDUSU
Ordu-u Hümâyun denilen Osmanli Kara Ordusu, genel olarak iki bölüme ayrilmakta idi Bunlardan biri "Kapikulu Askerleri" digeri de "Eyâlet Askerleri" adini tasiyordu Bu askerî birliklerin her biri, gördükleri hizmetlere göre kendi içinde daha küçük kisimlara ayrilip ona göre isimler aliyor Bu isimler, ocak kelimesi ile bir terkip olusturduklarindan ayrica bunlara "ocak" deniyordu Ocag'in en büyük subayina da "Ocak Agasi" adi veriliyordu
KAPIKULU ASKERLERI

Kapikulu denilen bu askerî birlik, Selçuklular ve diger bazi devletlerde oldugu gibi "Hassa Ordu"yu meydana getirmekteydi Bu sinifa dâhil olan askerler, devletten "Ulûfe" adiyla maas alirlardi Burada "kapi" kelimesinin kullanilmasi ve devletten maas alan askerlere de "Kapikulu" askeri denmesinin sebebi, Kapi kelimesinden bizzat devletin anlasilmasiydi Zira eskiden beri dogu ülkelerinde isler, hükümdar saraylarinin kapisinda görülürdü Bu tabir, Kapi müdafaasinda bulunan askerler için de kullanilmakla beraber sadece onlara hasr edilmeyen bir kelimedir Askerler için de bu kelime kullaniliyordu Iste bu sebepten dolayi devletten maas alan askerlere "Kapikulu askerleri" deniyordu

Kapikulu askerleri baslangiçta devlet merkezinde bulunuyorlardi Fakat ülke genisleyip muhafazasi için hudud boylarinda kaleler insa edilince oralarda da ikamet etmek mecburiyetinde kaldilar

Osmanli Devleti, Rumeli taraflarinda fetihler yapip genislemeye baslayinca devamli bir orduya ve daha fazla askere ihtiyaç hasil olmustu Bu da savaslarda esir alinan ve askerî sartlara uygun hiristiyan çocuklarinin kisa bir müddet Türk terbiyesi ile yetistirilerek yeni bir askerî sinifin meydana getirilmesiyle karsilanmisti Iste bu teskilât, Kapikulu ocaginin çekirdegini teskil etmisti Kapikulu askerleri iki gruba ayrilmaktadirlar Bunlar:

1 Kapikulu Piyadesi

2 Kapikulu Süvarisi

KAPIKULU PIYADESI

Osmanli Devleti'nin, merkez askerî teskilât, içinde yer alan Kapikulu askerleri, Osmanli askerî teskilâtinin önemli bir bölümünü meydana getiriyorlardi Kapikulu piyadesi de kendi arasinda ayri gruplara ayrilmisti

ACEMI OCAGI

Osmanli askerî tarihinde, önemli yeri bulunan ve Kapikulu piyadesinin mühim bir bölümünü teskil eden yeniçerilere mense' olan "Acemi ocagi", Sultan Birinci Murad zamaninda Kadiasker Çandarli Kara Halil ile Karaman'li Kara Rüstem'in tavsiyeleri sonucu ortaya çikmisti Hoca Saadeddin Efendi'nin bildirdigine göre bu uygulama, Sultan Birinci Murad'in devr-i saltanatinda 763 (1361-62) tarihindeki Zagra'nin fethi ile baslamistir Devlet adina ve "Pencik" kanununa göre alinan esirler", Yeniçeri ocagina asker yetistirmek için Gelibolu'da kurulmus bulunan Acemi ocagina gönderiliyor ve yevmiye bir akça ücretle Gelibolu ile Çardak arasinda isleyen at gemilerinde hizmet görüyorlardi Bir müddet sonra bunlar, Yeniçeri ocagina aliniyorlardi Fakat bu esirler, firsat buldukça kaçip memleketlerine gittikleri için bu sistem degistirildi Savaslarda esir edilen küçük yastaki Hiristiyan çocuklari, evvela Anadolu'daki Türk köylülerinin yanina verilerek (Türk'e vermek) az bir ücretle hizmet ettirilmeye baslandi

Gerçi bu ocagin, Rumeli fatihi Süleyman Pasa zamaninda, bizzat kendisi tarafindan savasta esir alinan Hiristiyan çocuklari ile basladigi belirtilmekte ise de ocagin gerçek manada müesseselesmesi, yukarida belirtilen sekilde olmustur

Sözlük manasiyle beste bir demek olan "pencik" harplerde ele geçirilen esirlerden, askerlikte kullanilmak üzere beste birinin alinmasi demektir

Islâm hukukunun ganimetlerle ilgili vaz' etmis oldugu prensiplerinden dogmus olan "pencik", Osmanli Devleti'nin ilk kurulus yillarinda uygulanmiyordu Harpler sonunda ele geçen diger ganimetler gibi esirler de gazilere taksim ediliyordu Gaziler, hisselerine düsen esirleri, Islâm hukuku geregince istedikleri sekilde istihdam edebiliyor, istihdam yeri olmayan da onlari satabiliyordu


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



Osmanlilarda Acemi oglani iki sekilde alinirdi Bunlardan biri savaslarda elde edilen erkek esirlerin beste birinden (pencik), digeri de Osmanli vatandasi olan Hiristiyan çocuklardandi Savaslarda elde edilen esirlerin asker olarak alinmasiyle ilgili "Pencik Kanunu" tertib edilmisti Buna göre alinan esir oglanlara "Pencik Oglani" adi verilmisti Elde edilen bu esirler, "Pencikçi" denilen memur tarafindan tesbit edilir, bunlardan on ila on yedi yaslari arasinda olan erkek esirlerden vücutça kusursuz ve saglam olanlar devletçe üçyüz akça karsiligi satin alinirdi Böylece Acemi ocagina ilk efrad, Pencik kanunu ile toplanmistir Bu sistemin gelismesinde büyük ölçüde rolü bulunan Kara Rüstem de Gelibolu'da Pencik vergisini (Resm-i Pencik) toplamakla görevlendirilmisti

Pencik oglanlarinin, Anadolu'daki Türk çiftçilerinin yanina verilmesi, aradaki deniz sebebiyle kaçmalarina engel olmak içindi Bununla beraber, zaman zaman bazi esir çocuklarin Avrupa'ya kaçtigi görülüyordu Esirlerin, Türk çiftçilerinin yanina verilmesi ile ilgili kanun hakkinda kaynaklarda farkli tarih ve zamanlar verilmektedir Bu cümleden olarak Sirpsindigi savasi, Edirne'nin fethi ve Bilecik tarafina yapilan ilk akinlarda olduguna dair rivayetler bulunmaktadir

Cüz'i bir ücretle Türk çiftçisinin yanina verilen Acemi oglanlarina çok az bir ücretin verilmesi, onlarin "ben padisah kuluyum" deyip çiftlik sahibine kafa tutmamasi içindi

Acemi oglanlar, ziraat islerinde çalistirildiklari gibi kisa zamanda Türkçe ile birlikte Islâm-Türk örf ve âdetlerini de ögreniyorlardi Böylece yeni hayata intibak ettikten sonra bir akça gündelikle "Acemi Ocagi"na kayit ettiriliyorlardi Burada bir müddet hizmet gördükten sonra yevmiye iki akça karsiligi "Yeniçeri Ocagi"na gönderiliyorlardi Yildirim Bâyezid döneminin sonlarina kadar belirtilen sekilde devam eden bu usûl, Ankara Savasi'ndan (1402) sonra fetihlerin durmasi ve iç karisikliklarin bas göstermesi yüzünden büyük ölçüde tatbik edilemez olmustu Kapikulu ocaklarindaki kadro eksikligini gidermek için baska bir çareye bas vurmak gerekiyordu Bu sebeple Rumeli'ndeki Hiristiyan tebeadan muayyen bir kanunla ve "Devsirme" ismiyle münasib sayida Hiristiyan çocugu alinmasina karar verildi

Daha önce de temas edildigi gibi Ankara Savasi'ndan sonra Osmanli fetihleri durmus, bazi yerler Bizans ve Sirplara terk edilmislerdi Gerek Çelebi Mehmed zamaninda, gerekse oglu Sultan Ikinci Murad'in ilk devirlerinde Rumeli'de fütuhat yapilamadigi için esirlerden istifade edilememisti Bunun üzerine Osmanlilardan önceki Türk ve Islâm devletlerinde uygulanmamis olan yeni bir usûl ile devletin, Hiristiyan tebeasi olan ve yaslan uygun çocuklarindan sadece bir tanesinin Osmanli ordusuna alinmasi kararlastirildi Böylece Hiristiyan vatandaslarin çocuklarindan asker devsirmek için bir "Devsirme Kanunu" yürürlüge konuldu Bu yeni kanunla, bastan basa gayr-i müslim olan Rumeli halki, tedrici surette müslümanlastirilacakti Müslümanlastirilan bu insanlarla da Osmanli ordusu kuvvetlenecekti Böylece devlet, bu sayede Müslüman nüfusunu koruma gibi bir hedefe de ulasmis oluyordu Gerek Müslüman nüfusu çogaltma, gerekse harplerde kendisinden istifade etme bakimindan iki yönden faydali olan bu Devsirme kanunu , Pencik kanunu ile asker almanin yerine geçmisti Zaten Pencik kanunu da eski önemini kaybetmeye baslamisti

Devsirme kanunu geregi ihtiyaca göre üçbes senede ve bazan daha da uzun bir sürede Hiristiyanlardan sekiz ila on sekiz ve bazan yirmi yas arasindaki sihhatli ve kuvvetli çocuklardan Acemi Oglani alinmaya basladi Bununla beraber 14-18 yas arasindakiler tercih ediliyordu Önceleri Rumeli'de Arnavutluk, Yunanistan, Adalar ve Bulgaristan'dan, daha sonra ise Sirbistan, Bosna-Hersek ve Macaristan'dan çocuk toplandi Bu durum, XV Muhtelif hizmetlerde bulunan Acemilerin, Yeniçeri Ocagina kayit ve kabullerine "Çikma" veya "Kapiya Çikma (bedergâh) denirdi

Devsirme usûlü, kendi dönem ve zamanina göre iyi bir sonuç vermisti Bu sonuç hem Osmanlilar, hem de çocugu devsirilen aileler için faydali olmustu Osmanlilar açisindan faydali olmustu, zira o dönemin bitip tükenmek bilmeyen harpleri, devamli surette insanlari yutan birer makine haline gelmislerdi Iste bu makinalarin zararlarini en aza indirebilmek ve kendi Müslüman Türk nüfusunu koruyabilmek için devlet, gayri müslim vatandaslarindan istifadeyi düsünmüstü Böylece hem Islâm Türk mefkûresinin daha genis sahalarda yayilmasini saglamak, hem de kendi asil nüfusuna dokunmamak suretiyle azinliga düsmeyecekti Devsirme sistemi, çocugu devsirilenler bakimindan da faydali bir seydi, çünkü onlar da çocuklarinin içinde bulunduklari mali sikintidan kurtulacagini biliyorlardi Muhtemelen çocuklari devlet kademelerinde vazife alir ve yüksek bir mevkiye gelebilirdi Bunun da kendileri için faydali olacagi bir gerçekti Bu sebepledir ki kaynaklar, pek çok Hiristiyan ailenin, çocugunu devsirmeye verebilmek için adeta birbirleri ile yaristiklarini kayd ederler Hatta sadece Hiristiyan çocuklarinin devsirilmesi kanun iken feth edildikten sonra halki Müslüman olan Bosna'dan da devsirilmek suretiyle acemi oglani alinirdi Zira bunu bizzat kendileri arzuluyordu

Bilindigi üzere her saha ve konuda oldugu gibi devsirme sisteminde de arzu edilmeyen bazi suistimallerin oldugu söylenebilir Buna karsilik devlet, gönderdigi memurlarinin kanunsuz hareketlerini önlemeye gayret ediyordu 9 Cemaziyelahir 973 (10 Ocak 1566) tarihinde Semendire Beyi ile Ivraca Kadisina yazilan bir hükümde Acemi oglani devsirmeye giden bir memurun hâne (ev) basina onar akça nal parasi vesair kanunsuz paralar alip 5-10 yasindaki çocuklari önce alip sonra bin ve daha ziyade akçaya tekrar babalarina sattigi bildirilmekle Yayabasilarindan Ferhad gönderilip hakkiyla teftis olunmasi ve memurun esyasi arasinda bulunan para, kumas vesair mühürlenip defterle merkeze gönderilmesi emr edilmistir Böylece devlet, bu ve benzeri haksizliklarin önüne geçmeyi, adaletsizligi ortadan kaldirmayi istiyordu


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



II Yeniçeri Ocagi

Avrupa'da kurulan devamli ordudan bir asir önce vücuda getirilmis olan Yeniçeri ordusu, Osmanli Devleti'nin ilk dönemlerinde dünyanin en mükümmel ordusu haline getirilmisti Bu ordu, teskilât ve disiplini ile bu sifati tasimaya hak kazanmisti Osmanli Devleti'ni kuran ve kisa bir zamanda hududlari Rusya, Lehistan, Macar ovalan ile Viyana, Venedik önlerine;

Iran, Arabistan ve Misir çöllerine kadar götüren hükümdarlarin en büyük dayanaklarindan biri bu ordu olmustur

Piyade birligi olan Yeniçeri ocaginin, hangi tarihte ihdas edildigi kesin olarak tesbit edilememekle birlikte bunun, Murad Hüdavendigâr zamaninda yani on dördüncü asrin son yarisi içinde bir ocak halinde kuruldugu söylenebilir Bazi kaynaklarda bu kurulusun 1365 yili oldugu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle bunun 1362 yilinda oldugudur Türkçe asker demek olan "Çeri" ile "yeni" kelimelerinin bir araya gelmesiyle meydana gelen bu terim, Osmanli Devleti'nin merkezinde ve hükümdara bagli bulunan yaya askeri için özel bir isim haline gelmistir Haci Bektas-i Veli ile hiç bir ilgisi olmamakla birlikte (Âsikpasazâde, 204-206) zamanla bu tarikata izafe edilerek Yeniçerilere "Taife-i Bektasiye", ocaga da Bektasî ocagi denmistir

Bu ocagin kurulus sebebi, mevcud askerin azligina ragmen, fetihlerin çogalip sinirlarin genislemesi ve eldeki askerin de bu sinirlari koruyamaz duruma gelme endisesi idi Halbuki hem Rumeli'yi elde tutabilmek hem de yeni fetihlerde bulunabilmek için devamli ve hükümdarin emir komutasi altinda bir askerî birlige ihtiyaç vardi Benzer teskilâtlar, yani esirlerden istifade etme sistemi, daha önceki Müslüman ve Müslüman Türk devletlerinde de vardi Bu mânada Osmanlilarin, Selçuklular ile Memluklulari örnek aldiklari anlasilmaktadir

Yeniçeriligin ilk kurulusunda, orduya bin kadar yeniçeri alinmisti Bunlarin her yüz kisisine komutan olarak daha önce Türklerden meydana getirilen yaya askeri usûlüne uygun olarak bir "Yayabasi" tayin edilmistir

Ocak, XV yüzyil ortalarina kadar yaya bölükleri veya daha sonra cemaat adi verilen bir siniftan ibaret iken Fâtih Sultan Mehmed zamanindan itibaren (1451 senesi), "Sekban" bölügünün de iltihakiyla iki sinif haline gelmis XVI asir baslarinda ise "Aga" bölügü denilen üçüncü bir kisim daha teskil edilmistir Yaya bölükleri peyderpey artarak 101 bölüge kadar çikmistir Aga bölükleri 61, Sekban bölükleri ise 34 rakamina kadar yükselmistir

Yeniçeriler, baslarina börk ismi verilen beyaz keçeden bir baslik giyerlerdi Bunun arkasinda ise yatirtma denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydi Yeniçeriler börklerini egri, subaylari da düz giyerlerdi Fâtih kanunnâmesinde belirtildigine göre yeniçeri taifesine her yil beser zira' laciverd çuka ve otuz iki akça "yaka akçasi" ile her birine basina sarmasi için altisar zir'a astar verilmesi hükmü konmustu

Her yeniçeri bölügüne "Orta" denirdi Her ortanin da komutani olan ve "Çorbaci" denilen bir subayi bulunurdu Sekban ve Aga bölüklerinde bu komutana "Bölükbasi" denirdi Yeniçeri ocaginin en büyük komutani "Yeniçeri Agasi" idi Yeniçeri Agasi, ocagin kurulusundan 1451 senesine kadar ocaktan tayin edilirken bu tarihten sonra Sekbanbasilardan tayin edilmeye baslandi Bununla beraber bu kanun daha sonra degistirilerek ocagin disindan olan kimseler de tayin edilmistir Yeniçeri Agasi, Yeniçeri Ocagi ile Acemi Ocagi islerinden sorumlu idi Bundan baska Istanbul'un asayisi ile de ilgilenir ve yaninda bulunan bir heyetle kol dolasip güvenligi saglardi Bu sebeple hükümdarlar, bunlarin güvenilir ve sadik kimselerden olmasina dikkat ederlerdi Yeniçeri Agalarinin azil ve tayini 1593'e kadar dogrudan padisah tarafindan gerçeklestirilirken, bu tarihten itibaren veziriazamlara intikal etmistir

Yeniçeri Ocagi'nin en büyük komutani olan Yeniçeri Agasi'ndan baska Sekbanbasi, Ocak Kethüdasi veya Kul Kethüdasi, Zagarcibasi, Turnacibasi, Muhzir Aga ve Bas çavus ta ocagin büyüklerindendi Bunlardan baska bir de "Yeniçeri Efendisi" denilen ocak kâtibi vardi

Yeniçeriler, maaslarini (ulûfe) üç ayda bir alirlardi Bu konuda ocagin en büyük âmiri olan Yeniçeri Agasi ile herhangi bir nefer arasinda fark yoktu Onun için Yeniçeri Agasi da bu ulûfe isine dahil edilirdi Ulûfe, pâdisahin nezâretinde büyük bir merasimle her ortaya torbalar halinde tevzi edilirdi Hicrî kamerî takvime göre dagitilan ulûfenin Sali günü verilmesi kanundu

XVI asra kadar devsirmeden toplananlardan baskasi katilamazken 990 (1582) senesinde Sultan III Murad (1574-1595)'in, sehzadesi Mehmed için tertiplenen sünnet dügününe katilan bir sürü canbaz, hokkabaz ve oyuncunun mükafat olarak bu ocaga kayd olmalari, ocagin yavas yavas bozulmasina sebep olmustu Devletin kurulusundan kisa bir müddet sonra teskil edilen Yeniçeri Ocagi, belirtilen olaydan sonra hariçten insanlarin ocaga girmesiyle bozulmaya yüz tutmustu Çünkü, egitimsiz ve basibos kimselerin ocaga girmeleriyle bu askerî teskilât, dogrudan siyasete katilan, devlet adamlarini tayin veya azlettiren, padisahlari tahttan indiren veya tahta çikaran bir kuvvet halini almisti Gerçekten de onlarin zorbaliklarini ve yaptiklari kötülüklere isaret eden (1826) tarihli bir hüküm Istanbul Kadisina gönderilmistir Bu hükümde söyle denilmektedir: "Allah'a, Peygambere ve sizden olan ûlu'l-emre itaatediniz" âyet-i kerimesi muktezasinca kaffe-i mü'min ve muvahhid olanlar, emr-i ulu'l-emre itaat ve inkiyad ile me'mur olup bir müddetten beri Yeniçeri nâmina olan eskiya makulesi, hilâf-i ser'-i serif, daire-i itattan huruc ederek fürce bulmasi cihetiyle gerek memâlik-i mahrûsede ve gerek dâri's-saltanat-i seniyede her bir sey çigirindan çikmis ve ol makule esrar-i nâsin garazlari olan mel'aneti icra zimninda her bir seye müdahele daiyesine düsmelerinden nasi, Ümmet-i Muhammed'in mal ve canlarindan emniyetleri kalmayip rahatlarina halel gelerek bayagi alis verislerine varinca fesada varmis" Bu hükümde de açikça görüldügü ve yukarida belirtildigi gibi Yeniçeri askeri her seye müdahele eder olmus Buna karsilik gerçek vazifesi olan askerligi tamamiyle unutur olmustu Zira onlar, askerlik yerine esnaflikla ugrasiyorlardi XVII ve XVIII asirlarda sik sik ayaklanmislardi Bunun üzerine ocak, "Vak'a-i Hayriye" diye isimlendirilecek olan bir karar ve hareketle 15 Haziran 1826'da Sultan Ikinci Mahmud tarafindan lagv edilerek ortadan kaldirildi

CEBECI OCAGI

Kapikulu askerinin piyade ocaklarindan biri de "Cebeci Ocagi"dir Kelime olarak "cebe" zirh demektir Osmanlilar, bir nevi istilah olarak bu kelimenin mana ve kapsamini genisletmis görünmektedirler Bunun içindir ki "cebeci" dendigi zaman belli hizmetleri olan bir askerî sinif akla gelmektedir Buna göre devletin yaya muharib askeri olan yeniçerilerin ok, yay, kalkan, kiliç, tüfek, balta, kazma, kürek, kursun, barut, zirh, tolga, harbe vesaire gibi ihtiyaçlari olan savas alet ve esyasi yapan veya tedarik eden ocaga "Cebeci Ocagi" denirdi Bu ocak, yeniçerilere lazim olan harp levazimatini deve ve katirlarla nakl ederek, cephede bulunan yeniçerilere dagitirdi Savas sonunda da bunlari tekrar toplardi Bu arada tamire muhtaç olanlari da tamir ederek silah depolarinda muhafaza ederdi

Sefer esnasinda ordu komutanlari refakatina münasib bir miktar cebeci verilirdi Bunlarin, kuvvetli, becerikli ve silahtan anlayanlardan olmasi gerekirdi Bu maksatla Cebecibasiya bu yolda emirler verilirdi Baris zamaninda bunlar, kendilerine tahsis edilen Ayasofya taraflarinda ve Tophane civarinda bulunan kislalarinda ikamet ederlerdi

Bu ocagin kurulus tarihi kesin olarak tesbit edilmekle birlikte, Yeniçeri ocagi ile birlikte veya ondan çok kisa bir müddet sonra oldugu tahmin edilmektedir Bu ocaga girecek olanlar, "Pencik" ve "Devsirme Kanunu" devam ettigi müddetçe Acemi oglanlari arasindan seçilirdi Sonralari Yeniçeriler gibi bunlarin da evlenmelerine müsaade edildiginden yetisen çocuklari da cebeci olurdu Ocaga alinacak kimseler, önceleri "sakird" ismiyle alinir, daha sonra fiilen cebeci olurlardi

Ocak mevcudu, aralarindaki münasebet dolayisiyla Yeniçeri askerinin azalip çogalmasina bagli olarak artar veya eksilirdi XVI asir ortalarinda yeniçeriler 12 bin nefer iken bunlarin sayilan 500 kadardi XVII asirda (1675) te cebecilerin sayilari 4180 civarindadir XVIII yüzyilda cebecilerin sayisi 2500-5000 arasinda degismekteydi Yeniçeri Ocagi'nin lagv edilmesi ile ortadan kalkan Cebeci Ocagi, Asakir-i Mansûre ile yeniden tesis edilmisti

Diger Kapikulu ocaklari gibi "orta" denilen ve 38 bölüge ayrilmis bulunan cebecilerin en büyük komutani "Cebecibasi" idi Ortalar, kendi aralarinda silah yapan, silahlan tamir eden, barutlari islâh eyleyen, harp levazimatini tedarik edip hazirlayan ve humbara yapanlar gibi ayri ayri kisimlara ayriliyorlardi


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.