Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Kişisel Gelişim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kavramlar, psikolojide

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Psikolojide Kavramlar 13

Otomatiklik

Otomatiklik (automaticity) kavramı, insanın çevresel uyaranlara gösterdiği tepkilerin otomatikleşmesini ifade etmektedir Otomatiklik, tepkilerin büyük ölçüde, kişinin bilinci devreye girmeden önce (preconscient), yani bilinçsiz, 'iradesiz' ve denetimsiz olarak yapılmasıyla ilgilidir

Sosyal psikologlara göre otomatik tepkiler, ne irrasyonellik ifade etmekte, ne de hatalı tepkiler anlamına gelmektedir Bir tepkinin otomatik olup olmadığım ayırdetmede bazı ölçütler dikkate alınmaktadır (Bargh, 1989):

İlk olarak otomatik tepki, iradî değildir, yani tepkinin ortaya çıkması için çevrede uyaranın varlığı yeterlidir; ikincisi, bireyin zihninde açık seçik bir hedef olmadan da ortaya çıkabilir, yani niyetli değildir; üçüncüsü, bireyin bilişsel ve algısal kaynaklarını tüketmez; dördüncüsü, tepkinin icrası sırasında herhangi bir kontrol mekanizması devreye girmez ve beşincisi, birey tepkinin harekete geçirilişinin (activation) bilincinde değildir

Ancak bir otomatik tepkinin tüm bu özellikleri göstermesi zorunlu değildir Otomatik tepkilerin İncelenmesi, özellikle sürücü davranışlarının ve eşik altı (subliminal) algıların analizi bakımından önem taşımaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Otoriter Kişilik

Adorno ve arkadaşları (1950) tarafından geliştirilen otoriter ya da yetkeci kişilik kavramı, anti-demokratik tutum ve davranışlar sergileyen kişilerin kişiliklerini ifade etmektedir

Adorno, Marksizm ile psikanalizi bütünleştirmeye çalışan Frankfurt Ekolü'nün teorik perspektifinden yola çıkarak azınlıklara karşı önyargıları olan insanların, buna paralel veya bununla ilişkili başka düşüncelerinin ve özel kişilik çizgilerinin olup olmadığını araştırmıştır Bu çerçevede Amerikalıların benimsediği ideolojileri ve tutum modellerini incelemiştir

Araştırmanın ilk aşaması Yahudilere karşı önyargıları belirlemeyi amaçlayan bir anti-semitizm tutum ölçeği oluşturmak olmuştur İkinci aşamada anti-semitik önyargıların, başka gruplara (zenciler, Filipinliler, vb) karşı önyargılarla birlikte bulunup bulunmadığı üstünde durulmuş ve çeşitli gruplara karşı önyargıların bir paralellik gösterdiği saptanmıştır

Adorno ve arkadaşlarının bu sonuçlara ilişkin yorumuna göre önyargı, belirli bir grupla özgül ilişkilerden değil, genel bir zihinsel yapıdan ileri gelmektedir; bu zihinsel yapı, etnosantrizmdir Üçüncü aşamada, etnosantrizmin faşizmle ilişkisi saptanmış ve otoriterliği ya da virtüel faşizmi ifade eden bir 'tutum sendromu' bulunduğu fikrine varılmıştır Bunun sonucunda F-Ölçeği (Faşizm ya da Anti-demokratik Tutumlar Ölçeği) geliştirilmiştir

Araştırmanın bundan sonraki aşamasında kişilerin anti-demokratik eğilimleri anlamak için önyargılı kişilerin kişiliği üzerinde durulmuştur Bu kişilerin politik, ekonomik ve" sosyal inançları, çoğu kez, sanki birbirlerine bir "zihniyet", bir "ruh hali", bir "düşünce tarzı" ile bağlıymış gibi tutarlı bir bütün oluşturmaktadır Kişiliğin derin eğilimlerini ifade eden bu yapı, otoriter kişilik olarak adlandırılmaktadır

Faşizmin insanda vücut bulması olarak da nitelendirilebilecek olan otoriter kişilik, dokuz boyutta tanımlanmaktadır: Uzlaşmasal değerlere bağlılık, otoriteye itaat, otoriter saldırganlık, içe-bakış yokluğu, batıl inançlar ve kalıp yargılar taşıma, güç ve iktidar temelli düşünme, genel düşmanlık (sinik yıkıcılık), cinsel serbesti karşıtlığı, bilinçaltı içtepileri dışa yansıtma gibi (Daha sonraki bazı araştırmacılar, otoriter kişiliğin tanımlanmasında, bu dokuz boyuttan sadece ilk üçünü anlamlı bulmuşlardır)


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




PIP Etkisi

Sözcük olarak 'benzerleri arasında en iyi olmak' anlamına gelen ve kavram olarak 'benliğin en üst düzeyde konformitesi'ni ifade eden P I P (Primus inler P****) terimi, bir grup içinde benzeme ve farklılaşma süreçlerinin eş zamanlı olarak işlediği durumları belirtmek üzere Codol (1979) tarafından ortaya atılmıştır

Sosyal gruplar, üyelerinin davranışlarını çeşitli normlara göre düzenler ve bireyler, normlara uydukları ölçüde grup içindeki statüsünü pekiştirir veya yükseltir Zira diğer grup üyelerinin tepkilerinin olumlu olması da bu koşula bağlıdır Ancak hoşa gitme, beğenilme ile tekilliğini koruma, farklılaşma arzusu arasında bir uyuşmazlık vardır Grup normuna göre hareket eden bireyin, benlik imgesi zedelenir

Bu çatışma, benliğin daha üst bir uyumu sayesinde aşılabilir ve iki arzu eş zamanlı olarak duyurulabilir Bu grup normuna diğerlerinden daha üst bir düzeyde uymayla, daha yüksek bir performans göstermeyle sağlanır

Örneğin bir fabrika veya iş atölyesinde en verimli işçi olmak (Stakhanovculuk), yabancı dil öğrenen bir öğrenci grubunda en iyi dil bilen öğrenci olmak, dinsel nitelikli bir grupta (bir tarikat veya kilise grubu) en çok ibadet yapan, en dindar, en çilekeş kişi olmak gibi


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Paradoks

Paradoks, birbiriyle bağdaşmaz görünen iki fikri birlikte taşıyan bir önerme veya mesaj olarak tanımlanabilir Felsefe tarihinde ünlü örnekleri bulunan paradokslar (Zenon paradoksları: Havaya atılan okun hareketsizliği veya Achileus-Kaplumbağa yarışı gibi, Newcomb paradoksu, Reichenbach paradoksları: Verilen emri istese de tutamayan askeri birlik berberi' gibi), sosyal psikolojiye kişiler arası iletişim vokabüleri çerçevesinde girmiştir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Paradoksal İletişim

Palo Alto Ekolü tarafından ortaya atılan paradoksal iletişim kavramı, partnerlerden biri veya diğerinde (paradoksal mesajlar almaları dolayısıyla) patolojik davranışlara yol açması muhtemel kişiler arası etkileşim biçimi olarak tanımlanabilir Burada mesajlar eş zamanlı olarak bir şeyi ve karşıtını söylemektedir

Paradoksal iletişime günlük dilden şu tür örnekler verilebilir: "Spontan davran" veya (başat karakterli bir kadının kocasına söylediği) "Pısırık olma, bana hakim olmanı istiyorum" veya "Özgürce konuş" veya (bir yöneticinin sekreterine yazmasını söylediği) "İstanbul kalabalık bir şehirdir ve üç hecelidir" gibi

Günlük yaşamdaki iletişim paradoksları Üstünde duran Palo Alto Ekolü yazarları (Watzlawick, vb), paradoksal iletişim sonuçlarının klinik tedavilerde önemli bir yeri olduğunu vurgulamışlardır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Pigmalion Etkisi

Ovidius tarafından anlatılan Pigmalion mitosu, kendini gerçekleştiren kehanet olgusunu aydınlatmak için kullanılmaktadır Öyküye göre Pigmalion, Kıbrıslı bir heykeltıraştır Kötü anıları nedeniyle kadınlardan nefret eden Pigmalion, ölünceye kadar evlenmemeye yemin etmiştir

Günlerden bir gün, bir kadın heykeli yapmaya karar verir Büyük emekler sonunda, fildişinden o zamana kadar yapılmış, en güzel kadın heykelini yapar Heykel bakmaya doyulamayacak kadar güzel olmuştur ve Pigmalion sürekli heykelini seyreder, onu okşar, onunla oynar, konuşur ve nihayet heykeline aşık olur Aşk tanrıçası Venüs'e yalvarır; heykeline can vermesini diler Ve bir gün evine dönüp heykelini öptüğünde heykelinin canlandığını görür

Bu öykü, daha sonraları, pek çok roman, tiyatro ve sinema eserine konu olmuştur Pygmalion mitosu, insanların gerçekleşmesini arzu ettikleri veya gerçek olarak algıladıkları bir şeyin, er veya geç gerçekleşeceğini belirten bir mitostur

Psikolojide daha ziyade benlik ya da kimlik oluşumunun kişiler arası etkileşime bağlılığı çerçevesinde kullanılan bu terim, belirli bir öngörünün, salt ortaya atılmış olması dolayısıyla gerçekleşmesini ifade etmektedir

Pigmalion Etkisi, bir diğer kişi hakkında hatalı görüşleri bulunan bir kişinin, kendi hatalı görüşlerini doğrulayacak şekilde davranması ve hedef kişinin de buna uygun davranışlar göstermesi şeklinde de tanımlanabilir; önce algılayan,- hedef bir kişinin özellikleri hakkında bir takım beklentiler oluşturmakta, ardından bu beklentilere göre davranmakta ve nihayet hedef, algılayanın davranışlarına göre ve onun ilk beklentilerini doğrulayacak şekilde kendi davranışlarını ayarlamaktadır

Burada, bir şey hakkındaki imaj ve temsillerimizin, bizzat o şeyi algılamada etkili olduğu ve bir süre sonra o şeyin algıladığımız haliyle gerçeklik kazandığı şeklinde devresel bir nedensellik örgüsü söz konusudur

Örneğin kendisi hakkında negatif bir benlik imajına sahip olan bir genç kız, kendisinin sıkıcı bir insan olduğunu, hiç kimsenin ondan hoşlanmadığını, vb düşündüğünde, bu düşüncelerine uygun davranışlar ortaya koymakta, diğerlerine asık suratla karşılık vermekte ve bu nedenle de diğerleri tarafından aranılıp sorulmamaktadır Burada genç kızın diğerlerinden ilgi görmemesi, kendisinin bizatihi özelliklerinden ziyade, kendi hakkındaki imajı ve düşünceleridir

Bunun, eğitim alanında yakından bilinen örneklerinden birisi (Rosenthal ve ark), öğretmenlerin öğrenciler hakkındaki beklentilerinin, öğretmenleri beklentilerinde haklı çıkacak tarzda davranmaya itmesi ve dol yısıyla Öğrencilerin başarı ya da başarısızlıklarını etkilemesidir Bu olgu, ilkokullarımızda yapılan küme uygulamalarında açıkça görülmektedir (Gürşimşek, 1992)

Bu olgunun bir başka örneğini, diğerlerinin bizim hakkımızdaki beklentilerine uygun davranma eğilimi göstermemizde de bulmak mümkündür Bir diğer örnek stereotipler alanından verilebilir Gruplar arası ilişkiler yakından incelendiğinde, grupların birbiri hakkındaki önyargı ve stereotiplerinin, objektif bir gerçekliğe tekabül etmediği, diğer grubun davranışlarındaki bazı olumsuzlukların da, bir bakıma, bizzat bu stereotiplerin sonucu olduğu söylenebilir Bu tür durumlarda stereotipler, kendi gerçekliklerini yaratmaktadırlar

Sosyolojik literatürde "kendi kendini gerçekleştiren kehanet" (self-fiılfilling prophecy) olarak adlandırılan bu mekanizma, sosyal olguların, insanlardan bağımsız ya da objektif bir gerçekliğinin bulunup bulunmadığı tartışmalarında anahtar bir kavram niteliği taşımaktadır

Kendini gerçekleştiren kehanet kavramı, ilk kez 1948 yılında yazdığı bir makaleyle Merton tarafından ortaya atılmıştır Merton bu kavramı, başlangıçta hatalı olan bir durum tanımının yeni bir davranışa yol açması ve bu davranışın başlangıçtaki yanlış tanım veya yargıyı doğru hale getirmesi olarak tanımlamıştır Bu kavram, çeşitli sosyal durumların analizinde kullanılmıştır, örneğin borsa endekslerindeki dalgalanmalar veya dünyadaki silahlanma yarışındaki tırmanmalar gibi


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Ping-Pong Metaforu

Bu metafor, iletişim olgularını ping-pong maçı gibi gören iletişim yaklaşımının kullandığı metafordur Burada kişiler arası iletişim, masa tenisindeki gibi, sırayla mesaj alıp verme şeklinde düşünülür

Herkes sırasıyla, rolünü değiştirerek, verici ve alıcı konumunda bulunur, dolayısıyla iletişimin başarısı, tüm tarafları dikkate almayı gerektirir Bu anlayış, iletişimi, bir bakıma behevyorizmin uyaran-tepki zincirine indirger, doğrusal bir neden-sonuç ilişkisi, bir etki-tepki zinciri söz konusudur


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Pozitif Düşünce

Tüm bireylerin kullanmayı öğrenmesi ve geliştirmesi gereken zengin bir potansiyele sahip olduğu ilkesine dayanan bir tutumdur Bireylerin bunu başarabilmesi için, bir yandan anksiyeteye, kötümserliğe ve kendini değersizleştirmeye karşı mücadele etmesi, öte yandan açık ve net amaçlar için sistemli bir şekilde harekete geçmeye, geleceğe güvenle bakmaya ve hedeflediği sonuçları yaratıcı bir şekilde gözünde canlandırmaya çaba harcaması öngörülür


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Pozitif İzlenim Eğilimi

İzlenim oluşumu konusunda ortaya atılan (Sears, 1983) bir görüşe göre, insanlar diğerleri hakkında pozitif yargıda bulunma eğilimi göstermektedir, yani hedefe ilişkin olumlu ve olumsuz yargılar karşılaştırıldığında, olumlu yargıların daha çok olduğu görülmektedir

Örneğin bir araştırmada öğrencilere, diğer öğretmenlere kıyasla kendi öğretmenlerini değerlendirmeleri söylendiğinde, büyük çoğunluk (%97) öğretmenlerini ortalamanın üstünde görmektedir Bu olguya 'pozitiflik yanlılığı' da (positivity bias) denmektedir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 13

Eski 10-15-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 13




Programlanmış Öğrenme

Bir kimse, bu altbölümde gözden geçirilen ilkeleri kullanarak, herhangi bir malzemeyi öğrenmek için iyi bir strateji geliştirebilir Ancak bu ilkeler ayrı şey, uygulamaları ayrı şeydir Bizim geleneksel öğrenme araçlarımız olan öğretmenlerin ve ders kitaplarının, bu ilkeleri en iyi biçimde kullandıkları enderdir Bunlar genellikle, ışın çoğunu tecrübesiz öğrenciye bırakırlar; o da çoğu zaman, stratejiyi verimli şekilde uygulamayı beceremez İdealde, öğrenme durumunun öyle düzenlenmesi gerekir ki öğrenci zorunlu olarak en iyi stratejiyi uygulasın

Son yıllarda geliştirilmiş olan bu gibi öğrenme durumlarının hepsi, programlanmış öğrenme baslığı altında toplanabilir, örneğin; öğretme makinaları (teaching machine), belirli bir konuyu çalışmak için düzenlenmiş birer programlanmış öğrenme aracıdır Örneğin, bir makina çeşidi aritmetik öğretiminde, diğeri fizik, bir diğeri de yabancı dil öğretiminde kullanılır Ancak, her konuda farklı bir makina gerekmesi, bu yöntem için önemli bir sakınca yaratmış; bu sakıncayı gidermek için bilgısayar-yardımlt öğretim'e {compuîer-aided instruction) geçme yönünde bir eğilim başlamıştır Bu öğretim biçiminde, dev belleğinde birçok farklı program bulunan genel amaçlı büyük bir bilgisayardan yararlanılır,

Programlanmış öğrenme malzemesi nasıl hazırlanmış olursa olsun genellikle öğrenenin cevaplaması gereken bir dizi soru ve problemden oluşur, öğrenici cevaplarını herhangi bir biçimde kaydeder ve bunların doğru veya yanlış olduğu kendisine bildirilir Problemler verimli öğrenmeyi sağlamak üzere önceden hazırlanmış bir sırada sunulur Her bir cevabı bir önceki cevaba dayayarak, yani bir sorunun cevabında hemen bir önce öğrenilen cevaptan yararlanılması sağlanarak, aktarma en üst düzeye ulaştırılır

Öğrenciyi edilgen bir biçimde okuma yerine cevap vermeye zorladıkları için, programlanmış öğrenmenin edegen anlatım'ı gerektirdiği söylenebilir, insanlar edilgen kaldıkları durumlara kıyasla, kendilerinin de katıldıkları durumlarda çok daha ilgili olurlar Bu nedenle, edegen cevap verme durumu, öğrenme için başlı başına bir güdü sağlar Soru cevaplayan veya problem çözen öğrenciler, sadece oturan, okuyan ve dinleyenlere göre, konuyla çok daha fazla ilgilidirler Ne yazık ki programlanmış makina ve kitapların hepsi ilginç ve güdüleyici değildir; bazen öğrencileri, özellikle parlak öğrencileri sıktıkları olur Bununla birlikte iyi programlanmış öğrenme malzemeleri, sıkıcı dersler ve ders kitaplarına kıyasla daha güdü-leyicidir

Programlı öğrenmenin diğer bir özelliği, öğrencilerin kendilerine uygun hızda ilerlemelerine olanak vermesidir Bunun aksine, genel dersler herkese aynı miktarda süre tanır Bu tür dersler hızlı öğrenenler için çok yavaş, yavaş öğrenenler için de çok hızlı gelir Bu, sınıfta anlattırma tekniği için de söz konusudur Oysa, öğrenme programları öğrencilere bireysel olarak verilir ve her öğrenci, kendi yetenek ve çalışma alışkanlıklarının izin verdiği ölçüde, hızlı ya da yavaş olarak program üzerindeki çalışmasını sürdürebilir

Bunlara ek olarak, programlanmış malzeme öğrenme sürecini küçük adım-lara ayırır Söz konusu malzeme öyle küçük birimlere ayrılmıştır ki, hemen hemen herkes bunları öğrenebilir Bu sistem, pek çok şeyi hemen kavrayabilen öğrenciler için biraz sıkıcı gelebilir; fakat kolay anlayamayanlar için de çok yardımcı olur Bu yöntem, kişinin öğrendiği şeyi iyi öğrenmesini, böylece gelecek adıma hazır olmasını sağlar Küçük adımlar aynı zamanda kişinin yapabileceği hata sayısını yanı, sonuncul (final) ürünün şekil almasında aksatıcı rol oynayacak davranımların sayısını azaltır

Diğer taraftan sınıfta anlatılan derslerde ve ders kitaplarında, genellikle, daha az hazırlıklı olan ve yavaş öğrenen öğrencilere göre fazla büyük adımlar atılır Programlanmış öğrenmenin en son önemli özelliği, dönüt konusu işlenirken belirtildiği gibi, sonuçlar hakkında bilgi'yi vurgulamasıdır Bu programlarda öğrencinin cevabı doğru cevapla hemen karşılaştırılabildiği için, öğrenci çalışmasına devam ederken cevaplarının yanlış mı doğru mu olduğunu hemen öğrenebilir Buna karşılık, gerek sınıftaki derslerde gerekse ders kitaplarında bu olanaktan aynı ölçüde yararlanılamaz

Öğrenciler, sınıfta anlatılan malzemeyi ders notlarıyla kontrol ederek çalışabilirler Ancak bu ders notlan yanlış ya da yetersiz olabilir Gene aynı şekilde, öğrenciler, bir ders kitabını kendilerini kitaptan kontrol ederek çalışabilirler; ancak bunu yapacak kadar disiplinli olsalar bile, neleri öğrenmeleri gerektiğini tam olarak bilemeyebilirler Oysa programlanmış öğrenme, hem neyin öğrenilmesi gerektiği hem de ne kadar iyi öğrenildiği konusunda bilgi sağlar


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.