Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]İngiliz lordu Atatürk'ün daveti üzerine istanbul'a geliringiliz lordu şerefine verilen yemekte servis yapan türk elindeki tepsiyi devirirherkes büyük bi şaşkınlık içinde kalmıştır ve atatürk'ün ne tepki vereceği beklenirken, atatürk ingiliz lorduna dönerek: "HALKIM HERŞEYİ BECERİYOR DA Bİ TEK UŞAKLIĞI BECEREMİYOR" --------------------------------------------------------------------------------------- Günlerden birgün İtalyan büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura davet edilir O günün muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra büyükelçi: '' Ekselans dün Roma ile yaptığım bir görüşmede hükümetimizin Hatay'ı almak istediği kararını size iletmem söylendi'' der Odada bir an sessizlik olur Ata büyükelçiye birşeyler daha ikram eder ve iki dakika odadakiler ile başbaşa bırakır Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması ve belinde tabancası vardır Doğru masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak'ın bağlanmasını ister ve Çakmak'a:'' Paşa İtalyan dostlarımız Hatay'a gelmek istiyorlar hazır mıyız?'' der Fevzi Çakmak durumu anlar ve '' Biz hazırız Paşam '' diye yanıtlar Ata büyükelçiye döner ve: '' Biz hazırmışız, hükümetinize söyleyin isterlerse Hatay'ı gelibilirler'' |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]MUSTAFA KEMAL'CE BİR YANIT İstanbul'un işgal günleri; başta General Harrington olmak üzere bir kısım işgal kumandanları Pera Palas Salonu’nun bir köşesinde otururlar Mustafa Kemal nedense dikkatlerini çeker Kim olduğunu soruşturdular Mustafa Kemal denir Onlar için Mustafa Kemal Birinci Dünya Savaşı’nın en ünlü şahsiyetlerinden biridir Yabancı dillerde Çanakkale Harpleri’nden bahseden ve daima Mustafa Kemal'in isminde düğümlenen kitaplar, yazılar, o zaman bile bir kitaplığı doldururdu Kendisine haber göndererek masalarına davet ederler Ama Mustafa Kemal'in cevabı hem nazik, hem kesindir: - Burada ev sahibi olan biziz Kendileri misafirdirler Onların bu masaya gelmeleri gerekir (Olaylar Ve Atatürk, Ankara, T S K Mehmetçik Vakfı Yayını, Gn Kur Basımevi, 1984, Sh 68-69) |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]SEN KİMSİN ? Dumlupınar savaşı kazanılmıştır Düşman askerleri geri çekilmektedir Afyonkarahisar hatları çözülünce birkaç yunan esiri geceleyin Mustafa Kemal’in çadırına getirilmişti Bunlardan biri zafer kazanmış kumandanın doğup büyümüş olduğu Selanik’ten gelmişti Yüzü kendisine yabancı gelmemişti Üniformasında hiç bir işaret yoktu Mustafa Kemal’e sordu: - Binbaşı mısınız? - Hayır - Kaymakam mı? - Hayır - Miralay mı? - Hayır - Ferik mi? - Hayır - Peki nesiniz o halde? - Ben mareşal ve Türk Orduları Başkumandanı'yım Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunan, kekeler: - Ben başkumandanın savaş hattına bu kadar yakın bir yerde dolaşmasını işitmiş değilim de (Olaylar Ve Atatürk, Sh 67-68) |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]DOĞRUNUN AŞIĞIYDI Dil kurultayı toplanmak üzereydi Kurultayı hazırlayanların ricası üzerine, Hüseyin Cahit de dil davasına dair fikirlerini, mütalaalarını yazmış göndermişti Fakat bu fikirler aşırı kurultaycıların düşüncelerine uymuyordu Hüseyin Cahit, öteden beri olduğu gibi Türkçe’yi sadeleştirmek ve konuşma diline yaklaştırmak gibi, özelleştirme zorlamalarına, hele konuşma dili kelimelerine dokunulmasına taraftar değildi Hüseyin Cahit'in bu yazısını Atatürk'e de okuyan kurultaycılar zaten bir takım siyasi sebeplerle aralarının açık olduğunu fırsat bilerek - “İşte dil davasını baltalıyor Dil meselesine askerlerin karışmaya hakkı yoktur!" diyor, şeklinde kışkırtıcı telkinlerde bulunmuşlardı Bunun üzerine Atatürk, kurultaycılarla, Hüseyin Cahit'in karşılaştırılmalarını ve büyük toplantıda, iki tarafında, davalarını savunmalarını istemişti Ve o gün, kurultaycıların, Hüseyin Cahit karşısında bocaladıklarını gören Atatürk, bizzat kendisinin de benimsediği davanın sarsılır gibi olduğunu görünce, Dolmabahçe sarayının bir odasında hasta yatmakta olan en kuvvetli taraftarlarından, meşhur dilci Samih Rıfat'ı çağırtarak: "bütün kuvvetini toplayıp, cevap vermesini" rica etmiştir Samih Rıfat da, kendine has kuvvetli belagatı ve olanca kuvvetiyle davayı müdafaa etmiş, kurultaycılarda, mütemadiyen alkışlayarak, işin sonunu getirdiklerini kanaat ederek toplantı sonunda da Atatürk'e: - “Paşam, Hüseyin Cahit işte bu gün bitti Artık öldü Davayı kaybetti! " diye sevinçlerini izhar etmişlerse de, Atatürk'ün hiç bir sesi çıkmamıştı Ancak, biraz sonra, kendi aralarında toplandıkları zaman, Atatürk, duvardaki karatahtayı göstererek kurultaycılara hitapla şöyle demişti: - Hüseyin Cahit Bey ne yaptı, biliyor musunuz? Nasıl sınıfta hoca karatahta üzerine bir şeyler yazar, sonra onları silgiyle siler İşte, hepimizi böyle silgiden geçirdi! Atatürk yenilmeyi hiç sevmeyen bir insandı Fakat, doğru karşısında, eğrinin yenilmeye mahkum olduğunu kabul ederdi Hatta yenen hasmı olsa bile (Nükte Ve Fıkralarla Atatürk, Sh 75-76 |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]NAZIR BİRAZ BEKLESİN Atatürk Anafartalar ve Arıburnu zaferlerinden sonra İstanbul'a gelmişti Ata, Hariciye Nazırını (Dışişleri Bakanı) ziyaret ederek son durum hakkında konuşmak, mütelalarını bildirmek istiyordu Nezaret binasına gelerek nazır beye haber gönderdi - Beklesinler Buyrulmuş Atatürk bir hayli beklemiş Bir aralık kendisinden sonra gelenlerin de kabul edildiklerini farkedince müsteşar muavinine: - Beyefendi hazretleri galiba beni unuttular, demiş Müsteşar muavini tekrar içeri girerek Mustafa Kemal'i hatırlatmış ve yine: - Beklesinler, cevabını almış Atatürk ikinci "beklesinler" üzerine dayanamamış ve muavine: - Sizin nazırınız bütün zamanlarını hep böyle manasız ziyaretler kabul ederek mi geçirir? Muavin tabii buna bir cevap verememiş, biraz sonra başka bir mevzu açılmış ve konuşmaya başlamışlar Mevzunun en hareketli anında salon kapısı açılarak bir hademe: - Mustafa Kemal Bey buyursunlar deyince, Atatürk: Nedir o? diye sormuş Nazır beyefendinin kabul edeceğini söylemiş Mustafa Kemal hademeye: - Beklesinler Diyerek dönmüş Muavin ile olan muhaveresine devam etmiş (İlginç Olaylar Ve Anekdotlarla Atatürk, Sh 122 |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]İŞTE TÜRK ASKERİ BUDUR! Bir gün, Atatürk'ten Türk askeri hakkında ne düşün düğünü sormuşlar: - Durun size bir hikaye anlatayım, dedi Orduları kumandanı idim Liman van Sanders Paşa da o sırada kıtalarımızı teftişe gelmişti Hastaneden yeni çıkmış bazı askeri de her nasılsa bölüklerin arasına karıştırmışlar van Sanders: - Canım böyle adamları ne diye buraya gönderiyorlar? diye söylenerek hasta ve cılız neferi göğsünden itti Mehmetçik derhal yere yuvarlandı Alman generali davasını ispat etmiş olmanın gururu içinde: - İşte gördünüz ya, dedi düşmek için bahane arıyormuş! Oracıkta van Sanders'e bir azizlik yapmak aklıma geldi neferin yanına sokularak; - Ne kof şeymişsin sen Dedim Dikkat etsene seni yere yuvarlayan adam bizden değildi Ne diye karşı durmadın? Şimdi tekrar yanına gelirse, sıkı dur Gücün yetiyorsa bir kakma da sen ona vur Sonra van Sanders'e dönerek: - Sizin takatsiz sandığınız nefer boş bulunduğu için yere yıkılmış Türk askeri amir karşısında, dünyanın en uysal insanı olur Kendisine söyleyin:"hele gelsin bak bir daha beni yere yıkabilir mi?" diyor Van Sanders askerlerle şakalaşmasını severdi Gülerek aynı askerin yanına geldi Fakat eliyle dokunur dokunmaz o mecalsiz Mehmet’ten öyle bir kakma yedi ki, derhal sırt üstü yuvarlandı Van Sanders, Mehmetçik'in bu mukabelerine hiddet etmemiş bilakis Türk neferine karşı olan hayranlığı artmıştı O kadar ki yerden kalkınca ilk işi gidip hasta Türk neferinin elini sıkmak oldu Atatürk: - İşte Türk askeri budur!diyerek sözlerini bitirmişti (Olaylar Ve Atatürk, Sh 70-71) |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]NEYE LAYIKSIN! Atatürk'ün Adana'da Hatay için: - Kırkasırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz! Demesinden iki gün sonraydı Mersin'de istasyondan şehrin içine doğru yavaş gidiyordu Yolun üstüne siyahlar giyinmiş ve ellerinde büyük bir levha tutan bir kaç genç kız çıktı Levhada şu yazı vardı: "Suriye hemşehrinizi de kurtarın!" Suriye, ancak din kardeşi olan bir milletin vatanıydı Türkiye’yse artık dinci değil, milliyetçi bir devletti Suriye içinde, bütün esir yurtlar için olduğu gibi, kurtuluş dilerdi Lakin kurtarmaya kalkmak fuzili olurdu Etrafta hıçkırıklar ve göz yaşları yoktu; Atatürk'ün de gözleri ıslanmış değildi Suriyelilerin 1 Dünya Savaşı’nda Türk düşmanlarıyla birleştiklerini, Türk ordusunu arkadan vurmaya çabaladıklarını, belki ihanet ettikleri için ihanete uğradıklarını düşünüyordu - Her millet, layık olduğu yaşayışa erer! dedi ve yürüyüp gitti (Nükte Ve Fıkralarla Atatürk, Sh 98) |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]İTALYAN SEFİRİNE VERİLEN DERS Atatürk'e ihanet edenler, o'nun birçok konuları içki sofrasında hallettiğini iddia ederler Yalnız aşağıda nakledeceğim olay bile bu düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu ispata yeter: "Habeşistan savaşının başlamasından önce, İtalya'nın Rodos'a askeri yığınakta bulunduğu günlerdeydi Bir akşam yine Atatürk’ün sofrasına çağrılanlar onu ayakta ve balkonda gezinmekte buldular - Tevfik Rüştü nerede? - Ankara Palas'ta, bazı sefirlere bir ziyafet veriyor - Biz de oraya gitsek olmaz mı? Etrafındakiler beyhude Atatürk'ü buna protokolün müsait olmadığına inandırmaya gayret ediyorlar Fakat, o'nun kesin karar verdiği bir konudan geriye çevirmek kimsenin haddi değildir Otomobiller, Ankara Palas'a vardığı zaman Atatürk’ün otelin merdivenlerini sallana sallana ve yanındakilerin yardımı ile çıktığını görenler hayret ettiler Çünkü Çankaya’da Atatürk’ün bir yudum bile içmediğini herkes biliyordu Sefire ziyafet verilen salona giren Atatürk, Arnavutluk Sefiri, Asaf Bey’in yakınında ve giriş çıkış kapısını iyi görebilecek bir yere oturuyor O dakikadan itibaren salondan içeri ve dışarı kimsenin geçmesi mümkün değildir Şimdi konuşulanları takip edelim: Atatürk: - Asaf Bey, gazetelerde bir takım resimler görüyorum, Arnavutlukla operet mi oynanıyor? diyor Bu sözleriyle o zamanlar yeni kral olan Zogo'nun sorguçlu resimlerini kastettiğini anlamakta gecikme yen sefir ne söyleyeceğini şaşırıyor Atatürk devam ediyor: - Cumhuriyetten ne zarar görüldü ki, Arnavutluk'ta krallık ilan edildi? Hem, takip edilen politika da tehlikelidir İtalya'nın Arnavutluk’u Balkanlar’da bir basamak yapması ihtimalden uzak değildir Bunu duyan İtalyan Sefiri, mücadeleye kalkınca Ata: - Haber aldığıma göre, Roma'da bazı öğrenciler sefaretimizin önünde mümayiş yapmışlar Antalya'yı istemişler Antalya sigara paketimidir ki, sefir cebinden çıkarıp atsın Antalya buradadır Buyurun alın! Hem benim bir teklifim var Eğer hakikaten böyle bir şey düşünülüyorsa Mussolini cenaplarına müsaade edelim Antalya'ya asker çıkarsınlar Bütün çıkarma tamam olunca savaşırız Mağlup olan hakkına razı olur Sefir atılıyor: - Ekselans bu bir savaş ilanımıdır? Ata: - Hayır, diyor Ben burada bir fert olarak konuşuyorum Türkiye savaş ilanı ancak büyük millet meclisi dahilindedir Fakat unutmayınız ki, gerektiği zaman Büyük Meclis Türk Milleti’nin hissiyatını tercüman olmakta gecikmez Konuşmasının bu hali olması üzerine, İsmet Paşa'ya telefon edilir ve Ankara Palas'a çağrılır Atatürk de bunu haber alınca etrafındakilere: - Hükümet geliyor, biz gidelim! diyerek Ankara Palas'ı terk eder - Çankaya'ya dönüldüğü zaman herkes Atatürk'ün gayet normal olduğunu hayretler içinde seyrederken Ata: - Artık İtalya ile savaş tehlikesi yok Rodos'a yapılan yığınak Habeşistan'a dönecektir! Hakikaten kısa bir süre sonra Habeşistan savaşı başladı (Nükte Ve Fıkralarla Atattürk, Sh 308-309-310 ) |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]ATATÜRK VE LİMAN VON SANDERS Mustafa Kemal Arıburnu kumandanıdır İngilizler Anafartalar'a çıkmışlardı Vaziyet buhranlı ve çok tehlikeli idi Mustafa Kemal, Başkumandan Vekili Enver Paşa'ya doğrudan doğruya müracaata mecbur kalıyor Kendisini tatmin eden cevap alamıyor O sırada karargahı Yalova' da bulunan Liman von Sanders Paşa telefonla Mustafa Kemal’i arıyor Muhavereye delalet eden Erkan-ı Harbiye Reisi Kazım Bey'dir Liman von Sanders'in sorduğu sual şudur: - Vaziyeti nasıl görüyorsunuz, nasıl bir tedbir-i tasarruf ediyorsunuz? - Vaziyeti nasıl gördüğünüzü çoktan size iblağ etmiştim Tedbire gelince:bu dakikaya kadar çok müsait tedbirler vardı Fakat bu dakikada bir tek tedbir kalmıştır Liman von Sanders Paşa soruyor: - O tedbir nedir? Cevap katidir: - Bütün kumanda ettiğimiz kuvvetleri tahtı emrine veriniz Tedbir budur Cevap müstehzidir: - Çok gelmez mi? - Az gelir, Ve telefon kapanıyor Pek kısa bir zaman sonra hadiseler, Liman von Sanders Paşa'yı kumanda ettiği kuvvetleri Mustafa Kemal'in emri altında vermeye mecbur etmiştir (İlginç Olaylar Ve Anektodlarla Atatürk, Sh 162) |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]MUSTAFA KEMAL PAŞA VE YUNAN KUVVETLERİ KOMUTAN TRİKOPİS Bütün bu taarruz esnasında Gazi'nin yanında bulunan arkadaşlar, Yunan Kuvvetleri Komutanı General Trikopis'in başkumandan çadırına nasıl getirildiğini şöyle anlattılar Trikopis, diğer esir kolordu ve fırka (tümen) kumandanları ile birlikte Gazi'nin huzuruna çıkarıldıkları vakit, hepsi çok heyecanlı ve bitkin halde imişler Gazi, bunları oturtmuş, kendilerini teselli için bu gibi malubiyetlerin tarihte misalleri olduğunu, sevk ve idarede vazifesini bi hakkın yapmış iseler vicdanen müsterih olabileceklerini söylediği zaman Trikopis: - “Askeri vazifemi tamamen yaptığıma eminim Fakat asıl vazifemi maalesef yapamadım" diye intahar edemediğini anlatmak isterken Gazi: - “O size ait bir düşüncedir" diye sözünü kesmiş ve harita üzerinde: - “Şurada bir fırkanız vardı Niçin onu şuraya almadınız Filan yerdeki kuvvetlerinizi falan yere süreydiniz daha iyi olmaz mıydı?" gibi bazı tenkitler yapmış, Trikopis: - “Ben öyle hareket etmek için emir verdim Fakat (yanındaki kolordu komutanını gösterirken) bu yapamadı!" demiş Bu görüşmeler olurken esir fırka kumandanı yavaşça yanında bulunan zabitlerimizden birine: - “Bizim ile konuşan bu general kimdir?" diye sormuş zabit: - “Başkumandan Mustafa Kemal" deyince adam hayrete düşmüş: - “Şimdi anladım biz niçin mağlup olduk! Bizim başkumandan İzmir'de vapurda oturuyordu!" diyerek derdini dökmüş (İlginç Olaylar Ve Anektodlarla Atatürk Sh 43) |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]ATATÜRK VE KÖYLÜ Atatürk, sık sık memleketi dolaşan bir liderdi Çiftçi ile konuşur; işçi, sanatkar, esnaf ile konuşur Memleketin derdini arar bulur Meclise getirir, milletvekillerinden, bakanlardan hesap sorardı İşte böyle yurt gezilerinden birinde orta Anadolu’da tarlasında çift süren bir çiftçi ile karşılaşmıştır - Kolay gele, bereketli ola ağa - Allah razı olsun bey - Hayrola ağa, öküzün teki ne oldu? - Devlete borcumuz vardı bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık, koca öküzü satıp borcumuzu ödedik - "Sağlık olsun ağa" diyerek konuşmasını kısa kesmiştir Çiftçinin adı Halil Ağa idi Atatürk'ün yanındakiler, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Salih Bozok, Kılıç Ali, Husrev Gerede, Emir Subayı Resuhi Bey, daha bir kaç yakını vardı Yürüyorlardı Atatürk düşünceli idi Salih Bozok'u yanına çağırdı Salih, yarın sabah git Halil Ağayı bul, bana getir Benim kim olduğumu sorarsa, bizim bey seni bir kahve içmeye çağırıyor de Ertesi gün; Salih Bozok Halil Ağayı bulmuş, yanına getirmiştir Atatürk ayağa kalkarak; “Buyur Halil Ağa” deyip bir sandalye göstermiştir Zamanın başbakanı İsmet İnönü de salonda bulunuyordu ve olanlardan habersizdi Atatürk Halil Ağaya dönerek; "Halil Ağa, anlat şu vergi işini bir daha" demişti Halil Ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlattı Atatürk kaşlarını çatarak İsmet Paşa ve Şükrü Kaya'ya dönerek; "Arkadaşlar, biz İstiklal Savaşı'nı Halil Ağa’nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız Gerekirse vergi borcu ertelenebilir Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz " Halil Ağa "Sen Atatürk paşamsın galiba, beni bağışla, kusur ettim" diye yalvaracak oldu "Sana güle güle Halil Ağa, sen bizim gözümüzü açtın" diye Halil Ağa’yı ayakta uğurlamıştı Atatürk Türk köylüsünün borcu konusunda çok titiz davranmıştır Olaylar Ve Atatürk, Sh 41-42 |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]YAVUKLUM GÖNDERDİ Bir akşam, uzun müddet didişen, uğraşan iki erden birisinin yüzünü sildiği mendil gözüne ilişmişti Bu işlemeli ve göz alıcı yağlığı isteyerek sordu - Bunu nereden aldın ? Bu ani soru karşısında şaşıran kahraman Türk çocuğu, sıkılarak cevap verdi : - Yavuklum gönderdi, Atam ! Büyük kayıplar karşısında bile ağladığı görülmeyen, acı duygularını içinde gizleyen büyük şef, bilmem neden, o anda sarsılmıştı; dolan mavi gözlerinden iri damlalı yaşlar dökülüyordu Erin, demin yüzünden akan terleri sildiği bu mendile o da göz yaşlarını silmiştir Olaylar Ve Atatürk, Sh 56 |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]DİNLEMEKTEN ZEVK ALIRIM Neşeli bulunduğu bir zamanı seçerek: - Paşam Demiştim, şu danıştıklarının içinde bazen öyleleri var ki, şaşırıyorum Bunların mütalalarına nasıl olsa sonunda iştirak etmeyeceksin Kararını önceden vermiş olduğun da malum O hal de, ne diye onları birer birer çağırıp karşısında söyletirsin? Atatürk, yüzüne alaycı bir eda ile bakıp şu cevabı vermişti: - Bazen hiç umulmadık adamdan ben çok şeyler öğrenmişimdir; hiç bi kanaatı hakir (değersiz) görmemek lazımdır Neticede, kendi fikrimi bile edecek olsam, herkesi ayrı ayrı dinlemekten zevk alırım Olaylar Ve Atatürk Sh 58 |
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ] |
07-12-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk' Den Tokat Gibi Cevaplar [ Dev Arşiv ]İKİMİZ DE "GAZİ"YİZ Bir tarihte Eskişehir’i ziyaretinde; yakın köylerde gezinti yaparken, asırlık çınarların gölgesine sığınmış bir köy kahvesi önünde otomobili durdurdu Salih Bozok'a; - Bu çınarları hatırlıyorum Dedi; zaferden sonra bir gün yolum düşmüştü! Eski hatıraları bir an tekrar yaşatmak için; araba dan inip, büyük bir tevazuuyla köy kahvesinin harap iskemlesine oturdu Biraz sonra kahveci ona, köyünün yegane ikramı olan ayranı temiz bardaklar içinde getirince “Gazi” pek memnun oldu Yaşlı kahveciye sordu: - Adın ne? - Yusuf! - Buralarda geçmiş harbi hatırlar mısın? - Nasıl hatırlamam, paşam? Maiyetinde çavuştum! - Maiyetimde mi Bütün kuvvetlerin baş kumandanı değil miydin, paşam! Hep emrinde savaştık Büyük kurtarıcı zeki köylüyü takdir etmişti Aferin; Gazi Yusuf Çavuş! deyince, eski asker el buğuladı: - Estağfurullah, paşam! Gazi sizsiniz! - Rütbe başka Fakat harpten dönmüş iki asker olmamız sıfatıyla ikimiz de "Gazi"yiz! Ve tepside duran ayran bardaklarından birini bizzat eliyle çavuşa vermek lütfünü göstererek, ilave etti: - Şerefine Gazi Yusuf Çavuş! - Şerefte daim ol paşam! Ağlamaktan ayranı içemeyen kahveciye, o zamanın çok parası olan bir yüzlük verip gülümsedi: - Allahaısmarladık, silah arkadaşım! Atatürk’ün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları, Sh 50-51 |
|