|
|
Konu Araçları |
bölümlere, divanda, göre, manzumeler, mürettep, sıralanır |
Mürettep Bir Divânda Manzumeler, Bölümlere Göre Nasıl Sıralanır |
10-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mürettep Bir Divânda Manzumeler, Bölümlere Göre Nasıl SıralanırMürettep bir divânda manzumeler, bölümlere göre nasıl sıralanır 1 Bölüm: Kasideler (Tevhîd , münacaât, na't ve pâdişâhlar ile devlet büyüklerine yazılan övgüler vs) 2 Bölüm: Tarihler (Ebced hesabı esas alınarak söylenmiş doğum, ölüm vs önemli zaman dilimlerini bildiren şiirler) 3 Bölüm: Musammatlar (Terkîb-i bend murabba, tahmis, vs şiirler) 4 Bölüm: Gazeller (Her beytin son harfi esas alınarak Arap alfabesine göre alfabetik dizilmiş gazeller) 5 Bölüm: Kıtalar (Kıta, matla, muamma, lugaz, müfret, azade vs küçük şiirler) Bazan bir şairin bu bölümlerin herbirinden ayrı ayrı eser vermediği görülür O zaman kitabı, divânçe adıyla anılır Halk edebiyatında saz şairlerinin peşrevden sonra okudukları usulsüz fasılalara da divân denilir Yine saz şâirleri tarafından aruzun "Fâilatün Fâilatün Fâilatün Failün" kalıbıyla yazılan şiirlere de divân adı verilir Bu tür eserler, XVII yy dan sonra Divân şiirinin halk şiirine etkisi sonucu ortaya çıkmıştır Bunlar bestelendikleri makamlara (hüseynî, karcığar, rast, uşşak) göre birbirlerinden ayrılırlar Ey peri dîvâne olurdun hevâ-yı aşk ile Okusan şevk ile alıp Aşkî'nın dîvânını ( Aşkî ) divânçe (dîvânçe) afb Küçük divân, küçük şiir mecmuası Divân şâirleri bazan divân'ı oluşturan şiir türleri ve nazım şekillerinden herbirine ayrı örnekler vermezlerdi Daha çok sevdikleri türde şiir söyleyenler yanında mürettep divân oluşturamadan ölen şâirler de vardır Bu şâirlerin az sayıdaki şiirleri tam bir divan oluşturamadığı için "Divânçe" adını alır Ancak şâirlerin bazan kendi istekleriyle de divânçe oluşturduktan görülür, özellikle genç şairlerin eserleri bu tür örneklerdendir Edebiyatımızda ölüm nedeniyle divan oluşturamayan Figani' nin (ölm 1532) ve az şiir yazdığı için divan oluşturamayan Kara Fazlı' nin (ölm 1563) divançeleri meşhurdur Divânçelerin tertibi de genellikle bir divânda olduğu gibi kaside, tarih, musammat, gazel ve kıta sırasını izlerdi Divan edebiyatı (atrit) Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra islam medeniyetinin bilim, inanç ve kuralları etkisinde ortaya koydukları edebiyat türü, "İslamî Edebiyat, Yüksek Zümre Edebiyatı, Havas Edebiyatı, Saray Edebiyatı, Enderun Edebiyatı, Klasik Edebiyat, Eski Edebiyat" gibi adlarla da anılan bu edebiyat en yaygın ama eksik bir kullanımla Dîvân edebiyatı adıyla anılmış ve yaygınlaşmıştır Bunun nedeni şairlerin manzumelerini topladıkları eserlere Divan denilmesidir Türklerin İslâm dinim kabul etmeleriyle, divan edebiyatı ürünleri vermeleri rasında uzun zaman geçmiştir Goktürkçe'den Oğuzca'ya ve nihayet Türkiye Türkçesi'ne geçiş XIII yy a dek sürmüştür Uygurca ise XI yy a kadar Hakâniye lehçesi adı altında birer Divân edebiyatı ürünü sayabileceğimiz Kutadgu Bilig ve Atabetül-Hakâyık'ı ortaya koymuştur Aynı dil XV yy ve sonrasında Çağatayca diye adlandırılmış ve Ali Şir Nevai'yi yetiştirmiştir Bu bakımdan Divân edebiyatının coğrafyası Osmanlılar ile sınırlı kalamayacağı gibi, dili de Osmanlıca ile sınırlandırılamaz Harezm, Hakani, Çağatay ve Azerî Türkçesi de Osmanlı Türkçesi kadar bu edebiyatta önemli rol oynar Türklerin İslâm dinini kabul etmeleriyle toplum yapılarında köklü değişmeler olmuştu XIIIyy a gelindiğinde ise sadece konak, medrese ve halk arasında değişik sanat ve edebiyat anlayışları kendini gösterdi Çağın genel çerçevesi içinde arapça, bilim dili; Farsça, kültür ve sanat dili olarak benimsenmişti Böylece Osmanlıca denilen bir karma dil ortaya çıktı ve arı Türkçeyi kullanan halk şâirleri yanında bir de Osmanlıca ile eserler veren avamlar sınıfı oluştu Bu sınıfın ortaya koyduğu edebiyat iki kola ayrılırDindışı (Profane) ve Dinî-Tasavvufi Divân edebiyatı Dinî-Tasavvufi Divân edebiyatı her ne kadar Divân edebiyatının genel kurallarıma uygunluk gösteriyorsa da adından da anlaşılacağı gibi tasavvuf konularıyla ilgilidir Divân edebiyatı bu aydınlar sınıfı tarafından XIII yy da Arap ve daha çok Fars edebiyatlarının estetik yapısı üzerine kurulmuştur Arapça ve Farsçanın medreselerde okutulması o devrin aydınlan diyebileceğimiz okuma-yazma bilen iran edebiyatı ve sanatını Türk dili ile yavaş yavaş bağdaştırmalarına yol açtı Oysa dilde bir bozulma başlamıştı Bunun başlıca nedenlerinden biri, hecelerin açık (kıta) veya kapalı (uzun) oluşunu esas alan aruz ölçüsüdür Türkçe'de uzun ünlü bulunmayışı aruz nedeniyle dilin yozlaşmasına ve Osmanlıcaya kaymasına neden oldu Divân edebiyatı beyit bütünlüğüne dayanan bir edebiyattır Her ne kadar murabba, muhammes, vs bend bütünlüğü esasına dayalı bir çok nazım şekilleri kullanılmışsa da ev (beyt)e, kapı (mısra)dan girilir ve içindeki insan (mânâ)a ulaşılır Bu şiirde mânâ herşeydir Bir beyit çeşitli anlamlarla yüklü olabilir "Mânâsız bir şiir, içi olmayan badem gibidir (Nabi)" Bu edebiyatta mânânın daha önce söylenmemiş olmasına özen gösterilirdi Bu amaca erişmenin yolu kıvrak bir zekâya sahip olmak, dilin inceliklerini bilmek ve birçok şâiri okumuş olmaktan geçerdi Bir şâirin bütün birikimlerini edebî sanat denen süslerle de donatması şarttır Mânâ bir dilber ise, edebî sanatlar onun ziynet eşyasıdır Gerek dilber, gerekse süs malzemesi her şâir için aynıdır Mânâ denen dilberi alımlı ve değişik şekilde süslemek, bir yetenek ister Gerçek yenilik ise kimsenin aklına gelmeyen şeyi söylemek, gidilmemiş yolda gitmektir Bu edebiyatın bir diğer özelliği kâfiye* üzerinde titizlikle durulmasıydı Tam ve zengin kâfiyenin dışına pek taşmayan şâirler redif*in geniş imkanlarından da azamî ölçüde faydalandılar Şâir, kelimeleri akıcı bir söyleyişe uygun gelecek şekilde seçmeli, onları bir kuyumcu titizliğiyle işlemelidir Üslûp ve edayı sağlamalı, ancak bu konuda kendinden önce yaşamış şairlerin yolundan ayrılmamalı, Divân edebiyatının çerçevesi dışına taşmamalıdır Anlamı zenginleştitrecek hikaye, latife, atasözü vs ile sanatlar yapmalı, akıcı vezinler ile estetik güzellikler ortaya koymalıdır Divan edebiyatı her ne kadar İran edebiyatını örnek almışsa da kaynakları yalnızca İran şiiri ile sınırlandırılamaz |
|