Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
herşey, ile, ilgili, turizm

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Topkapı'yı tek TIKLA GEZ

Topkapı'yı TIKLA GEZ
10 Aralık 2007 Pazartesi 13:06
Topkapı Sarayı'nı yerinizden kalkmadan gezmek ister misiniz? Buyrun tıklayın!

İstanbul dışında yaşıyorsunuz ve Topkapı Sarayı'nı gezmeyi çok istiyorsunuz İmkanınızda yok! Artık dert etmeyin Bunun için bir bilgisayar ve bir 'tık' yeterli Çünkü Topkapı sarayı artak bir 'tık' ötenizde

Topkapı Sarayı'nı sanallaştırma programının önemli bir bölümü tamamlandı 360 derecelik panoramik sanal geziler başladı

Evinizde veya işyerinizde çayınızı yudumlarken
saraya keyifli bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?

Buyrun BİR TIKLA TOPKAPI SARAYI;

http://www360trcom/topkapi/a037htm

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Mersin - Dört Ayaklı Anıtmezar

S II ve ya III yüzyıla tarihlenen anıt mezarı Piramidal çatı ile hem Öterkale ve hem Uzuncaburç mezarlarının geleneğini devam ettirir Piramidal çatılı olan Roma devri mezarlarından Araban - Adıyaman yolu üzerindeki iki örnekte ilginçtir Anadolu, Suriye ve Filistin dışında kule mezar geleneğine Kuzey Afrika'da, Tunus'ta rastlanır Tüm bu örnekler Uzuncaburç ve paraleli Helenistik çağ piramidal çatılı kule mezar geleneğinin Roma devrindeki uzantılarıdır Dört Ayaklı Anıt Mezar iyi korunmuş durumdadır Roma devri özelliği gösteren yapı iki katlıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Molla Zeyrek CamiiMolla Zeyrek Camii olarak bilinen Pantokrator bugüne kalabilmiş önemli Bizans kiliselerinden biridir Fatih Sultan Mehmed zamanında camiiye dönüştürülen bu yapının tarihi 12yüzyılın ilk çeyreğine dek uzanıyor Günümüzde oldukça perişan haldeki kilise aslında üç kilisenin bir araya gelmesinden oluşuyor

Üç kilise bir arada, İstanbul'da, Ayasofya'dan sonra, ayakta kalan en büyük kiliseyi oluşturur Kompleksi ve ilk inşa edilen güneydeki Pantokrator'u, II Komnenos'un karısı İmparatoriçe Eirene yaptırdı Eirene'nin ölümünden sonra imparator kocası burada bir kilise daha yaptırmaya karar verdi ve Pantokrator kilisesinin birkaç adım kuzeyinde Meryem'e adadığı bir kilise daha inşa ettirdi

Böylece birbirine çok yakın iki kilise ortaya çıkınca, İmparator Komnenos bunları birleştirmeye karar verdi ve aralarına, bu üçlünün en küçüğü olan üçüncü şapeli yaptırdı İoannis Komnenos, bina tamamlandıktan sonra, bir de son narteks yaptırmıştır Bu, herhalde, kilisenin cephesi boyunca uzanıyordu, ama şimdi tuhaf bir biçimde binanın ortasında kalıyor Kiliseye buradan giriyoruz; kuzeydeki ve güneydeki kiliselerin narteksleri ortadaki şapelin de önünü kapayarak, ortada buluşuyor Güneydeki kilisenin üç apsisi var Eski sütunların yerine Osmanlı döneminde payeler konmuşYunan haçı planı açıkça belli Mermer döşeme ve duvar kaplamalarının çoğu duruyor

Ortadaki şapel aynı zamanda Komnenoslar'ın aile mezarı olmak üzere tasarlanmıştı Burada mezarın yeri hala görünür durumdadır Orta şapel küçük olduğu için onun yan nefleri yoktur, apsisi de tektir Buna karşılık biri kilisedeki en büyük kubbe olmak üzere, iki kubbesi vardır Kuzeydeki şapelde de eski sütunların yerini payeler almış, iç süsleme ise tamamen ortadan kalkmıştır Üç kilise birleştirilince arada duvarlar yer yer yıkılarak tek bir mekan elde edilmiştir Binanın bütünü, Fatih zamanında camiye çevrilmiş olmakla birlikte şu sıralarda yalnız güney kısmı cami olarak kullanılıyor Fatih Sultan Mehmed İstanbul'un fethinden sonra, kendi camiini ve külliyesini yaptırıncaya kadar, Pantokrator'un ayakta kalmış binalarını medreseye çevirdi; başına da, o dönemin önemli bilginlerinden Zeyrek Mehmed Efendi'yi getirdi Bu nedenle bu yapı ve içinde yer aldığı semt 'Zeyrek' olarak adlandırılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Tarsus 'un tarihi turistik zenginlikleri Mersin ilinin bir ilçesi olan tarsus birçok tarihi-turistik zenginliklere sahiptir
Bunlardan birkaçı :
Eshab-ı Keyf
Tarsus'un kuzeybatısında 14 km uzaklıkta Dedeler Köyündedir Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen bu mağara Müslüman ve Hristyanlarca kutsal sayılır Mağaraya 15-20 merdivenle inilir


Eshab-ı Kehf Mağarasına ait bir efsane halk arasında anlatılır; "Mitolojik tanrılara inanışın, gücünü kaybettiği dönemlerde, tek Tanrıya inandıkları için eziyet edilmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş adında yedi genç, Putperestliğe dönmeyi kabul etmediklerinden Rum Hükümdar Dakyanus'un huzuruna çıkarılmışlar Bu hükümdar, Putperestlik dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söyleyerek birkaç günlük zaman vermiş Köpekleri Kıtmir ile birlikte bu yedi genç ölümden kurtulmak için verilen süreden faydalanarak kaçmışlar ve bu mağaraya sığınmışlar Allah tarafından kendilerine 300 yıl süre bir uyku verilmiştir


İlk uyanan, yiyecek almak için kente gider ama, elinde bulunan zamanı geçmiş para yüzünden yakalanır Yakalayan parayı nerede bulduğunu ve oraya götürülmesini ister O da yalnız olmadığını yedi arkadaşıyla beraber mağarada kaldığını söyler Onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir Bu nedenle burası "Yedi Uyurlar Mağarası" diye de anılır

Halk arasında ziyaret dağı olarak bilinen dağ, konik biçimi ve topoğrafik görünümü itibarıyla doğal bir özellik arz eder Mağara 300 m2 büyüklüğünde 10 m yüksekliğindedir Mağaranın içinde 3 tünel mevcuttur Eshab-ı Kehf Mağarasının yanına Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından 1873 yılında bir mescit yaptırılmıştır

Mersin ilinin bir ilçesi olan tarsus birçok tarihi-turistik zenginliklere sahiptir
Bunlardan birkaçı :
Eshab-ı Keyf
Tarsus'un kuzeybatısında 14 km uzaklıkta Dedeler Köyündedir Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen bu mağara Müslüman ve Hristyanlarca kutsal sayılır Mağaraya 15-20 merdivenle inilir


Eshab-ı Kehf Mağarasına ait bir efsane halk arasında anlatılır; "Mitolojik tanrılara inanışın, gücünü kaybettiği dönemlerde, tek Tanrıya inandıkları için eziyet edilmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş adında yedi genç, Putperestliğe dönmeyi kabul etmediklerinden Rum Hükümdar Dakyanus'un huzuruna çıkarılmışlar Bu hükümdar, Putperestlik dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söyleyerek birkaç günlük zaman vermiş Köpekleri Kıtmir ile birlikte bu yedi genç ölümden kurtulmak için verilen süreden faydalanarak kaçmışlar ve bu mağaraya sığınmışlar Allah tarafından kendilerine 300 yıl süre bir uyku verilmiştir


İlk uyanan, yiyecek almak için kente gider ama, elinde bulunan zamanı geçmiş para yüzünden yakalanır Yakalayan parayı nerede bulduğunu ve oraya götürülmesini ister O da yalnız olmadığını yedi arkadaşıyla beraber mağarada kaldığını söyler Onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir Bu nedenle burası "Yedi Uyurlar Mağarası" diye de anılır

Halk arasında ziyaret dağı olarak bilinen dağ, konik biçimi ve topoğrafik görünümü itibarıyla doğal bir özellik arz eder Mağara 300 m2 büyüklüğünde 10 m yüksekliğindedir Mağaranın içinde 3 tünel mevcuttur Eshab-ı Kehf Mağarasının yanına Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından 1873 yılında bir mescit yaptırılmıştır
Mersin ilinin bir ilçesi olan tarsus birçok tarihi-turistik zenginliklere sahiptir
Bunlardan birkaçı :
Eshab-ı Keyf
Tarsus'un kuzeybatısında 14 km uzaklıkta Dedeler Köyündedir Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen bu mağara Müslüman ve Hristyanlarca kutsal sayılır Mağaraya 15-20 merdivenle inilir


Eshab-ı Kehf Mağarasına ait bir efsane halk arasında anlatılır; "Mitolojik tanrılara inanışın, gücünü kaybettiği dönemlerde, tek Tanrıya inandıkları için eziyet edilmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş adında yedi genç, Putperestliğe dönmeyi kabul etmediklerinden Rum Hükümdar Dakyanus'un huzuruna çıkarılmışlar Bu hükümdar, Putperestlik dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söyleyerek birkaç günlük zaman vermiş Köpekleri Kıtmir ile birlikte bu yedi genç ölümden kurtulmak için verilen süreden faydalanarak kaçmışlar ve bu mağaraya sığınmışlar Allah tarafından kendilerine 300 yıl süre bir uyku verilmiştir


İlk uyanan, yiyecek almak için kente gider ama, elinde bulunan zamanı geçmiş para yüzünden yakalanır Yakalayan parayı nerede bulduğunu ve oraya götürülmesini ister O da yalnız olmadığını yedi arkadaşıyla beraber mağarada kaldığını söyler Onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir Bu nedenle burası "Yedi Uyurlar Mağarası" diye de anılır

Halk arasında ziyaret dağı olarak bilinen dağ, konik biçimi ve topoğrafik görünümü itibarıyla doğal bir özellik arz eder Mağara 300 m2 büyüklüğünde 10 m yüksekliğindedir Mağaranın içinde 3 tünel mevcuttur Eshab-ı Kehf Mağarasının yanına Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından 1873 yılında bir mescit yaptırılmıştır

Cleopatra Kapısı :
Cleopatra(kılopatra) Kapısı, Tarsus'un girişindedir Bizans Döneminde inşa edilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus'u anlatırken bu kapı için İskele kapısı ismini takmıştır Kapının yapımında Horasan harcı kullanılmıştır Kapının kenarı at nalı şeklinde ve yerden yüksekliği 617 m, derinliği ise 618 m dir Tarsus'un 18 Yüzyıl sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece iki ayak üzerinde tek kemerli deniz kapısı kalmıştır Mısır'ın ünlü kraliçesi Cleopatra(kılopatra) ’nın sevgilisi Romalı General Antonius ile Tarsus’ta buluşmak üzere geldiklerinde, o zamanın limanı olan Gözlü Kule'de büyük bir törenle karşılanmışlar ve Deniz Kapısından şehre geldiği söylenir Bu nedenle Deniz Kapısına “ Cleopatra(kılopatra) Kapısı ” da denir

Antik Roma Yolu :
Tarsus İlçesi Merkezinde çok katlı otopark projesi temel hafriyat çalışmaları esnasında zemin seviyesinin 5 m altında antik bir yola tesadüf edilmiştir

Selçuk Üniversitesi'nden Prof Levent ZOROĞLU'nun önderliğinde 1995 yılından itibaren BERDAN TEKSTİL'in sponsorluğu altında arkeolojik kazı çalışmalarına başlanmıştır 68 mlik bölümü ortaya çıkarılan yolun genişliği 7 m olup, poligonal teknikte bazalt taştan inşa edilmiştir Yolun altında 170 m yükseklikte, 70 cm genişlikte orijinal kanalizasyon sistemi ve tali kanallarla, cadde kenarlarında konglomera taştan yağmur sularını toplayan kanallar mevcuttur Antik yolun sağ tarafında sütunlu stilabot yer almaktadır

Roma döneminde yapıldığı tahmin edilen yolun Bizans ve İslamî dönemlerde de kullanıldığı yapılan çalışmalardan anlaşılmıştır

Şahmeran Hikayesi ( Gerçek olduğu düşünülür ve Şahmeran hamamını ziyaret edebilirsiniz Tarsus 'a gelirseniz ) :
Çukurova ve çevre illerde çok yaygın olan Lokman Hekim ve Şahmeran söylencelerinin değişik bir biçimi de İçel de anlatılır

Lokman Hekim'in babası da kendisi gibi hekimdir Ölmeden karısına bir defter verir ve 'Doğacak çocuğumuz eşsiz bir hekim olacak; bilgide yeryüzünde ona yetişecek kimse çıkmayacak Bu defteri zamanı gelince ona ver," der Bir süre sonra kadının bir oğlu olur Adını Lokman koyar Çağına geldiğinde, tüm çabalara karşın okuma-yazma bile öğrenemez Evinin geçimini sağlamak için odun*culuk yapmaya başlar

Bir gün yine odunlarını satmış, yorgun argın eve dönerken canı dolaşmak ister, kır yoluna sapar Bir inilti duyar Dönüp baktığında insan başlı, ak, yılan gövdeli bir yaratık görür Çok korkar Yılan: "Ey insanoğlu, benden sakın korkma Ben yılanların padişahı Şahmeran'ım Yaralıyım Bana yardım edersen bir gün bunun karşılığını mutlaka öderim," der Lokman Şahmeran'ı kucağına alır, söylediği yoldan bir mağaranın önüne götürür Yılan birşeyler mırıldanır, mağaranın kapısı açılır Burası eşsiz güzellikte bir yerdir



Mağarayı bekleyen karayılan Şahmeran'ı sarayına götürür Şahmeran kısa sürede iyileşir Aradan kırk gün geçmiştir Lokman artık eve dönmek istediğini söyleyince, Şahmeran gördüklerini kim*seye söylememesini tembih eder ve: "ölümüm insan elinden olacak, bunu biliyorum Öldüğümü duyduğunda yapacağın şeyleri sana tek tek anlatacağım Sakın unutma, dediklerimi aynen yapacaksın," der Neyin hangi hastalığa iyi geldiğini, ilaçların nasıl hazırlanacağını bir bir anlatır

Lokman eve döndüğünde bambaşka bir insan olmuştur Tüm zamanını okumaya, yazmaya, Öğrenmeye ayırmaktadır

Aradan uzun bir zaman geçer Şahmeran sarayındaki billur suda evrenin tüm güzelliklerini izlerken, birden gözü Tarsus Beyi'nin kızına takılır Kıza aşık olur Yemeden içmeden kesilir Günün bi* rinde de kızın hamama gittiğini görür Kızın güzelliği karşısında çılgına döner Hamama gider Islak mermerler üzerinden kayıp düşer Hamamcı ve kızın hizmetkârları Şahmeran'ı göbek taşının üstünde öldürürler

Günümüzde Eski Hamam'ın göbek taşı bu yüzden kutsal sayılır Taştaki lekenin Şahmeran'm kanı olduğuna ve vücudunu buraya sürenlerin türn dertlerinden kurtulacağına inanılır

Şahmeran'm öldürüldüğünü duyan Lokman Tarsus'a gelir Tarsus Beyi amansız bir hastalığa yakalanmıştır Vezirin baktığı fala göre Şahmeran'm gözlerini ve ciğerini yerse iyileşecektir Vezir, Şahnıeran'da olağanüstü güçler olduğunu bildiğinden ilacı kendisi hazırlamak ister Amacı Tarsus Beyi'ni öldürüp yerine geçmektir

Lokman da ilacı hazırlamak isteyince Tarsus Beyi işi Lokman'a verir Lokman, Şahmeran'm kendisine anlattığı gibi cansız gövdeyi üçe böler ve her paftayı ayrı ayn kaynatır Parçalar kaynarken, her biri hangi hastalığa iyi geleceğini söylemektedir Bu sırada Lokman'ın yanına gelen vezir hasta olduğunu söyleyerek, insanlara olağanüstü güçler veren parçanın suyunu ister Lokman vezirin kötü niyetini anlar Kuyruk suyundan verir ve vezir ölür Gövdenin ikinci suyunu kendi içer Tarsus Beyi'ne de gerekli ilacı yapar İlacı içen Bey iyileşir

Lokman saraydan ayrılıp kırda yürürken birden tüm bitkiler dile gelir Hangi hastalığa şifa olduklarını söylemeye başlarlar Okuma yazmayı öğrenmiş olan Lokman bitkilerden duyduklarının tümünü yazmaya başlar Böylece ünlü Hikmet ül-Lokman kitabı ortaya çı*kar

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Altın Tapınak

Wudang Dağı'nın ana tepesinde bulunan "Altın Tapınak", Çin'de koruma altında alınan bronzdan yapılmış ve altın kaplamalı en büyük tapınaktır Beş metre yüksekliğinde ve dört metre genişliğinde olan "Altın Tapınak", kusursuz bir şekilde inşa edilmiştir ve içeriye rüzgar bile sızmaz Bu tapınakta bronzdan yapılmış ve üzeri altın kaplama 10 ton ağırlığında "Taoizmin Tanrısı Zhenwu" heykeli var Kayıtlara göre; bu tapınak, 20 ton bronz ve 300 kilo altın kullanılarak Beijing'de inşa edildikten sonra, Wudang Dağı'na taşınmıştır "Altın Tapınak"ın iyi bir iletkenden yapıldığı için, üzerine sıkça yıldırım düşmektedir Fakat, yıldırımlar tapınağa hiç zarar verememekte, aksine daha da parlaklık kazanmasına neden olmaktadır Bu, mucizevi bir durumdur

Click this bar to view the full image The original image is sized 700x500 and weights 38KB Click this bar to view the full image The original image is sized 700x500 and weights 62KB Click this bar to view the full image The original image is sized 700x500 and weights 38KB Click this bar to view the full image The original image is sized 700x500 and weights 95KB Click this bar to view the full image The original image is sized 700x500 and weights 38KB

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Doğu'nun yeni turizm merkezi
"Orada bir köy var uzakta / O köy bizim köyümüzdür" diyen Ahmet Kutsi Tecer'in memleketi Erzincan'ın ilçesi Kemaliye sırtını Fırat'a yaslıyor
Sarp kayalık yamaçların çevirdiği yemyeşil bir vadi, adı gibi karanlık bir kanyon, Kadı Gölü ve elbette Fırat nehri ile Keban Barajı Bu doğal zenginliklere eklenen güzelim evleri, o evlere açılan kapılar ve sıcacık insanlarıyla Erzincan'ın Kemaliye İlçesi, yeni yerler görmeye meraklı ziyaretçileri bekliyor Erzincan'a uzaklığı 160 kilometre olan ilçenin eski adı Eğin'miş Kurtuluş Savaşı'ndaki katkılarından dolayı "Kemaliye" adını almış Fırat vadisinin hemen kıyısına kurulmuş Kemaliye Önceleri Fırat akarmış çağlayarak ancak Keban Barajı'ndan sonra Fırat'a gem vurulmuş Fırat, ilçenin altında boydan boya incecik bir göl haline gelmiş Su çok olursa göl dolu oluyor, suyun az geldiği yıllarda baraj ırmak görünümüne bürünüyor

KAPILARIN SIRRI
İlçenin tam ortasından, "Kadı Gölü" şelalesi akıyor Orta caminin hemen dibinden çıkan köpürüp akan Kadı Gölü, baraja kadar yemyeşil bahçelerin, Eğin evlerinin arasından geçiyor Şelalenin üzerinde bir zamanlar değirmenler bulunuyormuş Bu değirmenler yeniden restore edilerek günümüze taşınıyor ÇEKÜL Vakfı'nın "7 Bölge 7 Kent" projesi içinde de yer alan Kemaliye, geçen yıl SİT alanı oldu Mimari açıdan ülkemizin en önemli değerleri arasında sayılan Eğin evlerinde konaklama olanağı da var artık Bu evlerin kapıları da bir hayli ilginç Kapı tokmaklarının üst kısmına vurulunca tok bir ses çıkıyor Bu da ziyaretçinin erkek olduğu anlamına geliyor Daha zarif olan alt kısım çalınırsa, konuğun kadın olduğu anlaşılıyor ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof Metin Sözen, Kemaliye'nin korunması için 20 yıldır çaba gösteriyor

ÜNLÜ ŞAİRLER YETİŞTİ
Kemaliye'nin yetiştirdiği çok önemli şairleri var "Orada bir köy var uzakta / O köy bizim köyümüzdür" dizelerinin yazarı Ahmet Kutsi Tecer, Apcağa köyünden Tecer'in dizeleri, köyün girişine yazılıp asılmış Şair Enver Gökçe de ilçenin Çit köyünden O da birçok şiirini bu köyde yazmış Apcağa aynı zamanda İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in de köyü Fırat'ın Kemaliye'ye doğru inerken oluşturduğu Karanlık Kanyon'a binlerce yıl insan ayağı değmemiş Geyikler, keklikler, kartallar istedikleri yaşamışlar burada Hatta burada bir geyip mezarlığı bile var Öleceğini anlayan geyikler, bu mezarlığa gider ölümü beklermiş Bu inanılmaz kanyon son yıllarda yapılan çalışmalarla boydan boya tünel haline dönüştü Şimdi yaban hayatının sesleriyle insan sesi buluşuyor burada Bu kanyon iyi tanıtılırsa dünyanın her yöresinden ziyaretçi çekebilir 600 metre yükseklikteki kayalar Fırat'ın tabanından gökyüzüne doğru yükseliyor Buraya gidenler uçurum kayalıkların altından açılan tünellerden geçiyor, açılan pencerelerden kanyonu izliyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Düden şelalesi Antalya Antalya, doğanın sihirli eliyle dokunup geçtiği nadir güzellikte bir şehir Deniz, kum, güneş turizminin yanı sıra golf, kongre ve kültür turizmiyle, yılda yüz binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan bu kent, ziyaretçilerine beklentilerin fazlasını sunma konusunda da iddialı Antalya'nın turistik potansiyelini artıran doğal güzelliklerin başında, Toroslar'ın güneyindeki kaynaklardan çıkan akarsuların oluşturdukları inanılmaz güzellikteki çağlayanlar geliyor Antalya'nın 40 metre yüksekliğindeki dik traverten falezinden denize dökülen Düden Suyu, Kepez Mesire yerinde bir çağlayan oluşturuyor Turistik ya da farklı bir nedenden dolayı yolu Antalya'ya düşenlere en azından bir yarım günlerini Düden Şelalesi'nin huzur veren ortamında geçirmelerini öneriyoruz



uzaklıkta yer alan Düden Şelalesi, Antalya çevresindeki önemli mesire alanlarından biri "İskender Şelalesi" de denilen bu şelalenin bulunduğu sık ağaçlı alan, 20 metre yükseklikten dökülen suyun sesiyle birleşerek büyüleyici bir ortam yaratıyor Şelaleye bu adın verilmesinin nedeni Perge'den sonra gözünü Termesos'a diken Büyük İskender'in burada konaklamış olmasından kaynaklanıyor İskender atlarını Düden'in serin sularında suladıktan sonra yoluna devam etmiş Şelale ve çevresindeki piknik alanı kentin yerlileri kadar dışardan gelenlerin de büyük ilgisini çekiyor Düdenbaşı, özellikle yaz aylarında, şehir merkezine göre çok daha serin olmasıyla iyi bir kaçış noktası Düzenli olarak otobüs ve minibüs seferlerinin yapıldığı şelaleye ulaşmak çok kolay

Su Çeken Delik

Ülkemizde, su çeken deliklere düden adı veriliyor Kaynağı şelaleye 22 km uzaklıktaki Kırkgöz Mevkiinde olan su, bıyıklı düdeni içinde kayboluyor ve 14 km yerin altında gittikten sonra Varsak çukurunun bir ucundan çıkıyor Kısa bir akıştan sonra yeniden toprak altına inerek 2 km kadar altta ilerleyip, Düdenbaşı'nda, yerden bir nehir halinde fışkırıyor Şelale yaparak aktığını gördüğümüz su ise Kepez hidroelektrik santralinden geliyor



Şelaleyi arkadan izlemenin insanda uyandırdığı duyguları anlatmak zor Düden Şelalesi 1970-72 yıllarında Devlet Su İşleri tarafından "Mesire Yeri ve Piknik Alanı" haline getirilmiş Piknik yerlerinin yanı sıra restoran ve kafeteryaların bulunduğu mesire alanında, bölgenin bolca turist çekmesinden dolayı hediyelik eşya dükkanları da açılmış Akan su boyuna yerleşmiş restoranlarda balık sofrası donatıp kendinize su sesi eşliğinde enfes bir ziyafet çekebileceğiniz gibi, el yapımı nefis gözleme çeşitleri, ayran ya da çayla da açlığınızı geçiştirebilirsiniz Piknik yapmayı seven ve tercih edenler için mesire alanı içinde piknik masaları bulunuyor Hemen yakınlardaki çeşmelerden suya kolayca ulaşılabildiği gibi tuvalet hizmeti de sunuluyor

Aşağı Düden Şelalesi

Yukarı Düden Şelalesi'nde fışkıran Düden Suyu, daha sonra yoluna devam ederek Lara yolu üzerinde, Karpuzkaldıran Plajı yakınlarında, şehir merkezine 8 km uzaklıkta denize dökülüyor



Şelalenin hemen yanında bulunan Gençlik Parkı'ndan veya herhangi bir deniz aracından denize baktığınızda bir öykünün bitişine şahit oluyor insan

Düden Suyu'nun denizle buluşması esnasında yarattığı bu harikalar görmeye değer

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Edirne Turizmi

EDİRNE GENEL BİLGİLER
Türkiye ile Yunanistan arasındaki Tekirdağ'ın kuzeyinde yer alan Edirne yıllar boyu Osmanlı başkenti, 18 inci yüzyılda ise Avrupa'nın en büyük yedi şehrinden biri olmuştur100 yıl kadar bir süre Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olması buradaki tarihi ve mimari açıdan önemli yapıların sebebidir Edirne, camileri, dini kompleksleri, köprüleri, eski pazar yerleri, kervansarayları ve saraylarıyla yaşayan bir müzedir
Edirne Evleri
Taş duvar ve sıvayla örülmüş ahşap iskelet sistemleri ile yapılırdı Bu evler genellikle yanındaki daha yüksek saçaklara çift eğri öğe ile bağlanan bir çatıyla örtülü, az derinde kalan locanın içine yerleştirilmiş merkezi girişi ile kusursuz bir simetriye sahipti
Balkan Yarımadası'nın hemen her tarafında en küçüğünden en gösterişlisine kadar bütün evlerde "hayat" denilen bölümler vardır Oda kapılarının açıldığı yer olan bu bölüm, doğrudan evin bahçesine bakan yönde 1,5-2 metrelik direkler üzerine dayandırılmıştır Hayatların sonunda bir basamak yükseklikte dört köşe bir kısım ayrılarak, tahta sedirlerle çevrilirdi
Evin harem ve selamlıklarında büyük kapıların açıldığı bahçe kısımları olan avluların uygun bir yerinde mermer bir çeşme bulunurdu Bazı evlerde avluların ortasında küçük havuzlar, üzerine asma sardırılmış çardaklar vardı Harem ve selamlık avlularından birbirine geçilecek küçük kapı bulunurdu

Müzeler
Edirne Müzesi
Adres: Selimiye Camii Yanı - Edirne
Tel: (284) 225 11 20
Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi
Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi

Örenyerleri
Enez Antik Kenti: Enez ( Ainos ) tarihi dönemlerde çok önemli bir liman iken bugün kıyıdan 35 km içeridedir Tarih boyunca birçok kereler restore edilmiş olan Enez Kalesi görülmeye değer Aynı zamanda MÖ 6 ıncı yüzyıla dayanan bir kilise, bazı oyma mezarlar ve suları berrak bir de plajı bulunmaktadır
Dolmenler (Menhir, Taş Mezarlar): Lalapaşa ilçesinde İÖ2000 sonları ile İÖ 1000 başlarından kalma 'Dolmenler' (menhir, taş mezarlar) bulunmaktadır Yapılan kazılarda mezar içlerinde bazı araçlar (Göz yaşı şişesi, madeni takılar) bulunmuş ve bunlar Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nde sergilenmektedir

Saraylar
Edirne Sarayı: Sultan I Murad tarafından yaptırılan ilk saraydan sonra, Sultan II Murad döneminde Tunca'nın batısında, çok büyük bir alan üzerine 1450'de Edirne Sarayı'nın inşaatına başlandı Sultan'ın 1451'de ölümünden sonra oğlu Fatih Sultan Mehmed tarafından yapı tamamlatıldı Kalıntılar arasında, Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı Hamamı, Babusseade, Matbahi Amire ve Adalet Kasrı
Camiler ve Kiliseler
Selimiye Camii: Edirnen'nin en önemli eseri olan Mimar Sinan'ın ustalık dönemi eseri Selimiye Cami Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir
1569 - 1575 yılları arasında II Selim tarafından yaptırılmıştır Taş işçiliği, çinileri ve kalem işleri bakımından eşsiz bir eserdir
Kentin diğer önemli cami ve kiliseleri Üç Şerefeli Cami, Muradiye Cami, II Bayezid Cami Ve Külliyesi, Eski Cami , Yıldırım Camii, Fatih Cami (Enez Ayasofyası), Sokullu Külliyesi (Kasım Paşa Külliyesi), Sweti George Kilisesi, Yahudi Havrasıdır

Kervansaraylar
Sokak üzerinde bir sıra dükkânı bulunan ve klasik Osmanlı mimarlığının ilginç örneklerinden olan Rüstem Paşa Kervansarayı, Kanuni Sultan Süleyman'ın ünlü sadrazamı Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırıldı
Ekmekçioğlu Ahmed Paşa Kervansarayı, I Sultan Ahmed'in emri ile Defterdar Ekmekçioğlu Ahmet Paşa tarafından 1609 senesinde yaptırıldı
Köprüler
Edirne'deki önemli yapı türlerinden biri de köprülerdir Edirne'nin içinde bulunan ve Sinan devrinin Edirne dışında inşa ettiği köprülerin güzelliğine başka kentlerde erişilememiştir

Bu kentteki köprülerin en eskisi Bizans İmparatoru Michael Palaiologos (1261-1282) dönemindendir Köprü sonradan Gazi Mihal Bey tarafından yeniletildiğinden onun adı ile anılır (1420) 1640'da Kemankeş Kara Mustafa Paşa bu yirmiyedi gözlü köprüye sivri kemerli Tarih Köşkü'nü ekletmiştir 1451'de yapılan Şahabettin Paşa (Saraçhane) Köprüsü on iki ke- merli ve on bir ayaklıdır
1452'de Fatih döneminde yaptırılan Fatih Köprüsü, 1488'de Mimar Hayrettin'in yapıtı olan Bayezid Köprüsü, 1560'da Mimar Sinan'ın eserleri arasında yer alan Saray (Kanuni) Köprüsü, 1608-1615 yılları arasında Sedefkar Mehmed Ağa'nın yaptığı Ekmekçizade Ahmed Paşa Köprüsü, 1842-1847 yılları arasında Meriç'le Arda'nın birleştiği yerde tamamlanan Meriç Köprüsü (Yeni Köpıü) Edirne'nin en önemli köprüleridir
Plajlar
Edirne,Ege Denizi sahilinde Saros körfezinde kumsallarla kaplı,nitelikli bir kıyı şeridine sahiptirBu kıyılar Keşan ve Enez ilçelerinin mülki hudutları içinde yer alırKıyı kullanımına elverişli plajlar; Keşan’da Sazlıdere, Gökçetepe, Mecidiye, Erikli, Danişment ve Yayla ile Enez’de Karaincirli, Vakıf, Gülçavuş, Sultaniçe ve Enez plajlarıdır
NE YENİR
Edirne'ye özgü yiyeceklerin başında Edirne'nin meşhur tava ciğeri gelmektedirEdirne'yi ziyaret edenler Edirne'nin tava ciğerini yemeden kentten ayrılmazlar
NE ALINIR?
Edirne’de Tarihi Alipaşa kapalı çarşısının otantik ortamında alış-veriş yapabilirsiniz Özellikle Edirne ‘ye özgü ürünlerin satıldığı Selimiye arastasında Edirne’nin meşhur Deva-i Misk tatlısını , peynir şekerini , misk sabununu; Arasta çarşısındaki sahaflardan ise her türlü kitap ihtiyacınızı ve Edirne’nin en işlek caddesi olan Saraçlar caddesinde Edirne’ye özgü bir ürün olan badem ezmesini ve El Sanatları Mağazasından Edirne’ye özgü el sanatları ürünlerinden satın alabilirsiniz
YAPMADAN DÖNME
Edirne Müzesi,Türk İslam Eserleri Müzesi,Sağlık Müzesi,Balkan Savaşı Müzesi ve Karaağaç’ı görmeden,
Selimiye Camii,Eski Camii,Üç Şerefeli Camii,Ali Paşa Kapalı Çarşısı ve IIBayezit Külliyesini gezmeden,
Meriç kenarında yemek yemeden ve Edirne’nin meşhur ciğer tavasını tatmadan,
Badem ezmesi,deva-i misk şekeri,mis sabunu ve beyaz peynir almadan,
Her yıl Haziran ayı son haftasında düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve Kültür Etkinliklerinde Edirne’de bulunmadan
Dönmeyin

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Gaziantep Turizmi

GENEL BİLGİLER

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisi olan Gaziantep, MÖ 4000 yıllarına kadar uzanan ve ilk uygarlıkların doğduğu, Mezopotamya ve Akdeniz arasında, tarihi İpek Yolu üzerinde konumlanmıştır

Müzeler ve Ören yerleri
Müzeler
Arkeoloji Müzesi
Adres: İstasyon Cad - Gaziantep
Tel: (342) 231 11 71
Faks: (342) 210 30 17

Etnografya Müzesi
Adres: Eyüboğlu Mah Hanifioğlu Sok No: 64 - Gaziantep
Tel: (342) 230 47 21
Hasan Süzer Etnografya Müzesi
Örenyerleri
Belkız-Zeugma - Nizip/Belkıs
Yesemek - İslahiye/Yesemek
Tilmen - İslahiye/Tilme
Dülük Örenyeri - Şehit Kamil/Dülük
Belkıs/Zeugma

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



**Dünya'da Gezilecek 13 Yer** **Dünya'da Gezilecek 13 Yer**



en başta BODRUMThis image has been resized Click this bar to view the full image The original image is sized 650x450 and weights 87KB



Dinlenmek İcin MONTENEGRO:




This image has been resized Click this bar to view the full image The original image is sized 650x450 and weights 63KB



Kayak İcin Andorra daki PAS DE LA CASA:



This image has been resized Click this bar to view the full image The original image is sized 650x450 and weights 79KB


The Rila manastırı Sofya-Bulgaristan:







The Royal Palace-Etiyopya:


This image has been resized Click this bar to view the full image The original image is sized 650x450 and weights 56KB

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Click this bar to view the full image The original image is sized 650x450 and weights 61KB


Casinolar için Monaco:



Click this bar to view the full image The original image is sized 650x450 and weights 52KB


Futbola doymak için Almanya


Click this bar to view the full image The original image is sized 650x450 and weights 44KB

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Siirt'te termal turizm

güneyinde Botan çayı kenarında, belediye ve mücavir saha sınırları dışında bulunmaktadır

Günümüzde gelişmiş ve gelişme yolunda bulunan ülkelerin sanayileşme ve kentleşme sonucu karşı karşıya kaldıkları çevre sorunları ve hava kirlenmesi, (nemli ve güneşten yoksun ağır iklim şartlarının etkin olduğu Avrupa ülkelerinde daha da önem kazanarak ) insan sağlığını bozan, iş gücü verimini azaltan ve yaşama ortamı oluşmuştur

Romatizma hastalıkları, beslenme bozukluğu ve sinirsel yorgunlukları artıran bu ortamın yarattığı sorunları gidermek amacı ile, kaplıca ve iklim gibi kaynak değerlerinden yararlanma, halk sağlığını ve işgücü verimini korumak almacı ile sürdürülecek çabalarla, iç ve dış turizm olayı ile bütünleşen “Sağlık Turizmini “ hareketlendirir

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Siirt turizmi

Siirt'te turizm
TURİZM

İlimizin bütün illerle yaz-kış düzenli bir karayolu bağlantısı bulunmaktadır 1994 Yılında hizmete giren havaalanı Siirt'e seyahat etmek isteyenlere günlük seferleriyle hizmet sunmaktadır Kurtalan Tren Garı ise, Adını Sanatçı Barış MANÇO'nun orkestrasına veren Kurtalan Ekspresi ile nostaljik bir yolculuk yapmak isteyenlerin son durağıdır


Samiler, Babiller, Asurlar, Urartular, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi tarihe derin izler kazımış medeniyetlere beşiklik eden Siirt'te, ayakta durabilen tarihi eserlerin büyük bir çoğunluğu Selçuklular devrinden kalmıştır Sağda Çinili Minare olarak anılan Ulucami minaresi, tipik Selçuklu mimarisini yansıtmaktadırSolda ise cas adı verilen özel bir alçı harcı ile inşa edilmiş bulunan yöreye özgü ev tiplerinden bir örnek



KAPLICALAR

İlimiz, dogal güzelliklerin yanısıra eşsiz kaplıcaları ile de şifa sunmaktadır Billoris kaplıcası ile ilgili olarak Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü tarafından hazırlanan raporda; kükürtlü hidrojen içeren 35 C° sıcaklığındaki suyunun deri hastalıkları, romatizma, kadın hastalıkları, nevralji, polinevrit, nevrit, polio sekelleri gibi rahatsızlıklara iyi geldiği belirtilmiştir Billoris Kaplıcasına Mayıs-Ağustos döneminde günde yaklaşık 1500 kişi gelmekte ve kaplıcadan günübirlik yararlanmaktadır
DAĞ ve AV TURİZMİ

Ekim-Şubat dönemini kapsayan av mevsiminde; bıldırcın, tahtalı, güvercin,yabani ördek,tavşan,tilki,samur ve porsuk avlanabilir Bunun dışında mevcut akarsularda balık avlamak her zaman mümkündür Eskiden sürek avı şeklinde yapılan yabani hayvan avı bu hayvanların nesli tükendiğinden, günümüzde yapılmamaktadır Dağ keçileri ise av yasağı kapsamına alınarak nesillerinin korunmasına çalışılmaktadır


İNANÇ TURİZMİ

İbrahim Hakkı Hzlerinin türbesi

HzÖmer zamanında İslamiyeti benimseyen Siirt Yöresinde dini ağırlıklı eserler ağırlık kazanmaktadır Bu da Siirt'teki turizm olgusu içinde inanç turizmini belirgin şekilde ön plana çıkarmaktadır HzMuhammed'in (SAV) övgüsüne mazhar olan tabiin büyüklerinden HzVeysel KARANİ'nin kabirleri ve cennetle müjdelenen an sahabeden biri olan Abdurrah- man Bin Avf Hzlerinin makamı da bu yörede bulunmaktadır Ayrıca Dünyaca ünlü Marifetname'nin müellifi olan İbrahim Hakkı Hzleri ve Hocası İsmail Fakirullah Hzleri de Aydınlar İlçesinde medfun bulunmaktadırlar Bunların dışında Siirt Yöresinde on binlerce evliyanın yattığı rivayet edilmektedir İnanç turizmindeki hareketlilik, İl merkezi ile HzVeysel KARANİ'nin türbesinin bulunduğu Baykan İlçesinde ve Hzİsmail FAKİRULLAH ile dini ilimlerin yanı sıra matematikten astronomiye tüm pozitif bilimlerin de işlendiği 58 esere sahip İbrahim Hakkı Hzlerinin türbesinin bulunduğu Aydınlar (Tillo) ilçesinde yoğunlaş maktadır Bu eşsiz mekanlar, her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir

İsmail Fakirullah Hz :

İsmail Fakirullah Hz Hicri 1067’de Recep Ayı Regaip Kandili’ne rastlayan Cuma Gecesi dünyaya gelmiştir Babası Hoca Kasım Efendi’dir İsmail Fakirullah Hz çocuk yaşlarında ilim tahsiline başlamış ve hoca oluncaya kadar ilim tahsiline aralıksız devam etmiştir 24 yaşındayken babasını kaybetmiştir Bu yaşta evlenerek oturduğu camide müderrislik ve imamlık yapmaya başlamıştır 30 yaşında annesini kaybettikten sonra zühd ve takvasının gereği olarak kendisine bir tarla satın almış, bizzat kendi elleriyle asma ağaçları dikmiş ve geçimini sağlamak için çalışmıştır Tarla ekmiş, ekin biçmiştir 40 yaşına kadar günlerinin çoğunu oruçla geçimiş, orucunu birkaç üzüm tanesi ile açmıştır 40 gün konuşmadan, yeme içmeden kesilip mana alemine dalmıştır Kırkıncı gün gözünü açmış, bir tas su içmiş, ekşi nar aşı isteyip, bir parça ekmekle yemiş ve kendine gelmiştir Bundan sonra yemeğini normal yemeye başlamıştır Daha sonra 48 yaşında Hacc’a gitmiştir İsmail Fakirullah Hz’nin biri kız olmak üzere 5 çocuğu vardı İbrahim Hakkı Hz’nin üstadı olan İsmail Fakirullah Hz’nin büyük kerametleri olmuştur Bunlardan bir tanesi de kuyu hadisesidirİsmail Fakirullah Hz 48 yaşındayken komşularından biri vefat eder Onların evlerine taziyeye gider Taziyede bulunduktan sonra namaz vakti izin alıp, eve dönmek isterken, avluda bulunan ve içinde su bulunmayan 22 m derinliğinde bir kuyuya düşer İsmail Fakirullah Hz’nin camiye gelmediğini gören cemaat İsmail Fakirullah Hz’ni aramaya başlar Nihayet taziye evinden çıkanlar İsmail Fakirullah Hz’nin kuyudan seslerini işitirler Bunun üzerine kuyuya biri inerek İsmail Fakirullah Hz’ni kuyudan çıkarır Büyük Mürşid kuyudan çıkarılırken sarığı başında, terliği ayağında ve kaşındaki ufak sıyrık haricinde vücudunda herhangi bir yara veya kırık olmadığı halde olup bitenlerden habersiz hala o manevi mecliste içtiği muhabbet ve ilahi aşk şarabının etkisiyle istiğrak halindeydi Kendisini kuyudan çıkartmak isteyenlere, “Beni kendi halime bırakın Artık benim sizinle işim kalmadı, benden uzaklaşınız” diyerek kendisini mevlasıyla ve o manevi mecliste hazır bulunan evliya ruhlarıyla başbaşa bırakmalarını ısrarla istemiştir İsmail Fakirullah Hz ayıldığında kuyuya düştüğünden haberi olmadığını, ancak kuyuda bulunduğu zaman zarfında yüce Allah’ın Tecelli Sıfatlarıyla müstağrik olduğunu, bir çok evliyanın ruhlarıyla tanıştığını ifade eder İsmail Fakirullah Hz’nin istiğrak hali 8 yıl boyunca devam etmiştir 9 yıl istiğrak halinden ayrılıp Cenab-ı Hak’tan aldığı feyzle, insanları hak yoluna irşada başlamıştır Bir tarafta “Uveysiyye” tarikatının esasları doğrultusunda her kesimden insanları irşad ederken, diğer tarafta şer-i ilimler ve müspet ilimlerde dünyaca ünlü meşhur ilim adamları yetiştirmiştir Hayatını hak yolda insanları irşad etmekle geçiren bu büyük veli Hicri 1146, Miladi 1734 senesinde ruhunu mevlasına teslim etmiştir Kabri Tillo Kabristanlığı’nda kendi ismiyle anılan türbededir İsmail Fakirullah Hz’ni vefatından sonra halka tanıtan İbrahim Hakkı Hz’dir Her sene binlerce kişi türbesini ziyaret etmektedir

İbrahim Hakkı Hz



İbrahim Hakkı Hz Hicri 1115, Miladi 1703 yılında Erzurum’a bağlı Hasankale İlçesi’nde doğmuştur Babası Molla Osman, bir mürşit aramak maksadıyla Tillo’ya gelmiş, burada İsmail Fakirullah Hz’ni bularak hizmetine girmiştir



Babasının arkasından İbrahim Hakkı da amcası Ali ile birlikte Tillo’ya gelmiştir Okuma çağındayken İsmail Fakirullah Hz’ne talebe olup, o günün şartlarına göre çok ileri seviyede dini ve fenni ilimler tahsil etmiştir Bunun üzerine hem dini ilimlerde, hem de fenni ilimlerde üstünlüğü ifade eden “Zülcenaheyn” yani “İki kanatlı” ünvanını elde etmiştir Bu sırada hocası ve şeyhi olan İsmail Fakirullah Hz’nin tarikatı olan “Uveysiyye” tarikatına intisap etmiştir



Büyük mütefekkir İbrahim Hakkı Hz hadis ve fıkıhta, tasavvuf ve edebiyatta, psikoloji ve sosyolojide, tıp ve astronomide ve pek çok ilim dalında büyük bir kudret ve yetenek göstermiştir Doğunun yetiştirdiği bu büyük alim, kısa zamanda dünya çapında ün salmıştır İslam alemine ve insanlığa bıraktığı değerli eserler, onun şahsiyetinin ve ilminin faziletini gösterir



Mürşidi ve hocası İsmail Fakirullah Hz’nin vefatından sonra irşad ve öğretim görevlerini hocasının oğlu Abdulkadir-i Sani Hz ile birlikte devralarak hayatı boyunca sürdürmüştür



İbrahim Hakkı Hz üç sefer Hacc’a gitmiştir İlk hac farizasını 1738’de, ikincisini 1763’te, son haccını da 1767’de yapmıştır



İbrahim Hakkı Hz 1758’de İstanbul’a gitmiş, bu gidişinde saraya özel olarak davet edilmiştir O zamanın sultanı I Mahmud tarafından davet edilmesinin sebebi daha önce sultan ile İsmail Fakirullah Hz arasındaki haberleşme olmuştur İbrahim Hakkı Hz sarayda bulunduğu müddetçe, zamanının çoğunu saray kütüphanesinde geçirmiştir, bir süre sonra yeniden Tillo’ya dönmüştür



Hicri 1194, Miladi 1780’de 77 yaşında iken Cenab-ı Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur Kendi arzusu üzerine Mürşidi İsmail Fakirullah Hz için daha önce yaptırdığı ve kozmografik bir özelliğe sahip olan türbede, mürşidinin ayaklarının ucuna defnedilmiştir



İsmail Fakirullah Hz ve İbrahim Hakkı Hz’nin Türbesi :

Bir büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü iki oda ve bir hol ile bir kuleden ibarettir Türbenin asıl özelliği; Tillo’nun 3-4 Km doğusundaki bir tepe üzerine yapılmış olan duvardaki 40x50 Cm boyundaki pencereden her yıl; gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart günü, yeni doğan güneşin ilk ışınları, türbenin tümü kale duvarının etkisiyle gölgede kalırken, pencere boşluğundan geçip, türbe kulesinin penceresine vurarak kırılmak suretiyle İsmail Fakirullah’a ait sandukanın baş tarafını aydınlatmasıdır Bununla ilgili “yeni yılda doğan ilk güneş, hocamın baş ucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neyleyim” Sözü İbrahim Hakkı’nın hocasına olan saygısını göstermektedir



Ne yazık ki bu ışık düzeni, türbenin restorasyonu sırasında bozulmuş bulunmaktadır Avrupa’nın bir çok uzman bilim adamı, bütün uğraşlarına rağmen bu ışık düzenini eski orijinal haline getirememişlerdir





İsmail Fakirullah Hz ve İbrahim Hakkı Hz Müzesi :

Tillo tarihi eserler yönünden çok zengindir İbrahim Hakkı’nın kullandığı kozmoğrafya aletleri, haritalar, güneş sistemi ile ilgili tahta küreler, el yazması çok değerli kitaplarla düşünüre ait çeşitli eşyalar halen Tillo’daki torunlarında bulunmaktadır



İbrahim Hakkı Hz’nin Eserleri :

İlk ana eseri Divanı’dır 1755’te yazılmış 1847’de Mehmed Said tarafından İstanbul’da basılmıştır Erzurumlu İbrahim Hakkı Divanı ismini taşır 230 sayfadır İlâhiname, Aşknâme, Hz Muhammed’i öven bir şiir ve kendi halini, niteliğini bildiren bir manzumesi vardır Divanı büyük oğlu İsmail Fehim’e ithaf edilmiştir İsmail Fehim astronomi ve müzikle uğraşan güzel kanun, santur çalan bir zattır Kendisinin çalmış olduğu 74 telli bir santuru vardı İbrahim Hakkı Divanı’nda musiki ile ilgili “Musikiye Dair Nazım” adlı bir şiir bulunmaktadır



İkinci ana eseri Marifetname’dir Ansiklopedi türündedir 1757’de yazılmıştır 1836 ve 1864’te Mısır’da 1868, 1889 ve 1914’te İstanbul’da basılmıştır Ortalama 600 büyük sayfadır El yazmaları 2 cilt olup, halen Tillo’da torunlarından Sadettin TOPRAK tarafından muhafaza edilmektedir



Eser bir önsöz, üç büyük bölüm ve bir sonsöz ihtiva eder Her bölüm daha alt bölümlere ayrılmıştır Önsöz tamamen dinidir



Birinci bölüm Fenn-i Evvel’dir Allah’ın varlığını, birliğini anlattıktan sonra yalın ve bileşik cisimleri, madenleri, bitkileri ve nihayet insanı anlatır Sonra geometri, astronomi ve takvim konuları yer alır Coğrafyaya ait bölümünde 100’den fazla ilin hangi enlem ve boylamda olduğunu göstermiştir Ayrıca, “Hiçbir çağda yerin döndüğüne inananlar eksik olmamıştır” demiştir



İkinci bölümde fenn-i Sani, anatomi, fizyoloji gibi bilimler yer alır İnsan vücudunu estetik bakımdan da incelemiş, araya beyitler sıkıştırmıştır Vücut yapısı ile huy arasındaki ilişkiye inanmış ve bunu şiirle anlatmıştır Bu bölümün sonunda ruha, sağlığa ve ölüme ait geniş bilgi vardır



Üçüncü bölüm olan fenn-i Salis, dini, ilahi ve felsefi içeriklidir



Kırk sayfa tutan son bölüm törebilimdir diyebiliriz Öğretimin yol ve yöntemini, öğrencinin üstadına takınacağı tutumu, ana ve babaya karşı saygı ve sevgi, evlenme ve evlenmede aranacak nitelikler, karı-kocanın birbiriyle ilişkileri töresi, çocuklara karşı görevleri, akraba, hizmetçi, komşu, dost, halk ve bilginlerle görüşüp konuşma yolu ve töreleri yer alır Sayın Rauf İNAN, İbrahim Hakkı’nın bu cephesini incelerken, O’nu ilk eğitim filozofumuz olarak tanıtır



Marifetname, Arapça ve Farsça’ya da çevrilmiştir



İbrahim Hakkı’nın üçüncü büyük eseri İrfaniye’dir 1761’de yazılmıştır 495 sayfadır Arapça, Farsça ve Türkçe bölümleri vardır Konusu “Kendisini bilmeyen, Rabbini bilemez” anlamındaki hadistir İnsan vücudu evrene benzetilmiştir Vücutta akıl, evrende Rab gibidir Şöyle öğütleri vardır: “Tekkelerde eğlenmeyip, ilim meclisine gelesin Herkese şefkat nazarı ile bakıp hakir görmeyesin ve hizmet buyurmayasın Tezyi-i zahiri koyup gökçek ahlak ile tezyi-i bâtına gidersin” demektedir



Dördüncü ana eseri İnsaniye’dir 1763’te yazılmıştır 722 sayfadır Kendisi bu eseri için “140 kitaptan üç lisan üzre cem ettim” diyor Oğlu İsmail Fehim ve amcazadesi Yusuf Nedim’in el yazısı olan iki nüshası torunlarında vardır



Beşinci büyük eseri Mecmuat-ül Mani, 1765’te yazılmıştır Kayınbiraderi Mustafa Fani’nin el yazısı olan bir nüshası Mehmet Ali Benderli’de vardır Bu kitapta münacaatlar, şükürnameler ve Şifa-üs Sudur başlığı altında topladığı manzumeleri vardır Fakirullah’ın ölümü, oğul ve torunlarının doğumuna, hacca gidişine ait düşürdüğü tarihler de bu kitaptadır Arapça, Farsça ve Türkçe bir de sözlüğü vardır Arapça ve Farsça’dan dilimize alınan kelimelerin imlalarını, Türkçe söylenişlerine göre sesli harf koyarak yazmıştır Mesih İbrahim Hakkıoğlu diyor ki: “Bu sözlüğü incelemeden evvel, İbrahim Hakkı’nın mektuplarında müjde, aslan, sokak gibi kelimelerin yazılışını görüp şaşırdım İbrahim Hakkı gibi Arapça ve Farsça’yı ana dili gibi bilen, bu dillerde yazılmış yüzlerce eseri inceleyen bir bilginin mektuplarında imla hatası yapmasına akıl erer miydi? Ancak bu sözlüğü inceledikten sonra bir çığır açmak istediğini anladım



İbrahim Hakkı’nın günümüze kadar kalmış bir de Ruzname’si vardır 1753 yılında yapılmış, yüzyıllarca takvim işini görebildiği için Devr-i Daim de denen araç, 52,5 Cm çapında bir ağaç çembere gerilmiş derinin bir çok daire ve yarıçaplara bölünmesi ile meydana gelmiştir Siirt ve Tillo gibi 40 Enlemde bulunan yerlere göre düzenlenmiştir Bir göç yılının herhangi bir ayının bir günü aranırken bunun haftanın hangi günü olduğu, o gün güneşin kaçta doğup battığı kolayca bulunabilir Duvar ve cep takvimlerinin bulunmadığı bir dönemde bu aracın önemi açıktır



Bu açıklamalardan sonra İbrahim Hakkı Hz’nin tespit edilebilen 58 eserini şöyle sıralayabiliriz



1- Seyr-u Süluk :1722 yılında yazılmıştır Eser Arapça olup, bir tasavvuf kitabıdır

2- Süluk-u Tarikil-Fena :1726 yılında yazılmıştır Eser Arapça bir tasavvuf kitabıdır

3- Lubbul-Kutub :1740 yılında yazılmıştır Eser 4 cilt olup, seçme şiirlerden derlenmiştir

4- Tecvit :1749 yılında yazılmıştır Eser tecvitle ilgilidir

5- Saatname :1750 yılında yazılmıştır Eser zaman belirleme usullerini içerir

6- Tertib’ul-Ülum :1751 yılında yazılmıştır Eser manzum olup, dini ve içtimai konuları içerir

7- Menazil’ul-Kamer :1752 yılında yazılmıştır Eserde mevsimlerle, aylarla ilgili bilgiler vardır

8- İhtiyarat’ül-Kamer :1752 yılında yazılmıştır Eser gezegenler ve takvimlerle ilgili bilgileri içerir

9- Gurre-Name :1752 yılında yazılmıştır Eser takvimi hesapları kapsıyor

10- Rûz-Name :1752 yılında yazılmıştır Eser ağaçtan yaptığı takvimin kullanılışını izah ediyor

11- Divan-ı İlahi-Name :1755 yılında yazılmıştır Eser Türkçe manzum ve tasavvufidir

12- Mahzen-Ül-Esrar :1755 yılında yazılmıştır Eser manzum olup, tasavvufidir

13- Marifetname :1757 yılında yazılmıştır Eser Türkçe olup, tasavvuf, astronomi, anatomi, geometri, psikoloji ve edebiyat konularını içeriyor Orjinali 2 cilttir

14- Tezkirat’ül-Ehbab :1757 yılında yazılmıştır Eser Arapça olup, Şeyh İsmail Fakirullah’ın hayatını konu ediniyor

15- Mecmuat’ul-İrfanniye :1761 yılında yazılmıştır Eser tasavvufidir

16- Mecmuat’ul-İnsanniye :1763 yılında yazılmıştır Eser nazımdır

17- Hısn’ul-Arifin :1765 yılında yazılmıştır Eser sırrın izahı ile ilgilidir

18- Vuslat-Name :1765 yılında yazılmıştır Eser nazımdır

19- Mir’at’ul-Kevneyn :1765 yılında yazılmıştır Eser Arapça nazımdır

20- Kuvt-i Can :1765 yılında yazılmıştır Eser şeyhinin menkıbelerini içeriyor

21- Noş-i Can :1765 yılında yazılmıştır Türkçe ve Farsça beyitleri içine alıyor

22- Mecmuat’ül-Meani :1765 yılında yazılmıştır Eser mana ilimleri ile ilgilidir

23- Rub’ul Muceyyeb :1765 yılında yazılmıştır Eser yeryüzünün enlem ve boylamlarının, saat vakitlerinin nasıl bulunabileceğinden, kıble ve yön tayininden, dağların yükseklikleri ile engebeli mesafelerin ölçülmesine dair usulleri içerir

24- Tuhfet’ul-Kiram :1766 yılında yazılmıştır Eser Arapça ve Farsça’dır

25- Celal’ul-Kulub :1766 yılında yazılmıştır Eser çok değerli manevi telkin ve tavsiyeleri içerir

26- El-İnsan’ul Kamil :1766 yılında yazılmıştır Eser Türkçe olup, olgun bir insan modelini takdim ediyor

27- Nuhbet’ul-Kelam :1768 yılında yazılmıştır Eser Arapça, Farsça ve Türkçe’dir

28- Meşarik’ul-Yuh :1771 yılında yazılmıştır Eser Arapça, Farsça ve Türkçe olup, değişik kaynaklardan derlenmiştir

29- Avamil ve Kavaid’ul-Farisiyye :Eserler Fars Dili’nin bazı gramer kurallarını içeriyor

30- Aynı Eser,

31- Sefinetu-Nuh :1773 yılında yazılmıştır Eser üç dilde yazılmış manzumdur

32- Kenz’ul-Fütuh :1774 yılında yazılmıştır Eser tasavvufa dair nazımdır

33- Definetur-Ruh :1775 yılında yazılmıştır Eser Arapça, Farsça ve Türkçe yazılmıştır

34- Kitab’ul-Alem :1775 yılında yazılmıştır Eser Arapça’dır

35- Ruhuş-Şüruh :1776 yılında yazılmıştır Eser İlahi-Name adlı eserinden derlenmiştir

36- Akidet’ul-İman :1777 yılında yazılmıştır Eser Arapça olup, çocuklar için imani bilgiler içeriyor

37- Urvetil-İslam :1777 yılında yazılmıştır Eser Marifetname’den alınmıştır

38- Ulfet’ul-Enam :1777 yılında yazılmıştır Eser Arapça’dır

39- Hey’et’ul-İslam :1777 yılında yazılmıştır Eser tefsir ve hadis ilimleri ile ilgilidir

40- Vasiyet-Name :1778 yılında yazılmıştır Eser Oğlu İsmail Fehim’e yazdığı mektupları ihtiva ediyor

41- Mürşid’ul-Muteehhiliyn :Eser ailevi konular içeriyor

42- Muntehebat-i Manzume :Eser tasavvufi beyitlerden oluşturulmuştur

43- Şükür-Name :Eser Manzumdur

44- İkbal-Name :Eser ahlaki konuları içerir Nazımdır

45- İstihrac-i Amal-i Felekiyye :Eser astronomi ile ilgili nazımdır

46- Süluk-i Tarik-i Nakşibendi :Eser Nakşi Tarikatı’nın usullerini izah ediyor

47- Ed’iye-i Mensure,

48- Şifa-ul Sudur, 49- Uzletname, 50- Ulfet’ul-Kulub, 51- Menkubus-Sır, 52- Nefy’ul-Vücud, 53- Vahdet-Name, 54- Teferrüc-Name, 55- Manzume-i Avamil, 56- Sırr’ul-Sır, 57- Kelimatu-Fakirullah, 58- Lubbul-Lub,

İbrahim Hakkı Hz’nin Şiirlerinden Seçmeler



TEFVİZNÂME

Hak şerleri hayr eyler

Zannetme ki gayr eyler

Arif anı seyr eyler

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Sen Hakk’a tevekkül kıl

Tefviz et ve rahat bul

Sabreyle ve razı ol

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Kalbin ona berk (yaprak) eyle

Tedbirini terk eyle

Takdirini derk eyle (anla)

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Hallak-ı Rahim oldur

Rezzak-ı Kerim oldur

Fa’al-ı Hakim oldur

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



Çeşme'de gezilecek-görülecek yerler son 5 yıldır her yıl mayıs haziran gibi gidip
11 ayda döndüğüm yer olan, gündüzünde sıcaktan bunalıp
terlediğimi hatırlamadığım, görmeyenlerin görmesi gerektiğini düşündüğüm
ve 2004'ten bu yana genelde istanbulluların ilgisini çekmeyi başarmış
ÇEŞME hakkında;

uzaklıkta Anadolu'nun batıdaki en uç noktasıdır Yüzölçümü 2601 km2 dir Doğu'dan Urla ilçesi, güneyden ve batıdan Ege Denizi , kuzeyden ise Karaburun ilçesi ile komşu olan Çeşme'nin; Yunanistana bağlı Sakız Adasına uzaklığı 8 mil dir Üç tarafı denizle çevrili Urla yarıadasının batıya uzanan kısmı Çeşme yarımadası olarak anılır Çeşme'de dağların denize dik inmesi, görkemli doğal güzellikler yaratmıştır Arazi genellikle taşlık ve kayalık tepelerle kaplı olup, tepelerin arasında küçük ovacıklar yer alır Arazi çoğunlukla eğimlidir Toprak yapısı çakıllı, kumlu, kireçlidir Bazı bölgelerde tınlı ve kalkerli satıhlar vardır Sayısız koyları, berrak denizi, güneşi, ince kumları, deniz içinde kaynayan kükürtlü suları, yarımadanın 29 km yi bulan kıyıları boyunca dağılmıştır Şifne, Küçük liman , Pırlanta, Paşa limanı, Ilıca plajı, Çiftlik, Altınkum, Çatal azmak, Sakızlı koyu, Tekke plajı, Ayayorgi ve değişk isimlerde yirmiye yakın kumsalı vardırAynı zamanda ILDIRI beldemiz Tunç çağından kalma çok önemli tarihi eserlerle bezenmiştir
Eskiden cüzzamlıların yaşadığı bir manastır olduğu söylenen AYAYORGI,
yarım ay şeklinde doğal bir koydur


beach clublar mevcuttur
***

İlçe merkezinin 5 km doğusunda bulunan Ilıca, körfezi ve özellikle 2 km'ye yakın uzunluktaki geniş plajı, beyaz incecik kumları, deniz içinde kaynayan termal suyu ile önemli bir konum içerir Yıldızburnu mevkiinde denizin içinden kaynayan şifalı sıcak termal suyundan herkes yararlanmaktadır Kuzey-güney hattına bağlı olan ve pek çok kaynaktan beslenen termal su, kalker sarı kil, volkan tüfleri arasından çıkar ve genellikle çatlaklardan gelen mağmatik sulardan oluşur En önemlisi 55 derece sıcaklığında olan Topan (Hamidiye) termal suyudur Ilıca'da Yıldız mevkiinde 1985 yılında kurulan Çeşme Yelken Kulübü; Türkiye'nin en hızlı büyüyen, en büyük tekne filosuna sahip, milli takıma sporcu yetiştiren başarılı bir kulüptür Yakın mevkiide bulunan ve yaklaşık 5 km uzunluğunda çok güzel plajlara sahip Boyalık koyu
Ilıca Plajının karekteristik özelliklerini taşır

Çeşme Sheraton'un bulunduğu da yerdir ayrıca ılıca
gruplarda ve kalabalık dönemlerde
alternatif otel Hotel İN-KİM Beach'tir



yine ılıcada BHU (Bolulu Hasan Usta) ve Özsüt
o civarın ünlü süt tatlıcılarındandır
***

her ne kadar Kumrucu Şevki en iyisidir denilse de
sürekli soğuk gelen kumruları ve sabaha karşı 4'den sonra
insan selinin yaşanması diğer kumruculara olan ilgiyi arttırmıştır
bunun yanında hsonları
televole ünlülerinin birçoğuna rastlamanız da olasıdır
Hıncal Uluç'a sorarsanız da favorisi istisnasız Kumrucu Hüseyindir )

benim tercihim; Kumrucu Serkan'dır
Belediyenin yeni düzenlediği sahilde geçtiğimiz sezon
yeni bir mekanla kapasitesini ve popülerliğini arttıran Serkan kardeşimiz genç yaşında eğlence sektörünün kralı olmaya adaydır

***
uzaklıkta bir beldedir Türk - Yunan karışımı Ege mimari özellikleriyle parke taşlı arnavut kaldırımlarıyla, yüzyıl öncesinden kalan yeldeğirmenleriyle ve sakız bahçeleri ile sevimli antik bir kasabadır, Alaçatı 1874 yılında yapılmış Ayios Kostantinos kilisesi camiye dönüştürülmüştür ve Pazaryeri camii olarak bugünde heybetle yükselir
Her yıl haziran ayının son haftasında yapılan "Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali" ne Dünya'nın çeşitli ülkelerinden topluluklar katılır Doğal Alaçatı limanı, devamlı esen rüzgarına rağmen dalgasız denizi ile Dünya'da sörf yapmaya elverişli nadir merkezlerden biridir Ayrıca rüzgar almayan pırıl pırıl kumlarıyla meşhur Çark ve Piyade plajları çok güzeldir Yapılmakta olan yalı, yat limanı ve havaalanı projesi turizm potansiyelini önemli ölçüde artıracaktır

istanbul'dan gelen yerli turistler Alaçatı'da bir çok mekan alıp
işletmeye başlamışlardır geçen sene Sezen Aksu'nun Çeşme'de verdiği konserden yaklaşık 1-2 ay sonra Alaçatı'ye gelip tesadüf karşılaştığımız bir yerde masamıza içki göndermesi Alaçatıya ve saksu'ya olan hayranlığımı bir kez daha perçinlemiştir )

***
Erythrai, Lidya ve daha sonra da Persler'in eline geçer Pers boyunduruğuna karşı diğer İon kentleri gibi ayaklanmaya katılan kente, bütün İon kentleriyle birlikte İÖ 334'te İskender, bağımsızlığını kazandırır İskender'in ölümünden sonra çıkan kargaşalar sonucu bir çok el değiştiren Erythrai Pergamon (Bergama) Krallığı'nın eline geçer İÖ133' te Roma İmparatorluğu içinde özgür bir kent statüsü kazanır Bu dönemde şarabı, keçileri, değirmen taşları ve kadın kahinleri Sibyl ile Herophile ile ün kazandı
İÖ1 yy'da depremler, savaşlar ve Romalı komutanların yağmaları yüzünden büyük yıkıma uğrayan yöre; 16yy'dan sonra İlderen ve Ildırı adlarıyla anılmaya başladı

Şehirde 1963-1966 yılları arasında ProfHakkı Gültekin ve sonraları Prof Ekrem Akurgal tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır İlkönce MÖ 3yy sonlarında yapıldığı sanılan akrapolün kuzey yamaçlarındaki antik tiyatro torak altından çıkarıldı Akrapol'ün en yüksek düzlüğünde yapılan araştırmalarda da Athena tapınağına ait kalıntılar bulundu

Şehrin etrafının 5 km uzunluğunda surla çevrili olduğu anlaşıldı Tiyatro kısmen açığa çıkarıldı ve restorasyon çalışmaları yarım kaldı Araştırmalarda akrapolde MÖ6 ve 7yy'dan kalma çanak, çömlek, taş ve topraktan figürler bulundu Bunlar Erythrai şehrinin en eski tarihi buluntularıdır

Erythrai Oteli'ne ait adaya belirli saatlerde tekneyle gidebilir
sınırsız içki ve yiyecek ile güzel vakit geçirebilirsiniz
geçtiğimiz sezon bilezik fiyatı sanırım 30 YTL idi

***
ULAŞIM ve KONAKLAMA

İzmir`e 77 Km`lik dar bir asfalt, 80 Km`lik otoyol olmak üzere iki yol`la bağlanan Çeşme`nin ulaşım merkezi İzmir`dir Kara, Hava ve Deniz yoluyla gelen turistler önce İzmir`e Çeşme ve Ildırı`ya çalışan otobüslerle turizm mevsiminin en kalabalık günlerinde dahi ihtiyacı rahatlıkla karşılarKışın 07-19 arası her 45 dakikada bir, yazın 06-2130 arası her 20 dakikada bir otobüs seferleri vardır
Alaçatı`ya uğradıktan sonra sırasıyla Ilıca ve Şifne`den geçerek Ildırı`ya giderlerÇeşme otobüsleriyle gelen yolcuların ilk durağı Alaçatı`dır Şifne ve Ildırı istikametine gitmek üzere bu otobüslere binen yolcular burada veya ikinci durak olan Ilıcada inmelidirler Ilıca`dan Çeşme merkezine olan uzaklık 6 km`dir Ilıca`dan hemen sonra (2km) Altınyunus durağı ve daha sonra da Boyalık
Koyu boyunca sıralanmış Tatil Köyü ve dinlenme tesislerinin duraklarında inilebilir Ilıcadan Çeşme`ye kadar olan sahil şeridi Türkiye'nin en temiz plajları arasındadır Çeşme ilçe merkezi, otobüs ve minibüslerin son durağıdır

Çeşme doğal ve coğrafi yapı gereği yaygın ve geniş yerleşim alanlarına sahiptir Bu alanlar arasında ulaşım, sistemli bir biçimde sağlanmaktadır
Bunun yanında Çeşme`de bulunan otobüs şirketleri sayesinde direk olarak şehirlerarası seyahat etmek de mümkündür Turizmin yoğun olduğu yaz aylarında sabah ve akşam saatlerinde günde iki kez olmak üzere İstanbul ve Ankara`ya düzenli otobüs seferleri vardır Bunun yanında Pamukkale Turizm otobüsleriyle Çeşme`den başlayarak İzmir, Aydın, Muğla, Bodrum, Marmaris, Kaş, Kalkan, Antalya ve Alanya`ya kadar seyahat edebilirsiniz Yunanistan`dan Çeşme`ye deniz yoluyla giriş yapan turistler Sakız Adası (Chios) Çeşme arasında çalışan Türk ve Yunan feribotlarıyla taşınır Ada ile Çeşme arası bir saattir Ayrıca Türkiye`den çıkış yapacak turistler Çeşme`den İtalya`nın Bari, Brindisi Limanlarına yolcu taşımacılığı, kış aylarında ise Trieste Limanına RO-RO seferleri mevcuttur


DAHA FAZLA BİLGİYE SAHİP OLMAK İSTEYEN OLURSA
BU BAŞLIK ALTINDAN SORABİLİR
AYRICA GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞABİLİR
veya ÇEŞME ile İLGİLİ TATİL ANILARINDAN BAHSEDEBİLİR

Alıntı Yaparak Cevapla

Turizm İle İlgili Herşey

Eski 08-19-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turizm İle İlgili Herşey



GAZİANTEP Turizmi GAZİANTEP
GENEL BİLGİLER

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisi olan Gaziantep, MÖ 4000 yıllarına kadar uzanan ve ilk uygarlıkların doğduğu, Mezopotamya ve Akdeniz arasında, tarihi İpek Yolu üzerinde konumlanmıştır

Müzeler ve Ören yerleri
Müzeler
Arkeoloji Müzesi
Adres: İstasyon Cad - Gaziantep
Tel: (342) 231 11 71
Faks: (342) 210 30 17

Etnografya Müzesi
Adres: Eyüboğlu Mah Hanifioğlu Sok No: 64 - Gaziantep
Tel: (342) 230 47 21
Hasan Süzer Etnografya Müzesi
Örenyerleri
Belkız-Zeugma - Nizip/Belkıs
Yesemek - İslahiye/Yesemek
Tilmen - İslahiye/Tilme
Dülük Örenyeri - Şehit Kamil/Dülük
Belkıs/Zeugma

Belkıs/Zeugma Antik Kenti, Gaziantep ili, Nizip İlçesi , Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri'nin kıyısında yer alır Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olar Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat'ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma , tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmıştır


Büyük İskender'in generallerinden ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator kendi adıyla, Fırat nehrinin adını birleştirerek MÖ300 yılında burada Selevkos Euphrates ( Fırat'ın Silifkesi ) adında bir kent kurar Daha sonraları MÖ1yy'da kent Roma hakimiyetine girer Bu hakimiyet değişikliğiyle birlikte kentin adı da değişerek köprü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle " Zeugma" adını alır Roma İmparatorluğu'nun 4Skitia Lejyon Garnizonu'nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma'da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir 80 bin kişilik nüfus Zeugma'yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirir Örneklemek gerekirse Zeugma , komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır'daki İskenderiye'den ( Aleksandreia) 'dan daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükteydi Pompei ve şimdi dev bir metropol olan Londra (Londinum) 'dan ise birkaç kat büyüklükteydiÜnlü coğrafyacı Strabon da Zeugma'dan
bahsetmektedir Hellenistik dönemde Selevkos Nikator zamanında Zeugma'da önemli imar faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir Kentteki Akropolün üzerine kader tanrıçası Thyke'nin bir tapınağı yapılmıştır Bu tapınak halen toprak altındadır Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesi de basmış Roma Kentlerinden biridir Sikkeler üzerine bir tarafına Thyke tapınağı , diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır

Dülük
Gaziantep kent merkezinin 10 km kuzeyinde bugünkü Dülük köyünde tarihi İpek Yolu'nun üzerinde bulunan bu antik kentte bulunan Şarklı Mağarada MÖ 6 bin yıllarında insanların yaşadığına dair taştan yapılmış aletler bulunmuşturTarihte Doliche olarak bilinen kent Hitit'lerin baş tanrısı Teşup'un din merkezi olmuştur Dülük köyünün içinde ve çevresinde bir çok kaya mezarları ve kaya kiliseleri ziyarete açılmıştır


Karkamış Harabeleri
Karkamış harabeleri bir kısmı Suriye sınırında bulunan Karkamış ilçesinin güneyine düşen geçmişi Neolitik dönemlere dayanan yerleşim merkezi olduğu belirlenmiştirGılgamış Destanı, Geç Hitit döneminde Karkamış şehrinin ortostatlarında tasvir edilmiştir Buradan elde edilen eserler günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir

KALELER
Gaziantep Kalesi
Gaziantep Kalesi, Türkiye'de ayakta kalabilen kalelerin en güzel örneklerinden birisidirKalenin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hususunda kesin bir bilgi bulunmamaktadırRoma döneminde bir gözetleme kulesi olarak yapıldığı, zaman içerisinde genişletildiği ve bugünkü biçimini Bizans İmparatoru Justinyanus döneminde MS 6 yüzyılda aldığı yolunda bilgiler vardır Kalenin üzerinde hamam kalıntıları, sarnıçlar, mescit ve çeşitli yapı kalıntıları bulunmaktadır


Rumkale
Bu tarihi yapının önceleri adı Hromgla iken bozularak Rumkale denilmiştir Stratejik konumundan dolayı Asur çağından beri yerleşildiği, hatta burasının Asur Kralı III Salmanassar tarafından MO 855'de zapt edildiği bildirilen "Şitamrat" olduğu, fakat esaslı olarak MÖ 9 yüzyıl sonlarında Geç Hitit döneminde tahkim edildiği zannedilmektedir
Fırat ve Merzimeri in kıyılarından itibaren yükselen eteklerde bir dış sur ve kompleks odalardan oluşan bir geçidi ile içeri girilmektedir Sur bedeninin inşasında bazı kesimlerde kayalık yapının dik uçurumlar gösteren topografyasından azami ölçüde yararlanılmıştır Halen mevcut taş yapılarda, en eski dönem olarak Geç Helenistik izler ile Roma dönemi mimarisi algılanmaktadır Ayaktaki mimari kalıntılar ise, Geç Roma ve Ortaçağ karakteri taşımaktadır
Bunların en ilginci, geniş ve silindirik bir havalandırma kuyusu ile bu kuyunun kenarından helezonik bir yolla aşağı giden ve Fırat sevivesinin altına kadar inerek su ihtiyacını karşılayan sistemdir 11 yüzyılda Urfa Haçlı Kontluğu döneminde Hromgla’nın önemli bir merkez olduğu bilinmektedir Hâvarilerden Yohannes'in, burada bir süre inzivaya çekilerek İncil'in müsveddelerini kopya ettiği ve sakladığı, daha sonra bulunan kopyaların Beyrut'a kaçırıldığı söylenmektedir

Ortaçağ'da Ermenilerin "Hromkla, Süryanilerin ise Kala-Rhomata ismiyle andıkları kale-kent, XII yy sonlarında Memlukların eline geçmiş ve Kal-at el Müslimin adı verilmiştir Merc-i Dabık savaşından sonra Osmanlılar'ın eline geçen Rumkale, Halep Eyaletinin Birecik Sancağına bağlı bir kaza haline getirilmiştir
Rumkale'de halen Türk-İslam dönemine ait bazı yapılar ile harap vaziyette bir de Mescit bulunmaktadır İlk yapımından itibaren Fırat boyunun güvenliği için kullanıldığına şüphe olmayan kalede sivil ögelerden çok askeri karakterler hissedilmektedir
Samsat ile Rumkale arasındaki Fırat Vadisi, ilk kullanımının prehistorik dönemde olduğu şüphe götürmeyen mağaralarla doludur Zaman zaman bir koridor izlenimi veren dik yamaçlarda halen de görülebilen mağaralar ise, Roma döneminde mezar odaları olarak kayaya oyulmuş olan mekanlardır Bunların birçoğu daha sonradan, özellikle de Haçlı seferleri sırasında Fırat boylarının korunması için araları açılıp geçitlerle yatay ve merdivenlerle dikey olarak birleştirilip savunma mekanları haline getirilmiştir

Camiler, Türbeler, KiliselerŞeyh Fethullah Cami, Boyacı Cami, Ömeriye Cami ve Ahmet Çelebi Camileri önemli camileridir
1860 yılında Fransız Misyonerler ve III Napolyon'un yardımıyla inşa edilen Kendirli Kilisesi görülmeye değerdir İlde yer alan Ökkeşiye Hazretleri, Yuşa Peygamber ve Pirsefa Hazretleri Türbesi görülmeye değer turizm çekim merkezleridir

Mimari
Geleneksel Antep Mimarisi ve Evleri
Gaziantep’in geçmişten günümüze tarih içindeki oluşumuna bakıldığında köklü ve zengin bir mimarisi olduğu görülür Kent karakterindeki yapıları, konutlar, camiler, hanlar, hamamlar dır Bu kagir yapıların fonksiyonların oluşumunda yörenin iklimi topoğrafik özellikleri, bitki örtüsü ve sosyal yaşantıları etkili olmuştur Yazların çok sıcak geçmesi nedeniyle mimaride avlu anlayışı hakimdir Zamanın büyük bir bölümünün avluda geçmesi nedeniyle buraya “hayat” denmektedir

Sokaklar dar ve gölgelidir Bazı yerlerde kabaltı denen altı yol üstü konut olan mekanlar vardır Günümüzde Kabaltı yapılardan sadece altı tane kalmıştır Sokakları dik olarak kesen çıkmaz sokaklara da “dehliz” denmektedir


Antep evleri; yüksek duvarlar arkasında, diş mekanlardan mümkün olduğunca soyutlanmış yapılardır Evlerin ,kinci, katında sokağa bakan konsol çıkıntılarına köşk denir Dışı metalle kaplanan bu tür yapılar köşklü ev dite adlandırılır Genelde iki katlı ve avluya dönük yapılardır
Sıcak yaz günlerinde gölgeli mekanlardır Sofaya açılan odalar çok işlevli özelliğe sahip mekanlardır Odada yatakların konduğu döşeklik, yemek kapları için kübbiye adı verilen dolap nişleri de vardır Bunlar nacar denen çok güzel ahşap işçiliğine sahiptir

Hanlar
Tarihi İpek Yolu güzergahında bulunan Gaziantep'te bu dönemden kalma pek çok han ve kervansaray bulunmaktadır Tuz Hanı, Şire Hanı, Tütün Hanı, Hışva Hanı, Mecidiye Hanı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, Belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni (Yüzükçü) Han, Hacı Ömer Hanı ve Millet Hanı önemlileridir
Mesire Yerleri
Gaziantep'te bahar ve yaz mevsimlerinde havanın sıcak olduğu günler şehrin sıcaklığından ve gürültüsünden uzakta, tabiatla baş başa kalmak için "Sahre" adı verilen ailece ve akrabalarla birlikte yemekli kır gezileri düzenlenir Kır gezilerinde şehir dışındaki bağ evlerine, gezi ve mesire yerlerine gidilir
Bu gezi ve mesire yerlerinden bazıları Dülükbaba Ormanları, Karpuzatan(Oğuzeli) , Kavaklık, Dutluk, Nafak, Burç Ormanları, Burç Goleti, Büyükşahinbey Kasabası (Körkün) , Nizip Karpuzatan ve Çifte Havuzlardır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.