Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edirne, herşeyi, ile

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



[SIZE=7]Edirne




Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde il olan Edirnenin doğusunda Kırklareli ve Tekirdağ, güneydoğusunda Çanakkale, kuzey ve kuzeybatısında Bulgaristan, batısında Yunanistan güneyinde de Ege Denizi bulunmaktadır Edirnenin bir bölümü Bulgaristan ve Yunanistan toprakları içerisinde kalan Meriç Havzasının doğu kesiminde yer almaktadır Genellikle geniş ve alçak tepelerden oluşan arazisinin kuzey, kuzeydoğu, güney ve güneydoğu kesimleri alçak tepeler ve platolarla kaplıdır Bu iki engebeli bölge arasında akarsular yer almaktadır Istranca Dağlarının bulunduğu kuzey ve kuzeydoğu kesiminde dağlar, batıya ve güneye doğru alçalır, tamamen plato görünümünü alır Edirnenin güney ve güneydoğu kesimlerinde çok yüksek olmayan Koru Dağları bulunmaktadır Bunlar kıyıya paralel biçimde uzanır, Saroz Körfezine doğru da yamaçları dikleşir İpsala-Enez arasındaki Çandır Dağları ise ilin Uzunköprü yönünde güney kesimini kaplar

Edirne akarsu yönünden de oldukça zengindir Bulgaristanın Rodop Dağlarından çıkan ve Bulgaristan-Yunanistan-Türkiye sınırlarından Edirneye Meriç Nehri girmektedir Türkiyenin Yunanistanla olan doğal batı sınırını, 187 km boyunca güneye doğru akan Meriç Nehri oluşturur Bulgaristanın Rodop Dağlarından çıkan Arda Nehri ise, Yunanistanı geçtikten sonra Edirne sınırları içerisine girer ve Meriç ile birleşir Bu nehrin Türkiye sınırları içindeki uzunluğu da 1 kmdir Ayrıca Meriçin kollarından Tunca Irmağı yine Bulgaristandaki Balkan Dağlarından çıkar, Edirne il merkezini geçtikten sonra da Meriçe katılır Tuncanın Edirne içerisindeki uzunluğu da 32 kmdir




Edirne yöresindeki bir başka akarsu da Ergene Nehridir İlin en büyük akarsularından olan Ergene, Istranca Dağlarındaki Karatepeden çıkar, güneybatı yönünde akarak Edirnenin önemli bir bölümünü sular Ergene, aynı zamanda Meriçi besleyen önemli bir akarsu koludur Bu büyük nehirlerin dışında il toprakları içerisinde irili ufaklı çay ve dereler vardır Keşanın kuzeydoğusundaki Keşan Deresi, Demircili yöresinden doğar ve Kavak Deresi ile birleşerek, Büyükdoğanca Deresine katılır Süleoğlu Deresi de il topraklarındaki bir başka akarsudur Edirne sınırları içerisinde özellikle Enez yöresinde küçük ölçüde göller de bulunmaktadır Dalyan, Taşaltı, Tuzla, Bücürmene, Sığırcık ve Pamuklu bunların başında gelirBu göllerden en önemlisi Enezin kuzeydoğusundaki Meriç Nehri ile bağlantılı Gala Gölüdür Yaz aylarında suları azalan ilkbahar ve kış aylarında bütün Edirne vadisini kaplayan bu akarsular üzerinde su taşkınlarını önlemek ve arazi sulamak amacıyla Altınyazı, Kadıköy gibi barajlar da yapılmıştır



Edirnenin büyük bölümü ovalarla kaplanmıştır Kapıkule ile Edirne arasındaki Kazanova ve Eneze kadar uzanan İpsala Ovası bunların başında gelmektedir Ayrıca Tunca Vadisindeki Tunca Ovası, Ergene Ovası da onları tamamlamaktadır Bu ovaların alüvyonlu toprakları, tarıma elverişli alanlar oluşturmuştur Yüzölçümü 6276 km2 olan Edirnenin toplam nüfusu 401606dır
İlin ekonomisi, tarım, hayvancılık, sanayi ve turizme dayalıdır İl topraklarının büyük bir bölümünde buğday ve ayçiçeği yetiştirilir Ayrıca susam, şeker pancarı, fasulye, kavun, karpuz üretimi de önemlidirAyçiçeğinin önemli derecede ekilmesinden ötürü, bunların işlenmesi de burada yapılmaktadır Trakya Yağlı Tohumlar ve Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin merkezi Edirnededir İlin kuzeyindeki engebeli alanlarda koyun, kıl keçisi ve sığır besiciliği yapılır Hayvansal ürünlerden süt, beyaz peynir ve kaşar peyniri burada üretilir



Edirnede sanayii 1960lı yıllardan sonra gelişmeye başlamış ve 1969da kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmıştır 1970lerin ikinci yarısından sonra yoğun bir sanayileşmeye sahne olmuştur Gıda ve dokuma dallarında ağırlık kazanan sanayiinin büyük bir bölümü Uzunköprü, Havsa, Meriç ve Keşan gibi ilçe merkezlerinde kurulmuştur Merkez ilçeye bağlı Demirhanlı Köyünde rezervli linyit yatakları bulunmaktadır Edirnede bacalı sanayii kurulmasına izin verilmemiştir Osmanlı eserleri bakımından önemli olan Edirnede, turizmin de ekonomisinde etkili olduğu görülmektedir Ayrıca Osmanlı eserlerinin yanı sıra başta Enez olmak üzere yörede höyüklerin de bulunuşu tarih öncesi çağlara ait kalıntılar da turizm ve kültür yönünden önem taşımaktadır Edirne Sarayiçi'nde her yıl düzenlenen Kırkpınar Güreşleri ve Kakava Şenlikleri de ilin turizmine ve ekonomisine katkıda bulunmaktadır



Edirnenin tarih öncesine ait geçmişi, oldukça eski yıllara inmektedir Cumhuriyetin ilk yıllarında Ord ProfDrArif Müfit Manselin başlattığı arkeolojik kazılar, daha sonraki yıllarda PrDrAfif Erzen, Prof DrMehmet Özdoğan, DoçDrSait Başaran tarafından yürütülmüştür Bu kazılar sonunda, yöredeki yerleşimin Kalkolitik Çağda (MÖ5500-3500) başladığı anlaşılmıştır Ayrıca Bulgaristandaki Karanova kültürlerinin uzantısının Edirne yöresinde de devam ettiği görülmüştür Yörede MÖ1200lerde Balkanlardan gelen Trak kabileleri, ardından Odrysler burya yerleşmişlerdir513te IDareios Trakyayı Pers topraklarına katmış, pers egemenliğinin yıkılmasından sonra da Odrysler MÖVyüzyılın ortalarında güçlü bir devlet kurmuşlardırIVyüzyılda bu devletlerin yıkılmasıyla birlikte IIPhlippos yöreyi Makedonya Krallığına bağlamış ve bu durum MÖIIIyüzyılın sonlarında Kelt akınlarına kadar sürmüştür168de Edirne yöresi Roma egemenliğine girmiştir İmparator Cladius döneminde MS44-46da burası Romanın Trakya eyaleti konumuna getirilmiştir İmparator Hadrianus buradaki Orestia kasabasını (Bugünkü Edirne), stratejik yönden önemli olduğundan imar etmiş ve Hadrianapolis ismini buraya vermiştir Hadrianusun kente kazandırdığı en önemli yapı kale olup, tümüyle bir Roma Castrumu planına sahiptir Bu kalenin dört köşesinde dört yuvarlak burç ve bu burçların arasında dört köşeli on ikişer küçük kule ve dokuz kapı dizilmiş, surların önüne de bir hendek yapılmıştır Roma İmparatorluğu döneminde, en parlak devrini yaşamış, askeri, ticaret ve ziraat konularında sürekli olarak gelişme göstermiştir Bununla beraber Roma döneminde Got ve Hun akınlarından kent zarar görmüştür




Bizans dönemi boyunca Hun, Avar, Peçenek ve Bulgarların hücumları ile de birkaç kez kent yıkılmış, ardından yeniden yapılmıştır Edirne yöresi Haçlı seferleri sırasında bir süre Latinlerin egemenliğine girmişse de yeniden Bizanslılar egemen olmuşlardır Osmanlılar 1361de burayı ele geçirmiş, Sultan IMurat Osmanlı başkentini 1365te Bursadan Edirneye getirmiştir Bundan sonra Yıldırım Beyazıt ve diğer Osmanlı Padişahları Balkanlara ve Avrupaya yaptıkları seferlerde Edirneyi üs olarak kullanmışlardır Yıldırım Beyazıtın Ankara Savaşında (1402) yenilmesinden sonra, oğullarından Süleyman Çelebi Edirnede tahta çıkarılmış, bunun sonucu olarak da bir süre Edirne kardeşler arasındaki taht kavgalarına sahne olmuştur Edirne 1410da Musa Çelebinin, 1413te Osmanlı Birliğini yeniden kuran Çelebi Mehmet tarafından ele geçirilmiş ve İstanbulun fethine (1453) kadar geçen süre içerisinde başkentlik yapmıştır İstanbulun fethinden sonra Edirnenin önemi uzun süre devam etmiştir

XVI yüzyılda Edirne hızlı bir gelişme kaydetmiş ve görkemli Osmanlı anıtları yapılmıştır XVIII yüzyılın ikinci yarısında şehir yeniden büyük önem kazanmıştır Bunda Osmanlı padişahlarının burada oturmalarının büyük payı olmuştur Edirne ikinci bir başkent olma özelliğini hiçbir zaman kaybetmemiştir I Ahmet, II Osman ve IV Muratın av eğlenceleri düzenleyerek Edirnede kalmaları da şehre duyulan ilgiyi arttırmıştır IV Mehmet ise, Edirneyi ikinci bir devlet ve yönetim merkezi haline getirmiştir Saray-ı Cedid (Yeni Saray ) ve bazı köşkler bu dönemde yapılmıştır



XVIII yüzyılın sonlarına doğru başlayan Avusturya seferleri ve bunun sonucunda uğranılan bozgunlar, Edirneyi olumsuz etkilemiştir XVIII yüzyıl Edirnenin gerileme devridir 1745 yılında meydana gelen büyük yangında 60 kadar mahalle harabeye dönmüş, 1751 depreminde de pek çok bina yıkılmıştır 1766-1768 seferlerinde Edirne yine hareket üssü olmuş, fakat savaşlar yenilgi ile sonuçlanmıştır

Edirne, tarihte bir çok olaya da sahne olmuştur Sultan IIMustafanın tahttan indirilmesiyle sonuçlanan askeri-sivil ayaklanması (1703), tarihe Edirne Olayı olarak geçmiştir Bu ayaklanma sırasında Edirnede bulunan padişahın, bir an önce İstanbula dönmesi ve uzlaşma sağlanması istenmiştir Padişahın tahttan çekilmesi üzerine isyancılar Edirneye yürümüşler ve Sultan IIIAhmet bu isyanı bastırmıştır



Osmanlı-Macar Barış Antlaşması (1444), Edirne ve Segedinde imzalanmıştır Bu yüzden de bu antlaşmaya Edirne Antlaşması ismi verilmiştir

Edirne, 1828-1829 Rus Savaşı sonunda çok zor günler geçirmiş ve Rus işgaline uğramıştır Bundan sonra Cumhuriyetin kuruluşuna kadar çeşitli saldırı ve karışıklıklarla karşılaşmıştır 1912de Bulgarların işgaline uğramış, Londra Antlaşması (1913) ile Bulgaristana bırakılmış, birkaç ay sonra da tekrar Osmanlılara verilmiştir Yunanlılar 25 Temmuz 1920de Edirneyi işgal etmiş, Mudanya Mütarekesinin imzalanmasından sonra 24 Kasım 1922de bu işgal sona erdirilmiştir Edirne Lozan Antlaşması (1923) ile bugünkü sınırlarına kavuşmuştur Bu antlaşmayı simgeleyen Lozan Anıtı, Trakya Üniversitesince Karaağaçta 2000 yılında yaptırılmıştır Kurtuluş Savaşından sonra savaş tazminatı olarak Karaağaç Türkiyeye geri verilmiştir



Edirneden günümüze gelebilen eserleri arasında; Enez (Ainos) antik kentinde kale ve kilisesi, lalapaşa ilçesinde MÖ2000-1000 arasına tarihlenen Dolmenler ve Menhirler bulunmaktadır Bunlardan bazıları Edirne Müzesindedir Roma dönemine tarihlendirilen kalenin burçlarından bir tanesi Saat kulesine dönüştürülmüştür Kaleye ait kalıntılardan bir duvar bugün, Sultan Otelinin bahçesindedir Ayrıca Edirne yöresinde Edirne Müzesinin, Trakya Üniversitesinin ve İstanbul Üniversitesinin yapmış olduğu kazılarda da tarih öncesi dönemlere ait kalıntı ve buluntular ortaya çıkarılmıştır Osmanlı döneminden, Selimiye Camisi, Eski Cami, Yıldırım Cami, Fatih Cami (Enez Ayasofyası), Sokullu Külliyesi (Kasım Paşa Külliyesi), Üç Şerefeli Cami, Muradiye Cami, II Bayezid Cami Ve Külliyesi, Gazi Mihal Camisi, Kadı Bedrettin Camisi, Lari Camisi, Saruca Paşa Camisi, Sitti Sultan Camisi, Süleymaniye Camisi, Ayşe Kadın Camisi, Beylerbeyi Camisi, Defterdar Camisi, Şahmelek Paşa Camisi; Rüstem Paşa Kervansarayı, Ekmekçi Ahmet Paşa Kervansarayı, IMehmetin yaptırdığı Bedesten, IIMuratın Darülhadisi günümüze gelebilen eserler arasındadır Bunların yanı sıra Gazi Mihal Köprüsü, Saraçhane Köprüsü, Tunca ve Meriç Köprüleri, Yalnızgöz ve Beyazıt Köprüleri, Ekmekçizade Ahmet Paşa Köprüsü, Ali Paşa Çarşısı ve Sarayiçindeki yapılar bulunmaktadır Burada Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı Hamamı, Babussaade Kapısı, Matbahi Amire ve Adalet Kasrının kalıntıları vardır Trakya Üniversitesinin Sultan IIBeyazıt Külliyesinde açmış olduğu Sağlık Müzesi, Genel Kurmay Başkanlığının Buçuktepede yaptırdığı Şükrü Paşa Anıtı ve tabyaları, Sarayiçindeki Balkan Şehitliği Edirnenin tarihini yansıtan eserler arasındadır
Edirne'de Türk Sivil mimarisi örneklerinden olan ahşap konutlar il merkezinde ve Karaağaç'ta bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Selimiye Cami (Merkez)



Edirnenin ve Osmanlı İmparatorluğunun simgesi olan Cami, kentin merkezinde, eskiden Sarıbayır ve Kavak Meydanı denilen yerdedir Burada daha önce Yıldırım Beyazıtın bir saray yaptırdığı bilinmektedir

Mimar Sinanın 80 yaşında yarattığı ve "Ustalık eserim" dediği anıtsal yapı Osmanlı Türk sanatının ve Dünya Mimarlık Tarihinin baş eserlerindendir

IISelimin (1564-1575) emriyle yaptırılan, çok uzaklardan dört minaresi ile dikkat çeken cami, kurulduğu yerin seçimi ile de Mimar Sinanın aynı zamanda usta şehircilik uzmanı olduğunu göstermektedir Mimar Sinanın ağzı ile yazıldığı söylenen “Tezkiret ül Bünyan” da, Selimiye Cami şöyle anlatılmaktadır:

“Cennet mekân Sultan Selim Han-ı sanî Şehr-i Edirneye kemal-i mertebe nazar-ı şefkatleri olmağın bir cami binasına emr-i hümayûnları olduki rüzgârda misali olmiya Bu hakir dahi bir resm-i âli eyledim ki Edirne içinde menzur-i halk ola, dört minaresi kubbenin dört canibinde vaki olmuştur Hep üç şerefelidir Üçer yollu ve ikisinin yolları başka başka vaki olmuştur Ol mukaddema bina olunan Üç Şerefeli, bir kule gibidir, gayet kalındır Emma bunun minareleri hem nazik, hem üçer yollu olmak gayet müşkil olduğu ukalaya malûmdur Halk, cihan, dairesi imkândan hariç dediklerinin bir sebebi, Ayasofya kubbesi gibi kubbe Devlet-i İslamiyede bina olunmamıştır deyu taifei nasarının mimar geçinenleri Müslümanlara galebemiz vardır derlermiş Ol kadar kubbe durdurmak gayet müşküldür dedikleri bu hakirin kalbinde bir azim ukde olup kalmış idi: Mezbur cami binasında himmet edip biavnillah savei Sultan Selim Handa izharı kudret edip bu kubbenin Ayasofya kubbesinden altı zira kaddim ve dört zira derinliğin ziyade eyledim”



Kesme taştan yapılan cami iç bölümüyle 1575 m2lik, tümüyle 2475 m2lik bir alanı kaplar Mimarlık tarihinde en geniş mekâna kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43,28 m Olan, 31,28 m Çapındaki kubbesiyle ilgi çekmektedir Ayasofyanınkinden daha büyük olan kubbe, 6 m Genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan 8 büyük payeye oturtulmuştur Köşelerde dört, mihrap yönünde bir yarım kubbe merkezi kubbeyi destekler Yapıyı, kubbe kasnağında 32 küçük pencereyle, yüzlerdeki üst üste 6 dizide çok sayıdaki pencere aydınlatmaktadır Mimar Sinanın yarattığı 8 dayanaklı cami planının en başarılı örneğidir Önünde 18 kubbe ve 16 sütunla çevrili revak bulunmaktadır Ortada mermerden bir şadırvanı vardır Son cemaat yeri, kalın yuvarlak 6 sütun üzerine 5 kubbelidir Mermer işlemeli giriş kapısı üzerindeki kubbe yivli, diğerleri düzdür Caminin 3,80 m Çapında, 70,89 m Yüksekliğindeki üçer şerefeli dört minaresi bulunmaktadır Giriş yönündeki minarelerde şerefelere tek yolla, diğer ikisin de ise üç şerefeye ayrı ayrı yollardan çıkılmaktadır



Cami, mimari özelliğinin yanında, taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleri ile de çok önemlidir Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş eserlerindendir Ortasında 12 mermer sütuna oturan müezzin mahfili yer almaktadır Sağda kitaplık bulunmaktadır Mihrabın solunda hünkâr mahfili vardır Bunun alt bölümü tavanındaki kalem işleri ise dönemin özgün özelliklerini yansıtmaktadır Kubbe ve kemerleri süsleyen özgün kalem işleri, son onarımlarla temizlenmiştir

Yapının çini süslemelerinin de Osmanlı ve dünya çini sanatında ayrı bir yeri vardır XVIYüzyıl çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, sır altı tekniğinde olup, İznikte yapılmıştır Mihrap duvarı, minber köşk duvarı, hünkâr mahfili duvarları, kadınlar mahfili, kemer köşelikleri, kıble yönündeki pencere alınlıkları çinilerle bezenmiştir Mihrap duvarındaki büyük çini panolarda da al, mavi çiçek ve yaprak süslemeler, pencere üstlerinde lacivert üzerine ak, sülüs Elham suresi yazılı kartuşlar, en üstte de geniş bir ayet bırdürü yer almaktadır Minber köşkündeki çini pano, lacivert üzerine ortada kırmızı, ak bahar çiçekli ağaç altında yaprak, sümbül ve lalelerle bezenmiştir



Hünkâr mahfili çinileri zenginliği ve çeşitliliği ile ilgi çekmektedir Mermer mihrabın sivri kemerli alınlığında lacivert üzerine ak sülüsle, ayet yazısı vardır Bu bölümdeki kırmızı, mavi, yeşil renkli şakayıklar, bahar ağaçları, beyaz üzerine iri mavi rozetli ve çevresi çiçekli panolar, baklava biçimi yapraklar arasında karanfiller ve bahar dalları XVIYüzyıl çinilerinin en güzel örnekleridir Hünkâr mahfili çinileri arasında, bir saraydan getirilerek buraya sonradan konmuş olabileceği düşünülen iki elma ağacının oluşturduğu “Elmalı Pano”nun Osmanlı çinilerinde özgün süsleme olarak ayrı bir yeri vardır Bu bölümde sivri kemerli pencere alınlıklarında, lacivert üzerine ak sülüsle ayetler ve iki pencere arasında tepeye yine lacivert üzerine ak kûfi yazılı kare pano da ilgi çekicidir Hünkâr mahfili duvarlarının yarısını kaplayan bu çiniler, mihrap çinilerinden daha niteliklidirAncak düzenleme ve anıtsallık yönünden daha sadedir

Selimiye Camisinin taş duvarlarla çevrili geniş avlusunda, Darül-Sübyan, Darül-Kurra ve Darül-Hadis yapıları bulunmaktadır Bu yapıların bir bölümü ve medrese, Edirne Müzesinin çeşitli bölümlerini oluşturmaktadır

Cami terasının altında yer alan Arasta (çarşı) IIIMurad zamanında Selimiyeye vakıf olarak yaptırılmıştır Mimarı Davut Ağadır

Eski Cami (Merkez)



Edirne il merkezinde, Babunî Mahallesinde Selimiye Camisi ile Bedesten arasında kalan dört yol kavşağında bulunmaktadır

Osmanlıların Edirnede yaptırdığı ilk cami oluşundan dolayı hutbeye çıkan hatipler ellerine kılıç alırlardı Hacı Bayram Velinin burada kürsüsünün oluşu ve mihrabın sağındaki pencerede Kâbeden kopmuş bir parçanın bulunuşu halk arasında bu caminin önem kazanmasına neden olmuştur

Caminin yapımını Yıldırım Beyazıtın oğullarından Emir Süleyman (h805/1403) başlatmış, çalışmalar Musa Çelebi döneminde sürmüştür Çelebi Sultan Mehmetin kardeşlerini yenerek tahta çıkışından sonra da (h816/1414) cami tamamlanmıştır Kuyumcular çarşısı yönündeki batı kapısı üzerindeki üç satırlı sülüs kitabeden mimarının Konyalı Hacı Alaeddin, yapının da Ömer bin İbrahim olduğu öğrenilmiştir Badi Efendi, çelebi Sultan Mehmed zamanında ibadete açılan camide bazı eksiklikler olduğunu, bunların Sultan IIMurad tarafından tamamlandığını kaydetmiştir Büyük bir olasılıkla, iki şerefeli minare de Onun zamanında yapılmış, daha sonra da Mimar Sinan, duvarlarda yeni bazı pencereler açarak caminin aydınlatılmasını sağlamıştırEvliya Çelebinin Ulu Cami olarak tanımladığı caminin mihrap duvarı arkasında kuşların bulunduğu bir çiçek bahçesinden söz etmektedir Sultan IIMuradın vakıf listelerinde de cami bahçesinde yetişen çiçeklerden sağlanan gelire değinilmiştir

Eski Cami yeterince araştırılmamış, CGurlit ilk defa planını çizmişse de bunun yetersiz olduğu iddia edilmiştir YMimar ASaim Ülgenin çizimleri ise bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindedir

Eski Cami (h1158)1748 de yangınla, (h1165) 1752de depremden zarar görmüş ve Sultan IMahmud tarafından tamir ettirilmiştir Bunu Cumhuriyet dönemindeki 1924-1934 arasında yapılan onarımlar izlemiştir Ancak 1953 depremi yapıya bir kez daha zarar vermiş, 1965te Vakıflar Genel Müdürlüğü minareyi kurşun saçağa kadar yıkarak yenilemiştir Bu arada şerefe altındaki bezemeler de aslına uygun olarak yapılmıştır



Erken Osmanlı dönemi Ulu Cami plan tipinde olan bu yapının benzerleri Bursa, Manisa ve İstanbulda görülmektedir Burada kemerlerle birbirlerine bağlanmış paye ve duvarlar arasındaki bölümlerin üzerini örten eşit ölçüdeki kubbelerin oluşturduğu plan düzeni vardır Böylece 280 m Ölçüsünde dört ağır paye ve dört duvarın taşıdığı 1350 m çapında dokuz kubbe ana mekânın üzerini örtmektedir Bursa Ulu Camisinden daha ileri düzeyde bir plana sahip olan yapıda yan neflerdeki yuvarlak kasnaklı kubbelerde pandantifler, orta nefteki sekizgen kasnaklı kubbede ise mukarnaslarla geçişler sağlanmıştırMihrap önünde prizmatik üçgenlerle kubbeye geçilmiştir Ayrıca girişteki ilk kubbe de değişik bir görünümde olup, sekiz dilimli kasnak üzerine aydınlık feneri yerleştirilmiştir Orta kubbelerin yan kubbelerden daha yüksek olmalarına rağmen kalın payeler ve alçak kubbelerle oldukça karanlık bir mekân etkisi dikkati çekmektedir Bu ağırlığın etkisi dışarıdaki boş kubbeli, son cemaat yeri ile minarelerde de kendini göstermektedir Asıl yapının kalın kesme taştan olmasına karşılık son cemaat yerinin tuğla hatıllı kesme taş ve anılmız derzli bir işçilikle yapılmış oluşu bu bölümün XVyüzyıldan daha sonra yapılmış olabileceğini düşündürmektedir XVIIIYüzyılda yapılmış, stalaktitli mermer giriş kapısı kitabesiyle görkemli bir görünüşü vardır

Eski Caminin kuzeybatı ve kuzeydoğuda iki minaresi vardır Bunlardan kuzeydoğudaki tek şerefeli minare caminin iki duvarının birleştiği köşede olup Çömlekçiler kapısı denilen kapı aralığından, duvar içerisinden girilmektedir Minarenin duvar köşelerine oturtulması XVyüzyılda Bursa ve İznik eserlerinde sık sık karşılaşılan bir özelliktir Camiye bitişik olmayan batıdaki iki şerefeli minarenin her şerefesine ayrı merdivenlerden çıkılmaktadır



Evliya Çelebinin “musanna” diye sözünü ettiği mihrap özelliğini yitirmiş, geç devirlerde yapılan bezemelerle boyanmıştır Minber beyaz mermerden olup yan yüzleri rumi ve geometrik örgülerin karışımı bir bezemeyle süslenmiştir Bunun da benzerleri XIV-XV Yüzyıl Bursa Yeşil Camide görülmektedir Ayrıca burada Sultan IIMuradın davetiyle Edirneye gelen Hacı bayram Velinin kürsüsü de bulunmaktadır Kadınlar mahfilini de (h1020) 1612de Filibeli Ramazan Ağa yaptırmıştır Caminin beyaza boyanmış duvarları ve payeleri üzerinde XVIII-XXYüzyıllarda yazılmış çeşitli yazılar vardır Bunların bazıları Sultan IMahmud zamanında, bazısı da 1863 yılındaki onarımda ilave edilmiştir Sonraki dönemlerde de zamanın ünlü hattatları yazılarını buraya vermiş veya yerine yazmışlardır Mihrap yönündeki payeler üzerindeki hadisleri Cezayirli Hasan Oca, Hünkâr mahfilindekileri de Mustafa Tevfik Efendinin eseridir Minberin sağındaki altın yaldızlı besmele de Sultan IIAbdülhamidin imzası görülmektedir Bu yazıların dışında kalan yüzeyler ise 1863de yapı ile bağdaşmayacak kötü bir barok süsleme ile doldurulmuştur

Çelebi Sultan Mehmed, 108 dükkân ile 35 odalı bedesteni camiye vakfetmiştir Böylece Eski Cami ve çevresi Edirnenin dini ve ticari bir merkezi olmuştur

Üç Şerefeli Cami (Merkez)



1443-1447 yılları arasında, II Murat tarafından yaptırılmıştır Cami Osmanlı sanatında, erken ve klasik dönemler üslubu arasında yer almaktadır Burada ilk kez uygulanan bir planla karşılaşılmaktadır 24 m çapındaki büyük merkezi kubbe, ikisi paye, dördü duvar payesi olmak üzere altı dayanağa oturur Yanlarda daha küçük ikişer kubbe ile örtülü kare bölümler vardır Yapı, bir yenilik olarak enine dikdörtgen planlıdır Bu planı Mimar Sinan, İstanbul camilerinde daha gelişmiş biçimi ile uygulamıştır Ayrıca, Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir Üç şerefeli cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir yapıdır Basamaklı üç kapıdan girilen avlunun sütunları, serpantinli breş, granit ve mermerdendir Avlu pencerelerinden ikisinin alınlıkları çini süslemelidir Lacivert ve ak renkli çiniler, bitkisel kıvrak dal bordürü ile çevrilidir Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı camilerindeki en eski örneklerdendir

Camiye adını veren üç şerefeli anıtsal minare, 67,62 m yüksekliğindedir Her şerefeye ayrı yollardan çıkılmaktadır Minare gövdesi kırmızı taştan zikzaklar ve beyaz karelerle hareketlendirilmiştir Kaidesinde Bursa kemerli sağır nişler bulunmaktadır

Üç Şerefeli Caminin, süslemeleri de ilginç özelliklere sahiptir Taçkapı, yan kapılar, minareler, sütun başlıkları ve pencerelerde mermer, ak ve kiremit rengi taş kullanılmıştır Taçkapıda mukarnaslar ve yan nişlerin üst bölümlerindeki yazıların arasında kıvrık dal ve rumiler göze çarpmaktadır Büyük kubbede, yan ve avlu revaklarındaki kubbelerde lacivert, al, ak ve sarı renkte kalem işleri vardır Süslemelerde, yazı kuşakları, rumi, palmet, lotüs motifleri vardır Kubbe eteği ve pandantiflerde de Rokoko süslemeler bulunmaktadır Ayrıca ceviz ağacından, kündekâri tekniği ile yapılmış ahşap pencere ve kapı kanatları da dikkat çekici ve bir o kadar da önemlidir

Muradiye Cami (Merkez)



Muradiye mahallesinde, Sarayiçine hakim bir tepeye II Murat tarafından yaptırılmıştır Yazıtında tarih bulunmamaktadır Vakfiyesine ve kaynaklara dayanılarak 1436da yapıldığı sanılmaktadır Mimarı konusunda da herhangi bir bilgi yoktur Yan mekanlı (zaviyeli) camilerin en güzel örneğidir Ana mekân, arka arkaya iki kubbeli mekân ve son cemaat yeri, avlusunda da şadırvan bulunmaktadır Cami, dış görünüşünün sadeliğine karşılık, iç süslemesi bakımından XVYüzyıl Osmanlı sanatının en önemli yapıtlarından biridir Mihrap ve duvarlarını kaplayan çiniler, Türk çini sanatının en güzel örnekleridir Mihrap önü kubbeli mekânın duvarları doğadan çiçek motifleri ile işlenmiş altıgen mavi, ak çini levhalarla, bunların arası da firuze renkli düz üçgen levhalarla kaplıdır Hatayili, kıvrık dallarla çevrili çini panoların üstünde kabartma çinilerden bir palmet frizi vardır Pencereler, rumili kıvrık dal motifleriyle süslenmiştir Çini mihraptaki kabartma levhalar, geometrik yıldız, rumi, hatayi ve palmetlerden oluşan zengin motiflerle bezenmiştir Burada renkli sır ve sıraltı tekniği uygulanmıştır

Aynalıktaki pano, rumili kıvrık dallar arasında iki dize kûfi ve biri aynalı iki dize nesih yazı ile süslüdür Çinilerde sarı renk egemendir; rumi motif çokça kullanılmıştır Ayrıca rozet, şakayık ve karanfil de görülmektedir

Camide çiniden başka, orta kubbeleri birbirine bağlayan kemerde, duvarların üst bölümlerinde ve örtü düzeninde zengin kalem işi süsleme olduğu da izlerden anlaşılmaktadır Sonradan sıva ile kaplanmış bu süslemelerde al üstüne ak, sarı, lacivert renkte doğa bitkileri, rumiler ve hatayiler işlenmiştir Minberi ise ahşaptır

IIMuratın, caminin solunda yaptırdığı büyük imaret, Mevlevi tekkesi ve Semahane günümüze ulaşamamıştır

Sultan II Bayezid Külliyesi (Merkez)



Edirne, Sultan IIBayezid Külliyesini Tunca Nehri kıyısında Sultan II Bayezid 1484-1488 yıllarında Cami, Tabhane,Tıp Medresesi, İmaret, Köprü, Hamam, Değirmen ve Su Deposu, olarak yaptırmıştır Sıbyan mektebi, mehterhane ve muvakkitane daha sonraki devirlerde yapı topluluğuna eklenmiştir Sıbyan mektebi, hamam, değirmen ve su deposu yıkılmıştırYapı topluluğunun mimarı Mimar Hayrettindir

Caminin planı, İstanbulda Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapımı tamamlanan Yavuz Sultan Selim Camisinden 34 yıl sonra tekrarlanmıştır Sultan Bayezid Camisi Klasik Osmanlı Cami tipinin erken bir örneğidir ve masif bir mimariye sahiptir

Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır:

Nâşir-ül hayrat Sultan Bayezıd
Ammâr-elhak hâzel el-mescidi
Hatifün kad kâl amel-ihtimam
Azze nasruh dâm-ı bil kadril celil
Lâ ceremi hakka lehül-ecrül-cezil
Camii tarihu hayr-cemil
893 (1488)

Beyazıt Camisi, kare planlı bir avlu, kare planlı bir ibadet mekanı ile iki yanındaki tabhaneden meydana gelmiştir Şadırvanlı avlu girişin iki yanında üçerden altı, yan kenarlarda da dörderden sekiz bölümlüdür Bunlar birbirlerine yuvarlak kemerli sütunlarla bağlanmış, üzerleri de kubbelerle örtülmüştür Bu avluya biri merkezden diğer ikisi de yandan üç kapı ile girilmektedir



İbadet mekanının üzeri yirmi köşeli bir kasnak üzerine oturtulmuş 2025 m çapında bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe aşağılara kadar uzanan pandantiflerin yardımıyla taş duvarların köşelerine oturtulmuştur Ana duvarlarda dört sıra halinde avlu cephesine sekiz, arka cepheye on dört, yan cephelerde de on birer pencere ile ibadet mekanı aydınlatılmıştır Ayrıca kubbe kasnağında da yirmi pencere bulunmaktadır Yanlarda üçerden altı adet pencere yan kanatlardakiler de tabhaneye açılmıştır

İç mekan son dönemlerde yapılmış barok süslemeler ile orijinal bezemesinden uzaklaştırılmıştır İbadet mekanı ile iki yandaki taphanelerin hiç bir bağlantısı bulunmamaktadır Tabhaneler dış hatları ile kare planlıdır İçerisi dokuzar kubbe ile dokuz eşit bölüme ayrılmıştır İbadet mekanından tabhanelere geçiş bulunmamaktadır Buraya şadırvan avlusundan veya dış avludan girilmektedir Avlunun köşelerine tek şerefeli taştan iki minare yerleştirilmiştir

Yıldırım Camisi (Merkez)



Edirnenin batısında, Edirne-Kapıkule yolu üzerinde bulunan Yıldırım Camisi, Yıldırım Beyazıtın ismini taşımasına rağmen kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber bir çok kaynakta Yıldırım Beyazıt tarafından 1400de yaptırıldığı yazılıdır Bazı kaynaklarda da camiden Küpeli Cami olarak söz edilmiştir Bunun nedeni de mihraba yakın olan kubbesinde birbirine geçmeli iki mermer halkanın oluşu ve bunların da küpeye benzetilmesidir Evliya Çelebiye göre, Yıldırım Beyazıt bu camiyi kızı Küpheli Hatun adına yaptırmıştır

Yıldırım Camisine ait bir kitabe Edirne Müzesindedir Ancak bu kitabe kırık olduğundan tam olarak okunamamıştır:

Emri Sultan el-muazzam fi zıll-ullah
Bayezid, Murad bin Orhan………… Lâ-zâlet mâmur………
Ve ol ulema……sene isneyn ve semanemie el Hilaliye

Edirnenin en eski camilerinden biri olan cami haç planlı bir kilisenin temelleri üzerine yaptırılmıştır Bu yüzden de mihrap alışılagelen cami planlarından farklı olup yana dönüktür
Caminin yakınında imareti ve hamamı bulunmaktadır Ayrıca buradaki Şehzadeler Türbesi Edirnenin Rus işgali sırasında yıktırılmıştır Bu türbede de Fatih Sultan Mehmetin boğdurulan oğlu Şehzade Ahmetin gömülü olduğu söylenmektedir

Yıldırım Camisi, Osmanlı mimarisinin başarısız örnekleri arasında olduğundan söz eden sanat tarihçiler bulunmaktadır

Yıldırım Camisi taş ve tuğladan yapılmıştır Son cemaat yeri caminin beden duvarlarının uzantıları ve bunların arasındaki yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış dört sütundan meydana gelmiştir Bu bölümün üzeri çatı ile örtülüdür İbadet mekanı kare planlı olup üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür İbadet mekanı giriş ekseni üzerinde olmadığından mihrap da eğri yerleştirilmiştir Cami içerisindeki çiniler l878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında tahrip edilmiştir

Günümüzde iç mekan bezemesizidir Caminin iki yanında 7 m genişliğinde beşik tonoz örtülü bir dehliz ve iki yanda da kubbeli birer oda bulunmaktadır Bu odalar ana girişten sonraki dehlize açılmaktadır Bunların içlerinde yaşmaklı ocaklar bulunmaktadır Bu bakımdan cami yan kanatlı, tabhaneli veya ters T planlı camiler gurubu içerisinde düşünülmektedir Son cemaat yerinin sol tarafında minaresi bulunmaktadır

Beylerbeyi Camisi (Merkez)



Edirne Hükümet Meydanından Sarayiçine giden yolun solundaki bir yamaçta bulunan Beylerbeyi Camisini kitabesi olmamakla beraber, vakıf kayıtlarından öğrenildiğine göre Sultan IIMurat dönem ümerasından, önce Tırhala Beyi sonra da Rumeli Beylerbeyi olan Sinaneddin Yusuf Paşa 1429da yaptırmıştır

Beylerbeyi Camisi plan bakımından yan mekanlı, tabhaneli veya ters T planlı zaviyeli camiler gurubu içerisinde düşünülmelidir Osmanlı mimarisindeki cami tipleri arasında bu caminin farklı bir konumu bulunmaktadırTaş ve tuğladan karma bir teknikle yapılmıştır Mermer söveli sivri kemerli giriş kapısı oldukça gösterişlidir İç kapının alt kısımları rûmi ve hatayî motiflerinden oluşan kalem işleriyle süslenmiştir Girişin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülüdür Bunun iki yanında kare planlı üzeri kubbe ile örtülü iki yan mekan bulunmaktadır Bu mekanlar dışarıya üç kenardan ikişer pencere ile açılmışlardır Ayrıca giriş holüne birer pencere ile açılmışlardır Mekanların içerisinde yaşmaklı birer ocak nişleri bulunmaktadır

Caminin ibadet mekanı da kare planlı iki bölümden meydana gelmiştir Bunlardan ilk bölüm yüksek sekiz dilimli bir kubbe ile örtülmüştür Erken Osmanlı Devri mimarisinde görülen kapalı avlulu cami tipinin burada uygulandığı üzerindeki aydınlık fenerinden anlaşılmaktadır Mihrabın yer aldığı ikinci bölüm üç cepheli olarak yapılmış, üzeri istiridye kabuğu şeklinde dilimli bir tonozla örtülmüştür Prof DrSemavi Eyiceye göre bu bölüm Tiredeki l441 tarihli Hacı Yahşi Beyin yaptırmış olduğu Yeşil İmaret Camisini hatırlatmaktadır Mihrabın yer aldığı bölüm bir bakıma kilise mimarisindeki apsidleri anımsatmaktadır Minare soldaki tabhane hücresinin köşesindedir

Beylerbeyi Camisi Balkan Savaşı sırasında harap olmuş, l950li yılların başında mihrap yönü başta olmak üzere caminin büyük bir bölümü çökmüştür Son cemaat yeri de tamamen ortadan kalkmıştır Minarenin şerefeden sonra gelen kısımları yıkılmış, Beylerbeyi Sinaneddin Yusuf Paşanın Türbesinin kubbesi çökmüş, medresesi ise çok daha önceki yıllarda ortadan kalkmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü, Beylerbeyi Camisini l960lı yıllardan sonra yeniden yapılırcasına onarmıştır Son cemaat yeri de bu arada yenilenmiştir

Gazi Mihal Camisi (Merkez)



Edirne Tunca Nehrinin yanında, Gazi Mihal Köprüsünün sağında bulunmaktadır Giriş kapısı üzerindeki mermer kitabeden Gazi Mihal Bey tarafından 1421de yaptırıldığı öğrenilmiştir

Kitabe:

Enşee hazel-mekânel-mubareke el-emirül-kebir
Mihal ibn-i aziz tekemmelet fi eyyamis sultan
Murad ibn-i Muhammed ibn-i Bayezid han
Fi seneti hamse ve ışrıne ve semanemieti
825 (1421)

Edirneli Badi Efendi bu yapının zaviye olarak yapıldığını ve daha sonra da camiye dönüştürüldüğünü yazmaktadır Cami ile birlikte köprü, hamam ve imaret de yapılmıştır

Bu cami yan mekanlı, tabhaneli veya zaviyesi, ters T tipi camiler gurubundandır Kesme taştan yapılmış caminin önünde payeli beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Bu bölümler dört kalın paye ve duvarlara bitişik iki yarım payeden oluşmaktadır Bu bölümlerin üzeri tekne tonozlarla örtülüdür Girişten sonra üzerleri kubbeli iki mekan birbirini peş peşe izlemektedir Bunlardan birincisini iki yanına kare planlı iki yan mekan eklenmiştirYan mekanların üzeri çapraz tonozlarla örtülüdür İbadet mekanı kare planlıdır ve üzerini merkezi bir kubbe örtmüştür İbadet mekanı mihrap yanında ve iki kenardaki altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Alçı mihrabı orijinaldir Buradaki yıldızlar ve geometrik geçmeler farklı bir teknikte yapılmış olup, benzerlerine Edirne camilerinde rastlanmamaktadır Mihrabın alt kısmı su basması yüzünden harap olmuştur Mihrap önündeki hazirede 1435de ölen Gazi Mihal Bey ile ailesinin mezarları bulunmaktadır

Caminin tek şerefeli minaresi l752 depreminden sonra yapılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Şah Melek Camisi (Şah Melek Paşa Camisi) (Merkez)



Edirne Gazi Mihal Köprüsünün yanında, Kapıkule yolu üzerinde bulunan Şah Melek Camisini, Sultan IIMurat döneminde, Rumeli Beylerbeyi Şah Melek Paşa 1429 yılında yaptırmıştır Ayrıca Şah Melek Paşa bu cami ile ilgili birde vakfiye düzenlemiştir

Bugün cami, çevresinde yapılan yol nedeniyle çukurda kalmıştır Caminin son cemaat yeri bulunmamaktadır Bununla beraber caminin yapıldığı ilk dönemde son cemaat yerinin olduğu ve sonraki yıllarda yıkıldığı sanılmaktadır Caminin iki taraftan kapıları vardır Bu kapılardan birisinin üzerinde 1429 tarihli kitabesi bulunmaktadır

Kitabe:

Yumeru hazel-mescidi fi eyyam-ı devleti Sultan
Murad han İbni Muhammed hullide mülkühü ve minnetûhû
Ve amera Şah Melek bin Şadi tekabbel-Allah lahül-kerim
Minhü amin Tariha Şehri Ramazan seneti isneteyni
Ve selasine ve semanemie
832 (1429)

Kesme ve moloz taştan olan caminin kitabeli kapısının çok güzel bir görünümü vardır Taş işçiliği yönünden son derece görkemli olan bu kapı silmeler ve geometrik şekillerle bezenmiştir

Caminin girişinde iki payeli bir bölüm vardır Bu bölümün üzeri tekne tonozlarla örtülüdür Onun arkasındaki ana mekan ve mihrap önü merkezi bir kubbe ile örtülüdür Bu yönden Şah Melek Camisi İznik Yeşil Camisi ile plan bakımından benzerlik göstermektedir

Şah Melek Paşa Camisi iç bezemesi yönünden son derce ilginç bir yapıdır Duvarların l50 m yüksekliğe kadar çinilerle kaplıdır Bunlar firuze sırlı altıgen ve sekizgen çinilerdir Burada lacivert zemin üzerine beyaz, sarı renklerde çiçek motifleri içeren çinilerdir Ayrıca bunlar firuze renkte rûmili bordürlerle çevrilmişidir

Caminin alçı kabartma mihrabı da çinilerle bezelidir Mihrabın çevresinde geometrik örgüler ve rûmi motifleri de dikkati çekmektedir Caminin orijinal konumunda kalem işleri ile bezeli olduğu kalan izlerden anlaşılmaktadır Bu kalem işlerini OrdProfDr ASüheyl Ünver ile Ymimar Ali Saim Ülgen tespit etmiş ve Vakıflar Dergisinde (I) yayınlanmıştır

Caminin tek şerefeli minaresi vardır Şah Melek Paşanın bir de imareti bulunmakta olup, bu imaret yakın tarihlerde onarılmıştır Caminin arkasındaki avluda da Şah melek Paşanın 1441 tarihli mezarı bulunmaktadır

Mezit Bey Camisi (Merkez)



Edirne Mezit Bey Camisini Sancakbeyi Mezit Bey 1440-1441 yılında yaptırmıştır Mezit Bey Eflak seferi sırasında bir baskında şehit olmuştur

Osmanlı Mimarisinde yan mekanlı, zaviyeli veya ters T denilen plan tipinde yapılmıştır Kesme taş ve tuğladan yapılan caminin ibadet mekanı merkezi kubbeli olup girişin iki yanında yan mekanları bulunmaktadır İlk yapılışında zaviye olarak yapılmış, sonradan camiye dönüştürülmüştür

Yapı 1752 depreminden zarar görmüştür Caminin yanındaki imaret ve tabhaneler bu depremde tamamen yıkılmıştır Cami l889da yeniden onarılmış, bu arada bir de mihrap eklenmiştir İbadet mekanı yeşil rengin ağır bastığı çinilerle kaplıdır Bu nedenle de halk arasında Yeşilce Cami ismi ile tanımıştır Ayrıca mihrabın üst kısmına da kabartma bir bordür eklemiştir Onarım öncesine ait kalem işlerinin örnekleri yer yer görülmektedir Tek şerefeli minaresi de çinilerle kaplıdır

Şeyh Şuca Camisi (Merkez)



Edirne Dilaver Bey Mahallesinde bulunan Şeyh Şuca Camisini Sultan IIMurad döneminde padişahı bir tehlikeden koruyan Şeyh Şucaaddin Karamani kendisine Kaleiçinde verilen arazide yaptırmıştır

Cami XVyüzyıla tarihlendirilmektedir Günümüze harap bir durumda gelebilen caminin kitabesi bulunmamaktadır Ancak ayakta olan minaresinden kesme taş ve tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır İlk yapımında zaviye olan bu yapı 1535te camiye dönüştürülmüş, 1751 depreminde de yıkılmıştır Büyük olasılıkla dikdörtgen planlı ve üzerinin de çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır

Darül Hadis Cami (Merkez)

Edirnede Kaleiçinde Darül Hadis Caddesi ile Doğan Sokağının kesiştiği yerde bulunan Darül Hadis Camisini Sultan IIMurad 1435te yaptırmıştır Hıbrînin Enis-ül-müsamirinden öğrenildiğine göre, padişahın rüyasına giren HzMuhammed ondan bir cami yaptırmasını istemiş, Sultan IIMuradda bu camiyi yaptırmıştır

Darül Hadis Edirnenin kültürel yaşamında önemli yer tutan hadis öğrenimi veren bir medrese olarak yapılmıştır Sonraki dönemlerde camiye çevrilmiştir Ayrıca Sultan IIMurad bununla ilgili geniş bir vakfiye düzenlemiştir

Caminin üç kitabesi bulunmaktadır Ancak bu kitabelerden hiç birisi ilk yapımına ait değildir Bu da gösteriyor ki bu yapı önce Darül hadis olarak yapılmış, sonradan camiye çevrilmiştir Bu kitabelerden birinin de XVIyüzyılın sonlarında buraya konmuş olması de buna açıklık getirmektedir Büyük olasılıkla bu kitabeler yapının onarımı sırasında yazılmış ve aslına uygun olarak da düzenlenmiştir

Kitabe:

Hazel cami-üşşerif-lissultan-il azam
Eşşahin şah-ı muazzam el-müeyyidü mines sema
El-muzaffer ve kahr-ül ada nasirül adlı vel hasan
Basitül-ecnihatil emân alâ ehl-il iman
Essultan ibn-i sultan ebü-l-feth Murad Han
İbn-i Muhammed han ibn-i Bayezid han
Lâ-zâlet râyâtü saltanatihi ve hullide mülkühü
Tahriren fil-yevmis-salisi ve ışrîn
Min şehr-i şaban-ül muazzami fi seneti semane ve
Selasenie ve semanemiete-hicriyetin-nebevîyeti
838 (1434)



Geniş bir avlu ortasında bulunan, kareye yakın dikdörtgen planlı olan yapı kesme taş ve tuğladan yapılmıştır İbadet mekanı iki bölümden meydana gelmiştir Bunlardan ilk bölüm yanlarda duvarlara, ortada da iki sütuna dayanan kemerlerle diğerinden ayrılmıştır Diğer bölümün orta mekanı pandantifli merkezi bir kubbe ile örtülmüş, kenardaki açıklıklara da tonozlar yerleştirilmiştir Caminin girişindeki, iki sütunun taşıdığı son cemaat yeri XIXyüzyılda yapıldığını belirtecek şekilde kırık yuvarlak kemerli ve barok üsluptadır İbadet mekanı alt sırada dikdörtgen, üst sırada da yuvarlak kemerli alçı pencerelerle aydınlatılmıştır İç mekanda mihrap ve duvarların bir bölümü ile pandantifler kalem işleri ile bezenmiştir Caminin avlusunda barok üslupta geniş saçaklıklı bir şadırvan bulunmaktadır Yapının iki kenarındaki tabhanesinden günümüze hiçbir iz gelememiştir

Caminin minaresi Balkan Savaşı sırasında top mermisi ile yıkılmış ve sonradan yenilenmiştir

Caminin avlusu Osmanlı şehzadeleri için mezarlık olarak kullanılmıştır Burada Sultan IIMuradın oğlu Şehzade Orhan ve Şehzade Hüseyin; Sultan IIMustafanın çocuklarından Şehzade Ahmet, Hatice, Ümmügülsüm sultanlar; Sultan IIIAhmetin çocuklarından şehzade Mehmet, Şehzade Selim ve Rukiye ile Zeynep sultanlar gömülüdür Ayrıca devrin ulemâsından Fahreddin-i Acemi ile Çirmen Sancak Beyi Karamanoğlu Mehmet Bey de burada gömülü bulunmaktadır

Saruca Paşa Cami (Merkez)



Edirnede Kaleiçinde Devlet Hastanesi yanında bulunan Saruca Paşa Camisi, Sultan IIMurad ve Fatih Sultan Mehmet devri komutanlarından Saruca Paşa tarafından 1453 yılında yaptırılmıştır

Caminin giriş kapısı üzerindeki 93x57 cm ölçüsündeki mermer sülüs yazılı kırık kitabesi Edirne Müzesinde bulunmaktadır

Kitabe:

Bismillahirrahmanirrahim
Rusisa Bünyan hazel makâmül kerim fi ahdi
Devlet-üs sultan-il azim dürreti sübhanehü azam-ül
Selâtin-ül muhtass bi-fethi kala Kontantiniyye
Essultan ebül feth Mehmet han min lâ atal kevep
Vücude memûr-ül deveran ekall halâkâl kebir
Mahmudül el fakir
Fi ihtişame kûl ihvan-üs-safâ tarihen hayrün bina
863 (1458)

Saruca Paşa Camisi kesme taş ve kaba yontma taştan kare planlı bir yapı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülüdür Duvarlar kirpi saçakla sona ermektedir Giriş kapısı mermer söveli ve oldukça gösterişlidir İbadet mekanı her duvarda birer tane olmak üzere yuvarlak kemerli pencere ile aydınlatılmıştır Mihrap beş köşeli olup, yarım kubbe ile sona ermektedir

Caminin minaresi taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli, kesme taştan ve tek şerefelidirGünümüzde kullanılmakta olan caminin haziresinde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ile Budin Valisi Melek İbrahim Paşanın kesik başları gömülüdür

Atik Ali Paşa Camisi (Merkez)



Edirne Kaleiçinde bulunan Atik Ali Paşa Camisi ile ilgili kaynaklarda yeterli bir bilgi bulunmamaktadır Ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir Halk arasında Atik Ali Paşa Camisi olarak tanınmaktadır Ancak 1897 yılında onarılmıştır

Cami tuğla hatıllı, kaba yontma taştan yapılmıştır Duvarlar kirpi saçakla sona ermektedir Üzeri kubbe ile örtülüdür Cephe duvarlarının her kenarında, altta yuvarlak kemer alınlıklı ikişer dikdörtgen, üstte de sivri kemerli üçer penceresi bulunmaktadır Mihrabın bir özelliği yoktur Camiye bitişik olan minare taş kaide üzerinde tuğladan ve silindirik gövdelidir

Cami günümüzde harap durumdadır

Selçuk Hatun Camisi (Merkez)



Edirne Fakih Mahallesi Kadirhane Sokağında bulunan Selçuk Hatun Camisinin kitabesinden öğrenildiğine göre Çelebi Sultan Mehmetin kızı Selçuk Hatun tarafından 1455 yılında yaptırılmıştır İbrahim Halife de kendi parasından buraya bir minber eklemiştir

Kitabe:

Men benî-lillâhi Mescide benî-lillâhî lehü beyte filcenneti
Hasbet-en-lillahi hazel mescidi Selçuk hatun bint-i müresel
Errahmet-ullahi………fi tarihi sene ve sittin ve semanemie
860 (1455)

Cami kare planlı, kesme taştan yapılmıştır Üzeri tromplar üzerine oturan merkezi bir kubbe ile örtülüdür Giriş kapısının yanında bir mihrap ve bir pencere; mihrap cephesinde yanlarda ikişer; diğer duvarlarda da altta alınlıklı dikdörtgen, üstte de yuvarlak kemerli ikişer penceresi bulunmaktadır Uzun süre harap durumda olan bu caminin onarımına Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2004 yılında başlanmıştır Ancak önündeki izlerden üç bölümlü bir son cemaat yerinin olduğu anlaşılmaktadır

Mihrap beş köşeli olup, üzerindeki izlerden kalem işleri ile bezeli olduğu anlaşılmaktadır Caminin batı köşesindeki minare taş kaide üzerinde tuğla gövdeli olduğu sanılmaktadır Orijinal minare günümüze gelememiştir

Kirazlı Cami (Şehabettin Paşa Camisi) (Merkez)

Edirnede Şehabettin Paşa Mahallesinde, Kirazlı Cami Sokağında Saraçhane Köprüsünü yaptırmış olan Şehabettin Paşa tarafından tek kubbeli olarak 1436 yılında yaptırılmıştır Cami halk arasında Kirazlı Cami olarak anılmaktadır

Şehabettin Paşa IIMurad ve Fatih Sultan Mehmet döneminde vezirlik ve 1437de de Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır Şehabettin Paşanın Edirnede yaptırmış olduğu iki mescidi ve hamamı ve köprüsü, Filibede de camisi, kervansarayı ve imareti bulunmaktadır

Caminin kapısı üzerinde iki satırlı Arapça sülüs yazılı mermer bir kitabesi bulunmaktadır
Kitabe:

Esas hazel mescidil fi eyyam-üs Sultan Murad han
Hacı Şahabeddin bin Abdullah Tarihi sene erbain ve semanemie

Cami tuğla hatıllı, kaba taştan, kare planlı olarak yapılmış üzeri yüksek sekizgen bir kasnak üzerine oturan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Caminin iki duvarında altta dikdörtgen, üstte de sivri kemerli ikişer alçı penceresi bulunmaktadır Alt pencereler tuğla hatıllarla üstten kemer şekline sokulmuştur Kuzey duvarındaki sekiz köşeli mihrap dışarıya doğru taşkındır Ayrıca giriş kapısının yanında 5 m yüksekliğinde bir mihrap bulunmaktadır Osmanlı mimarisinde son cemaat yerine yerleştirilen mihraplar küçük boyutlu olmasına rağmen buradaki böylesine yüksek ve gösterişli, istiridye motifi ile sona eren mihrabın bulunması ilgi çekicidir

Cami duvarına bitişik olan yüksek kürsü üzerindeki yuvarlak gövdeli taş minaresinin yüksekliği kubbeyi aşmamaktadır

Şeyhi Çelebi Cami (Merkez)



Edirne Ayşe Kadın semtinde, Şeyh Çelebi Cami Sokağındaki bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır Yapı üslubundan XVIyüzyılın ikinci yarısında yapıldığı anlaşılmaktadır

Cami kare planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür Duvarları kesme taştan yapılmış olup, bir sıra taş dizisini iki sıra arasına şerit halinde tuğla hatıllar izlemektedir Böylece bütün duvar bu teknikte örülmüştür Caminin mihrap duvarı dışında kalan duvarlarında alt sırada dikdörtgen söveli ikişer pencere bulunmaktadır Üst sırada da ikişer tane sivri kemerli alçı pencereleri vardır Caminin önüne son yıllarda eklenen ahşap son cemaat yeri caminin bütünü ile uyum sağlamamaktadır Yan tarafındaki minaresi kesme taş kaide üzerine kesme taştan köşeli ve tek şerefelidir Şerefe altında kabartma yuvarlak firizler bulunmaktadır

Cami avlusunda şadırvanı vardır

Kadı Bedrettin Camisi (Merkez)



Edirne Ayşe Kadın Semtinde, Talat paşa Caddesi üzerinde bulunan Kadı Bedrettin Camisini Edirne Kadısı, Kadı Bedrettin ismi ile tanınan Mevtana Bedrettin Mahmud Bin Abdullah 1530 yılında yaptırmıştır Bunu belirten sülüs yazılı Arapça kitabesi giriş kapısı üzerindedir

Kitabe:

Elmerhum el magfurus-said
Bedreddinül kadı Tarih sene 936 (1530)

Cami geniş bir avlu ortasında olup, kare planlı, sekiz köşeli kasnak üzerine oturmuş, pandantifli merkezi bir kubbe ile üzeri örtülüdür Kesme taş ve tuğla hatıllı duvarları bulunmaktadır Burada bir sıra kesme taş dizisini bir sıra tuğla hatıllar izlemektedir Caminin iki yan kenarında alt ve üstte olmak üzere yuvarlak kemerli ikişer penceresi bulunmaktadır Ayrıca bunların üstünde iki pencerenin ortasına da yine yuvarlak kemerli bir pencere yerleştirilmiştir Mihrap duvarının iki yanında da altlı üstlü birer sivri kemerli penceresi vardır Mihrap yedi köşeli olup, bezeme olarak orijinalliğinden oldukça uzaktır Caminin önündeki son cemaat yeri mermer sütunlu olup, camekanla kapatılmıştır Son cemaat yerinin orijinal şeklinden uzaklaştığı açıkça görülmektedir Son cemaat yeri iki bölüm halinde pandantifli kubbe ile örtülüdür

Son cemaat yerine bitişik olan minare oldukça yüksek, taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli olarak oturtulmuştur Tek şerefeli olan minarenin şerefe altında kabartma taş firizler bulunmaktadır

Kuşçu Doğan Cami (Merkez)



Edirne Karanfiloğlu Mahallesi, Kuşçu Doğan Cami Sokağında bulunan bu camiyi Kuşçu Doğan yaptırmıştır Kitabesi bulunmamakla beraber yapı üslubundan XVyüzyıla ait olduğu sanılmaktadır

Kuşçu Doğan, Kurt Doğan, Kurtçu Doğan, Korucu Doğan isimleri ile de tanınan Kuşçu Doğan bir Yeniçeri Ağasıdır Aynı zamanda bu isim bir Yeniçeri Ortasını da simgelemektedir

Cami kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır Üst örtüsünü dört köşedeki oldukça büyük trompların taşıdığı merkezi bir kubbe örtmektedir Caminin doğu, batı ve güney cephelerinde ikişer dikdörtgen söveli penceresi bulunmaktadır Bunlar içten sivri kemerlidir Caminin batı yönünden girilen giriş kapısının yanında bir mihrap nişi bulunmaktadır Mihrap sekiz köşelidir

Minaresi caminin batısında olup, kesme taş kaide üzerinde, kesme taştan köşeli gövdeye sahiptir Tek şerefelidir Caminin avlusunda XVII-XIXyüzyıllara ait taş işçiliği yönünden önemli ve tarihi belge niteliğinde olan mezar taşları bulunmaktadır

Lari Camisi (Merkez)



Edirne Eski İstanbul Caddesi ile Saraçlar Caddesinin birleştiği noktada, Bat Pazarı denilen yerde bulunan Lari Camisini Fatih Sultan Mehmetin Hâkim Lari-i Acemi isimli hekimi 1514 yılında yaptırmıştır Tıp kaynaklarında Abdülhamid Lari olarak tanınan bu hekim ile ilgili bir takım iddialar ortaya atılmıştır Bunlara göre Fatih Sultan Mehmeti yavaş yavaş zehirlemiş, Karamanlı Mehmet Paşaya uyarak padişahı yanlış tedavi etmiştir Ancak Sultan IIBeyazıt zamanında da padişahın yanında hekimliğini sürdürmesi bu iddiaların yersiz olduğunu göstermektedir

Halk arasında Laleli Cami olarak da bilinen Lari Camisi 1752 depreminde kubbesi yıkılmış, revaklarının büyük bir bölümü hasar görmüştür Bunun ardından İplikçi Ahmet Ağa camiye ahşap bir kubbe yaptırmış, sonraki dönemlerde de yenilenmiştir Caminin giriş kapısı dışarıya doğru taşkın taş silmelidir Bunun üzerinde Arapça 1514 tarihli sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır

Kitabe:

Kemmil-ül marûf birrûn mâcid
Talib-ül gufrân min rabb-ül gâfur
El-müsemmâ bi-hâmid-ül din-i kadd
Kasîdel-ihlas-lillahi eşşekûr
Lem yuhib mesahü iz tarihi
Teme ihsan-ül Hamidûn len yebur
920 (1514)

Cami revaklı ve iki kubbelidir Kareye yakın 1165x1170 m ölçüsündeki cami kesme taştan yapılmış, üzeri de pandantifli, yüksek kasnaklı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Caminin önünde beş bölümlü üzerleri kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Burası duvar uzantıları ve birbirlerine yuvarlak kemerli dört sütundan oluşmuştur Günümüzde bu son cemaat yerinin önü camekanla kapatılmıştır Caminin doğu ve batı duvarlarında üçü alt sırada, üçü de üst sırada, bunların da arasında birer yuvarlak pencere ile aydınlatılmıştır Giriş kapısının iki yanında birer ve üstünde de bir olmak üzere üç penceresi daha bulunmaktadır Bu pencereler dikdörtgen sövelidir

Minare kaidesi üzerinde yükselen sekizgen gövdeli ve mukarnaslı, tek şerefelidir Caminin medresesi ve şadırvanı günümüze gelememiştir

Kasım Paşa Camisi (Merkez)



Edirne Kirişhane semtinde, Tunca Nehrinin yanında bulunan bu camiyi Fatih Sultan Mehmet ve IIBeyazıt zamanında Vezirlik ve bir süre de Sadrazamlık yapmış olan Kasım Paşa 1479da yaptırmıştır Kasım Paşa, Halk arasında Evliya Kasım Paşa olarak tanınmış, Rumeli Valisi iken ölmüş ve caminin haziresine gömülmüştür

Kasım Paşa Camisi Tunca Nehrinin zaman zaman taşmasından ötürü sürekli sular altında kalmış ve bu yüzden de harap olmuştur

Cami kare planlı, kesme taştan yapılmıştır Üzerini dışarıya doğru çıkıntı yapan trompların taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür Caminin kuzey cephesindeki duvarlarda görülen izlerden önünde sütunlu ve kemerli bir son cemaat yerinin bulunduğu anlaşılmaktadır Sonraki yıllarda buraya ahşap bir son cemaat yeri eklenmiştir Giriş kapısı anıtsal bir görünümde olup, giriş kemeri kırmızı ve beyaz taşlardan oluşan yuvarlak bir form ortaya koymuştur Kapının iki yanında birer pencere bulunmaktadır Giriş kapısının üzerinde sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır

Kitabe:

Mimmen yuğmeru mesacid-allahi ve minha yepna
Binaen münifen camian lâtifen ve mecmaan şerifen
Kasımpaşa veffika-hullahü limaye-şâe fi seneti
Selâse semânine ve semânemieti min hicretin
Nebeviye aleyhi salât-ı behiyyetün
883 (1479)

Caminin duvarlarında dikdörtgen söveli ikişer pencere ilk sırada, bunun üzerinde de yuvarlak kemerli ikişer pencere bulunmaktadır Ayrıca trompların dışarıya yansıttığı yüksek alınlıklarda da birer yuvarlak kemerli penceresi vardır Mihrap harap durumdadır Caminin yanındaki minaresi kesme taştan yüksek bir kaide üzerine yuvarlak gövdelidir Minarenin şerefeden yukarısı yıkıktır

Kasım Paşa Camisi günümüzde harap durumdadır

Sitti Şah Sultan Camisi (Merkez)



Edirne Karacabevvap Mahallesi, Mahkeme Bayırında bulunan Sitti Şah Sultan Camisi, Fatih Sultan Mehmetin eşi Dulkadiroğlu Süleyman Beyin kızı Sitti Hatun tarafından 1484 yılında yaptırılmıştır Sitti Sultan bu cami ile ilgili 1520, 1530 ve 1574 tarihli üç ayrı vakfiye düzenlemiştir

Cami kare planlı, kesme taş ve tuğladan yapılmıştır Üzeri tromplu ve yüksek kasnaklı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Caminin önünde son cemaat yerinin olduğunu gösteren izler duvarda bulunmaktadır Giriş kapısı kesme taştan ve silmeli olup üzerinde sülüs yazılı Arapça kitabesi bulunmaktadır

Kitabe:

Rusisât Bünyan hazel mâkâmel-kerim fi devletis-sultânil-azim
Essultan ibn-i sultânil-gazi ebü-l-feth Bayezıd han edâm-Allahü
Bil-hayr ve d^rret-ül hasenati tihân havâtinız-zeman Sitt şah
Bint-i Süleyman ibn-i Zülkadir tarih fi senete tisa ve semanine ve semanemie
889 (1484)

Caminin içerisi doğu ve batı cephelerinde dikdörtgen söveli üçgen alınlıklı beşer pencere ile aydınlatılmıştır Ayrıca mihrap yönünde altlı üstlü ikişer, giriş kapısı yanlarında da birer penceresi bulunmaktadır Batı cephesinde bulunan minare kesme taş kaide üzerine köşeli olarak oturtulmuş tek şerefelidir

Caminin kuzeyinde şadırvanı bulunmaktadır

Defterdar Camisi (Merkez)



Edirne Talat paşa Caddesi üzerinde bulunan Defterdar Camisini Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan IISelim dönemi defterdarlarından Mustafa Paşa yaptırmıştır Caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir XVIyüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılmıştır

Geniş bir avlu ortasındaki cami kare planlı, kesme taştan yapılmış olup, üzeri pandantiflerin ve trompların taşıdığı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Caminin önünde hafif sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmış dört sütunun taşıdığı, dört bölümlü, üzeri kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Caminin giriş kapısı köfeki taştan olup, silmelerle çerçeve içerisine alınmıştır Girişin iki yanında dikdörtgen söveli ikişer penceresi vardır Caminin kesme taşlar arasında tuğla derzli silmeleri bulunmakta olup, giriş dışındaki duvarlara her birinde üç sıra halinde dokuzar pencere açılmıştır

Mihrap yedi köşeli olup stalaktitlerle sona ermektedir Ayrıca çevresinde birer sütunçe bulunmaktadır Minberi ve kadınlar mahfili geç devirlerde yapılmış ve herhangi bir özellik taşımamaktadır

Minare kesme taştan köşeli ve tek şerefelidir Şerefe altı mukarnaslıdır

Arif Ağa Cami (Merkez)



Edirne Baba Demirtaş Mahallesi, Salı Tekke Sokağında bulunan Arif Ağa Camisinin yapım kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Halk tarafından Künbet Camisi ismi ile de anılmaktadır 1446 yılı Vakıf tabu kayıtlarında Arif Ağa Mahallesinin ismi geçmektedir Buna dayanılarak bu caminin XVyüzyılın ortasında Arif Ağa isimli biri tarafından yaptırılmış olması ihtimal dahilindedir

Cami kesme köfeki taşından kare planlı olup, üzerini trompların yardımı ile merkezi bir kubbe örtmektedir Tromplar dışa doğru taşkın olup, içeride pandantiflidir Caminin kuzey ve doğu duvarlarında alt sırada üç, üst sırada iki, kasnakta da bir penceresi bulunmaktadır Alt pencereler dikdörtgen söveli, üst pencereler de sivri kemerli ve alçı şebekelidir Caminin kuzey köşesinde giriş kapısı bulunmaktadır İbadet mekanındaki mihrap stalaktitli olarak sona ermektedir Ayrıca mihrapta çarkıfelek ve gülbezek motifleri vardır

Kuzey cephesinin batı köşesinde yer alan minare kesme taştan kaide üzerinde yükselmekte olup, tek şerefelidir Dikey yivlerle hareketlendirilmiştir Şerefesi oldukça sadedir

Cami Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında onarılmıştır

Yahya Bey Camisi (Merkez)

Edirne, Saruca Bey Mahallesi, Yahya Bey Sokağında bulunan camiyi Sultan IISelimin nedimlerinden 1577de Yahya Bey yaptırmıştır Yahya Bey Bursadaki Sultan Orhan ve Yıldırım Beyazıtın yaptırdığı eserlerin vakıf mütevellisidir

Cami tuğla hatıllı kesme taştan, kare planlı olup, üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Duvarlarında bir sıra kesme taş, bir sıra da tuğla hatıl kullanılmış ve böylece yapıya daha hareketli bir görünüm kazandırılmıştır Caminin önünde ahşap direkli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Camiye giriş kuzey duvarının doğu ucunda olup silmelerle kapı nişi çevrelenmiştir Giriş kapısının üzerinde 1577 tarihli kitabesi bulunmaktadır

Kitabe:

Sahibül hayr yani Yahya bey
Kıldı bu Mescidi şerifi bina
Yaptı anınla dâr-ı ahiretin
Kıldı cenette kendüye meva
Dedi tarihini anın Mecdi
Mescid-i hûb ve mecmai âli
985 (1577)

İbadet mekânı doğu ve batı cephelerinde iki sıra halinde üçer pencere, güney cephesinde iki sıra halinde ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Mihrap yedi köşeli olup, mukarnaslı olarak sona ermektedir Alçı bezemelidir

Caminin doğusunun kuzey ucunda minaresi bulunmaktadır Kesme taş kaide üzerinde minare yuvarlak gövdelidir Caminin yüksekliğine göre minarenin hem kısa hem de kalın oluşu sonradan yapılmış olabileceği izlenimini vermektedir

Hıdır Ağa Camisi (Merkez)

Edirne Selimiye Camisinin güneyinde, Kilerci Yakup Mahallesindeki Hıdır Ağa Camisinin kitabesi bulunmamaktadır Vakıf kayıtlarında Hıdır Ağanın buradaki hamamı bu camiye vakfettiği yazılıdır Mimari üslubundan ve vakıf kayıtlarından caminin XVIyüzyılın ortalarında yapıldığı anlaşılmaktadır

Cami 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında zarar görmüş, daha sonra çeşitli dönemlerde onarılmıştır Son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında onarılmıştır

Cami kare planlı, kesme taştan yapılmış olup, üzerini tromplu bir kubbe örtmektedir Son cemaat yeri iki köşedeki paye ve ortadaki bir sütunun yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanması sonucunda üç bölümlü olup üzeri kubbelidir Caminin yan duvarları iki sıra halinde ikişer pencere ve trompların arasında da birer pencere ile aydınlatılmıştır Caminin mihrabı yedi köşelidir İç mekanda orijinal süsleme elemanı bulunmamaktadır

Caminin doğu ucunda bulunan minare kesme taştan olup, taş bir kaide üzerinde yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Gazi Hoca Cami (Merkez)

Edirne, Gazi Hoca Mahallesi, Gazi Hoca Sokağında bulunan bu camiyi Sultan IIbeyazıt döneminde Gazi Hoca yaptırmıştır XVyüzyıla ait olduğu sanılan caminin kitabesi bulunmamaktadır

Kare planlı olan cami kesme taş ve tuğla hatılla yapılmıştır Caminin girişi doğu ucunda yer almaktadır İbadet mekanı iki yan kenarda altta dikdörtgen söveli, üstede yuvarlak alçı pencereler ile aydınlatılmıştır Girişin yanında birer ve mihrap duvarında da altlı üstlü ikişer pencere bulunmaktadır Ayrıca trompların arasındaki kasnakta da birer penceresi vardır

Doğu duvarının kuzey ucunda bulunan minare, kesme taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Türbeleri

Has Yunus Kaptan Türbesi (Enez)



Edirne, Enez ilçe merkezi dışında, Bizans ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen mezarlığın ortasında Has Yunus Kaptanın türbesi bulunmaktadır Has Yunus Kaptan ilk Türk deniz kumandanlarından olup, Fatih Sultan Mehmet tarafından idam edilmiştir Has Yunus Kaptan hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır Yunus Kaptanın İspanyol ve Katalonyalı olduğuna dair iddialar ortaya atılmışsa da bunların hiçbiri kesinlik kazanamamıştır

Yunus kaptanın türbesi Bizans döneminde yapılmış küçük bir şapeldir Kapalı Yunan haçı planındaki bu şapelin naosunu 165 m yüksekliğinde dört pencereli kasnağı olan pandantifli bir kubbe örtmektedir Haçın kollarının üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür Doğusunda yarım yuvarlak, dışarıya taşkın ve yarım kubbeli bir apsidi bulunmaktadır ProfDrSemavi Eyice bu yapının İtalyadaki Ravennada Gala Placidia (450-452) ve Karadağda Doclea ile benzerlikleri olduğunu, aynı tip şapellere Orta Anadoluda Karaman bölgesindeki örneklerle de karşılaşıldığını belirtmiştir

Şapel türbeye dönüştürüldükten sonra giriş kapısı örülmüş, yan duvarlarda yeni bir kapı açılmıştır

Sinaneddin Yusuf Paşa (Sinan Bey) Türbesi ( Merkez)

Edirne merkezden Sarayiçine giden yolun sağında bulunan Beylerbeyi Camisini yaptırmış olan Tırhala Beyi, Rumeli Beylerbeyi olan Mirimiran Sinan Beyin (Sinaneddin Yusuf Paşa) türbesi caminin haziresinde bulunmaktadır

XVyüzyıl eseri olan türbe sekizgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır Günümüze harap ve yıkık bir durumda gelen bu türbenin üzerinin kubbeli olduğu sanılmaktadır Zengin silmeli çerçeveler içerisine alınmış giriş kapısı bulunmaktadır Bu kapı çift bademler ve bitkisel motiflerle bezelidir Türbenin içerisinde mihrabı bulunmaktadır Ayrıca türbe içerisindeki sırlı tuğla kalıntılarından da iç kısmının bezeli olduğu anlaşılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Medreseleri

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Edirnede on iki medresenin bulunduğunu belirtmiştir Bu medreselerden Muradiye Medresesi, Yıldırım Medresesinin önde geldiğini belirtmiştir Ahmed Badi Efendide “Rıyaz-ı Belde-i Edirne” isimli eserinde, Edirnede 46 medresenin olduğundan söz etmiştir

Darül Hadis Medresesi (Merkez)

Edirnede Tunca Nehri kıyısında, demiryolu köprüsünün yanında bulunan Darül Hadis Medresesini Sultan IIIMurat 1435de yaptırmıştır Sonraki yıllarda bu medreseye bir minare eklenerek camiye dönüştürülmüştür Bu minare Balkan Savaşı sırasında, l913de medresenin üç kubbesi ile birlikte yıkılmıştır

Medrese kesme taştan yapılmış, avlusunun ortasına da sonraki dönemlerde bir şadırvan eklenmiştir

Selimiye Medresesi Darülkurra (Merkez)

Mimar Sinan, Selimiye Camisinin etrafına iki medrese ile altına da bir çarşı yapmıştı
Selimiye yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan bu medrese kıble duvarının solunda bulunmaktadır

Mimar Sinan yapı topluluğunun avlusundaki bu yapıları camiyi gölgelememesi için gözden uzak tutmuştur Bununla beraber son derece güzel bir işçiliği olan medrese kesme köfeki taşından kare planlı olarak yapılmıştır Avludan dikdörtgen söveli bir kapıdan içerisine girilen medrese avlusunu çepeçevre bir revak çevirmektedirYuvarlak kemerlerin birbirine bağladığı sütunların iki yönünde medrese hücreleri sıralanmıştır Girişin solunda ise kare planlı, üzeri kubbeli bir darülkurra yerleştirilmiştir Burada üzeri kubbeli on iki hücre bulunmaktadır Hücrelerin her birinin içerisinde ocaklar ve nişler bulunmaktadır

Darül Tedris Medresesi (Merkez)

Edirne Selimiye Camisinin bir bölümünü oluşturan Darül Tedris Medresesi caminin arka avlusundadır Sultan IISelim tarafından cami ile birlikte Mimar Sinana yaptırılmıştır

Avludan gösterişli dikdörtgen söveli bir kapıdan medrese avlusuna girilmektedir
Kare planlı avlunun çevresinde yuvarlak sütunların birbirine bağlandığı revaklar ve bunların arkasında da avlunun iki yönüne on üç küçük medrese odası sıralanmıştır Kare planlı bu hücrelerin üzerleri kubbelerle örtülüdür Odaların içerisinde niş ve ocaklar bulunmaktadır
Edirne Müzesi kurulduğu sırada bu medreseden yararlanılmıştır Günümüzde Türk İslam Eserleri Müzesi işlevini sürdürmektedir

Saatli Medrese (Merkez)



Edirne, Üç Şerefeli Caminin ve Peykler Medresesinin yanında bulunan Saatli Medrese Sultan IIMurat zamanında 1437-1447 yıllarında yapılmıştır

Avlulu medreseler gurubundan olan medresenin çevresinde medrese hücreleri sıralanmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmaktadır

Peykler Medresesi (Merkez)

Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış olan Peykler Medresesinin kitabesi günümüze gelmemiştir XVyüzyıla tarihlenen medresenin görkemli bir giriş kapısı bulunuluyordu

Kare planlı bir avlunun etrafında kubbeli bir revakın arkasında 18 medrese hücresi sıralanmıştı Medresenin biri giriş kapısı yanında diğeri de eyvan görünümünde, girişin karşısına gelen dershanesi bulunmaktadır

Medrese Sultan IIBeyazıt yapı topluluğunun bir bölümü olup yakın tarihlerde restore edilmiştir

Yıldırım Medresesi (Merkez)

Yıldırım Beyazıtın cami ile birlikte yaptırmış olduğu medrese XVyüzyılın başlarına tarihlendirilmektedir Medresenin plan düzeni daha geliştirilerek Bursa Yeşil Medresede uygulanmıştır

Giriş kapısından dikdörtgen planlı bir avluya girilmektedir Bu avlunun çevresini üç yönlü kubbeli revaklar çevirmiştir Yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan bu revakların arkasında tonozlu odalar yer almıştır Girişin karşında kare planlı kubbeli dershane bir kemerle avluya açılmaktadır Bu medrese de Selçuklu ve Beylikler Devri medreselerinin bir bakıma Osmanlı medrese mimarisine uyarlanışı olarak düşünülmektedir

Sultan IIBeyazıt Medresesi (Merkez)



Sultan IIBeyazıtın (1447-1512) 1484-1488 yıllarında Akkirman Savaşının ganimetleri ile yaptırdığı Beyazıt Külliyesinin bir bölümü olan Sultan IIBeyazıt Tıp Medresesi Edirne Tunca Nehri yanındadır

Dikdörtgen planlı medresenin revaklı avlusunun çevresinde 18 oda, girişin karşısına gelen yerde de büyük kubbeli, dışarı taşkın bir dershanesi bulunmaktadır Kesme taş yapılan medresenin duvarlarında tuğla frizler bulunmaktadır İki uzun kenarda kubbe ile örtülü yedişer hücre bulunmaktadır Medrese duvarları iki sıra halinde pencerelerle aydınlatılmıştır Bunlardan alt sıradakiler dikdörtgen, üst sıradakiler de yuvarlak alçı şebekelidir

Sokollu Medresesi (Havsa)

Sokollu Mehmet Paşanın oğlu Kasım Paşanın 1576-1577 yılında yaptırdığı Sokollu Külliyesi cami, kervansaray, medrese, imaret, hamam, tekke, köprü ve arastadan meydana gelmiştir Mimar Sinan yapısı olan bu yapı topluluğunun medresesi günümüze gelememiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne İmaretleri

Yıldırım Beyazıt İmareti (Merkez)

Edirnede yapılan ilk imaret şehrin fethinden 37-38 yıl sonra Yıldırım Beyazıt tarafından 1399da yapılmıştır Yıldırım Beyazıtın burada yaptırdığı camisinin yanında bulunan imaret 1877 Osmanlı-Rus Savaşına kadar hizmet vermiş, Rusların Edirneyi istilası sırasında yanmış, günümüze yalnızca mutfak bacası, temel kalıntıları ile duvarlarından bazı izler gelebilmiştir Kuruluşundan sonra 478 yıl hizmet veren imaretin ortada kare planlı bir avlusu ve bunun çevresinde de mutfak, yemek yenilen yerlerin bulunduğu kalıntılarından anlaşılmaktadır Büyük olasılıkla bu bölümlerin üzeri kubbe ile örtülü idi

Gazi Mihal İmareti (Orta İmaret) (Merkez)

Osmanlı akıncılarından Gazi Mihal Edirnede camisi ve köprünsün yanı sıra 1421de bir de imaret yaptırmıştır Bu imarete gelir kaynağı olarak Edirnenin Çavaroş Köyünü vakfetmiştir Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu imaretin 1519 yılında geliri 4603 akçe, XVIyüzyılın sonlarına doğru da 7047 akçeye ulaşmıştır Abdurrahman Hıbri günümüze gelemeyen bu imaretten söz etmiş: “Orta imaret demekle meşhur Halen mamurdur”

Gazi Mihal İmareti 1900lü yılların başına kadar çalışır durumda iken, Balkan Savaşı sırasında ortadan kalkmıştır

Muradiye İmareti (Merkez)

Edirne, Muradiye semtindeki tepenin üzerinde yapılan Sultan IIMurad yapı topluluğunun bir bölümünü imaret oluşturmuştur Sultan IIMurad bu imareti için oldukça geniş vakıflar kurdurmuştur Bunların başında Edirneye bağlı Daya Hatun, Halil Hayat, Bıyıklı (Aksakal), Köşan, Nasırlu, Çingene, Kabrine (Uyruklu), Üyüklü, Tatar, İskender ve Çömlekçi köyleri bunların başında gelmektedir Ayrıca Sultan IIMurad bu imaretine Edirne dışında da zengin vakıflar vakfetmiştir Vakfiyesinde imarette çalışanları ayrı ayrı belirlemiş ve bunların alacakları ücretleri de göstermiştir

Ahmet Badi Efendi Muradiye Camisinin imaretinden şöyle söz etmektedir:
“Muradiye Mahallesinde, Muradiye Cami avlusunda Muradiye İmareti demekle meşhur ve halen mamurdur Yapılışı h839”

Muradiye İmareti 1435 yılında yapılmış, 1900lü yılların başına kadar faal olarak işlevini sürdürmüştür Muradiye İmareti Edirnenin dokuz imareti içerisinde varlığını en uzun süre sürdürenlerden birisidir Balkan ve IDünya Savaşlarında varlığını koruyabilmiş, 1935 yılında ortadan kalkmıştır

İmaret kesme taş ve tuğladan yapılmıştır İmaret Muradiye Camisinin diğer bölümleri ile birlikte geniş bir avlunun etrafında bulunuyordu Bu avlunun çevresinde de imareti oluşturan bölümler vardı Muradiye İmareti ile ilgili belge olarak bugün 1920 yılında DrRıfat Osman Bey tarafından çekilmiş bir fotoğraf bulunmaktadır Muradiye Külliyesinden günümüze yalnızca cami ve haziresi gelebilmiştir

Mezit Bey (Yeşilce) İmareti (Merkez)

Sultan IIMurat döneminde, Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa 1430 yılında Alacahisarı (Semendire) ele geçirmiş ve bu yeni vilayetin başına da Mezit Beyi getirmiştir Daha sonra IIMurad tarafından Eflâk bölgesine akınlar düzenlemiştir

Mezit Bey Edirne, Ayşekadın semtinde, nehir kenarında 1440 yılında yaptırmış olduğu camisinin yanına bir de imaret eklemiştir

Abdurrahman Hıbri XVIIyüzyılın ilk yarısında bu imaretten söz etmiş; Ahmet Badi Efendi de 1441 yılında bu imaretin yapıldığını yazmıştır

Mezit Bey İmareti cami ile birlikte 1752, 1889-1890 yıllarında onarılmış, bunu belirten bir kitabe de yapıya eklenmiştir Mezit Bey bu imaretine gelir sağlamak için Edirnede han ve hamam yaptırmıştır Ayrıca Edirnede Helvacı Köyü ile Burnu Pamukçu köylerini de bu imarete vakfetmiştir

Mezit Bey İmareti kesme taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır İmaret bölümlerini ve mutfağın üzerini sekizgen kasnaklı kubbeler örtmüştür Kesme köfeki taşlarının üzerine bir sıra tuğla şeritler yerleştirilmiş ve böylece alternatifli bir duvar örtüsü ortaya konulmuştur İmaret uzun süre harap durumda kalmış ve XXyüzyılın başlarında yıkılmıştır Arsası üzerinde Kadri Paşa İlkokulu yapılmıştır

Balaban Paşa İmareti (Merkez)

Sultan IIMurat döneminde Menteşe Eyaletinin yönetiminde bulunan Balaban Paşa 1446 yılında ölmüş, Edirnede kendi adı ile tanınan bir cami ve bir de imaret yaptırmıştır Bu imaret camisi ile birlikte Edirneden Karaağaç yolu üzerinde 25 Kasım Stadyumu ile Tunca Köprüsü arasında kalan yerde bulunuyordu

Balaban Paşa bu imareti için Edirnenin Akpınar Köyünü gelir olarak vakfetmiştir Bu imaretin 1412 yılında yapıldığı vakfiyesinden anlaşılmaktadır Edirne araştırmaları yapan Osman Peremeci bu imaret için şunları söylemektedir:
“Tunca Köprüsü civarında mescidi olan ve kendi de orada gömülü bulunan IIMurad devri beylerinden balaban Paşanın Edirnede bir imareti varmış ki bu imaret çok eskiden kapanmış, yeri yurt olmuştur

İbrahim Paşa İmareti (Merkez)

İbrahim Paşa, Edirne Kadısı, Kazasker, Rumeli Beylerbeyi, Vezir ve IIBeyazıt döneminde de Sadrazam olmuştur

Edirnenin Kıyık semtinde Cami-i İbrahim Paşa Mahallesinde kendi ismini taşıyan imaretini yaptırmıştır Bunun yanı sıra aynı mahallede medrese, cami, okul ve zaviye gibi yapılar da yaptırmıştır Bu yapıları ile ilgili düzenlediği vakıfları Nusretli, Yenice Sarı Danışment köylerini buraya vakfetmiştir

Günümüzde bu yapılardan herhangi bir iz gelememiştir

Evliya Kasım Paşa İmareti (Merkez)

Fatih dönemi vezirlerinden Kasım Paşa Edirnede Kirişhane semtinde, Tunca Nehri kıyısında cami ve imaret yaptırmıştır XVyüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bu imaret 1829 Rus işgaline kadar faaliyet göstermiş, bu dönemde de yıkılarak yok olmuştur

Fazlullah Paşa (Darüssiyade-Seyitler) İmareti (Merkez)

Sultan IIMurat dönemi Gebze Kadısı ve Veziri olan Fazlullah Paşanın Ayşekadın semtinde kendi ismini taşıyan bir mahallesi vardır Tarihi kaynaklardan bu mahallede mescidi, tabhanesi ve bir de imareti olduğu öğrenilmektedir Vakıf kayıtlarına göre Fazlullah Paşa Tatarcıktaki üç köyü buraya vakfetmiştir

Abdullah Badi Efendi 1900lü yılların başında bu imaretin varlığından söz etmektedir İmaret Balkan Savaşları ve Edirnenin işgali sırasında yakılmıştır

Sultan IIBeyazıt İmareti (Yeni İmaret) (Merkez)

Sultan IIBeyazıtın 14841488 yıllarında yaptırmış olduğu külliyesinin bir bölümünü imareti oluşturmaktadır Yapı topluluğunu Mimar Hayrettin yaptırmıştır IIBeyazıtın yapı topluluğu 1488 yılında büyük bir törenle açılmıştır Bu töreni Hoca Sadettin Efendi şöyle anlatmaktadır:

“Bu uğurlu yıl içinde h894 (1488), padişahın Edirne2de kurdurduğu cami, medrese, darüşşifanın yapım işleri tamamlandığından bu görkemli camiin ve ferah alanlı mescidin rahmet yolu olan kapısının açıldığı parlak günde fakirlere, yoksullara dağıtılan sadakanın sayılmasına zaman yetmez, belde ileri gelenlerine, bilgelere kurulan sofralar ve sunulan yemeklerse anlatılmaz bir ölçüde idi

Yemek sofraları şöyle döşendi ki, muhallebi ve güllaç adını işitmemiş aç ve yoksullar tekrar tekrar yemekten bıktı

Fakirler ve yoksullar için yaptırdıkları imaretin sahip olduğu nimetlerin bolluğu anlatılmaya kalkılsa konunun abartıldığı sanılır O şölene özgü anılması gereken özelliklerden biri de şekerle yapılmış reçelleriydi O türlü nefis ve kıvamında reçel, hatırı sayılan yolcular için imarette her an hazır bulunmakta idi

Bal helvaları orta halli yolculara sunulurdu Şanlı medresesi ise ücret bakımından (Hocalara ödenen ücret) bu güzel kentte bulunan medreselerin en yükseği ve en değerlisi oldu Hocaya verilen ücret günde 60 Osmanlı akçesidir Bütün bu yapılar bereket yapısı ve mutluluk kapısıdır

Bunun için de yapılarına Hurrem-bina (Gönül açıcı bina) tamlaması tarih olmuştur”

Sultan IIBeyazıt imareti ile ilgili olarak biri Arapça olmak üzere üç vakfiye düzenlemiştir Bunlar 1487, 1489-1490 ve 1493 tarihlidir Günümüzde bu vakfiyelerin kopyaları Edirne İl Halk Kütüphanesi Selimiye bölümünde bulunmaktadır Bu vakfiyelerde imaret birimlerine hizmet verme koşulları, buralarda çalışacak personel ile gelir ve giderler hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır Sultan IIBeyazıt imareti bugün ayakta kalabilmiş, İstanbuldaki Süleymaniye İmaretinden sonra ikinci imarettir Bu imaretin içerisinde değirmen, su dolabı, helvahane, fodlahane, mumhane, yemekhane, kiler, depo ve ahır bölümleri vardır

Kesme taştan yapılmış olan imaretin planı birbiri içerisine geçmiş bölümlerden ibarettir Bunlardan iki tanesi birbirinden bir yol ile ayrılmakta olup, her ikisinin de bu yola kapısı bulunmaktadır Her bölümün üzeri dördü fenerli olmak üzere 23 kubbe ile örtülmüştür

Sokollu Mehmet Paşa İmareti (Havsa)

Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi ile birlikte 1576-1577 yıllarında yapılan imaretten herhangi bir kalıntı günümüze ulaşamamıştır Ayrıca imaretin külliyenin neresinde yer aldığı da kesin olarak bilinmemektedir Sokollu Camisinin yanındaki bazı duvar kalıntılarının buna ait olduğu düşünülmekle beraber bu da kesin değildir Buradaki İlköğretim okulunun temellerinde bulunan kalıntıların da imaretle bağlantılı olması muhtemeldir

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Bedesteni



Edirne Eski Cami yanında, Rüstem Paşa Kervansarayının da karşısında olan bedesteni Osmanlı Padişahı Çelebi Sultan Mehmet 1418de yaptırmıştır Bedesten Eski Camiye vakıf olarak yapılmıştır Kitabesi bulunmamaktadır Mimarı Konyalı Hacı Alaaddindir Bedesten XVIIIyüzyıla kadar önemli bir alış veriş merkezi olma özelliğini korumuştur Bedesten 1965 yılında restore edilmiş, günümüzde de kapalı çarşı olarak kullanılmaktadır

Evliya Çelebi bedestendeki elmas ve takıların Mısır hazinelerinden daha fazla değerde olduğunu ve bunları 60 gece bekçisinin koruduğunu yazmaktadır

Bedestenin duvarları, kırmızı ve beyaz iki renkli kesme taş ve tuğladan yapılmıştır Bedestenin her köşesinde birer kapısı bulunmaktadır Dikdörtgen planlı olup, 4054x7494 m ölçüsünde olan bedestenin içerisinde dört köşeli altı sütun bulunmaktadır Bedestenin uzun kenarlarında tonoz örtülü on dörder, kısa kenarlarında da dörder hücre bulunmaktadır Üzeri 14 kubbe ile örtülmüştür Kubbeler bedestenin orta mekanının üzerinde bulunmakta, bunun dışında kalan alanlar da eğimli kurşun çatı ile örtülmüştür Bu kubbelerin altında sivri kemerli pencereler sıralanmıştır Bedestenin dış cephelerine dükkanlar yapılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Kervansaray ve Hanları

Rüstem Paşa Kervansarayı (Merkez)



Edirne kervansaray ve hanlarının en büyük örneklerinden olan Rüstem Paşa Kervansarayını Rüstem Paşa (l500-1561) l753de yaptırmıştır Rüstem Paşa Kanuni Sultan Süleymanın kızı Hürrem Sultan ile evlenmiş, Mohaç seferine katılmış, Diyarbakır ve Anadolu beylerbeyliklerinden sonra l544de sadrazam olmuştur

Rüstem Paşa Kervansarayı, Eski Caminin yakınında, Bedestenin de karşısındadır Bazı kaynaklarda bu kervansarayın ismi Rüstem Paşa Hanı olarak da geçmektedir Mimar Sinanın eserlerinin listesini veren kaynaklarda ve Tuhfet-ül Mimarinde Mimar Sinanın yaptırdığı eserler arasında ismi geçmektedir

Bu yapı konaklama amaçlı olmasına rağmen sağlam ve korunaklı oluşundan ötürü Edirneli tüccarlar paralarını ve değerli mallarını burada koruyor, bunun için de kira ödüyorlardı

Kervansarayın l00x85 cmlik kırık kartuşlu iki satırlı kitabesi:

Açıldıkça kâpânsun Ayn-ı adâ
Bi-hakkın sure-i innâ fetehna
1167 (1753)



Kervansaray birbirlerine bitişik dikdörtgen iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Bunlardan küçük olanı hayvanlara ayrılmıştır Arazi konumundan ötürü dış cephede bazı uyumsuzlukların olduğu dikkati çekmektedir Kesme taş ve tuğladan yapılan kervansaray iki katlı olup, avlunun önünde yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan sütunların oluşturduğu bir revak bulunmaktadır Bu revağın uzun kenarlarında karşılık iki merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır Hanın l00 odası olup bu odaların ve üsk kat revaklarının üzerleri kubbelerle örtülüdür Odaların içlerinde birer niş ve ocak bulunmaktadır Avluya bakan pencereleri ise tuğla işçiliği ve bezeme yönünden diğerlerinden farklıdır

Avlunun ortasında bulunan, altında bir de şadırvanı olan bir mescidi varsa da bu yapı günümüze gelememiştir Mescit l877-l878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yıkılmış, l968 yılında yapılan restorasyonda da yenilenmemiştir Avlunun iki uzun kenarındaki karşılıklı merdivenlerle ikinci kata çıkılmaktadır Üst katın avluya açılan pencereleri tuğla bezemelidir Ayrıca sokağa bakan yüzünde de dikdörtgen söveli pencereler sıralanmışlardır

Rüstem Paşa kervansarayı l968-l972 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış ve otel konumuna getirilmiştir Bugün burası Kervansaray Otelidir

Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı (Ayşe Kadın Kervansarayı) (Merkez)

Edirne Ayşe Kadın semtinde bulunan bu kervansaray bulunduğu semtten ötürü Ayşe Kadın Kervansarayı olarak da tanınmaktadır

Kervansaray, Sultan IAhmetin isteği ile Defterdar Ekmekçioğlu Ahmet Paşa l609 tarihinde yaptırmıştır Mimari Sedefkar Mehmet Ağa ile Edirneli Hacı Şabandır

Edirnenin girişinde bir menzil hanı olarak yapılan kervansaray kesme ve yontma taştan yapılmıştırGiriş kapısı, kervansarayın avlusuna develerin girebilmesi için oldukça yüksek tutulmuştur Bu nedenle de bazı kaynaklar buradan Deve Hanı diye de söz etmişlerdir Kapı oldukça görkemli olup dışarıya doğru da çıkıntılıdır

Kervansaray dikdörtgen planlı ve tek katlıdır Burada ayrı ayrı odalar yerine ortak mekanlar yapılmıştır Uzun kenarlar dışa kapalıdır İç mekanı kısa kenarlardaki üçgen alınlıkların içerisindeki üç sıra halinde düzensiz pencereler aydınlatmaktadır Çatı bunların üzerine meyilli olarak oturtulmuştur Bu kervansarayın benzeri Bilecik Vezir Han ile Enezdeki kervansaraylardır

Enez Kervansarayı (Enez)



Enez Trakyanın Eğeye, oradan da Batı Anadoluya yönelik bir ticaret yolu üzerinde bulunmasından ötürü önemli bir yerleşim yeri idi

Burada bulunan bir kervansaraya halk arasında Deveci Hanı ismi verilmiştir Bu yapının kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedirGünümüze iyi bir durumda gelen bu kervansaray dikdörtgen planlıdırTaş ve moloz taştan yapılmış yapının üzeri kırma bir çatı ile olduğunu gösteren kısa kenarlarda üçgen alınlıkları bulunmaktadır Kervansarayın içerisinde bölümleri birbirinden ayıran duvarlar yeterli bir vermemekle beraber duvar kenarlarında yüksek sekiler de yolcuların oturdukları, ortadaki geniş alanda da hayvanların bulunduğu açıkça görülmektedir

Taş Han (Merkez)



Edirne şehir merkezinde, Üç Şerefeli Caminin karşısında, Sokollu Hamamının yanında bulunan Hanı Sokollu Mehmet Paşa yaptırmıştır XVIyüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilen han Mimar Sinan eseridir

Taş Han L planlı olup, alt katta dükkanlar, üst katta da odalar bulunmaktadır Alt kattaki dükkanların üzeri tuğla sağır kemerlidir Kesme taştan yapılan hanın üst katı bir sıra kesme taş, iki sıra tuğladan örülmüş olup, derzlidir Beden duvarları kirpi saçakla sonlandırılmıştır Hanın pencereleri dikdörtgen sövelidir Pencereler üç sıra tuğla dizisi ile birbirlerine bağlanmıştır

Hanın girişi Horozlu Bayır Sokağındadır Buranın sağında üst kata çıkan merdiven bulunmaktadır Odaların içerisinde birer ocak ve dışa açılan birer penceresi vardır

Han uzun süre kendi haline bırakılmış, hanın büyük bir bölümü yıkılmış, 1967-1969 yıllarında Anıtlar Kurulu Kararı ile kalan kısımları da yıkılarak yeniden yapılmıştır

Deveci Han (Merkez)

Edirne Üç Şerefeli Caminin karşısında, Edirne Valilik binasının ön kısmında yer almaktadır Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Yapı üslubundan XVyüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır

Deveci Hanı iki katlı olup, 31 odası vardır Düzgün bir plan düzeni bulunmamaktadır Duvarları kesme taştan örülmüş olup, aralarına tuğla derzler yapılmıştır Uzun süre harap bir durumda kalan Deveci Hanı Vali Rüstem Paşa tarafından 1846 yılında onarılarak cezaevine dönüştürülmüştür Sonraki yıllarda Vali Hacı İzzet Paşa tarafından 1891-1892de bir kez daha onarılarak bir revir ile dört oda daha eklenmiştir Hanın güney cephesinde bu onarımı belirten Mustafa Razinin yazdığı bir kitabe bulunmaktadır

Deveci Hanı 1946 yılına kadar cezaevi olarak kullanılmıştır Bundan sonra yapı Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir Günümüzde Edirne İl Kültür Müdürlüğü burada bulunmakta olup, aynı zamanda da Kültür Merkezi konumundadır Merkezin konferans salonunda çeşitli etkinlikler yapılmaktadır

Sokollu Mehmet Paşa Kervansarayı (Havsa)

Sokollu Mehmet Paşa Kervansarayı, Sokollu Külliyesi ile birlikte 1576-1577 yıllarında yapılmıştır Bu yapı günümüze gelememiştir Sokollu Mehmet Paşa vakfiyesinden ve Evliya Çelebi ile Kâtip Çelebiden öğrenildiğine göre külliyenin biri kervansaray olmak üzere iki hanı bulunuyordu Ayrıca Mimar Sinanın yapmış olduğu eserleri belirten tezkirelerde de buradaki bir kervansaraydan söz edilmektedir

Günümüzde bunlara ait hücrelerden bazı kalıntılar külliyenin batısında dikkati çekmektedir Kervansaray Sokollu Mehmet Paşa Camisi ile Dua Kubbesi aracılığı ile birleştirilmişti

Evliya Çelebinin Havsa Hatun Hanı diye sözünü ettiği hanın yeri de kesinlik kazanamamıştır

Ergene Kervansarayı (Uzunköprü)

Ergene Kervansarayı Şehrliyan (Muradiye) Mahallesinde, Gazi Mahmut Saokağı ile Cumhuriyet Caddesi arasında bulunuyordu 1443 yılında yapılan bu kervansaray 18x20 m ölçüsünde dikdörtgen planlı ve iki katlı idi Kervansarayın altı hayvanlar, üstü de insanlar için düzenlenmişti

Kervansaray 1914-1918 yılları arasında kaymakamlık olarak kullanılmış, daha sonra meyve haline dönüştürülmüştür Hal olarak kullanılırken özel bir şahsa satılmış, yıkılmış ve üzerine yeni bir bina yapılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Hamamları

Edirne hamamları konusunda başta Evliya Çelebi olmak üzere Abdurrahman Hıbri Efendi, Osman Nuri Peremeci ve Rıfkı Melûl Meriç bilgi vermektedir Evliya Çelebi Edirnede 3150 hamamın bulunduğunu yazmışsa da, bu sayının biraz abartılı olduğu açıkça görülmektedir ONuri Peremeci, şehirdeki on beş hamam ile ilgili bilgiler vermektedir Ardından da bu hamamlardan Abdurrahman Hıbrı Efendinin zamanına gelememiş, bunlar dışında on beş hamamın daha oluğunu ileri sürmüştür Rıfkı Melul Meriç de on sekiz hamamın daha olduğunu, ancak bunların on dokuzundan hiçbir iz kalmamış olduğunu ileri sürmüştür Ona göre Edirnede otuz beş hamam yapılmıştı
Günümüzde Edirne hamamlarının büyük bir kısmı yıkılmış, bazıları satılmış ve ortadan kalkmıştır Bunlardan; Kasım Paşa Hamamı, Sultan Beyazıt Hamamı, Ağa Hamamı, Yıldırım Hamamı, Fil Hamamı, Yeni Hamam, Hıdır Ağa Hamamı, Mahmut Paşa Hamamı, Büyük Hamam, Çıngıllı Hamam, Saruca Paşa Hamamı, Ağaç Pazarı hamamı, Taşlık Hamamı, Kadı Asker Hamamı, Bizans döneminden kaldığı söylenen Çukur Hamam, Yerekan Hamamı, Delikli Kaya Hamamı, Dere Hamamı, Kilimli Hamam, Hundi Hatun Hamamı, Yahşi Fakih Hamamı, Rum Mehmet Paşa Hamamı, Zen-i İbrahim Hamamı, Ahi Çelebi Hamamı, Oğlanlı Hamam, Tahmis Hamamı, Hıdır Ağa Hamamı, Çuhacılar Hamamı günümüze gelememiştir

Tahtakale Hamamı (Merkez)



Edirne, Tahtakale Mahallesinde, Saraçlar Caddesinde ve Ali Paşa Çarşısının karşısında bulunan Tahtakale Hamamını Sultan IIMurat, Darülhadis Camisine vakıf olarak 1434- 1435de yaptırmıştır

Günümüze oldukça iyi bir durumda gelen bu hamam aynı zamanda Edirnenin en büyük hamamıdır Camekanlı kâğir çifte hamam plan düzeninde yapılan hamamın erkekler bölümü kadınlar bölümüne göre daha büyüktür Yapı tekniği olarak duvarları üç sıra tuğla ve bir sıra taş dizisinden yapılmıştır Erkekler bölümünün soyunmalık kısmı üç bölümden meydana gelmiştir Bu bölümün üzerinde aydınlılık pencereleri bulunan, köşelerinde içten mukarnasları olan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Ayrıca soyunmalığın ikinci katı asma kat konumunda olup iki katlıdır Bu bölümün ortasına da fıskiyeli bir havuz yerleştirilmiştir Soğukluk ve halvet bölümleri dıştan kiremitli bir kubbe ile örtülmüştür Bu bölümün duvarları moloz taştan yapılmıştır Hamamın güneyinde bulunan halvet kısmı merkezi kubbeyi destekleyen dört yarım kubbe ile örtülmüştür Aynı zamanda bu bölüm dört eyvan plan düzenindedir Hamamın kadınlar ve erkeler bölümü arasına külhan, güneyine de su sarnıçları yerleştirilmiştir

Kadınlar bölümüne göre soğukluğu biraz daha küçüktür İki sıra tuğla bir sıra taştan yapılan bu bölüm kare planlı olup üzeri on iki kasnağa oturan bir kubbe ile örtülmüştür Buradan geçilen soğukluğun üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Halvet ve orta mekan, doğu ve batıdaki iki yarım kubbeli eyvan ile daha da genişletilmiştir Bu bölümün güneyindeki bir kapıdan da hamamın özel yıkanma bölümlerine geçilmektedir

Tahtakale hamamı günümüzde özel bir mülkiyette olup kullanılmaktadır

Mezit Bey Hamamı (Merkez)

Edirne, Eski Caminin batısında olan Mezit Bey Hamamını Eflakda Macar Hunyadi Janos ile yapılan savaşta şehit düşen Mezit Bey yaptırmıştır ONuri Peremeci bu hamamın yapılış tarihi olarak l441-1442 tarihini ileri sürmüştür Ancak Mezit Beyin l442de şehit olduğunu göz önüne alırsak hamamın bundan biraz daha önce yapılığını düşünebiliriz

Kesme taş ve tuğladan tek hamam olarak yapılan hamam soyunmalık, soğukluk ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiş olup üzeri kubbe ile örtülmüştür Hamamın yamuk plan düzenindeki camekan bölümünün çevresine ahşap sütunlu bir sundurma eklenmiştir Buradan geçilen soğukluk çapraz tonoz örtülü olup, sıcaklığın çevresine kurnalı bölümler sıralanmıştır Sıcaklıkta kare planlı, üzeri kubbeli iki halvet kısmı bulunmaktadır Hamamın dışına da külhan yerleştirilmiştir

Hamam bir gün kadınlara bir gün de erkeklere hizmet vermiştir

Sokullu Hamamı (Merkez)



Edirnenin merkezinde, Üç Şerefeli Caminin karşısında bulunan Sokullu Hamamını, Sokullu Mehmet Paşa Mimar Sinana yaptırmıştır XVIyüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilen hamam, Osmanlı mimarisinin en güzel eserlerinden birisidir Çifte hamam plan düzenindedir Sonraki yıllarda bu hamamın yanına yapılan Taş Han ona bitiştirilmiştir

Hamamın kadınlar ve erkeklere ait bölümlerinin girişleri ayrı ayrı yerlerdedir Hamamın doğu yönündeki sivri kemerli sütunlu görkemli bir girişle erkekler bölümünden soğukluk bölümüne girilmektedir Bu bölümün çift kanatlı giriş kapısının üzerindeki yay kemerin içerisinde biri ters diğeri düz olmak üzere renkli taşlardan palmet motifleri yerleştirilmiştir Ancak daha önce burada var olan kitabe günümüze gelememiştir

Soğukluk bölümünü tromplu merkezi bir kubbe örtmekte olup buradaki kubbe yanlardaki tonozlarla desteklenmiştir Hamamın duvarları iki dizi tuğla ve bir dizi de kesme taş ile örülmüştür Aynı zamanda dış duvarlar dar silmelerle sona erdirilmiştir Kadınlar ve erkekler kısmının soyunmalıklarının üzerleri, sekizgen aydınlık fenerli, on iki kasnaklı birer kubbe ile örtülmüştür Kadınlar bölümünün soyunmalığı diğerine göre daha küçük ve sadedir Buradaki kare mekanın üzeri pandantifli kubbe ile örtülmüş, içten kubbe eteği palmet motifleri ve kalem işleri ile bezenmiştir Hamamın her iki bölümünün halvet kısımları yüksek kasnaklı pandantifli kubbelerle örtülmüştür Ayrıca halvette özel yıkanma hücreleri bulunmaktadır Bunlardan kadınlar bölümünde olan kurnaların ilginç bir görünümü vardır Bu kurnalar gelin ve kaynana kurnaları olarak isimlendirilmişlerdir Kaynana kurnası daha büyük ve gösterişli, gelin kurnası ise daha küçük ve zarif görünümdedir

Hamam özel kişi mülkiyetine geçmiş IIDünya savaşı sırasında bir ara hamam işlevinden uzaklaşmış ve ot deposu olmuş, bu arada içerisindeki mermer taşları yok olmuştur Savaş sonrası onarılmış ve Edirnede günümüzde hamam işlevini sürdürmektedir

1960lı yıllarda Sarayiçine giden yolu genişletmek ve burada bir meydan yapılmak amacıyla hanın yıkılmasına girişilmiş, ancak çalışmalar durdurulmuştur Bununla beraber hanın ve hamamın cephe görünümleri kısmen yıkılmış ve bugün garip bir hamam görünümü ortaya çıkmıştır

Saray Hamamı (Merkez)



Edirnenin en eski hamamlarından Saray Hamamı, Selimiye Camisinin kuzey doğusunda bulunmaktadır XVyüzyıla tarihlendirilen bu hamamın Sultan IMurat döneminde yapıldığı sanılmaktadır Bununla beraber hamamın tarihi tartışmalı olup bu konuda kesin bir yargıya varılamamıştır Hamam Saray-ı Atikin (Eski Saray) bir bölümünü oluşturmaktadır Sonraki dönemlerde halka açılmış, Selimiye Camisinin yapılmasından sonra da hamamın geliri camiye vakfedilmiştir

Çifte hamam plan düzeninde yapılan hamam kesme taş ve tuğladan son derece özenli bir işçilikle yapılmıştır Kadınlar ve erkekler kısımlarının üzeri kubbelerle örtülmüştür Duvar kalıntılarından ve kubbe eteklerindeki izlerden hamamın yapıldığı ilk devirlerde son derece güzel malakari süslü olduğu anlaşılmaktadır

Balkan Savaşı sırasında yıkılmış ve günümüze harap bir durumda gelmiştir Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmektedir

Beylerbeyi Hamamı (Merkez)



Edirnede Saraçhane Köprüsü ile Beylerbeyi Camisinin karşısında olan Beylerbeyi Hamamını Sultan IMurat Döneminde Beylerbeyi Yusuf Paşa yaptırmıştır Yusuf Paşa burada cami, imaret, türbenin yanı sıra bu hamamı da yaptırmıştır XVyüzyılın ilk yarısına tarihlendirilen hamamın, caminin yapım tarihi olan 1429 ile eş zamanda yapıldığı sanılmaktadır

Beylerbeyi hamamı kesme taş ve tuğladan yapılmıştır Uzun süre yapı topluluğu harap bir durumda kalmış, sonradan cami restore edilmiştir Bugün hamam yarı yıkık durumdadır

Gazi Mihal Bey Hamamı (Merkez)



Edirne-Kapıkule yolu üzerinde Gazi Mihal Bey Camisinin yanındadır Gazi Mihal Bey tarafından 1422de çifte hamam olarak yaptırılmıştır

Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan hamamın içerisi malakari süslemeleri ile dikkati çekmektedir Dikdörtgen planlı hamam ılıklık, sıcaklık, ve halvet bölümlerinden oluşmaktadır Sıcaklığın iki tarafında birer eyvan bulunmaktadır Halvet kemerlerle birbirinden dört ayrı bölüme ayrılmıştır Hamamın arkasında boydan boya külhanı uzanmaktadır

İbrahim Paşa Hamamı (Merkez)

Edirne Araplar Mahallesinde bir tepenin yamacında bulunan bu hamam İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır İbrahim Paşanın kişiliği ve ne zaman yaşadığı konusunda kaynaklarda bir bilgiye rastlanmamıştır

Tahtalı Hamamı (Merkez)

Edirne Karanfiloğlu Mahallesinde bulunan bu hamam Fatih Sultan Mehmet ve Sultan IIBeyazıtın sadrazamlarından Koca İshak Paşa tarafından 1483'te yaptırılmıştır

Hamam girişi ahşap camekanlıdır Günümüze gelemeyen, dikdörtgen planlı bu hamamın yalnızca duvar kalıntıları bulunmaktadır Bunlara dayanarak hamamın taş ve tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır Sıcaklık hamamın ortasında olup diğer bölümler onun etrafında şekillenmiştir

Alaca Hamam (Topkapı Hamamı) (Merkez)

Edirne, Üç Şerefeli Caminin batısında bulunan Alaca Hamamın kitabesinden Sultan IIMurat tarafından 1440- 1441de yaptırıldığı anlaşılmaktadır Günümüzde harap bir halde olan bu hamamın Arapça kitabesi Edirne Müzesindedir

Osmanlı mimarisinde çifte hamam plan düzeninde yapılmış olan hamamın soyunmalık bölümünün temelleri günümüze gelebilmiştir Buna dayanılarak bu bölümün ahşap olduğu sanılmaktadır
XIXyüzyıla kadar faal olan hamam Balkan Harbi'nden sonra terkedilmiştir

Yeniçeriler Hamamı (Merkez)

Edirne Muradiye semtinde bulunan Yeniçeriler Hamamının ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Hamamın yanındaki Yeniçeriler Kışlası ve Yeniçeriler Camisinden ötürü bu isimle anılmıştır

Günümüze gelebilen izlerinden moloz taş ve tuğladan yapılmış olan hamamın güzel bir taş işçiliği olduğu sanılmaktadır

Kum Kasrı Hamamı (Merkez)



Edirne Sarayiçi'nde, Saray-ı Cedid'in hamamlarından birisidir Sultan IIMurad veya Fatih Sultan Mehmet döneminde yapıldığı sanılmaktadır
Moloz taş ve tuğladan yapılmış, ılıklık, sıcaklık ve halvet bölümlerinden oluşmaktadır Üst örtüsünde sıcaklık ve halveti ayrı ayrı kubbeler örtmektedir Soğukluk kısmı üç küçük kubbe ile örtülüdür Sıcaklık merkezi bir kubbe ile örtülüdür Bu kubbeler Türk üçgenleri vasıtası ile duvarlar üzerine oturtulmuştur Giriş kısmı yuvarlak kemerli ve dışarı doğru çıkıntılıdır
Günümüzde askeri bölge içerisinde kalan bu hamam harap bir durumdadır

Sokullu Mehmet Paşa Hamamı (Havsa)

Sokollu Külliyesinin bir bölümünü oluşturan hamam cami ile birlikte 1576-1577 yıllarında yapılmıştır

Osmanlı mimarisinde çifte hamam plan düzenindeki bu hamam, kadınlar ve erkekler bölümünden meydana gelmektedir Hamamın erkekler bölümüne çarşı içerisindeki sokakta iki sütunlu bir revaktan girilmektedir Hamamın giriş kapısı sokak seviyesinin biraz üstünde olduğundan buraya birkaç basamakla çıkılmaktadır

Kare planlı, tromplu bir kubbe ile örtülü olan soğukluk kısmı harap durumdadır Duvarlarında nişler bulunan soğukluktan hamamın diğer bölümlerine geçilmektedir Günümüze gelen kalıntılardan halvet bölümünün mermer kaplı olduğu anlaşılmaktadır

Kadınlar kısmı depo olarak kullanılmıştır Bu bölüm erkekler kısmı ile aynı plan düzenindedir Bu bölüme kuzey yönündeki sokaktan girilmektedir Soğukluk kısmı iki yana küçük eyvanlarla açılmış ve üzeri basık bir kubbe ile örtülmüştür Bu bölümden halvet hücrelerine iki ayrı kapıdan girilmektedir

Hamamın arakasında küçük kubbeli ve tonoz örtülü su deposu ile külhana ait olması gereken bazı bölümlerin izleri görülmektedir

Hamamda soğukluklarda kesme taş kullanılmıştır Kadınlar kısmının soğukluk ve sıcaklık bölümleri moloz taştan yapılmıştır Kemerlerde ve ara bölmelerin geçişlerinde de tuğlalara yer verilmiştir

Çifte Hamam (Uzunköprü)

Uzunköprüdeki çifte hamamı Sultan IIMurad yaptırmıştır Kadınlar ve erkekler için ayrı bölümlerden oluşan çifte hamam plan düzenindedir Her iki bölümün ayrı ayrı soyunmalık, soğukluk ve külhan bölümleri bulunuyordu Hamam bütünüyle 530 m2lik bir alanı kapsıyordu Hamam moloz taş ve tuğladan yapılmıştır

Hamamın kadınlar bölümü yıkılmış, sadece bazı duvarları ayakta kalabilmiştir Erkekler bölümü 1978 yılına kadar işlevini sürdürmüştür Bundan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkiyetine geçmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Arastaları

Selimiye Arastası (Merkez)



Edirne Selimiye Camisi yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan Arastayı Sultan III Murat (1574-1595) camiye gelir getirmesi için Mimar Davut Ağaya yaptırmıştır Yapı topluluğunun dış avlusunun batı kenarı boyunca uzanan arasta, arazinin batıya doğru eğimli olduğundan ötürü avlu zemininden 5 metre daha aşağıdadırAvludan buraya iki merdivenle inilmektedir

Evliya Çelebi arastadan Kavaflar Çarşısı olarak söz etmiştir Halk ta buraya Meyve Kapanı ismini vermiştir Osmanlı döneminde en sağlam ve en güzel pabuçların burada yapılıp satıldığı kaynaklara geçmiştir Arasta içerisinde bulunan dua kubbesinde ise çarşı esnafı her sabah toplanır, işlerinin iyi gitmesi için topluca dua ederlermiş Dua kubbesinin yakınında bulunan ve dışarıya doğru taşkın mekanı bazı sanat tarihçiler sıbyan mektebi bazıları da darülhadis olarak tanımlamıştır

Selimiye Arastası 255 m uzunluğunda bir orta yol ile bunların arkasındaki dükkanlardan meydana gelmiştir Bu dükkanlar kemerlerle birbirine bağlanmış olup üzerleri 73 kemerden oluşan tonozlarla örtülmüştür Arastanın orta yolunun üzeride beşik tonozla örtülüdür Bu koridorunun çevresinde karşılıklı 124 dükkan bulunmaktadır Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan Arastanın Selimiye Camisi avlusundan inilen iki ayrı merdiveni dışında üç girişi daha bulunmaktadır

XIXyüzyılda yapılan onarım ile Arastanın kurşun örtüsünün üzeri kiremitle kaplanmıştır Balkan Savaşı sırasında top mermilerinden ötürü yıkılmış ardından da onarılmıştır Yakın tarihlerde Arasta Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden onarılmıştır

Ali Paşa Çarşısı (Merkez)



Edirnenin merkezinde, saraçlar Caddesi ile Kapıkuleye giden yolun köşesinde bulunan Ali paşa Çarşısını Hersekli Semiz Ali Paşa 1560 yılında yaptırmıştır Bu çarşı Kanuni Sultan Süleymanın Babaeskide yaptırdığı caminin vakfıdır Mimar Sinanın eseridir

İstanbul Kapalı Çarşısının küçük ölçüdeki bir benzeridir Kesme taştan kalın duvarlı kütlevi bir yapı olup, etrafını çeviren sokaklardan altı kapı ile içerisine girilmektedir Bu kapılardan üçü doğuya, biri batıya, biri kuzeye, biri de güneye açılmaktadır Bunlara Ali Paşa Üst Kapısı, Ali Paşa Alt Kapısı, karşılıklı iki caddeye açılan Ali Paşa Orta Kapısı isimleri verilmiştir Bunlardan Orta Kapı çarşıyı ikiye bölmektedir 300 m uzunluğunda olan çarşıda 130 dükkan bulunmaktadır Bu dükkanlar uzun bir koridorun iki yanında sıralanmışlardır Bu koridorun üzeri kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır Çarşı duvarların üst noktasındaki pencerelerle aydınlatılmıştır

Ali Paşa Çarşısının Edirnede yaygın bir ünü vardır Edirneliler bir esnafı kötülemek için; “O zaten Ali Paşalı değildir” derler İyi bir esnafı överken de “O zaten Ali Paşalıdır” sözünü söylerler Edirnede Ali Paşa esnafının dededen babaya ve oğla geçmesi gelenekselleşmiştir Bu çarşı iyi ve ünlü esnaf yetiştiren bir okul niteliğindedir Edirnede yaygın bir teamüle göre, burada bir dükkan kiralamak için zengin olmak yetmemekte, iyi ahlâklı olmak da gerekmektedir

Ali Paşa Çarşısı 1948 yılında onarılmış, 1992 yılında bir yangın geçirmiş ve kullanılamaz hale gelmiştir Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1997 yılında onarımı tamamlanarak eski sahiplerine kiralanmıştır Çarşının mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Köprüleri

Gazi Mihal Köprüsü (Merkez)

Edirnede Yıldırım Mahallesinde Tunca Nehri üzerinde bulunan bu köprüyü ilk defa Bizans döneminde Mikhael Paleologos yaptırmıştır Bu köprünün ne şekilde olduğu konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır Zamanla harap olan köprüyü Osmanlı devletinin akıncılarından Gazi Mihal Bey 1420de yeniden yaptırmıştır Mimarı belli olmayan bu köprüye Gazi Mihal Beyin ismi verilmiştir

Gazi Mihal Bey Köprüsü 18418 m uzunluğunda, 590 m genişliğinde olup 16 kemerlidir Köprüdeki kemer açıklıkları ortalama 850 m olup, yuvarlak kemerlidirler Orta ayaklar 220 m ölçüsünde birbirlerine eşit olup, üzeri korkuluklarla tamamlanmıştır Kemerin görünen cepheleri ile tampon duvarları aynı düzlem içerisinde yontma taş ile yapılmıştır Köprünün korkuluk taşları tampon duvarlarından 10 cm lik bir konsolla dışarıya taşırılmakta, 50 cm lik bir yükseklikten sonra içe dönerek 90 cm lik korkuluğun orta kısmında boydan boya devam etmektedir Böylece köprü boyunca geniş bir çerçeve meydana getirilmiştir Bu tür korkuluklara Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde rastlanmamaktadır

Köprünün gövdesi içerisine sızan suların dışarıya atılabilmesi için de pek az örnekte görülen bir drenaj sistemi burada uygulanmıştır Bunun için de kemerlerin iç kısmında üzengi taşı hizasında ikişer delik açılmış ve buralara madeni borular yerleştirilmiştir Köprü döşemesinin asfaltla kaplanmasından sonra bu sistem önemini yitirmiştir

Köprünün orta kısmında Kemankeş Kara Mustafa Paşa tarafından 1640 yılında yapılmış bir kitabe köşkü bulunmaktadır Kitabe köşkü üzerine Şeyhülislâm Yahya Efendinin söylediği bir tarih kitabesi yerleştirilmiştir Bugün bu kitabe Edirne Müzesindedir

Kitabe:

Mustafa Paşa vezir-i âli nijad
Kim vücudun aleme Allah inâm eyledi
Mülki Osmaniyi tamir etmeye sa'yeyleyüb
Her diyarın narmına Li-ilah ikdam eyledi
İşidüp cisr-i Mihale kesr-i noksan irdiğin
Kesrini cebreyleyüb noksanın itmâm eyledi
Oldu bu cisr-i sevab encâma tarihi tamam
Mustafa Paşa bu âlî-cisri ihkâm eyledi
h1050 (1640)

Köprü, yapımından 450 yıl sonra depremle harap olmuş ve Sultan IIAbdülhamid köprünün temelleri üzerinde İtalyan ustalarına yeniden bir köprü yaptırmıştır

Yıldırım Köprüsü (Merkez)

Edirne Yıldırım Mahallesinde bulunan Yıldırım Köprüsünü Sultan IIIMehmed yaptırmıştır Bu köprü bir bakıma Gazi Mihal Köprüsünün devamı niteliğindedir Bu köprü Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1544 yılında onarılmış ve üzerine bugün Edirne Müzesinde bulunan Bursalı Suninin söylediği bir kitabe yerleştirilmiştir

Kitabe:

Yıllar ile olup bu cisc-i medid
Reh-igüzâr-ı fenada câ-yi ubûr
Emri-i şah-ı cihân-penâh ile
Yaptılar ana sarfedip makdûr
Ehli-i dilden birisi anı görüp
Dedi tarihini olup mesrûr
Genc-i vâfirr verip yine o şeh
Cisr-i virani eyledi mâmur
h951 (1544)
IIISultan Mustafa tarafından onarılan Yıldırım Köprüsünün onarım kitabesini Şair Örfi yazmıştır:
Onarım Kitabesi:
Şehinşah-ı muazzam-ı câ zıll-i hazreti mevlâ
Mülûk içre bulunmaz şevket ve kudrette banisi
Harap iken bu cisri eyledi âbâd esasından
Ebü-l-hayrad şah-ı âlem vakit oldu bânisi
Bilâdın herbirine şahra berri ihsandır
Mürûra bir tarikin bulamazlardı ahalisi
Yolu ile lütfe mail Padişah din-perverdir
Ki mahfuz oldu dünya gördü bu lütfü ahalisi
Hemen bir bende geldi Örfi gibi dedi tarihin
Bu cisri yaptı Sultan Mustafanın emr-i âlisi
h1171 (1757)

Yıldırım Köprüsü 9 sivri kemerden meydana gelmiştir Yan kemerler ortadakilerine göre daha dardır Korniş ve korkuluk taşları bu kemerlerin hemen üzerinde olup, arazi meyiline uyarak da köprünün cephe görünümünü tamamlamaktadır Köprünün ortasındaki kemerler en yüksek düzeyde olup buradan yanlara doğru alçalarak yol seviyesine inmektedir Köprünün kemer ve korkulukları yontma taştan, diğer kısımları da tuğla hatıllı moloz taşlardan yapılmıştır

Saraçhane Köprüsü (Merkez)



Edirne, Sarayiçinde Meriç Nehri ile birleştikten sonra güneye doğru akan Tunca Nehri üzerindedir Aynı zamanda bu köprü şehrin kuzeybatısını saraya bağlamaktadır Köprü Sultan IIMurad dönemi Umeralarından Şehabettin Paşa tarafından 1451 yılında yaptırılmıştır Sultan IIMustafa tarafından da 1706 yılında onarılmıştır Edirne Valisi Hacı Esved Paşa 1886 yılında taştan örme ayaklar üzerinde köprüyü 50-60 m kadar uzatmıştır Ancak eski köprü ile yeni yapılan köprü arasında bir uyum sağlanamamıştır

Saraçhane Köprüsü 120 m uzunluğunda, 5 m genişliğinde 11 ayaklı ve 10 kemerli bir köprüdür Bu köprü 12 ayaklı olarak yapılmışsa da bugün iki yandaki birer kemeri toprak altında kalmıştır Sivri olan bu kemerler yanlara doğru küçülmekte ve yol seviyesi ile birleşmektedir Köprü cephelerinde ayaklara üçgen çıkıntılı selyaranlar yerleştirilmiştir Köprünün üzerinde bir dinlenme balkonu vardır Köprünün mansap cephesinde kitabe köşkü taş bloklar üzerine oturtulmuştur Buradaki köşkün cephesi kırık sivri kemerler halindedir Bu kırık sivri kemerli cephenin üzerinde alınlık şeklinde bir bölüm ve çatı yer almaktadır Bu görünüşü ile köşk adeta bir zafer takına benzemektedir Bu köşkün üzerinde bulunan 1451 tarihli kitabe Edirne Müzesindedir

Kitabe:

Bena hazel kantaratil meymenetil mübareketi, sahibül hayrati ve-l hasenât
El vezirull-âzam ved düstûrul-muazzam el-müştehirull mudevvu bi-Şihabeddin
Paşa Edrakehul lahü mâyeşâ Min zemanis-sultanil-mücahid elgazi Murad Han
İbn-i Muhammed han min nesli Osman Senete hamse ve hamsine
ve semanemietin hicriyetin hilaliyetin
h855 (1451)

Sultan IIIMustafanın yaptırmış olduğu onarımı belirten kitabesi bugün köşkün üzerinde bulunmaktadır:

Padişâh-ı heft-kişver şehriyâr-ı bahr-ü ber
Hazreti Han Mustafa Şahinşehi Nusret Liva
Edirne şehrine teşrif edicek emreyledi
Çün bu hayrı (cisri) yapmağa ol dâver-i ferman reva
Hamdillâh bir metanet üzre bünyad oldu kim
Çeşm-i dünya görmemiştir böyle muhkem bir bina
Şevketiyle gün be gün ömrünü efzûn eyleyip
Böyle çok hayra muvaffak eyleye bari Hüdâ
Faika tekmil olunca didiler tarihini
Eyledi ferman yaptı bu cisri yaptı Sultan Mustafa
h1113 (1702)

Köprünün baba taşları dikdörtgen görünümlü payeler halinde olup, köprünün her iki yönünde de yer almaktadırlar Köprünün bütünü kesme taştan yapılmıştır

Fatih Köprüsü (Merkez)



Edirne Sarayiçinde, Demir Kapı ile Adalet Kasrı arasında Tunca Nehri üzerindeki bu köprünün kitabesi bulunmadığından ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber, köprünün Fatih Sultan Mehmet döneminde XVyüzyılda yapıldığı kabul edilmektedir Mimarı hakkında da bir bilgi bulunmamaktadır Sarayiçindeki sarayın yanmasından sonra yapılan Süvari Kışlalarına yakınlığından ötürü de bu köprüye Süvari Köprüsü, saray kullanılırken de Has Bahçe Köprüsü isimleri de yakıştırılmıştır

Köprü 4 ayak üzerine 3 kemerli olarak kesme köfeki taşından yapılmıştır Köprü kemerleri hafif sivridir Orta kemer diğerlerinden daha büyük ve daha geniştir Kemer ayakları memba cephesinde üçgen bir çıkıntı oluşturur Bunun karşı cephesinde ise sekizgenin yarısı olarak düşünülen kütlevi bir çıkıntı bulunmaktadır Köprü üzerinde dışarıya taşkın bir korniş uzanmaktadır Bu kornişler köprünün meyline uygundur Baba taşları bulunmamaktadır

Beyazıt Köprüsü (Merkez)

Edirne Beyazıt Camisi yakınında Tunca nehri üzerindedir Aynı zamanda bu köprü Edirne Merkezini Yeni İmaret Mahallesine bağlamaktadır Köprü Sultan IIBeyazıt tarafından 1488de yaptırılmıştır Mimarı Hayreddindir

Beyazıt Köprüsü, 78 m uzunluğunda, 6 m genişliğinde kesme taştan yapılmıştır Köprü beş sivri kemerli olup, kemer açıklıkları ortada 7 m, yanlarda da 3er mdir Köprünün Edirne yönündeki kemer ayakları bugün toprak altında kalmıştır Orta ayakları oldukça kalın ve kütlevidir Köprünün tampon duvarları üzerinde bir korniş boydan boya devam etmektedir Baba taşı bulunmamaktadır

Yalnız Göz Köprüsü (Merkez)

Edirne Sarayiçinde Beyazıt Köprüsünün devamıdır Sultan IISelim zamanında, 1570 yılında yapılmıştır Mimar Sinan tarafından yapıldığı sanılmaktadır

Köprü tek bir kemerden, 660 m açıklığındadır Kesme taştan yapılmıştır

Kanuni Köprüsü (Saray Köprüsü) (Merkez)

Edirne Sarayiçinde Tunca Nehri üzerinde olan bu köprüyü Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1560 yılında Mimar Sinan yaptırmıştır

Sarayiçi Köprüsü ismi ile de anılan bu köprü 4 sivri kemer üzerine oturtulmuştur Köprüde selyaranlar dışında başka bir mimari eleman görülmemektedir Her iki yönündeki baba taşları da köprüyü tamamlamaktadır Köprünün memba cephesinde sivri kemerli selyaranları bulunmaktadır Köprü üzerinde bir korniş devam etmektedir Bu korniş ile korkuluk arasında iki sıralı bir taş dizisi bulunmaktadır

Uzunköprü (Uzunköprü)



Edirne Uzunköprüde Ergene Nehri üzerinde Sultan IIMurad zamanında 1443-1444 yıllarında Mimar Hacı İvaz Paşa tarafından yaptırılmıştır

Köprü 1392 m uzunluğunda 5,5 m genişliğinde olup, 174 gözden meydana gelmiştir Köprünün kemerleri sivri ve yuvarlak olmak üzere iki ayrı şekildedir Bunlardan Uzunköprü tarafındaki 1-33 kemerleri sivri, 34-80 kemerleri yuvarlak, 81-112 kemerleri yine sivri, 113-151 kemerleri yuvarlak, 152-160 kemerleri sivri, 161-174 kemerleri yuvarlak olarak yapılmıştır Kemer açıklıklarının hepsi aynı genişlikte olmasına rağmen yalnızca 147 ile 148 kemerler diğerlerinden biraz daha geniş ve büyüktür Tampon duvarları üzerindeki selyaranlar 55 kemerden başlamakta ve her kemerde orta ayak hizasında üçgen çıkıntılar meydana getirmektedir Orta ayaklarda selyaranlar üzerinde yer alan tahliye gözleri kemer halindedir Ancak günümüzde bu gözler köprü cephesinde bulunmamaktadır Köprünün yapımında kesme taş kullanılmıştır

Uzunköprüdeki tarih köşkü veya tarih kitabesi bulunmamaktadır Ancak Sultan IIAbdülhamid zamanında köprü onarılmış ve kitabesi Uzunköprüdeki Gazi Mihal Bey veya Belediye Parkı Çeşmesi denilen çeşmenin üzerine konulmuştur

Köprü karayollarınca onarılmış ve bu onarım sırasında hiçbir anlamı olmayan bir fil kabartması buraya yerleştirilmiştir

Meriç Köprüsü (Merkez)



Edirne Karaağaç yolu üzerinde Meriç ve Arda nehirlerinin birleştikleri yerde Meriç Nehrinin üzerinde bulunmaktadır Bu köprünün olduğu yerdeki selden yıkılan eski köprünün yerine Sultan IIMahmut Edirneye geldiğinde yeni bir köprü yapılmasını istemiştir Ancak maddi sıkıntıdan ötürü köprünün yapımına hemen başlanamaz ve bu köprü Abdülmecid döneminde yapılabilmiştir Köprünün yapımına 1842 yılında başlanmış, 1847de de tamamlanmıştır Mimarının kim olduğu bilinmemektedir

Köprü 263 m uzunluğunda, 7 m genişliğinde ve 13 ayak üzerine 12 kemerli olarak yapılmıştır Köprünün kemerleri hafif sivri olup, kemer aralıkları 12 mdir Orta ayaklarda ise bu açıklık 6 m civarındadır Selyaranlar köprünün memba ve mansap cephelerinde orta ayaklar üzerindedir Memba cephesindeki selyaranlar üçgen çıkıntılar halinde olup, bunların tepe uçları da üçgen biçimdedir Mansap cephesindeki selyaranlar yedi köşeli çıkıntılar halindedir Köprünün ortasında yer alan selyaranlar hem membada hem de mansapta çıkıntı meydana getirmektedirler Köprünün orta kısmında memba cephesinde bir köşk balkonu, mansap cephesinde de bir kitabe köşkü bulunmaktadır Kitabe köşkü barok üslupta, mermerden yapılmıştır Burada birbirine bitişik ikişer paye üzerine bir tonoz yerleştirilerek köprünün kitabesi buraya konulmuştur Bu bölüm dıştan kubbe şeklindedir Aynı zamanda bu köşk bir dinlenme yeri olarak da düşünülmüştür Köşk cephesinde görülen mermer kitabe Yunanlıların Trakyayı işgali sırasında yok edilmiştir Bundan sonra Necmettin Okyaydan icazetli Uğur Derman tarafından talik yazı ile yeniden yazılmıştır (1966)



Kitabe:

Esas-endâz-ı dünyâni kerem Abdülmecid hanın İmar-ı mülkünün üstad-ı adli oldu mimari
Olalıdan münhel cezb-ü mekârim ol şehin ahdi
Seza mânend derya dehre kılsa lütf-i câri
O Şahinşedir elhakk faiz-ül hayrât âlemde
Sezâdır kılsa âbâdân mülkü böyle âsârı
Edirne beldesi enhrı üzre hayr-i şâhne
Garîk-i cûy-i ihsan eyledi etraf ü aktarı
Gelib geçtikçe halk-ı memleket bu cisr-i sanîden
Duasaz dû-bâlâ kıldılar evrad-ü ezkârı
Meriç ü Arda nehri tâ-revan oldukça bu sûden
O şahin mülkünün feyz-i ilâhi ola enhârı
Bu tâk-ı cisri tersii etti Ziver işbu tarihin
Bu âli cisr oldu hayr-ı sanî-i cihandârî
Sene:1258

Kesme taştan yapılmış olan köprünün korniş taşı ve korkuluk taşları köprü meyiline uygun olarak devam etmektedir

Tunca Köprüsü (Merkez)



Edirnede Tunca Nehri üzerindeki Edirnenin Karaağaç ile bağlantısını sağlayan köprüyü Sultan IIMehmet zamanında defterdarlık görevinde bulunmuş olan Ekmekçizade Ahmet Paşa 1608-1615 yıllarında yaptırmıştır Köprünün mimarı İstanbulda Sultanahmet Camisini de yapmış olan Sedefkâr Mehmet Ağadır

Tunca Köprüsü 11 ayaklı ve 10 kemerli olarak yapılmıştır Köprünün mansap ve memba cephelerinde görülen selyaranlar üçgen çıkıntılar halindedir Köprü üzerinde bir de kitabe köşkü bulunmaktadır Yarısı yıkılmış olan köprü yeniden yapılmıştır Köprünün hafifletme gözleri selyaranlarla bir bütün oluşturacak şekilde köprü cephesine yerleştirilmiştir Bunların iki tanesi üç ve dördüncü kemerlerin oluşturduğu orta ayak üzerindeki üçgen selyaranın iki yanında yer almaktadır Bu gözler sivri kemerlidir Mansap cephesinde yer alan selyaranın iki yanında görülen hafifletme gözleri memba cephesindekilerin bir tekrarıdır Köprünün ortasında kitabe köşkünün altında bulunan hafifletme gözü kitabe köşkü ile bütünleşmiştir Bu kısım tampon cephesinden dışarıya doğru kare bir çıkıntı meydana getirmektedir

Köprünün ortasında bulunan kitabe köşkü bir balkon görünümündedir Bu kitabeyi Edirneli Şair Kamil mermer üzerine talik yazı ile yazmıştır

Kitabe:

Ekmekçi Zade Ahmed Paşa-i kâmkârı
Hayratını görenler itmez mi hayrile yâd
Bu devlet içre defterdâr oldu on sekiz yıl
Bâ haşmet-i vezâret bâ devlet-i Hüdâdâd
Doldurdu Tunca nehrin bî şübhe sîm-ü-zerle
Bu cisr-î bî âdili illâh itti bünyâd
Maksudu bir duadır ancak gelüb geçenden
Lâyık budur ki sen de ruhunu idesin şâd
Kâmî didi esas-ı mistahkemine tarih
Zibende rah-ı gülşen bu cisr-i Ahmed âbâd
Kad büniye fî seneti 1016 (1607)

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Çeşmeleri

İbrahim Paşa Çeşmesi (Merkez)

Edirnede İbrahim Paşa Mahallesinde, İbrahim Paşa Sokağında İbrahim Paşa tarafından 1495te yaptırılmıştır İbrahim Paşa Camisinin şadırvanı olarak da kullanılan bu çeşme sekiz cephelidir ve dört kenarında çeşme aynaları kemerler içerisine alınmış, etrafı yarım payelerle de sınırlandırılmıştır Ayrıca her cephede kemerleri tutan payeler bulunmaktadır Paye kaidelerinin altı vazo şeklinde, başlıkları da akantus yapraklıdır

Kesme taştan yapılmış olan çeşme İbrahim Paşa Camisinin yıkılmasından sonra meydan çeşmesi konumuna gelmiştir

Hacı Adil Bey Çeşmesi (Merkez)



Edirne Meriç Köprüsünün bitiminde, Karaağaç yolunun başında bulunan bu çeşmeyi Edirne Valisi Hacı Adil Bey 1904 yılında yaptırmıştır Barok üsluptaki çeşmenin projesini Edirne Evkaf Müdürü Sadrettin Bey ile DrRıfat Osman çizmiştir

Çeşme üzerinde Üsküdarlı Şair Alaaddine ait bir beyit bulunuyordu Ancak bu beyit Karaağaçın Yunan işgali sırasında yerinden sökülmüştür

Çeşme üç kademe üzerinde kesme taş ve mermerden dört köşeli olarak yapılmıştır Batı ve doğu yönündeki sivri kemerli cepheleri rumi ve palmetlerle süslenmiştir Diğer cepheler sade bezemesiz mermerdir Çeşmenin dört cephesinde de kitabeler vardır Çeşmenin üzeri geniş ahşap bir saçakla örtülüdür Edirne Belediyesi tarafından 2000 yılında onarılmıştır

Köseç Balaban Çeşmesi (Merkez)

Edirne Medrese-i Ali Bey Mahallesindedir Köseç Balaban isimli bir kişi tarafından 1544te yaptırılmıştır

Nazır Çeşmesi (Merkez)



İstanbul yönünden Edirneye girişte bulunan Nazır Çeşmesi, Koca Nazır denilen Mehmet Bey tarafından 1574 yılında yaptırılmıştır Edirne Kadısı Salih Efendi ölen kız kardeşi Zeliha Kâmile Hanım için 1862 yılında bu çeşmeyi yeniden yaptırmıştır

Kesme taştan, tek cepheli bir çeşme olup haznesi piramidal taş çatı ile örtülüdür Ayna taşı düz mermerden olup bezemesi bulunmamaktadır Önünde bulunan üç yalak taşı yükseltilen yol nedeni ile toprak seviyesinin altında kalmıştır

Sinan Ağa Çeşmesi (Merkez)
Edirne Sultan IIBeyazıt Camisinin yanında bulunan bu çeşmeyi Sinan Ağa 1669da yaptırmıştır Kesme köfeki taşından yapılmış olan çeşme sivri kemerli alınlık kısmı ve önünde de yalağı bulunmaktadır Yekpare mermer üzerine çeşmenin sekiz satırlı bir kitabesi vardır:

Sahib-i himmet Sinan ağa ki odur
Mahzar-ı eltaf hayye lem yezel
Eyledi bu Çeşme-i pâki bina
Fi-sebil-illah zi-hayr-i ecel
Bir mahallinde eserdi bir riyâ
Ola makbulü hüdavend-i ezel,
Nûş edip dedim o dem tarihini
Ab-ı safi, hayr-ı vâlâ, bî-bedel
1080 (1669)

Sinan Ağa Yeni İmaret karakolu önüne, Saraçhane Köprüsü başına ve Yeni İmarette terazili çeşmeyi kendisi, eşi, oğlu ve kızı adına yaptırmıştır

Ayşe Kadın Çeşmesi (Merkez)

Edirne Ayşe Kadın Mahallesinde Ayşe Kadın camisi yanındaki çeşme 1647 yılında yaptırılmıştır Çeşme kitabesi zamanla bozulmuş ve daha sonra bir hayırsever tarafından yenilenmeye çalışılmış, üzeri de badana edildiğinden okunamamıştır

Kesme köfeki taşından sivri kemerli bir çeşmedir

Yıldırım Çeşmesi (Merkez)



Edirne Yıldırım Mahallesinde İbrahim Bey isimli bir hayırsever tarafından 1669da yaptırılmıştır Yıldırım Camisine yakınlığından ötürü bu isimle anılmıştır Bir meydan ortasında bulunan Yıldırım Çeşmesi sarnıcı ile birlikte 300x300 m ölçüsünde kare planlı olup, kesme köfeki taşından yapılmıştır Çeşme üzeri küçük yuvarlak bir kubbe ile örtülüdür Sivri kemerli ayna taşı ve önünde yalağı bulunmaktadır Ayna taşının üzerinde mermer kitabesi vardır:

Lillâhi aynen yeştehi hâ el-vâridûn
Min hayr-i İbrahim iza ecr-i bihâ
Lema levc-i-lillah ecr-i mâi ha
Sevabiha car-ül-yevm yuıb-asun
Mâ-i muinen yestelezze-eşşaribûn
Errahmet aynen yeşrebu bihâ el mukarrebûn
1080 (1669)

Dertli Mustafa Ağa Çeşmesi (Merkez)



Saraçhane Köprüsünün güneyinde, Saraçhane Karakolunun yanında bulunan bu çeşme, karakolun buradan kaldırılması üzerine, Edirne Belediyesi tarafından 1971 yılında bugünkü İtfaiye Müdürlüğünün arkasına taşınmıştır

Kesme taştan, 360 m yüksekliğinde dikdörtgen olan çeşmenin cephesi 180 m genişliğindedir Yekpare mermerden ayna taşı ve üzerinde muslukları, önünde de yalakları vardır İlk yapılışında çeşmenin üzeri kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Bugünkü durumda b u kubbe ortadan kaldırılmış ve kasnaklar farklı biçimde çeşme üzerine oturtulmuş ve böylece Osmanlı mimarisinde rastlanmayan değişik bir görünüm ortaya çıkmıştır

Rıfat Osman Çeşmesi (Merkez)



Edirne Ticaret Lisesi önünde DrRıfat Osman tarafından 1916 yılında yaptırılmıştır
Neo-Klasik dönem mimarisini yansıtan çeşme, dört sütun üzerine kubbeli olarak yapılmıştır Sütünlar birbirlerine Neo-Klasik dönem özelliği taşıyan sivri kemerlerle bağlanmıştır Sütunların üzerindeki köşelerde sitilize palmeti andıran köşe çıkıntıları bulunmaktadır Bu köşe çıkıntılarının arasına da üçgen alınlıklar yerleştirilmiştir Sütunların arasında alçakta su haznesi ve muslukları bulunmaktadır

Muradiye (Sultan Süleyman) Çeşmesi (Merkez)



Edirne Muradiye Camisinin girişinde bulunan bu çeşmenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Mimar Sinanın yaptırmış olduğu su yolu bu çeşmeye de bağlanmıştır

Kesme köfeki taşından 370x325 m ölçüsünde kareye yakın planlı, kütlevi bir yapısı olan çeşmenin her yüzünde sivri kemerli ayna taşları bulunmaktadır Ayna taşları kabartma silmelerle çerçeve içerisine alınmıştır Üzeri piramidal taş bir külahla örtülmüştür

Askeri Hastane Yanındaki Çeşme (Merkez)



Edirne Eski Askeri Hastanesinin önünde bulunan bu çeşme 1915 yılında yapılmıştır Eski Askeri Hastane Avarız Köyüne giden yolun doğusunda olup, günümüzde şehir çöplüğüdür Edirnenin Osmanlı-Rus ve Balkan savaşlarının anısını yansıtan çeşmenin kitabesinde 1911-1912 yıllarında koleradan 581, tifüsten 344 ve hummadan 72 kişinin; 3 hekimin de tifüsten şehit olduğu yazılıdır Bu nedenle çeşme şehitlerin anısı için yapılmıştır

Bu çeşme 1971 yılında Eski Cami yakınına ve Bedestenin önüne nakledilmiştir Hastanenin bahçesine meydan çeşmesi olarak yapılan bu çeşmenin cephesi 1500 m, yüksekliği 500 m, derinliği de 100 mdir Kesme köfeki taşından yapılmış olan çeşmenin sivri kemerli nişleri ve Rûmili, palmetli kitabesi vardır

Yelli Burgaz Çeşmesi (Merkez)



Edirne Çavuşbey Mahallesi Ağaçpazarı Sokağında bulunan Yelli Burgaz Çeşmesi İsmail Ağa tarafından yaptırılmıştır Yapım tarihi bilinmemektedir

Çeşme köfeki taşından kare planlı, iki cepheli olup, üzeri taş piramidal örtülüdür Çeşmenin cepheleri hafif sivri yuvarlak kemerli olup, içerisine ayna taşı ve altına da yalağı yerleştirilmiştir Çeşmenin piramidal örtü ile birleştiği yerde bademli bir silmesi vardır

Sinan Ağa Çeşmesi (Merkez)



Edirne Beylerbeyi Camisinin haziresi yanında bulunan bu çeşmeyi Sinan Ağa 1699 yılında yaptırmıştır Kesme taştan, kare planlı çeşme üç cephelidir Üzeri taştan piramidal bir külah ile örtülmüştür Sivri kemerli cephelerinin içerisine ayna taşı ve yalak yerleştirilmiştir Ön cephesindeki sivri kemerin üzerine mermer kitabesi yerleştirilmiştir Bu kitabelerde Kurandan alınma ayetler yazılıdır

Çeşmenin doğu yönü kaş kemerli olup, burada üçgenler içerisinde lale motifleri ve güçleler bulunmakta olup, çeşmenin iki kenarında da selvi motifleri vardır

Yahya Bey Çeşmesi (Merkez)

Edirne Kıyık Caddesi üzerinde, eski Tophane yolu üzerindeki bu çeşmeyi Yahya Bey 1580 yılında yaptırmıştır Yahya Bey, Sultan IIIMurad döneminde divan sahibi şairlerdendir
Mimar Sinan üslubunda yapılan bu çeşme, Mimar Sinanın Edirneye su yollarını getirmesinden sonra yaptırılmıştır

Çeşme kesme taştan, piramidal taş örtülüdürTek cepheli olan çeşmenin üzerindeki iki silme arasına mermer sülüs yazılı 82x38 cm ölçüsünde kitabesi yerleştirilmiştir

Kitabe:

Çünkü bu mâi tâhuri kıldı seyyid-i Yahya Bey
Bi nihayet rahmet etsun ana hayy-i müsteaân
Vasfedip dedi bir eksikle anın tarihini
Çeşme-i ab-ı hayatı canfezayı cavidan
989 (1580)

Hatip Bey Çeşmesi (Merkez)



Edirne Meydan Mahallesi, Selimiye Camisi ile Atik Ali Paşa Camisi yakınında bulunmaktadır Çeşmenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır Bezirgân Hacı Mehmet Efendi tarafından onarılmıştır Bu onarımı belirten kitabesi günümüze gelememiştir Ancak Oral Onurdan öğrendiğimize göre kitabenin metni şöyledir:

Bezirgân el Hac Muhammed
Muvaffak idi bu hayratı tamir
Harabe müşerref olmuşken bu Çeşme
Edüp tamir anı eyledi abâd
Ola banisi hem tamir edenle
Duhûl eden eyler sad ab hemişe
Akıp bir sariye tarihin sakkdır
İçendir dil-teşne gelene afiyet yap

Çeşme kesme taştan iki cepheli, kare planlıdır Üzeri taştan piramidal külah ile örtülmüştür Sivri kemerli cephesine ayna taşı ve yalağı yerleştirilmiştir

İki Lüleli (Şair Hayali) Çeşmesi (Merkez)



Edirne Uzunkaldırım Caddesinde bulunan iki lüleli çeşmeyi Edirneli şairlerden hayali yaptırmıştır Bu çeşmenin suyu iki lüleden aktığından ötürü de halk arasında İki Lüleli Çeşme olarak tanınmıştır Çeşmenin orijinal kitabesi günümüze gelememiştir Ancak 1906 yılında çeşmeyi onaran Mustafa Bey buraya bir onarım kitabesi koydurmuştur

Kesme taştan, tek cepheli ve haznelidir Cephesinde yuvarlak bir niş içerisine ayna taşı ve yalak yerleştirilmiştir Çeşmenin cephesi kalın silmelerle çerçeve içerisine alınmıştır Çeşmenin yanında ikinci bir ayna taşı daha bulunmaktadır Yükselen yol nedeni ile çeşmenin bir bölümü toprak altında kalmış olup, bugün harap durumdadır

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Çeşmesi (Merkez)



Edirnede Selimiye Camisi yakınında, Arastanın karşısında bulunan çeşmeyi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 1666 yılında yaptırmıştır Edirne çeşmeleri arasında en büyüklerinden biri olarak nitelenen Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın bu çeşmesi zamanla harap olmuş, Cumhuriyet döneminde Trakya Genel Valisi Kâzım Dirik tarafından onarılmış ve suyu akıtılmıştır

Çeşme meydan çeşmesi niteliğinde olup, kesme taştan üç cephelidir Üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür Cephelerinde sivri kemerler içerisine alınmış ayna taşları ve yalak kısımları bulunmaktadır Sivri kemerin içerisine dikdörtgen mermer üzerine yazılmış kitabesi yerleştirilmiştir:

Cenab- Mustafa Pâşayı Ekrem
Odur Pirâye bend-i şahid-i mülk
Akıttı Edirne şehrinde bir su
Göründü feyz-i İsim Mustafadan
Atâllahü ömreh bis-sade ve ekbar
Vezir_i Padişah-ı mesnet âra
Odur kaim makam-ı adil pirâ
Kim etti cerasın Kevser-i temennâ
Medine Edirne mâayn-ı zerkâ
Bi mâi feyzi min tarihi şânı
Ceri-aynü tüsemma sel-sebila
1077 (1667)

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Hacılar Ezanı Çeşmesi (Merkez)



İstanbuldan Edirneye giriş yolu üzerinde bulunan bir namazgâh çeşmesidir Edirneden Hacca gidenlerin uğurlandığı ve karşılandığı yerde bulunan bu çeşmeyi 1798 yılında Ahmet Ağa yaptırmıştır

Çeşme 1903 yılında Cezzar Mustafa Efendi tarafından onarılmıştır Bunu belirten kitabede Hacı Cezzar Mustafa Efendi ile eşi Hacer Hanımın ruhları için yaptırıldığı belirtilmektedir

Çeşme kesme taştan olup, üzeri konsollarla dışarıya doğru çıkıntı yapan düz bir kalıp şeklindedir Bu tür çeşmelere Osmanlı mimarisinde rastlanmadığından kendisine özgü bir çeşmedir

Amcazade Çeşmesi (Merkez)

Edirne Kıyık Caddesi üzerindeki çeşmeyi Beylerbeyi ve Kaptan-ı Deryalık yapmış olan Amcazade Hüseyin paşa 1704 tarihinde yaptırmıştır Bu çeşmeyi Sultan IIIMustafanın sadrazamı iken yaptırmış, çeşmenin suyunu da Buçuktepede yaptırdığı Kasr-ı Dilaradan getirmiştir

Çeşmenin sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır Aynı zamanda Edirne Valisi ve ordu kumandanı Arif paşada 1901 yılında bu çeşmeyi onarmış ve bununla ilgili talik yazılı bir kitabeyi de çeşme üzerine koydurmuştur

Kitabe:

Etti icra bu çeşmenin abın
Hükmü şahinşe mübarek pey
Emredince Hüseyin paşaya
Etti lep teşne—gâni ableri
Nice paşa ki lütuf ve ihsanı
Gıpta-fermâi ruh hâtem Tayyi
Bağlardan geçirdi bu abı
Oldu atişâne neşve-bahş hâmi
Öyle bir eyn-ruh perver kim
Ab-ı hıvan yanında leys şebi
Oldu yekpare Faika tarihi
Bu iki mısra pey-ender-pey
İçene ruhtur bu ab-ı zülâl
Ve minel mâi külli şeyin hay
1116 (1704)

Onarım Kitabesi:

Binüçyüz yirmibir seneyi hicriyesinde
Yaver-i Ekrem hazret-i şehriyârı Edirne Vali
Vekili ve ikinci orduyu Hümâyün Müşiri
Devletlû Arif paşa hazretleri tarafından
Tamir ve suyu isale ettirilmiştir
1321 (1903)

Kesme taştan ve tek cepheli olarak yapılan çeşmenin yüksekliği 4 m, cephe genişliği ise 280 m olup, Sivri kemer içerisinde bulunan ayna taşı mermerdendir

Yeniçeriler Çeşmesi (Acı Çeşme) (Merkez)



Edirne Muradiye Camisinden Küçükpazara inen yol üzerindeki meydanda Yeniçeriler Hamamı bitişiğindedir Kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Sultan IMurad döneminde Yeniçeriler Ocağı burada bulunduğundan bu çeşmenin de o dönemden kaldığı sanılmaktadır Suyunun acı oluşundan ötürü de halk arasında Acı Çeşme ismi ile de anılmaktadır

Kesme taştan yapılan çeşmenin yuvarlak kemeri içerisinde ayna taşı ve yalak taşı bulunmaktadır Çeşmenin üzeri piramide yakın bir taş üst örtü ile kapatılmıştır

Muhammet İbn-i Ahmet çeşmesi (Merkez)

Edirne Saraçhane Mahallesine giden yol üzerinde beylerbeyi Camisinin de karşısındadır Muhammed İbn-i Ahmet çelebi tarafından 1591de yapılmıştır Bunu belirten sülüs yazılı bir kitabe çeşme üzerine yerleştirilmiştir

Kitabe:

Merhum Muhammet İbn-i Ahmet çelebi
Tarihi fî sene elf 1000 (1591)

Kesme taştan, tek cepheli bir köşe çeşmedir Çeşme 1943 yılında Bektaş Şeker Pancarı tarafından onarılmış ve bunu belirten Türkçe bir kitabe de çeşmenin üzerine konulmuştur

Afife Hatun Çeşmesi (Merkez)



Edirne Şeyhi Çelebi Mahallesindedir Afife hatun tarafından 1774 yılında yaptırılmıştır Afife Hatun hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır çeşme kitabesini XVIIIyüzyıl Mevlevi dervişlerinden Hattatzâde hacı Mehmet Efendi yazmıştır

Afife namı hatun kıldı ihya Fi-sebil-illâh
Feramuş etmesin nuş eyleyenin aştân rahmetden
Mücevher harf ile Tâib dedi bir hoş edaya tarih
Revan oldu bu ab-ı Kevser elhak ayn-ı izzetden
1187 (1774)

Çeşme kare planlı olup, kesme taştan yapılmıştır Tek cepheli çeşmenin sivri kemeri içerisinde ayna taşı bulunmaktadır Üst örtüsü çatı ile kaplıdır Ancak bu çatı günümüze gelememiştir

Hacı Mehmet Ağa Çeşmesi (Merkez)



Edirne Mithat Paşa Mahallesinde, Tabakhane Caddesi girişinde, Şah Melek Camisinin güneyinde yer alan bu çeşmeyi Hacı Mehmet Ağa 1651 yılında yaptırmıştır

Kesme taştan tek cepheli bir çeşmedir Sivri kemerin içerisinde ayna taşı ve yalağı bulunmaktadır Boyu 3 m, cephe genişliği ise 268 m dirYan cephesinde dikdörtgen bir niş ve onun da üzerinde hazne kapağı bulunmaktadır

Hacı Hüseyin Çeşmesi (Merkez)

Edirne 25 Kasım Stadyumunun yanında Balaban Paşa Mahallesindeki bu çeşmeyi Hacı Hüseyin 1686 yılında yaptırmıştır Çeşmenin önündeki havuz 1808de yaptırılmıştır Bu çeşme ve havuz Edirne Belediyesi tarafından kaldırılmış, sülüs yazılı kitabesi stadyumun duvarında bulunmaktadır Kitabeyi Şair Razî yazmıştır

Kitabe:

Edüp ruh-ı resul-illah çün bu Çeşmeyi bünyâd
Zî âli eser hacı Hüseyinin nâmı yâd olsun
Eder dil merde nice teşneyi her demde ol ihya
Ana Kevser nasib oluptur cennet küşâd olsun
Yerinde vaz edüp muhtaç idi hakka bu rah üzre
Güzel hayr eyledi makbûl hallâk ve ibâd olsun
Dedi itmamının tarihini seyr eyleyüp Razî
Bu mâdan iç Hüseyin hem Hasan ervah şâd olsun
1098 (1686)

Abdülaziz Çeşmesi (Merkez)



Edirneye 4 km uzaklıkta olan çeşmenin kitabesinde 1870-1871 yıllarında Edirnede Valilik yapan Mehmet Asım Paşanın ismi geçmektedir Buna dayanılarak çeşmenin Sultan Abdülaziz döneminde Edirne Valisi Mehmet Asım Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir

Kitabe:Hazreti Abdülaziz hanın hümayi şevketi
Sayesinde hane-i sever oldu her beytül hüzn
Sû-be-sû mülkünde açtı rah-ı mâmuriyeti
Sakinan memleket gördü nice hayr-ı hasen
Emredüp işte Edirne vali-i alîsine
Yani Asım paşa kim ol veziri mütemen
Su gibi bezleydedi gencine sayi ve himem
Hep ahali hizmet ettiler bu yolda bilbeden
Yazdı defterdarı Sadullah tarih tamam
Yaptı bir yol bir de çeşme çaluşup ehli vatan
1288 (1870)

Çeşme kesme taştan, tel cepheli ve konaklama yeri çeşmelerinden olup kemerlidir Ayna taşı bulunmamaktadır

Namazgâh Çeşmesi (Merkez)

Edirne Saray-ı Cedid-i Amirenin Tunca Nehri kenarındaki meydanda yer alan Namazgâhın çeşmesidir Sultan IAhmet döneminde 1768de yapılmıştır Bazı iddialara göre de Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılmıştır

Çeşme kesme taştan üç cephelidir Kuzey cephesinde, namazgâh taşı bulunmaktadır 3x5 m ölçüsündeki çeşme iki renkli taştan yapılmıştır Sivri kemerli çeşmenin ayna taşı ve yalağı, ayrıca üzerinde de bir gülçe bulunmaktadır Çeşmenin konturları kabartma bir silme içerisine alınmıştır Ayna taşı istiridye motifi ile sonuçlanmakta olup, burada palmet, lale ve karanfil motifleri ayrı ayrı cephelerde yer almıştır

Sokollu Mehmet Paşa Çeşmesi (Havsa)

Edirne Havsa ilçesinde Sokollu Mehmet paşa 1576-1577 yıllarında cami, hamam, dergâhtan oluşan bir külliye yaptırmıştır Külliyenin çeşmesi hamamın kuzeydoğu köşesinde olup kitabesinden Sultan IAbdülhamid tarafından 1778de bu külliyeye eklendiği anlaşılmaktadır

Kesme taştan olan çeşmenin üzeri geniş bir saçakla örtülmüştür Barok üsluptaki çeşmenin sivri kemeri içerisinde ayna taşı ve üzerinde çeşitli bitkisel motifler bulunmaktadır

Samanyemez Çeşmesi (Uzunköprü)

Edirne Uzunköprü Şehrliyan (Muradiye) Mahallesi, Hayrabolu Caddesindeki Samanyemez Çeşmesi Sultan IIMuradın Malkoç yöresinden şehre getirdiği su şebekesi ile bağlantılı idi Çeşme 1443 yılında yapılmış, zamanla harap olmuş, yıkılmış ve 1805 yılında da Seyit Hasan Ağa tarafından da onarılmıştır

Bu çeşmenin 1805 tarihli kitabesi günümüze gelememiştir Ancak Latif Bağmanın Uzunköprü ile ilgili kitabında bu kitabenin metni yazıldır

Kitabe:

Şehâ Seyyid Hasan ağa serefraz-ı cihân olsun
Silahşoör şehinşah-ı aziz kârmân olsun
Mütevelli iken oldu muvaffak böyle hayrata
Yapup bir çeşme nil-i âsâ hemen ab-ı revân olsun
Buhayratı kılıp ihya Kâmil Said dedi tarihin
Bu ab-ı her kim içer ise ber murâd olsun
1805

Kervansaray Çeşmesi (Uzunköprü)

Uzunköprü Kervansarayının köşesinde Kurtuluş Caddesinin başında bulunan bu çeşmeyi Sultan IIMurad yaptırmıştır Ne yazık ki 1443 tarihli bu çeşme satılmış ve yerine bir banka binası yapılmıştır

İsmail Hakkı Balkaz bu çeşmenin 1958 yılındaki durumunu şöyle anlatmıştır: “Dış görünüşü ile adeta Selçuki kümbetlerini hatırlatan bu çeşme Uzunköprü kervansarayının sağ köşesinde inşa edilmiş en eski bir eserdir Hiçbir süsü olmayan bu sade çeşmenin haznesi bir kenarı 3,5 m uzunluğunda muazzam bir küp şeklinde olup, üstü taştan kare piramidal bir kubbe ile örtülüdür 500 küsür seneden beri şehrin en önemli bir kısmının suyunu tek bu su olmasına rağmen bol bol temin etmektedir Yalnız bu musluğun bulunduğu cephenin kenarları taş oluk ve çubuklarla, ortası da tezyin edilmiş olup kemerin altındaki dört köşe küçük bir taş üzerinde şu yazıt vardır:

Sahib-ül hayrat ve hâsenat Dergâh-ı ali kapıcıbaşılarından ve Edirne eşraf hanedanından Esbak Filibe Nazırı merhum Hüseyin Naili ağa ruhu için
El Fatihâ 1262

Bu kitabeden de anlaşılacağı gibi Hüseyin Naili ağa bu çeşmeyi 1846 yılında onarmıştır

Mahmut Baba Çeşmesi (Uzunköprü)

Uzunköprüde Gazi Mahmut ve Park Çeşmesi ile de anılan bu çeşme Uzunköprünün yakınında idi Sultan IIMurad tarafından 1443 yılında yaptırılmıştır Çeşmenin suyu Malkoç su kaynaklarından toprak künklerle getirilmiştir Bu çeşmenin özelliği aynı zamanda Uzunköprünün tarih köşkü işlevini üstlenmiş oluşudur Çeşme üzerinde Sultan IIMurad tarafından 1443te yapıldığı, sağ köşesinde ise köprünün 174 kemeri olduğunu belirten mermer bir kitabesi vardır

Mahmut Baba Çeşmesi 1965 yılında caddenin genişletilmesi sırasında bulunduğu yerden 5 m doğuya taşınması için yerinden sökülmüş ve yalnızca ön cephesi eski haline uygun olarak yapılmıştır Günümüzde çeşmenin suyu şehir şebekesinden sağlanmaktadır

Hasodalı Mehmet Ağa Çeşmesi (Uzunköprü)

Şehsuvar Bey Çeşmesi de denilen Hasodalı Mehmet Ağa Çeşmesi, Şehsuvar Bey Camisinin doğusundaki avlu duvarına bitişiktir Hasodalı Mehmet Ağa 1680 yılında Albaba yöresindeki bir su kaynağından su getirerek bu çeşmeyi yaptırmıştır Ancak bu çeşme de yıkılmış ve yerine orijinalinden uzak bir yenisi yapılmıştır

Halise Hatun Çeşmesi (Uzunköprü)

Halise Hatun Camisi haziresinin karşısında bulunan bu çeşmeyi Eyne (İnece) Kethüdalığını yapmış olan Uzunköprülü Hacı İbrahim Ağa eşi Halise Hatun adına 1705 yılında yaptırmıştır

Kesme taştan olan bu çeşmenin suyu Yaymeşe Bağlarından getirilmiştir Sivri kemerli, dikdörtgen görünümlü çeşmenin sivri kemeri üzerinde talik yazı ile kitabesi yazılıdır

Kitabe:

Kethüdâ mir-i Mükerrem Hacı İbrahim ağa
Ruhu pâki Mustafa verdi su içsun içen
Has-ü âm içti iş bu pâk ab çeşmeden
Şâd ola subh-ü mesa ruhu Hüseyin ile Hasan
Gel bu pâk-i Şenli dedi tarihin
Geçmiş canân iç o Kevser âbı dünyada sen
1117 (1705)

Habip Hoca Meydan Çeşmesi (Uzunköprü)

Uzunköprü Habip Hoca Mahallesi Meydanında bulunan bu çeşmeyi 1709 yılında Hacı İbrahim Ağa yaptırmıştır Mimari yönden bir özelliği olmayan bu çeşmenin suyu Yaymeşe Bağlarından getirilmiştir Çeşme üzerinde mermer üzerine yazılmış kitabesi bulunmaktadır

Kitabe:

Sahib ül-Hayrat Hacı İbrahim ağa
Eyne begi teberrükât varur
Dest-gir ola dünyada hüdâ
Vire cenette mansıb vecâ
Çünkü bu çeşme ecri etti
Ecrini eyle kevserden ilâh
Dedi tamamına tarih-i dil
Oldu bu çeşme hub Allâh
1121 (1709)

Telli Çeşme (Uzunköprü)



Uzunköprü Çarşısının ortasında Telli Çeşme meydanında bulunan bu çeşme 1800 yılında yaptırılmıştır Çeşmenin üzerindeki bezeme XVIIIyüzyıl özellikleri taşımaktadır Burada kıvrık dallar, Rumiler, servi motifleri taş üzerine işlenmiştir

Uzunköprünün 1920-1922 yıllarındaki Yunan işgali sırasında çeşmenin üzerindeki kitabe ve bezemeler kazınmıştır Bugün ancak izleri görülebilmektedir Bu çeşme 1960 yılında bugünkü yerine taşınmıştır

Özgürlük Çeşmesi (Uzunköprü)



Uzunköprünün anıt çeşmesi olarak nitelenen bu çeşmeye Hürriyet Çeşmesi (Özgürlük Çeşmesi) ismi de verilmiştir Çeşme Uzunköprü Meşrutiyet Anayasasının 1908de yürürlüğe girmesi nedeniyle yapılmıştır
Anıtın yapılmasında Kaymakam Mahzar Müfit (Kansu) ve Belediye Başkanı Hafız İsmail (Yayalar)in büyük payı olmuştur

Bu çeşme Uzunköprünün yolunun genişletilmesi sırasında yerinden sökülmüş ve bugünkü yerine taşınmıştır Bu arada çeşmenin orijinal kitabeleri yok olmuştur Bugünkü hali ile çeşme, mermer dörtköşe bir kaide üzerinde yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış dört sütunun taşıdığı küp şeklinde bir bölümden meydana gelmiştir
Kaidesi üzerine yeni bir kitabe konulmuştur Çeşme ve anıt mimari yönden bir özellik taşımamakla beraber kentin simgesi konumundadır

Oniki Çeşme (Uzunköprü)

Uzunköprü Kaymakamı Süleyman Bey ile belediye Başkanı Hafız İsmail Efendinin girişimleri ile Habip Hoca Camisi avlusunda 1917 yılında yapılmış ve Kirazlıderesinden de suyu getirilmiştir

Çeşme Klasik Türk mimarisi üslubunda, kesme taştan yapılmıştır Yuvarlak kemeri içerisinde ayna taşı ve altında da yalağı bulunmaktadır

Rıza Efendi Cami Çeşmesi (Uzunköprü)

Uzunköprü Rıza Efendi Mahallesinde eski Rıza Rıza Camisinin giriş kapısı yanında bulunan bu çeşmeyi Hacı İbrahim Ağa 1722 yılında yaptırmıştır Çeşmenin suyu Sultan IIMuratın şehre getirdiği su şebekesinden sağlanmıştır

Çeşme üzerinde küçük bir kitabe bulunuyordu:

“Sahib ül-Hayrat Hacı İbrahim Ağa,
sene 1137 (1734)”

Rıza Efendi Çeşmesi cami ile beraber yıktırılmıştır Bugün yerinde yeni Rıza Camisi bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Saray ve Kasırları

Saray-ı Atik (Eski Saray) (Merkez)

Edirnede ilk sarayı Edirnenin fethinden dört yıl sonra Sultan IMurat bugün Kaleiçinde Sarıbayır veya Muradiye Bayırı denilen yerde veya onun hemen yakınında 1362de yapımına başlanmış 1365te de tamamlanmıştır Bununla beraber sarayın yeri kesinlik kazanamamıştır Fatih Sultan Mehmet bu sarayda doğmuştur Saray-ı Atik Yıldırım Beyazıt, Sultan II Murat ve Çelebi Sultan Mehmet zamanında da kullanılmıştır

Evliya Çelebi bu sarayı görmüş ve Musa Çelebi tarafından da etrafının duvarla çevrildiğini belirtmiştir:

“Evvelâ Selim Han Camii yakınında Kavak meydanı denilen yerde (Eski Saray) Edirne fatihi Gazi Murad Hüdavendigârın fetheder etmez bina eylediği saraydır Eski Edirne kralları Manyas kapısı yakınında otururlarmış… Sonra bu Eski Sarayı Mûsa Çelebi genişletip kale gibi burç ve barusunu bir büyük duvar gibi bina ettirdi Etrafı beşbin adım kaplar Dört köşeden uzunca bir mihmansaray-ı sultanıdır Duvarlarının yüksekliği iyrmi zira olup kuzeye açılır bir adet demir kapısı vardır Sonra Süleyman Han Engerus (Macar) seferlerine rağbet etmekle bu sarayı ve yeniçeri odalarını imâr edip kırkbin yeniçeriyi hazır bulundurarak altı bin gılmanı hassayı bu sarayda oturtmak üzere eski sarayı divanhane-i âliler ve has oda, büyük, küçük hazine, kiler, doğancılar, seferiler, odalarıyla mâmur etti Ama bağ ve bahçesi yoktur Lakin suyu ve havası yeri yüksek olmakla lâtif ve mutedildir Yapıldığı tarih 767 senesidir Eski bina olmakla yetişen gılmanı hassa ve diğer Enderun ve Birun hademeleri elbette berhudar ve mâmur olup, iki cihan saadetine nâil olurlar Süleyman han kanunu üzere bu eski sarayda üç bin has gulam ibâdetle meşgul olup, okuyup bilgileri tamamlayarak üç senede İstanbul2a gelip derecelerine göre yeni saraya girip padişah hizmetinde olurlar İşte Edirne eski sarayı böyle bir nazargâhı sâlâtindir”

Kanuni Sultan Süleyman sarayı onarmış, genişletmiş ve acemi oğlanlara tahsis etmiştir İlk saraydan günümüze hiçbir kalıntı gelememiştir Ancak Selimiye Camisinin üst tarafında bulunan ve saray hamamı denilen çifte hamamın bu saraya ait olduğu sanılmaktadır

Saray-ı Cedid-i Amire (Yeni Saray) (Merkez)



Edirne Sarayiçinde bulunan Edirne Sarayını Sultan IIMurat 1450 yılında yaptırmaya başlamış, Sultan Muradın ölümünden sonra çalışmalar bir süre durmuş, Fatih Sultan Mehmet döneminde Mimar Şehabeddin tarafından sarayın yapımına devam edilmiştir Saray-ı Cedid-i Amire; Tunca Sarayı, Hünkâr Bahçesi Sarayı veya Edirne Sarayı Hümayunu gibi isimlerle de tanınmıştır

Başlangıçta yalnızca bir kasır niteliğinde olan bu saray Fatih Sultan Mehmet zamanında genişletilmiş ve Saray-ı Cedid-i Amire ismini almıştır Osmanlı sarayları arasında Topkapı Sarayından sonra yapılan en büyük saray olan bu saraya Fatih Sultan Mehmetin yaptırdıkları ile beraber Bab-ı Hümayun, Alay Meydanı, Babussaade, Arz Odası, Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı, Harem ve Enderun gibi bölümler eklenmiştir

Edirne Sarayı beş büyük meydandan oluşmuştur Bunlar Alay Meydanı, Kum Meydanı, Divan Meydanı, Enderun Meydanı ve Valide Taşlığı Meydanıdır Bunlardan Alay Meydanı sarayın en büyük meydanıdır Bu meydanda sarayda çalışanların aylıkları dağıtılmış ve merasimler yapılmıştır Bu yüzden de buraya Kese Meydanı ismi verilmiştir Meydanın batısında Bab-ı Hümayun yer almakta idi Bab-ı Hümayunun her iki tarafında bulunan kapılardan sol taraftaki devlet büyüklerine, sağ taraftaki de halktan kişilere ait birer hapishaneye geçiliyordu Burada Zülüflü Baltacılar Dairesi ile sarayın mescit ve hamamları bulunuyordu Alay Meydanının etrafı direkler üzerine oturtulmuş saçaklarla çevriliydi Bunun güneyinde günümüze kalıntıları gelebilmiş olan Matbah-ı Amire vardı Ayrıca buradaki mutfakların batısında büyük bir şadırvan, mescit, kiler, kiler yazıcıları dairesi ile ahçılar hamamı da bulunuyordu Alay Meydanından Akağalar Kapısı ile çıkılmakta, buradan da Arz Odasına geçiliyordu



Sarayın Kum Meydanında bulunan Arz Odasının duvarları Sultan IVMehmed zamanında çinilerle kaplanmıştır Buraya Fatih Sultan Mehmet zamanında Cihannüma Kasrı ile Kum Kasrı yaptırılmıştır Sarayın Divan Meydanı, Alay meydanının kuzeyinde bulunuyordu Divan kapısından veya dışarıdan, Baltacılar Kapısından girilen bu meydanda Darüssaadet Ağası, Başkapı Gulâmı ve Harem ağalarının daireleri yer alıyordu Enderun Meydanı veya Çeşme Meydanı denilen meydanda Kuşhane Matbahı ile Hünkâr Camisi bulunuyordu Ancak, kaynaklardan bu caminin minaresi olmadığını öğrenmekteyiz Valide Sultan Taşlığı olarak anılan meydanın çevresi bir veya iki katlı yapılarla çevrilmişti Bunlar birbirlerine merdivenli dehlizler, küçük kapılar ve dar yollarla bağlanmıştı Buradaki her daire kendi başına ayrı bir plan düzeni içerisinde idi Ayrıca burada Kadın Efendiler, Şehzadeler, Sultan IVMehmet, Sultan IIAhmet, Hasekiler daireleri, Sultan Süleyman Sofası, yatak hamamı, Valide Sultan Dairesi, Hastalar Koğuşu gibi yapılar da yer alıyordu Kanuni Sultan Süleyman buradaki taşlığın ortasına büyük bir havuz yaptırmışsa da bu havuz daha sonra Sultan IVMehmet döneminde ortadan kaldırılmıştır



Edirne Sarayı İstanbulda daha sonra yapılmış olan sarayların plan ve düzen bakımından bir benzeridir Ancak bu saray İstanbuldakilere göre daha geniş bir alana yayılmıştır Kanuni Sultan Süleymanın Hadika-ı Hassa denilen saray bahçesi arazisini Tunca Nehrinde yaptırılan bir köprü ile bağlamıştır Aynı dönemde Terazi kasrı ile Adalet Kasrı da burada yapılmıştır Sarayın 119 odası, 21 divanhanesi, 22 hamamı, 13 mescidi, 16 büyük kapısı, 13 koğuşu, 4 kileri, 5 matbahı ve 14 kasrı bulunuyordu Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman 1538-1539da buraya son derece görkemli bir divanhane eklemiştir Sultan IISelim de Hasbahçenin kuzeyine Mamuk (Mumuk) ismi verilen bir de kasır eklemiştir Buradaki Alay Köşkünde de bayram törenlerinin yapılması gelenekselleşmiştir

Sultan IIIAhmet bu sarayın harem dairesine 5 oda ve bir de hazineden ibaret yeni bir bölüm eklemiştir Sultan IIMustafa daha önce babası IVMehmetin yaptırdığı özel bölümü onarmış, genişletmiş, bir de havuzlu divanhane eklemiştir

Saray-ı Cedid-i Amirenin bu bölümlerinden ayrı olarak Edirne'de saraya ait çeşitli kasırlar bulunuyordu Bunların başında Şikâr Kasrı, Aynalı Kasır, Bostancıbaşı Kasrı, Terazi Kasrı, Adalet kasrı, İftar Köşkü, Bülbül Kasrı, Değirmen Kasrı, Bayırbahçe Kasrı, İmadiye Kasrı, Köşkkapı Kasrı, İğdiye Kasrı, Demirtaş Kasrı, Akpınar Kasrı, Üsküdar Kasrı ve Mehterhane-i Amire bulunuyordu Bu kasırlardan Adalet Kasrı Fatih Köprüsünün yanında kule biçimli üç katlı bir kasır iken, günümüze yalnızca alt kısmı gelebilmiştir Kasrın üst katı padişah ve saray ileri gelenlerine mahsus olup, son derece güzel bezenmiştir Üzeri yüksek bir kubbe ile örtülü idi Kanuni Sultan Süleymanın Mimar Sinana 1561de yaptırdığı bu kasırda Padişaha halk isteklerini dilekçe ile sunuyordu Bunun dışında kalan kasırlardan günümüze herhangi bir iz gelememiştir



Terazi Kasrı Kanuni Sultan Süleyman tarafından Edirneye getirilen suların Saray içerisine dağıtıldığı bir bölüm idi Duvarları yontma taştan olan iki büyük kule şeklinde idi Bu kulelerden biri Kanuni Sultan Süleyman Köprüsünün Sarayiçine girişinde, diğeri de Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün Sarayiçine girilen kısmında idi Kasrın 2,5 m yüksekliğindeki tuğla ve horasanlı duvarları içerisinden mermer merdivenlerle kulenin üzerinde sultanlara mahsus son derece güzel bezemeli bölüme çıkılıyordu Buradaki odanın etrafı sedirlerle çevrili olup, ortasında da bir havuz vardı Adalet kasrının 15 m doğusunda Tunca sahiline bakan yerde İftar Köşkü bulunuyordu Bu köşk geniş pencereleri ile Sarayiçine bakıyordu

Edirne Sarayının en önemli bölümlerinden birisi de Cihannüma Kasrıdır Bu kasrın pek az bir bölümü günümüze gelebilmiştir Çeşitli dönemlere ait gravür ve fotoğraflardan bu kasır hakkında bilgi edinilmektedir Kasrın divanhanesi sedef, bağ ve fil dişi ile süslü ceviz bir padişah tahtı bulunuyordu Sekiz köşeli bir planı olan Cihannüma Kasrı, kesme taştan yapılmıştır Tavanı altın yaldızlı çıtalarla bölünmüş ve araları da kalem işleri ile süslenmiştir Cihannümanın etrafında yaklaşık 3 m genişliğinde, 6 köşeli üstü örtülü bir de galerisi bulunuyordu Kasrın altında da Müseddes Oda denilen sekiz köşeli bir yer bulunuyordu Bu odanın da üzeri, tavanı ve kapıları bezeli olup, içerisinde gömme dolaplar bulunuyordu Edirne Sarayındaki cephaneliğin patlaması ile birlikte büyük bir kısmı tahrip olmuş, ayakta kalan bölümleri de zamanla yağmalanmıştır Cihannüma Kasrının yalnızca zemin katı ve kule kalıntıları günümüze gelebilmiştir

Sultan IIIAhmet zamanında (1703-1730) saray ihmal edilmiş, 1752 ve 1753 depremlerinde büyük ölçüde tahrip olmuştur



Rıfat Osman Beyden öğrenildiğine göre; 1787, 1802-1803, 1807, 1811, 1827-1828 yıllarında sarayın onarılması için bazı keşifler yapılmış ancak, sarayda önemli bir onarım yapılmamış, daha önce harap olmuş bölümler ile daireler yıktırılmıştır Sarayın 1805-1806 yıllarından itibaren bazı bölümlerine askeri malzemeler yerleştirilmiş ve burası bir cephaneliğe dönüşmüştür Edirneyi 1829da işgal eden Ruslar ordugâhlarını bu sarayın bahçesinde kurmuşlar bu arada sarayın harap olmuş bölümlerini, etrafındaki ağaçları keserek yakmışlardır Ruslar Edirneyi terk ederken de saray eşyaları ile duvarlarındaki çinileri söküp Rusyaya götürmüşlerdir

Sultan Abdülazizin Avrupa seyahati dönüşünde Edirneden geçeceğini öğrenen Vali Hurşit Paşa 1867de sarayın ayakta kalmış bazı bölümlerini onarmaya başlamış ancak padişahın buradan geçmeyeceği öğrenilince de çalışmalar ağırlaştırılmıştır Vali İzzet Paşanın zamanına kadar (1873) ufak çapta tamirler yapılmışsa da sarayın bütününe dokunulmamıştır

Osmanlı-Rus 1878 Savaşında burası Osmanlı ordusunun cephaneliğine dönüştürülmüş, Rusların Edirneye gireceği kesinleşince de Edirne Valisi Namık Paşazade Cemil Paşa veya Müşir Ahmet Eyüp Paşanın verdiği emirle, cephaneliğin Rusların eline geçmemesi için 18 Ocak 1878 günü saray ateşe verilmiştir Sarayın yangını üç gün sürmüş, Edirne Rus işgalinden kurtarıldıktan sonra sarayın yanmayan bölümlerindeki değerli parçalar, arta kalan çiniler Vali Rauf Paşa tarafından bazı yabancı devletlerin temsilcilerine bağışlanmıştır Bu konuda saraydan 27 sandık eşyanın götürüldüğü söylenmektedir Hacı İzzet Paşa 1894te yeniden Edirne Valisi olduktan sonra sarayı ihya etmek istemişse de bunu gerçekleştirememiştir Ardından gelen valiler Edirnenin yeniden yapılanmasında, özellikle kışla ve kamu binalarının inşası için gerekli malzemeleri sarayın kalıntılarından sağlamışlardır Bu nedenle de saray kısa sürede ortadan kalkmıştır
Edirne Sarayının yeniden ortaya çıkarılması için Trakya Üniversitesi 1995 yılında çalışmalara başlamış, bunun için de öncelikle bir Edirne Sarayı Sempozyumu düzenlenmiştir Bundan sonra Mimar Sinan Üniversitesi Türk İslâm Sanatları Ana Bilim Dalı Başkanı ProfDrGönül Çantay burada kazı çalışmalarına başlamış ve sarayın temelleri, ayakta kalabilmiş duvarları ortaya çıkarılmıştır Günümüzde Trakya Üniversitesi ve Edirne Müzesi kazılarını sürdürmektedir Kazılar sırasında saray mutfağının çinileri, keramik kap kacakları bulunmuştur ProfDrGönül Cantaya göre saray mutfağı on bini aşan kişiye hizmet vermekteydi

Alıntı Yaparak Cevapla

Herşeyi İle Edirne

Eski 11-04-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Herşeyi İle Edirne



Edirne Kilise ve Sinagogları

Büyük Sinagog (Merkez)



Sultan IMurad Edirneyi fethettikten sonra Yahudilerden Romaniot Cemaatini Edirneye yerleşmeleri için davet eder Bu dönemde Edirne Hahambaşılığı tarafından kurulan Yeşiva Doğu Avrupa Yahudileri için dinsel bir ilim merkezi haline gelmiştir Bundan sonra İspanya başta olmak üzere 1492de Orta Çağ Hıristiyan bağnazlığından kaçarak Osmanlıya sığınan Seferad Yahudileri ve diğer Yahudi cemaatleri Edirneye gelerek kendi mahallelerini kurmuşlardır Her cemaat kendi sinagoglarını kurmuş ve XXyüzyılın başlarında Edirnedeki sinagog sayısı 13e ulaşmıştır Ancak, Edirnede Harik-i Kebir (Büyük Yangın) diye isimlendirilen yangın şehirde 1514 evi yakarken, sinagogları da tahrip etmiştir Bu yangınla birlikte 20000e yakın Yahudi sinagogsuz kalmış, bunun için de yeni bir sinagogun yapılması kaçınılmaz olmuştur Yeni bir sinagog yapılması için Rusya, Almanya, Macaristan başta olmak üzere Avrupanın çeşitli yerlerinden toplanan paralarla 6 Ocak 1906da Osmanlı Hükümetinin izni ile Kaleiçinde Dilaver Bey Mahallesinde yeni sinagogun yapımına başlanmıştır Bu sinagog Viyana sinagogu örnek alınarak Fransız mimarı France Depre tarafından yapılmış, 1907 yılında da ibadete açılmıştır

Sinagog üç ana binadan meydana gelmiştir Bunlar Büyük Sinagog, Küçük İbadethane ve Okul binasıdır Ancak Hahambaşılık olarak düşünülen yapı maddi olanaksızlıktan ötürü tamamlanamamıştır Büyük Sinagog dikdörtgen planlı olup, tuğladan yığma olarak inşa edilmiştir Üzeri büyük bir kubbe ile örtülmüş, iki yanına da iki kule eklenmiştir Ana giriş üç kapılı olup ayrıca iki yandaki kulelere de çıkış merdivenleri bulunmaktadır



İç mekanda mihrabın bulunduğu duvarın uç kısmına Ehal (el yazması Tevrat kopyalarının saklandığı dolap) yerleştirilmiştir Bunun önünde, sağ ve sol yanlarda da cemaatin saygın iki kişisinin oturacağı koltuklar, bunların önünde de Teva (sinagoglarda duaların okunduğu platform) bulunmaktadır Ayrıca salonda dua edenlerin ve âyine katılacakların oturacakları koltuklar yerleştirilmiştir

Bu sinagogun en büyük özelliği de mükemmel akustiğidir Tavan bezemelerinde, balkonda çiçek motifleri, gökyüzünü betimleyen yıldız figürleri, On Emirden yola çıkarak yerleştirilen figürlere yer verilmiştir

Yahudi cemaati 1925 yılında Lozan Antlaşmasının tanıdığı hak ve imtiyazlardan vazgeçtiklerini beyan etmişlerdir Ardından da Yahudiler kendilerine yönelik baskılar olduğunu ileri sürmüş ve İstanbula göç etmişlerdir Edirnede 1940lı yıllara kadar görevde olan son Hahambaşı Moşe Behmuarasın ölümünden sonra ve İsrail Devletinin kurulmasından sonra şehirdeki Yahudi cemaati azalmıştır Bundan sonra Edirnede kalan 100-150 kişilik Yahudi cemaati 1983 yılına kadar sinagogu kullanmıştır Edirnedeki Yahudi cemaatinin İstanbul ve İsraile göç etmesi ile cemaatsiz kalan sinagog 1995 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçmiştir



1997de yoğun kar yağışı nedeni ile sinagogun çatısında biriken kar, üst örtünün çökmesine neden olmuştur Bundan sonra Trakya Üniversitesi sinagogun onarımını üstlenerek kültürel amaçlı kullanacağını Vakıflar Genel Müdürlüğüne bildirmiştir Trakya Üniversitesi Rektörü ProfDrOsman İnci kendilerine tahsis edilen bu yapıyı korumaya yönelik çalışmalarda bulunmuştur Ayrıca Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyeleri restorasyon planlarını hazırlamıştır Onarım için yapılan keşif bedeli 10000000000 TL bulmuş, Trakya Üniversitesi Türkiyedeki Musevi cemaati ile görüşmüş ve bu konuda katkılarını istemiştir Bu konuda İstanbul Atatürk Kültür Merkezinde yapılan Seferadi Müzik Topluluğunun verdiği konser bu parayı karşılayamamış ve Yahudi cemaatinden de gerekli katkı sağlanamamıştır Bunun üzerine Trakya Üniversitesi binayı tekrar Vakıflar Genel Müdürlüğüne bırakmak zorunda kalmıştır

Günümüzde Edirnedeki Yahudi kültürünü yansıtan Büyük Sinagog kendi haline terk edilmiş konumdadır

Ayasofya Kilisesi (Merkez)

Edirnede Ayasofya Kilisesinin olduğu tartışmalıdır Ancak Edirnenin Kaleiçi semtinde Ayasofya olarak tanınan ve Osmanlılar tarafından şehrin fethedildiği yıllarda cami olarak kullanılan Ayasofya simli bir kilisenin olduğu bilinmektedir Bu yapı Sultan IMurad zamanında camiye çevrilmiş ve ilk Cuma namazı da fetihten sonra burada kılınmıştır Sultan II Murada zamanında (1421-1451) bu kilisenin yanına bir medrese eklenmiş, Sıraceddin Mehmed bin Ömeri Halebi buraya müderris yapılmıştır Bundan sonra da Ayasofya Kilisesi Halebi Camisi olarak tanınmıştır Badi Efendiden öğrenildiğine göre kilisenin dört kemerin taşıdığı merkezi bir kubbesi varmış Minaresi ise ahşaptanmış

Ayasofya, 1752 yılında depremden harap olmuştur XIX yüzyılın sonlarında harap durumda
olan bu yapının malzemesinden yararlanılmak için kalan taşları sökülmüştür Edirne Tarihi yazarı Osman Nuri Peremeci bu yapının yeri olarak Semerciler Caddesinde, 25 Kasım Stadyumuna giden yolun solundaki geniş alanı göstermektedir Günümüze bu yapıdan yalnızca bir fotoğraf gelebilmiştir Bu fotoğraf Bulgar Arkeoloji Enstitüsündedir Fotoğrafa dayanılarak yapının serbest Yunan haçı plan düzeninde olduğu, ortadaki dörtgen bölümün üzerini de14 m çapında merkezi bir kubbe örttüğü sanılmaktadır Bu kubbenin Geç Bizans Devri özelliklerini yansıttığı konusunda Bizans Sanatı uzmanları aynı görüşte birleşmişlerdir Haçın kollarının da fotoğrafa dayanılarak 850x1520 m ölçüsünde olduğu sanılmaktadır

Tiris iya Hares Kilisesi (Merkez)

Edirne Yıldırım Bayezıd Camisinin bulunduğu yerde, Tiris iya Hares Kilisesinin bulunduğunu bazı kaynaklar belirtmiştir Ancak bu iddia kesinlik kazanamamıştır Rıfat Osman da Edirne Rehnüması isimli eserinde Yıldırım Camisinin bulunduğu yerde bir kilise olduğunu ileri sürmüştür Cornelius Gurlittde İtalya Ravennadaki Galia Placidia ile benzerlik kurmuş, 440 yıllarında yapılmış olabileceğini sözlerine eklemiştir
Yıldırım Beyazıt Camisi yapılırken bu kiliseden hiçbir kalıntı ve iz kalmamıştır

Sinaitikon Kilisesi (Merkez)

Edirnedeki bu kilise konusundaki bilgiler oldukça yetersizdir Prof Dr Semavi Eyice yakın zamanlara kadar Edirnede küçük bir kilise olduğunu söylerse de yeri konusunda tam bir bilgi verememektedir

Sina Manastırı ile ilgili olduğu sanılan kilisenin 770 m uzunluğunda, 3 m çapında bir kubbe ile örtülü olduğu CGurlittin çizdiği bir krokiden anlaşılmaktadır

İtalyan Kilisesi (Merkez)



Edirne, Kaleiçi semtinde XIX yüzyılın ortalarından kalmıştır Edirnede, özellikle Karaağaçta diğer yabancı devletler gibi İtalyan kolonisi de yaşıyor, diğerleri gibi İtalyanların da konsolosluğu bulunuyordu

Bu kilise dikdörtgen planlı olup moloz taş ve tuğladan bazilika planlı olarak yapılmıştır Üç nefli olan bazilikanın üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür
İki katlı, bahçe içerisindeki kilisenin müştemilat binasının dört cephesinde de dikdörtgen söveli pencereleri bulunmaktadır Bu bina Edirne Valiliği tarafından onarılmıştır
Giriş kapısı mermerden yuvarlak kemerli olup üzerinde Latince yazılı bir kitabesi bulunmaktadır Kilise bugün harap bir durumdadır

Ayasofya (Enez)



Enez Ayasofyasının yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber mimari üslubu Orta Bizans Döneminde, XIIyüzyılda yapıldığını göstermektedirGünümüze oldukça harap bir durumda gelen bu yapı ile sanat tarihçiler ilgilenmiş ve bir çok yayında, bilimsel araştırmada yer almıştır

Orta Bizans Dönemi, yapı üslubunu gösteren Ayasofya kapalı Yunan haçı planında yapılmıştır Zengin taş ve tuğla işçiliği ve freskleri ile de Bizansın önemli eserleri arasında yer almaktadır Palaiologoslar Döneminde (1261-1453) batı yönü paye ve sütunlarla bölünmüş, ayrıca buraya kemerli bir de dış narteks eklenmiştir Osmanlı döneminde bu narteks de bazı değişiklikler yapılmış ve sol tarafındaki bir bölüm odaya dönüştürülmüştür Ayrıca bu dönemde yapının kuzeyine bir kapı açılmış, güneyine de mihrap ile minber yerleştirilmiştir

Kilisenin ibadet mekanı olan naos, yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Bu kubbe belirlenemeyen bir tarihte yıkılmış, cami olarak kullanıldığı dönemde de üzeri kiremitli ahşap bir çatı ile kapatılmıştırYunan haçının kollarının ortasındaki kubbe dışında kalan bölümlerin üzerinin tonozla örtülü olduğu sanılmaktadır Yapının dış cephesindeki tuğla bezemeler Palaiologoslar Dönemi (Son Bizans Dönemi) Bizans mimarisinin tüm özelliklerini yansıtmaktadır

Bizans döneminde freskler, mermer frizler ve mozaik döşemelerle kaplı olduğu sanılan kilise Osmanlılar zamanında kalem işleri ve kubbe eteğini çepeçevre kuşatan bir ayet ile bezenmiştir

XX yüzyılın başında burada yapılan araştırmalarda ele geçen bir yazıttan Bizans döneminde ayrıca Khrysospege (Altın Kaynak) ismiyle de tanındığı öğrenilmiştir l971-1972 yıllarında burada yapılan kazı ve araştırmalar da büyük bir bölümü toprak dolgusunun altında kalan yapının üzeri temizlenmiştir Döşemesinin kalker ve taş levhalarla kaplı olduğu, ayakta kalabilen kuzey-doğu duvarlarında yer yer freskler olduğu izlerden anlaşılmıştır Ayrıca tuğlaların aralarına çeşitli desenler oluşturacak biçimde yerleştirilmiş örgü tekniğinde ilginç bir duvar örgüsü de dikkati çekmiştir

Fatih Sultan Mehmet döneminde Enez, Has Yunus Bey tarafından 1456da fethedilmiştir Bu nedenle Enez Kilisesi camiye çevrilmiş ve Fatih Camisi olarak da tanınmıştır Osmanlılar tarafından camiye çevrilen yapı l962 yılına kadar cami olarak kullanılmıştır l980li yıllarda yapı bakımsızlıktan çökmüştür Ancak Başbakanlık Arşivindeki bir belgeden l710da tamir edildiği öğrenilmektedir XVIII Yüzyılın başlarında harap olduğu bir arşiv belgesinden öğrenilmiş ve o tarihten sonra yeterince ilgilenilmemiştir Caminin minaresi Balkan Savaşı sırasında yıkılmıştır

Enez Kiliseleri (Enez)

Enezde bir tarla içerisinde üç duvarı yıkılmış olmasına rağmen doğu duvarı oldukça iyi durumda bir kilise kalıntısına rastlanmıştır Kaba bir taş işçiliği göstermekte olan bu kilisenin da kapalı yunan haçı planında olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır

Enez Kalesinin kuzey kısmındaki bir başka kilisenin kalıntıları define arayıcıları tarafından yok edilmiştirAyasofyanın giriş kapısı önünde tek nefli kaba işçilikle yapılmış bir kilise kalıntısına daha rastlanmıştır

Sweti George Bulgar Kilisesi (Merkez)



Edirne'nin Kıyık semtinde bulunan Sweti George Bulgar Kilisesi 1880 yılında yapılmış, iç dekorasyonu da 1889da tamamlanmıştır Bu kilisenin bulunduğu yerde daha eski tarihlere ait bir kilisenin bulunduğu, eski kiliseden kalma tablolardan anlaşılmaktadır

Kesme taş ve tuğladan yapılan kilisenin zemini mermerle kaplıdır İç bezemesi oldukça zengin olup, ikonaları ile tanınmıştır

Yahudi Havrası (Merkez)

Edirne'nin Kaleiçi mevkiinde bulunan Havra 1902-1903 yıllarında taş ve tuğladan inşa edilmiştir Günümüzde harap durumdadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.