Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Güncel Haber Merkezi > Polemik

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abdnin, geçmedi, kızgınlığı, tezkere, türkiyeye

ABD'nin Türkiye'ye tezkere kızgınlığı geçmedi

Eski 01-23-2007   #1
[KAPLAN]
Icon4

ABD'nin Türkiye'ye tezkere kızgınlığı geçmedi



Terörle Mücadele Özel Koordinatörü emekli Orgeneral Edip Başer’e göre, ABD 'nin Türkiye’ye karşı duyduğu kırgınlık yatışmış değil

22012007 22:29



Kuzey Irak’taki sıkıntının ABD’nin Irak stratejisinin yanlışlığından kaynaklandığını dile getiren Başer, ABD'nin tek bir etnik gruba dayanmasının, çatışmaların tırmanmasına neden olduğunu belirtiyor

CNN TÜRK'te yayınlanan 'Manşet' programında Mithat Bereket’in sorularını yanıtlayan Başer, Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni stratejisinde, PKK konusunun Türkiye ile Irak arasında bir sınır problemi olarak gösterilmesini de 'yetersizlik' olarak niteliyor

Mithat Bereket: Hoşgeldiniz CNN TÜRK'e ve Manşet programına Herşeyden önce genel, yukarıdan bakmayı rica edeceğim Şu anda gelinen noktada neredeyiz terörle mücadele konusunda? Amerika'yla gelinen noktayı siz nasıl görüyorsunuz, nasıl tanımlıyorsunuz? Amerika terörle mücadele konusunda, PKK konusunda gerçekten ayak diriyor mu? Neden somut sonuçlar elde edemiyoruz? Neye bağlıyorsunuz bunları?

Edip Başer: Ben öncelikle Amerika'nın 1 Mart tezkeresinden kaynaklanan, Türkiye'ye yönelik bir kırgınlığının varolduğunu ve bu kırgınlığın Amerikan yönetiminde ve siyasi liderliğinde etkisini kaybetmemiş olduğunu düşünüyorum Benim muhattabımla olan ilişkilerimde değil ama genelde Amerikan liderliğinin, Amerikan başkanının ve karar makamlarının kararlarında, ifadelerinde, beyanlarında bunu seziyorum İkincisi, tabii ki ABD bir dünya gücü, bir süper güç, bu tartışılmaz bir gerçek Dolayısıyla ABD, Irak'ta uğramış olduğu bu - hezimet demeyeceğim belki ama - hiç ummadığı sıkıntıları beklemediği için bir de onun şaşkınlığı içerisinde, onun şaşkınlığı ve yılgınlığı içerisinde Ve Amerikan kamuoyunda, Irak'ta devam eden harekata her gün azalan bir destek sözkonusu

Mithat Bereket: Şunu merak ediyorum PKK ile mücadele Amerika'nın öncelik sıralamasında şu anda nerede? Siz gerçekçi bir bakış açısıyla nasıl görüyorsunuz?

Edip Başer: PKK ile mücadele şu anda Amerika'nın öncelikleri arasında ikinci sırada diyemem ama üçüncü sırada diyebilirim Ancak Amerikalı muhattaplarımızla tam mutabık olmadığımız, tam fikir birliği içinde olmadığımız bir nokta var Biz, Kuzey Irak'taki PKK varlığının süratle ortadan kaldırılması için müşterek olarak veya onlar tarafından yapılması gerekenlerin yapılmasını talep ediyoruz Onlar bize, bu maksatla güç ayıramayacaklarını ifade ediyorlar Ama ABD açısından, onların gözüyle baktığınızda olaya, Irak'ta tek sakin yer, ABD'nin güvenli bir biçimde arkasını dönebileceği tek bölge kuzey bölge gibi gözüküyor Tekrar edeyim, Amerikalılar açısından baktığınızda Dolayısıyla bu bölgeyi de çatışmalarla, aynı güneydeki gibi kendisi için, kendi birlikleri için yaşanmaz bir alan haline sokmayı göze almıyor, alamıyor Bunu almamakta, alamamakta haklılık derecesi nedir, tabii o kendi hesabıdır

Tabii bir de şunu kabul etmek lazım, bizim kendi ulusal çıkarlarımız var ve biz o çıkarları elde etme peşindeyiz Ama ABD'nin de ulusal çıkarları var Bugün Irak devleti, kurulmuş olan Irak hükümeti şöyle veya böyle, henüz ayaklarının üzerinde duruyor ya da durmuyor, ama neresinden bakarsanız bakın onun da bağımsız devlet olarak bir çıkar alanı var Dolayısıyla bir bölgede iki veya üç ülkenin çıkarları söz konusuysa, çakışıyorsa, bunların bir uyum noktasını bulmak zorundasınız Bunların arasında bir uyum sağlamak zorundasınız ki orada çatışma olmadan her üç ülke de çıkarlarından elde edebileceği, sağlayabileceği azamisini sağlasın Nedir Türkiye'nin o bölgeden çıkarı? Türkiye'nin o bölgedeki öncelikli çıkarı güvenlik çıkarıdır O bölgedeki başlıca güvenlik tehdidi olan terör örgütünün bütün varlığıyla ortadan kaldırılmasıdır

Mithat Bereket: Bu konuda çok spekülasyon yapılıyor Özellikle bu güvenlik çıkarını sağlamak için Amerika'dan beklentimiz ne bizim? Somut beklentilerimiz neler? Operasyon mu, Kandil Dağı'na askeri operasyon mu? Yurtdışı para kaynaklarının kesilmesi mi, hesapların kontrolü mü? Siyasi olarak organize olmalarının önüne geçmek mi? Nedir tam olarak somut beklentimiz? Masaya koyduğumuz ne?

Edip Başer: Tabii ki net olarak, belirlediğimiz hedef Kuzey Irak'taki PKK varlığının tamamen ortadan kaldırılması, oradaki PKK unsurlarının silahlarını tamamen bırakarak - ateşkes demiyorum, PKK terör örgütü, ateş kesme diye birşeyi kabul etmemiz mümkün değil silahlarını bırakarak - Türk adaletine, Türk güvenlik güçlerine teslim olmalarıdır Bizim talebimiz bunun sağlanması Şimdi bunun sağlanmasını, Türkiye Cumhuriyeti devleti eğer karar verirse ve "ben yapacağım" derse, karar verir ve yapar Benim uğraş alanım biraz bundan farklı

Mithat Bereket: Bu çok karıştırıldı hatta, değil mi?

Edip Başer: Evet, çok karıştırıldı

Mithat Bereket: "Türkiye'nin elinden bu koz alındı mı? 1 Mart tezkeresi ve ardından çuval olayından sonra Türkiye artık Kuzey Irak'ta yok, Kuzey Irak'ta hiçbir şey yapamaz" tartışmaları oldu

Edip Başer: Öyle birşey yok, ben sık sıkı bunu açıklamaya çalışıyorum Burada da bir kez daha altını çizerek açıklayayım Benim görevim şu: ABD ile - ve tabii ki Irak'la - PKK'yla mücadele konusunda müşterek olarak birlikte yapılabilecek şeyler nelerdir? Bunları nasıl yaparız ve ne zaman yaparız? Bunların zamanlaması ve ne şekilde yapılacağı konusundaki koordinasyonu sağlamak Ondan sonra bu konuyla ilgili olan kendi birimlerimizle bu işi görüşüp o işin bize düşen kısmının yapılmasını sağlamak

Mithat Bereket: Mesela bir ortak rapor mu hazırlayacaksınız? Somut olarak, belli bir süreç sonunda - şimdi galiba beşinci defa görüşeceksiniz meslektaşınızla - bir rapor mu yazacaksınız? Bir strateji mi belirlenecek? Bunu kamuoyuyla paylaşmayı düşünüyor musunuz? Amaç ne burada?

Edip Başer: Takdir edersiniz uğraşılan konu bir terörle mücadele konusudur Bunun pek çok boyutlarında yapacağınız bazı işler, bazı faaliyetler, o konudaki niyetleriniz, o konudaki planlarınız belli bir zamana kadar açıklanmamak zorundadır Belli bir zamana kadar o konuyla ilgili kişilerde kalması gerekir Dolayısıyla bu bilgilerin hepsini ben bugünden açıklayamıyorum

Mithat Bereket: Ama "birşeyler var merak etmeyin" diyorsunuz

Edip Başer: Mutlaka birşeyler var Yürüyen işler var Zaten durduğu yerde ben bu görevi bırakacağımı ve aldığım yere teslim edeceğimi aziz vatandaşlarımıza ifade etmiştim, bundan kimsenin kuşkusu olmasın Ben şunun altını çizmek istiyorum: Benim yaptığım görev, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsız devlet sıfatıyla, bağımsız devlet niteliğiyle, kendi terörle mücadesi konusunda alacağı kararları - ki buna sınırötesi harekat, sıcak takip, bunların hepsi dahil - hiçbir şekilde etkilemez, engellemez, oyalamaz, geciktirmez

Benim daha doğrusu bizim müşterek olarak bu özel temsilcilik kurumu kapsamında uğraştığımız konular, daha ziyade böyle bir son işlemi kolaylaştırıcı nitelikte faaliyetler Siz de bahsettiniz, tabii terör tek boyutlu bir olay değil Terör sadece elinde silah taşıyan dağdaki üç-beş zavallıdan ibaret bir olay değil PKK terörünün daha aşağılara inmiş kökleri var, sağa sola yayılmış dalları var, lojistiği var, finansmanı, iletişimi, propagandası, psikolojik desteği, siyasi desteği var

Mithat Bereket: Hatta örgütün siyasallaşması var

Edip Başer: Tabii bütün bu boyutlar var Bütün bu boyutlarda yapılması gereken şeyler var Ama maalesef biz bunların birçoğunu ABD başta olmak üzere ilgili ülkelerle - ki bu konuda muhattabımız Irak ve oradaki askeri güç ve hakim otorite olması bakımından Amerika - koordine etmek zorundayız Onlarla koordineli yürütmek zorundayız Beğenelim veya beğenmeyelim, sevelim ya da sevmeyelim, bir gerçek var Bir dua var, bilirsiniz, "Allah'ım, değiştirebileceğim gerçekleri değiştirebilmem için güç, değiştiremeyeceklerime tahammül etmek için sabır, ikisini birbirinden ayırt edebilmem için de akıl ver" Ortada bir gerçek var, bu gerçekle güreşmemizin bir anlamı yok Bu gerçeği kabullenmek zorundayız Bu gerçeğe rağmen biz kendi ulusal çıkarlarımızı nasıl koruruz, nasıl devam ettiririz, nasıl elde ederiz? Bunun hesaplarını yapacağız

Mithat Bereket: Değiştiremeyeceğimiz bir gerçek de şu değil mi? "Türkiye çıkarları için öyle öngörürse muhakkak sıcak takip, sınırötesi harekat düzenleyebilir" dediniz; bu aslında 1992'den beri tecrübe edindiğimiz bir konu Siz de çok tecrübelisiniz, 2 Ordu'nun komutanlığını yaptınız Peki bu koşullar gerektirirse, Amerikan ordusuyla kafa kafaya gelme riski yok mu sizce? Ya da şöyle sorayım: Ne olursa Türkiye'nin sabrı taşar? Nerede bıçak kemiğe dayanır da Türkiye tek başına bir harekata kalkışır?

Edip Başer: Şimdi ne zaman nerede o bıçağın kemiğe dayanacağını benim tayin etmem güç çünkü biliyorsunuz böyle bir harekat TBMM'nin de onayını gerektiren, bazı yetkilerin alınmasını gerektiren bir konu Dolayısıyla bu konu başta siyasi otorite olmak üzere, siyasi otoriteyi yönlendirecek olan güvenlik güçlerimizin, güvenlik birimlerimizin verecekleri bilgiler, istihbarat birimlerinin elde edecekleri bilgiler ve uluslararası ilişkiler bakımından diplomatlarımınız, dışişleri sistemimizin ortaya koyacağı görüşler, kanaatler Bunların hepsi belli koşullarda (biraraya gelmeli) Biliyorsunuz devletin işleme şekli budur, tek kişi "Hadi yarın sabah Kuzey Irak'a bir harekat yapalım" deme lüksüne sahip değildir Demokrasilerde böyle birşey olmaz

Mithat Bereket: Ama beklentiler var da onlar karşılanmazsa mı bu sözkonusu olur? Ya da bu iş devam ederse daha ne kadar sabrımız olur? Başbakan'ın açıklamalarına bakıyorum, neredeyse Ekim ayından itibaren Irak, Kerkük, Kuzey Irak, PKK ile mücadele Dışişleri Bakanı keza öyle, sanki bir yükleme var son dönemde Bu bir "baharla beraber, karlar eridiğinde hala birşey yapılamazsa biz geliyoruz" uyarısı mı acaba? Böyle yorumlayanlar da var

Edip Başer: Öyle yorumlanabilir mi gerçekten bilmiyorum, bana göre öyle yorumlamamak lazım Bu karşı tarafa, daha doğrusu muhattaplarımıza, Irak'a ve ABD'ye öncelikle, ama aynı zamanda Avrupa Birliği'ne de - biliyorsunuz onlar da zaman zaman konuyla ilgileniyorlar - bir mesaj Yani "Türk toplumunun artık sabrı kalmamıştır, bu güvenlik riskini Türk toplumu burada ilelebet eli kolu bağlı seyredecek değildir, bunu mutlaka bir şekilde çözmemiz, halletmemiz gerekir" mesajını değişik yöntemle, değişik sözlerle verme yöntemidir diye değerlendiriyorum "Ne zaman bıçak kemiğe dayanır?" dediniz

Biraz önce de dediğim gibi, koşullar uygun olduğu zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kararı verir, gereken yetkileri alır ve ilgili birimler de uygular O koşulların uygunluğu içerisinde de, bölgedeki Amerikan unsurlarıyla belli bir mutabakat sağlanması bu koşulların içerisinde midir, değil midir? Diplomatik olarak Amerika ve Irak'la bir ortak noktada buluşmuş olmak bu koşullarda var mıdır, yok mudur

Mithat Bereket: veya buluşamamak

Edip Başer: Tabii, veya buluşamamak, ona rağmen riski alıp bu harekatı icra etmek O da bir koşuldur O da bir hareket tarzıdır, bu da mümkündür

Mithat Bereket: Bu görüşmeleriniz sırasında, Amerikalılar, muhattabınız olsun, diğer yetkililer olsun, samimiler mi gerçekten? Gerçekten bunu önlemek istiyorlar mı, yoksa zamana mı oynuyorlar, zaman mı kazanıyorlar? Oyalıyorlar mı bizi?

Edip Başer: Ben samimi buluyorum Oyaladıklarını kabul etmiyorum Bunu peşin olarak hep söyledim, oyaladıklarını farketseydim o anda zaten görevi bitirirdim Zaten bunu ifade ettim çok defa Hala da oyadıklarını veya oyalama niyetinde olduklarını kabul etmiyorum Bunu hala pek çok kişi söylüyor, ancak benim çalıştığım alanda, benim üzerinde çalıştığım konularda, ben bugüne kadar herhangi bir oyalama sezmedim PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığını ortadan kaldırılması yani nihai hedefin elde edilmesi konusunda Amerikalılar'ın çekimserliğini en başından itibaren hepimiz söylüyoruz, bunu hepimiz biliyoruz Sebeplerini de az önce izah ettim

Mithat Bereket: Amerikalılar'a sorduğumuzda - ki ben de bunu Amerikan Büyükelçisi'ne ve diğer yetkililere sordum - diyorlar ki "Kuzey Irak'ta bir müttefikimiz var Orası sakin bir yer, oranın karışmasını istemiyoruz, müttefikimizi kızdırmak istemiyoruz, orada harekat alanımız, hareket marjımız çok dar" Fakat bakıyoruz daha geçenlerde Amerikan kuvvetleri orada, Erbil'de, Barzani'nin ve Talabani'nin ortak denetiminde olan bir yerde, İran bürosunu bastılar ve oradaki bazı İranlı diplomatları gözaltına aldılar Görülüyor ki Amerika isterse yapabiliyor Üstelik Kürtler'i de kızdırdılar çünkü Kürtler'in haberi yoktu Demek ki hareket alanları o kadar da kısıtlı değilmiş O zaman insan ister istemez "Bizi kandırıyorlar mı?" diye bir soru soruyor Ne dersiniz?

Edip Başer: Kandırıyorlar meselesi değil, bizim ilgili birimlerimizde eminim bunların hepsi konuşulmuş, düşünülmüş, tartışılmıştır Amerika'nın oradaki hesaplarını tam olarak bilmemiz tabii ki mümkün değil ama genel olarak baktığınız zaman, siz Amerika olsaydınız ne beklerdiniz? Orada nasıl birşey yapmak isterdiniz? Orada bir kargaşaya sebep olmak ister miydiniz, istemez miydiniz? Irak'ın bütününde bu alevin, askerlerinizi, insanlarınızı öldürüyor olmasını görmeyi arzu eder miydiniz, etmez miydiniz? Orası sakin bir yer Büyükelçi'nin de dediği gibi Bu Amerikan gözüyle bakış, benim gözümle baktığınızda öyle değil gayet tabii, ben tamamen farklı bakıyorum olaya Ama onların bakışı bu Az önce de söylediğim gibi, eğer müşterek bir iş yapmaya çalışıyorsanız o zaman ortak noktaları bulmak durumundasınız ki o ortak noktalarda beraber hareket edebilesiniz

Onun dışında çatışan noktalarda birlikte hareketiniz mümkün değil Bunu talep etmek de pek akılcı değil kanımca Yani şimdi Amerika'ya ısrar edelim biz, diyelim ki "buraya kuvvet ayır ve burada ne var ne yok hepsini yok et, çatış, ne yapacaksan yap" O da belki de diyor ki "Ben çatışmadan önce diğer boyutlarda yapılması gerekenleri yapayım O boyutları hallettiğim zaman zaten çatışmaya gerek kalmadan neticeyi almak mümkün olabilir" Bir yandan da tabii ki orada, bana göre çok yanlış bir şekilde, Irak harekatının başlangıcında yapmış olduğu bir hatanın bu noktada sonuçlarını kabullenmek zorunda kalıyor Amerika Şöyle ki, Amerika'nın Irak'a harekatı sözkonusu olduğunda bana bu soru sorulduğunda ben "Amerika Irak'a girer, Saddam'ı da devirmekte başarılı olur, ancak önemli olan ondan sonrasıdır, savaştan sonraki savaştır

Amerika'nın burada yapacağı en önemli hata, Irak politikasını Irak'taki etnik toplumlardan, etnik veya dinsel gruplardan birine dayandırmasıdır" demiştim Maalesef Amerika o hatayı yaptı Politikasını bir grubun üzerine dayandırdı Kendisini diğerlerine karşı savaşıyor durumuna soktu Şimdi Amerika oradan çıktığı zaman acaba Irak'ın iç huzuru kurulabilecek mi, oluşturulabilecek mi? Bundan fevkalade şüpheliyim ben çok uzun zamandır

Mithat Bereket : Ben bir noktaya geri dönmek istiyorum: İran meselesi Amerikan askerlerinin İran bürosunu basması ve oradan bazı insanları tutuklaması İran bu bölgede, Kuzey Irak'ta ne kadar önemli, dikkat edilmesi gereken bir oyuncu? Amerikalılar bu konuda ne yapmaya çalışıyor? Bu baskın Talabani'nin Tahran ziyaretinden sonra oldu Amerika acaba mesaj mı vermeye çalışıyor Kürtler'e "İran'la çok fazla yakınlaşmayın, bu benim için tehdit" diye? Acaba bu baskına bu yüzden mi girişildi? Bu dengeleri nasıl görüyorsunuz?

Edip Başer: Oradaki o diplomatik misyona yapılan hareketin asıl anlamını gerçekten ben de bilmiyorum henüz Bu tam net değil O kişiler gerçekten de Amerikalılar'ın anlattığı gibi başka amaçla mı orada bulunuyorlar, İran'ın ajanları olarak mı orada görevliler? Yoksa hakikaten diplomat statüsünde mi oradalar? O tam açık değil, iki tarafın iddiaları Ortadoğu konusunda, Ortadoğu'nun bütünüyle ilgili olarak İran'ın temel aktörlerden biri olduğunu hepimiz biliyoruz, bunu inkar etmek mümkün değil İran hakikaten bölgede önemli bir ülke

Mithat Bereket: Ve Kuzey Irak'ta da var

Edip Başer: Irak'ın bütününde var Güney Irak'ta da Şii kesim üzerinde çok önemli, çok güçlü bir etkisi var Irak'ta bugün, İran'ın hem bu Şii kesime, hem de hangi taraftan olursa olsun koalisyon güçleri ile savaşan direniş güçlerine destek sağladığı yönünde şüpheler var, iddialar var Dolayısıyla ABD'nin bölgede İran'a karşı tavrı açık İran'ı dost olarak görmüyor En son yayınlanan Baker - Hamilton raporunda, İran ve Suriye'yle ilişki kurulması, diyalog kurulması öneriliyordu Ancak Başkan Bush buna yanaşmadı

Mithat Bereket: Peki yeni stratejiyi nasıl görüyorsunuz? Yeni stratejide PKK ile mücadele açıkça belirtilmedi, Irak'la Türkiye sınırındaki sorunlar halledilecek denildi Amerika'nın yeni stratejisinin birinci önceliğinin Bağdat ve civarı olduğu, merkezde güvenliği sağlamak olduğu açıkça görülüyor Kerkük de yok burada aslında, bu da çok ilginç Türkiye'nin çıkarları açısından yeni Amerikan stratejisini siz nasıl görüyorsunuz?

Edip Başer: Yeni Amerikan stratejisinin aslında bugüne kadar olandan pek farklı olduğunu düşünmüyorum

Mithat Bereket: Pek yeni değil diyorsunuz

Edip Başer: Evet pek yeni değil Sadece birkaç noktayı tekrar vurgulamışlar Onlardan da en bariz olanı, en gözle görülür olanı bir an evvel Irak hükümetine sorumlulukları devretme çabası Bu var yeni stratejide

Mithat Bereket: Şöyle diyebilir miyiz, 21 bin 500 Amerikan askeri takviyesiyle ve tedbirlerle Amerika aslında bir anlamda birkaç sene sonraki çekilmenin altyapısını hazırlıyor?

Edip Başer: Kesinlikle Belki birkaç sene sonraya da kalmayacak olan kuvvet azaltmanın şartlarını oluşturmaya, koşullarını oluşturmaya çalışacaklar Fakat bizimle ilgili olarak, sizin de ifade ettiğiniz gibi PKK konusu çok farklı biçimde dile getirilmiş ve tamamen Irak'la Türkiye'ye havale edilmiş, Irak'la Türkiye arasında bir sorun olarak ifade edilmiş Bir sınır problemi olarak ifade edilmiş ve tabii ki bu ifade fevkalade zayıf, fevkalade yetersiz bize göre Bu bir terör problemidir Neden böyle yapılmış? Bizim iddiamız şu: Biz diyoruz ki ABD'ye "eğer siz gerçekten uluslararası çapta terörle mücadele konusundaki açıklamlarınızda, beyanlarınızda samimiyseniz, işte size terör Terörist burada oturuyor, eğitim yapıyor, besleniyor"

Mithat Bereket: Bütün bilgiler, bütün istihbarat var bizde aslında Önlerine koyabiliriz

Edip Başer:
Herşey var Avrupa'da birçok yerde PKK'nın unsurları çalışıyorlar, yaşıyorlar, iş yapıyorlar, para kazanıyorlar Kaçakçılık yapıyorlar, esrar, uyuşturucu kaçakçılığı yapıyorlar, bundan para kazanıyorlar Kazandıkları paralar PKK'nın finans kanallarına giriyor Kara para bir şekilde bir yerlerde aklanıyor
Mithat Bereket: Bunlar aslında saptanmış durumda

Edip Başer: Gayet tabii Bunlarla ilgili birçok bilgiler uzun zaman öncesinden mevcut Bunlar bizim yaptığımız işler değil Bizim birimlerimiz, gerek emniyet, gerek istihbarat teşkilatlarımız ve gerekse başta Genelkurmay olmak üzere güvenlik güçlerimiz bu konularda gerçekten fevkalade etkin çalışıyorlar Bu yıllardır devam eden birşey Dolayısıyla çok iyi bir bilgi birikimi var ve bu bilgilerden de paylaşılması gerekenlerin hepsi Avrupa ülkeleriyle, ilgili bütün ülkelerle paylaşılmış durumda Interpol'ün kırmızı bülteniyle aranmakta olan pek çok kişi var

Mithat Bereket: O zaman Avrupa Birliği ülkelerine de bir eleştiri göndermekte sakınca yok

Edip Başer: Tabii hiçbir sakınca yok, bu eleştiriyi gönderiyorum

Mithat Bereket: Beklenen yardım gelmiyor

Edip Başer: Hayır, kesinlikle Bakın şimdi de bir bahane bulup PKK'yı terör listesinden çıkarmanın hesaplarını yapıyorlar Bu kadar Türkiye'nin koşullarından

Mithat Bereket: Şimdi belki de Hrant Dink olayı yüzünden tamamen içeri döneceğiz ve başka bir konu gündeme gelecek

Edip Başer: Muhtemeldir

Mithat Bereket: Peki PKK'yı terör listesinden çıkarma hesaplarını biraz açabilir misiniz? Önemli bu çünkü

Edip Başer: Son bir çalışmaları var biliyorsunuz, onun için bir rapor düzenlediler O raporda Abdullah Öcalan'ın bir önerisini kabul ettiler ve PKK'nın terör listesinden çıkarılmasının da bu kapsamda ele alınabileceği yolunda beyanlar oldu Bunları yavaş yavaş konuşmaya başladılar Biliyorsunuz Avrupalılar böyle hallediyor meseleleri Biraz biraz ucundan başlıyor konuşmaya

Mithat Bereket: Hazırlıyor biraz diyorsunuz

Edip Başer: Evet hazırlıyor, ondan sonra tabakla yemeği önünüze koyuyor İster yiyin ister yemeyin

Mithat Bereket: Iraklı muhattabınızla, Şirvan el Vahidi ile bir defa görüştünüz Neden daha sık görüşmediniz veya görüşmüyorsunuz? Ya da şöyle soracağım Sizin 2'nci Ordu Komutanlığı yaptığınız dönemde Kuzey Iraklı Kürt liderlerle Türkiye arasında daha fazla mı diyalog vardı? Şimdi diyalog eksikliği görüyor musunuz? Diyaloğun kurulamaması neler? Bunlar konuşuluyor Nasıl görüyorsunuz bunları? Sanki Amerikalılar'la koordineli hareket ediyoruz da, Iraklılar'la, özellikle Kuzey Iraklı liderlerle pek koordinasyon sağlayamıyoruz gibi bir tablo var

Edip Başer: O bana göre yanlış bir algılama Sebep olan da biziz, benim daha doğrusu Onun için de özür diliyorum ama öyle birşey yok Iraklı muhattabımla - ki ondan bahsediyorum zaten, Kuzey Irak'tan bahsetmiyorum - diyalog kopukluğumuz yok Bir kere görüştük kendisiyle Irak hükümetinin şu anda kendini toparlama çabaları yoğun olarak devam ediyor Bildiğiniz gibi daha ülke çapında otorite, kontrol sağlanabilmiş değil Dolayısıyla onlardan bekleyebileceğimiz fazla birşey de yok Ben size desem ki "Bana hemen 2 milyon dolar veriver de ben şuradan bir arsa alayım"

Bunu benim sizden istemem çok saçma olur Tabii yapamayacakları birşeyi de onlardan talep etmek uygun olmaz, gerçekçi olmaz Şimdi biz bir kere görüştük ama birbirimize göndermek istediğimiz bir bilgi olduğunda, bir haber olduğunda bunu elçiliklerimiz kanalıyla yapıyoruz İletişim kanallarımız çalışıyor

Mithat Bereket: Peki siz genel anlamda Kuzey Iraklı Kürt liderlerle diyaloğu nasıl görüyorsunuz? İyi mi, yeterli mi, yetersiz mi?

Edip Başer: Kuzey Irak'taki liderlerin son zamanlarda, özellikle işgalden bu yana geçen son iki-üç yıl içerisinde diyebilirim, PKK'ya yönelik tavırlarını, söylemlerini biliyoruz

Mithat Bereket: Ama bunu biliyoruz da, bunlar eskiden beri söyleniyor ama söylemde kalıyor Sonra işler bambaşka bir yere gidiyor Bir an bir sessizlik oluyor, "birkaç büro kapatıldı" diyorlar ama sonra tekrar açılıyor

Edip Başer: Evet ama benim söylemek istediğim şu: PKK yanlısı bir konuma oturttular kendilerini daha çok Ondan önce biliyorsunuz, bu gizlenecek saklanacak bir bilgi değil, peşmergelerin elbiselerini dahi bir veriyorduk, maaşlarını biz ödüyorduk Herkes biliyor artık; Barzani, Talabani ceplerinde kırmızı Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyor ve yurtdışında ancak onunla gidebiliyorlardı Kendilerini biz alıp helikopterle getiriyorduk, uçağa bindirip gönderiyorduk Bütün bunlar vardı ve o zaman iyi bir diyalog sözkonusuydu O diyalogdan hem kendileri faydalanıyordu, hem de biz o diyalogdan PKK ile mücadelede bazı avantajlar elde edebiliyorduk, PKK ile mücadele de daha etkin yürütülebiliyordu o bölgede

Son zamanlarda bu iki aşiret lideri - bir tanesi şimdi Irak Cumhurbaşkanı, onu da saygıyla ifade etmek lazım; makam ayrı şeydir, komşu ülkedir, dost ülkedir - kendilerini öyle bir konuma yerleştirdiler ki sanki bu geçmiş hiç olmadı, geçmiş hiç yok Sadece kendilerinin o bölgede çıkarları var, Türkiye'nin hiçbir güvenlik sorunu yok

PKK devam etsin girip çıkmaya, insanları öldürmeye; ama onlar bununla hiç ilgili değiller Türkiye oraya hiçbir şekilde girmesin, sınırın o tarafına hiçbir şekilde geçmesin Bunu söyleme cesaretini nereden buluyorlar? Niye bulduklarını hepimiz biliyoruz O kişilerle benim diyalog kurmamın bu safhada herhangi bir yarar sağlamayacağı görüşündeyim ben, o bakımdan bu diyalogu aramadım Ülkem için, ülkemin bu sorununu, bu önemli meselesini halletme yönünde bir faydası olacağına inansam onu da yaparım

Bu olmayacak bir olay değil, ama ben şahsen öyle bir teması şimdiye kadar yararlı görmedim Buna ihtiyaç duymadım Umarım o insanlar gerçekleri daha iyi görmeye başlarlar yakın bir gelecekte O zaman kendileriyle diyalog da kurarız, meselelerimizi oturup konuşuruz da

Mithat Bereket: Zor bir görevdesiniz, zor bir konumdasınız Bazı şeyleri söyleyemiyorsunuz muhakkak, çünkü terörle mücadele bu işin asıl teması Neler hissediyorsunuz? Haksızlığa uğradığınızı düşünüyor musunuz? Bazen "benim ne işim var burada?" dediğiniz oluyor mu? Bazen çok fazla yük geldiğini hissediyor musunuz? Ve bizi izleyenlere mesajınız ne olur?

Edip Başer: Zaman zaman sıkıntı çektiğim anlar oluyor Olmuyor dersem doğru olmaz Gerginleştiğim anlar oluyor ama sonunda aklımda hep şunu tuttuğum için onların üstesinden gelebiliyorum: Ben bu işi herhangi bir şahıs için, hiçbir kitle için yapmıyorum Ben bu görevi Türk devleti ve Türk milleti için yapıyorum "Ben milletim için yapmakta olduğum bir görevde şahsıma yönelik her türlü söz, eleştiri, bunları sineye çekmeliyim" diyorum Çünkü bunlara aldırış ederek yolumu değiştirmeye kalkarsam hizmeti yapmam, yararlı birşeyler yapmam tamamen imkansız hale gelir

Şunu da vurgulamama izin verin: Ben bu görevi aldığımda hiçbir şekilde "ben bu görevle Türkiye'nin PKK sorununu halledeceğim" veya "bu özel temsilcilik kurumu bu işi halledecek" diye birşey söylemedim Böyle birşey yok Arzettiğim gibi biz orada ancak ortak noktaları tespit edip, atılacak adımları belirleyip, kendi otoritelerimize dönüp "bakın biz şu noktalarda mutabık kaldık, şunları yapabileceğiz; istihbarat teşkilatımız siz şunları yapın, dışişleri bakanlığı şunu yapsın" gibi, ilgili yerlerden ilgili talimatları ilgili birimlere verdirtmek

Budur yapacağımız iş Öte yandan, askeri bir harekat gerekiyorsa gayet tabii bunu da getireceğiz; ilgili otoritemiz, Silahlı Kuvvetler'e, polis gücüne, jandarma gücüne gerekli direktifi verecek ve diyecek ki "böyle bir harekat planlayın ve bu şekilde icra edin" Bizim yapmaya çalıştığımız bu Yoksa üç kişi, üç özel temsilci tek başlarına bir araya gelecekler, konuşacaklar ve terörü bitirecekler Veya bu üç kişi aralarında konuşacaklar ve Türkiye Cumhuriyeti devletini oyalayacaklar, Türkiye Cumhuriyeti devleti yapması gereken birşeyi zamanında yapamayacak ve oyalanacak

Böyle birşey mümkün değil Ben tekrar ifade etmek istiyorum: Ben bu görevi aziz milletim için yapıyorum Tabii bazı şeyleri göze alıyorum Haklı olan, tam bilgiye dayalı olan eleştirilere saygı duyarım ve onlardan faydalanırım, onlardan ders alırım Ama gerçeğe dayanmayan, bilgiye dayanmayan yorumlar veya beyanlar pek hoş olmuyor

Bunlar toplumu ve kamuoyunu yanlış istikamete yönlendiriyor - ki bu ülkenin yararına değil Ben onu vurgulamak istiyorum son olarak Eğer fikir üretiyorsak ve bu fikirle toplumu yönlendirecek konumdaysak - medyadaysak, bir toplum lideriysek - buna çok dikkat etmemiz gerekir Toplumu yanlış istikametlere yönlendirmek bu kadar ucuz değil Fikir beyan edecekseniz bunun doğru bilgiye ve gerçeğe dayalı olmasına bakmak lazım, eğer değilse hiç beyan etmemek lazım Çünkü edilirse kötülük edilmiş olur topluma

Mithat Bereket: Son olarak şunu soracağım Somut adımlar yakın zamanda gelir mi? En azından bunu söyleyebilir misiniz?

Edip Başer: Bu somut adımdan ne kastettiğimize bağlı PKK ile mücadele konusunda ne kastediyoruz? Örneğin günün birinde kalkıp da "Tamam PKK'nın bütün finans kaynaklarının hortumlarını kestik" sözünü söylemek mümkün değil, işin tabiatı icabı mümkün değil Ama bu yapılmakta işlerin veya yapılacak işlerin sonuçları, ileride belli alanlarda kendiliğinde görülecek zaten Bunun için de biraz sabırlı olmak gerekiyor, bunlar için bir zaman vermem mümkün değil Ben göreve başlayalı 4 ay oldu, bu 4 ay içerisinde elimizden geldiğince, yapabildiğimiz kadarıyla birşeyler yapmaya çalışıyoruz Ama somut adımlar konusunda, eğer somut adımla bir askeri harekat kastediliyorsa, benim sahamda o somut adımdan oldukça uzaktayız Ama Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi bağımsız kararında ne kadar yakındır, ne kadar uzaktadır, onu tabii ki ilgili otoriteler belirler

CNN TÜRK

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.