Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
genel, kayseri, tanitimi

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Genel Bilgi



İç Anadolu Bölgesinde büyük bir bölümü, Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde de küçük bölümleri olan Kayseri, kuzeyinde Yozgat ve Sivas, doğusunda Sivas ve Kahramanmaraş, güney ve güneydoğusunda Adana, güneybatısında Niğde, batısında da Nevşehir illeri ile çevrilidir Kayseri, İç Anadolu platosunun güneydoğu ucunda yer almakta olup, sönmüş bir yanardağ, iki dağ sırası ve bunların arasında kalan plato ve çöküntü alanlarından oluşmuştur İlin en yüksek noktası olan Erciyes Dağı (3917 m) sönmüş bir yanardağdır

Erciyes, III Zaman ortalarından başlayarak çeşitli dönemlerde etkinlik gösteren, lav ve tüf püskürten eski bir yanardağdır Bu özelliği ile Erciyes Dağı türlü yaştaki volkanlardan oluşmuştur Toros orojenez kuşağı ile İç Anadolunun volkanik kütlelerinden oluşan, püskürmelerle ortaya çıkan kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu dağların en önemlisi olan Erciyestir Erciyes Dağının çevresindeki tepe ve platolar Kayseri yöresinin bugünkü yapısını belirlemiştir Erciyes Dağı üzerinde IV Zamanda oluşan buzullar ise aşındırma yoluyla dağın yüksek kesiminde geniş ve derin sirkler (buz yalakları) ortaya çıkarmıştır



Kayseriyi engebelendiren dağlar üç sıra halindedir Bunlardan ikisi yer kabuğu hareketleriyle kırılma ve kıvrılmalara uğrayarak yükselmiş dağlardır Diğer grup ise Orta Torosların Orta Anadoluya kıvrılan bölümünün uzantılarıdır Bu dağlar birbirinden çöküntü havzalarıyla ve yüksek platolarla ayrılmıştır İl alanını engebelendiren birbirine paralel üç dağ grubundan en kuzeyde olanı Erciyes ile başlayıp, Koramaz Dağıyla (1900 m) süren bu dağ sırası, son kabartısını il sınırlarının kuzeyinde, Hınzır Dağında (2500 m) gösterir Koramaz ve Hınzır dağları kırıklı-kıvrımlı dağlar niteliğindedir Diğer bir dağ grubu, ilin güneyinde Süveğen dağı ile başlar Aygörmez (2094 m) ve Köşkerli (2000 m) dağları ile süren sıra, Kepekli dağı (2225 m) ile Uzunyaylaya doğru uzanır İlin kuzeydoğu-güneybatı uzantılı üç dağ sırasının en güneyindeki son grubunu oluşturan Tahtalı Dağları; Bakırdağı, Beydağı, Soğanlı Dağı ve Gövdeli Dağı gibi kabartılardan oluşmaktadır Orta Torosların uzantıları olan bu sıradağın birçok noktası 2500 metrenin üzerindedir



Kayserinin yüzde 49,1 gibi önemli bir bölümü, plato biçimindeki yüksek düzlüklerle kaplıdır Bunlar bazı yerlerde akarsularla yarılmış yüksek plato düzlükleri, bazı yerlerde de dağlar arasında uzanan ve yine derin vadilerle parçalanmış havzalar durumundadır Bu tür düzlüklerin bir bölümü, Kayseri ve Develi ovalarının çevresinde yer almıştır Kayseri Ovasının kuzeyi ile Develi Ovasının doğu ve batısında yer alan bu platoların yüzeyi yer yer engebelidir Ova tabanından 100-300 m yükseklikteki platolar üzerinde tepelik ve dalgalı alanlar da geniş yer tutar Bunlardan Kayseri Ovasının kuzeyinde, Erkilet ile Kızılırmak vadisinin arasında yüksekliği 1300-1400 m olanı volkanik malzeme ile örtülüdür Bu platolar kalker, marn ve kil gibi katmanlarla andezit, bazalt, tüf gibi volkanik taşlardan oluşmuştur



Kızılırmakın kuzey ve güneyinde 16 km uzunluğunda, 1500 m yüksekliğinde Sultan Sekisi ile Amarat düzlükleri bulunmaktadır Bunlar kalkerler ve lavlarla örtülü yüksek düzlüklerdir Ayrıca Uzunyayla ve Zamantı teknesi, akarsularla derin biçimde yarılmış, plato görünümlü havzalardır

Kayseri İlinde yer yer dar ve derin boğaz görünümü alan vadiler bulunmaktadır Bunlardan Zamantı vadisi aynı zamanda tektonik çöküntüdür İl topraklarındaki çöküntü havzalarının tabanlarında oluşmuş geniş ovalar, genellikle dışarı akışı olmayan kapalı havzalardır İl sınırlarına Ebülhayır Köyünün güneydoğusunda giren Kızılırmak vadisi, Küpelinin güneyinde dar ve derin bir boğaz oluşturur Vadi, Obruk Köyüne kadar bu durumunu korur Obrukun kuzeyinde genişleyen Kızılırmak vadisi, Mollahacı Köyü yakınında yine dar ve derin bir boğaz biçimini alır İl topraklarının kuzeybatısında, Erciyes Dağının kuzeyindeki Kayseri Ovası, yaklaşık 890 km2 lik yüzölçümüyle, Kayserinin ve Yukarı Kızılırmak bölgesinin en geniş ovalarından birisidir Kayseri Ovasının doğusunda Karahöyük (Kültepe) ve Engir gölü sazlığı, batısında ise Karasazlık gibi geniş bölümleri kurutulmuş bataklıklardan oluşan ovanın batı kesimi, Anbar ovası adıyla anılmaktadır İlin ve Erciyes Dağının güneybatısında yer alan Develi Ovası yaklaşık 1000 km2lik yüzölçümüyle, Kayserinin olduğu gibi Yukarı Kızılırmak bölgesinin de en geniş ovalarından biri olup, tektonik bir çöküntü alanında yer almaktadır Ovada, çevredeki dağlardan inen akarsular ve kar sularının oluşturduğu taşkınlar sonucu ortaya çıkan Sultansazlığı, Kurbağa, Deve ve Yay Gölleri gibi bataklık ve gölcükler de vardır Kayseride bu ovaların dışında, Gölova (Palas) ve Sarıoğlan ovaları Kayseri Ovası çöküntü alanından, Şarkışlaya doğru uzanan tektonik çöküntü kuşağındaki küçük ovalardan başlıcalarıdır Bu iki ova, birbirinden yüksekliği 1300-1350 m olan tepeler ve dalgalı bir alanla ayrılmıştır Bunlardan 1106 m yükseklikteki, 100 km2 yüzölçümlü Gölova (Palas) kapalı bir çanak durumunda olup, üzerinde Tuzla gölü yer almaktadır



İl toprakları Kızılırmak ve Seyhan havzaları içinde kalmaktadır İlin önemli akarsuları Kızılırmak havzasında yer alan Kızılırmak, Sarımsaklı Suyu ve Seyhan havzasında kalan Zamantı Irmağıdır Ayrıca Kayseride bunların dışında irili ufaklı birçok dere ve çay da bulunmaktadır

Kızılırmakın yaklaşık 128 kmlik bölümü Kayseri İl sınırları içindedir İl topraklarına kuzeybatıda, Ebülhayır Köyü yakınlarında giren Kızılırmak, bir süre kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda aktıktan sonra, yine kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunu alır ve akışına kuzeye doğru dirsek yaparak devam eder Kızılırmak bir süre aynı yönde aktıktan sonra kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunu alarak Bahçe Köyünün güneybatısında il sınırları dışına çıkar



Kayserinin düğer önemli akarsuyu Zamantı Irmağıdır Seyhan Irmağının iki büyük kolundan biri olan ve il topraklarındaki uzunluğu 230 km olan bu ırmak, Uzunyayla ortalarında, Örenşehir Bucağı yakınlarında Şerefiye Köyünde doğar İlk kaynaklarını Uzunyayladan aldıktan sonra kabaca kuzey-güney doğrultusunda akar Derin vadiler içinde akarken Boran, Çermişek, Kuş, Tahtacık, Bercan, Tahtalımezar, Kuru ve Alagöz gibi çay ve dereleri de ona katılır

İl sınırları içerisinde yer alan göllerden bazıları sazlık ve bataklıklar durumundadır Develi Ovasının güneyinde yer alan Sultansazlığı çok sayıda dereyle sulanmakta olan geniş bir bataklıktır Bir bütün halinde olmayıp, adacıklar biçiminde parçalanmış olan sazlıkta birtakım küçük gölcükler de oluşmuştur Eğrigöl ve Sarp Gölü bunlar arasındadır
Develi Ovasının ortasında, yaklaşık 94 km2 lik bir alan kaplayan suları tuzlu olan Yay Gölünün derinliği ancak 2 mye ulaşabilmektedir Yaz aylarında göl sularının bir bölümü çekilince tuz yüzeye çıkar Sarıoğlan İlçesinin güneybatı kesiminde, Palas Ovasındaki Tuzla gölü, sazlık ve bataklıktır Bu gölden de tuz elde edilebilmektedir İl merkezinin 13 km kuzeydoğusunda ise Engir Gölü yer almakta olup, 04 km2 lik bir alanı kaplar Yüzölçümü 16917 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre; toplam nüfusu 1060300dür



Orta Anadolu ikliminin hakim olduğu Kayseride kışlar soğuk ve kar yağışlı, yazlar ise sıcak ve kuraktır Ancak iklim, yükseltiye göre yer yer farklılıklar göstermektedir Buna bağlı olarak, çukurda kalan bölgelerde daha yumuşakken, yaylalardan dağlık kesimlere doğru gidildikçe sertleşir Yağış miktarı ise, ilin yüksek kesimlerinde yer alan bölgelerinde daha fazladır İliin birçok yerinde bozkır iklimi özellikleri vardır Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır Yüksek yerlerde ise yayla iklimi hüküm sürer

İl topraklarında, dağ ve tepelik alanlarda da bozkır bitki örtüsü egemendir İlin yüksek kesimlerinde yer yer iyi orman örtüsüne de rastlanırsa da topraklar genellikle orman ve çalılıklar ile kaplıdır İlin güney kesiminde Toros Dağlarının yer aldığı bölümde karaçam, kızılçam, göknar, ladin ve meşe türleri bulunmaktadır Dağlar arasındaki çöküntü havzalarında ve ovalarında önceleri bozkır örtüsünün egemen olmasına karşılık, bu kesimler daha sonra geniş ölçüde tarım alanı durumuna getirilmiştir Dağların etek bölümleri ise genellikle bağlık ve bahçeliktir

İlin ekonomisi, tarım, hayvancılık, halı ve el dokumacılığı, sanayii, turizm, madencilik ve ticarete dayalıdır Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, arpa, buğday, şeker pancarı, patates, çavdar, mısır, soğan, nohut, kuru fasulye, ay çiçeğidir Ayrıca sebze ve meyve de üretilmektedir Kayseride meyve suyu fabrikalarının kuruluşu meyveciliğin gelişmesini sağlamıştır Zerdali, kayısı, armut, erik, elma ve ceviz yetiştirilir Hayvancılıkta ise koyun, kıl keçisi, manda, at, sığır, tavuk, hindi ve yetiştirilip, arıcılık yapılmaktadır Hayvancılığa bağlı et ve et ürünlerinden sucuk ve pastırması ile ünlüdür Kayseri ve çevresinde el dokuması, döşeme yaygıları, halıları yapılmaktadır Bunların desenleri, renkleri ve kaliteleri çeşitli olup, havları kısa atkı ve çözgüleri pamuktan, düğümleri yündendir Son yıllarda düğümlerde yapay ipek de kullanılmaktadır

Kayseri, elverişli ulaşım ve enerji olanakları ve zengin yeraltı kaynaklarının yanı sıra sanayisi de gelişmiş illerdendir Cumhuriyetin ilanından sonra sanayi yönünden Kayseriye ağırlık verilmiştir 1926 yılında Bünyan Halı İpliği Fabrikası, Kayseri Tayyare Fabrikası ve Tank Tamir Fabrikası, 1927 yılında açılan Ankara-Kayseri demiryolu, 1929da yöreye elektrik sağlamaya başlayan Bünyan Hidroelektrik Santralı, 1930da yapılan Kayseri-Sivas-Samsun karayolu, 1933 yılında yapılan ve İli Akdenize bağlayan Kayseri-Ulukışla demiryolu ve 1935 yılında kurulan Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası İlde sanayiinin gelişmesine katkısı olan önemli kamu yatırımlarıdır Orta Anadolu Krom İşletmesi, Kayseri Pamuklu Sanayii Müessesesi, Çinko, Kurşun, Metal Sanayii, Şeker Fabrikası, Yem Fabrikası belli başlı sanayi kuruluşlarıdır

Kayseride kış ve doğa sporlarının rolü ekonomide önemlidir Erciyes Dağı Kayak tesisleri ile Tekirbelindeki tesisler kış sporları merkezidir Ayrıca çeşitli kuşların yaşama, konaklama ve üreme alanı olan Sultansazlığı da önemli turizm merkezidir Bayramhacı Köyü yakınındaki Bayramhacı Kaplıcası, Yeşilhisar İlçesi güneyindeki Dutluk İçmesi de turizm açısından önemli yerleridir



Kayseri yer altı kaynakları bakımından da zengin olup, il topraklarında tuğla ve kiremit hammaddesi, krom, alimünyum, bakır, kurşun, çinko, prit, demir, kaolin, ponza taşı, jips, diatomit, sanayi kili ve linyit yatakları bulunmaktadır

Kapadokya Bölgesinde önemli bir yerleşim alanı olan Kayseri (Kaisareia), MÖ 4000 ile MS 2000 olmak üzere 6000 yıllık bir tarihe sahiptir MÖ 2000 yıllarında Anadoluya gelen Hititler, Kayseriye 22 km uzaklıkta bulunan Kayseri Ovasının en büyük şehri ve Anadolunun en büyük höyüklerinden biri olan Kültepe (Kaniş) şehrini kurmuşlardır Kültepenin hemen yanında yer alan Karumda (Pazarşehir) yapılan kazılarda bu döneme ait çivi yazısı ile çeşitli yazılı tabletler bulunmuş ve bu tabletlerden Asurlu tüccarlarla Hititli yerliler arasındaki ticari ilişkilere ait bilgiler elde edilmiştir Kültepe, MÖ 4000 yılından Roma devri sonuna kadar devamlı bir yerleşim yeri idi Ayrıca Kayserinin 68 km kuzeydoğusunda, dağlık bir bölgede Helenistik ve Roma dönemlerinde uzun süre önemli bir kale olarak kullanılan Kululu adlı bir yerleşim yeri daha kurulmuştur Kültepe ve Kululu, Tabal Krallığının da önemli şehirlerindendir MÖXI ve VIIyüzyıllarda ise bu krallığın merkezi, Erciyesin eteğinde yer alan Kaisareia (Mazaka)dır Bu bölge, MÖ VI ve Vyüzyıllarda Med ve Perslerin egemenliği altında kalmıştır

Kapadokya Kırallığı, MÖ 332 tarihinde Gaziura (Turhal) da I Ariarathes tarafından kurulmuştur Kral IVAriarathes zamanında Mazaka başkent yapılmış ve bu tarihten itibaren şehirde sikke darp edilmeye başlanmıştır
MS 17 yılında Romanın bir eyaleti olan bu bölgenin yönetimi için Romadan vali gönderilmiştir Bugünkü Kayseri de, ismini Kaisareiadan almıştır 395 yılında Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu içerisinde kalan Kaisareia, politik alanda olmasa bile ticaret alanındaki önemini günümüze kadar koruyabilmiştir Kaisareia, nüfusu 400 bin olan ve saray, kitaplık, misafirhaneler, cüzzam hastanesi, kilise gibi yapıların bulunduğu büyük bir şehir konumundadır

691 ve 721 yıllarında Kaisareia, kısa sürelerle Arapların akınına uğramış ve Malazgirt Savaşından (1071) sonra Anadolu Selçuklularının egemenliğine girmiştir Bundan sonra şehir süratle gelişmiş, cami, medrese, han, hamam ve çeşmeler yapılmıştır Bir süre Danişmentlilerin merkezi olan Kayseri, Sultan IAlaaddin Keykubat zamanında Anadolu Selçuklularının Konya ve Sivasla birlikte üç önemli başkentinden biri olmuştur Selçukluların Kösedağ Meydan Savaşında (1243) Moğollara yenilmesinden sonra Anadolunun büyük bir bölümünde olduğu gibi Kayseriyi de Moğol Valileri yönetmiştir



Kayseri, Eretna Devletinin hakimiyetine girmiş (1341-1381), onları Kadı Burhaneddin Ahmet dönemi izlemiştir Osmanlılar 1398 yılında burayı ele geçirmiş ancak Yıldırım Beyazıtın Ankara Savaşında (1402) yenilmesinden sonra Karamanoğulları ve Dulkadiroğulları yöreye hakim olmuştur Yavuz Sultan Selimin 1515te, İran seferi dönüşünde Kayseri, Osmanlı topraklarına katılmıştır

Osmanlı Döneminde önce Karaman, ardından Ankara Eyaletine bağlı bir sancak olmuştur 1839 tarihinde Bozok Eyaletinde, 1867 tarihinde de bağımsız sancak merkezi olarak Osmanlı idari taksimatında yerini aldı



IDünya Savaşı'ndan sonra Develi yöresi bir süre Fransız işgali altında kalmıştır Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlıların Haymana'ya kadar ilerlemesi üzerine TBMM 24 Temmuz 1921'de hükümet merkezinin Kayseri'ye taşınmasına ve Ankara halkının da buraya göç etmesine karar vermişti Bunun için Kayseri lise binası TBMM toplantıları için hazır duruma getirilmiştir Ankaralıların bir bölümü Kırşehir üzerinden buraya göç ettirilmiştir Ancak, Sakarya Savaşı'nın (1921) kazanalıması üzerine bu karardan vazgeçilmiştir Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924te il konumuna getirilmiştir

Kayseriden, Kültepe (Kaniş) Örenyeri, IIustinianusun yaptırdığı, Selçukluların, Karamanoğullarının ve Osmanlıların onardığı Kayseri Kalesi antik çağlardan günümüze gelen eserler arasındadır Selçuklu Döneminden; Kayseri Ulu Camisi (1281), Karatay Kervansarayı (1227), Hasbek Kümbeti (1184-1185), Han Camisi (XIIIyüzyıl), Han Kümbeti (1235), Seracettin
Medresesi (1238), Battal Camisi (XIIyüzyıl), Eski Bedesten (XIIIyüzyıl), Hunat Hatun Camisi (1237), Hunat Hatun Kümbeti (1237), Hunat Hatun Medresesi (1237), Hunat Hatun Hamamı (1240), Karatay Hanı (1240), Sahabiye Medresesi (1267-1268), Hacı Kılıç Camisi (1249-1250), Hacı Kılıç Medresesi; Eretna Döneminden; Emir Sahap Türbesi (1327), Kadı Mescidi (1338), Köşk Medrese (1339), Zengioğlu Emirzade Mehmet Türbesi (1345), Emir Erdoğmuş Türbesi (1348), Emir Ali Türbesi (1350), Şah Kutlu Hatun Türbesi (1350), Haydar Bey Köşkü, Ali Cafer Türbesi, Sırçalı Kümbet (1350), Sezgeldi Türbesi (Dede Kümbeti) (1364), Yeşilhisar Ulu Camisi (1346),; Osmanlı Döneminden; Kara Mustafa Paşa Kervansarayı (1660), İsa Kümbet Camisi (1554-1555), Kubaroğlu Mescidi (1560-1561), Kurşunlu Camisi (1585), Büyük Bürüngüz Daniş Ali Bey Camisi (XVIyüzyıl), Yanıkoğlu Camisi (1748), Cıncıklı Cami (1664), Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi (1670), Molu Köyü Camisi, Gürpınar Köyü Camisi, Şeyh Tacettin Türbesi (1513), Şeyh Seyfullah Türbesi (1545), Esma Hatun Türbesi, Gavremoğlu Çeşmesi (1508), Göllü Çeşme (1551), Oduncu Çeşmesi (1582), Bedesten (1437), Kapalı Çarşı (1853) , Pirinççiler çarşısı (1552), Hacı Efendi Çarşısı (1884), Kazancılar çarşısı (1935), Şahruh Köprüsü (1538), Saat Kulesi (1919), Kadı Hamamı (1542), Güpgüpoğlu Konağı (1419-1497), Gavremoğlu Konağı (1774), Raşit Efendi Kütüphanesi (1796), Vezirhanı (1727); ayrıca Endürlük Kilisesi, Yanartaş Rum Kilisesi, Tomarza Kilisesi bulunmakta olup, Kayseri evleri Türk sivil mimarisinin önemli yapılarındandır

Ayrıca, Hasanarpa İçmecesi, Yeşilhisar İçmecesi, Bayramhacı kaplıcası, Tekgöz Kaplıcası, Sarımsaklı Barajı, Sultansazlığı, Derebağı Şelalesi, Kapuzbaşı Şelaleleri, Pınarınbaşı, Gesi Bağları, Erkilet Bağları ve Erciyes Dağı ilin doğal güzellikleri arasındadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Gezgin Gözüyle




Kültepe Ören Yeri:
Kayseri-Sivas karayolunun 20 kmsinden, yolun 2 km kuzeyinde yer alan yüksekliği 22 m çapı 500 myi bulan bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren Karum adı verilen aşağı şehirden ibarettir Dünyaca tanınan bu açık hava müzesi ilk olarak 1881'de dikkati çekmiştir Yapılan kazılarda Kültepe'de, Asur, Genç Hitit, Roma-Pers ve Tabal Dönemlerine ait eserler ve bulgular ele geçirilmiştir Bu eserlerin en önemlileri Asur dilinde yazılmış çivi yazılı tabletlerdir Bunlar Anadolu'nun en eski yazılı belgeleridir
Şehir Surları ve Kalesi: Cumhuriyet Meydanında bulunan Kayseri Surları ve Kalesi 3 yy ortasında inşa edilmiş, 6yy ortasında da daraltılmış ve tamir edilmiştir Kayseri şehrinin tarihi kalesi iki kısımdan ibarettir: dış sur ve burçlardan meydana gelen dış kale ve iç kale
Sultanhanı Kervansarayı: Kayseri-Sivas karayolunun 50kmsinde bulunmaktadır Selçuklu


Sultanı 1 Alaattin Keykubat zamanında (1232-1236) yapılmıştır Kervansaray kapı süslemesi ve iç mimarisi ile ön plana çıkmıştır
Karatay Kervansarayı: Bünyan İlçesi, Karadayı köyünde bulunan Kervansarayı 1255 yılında Selçuklu vezirlerinden Celalettin Karatay yaptırmıştırTürbe ve sütunlarındaki kabartmalar Selçuklu taş işlemeciliğinin güzel örneklerindendir
Kara Mustafa Paşa Kervansarayı: İncesu ilçesinde bulunan ve camisi, medresesi otuz dükkanlık alışveriş yeri ile bir külliye olan bu eseri, 1660 yılında Osmanlı vezirlerinden Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yaptırmıştır
Vezir Han: Şehir içi Kapalı Çarşının yanında bulunan bu iki katlı han, Damat İbrahim Paşa tarafından 1727 yılında yaptırılmıştır İlginç mimarisi ile dikkati çeken hanın ortasında bir çeşme vardır



Bedesten:
Kapalı çarşının içinde bulunan bedestenin, üç büyük kubbe ve kubbeciklerden meydana gelen tavan örtüsü mevcuttur 1497 yılında yaptırılmıştır
Kapalı Çarşı: Türkiye'nin dört büyük kapalı çarşısından biri olan ve dört giriş kapısı bulunan Kayseri Kapalı Çarşısı, 1859 yılında halk tarafından yaptırılmıştır

Yaklaşık 6 bin yıllık tarihi olan Kayseri, hemen hemen her dönem önemli bir yerleşim yeri olmuş, özellikle ticaret ve alış veriş merkezi olmasıyla yerli ve yabancı seyyahların dikkatini çekmiştir

Bu bölümde çeşitli tarihlerde şehre gelen yerli ve yabancı seyyahların Kayseri hakkında verdikleri bilgilere, gözlemlere ve tespitlere yer verilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Sözlü Tarih

Abdi Dede söylencisi

Abdi dede dünyadan elini eteğini çekmiş tek başına yaşayan yaşlı bir kişidirTüm zamanını hücresinde Kuran okuyarak geçirirÇevresinde sevilip sayılmasını çekemeyen yedi kişi "Şeriattan taş kopardı" (Şeriata aykırı davranışta bulundu) diye onu taşa tutar,daha sonrada kadı önüne çıkartırlarKadı da dedeyi çekemeyenlerdendirAsılmasını buyururmüftünün onayıyla Dedeyi Arastabaşına götürüp asarlarHücresinde kalan eşyasını almak için döndüklerinde Abdi Dedeyi Kuran okurken görürler"Darağacından kurtulmuş diye Abdi Dedeyi yaka paça yine kadıya getirirlerOradan Arastabaşına varırlar ki ne görsünler,Dede asılı duruyorYanlarında götürdükleri Dede darağacındaki cansız bedene "Sana selam olsun ey Hakın kulu diye yanıtlar adamlar olanlara cevap veremezler,ikinci Dede yi de asar ve malına el koymak için hücreye dönerler Bu kez de Abdi Dedeyi Kuran okurken bulurlarYeniden darağacına götürürler dede cesetlere :"size selam olsun ey Peygamberin ümmeti iki Abdi" diye seslenirCesetler: "Ve aleykümselam Ya Hu"diye yanıtlar

Adamlar aman vermeyip üçüncü Dedeyi de asarlarDurumu öğrenen Kayserililer ayaklanarak dedenin asılmasına karar veren kadıyı,müftüyü ve yedi adamı öldürürlerüç Abdiyi darağacından indirirler,yıkayıp üçünü bir araya gömerler
Aninin yıkılışına ilişkin söylence

Ani Nuşirevandan sonra Müslümanların bir süre sonra da Kıllı Orhan adlı bir Ermeni Kralının eline geçerKıllı Orhan çok zalim bir kraldırEn Ufak bir nedenle ortalığı yakıp yıkar,insanları öldürürBöylece zamanında bayındır bir kent olan Ani yıkıntıya dönerSöylenceye göre:

Söyle Ani nettin Nuşirevanı
Yerine oturttun Kıllı Orhanı

Kıllı Orhanın koyduğu kurala göre kentte evlenen gelini önce krala getirecek Kral onunla bir gece geçirdikten sonra eşine verilecektirBu yasa Müslümanlara çok ağır geldiğinden ne oğlan evlendirir ,ne de kız götürürler

Günün birinde kentin ileri gelenlerinden Odabaşıoğlu,ölmeden oğlunu evlendirmek isterNasılsa bir çaresini bulurum düşüncesiyle toy düğün kurar,oğluna güzel bir gelin alırKayın valide gerdek odasını hazırlamıştırOcak yakılmış rafa mayalı hamur konmuş yeni doğan kuzuyla anasıda odaya alınarak önlerine su ile taze ot konmuştur

Bu sırada düğünü duyan Kıllı Orhan hazırlanmış kızı beklemektedirGece olduğu halde gelinin gelmediğini görünce öfkelenirAdam gönderip Odabaşıoğlunu çağırtırOdabaşıoğlu geline karşılık tüm servetini ortaya koyarsa da Kıllı Orhanı razı edemezOdabaşıoğlu nun direndiğini gören kral meydanda asılmasını buyururOdabaşıoğlu İdam sehpasının yanında ayağını yere vurarak haykırır "Ey Ani bu zulüm ile yaşayacaksan bat,yıkıl" daha sözü biterken kentin altı üstüne karışır

Aradan yıllar geçer lVMurat döneminde Baş Kaptan olan Murat Reis son çıktığı seferden dönmüş Padişahın sofrasına konuk olmuşturBaşından geçen ilginç olayları anlatırken Serendip Denizinde gördüğü bir ejderhadan söz ederEjderha günde üç kez denizden çıkıp ormandaki filleri yutmaktadırlVMurat buna inanmaz ve öfkelenirMurat Reis üzülmüştürŞehzade ve Sır Katibiyle aynı yere gidip onlarında olanları gözleriyle görmesini önerirlVMurat kabul eder

Maceralı bir yolculuktan sonra Serendipe varıp Murad Reisin anlattıklarının gerçek olduğunu görürGördüklerini seyir defterine yazar,mühürlerOradan ayrılacakları sırada çapayı bir türlü attıkları yerden kurtaramazlarMurat Reis dalıp ne olduğunu anlamak isterBiraz derine indiğinde kuru bir düzlük görürDüzlükte üç katlı bir ev vardırÇapa evin pencerelerinden birine takılmıştırÇapayı kurtarırken genç bir adam onu içeri buyur ederOda da ocak yanmaktadırRafta mayalı hamur,yeni doğmuş bir kuzuyla anasının yanında su ve ot bulunmaktadırDelikanlı karısına seslenerek konuğa yiyecek getirmesini söylerBu arada çok meraklanan Murad Reis,delikanlıdan gördüklerini açıklamasını isterDelikanlı Odabaşıoğlunun oğludurAni alt üst olduğunda kendini karısıyla birlikte bu evde bulmuştur

Delikanlının hala kıllı Orhandan korktuğunu gören Murad Reis,artık böyle bir kişinin yaşamadığını söylerBu arada karısı gemidekiler için kırk,padişah için yedi ekmek yapmıştırMurad Reis bunları alarak gemiye dönerBaşından geçenleri anlatırİstanbula döndüklerinde lVMurad başlarından geçenleri ilgiyle dinlerMurad Reis söylediklerinin kanıtı olarak ekmekleri verirEkmekler aradan aylar geçmesine karşın taze ve fırından yeni çıkmış gibi sıcaktır

GÜZEL KAYSERİ

Ova üzerinde her yer görünür
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri
Baharda yeşile çabuk bürünür
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

Büyük meydanında vardır kalesi
Kalenin önünde saat kulesi
Kümbetleri, hanlar hep kordelesi
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

Seyyid Burhaneddin burayı bulmuş
Lâle, Kurşunlu, Han Camii olmuş
Hunat, Cami Kebir, camiler dolmuş
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

Erces Beğleri'nin Türkmen illeri
Selçuklu, Osmanlı belli yolları
Yerlidir şivesi, sade dilleri
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

Medrese Şifahiye, Sahabiye
Ecdattan kalanlar bize hediye
Bugün yapılanlar kalır atiye
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

Erciyes Dağı'na çıkarsan şöyle
Tekir Yaylası'nda bir durak eyle
Hisarcık üstünden şehri seyreyle
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

Çobanoğlu der ki şehirler sordum
Dünyayı dolaştım çok yerler gördüm
Kayseri şehrinde kaldım da durdum
Örnek bir şehirdir güzel Kayseri

(30042005)

Şevki Çobanoğlu

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Cami ve Mescitleri

Ulu Cami (Cami-i Kebir) (Melikgazi)


Kayseri il merkezinde Camii kebir Mahallesinde, Kapalı Çarşının hemen yanında yer alan Ulu Cami, eski kayıtlarda Sultan Camisi olarak geçmektedir Camiyi Kayseriyi başkent yapan Danişmendlilerin üçüncü hükümdarı Melik Mehmet Gazi 1134-1143 yıllarında yaptırmıştır Selçuklu hükümdarı IGıyaseddin Keyhüsrevin emirlerinden Muzafferüddin Mahmud bin Yağıbasan 1205-1206 tarihinde onarmıştır Bu onarımı belirten bir kitabe caminin kuzey yönündeki duvar üzerine yerleştirilmiştir Bu kitabe mermer üzerine sülüs yazı ile dört satırlık olup, mealen anlamı şöyledir:

“Bu camiyi, Kılıçaslan oğlu büyük sultan Keyhüsrev devrinde, Allah onun yardımını yüceltsin, h602 (1205-1206) Yağıbasanoğlu Muzafferüddin Mahmud tarafından onarılmıştır

Caminin kuzey kapısı üzerindeki bir kitabeden öğrenildiğine göre; h1126 ( 1714 ) yılındaki depremden kısmen yıkılmış ve Matbah ve Sur Emini Halil Efendi tarafından 1722-1723 yılında tamir edilmiştir Bu kitabe sülüs yazılı olup mealen anlamı şöyledir:

“Yalnız matbah emini değil, Sultan suru eminidir de Malının çoğunu hayra yöneltmek herkesçe malum itiyadı, o temiz müstesna kişi cümle alemin Halilidir, dostudur Ser ve azadır Hayrın gül bahçesi denilse lâyıktır Arşı asa olan bu ibadet yeri zelzeleden yıkık halde iken en iyi onarımla bu harabe binayı yepyeni yaptı Güzel kubbesinin üst örtüsü yıkılmıştı Yine eski şekil üzere binası ortaya çıktı Yüce Kâbenin nuru Mecidi Mevlâ Ona göstermesin imar edilmiş bu eve şöyle bir yeni tarih yazılsın; Halilin Ulu Camisinin binası Kâbe gibi oldu”

Ulu Cami bunun dışında birkaç onarım daha geçirmiştir Caminin içerisinde mihrap içindeki kitabeden Salih Paşa tarafından h1230da (1814) onarıldığı öğrenilmektedir Ayrıca caminin mihrap tarafındaki kubbenin doğu kısmında 1856 yılında bir kez daha onarıldığını belirten bir başka kitabe daha bulunmaktadır

Ulu Cami dikdörtgen planlı olup, 1750 m2lik bir yer kaplamaktadır Cami Selçuklu ve Danişmendli Ulu Cami plan tipinin erken örneklerinden birisidir İbadet mekanı 4745x2700 m ölçüsündedir Caminin üzeri 12 kemer ayağının taşıdığı düz bir çatı ile örtülüdür Biri mihrap önünde, diğeri de ortada olmak üzere taş kaplamalı iki kubbesi bulunmaktadır Yarım yuvarlak olan mihrabı çeşitli motiflerle bezenmiştir Ayrıca ağaç minberi Anadolu Selçukluları döneminde yaygın olan taklit kündekâri tekniğinde yapılmıştır İki katlı olan minberin kapısında ortada altı köşeli bir yıldız, geometrik desenler ve Rumiler, kıvrık dallarla bezelidir Ayrıca Kurandan alınma ayetler minber üzerine yazılmıştır İbadet mekanı mihrap duvarına dik olarak sıralanmış 30 sütunla sekiz sahna ayrılmıştır Bu sütun ve sütun başlıklarının çoğu Roma ve Bizans yapılarından toplanmıştır

Caminin batısında sekizgen bir taban üzerinde kalın silindirik gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Bu minare mozaik tuğlalarla yapılmıştır

Hacı Kılıç Camisi (Kocasinan)


Kayseri İstasyon Caddesinde bulunan bu camiyi yanındaki medrese ile birlikte kitabesinden öğrenildiğine göre; IIGıyaseddin Keyhüsrevin oğlu İzeddin Keykavusun emri ile Selçuklu emirlerinden Ebül Kasım Ali et-Tusi tarafından 1249-1250 yılında yaptırmıştır Camiye Hacı Kılıç isminin neden verildiği bilinmemektedir

Cami yanındaki medrese ile bir bütün oluşturmaktadır Her iki yapı da kesme taştan yapılmıştır Yalnızca güney cephe duvarlarında yer yer devşirme malzeme de kullanılmıştır

Cami mihrap duvarına dik beş nefe payelerle ayrılmış ve bunlar sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır Üzeri tamamen beşik tonozlarla örtülü olup, orta nefin mihrap önüne rastlayan bölümü pandantifli bir kubbe ile örtülüdür Caminin dışa taşkın ve oldukça yüksek olan giriş kapısı dikdörtgen çerçeve içerisinde yuvarlak kemerli olup, mukarnaslarla sona ermektedir Ayrıca kapının yüzeyini geometrik geçmeler boş yer kalmamacasına kaplamıştır Caminin batısında ikinci bir giriş bulunmaktadır Ancak fazla derin olmayan sivri kemerli bir niş içerisindeki bu kapıda bezeme bulunmamaktadır

Caminin giriş cephesinde, kapının iki yanında birer dikdörtgen pencere bulunmaktadır Bunlardan sağ taraftakinin önü sonradan yapılmış minare kaidesi ile kapatılmıştır İbadet mekanında, mihrap duvarında üç, batı duvarında da iki pencere daha bulunmakta olup, bunlar mazgal pencere niteliğindedir Mihrap nişi geometrik örgülü yıldız geçmelerden meydana gelmiş bir bordürle çevrilmiştir Ayrıca köşe dolgularındaki düğümlü geçmeler Konya Alaaddin camisindeki bezemeyi hatırlatmaktadır

Caminin ve medresenin köşelerinde destek kuleleri bulunmaktadır Bunlardan medrese ve cami arasındaki alana, dikdörtgen kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli tek şerefeli taş minare oturtulmuştur

Huant Hatun Camisi (Melikgazi)


Kayseri kalesinin doğusunda, şehri çevreleyen surların dışında yer alan külliye; 1237-1246 yılları arasında I Keykubat'ın karısı, IIKeyhüsrev'in annesi Mahperi Hunat Hatun tarafından yaptırılmıştır Külliyeyi oluşturan yapı topluluğundan biri olan Cami, kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; 1238 yılında tamamlanmıştır Buradaki üç satırlık mermer kitabede mealen şöyle yazılıdır:

“Bu mübarek caminin inşasını Keykubat oğlu, yüce sultan din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi, Keyhüsrev devrinde, Şevval 635 (Mayıs 1238) yılında büyük alim, kanaatkâr, dünya ve dinin yüz akı, hayırlar fatihi, Melike, oğluna emretti
Allah Onun varlığını devamlı kılsın, gücünü arttırsın”

Klasik Selçuklu planında, 5230x4370 m ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapı olup, kuzey-güney yönünde uzanan geniş bir orta sahın ile onun yanındaki üçer sahından meydana gelmiştir İbadet mekanının üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe dışındaki bölümlerin üzerleri tonozlarla örtülüdür Bunlardan doğuda 10, batıda da 7 tonoz örtüsü vardır Kubbe ve tonozları iki kubbe arasındaki toplam 48 paye taşımaktadır Mihrap önü kubbesi ise günümüze orijinal durumunu koruyarak gelebilmiştir Ancak üzerindeki yapıldığı dönemin özelliğini yansıtan külahı yıkılmış ve günümüze gelememiştir İbadet mekanının üzerini örten kubbe kitabesinden öğrenildiğine göre 1899 yılında Sultan IIAbdülhamit tarafından yaptırılmıştır Yüksek bir kasnak üzerindeki bu kubbenin 1726-1727 yıllarındaki onarımında konulan kubbe üzerine yapıldığı bilinmektedir

Mihrap mermer sütuncuklar ve mukarnaslı olup, çevresi geometrik taş oymalarla süslenmiştir Ayrıca istiridye motifli üç niş de onu tamamlamıştır Minber döneminin özelliğini taşıyan kündekari tekniğindedir Ne yazık ki bu minberin üzerindeki yazılardan bir kısmı kazınmış ve boyanmıştır


Caminin doğu ve batıdaki giriş kapıları Klasik Selçuklu üslubunda geometrik motiflerle çevrelenmiş ve abidevi bir görünüş kazanmıştır Kapıların giriş kemeri üzerinde Kurandan alınma ayetlerden oluşan bir friz dolaşmaktadır

Caminin minaresi batı taç kapısı üzerinde köşk-minare şeklinde 1139 onarımında yapılmıştır Caminin orijinal Selçuklu minaresi bulunmamaktadır Büyük olasılıkla ezan doğu duvarının iç yüzündeki taş merdivenlerden çıkılarak damda okunuyordu Sonradan Osmanlı döneminde caminin batı taç kapısı üzerine altı ayaklı taş bir minber-minare yapılmıştır Zeminden 475 cm yükseklikte, 156x139 m ölçüsündeki dikdörtgen kaideli yekpare taştan yapılmış minare 5 m yüksekliğindedir Konik biçimde oyulmuş sivri kemerli cepheler yekpare taştandır Minare şerefesinin tavanı içten düz, çatısı da dışarıya çıkıntılı saçaklarla tamamlanmıştır Külahın kaidesi ise kare planlı yekpare taştandır Külah üç parçalı taştan yapılmıştır Bu minber minarenin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber yanındaki büyük minarenin XIXyüzyılın sonunda yapıldığı düşünüldüğünde, bu minarenin daha önce yapıldığı da açıklık kazanmaktadır Ayrıca portalin yanında cami duvarına bitişik olan kesme taştan yuvarlak gövdeli büyük minare Sultan IIAbdülhamit tarafından 1900-1901 yılında yaptırılmıştır

Kölük (Gülük) Camisi (Melikgazi)


Kayseride Düvenönü semtinde Gülük Mahallesinde bulunan Kölük (Gülük) Külliyesi cami ve medreseden meydana gelmiştir Yapı topluluğu XIII Yüzyıl Danişmendli eseri olup, Caminin kuzeydoğusundaki kapısının üzerinde bulunan kitabesinden bu yapıyı Kayseri Ulu Camisini onaran Muzaffereddin Mahmudun kızı Adsız Elti Hatun tarafından 1211 tarihinde onarıldığı öğrenilmektedir Üç satırlık Selçuklu sülüsü ile yazılmış kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

“Bu binayı, Keyhüsrevin oğlu, dünya ve dinin şerefi, fetihler sahibi hak dağıtıcısı, müminlerin emirinin ortağı büyük sultan Keyhüsrevin hakimiyeti zamanında Allahın en zayıf kulu, iffetli kadın, Yağbasan oğlu Mahmudun kızı Adsız Elti Hatun h607 (1210-1211) yılında onarmıştır”

Camiyi 1335 depreminden sonra Kölük (Gülük) Şemseddin büyük ölçüde onarmış ve bu yüzden de yapı Onun ismi ile tanınmıştır

Cami, dikdörtgen planlı olup içerisindeki sütunlarla beş sahna ayrılmıştır Mihrap önüne rastlayan orta nef kubbe ile diğerleri de tonozlarla örtülmüştür Kubbeler ve tonozlar 32 kemer ayağı üzerine oturtulmuştur Mihrap önü kubbesi ve onu taşıyan Türk üçgenleri tuğladan yapılmıştır Caminin güney duvarında girişe göre sola kaydırılmış mozaik çinili bir mihrap görülmektedir Bu çinili mihrap daha önceden yapılmış taş mihrabın üzerine XIIIyüzyıl çinileri ile kaplanarak yeniden yapılmıştır Selçuklu mozaik-çini mihraplarının en güzel örneklerinden birisidir Burada geometrik ve bitkisel motiflerin ve çinilerin arasına yer yer ayetler yerleştirilmiştir
Gülük camisi'nin çatı ile örtülü kubbesinin yanında minber-minaresi bulunmaktadır Bu minare 160x158 m ölçüsünde taş kaide üzerine yerleştirilmiş olup, dört taş basamakla çıkılmaktadır Minare altı taş sütunun taşıdığı taş bir külah ile örtülmüştür

Cami ve medrese 1835-1856 yıllarında onarılmıştır Caminin çatısı 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden onarılmış ve üzeri bakır kaplamalı ahşap çatı ile minare sonradan yapılmıştır

Han Camisi (Melikgazi)


Kayseri il merkezinde Burhanettin Bulvarı üzerinde bulunan Han Camisi, XIIIyüzyılda Selçuklular tarafından yapılmıştır Mimari olarak tipik bir Selçuklu hanı plan düzeninde yapılmıştır İlk yapılışında han olarak kullanılan bu yapı sonradan camiye çevrilmiş ve bu yüzden de Han Camisi ismini almıştır Hanın ne zaman camiye çevrildiği ve ne zaman yapıldığı konusunda kesin b ilgi bulunmamaktadır Caminin kitabesi bulunmamaktadır Cami 1856 ve 1896 yıllarında onarılmıştır

Caminin içi ve dışı iri yontma taşlardan yapılmıştır Caminin kapalı kısmının yanında portalin bulunduğu cephede birbirlerine kemerlerle bağlanmış dört payenin taşıdığı tonozlu bir bölüm bulunmaktadır Bunlardan orta tonoz diğerlerinden daha yüksektir Hanın ilk yapılışındaki kemerli kapısı orta gözün bulunduğu yere açılmaktadır Sonraki dönemde bu kapının bulunduğu yere mihrap eklenmiştir İbadet mekanı mihraba paralel 24 taş ayakla üç bölüme ayrılmıştır Yapının üzeri toprakla örtülmüş cami olarak kullanılmaya başlandıktan sonra da batı cephesine bir minare ilave edilmiştir

Bu hanın ilk yapılışında şehrin kale surlarına dayandığı ve şehir kapıları kapandıktan sonra gelen yolcuların burada kaldığı sanılmaktadır

Kurşunlu Camisi (Melikgazi)


Kayseri il merkezinde Belediye Parkının yanında İstanbul Caddesi üzerinde bulunan Kurşunlu Camisini Hacı Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır Kitabesinden öğrenildiğine göre Mimar Sinan tarafından 1585 yılında yapılmıştır Bu caminin ilk yapımında hamam, sıbyan mektebi, imaret, han ve çeşmesi ile birlikte külliye halinde idi Ancak günümüze yalnızca cami gelebilmiştir

Caminin kapısı üzerinde mermer kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

“Şehr-i Zilhiccede urmuşsun anal bünyadın
Diyalarım hasredegin sahibine ola dua
Oldu mamur-u vilayet didim ana tarih
Yapalı Kayseride camiin Ahmet Paşa”

Cami kesme taştan Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda yapılmıştır Kare planlı ibadet mekanının üzerini pandantiflere oturan yuvarlak kasnaklı merkezi bir kubbe örtmüştür İbadet mekanının köşelerindeki dayanaklarla caminin daha dayanıklı olması sağlanmıştır Caminin mermer giriş kapısı çift revaklı son cemaat yeri yapıldığı dönem için oldukça karakteristiktir Mihrap ve minberi mermerden olup, günümüze orijinal konumu ile gelebilmiştir Yanında kare kaide üzerinde yükselen tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Lala (Lale) Camisi (Melikgazi)


Kayseri il merkezinde, Lale Mahallesinde bulunan bu cami, Lala Musluhiddin Paşa tarafından yaptırılmıştır Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber yapı üslubundan XIIIyüzyıl Selçuklu eseri olduğu anlaşılmaktadır

Cami dikdörtgen planlı olup, ilk yapılışında üzeri toprak damlı idi Sonradan ibadet mekanının üzerine büyük ölçüde bir kubbe yapılmıştır Caminin ahşap minberi ağaç oyma tekniği ile yapılmış, Selçuklu ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden birisidir Taklit kündekâri olan bu minberin üzerinde Ayetül Kürsi yazılıdır Orijinal mihrap günümüze gelememiş ve sonradan aslına uygun olarak yenilenmiştir Minaresi sonradan eklenmiş, kare kaide üzerinde yuvarlak kaideli ve tek şerefelidir

Caminin doğu tarafına bir türbe, kuzey tarafına da bir hamam eklenmiştir

Ali Hoca Camisi (Melikgazi)

Kayseri Danacılar Mahallesi, Yuvak Sokakta bulunan Ali Hoca Camisi, Ali Hoca tarafından 1708 yılında yapılmıştır

Cami dikdörtgen planlı, kesme taştan küçük bir yapı olup, mimari yönden bir özellik göstermemektedir Caminin en önemli tarafı Osmanlı mimarisinde Minber Minare denilen minaresidir İbadet mekanının kuzeybatı köşesine 4,5 m yüksekliğindeki taş kaide üzerine yapılmış olup, minareye yirmi basamakla taş bir merdivenle çıkılmaktadır Dört yekpare taş sütundan oluşan minarenin üzeri taş piramidal bir külahla örtülüdür

Battal Gazi Camisi (Melikgazi)

Kayseri Karacaoğlan Mahallesi, Gürpınar Sokakta bulunan bu caminin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanmamıştır

Kesme ve moloz taştan yapılan cami mimari yönden bir özellik taşımamaktadır Bununla beraber caminin kuzeyinde 30-40 m uzaklıktaki, 177 m yüksekliğinde, 164x154 m ölçülerinde altıgen kaide üzerindeki taş minber minarenin bu camiye ait olduğu sanılmaktadır Minarenin kemerleri üzerinde bir silme bulunmakta olup, üzerindeki külah zamanla yok olmuştur Minarenin yüzünde yer yer kırmızı aşı boyaları görülmektedir

Bozatlı Paşa Narlı Mescidi (Melikgazi)

Kayseri Bozatlıpaşa Mahallesinde bulunan Narlı Mescit XVIIIyüzyılda yapılmıştır

Mescit 734x12,52 m ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapıdır Kesme taş ve moloz taştan yapılan mescidin ibadet mekanı dört ağaç direk tarafından desteklenen toprak bir damla örtülmüştür Mimari yönden mescidin bir özelliği bulunmamaktadır

Mescidin en önemli yanı kuzey-batı köşesindeki minber-minaresidir Minareye dokuz basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır Zeminden 420 m yüksekliğinde olan minber-minare 120x135 m ölçüsünde taş bir kaide üzerinde krem renkli kesme taştan yapılmış olup, sekizgen gövdeli baklava başlıklı sütunların taşıdığı piramit şeklinde bir külahla örtülmüştür

Cıncıklı (Çiğdelizade) Camisi (Melikgazi)

Kayseri Cumhuriyet Mahallesi Tennuri Sokakta buluna Cıncıklı Camisi, Çiğdelizade Hacı Ahmet Ağa tarafından 1664 yılında yapılmıştır Hacı Ahmet Ağanın kızı Ayşe Hanım 1715 yılında camiyi tamir ettirmiştir Bundan sonra cami değişik zamanlarda onarılmıştır
Caminin giriş kapısı üzerinde 1921 tarihli talik yazılı dört satırlı bir kitabesi bulunmaktadır

Kitabe:

İmamzade Reşid bey zevcesi Seyyide hanımla
Semahat kisesini açdılar sarf itdiler hakka
Yedekçizadeler Hacı Mehmet ve Hüseyin beyler
Bu rana mabedi badel-harabe etdiler ihya
İlahi ehl-i hayrı eksik etme safha-i arzdan
Ki anlarda kıvam-ı din ü nizam-ı zinet-i Dünya
Rıza tarih-i hicri sene bin üç yüz dahi kırkda
Li-vechillah olundu cami-i vala bina inşa

Bu kitabeden de öğrenildiği gibi camiyi İmamzade Reşid Beyin eşi Seyyide Hanım, Yedekçizadelerden Hacı Mehmed ve Hüseyin Beyler 1921 yılında onarmışlardır

Cami 1485x14,30 m ölçüsünde kareye yakın planlı olup üzeri toprak damla örtülüydü Cami uzun yıllar harap bir durumda kalmış 1985 yılında yıkılarak yoldan biraz daha geride eski caminin ölçülerinde yeniden yapılmıştır Toprak dam yerine üzeri çatı ile örtülmüştür

Caminin minber-minaresi 200x200 m ölçüsünde kare bir kaide üzerinde olup, minareye içeriden 34 basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır Minarenin zemini caminin çatısından l50 m daha yüksektedir Minare gövdesi sekizgen dört ayak üzerindedir Ayaklar baklava başlıklı olup üzerlerine prizma taşlar konulmuşturÜzeri dışarı doğru çıkıntılı bir çatı ile örtülmüştür

Cürcürler Camisi (Kocasinan)

Kayseri Sahabiye Mahallesi Buyurgan (Cürcürler) Sokakta bulunan bu caminin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Giriş kapısı üzerindeki mermer iki satırlı kitabesinde Uzun Mollazade El-Hac Ali Ağa tarafından 1864de tamir edildiği yazılıdır

Cami moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri çatı ile örtülüdürMimari yönden bir özelliği bulunmayan caminin minber minaresi krem renkli taştan yapılmıştır19 basamaklı taş merdivenle çıkılan minare 149x143 m ölçüsünde taş bir kaide üzerindedir Bu kaide üzerinde 103m yüksekliğinde dört sütun Bursa kemerleri ile birbirlerine bağlı olup bir tabladan sonra konik bir çatıyı taşımaktadır

Günümüzde bu minber-minare kullanılmamakta, kuzey-batı köşesine 1955 yılında silindirik gövdeli, tek şerefeli yeni bir minare yapılmıştır

Çakalız Camisi (Melikgazi)

Kayseri Emirağa Mahallesi, Nazım Bey Caddesinde bulunan bu cami 1582 tarihinde yapılmış ,l955 yılında yıkılarak yeniden yapılmıştır

Cami kesme taştan, 1050x10,50 m ölçüsünde kare planlı olup, üzeri betonarme bir kubbe ile örtülmüştür Önüne basit bir son cemaat yeri ile kuzey-batı köşesine de Klasik Osmanlı Mimarisi üslubunda tek şerefeli bir minare eklenmiştir

Caminin mimari yönden bir özelliği olmamasına karşılık, eski camiden arta kalan avlu duvarının üzerinde 170m yüksekliğinde bir minber-minaresi bulunmaktadır Minber-minare altı adet silmeli altıgen ayak üzerinde yöresel krem rengi taştan yapılmıştırYekpare taş sütunlar üzeride geçmeli geometrik ve bitkisel motifler bulunmaktadır Ayaklar birbirlerine hafif sivri kemerlerle bağlanmış, üzeri de yekpare taştan sivri bir külah şeklinde örtülmüştür

Çifteönü Camisi (Melikgazi)

Kayseri, Gubaroğlu Mahallesi, Çifteönü Caddesinde bulunan caminin üzerindeki bir levhadan Hacı Seyyid Mehmet Ağa tarafından 1882 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir Caminin bu tarihten önce yapılıp yapılmadığı konusunda ise yeterli bir bilgi bulunmamaktadır Minare kaidesinde 78x77 cm ölçüsünde talik yazılı mermer kitabede caminin 1882 yılında yapıldığını doğrulamaktadır

Cami-i Çifteönü de oldu ihya yümn ile
Hacı Seyid Mehmed Ağa himmet etti şevk ile

Bir minare kıldı inşa camie kim bu ağa
Beşvakitte okusun ezan müezzin aşk ile

Şu ümidle ola şafi Ruz-i Mahşerde bana
Hazret-i Bilal-i Habeşi nezd-i Hakda lutfile

Böyle hayrın ehlini Hak beldemizden kesmesin
İde matlubuna nail du cihandan rıfk ile

Sa-i bin üç yüzde tekmil tarih-i lafz-ı Rauf
Okuyanlar yad ideler ehl-i hayrı hayr ile
Lillahi Fatihe Sene 1300 (1882)

Cami kesme taştan 1800x1800 m ölçüsünde kare planlı bir yapıdır İbadet mekanı 12 ahşap sütunun taşıdığı toprak bir dam ile örtülüdür Mihrap ve minberi bir özellik göstermemektedir Caminin iki minaresi vardır Bunlardan biri yüksek bir avlu duvarının üzerinde olup, 19 taş basamakla çıkılan bir minber-minaredir Zeminden 465 m yüksekliğindeki minarenin caminin damına yakın yerde kaidesi bulunmaktadır Oldukça basık altıgen gövdeli altı sütunun taşıdığı minber-minareye doğudan çıkılmaktadır Sütunlar arasında taş korkuluklara yer verilmiştir Üzerindeki taş sütunlar yekpare olup, konik taş külahı oturtulmuştur
Caminin ikinci minaresi ibadet mekanının kuzey batı köşesine ve camiye bitişik olarak yapılmıştır Kesme taştan silindirik gövdeli ve tek şerefeli olup yakın tarihlerde yapılmıştır

Deliklitaş Kesim Çıkmazı Mescidi (Melikgazi)

Kayseri, Deliklitaş Mahallesinde bulunan küçük bir mescittir Kitabesi bulunmadığından ve kaynaklarda da ismine rastlanmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir

Cami 1000x1000 m ölçüsünde kare planlı küçük bir yapıdır Kesme taştan yapılan caminin mimari bir özelliği bulunmamaktadır Yalnızca 11 basamaklı taş bir merdivenle çıkılan minber-minaresi dikkati çekmektedir Oldukça sade sarı renkli taştan yapılan minare dört yekpare taş sütunun taşıdığı konik külahtan meydana gelmiş bir görünümü vardır Minare de herhangi bir bezeme elemanına rastlanmamaktadır Günümüzde oldukça harap bir durumdadır

Emir Sultan Mescidi (Melikgazi)

Kayseri, Cumhuriyet Mahallesinde Şeyh Camisi yakınındadır Cami ismini yanında gömülü olan Emir Sultan ismiyle tanınan Hoca İzzettin Efendiden almıştır Kitabesi bulunmadığından ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır

1970li yıllara kadar harap bir halde gelen mescit 1979-1980 yıllarında yapılan bir restorasyonla yenilenmiştir Mescit 1000x1200 m ölçüsünde olup sağında kare planlı Evliya Sultanın türbesi bulunmaktadır Türbe sekiz köşeli sivri külahlı bir Selçuklu kümbeti şeklinde yapılmıştır

Mescidin türbe giriş kapısı üzerinde minber-minaresi bulunmaktadır Bu minare l980 onarımında yapılmıştır Minare taş kaide üzerinde dört ayaklı olup, üzeri düz bir çatı ile örtülmüştür Kayserideki diğer minber-minarelerden farklı olarak minarenin içerisindeki kubbe ve küçük pencereler de bulunmamaktadır

Göllü Cami (Melikgazi)

Kayseri Gubaroğlu Mahallesi, Çifteoğlu Caddesi, Göllü Sokakta bulunan Göllü Camisinin ne zaman yapıldığı konusunda bilgi bulunmamaktadır Ancak yakınındaki Göllü Çeşmenin 1551 tarihinde yapıldığı dikkate alınacak olunursa bu caminin de XVIyüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır

Cami kesme taştan, 1400x1100 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlı olup, 1971 yılında yapılan onarım sırasında cami genişletilmiş ve orijinal konumundan tamamen uzaklaşmıştır Caminin Kayseriye özgü minber-minaresi caminin damına oturtulmuştur Bu minare 1050 m yüksekliğinde olup, 120x120 ölçüsünde taş bir kaide üzerindedir Kayseriye özgü krem renginde taştan yekpare olan minareyi baklava başlıklı dört sütun taşımaktadır Üzerine de sekiz dilimli konik bir külah oturtulmuştur

Gubaroğlu (Yumurtalı) Mescidi (Melikgazi)

Kayseri Gubaroğlu Mahallesi, Kurum (Karafakih) Sokakta bulunan bu mescidi, Şah Melek hatun 1320 yılında yaptırmıştır

Mescit kare planlı olup, moloz taş ve yarım kesme taştan yapılmış, 700x700 m ölçüsündedir Bunun dışına da dikdörtgen planlı bir son cemaat yeri eklenmiştir Bu mescidin daha önce türbe iken 1560 yılında önüne son cemaat yeri eklenerek mescit haline getirilmiştir Mescidin mihrap ve kuzey cephelerinde ikişer, doğu ve batı yönlerinde de birer küçük pencere ile içerisi aydınlatılmıştır Mihrabın sağ ve soluna birer, doğu ve batı duvarlarına da ikişer niş açılmıştır Mescidin mihrap duvarındaki Roma lahti parçasından ötürü halk bu lahit parçasını yumurtalara benzetmiş ve bu yüzden de mescide Yumurtalı Mescit ismi yakıştırılmıştır

Mescidin avlu köşesindeki taş merdivenlerle çıkılan 5 m yüksekliğinde minaresi bulunmaktadır Minarenin dört sütununun başlıkları baklava dilimli Türk üçgenleri ile bezelidir Minarenin petek kısmı yukarıya doğru daralarak altıgene dönüşmekte ve her cephesinde de birer pencere bulunmaktadır Üst kısmı altıgen piramidal bir külah ile örtülmüştür

Mescidin ibadet mekanının kubbesine de 1980li yıllarda demir basamaklarla çıkılan altı ayaklı bir minber-minare daha eklenmiştir Ancak bu minare mescidin görünümünü olumsuz yönde etkilemiştir

Helvacı Dede Şıh Mescidi (Kocasinan)

Kayseri Serçeönü Mahallesinde bulunan bu mescidin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber, yapının XII-XIIIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Mescit 800x880 m ölçüsünde kare planlı küçük bir yapıdır Moloz taştan yapılan bu mescit çeşitli onarımlar geçirmiş, bunun sonucu olarak da orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır Orijinal mihrap ve minberi günümüze gelememiştir Mescidin toprak örtülü damının güneybatı köşesinde, dışarıya doğru çıkıntılı 136x143 m ölçüsündeki taş kaide üzerinde, kesme taştan, dört sütunlu minber-minaresi bulunmaktadır

Kalaycıoğlu Mescidi (Kocasinan)

Kayseri Orta Mahallede, Gevher Nesibe Sultan Şifaiyesinin kuzeyinde bulunan bu mescit XVIIIyüzyılda yapılmıştır

Mescit bir avlu ortasında olup, dikdörtgen planlı, kesme taştan yapılmış, üzeri düz bir damla örtülmüştür Avlu duvarının kuzeybatı köşesinde zeminden 257 m yüksekliğinde, 9 basamaklı taş merdivenlerle çıkılan minber-minaresi bulunmaktadır Bu minare dört sütunun taşıdığı baklavalı ve Türk üçgenleri ile süslüdür Bu sütunlar üzerinde oldukça iri taş bir külah bulunmaktadır Bu külahın içerisi oyulmuş ve dört cephesine birer kuş evi yerleştirilmiştir

Seyit Gazi Camisi (Melikgazi)

Kayseri Seyitgazi Mahallesi, Dinçtürk Sokakta bulunan bu caminin yapım tarihi bilinmemektedir Bununla beraber, caminin minaresi mescidin yanındaki çeşmenin üzerinde bulunmakta olup, çeşmenin kitabesinde 1906-1907 tarihleri yazılıdır Bu bakımdan mescidin XXyüzyılın başında yapıldığı sanılmaktadır

Caminin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır Minber-minaresi 107x107 m ölçüsünde kare bir kaide üzerinde dört kesme taş sütundan meydana gelmiştir Sütunların başlıkları baklava dilimleri ve Türk üçgenleri ile bezenmiştir Minarenin külahı sütunlar üzerindeki sekizgen kaide üzerine oturmuş, ancak günümüze harap bir durumda gelmiştir

Taşmakıran Camisi (Melikgazi)

Kayseri Tahirağa Mahallesinde Kapan ve Tasma sokakları arasında bulunan bu caminin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Ancak, XVIIIyüzyılda yapıldığı sonraki yıllarda yapılan onarımlarla özelliğinden büyük ölçüde uzaklaştığı sanılmaktadır

Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, 1260x1450 m ölçüsündedir İbadet mekanı dört ağaç sütunla desteklenen düz bir toprak damla örtülüdür Sonraki yıllarda buraya ahşap bir çatı yapılmıştır Caminin kuzeydoğu köşesinde minber-minaresi bulunmaktadır Zeminden 295 m yükseklikte olan minareye mihrap yönündeki 14 basamaklı taş bir merdivenle çıkılmaktadır Minare dört sütunlu olup, 098x095 m ölçüsünde ayrı bir alanda bulunmaktadır Buradaki sütunların kare kaideli sekizgen gövdeli ve baklava dilimli başlıkları vardır Sütunların taşıdığı yekpare parça üzerinde sekizgen piramitli külahı bulunmaktadır

Ulu Camii (Cami-i Kebir) (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesinde, Camii Kebir Mahallesinde bulunan Bünyan Ulu Camisini kitabesinden öğrenildiğine göre, Emir-ül Ümeranın emriyle Mimar Kaluyan bin Karabuda tarafından 1333 yılında yaptırılmıştır Cami-i Kebir Camisi, Salih Bey Camisi olarak da anılmakta olup, bunun nedeni Salih Bey ismindeki birinin camiyi tamir ettirmesindendir

Caminin iki satırlı, 396x036 m ölçüsündeki mermer kitabesinin üzerinde Kuranın 1 ve 18 Ayeti yazılıdır Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Allahın mescitlerini ancak Allaha ve Ahiret gününe inanan, namazını kılan zekatını veren ve Allahtan başka bir kimseden korkmayanlar onarırlar İşte onlar doğru yolu bunlardan olabilirler Allah doğrudur

Nebi Allahın rahmet ve selamı ona olsun buyurdu Her kim küçükte olsa bir mescit yaptırırsa Allah ta o kimse için cennette bir ev yapar ve o eve hamd evi adını verir Bu mübarek mescidin imarını emirlerin emiri adil, Müeyyed Muzaffer, fasıkları kahreden, isyankarları katleden, Zahirettin bin Tac-ı kızıl (Altun taç) Allah onun akıbetini hayır eylesin emretti 734 (1333) senesini Muharrem ayının başında bina edildi”

Cami kesme taştan, kare kaideli olup, kütlevi yapısı ile dıştan küçük bir kale görünümündedir Duvarları gri kalker taşından yapılmıştır Kuzey duvarının ortasında dışarıya doğru taşkın portalinde stilize grifon ve aslan başlarına benzer kabartmalar olmak üzere birbirlerinden farklı taş bezeme ile süslenmiştir Buradaki motiflerin hemen hepsi Anadolu Selçuklularının XIIIyüzyılda yapılmış eserlerinde görülmektedir Kuzeydoğu köşesinde masif bir kulesi bulunmaktadır Bu kule onikigen olarak cami duvarına kadar yükselir ve sonra onikigen bir külahla da sona erer Caminin kuzeybatı köşesinde de buna benzer bir kule olması gerekirken, buraya 1956 yılında minare yapılmıştır Minarenin gövdesi yapıya uyum sağlayamamıştır

Caminin ibadet mekanını orta yerdeki dört kalın paye ile kuzey ve güney duvarına dayalı dört yarım payeyi birleştiren sivri kemerler içerisini, mihrap duvarına dik üç sahna ayrılmıştır Bunlardan orta sahın yan neflerden daha geniştir Kemerler üzerindeki kısa duvarlar hatıllarla desteklenerek ahşap tavanı taşımaktadır Orta nefteki hatıllar ve tavan konsolların yardımıyla biraz daha yükseltilmiştir

Caminin ilk yapımındaki mihrap ve minaresi hakkında bilgi bulunmamaktadır Bugünkü taş mihrap ve taş minber sanat tarihi yönünden önem taşımamaktadır Kademeli mihrap nişi stüko kaplı olup, caminin içerisindeki yegane bezemeyi yansıtmaktadır Mihrap nişinde irili ufaklı yıldız motiflerinin araları çiçeklerle doldurulmuştur Sivri kemerli istiridye şeklindeki mihrap nişinin kemer dolgularında da iki kabarma rozet ile iki yanında da iki sütunçe bulunmaktadır

Sultan Alaaddin Camisi (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi, Büyük Bürüngüz Köyünde, Mırık mahallesinde bulunan bu cami Sultan Alaaddin ve Alaüddevle isimleri ile tanınmaktadır Caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir Caminin giriş kapısı üzerinde bulunan kitabesi de tahrip olduğundan okunamamıştır Kapının batısındaki üç satırlı ikinci bir kitabenin ilk satırı okunamamış, ikinci ve üçüncü satırlardan anlaşıldığına göre bu camiyi Mahmut isimli bir kişi 1590 tarihinde onarmıştır Ayrıca kapının yan sövelerinde bulunan bir başka yazıda da 1784te bir onarım daha geçirdiği yazılıdır Cami son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1977 yılında onarılmıştır

Cami dikdörtgen bir alan üzerinde kurulmuştur Üzeri beşik tonozla örtülüdür Yapımında düzgün kesme taş kullanılmıştır Kuzey ve güney cepheleri tamamen sağır olarak yapılmış doğu cephesinin güney ucuna ise dikdörtgen bir pencere yerleştirilmiştir Caminin kuzey cephesinin ortasında bulunan giriş kapısı dışarıya doğru hafif bir çıkıntı yapmaktadır Caminin saçaklarına kadar yükselen bu giriş kapısı sade profilli kuşakla çepeçevre kuşatılmıştır Kapının köşelerinde kompozit başlıklara oturan sütuncuklar bulunmaktadır Giriş kapısının üzeri dört sıra mukarnasla doldurulmuştur Kilit taşı üzerinde daire şeklinde bir madalyon bulunmaktadır Ayrıca kilit taşı ile diğer taşlar arasına siyah taşlar yerleştirilmiştir

Caminin ibadet mekanı 860x600 m ölçüsünde olup, doğu batı yönündeki beş takviye kemerli beşik tonozlarla üzeri örtülmüştür Güney cephesinin ortasında bulunan mihrap dışarıya doğru hafifçe çıkıntı yapmaktadır Nişin iç kısmı üç sıra mukarnasla doldurulmuştur İki yanına da birer niş yerleştirilmiştir Bezeme yönünden oldukça sadedir

Kuzey cephesinin batı köşesine 20 basamaklı taş bir merdivenle çıkılan minber-minare yapılmıştır Dört sütun tarafından taşınan bu minarenin cephesinde bir taç kapısı diğer yanlarında da birer penceresi bulunmaktadır Oldukça sade olan bu minare profilli bir silme ile çepeçevre kuşatılmıştır Pencerelerin üzerine palmet ve lale motifleri yerleştirilmiştir

Daniş Ali Bey Camisi (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi, Büyük Bürüngüz Köyü meydanında bulunan bu cami, değişik zamanlarda yapılan eklerle genişletilmiştir Dört bölümden oluşan caminin ilk bölümü, doğudaki cephe boyunca uzanan dikdörtgen yazlık mescit kısmı 1580-1582 yılında yapılmıştır Bunun batısında bulunan türbe ile mescit 1587 yılında eklenmiştir Böylece yazlık ve kışlık mescit bölümleri kuzey cephede tek düzeydedir Bu cephenin ortasına yüksekliği ana mekanlardan daha az olan bir mutfak bölümü de 1738 yılında eklenmiştir Mutfağın kuzey yönündeki dış cephesi sağır duvarlıdır

Caminin kuzey cephesindeki yapım kitabesi h988 (1580) tarihlidir Yazlık mescit kısmındaki kitabede caminin banisi olarak, Danişmendli Ali Bey bin Hasandan söz edilmektedir Caminin güney cephesi iki kademelidir Caminin kışlık kısmına güney duvarının doğusundaki basık kemerli bir kapıdan girilmektedir Bu bölüm 980x670 m ölçüsünde dikdörtgen bir mekan olup, üzeri takviye kemerli beşik tonozla örtülmüştür İçerisi batı cephesindeki iki dikdörtgen pencere ile aydınlatılmıştır Bu pencerelerin alt kısımları merdiven basamağı şeklindedir Pencerelerin altında tek satırlık bir kitabe bulunmaktadır Mihrabın bulunduğu güney duvarı merdiven basamağı şeklinde profilli bir silme ile kuşatılmıştır Güney duvarının ortasındaki mihrap altı yönlü bir niş şeklindedir Üzeri yedi sıra mukarnas dizisi ile sonuçlanmaktadır Bu bölümde de Kurandan alınma Ayetler yazıldırı

Batı cephesinde bulunan tek şerefeli minaresi ana kütleden dışarıya çıkıntı yapmakta olup, yapıya daha sonra eklenmiştir Ancak minarenin gövde kısmı bilinmeyen bir tarihte yıkılmıştır

Caminin kışlık bölümünün güney cephesindeki bir kapıdan caminin banisinin soyundan olanlar ve aynı zamanda minareyi yaptıran Şefika Hanımın türbesinin bulunduğu kısma geçilmektedir Türbe 662x573 m ölçüsünde beşik tonozla örtülü bir yapıdır Batı cephesindeki bir pencere ile içerisi aydınlatılmaya çalışılmıştır Türbe içerisinde üç tane niş bulunmaktadır Türbede iki adet taş sanduka bulunmaktadır

Caminin yazlık kısmına doğu duvarının kuzeyindeki basık kemerli bir kapıdan girilmektedir Burası 1475x788 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, üzeri takviye kemerli beşik tonozla örtülüdür Mihrap güney cephesinde olup, nişin içerisi beş sıra mukarnasla doldurulmuştur Ayrıca iki yanına da birer niş yerleştirilmiştir Bu nişler üzerinde de Kurandan alınma Ayetlere yer verilmiştir İbadet mekanının güneybatı köşesindeki minber taştan olup, ayaklar birbirlerine basık kemerlerle bağlanmıştır Mihrap üzerinde geometrik kompozisyonlu sümbül çiçekleri başta olmak üzere çeşitli kabartmalara yer verilmiştir

Mütevelli Camisi (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi, Büyük Bürüngüz Köyünde bulunan Mütevelli Camisi ismini cami avlusunun güneydoğu köşesinde bulunan çeşmeden almıştır Caminin yapım kitabesi bulunmamaktadır Ancak çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre Cami, çeşme ile birlikte 1834 yılında Esat Hacı Halil Ağa tarafından onarılmıştır Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber caminin XVIyüzyılın sonlarında veya XVIIyüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır

Caminin doğu cephesi iki katlı olup, son cemaat yeri de burada bulunmaktadır Batı cephesinde ise hazire ve minber-minareye çıkışı sağlayan bir kapı bulunmaktadır

Cami avlusuna güneydoğu köşesindeki basık kemerli bir kapıdan girilmektedir Doğu ve batı yönündeki küçük avlular caminin haziresidir Son cemaat yerine doğu cephenin kuzeyindeki kapıdan girilmektedir İbadet mekanı 720x491 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Üzeri beşik tonozla örtülmüştür İbadet mekanı güney cephedeki mihrabın iki yanına simetrik olarak yerleştirilmiş pencerelerle aydınlatılmıştır Güney cephesinin ortasında bulunan mihrap dışa çok hafif çıkıntılı olup, iki yanındaki sütunlarla çerçeve içerisine alınmıştır Mihrap nişinin üzeri altı sıra mukarnasla doldurulmuştur Caminin minberi ve vaiz kürsüsü bulunmamaktadır

Ulu Cami (Sivasi Hatun Camisi) (Develi)


Kayseri Develi ilçesi, Eski Develide bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre; IVKılıçarslanın oğlu IIIKeykavus zamanında 1281 yılında yapılmıştır Kitabenin mealen anlamı şöyledir:

”Bu mübarek caminin yapılmasına Allah mülkünü daim kılsın iki kıblenin özlemi ile tutuşan ümmetlerin dizginlerini elinde bulunduran din ve dünyanın bereketi yüce sultan Kılıçarsalan oğlu Keyhüsrev zamanında emredilmiştir”

Bu kitabenin altındaki dört satırdan oluşan, Selçuklu nesihi ile yazılmış bir kitabe daha bulunmaktadır Bu kitabede mealen;

“Allahın rahmetine muhtaç zaif kulu Göçer Aslan oğlu Nasrullah ve Allahın rahmeti ve rızasına muhtaç Onun zaif cariyesi Sad kızı Sivasti tarafından Allah başarılarını ihsan ve hayırlarını onlara yad eylesin h680 (1281)” Yazılıdır

ProfDrKerim Türkmenden öğrenildiğine göre; Ulu Camideki bu iki kitabe birleştirildiğinde şu anlam çıkmaktadır: “Camileri ancak Allaha ve ahiret gününe inananlar, namaz kılanlar, zekatlarını ödeyenler ve tek Allahtan sakınanlar inşa ederler Bu mübarek caminin yapılmasına Allah mülkünü daim kılsın iki kıblenin özlemi ile tutuşan ümmetlerin dizginlerini elinde bulunduran, din ve dünyanın bereketi, yüce sultan Kılıçaslan oğlu Keyhüsrev zamanında, Allahın rahmetine muhtaç zaif kulu Göçeraslan oğlu Nasrullah ve Allahın rahmeti ve rızasına muhtaç, onun zaif cariyesi, Sad kızı Sivasti tarafından, Allah başarılarını ihsan ve hayırlarını kendilerine yad eylesin, 680 (1281) yılında emredilmiştir”

Böylece Develi Ulu camisinin IVKılıçaslanın oğlu IIIKeyhüsrev zamanında Göçeraslan oğlu Nasrullah ve eşi Sivasti tarafından 1281 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır


Cami kareye yakın dikdörtgen planlı oldukça sade kesme taştan yapılmıştır Caminin kuzey cephesinde dışarıya taşırılmış, derin bir niş şeklinde giriş kapısı bulunmaktadır Giriş kapısı iç içe geçmiş iki sivri kemerle sınırlandırılmış olup, üzerinde mukarnaslı kavsarası bulunmamaktadır Ancak içerideki kemerin üzeri kabartma motiflerle bezenmiştir İbadet mekanı mihraba dik dört sıra halinde, dörder ayakla beş sahına bölünmüştür Bu ayaklar birbirlerine ve duvarlara sivri kemerlerle bağlanmış, caminin üzerini örten sivri tonozları taşımaktadırlar Bu tonozlar mihraba paralel birinci sahında doğu-batı doğrultusunda, diğer sahınlarda güney-kuzey yönüne doğrudurlar Ayrıca mihrap önü küçük bir kubbe ile belirtilmiştir Orta sahın diğerlerinden biraz daha geniş tutulmuştur

Caminin mihrabı güney duvarında olup, dışarı taşkın değildir Duvarda kullanılan malzemelerden farklı olarak burada gri andezit taşı kullanılmıştır Mihrap üç bordürle çevrilmiştir Bunlar geometrik, yazı ve bitkisel kompozisyonları içeren bordürlerdir Ayrıca mihrap beyaz mermerden burmalı sütunçelerle de sınırlandırılmıştır Mihrabın üzeri yedi sıra halinde mukarnaslarla bezenmiş ve sivri bir kemerle de çerçevelenmiştir Burada kıvrık dal, rumi, palmet ve lotüs ve on kollu yıldız motifleri de görülmektedir Mihrap nişinin çevresinde geniş bir bordür içerisinde Al-i İmran Suresinin 18 Ayeti ile 19Ayetinin bir bölümü yazılıdır Ayrıca mihrap içi nişinde de Hac Suresinin 77Ayeti; mihrap nişinin sağ tarafındaki sütun kaidesinde de Enbiya Suresinin 107Ayeti; Mihrap nişinin solundaki sütun kaidesinde de Kalem Suresinin 4Ayeti yazılıdır

Caminin orijinal minberi 1933 yılında buradan alınmış, önce kayseri Müzesine, sonra da Ankara Etnoğrafya Müzesine götürülmüştür Bu minberin parçalarından kıvrık dallı rumi, palmet, bitkisel motifler, kufi kitabeler, sekiz kollu yıldızlarla bezendiği anlaşılmaktadır

Aşağı Everek Fatih Cami (Develi)


Kayseri Develi ilçesinde bulunan Fatih Camisi, kitabesinden öğrenildiğine göre h1244 (1828) yılında yapılmış bir Ermeni Kilisesidir Develide Ermeni cemaatinin kalmaması üzerine uzun süre kendi haline terk edilmiş, daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilerek 1978 yılında camiye çevrilmiştir

Kesme taştan yapılan caminin dış duvarlarında kırmızı tuğladan şerit halinde hatıllara yer verilmiştir Böylece yapının kütlevi dış görünümü hafifletilmiştir İbadet mekanı altı sütun ile bölümlere ayrılmış, bu sütunlar pandantifli merkezi bir kubbeyi taşımaktadır Merkezi kubbe yanlardan yarımşar kubbelerle desteklenmiştir Bezeme olarak önemli bir mimari elemana rastlanmamaktadır

Harman Cami (Talas)


Kayseri Talas ilçesi, harman Camisi Mahallesinde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre 1860 yılında Sultan Abdülmecit döneminde onarılmıştır Caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedirGiriş kapısı üzerinde mor zemin üzerine altın yaldızla beş satırlık talik yazılı kitabesi bulunmaktadır Bu kitabenin üzerinde Sultan Abdülmecidin tuğrası vardır Prof Dr Kerim Türkmenden öğrenildiğine göre kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Alemlerin ruhu Padişah Sultan Mecid
Allahın gölgesi, Peygamberin vekili

Sayesinde Kayseri sakinleri bu yüce
Caminin tamirine keselerinden katkıda bulundular

Öyle güzel süslendi ki döndü bahçeye her yeri
Kemerini görseydi cennet bağının tavusu onu gösterirdi

Ey cemaat vacip oldu sizlere dua etmek
Özellikle böyle sevgi dolu mabet var iken

Ben de zihni hame-i güberle yazdım tarihini
Sen de et beş vaktini bu camiye daim mekan
h1277 (1860)”

Cami kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır Caminin önündeki üç kubbeli son cemaat yeri Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından restorasyon çalışması sırasında kubbeler kaldırılmış ve beton bir tavanla üzeri örtülmüştür Son cemaat yeri dört sütunlu yuvarlak kemerlidir İbadet mekanının üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Caminin yanındaki dörtgen kaide üzerinde yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmakta olup, yakın zamanlarda yenilenmiştir

Ali Saib Paşa Cami (Talas)


Kayseri Talas ilçesi Kiçiköy Mahallesinde (Aşağı Talas), Ali Saib Paşa Caddesi üzerinde bulunan bu camiyi, kitabesinden Talaslı Ali Saib Paşa 1304 (1886) yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır Prof Kerim Türkmenden öğrenildiğine göre kitabenin mealen anlamı şöyledir:

”Zafer mihrabının ruhu olan, övgüye değer huylu
Şah Abdülhamid Âli Cenablarının seraskeri Saib Paşa

Dindarlık eserleri ortaya koyma hususunda Padişahın hidayet besleyen azminin şüphe
edilmeyecek bir takipçisidir
İşte bu cami çok zamandan beri mâna ruhu gibi cihanın gözünden gizli iken

Yeniden canlanmasına O himmet etti, himmeti var olsun Çünkü o Hakana dua kazandırdı

Ezan sesi cihanın kulakların süsü olduğu müddetçe yüceliğin kapısı ihtiyaçların kıblesi
olması münasiptir

Muhtarın tarihine cemaat baş eğdi Bu mescidi Ali Saib Paşa inşa etti
1304 (1887)

Cami dikdörtgen planlı olup, içerisi dört sütun ve bunları birbirine bağlayan kemerlerle üç sahna ayrılmıştır Kesme taştan yapılan avlunun üzeri pencereli yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Caminin yanında kare kaide üzerine taştan, tek şerefeli ve güdük bir minaresi bulunmaktadır

Caminin avlu kapısı üzerinde de yapıldığı dönemin, XIXyüzyılın askeri armalarının yer aldığı üçgen bir alınlık bulunmaktadır

Han Camisi (Talas)


Kayseri Talas ilçesi Tablakaya Mahallesinde bulunan Han Camisi arazi konumundan ötürü kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır Mimari yapısından bu caminin önceki dönemde ermeni Kilisesinin üzerine ve onun duvarlarından yararlanılarak yapıldığı sanılmaktadır Caminin giriş kapısı üzerinde hattat Muhsizade es-Seyyid Abdullahın yazdığı iki mısralık yedi satırdan oluşan mermer üzerine celi sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır Bu kitabeden öğrenildiğine göre cami, Sultan Abdülhamid zamanında, 1899 yılında yaptırılmıştır Prof DrKerim Türkmenden öğrenildiğine göre kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Muminlerin emiri zamanın en büyüğü Abdülhamid Han ki, zamanında halkı saadetler içinde
kıldı

Zamanın en büyüğü olan bu ermişin himmeti sayesinde Allah rızası için binlerce cami ve
dergah imar edildi

Meliklerin eserlerini lazımdır elbet takip etmek mutluluklar buyurmuş çünkü Ona Ahmed-i
Muhtar

Onun için HzDerviş Efendi eyledi kendi namına Hakkın rızası için bu mabedi inananların
bahçesine dönüştürdü

Mihrap ve minberde okundukça Ayetlerime itaat ediniz Beş vakit namaza durdukça seçilmiş
kişiler saf saf

Allah yaptıranına sonsuz ecir ve ihsan eylesin Temizlerin ilahı her şeyi bilen hakkın
mutluluğu için

Bu dergaha Rafet yazdı bu güher tarihi yapıldı temiz ümmete bu güzel nurlu cami
1316 (1889)”

Caminin içerisine yuvarlak kemerli bir kapı ile girilmektedir Kare planlı caminin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Kubbeyi taşıyan ana duvarlarının dört köşesinde yuvarlak ağırlık kuleleri bulunmaktadır Kubbe yuvarlak ve yüksek bir kasnak üzerine oturmuştur Bu kasnak üzerinde duvara dayalı sütunlarla 12 bölüme ayrılmış ve her bölümün içerisine de yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmiştir Ayrıca bu kasnak devrin üslubunda bir kuşakla dekore edilmiştir Kuşağın içerisinde çiçek motifleri bulunmaktadır Caminin yanında kare kaideli yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi vardır

Yeni Cami (Talas)


Kayseri talas ilçesi Tablakaya Mahallesinde 1886 yılında yapılmış olan Rum Kilisesi, Rumların şehri terk etmesinden sonra Camiye çevrilerek ibadete açılmıştır Rum Kilisesinin mermer üzerine yazılı, yaprak motifleri ile süslü olan kitabesi günümüze gelememiştir ProfDrKerim Türkmenden öğrenildiğine göre bu kitabenin metni şöyledir:

Panaya kapısı zira saldır
Yapusı şehr-i Mayıs birinde
Şevketlu Sultan Hamid ve erfa
Metropolit İonnis devrinde
Apst St 4 d 1886

Bu kitabeye göre de kilise Sultan Abdülhamid zamanında Onun izni ile Metropolit İonnis zamanında yapılmıştır

Cami kesme taştan yapılmış ve üzeri sıvanmıştır İbadet mekanının üzerini yüksek kasnaklı merkezi bir kubbe örtmektedir Giriş kısmı sütunların taşıdığı büyük bir üçgen alınlıkla belirtilmiştir

Palas Köyü Camisi (Sarıoğlan)

Kayseri Sarıoğlan ilçesi Palas Köyünde bulunan bu caminin, Sultan IAlaaddin keykubat zamanında yapıldığı sanılmaktadır Caminin avlu kapısında bulunan kitabesi tam okunamamıştır

Cami 1830x1527 m ölçüsünde düzgün kesme taş ile moloz taştan yapılmıştır Girişin hemen sağındaki bir merdiven ile Ezan okunan dama çıkılmaktadır Toprak damlı olan bu cami değişik zamanlarda onarılmıştır Avlu duvarındaki kemerli kapının içerisinde bulunan kitabesinden Hacı Arapzade Osman tarafından 1813 yılında eski cami yıkılarak yeniden yapılmıştır Cami planında eskisinin uygulanıp uygulanmadığı belli değildir

Caminin ibadet mekanında kuzey-güney yönünde üç ayak ile üst örtü desteklenmiştir Mihrabı 237 m yüksekliğinde olup, üç kemerden meydana gelmiştir Caminin kuzey ve batı cephelerinde birer, güney cephesinde iki, doğu cephesinde dört olmak üzere toplam sekiz pencere ile içerisi aydınlatılmıştır Batı cephesinin ana duvarına bitişik merdivenle çıkılan minare kaidesi 177x136 m ölçüsünde olup, burada dört ayak üzerine yapılmış taştan minber-minaresi bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Külliyeleri

Hunat (Huand) Hatun Külliyesi (Melikgazi)


Kayseri Kalesinin doğusunda, şehri çevreleyen surların dışında, Kağnı Pazarında bulunan Huand Hatun Külliyesini Sultan IAlaaddin Keykubatın eşi ve IIGıyaseddin Keyhüsrevin annesi Mahperi Huand Hatun 1237-1246 yıllarında yaptırmıştırKülliye cami, medrese, hamam ve imaretten meydana gelmiştir Bunlardan imaret günümüze gelememiştir

Külliye Anadolu Selçuklu eserlerinin en güzel örneklerinden biridir Yapı topluluğu kesme köfeki taşından son derece güzel bir işçilikle yapılmıştır

Cami:
Külliyeyi oluşturan yapılardan Cami, kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre 1238 yılında tamamlanmıştır Buradaki üç satırlık mermer kitabede mealen şöyle yazılıdır:
“Bu mübarek caminin inşasını Keykubat oğlu, yüce sultan din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi, Keyhüsrev devrinde, Şevval 635 (Mayıs 1238) yılında büyük alim, kanaatkâr, dünya ve dinin yüz akı, hayırlar fatihi, Melike, oğluna emretti
Allah Onun varlığını devamlı kılsın, gücünü arttırsın”


Klasik Selçuklu planında, 5230x4370 m ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapı olup, kuzey-güney yönünde uzanan geniş bir orta sahın ile onun yanındaki üçer sahından meydana gelmiştir İbadet mekanının üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe dışındaki bölümlerin üzerleri tonozlarla örtülüdür Bunlardan doğuda 10, batıda da 7 tonoz örtüsü vardır Kubbe ve tonozları iki kubbe arasındaki toplam 48 paye taşımaktadır Mihrap önü kubbesi ise günümüze orijinal durumunu koruyarak gelebilmiştir Ancak üzerindeki yapıldığı dönemin özelliğini yansıtan külahı yıkılmış ve günümüze gelememiştir İbadet mekanının üzerini örten kubbe kitabesinden öğrenildiğine göre 1899 yılında Sultan IIAbdülhamit tarafından yaptırılmıştır Yüksek bir kasnak üzerindeki bu kubbenin 1726-1727 yıllarındaki onarımında konulan kubbe üzerine yapıldığı bilinmektedir

Mihrap mermer sütuncuklar ve mukarnaslı olup, çevresi geometrik taş oymalarla süslenmiştir Ayrıca istiridye motifli üç niş de onu tamamlamıştır Minber döneminin özelliğini taşıyan kündekari tekniğindedir Ne yazık ki bu minberin üzerindeki yazılardan bir kısmı kazınmış ve boyanmıştır

Caminin doğu ve batıdaki giriş kapıları Klasik Selçuklu üslubunda geometrik motiflerle çevrelenmiş ve abidevi bir görünüş kazanmıştır Kapıların giriş kemeri üzerinde Kurandan alınma ayetlerden oluşan bir friz dolaşmaktadır


Caminin minaresi batı taç kapısı üzerinde köşk-minare şeklinde 1139 onarımında yapılmıştır Caminin orijinal Selçuklu minaresi bulunmamaktadır Büyük olasılıkla ezan doğu duvarının iç yüzündeki taş merdivenlerden çıkılarak damda okunuyordu Sonradan Osmanlı döneminde caminin batı taç kapısı üzerine altı ayaklı taş bir minber-minare yapılmıştır Zeminden 475 cm yükseklikte, 156x139 m ölçüsündeki dikdörtgen kaideli yekpare taştan yapılmış minare 5 m yüksekliğindedir Konik biçimde oyulmuş sivri kemerli cepheler yekpare taştandır Minare şerefesinin tavanı içten düz, çatısı da dışarıya çıkıntılı saçaklarla tamamlanmıştır Külahın kaidesi ise kare planlı yekpare taştandır Külah üç parçalı taştan yapılmıştır Bu minber minarenin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber yanındaki büyük minarenin XIXyüzyılın sonunda yapıldığı düşünüldüğünde, bu minarenin daha önce yapıldığı da açıklık kazanmaktadır Ayrıca portalin yanında cami duvarına bitişik olan kesme taştan yuvarlak gövdeli büyük minare Sultan IIAbdülhamit tarafından 1900-1901 yılında yaptırılmıştır

Medrese:


Huand Hatun Medresesi, şehir merkezinde Kağnı Pazarında, külliyenin batı-doğu yönünde dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Bu medrese Mahperi Hatun (Huand Hatun) tarafından yaptırıldığı ileri sürülürse de bunu belirten bir kitabeye rastlanmamıştır İki eyvanlı medrese sivri kemerli, tonozlu revaklarla doğudaki yazlık dershane eyvanı ile yanındaki klasik dershane ve hücrelerden meydana gelmiştir Medrese avlusunun sağ ve solunda sekizerden on altı hücre bulunmaktadır Giriş eyvanının karşısına büyük bir eyvan yerleştirilmiştir Baş eyvan denilen bu bölümün sağında iç içe bölmeli bir kısım ile türbe girişi ve salonda kare planlı dershane bölümü bulunmaktadır Batı yüzünün köşelerine de kuleler yerleştirilmiştir

Giriş eyvanının sağındaki mekan medresenin mescidi olarak düzenlenmiştir Bu yapıda da camide olduğu gibi duvarların köşelerine takviye kuleleri yerleştirilmiştir Bunlardan kuzey köşesindeki kule prizmatik, diğerleri de silindirik şekildedir Bu yapı ile ilgili bazı iddialara göre medrese camiden önce yapılmıştır Günümüze gelebilen izlerden anlaşıldığında göre, eyvanın önündeki tonozla örtülü doğu revakı sonradan buraya eklenmiştir Daha sonra bu tonoz yıkılmış ve bir daha da yapılmamıştır Medresenin bezemesi ile dikkati çeken ana giriş kapısı batı yönünde olup, oldukça gösterişlidir Kayserinin İçkalesi yakınında, kalenin önemli kapılarının birisinin karşısında kurulmuş olan medrese son derece itinalı bir işçilik göstermektedir Medrese eyvanındaki çörtenler aslan başı şeklindedir

Medrese bugün hediyelik eşya çarşısı olarak kullanılmaktadır

Türbe:
Huand Hatun Türbesi, Klasik Selçuklu üslubunda yapılmış olan türbe, caminin kuzeybatı köşesinde medrese ile aradaki açıklığın ortasında yapılmıştır Anıtsal Selçuklu mezar kümbeti olan bu yapıya medreseden eyvanın sağında bulunan dershane içerisindeki bir kapıdan girilmektedir Dış cephesi oldukça süslü olan türbe kare şeklindeki bir kaide üzerine oturtulmuş kesme taştan sekiz cepheli bir yapıdır Türbenin her iki yüzünde sivri kemerler olup, bunların iç tarafları kesme taştan düz olarak bırakılmış ve buralara birer pencere açılmıştır Türbenin sekiz kenarına da üzerleri bezemeli birer bitişik sütun yerleştirilmiştir

Türbe, mumyalık bölümü ile sandukanın bulunduğu mihraplı üst kattan meydana gelmiştir Üzeri içten kubbe, dıştan da külah ile örtülüdür Kaidesi mermer mukarnaslı olan kümbetin dış yüzü tamamen taş işçiliğinin güzelliklerini yansıtan bezemelerle kaplıdır

İç mekanda külahın altında Ayetül Kürsi yazılı bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır Türbe içerisinde üç sandukadan biri olan Huand Hatunun sandukası eski bir lahit kapağından yapılmıştır Sandukanın üzerinde sülüs yazı ile Ayetül Kürsi ve üç satırlı kabartma mezar kitabesi vardır Bu kitabenin mealen anlamı:

“Bu kabir, Keykubat oğlu, dünya ve dinin koruyucusu merhum Sultan Gıyaseddin Keyhüsrevin annesi, namuslu, saadetli, şehide, takva sahibi, ibadet ehli, dindar, mücadeleci, korunmuş, adalet sahibi, dünyada kadınların sultanı, iffetli, temiz, çağının Meryemi, zamanının Haticesi, maruf dost, binlerce mal sadaka veren, din ve dünyanın yüz akı, hanım hanımefendi Mahperi hatunundur Allah cümlesine Rahmet eylesin”

Türbe içerisindeki diğer sandukalardan birisi torunu Selçuk Hatuna aittir Selçuk Hatun 1284 yılında ölmüştür Mezarının başındaki kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Esirgeyen bağışlayan Allahın adıyla bu kabrin sahibi Keykubat oğlu, şehit sultan Keyhüsrevin 1284 yılında ölen kızı Selçuki Hatunundur”

Türbedeki üçüncü mezar horasan sıva ile yapılmış olup, kitabesi olmadığından kime ait olduğu bilinmemektedir

Hamam:
Kayseri Kağnı Pazarında bulunan Huand Hatun Külliyesinin güneydoğu köşesinde bulunan çifte hamam, yapı topluluğunun genel planına göre çapraz bir durumda yapılmıştır Hamamın erkekler bölümü daha geniş, kadınlar bölümü ise daha küçüktür Günümüzde de kullanılan hamamın giriş ve soyunma yerlerinde değişiklikler yapılmış ve kısmen de özelliğini yitirmiştir Büyük olasılıkla medreseden daha eski olan bu yapının erkekler kısmının soyunmalık bölümü caminin giriş kapısından ötürü biraz kuzeye çekilmiştir Son restorasyon sırasında hamamın kadınlar kısmının halvetinde kartal ve av kuşlarının ağırlıklı olduğu insan figürlü çiniler ortaya çıkmıştır Bu çinilerin yerleştirilmesinde belirli bir sıra gözetilmemiştir Bazıları yan yana ve ters konulmuştur Bu çinilerin bir Selçuklu sarayı için yapıldığı, arta kalanların da burada kullanıldığı sanılmaktadır Bunlar Kubadabad üslubu çinilerinden olup, onlardan daha ileri bir düzeydedir

Çifte hamamın erkekler bölümü soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Bunların üzerleri kubbelerle örtülüdür Sıcaklık bölümünde üzerleri küçük kubbelerle örtülü dört halvet bölümü bulunmaktadır Kadınlar bölümü uzun tonozlu bir girişi olan sade bir yapıdır Bu girişten sonra yüksek tonozlu soyunmalığa ulaşılır, buradan da küçük bir kubbe ile örtülü ılıklığa geçilir Sıcaklık üç derin tonozla iki halvet odasından meydana gelmiştir ve bunların da üzeri kubbe ile örtülüdür

Kölük (Gülük) Külliyesi (Melikgazi)

Kayseride Düvenönü semtinde Gülük Mahallesinde bulunan Kölük (Gülük) Külliyesi cami ve medreseden meydana gelmiştir Yapı topluluğu XIII Yüzyıl Danişmendli eseridir Caminin kuzeydoğusundaki kapısının üzerinde bulunan kitabesinden bu yapıyı Kayseri Ulu Camisini onaran Muzaffereddin Mahmudun kızı Adsız Elti Hatun tarafından 1211 tarihinde onarıldığı öğrenilmektedir Üç satırlık Selçuklu sülüsü ile yazılmış kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

“Bu binayı, Keyhüsrevin oğlu, dünya ve dinin şerefi, fetihler sahibi hak dağıtıcısı, müminlerin emirinin ortağı büyük sultan Keyhüsrevin hakimiyeti zamanında Allahın en zayıf kulu, iffetli kadın, Yağbasan oğlu Mahmudun kızı Adsız Elti Hatun h607 (1210-1211) yılında onarmıştır”

Camiyi 1335 depreminden sonra Kölük (Gülük) Şemseddin büyük ölçüde onarmış ve bu yüzden de yapı Onun ismi ile tanınmıştır

Cami, dikdörtgen planlı olup içerisindeki sütunlarla beş sahna ayrılmıştır Mihrap önüne rastlayan orta nef kubbe ile diğerleri de tonozlarla örtülmüştür Kubbeler ve tonozlar 32 kemer ayağı üzerine oturtulmuştur Mihrap önü kubbesi ve onu taşıyan Türk üçgenleri tuğladan yapılmıştır Caminin güney duvarında girişe göre sola kaydırılmış mozaik çinili bir mihrap görülmektedir Bu çinili mihrap daha önceden yapılmış taş mihrabın üzerine XIIIyüzyıl çinileri ile kaplanarak yeniden yapılmıştır Selçuklu mozaik-çini mihraplarının en güzel örneklerinden birisidir Burada geometrik ve bitkisel motiflerin ve çinilerin arasına yer yer ayetler yerleştirilmiştir

Cami ve medrese 1835-1856 yıllarında onarılmıştır Caminin çatısı 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden onarılmış ve üzeri bakır kaplamalı ahşap çatı ile minare sonradan yapılmıştır

Yapı topluluğunun iki katlı medresesi plan düzeni olarak belirli bir medrese plan tipine uymamaktadır Batıdaki giriş kapısından üst kata çıkışı sağlayan merdiven bulunmaktadır Bunun üzerinde tonoz örtülü bir oda vardır Batı yönünde ise tüm mekanların sıralandığı ince uzun beşik tonozlu bir koridor ve medrese odaları bulunmaktadır

Yapı topluluğunun önündeki Gülük Hamamı harap bir durumdadır Doğusundaki çeşmeyi de Ulu Camiyi onaran Halil Efendi yaptırmıştır

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi (İncesu)


Kayseri İncesu ilçe merkezinde bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesini, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 1670 tarihinde yaptırmıştır Yapı topluluğu cami, kervansaray, arasta, medrese, sıbyan mektebi ve hamamdan meydana gelmiş olup, iki büyük avlu etrafında toplanmıştır Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın vakfiyesinden anlaşıldığına göre yapı topluluğundan mahkeme binası, bezirhane, tabakhane, fırın, su yolları, boyahane ve beş çeşme ile meşruta evi, ambar günümüze ulaşamamıştır

XVIIyüzyılın sonlarında yapılmış olan bu külliye iki avlu arasında oluşundan ötürü, XVI-XVII Yüzyıl menzil külliyeleri ile benzerlik göstermektedir Ancak burada doğu cephesinin tamamen sur gibi yapılışıyla onlardan ayrılmaktadır Yapı topluluğunu oluşturan bütün birimler mimari ve süsleme yönünden oldukça sadedir Ayrıca diğer Osmanlı külliyelerinde kullanılmayan kaburgalı haç tonozunun burada kullanılması ile de mimari yönden bir bakıma onlardan ayrılmaktadır


Caminin ve hamamın giriş kapıları üzerinde de bu yapı topluluğunun Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı yazılıdır Ancak yapının mimarı hakkında bir bilgi bulunmamaktadır Yapı topluluğu değişik tarihlerde restore edilmiştir Cami ile cami avlusuna girişi sağlayan kuzey kapı ile dükkanlar arasındaki onarım kitabesinde ilk onarımının 1860 yılında Sultan Abdülmecit (1839-1861) zamanında yapıldığı yazılıdır Sonraki yıllarda cami Vakıflar Genel Müdürlüğünce 1953-1954, kervansarayın kışlık bölümü 1959-1965, külliyenin revaklı avlusu 1972-1975 yıllarında restore edilmiştir Hamamı ise İncesu Belediyesi tarafından 1956 yılında onarılmıştır

Külliyenin batısında geniş bir avlunun merkezinde olan cami kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin dört köşesine üzerleri kubbeli birer ağırlık kubbesi yerleştirilmiştir Kubbe kasnağının kuleler dışında kalan bölümlerinde yuvarlak kemerli, alçı şebekeli birer pencere bulunmaktadır Yöresel kesme taştan son derece itinalı bir şekilde yapılan caminin önünde üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır İbadet mekanı iki sıra halinde altta dikdörtgen, üstte de sivri kemerli alçı pencerelerle aydınlatılmıştır Pencereler alt sırada ve üst sırada üçer adettir


Caminin kuzeybatı köşesinde kare kaideli, üzeri ince silmeli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Yapı topluluğunun ana yapısını kervansaray oluşturmaktadır Kervansaray h1081 (1670) tarihinde yapılmış olup,külliyenin doğu cephesini tamamen kaplamaktadır Kervansaray revaklı açık avlulu bir bölüm ile onun kuzeyindeki kapalı bir bölümden oluşmaktadır Revaklar, sütunlar ve bunları birbirine bağlayan yuvarlak kemerlerden meydana gelmiş, arkasına da medrese hücreleri yerleştirilmiştir

Medreseden günümüze bir dershane hücresi ile yedi öğrenci hücresi ulaşabilmiştir Ancak medresenin vakfiyesinde burada on beş hücre bulunduğu yazılıdır Büyük olasılıkla günümüze ulaşamayan 18 medrese hücresi L şeklinde idi Burada yapılacak bir kazı çalışması medresenin tam planını ortaya koyacaktır Vakfiyeden öğrenildiğine göre, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bu medreseye bir çok kitap vakfetmiştir Günümüzde bu kitapların bir bölümü Kayserideki Raşit Efendi Kütüphanesinde bulunmaktadır


Cami avlu duvarı ile kervansaray arasında, yapı topluluğunun ana ekseninde 1155 m genişliğindeki sokağın her iki yanına sıra halinde dükkanlardan oluşan arasta yerleştirilmiştir Bu arastanın uzunluğu 77 m olup, dükkanlar hafif sivri kemerli olarak bu aralığa açılmaktadır Arastanın doğu kanadının güney ucundaki fırın orijinal hali ile günümüze ulaşamamıştır

Medresenin kuzeyindeki iki bölümlü sıbyan mektebi ve onun kuzeyinde de büyük olasılıkla yan yana sıralanmış üç bölümlü mekanın tabhane olduğu düşünülmektedir


Yapı topluluğunun günümüzde kullanılmayan hamamı ana planın dışında ayrı bir yapı olarak yapılmıştır Osmanlı hamam mimarisinde tek hamam olarak yapılan bu hamam, kuzeyden güneye doğru uzanan dikdörtgen planlıdır Soyunmalık, ılıklık, sıcaklık, su deposu ve külhandan oluşmuştur Hamamın girişi yuvarlak kemerli olup, sarımtırak ve beyaz mermerlerin alternatif olarak sıralanmasından oluşturulmuştur Üzerinde de sülüs yazı ile on kartuş içerisinde hamam kitabesi bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Türbe ve Kümbetleri

Huand (Mahperi) Hatun Kümbeti (Melikgazi)


Kayseri il merkezinde, Kağnı Pazarında Selçuklu Hükümdarı IAlaaddin Keykubatın karısı Mahperi Hatun tarafından yaptırılan külliyenin bir bölümünü oluşturan bu türbe, külliye ile birlikte 1238 yılında yaptırılmıştır

Huand Hatun Türbesi, Klasik Selçuklu üslubunda yapılmış olup, caminin kuzeybatı köşesinde medrese ile aradaki açıklığın ortasında yer almaktadır Anıtsal Selçuklu mezar kümbeti olan bu yapıya medreseden eyvanın sağında bulunan dershane içerisindeki bir kapıdan girilmektedir Dış cephesi oldukça süslü olan türbe kare şeklindeki bir kaide üzerine oturtulmuş kesme taştan sekiz cepheli bir yapıdır Türbenin her iki yüzünde sivri kemerler olup, bunların iç tarafları kesme taştan düz olarak bırakılmış ve buralara birer pencere açılmıştır Türbenin sekiz kenarına da üzerleri bezemeli birer bitişik sütun yerleştirilmiştir

Türbe, mumyalık bölümü ile sandukanın bulunduğu mihraplı üst kattan meydana gelmiştir Üzeri içten kubbe, dıştan da külah ile örtülüdür Kaidesi mermer mukarnaslı olan kümbetin dış yüzü tamamen taş işçiliğinin güzelliklerini yansıtan bezemelerle kaplıdır

İç mekanda külahın altında Ayetül Kürsi yazılı bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır Türbe içerisinde üç sandukadan biri olan Huand Hatunun sandukası eski bir lahit kapağından yapılmıştır Sandukanın üzerinde sülüs yazı ile Ayetül Kürsi ve üç satırlı kabartma mezar kitabesi vardır Bu kitabenin mealen anlamı:

“Bu kabir, Keykubat oğlu, dünya ve dinin koruyucusu merhum Sultan Gıyaseddin Keyhüsrevin annesi, namuslu, saadetli, şehide, takva sahibi, ibadet ehli, dindar, mücadeleci, korunmuş, adalet sahibi, dünyada kadınların sultanı, iffetli, temiz, çağının Meryemi, zamanının Haticesi, maruf dost, binlerce mal sadaka veren, din ve dünyanın yüz akı, hanım hanımefendi Mahperi hatunundur Allah cümlesine Rahmet eylesin”

Türbe içerisindeki diğer sandukalardan birisi torunu Selçuk Hatuna aittir Selçuk Hatun 1284 yılında ölmüştür Mezarının başındaki kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Esirgeyen bağışlayan Allahın adıyla bu kabrin sahibi Keykubat oğlu, şehit sultan Keyhüsrevin 1284 yılında ölen kızı Selçuki Hatunundur”

Türbedeki üçüncü mezar horasan sıva ile yapılmış olup, kitabesi olmadığından kime ait olduğu bilinmemektedir

Sırçalı Kümbet (Melikgazi)


Kayseri il merkezinde Birinci Endüstri Meslek Lisesi bahçesinde bulunan Sırçalı Kümbetin XIVyüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır İsmini konik kubbesinde bulunan çini kabarmalardan almıştır

Kümbet dört köşe bir kaide üzerine oturtulmuş olup, aynı zamanda yuvarlak planlı bir mescide ve mumyalık kısmına sahiptir Kuzeydeki merdivenli bir girişteki basık kemerli kapısı oldukça sadedir Girişin iki yanında sütunçeler bulunmaktadır Giriş kapısı üzerine mermer bir kitabe konmuş ancak, bu kitabenin üzeri yazılmamıştır Bu bakımdan kümbetin kime ait olduğu da kesinlik kazanamamıştır Kümbet son derece muntazam kesme taşlardan yapılmış silindirik bir yapıdır Giriş kapısı ve pencereleri bu yuvarlak kitle ile kaynaştırılmıştır Giriş kapısı pencere çerçevelerinden daha yüksek tutulmuştur Kümbetin sade silmeli üç penceresi vardır

Uzun yıllar harap bir halde bulunan bu yapı, 1940 yılında YMimar Macit Kural tarafından restore edilmiş ve yıkık olan üst örtüsü yarım kubbe şeklinde düzenlenmiştir

Gevher Sultan Türbesi (Melikgazi)

Kayserinin Yenice Mahallesinde bulunan Şifahiye Tıp Medresesi ve Gıyasiye Medresesi Anadolu Selçuklu Hükümdarı IGıyaseddin Keyhüsrev tarafından kız kardeşi Gevher Nesibe Sultan adına 1205-1206 yılında yaptırılmıştır Medresenin doğu tarafında eyvanla köşedeki kışlık dershane arasında Gevher Nesibe Sultanın türbesi bulunmaktadır

Türbe sekizgen planlı olup, içten tromplu, dıştan da çokgen kasnağa oturan sivri bir külahla örtülüdür Türbenin üst mekanına iki taraftan dörder basamaklı merdivenle çıkılmaktadır Buradaki sanduka zaman içerisinde kaybolduğu için mescit olarak kullanılmıştır Bu mekan yarım yuvarlak ve dikdörtgen niş,lerle genişletilmiştir Güneydeki niş mihrap şekline sokulmuştur Türbenin çatısı üzerinde Selçuklu sülüsü ile çepeçevre dolaşan Ayetül Kürsi ve Kurandan alınma diğer ayetler buraya yazılmıştır Türbenin mumyalık kısmının kapısı dikdörtgen olup, üzeri tonozla örtülmüştür İçerisi iki küçük yarıktan ışık almaktadır Buradaki mezar 1980 yılında yenilenmiştir

Döner Kümbet (Melikgazi)


Kayseri Talas yolu üzerinde bulunan türbe, Büyükşehir Belediyesince yapılan parkın içerisinde olup, çevresindeki yapıların temizlenmesi ile ortaya çıkarılmıştır Kayserideki Selçuklu eserlerinin en güzel örneklerinden olan bu türbe Prenses Şah Cihan Hatun adına 1276-1279 yıllarında yapılmıştır Bu kümbete Döner Kümbet denilmesinin nedeni de eserin çok köşeli oluşundan kaynaklanmıştır

Kümbet kare bir kaide üzerine oniki köşeli bir gövdesi olup, üzeri konik bir çatı ile örtülmüştür Yöredeki sarımtırak kesme taştan yapılmıştır Türbe kaidesinin dört köşesindeki iki dilimli kırma şevlerle oniki köşeye dönüştürülmüştür Kümbetin altında kare planlı bir mumyalık bulunmaktadır Gövdenin oniki köşesi yuvarlak kemerli bölümlere ayrılmış ve her bir bölümün üzeri geometrik şekiller grifonlar ile kabartma olarak bezenmiştir Kümbetin giriş kapısı basık kemerlidir Girişin iki tarafında küçük nişler bulunmaktadır Bu nişler mukarnaslı yarım kubbeler halindedir Kümbetin ana yapısının doğu ve batı duvarlarında iki pencere ve güneyinde de mihrap nişi bulunmaktadır Mihrap nişi çok köşeli olup, iki köşesinde yarım yuvarlak sütunçeler bulunmaktadır Mihrap mukarnaslı olarak sona erer Bunun yanı sıra mihrap geometrik silmeli bir çerçeve içerisine alınmıştır Kubbenin iç kısmı taş örgülüdür

Çifte Kümbet (Melikgazi)

Kayseri Sivas Caddesinin sonunda bulunan bu kümbet Sultan IAlaaddin Keykubatın eşi, Eyyubi Hükümdarı Melik Adilin kızı Adile Hatun adına kızları tarafından 1247-1248 yılında yaptırılmıştır Türbenin giriş kapısı üzerinde beş satırlık kitabesi bulunmaktadır Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Burası, Eyyuboğlu Melik Adil Ebu Bekirin-Allah onların kabirlerini nurlu, ruhlarını ve kokularını güzel kokulu eylesin Kızı uğur ve bereketlerin kaynağı, melikeler melikesi, dünya ve ahretin hatunu, üstün hasletlerin sahibi, zamanın Zübeydesi, dünyada kadınların efendisi, İslamın ve Müslümanların yüz akı, din ve dünyanın koruyucusu, takvâ sahibi, güzel ahlaklı, saadetli melikelerin şehitliğidir Bunun yapılmasını muhterem kızları- Allah onları emellerine ulaştırsın ve hallerini güzel kılsın- h645 (1247-1248) emretti”

Kümbet kesme taştan yüksek kare kaide üzerine oturtulmuş olup, sekizgen planlıdır Kümbetin üzeri içten kubbe, dıştan piramidal bir külah ile örtülüdür Ayrıca duvarların üzerinde sülüs yazılı Kuranın Bakara Suresi bir kuşak olarak dolaşmaktadır Sekizgenin dış yüzleri yuvarlak kemerler içerisine alınmış ve bunların üzerine de birer mazgal pencere açılmıştır Giriş kapısı duvarların üst noktasına kadar ulaşan dikdörtgen çerçeve içerisine alınmıştır Mukarnaslı portal nişinin etrafı geometrik yıldız geçmelerinden oluşmuş geniş bir bordür çevirmektedir Bunun içerisinde mukarnaslı sivri bir giriş ve yuvarlak kemerli kapısı bulunmaktadır Girişin üzerine kitabesi yerleştirilmiştir Kümbetin içerisi oldukça sade olup, altında mumyalık kısmı bulunmaktadır

Kutluğ Hatun Türbesi (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde Gavremoğlu Mahallesinde, Huand Hatun Camisinin doğusunda bulunan bu türbe, Şah Kutluğ Hatun tarafından 1349 yılında yapılmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü bu türbeyi onarmış ve çevresindeki yapıların yıkılması ile meydana çıkarılmıştır

Kutluğ Hatun türbesi kare planlı olup, kesme taştan yapılmıştır Son onarımı sırasında üzerini örten kasnaklı taş külahı yenilenmiştir Kayseri kümbetleri arasında portali ile dikkati çekmektedir Giriş kapısı geometrik silmelerden oluşan iki şeritle çepeçevre kuşatılmıştır Kapı nişi yine geometrik ve bitkisel motiflerin oluşturduğu ve dışarı çıkıntılı konumdadır Türbeye giriş yuvarlak kemerli olup, bunun da çevresi geometrik motiflerle süslenmiştir Bunun üzerinde de kitabesi bulunmaktadır Bu kapı Selçuklu taş oyma sanatının en güzel örneklerinden birisidir Giriş kapısı üzerinde 090x060 m ölçüsünde, dört satırlık kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

“Bu türbenin imarını temiz, hanım, şerefli, mahrem, kerem sahibi Şah Kutluğ Hatun-Allah ona dostluğunu devam ettirsin-Oğulları ve anneleri için emretti Merhum emirler Emir Bahşayis ve Emir Haydar Bey, Allah kabirlerini nurlandırsın h750 (1349)”

Türbenin giriş kapısının içerisinde 120x030 ölçüsünde Kutluğ Hatunun yaşarken koydurduğu bir kitabe daha bulunmaktadır Bu kitabede mealen şunlar yazılıdır:

“Bu şerefli şehitliği Hacı Begi diye anılan aileden, korunmuş ve yüceltilmiş Şah Kutluğ Hatun halis malından oğulları ve ruhu için yaptırdı Allah Rahmet etsin”

Türbe içerisinde ayrıca Haydar Beyin ve oğlu Emir Bahşayişin mezarları da bulunmaktadır

Dört Ayaklı Türbe (Melikgazi)


Kayseri Battal Mahallesinde bulunan bu türbe, Kırkkızlar ismi ile de tanınmıştır Mimari üslubundan XIVyüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır Kitabesi günümüze gelememiştir

Kayseri türbeleri arasında farklı bir konumda olup, birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış dört ayak üzerine içten kubbe, dıştan altı kasnaklı piramidal bir külah ile üzeri örtülmüştür Kemer ayakları dışarıya açıktır Güney kısmındaki ayakların yanına beşik tonozlu bir yapı eklenmiştir İçeriden kubbe kasnağına sülüs yazı ile bir ayet yazılmışsa da, ayet zamanla bozulmuştur Türbe Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1977 yılında restore edilmiştir

Cafer Ali Kümbeti (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde Melikgazi Belediye Binasının karşısında bulunan Cafer Ali Kümbeti, XIIIyüzyılın sonlarında yapılmıştır

Mescit olarak da kullanılan bu yapının altında bir mumyalık, üst kısmında ise dikdörtgen bir giriş odası ile sekizgen planlı mescit kısmı bulunmaktadır Kare kaideden sekizgen bir kaideye geçen bu kümbetin üzeri sekizgen taş bir külahla örtülüdür Kesme taştan yapılmış olan bu kümbet oldukça sade görünümdedir Giriş kapısı geometrik işlemelerle bezelidir Bu kapı derinliğine bir plan göstermektedir Üzerine de Bakara Suresinden alınmış bir ayet yazılıdır Kapının iç kısmında bir niş oluşturulmuş ve bunun üzeri mukarnaslı yarım kubbe ile örtülmüştür

Türbenin üç tarafında üç pencere bulunmakta olup, bu pencerelerin her birisi ayrı bir şekil göstermektedir Bunlardan giriş kapısının karşısına rastlayan pencere diğerlerine göre daha itinalı yapılmıştır

Türbenin iç kısmı muntazam sıralı taş bir kubbe ile örtülüdür Üst örtüdeki külahın saçak kornişi altında kabartma şerit halindeki bir kitabe kümbetin dış çevresini kuşatmaktadır

Emir Ali Türbesi (Melikgazi)

Kayseri Talas Caddesi ile Hisarcık yolunun kesiştiği yerde bulunan bu türbe kitabesinden öğrenildiğine göre; h751 (1350-1351) yılında Emir Ali tarafından yaptırılmıştır Bu türbeye aynı zamanda “Pişrev Ali Türbesi” de denilmektedir Eskiden mezarlık içerisinde bulunan bu türbe Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1955 yılında restore edilmiştir

Türbe kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri tonozla örtülmüştür Türbenin altında mumyalık, üzerinde de mescit kısmı bulunmaktadır Kuzey duvarının ortasındaki iki taraflı bir merdivenle çıkılan giriş kapısı, sivri kemerli bir niş içerisinde basık kemerlidir Bu kapının kemeri üzerinde de mermer iki satırlık kitabesi bulunmaktadır:

“Burası Emir Ali Pişrevin şehitliğidir h751 (1350)”

Türbe içerisinde üzerinde Ayet-i Kerimeler yazılı iki mezar bulunmaktadır Bunlardan bir tanesinin baş taşı üzerinde; “Burası, merhum saadetli Emir Pişrev diye tanınan Ömer oğlu Alinin Allah Rahmet eylesin kabridir” Mezarın ayak taşında da; “Mübarek Ramazan ayının yarısında h750 (1349)” yılında öldüğü yazılıdır Bugün bu mezar taşları Mehmet Zengi Türbesinde bulunmaktadır

Han Kümbeti (Melikgazi)

Kayseri Talas Caddesinde Han Camisinin de güneyinde bulunan kümbet, XIIyüzyılda kesme taştan yapılmış, iki katlı, sekizgen planlı bir mezar anıtıdır Kümbetin altında mumyalık kısmı kare planlı olup, girişi doğu yönündendir İkinci katın sekizgen külahı altında, dış cephede, kümbeti çepeçevre dolaşan kitabesi bulunmaktadır Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu kabir merhum, mahsun, büyük kumandan, kerem sahibi Cemaleddin Tanrıvermiş bin Davudundur Allah makamını nurlandırsın Allah ki Ondan başka tanrı yoktur Daima diri ve yarattıklarını koruyan yöneticidir Kendisine ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz Göklerde ve yerde olanların hepsi Onundur Onun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir Onların önünden ve arkalarından başka bir şey kavrayamazlar Onun kürsüsü gökleri ve yeri katlamıştır Onları korumak kendisine ağır gelmez O yücedir, büyüktür Dinde zorlama yoktur kendisine ağır gelmez Doğruluk sapıklıktan seçilip belli olmuştur h584 (1188)”

Kümbet içerisinde iki lahit bulunmaktadır

Suya Kanmış Hatun Türbesi (Melikgazi)

Kayseri Yanıkoğlu Mahallesinde bulunan bu türbenin çevresindeki binalar kamulaştırılmış ve türbe de ortaya çıkmıştır Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir

Kesme taştan, birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlı altı ayaktan meydana gelmiş olup, üst kısmı yıkılmıştır Kalan izlerden, üzerinin konik bir çatı ile örtüldüğü anlaşılmaktadır

Emir Erdoğmuş Türbesi (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde, Seyyid Burhaneddin Mezarlığı içerisinde bulunan bu türbeye Tatarhaniler Türbesi de denilmektedir Giriş kapısı üzerindeki kitabesinde; “Burası Emir Erdoğmuşun şehitliğidir h749 (1348)” yazılıdır

Bu kitabeden öğrenildiğine göre türbe, XIVyzüyılın ortasında yapılmış olup, büyük olasılıkla da Eretnaoğulları zamanında yapılmıştır Emir Erdoğmuşun da Melik Eretnanın emirlerinden biri olduğu sanılmaktadır

Türbe kesme taştan, kare planlıdır Üzeri yuvarlak bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür Giriş kapısı sivri kemerli bir niş içerisinde yuvarlak kemerli olup, bezeme elemanı bulunmamaktadır Günümüzde bu türbeye yanındaki Seyyid Burhaneddin Türbesinden girilmektedir

Seyyid Burhaneddin Hüseyin Türbesi (Melikgazi)

Kayseri Seyyid Burhaneddin Mezarlığı içerisinde bulunan Seyyid Burhaneddinin mezarı Ankara Valisi Abidin Paşanın yardımı ile Kayseri Mutasarrıfı Mehmet Nazım Paşa tarafından 1892 yılında yaptırılmıştır

Seyyid Burhaneddin Kayserinin Moğollar tarafından işgali sırasında Kayseride yaşamıştır Sultanül Ulemâ talebesi ve Mevlananın hocasıdır Ahmet Eflâkinin “Ariflerin Menkıbeleri” isimli eserinden Seyyid Burhaneddinin asıl isminin Hüseyin olduğu ve Tirmizde 1165-1166 yılında doğduğu öğrenilmektedir Seyyid Burhaneddin bir süre Kayseride kalmış, sonra Konyaya giderek 9 yıl Mevlânaya irşaad etmiştir

Türbe kare planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür Bu kubbe giriş kapısı dışındaki bölümler tonozlarla kubbeyi desteklemiştir Güneyinde de binaya bitişik olan Erdoğmuşun türbesi bulunmaktadır Türbe XIXyüzyılın sonunda yapılmış olmasına karşılık Selçuklu üslubundadır Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır

Kitabe:

Fard-ı âdab ile zair muhlis ki budur
Merkad-ı muhterem-i Hazret-i Burhaneddin
Çeşm-i irfanına kuhi istersen olmalısın
Cephe say-ı kadem-i Hazreti-i Burhaneddin

Seyyid Burhaneddin Türbesi içerisinde, kubbe altında yarım silindir şeklinde Seyyid Burhaneddinin sandukası bulunmaktadır Sandukanın başında Mevlevi şeyhlerinden Kayserili Ahmed Remzi Dedenin Seyyid hakkında yazmış olduğu (Ayine-i Seyyid-i sırdan) başlıklı manzum eseri bulunmaktadır Türbenin içerisinde HzPeygamberin torunlarından 1414 yılında Kayseride ölen Seyyid Zeynelabidinin mezarı da bulunmaktadır

Türbe girişinin solunda Mevlevi mezar taşları bulunmaktadır Bunların arasında Kayseri Mevlevi Şeyhi Süleyman Turâbi (1835), şeyhin oğlu Hacı Remzi Efendi (1865), Ahmet Remzi Efendinin oğlu Süleyman Ataullahın (1904) ve Ahmet Remzi Dedenin (1944) mezarı bulunmaktadır

Türbenin etrafında sonraki dönemlerde yapılan türbedar odaları vardır Türbenin yönetimi 1981 yılından itibaren kayseri Müze Müdürlüğüne devredilmiştir

Mehmet Zengi Türbesi (Melikgazi)

Kayseri Müzesinin arkasında bulunan bu türbe, kitabesinden öğrenildiğine göre; 1345 yılında Emirzade Mehmet Bey adına yapılmıştır

Türbe kesme taştan, dikdörtgen şeklinde olup, üzerinde iki satırlık kitabesi bulunmaktadır Bu kitabede; “Burası Zengioğlu Emirzade Mehmedin türbesidir h746 (1345)” yazılıdır

Alaca Kümbet (Melikgazi)

Kayseri Talas Caddesinde bulunan Alaca Kümbetin kitabesinden Emir Cemaleddin bin Muhammed adına 1280 yılında yaptırıldığı öğrenilmiştir Ancak, bu kitabenin bir bölümü tahrip olmuştur

Alaca Kümbet kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır Üzeri taştan piramit şeklinde örtülüdür Türbenin giriş kapısı kuzey yönünde olup, üzeri düz lentolu, mukarnaslı ve sivri alınlıklıdır İç kısmın güneyi ile doğusunda sivri kemerli nişler, batı tarafında da dıştan çerçeve içerisine alınmış iki pencere bulunmaktadır İç kısmında mihrap bulunmamaktadır

Melik Mehmet Gazi Türbesi (Melikgazi)

Kayseri Ulu Caminin güneyinde bulunan bu türbenin bulunduğu yerde Melikgazi Medresesi bulunuyordu Melik Mehmet Gazinin Türbesi de cami duvarına bitişik olarak medrese hücrelerinden birisi içerisinde yapılmıştır Bu türbe, Danişmendlilerin üçüncü hükümdarı ve Ulu Camiyi yaptıran Melik Gaziye aittir Türbenin kitabesi bulunmamaktadır Melik Gazinin h1143 (1730) yılında öldüğü dikkate alınırsa, bu türbenin de aynı tarihte yapıldığı sanılmaktadır Bugün türbenin önü ve medrese park olarak düzenlenmiştir

Hasbek Kadı Kümbeti (Kocasinan)

Kayseri il merkezinde, Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan Hasbek Kadı (Mesut Gülzar) Kümbeti 1184-1185 tarihinde yapılmıştır

Klasik Selçuklu kümbeti üslubunda, kesme taştan yapılan kümbetin üç satırlık kitabesi giriş kapısı üzerinde bulunmaktadır Bu kitabede;

“Burası Aksarayda h580 (1184-1185) haksız yere öldürülen Nisan oğlu Alinin oğlu Mesudun şehitliğidir Allah Onu ve kendisini görenlere bütün HzMuhammed ümmetine rahmet eyleye” yazılıdır

Kümbet kare kaide üzerine sekizgen bir plan göstermektedir Üzeri de taştan sekizgen konik bir çatı ile örtülmüştür Kümbetin cepheleri iki sıralı, kabartma, yuvarlak kemerlerle bölümlere ayrılmıştır Bunların içerisine de mazgal pencereler açılmıştır Giriş kapısı da oldukça sade ve yuvarlak kemerlidir Kümbetin içerisindeki sandukalar günümüze gelememiştir

Hacip Kümbeti (Kocasinan)

Kayseri Sahabiye Mahallesinde bulunan bu kümbetin kime ait olduğu kesinlik kazanamamıştır Ancak, Hacip ismi, Selçuklular zamanında sarayda sultanın kapıcılığı ile görevli memura verilen bir isimdir Bu türbenin de XIIyüzyılda bu görevdeki birisine ait olduğu sanılmaktadır

XIIyüzyıl Selçuklu kümbetleri üslubundaki bu kümbet, altıgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır Günümüze harap bir durumda gelmiş, duvarları üzerinde birer dikdörtgen penceresi olduğu anlaşılmaktadır Türbenin saçak altını çeviren yazı frizi çoğunlukla tahrip olmuştur Üst örtüsü bulunmamakla beraber bunun da konik bir çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır

Şeyh Tennuri Türbesi (Kocasinan)

Kayseri Cumhuriyet Mahallesinde Şeyh Tennuri Caddesindeki Şeyh Camisinin bitişiğinde olan bu türbenin kitabesinden 1484 yılında Fatih Sultan Mehmetin oğlu Sultan IIBeyazıt zamanında yapıldığı öğrenilmektedir Türbe içerisinde Şeyh İbrahim Tennuri ve oğulları ve halifeleri Şeyh Lütfullah ile Ali Sultanın mezarları bulunmaktadır

Türbe kesme taştan, altıgen planlı olarak yapılmıştır Üzeri altı köşeli bir külah ile örtülmüştür Bu türbe Selçuklu türbe mimarisi ile Osmanlı türbeleri arasında bir geçiş olarak nitelendirilmektedir Türbe günümüze iyi bir durumda gelmiştir

Anonim Kümbetler (Kocasinan)

Kayseri Sahabiye Mahallesinde, Cürcürler Sokakta bulunan üç kümbetten ikisinin kimlere ait olduğu bilinmemektedir Günümüzde çevresindeki apartmanlar arasında kalmış olup, iyi bir durumda günümüze ulaşabilmiştir Bu kümbetlerin mimari üslubundan XIIyüzyılda yapıldıkları sanılmaktadır

Bu kümbetlerden biri kare kaide üzerinde sekizgen planlı, kesme taştan yapılmış olup, üzeri sekiz köşeli piramidal konik bir çatı ile örtülüdür Kümbetin her cephesine yuvarlak nişler açılmış ve bunların içine de yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmiştir Giriş kapısı oldukça sadedir Diğer kümbet ise, kesme taştan yapılmış olup, sekizgen plan göstermektedir Üzeri de sekizgen konik bir çatı ile örtülmüştür

Türbelerin her ikisinin içerisinde de sandukalar bulunmamaktadır

Ulu Hatun Türbesi (Kocasinan)

Kayseri Cürcürler Mahallesi, Buyurgan Sokakta bulunan bu türbe içerisinde üç kardeşe ait olduğu söylenen mezarlar bulunmaktadır Halk arasında bu türbeye Sazgeldi Türbesi ve Dede Kümbet isimleri de verilmiştir Türbenin giriş kapısı üzerindeki kitabesinde mealen şöyle yazılıdır:

”Burası h765 (1863-1864)de yapılan Hacı Geldinin kızı mübarek merhume şahide, makfire Allahın rahmetine muhtaç Ulu Hatunun türbesidir”

Ulu Hatundan sonra bu türbeye Hacı Geldinin oğlu Emir Mehmet ve kızı Kiçi Hatun da gömülmüştür Günümüzde bunlara ait mezar taşları kayseri Arkeoloji Müzesindedir

Türbe kare planlı olup, kesme ve moloz taştan yapılmıştır Günümüze oldukça harap bir durumda gelebilmiştir

Beş Parmak Türbesi (Kocasinan)

Kayseri Erkilet yolu üzerinde bulunan bu türbenin kitabesi bulunmamaktadır Mimari yapısından XIIIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Günümüzde askeri lojmanların içerisinde kalmıştır

Türbe dikdörtgen planlı olup, düzgün kesme taşlardan yapılmıştır Eyvan tarzında bir türbe olup, ön cephesine iki yandan merdivenlerle çıkılmaktadır Türbenin altında mumyalık kısmı, üstünde de sandukanın bulunduğu zemin katı vardır Türbenin üzeri konik bir çatı ile örtülmüştür

Şeyh Tacettin Türbesi (Melikgazi)

Kayseri Tacettin Mahallesi, Etiler İlköğretim Okulu bahçesinde bulunan bu türbenin kitabesi bulunmamaktadır Ancak, 1513 yılında yapıldığı bilinmektedir Türbe XIVyüzyıl Mutasavvıflarından Şeyh Tacettine aittir

Kesme ve moloz taştan yapılmış olan türbe, kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülüdür Türbenin güneyinde basit bir kapısı ile batı duvarında da bir penceresi bulunmaktadır

Şeyh Seyfullah Türbesi (Kocasinan)

Kayseri Cürcürler Mahallesi ile Zekai Bey Mahallesinin birleştiği meydanda bulunan Şeyh Seyfullah Türbesinin kitabesi bulunmamaktadır Yapı üslubundan XVIyüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır

Türbe kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Türbenin cephesi ve köşeleri kesme taştan, diğer duvarları ile kubbesi moloz taştan yapılmıştır Ön cephesinde yuvarlak kemerli, kesme taştan bir niş içerisinde dikdörtgen bir giriş kapısı bulunmaktadır Günümüze harap bir durumda gelebilmiştir

Abdurrahman Gazi Türbesi (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi Samağır Köyünde yüksekçe bir tepede bulunan bu türbenin kitabesi bulunmamaktadır Bununla beraber Dulkadiroğulları Beyliği zamanında Alaüddevle Bozkurt ve Alaüddevle Şahrun Beyler Kayseri çevresinde bir takım onarım ve imar işleri yapmışlardır Türbenin de bu dönemde yapılmış olduğu sanılmaktadır

Türbe moloz taştan altıgen planlıdır Oldukça küçük ölçüdeki bu türbenin içerisinde sandukası bulunmaktadır Türbenin üzeri içten kubbe dıştan da piramidal bir külahla örtülüdür

Seyid Halil Türbesi (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi, Karakaya Köyünde bulunan Seyyid Halil Türbesinin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir Büyük olasılıkla bu türbe yakınında bulunan ve günümüze gelemeyen dergâha aittir

Türbe moloz taştan yapılmış, altıgen planlıdır Üzeri içten kubbe, dıştan da konik bir çatı ile örtülüdür

Seyyid Şerif Türbesi (Develi)

Kayseri Develi ilçesinde, Eski Develide, Tekke Sokağında bulunan türbenin kapı kemeri üzerindeki kitabesinden 1295-1296 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır

Türbe düzgün kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır Türbenin giriş kapısı ile içerisindeki mihrabı Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerini sergilemektedirTürbenin kuzey cephesindeki kapısı biri altta, diğeri de sekiz kollu yıldızlardan oluşan iki bordürle kuşatılmıştır Kapı kemerinin kilit taşı üzerinde üç dilimli palmet kabartması bulunmaktadır Bunun dışında bir madalyon oluşturan yüzeyde altı köşeli yıldız motifi dikkati çekmektedir Türbenin üzeri kubbe ile örtülü olup, dıştan hafif sivri bir görünümü vardır

Kubbenin içerisi yatay bir meandr motifi ile çevrilmiştir Türbenin güney duvarına mihrap yerleştirilmiş olup, mihrap üç cepheli bir niş şeklinde olup, yan tarafları yatay zikzaklarla çevrelenmiş sütunçelerle sınırlanmıştır Ayrıca mihrap, biri niş kemerini kapsayacak biçimde iki bordürle çerçeve içerisine alınmıştır Bunlardan dış bordür daha geniş olup, sekiz köşeli yıldızlardan oluşan şeritlerle bezelidir Üç dilimli palmetler de onları tamamlamaktadır Diğer bordür zikzaklar halinde ince şeritlerin kesişmesinden meydana gelmiştir,

Dev Ali Türbesi (Develi)


Kayseri, Eski Develide, yerleşime hakim bir yerde bulunan türbenin kitabesinde Dev Ali isimli bir kişiye ait olduğu yazılı ise de yapım tarihi belirtilmemiştir Türbenin batısındaki kapı ve yan taşları üzerinde bazı yazılar bulunuyorsa da bunla okunamamıştır Bununla beraber türbenin mimari üslubu XIII Yüzyılın sonlarına ait olduğunu göstermektedir

Türbe sekizgen kaide üzerinde sekizgen gövdelidir Üzeri içten kubbe dıştan sekiz satıhlı piramidal bir külahla örtülmüştürMuntazam düzgün taştan yapılmış olan türbenin mumyalık ve mescit bölümleri bulunmaktadır Bunların kapıları batıya açılmakta olup aynı cephededirMumyalık kısmı içeriden dikdörtgen planlı olup üzeri tonozla örtülmüştür İçerisi doğu, batı,güney ve kuzey duvarlarına açılan mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır İç mekanın güneyinde yarım daire bir niş içerisine mihrap yerleştirilmiştir Ayrıca türbe içerisinde Dev Alinin sandukası bulunmaktadır Türbe içerisinde ve kapı girişinde diğer Selçuklu kümbet ve türbelerinde olduğu gibi bezeme bulunmamaktadır

Türbe onarılmış ve günümüze iyi bir durumda gelmiştir

Hızır İlyas Türbesi (Develi)


Kayseri Develi ilçesi, Eski Develide yerleşim alanının güneydoğu ucundaki bir tepe üzerinde bulunan bu türbenin kitabesi bulunmamaktadır Bununla beraber yapı üslubundan ve Seyyid Şerif Türbesine olan benzerliğinden XIIIyüzyılın sonlarında yapıldığı anlaşılmaktadır

Türbe kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır Üzeri kubbe ile örtülüdür Türbenin kuzey cephesindeki giriş kapısı dikdörtgen şekilde kubbeye kadar ulaşmaktadır Bunun içerisindeki yuvarlak kemerli bir nişte beyaz mermer söveli giriş kapısı bulunmaktadır Giriş kapısı üzerindeki beyaz mermerden kitabelik kısmında yazı ve süsleme bulunmamaktadır Giriş kapısını sınırlayan burmalı sütunçeler rumi ve palmetlerden oluşan bir bordürle kuşatılmıştır

Türbenin güney duvarındaki mihrap Seyyid Şerif Türbesinde olduğu gibi, türbenin en süslü bölümüdür Burada bulunan üçgen kesitli beş sıra yivle derinleştirilen mihrap nişi bir yazı frizi ile kuşatılmıştır Mihrabı kuşatan iki bordürden dışta olanı taç yaprakları, basit Rumiler ve üç dilimli palmetlerle çevrelenmiştir Ayrıca bitkisel kompozisyonlar da onları tamamlamıştır Diğer bordür yatay zikzaklardan oluşmuş mihrap mukarnaslarının üzerinde, köşelerinde düğümler oluşturmuştur Ayrıca birbirleri ile geçmeler yapan palmetler, Rumilerden oluşan bitkisel kompozisyonlar da onları tamamlamıştır

Ebce Sultan Türbesi (Develi)


Kayseri Develi ilçesinin 15 km güneydoğusunda, Ebce Köyünde bulunan bu türbe, yanındaki mescit ile birlikte yapılmıştır Yapım tarihini belirten kitabesi bulunmamakla beraber, kaynaklarda 1317 yılında onarıldığı belirtilmektedir XIII-XIVyüzyıla tarihlendirilen bu yapı, geçirdiği onarımlar sonucunda mimari özelliğini bütünüyle yitirmiştir

Türbe kare planlı, yanındaki mescit dikdörtgen planlıdır Moloz taştan yapılan türbenin üzeri sonraki dönemlere tarihlendirilen kubbe ile örtülmüştür Giriş kapısı oldukça küçük ve dar olan türbe üç büyük pencere ile aydınlatılmıştır Türbenin altında mumyalık kısmı bulunmakta olup, üzerindeki bölümde ahşap sandukası vardır

Şeyh Ümmi Türbesi (Develi)

Kayseri Develi ilçesi Büyük Yazı Mevkiinde bulunan mezarlığın kuzeyindeki türbe, halk arasında Şeyh Ümmi olarak tanınan bir kişiye aittir

Mimari yönden herhangi bir özellik taşımayan bu türbenin etrafı moloz taştan bir duvarla çevrilmiştir Açık türbe olup, kitabesi bulunmamaktadır

Melikgazi Türbesi (Pınarbaşı)


Kayseri Pınarbaşı ilçesi, Melikgazi Köyünde bulunan Melikgazi Türbesi yüksek bir tepenin yamacındadır Kitabesi bulunmamakla beraber Melik Gazinin yaşadığı dönem ve türbenin mimari yapısı ve bezemeleri dikkate alındığında XIIyüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır

Türbe kare kesitli bir plan üzerine kaide kısmı kesme taştan, tamamı tuğladan yapılmıştır Klasik Selçuklu türbelerinde olduğu gibi iki bölümden meydana gelmiştir Türbenin alt katında mumyalık, üst katında da sandukaların yer aldığı bölüm bulunmaktadır Mumyalık kısmına türbe girişinin altındaki kapıdan girilmektedir Sonraki yıllarda yapının içerisinden de buraya açılan bir geçit yapılmıştır Mumyalık kısmı çapraz tonozlu ve haç planlıdır Bu bölümün dışı kesme taştan, içerisi de tuğla moloz taş karışımı ile yapılmıştır Mumyalığın üzerinde, sandukanın bulunduğu üst kat ince ve yassı tuğlalardan örülmüştür Türbenin üzeri içten tromplu kubbe, dıştan da altıgen bir kasnak üzerine sivri külah şeklindedir


Türbenin bütün dış yüzeyi zengin tuğla dekorasyonu ile kaplanmıştır Burada birbirinden farklı geometrik motifler, baklava ve zikzak şekilleri iç içe geçerek bütün yüzeyi kaplamıştır Son derece itinalı bir işçilikle duvarlar bezenmiştir Bunun yanı sıra türbenin dört cephesine birer mazgal pencere açılmıştır Bu mazgal pencerelerin bulunduğu cepheler dikdörtgen çerçeve içerisinde sivri kemerli, kabartma silmelerle bölümlere ayrılmıştır

Türbe içerisinde yedi sanduka bulunmaktadır Bu türbe Meragada Kümbeti Kırmız, Niksarda Kırkkızlar, Sivasta Keykavus Iin türbesi ile yakın benzerlik göstermektedir

Esma Hanım Türbesi (Talas)


Kayseri, Talas ilçesi, Bahçelievler Mahallesi, Talas Mezarlığının içerisinde Ali Saib Paşanın annesi Esma Hanımın Türbesi bulunmaktadır Kitabesinde Esma Hanımın 1866 yılında öldüğü, türbenin de ölümünden 24 yıl sonra 1890da yapıldığı belirtilmiştir Türbenin doğu cephesinde bulunan dört satır halindeki talik yazı ile kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

Rahmet-i endüs-i ezel Hazret-i Esma Hanım
Mihriban mader-i İsmet-ver-i Saib Paşa

Bu cihandan ikiyüzsekseniki salında
El çekip kıldı nihan hane-i kabri meva

Zade ismet-i ser asker Saib-i himmet
İstüne türbe yapub ruhunu etti ihya

Bi bedel yazdı bu tarih-i selisi Muhtar
Yaptı bu türbe-i ul-ya Ali Saib Paşa
1307 (1890)

Esma Hatun Türbesi XIXyüzyıl batı mimarisi üslubunda tamamen kesme taştan yapılmıştır Sekizgen planlı türbenin üzeri kubbe ile örtülü olup, kubbe uzantısı üzerine alem yerleştirilmiştir Türbenin cepheleri dışarı taşkın beyaz mermer kornişlerin üzeri birbirleri ile yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır Bu kemerlerin kornişlerle birleştiği yerler ince bir şeritle dış cepheyi ikiye bölmüş, bunların üzerine de yuvarlak pencereler açılmıştır Alt kısımda da dikdörtgen söveli, kafesli pencereler bulunmaktadır

Gülbaba Türbesi (Tomarza)


Kayseri Tomarza ilçesi, Gülveren Mezarlığı içerisinde bulunan bu türbenin Gül Babaya ait olduğu söylenmektedir
Gül Baba ile ilgili halk arasında bir çok söylence bulunmaktadır Savaşlarda askerlere görünerek onlara su dağıttığı, nereli olduğu sorulduğunda; Tomarzanın Gülveren Köyünden olduğunu söylemektedir Ayrıca bu kişinin Melik Gazinin askerleri arasında olduğuna da inanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Medreseleri

Huand Hatun Medresesi (Melikgazi)


Kayseri Kalesinin doğusunda, şehri çevreleyen surların dışında, Kağnı Pazarında bulunan Huand Hatun Külliyesinin bir bölümünü oluşturan Medrese, Sultan IAlaaddin Keykubatın eşi ve IIGıyaseddin Keyhüsrevin annesi Mahperi Huand Hatun 1237-1246 yıllarında yaptırmıştır

Huand Hatun Medresesinin Mahperi Hatun (Huand Hatun) tarafından yaptırıldığı ileri sürülürse de bunu belirten bir kitabeye rastlanmamıştır İki eyvanlı medrese sivri kemerli, tonozlu revaklarla doğudaki yazlık dershane eyvanı ile yanındaki klasik dershane ve hücrelerden meydana gelmiştir Medrese avlusunun sağ ve solunda sekizerden on altı hücre bulunmaktadır Giriş eyvanının karşısına büyük bir eyvan yerleştirilmiştir Baş eyvan denilen bu bölümün sağında iç içe bölmeli bir kısım ile türbe girişi ve salonda kare planlı dershane bölümü bulunmaktadır Batı yüzünün köşelerine de kuleler yerleştirilmiştir


Giriş eyvanının sağındaki mekan medresenin mescidi olarak düzenlenmiştir Bu yapıda da camide olduğu gibi duvarların köşelerine takviye kuleleri yerleştirilmiştir Bunlardan kuzey köşesindeki kule prizmatik, diğerleri de silindirik şekildedir Bu yapı ile ilgili bazı iddialara göre medrese camiden önce yapılmıştır Günümüze gelebilen izlerden anlaşıldığında göre, eyvanın önündeki tonozla örtülü doğu revakı sonradan buraya eklenmiştir Daha sonra bu tonoz yıkılmış ve bir daha da yapılmamıştır Medresenin bezemesi ile dikkati çeken ana giriş kapısı batı yönünde olup, oldukça gösterişlidir Kayserinin İçkalesi yakınında, kalenin önemli kapılarının birisinin karşısında kurulmuş olan medrese son derece itinalı bir işçilik göstermektedir Medrese eyvanındaki çörtenler aslan başı şeklindedir

Medrese bugün hediyelik eşya çarşısı olarak kullanılmaktadır

Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Darüşşifası (Kocasinan)


Kayserinin Yenice Mahallesinde bulunan Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Darüşşifası, Anadolu Selçuklu Hükümdarı IGıyaseddin Keyhüsrev tarafından kız kardeşi Gevher Nesibe Sultan adına 1205-1206 yılında yaptırılmıştır Medrese ve darüşşifa birbirine bitişik iki bina olduğundan halk arasında Çifte Medrese veya İkiz Medrese ismi ile de tanınmaktadır Medrese ve darüşşifanın vakfiyesi bulunamamıştır Bununla beraber Kayseri Tahriri ve Evkaf Defterlerinde bu bilgiler bulunmaktadır

Gıyasiyye Medresesi ve Şifaiyesi dünyanın ilk uygulamalı tıp okuludur Her iki bina da dikdörtgen planlı olup, 60 m uzunluğunda, 40 m genişliğindedir

Medresenin yapımı ile ilgili bir söylence bulunmaktadır Buna göre; Gevher Nesibe Sultan bir Selçuklu kumandanına aşık olmuş ancak, hükümdar bu evliliğe izin vermemiştir Bir süre sonra kumandanın şehit düşmezi üzerine de Sultan üzüntüsünden verem olmuştur Sultan ölmeden önce Gıyaseddin Keyhüsrevden kendisi gibi çaresiz hastaları tedavi edecek hekimlerin yetiştirilmesi için bir medrese yapılmasını istemiş ve bütün servetini de bu iş için bağışlamıştır Bu olaydan üzüntü duyan Gıyaseddin Keyhüsrev ikinci defa tahta çıktığında, kız kardeşinin vasiyetini yerine getirmek üzere Gıyasiye Medresesi ile arkasındaki Şifaiyye Medresesini yaptırmıştır Bundan sonra Gevher Nesibe Sultan da medrese içerisindeki türbesine gömülmüştür

Yapı topluluğu Osmanlı döneminde onarılmıştır Bu onarımlardan ilkini vakfın mütevellisi İsmail Efendi, mimar Ömer Beşeye yaptırmış, bu arada bir de hamam yapılmıştır Maarif Vekaleti Müzeler ve Antikiteler Müdürlüğü (Milli Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü) 1942 yılında Şifaiyyenin taç kapısını onarmıştır Bunun ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü 1955-1956 yılında yapıyı bir kez daha onarmıştır Erciyes Üniversitesi 1980 yılında yapıyı onarmış ve Tıp tarihi Müzesi haline getirmiştir


XIIIyüzyılda bu tür tıp kuruluşlarında, Gıyasiyyede teorik, Şifaiyyede de pratik olarak sürdürülmektedir Medrese ve Darüşşifanın girişi güney yönündedir Yapı sarımtırak kesme taşlardan yapılmıştır Duvarların iç dolgusunda kireç harçlı moloz taş kullanılmıştır Darişşifanın taç kapısı geometrik bezemeli, sivri kemerli bir kuşakla çevrelenmiş mukarnaslı olup, üç taraftan örgü motifli bordür ve enli bir silme ile kuşatılmıştır Kapının üst yüzeylerine geometrik desenli iki büyük kabartma rozet yerleştirilmiştir Bunların ortasına da dikdörtgen bir taş üzerine tıbbın monogramı olan iki yılan figürü ve on iki dilimli bir çarkıfelek konulmuştur Girişin iki yanında birer mihrap bulunmaktadır Bunlardan sağdaki mihrabiyenin üzerinde bir çerçeve içerisinde aslan kabartması bulunmaktadır Bunun karşısında olması gereken kabartma ise restorasyon öncesinde yok olmuştur Girişin üzerine de 250x078 m ölçüsünde dikdörtgen beyaz mermerden kitabe konulmuştur Ancak bu kitabenin bazı yerleri kırılmış ve tam olarak da okunamamaktadır Selçuklu nesihi ile yazılan bu Arapça kitabe iki satırlıdır Restorasyon öncesinde Sahip Ata Medresesinde saklanan bu kitabe onarım sonrasında yerine konulmuştur Bu kitabede mealen şöyle yazmaktadır:

“Kılıçaslan oğlu, dinin ve dünyanın koruyucusu, büyük sultan Keyhüsrev zamanında , zamanı daim olsun, Kılıçaslanın kızı, din ve dünyanın ismeti Melike Gevher Nesibenin vasiyeti olarak h602 (1205) yılında yaptırılmıştır”

Gıyasiye Medresesinin orijinal kapısı tamamen yıkılmış, Osmanlı döneminde bugünkü yuvarlak kemerli kapı yapılmıştır

Medrese ve Darüşşifa birbirlerine koridorla bağlı iki ayrı yapı olup, dört eyvanlı kapalı avlu plan tipindedir Her ikisinde de 700x1200 ölçülerinde birer havuzlu avlu vardır Bu avlunun çevresi sivri kemerli, tonoz örtülü revaklar ve arkalarındaki odalardan meydana gelmiştir Odaların hepsi küçük olup, revaklara açılmaktadır


Gıyasiyye Medresesi kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı bir yapı olup, doğusunda dört, batısında da beş payeye oturan revaklar bulunmaktadır Eyvan önüne rastlayan revaklar daha geniştir Doğu tarafında eyvanla köşedeki kışlık dershane arasında Gevher Nesibe Sultanın türbesi bulunmaktadır Bu türbe sekizgen planlı olup, içten tromplu, dıştan da çokgen kasnağa oturan sivri bir külahla örtülüdür Türbenin üst mekanına iki taraftan dörder basamaklı merdivenle çıkılmaktadır Buradaki sanduka zaman içerisinde kaybolduğu için mescit olarak kullanılmıştır Bu mekan yarım yuvarlak ve dikdörtgen niş,lerle genişletilmiştir Güneydeki niş mihrap şekline sokulmuştur Türbenin çatısı üzerinde Selçuklu sülüsü ile çepeçevre dolaşan Ayetül Kürsi ve Kurandan alınma diğer ayetler buraya yazılmıştır Türbenin mumyalık kısmının kapısı dikdörtgen olup, üzeri tonozla örtülmüştür İçerisi iki küçük yarıktan ışık almaktadır Buradaki mezar 1980 yılında yenilenmiştir

Gıyassiye Medresesinin kuzey köşesinde bulunan dershane iki pencerelidir Bunlardan büyük olanı kuzey duvarından dışarıya, küçük olanı da büyük eyvana açılmaktadır Yazlık dershane önünde revak olmadan doğrudan doğruya avluya açılmaktadır Bunun da biri kuzeye diğeri batıya açılan iki penceresi vardır Bu eyvanın solunda doğu ve batı yönünde dikdörtgen planlı büyük bir oda yer almaktadır Bu bölümün kışlık dershane olduğu sanılmaktadır Bu dershanenin önünden başlayan yüksek tonoz örtülü bir koridor da şifahaneye uzanmaktadır Burada yapılan kazılarda, bu koridorun altındaki yivli künklerden yapıya su getirildiği öğrenilmiştir


Şifaiyye Gıyasiyye Medresesine benzeyen bir plan tipi göstermektedir Yalnızca ortadaki avlu ve havuz kare planlıdır Şifaiyyenin kuzey ve güney eyvanlarının aynı eksende olmasına rağmen hastaların güneş alabilmeleri için batıdaki eyvan biraz daha güneye kaydırılmıştır Şifaiyyenin giriş eyvanı batı revakına açılmakta ve büyük eyvan dışındaki bölümlere birkaç basamakla çıkılmaktadır Buradaki avlu dört taraftan on payenin taşıdığı sivri tonozlu revaklarla çevrilmiştir Buradaki payelerden sekizi kare, büyük eyvanın önündeki ise L şeklindedir Kuzeye ve doğuya iki penceresi bulunan büyük eyvanın doğusunda iç içe iki oda bulunmaktadır Bu odalardan karanlık olanının ilaçların hazırlandığı yer olduğu sanılmaktadır Büyük eyvanın batısındaki oldukça gösterişli bir kapıdan girilen kuzey-güney yönündeki dikdörtgen mekan ve ona açılan kare şeklinde üç oda bulunmaktadır Belki de buradaki uzun mekanın ameliyata hazırlık, diğerlerinin de ameliyat yapılan yerler olduğu düşünülmelidir

Avlunun güneybatı köşesinde sivri tonozlu koridor çevresindeki odalar hastalara aittir Bu odalar orta koridorun sağ ve solunda dokuzardan on sekiz oda, sıralanmış hücreler halindedirKoridorun karşısındaki odadan ise Şifaiyyenin hamamına geçilmektedir Hamam kare planlı tuğladan yapılmış ve üzeri çapraz bir tonozla örtülmüştür

Seraceddin Medresesi (Melikgazi)

Kayseri Gavremoğlu Mahallesi, Huand Hatun Külliyesinin güneydoğusunda bulunan bu medrese, Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Serâceddin Lala Bedir tarafından 1238 yılında yaptırılmıştır Medrese aynı zamanda Küçük Huand Hatun Medresesi olarak da tanınmaktadır

Selçuklu medreselerinin küçük bir örneği olup, açık ve revaklı avlusu üç eyvan ile çevrelenmiştir Duvarları kesme taştandır Yapıda ve giriş kapısında herhangi bir süsleme elemanına rastlanmamaktadır Yalnızca diğer medreselerden ayrı olarak dış duvarlarının üzerinde sıra halinde mazgallı bir parmaklık dolaşmaktadır Giriş kapısı üzerinde dört satırlı kitabesi bulunmaktadır Bu kitabe mealen şöyledir:

“Bu medrese Keykubadoğlu, büyük sultan, din ve dünyanın kurtarıcısı Kasimmu Emiril-mümi nin Gıyaseddin Keyhüsrev devrinde 636da (1238-1239) Allahın yardımına muhtaç zayıf kul Serâceddin Lala Bedir marifetiyle yapıldı”

Sahibiye (Sahip Ata) Medresesi (Kocasinan)


Kayseri Cumhuriyet Meydanında bulunan Sahibiye Medresesi, 1267 yılında, Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahrüddin Ali tarafından, yanındaki çeşme ile birlikte yaptırılmıştır Giriş kapısı üzerinde bunu belirten kitabesi bulunmaktadır Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu mübarek medresenin yapılmasını Kılıçaslan oğlu Yüce Sultan, Sultanlar sultanı, din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi Keyhüsrev zamanında, Allah mülkünü daim kıla 666 (1267) yılı aylarında Allahu Tealanın rahmetini uman kul Hüseyin oğlu Sahip Ali emretti”


Sahibiye Medresesi Klasik Selçuklu üslubunda yapılmış bir medresedir Medrese yontma taştan yapılmıştır Medresenin eyvanlı iki büyük dershanesi, bir avlu çevresinde sıralanmış revaklı odalardan meydana gelmiştir
Giriş kapısı mukarnaslı olup, onları kırık bir yay şeklinde bir kemer çevirmektedir Kapının iç tarafında geometrik bezemeler arasında Hadis-i Şerif yazısı dolanmaktadır Medresenin giriş kapısı ile iki köşesinde bulunan kuleleri ile görkemli bir görünüşü vardır

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılan medresenin avluya bakan odaları günümüzde iş yeri olarak kullanılmaktadır

Hacı Kılıç Medresesi (Kocasinan)


Kayseri İstasyon Caddesinde bulunan Hacı Kılıç Medresesi ve Camisi IIGıyaseddin Keyhüsrevin oğlu İzeddin Keykavus zamanında 1249-1250 yılında yaptırılmıştır

Medrese ve cami birbirine bitişik olarak yapılmış olmalarına rağmen her ikisinin de ayrı ayrı girişleri bulunmaktadır Bunlardan sol taraftaki camiye, sağ taraftaki de medreseye aittir Cami ve medresenin giriş kapıları mukarnaslar ile bezelidir Her ikisinin üzerinde Tevbe Suresinden Ayetler yazılıdır Medresenin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır Bu kitabede mealen;

“Bu mübarek medresenin yapılmasını Keyhüsrev oğlu, yüce sultan, din ve dünyanın şerefi, fetihler sahibi, Keykavus devrinde 647 (1249-1250), zayıf kul, Tusluoğlu Ebul Kasım eliyle emretti” yazılıdır

Medrese Selçuklu medrese plan düzeninde, açık avlulu, revaklı, dikdörtgen planlı olup, kalın taş duvarlı olarak yapılmıştır Medresenin doğusundaki giriş eyvanının karşısında ana eyvan bulunmaktadır Ana eyvanın yanında büyük bir dershane, avlunun doğu ve kuzeyinde de hücreler sıralanmıştır

Medresenin güneyi yanındaki Hacı Kılıç Camisi ile bitişiktir Giriş eyvanının güneyindeki sivri tonoz örtülü bir girişle de yanındaki türbeye geçilmektedir

Kölük Medresesi (Melikgazi)

Kayseride Düvenönü semtinde Gülük Mahallesinde bulunan Kölük (Gülük) Külliyesinin bir bölümünü oluşturan Medrese, yapı topluluğu ile birlikte XIII Yüzyılda Danişmendliler döneminde yapılmıştır Medrese cami ile birlikte 1835-1856 yıllarında onarılmıştır

Medrese, plan düzeni olarak belirli bir medrese plan tipine uymamaktadır Batıdaki giriş kapısından üst kata çıkışı sağlayan merdiven bulunmaktadır Bunun üzerinde tonoz örtülü bir oda vardır Batı yönünde ise tüm mekanların sıralandığı ince uzun beşik tonozlu bir koridor ve medrese odaları bulunmaktadır

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi (İncesu)


Kayseri İncesu ilçe merkezinde bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesinin bir bölümünü oluşturan Medreseyi yapı topluluğu ile birlikte Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 1670 tarihinde yaptırmıştır

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi iki büyük avlu etrafında toplanmıştır Medreseden günümüze bir dershane hücresi ile yedi öğrenci hücresi ulaşabilmiştir Ancak medresenin vakfiyesinde burada on beş hücre bulunduğu yazılıdır Büyük olasılıkla günümüze ulaşamayan 18 medrese hücresi L şeklinde idi Burada yapılacak bir kazı çalışması medresenin tam planını ortaya koyacaktır Vakfiyeden öğrenildiğine göre, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bu medreseye bir çok kitap vakfetmiştir Günümüzde bu kitapların bir bölümü Kayserideki Raşit Efendi Kütüphanesinde bulunmaktadır

Hamidiye Medresesi (Develi)


Kayseri Develi ilçesinin 50 km güneybatısında bulunan Şıhlıdaki Hamidiye Medresesi kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan IIAbdülhamid döneminde 1891-1892 yılında yapılmıştır

Hamidiye Medresesi Klasik Osmanlı medrese plan şemasının bir devamı niteliğinde olup, 3700x4400 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Medrese muntazam kesme taştan yapılmıştır Yer yer de siyah ve beyaz taşlar kuşak olarak kullanılmıştır
Bugün medresenin yol seviyesinin altında kalmış kuzey cephesinde giriş portali bulunmaktadır Bu portal üç sıra halinde kaval silmelerle çevrelenmiştir Ayrıca bu giriş yuvarlak kemerli olup, ana yapıdan iki kat yüksekliğinde dikdörtgen görünümdedir Giriş kapısının üzerinde kitabesi bulunmaktadır Portalin kilit taşı üzerindeki akantüs yapraklarından başka bir bezemeye rastlanmamaktadır Giriş kapısının kuzey duvarından yükselen bölümü arka cephede ikinci kat olarak odaya dönüştürülmüş ve buraya iki yönden taş merdivenlerle çıkılmaktadır Büyük olasılıkla bu mekan medresede ders veren müderrise aittir

Medresenin avlusu revaklı ve ortasında bir de havuzu bulunmaktadır Bunun çevresinde 24 hücre vardır Bu hücreler sütunların taşıdığı yuvarlak kemerli bir revakın arkasındadır Hücreler bir kapı ve bir pencere ile avluya açılırlar Revekların ve hücrelerin üzeri ahşap kirişlerin taşıdığı düz bir damla örtülmüştür

Hamidiye Medresesi 1932 yılında onarılmıştır Günümüzde ilköğretim okulu olarak kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Hanları

Sultan Hanı (Bünyan)


Kayseri Bünyan ilçesi, Büyük Tuzhisar Bucağı, Sultanhanı Köyünde bulunan bu han Kayseriye 47 km uzaklıktadır Sultan Hanının kitabesi bulunmasına rağmen silindiğinden okunamamaktadır Bununla beraber hanın Selçuklu Sultanı IAlaaddin Keykubat zamanında 1232-1236 tarihleri arasında yapıldığı bilinmektedir Bu han Konya Sultan Hanından daha büyük ölçüde olup, plan olarak ona benzemektedir

Sultan Hanının en büyük özelliği de burada bir bakıma sigorta sisteminin uygulanmış oluşudur Hana gelen yolcular gecenin her saatinde içeri girebildikleri halde çıkışları sabahları belirli bir saatle sınırlıdır Çıkış saati gelmeden önce yolcular beraberlerindeki eşyaları kontrol eder ve eksikleri bulunmuyorsa dışarı çıkarlardı Ayrıca bu han vakıf olarak çalıştığı için yolcular üç gün ücret ödemeden kalır, üç günden sonra ücret öderlerdi Burada hastalanan yolcular da iyileşinceye kadar burada ücretsiz kalırlardı


Sultan Hanı dıştan kaleyi anımsatacak bir şekilde dikdörtgen planlı bir yapıdır Girişi hanın batı yönündedir Giriş kapısı kare kaideli yarım daire kulelerle korunmaktadır Hanın anıtsal bir girişi vardır Bu girişin üzerindeki kitabede;

“Elmülkü lillahüvelbaki, elvahidülkahhar, essultan, Essultanazam, şeyhinşahımuazzam, Gıyasüddin, veddeyle Kekkubad Bin Keyhüsrev kısmün emirül Müminin tarihi sene Selase mietün minbadil hicre” yazılıdır

Bu anıtsal girişten kare planlı avluya girilmektedir Bu avlunun üç tarafı yazlık kısmı ile dikdörtgen planlı kışlık kapalı bir kısımdan meydana gelmiştir Kışlık kısmın girişi ayrı bir kapıdandır Avluyu çevreleyen revakların arkasında odalar sıralanmıştır Hanın doğudaki revağı dış duvarlara kadar uzanır Burası aynı zamanda arabalık ve hayvanların barındığı yer olarak kullanılmakta idi Avlunun güneyindeki Selçuklu üslubunda yapılmış anıtsal kapıdan kapalı büyük bir salona geçilir Bu salon tonozlarla örtülmüş olup, merkezdeki tonozun üzerinde pandantiflere dayanan bir kubbe bulunmaktadır Bu kubbenin kitabesinde fetih ayeti yazılıdır


Avlunun ortasında küp şeklinde, kemerler üzerine oturan bir mescit bulunmaktadır Bu mescidin güney cephesi geometrik ve çiçek motifleri ile kaplanmıştır Ayrıca kemer yanlarından yukarıya doğru çıkıp birleşen ejder başları da portale ayrı bir görünüm vermektedir

Hanın güneybatı köşesinde beş bölümlü daire planlı bir hamam bulunmaktadır Avlunun sağındaki revaklı bölümden bu hamamın giriş holüne geçilmektedir Hamam soyunmalık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir

Hamam Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir

Karatay Hanı (Bünyan)


Kayseri Bünyan ilçesi, Elbaşı Bucağı Karadayı Köyündedir Karatay Hanının kitabelerine göre; giriş bölümü Sultan IAlaaddin Keykubat, avlu bölümü IIGıyaseddin Keyhüsrev döneminde (1240-1241) 1240 yılında tamamlanmıştır Selçuklu dönemi tarihçilerine ve vakfiyesine göre de bu hanın kurucusu Atabey Emir Celaleddin Karataydır

Karatay Hanı, XIIIyüzyıl başlarındaki Sultan Hanı plan şemasına göre yapılmıştır Hanın kuzey yönünde görkemli bir girişi bulunmaktadır Oldukça iri saç örgülü kuleler bu girişe daha görkemli bir görüntü vermiştir Girişin üzerindeki kitabede de Selçuklu vezirlerinden Celaleddin Karatay tarafından yaptırıldığını belirten yazı bulunmaktadır

Karatay Hanı çevresinde çeşitli mekanların bulunduğu avlulu kare bir bölüm ile bunun arkasında, dikdörtgen planlı, daha küçük ve kapalı bölümden meydana gelmiştir Hanın tüm duvarları düzgün kesme taştan yapılmıştır Ana duvarlar altısı köşelerde olmak üzere 18 kule ile desteklenmiştir Giriş cephesindeki paye biçiminde örgülü kuleler ve yıldız biçimindeki köşe kuleleri, diğer cephelerde ise üçgen, sekizgen, dörtgen ve yuvarlak kesitli destek kuleleri bulunmaktadır

Giriş cephesindeki portal dışa taşkın ve oldukça yüksektir Bu kapı geometrik ve bitkisel motiflerin yanı sıra insan ve hayvan figürleri ile de dikkati çekmektedir Bitkisel bezemenin arasına gizlenmiş olan bu figürlerin kökeninin Orta Asya Şaman geleneklerine dayalı koruyucu semboller oldukları düşünülmektedir Girişin mukarnaslı bölümündeki bitkisel motifli bordürün ucunda karşılıklı iki aslan ve iki çıplak kadın kabartması ile üst üste insan ve boğa başları buraya yerleştirilmiştir Duvara dayalı köşedeki sütunların iki yüzüne de kuş ve aslan kabartmaları, iç yüzüne Rumiler arasında ikişer siren kabarması yerleştirilmiştir Giriş cephesindeki iki su oluğunun (çörten) biri kanatlı aslan, diğeri de iki boğa kabartması arasında çömelmiş insan şeklindedir

Hanın 13 m uzunluğundaki giriş eyvanının sonunda Hızır Köşküne benzeyen bir yapı grubu bulunmaktadır Sonradan burası türbe olarak düzenlenmiştir Buradaki yıldız tonozlu çeşme eyvanının kemeri üzerinde mukarnaslı nişler içerisinde fil, aslan, boğa, ejder, kuş, tavşan gibi on beş küçük hayvan figürü de peş peşe sıralanmıştır Ayrıca giriş eyvanının avluya yönelik kemeri ejderha başları ile sonuçlanan düğümlü geçme motifleri ile bezenmiştir


Giriş eyvanının diğer tarafındaki kubbeli bölüm hanın mescididir Mescidin geometrik ve bitkisel motifli bordürlerle kuşatılmış kapısı avlu cephesine açılmaktadır Mescidin diğer yanındaki basamaklarla da Ezan Köşküne çıkılmaktadır Mescidin doğusundaki bir koridordan da hamam kısmına geçilmektedir Bu hamam plan ve örgü sistemi yönünden Kayseri Sultan hanının hamamına benzemektedir

Hanın hol bölümü yedi nefli olarak düzenlenmiştir Buradaki sivri kemerli, beşik tonozlu yan nefler daha yüksek olan orta nef tarafından kesilmektedir Orta nefin merkezinde piramidal külahlı içten bir kubbe oturtulmuştur Ayrıca bu orta nefin iki yanındaki nefler sekiler halinde yükselerek yolculara ayrılmıştır En dıştaki nefler hayvanlara ayrılmıştır Bunların önünde blok taştan yemlik ve yalaklar bulunmaktadır

Bu han XIVyüzyılda zaviye şekline dönüştürülmüştür Kayseri Karatay Hanına ait 26 m uzunluğunda deri üzerine yazılı vakfiyesi Kayseri Müzesinde bulunmaktadır

Vezir Han (Melikgazi)


Kayseri il merkezinde Kapalı Çarşının güneybatı köşesinde bulunan Vezir Hanını Sultan IIIAhmet döneminde Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1727 yılında yaptırmıştır

Vezir Hanı üç bölümden meydana gelmiş, kesme taştan bir yapıdır Han iç ve dış olmak üzere iki bölüme ayrılmaktadır Ortadaki avlu çevresinde taş kemerlerin oluşturduğu revağın arkasına odalar sıralanmıştır İki katlı olan hanın ikinci katına büyük taş merdivenlerle çıkılmaktadır

Günümüzde bu han, halıcı, pamuk ve yüncü esnafının toplandığı çarşı olarak kullanılmaktadır

Pamuk (Kapan) Hanı (Melikgazi)


Kayseri il merkezinde, Kapalı Çarşının batısında bulunan bu han XVyüzyılda, Osmanlı döneminde yapılmıştır Pamuk Hanına ayrıca Pembe Han ve Kapan Hanı ismi de verilmiştir

Han iki katlı kare planlı küçük bir yapıdır Hanın dış duvarları kesme taştan, ara bölmeleri, tonozları moloz taştan yapılmıştır Sivri kemerli, tonozlu giriş kapısından kare planlı açık bir avluya geçilmektedir Bu avlunun etrafında iki kat halinde odalar sıralanmıştır Değişik dönemlerde bir çok onarıma ve tadilata uğramış olup, orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır

Günümüzde bu han Pamukçular Çarşısı olarak kullanılmaktadır

Cırgalan Hanı (Talas)

Kayseri Talas ilçesi Başakpınar Köyünde bulunan Cırgalan Hanı, Sultan IAlaaddin Keykubat zamanında, XIIIyüzyılda yapılmıştır Cırgalan Hanı günümüze harap bir durumda, yıkıntı halinde gelmiştir Bu han yeterince incelenmemiş ve yayınlanmamıştır Bununla beraber, Talas üzerinden geçen eski kervan yolunun bağlantı yerinde yapıldığı bilinmektedir

Günümüze gelebilen kalıntılarından dış cephelerinin kesme taştan yapıldığı, bunun arkasındaki duvarların ise moloz taştan olduğu görülmektedir Ancak bu hanın planını çıkarmak mümkün olamamıştır

Hanlar Hanı (Talas)

Kayseri Talas, Harman Mahallesinde Harman Camisinin doğusundaki cadde üzerinde yer alan küçük bir handır Kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir

Han bugün tamamen özelliğini kaybetmiştir Dıştan bakıldığı zaman bu yapının bir han olduğu da anlaşılmamaktadır Han kesme taştan yapılmıştır İç kısmında sivri kemerli bölümleri oluşturan mekanlar görülmektedir Bununla beraber hanın planını çıkarmak mümkün olamadığı gibi kaynaklarda da ismine rastlanmamaktadır Günümüzde kahve olarak kullanılan bu hanın doğusundaki arka bölümü de depo haline getirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Kütüphaneleri

Raşit Efendi Kütüphanesi (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde, Ulu Caminin bitişiğindeki kütüphaneyi, Reisül Küttap Mehmet Raşit Efendi 1796 yılında yaptırmıştır Raşit Efendi buradaki kitapların büyük bir kısmını kendi koleksiyonundan 925 cildi yazma, 18 cildi İbrahim Mütefferika baskısı toplam 943 kitap vermiş, ayrıca İstanbuldan da birçok yazma kitabı buraya göndermiştir Bu kütüphanenin dünya literatüründe isim yapmasından ötürü 1552 tarihinde kurulmuş olan Kadı Mahmut Vakfı kitaplarının büyük bir kısmı da buraya taşınmıştır Bunu Erkiletteki Sadrazam Mehmet Paşanın, Hunat Medresesi içerisindeki Hacı Halil Efendinin ve İncesudaki Kara Mustafa Paşa Kütüphanelerinin kitapları da buraya gönderilmiştir Günümüzde kütüphanenin ilkokul ve ortaokul bölümleri bulunmaktadır Ayrıca ödünç verme bölümü ve gezici kütüphanesi de bulunmaktadır Kayserinin tek yazma kütüphanesi olan bu kütüphaneye geçtiğimiz yüzyılda cami içerisinden girilirken sonradan güney tarafına bir kapı açılmıştır

Kütüphane kesme taştan bir yapı olup, Ulu Caminin duvarına bitişiktir Üç basamaklı giriş kapısından beşik tonozlu uzun bir koridora girilmektedir Bu koridorun sağındaki kapıdan camiye, solundaki kapıdan da okuma salonuna geçilir Okuma salonu kare planlı olup, üzeri yuvarlak bir kasnak üzerinde merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin köşelerinde yuvarlak ağırlık kuleleri bulunmaktadır Bu salon batı, kuzey ve güney duvarlarında ikişer, kubbe kasnağındaki dört pencere ile aydınlatılmıştır Penceresiz olan duvara ve pencere aralarına tahta gömme dolaplar yerleştirilmiştir Okuma salonunun kubbesi ve duvarları kalem işleri ile bezenmiştir

Reşid Akif Paşa Kütüphanesi (Pınarbaşı)

Kayseri Pınarbaşı ilçesi, Yeni Mahallede bulunan bu kütüphane, kitabesinden öğrenildiğine göre Reşid Akif Paşa tarafından 1905 yılında yaptırılmıştır

Kütüphane sekizgen planlı olup, iki katlıdır Kütüphanenin bütün köşeleri dışarıya hafifçe taşkınlık yapan plastırlarla hareketlendirilmiştir Bunların üzerine de saçağın eteğine gelecek her köşeye birer konsol yerleştirilmiştir Ayrıca çatının altındaki bölümler üç sıra halinde silmelerle bezelidir Her cephedeki silme ile saçak arasına da ikişer tane dikdörtgen kartuş yerleştirilmiştir

Kesme taştan yapılmış olan kütüphanenin üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür Kütüphanenin alt katına kuzeydeki dikdörtgen, lentolu basit bir kapıdan girilmektedir Bu bölümün üzeri sekiz ahşap sütunun taşıdığı bir tavanla örtülüdür Batı duvarındaki küçük bir pencere ile içerisi aydınlatılmıştır

Kütüphanenin bulunduğu üst kata doğudaki basık kemerli, dört sıra silme ile çerçeve içerisine alınmış bir kapıdan girilmektedir Kütüphanenin içerisi 475 m çapında olup, üzeri ahşap bir tavanla örtülmüştür Kapının bulunduğu cephe dışında bütün duvarlar yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Sarayları

Kayseri il merkezinde Selçuklu saraylarına ait hiçbir iz kalmamıştır Bununla beraber Anadolu Selçuklular döneminde birisi il merkezinde Saltanat sarayı (Devlethane), diğeri de şehrin batısındaki Kibat Dağı eteğinde Keykubadiye Sarayı olmak üzere iki saray kalıntısı günümüze gelebilmiştir Bunun yanı sıra Selçuklular döneminde yapılmış üç adet köşk te günümüze ulaşmıştır Büyük olasılıkla şehrin çevresinde daha fazla köşk olduğu sanılırsa da bunlar yıkılmış ve günümüze ulaşamamıştır İbni Bibinin verdiği bilgilere göre bu köşkler devrin ünlü devlet adamlarına aittiler

Saltanat Sarayı (Devlethane) (Merkez)

Kayseride Selçuklular döneminde yapılmış en eski tarihli saray Saltanat Sarayı (Devlethane) idi Bu saray günümüzde tamamen yıkılmış ve ortadan kalkmış olmakla beraber, bu konuda yapılan çalışmalar bazı bilgiler ortaya koymuştur Süryani Mihael bu sarayın kayseri merkezinde olduğunu ve daha eski bir yapının üzerinde yapıldığını belirtir İbni Bibi ise Devlethane olarak isimlendirilen bu sarayın şehrin içerisinde olduğunu ve Sultan Iİzzeddin Keykavusun tahta geçmeden önce yapıldığını ileri sürmüştür

Anadolu seferi sırasında Baybars Keykubad Tepesi'nin doğusundaki Meşed Ovası'nda ordusunu konuşlandırmıştır Saltanat Sarayı aslında devlet yönetim merkezi konumunda idi
Anadolu Selçukluları dönemi ile ilgili bilgi veren kaynaklar sarayın etrafının yüksek duvarlarla çevrili olduğunu, bahçesinde çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğunu belirtirler Ayrıca saray odaları da devrinin çinileri ile süslü idi Saray içerisinde bir mescidin ve şehirdeki bir cami ile aralarında gizli bir geçit olduğu da yine aynı kaynaklarda yazılıdır

Saray, Beylikler döneminde de kullanılmıştır Kadı Burhaneddin Ahmedin yeğeni Şeyh Müeyyed, Selçuklu sultanına karşı burada ayaklanmış ve sarayı yakarak İç Kaleye kaçmıştır

Keykubadiye Sarayı (Merkez)
Kayserinin batısında Şeker Gölünün doğu kıyısında Keykubad Dağının eteklerinde bulunan Keykubadiye Sarayı kesin olmamakla beraber IAlaaddin Keykubat tarafından 1223 yıllarında yapılmıştır IAlaaddin keykubad Keykubadiye Sarayı'nda oğlu II Keyhüsrev ve Vezir Sadedin Köpekin anlaşması sonucu zehirlenerek ölmüştür
Günümüze bu saraydan sivri tonozlu bir yapı kalıntısı ile küçük bir köşk ve mescide benzer bir yapı gelebilmiştir

Kayserinin 1243 yılında Moğollar tarafından istilası sırasında bu sarayın da yıkıldığı veya yakıldığı sanılmaktadır YrdDoçDrOsman Eravşardan öğrenildiğine göre; 1265 yılında bu saray yıkılmıştır Bu bilgi de Aksaraylı Kerimeddin Mahmud Aksarayinin Mesamartül Ahar isimli kitabından öğrenilmiştir

ProfDrOktay Aslanapa 1968 yılında burada kazı yapmış ama, Şeker Gölünün sularından ötürü de dikkat çeken bir kalıntı veya mimari elemana rastlamamıştır Bu kazılarda göl kenarında bir iskele ve onun arkasında da bazı temel izleri ile karşılaşılmıştır Buradaki temeller, sarayın gölden 30 m kadar kuzeye doğru devam ettiğini göstermektedir Burada daha çok kervansaray avlularında karşılaşılan dört ayaklı baldaken olarak nitelendirilen bir mescidin ayakları ortaya çıkarılmıştır Bu ayaklar arasında bulunan kemerlerdeki geometrik süslemeler günümüzde silindiğinden, nasıl oldukları anlaşılamamaktadır

Sarayın önündeki gölün suları 1992 yılında kurutulduğunda çok sayıda sır altı ve sır üstü tekniğinde çini ile karşılaşılmıştır Bu çiniler geometrik, bitkisel ve rumi süslemeli olarak yapılmış, içlerinde figürlü olanlarla da karşılaşılmıştır

Günümüzde Kayseri Şeker Fabrikasının sınırları içerisinde olan saray ne yazık ki fabrika artıklarının toplandığı bir yer halindedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Köşkleri

Hızır İlyas Köşkü (Kocasinan)


Kayseri Kocasinan ilçesi Erkilet kasabasında bulunan Hızır İlyas Köşkü, bir tümülüs üzerinde yapılmıştır Günümüze gelemeyen bir kitabesine göre köşk 1241 yılında yapılmıştır Bu kitabeyi ilk defa Mordtmann okumuş ancak bu kitabe sonradan kırılmış ve yok olmuştur Sonraki yıllarda Barth bu köşkün planını yayınlamıştır

Hızır İlyas Köşkünün şehir dışında yapılmış olmasının nedeni açıklık kazanamamıştır Bazı araştırmacılara göre bu yapı Çifte Medresedeki şifahanesinin göğüs hastalıkları bölümü olarak kullanılmıştır Bazılarına göre de Selçuklu sultanlarının dinlendikleri bir yerdir

Hızır İlyas Köşkü düzgün yontma taştan ve kalın duvarlı olarak yapılmıştır Köşkün önünde bir merdiven olduğunu, zemin yüksekliği göstermektedir Köşkün duvarları ön cephelerde yuvarlak, yanlarda ve arkada köşeli kulelerle desteklenmiştir Köşkün giriş portali mermer kaplamalı olup, ana duvarlardan dışarıya taşan anıtsal bir görünümdedir Burada birbiri içerisine geçmiş geometrik geçmeler ve aynı şekilde geometrik bordürler dikkati çekmektedir Portalin içerisinde karşılıklı olarak yerleştirilmiş iki mihrabiye bulunmaktadır Girişten sonra L şeklinde bir avluya geçilmektedir Avlunun üzeri portalin arkasındaki bölüm çapraz tonozla, geri kalan bölümler de yuvarlak tonozlarla örtülüdür Avlunun sağında kare planlı küçük bir mescit bulunmaktadır Girişin solunda yuvarlak tonozla üzeri örtülü birbirlerine bitişik aynı ölçüde iki oda yapılmıştır Bu odaların karşısında da avluya açılan yuvarlak kemerli bir mutfak vardır

Kızıl Köşk (Melikgazi)

Kayserinin güneyinde Ali Dağının eteklerinde Billur Bağları denilen sayfiye yerinde bulunan tepe üzerindeki Kızıl Köşkün ne zaman ve kimin tarafından yapıldığını belirten bir kitabesi bulunmamaktadır Köşkün duvarları üzerindeki taşçı işaretleri ve çevrede ele geçen çini parçalarına dayanılarak XIIIyüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır Ayrıca Gıyaseddin Keyhüsrevin 1246 tarihli vakfiyesinde de bu köşkün ismi geçmektedir

Kızıl Köşk günümüze gelebilen izlerine göre; doğu-batı yönünde uzanan bir yapı olup, düzgün yontma taştan ve moloz taştan yapılmıştır Köşkün kuzey ve doğu cephe duvarlarının bir kısmı ayaktadır Bunun dışında kalan bölümleri ise yıkılmıştır Yalnızca kuzeydoğu köşesindeki dikdörtgen oda iyi bir durumda günümüze ulaşabilmiştir Bunun iki yanındaki diğer odaların duvarları ve üst örtüleri tamamen yıkılmıştır Kalıntılardan anlaşıldığına göre bu köşkte sivri tonozlu bir üst örtü kullanılmıştır Duvarların üzerinde yer yer alçı sıva izlerine rastlanmıştır Köşkün çevresinde çok sayıda firuze renkli çini parçalarına rastlanılması bu köşkün çinilerle kaplı olduğuna işaret etmektedir

Osmanlı dönemindeki kaynaklarda bu köşkün ismi geçmektedir Osmanlılar bu köşkü bir süre kullanmışlar sonra da terk etmişlerdir

Haydar Bey Köşkü (Kocasinan)


Kayseriyi Sivasa bağlayan ipek yolu üzerinde, Pervane Yazısı denilen yerde, Argıncık Köyündeki Haydar Bey köşkünün ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı kesinlik kazanamamıştır Bazı araştırmacılara göre bu köşk Ertana Beyi Haydar Beye aittir Selçuklu veziri Muineddin Süleyman Pervanenin Kayseride bir köşk yaptırdığı ve bunun da son derece görkemli olduğu belirtilmektedir Baybarsın Kayseriyi işgalinde burası yağmalanmıştır Buna dayanılarak köşkün kesin olmamakla beraber XIIIyüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmelidir

Haydar Bey Köşkü plan şeması ve iç avlu etrafındaki mekanların sıralanışından ötürü Beyşehir Kubadabat Sarayları ile yakın benzerlik göstermektedir Köşk düzgün kesme taştan 2200x1700 m ölçüsünde yapılmıştır Dış görünümü ile de anıtsal bir yapı olduğu görülmektedir Aynı zamanda doğu-batı yönünde uzanan yüksek duvarlı bir kale görünümündedir Cephelerde mazgal pencereleri bulunmaktadır Köşkün batısında bulunan giriş bölümü ana duvarlardan dışarı çıkıntı meydana getirmiştir Portali ince bir bordür içerisine alınmış sivri bir kemer ile onun altındaki basık kemerli bir kapıdan meydana gelmiştirGiriş tamamen L şeklinde olup, üzeri sivri tonoz örtülüdür Girişin iki yanında birer niş bulunmaktadır Bu nişlerin köşkün ahırı olduğu da sanılmaktadır Girişin karşısında bulunan ve çatıya doğru yükselen merdiven taş basamaklıdır Girişin büyük kapısının bitişiğinde kare planlı odaya açılan basık kemerli bir kapı daha bulunmaktadır Köşkün asıl bölümü olan bu kapıdan sonra avluya girilir Avlu doğu-batı yönünde uzanan sivri bir tonozla örtülmüştür Bu tonoz ana mekandan daha yüksektir Avlunun kuzeyinde içeriden birbirleri ile bağlantılı üç oda; güneyde de kapıları avluya açılan değişik ölçülerde dört oda vardır Bu odaların üzerleri sivri tonozlarla örtülmüş ve içerisi de küçük mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır

Kayseride bu köşklerin dışında daha başka köşklerin olduğu da sanılmaktadır Ancak bunların çoğu günümüze ulaşamamış ve yıkılmıştır

Babük Bey Köşkü (Melikgazi)


Kayseri Yanıkoğlu Mahallesinde, park içerisindeki Emir Şahap Türbesinin kuzeybatısında bulunan bu köşkün yanındaki türbe üzerindeki kitabede Moğol Beyi Babük Bey tarafından 1366-1367 yılında yaptırıldığı yazılıdır Bu kitabede:

”Bu mübarek binanın yapılmasını yüce sultan, milletlerin hakimi, Toga Timur oğlu Hacı Babük, mülkü daim olsun Muharrem h768 (1366-1367) emretti” yazılıdır

Babük Beg Moğol ordusu ile Kayseriye gelmiştir Toga Timur burada şehit düşünce oğlu burada kalmıştır

Köşkün kesme taştan yuvarlak kemerli giriş kapısı günümüze ayakta gelebilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Köprüleri

Kuru Köprü (Talas)


Kayseri Talas ilçesi, Kuruköprü Köyünde bulunan bu köprünün Roma döneminde su kemeri olarak kullanıldığı bilinmektedir Selçuklular döneminde kemer araları doldurularak su bendi haline getirilmiştir

Köprü biri sivri, 13ü yuvarlak olmak üzere 14 gözden meydana gelmiştir Köprünün cepheleri kesme yontma taştan, iç kısımları da moloz taştan yapılmıştır Kuzey cephesi taş duvarlarla desteklenmiştir

Günümüze harap bir durumda gelen köprünün üzerindeki su kanalının yan duvarları yıkılmıştır

Çokgöz Köprüsü (Erkilet)


Kayseri, Boğazlıyan-Erkilet-Kayseri yolu üzerinde Kızılırmak üzerindeki Çokgöz Köprüsü kitabesinden öğrenildiğine göre; Selçuklu hükümdarı İzzeddin Keykavus I zamanında yapılmıştır Köprünün yapım tarihi bu kitabede yazılı değildir Bununla beraber İzzeddin Keykavusun hükümdarlık yaptığı 1212-1215 yıllarında yapılmış olması sanılmaktadır Köprü değişik zamanlarda onarım görmüştür Bu onarımlar Osmanlı döneminde yapılmıştır


Uzunluğu 13120 m, eni 550 mdir 15 gözden meydana gelen köprünün en büyük kemer açıklığı 12 mdir Köprü doğudan batıya doğru uzanmakta, üç ve dördüncü kemer ayakları üzerinde köprü sivri bir konuma gelmekte, daha sonra ise küçülerek ayaklar sıfır noktaya inmektedir Günümüzde yedinci kemer ayağından sonra Kızılırmakın taşıdığı miller nedeni ile köprünün ayakları nehir seviyesinin dışında kalmıştır Köprünün kemerleri sivri olarak yapılmışsa da sonraki onarımlarda bu kemerler yuvarlak şekle dönüştürülmüştür Kemerlerde traverten taşı kullanılmıştır Köprünün korkulukları iki sıra blok taşların yan yana dizilmesinden meydana gelmiştir

Köprü iyi bir durumda olup, günümüzde kullanılmaktadır

Tekgöz Köprüsü (Merkez)


Kayserinin kuzeybatısında, il merkezine 30 km uzaklıkta Kızılırmak üzerinde kurulmuş olan bu köprü, Sultan IIRükneddin Süleyman Şah zamanında 1202-1203 tarihinde Kayserili Hacı Ali Şir Bin Hüseyin tarafından yaptırılmıştır Köprünün iki kemeri arasında sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

”Din ve dünyanın temel direği, İslam ve Müslümanlara güç katan, fetihlerin babası, kahredici, Sultan Kılıçarslanın oğlu Süleyman zamanında, Müminlerin yardımcısı, dinin özü, Allahın rahmetine muhtaç, Kayserili Hüseyinin oğlu Hacı Ali Şir tarafından 1202-1203 yıllarında yapılmıştır”

Evliya Çelebi bu köprüden şöyle söz etmiştir: “Şehrin canibi garbisinde bir saat mesafede, Kızılırmak Nehri üzerinde, iki kaya arasında inşa edilmiş bir göz köprü namı ile bibedel bir cisr ail vardır ki Sultan Süleyman asrında Koca Mimar Sinan binasıdır Üstadı mimar Ömr keranemayesinin nice senelerini geçirip ve var kudretini sarf edip kavs-u kuzey misali bedel bir kantara bina etmiş ki, gören seyyah biihtiyar ve valih-i sergedar olarak üstadına tahsini han olur”

Köprü kesme taştan yapılmış, ortasında 27 m çapında, 18 m yüksekliğinde büyük bir kemer, bunun kuzeyinde 115 m çapında 7-5 m yüksekliğinde küçük bir kemer bulunmaktadır Köprünün uzunluğu 120 mdir

Günümüzde bu köprü anayol dışında kaldığından pek kullanılmamaktadır

Habip Köprüsü (Yahyalı)

Kayseri Yahyalı ilçesine 18 km uzaklıkta bulunan Yahyalı Köprüsünün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir Yapı üslubundan XVIIyüzyılda yapılmış bir köprü olduğu anlaşılmaktadır

Köprü kesme taştan yapılmıştır

Şahruh Köprüsü (Sarıoğlan)

Kayseri Sarıoğlan ilçesi, Karaöz Köyü girişinde bulunmaktadır Şahruh Bey, Alaüddevle Bozkurt Beyin oğlu olup, bu köprüyü Kızılırmak üzerinde XVIyüzyılın başında yaptırmıştır Şahruh Beyin oğlu Mehmet Bey tarafından da 1538-1539 tarihlerinde onarılmıştır Bu onarımla ilgili bir kitabe köprü üzerinde bulunmaktadır Kitabenin mealen anlamı:

”Bu köprüyü h945 (1538-1539) de Alaüddevle Zulkadirî Sasaninin oğlu Şahruh Beyin oğlu Mehmet Emir Abdullah eliyle onardı”

Köprü muntazam kesme taştan yapılmıştır Sekiz kemerlidir Ortada yüksek sivri bir kemer, onun yanında da gittikçe alçalan beşer kemer daha bulunmaktadır Yanlardaki korkuluklar iyi bir durumda olup, köprü günümüzde de kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Kaleleri

Kayseri Surları ve Kalesi (Merkez)


Kayseri il merkezinde, doğu-batı doğrultusunda uzanan Kayseri Surları ve Kalesi oldukça geniş bir alana yayılmıştır Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla beraber, Roma İmparatoru III Gordianusun (Ms238-244) 4 hükümdarlık yılında (MS:241) bastırmış olduğu bronz sikkesinde ENTIX(Surla çevrildi), KAI(Kayseri), BNE(2 Nekrosluk), ETA(4 yıl) ifadeleri olup, karısı Trankullinanın başındaki sur şeklinde tacın dışında sur resmi görülmemektedir Buna dayanılarak da surların ilk kez IIIyüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır Bizans döneminde İmparator Iustinianus bu surları daha küçülterek onartmıştır Selçuklular döneminde, IAlaaddin Keykubat bu surları bir kez daha onarmış, daha sonra Danişmendliler, Karamanoğulları ve Osmanlılar da onarımları sürdürmüş, kale ve surları da savunma amaçlı olarak kullanmışlardır

Kayseri Kalesi İç ve Dış Kale olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Bunlardan iç kale dış kale ile bağlantısı olmayan kendine özgü bir yapıdır Doğu ve güneyinde olmak üzere iki kapısı bulunmaktadır Osmanlı döneminde bugünkü Cumhuriyet Meydanına bakan duvarlarda üçüncü bir kapı daha açılmıştır Kaynaklarda Fatih Sultan Mehmet döneminde kale içerisine bir de cami yapıldığı yazılıdır Fatih Sultan Mehmet tek kubbeli olan bu camiyi kalenin kuzey duvarına bitişik olarak yaptırmıştır Caminin olduğu yerde daha önceden Karamanoğulları zamanında yapılmış bir mescit olduğu da bilinmektedir Günümüzde kalenin içerisi Kuyumcular Çarşısı olarak kullanılmaktadır

Kayseri surları doğu-batı doğrultusunda uzanmakta olup, Dış Kaleye ait Yoğun Burç olarak isimlendirilen köşe burcundan güneybatıya dönmekte, bugün yer yer kesintiye uğramakla beraber Osman Kavukçu Caddesinde duvar kalıntıları yapılar arasında görülmektedir


İç Kale 180 m kalınlığında, 150x160 m ölçüsünde kemer açıklıkları 300-360 m arasında değişen iki sıra halinde yuvarlak kemerli nişlerle takviye edilmiştir Bu kemerlerin üzerine yerleştirilen seyirdim yolları çokgen burçlara kadar devam etmektedir Kalenin doğu duvarı ile kısmen de güney duvarının önünde ikinci bir dur duvarı daha bulunmaktadır Surlar birbirini izleyen burçlarla takviye edilmiştir İç Kalede 195 burç olduğu kaynaklardan öğrenildiği gibi bunların bazıları da günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir

Kalenin Güney Kapısı, İç Kapısı, Doğu Kapısı, Dış Kapısı (Dizdar Kapısı) bulunmaktadır Bu kapılar derin tonozlu nişler içerisine alınmış, profilli silmelerle de çerçevelenmiştir Bunlardan güney kapısında duvarın iki yanına birer aslan heykeli yerleştirilmiştir İç Kapının üzerinde kitabesi olup, üç katlıdır Dışarıya pencereler ve mazgallarla açılmıştır Doğu Kapısının alınlığında yine bir kitabe bulunmaktadır Dış Kale oldukça geniş bir alanı kaplamış olmasına rağmen günümüze pek az kalıntısı gelebilmiştir Bu bakımdan da Dış kalenin tam olarak planını çıkarmak mümkün olmamıştır Günümüzde Kayseri mahallelerinde Dış Kaleye ait burç ve duvar izlerine zaman zaman rastlanmaktadır

Kayseri surlarında ve kalesinde kesme ve moloz taşlar kullanılmış, kalın harç tabakası ile de bu taşlar birbirlerine bağlanmıştır Bununla beraber duvarlarda yer yer bezemeli devşirme malzemelerin kullanıldığı da görülmektedir

Akışla Kalesi (Akkışla)

Kayseri Akışla ilçesinde, Kaletepede Kululu Mevkiinde bulunan bu kalenin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber günümüze gelen duvar kalıntılarından Helenistik dönemde (MÖ33-MS20) ve daha sonra Romalılar tarafından da uzun süre kullanılmıştır

Kale günümüze harap durumda gelebilmiş, bazı duvar kalıntıları dışında herhangi bir iz bulunmamaktadır Yalnızca kale çevresinde çivi yazılı tabletler, steller, çanak çömlek , mühürler bulunmuş olup, günümüzde Kayseri Arkeoloji Müzesindedir Kale çevresinde bu tür eserlerin bulunmuş olması yörede Hitit döneminden itibaren bir yerleşim olduğunu da göstermektedir

Şahmelik Kalesi (Develi)

Kayseri Develi ilçesinde, Şahmelik Köyünün 5 km kuzeydoğusunda bulunan bu kale Roma döneminde yapılmış, daha sonra Bizanslılar tarafından da kullanılmıştır Kalenin duvarları moloz taştan yapılmış olup, kare planlı kulelerle sağlamlaştırılmıştır Kale günümüze gelen kalıntılarından anlaşıldığına göre üç bölümden meydana gelmiştir Ayrıca bu kale yakınındaki mağaralarla bağlantılı olarak yapıldığından ötürü de savunması daha da güçlenmiştir

Bu kale günümüze oldukça harap bir halde gelebilmiştir

Öksüt Kalesi (Develi)


Kayseri Develi ilçesi, Öksüt Köyünde kayalara oyulmuş bir yerleşim olduğu günümüze gelebilen kalıntılardan anlaşılmaktadır Bu yerleşimin kaya ile bütünleşmiş bir kale olduğu sanılmaktadır Ne zaman yapıldığı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır Yalnızca burada bulunan bir kabartmada elinde mızrağı ile ejderi öldüren bir insan figürü kabartma olarak işlenmiştir Bu nedenle de bu kaleye Zırha kalesi ismi verilmiştir Bazılarına göre bu kabarma Hitit dönemine aittir Bu iddia kesinlik kazanırsa kalenin Hitit döneminde yapıldığı düşünülür

Kaleköy Kalesi (Develi)

Kayseri Develi ilçesi Bakıdağ bucağında Kaleköyünde bulunan kalıntıların bir kaleye ait olduğu ileri sürülmektedir Oldukça küçük ölçüde moloz taştan yapılmış olan bu kalıntıların bir kaleye ait olup olmadığı da tartışmalıdır

Yeniköy Kalesi (Develi)

Kayseri Develi ilçesi, Kaleköye 5 km uzaklıkta bulunan Yeniköydeki kalıntıların bir kaleye ait olduğu söylenmektedir Ancak moloz taştan olan bu kalıntıların kale olup olmadığı kesinlik kazanamamıştır

Tombak Kalesi (Develi)


Kayseri Develi ilçesi Yukarı Tombak Köyünün yanındaki sırtta büyük bir kaya bloğuna oyularak yapılmış bir kale bulunmaktadır
Kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bu kaya oyukları içerisinde birbirine geçen odalar ve su sarnıçları da bulunmaktadır

Melikgazi (Kuş-Zamantı) Kalesi (Melikgazi)


Kayseri Melikgazi ilçesi İlbaşına (Zamantı) 15 km uzaklıktaki Melikgazi Kalesi bulunduğu yerdeki kalkerli kayalar ile bütünleşmiş bir yapıdır Bu kalenin Bizans döneminde yapıldığı daha sonra Danişmendli, Selçuklu ve Osmanlılar zamanında kullanılarak onarıldığı üzerindeki izlerden anlaşılmaktadır Bu kale Zamantı ile Elbistan yollarını kontrol altında tutmak amacı ile yapılmıştır

Bizans döneminde yapılan kale daha küçük ölçüde kesme taştan yapılmıştır Danişmendliler ve Selçuklular bu kaleyi daha iri kesme taşlarla güçlendirmiş ve genişletmiştir Selçuklu döneminde yapılan taşlar üzerinde Selçukluların çok sık kullandıkları taşçı monogramlarına rastlanmaktadır

Kalenin dış duvarları kesme, kırmızı ve beyaz taşlarla işlenmiş, iç kısımları da Horasan dolgular halinde moloz taşlardan meydana gelmiştir Kalenin dış cephesinde kullanılan kesme taşlar üzerinde yer yer Selçuklu motiflerini de kapsayan taşlara rastlanmaktadır Kalenin burçlarına yakın kısmında siyah taştan bir şerit boydan boya çevirmektedir Kalenin irili ufaklı dokuzu yuvarlak, biri köşeli, üçü de düz olmak üzere toplam 13 kulesi vardır Kalenin kuzeyindeki büyük ve yuvarlak burç sonradan buraya eklenmiştir

Kale Kalıntıları (Tomarza)

Kayseri Tomarza ilçesi, Kale Köyünün güneyinde tepe üzerinde bulunan bazı kalıntılar bulunmaktadır Bu kalıntıların bir kaleye ait olduğu sanılmaktadır Ancak günümüze çok harap ve yıkıntı durumda gelebilen bu kalıntılardan kalenin yapım tarihi ve planı anlaşılamamaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Saat Kulesi


Kayseri Melikgazi ilçesi, Cumhuriyet Meydanının ortasında bulunan Saat Kulesi ve ona bitişik olan Muvakkithane Kayseri Mutasarrıfı Haydar Bey döneminde 1906 yılında yaptırılmıştır Saat Kulesinin yapım masrafları Vilayet Muhasebe-i Hususiyesi tarafından karşılanmıştır Saat Kulesinin mimarı bilinmemektedir

Saat Kulesinin bitişiğindeki Muvakkithanenin muvakkitlik için kullanılıp, kullanılmadığı da belli değildir Bu yapı önce yakınındaki askerlik dairelerinin mübaya işlemleri için kullanılmış, daha sonra Belediye Turizm Bürosu olarak hizmet görmüştür Atatürk 13 Ekim 1924te Kayseriye ikinci gelişinde burada halkın dilek ve şikayetlerini dinlemiştir

Saat Kulesi kare planlı, 10 m yüksekliğinde olup, silmelerle üç kata bölünmüştür Üzeri de piramidal çinko külah ile örtülüdür Kesme taştan yapılmıştır İçeriye doğu yönündeki yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir İçerisi silindir şeklinde olup, ortadaki helezoni bir merdivenle saatin bulunduğu bölüme çıkılmaktadır Merdivenin ortasında 30 cm çapında yuvarlak bir açıklık bırakılmıştır Buradan saatin kurularak çalışmasını sağlayan silindir şeklindeki madeni ağırlık sarkmaktadır Kulenin dört yöne bakan saat kadranları bulunmaktadır Saat Kulesinin üzerinde dört tarafta yönleri gösteren dört çubuk bulunmakta, bunun ortasında da rüzgarın yönünü gösteren bir ok işareti bulunmaktadır

Kulenin kuzeybatı köşesine bitişik olarak yapılan ve kuzeyden bir kapı ile muvakkithane içerisine girilen saatçi odasının yanlarında sivri kemerli pencereler bulunmaktadır Muvakkithanenin dört yan duvarının üzeri üçgen alınlıklar üzerine oturmuş çinko çatı ile örtülmüştür Kesme taştan yapılan bu yapının duvarları arasına siyah taş bordürler yerleştirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayseri Genel Tanitimi

Eski 11-04-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayseri Genel Tanitimi



Kayseri Sivil Mimari Örnekleri


Kayseri sivil mimarisi, Türk sivil mimarisinin gelişiminde önemli bir merkez konumundadır Selçuklu, Beylikler dönemlerinde yapılmış özgün örneklerde Kayseride daha çok taş mimarinin ağırlık kazandığı görülmektedir Ancak yeni yapılanma nedeniyle yörenin kendine özgü sivil mimari örneklerinin yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlaması da kent için üzücü bir olaydır Bununla birlikte, bu evlerin bazılarının ressamların tablolarında yer alması da birer belge niteliğinde yerinde olmuştur Bu ressamların başında Fikret Kolverdi, Şevket Akbulut, A Gönen Kabalak, Coşkun Unan gelmektedir

Kayseride dini yapıların yanı sıra, sivil yapılar üzerinde yoğunlaşmış, Kayserili mimarlar bulunmaktadır Bunların başında Mimar Sinan, Mimar Necmeddin Yavaş, Mimar Sadi, Mimar Yusuf, Mimar Yahya, Mimar Mehmet Ağa, Mimar Ömer Paşa gibi mimarlar Kayseride çeşitli yapılara imzalarını atmış mimarlardır

Eski Kayseri sivil mimari evlerinin yoğunlaştığı yerlerin başında Kale ve surların bulunduğu yerde on dokuz mahalle bulunuyordu Nitekim gezgin İbni Batuta bu bölge için Anadolunun en önemli merkezlerinden biri olarak söz etmiştir Evliya Çelebi de bu yönde çok gelişmiş bir şehir olduğunu belirtmiştir


Eski Kayseri sivil mimarisinin yoğunlaştığı yerlerde dar ve düzensiz sokaklar olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir Bu sokakların çevresinde sıralanmış evlerin duvarlar arkasında yer alan evlerin bazıları dışarıdan görünüyor, bazıları da hiç görünmüyordu Bahçe içerisindeki evlerin avlularında havuzlar ve fıskiyelere yer verilmişti Bazı evlerin arka bahçelerinde kar kuyuları denilen sarnıçlara yer verilmiştir Evler çoğunlukla bir veya iki katlı olup, harem ve selamlık gibi bölümlerden oluşmuşlardı Bazı evlerde alt kat harem, üst kat selamlık olarak ayrılmışlardı Kayseride yaşayan gayrimüslimlerin evleri de onlara benzer şekilde yapılmışlardır

Kayseri yöresinde taşın bol oluşundan ötürü mimaride taşa geniş yer verilmiştir Volkanik tüf olarak nitelenen bu taşlar günümüzde de kullanılmaktadır Sivil mimari çoğunlukla dışa kapalı olup, kalın duvarların arkasında yer almışlardır Bu kalın duvarların bazıları 120 myi, yükseklikleri de 500 veya 600 m ulaşıyordu Evlerin cepheleri kara taştan, döşeme ve avluları İspile denilen taştan yapılmıştır Pencerelerin çoğu avluya açılmıştır Bazı örneklerde ise evler çıkmalarla sokağa doğru açılmıştır


Evlerin içerisinde bir orta sofa yer alıyor, bazı örneklerde bu sofanın bir yanında harem, diğer yanında da selamlık yer alıyordu Kapı girişinde seki altı denilen bir taşlık bulunmaktadır Bu taşlıkta suyun akması için çağ denilen delikli bir taş vardır Ayrıca burada ayakkabıların ve bakır kapların dizildiği terek denilen raflara yer verilmiştir Buradaki seki altından mutfak ve bir iki basamakla da sofaya geçilmektedir Birkaç basamakla aşağıya inilen, sofanın altındaki yiyecek depolarının aydınlanması veya havalandırılması için parmaklıklı yapılmıştır ofa bir veya ikiden fazla pencere ile aydınlatılmıştır

Kayseri evlerinin bir özelliği de her odada küçük bir niş içerisine bir dolap yerleştirilmiş oluşudur Aynı zamanda bunlara şerbetlik nişi denilen bir niş yerleştirilmiştir Bu şerbetliğin alt tarafı mermerden olup, kahve pişirmek, şerbet hazırlamak için yapılmıştır Şerbetliğin iki tarafında süslü raf ve küçük nişler bulunmaktadır Gilve ismi verilen küçük nişler, gaz lambası vazo, buhurdanlık gibi dekoratif eşyaların konulması için düşünülmüştür


Selamlık bazı küçük evlerde tek bir odadan, bazılarında da ayrı bir kapı ile açılan daha geniş bölümlerden meydana gelmiştir

İki katlı evlerde katlar bir silme ile dışarıdan belirgin bir şekle sokulmuştur Bazı örneklerde ise ikinci kat çıkmalarla, ahşap kirişlerle dışarıya taşırılmıştır Evlerin içerisini dikdörtgen pencereler, kış aylarında kanatları kapatılan kafa pencereleri ile aydınlatılmıştır İç mekanlarda ağaca geniş yer verilmiştir Çoğunlukla da işlenmesi kolay olan toros çamından yararlanılmıştır Tavanlarda birbirinden farklı teknikler uygulanmış, ahşap kirişlerin üzeri suyu emme özelliği olan kevek taşı ile kaplanmıştır Tavanlara göbekli veya çıtakâri denilen bazıları boyalı desenler yapılmıştır Evlerde uygulanan bezemeler çoğunlukla stilize edilmiş bitki ve hayvan motifleri olup, bazıları da manzara resimleri ile süslenmiştir Ayrıca iç duvarları kaplayan ahşap kapı, dolap ve pencere kapakları zar denilen bir isim altıda toplanmıştır


XVII-XVIIIyüzyıl Kayseri evlerinin kapı tokmaklarının da ayrı bir önemi vardır Bu tokmaklar çoğunlukla aslan, heykel başlı kartal , parmağında yüzük bulunan kadın eli, insan başı biçimindedir

Kayseri yöresinde togana denilen mutfaklar seki altı ile aynı düzeyde yapılmış olup, üç ayrı bölümden meydana gelmiştir Bunlardan birinci bölüm bulaşık ve kap kaçağın yıkandığı bölümdür Ahşap döşemeli olan 50-60 cm yüksekliğindeki ikinci bölümde evin hanımı yapılan işleri denetler, üçüncü bölümde ise yiyeceklerin saklandığı depolara yer verilmiştir

Hamam bahçeye açılan bir bölümde yer almaktadır Bu bölümün ısıtması hamamla mutfak arasındaki duvara yerleştirilen kazandan gelen borularla sağlanmıştır Bazı örneklerde ise bu bölüm çamaşırların yıkandığı yerdir


Kayseri evlerini bir özelliği de bahçede üzeri örtülü, yanları açık teras şeklinde köşk tabir edilen yapıların bulunuşudur Bu bölümlerde yaz aylarında yaşanır ve geceleri de yatılırdı Ayrıca Kayseri evleri iklimden ötürü yazın sıcaktan, kışın da soğutan korunacak biçimde yapılmışlardır Çoğunlukla evler kuzeye açıktır ve bazı yerlerde de doğal oluşmuş çatlaklar buzluk denilen şekle sokularak soğuk hava akımının oluşmasına olanak sağlanmıştır Kış aylarında sofanın ortasına yerleştirilen tandırlar evin ısınması sağlanmıştır Kayserinin bazı evlerinde ise puhayri denilen ocaklarla ısınma sağlanmıştır

Kayseri evlerinde kemerlere geniş yer verilmiştir Bu evlerin bazılarında kemerler yalın, bazıları da bezenmiştir Kemerler siyah veya beyaz taşlardan yapıldığı gibi yekpare taşın oyulmasıyla yapılmış örnekler de bulunmaktadır Kayseri evlerinin üzerindeki örtü genellikle toprak damlıdır Kirişlerin üzerine keverk taşı ve toprak döşenmiştir En üst tabakaya da toprağın kuruyup çatlamasını önlemek amacıyla çamur sıva içerisine tuz katılmıştır Böylece nemin aşağıya sızması önlenmiştir Kayseri evlerinin bazılarında çörtenlere yer verilmiştir Bu çörtenler sade oldukları gibi hayvan başı şeklinde olanlar da bulunmaktadır


Kayseri evleri arasında bağ evleri de önemli bir yer tutmaktadır Yaz aylarında ailelerin çoğu bu evlere göç etmektedir Bağ evleri çoğunlukla sofa ve etrafındaki bir iki odadan oluşmaktadır Bu evlerin üç yanı kapalı, kuzeyi de açık yapılardır Bunların kuzeye açık köşk bölümü bulunmaktadır Sofanın güney bölümünde pencereler, diğer duvarlarda yüklükler ve nişler bulunmaktadır Sofanın üç yanında sedirler, sıralanmıştır Mutfak ve ahırın ise çoğu kez üstü ve yanları açıktır Bağ evlerinin ahır ve hizmetçi bölümleri alt katta yer alan örnekleri de bulunmaktadır

Kayseride sivil mimariyi yansıtan evler arasında Çifteönü Mahallesindeki ev, Güpgüpoğlu Konağı, İmamoğlu Evi, Gayremoğlu Evi, Öztaşçı Evi, Sarı Mustafa Evi ve Camcıoğlu Evi bulunmaktadır Bu evler arasında il merkezinde Cumhuriyet Mahallesinde, Şeyh Tennuri Sokakta bulunan Raşit Ağa konağının ayrı bir önemi vardır


XIXyüzyılın sonlarında Raşit Ağa tarafından yaptırılan üç katlı bir konaktır Kesme taştan yapılmış olan evin giriş kapısı çift kanatlı olup, girişin sağında ve solunda odalar sıralanmıştır Arkada mutfak ve kiler bölümleri bulunmaktadır İki kollu döner bir merdivenle çıkılan üst katta salona açılan dört odası vardır Bunlardan solda ön cepheye bakan oda Atatürkün kaldığı oda olup, o günle ilgili belgeler burada sergilenmektedir Üst kat salonunun sağında duvara bitişik mermer bir çeşme bulunmaktadır Günümüzde bu konak Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılmaktadır

Gültepe Mahallesine Cumhuriyet döneminde yapılmış hastane binası doğu-batı doğrultusunda biri ortada diğerleri de yanda olmak üzere üç bölümden meydana gelmiştir Kesme yontma taştan yapılan yapılmış iki katlı bina üzerinde mermer kitabesi bulunmaktadır Hastanenin zemin katı l910da birinci katı 1924de tamamlanmış ve 14 Ekim1924da Atatürk tarafından “Memleket Hastanesi” olarak açılmıştır Günümüzde eski özelliğini yitirmiş ve uzun süre Tekel deposu olarak kullanılmıştır


Kayseri il merkezinde Kiçikapı semtinde bulunan Kayseri Lisesi Sultan I Abdülhamit tarafından 13 Eylül 1893de “Derece-i Ula mektebi-i Külliye İdadisi” ismiyle yapılmıştır 1927 yılında Kayseri Lisesi adına almış ve faaliyete geçmiştir Kesme taştan yapılmış olan yapı, XIX yüzyıl Osmanlı mimarisi ve Cumhuriyet dönemi özelliklerini bir arada kaynaştırmıştır

Kayseri ilçelerindeki sivil mimarinin de kendilerine özgü konum ve özellikleri vardır Talasın eski dokusu bozulmamış, sokakları ve tarihi eserleri ile Kayserinin zengin bir ilçesidir Buradaki eserlerin büyük çoğunluğunu Talasda doğmuş olan Ali Saib Paşa yaptırmıştır


XIXYüzyılın sonlarına doğru yapılmış olan Talas Amerikan Mektebi öğrenimini 1968 yılına kadar sürdürmüştür Erciyes Üniversitesinin kurulmasından sonra bu yapı üniversiteye tahsis edilmiş ve sosyal tesis olarak kullanılmaktadır Onun yanı sıra Sultan Abdülaziz döneminde l869da Talasta Harman Mahallesinde Rüştiye Mektebi yaptırılmıştır Kesme taştan bu yapı bodrum ve zemin katlı olu, üzeri toprak dam ile örtülmüştürGiriş kapısı kuzeyde, dış cephesi geometrik rozet çiçekleri ile bezenmiştir Rüştiye Mektebi yakın tarihlerde restore edilmiştir Rüştiye Mektebinin kitabesi sonraki yıllarda yerinden sökülerek Talas Ortaokulu giriş kapısı üzerine konulmuştur

Kitabe:
Cehaletten bu itfali kurtarma mürad oldu
Açıldı mektebiRüştiye hep itfal şad oldu
Talasın ehli hayratı büyük himmed ettiler
Bu mekteb h1286da (1869) küşad oldu


Talasda yaşayan Ermeni ve Rumların şehri terk etmesinden sonra yeni kullanıcıların yaptıkları gelişigüzel değişiklik ve kötü onarımlarla Talas evleri özgünlüğünü yitirmiştir

Aşağı Develide Reşadiye Mahallesinde büyük çoğunluğu XIX-XX yüzyılda yapılmış evler bulunmaktadır İki katlı olan bu evler karnı yarık olarak isimlendirilen orta sofalı evler halindedir Alt katları çeşitli servis odaları, üst katları da sofaya açılan odalardan meydana gelmiştir Bunlardan bazılarında sofalar sokağa bir balkon şeklinde açılmaktadır Bazı örneklerde ise köşe mekanları iki veya üç kemerli bir revakla dışarıya açılmıştır Develi evlerinde Gayrimüslimlere ait olanlarda dış cephelerde aslan, geyik kabartmaları balkonları süsleyen demir parmaklıklar bulunmaktadır Bunun yanı sıra çoğu stilize ejder biçimli çörtenler de dikkati çekmektedir


Sultan II Abdülhamit zamanında Develide, Abdülbaki Mahallesi, Elbiz Caddesinde yaptırılan Askerlik Şubesi, kesme taştan üzeri kiremit çatılı yan yana iki binadan meydana gelmiştir Her iki bina birbirine merdivenle bağlanmıştır Bodrum katı eskiden hapishane olarak kullanılmıştırYapıda süsleme elemanı olmamakla beraber ikinci katın üzeri açık ve kenarları taş süslemeli bir balkonu vardır

Kayseri İncesu evlerinin de kendine özgü konumları vardır İlçenin dar, ince uzun sokaklarında yan yana sıralanmış evler bulunmaktadır İncesuda sokakların dokusu birbirine benzememektedir Buradaki evler çıkmaları, taş ve ahşap payandaları, kemerli kapıları, yuvarlak ve dikdörtgen pencereleri ve onları tamamlayan değişik figürlü çörtenleri ile kendine özgü ayrı bir gurubu oluşturmaktadırYuvarlak kemerli kapılarından içerisine girilen bu evler geniş avluların bulunduğu evlere geçilmektedir Avlunun bir köşesinde ahır, diğer köşesinde örtme, kuyu ve


yardımcı mekanlar bulunmaktadır Bunlar genellikle sofasız köy evleridir Evlerin yapımında kullanılan taş malzemenin yanı sıra ahşaba da geniş yer verilmiştir

Pınarbaşı ilçesinde ise günümüze birkaç tane özgün ev gelebilmiştir Bunlar ikişer katlı olup, kaba yontma taş, kerpiç ve ahşap malzeme kullanılmıştır İç kısımlarda ahşaba da geniş yer verilmiştir Pınarbaşında Enver Aşkının Yeni Cami Mahallesindeki evi iç sofalı plan tipindedir Bu evin alt katında mutfak, ambar ve bir oda bulunmaktadırÜst katta ise bütün odalar sofaya açılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.