Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Güncel Haber Merkezi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
lig, türkiye

Türkiye 1. Lig

Eski 05-18-2009   #1
TiFus
icon111

Türkiye 1. Lig



Arkadaşlar İşte Türkiye 1 Lig'e Çıkmış Bütün Önemli Takımlar

Şuanki Adı Turkcell Süper Lig ;

Takımlar ;

1- Fenerbahçe
2-Galatasaray
3-Beşiktaş
4-Trabzon
5-Sivasspor


Bu Takımların Kurluşu Hakkında Bilgi Vericeğim ;

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Türkiye 1. Lig

Eski 05-18-2009   #2
TiFus
Varsayılan

Cevap : Türkiye 1. Lig



Fenerbahçe ;


Kuruluşu Tescil Olunan İlk Türk Kulübü; Fenerbahçe
Nihayet, 23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin ilanını takiben, yurtta dernek ve kulüp kurma hakları herkese resmen tanınıyor, böylece, Ziya, Ayetullah, Necip ve Enver Bey’lerin önderliğinde kurulmuş bu yeni kulüp tescil edilerek, Fenerbahçe’ye, cemiyetler kanununa göre kuruluşu resmen tescil olunan ilk Türk kulübü olmak şerefi kazandırılıyordu (*16) Kulübün ilk kurucu üyelikleri ise ; 1) Ziya ( Songülen ), 2) Ayetullah Bey, 3) Necip ( Okaner), 4) Galip ( Kulaksızoğlu), 5) Hassan Sami (Kocamemi), 6) Asaf ( Beşpınar) şeklinde başlıyor (*17) ve olası diğer üyelikler de; 7)Enver (Yetiker), 8) Şevkati (Hulusi Bey), 9) Fuat Hüsnü (Kayacan), 10) Hamit Hüsnü ( Kayacan) 11) Nasuhi (Baydar), isimleriyle devam ederek sıralanıyordu Konu ile ilgili olarak; ömrünü adadığı “Fenerbahçe Kulübü Tarihi” konusunda, özellikle arşiv ve bilgi toplamada en zorlandığımız kuruluş yılları dönemleri ile ilgili en güvenilir araştırmaları gerçekleştirmiş olan merhum yazar Dr Rüştü Dağlaroğlu’na ait (eski Türkçe ile yazılmış notları şu an deşifre çalışmaları yapan oğlu Sayın Müzdat Dağlaroğlu’nun arşivinde) Fenerbahçe tarihine ışık tutmakta olan not defterindeki tarihi notlar arasında ; “kulübün 1939 Nizamnamesinde ilk 30 kurucu üyenin isminin sıralandığı, ne var ki, kurucu olan ilk 6 üye arasında yer alması gereken Hassan Sami (Kocamemi)’nin bile bu listede isminin bulunmayışının, kendisini listenin doğruluğu hakkında haklı olarak kuşkuya düşürdüğü ifadesi” de ayrıca belirtilmektedir
İstanbul Şampiyonluğu Ligi ;
1908 yılında ilan edilen 2 Meşrutiyetin ilanı ile tanınan dernek kurma serbestliği sonucunda İstanbul’da kurulan Türk kulüplerinin sayısı çığ gibi artıyor, Anadolu, Beykoz, Vefa Futbol Kulüpleri de, sırf 1908 senesinde resmen kurulup tescil edilen Türk kulüpleri arasında yerini alıyordu Kısa zamanda Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış ise, İstanbul’da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğuruyor, bu nedenle de o dönemlerde ülkede resmi tatil günü olan Cuma günleri oynanacak bir lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig kuruluyordu
Takımların sayılarının hızla artmasıyla, İstanbul’da futbol alanlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştı Anadolu yakasında; Kadıköy’deki Kuşdili Çayırı, şimdiki stadın bulunduğu yerdeki Papazın Çayırı, Yoğurtçu Deresi yanındaki Altınordu’nun Kördere Çayırı, Dereağzı’nda Kemikçi Çayırı, Baklatarlası, İbrahimağa sahası ile, Rumeli yakasında; Taksim, Talimhane, Bakırköy, Baruthane, Karagümrük, Çukurbostan, Süleymaniye, Güzelbahçe, Beyazıt Harbiye Nezareti sahaları, ve de Boğaz’ın Anadolu kesiminde ise; Anadoluhisarı, Küçüksu Er Meydanı , Beykoz Ortaçeşme sahaları mevcut sahalara eklenmişti (*18)
Kuruluşu 1908 yılında resmen tescil olunan Fenerbahçe Spor Kulübü, sarı beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı laciverte çevirmiş (*19) , 1909 -1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligine Galatasaray’dan sonra katılan ikinci Türk takımı olmuştu İşte, dünyanın en hırslı ilk 5 derbisinden biri olan Fenerbahçe – Galatasaray kulüpleri arasındaki ezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi ) öğrencilerinin takımı ile, yeni kurulmuş bir semt takımı maçı şeklinde başlamış (*20), ve bu tarihten itibaren de o dönemlerdeki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı arasında paylaşılarak, Türk futbolunun artık bir varlık olarak ortaya çıkması sonucunu doğurmuştu


Kuşdili Spor Kulübü’nün Bünyeye Katılması ;
Fenerbahçe, “İstanbul Şampiyonluğu Ligi”ne ilk kez katıldığı 1909 – 1910 sezonunda beşinci oluyordu 1910 yılı liginin başlamasına kısa bir süre kala da kulüpten ayrılmalar ve mali zorluklar nedeniyle, Üsküdar Kulübü ile birleşmesi gündeme gelmişti 1910 senesi Eylülünde, Koço’nun Mühürdar Gazinosu’nda yapılan müşterek toplantı sonucunda, gerçekleştirilmesi istenen Üsküdar - Fenerbahçe Kulübü teklifi, üyeler tarafından kabul görmedi Buna karşılık, Kuşdili Kulübü Başkanı iken Fenerbahçe’ye katılan Elkatip Zade Mustafa Bey, Kuşdili Kulübü’nü Fenerbahçe’ye katmayı başardı ve bu başarısıyla da Fenerbahçe’yi çok zor günlerinde güçlendiren, geleceğini aydınlatarak güven altına alan ve takımı yücelten kişi olarak kulüp tarihine geçti









İlk Namağlup Şampiyonluk ;
Kadrosunu yeni gençlerle geliştiren ve güçlendiren bu Fenerbahçe 1911- 1912 liginde hiç yenilmeden şampiyon oluyordu Bu şampiyonluğun en önemli yönü ise, Fenerbahçe’nin bu şampiyonluğu ile İngiliz ve Rum takımlarının şampiyonluklarının tamamen sona ermesi ve bu tarihten itibaren de Türk futbolunda şampiyonlukların artık Türk takımlarının olmasıydı Bu şampiyonluk, kulübün itibarını bir anda yükseltip imkanlarını da arttırmıştı İlk iş olarak Altıyol’da bir kulüp lokali kiralandı, lokalin açılışı ise üye sayısının çoğalmasına sebep oldu Bu arada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet gösterilmesine başlandığından, aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü adı , Fenerbahçe Spor Kulübü’ne dönüştürüyordu (*21)

Fenerbahçe’nin ilk rozeti;

Fenerbahçe Kulübü’nün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılacağı endişesi ile kısa sürede iptal etti 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)’in çizdiği (bugünkü) amblem ise herkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar da ulaştı İşte “sarı ve lacivert” ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı(*22) ; “FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı Böylece “milli renkler arasında doğan Fenerbahçe”nin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltere’ye Manchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bugünkü rozeti olarak ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı Rozet; 1929 yılından itibaren üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir
İstanbul’da İşgal Yılları ; İstanbul halkı 16 Mart 1920 sabahı uyandığında gözlerine inanamamıştı Zira şehrin üzerine kapkara bulutlar çökmüş, bir gece içinde koca şehir işgal ordularınca adeta askeri bir kampa çevrilmişti Dünyayı sarsmış, imparatorluklar yıkmış ve on milyon insanın ölümüne sebep olup o hiç bitmeyecek sanılan “Harb-i Umumi” diye anılan “1 Dünya Savaşı”, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmesi ile son bulmuş, mütareke ile birlikte de galip itilaf devletleri mağlup Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u işgal etmişlerdi Zırhlı araçlar cadde başlarını tutarken, sokakları dünyanın her yanından gelmiş her renkten ve her dinden askerler sarmış, Harbiye, karakollar, kaymakamlıklar, subay mahfelleri , vesair tüm makamlar işgal ordularınca işgal edilmişti İşgal üniformalı itilaf ordusu askerleri, sosyal yaşantı içinde her fırsatta halkı manevi baskı altında ezerken, tramvayda trende ya da vapurda bile kendileri daima birinci mevkide oturup, biletli Türk vatandaşlarını vagonların sahanlıklarında vapurların ise ikinci mevkilerinde seyahat ettirir, kendilerine ayrılmış bölümlere boş da olsa kimseyi sokmaz, yolcuların bilet kontrollerini bile kendileri, üstelik alaycı bir tavır içinde ve ağır hakaretler altında yaparlardı(*23) Evet, İstanbul artık o eski İstanbul değildi Acı günler gelip çatmış, herkes üzgün, herkes kendi vatanında sürgün gibiydi İşgalcilerle birlikte yaşamak zorunda olan talihsiz İstanbul halkına, o güne kadar yaşadıkları, ne gıdasızlık, ne susuzluk, ne elektrik kesintileri, ne de hiçbir şey, “İşgal İstanbul’u ”na tanıklık etmek kadar onlara acı vermemişti İşte bütün bu olumsuz şartlar altında halkın morali için mutlak bir desteğe ihtiyacı vardı ki, işte bu ihtiyaç duyduğu güç, ona kendi öz bağrından çıkarttığı takımı tarafından “Fenerbahçe”si tarafından verilecekti
İşgal yıllarındaki gurur; Fenerbahçe
Mütareke döneminde (1918 - 1921) işgal kuvvetlerine mensup özellikle İngiliz ve Fransız askeri takımlarıyla yapılan futbol maçları, İstanbul’daki futbol heyecanını ve futbola olan ilgiyi doruk noktasına çıkaran olgu oluyor, Türk takımları işgalci ekiplerle 5 yılda 50’sini Fenerbahçe’nin oynadığı toplam 80 maç yapıyor , işgal kuvvetleri takımlarına karşı kazanılan galibiyetler ise Türk takımlarını gönüllerde yüceltiyordu Bu nedenle futbol İstanbul’da büyük kitleleri kendine çekerken, Türk takımlarının özellikle de Fenerbahçe’nin, başta General Harrington Kupası (29 Haziran 1923) olmak üzere işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri tüm galibiyetler, İstanbul halkının intikam duyguları içindeki milli duygularını şahlandıran ve yaralı gönüllerine teselli veren yegane olay haline dönüşüyordu
Mütarekenin karanlık yıllarında işgal kuvvetlerine mensup takımlarını her hafta birbiri peşi sıra futbol sahalarında yenerek milletin rencide olmuş gururunu okşayan Fenerbahçe tüm halkın sevgilisi haline geliyor, zamanla da milli mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın adeta İstanbul şubesi halini alıyordu Onlar, cephelere gönderdikleri futbolcuları misali Çanakkale’de yaptıkları müdafaanın(*24) bir örneğini de sanki Taksim’in Taşkışla sahasında gösteriyor, yaptıkları toplu hücumlarda ise sanki kısa bir süre sonra Kocatepe’den verecekleri milli taarruzdaki şahlanışımızın provasını veriyorlardı Bu şevk ve iman içinde mütareke ve işgal İstanbul’unda Türk futbolu denince ilk akla gelen Kadıköy’ün Fenerbahçe’si oluyor, cepheden gelen her yeni zafer İstanbul’luların moralini yükseltirken, Fenerbahçe takımı da aldığı galibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu 1910’lu yıllarda en fazla iki bin kişinin izlediği Fenerbahçe, 1919 -1920 yıllarında 6-7 bin kişinin hınca hınç doldurduğu tribünlere oynuyor, bir zamanların ürkek mahcup yapılan tezahüratları, artık açık açık, yüksek sesle hep bir ağızdan dile getiriliyordu; “Ya ya ya ,şa şa şa, Fenerbahçe çok yaşa, ”
Artık iş futbol oyunu halinden çıkmış, vatanın asıl sahipleri ile işgalcilerin hesaplaşması şekline dönüşmüştü Fenerbahçe takımı artık “Kuvai Milliye” ruhunun halk içindeki sembolü olmuştu Bunun birinci sebebi işgal takımları ile oynadıkları toplam 50 maçtan ikisi hariç hiç yenilmeyip 41 maçta galip gelmeleriydi ki Altınordu ve Galatasaray takımları ne yazık ki bu başarıyı gösterememişlerdi İkinci sebebi ise, “Anadolu Harekatı”nın başında olan Mustafa Kemal’in “Fenerbahçeli” olarak bilinmesiydi(*25)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Türkiye 1. Lig

Eski 05-18-2009   #3
TiFus
Varsayılan

Cevap : Türkiye 1. Lig



Galatasaray ;


KURULUŞ


Galatasaray Spor Kulübü, Türk Spor Tarihi'ndeki öncü olma özelliğini hiç kuşkusuz içinden doğduğu ve gene öncü bir kurum olan Galatasaray Lisesi'nden (Mektebi Sultani) almıştır Okul ile kulüp arasındaki koparılmaz bağ, yadsınamayacak bir gerçeklik ve övünç kaynağıdır

Devlet adamı yetiştirmek amacıyla II Beyazıt tarafından 1481'de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur Okul' un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur Bu atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar Curel, modern aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan geliştirirken, onlar için Kağıthane'de bir idman Bayramı düzenler Yıl 1870'tir Bu etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve madalyalar kazanır ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav" verilir Bu da, sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını oluşturur

Curel'den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M Moiroux, Signor Martinetti, Stangali gibi), jimnastik ve atletizmin yanı sıra, değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik), bir ilki daha başlatmış olurlar Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya başlanır ve adı Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan Faik Üstünidman'ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet Robenson kardeşler GSL'nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar Özellikle Üstünidman'ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar Ama oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir koşuşturmayı andırmaktadır Ama futbol GSL' nin Tören Kapısı'ndan adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür

1901 yılında İstanbul'da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve Horace Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü kurmuşlar ama 1903'te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık sonucu ayrılarak Moda Kulübü'nü oluşturmuşlardır 1904 yılında ise bu kulüpler, Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır Görüldüğü gibi bu takımlar yabancı ya da azınlık takımlarıdır Türk olmayan ekiplerin gerçekleştirdikleri bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem ilgilendirir hem de çok üzer Artık onların amacı, kendi futbol kulüplerini kurmak, ölesiye sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek" ve yabancılarla boy ölçüşmektir

Türk olmayan takımları yenmek

Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır:
"1 Teşrin 1905'te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek Galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik İlk müteşebbisler oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamilgibi gençlerdi Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli olanlar da bize iltihak etmişlerdi Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum Asım her hafta arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini muhasebeci yapmıştık Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım Topumuza evladım gibi bakardım Zaten varımız yoğumuz da toptu Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı Cevdet de ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı

"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek"

Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması yolunda görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya varılmıştır Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan "Galata Sarayı efendileri"diye söz etmelerinden doğduğunu yazar Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata Sarayı olsun" derler

Kurucu Listeler
1905'ten 1919'a kadar Galatasaray Spor Kulübü'ne Başkanlık yapan, mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen, inci gibi elyazısıyla tuttuğu Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü ıhsaiyet Defteri'nin (Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182 sayfalarında kurucu 13 üyeyi şöyle sıralar:
1-Ali Sami Yen
2-Asım Sonumut
3-Emin Bülend Serdaroğlu
4-Celal İbrahim
5-B Nikolof
6-Milo Bakiş
7-Pol Bakiş
8-Bekir Sıtkı Bircan
9-Tahsin Nahit
10-Reşat Şirvanizade
11-Hüseyin Hüsnü
12-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu
13-Abidin Daver

1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bir dernekler yasası bulunmadığından, Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme olanağını bulamamıştır 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan sonra, kulüp yasal bir kimlik kazandı Yetkili makamlara kulüplerin tüzükleriyle birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de bildirilmesi zorunlu tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini tamamlayarak ülkelerine dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül 1913'te kurucu liste yeniden düzenlenmiştir Kurucu üyelerin yeni sıralaması şöyle gerçekleşmiştir:
1-Ali Sami Yen
2-Asım Sonumut
3-Emin Bülend Serdaroğlu
4-Celal İbrahim
5-Bekir Sıtkı Bircan
6-Reşat Şirvanizade
7-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu
8-Abidin Daver

Renklerin öyküsü
Galatasaray Spor Kulübü'nün ilk renkleri kırmızı-beyaz'dır Bayrağımızın renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin baskıcı ve paranoyak yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı bir takibe alınmışlardır Bu nedenle, sarı-lacivert renkler gündeme gelmiş ama bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray bugünkü renklerine kavuşmuştur Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen'den dinleyelim:

"Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk Nitekim de öyle oldu" Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba'nın IIBeyazıt'a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini ileri sürer

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Türkiye 1. Lig

Eski 05-18-2009   #4
TiFus
Varsayılan

Cevap : Türkiye 1. Lig



Beşiktaş ;

BEŞİKTAŞ TARİHİ


Bugüne kadar muhtelif zaman içinde ve çesitli yayinlarda çikan Beşiktaş Tarihi, kuruculari ve alinan neticelerinde birbirine uymayan yazilar yayinlanmistir
Bu nedenle, Beşiktaş'a gönülden bagli Divan Kurulu üyelerinin bu konuya el atmasi Beşiktaş Tarihini gündeme getirmistir Bu münasebetle Divan Kurulunda alinan bir kararla olusturulan Beşiktaş Tarih Komitesi bir seneye yakin bir zamandan beri yaptigi arastirmalardan sonra elde ettigi bilgilerle vesikalara dayanarak bu düzeltmeyi meydana getirmistir

Bu arastirmalarda tespit edildigi üzere Mesrutiyet 'in ilanindan evvel Beşiktaş 1903'ten, Galatasaray 1905'ten, Fenerbahçe 1907'den itibaren sportif faaliyetlere baslamis, fakat bu faaliyetler bir süre gayri resmi olarak devam etmistir

Mesrutiyet 'in ilAnindan sonra yürürlüge giren Cemiyetler ( Dernekler ) Kanunu ile spor kulüplerinin resmi hüviyet aldiklari görülmektedir


BEŞİKTAŞ'IN KURULUSU :

BEŞİKTAŞ 1319 yilinda ( 1903 ) Beşiktaş'ta Serencebey Mahallesinde, o zamanin Medine Muhafizi olan Osman Pasanin konaginda, Osman Pasanin ogullari Mehmet Samil, Hüseyin Bereket ile Ahmet Fetgeri, Mehmet Ali Fetgeri, Nazim Nazif ( Ander ), Haydar, Cemil, Fehmi ( Tayyareci ), Sevket beyler ve arkadaslari tarafindan BEREKET JIMLASTIK KULÜBÜ adi altinda kurulmustur

Beşiktaş 1909 yilina kadar Osman Pasanin konaginin bahçesinde ve selamlik kisminda barfiks, paralel, güres, halter, aletsiz ve aletli jimnastik sporlari ile mesgul olmustur

Istibdat devri dolayisiyla kulübün faaliyetleri gizli olarak ve saray mensuplarinin özel müsamahasi ile yapilmistir

1908 senesinde Mesrutiyet ilan edilmis ve sportif hareketler serbestlige dogru ilk adimini atmistir

O tarihte Edirne Harp Okulu Eskrim Muallimi ( ögretmeni ) olan Fuat Balkan ve Jimnastik ögretmeni Mazhar Kazanci Beyler 31 Mart 1909'dan sonra Rumeli'den HarekAt Ordusu ile Istanbul'a gelmisler ve buradaki arkadaslari Eskrim ögretmeni Refik ve Serafettin Beylerle Fuat Beyin Beşiktaş Ihlamur yolundaki evi altinda eskiden jandarma karakolu iken sonradan garaj olan yer ve önündeki arsada barfiks, paralel, halter, güres ve eskrim sporlari ile mesgul olmaya baslamislardir

O zaman Beyoglu Mutasarrifi olan Muhittin Bey, bu sporculari kulüp kurmaga tesvik ediyor Bir aralik Fuat Bey, önce Mehmet Ali Fetgeri, birkaç gün sonra da Ahmet Fetgeri Beylerle konusuyor Muhittin Bey'in kulüp kurma teklifini ve tesvikini degerlendiriyorlar

Beşiktaş'in Serencebeyle Ihlamur Yolu semtlerindeki iki sporcu toplulugu 1325 (1909) yilinda birlesip kulüp adini BEŞİKTAŞ OSMANLI JIMLASTIK KULÜBÜ olarak degistiriyorlar

Beşiktaş Ihlamur Yolunda, daha önce jandarma karakolu olan Fuat beyin evinin altindaki yeri kulüp merkezi yapiyorlar O yerde ve önündeki arsada barfiks, paralel, güres ve eskrim sporlarina devam ediyorlar

Hürriyetin ilAnindan sonra nesrolunan Cemiyetler Kanununa göre, Kulübün resmen tescili için 1326 (1910) yilinda Beyoglu Mutasarrifligina bir dilekçe ile müracaat ediliyor Mutasarrifliktan 185 sayi ve 13 Kanunisani (Ocak) 01 - 1910 tarihli tescil belgesini aliyorlar Beşiktaş Kulübü, alinan bu ilmühaber ile resmi hüviyetini kazanmis oluyor


BILAL OGLU MATBAASI
Sayi : 185

CEMIYETIN üNVANI : BEŞİKTAŞ OSMANLI JİMNASTIK KULUBü
KURULUS MAKSADI : BEDEN EGITIM TEDRISI IçIN
IDARE MERKEZI : BEŞİKTAŞ IHLAMUR CADDESINDE EVVELCE
JANDARMA KARAKOLU IKEN TAHLIYE OLUNAN MAHAL
SUBELERI : YOKTUR
KURULUS TARIHI : 3 KANUNISANI 1326

BILADE üNVAN VE MAKSAT TESISI VE MERKEZIYLE HEYET-I IDARESI MUHARRER OLAN Beşiktaş OSMANLI JIMNASTIK KULUBü NAM CEMIYETIN NIZAMNAMESI TEVDI EDILMIS OLDUGUNDAN MUKABILINDE ISBU ILMüHABER VERILMISTIR

13 KANUNISANI 1326
IMZA MüHüR

Bu tescil belgesinde:

Kulüp merkezi "Beşiktaş'ta Ihlamur Caddesinde, evvelce Jandarma Karakolu iken tahliye olunan Mahal" olarak kayitlidir

Bu binada Ahmet Fetgeri Bey, Fuat Bey, Mazhar Kazanci Bey, Mehmet Fetgeri Bey, Refik Bey, Serafettin Bey, Hattat Sevket Bey, MSami Bey, Vasfi Seyfi Bey, Atlet Rüstü Bey, Sevki Bey, Kamel Ismail Bey, Hakki CelAl Bey, Faik Beyler,halter, güres, eskrim ve muhtelif jimnastik sporlari ile mesgul olmuslardir


BEŞİKTAŞ'IN ILK IDARE HEYETI:

Muhittin Bey : Beyoglu Mutasarrifi - Reis
Mazhar Kazanci Bey : Jimnastik ögretmeni
Cami Bey : Fizan Mebusu
Refik Bey : Yüzbasi
Fuat Balkan Bey : Eskrim ögretmeni
Mehmet Ali Fetgeri Bey : Jimnastik ögretmeni
Behçet Bey : Güresçi

1910 yilinda Fizan Mebusu Cami Bey, Beyoglu Mutasarrifi Muhittin Bey, Muallim Mazhar Kazanci, Fuat Balkan ve Mehmet Fetgeri'nin tesebbüsü ile kulüp Fuat Beyin evinin alt katindaki yerden Akaretler'de, sonradan Sulh Mahkemesi olan 49 numarali binaya tasinmistir BilAhere bu bina da küçük geldigi için yine Akaretler'de 84 numarali binaya naklediliyor

Bu binanin arkasindaki arsayi tesfiye edip orasini basta futbol olmak üzere her türlü sporun yapilmasina müsait duruma getirdikten sonra sahanin açilis merasiminde Serasker Riza Pasazade Sükrü Pasa'nin (Paris Basin Atasesi) baskanligi altinda :

Haci Ahmet Pasa : Enver Pasa'nin Babasi
Ziyaeddin Kara Mürsel : Hazinci Hassa Müdürü
Sevket Cenani : üçüncü Daire-I Belediye Reisi
Mazhar Kazanci : Jimnastik ögretmeni - Yüzbasi
Fuat Balkan : Eskrim ögretmeni - Subay
Ahmet Fetgeri : Güres ve Halter ögretmeni - Deniz Subayi
Mehmet Ali Fetgeri : Barfiks ögretmeni
Beylerden kurulu bir idare heyeti teskil edilmistir

Daha sonra Sehzade ömer Hilmi Efendi'nin himayesiyle bir çok mebus fahri aza olarak kulübe kazandirilmislardir

1912 (1328) Balkan Harbi'nin çikisi Beşiktaş Kulübünü adeta felce ugratmis, yöneticilerin çogu vatan müdafaasina kostugu için bütün subelerde faaliyetler durmustur Balkan Harbi'nin devami sirasinda 84 numarali binanin kirasini ödeyemeyince kulüp bu yeri terketmeye mecbur oldu Kulüp esyalari ve kupalari sahanin kenarinda tek katli binaya nakledildi Harpten sonra Fuat Bey dönünce Akaretler'deki 33 numarali bina kiralanarak tekrar faaliyete basladi

Umumi Harp baslayinca erkan, muhtelif cephelerde silah basina kostu Bina ve esyalar tekrar elden çikti Harbin üçüncü senesinde dogru Fuat Bey Trakya'dan geri döndü Ora halkinin kulüp için verdigi 2000 lirayi da beraberinde getirdi

Umumi Harbin nihayete ermesine kadar köy içindeki Rum Mektebi'nin genis salonu 20 lira karsiliginda Rum Vakif Heyeti'nden kiralanarak kulüp esyalari buraya nakledildi Burasi muntazam bir jimnastik salonu haline getirildi

Harp sonrasinda Istanbul'un ItilAf Devletleri tarafindan isgalinden cesaret alan Rumlar, kulübü isgal edince kurtarilabilen spor malzemeleri Akaretler'deki 52 numarali dükkanda muhafaza altina alindi

1919 yilinda Birinci Dünya Savasi'na katilan sporcu ve yöneticiler terhis olup Istanbul'a döndüler Bu arada Ahmet Serafettin Bey bazi kulüplerle temas edip anlasma temin ederek Türk Idman Birligi adi altinda bir futbol ligi kurulmasini temin etmistir

Rumelideki tarihi görevini ifa eden Fuat Balkan Bey de gizlice Istanbul'a geldigi bir dönemde, Akaretler'deki büyük dükkanlardan 66 numarali dükkani kiralayarak burasinin kulüp lokali olmasini sagladi

Milli Mücadele nihayetinde de eski Beşiktaş Karakolu karsisindaki metruk Mektep Binasinda kurulan Halk Partisi Merkezinin birinci katina geçilmis ve burasi kulüp çalisma salonu haline getirilip, bütün kulüp malzemeleri toplanarak sportif faaliyetlere artik burada devam edilmistir

Milli zaferi müteakip kulüp erkAni tekrar toplandi Azanin müsterek ve fiili çalismalari ile saha bostan olmaktan kurtarildi ve 90 No'lu binanin temelleri atildi Her sene biraz daha gelistirilerek salon, odalar, dus, sahne gibi kisimlar da yapilarak 1930 senesi Agustos ayinda kulübün öz mali olarak törenle açildi

BEŞİKTAŞ'TA FUTBOL:

Beşiktaş, kuruldugu günden 1911 Agustos tarihine kadar atletizm ve beden hareketlerine önem verirken, 1911yilinda Ahmet Serafettin Bey'in baskani bulundugu Valideçesme Futbol Kulübünün, Beşiktaş Osmanli Jimnastik Kulübüne iltihak etmesi sonucu Beşiktaş'ta futbol baslamis bulunmaktadir

Ahmet Serafettin Bey'in futbol subesini kurmasi ve kendisinin de fiilen bu sporun basinda bulunmasi muhitte birçok gencin Beşiktaş'a gelmesine sebep olmustur Bundan sonra Ahmet Serafettin Bey hem Beşiktaş'ta hem de Türk Spor Tarihi'nde Şeref Bey olarak anilacaktir

ŞEREF BEY'IN BIYOGRAFISI:

Ahmet Serafettin Bey 1894 yilinda Valideçesme Dibek Sokaginda dogdu 7 yasinda Bediai Irfan Mektebini, 10 yasinda Beşiktaş Mülkiye Rüstiyesini, 13 yasinda Mercan Idadisini iyi derecede bitirmistir Daha sonra iki sene Fransiz Mektebine devam eden Ahmet Serafettin Bey, 20 yasinda Darülfünun'dan mezun olmustur

Hacalari Hüseyin Cahit Yalçin, Hamdullah Suphi Tanriöver beylerin takdirini kazanarak Eyüp'te Mesriki Füyüzat ve Resadiye Mekteplerine ögretmen ve müdür muavini tayin edilmistir

Şeref Bey, yasami boyunca çok iyi bir hakem olmustur

1928 Olimpiyat Turnesi esnasinda Prag'da Budapeste-Prag muhtelitleri maçini idare eden ilk Beynelminel hakemimizdir

Kulüpte teskilatta daima iyi bir idareci olmus, bu meyanda Istanbul Futbol Heyeti Reisligi (Istanbul Mintikasi Merkez Heyet-i Riyastinde) Futbol Federasyonu Umumi Katipligi gibi mühim vazifelerde bulunmustur

Şeref Bey, spor hayati devaminca hocaligi birakmamis ve yasami boyunca Tarih hocaligi yapmistir

Şeref Bey'in sahsiyeti ve Beşiktaş Kulübüne olan hizmetleri dolayisyle Türk Basininin onun hakkinda yazdiklarindan birkaç cümleyi alarak, tarafsiz insanlarin onu nasil degerlendirdiklerini belirtmekte fayda görmekteyiz:

"Şeref evvela sporcu idi Sonra da zekasi, akli selimi, ilmi, irfani ile tam bir idare adami idi Sporcu Şeref, bütün memleket sporculuguna örnek olabilecek bir karaktere sahipti özü, sözü dogru, mert, Ali-cenap bir insandi Spor aski ile can veren Şeref, sporumuza çok büyük hizmetler ifa etmis, bu yolda ebediyyen payidar olacak eserler vücude getirmistir Bu eserlerin basinda özellikle Beşiktaş FUTBOL SUBESI'nin geldigini görmekteyiz

Şeref sadece kulüpçü olarak kalmamisti O, Türkiye Idman Cemiyetleri Ittifaki'nin muhtelif subelerinde vazifeler almis, aldigi her vazifede büyük basarilar göstermis, Türk Sporu'nun yükselmesi için mütemadiyen çalismistir
Şeref Bey'in 1929 senesinde Taksim Stadinin bir hissesini satin alarak Beşiktaş takimina antreman ve özel maç yapmak için saha temin ettigini görmekteyiz
1932 senesinde kulübe Şeref Stadi'ni kazandirmaya çalisan Şeref Bey bu esnada yakalandigi amansiz bir hastaliktan, gösterilen bütün ihtimamlara ragmen kurtulamayarak hayatini yitirmistir Beşiktaş camiasi tarafindan kendisi; rahmet, minnet ve sükranla daima anilacaktir


Istanbul'da o tarihlerde Beşiktaş Birinci Takimi'nda oynamak ne kadar büyük bir şeref ise, ikinci üçüncü takimlarda da futbolcu olmak gençler için bir tutku idi
Beşiktaş Futbol Takimi 1919 yilina kadar hiçbit lige girmemis, fakat özel mahiyette semtler arasinda maçlar yapmayi daha uygun bulmustur 1919 yilinda Hilal, Beylerbeyi, Darüssafaka, Haliç, üsküdar, Nisantasi, Türk Gücü, Vefa, Kumkapi, Topkapi, Bakirköy kulüplerinin katildigi Türk Idman Birligi nami ile bir lig kurulmus ve lig 1919 - 1920, 1920 - 1921 yillari olmak üzere iki yil devam edebilmistir Bu iki yilda da Beşiktaş sampiyon olmustur
Ayrica 1920 senesinde kurulan Pazar Ligi; Ittihat Spor, Pera, Makabi, Istrogles, Dork, Alistella, Enosis ve Mayak isimli Türk, Rum, Ermeni, Musevi, Ingiliz, Italyan ve Rus takimlarindan olusan Pazar ligine de katilmistir Bu ligde birinci sene Ittihat Spor, ikinci sene Beşiktaş Sampiyon olmustur Bu, TÜRK IDMAN BIRLIGI ve Pazar Ligi maçlarinda Beşiktaş Takimi'nda:
Kerim, Haki, Nusret, Kaz Nuri, Cavit, Izzet, Bilal, Vehbi, Ismail Hakki, Ibrahim Ali, Kani, Sükrü Abbas, Arap Hüsnü, Badi Kemal, Demir Ethem, Asim, Süreyya, Nazim, Canip, Edip, Arap Nuri, Ziya Hikmet, Arif, Vecihi, Badi Sükrü, Ekrem, Balikçi Tevfik, Rüstü yer almislardir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Türkiye 1. Lig

Eski 05-18-2009   #5
TiFus
Varsayılan

Cevap : Türkiye 1. Lig



KAPLAN Kullanıcısı İçin Detaylı Arama

Trabzonspor ;


Trabzonspor, Trabzon'da 1967 yılında kurulan spor kulübüdür Renkleri Bordo ve Mavi dir Özellikle futbol şubesiyle ünlü olan kulüp, Profesyonel Futbol Ligleri tarihinde Türkiye Şampiyonu olan 4 takımdan biri ve tek Anadolu takımıdır



TARİH
________________________________________________

Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakının kurulması ve Türk Sporu'nun bu ilk örgütünün tüm Anadolu'ya yayılması, Trabzon'da da etkisini göstermişti Bu etki sonucu yeni yeni kulüpler kurulmaya başlandı İdmanocağı, İdmangücü, Necmiati'den sonra Trabzon Lisesi bünyesinde lise adını taşıyan yeni bir kulübün kurulmasıyla kulüp sayısı 4 olmuştu 1923 yılından sonra Trabzon'da İdmanocağı ve İdmangücü arasında büyük bir rekabet başlamıştı Trabzon sanki Ocaklılar, Güçlüler diye ikiye ayrılmıştı Trabzon'da futbolun bu iki takım arasındaki rekabetten yüceldiği söylenebilir Rekabet zamanla öylesine büyük boyutlara vardı ki, Trabzon'un Türkiye liglerinde geç temsil edilmesine bile sebep oldu

1923 yılında Trabzon'da ilk resmi lig maçları oynanmaya başlandı İlk sezon İdmanocağı şampiyon olmuştu Bunu 1923-24,1924-25 sezonlarında Lise takımının arka arkaya şampiyonlukları izledi 1925 sezonunda yine İdmanocağı şampiyon olurken, 1929 yılına kadar da önce Lise, arkasından Muallim Mektebi daha sonra da Ticaret Lisesi takımları mutlu sona ulaştılar

İdmanocağı ile İdmangücü arasındaki büyük rekabet 1930'dan sonra had safhaya ulaştı 1929-30'dan sonra 5 kez arka arkaya İdmanocağı'nın şampiyon olmasından sonra 1934-35 sezonundan itibaren İdmangücü takımı tam 7 yıl arka arkaya şampiyon olarak bu iki takım arasındaki rekabeti büsbütün alevlendirmişti

1940'lı yıllarda Trabzon futbolundaki güç lise takımlarına geçmişti Tam 6 kez arka arkaya şampiyonluğu kazanması da bunu gösteriyordu Bu aralar dikkat çeken bir hususta Trabzon'daki bütün futbol yıldızlarının lise takımlarından yetişmiş olmalarıydı Özellikle Trabzon Lisesi bir futbolcu kaynağı olmuştu 1947-48 sezonundan itibaren şampiyonluk yine İdmanocağı ile İdmangücü arasında el değiştiriyordu Bu arada Necmiati de iki sezon şampiyon olarak Trabzon futbolunda söz sahibi oldu Bu arada Trabzon'da yeni yeni kulüpler de kuruluyordu 1923 yılında Akçaabat Lisesi'nde kurulan Sebat Gençlik (Bugünkü Akçaabat Sebatspor), 1938'de kurulan Doğan Gençlik, 1950 yılında Sürmene ilçesinde kurulan Sürmene Gençlik, 1952 yılında aynı ilçede kurulan Zafer Gençlik, 1953 yılında kurulan Yolspor, 1955 yılında kurulan Yalıspor bu takımların başında geliyordu

1930'lu yıllarda başlayan İdmanocağı, İdmangücü rekabeti 1940'lı, 1950'li, 1960'lı yıllarda olanca şiddetiyle devam ediyordu Bu gitgide rekabetten öte boyutlara varmaktaydı Ocaklı ve Güçlü olmak Trabzon'da adeta bir spor mezhebi haline gelmişti En kötü sezonlarda bile rekabetlerinden hiçbir şey kaybetmiyorlardı

Trabzon öylesine ikiye ayrılmıştı ki Ocaklılar Sari-Kırmızı diye İstanbul'daki Galatasaray'ı İdmangüçlülerse Yeşil-Beyaz renklerine rağmen Fenerbahçe'yi destekliyorlardı Rekabet bir de bu şekliyle alevlenmişti Bu arada renkleri Sarı-Lacivert olan Necmiati bile bu rekabetin dışında kalmıştı Aslında bu büyük rekabetten en karlı Trabzon futbolu çıkıyordu Öncelikle şehirde futbol tutkusu körüklenmişti Bu büyük rekabetten doğan büyük iddia Trabzon'da büyük yıldızların çıkmasına neden olmuştur Ancak, Trabzon insanının alın yazısı olan gurbetçilik 1930'lu yıllarda Trabzon'daki futbol yıldızlarının kaderine tesir etmişti Pek çoğu yüksek öğrenim uğruna ana kucaklarını baba ocaklarını terk etmek zorunda kaldılar Gittikleri İstanbul ve Ankara'da sürdürdükleri futbol yaşamlarında gerçekten büyük yıldız oldular Bir Hasan Polat ve kardeşi Ali Polat Ankara Gençlerbirliği'nde , bir Selim Satıroğlu, Ahmet Karlıklı Galatasaray'da bir Taka Naci, Zekeriya Bali Fenerbahçe'de, Nazmi Bilge Beşiktaş'ta yıldız futbolcu oluverdiler

1962-63 sezonunda tüm yurtta bir İl takımı kurulması öngörülmüştü Zamanın Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak, Türkiye liglerini güçlendirmek ve tüm yurda yaymak amacıyla bir seferberlik başlatmıştı Her ilde bir futbol takımı kurup Türkiye liglerinde yer alması seferberliği büyük bir hızla devam ediyordu Ancak "İl Kulübü" kurulmasının en zor olan illerin başında Trabzon gelmekteydi İdmanocağı, İdmangücü rekabeti Trabzon futboluna öylesine hakimdi ki, bu iki kulübün bir çatı altında toplanmasına imkan yoktu Nitekim böyle bir girişimde bulunmak isteyen bir avuç idealistin daha ilk çalışmalarında bunun imkansız olduğu gerçeği bir kez daha anlaşılmıştı

Trabzonlular, Trabzonspor adıyla bir kulübün kurulmasını yürekten arzuluyorlar, ancak bu işi bir türlü gerçekleştirememenin ezikliğini yaşıyorlardı Yetkililerinde araya girmesi, sonucu pek değiştirmiyordu Ocaklılar da, Güçlüler de yeni kurulacak kulüpte kendi isimlerinin, hatta renklerinin hakim olmasını istiyorlardı ve bu konuda en ufak bir fedakarlıkta bulunmuyorlardı Her gün, her akşam toplantı üstüne toplantı yapılıyordu Bazen tam bir anlaşma zemini ortaya çıkıyor ama yine en ufak bir ayrıntı her şeyi berbat ediyordu Havaya silahlar atılıyor, karakollara, hatta mahkemelere kadar uzanan olaylara rastlanıyordu Öte yandan Futbol Federasyonunun il kulüpleri için tanıdığı sürenin de sonu yaklaşıyordu

21 Haziran 1966 tarihinde İdmanocağı, Martıspor ve Yıldızspor'un da katılımı ile sarı Kırmızı renkler altında Türkiye 2 Ligi'ne alındı Ancak, resmi bir yazının süresi içinde ilgili yere tebliğ edilmediği için İdmanocağı'nın İkinci Lig'de oynaması durduruldu Bu tarihten yaklaşık bir ay sonra 20 Temmuz 1966'da bu kez İdmangücü, Karadenizgücü, Martıspor ve Yolspor'un katılmasıyla Trabzonspor, Kırmızı-Beyaz renklerle kuruldu ve 1966-1967 sezonunda 2ligde oynadı Ne var ki, İdmanocağı buna karşı çıktı Bu kulübün 1967 yılının Mayıs ayının sonunda Danıştay'da açtığı dava sonucu yürütmeyi durdurma kararı alınınca ortalık yine karıştı Trabzon'daki gergin durum üzerine araya zamanın Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal girdi Ulvi Yenal, İdmanocağı ve İdmangücü'nün birleşmemeleri halinde iki kulübünde Türkiye 2 Ligi'ne alınmayacağını bildirdi Bu durum Trabzon'da ve her iki kulüp çevresinde şok etkisi yaratmıştı Birleşmeleri büyük sorun olan bu iki kulübün, birleşmemeleri halinde Trabzon Türkiye liglerinde temsil edilemeyecekti Trabzon'daki geceli gündüzlü yapılan ve büyük tartışmalara neden olan toplantılar sonunda 2 Ağustos 1967 günü İdmanocağı ile İdmangücü birleşmesi gerçekleşti ve Trabzonspor; İdmanocağı, İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor'un birleşmesi ile ortaya çıktı

Artık bütün resmi işlemler tamamlandıktan sonra Trabzonspor'un renklerine sıra gelmişti Trabzon'da uzun yıllar süren İdmanocağı-İdmangücü rekabetinde Sari-Kırmızı ve Yeşil-Beyaz renkler hakimdi Trabzonspor'un renkleri bu renklerin dışında olmalıydı Trabzon'u ve Karadeniz'i simgeleyen renkler aranıyordu Bu konuda yarışma açılması da gündeme geldi ancak sonra vazgeçildi İlk dört toplantıdan sonuç alınamamıştı Beşinci toplantıda her şey bitecekti Sonunda Trabzon ve Karadeniz'in sembolü olan Hamsi üzerinde duruldu Hamsinin gümüş mavisi rengi ve gözlerinin bordosu dikkate alındı Trabzonspor'un renlerini, İngiltere'nin Aston Villa takımından aldığı yönünde görüşler de vardır

BAŞKANLAR

_______________________________________________

1967-1968 A Osman Ulusoy
1968-1969 Rıfat Dedeoğlu
1969-1970 A Osman Ulusoy
1970-1971 Rıfat Dedeoğlu
1971-1972 Suat Oyman
1972-1973 A Salih Erdem
1973-1974 A Salih Erdem
1974-1975 A Salih Erdem
1975-1976 A Salih Erdem
1976-1977 M Şamil Ekinci
1977-1978 M Şamil Ekinci
1978-1979 M Şamil Ekinci
1979-1980 M Şamil Ekinci
1980-1981 A Celal Ataman
1981-1982 Mustafa Günaydın
1982-1983 M Ali Yılmaz
1983-1984 M Ali Yılmaz
1984-1985 M Ali Yılmaz
1985-1986 M Ali Yılmaz
1986-1987 M Ali Yılmaz
1987-1988 M Ali Yılmaz
1988-1989 Mazhar Afacan
1989-1990 M Ali Yılmaz
1990-1991 M Ali Yılmaz
1991-1992 M Ali Yılmaz
1992-1993 Sadri Şener
1993-1994 Sadri Şener
1994-1995 Faruk Nafiz Özak
1995-1996 Faruk Nafiz Özak
1996-1997 Faruk Nafiz Özak
1997-1998 M Ali Yılmaz
1998-1999 M Ali Yılmaz
1999-2000 M Ali Yılmaz
2000-2001 Özkan Sümer
2001-2002 Özkan Sümer
2002-2003 Özkan Sümer
2003-2004 Atay Aktuğ
2004-2005 Atay Aktuğ
2005-2006 Atay Aktuğ - Nuri Albayrak
2006-2007 Nuri Albayrak
2007-2008 Nuri Albayrak - Sadri Şener

TEKNİK DİREKTÖRLER

________________________________________________

1966/67 Hayri Gür
1967/68 Halil Özyazıcı - Harun Kılman
1968/69 Erdoğan Gürhan
1969/70 Ahmet Karlıklı - Altan Santepe
1970/71 Altan Santepe
1971/72 Kamuran Soykıray
1972/73 Mustafa Ertan – Ahmet Suat Özyazıcı
1973/74 Ahmet Suat Özyazıcı
1974/75 Ahmet Suat Özyazıcı
1975/76 Şükrü Ersoy - Ahmet Suat Özyazıcı
1976/77 Ahmet Suat Özyazıcı
1977/78 Ahmet Suat Özyazıcı
1978/79 Özkan Sümer
1979/80 Ahmet Suat Özyazıcı
1980/81 Özkan Sümer
1981/82 Ahmet Suat Özyazıcı
1982/83 Ahmet Suat Özyazıcı
1983/84 Ahmet Suat Özyazıcı
1984/85 Özkan Sümer - İlyas Akçay
1985/86 Jürgen Sundermann - Ahmet Suat Özyazıcı
1986/87 Ahmet Suat Özyazıcı
1987/88 Metin Türel – Ahmet Suat Özyazıcı
1988/89 Werner Biskup – Şenol Güneş
1989/90 Şenol Güneş - Urbain Braems
1990/91 Özkan Sümer
1991/92 Urbain Braems
1992/93 George Leekens
1993/94 George Leekens - Şenol Güneş
1994/95 Şenol Güneş
1995/96 Şenol Güneş
1996/97 Şenol Güneş - Yılmaz Vural
1997/98 Yılmaz Vural – Özkan Sümer - Ali Kemal Denizci
1998/99 Gordon Milne
1999/00 Ahmet Suat Özyazıcı - Giray Bulak
2000/01 Giray Bulak – Sadi Tekelioğlu
2001/02 Sadi Tekelioğlu – Hans-Peter Briegel
2002/03 Samet Aybaba
2003/04 Samet Aybaba – Turgay Semercioğlu - Ziya Doğan
2004/05 Ziya Doğan – İhsan Derelioğlu - Şenol Güneş
2005/06 Şenol Güneş - Orhan Çıkırıkçı - Vahid Halilhodzic
2006/07 Sebastião Lazaroni - Ziya Doğan
2007/08 Ziya Doğan - Ersun Yanal

HÜSEYİN AVNİ AKER

______________________________________________




1889 yılında Trabzon’un Vakfıkebir ilçesinin Çavuşlu Köyü’nde dünyaya geldi İlk,orta tahsilini Trabzon’ da yaptı ve Trabzon mahalli mektebinden mezun oldu İstiklal Savaşı’na katılarak cephede düşmana karşı savaştı 1925 yılına kadar Akçaabat, Sürmene ve Trabzon’da ilkokul öğretmenliği yaptı 1926 yılında ünlü spor adamı Selim Sırrı Tarcan tarafından İstanbul‘da açılan Beden Eğitimi Kursuna katıldı ve buradan diploma aldı Trabzon tarihinin ilk beden eğitimi öğretmeni olarak tarihe geçen H Avni Aker Trabzon Lisesi Muallim Mektebi ve Ticaret Lisesine atandı Buralardaki başarılı hizmetlerinden sonra Beden Terbiyesi Bölge Asbaşkanlığı (şimdiki Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü) görevini üstlenerek Trabzon sporunun en üst makamına yükselen değerli spor adamı yaşama veda ettiği 1944 yılına kadar bu görevini sürdürdü

Hüseyin Avni Aker görevde bulunduğu yıllar içinde Trabzon‘a bir stad kazandırmak ve bugün stadın bulunduğu araziyi bu amaçla istimlak etmek için çok uğraştı Onun müthiş çabası daha sonra adının verildiği stadı Trabzon futboluna kazandırdı

TRABZONSPOR MÜZESİ

___________________________________________

Trabzonspor Müzesi, 23 Eylül 1996'da hizmete açılmıştır Daha önceden Sadri Şener Tesisleri'nin arka kısmında hizmet veren müze yeni düzenlenerek, Sadri Şener Sosyal Tesisleri'nin ikinci katında hizmete girmiştir Müzede yaklaşık 600 kupa, şilt ve plaket sergilenmektedir Trabzonspor'u oluşturan takımlardan gelen kupalar, Trabzonspor'un Şampiyonluk Kupaları büyük ilgi çekmektedir

Müze hafta içi her gün saat: 0900-1730, Cumartesi ise 1100-1700 arası ziyarete açıktır Müzede 6 adet Birinci Lig Şampiyonluk Kupası, 7 adet Türkiye Kupası, 7 adet Cumhurbaşkanlığı Kupası, 5 adet Başbakanlık Kupası, Kıbrıs Kupası ve daha birçok kupa yer almaktadır

Müzede en çok ilgiyi "Yarım Kupa" görmektedir 1957-58 sezonunda Trabzon'da oynanan Türkiye Amatör Futbol Şampiyonasında Trabzon İdmanocağı ile Ankara Havagücü tüm maçlarını kazanarak final için şimdiki adı Hüseyin Avni Aker olan Şehir Stadyumu'nda karşı karşıya gelir Maçta taraflar eşitliği bozamazlar Maç berabere biter ama takımların puanları ve averajları eşittir Ne yapılması konusunda uzun tartışmalar yaşanır Bir grup yeni bir maçın oynanmasını ister Trabzon İdmanocağı tarafı, maçın tekrar Trabzon'da oynanması konusunda diretir Havagücü, tarafsız saha ister Ancak bir türlü anlaşamazlar Sonunda Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nun hemen güney kısmında yer alan Sanat Lisesi'nde şampiyonluk kupası ortadan ikiye bölünür ve iki şampiyon ilan edilir Türkiye Futbol Federasyonu da bu olayı tescil eder


ULUSAL BAŞARILAR

__________________________________________________

Süper Lig:

6 Şampiyonluk: 1975-76, 1976-77, 1978-79, 1979-80, 1980-81, 1983-84,

Türkiye Kupası:

7 Şampiyonluk: 1976-77, 1977-78, 1983-84, 1991-92, 1994-95, 2002-03,
2003-04

Cumhurbaşkanlığı Kupası:

7 Şampiyonluk: 1975-76, 1976-77, 1977-78, 1978-79, 1979-80, 1982-83,
1994-95

Başbakanlık Kupası:

5 Şampiyonluk: 1975-76, 1977-78, 1984-85, 1993-94, 1995-96

2007-2008 Sezonu Futbol Takımı Kadrosu

______________________________________________
01 Jefferson Kaleci 2005 Botafogo
35 Onur Recep Kıvrak Kaleci 2008 Karşıyaka
29 Tolga Zengin Kaleci 2001 Altyapı
77 Ahmet Şahin Kaleci 2006 İstanbul BB
Savunma
15 Daouda Jabi Defans 2007 Kayseri Erciyesspor
04 Çağdaş Atan Defans 2005 Beşiktaş
32 Mustafa Keçeli Defans 2006 Denizlispor
44 Tolga Seyhan Defans 2007 Shakhtar Donetsk
85 Ferhat Çökmüş Defans 2006 BSC Young Boys
38 Erdinç Yavuz Defans 2003 Kayserispor
18 Tayfun Cora Defans 2002 Altyapı
17 Sayed Moawad Defans 2008 Ismaily
Ortasaha/ Kanatlar
13 Adnan Güngör Orta Saha 2007 Samsunspor
69 Kadir Keleş Orta saha 2008 Altyapı
30 Serkan Balcı Orta Saha 2007 Fenerbahçe
05 Hüseyin Çimşir Orta Saha 2001 Antalyaspor
12 Ayman Abdelaziz Orta Saha 2006 Gençlerbirliği
61 Gökdeniz Karadeniz Orta Saha 2000 Altyapı
16 Musa Büyük Orta Saha 2006 Ankaraspor
06 Hasan Üçüncü Orta Saha 2001 Altyapı
11 İbrahima Yattara Orta Saha 2003 FC Antwerp
90 Barış Memiş Orta Saha 2008 Altyapı
Hücum
10 Umut Bulut Forvet 2006 Ankaragücü
08 Ömer Rıza Forvet 2005 Denizlispor
07 Ergin Keleş Alt yapı

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Türkiye 1. Lig

Eski 05-18-2009   #6
TiFus
Varsayılan

Cevap : Türkiye 1. Lig



Sivasspor ;

~ Sivasspor Tarihi ~


Kulübün Adı: Sivasspor Kulübü
Kuruluş Tarihi:
1967
Renkleri:
Kırmızı-Beyaz
Stadyumu:
4 Eylül Stadyumu

Altmışlı yılların ikinci yarısı ile birlikte Türk futbolunda yaşanan gelişmenin etkisiyle Anadolu'nun hemen her yerinde profesyonel şehir takımları kurulmakta ve Türkiye Liglerinde karşılaşmalara hazırlanmaktadırlar İşte bu ortamda Sivas'ta da bir futbol takımı kurma hayalleri gerçeğe dönüştürülmek üzere harekete geçilmiştir


1967 Mart ayında Nusret AKÇA, Hüseyin YILDIRIM Hüseyin PALA, Nurettin TARIKAHYA gibi isimler ilk olarak o günün Belediye Başkanı Ahmet DURAKOĞLU'na ve dönemin Valisi Vefik KİTAPÇIGİL'e giderek durumu anlatırlar Vali olaya çok sıcak yaklaşır ve kurulacak olan kulübün yalnızca sportif açıdan değerlendirilmemesi gerektiğini dile getirerek bu oluşumu şehrin kültürel, ekonomik ve sosyal hayatına da büyük bir hareketlilik getireceğini belirtir Valinin dile getirdiği son derece olumlu sözlerini duyan kurul üyeleri sevinirler


Sivasspor kurulacaktır Hemen kuruluş hazırlığına başlanır Çünkü 1967-1968 sezonuna Sivasspor yetiştirilmelidir Mayıs ayının ilk günlerinde hazırlıklar hemen hemen tamamlanmıştır


Takımın renkleri konusuna da açıklık getirildikten sonra, 9 Mayıs 1967 tarihli gazeteler Sivasspor Kulubünün kurulduğunu yayınlamaya başlar Osman Paşa Caddesi numara 1 Sivasspor'un kulüp binası olarak belediyeden 50 liralık sembolik bir ücret karşılığında kiralanır Kulübün ilk telefon numarası da 2283 tür

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.