Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgi, hakkında, mardin

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



MARDİN'İN TARİHİ
Mardin,Mimari,Etnografik,Arkeo lojik,Tarihi ve görsel değerleri île zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir Bölgede yapılan kazılarda MÖ4500'den başlayarak klasik anlamda yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani,Hitit,Asur,İskit,Babil, Pers,Makkedonya,Abga r,Roma,Bizans,Arap,Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir Şehirde bilimsel kazı yapılacak pek çok önemli alanı vardır Bunun sonucunda şehrin tarihinin daha iyi ortaya konulması imkanı yaratacaktır

Mardin'in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu eski yakın doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır Alman Arkeologu Baron Marva Oppenheim'in 1911-1929 yılları arasında yaptığı kazılardan elde edilen sonuçlara göre: Subariler'in Mezopotamya da (MÖ4500- 3500) yaşadıklarını bu tespite sebep olarak da Sümer ve Babil katları arasında buldukları kiremitleri göstermiştir Gırnavaz örenyerinde 1932 yılında başlayıp 1991 yilina kadar sürdürülen Arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz'ın MÖ4000'den MÖ 7 yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır4000 sonlarına tarihlenen Geç Uruk Devri, Gırnavaz kalıntılarının en alt kültür tabakasını oluşturmaktadırBu Kültür tabakasının üzerinde yer alan Er Hanedanlar Devri Mimari tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve değerlendirilmiştir Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına çekik olarak yatırılmakta daha sonra yakılan hafif ateşle manevi temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar kapatılmaktadırMezar içinde şahsi eşya olarak metal silahlar, Metal süs eşyaları ve mühürler kült ve seramik kap örnekleri çok sayıda tespit edilmiştir

Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır Şehircilik,sulama ve tarım alanında ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardin'i Akadlar'a bırakmışlardır (MÖ2820) Akadlar,MÖ2500 yıllarında Sümerler'le anlaşarak Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır ProfDr Ekrem Memiş'in "Eski Çağ Türkiye Tarihi" adlı kitabında: "Mezopotamya'da büyük imparatorluk vücuda getiren Sami Kökenli Akadlar'ın vesikalarından anlaşıldığına göre,MÖ3000 sonlarında Mardin Merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Kuzey Mezopotamya'daki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adı ile anılan bir kavim oturuyordu" diye yazar Mardin,MÖ2230'lu yıllarda Elam şehri oldu Amuri ailesinin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarınıı Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devleti'ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i istila ederek topraklarına katmıştır(MÖ2200-1925)

1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler bir vıl sonra şehri terketmişlerdir İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir 500 yıl hüküm süren Midiller bilinmeyen bir sebepten Mısır'lılara vergiye bağlanmışlar ve bir Midil prensesini de Mısır Firavunu île evlendirmişlerdir 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkmış, bunu fırsat bilen Asur Kralı Asuri Balit Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır 1190'da Anadolu'dan gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır 60 yıl sonra ITıplalpalasır, Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin Koruduğu Kemecin'e' saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir1060'da IAsurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılganuş yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdirAsurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir800 yılına kadar Asurluların elinde kalan Mardin daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştirUrartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır

612 yılına kadar Sityaniler,MÖ618 yılında ise İran'dan gelen Midiler buraları ele geçirmiştir335 yıllarmda Büyük İskender Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer Buraları da istila eden İskender'in MÖ323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer (MÖ311) MÖ 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı MS249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5yılında bir isyan başlatıp IX Abgar'ı memleketten kovmuştur Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştirBu arada Mardin'de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir MS250 yılında Dakiyos, Pers ülkesini zaptetmiştirBu sırada tahribat gören Nusaybin'i onarmıştır 330 yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral Mardin Kalesinde rahatsızlığı nedeniyle kalır Kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca kendisine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar Daha sonra Kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivil getirip onları Mardin'e yerleştirir442 yılına kadar getirilen insanlar vasıtasıyla şehirde birçok gelişme olur 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir Yaklaşık 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı bir; kumandan büyük bir ekiple Mardin'i 47 yılda inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar Bu süre içinde Persler'in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir Mardin'e Bizanslar 640 yılında Hz-Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin Ganem'in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir Mardin ve çevresi, 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasilerin hakimiyetine girmiştirBu dönemde islamiyet hızla yayılmıştır 885-978 yılları arasında buralarda hüküm süren Hamdaniler'in kaleyi kesin olarak zaıptedişleri 895 yılına rastlar Doğal olan kalenin bazı yerlerine surlar yaptırarak bazı yerlerini de onararak günümüze kadar dimdik kalmasını sağladılar 990 yılında ancak Musul'da tutunabilen Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i zapt ederler Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak onarımlarla ipek yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan canlandırırlar Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler'in Anadolu'ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayanı Mervaniler Devleti Nusaybin'de 1089'da Selçuklular'a yenilerek onların hakimiyeti altına girer Artuklular'dan İl Gazi Bey Mardin'i l105'te ele geçirerek devletin başkenti yaparHalep'i aldığı gibi Haçlılara karşı giriştiği mücadeleler dolayısıyla İl Gazi Bey büyük ün kazanır Antakya Haçlı Prensi Roger'i yenerek Silvan'ı ele geçirir, İl Gazi' nin ölümünden sonra oğulları ve yeğenleri devletin basına geçerek Diyarbakır, Harput Kalesi ve civarına hakim olup, Haçlıları, Frankları, Urfa Kontu'nu, Bilecik Haçlı Senyör'ünü ve Kudüs Kralı Bodven'i yenerek büyük başarı kazanırlar Böylece Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar Bu devletin 304 yıllık egemenliği sürecinde çok sayıda tarihi camii, Medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, birçok cami, medrese ve manastır onarılmıştır

Timur, Artuklular döneminde 1393'te Mardin Kalesini kuşatıp işgal etmeye çalışsa da başarılı olamaz Timur 1395 yılının Ramazan ayında Mardin'i almak için yeni bir kuşatma hazırlıklarına Kızıltepe'de otağı kurarak başlar Mardin halkı kaleye sığınarak Timur'un şiddetli hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordusu ve hükümdarlarını başarısızlığa uğratmıştır Artuklular halkın bu başarısından dolayı Mardin'i onarma faaliyetine girişirler15yüzyılda güçlenen Karakoyunlular'ın bu devleti ortadan kaldırmak için Mardin'i 2 ikili kuşatması bu girişimleri aksatır 1409'da halk bu kuşatmaya daha fazla dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini Karakoyunlulara teslim eder Mardin Karakoyunlular'ın egemenliğinde 61 yıl kalır Bu süreç içerisinde aşiretler ayaklanarak Karakoyunluların rejimine karşı koyarlar ve devleti zaman zaman ele geçirirler Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de ele geçirirler Bu dönemde Mardin'e Paşa olarak gelen Kasım Bey, Timur'un yakıp yıktığı şehri ve kaleyi onarmaya girişir Bu çalışmasının ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta durmayı başaran ve tarihe meydan okuyan Kasın Paşa Medresesini yaptırır 16yüzyılın başında Akkovunlular'ı egemenliğine alan Şahı İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır Bu dönemde Anadolu'ya girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürmekten geri kalmaz Bu durumu gören Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmaya karşı, halkı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder Mardin'in kesin olarak Osmanlılar'ın eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir Diyarbakır (Amid) Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Kürt Bilgini İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim'in emriyle 1516'da Mardin ve kalesini dokuz aydan fazla kuşatmış, çeşitli illerden gönderilen Osmanlı takviye kuvvetleri, Doğu Anadolu'dan gelen Kürt Beylerinin kuvvetleriyle birleşerek kaleye defalarca saldırılar düzenlemiştir Ancak halkın kahramanca karşı koyması iki tarafında zor günler geçirmesine neden olmuştur Kartal Yuvasına yardım beklentisi boşa çıkınca Bıyıklı Mehmet Paşa ve İdris-i Bitlisi 7 Nisan l5l7"de Mısır'da bulunan Yavuz Sultan Selim'e kaleye girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı Devletinin ilk halifesini çok sevindirmişlerdir 1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlanmıştır 1518''de Mardin Sancağı: Merkez kazası ile Savur ve Nusaybin nahiyelerinden oluşuyordu Mardin, uzun müddet Diyarbakır-Bağdat ve Musul'un Sancağı durumunda kalmıştır Mardin sancağında halk: Göçebe ve yerleşik olarak iki bölüme ayrılmaktaydı Yerleşik halk inançları açısından: Yahudiler, Hıristiyanlar (Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler),Müslümanlar ve bir kısım Şemsilerden (Güneşe tapanlar) oluşuyordu

Süryani Cemaati Mardin'de Noel Bayramını coşku ile kutladı





Mardin’deki Süryani Cemaati Noel (Doğuş) Bayramı kutlamalarını Kırklar Kilisesi’nde düzenlediği ayinle başladı Ortodoks Mezhebine bağlı Hıristiyan Süryani cemaatinin büyük ilgi gösterdiği 569 tarihinde Mardin’de inşa edilen tarihi Kırklar Kilisesi’ndeki ayini Mardin-Diyarbakır Metropoliti Saliba Özmen yönetirken Hz İsa’nın doğuşu olan Noel için Kilise içinde ateş yakıldı ve cemaat etrafında tur atarak kutsandı Noel Bayramı kutlamasında, Suriye’den getirilen özel kokulu tütsü, gümüş tütsülükler içinde yakılarak ayine katılanlara koklatıldı Ayinde özel giysili kızlardan oluşan koro Süryanice, Arapça ve Türkçe ilahiler okudular
Törene katılan Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu, burada Süryanilerle Doğuş Bayramı’nı kutlamaktan memnun olduklarını belirterek, Mardin’de ikisi Hıristiyanların ikisi de Müslümanların olmak üzere yılda dört dini bayram kutladığını söyledi Başkan Pamukçu, Mardin’de yaşadıkları saygı ve sevginin herkese örnek olduğunu vurgulayarak, Doğuş Bayramı’nın tüm Süryanilere kutlu olması için iyi dileklerini sundu Bütün ilahi dinlerde sevgi, hoşgörü ve barış ortamının hakim olmasının esas olduğunu dikkat çeken Başkan Pamukçu, bütün dinlerde bayram günlerinin geleceği güvene bakmalarını sağladığı günler olduğunu sözlerine ekledi
Mardin’in sahip olduğu kültürel, dinsel, tarihsel ve dilsel değerlerin değerlendirilebilmesi için bu sesin duyulması ve duyurulması gerektiğini belirten Metropolit Özmen, “Bu ses yürekli ve şefkatli bir insanın sesi gibidir Bu kutsal günün derinliği, ne alabilirimden çok, insanlarına ne verebilirim sorumluluğunu öğretiyor Bu yaklaşımda yaklaşılırsa tam sahiplenmenin olmadığı bu dünyada sosyal ve kültürel katmanları ile yaşamın daha çok zenginleşeceğini düşünüyoruz Sosyal dokusu, zengin ve otantik bir kentte bir arada yaşamın hazzı bambaşkadır Mardin erdemli bir yürek gibi hepimizi bağrına baslarken, yüreği sorumluluğu çarpana duyarlı insanlara hüznünü ve umudunu aynı anda haykırıyor Mardin’in tarihsel kimliğinde ve kodlarında yatan değerle üstü örtülmüş bir hazineyi andırıyor”dedi

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Bunları biliyor muydunuz - Mardin’in Venedik’ten sonra yapı dokusu bozulmamış 2 şehir konumunda olduğunu;

- 1600 yıllık mabet olduğunu,

- Mardin halkının eski zamanlarda mangal ateşi etrafında “Kürsü” denilen düzenekle ısındıkları,

- Eski zamanlarda mutfak eşyalarının temizliği için kül, kil ve toprak kullanıldığı,

- Bağımsızlıklarını savaşarak değilde kıvrak zekaları ile kazandıklarını,

- İlk üniversite eğitiminin Kasım Padişah Medresesinde gerçekleştiğini,

- Mardin Müzesinin ilk zamanlarda Patrikhane olarak kullanıldığını, seçim binası, kooparatif binası, sağlık ocağı, çarşı karakolu aşamalarından sonra müzeye dönüştürüldüğünü,

- Gümüş işçiliğinin Türkiye merkezi olduğunu ve bu işçiliğe “Telkari” adı verildiğini,

- Yemek kültürünün Fransız mutfağından esintiler aldığını,

- Sasani kumandanlarından Mardius’un kendi imar ettiğini,

- Mardin’in gecelerinde gerdanlığı andırdığını,
Mardin'i ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu Yakın Doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır Subariler, MÖ 4500-3500 arasında Mezopotamya'da yaşıyorlardı Gırnavaz Örenyerindeki kazılar Gırnavaz'ın MÖ 4000'den MÖ 7 yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır
Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ 2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Akadlar'a bırakmışlardır Mardin, MÖ 2230'lu yıllarda Elam şehri oldu Amuri Ailesi'nin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarını Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devletini kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i de istila ederek topraklarına katmıştır (MÖ 2200-1925) MÖ 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler, bir yıl sonra şehri terk etmişlerdir İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir MÖ 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkınca bunu fırsat bilen Asur Kralı Asurobalit, Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır MÖ 1190'da Anadolu'ya gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır 60 yıl sonra 1Tıplatpalasır; Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin koruduğu Kemecin'e saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir MÖ 1060'da 1Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılgamış yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdir Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir MÖ 800 yılına kadar Asurlular'ın elinde kalan Mardin, daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır MÖ 612 yılına kadar Sityaniler, MÖ 618 yılında ise İran'dan gelen Midiller buraları ele geçirmiştir MÖ 335 yıllarında Büyük İskender, Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer Buraları da istila eden İskender'in MÖ 323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer (MÖ 311) MÖ 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı MS 249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5 yılında bir isyan başlatıp 9 Abgar'ı memleketten kovmuştur Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir Bu arada Mardin de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



doğusunda bulunan Daru’z-Zaferan Manastırı Yukarı Mezopotamya’ya bakan yamaçlarda bulunmaktadır Manastırın güney kısmı dışında çevresi dağlarla çevrilmiştir

Manastır IV Yüzyılda kurulmuş Süryani cemaatinin önemli bir dini merkezi olmuşturIX-X Yüzyıllarda en parlak dönemini yaşamış, 1293-1932 yılları arasında da patriklikmerkezi olmuştur

Bizans’ın baskısına karşılık Antakya merkez kilisesinde bulunan temel taşı da Dayr’uz-Zaferan’a taşınmıştır Süryani havarilerinden Petrus adına dikilen bu taşın Hz İsa’dan kaynaklanan bir de kutsal önemi vardır Hz İsa’nın Petrus’a “Temel kaya sensin, senin üzerinde kilisem inşa olunacaktır” dediği ve bu taşın da dikildiği kilisenin merkez olduğu kabul edilmiştir Yapımındaki harçta yörede yetişen zaferan çiçeği kullanıldığı için de bu temel taşından ötürü kiliseye Deyru’z-Zaferan Kürsüsü Kilisesi denilmiştir Bu olaydan sonra da kilise Süryanilerin haç merkezi konumuna gelmiştir

Her yıl dünyanın çeşitli yörelerinden Süryaniler, 700 yıla yakın bir süre bu manastırı görmek için Mardin’e gelmektedir

Manastırın ne zaman kurulduğu konusunda kesin bir tarihlendirme yapılamamaktadır Bununla beraber manastırın Mardin ili ile birlikte kurulduğu sanılmaktadır Bu manastır ilk defa XIXyüzyılda dikkati çekmiştir Manastırın en büyük özelliklerinden birisi de süryani patriklerinden elli ikisinin burada gömülü ve özel şekilde korunmakta oluşudur



Manastır iki katlı büyük bir bina olup, duvarlarının alt kısmında 100x300 m boyunda blok taşların harçsız olarak birbiri üzerine oturtulduğu görülmektedir Bunun üzerine yöresel taşlardan manastırın duvarları örülmüştür Manastırın mimari yönden en büyük özelliği tavanlarıdır Manastırın mozaikli mihrabı orijinal halini korumuştur Ayrıca mabedin her iki tarafında kurban sunulan kemerli bölümler bulunmaktadır Yapının içerisindeki kubbe ve sütunlar ile ahşap el işlemeli kapıları da orijinalliğini korumaktadır

Manastır çeşitli dönemlerde yapılan eklerle genişletilmiş, ayrıca farklı dönemlere ait Mor Hanonya, Meryem Ana, Mor Petros kiliseleri ile bir şapel burada yapılmıştır Ayrıca kuzeyindeki dağda kayalara doyulmuş olarak, belirli aralıklarla Meryem Ana, Thedoros, Mor Yakub, Mor İzozoli, Mor Behnam manastırlarıyla Mor Yusuf Savmaası yapılmıştır


Mar Barbara Manastırı (Merkez)

Mardin il merkezinde bulunan Mar Barbara Manastırı, XVIIyüzyılda yapılmıştır Kaynaklarda bu manastır ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır

Kesme taştan dikdörtgen planlı kilisenin yanında manastırın müştemilat yapıları bulunuyordu Günümüzde bu manastır harabe halindedir


Mor Efram Manastırı (Merkez)

Mardin’de bulunan bu manastırı Patrik Cercis Şelhet 1884 yılında yaptırmıştır Kesme taştan yapılan kilise, çevresinde papaz odaları ve çeşitli yapılardan oluşmuştur Günümüzde harap bir durumdadır


Meryem Ana Manastırı (Midyat)

Mardin Midyat ilçesi Anıtlı Köyü’nde bulunan bu manastır, Süryanilere aittir Süryani inancına göre üç aziz gelerek bu manastırı kurmuştur


Mor Dimet Manastırı (Savur)

Mardin Savur ilçesi Dereiçi Köyü’nde bulunan bu manastırın ne zaman yapıldığı konusunda kaynaklarda bir bilgiye rastlanılmamıştır

Manastır, kilise ve onun çevresindeki yapılardan meydana gelmiştir Kesme ve moloz taştan yapılmıştır İnanışa göre bu manastıra gelen romatizma hastaları burada şifa buluyorlarmış Bu nedenle de manastıra Romatizma Manastırı ismi de verilmiştir


Mor Cırcıs Manastır (Derik)

Mardin, Derik ilçe merkezinde bulunan Mor Cırcıs Manastırı’nın yapım tarihi ile ilgili bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamaktadır

Manastır, kesme taştan yapılmış bir kilise ile çevresindeki müştemilattan meydana gelmiştir Dikdörtgen planlı kilise kesme taştan yapılmıştır Kilisenin özellikle yüksek tavanı ve apsisine yönelik U şeklindeki koro balkonunun oluşturduğu, kendisine özgü bir mimarisi vardır


Deyrulumur Manastırı (Midyat)

Mardin, Midyat ilçesinin 18 km doğusunda bulunan Deyrulumur Manastırı, Savurlu Mor Samuel ile Kartminli Mor Şemun tarafından 397 yılında yaptırılmıştır VII Yüzyılda, metropolitlik merkezi olmuş ve bu durum 1049 yılına kadar sürmüştür

Manastıra Mor Şemun tarafından barınma ve dua yerleri, İmparator Theodosius zamanında içerisine lahitlerin konacağı anıtsal bir yapı, Meryem Ana Kilisesi, Resuller Kilisesi, Kırk Şehit Kilisesi, Mor Şamuel kilisesi yapılmıştır Söylentiye göre İmparatorun kızı Theodora’nın Mor Şamuel tarafından iyileştirilmesinden ötürü de manastıra Theodara Kubbesi eklenmiştir


Mor Yakup Manastırı (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde bulunan bu manastır Yukarı Mezopotamya bölgesindeki kiliselerin en eskisi sayılmaktadır Mor Şabo ve on bir öğrencisinin öldürülmesinden ötürü yaptırılmıştır Manastır Mor Yakup’un 328 yılında öldürülmesi üzerine aynı yerde bulunan bir mecusi mabedi üzerine yaptırılmıştır

Manastır kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır İbadet mekânının üzeri ana kubbeyi destekleyen yarım kubbelerle örtülmüştür Manastır kilisesinin batı cephesinin duvarları sonradan yıkılmış ve 872 yılında yenilenmiştir Manastır içerisinde Mor Yakup’un Türbesi bulunmaktadır

Episkopos Mor Yakup ile öğrencisi Mor Efram Nikeia’da Hıristiyanlığın konsil toplantılarına katıldıktan sonra Nusaybin’e döndüklerinde burada Nusaybin Okulunun yapımına başlamışlardır Bu okulu 326’da açmışlar ve Mor Efram 38 yıl boyunca bu okulu yönetmiştir Bu okul putperestlik döneminden kalan bir yapı üzerine kurulmuştur Bu okulda felsefe, mantık, edebiyat, geometri, astronomi, tıp, hukuk eğitimi verilmiştir Aynı zamanda bu okuldaki çalışmalar sonunda Grekçe’den birçok yazma eser Süryanice’ye çevrilmiştir

Bu okulun en büyük özelliği o dönemde Nusaybin’in ileri düzeyde bir eğitim merkezi oluşunu göstermesidir Mor Yakup’un 338’de ölümünden sonra kilisenin bodrum katına gömülmüştür Ondan sonra Episkoposluğa Mor Babo (338-343), Mor Logos (343-361), Mor Abraham (361-?) getirilmiştir Bu dini merkezin son Episkoposu Rahip Hanna olmuştur Nusaybin okulu Sasanilerin 363’de Nusaybin’i almasına kadar öğretime devam etmiştir Bundan sonra okulun öğretim kadroları dağılmış ve Suriye’de öğretime devam edilmiştir Sonraki yıllarda Bizanslılar Nasturilere karşı baskı kurunca Urfadaki (Edessa) okul Nusaybin’e nakledilmiş ve burası Nasturilerin dini merkezi olmuştur Okulun yönetimindeki Narsay ve Episkopos Barsavmo’nun yerine geçen II Mor Huşoh döneminde okul büyük ün yapmıştır Bu nedenle de Nusaybin “İlimlerin beşiği, eğitim şehri ve öğretmenlerin annesi” olarak isimlendirilmiştir

Manastır XIX yüzyıla kadar işlevini sürdürmüştür Mor Yakup Kilisesinin restorasyonunu Nusaybin Belediyesi ÇEKÜL Vakfı ve Mor Yakup Kilisesi Süryanı Kadim Cemaati Midyat Metropolitliği, Deydülzaferin Kilisesi Vakfı tarafından restore edilmiştir


Mor Evgin Manastırı (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesi, Girmeli Bucağının 7 km kuzeyinde, Tûr Abidin Dağı yamacında ovadan yaklaşık 500 m yüksekliğinde kurulmuştur Manastırın çevresinde bazı mabet ve yapı kalıntıları bulunmaktadır Mor Evgin’in Hıristiyan azizlerinden olduğu bilinmektedir

Manastırın kurulduğu dönem kesinlik kazanamamıştır Halk arasında bu manastır “Deyr-Marog” ismiyle de tanınmıştır


Mor Abraham Manastırı (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde Bagok Dağı’nda kayalar arasında kurulmuş olan bu manastırın yapım tarihi bilinmemekle beraber geçmişinin çok eskiye indiği bilinmektedir Buradaki yapı topluluğu Hıristiyanlığın ilanından sonra manastıra çevrilmiştir Yapı olarak yüksek duvarları ile manastırdan çok bir kaleyi andırmaktadır


Mar Petrus ve Paulus Kilisesi (Merkez)

Mardin Gül Mahallesi’nde bulunan bu kilise, Patrik II Abdullah döneminde Papaz Abdülmesih’in çabaları ile Aziz Petrus ve Paulus adına 1914 yılında yapılmıştır

Kesme taştan yapılmış olan kilise dikdörtgen planlı olup, üzeri çatı ile örtülüdür Taş işçiliğinde dikkati çeken bir bezemeye rastlanmamaktadır Kilisenin en büyük özelliği kök boyalarla el işinden yapılmış olan baskı perdeleridir


Mor İliyo Kilisesi (Merkez)

Mardin Kalesi’nde bulunan bu kilise IIIyüzyılda yapılmıştır Kesme taştan yapılan kalenin mimari yapısını tam olarak tespit edebilmek mümkün olamamıştır


Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi (Merkez)

Mardin Şar Mahallesi’nde bulunan bu kilisenin Vyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır
Kırk din şehitlerine ait kemiklerin 1170’de bu kiliseye getirilmiş olmasından ötürü aynı zamanda Kırk Şehitler Kilisesi ismiyle tanınmıştır Günümüzde Mardin Metropolitlik Kilisesi’dir

Kilise yöresel kesme taştan, geniş bir avlu içerisinde yapılmıştır Duvar işçiliğinde son derece ince bir işçilik uygulanmıştır Üç ayrı girişi olan kilisenin cephelerinde dantel gibi işlenmiş taş örgüler dikkati çekmektedir Apsisi, çan kulesi ve 1500 yıllık kök boya perdeleri ile dikkat çekici bir yapıdır


Surp Kevork (Kırmızı) Kilisesi (Merkez)

Mardin Ermeni cemaatinin kullandığı bu kilise, kayıtlarından öğrenildiğine göre 420 yılında yapılmıştır Ancak değişik zamanlarda yapılan onarımlar sonucunda özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır

Kesme taştan yapılmış olan kilisenin ibadet mekânı 10 payenin taşıdığı bir çatı ile örtülmüştür Apsisindeki geometrik taş süslemeleri ile dikkati çekmektedir


Protestan Kilisesi (Merkez)

Mardin il merkezinde bulunan bu kilise oldukça geniş bir alan üzerine 569 yılında yapılmıştır Kesme taştan yapılmış olan kilisede geometrik ve çeşitli bitkisel motiflere yer verilmiştir


Mor Hırmıs Kilisesi (Merkez)

Mardin il merkezinde bulunan bu kilise 430 yılında yapılmıştır Başlangıçta Hıristiyanların kullandığı kiliseyi 1552 yılından sonra Nasturiler kullanmıştır

Kesme taştan yapılmış olan ve yer yer geometrik taş bezemelerin bulunduğu kilise de iki metropolitin mezarının bulunması daha da önem kazanmasına neden olmuştur


Mor Yusuf Kilisesi (Merkez)

Grigoryus tarafından Mardin Metropolitliğine getirilen Melkun Nazaryan tarafından yaptırılmıştır Mimari Lole’dir Kilisenin yapımına 1864 yılında başlanmış ve 1894 yılında da ibadete açılmıştır Ayrıca kilisenin yanına ruhbanların ikametine ayrılan bir bina ile ruhban okulu da eklemiştir

Kilisenin yapımı sırasında temellere rutubeti önlemek için tuzlar dökülmüş ve bundan sonra da temeller atılmıştır Kilise kesme taştan bazilika planında olup, üzeri düz bir dam ile örtülüdür İbadet mekânının içerisinde 21 sütun bulunmaktadır Ayrıca altı apsisi ve koro balkonuna yer verilmiştir


Meryem Ana Kilise ve Manastırı (Merkez)

Kilise, Patrik Antuan Semheri tarafından 1860 yılında yaptırılmıştır

Kesme yöresel taştan yapılan kilise dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanı 21 sütun ile üst örtüyü taşımaktadır Kilise, patriğin oturduğu yer ve İncil okunan bölümlerdeki üzüm salkımı motifleri ile dikkati çeken bir yapı görünümündeydi

Kilisenin yanında bulunan ve Antakya Patrigi İğnatios Benham Banni tarafından 1895 yılında yapılan patrikhane günümüzde Mardin Müzesi olarak kullanılmaktadır


Meryem Ana Kilisesi (Merkez)

Mardin Savur Kapı Mahallesi’nde bulunan kilisenin kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir 1857’de ibadete açılmıştır

Kesme taştan yapılmış, üzeri dam ile örtülü kilise uzun süre terkedilmiş ve günümüze yıkık bir durumda gelmiştir


Mor İvennis Kilisesi (Merkez)

Mardin, Eski Kale Köyü’nün güney doğusunda bulunan bu kilise 793 yılında Mor Circis Kilisesi ile birlikte yaptırılmıştır

Kilise kesme taştan olup üzeri düz bir dam ile örtülmüştür


Mor Circis Kilisesi (Merkez)

Mardin Eski Kale Köyü’nün kuzeybatısında bulunan bu kilise Mor İvennis Kilisesi ile birlikte 793 yılında yaptırılmıştır

Kilise kesme taştan olup üzeri düz damla örtülmüştür


Mor İliye Kilisesi (Merkez)

Mardin Çiftlik Köyü’nde bulunan bu kilisenin yapım tarihini belirten bir kitabe veya belgeye rastlanılmamıştır

Kesme taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılan kilisenin yanında ayrı bir bölüm halinde, alçak tavanlı iki oda bulunmaktadır Bu bölümün ruh ve sinir hastalıkları tedavisinde yararlanıldığına inanılmıştır Kilisenin Taka diye isimlendirilen bu bölümü ziyaret edilmektedir


Mor Yakup (Mor Kuryakus) Kilisesi (Merkez)

Mardin Bülbül Köyü’nde bulunan bu kilisenin kitabesi bulunmadığı gibi kaynaklarda da yapım tarihini gösteren bir bilgiye rastlanılamamıştır Bununla beraber IIIyüzyılda manastır kilisesi olarak yapıldığı söylenmektedir

Kesme taştan düz damlı olarak yapılan kilisede bezeme elemanlarına rastlanılmamıştır


Meryem Ana Kilisesi (Merkez)

Mardin Göllü Köyü’nde bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir Kesme taştan yapılmış olan kilise yıkık durumdadır


Mor Yuhanna Kilisesi (Merkez)

Mardin Dereiçi (Kıllıt) Köyü’nde bulunan bu kilise 370 yılında yapılmıştır Kesme taş ve moloz taştan yapılan kilise dikdörtgen planlıdır Üzeri düz bir dam ile örtülüdür


Mor Babi Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesi Günyurdu Köyü’nün kuzeybatısında bir tepede bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir

Kilise, kayaların yontulmasıyla yapılmıştır Bu nedenle de Mağara veya Yeraltı Kilisesi olarak da tanınmaktadır


Mor Aho Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin İlçesi Günyurdu Köyü’nün kuzeyinde bir tepe üzerinde bulunan kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir Patrik IIIYakup döneminde kiliseye bazı ilaveler yapılmıştır

Kilise moloz taştan ve dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri düz bir dam ile örtülmüştür


Mor Şemun Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin İlçesi Günyurdu Köyü’nün kuzeyinde bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir Kitabesi günümüze gelememiştir Kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanamamıştır Bununla beraber yapı üslubundan IIIVyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Kesme taştan yapılmış olan kilise dikdörtgen planlıdır ve üzeri de düz bir damla örtülmüştür

Mor Yuhanna Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde Turabdin Dağı’nın kayalık yamacında yer alan kilisenin yanında müştemilat yapıları bulunmaktadır Halk arasında “Deyr-Gazel” diye bilinmektedir Mar Evgin Manastırı'na 5 km uzaklıktadır

Kilisenin yapımında kesme taş ve kayalardan yararlanılmış olup, dikdörtgen planlıdır Üzeri düz bir damla örtülmüştür Kilise içerisinde bezeme elemanlarına rastlanılmamıştır


Mor Sumuni Kilisesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesi Eski kale Köyü’nün güneyinde bulunan bu kilise kaynaklardaki bilgilerden öğrenildiğine göre, 793 yılında yapılmıştır

Yapımında kesme taş kullanmıştır Dikdörtgen planlı olup, üzeri düz bir damla örtülmüştür

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



2 yüzölçümü ile 36 55 - 38 51 Kuzey Enlemleri ve 39 56 - 42 54 Doğu Boylamları arasında yer alır
Mardin İl topraklarının

% 48 ini kaplayan dağlar doğu-batı istikametinde uzanır ve ovadan ortalama 600 metre yükseklikte çok geniş bir kütle oluşturur Yükselti bazı kesimlerde 1000 metre üzerine çıkar Dağlar genellikle çıplaktır Büyük bölümü kalkerli olduğundan çatlaklar ve yarıklar oluşmuştur Yüzey suları çatlaklardan dibe çekilmekte ve ovalara yakın platolarda yüzeye çıkmaktadır Killi ve kireçli yapılı topraklarda Mardin, Mazıdağı, Derik, Midyat, Savur ve Nusaybin'in yükseklerinde meşe ağaçlarına rastlanır Dağların kalkerli kesimleri Hızla aşınarak platolara dönüşmüştürBu platolar yer yer yüzeye çıkan lavlarla kaplıdır Mardin'de Gümüş Çayı Çağçağ suyu ve Savur Çayı yanı sıra Seyhan Deresi ve Yeşilli Gülzar Deresi bulunmaktadır Dicle ve Fırat nehirlerinin kolları il topraklarında koridor oluşturmuştur Dicle Vadisi ile Kızıltepe, Mardin ve Nusaybin Ovaları mevcuttur
B-Mardin İlinin İklim Yapısı : Akdeniz iklimine benzer özellikler taşırYazlar çok kurak ve sıcak kışları ise bol yağışlı ve ılımandır
Bir yandan güneydeki Çöl İkliminin etkisi altında bulunması ( Basra Alçak Basıncı), diğer yandan kuzeydeki yüksek dağların serin hava kütlelerinin bölgeye girmesine mani olması sebebiyle ilin ovalık kesiminde yazlar çok sıcak geçer İlin kuzey kesiminde zaman zaman kara iklimine benzer özellikler görülür Mardin'in iklimini ova ve dağ kesimi olarak iki şekilde değerlendirmek mümkündür İki Kesimdeki farklılık yağış, sıcaklık ve rüzgar değerlerinde ortaya çıkar Ova kesiminde yazlar çok sıcak geçer, kışlar ise ılıman ve yağmurludur Bu kesimde az miktarda ve kalıcı olmayan kar yağışları görülür Dağ kesiminde ise yazları ovaya nispeten daha serin , kışlar ise şiddetli rüzgar, bol yağmur ve kar yağışlı geçer
Mardin, ilçeleri ve komşu illerden rüzgar hızının ve yağış miktarının yüksekliği; nem ve sıcaklık değerlerinin düşüklüğü ile dikkat çekici bir farklılık gösterir

Mardin İli Meteorolojik Parametreleri

Sıcaklık Ortalaması
:159 C
Nem Ortalaması
:% 49
Hakim Rüzgar Yönü
:NNE (Kuzey - Kuzeydoğu
Yağış Ortalaması
:6965 mm
Basınç Ortalaması
:8950 Mb
Max Sıc Ortalaması
:199 C
Min Sıc Ortalaması
:120 C
Ölçülen E Yüksek Sıcaklık
:425 C (31 Temmuz 2000)
Ölçülen En Düşük Sıcaklık
:-140 C (22 Şubat 1985)
Ortalama En Yüksek Yağış Ayı
Ocak (1219 mm)
Ortalama En Yüksek Nem Oranı
:% 70 (Ocak)
Ortalama En Düşük Nem Oranı
:%28 (Temmuz)


Sıcaklık
En Yüksek
En Düşük
Ortalama
Ocak
56
04
29
Şubat
69
10
39
Mart
111
42
76
Nisan
170
94
132
Mayıs
236
148
194
Haziran
303
199
255
Temmuz
348
243
298
Ağustos
344
243
294
Eylül
299
205
251
Ekim
226
143
182
Kasım
144
79
109
Aralık
78
26
51
Ortalama
199
120
159

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



SOSYAL HAYAT
Dini Hayat

Midyat'ta dini hayat denilince; akla, Müslümanların, Hıristiyanların ve Yezidilerin kendi inançları doğrultusunda ortaya koydukları pratikler gelir Yezidi dinine mensup vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları yerlerde bile (İbadet ferdi olarak telakki edildiğinden) diğer dinlere göre özel ibadet yerlere göremiyoruz İlçemizde en çok göç veren din mensupları yezidiler olmuştur

Diğer iki dini hayat için şu bilgileri aktarmak mümkün: İlçe merkezinde hizmete açık 42 cami var Belde ve köylerde cami sayısı 91 tanedir En eski cami Estel kesiminde bulunan Ulu Cami'dir Midyat kesiminde, köylerden gelen göçler Müslüman nüfusun artmasına ve cami sayısının çoğalmasına neden olmuş

Bugün ilçe müftülüğünde 110 personel görev yapmaktadır Temeli 1993'te atılan müftülük binasında Kuran-ı Kerim kursu verilmektedir

Müslümanların dini hayatına, Cuma günleri, Kandil geceleri, Ramazan Ayı ve iki kutsal bayram büyük ölçüde canlı tutmaktadır

Azalan nüfuslarıyla dikkat çeken Hıristiyanların dini hayatlarını ise Midyat ve civar köylerde bulunan manastır ve kiliseler canlı tutmaktadır En faal manastır Deyrul Umur'dur Burada bir metropolit, sekreter, beş öğretim elemanı, iki rahip, 14 rahibe ve 30'a yakın öğrenci barındırmaktadır

Midyat merkezde beş tane kilise bulunmaktadır

Dini Bayramlarımız
Müslümanların yılda iki tane dini bayramı var Bu iki bayram, hicretin ikinci senesinden beri her yıl büyük bir coşkuyla kutlanmaktadır Ramazan Bayramı, Ramazan ayı (orucu) neticesinde kutlanır Kurban Bayramı ise Ramazan bayramından yaklaşık iki ay on gün sonra hacıların Hac'ta olduğu ve Arafat Dağı'na çıktığı günün günü ertesi gün kutlanır
Bu iki bayramda, bayram namazlarından sonra tebrikler başlar Yakın komşular ve akrabalar ziyaret edilir Daha önceden hazırlanan ikramlar misafirlere sunulur Bu ikramlar genellikle, çikolata, pasta, meşrubat vs olur İki bayram arifesinde özellikle ikindi namazı sonrası, mezarlıklar ziyaret edilip ölülere Yasin-i Şerifler okunur Ramazan Bayramında fıtır sadakası ve zekat dağıtılarak muhtaçlar sevindirilir Kurban bayramında ise imkanı olanlar kurban keser ve etinden dağıtırlar Ancak ilçe ve köylerimizde kurban kesme geleneği yoktur Çünkü Şafii mezhebine göre sünnet kabul edilmektedir Son yıllarda kurban kesenlerin sayısında büyük bir artış olduğu görülmektedir

Süryaniler'de de yılda iki tane dini bayram vardır Bunlardan biri Doğuş (Noel Bayramı): 25 Aralık diğeri Paskalya Bayramı (Nisan ayında, günleri değişebiliyor) Her iki bayram için, temizlik, ikram hazırlığı birkaç gün öncesinden başlar Paskalya bayramının Noel bayramından farkı, bu bayramda yumurtaların haşlanıp boyatılmasıdır Bayramlaşmaya gelenlere bu yumurtalardan ikram edilmektedir Yumurtalar genellikle kırmızıya boyanır Bu renk İsa'nın Haça gerilişini sembolize eder Yumurtanın ak olan kısmı İsa'nın konulduğu mezarı; sarı kısmı O'nun etrafındaki nuru ve yumurtada katılaşmayan kısım da O'nun diriliğini ifade eder

Her iki bayram da, bugün Midyat'taki Mor Şumni Kilisesi'nde kutlanır Paskalya öncesi, İsa'nın gömüldüğü Cuma günü Haç duası okunduktan sonra, İsa'nın mezara konuluşu sembolik olarak tekrarlanır Haç, ufak bir tabuta konulup kilisenin içinde dolaştırılır Metropolit, yıkayıp beyaz bir kefene sardığı haçı, kilise içinde sunak arkasındaki bir duvar nişine gömer Haç, paskalya sabahı erkenden mezarından kalkar Sunak odası eşiğine kadar gelen metropolit perdeyi yana çekerek onu cemaate gösterir ve İsa Mesih'in dirildiğini müjdeler

Paskalya'nın ikinci günü Mor Abraham'da bütün ölülerin ruhlarına bir ayin düzenlenir Kadınlar, evde hazırladıkları peynir, pasta, çörek ve yumurtayı orada bulunanlara ikram ederler

20 yıl öncesine kadar bir çok Müslüman köyde paskalya bayramı kutlanmaktaydı Çörekler hazırlanır ve haşlanmış yumurtalar boyanırdı Bu uygulama geleneklerimizin birbirlerinden ne kadar etkilendiğini göstermektedir

Yezidiler'de yedi tane bayram var: 1- Yılbaşı bayramı (İda Sersale): Nisan ayının dördüncü gününden başlayıp ay sonuna kadar devam eder 2- Cemai Bayramı: 28 Eylül-3 Ekim arasında kutlanır 3- Yaz Mevsimi Bayramı (Çeşna Havini): 24-29 Temmuz tarihleri arasında kutlanır Oruç sonrası bayramıdır 4- Yezit Bayramı 5- Bülende Bayramı: Şeyh Adiy'nin doğum günü 6- Kurban Bayramı: 21-23 Ağustos tarihleri arasında hac sonrası kurban kesilerek kutlanır 7- Batizmi: Her yıl 3 Mart'ta başlayan ve kadir gecesi olarak bilinen bayramdır

Folklor

Her yörenin kendine özgü oyunları ve türküleri olduğu gibi Midyat'ın da halk oyunları ve türküleri vardır Daha çok düğünlerde icra edilen bu oyunlardan bazıları şunlardır:


·Güle: Ayaklar sabit vücut belden yukarı oynarOmuz figürleri ahengi temin etmektedir
·Hine: Kadın ve erkeklerin iştiraki ile köylerimizde oynanır
·Lorke ve Çifte Kırma: Bu oyun,ayak hareket ve figürlerine paralel olan çift omuz figürleri ile çok oynanan bir oyun çeşididir
·Delilo Halayı: Hareketli el ve ayak figürlerine sahiptir
İlçemiz ve köylerinde bu oyumlar, genellikle davul, zurna, darbuka ve kemençe eşliğinde oynanır
Rivayete göre, vakti zamanında Midyat'ta zengin bir beyin, on parmağında on marifet olan Halime adında bir kızı varmış Halime'nin güzelliği dillere destan, isteyeni çok fazlaymış Lakin babası, başlık parası yüzünden kızını bir türlü vermiyormuş Halime de kimseyi beğenmezmiş Derken, Midyat'ın Estel bölümünde yaşlı bir kadın Halime'ye dünürcü olmuş Bu arada, Halime ile kendisini isteyen delikanlı birbirlerini severler Ancak Halime'nin babasının maddi çıkarları ön plana çıkmış Aşık genç, parayı kazanıp sevdiğine ulaşabilmek için gurbete düşmüş, uzaklara gitmiş ve bu aşk dillerde türkü olmuş

Spor

Midyat ilçemizin spor tesisleri, iki semt arasında 17000 m2lik alanda kurulmuştur Kapalı spor salonunun (500 izleyici kapasiteli) zemini kauçuktan yapılmış Burada voleybol, hentbol ve basketbol oynanabilmektedir Standartlara uygun futbol sahamızın her iki tarafında 500 kişiyi alabilecek tribünler vardır Bu tesislerle birlikte iki tane halı sahamız mevcuttur
Midyat Gençlik Spor Kulübü 24121945'te kuruldu O dönemde kullanılan renkler Sarı-Siyah idi Mavi Beyaz renkler ile Midyat Spor Birinci Amatör kümede mücadele etmektedir

Basın Yayın

Basın ve yayın alanında İlçemiz, ne yazık ki olması gereken düzeyde değildir 1961yılından beri çıkmakta olan Turanşehir Gazetesi Ağustos 1997'de kapanmıştır Bugün ilçemizde yerel basın olarak haftalık çıkan Doğuş Gazetesi ve haftada iki gün çıkan Habur Gazetesi vardır 01 Haziran 1999'dan beri Adana'da hemşerimiz Halil ARSLAN tarafından çıkartılan Güney Hakimiyet Gazetesi (Haftalık), birkaç sayfasını ilimiz ve ilçemize ayırmakla önemli bir boşluğu doldurmaya çalışmaktadır

İlçemizde FM 91 Mhz bandında yayın yapan Star FM radyosu mevcuttur




Tarihte Midyat

İlçemiz Midyat'ın coğrafi olarak konumu, doğusunda Dargeçit ilçesi, batısında Ömerli ilçesi, kuzeybatısında Savur ilçesi, kuzeyinde Batman iline bağlı Gercüş ilçesi, güneyinde Nusaybin ilçesi, güney doğusunda ise Şırnak iline bağlı İdil ilçesi yer almaktadır Bu ad, ibadet edenlerin dağı, diyarı anlamında kullanılır Bu bölgenin yüzölçümü 10000 Km2'den fazladır





XI yüzyılda Artuk Devleti genişleyerek, batıda Halep, doğuda Musul ve Bitlis, Kuzeyde Harput (Elazığ), güneyde Darzuru içine alırİşte Midyat da, bu dönemde Mardin, Hasankeyf ve Musul eyaletleri arasında irtibat vazifesi gören bir bölge olarak en parlak devirlerinden birini yaşamıştır Bu tarihte bölgenin merkezi Derizbin ( Acırlı ) köyüdür Derizbin beyleri Artukoğullarına bağlı yarı müstakil bir beylik olarak hüküm sürüyorlardı Mervaniler ve Eyyübiler'den sonra Midyat 1535 yılında Bıyıklı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından ele geçirilmiştir 1838 yılında Diyarbakır Valisi Ali Paşa tarafından ziyaret edilen Midyat'ta, bir redif taburu teşkil edilir
1810 yılında ilçe olan Midyat, 1915'te Cevat Paşa tarafından imar görülmüştür Askeri Kışla, Cevat Paşa Camii ve Ulu Camii bu dönemde inşa edilmiştir

Tarihte Mardin




Mardin'in esas adı, bazı tarihi kaynaklara göre "Merdin" olarak geçmektedirBu tarihi şehir Mardin Eşiği adı verilen kenar kıvrımlar kabarıntısının güney kanadında, geriden çok sarpdikenliklerle

çevrili bir yamaçta, ortalama 1300 metre yükseklikte kurulmuştur

Huriler İÖ XXX yüzyılda yöreye gelip yerleşmişler Hurriler' den sonra Mitanni halkı, onların ardından da Asurlular'ın yönetimine geçen Mardin ve yöresi İÖ IVyy'nın ikinci yarısında başlayarak Pers Kralı Keyhüsrev II'nin İÖ 331'den İskender &8216;in , onun ölümü üzerine de komutanlarından Seleukos'un egemenliği altına girmiştir
İÖ IIyy yarısından başlayan karışıklıklar sırasında Arami halkı, Abgar Beyliğini kurdu Aynı yüzyılın sonlarına doğru Mardin, Romalılar ile Sasaniler arasındaki bir çok çatışmaya sahne oldu İS 640' ta Hz Ömer'in halifeliği sırasında İlyas B Ganem adlı Arap komutanının emrindeki bir ordu, Mardin'i alarak Rum idaresine son vermiştir Böylece Mardin ve ahalisi Müslüman Araplara geçmiştir MS 692 yılında Abdulmelik zamanında Mardin, Emeviler'in eline geçer 640'ta Araplar tarafından ele geçirilen kent XI Yuzyılın sonlarında Selçuklu Devletine katılmıştır
Yavuz Sultan Selim döneminde Mardin, Osmanlıların hakimiyetine girmiştir Osmanlı döneminde, Diyarbakır Eyaletine bağlı bir sancak idi Mardin o dönemde kentin toplam nüfusu 43 binin üzerinde 24000 kadarı Müslüman, geri kalanı Süryani, Yakubi, Nesturi, Keldani ve Yahudi idi 1920 yılının başlarında Fransızlar Mardin'i denetimleri altına almayı deneselerde başarı sağlayamadılar





Mardin şehri, Sümerler, Persler, Romalılar, Bizans ve Türk-İslam Devletlerinin zaman zaman hakimiyetlerine bağlı hükümlerle idare edilmiştir



Ulucami Mahallesinde bulunan Camii Kebir MS 1176' da yaptırılmış Zenciriye Medresesi ( MS 1385) Artukoğullarından günümüze kadar kalmıştır Süryani Cemaatinin önemli bir mabedi olan Deyrulzafaran ise 1600 yıllık bir tarihe sahiptir MS V Asırda Arami ırkına mensup Süryaniler tarafından yapılmış olan bu Manastır, 1932 yılına kadar Süryani Kadim Cemaati' nin Patriklik Merkezi konumunda idi



bulunmaktadır Bazı kaynaklara göre, İlçenin adı bir çok değişimlerden sonra Farsça, Arapça ve Süryanice karışımından meydana gelmiş "AYNA" anlamına gelmektedi
Başka bir rivayete göre de Midyat, Mağaralar Kenti anlamına gelen " MATİATE" kelimesinden ismini almıştır Bu görüşü ileri sürenler, "MATİATE" isminin Asur yazıtlarında MÖ 9Yüzyılda geçtiğini ifade etmektedirler Bu görüşe paralel olarak Midyat'ta ilk yerleşim yerinin mağaralar olduğunu gösteren "Elath" mevkiinin (Midyat'a 3 Km uzaklıkta ve Acırlı Beldesi yakınında bulunan Ziyaret-Mesire Yeri) Romalılar döneminden günümüze kadar geldiği söylenmektedir

Mor Yakup Kilisesi

1973 Mardin İl yıllığında İlçenin tarihçesi hakkında şu bilgiler yer almaktadır: Orta Asya'dan göçüp Anadolu'ya gelen Eti Türkleri, Mezopotamya dediğimiz Dicle ve Fırat Nehirleri arasında yer alan ve verimli topraklara sahip olan bölgeye yerleşmişlerdir ( MÖ 2000 yıllarında ) Bölgeden geçişleri sırasında Midyat'ı büyük bir mağara şehri halinde kurup, hayvanlarını da burada barındırmışlardır Midyat'ın altındaki mağaralar o devirlerde barınak olarak kullanılmışlardır Bu mağaraların birbirleri ile bağlantıları vardır Daha sonraları bu bölgeye Orta Asya Türklerinin öncü göçebeleri olan Komuk Türkleri gelip yerleşir
Bölgeye gelip yerleşen Komuklar, asırlarca Asurilerle savaşmışlardır Bu dönemlerde Asurilerin birkaç defa bölgeyi ele geçirdiği görülmektedir Ancak bu istilaları pek uzun sürmez ve her defasında çekilmek zorunda kalmışlardır Nitekim Asur Hükümdarı Tıglatninip zamanında Komuklar, tamamen duruma hakim olmuşlardır MÖ 500-100 yılları arasında bölge, değişik kavimlerin istilasına uğramıştır Makedonyalılar, Persler, Romalılar bu bölgede hüküm sürmüşlerdir Midyat' ın asıl meskun hale gelişi veya bölge olarak kuruluşu Selefkuslar devrine rastlamaktadır (MÖ180 Yılları)
Meryemana Kilisesi

MS V yy kadar Hıristiyanlık bölgeye hakim olmuştur VI asırdan sonra, İslamiyet' in yayılışı ile birlikte Arap akınları başlamış ve VII yüzyılda Halit B Velid orduları bölgeyi fethetmişlerdir Abbasiler döneminde bölgede imar ve kalkınma hareketleri görülmüştür Midyat köylerinin ekserisi Harun El Reşit döneminde kurulmuştur Harun El Reşit'in oğlu Memun'un Türk-Arap karışımı olarak kurduğu büyük bir ordu Cizre-Mardin eski patika yolu boyunca yüz karakola yerleştirilmiştir Mahalmiler böyle doğmuşlardır Midyat ve çevresindeki köylere verilen "MAHALMİ" adı buradan gelmektedir Mahalmi; yüz mahalle, yüz yer, yüz ordugah anlamına gelir ve bugün de Cizre'den Mardin'e kadar eski patika yolu, özellikle eski Bağdat yolu üzerindeki ( bu kervan yolu üzerindeki) bu köyler, Türkçe, Süryanice ve ağırlıklı olarak Arapça karışımı Mahalmice diye tabir edilen bir dili konuşur Bu köyler: Söğütlü, Şenköy, Acırlı, Çavuşlu, Sarıkaya, Gelinkaya, Düzgeçit, Ovabaşı, Ziyaret, Estel Kesimi, Yolbaşı, Sarıköy, Düzova, Yayvantepe, Eğlence, Pelitli'dir
Mahalmice konuşan bu köylerimizin sakinleri konusunda başka görüşler de vardır Bir görüşe göre bunlar, Necef Çölünde yaşayan cengaver ve savaşçı Benihilal kabilelerinden Büyük bir kısmının Orta Asyalı Türklerden olduğu da rivayet edilir Cizre ile Mardin arasında Midyat bölgesinde yerleştirmekle Bizans'a karşı hem savunma hem de futuhat politikası takip etmiş olan Memun, Estel Camii'ni ve Derizbin (Acırlı) Camii'ni inşa ettirmiştir

Prof H Hollerweger' e göre, Mardin'in doğusuna ve Midyat'ın batısına düşen Mhalmoye'nin bir çok büyük köyü, 1209 yılından önce Hıristiyanlıktan İslamiyet'e geçmişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Medreseleri


Hatuniye (Sitti Radviyye) Medresesi (Merkez)

Mardin il merkezinin kuzeyindeki Gül Mahallesi’nde bulunan bu medreseyi Artuklu Sultanlarından Necmeddin Alpi’nin eşi Sitti Razviye (Radviyye) yaptırmıştır Yapının kitabesi bulunmamakla beraber 1177-1185 arasında yapıldığı sanılmaktadır

Günümüze gelen kalıntılarından medresenin iki eyvanlı, revaklı avlulu ve iki katlı olduğu, köşelerine de kubbeli türbe kısımlarının yerleştirildiği anlaşılmaktadır Bu plan tipi Anadolu medrese mimarisinin gelişiminin XIIIyüzyılda belirlenmeye başladığını da göstermektedir

Medrese çeşitli dönemlerde yapılan eklerle özgün biçiminden kısmen de olsa uzaklaşmıştır Yapının asıl girişi bilinmemektedir Medresenin solundaki girişten önce eyvan mescide ve sonra da revaklı, üzeri açık bir avluya girilmektedir Güney eyvanının kuzeyindeki bölüm sonradan cami olarak kullanılmıştır Bu arada mihrap duvarının solundaki mekânlar bozulmuş ve buraya bir de balkon eklenmiştir Nitekim kuzeydeki giriş eyvanının kemer izleri bugün görülebilmektedir Avlunun batısında çapraz tonozlu revakların arkasında üzerleri beşik tonozlu bir bölüm günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Avlunun doğusundaki kemerlerden burada bir takım medrese hücrelerinin olduğu anlaşılmaktadır Revaklar üzerindeki aralara örülmüş kemerler bunların üzerinde ikinci bir katın olduğuna işaret etmektedir Bu kata nereden çıkıldığı ise anlaşılamamıştır

Ana eyvanda bulunan mihrabın bezemeleri dikkat çekicidir Üzerleri sıvanmış ve badanalanmış olmasına rağmen bunların altında zengin bir taş işçiliği olduğu da dikkati çekmektedir Mihrap nişinin iki yanında iki sütunçe bulunmakta olup, bunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış, aralarında kalan bölüm altıgen yıldızlarla doldurulmuştur Bu yıldızlar Artuklu döneminde çok sık kullanılmış olan kartal armalarına benzemektedir Mihrap kubbesine frizler ve üç sıra silme ile geçilmektedir

Ana mekândaki kare planlı türbe eyvanın doğusunda olup, üzeri tromplu bir kubbe ile örtülüdür Bu yapıda baklava bezemeli taştan kafesli iki pencereye yer verilmiştir Türbe mihrabı da sıvandığından altında kalan bezemeler bozulmuştur Ancak izlerinden burada iki sütunçenin taşıdığı dilimli kemer, zikzaklı silmeler ve kufi yazıya benzeyen çerçeveler içerisine alınmış iç içe altıgenler olduğu görülmektedir

Türbe içerisinde yan yana iki sanduka bulunmakta olup, bunlardan birisinin üzerinde çiçekli bir kitabeye yer verilmiştir


Zinciriye Medresesi (Merkez)



Medrese geniş bir alanı kaplamakta olup, cami, türbe ve ek yapılardan meydana gelmiştir Bu medresede avlu çevresinde sıralanan mekân düzeninden uzaklaşılmıştır Medresenin doğu ve batısındaki kenarlarında dilimli kubbeleri olan anıtsal giriş kapıları bulunmaktadır Bunlardan güneydekinde dilimli kubbenin altında türbe, doğudakinde ise yine dilimli kubbenin altında camiye yer verilmiştir Bu iki mekân arasında dışarıya açık dört revak kemeri ile kubbelerin altındaki dilimli yarım kubbeli duvar payandaları yapıyı görkemli bir şekle sokmuştur Revak kemerlerinin altında sivri kemerli bir de çeşme görülmektedir

Birkaç basamak merdivenle çıkılan medresenin giriş kapısı iki sıra mukarnasla dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmıştır Burada kufi bordürlü bezeme, iki yandaki sütunçelerin taşıdığı üç dilimli niş kemeri ile çevrelenmiştir Buradaki mukarnas dolgunun altında nişi çepeçevre dolaşan bir kitabe kuşağı bulunmaktadır Onun altındaki yan duvarlarda ise bitkisel motifli rozetler bulunmaktadır Ayrıca giriş kapısının üzerindeki yazılar da madalyonlar halindedir Bu madalyonların altında iki ayrı çeşit taş süslemenin olduğu da dikkati çekmektedir Üstteki bezemede aralarında altıgenler ve üç kollu yaprakların olduğu birbiri içerisine girmiş kıvrımlı çizgilerden örgü motiflerine yer verilmiştir Ortadaki küçük altıgenlerde bazı sözcükler yazılıdır Bunun altındaki bezemelerde karşılıklı palmetler varsa da bunlar kakma olarak işlendiğinden çoğu düşmüştür Bu kapıdan üzeri tonoz örtülü bir giriş kısmına geçilir Medresenin ikinci katına çıkılan merdivenler ise girişin sonundadır Bunun solunda beşik tonozlu bir koridor ile zemin kattaki avluya geçilir Bu avlu aynı zamanda dışa da açık olup, revaklarla çevrilidir Koridorun kuzeyine beşik tonozlu küçük bir oda ile L biçimli bir mekân yerleştirilmiştir Koridorun güneyinde cami bulunmaktadır Koridora bakan pencerelerle aydınlanan cami ortada mukarnaslı, tromplu bir kubbe ile örtülüdür Bu kubbenin dışında kalan bölümler de beşik tonozlu mekânlardan oluşmuştur Caminin palmet biçimindeki kakma motiflerle bezeli mihrap nişinin üzerinde madalyonlar ve yazı frizleri bulunmaktadır Ancak mihraptaki bezeme ve kitabelerin çoğu bozulmuş, kakmaları düşmüş veya yerlerinden sökülmüşlerdir

Bu avlunun güneyinde beş kemerli, üzerleri çapraz tonoz örtülü bir revak bulunmaktadır Revakların güney duvarındaki küçük mihrap nişinin yanlarında da ikişer kemerli bir bölüm medresenin güney yönüne açılmaktadır Avlunun kuzeyinde içerisinde selsebil olan beşik tonozlu bir eyvan bulunmaktadır Bu eyvanın iki yanındaki odaların ilk yapıldığı döneme ait olmayıp sonradan buraya eklendiği anlaşılmaktadır

Güneydeki mekânın üzerindeki kitabesinden burasının bir türbe olduğu anlaşılmaktadır Sultan İsa’ya ait olan türbe, kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür İçerisinde bir sanduka bulunmaktadır Türbedeki mihrabın ve giriş kapısının bezemelerinden çoğu yerlerinden düşmüştür

Melik İsa Timur ordusu ile savaşmış ve bir süre bu medresede hapsedilmiştir

Cami ve türbenin yüksekliği ikinci katla aynı düzeydedir Avlunun batısı kemerli olup, çapraz tonoz örtülüdür Bu bölümün de sonradan yapıldığı sanılmaktadır Bu mekânla üst katın batı ve doğu bölümleri birleştirilmiştir

Mardin Müzesi yeni binasına taşınmadan önce Zinciriye Medresesi’nde işlevini sürdürmüştür


Kasımiye Medresesi (Merkez)

Medresenin yapım tarihi bilinmemektedir Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım Mardin’i onarmak için geniş bir çalışma başlatmış, bazı yapıların yanı sıra medreseler de yaptırmıştır

Kasımiye Medresesi XIVyüzyıl Artuklu mimari özelliklerini yansıtmaktadır Kesme taş ve yumuşak yöresel taştan yapılan medresenin giriş kapısı sol tarafa kaydırılmıştır Bezemesi Zinciriye Medresesi ile yakınlık göstermektedir Kapının dışında mukarnaslı bir kuşak, içeride köşe sütunları ve üç dilimli bir kemer bulunmaktadır Bu kapıdan üzeri kubbe ile örtülü bir girişten beşik tonozlu koridora geçilmektedir Bu koridordan avluya ve camiye ulaşılmaktadır

Cami üzeri kubbeli kare bir mekân ile yanlarındaki beşik tonozlu mekânlardan meydana gelmiştir Avlunun arkasında üç yöne doğru uzanan medrese odaları sıralanmıştır Revakların güneyinde dilimli kubbeleri ile dikkati çeken türbeler bulunmaktadır Ayrıca avlunun kuzeyinde içerisinde havuz bulunan bir ana eyvan vardır Bu eyvanın iki yanına da beşik tonozlu birer oda yerleştirilmiştir

Medresenin alt ve üst kat planları birbirinin eşidir


Şehidiye Medresesi (Merkez)

Mardin Şehidiye Mahallesi’nde bulunan Semanin Medresesi ismi ile de tanınan bu yapının girişindeki vakfiyesinden öğrenildiğine göre Necmeddin Gazi döneminde 1239-1260 yılları arasında yaptırılmıştır Ancak Kâtip Ferdi günümüze gelemeyen bir kitabeye dayanarak medresenin Artuk Aslan döneminde, 1201-1239 yıllarında yapıldığını ileri sürmüştür Bu kaynaklara dayanılarak medresenin XIIIyüzyılın ilk yarısında yapıldığı kabul edilmelidir

Medrese değişik zamanlarda çevresine yapılan eklerle özgünlüğünü yitirmiş ve plan şekli bozulmuştur Bugünkü durumunda dikdörtgen bir avlu çevresinde sıralanmış yapılardan meydana gelmiştir Günümüzde sokak seviyesinin altında kalan, yüksek ve derin bir niş içerisine alınmış ana kapı balıksırtı sütunçeler ve palmetlerle bezelidir Bu kapıdan beşik tonozlu bir koridorla avluya geçilir Koridorun solundaki kapı, avlunun solunda karşılıklı sıralanmış iki sıra halindeki medrese odasının bulunduğu başka bir koridora açılmaktadır Avlunun kuzeyinde selsebilli bir eyvan, batısında da revaklı bölümler bulunmaktadır

Medresenin camisi enine iki nefli olup, doğu ve batısında çatılı iki girişi vardır Caminin minaresi 1916-1917 yılında yapılmıştır Taş kaide üzerindeki minarenin gövdesi yivler ve burmalı sütunlarla karışık bir görünümdedir Ayrıca medresenin günümüze çok bozulmuş olarak gelmesine rağmen taş işçiliğinin güzel örneklerini yansıttığı da kalıntılarından anlaşılmaktadır


Altunboğa Medresesi (Merkez)
Mardin Tekke Mahallesi’nde bulunan Altunboğa Medresesi Kâtip Ferdi’nin kayıtlarına göre Melik Mansur’un veziri Altunboğa tarafından yaptırılmıştır Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Ancak, Melik Mansur’un hüküm sürdüğü dönem ve medresenin mimari yapısı XIIIyüzyılın sonu ile XIVyüzyılın başında yapıldığını göstermektedir

Medrese günümüze harap bir durumda gelmiş, yalnızca çeşmesi iyi durumdadır Çeşmenin bulunduğu bu bölümün selsebilli bir eyvan olduğu sanılmaktadır Çeşmenin arkasında deposu, yanlarında da sivri kemerli nişler vardır Eyvanın güneyindeki mukarnas ve bitkisel bezemeli kapıya dayanılarak da yapının oldukça geniş bir alana yayıldığı anlaşılmaktadır Bunun dışında medrese ile ilgili başka bir bilgiye ulaşılamamıştır


Melik Mansur Medresesi (Merkez)

Mardin Gül Mahallesi’nin kuzeydoğusunda bulunan bu medrese kaynaklarda Şeyh Aban Şeyh Libben ve Haliliye Medresesi olarak da geçmektedir

Medresenin kitabesi bulunmamakla beraber Artukoğullarından Melik Mansur’un yaşadığı dönem ve mimari yapısından ötürü Medresenin XIIIyüzyılın sonu veya XIVyüzyılın başında yapıldığı anlaşılmaktadır

Medrese günümüze harap bir durumda gelebilmiş olup, bu nedenle de planı tam olarak anlaşılamamıştır Yalnızca güneydeki sağlam durumda olan bölümünün mescit olduğu anlaşılmaktadır Burada mihrap önünde çapraz tonozlu bir bölüm, yanlarda da beşik tonozlu mekânlar bulunmaktadır Kuzeydeki cephesi kapı ve pencerelerle dışa açılmakta olup, mekânın içerisinde bazı lahitler de vardır


Marufiye Medresesi (Merkez)

Mardin Şar Mahallesi’nin kuzeyinde bulunan bu medrese Beyt il Artuki veya Hacı Maruf Medresesi ismi ile tanınmaktadır Kitabesi günümüze gelememiştir Mimari yapısına dayanılarak medresenin XIIIyüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır

Medrese günümüze harap bir durumda gelmiş, kalıntıları oldukça geniş bir alana yayıldığından yapının büyük ölçüde planı olduğu anlaşılmaktadır Cephe kalıntıları oldukça zengin olup, aynı zenginlik medresenin içerisine de yansımıştır Medresenin kuzey bölümü selsebilli bir eyvana sahip, doğu ve batısı eyvanlarla genişleyen kubbeli bir mekânı yansıtmaktadır Buradaki selsebil taş ve mermer mozaiklerle bezenmiştir Selsebilden çıkan sular mozaik kanallarla kubbeli bölüme, oradan da avluya ulaşmaktadır Selsebilli mekânın solundaki kalıntıların çapraz tonozla örtülü olduğu görülmektedir

Medresenin doğu eyvanı oldukça geniş bir plan göstermektedir Bunun kuzeyinde, avludan içerisine girilen, altı çapraz üstü beşik tonozla örtülü bir başka mekân daha dikkati çekmektedir Bunun güneyindeki beşik tonozlu oda ile mescidin değişik dönemlerde eklendiği anlaşılmaktadır

Marufiye Medresesinin planı Mardin’deki Sultan İsa ve Sultan Kasım medreselerinde de aynen tekrarlanmıştır Büyük olasılıkla bu medrese, cami ve türbe ile bütünleşerek iki katlı açık medreselerin öncülerinden bir örnek olduğu anlaşılmıştır


Şah Sultan Medresesi (Merkez)

Mardin Tekke Mahallesi’nde bulunan bu medreseyi Akkoyunlu İbrahim Bey ismi ile tanınan caminin önünde, İbrahim Bey’in eşi Şah Sultan yaptırmıştır Kitabesi bulunamadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır İbrahim Bey’in eşi Şah Sultan’ın yaşadığı dönem ve medresenin mimari yapısı dikkate alındığında bu yapının XVyüzyıl sonu veya XVIyüzyılın başında yapıldığı anlaşılmaktadır

Günümüze harap bir durumda gelen bu medresenin kalıntı ve bölümlerinden açık avlulu, iki katlı medrese planında olduğu anlaşılmaktadır Medresenin batı ve doğusunda revakların arkasında medrese hücreleri sıralanmıştır Medresenin kuzeyinde selsebilli bir eyvanı vardır Ana eyvanın yanlarında ise üzerleri tonozla örtülmüş iki odaya yer verilmiştir Kuzey ve batı yönünde ise, ikinci kata ait izler dikkati çekmektedir


Savur Kapı Medresesi (Merkez)

Mardin’de Bab es Sur Camisi’nin yakındaki dar bir sokak içerisinde bulunan bu medresenin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve yaptıran bilinmemektedir Kaynaklarda da bu medrese ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır

Medrese günümüze harap bir halde gelmiştir Bu yapının Artukoğulları döneminde, XIII-XIVyüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır Kalıntılarından medresenin avlulu ve iki katlı olduğu anlaşılmaktadır Zemin katta dükkânlara ve ahırlara yer verilmiştir Üzerindeki ikinci kat iki mekâna ayrılmış ve bunların üzeri de yan yana ikişer çapraz tonozla örtülmüştür Birbirleri ile aralarında geçişler olan bu mekânların sonradan araları örülmüştür


Muzafferiye Medresesi (Merkez)

Mardin’de Kale eteğinde bulunan bu medresenin Artukoğullarından Melik Muzaffer Karaaslan tarafından yaptırıldığı bilinmektedir Medresenin kitabesi günümüze gelemediği gibi kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır Bununla beraber XIII-XIVyüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır

Yapımında yöresel siyah ve beyaz taşlar kullanılmıştır Medreseden günümüze herhangi bir iz gelememiştir


Hüsamiye Medresesi (Merkez)

Mardin’de bulunan Hüsamiye Medresesi Kâtip Ferdi’den öğrenildiğine göre; Hüsameddin Timurtaş tarafından yaptırılmıştır Hüsameddin Timurtaş’ın 1121’de tahta çıkıp, 1150’de öldüğü dikkate alınacak olunursa, yapı XIIyüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmelidir

Hüsamettin Timurtaş medreseden başka karşısına bir de cami yaptırmıştır Günümüze gelemeyen bu medrese hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır


Harzem Taceddin Mesud Medresesi (Kızıltepe)

Mardin Kızıltepe ilçesinin 8 km kuzeydoğusunda Zerkan Suyu kıyısında bulunan bu medresenin iç kapı kitabesinden öğrenildiğine göre; Artukoğullarından Melik ül-Mansur Nasireddin Artuk Arslan’ın Azatlı kölesi Taceddin Mesud bin Abdullah tarafından yaptırılmıştır

XIIIyüzyıl eseri olan bu yapı sonraki dönemlerde yapılan ilavelerle plan düzeninde büyük değişiklikler meydana gelmiştir Bu nedenle medresenin tam bir planını çıkarmak mümkün olamamıştır Yalnızca günümüzde mescit olarak kullanılan türbesi ile cami mekânı birbirinden ayrılabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Genel Bilgi


İl topraklarının büyük bir bölümü kuzeydeki Diyarbakır havzası ile güneyde Suriye’nin kuzeydoğusundaki düzlükleri birbirinden ayıran Mardin-Midyat eşiğinin üzerinde yer alır Mardin’in kuzeybatı kesimini Karacadağ’ın güney uzantıları, doğusunu da Cudi Dağı’nın güney bölümü engebelendirir İlin orta kesiminde bulunan alanlardaki dağların yüksekliği 1500 myi aşmaz Bunlardan Mazı Dağları Mardin Ovasını doğudan batıya doğru kat eder Ayrıca Kızıltepe ile Göllü Köyü arasında Abdülaziz Dağı, Ömerli ilçesi Beşikkaya Köyü’nde Maşion Dağları bulunmaktadır İlin güneybatısında Hazar Tepe, il merkezinde Ziyaret Tepe (1160 m), il merkezinin güneyinde Timurlenk Tepe diğer yükseltilerdir Kuzeydoğu, doğu ve güneydoğuda Dicle Irmağı, batıda da Büyükdere ilin doğal sınırlarını oluşturur

lik bir alanı kaplayan Kızıltepe Ovası, il merkezi ve Nusaybin ilçesi arasında 1350 kmlik bir alana yayılmış olan Mardin ve Nusaybin ovaları ilin başlıca düzlük alanlarıdır

İl topraklarını Dicle ile Suriye’de Fırat’a katılan akarsular sulamaktadır Bunun yanı sıra Dicle’ye katılan kuzeyde Savur Çayı, doğuda Hezil Çayı ve Habur Çayı bulunmaktadır Habur Çayı, Türkiye-Irak-Suriye sınırından sonra Dicle’ye karışır Büyükdere, Gümüş Çayı (Rizgan Suyu) ve Çağdaş Çayı da il topraklarından kaynaklanan diğer akarsulardır Mardin’in yüzölçümü 8891 km² denizden yüksekliği 1083 m olan ilin 2000 Yılı Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 835173’tür

Mardin dağlarının, Mazıdağı, Derik, Midyat, Savur ve Nusaybin yörelerine sokulan yüksek kesimlerinde, Meşe ağaçlarından oluşan topluluklara rastlanır

İlin iklimi üzerinde kuzeydeki yüksek dağlar etkili olmaktadır Bölgede kış döneminde oluşan yüksek basınç alanı, kış aylarının soğuk geçmesine yol açar Bir yandan güneydeki çöl ikliminin etkisi altında bulunması, bir yandan kuzeydeki yüksek dağların serin hava kütlelerinin bölgeye girişini engellemesi nedeniyle ilin genelinde yazlar çok sıcak geçerken karasal iklimin tipik özelliği görülür Ancak; Derik, Nusaybin ve Savur İlçelerinde pamuk, fındık ve zeytin gibi ürünlerin yetişmesi Mikro iklim özelliğinin yörede hüküm sürdüğünü göstermektedir

Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler; buğday, kırmızı mercimek, arpa, kavun, karpuz, üzüm, domates, patlıcan, nohut, çiğit, pamuktur Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) Aşağı Fırat havzasındaki sulama tesisleri tamamlandıktan sonra bitkisel üretimde artış olmuştur Yaz aylarını çevre illerindeki yaylalarda geçiren göçebe aşiretlerin hayvancılığın yaygınlaşmasında büyük payı olmuştur Sığır, koyun, kıl keçisi ve Ankara keçisi ön planda gelmektedir Mardin-Midyat Eşiğinde sığır besiciliği yaygındır

Eski çağlardan beri testi, çanak-çömlek, demircilik, bakırcılık, kalaycılık, kuyumculuk, gümüşçülük (telkari), iğne oyası, Midyat el nakışı, tohum iğnesi, yorgancılık, oyacılık, boyacılık (sibbeğ), dericilik (dabbağ), sabunculuk, dokumacılık, şalü şapik (özel bir kumaş dokumasıdır) kilimcilik, halıcılık (yün ve ipek), semercilik, keçecilik, tahta oymacılığı, geçmişten günümüze kadar yapılan el sanatlarıdır Telkari diye adlandırılan altın ve gümüş işleme sanatı Mardin’in el en önemli el sanatlarından biridir Bakırcılık ve kalaycılık ise hala yaşayan el sanatlarındandır

Mardin kalkınmada öncelikli iller kapsamına alındığından bir takım sanayii kuruluşları kurulmuştur Bunların başında çırçır, iplik, halı, yem, şarap, çimento, asbestli çimento, boru, toz kireç ve mıcır fabrikaları gelmektedir Ayrıca Et ve Balık Kurumu’nun Mardin Kombinası, Etibank’ın Mazı Dağı’ndaki fosfat işletmesi bulunmaktadır



Mardin’in kuruluşu ile ilgili çeşitli efsaneler bulunmaktadır Bunlardan birisine göre; Pers hükümdarı Ardeşir’in (226-241) Marde isimli bir kavmi yöreye yerleştirdiği ve şehrin ismi de bu kavimden kaynaklanmıştır Bir başka efsaneye göre, Pers hükümdarlarından birisi, hasta oğlunu iyileştirmek için buraya getirmiş ve şehzadenin Mardin olan ismi yöreye verilmiştir Diğer bir efsaneye göre de şehrin kuruluşu, günümüze ulaşan Mardin Kalesinin olduğu yere yerleşen ve gününü ibadetle geçiren Dîn isimli bir alimin öyküsüne bağlanır Heraklius’un gönderdiği bir komutan Dîn ile önce dost olmuş, sonra da Onu öldürmüştür Komutan buraya bir kale yaptırmış ve zamanla Dîn Öldü anlamına gelen “Mâte Dîn’in” Mardin’e dönüştüğü ileri sürülmüştür Bu efsanelere dayanılarak kente, Süryaniler Süryanice Kale ya da Kaleler anlamına gelen Merdin, Merdi, Merdo, Mirdo, Merde, Marda, Mardin demişlerdir Bizanslılar Maride, Mardia; Ermeniler Merdin; Araplar Maridin; Osmanlılar da Mardin olarak isimlendirmişlerdir

Nitekim halkın çoğu bugün böyle demektedir Merdin adı “Kaleler” anlamına gelmektedir Kentte bir çok kalenin varlığı, bu şekilde isimlendirilmesine neden olmuştur Mardin’in kale kavramlarıyla adının bu kadar sık geçmesinin en önemli nedeni de birbirini koruyup kollayan doğal savunma ve gözetleme görevini üstlenen korunaklı yapıların varlığındandır

Mardin’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir Eski Yakın Doğu tarihine göre; şehrin kuruluşu Subarilere dayanmaktadır4500’den itibaren yöreye Subariler, Hurriler, Sümerler, Akadlar, Mitanniler, Hititler, Asurlular, İskitler, Babiller, Persler, Makedonyalılar, Abbasiler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Artuklular ve Osmanlılar egemen olmuşlardır Artukoğulları zamanında Meyyafarikinin (Silvan) kolu kurulmuş ve bu dönemde kent büyük bir imar görmüş, gelişmiştir

4500-3500) yaşadıkları burada ele geçen kalıntılardan anlaşılmıştır Gırnavaz Ören yerinde 1982 yılında başlayıp, 1991 yılına kadar sürdürülen arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz’ın MÖ4000’den MÖVII yüzyıla kadar sürekli bir yerleşim alanı olduğu anlaşılmıştır

Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ2850 yılında Akdeniz’e kadar yaptığı seferinde Mardin’i de egemenliği altına almıştır Şehircilik, sulama ve tarım alanında ileri bir düzeye ulaşan Sümerler Mardin’i Akadlar’a bırakmışlardır (MÖ2820) Akadlar, MÖ2500 yıllarında Sümerler’le anlaşarak yörede Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır Bundan sonra Mardin, MÖ2230’lu yıllarda Elam şehri olmuştur Hammurabi, Sümer topraklarını Babil’in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devleti’ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya’ya saldırınca Mardin’i de istila ederek topraklarına katmıştır (MÖ2200-1925)

1925 yıllarında Mardin’i işgal eden Hititler, bir süre sonra şehri terk etmişlerdir İran’dan gelen Ari ırkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkınca, Asur Kralı Asurobalit, Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır1190’da Anadolu’dan gelen diğer bazı Ari ırk kavimleri Mardin’i almışlardır Ardından ITıplatpalasır; Sincar, Nusaybin ve Mardin’den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin koruduğu Kemecin’e saldırıp onları yenmiş, Mardin yöresini yeniden ele geçirmiştir1060’da IAsurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılgamış yakınlarında Asurlular’ı yenmişlerdir Asurlular yeniden Mardin’i egemenlikleri altına almıştır Böylece MÖ800 yılına kadar Asurlular’ın elinde kalan Mardin, daha sonra Urartu Krallığı’nın egemenliğine girmiştir612 yılına kadar Sityaniler, MÖ618 yılında ise İran’dan gelen Midiller buraları ele geçirmiştir

335 yıllarında Büyük İskender Mısır’ı aldıktan sonra Mezopotamya’ya gelerek İran’a yönelmiş ve bu arada Mardin’i de ele geçirmiştir İskender’in ölümünden sonra komutanları arasında İmparatorluğu paylaşılırken, Mardin de General Sleukos’un payına düşmüştür (MÖ311) Mardin ve çevresi (MÖ131) Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katılmıştır MS249’da Roma hükümdarı Filippos, kendisine isyan eden IXAbgar’ı memleketten kovmuştur Bundan sonra Şehrin Valiliğine Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir Bu arada Mardin’de Urfa’ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir

Ömer’in kumandanlarından İlyas Bin Ganem’in Mardin’i işgaline kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir Mardin ve çevresi 692’de Emeviler’in, 824’te Halife Memnun zamanında Abbasiler’in hakimiyetine girmiştir Bu dönemde İslamiyet hızla yayılmıştır Mervaniler, 990 yılında Musul’da tutunabilen Hamdaniler’in topraklarının yanı sıra Mardin’i de ele geçirmiştir Bundan sonra Mardin ve çevresindeki çarşıların, camilerin onarılması ve yenilerinin de onlara eklenmesi , ayrıca İpek Yolu’nun da buradan geçmesi şehri ticari açıdan canlandırmıştır

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boylarının yapmış olduğu akınlar, Mervanileri zayıf düşürmüştür Nusaybin’de Mervanilerin 1089’da yenilmesi ile yöre Selçukluların egemenliği altına girmiştir Bu arada Artuklular’dan İlgazi Bey Mardin’i 1105’te ele geçirerek Artukoğulları Devleti’nin başkenti yapmıştır Artuklular bölgede büyük bir devlet kurmuş ve yörede 304 yıl egemenlik kurmuşlardır Bu dönemde Mardin ve yöresinde çok sayıda cami, medrese, hamam ve kervansaray yapılmış ayrıca birçok cami, medrese ve manastır da onarılmıştır

yüzyılda güçlenen Karakoyunlular şehri kuşatmış ve 1409’da şehri ele geçirmişlerdir Ardından Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular, Mardin Kalesini ele geçirmişlerdir XVIyüzyılın başında Akkoyunlular’ı egemenliğine alan Şah İsmail yörede güçlü bir Safevi Devleti kurmuştur Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmalamaya karşı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail’e teslim etmiştir

Yavuz Sultan selim Mısır seferi sırasında, 1517’de Mardin ve yöresini Osmanlı topraklarına katmıştır Osmanlı döneminde Diyarbekir Beylerbeyliği’ne bağlanmış, uzun süre Diyarbakır-Bağdat ve Musul Sancağı konumunda kalmıştır

IDünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında işgale uğramamıştır Cumhuriyetin ilanından sonra il konumunu sürdürmüştür

430), Mar Yusuf Kilisesi (1864-1894), Mor Şmuni Kilisesi (793), Mor Yakup (Arur) Manastırı (MSI ve IIyüzyıl), Mor İvennis Kilisesi (793), Mor Circis Kilisesi (793), Mor İliye Kilisesi, Mor Yuhannın Kilisesi (370), Mor Babi Kilisesi, Mor Aho Kilisesi, Mor Şemun Kilisesi, Mor Mihayel Kilisesi ve Burç Manastırı (185), Hammara Manastırı (MS326), Mor Barbara Manastırı (XVIIyüzyıl), Mor Efram Manastırı (1884), Meryem Ana Manastırı, Mor Dimet Manastırı, Mor Cırcıs Manastırı, Deyrulumur Manastırı (MS397), Deyr’ül Zafaran Manastırı, Seyde (Meryem Ana) Manastırı (MS326), Mar Yakup Manastırı, Ulu Cami (Cami-i Kebir), Hatuniye Medresesi, Zinciriye Medresesi (1385), Emüniddin ve Necmeddin Külliyesi (XIIyüzyıl), Melik Mahmut Camisi (Babü’s-Sur Camisi) (XIVyüzyıl), Süleyman Paşa Camisi (Molla Hari Camisi) (XIVyüzyıl), Şeyh Çabuk Camisi (XVyüzyıl), Hamid Camisi (XVyüzyıl), Şeyh Ali Camisi (Şeyh Mahmud Türki Camisi), Pamuk Camisi, Kıseyri Camisi, Reyhaniye Camisi, Azap Camisi (Arap Camisi), Şeyh Muhammed ez-Zerrar Camisi (Zairi Camisi) (XVIIyüzyıl), Halife Camisi (Hacı Ömer Camisi), Kızıltepe Ulu Camisi Marufiye Medresesi, Şehidiye Medresesi, Melik Mansur Medresesi, Altunboğa Medresesi, Kasımıye Medresesi, Şah Sultan Hatun Medresesi, Savurkapı Medresesi, Kervansaray, Kayseriyye Çarşısı, Revaklı Çarşı, Firdevs Köşkü’dür Ayrıca kendine özgü mimarisi olan Mardin evleri vardır

Derik’in batısında Buhur Köyü’nde Yer Altı Gölü, Bakırkırı Mesiresi, Nusaybin’de Çağçağ Çağlayanı, Fahriye Bahçeleri, Ravziye Bahçeleri, Zinnar Bahçeleri ilin belli başlı doğal oluşumları ve mesire yerlerindendi

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Gezgin Gözüyle

BASINDA MARDİN

Dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Mardin artık turizmden hak ettiği payı almayı bekliyor

Yüzyıllardır Türk, Kürt, Arap, Süryani ve Yezidiler’in bir arada yaşadığı Mardin sokakları canlanmaya başladı Tarihi yapıları, geleneksel el sanatları ve kültürüyle bu kenti keşfedin

Keşfedilmeyi bekleyen şehir MARDİN

Dünyanın en eski yerleşim birimi olmasına rağmen tarihi ve kültürel dokusunu korumayı başaran Mardin, turizmden hak ettiği payı alacağı günleri bekliyor
Hıncal Uluç geçtiğimiz hafta Mardin’le ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı köşesinde Uluç’un her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği, İspanya’nın en eski şehri Toledo ile karşılaştırıp "On Toledo edecek Mardin’den, benim Mardinimden dünyanın haberi yok" sözlerinin ardından kente gittik İstedik ki Mardin’in tarihini, dokusunu bir kez daha anlatalım Güneydoğu’da terörün sona ermesiyle birlikte gözler dünyanın en zengin tarih ve kültür hazinelerine çevrildi 1990’ların sonuna doğru bu potansiyeli fark eden turizmciler, çok az da olsa Güneydoğu’ya turlar düzenlemeye başladılar 2000 yılından itibaren ise bölgede turizm ivme kazandı 2000 yılı aynı zamanda Güneydoğu’nun, Türkiye’nin, hatta dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan Mardin’in keşfedilmeye başladığı yıl oldu Mardin’e beş yıldır turlar düzenleniyor ve şehre gelen turist sayısı giderek artıyor Ama dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olan, ilginç mimari yapısıyla tam bir müzekent konumundaki Mardin’e gelen turist sayısı yine de çok az Hele yabancı turist açısından bakıldığında içler acısı bir tablo ortaya çıkıyor Fakat gerek devletin gerekse turizm yatırımcılarının üzerine düşeni yapması durumunda bu tablonun yakın zamanda değişmesi, kente her yıl milyonlarca yabancı turistin gelmesi bekleniyor Geçen yıl 220 bin civarında turistin geldiği Mardin’e bu yıl 300 bin turist bekleniyor Turistlerin yüzde 90’ı Türk Bodrum’a bir sezonda bir milyon turist geldiğini düşünürseniz, dünyanın en özel şehirlerinden biri olan Mardin’e gelen turist sayısının azlığı ortaya çıkıyor Bunun en büyük sebebi de Hıncal Uluç’un dediği gibi Mardin’i tanımamamız ve dünyaya da tanıtamamamız Beş yıldır kişisel çabalarla yürütülen Mardin turizmine mutlaka devletin el atması gerektiği söyleyen Mardinliler, "Biz turizmi bilmiyoruz ve imkanımız da yok Devlet gelsin buraya turistik tesisler yapsın ve bizleri de eğitsin" diyor

ŞİMDİ GİTMENİN TAM ZAMANI
Mardin, Mezopotamya’nın yanıbaşındaki Mazı Dağı’nın eteğinde 12 yüzyılın başlarında kurulmuş Yüzyıllar boyunca Türk, Kürt ve Araplar’ın, Süryani, Hıristiyan ve Yezidiler’in bir arada yaşadıkları bir merkez olmuş Bugün de bir kültürler ve dinler mozaiği özelliğini koruyan Mardin, Süryaniler’in dini merkezi durumunda Ancak Avrupa ülkelerine göçler nedeniyle günümüzde Mardin’de 70 Süryani aile (340 kişi) kalmış Kendine özgü bir konut mimarisi geliştiren şehir bu özelliğini kaybetmeden günümüze kadar gelmiş Karşıdan bakıldığında birbiri üstüne yığılmış gibi bir görüntüsü olan evler aslında büyük bir düzen içinde Hiçbiri diğerini gölgelemiyor, birbirinin penceresini kapatmıyor ve hepsi güneye, Mezopotamya’ya bakıyor Şehire araçların geçebileceği tek cadde olan Cumhuriyet Caddesi’nden giriyorsunuz Bu caddenin üst tarafında evler, altında ise çarşılar yer alıyor Kentte önce kendinizi gelişigüzel evlerin oldu- serifercan@sabahcomtr Şerif Ercan ğu sokakların içine atın Merdivenlerden çıkın, dik yokuşlardan yürüyün Ama başınız her zaman sağınızda solunuzda olsun Böylelikle tipik Mardin evlerini daha yakından tanıma şansını yakalarsınız Şimdi sıra Mardin’in çarşılarının bulunduğu kısmında Bu bölümde yanyana veya aşağı yukarı birbiri sıra devam eden birçok çarşı var Biz önce Bakırcılar Çarşısı’na girdik 70 yaşında bakırcı ustasıyla biraz sohbet ettik "Bakırcılık da artık bitiyor Eskiden burada 150’ye yakın bakırcı vardı Şimdi beş dükkan kaldık" diyor usta Sonra yandaki bakırcıya giriyoruz Burada daha çok hediyelik eşya yapılıyor Fiyatlarını soruyoruz; bakırdan cezve 3 milyon, hamam tası 15 milyon, kildan (sabunluk) 25-30 milyon, çerezlik 15 milyon liradan satılıyor Sağlı sollu dükkanların bulunduğu daracık sokaklardan devam ederken karşımıza bir leblebici çıkıyor 68 yaşındaki Hacı Davut Aba ile konuşuyoruz 8 yaşında çırak olarak lebleciliğe başlamış Kilosu 2 milyon lira olan Mardin leblebisinden mutlaka tadın 18 yüzyılın ticaret yaşamını yansıtan çarşılardan devam ederken bir semercinin yanında duruyoruz Ustadan 60 yıldır bu işi yaptığını öğreniyoruz Eskiden taşımacılık sadece eşeklerle yapıldığı için burada semercilik çok geçerli bir meslekmiş Şimdi ise dört semerci kalmış Sırada Kuyumcular Çarşısı var
TELKARİ USTASI KALMADI
Mardin’deki kuyumcular çok özel Çünkü altın ve gümüş takılar "telkari" diye adlandırılan Mardin’e özel bir işlemecilik sanatıyla yapılıyor Tamamen Süryani ustaların yaptığı telkari takılar ve hediyelik eşyalardaki işleme sanatı gerçekten çok etkileyici Çarşının arka sokaklarındaki bir altın atölyesindeki Süryani usta Hilal Coşkun bizi bilgilendiriyor 28 yaşında olan Hilal Bey, 7 yaşında ağabeyinin yanında çırak olarak başlamış 21 yıldır altınla takı yapıyor "Biz herhalde son nesil oluruz Çünkü eskiden burada gördüğünüz bütün kuyumcular telkari ustasıydı Kendileri yapar dükkanlarında satardı Şimdi 4-5 atölye kaldık" diyor Hilal Coşkun Telkari el sanatıyla yapılmış gümüş ve takı ve hediyelik eşyaların fiyatlarını da sorduk Gümüş takıların gramı 800 bin ile 15 milyon arasında değişiyor Çanta, şekerlik, peçetelik, mücevher kutusu gibi hediyelik eşyaların gramı ise 15 milyon liradan başlayıp 3 milyon liraya kadar çıkıyor Mardin’e gidip de Nasra Şimmeshindi Hanım’a uğramadan geri dönülmez Evine, şehrin girişindeki Güven Eczanesi’nin yanından giriliyor Süryani olan Nasra Hanım basma boyama sanatının son temsilcisi Evinde dini motifli basma süslemeleri yapıyor Babasından öğrendiği el sanatını 80’i aşkın yaşına rağmen devam ettiriyor Kök boyadan yaptığı melek, aziz, haç, Meryem Ana resimleriyle süslü basmalar kilise perdesi, masa örtüsü, duvar süsü olarak kullanılıyor Kilise perdesini 1 milyar 200 milyon, masa örtüsü ve duvar süsleri ise boyutlarına göre 25 milyon ile 100 milyon lira arasında değişiyor Süryani bir aile ile tanışmak ve onların ev yaşamlarına şahit olmak istiyorsanız Nasra Şimmeshindi’ye mutlaka gidin (Tel: 0482 212 17 65)

ÇOK ETKİLEYİCİ

İlk kez 1974’de öğrenciyken Mardin’e giden Memecan, "Mardin’deki evleri görünce bir başka dünyaya geçiyorsunuz Penceresi işlemesiz olan bir evde oturmam diyen bir halk ve taşları oya gibi işleyen ustalar yaşamış burada Dağın yamacına yapılan evler uzaktan bakıldığında tek bir bina gibi görünüyor İklime son derece duyarlı yapılarak sıcak ve soğuğa karşı dayanıklılık sağlanmış Orada yaşayan insanların bilgilerini aktara aktara ve biriktirerek en ideal noktaya getirdiklerini gördüm Ama sonra şunu merak ettim; 19 yüzyıldan sonra ne oldu da bu teknolojiden vazgeçtiler, o taş ustalarına ne oldu, o süslemeye düşkün insanlara ne oldu?" diyor "O zamandan beri resmine bakmaya bile korkuyorum Çünkü o evlerin yıkılıp yerine yenilerinin yapılmış olmasından korkuyorum" diyerek devam eden Doktor Salih Memecan, Mardin’in herkesin etkilenebileceği hatta mimarların bile çok etkileneceği bir şehir olduğunu vurguluyor

MARDİN MUTFAĞI

Mardin’in yöresel yemeklerini yiyebileceğiniz çok güzel bir restoran var Eski bir Mardin evi olan Cercis Murat Konağı’nda aynı adla hizmet veren restoranın sahibi Ebru Baybara Demir, kendini Mardin mutfağına adamış bir işletmeci Mardinli ev kadınlarıyla birlikte yaptığı yöresel yemekleri turistlere hem tattırıyor hem de öğretiyor Cercis Murat Konağı’nda yiyebileceğiniz yemeklerden bazıları şöyle: Soğanlı Yoğurt Çorbası, Kapari Salatası, Tarçınlı Patlıcanlı Mahlepli Pilav, Erik Yahnisi, Kitelraha (Süryani rahiplerinin oruç zamanı yedikleri et yemeği), Sütlaçlı Zerde, Kaburga Dolması, Incasiye (Kurutulmuş etten yapılıyor), Bal Kabağı Dolması, Frik salatası, Humus Muammara, Bello (Mercimek köftesi), Kiliçe (Mardin çöreği) Burada yiyeceğiniz normal bir mönü için kişi başı 15 milyon lira ödüyorsunuz Eğer kebap yemek istiyorsanız Cumhuriyet Caddesi üzerinde yer alan Kebapçı Rıdo’ya gidin Salaş bir kebapçı ama kebapları çok lezzetli Etler gözönünde satırla kıyılıp şişe sarılıyor ve pişiriliyor

Mutlaka görülmesi gereken tarihi eserler

Ulu Camii
Önce Ulu Camii’ye gidin Şehrin merkezindeki Mardin’in en eski camisi olan Ulu Camii, 1176 yılında Artuklular zamanında yapılmış Özellikle minaresi çok dikkat çekici O yıllarda çarşıya bir tek bu caminin yanından girilirmiş Yayınlanmış Mardin fotoğraflarının hemen hemen hepsinde bu minareyi görürsünüz

Zinciriye Medresesi
Şehrin en üstünde kalenin hemen altındaki Zinciriye Medresesi 1385 yılında yapılmış İki katlı medresenin giriş kapısının ihtişamı ve süslemeleri görülmeye değer Buradan Mardin’i izlemek büyük keyif Çünkü şehrin tamamını ve devamındaki düzlükte yer alan Mezopotamya’yı izleyebiliyorsunuz

Kırklar Kilisesi
Şehrin merkezindeki 5 yüzyılda yapılan Kırklar Kilisesi ince taş işçiliğinin en güzel örneklerinden 400 yıllık ahşap kapıları, 1500 yıllık kök boya ile baskı perdeleri, geniş avlusu çok etkileyici Bugün Mardin Metropolit Kilisesi özelliği taşıyan kiliseye gittiğimiz Paskalya temizliği yapılıyordu

Deyrulzafaran Manastırı
Mardin’in 3 km doğusunda bulunan Deyrulzafaran Manastırı, Yukarı Mezopotamya’ya bakan yamaçlarda yer alıyor Süryaniler’in tarihi ve dini değerleri arasında bugüne kadar ayakta kalabilmiş nadir bir manastır olan Deyrulzafaran, 639 yıl boyunca dünya Süryaniler’inin patriklik merkezliğini yapmış 1600 yıllık manastır, Süryaniler için bugün bile büyük önem ve anlam taşıyor Deyrulzafaran Manastırı’nı görmeden Mardin’den dönmeyin
KAYNAK : SABAH GAZETESİ
CAMILER

ŞEHİDİYE CAMİİ:
Şehidiye Camii 1214 tarihinde Melik Mansur Nasreddin ArtukAslan tara fından yaptırılmıştır Bugünkü minnaresi şerefeye çıkılan çift merdivenleri ile hele zonik yapıdadır 1916 yılında inşa edilmiştir

MELİK MAHMUT CAMİİ (BAB ES SUR):
Cami,yatık bir dikdörtgen alan kaplayan ve diğer yanlardan dar sokakla rın ayrıldığı evlere ve çeşitli portal şeklinde taş işlemeli ana girişi küçük bir meydanda açık durumdadır Melik Mahmud (1367-1368) ’ un burada defnedilmiş olmasından da bu camiye Melik Mahmud Camisi denir

ABDÜLLATİF (LATİFİYE) CAMİİ:
MS1314’ te Artukoğullarından Melik Salih ve Melik MuzaMinnaresi Mısır vali
si Muhammed ZiyaTayyar Paşa tarafından inşa ettirilmiştir Sultan Avis ve Melik Mansur burada gömülüdür

NECMEDDİN CAMİİ (MARİSTAN CAMİİ):
Emin Necmeddin İlgazi Artukoğulları Tarafından Yap tırılmıştır Bu camiye
Sarı Camide denmektedir 1116 yılında Emin Necmeddin İlgazi buraya gömülmüştür


ŞEYH ÇABUK CAMİİ:

Hangi tarihte ve kim tarafından yapıldığı bilinmeyen cami Diyarbakır Kapı mahallesindedir Ancak MS 1170 yılında İslam hakimiyeti döneminde Mor Yusuf Kilisesi iken camiye dönüştürüldüğü söylenmektedir

SULTAN MUSA CAMİİ:
Mardin il merkezinden 20 kmuzaklıkta yer almakta
dırTürklerin bu yöreye akını sırasında büyük bir ko- mutan olan Sultan Musa MS 1055 yılnda burada
şehit olmuştur Sultan Musa ve arkadaşlarının tür-
beleri Arap mimarisi biçiminde inşa edilmiştir

ZEYNEL ABİDİN CAMİİ:
Nusaybin ilçesinde HzMuhammedin torunlarından olan Zeynel Abidin’in adıyla anılan camide, kendisinin ve kızkardeşi Zeynep’ in türbeleri vardır
Hz Muhammedin berberliğini yapmış olduğu söylenen Selman’ı Pak’ın ziyaretgahı mevcuttur

REYHANİYE CAMİİ: 1756 tarihinde Ahmet Paşa’nın kızı Adile Hanım tarafından yaptırı lan bu cami Hasan Ayyar çarşısında bu lunmaktadırMinnaresi se kiz köşelidir
EMİNEDDİN CAMİİ: Necmeddin İlgazi’ nin kardeşi tarafından yaptırıldığı söylenmekte dir
NİZAMEDDİN BEGAZ CAMİİ: Diyarbakır kapısında, Melik Kutbeddin’ in veziri Nizameddin Be- gaz tarafından MS1186 yılında yaptırılmıştır
ŞEYH SALİH CAMİİ: Hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Cami nin yanındaki kubbeli türbede Salih türbesi mevcutturCaminin 50 metre batısında yontma taşla çevrili dört köşeli türbede Şirin ismin de bir zat defnedilmiştir
KALE CAMİİ: Hangi tarihte inşa edildiği bilinmemektedir MS1269 yılında Nec meddin İlgazi tarafından onarıldığına dair belgelere rastlanmıştır
SULTAN HAMZA MESCİDİ: MS1443 yılında Sultan Hamza tarafından yapımına başlanan bu camiyi bir yıl sonra oğlu tamamlanmıştır
HAMİDİYE CAMİİ: MS1347 yılında Şeyh Zebuni tarafından yaptırılmış, kendiside içi ne gömülmüştür
S1195 yılında Melik İsa’nın veziri Kudbiddin Bin Emir Ali Sincari tarafından yaptırılmıştır
TEKİYE CAMİİ: MS1445 yılında Kasım Padişah’ın yeğeni İbrahim Tekye tarafın- dan yaptırılmıştır
MUHAMMED HAKİM MANSURİ CAMİİ: Merkeze bağlı Yalım beldesindedir Mor İsyo Kilisesi iken 19 yüz- yılda camiye dönüştürülmüştür
MİDYAT CAMİİ: Artuklu Devletinin son zamanlarında inşa edilmiştir
KIZILTEPE (KOÇHİSAR) ULU CAMİİ: Kızıltepe ilçesinde Mardin Artuklularından Yavlak Aslan tarafından (1184-1200)başlanmış ve kardeşi Ar tuk Aslan tarafından (1200- 1239)’ da tamamlanmıştır Kıble duvarına paralel üç nef mihrap önünde iki nef boyunca 975 m çapında tromplu bir kubbe ile ke- silmiştir Caminin iç kısmı, mihrabı ve duvarları zarif oyma işleme yazılarıyla süslenmiştir

CARSI-HAN-HAMAM-KAPLICA

ÇARŞILAR
-Un Çarşısı-Ayakabıcılar Çarşısı-Kapalı Çarşı-Hasan Ayyar Çarşısı-Meşkin Çarşısı-Kasaplar Çarşısı
-Bilebil Çarşısı-Cumhuriyet Çarşısı-Marangozlar Çarşısı-Kuyumcular Çarşısı-Gümüşçüler Çarşısı
-Tellallar Çarşısı-Manifaturacılar Çarşısı-Nalburiyeciler Çarşısı-Baharatçılar Çarşısı-Bakırcılar Çarşısı

HANLAR:Kervansaray Sürur Hanı (16-17yy)
:Kayseriye Bedestan Hanı (14-15yy)
:Çeçço Hanı (Yapım Tarihi Belli Değil)
:Cumhuriyet Hanı Çarşısı (Yapım Tarihi Belli Değil)
HAMAMLAR:Emir Hamamı
avurkapı Hamamı
:Ulucami Hamamı
:Maristan Hamamı
Yıldız Hamamı
:Yeni Hamam
yyArtuklu Sultanı Kudbettin İlgazinin Annesi Tarafından)
KAPLICALAR:Germiab Kaplıcası, (Dargeçit’in 18km uzağındaki Dicle Irmağı kenarında ılık su (germiab) kaplıcası nın kimyasal özellikleri zengin olmakla beraber 40 derece sıcaklıktaki kükürtlü su romatizmal ve deri hastalıklarına iyi gelir)

HARABELER

Dara Harabeleri : İhtişamlı döneminde kültür beşiği olan,tiyatro başta olmak üzere bir çok etkinliğin mer- kezi olan bu harabelerdeki sarnıçlar, su yolları günümüzde hayretle izlenmektedir

kuzeyinde, Habur Nehri kollarından biri olan Çağçağ Deresinin doğusunda, takriben 300m çapında ve 24 m yüksekliğinde höyük karakterinde bir yerleşim yeridir Arkeo- lojik bir merkez olarak ilk kez 1918 yılında bilim dünyasına tanıtılan Girnavaz daha sonraki yıllarda çeşitli araştırmalara konu teşkil etmiştir 1991 yılına kadar yürütülen çalışmalarda Girnavaz’ın MÖ 4000’den MÖ7 yüzyıla kadar sürekli olarak iskan edildiği anlaşılmıştırHöyük üzerinde ayrıca İslami dönemlere ait büyük bir mezarlık bulunmaktadırKazılar sonucu bulunan mezarlarda şahsi eşya olarak metal silahlar, metal süs eş yaları, vazolar, kandiller, mühürler vs bulunmuşturAynı mezarlar içinde ayrıca kült, tablet gibi paha biçilmez kalıntılara da rastlanmıştırÇivi yazılı belgelerden bir tanesi tarihi Bu, belgede Girnavaz Nabula eski adıyla ifade edilmektedir Yerleşimin ulaşılabilen kültür tabakasının M:Ö 4000 sonlarına tarihlenen genç Uruk oluşturmaktadır Bu kültür tabakasının üzerinde yer alan MÖ3000 ortalarında yerleştirildiği sanılan Er Hanedanlar devri mimari tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açı- sından araştırılmış değerlendirilmiştirEr Hanedanlar devrinden sonra Girnavaz MÖ2000 başlarına tarih- lenen Eski MÖ2000 ortalarına tarihlenen Hurri-Mittani MÖ2000 sonlarına tarihlenen Orta Asur devirlerinde de yoğun bir şekilde iskan görmüştür

kuzey doğusundadır Harabelerde Roma dönemine ait Kiliseler, sarnıçlar ve üzüm mağsaraları mevcuttur

Fıtvar Harabeleri : Derik’e 13 km uzaklıkta Roma dönemi kültür mirasını önemli kalıntılarını ihti- va eden , antik bir harabedir

Akbağ Harabeleri : Şehir merkezinden 13 km uzaklıkta Akbağ Köyündedir

Hofi ve Zorava Harabeleri : Büyük bir ilim ve ticaret merkezi olan harabe Derik İlçesine 18 km uzaklıktadır Roma dönemine ait çok sayıda ev eşyası kalıntılarıyla antik, yaşanmış bir medeniyetin günümüze bıraktığı bir harabedir

Beşikkaya Harabeleri : Yaşanmış medeniyetlerin günümüze bıraktığı eserlerin otantik yapıda önemli bir harabedir

Telbısım Harabeleri : Derik’in 1 km güneyinde yer alan bu antik kent, Tepebağ Köyünde otantik yapıda beklediği önemli bir harabedir

Ramanus Harabeleri : Nusaybin’in 40 km doğusunda olan antik kent Kasribelak Köyünde bir harebedir

Kefertut Harabeleri : Kızıltepe’ye bağlı Koçlu Köyündedir Ayrıca Kızıltepe’de, Salah, Harzem, Bellüke, Hafri (Yurderi), Amrud Harabaleri mevcuttur

KALELER

Mardin Şehrin büyük bir kısmının dayanmış olduğu zinin üst kafesine kurulmuş müstahkem bir mevkidirSubari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Ro ma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler, Osmanlılar dönemlerini, kimi zaman zaferleri, kimi hayal kırıklıklarını yaşamış çok önemli bir kaledirMS330 yılında ate şe ibadet eden ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardin kalesinde kalır Rahatsız olan kral, kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada yaşar Daha sonra kendi memleketi Pers ve Babil’den birçok asker ve sivil getirip, onları Mardin’e yerleştirir Getirilen halkın va sıtasıyla MS442 yılına kadar birçok ilerlemeler görülür M5442’da veba salgınından dolayı kaledekilerden sağ kalan olmadı MS 542’e kadar Mardin Kalesi boş kaldı MS975-976’da Hamdaniler’den Hamdan Bin El Hasan Nasır El Devle Bin Abdullah Bin Ham binlerce yıldır hakim bir konumda bulunan bu doğal kaleyi bir takım eklemelerle, daha korunaklı bir hale getirmiştirKalenin ovadan yüksekliği bin metre kadardır Ka- lenin bir kısmı sarp kayaların üzerine oturmuştur Meyilin fazla olduğu insanın çıkıp inmesi ihtimali bulunan yerlerinde, bundan istifade edilerek sur inşa edilmiştir
Kalenin güney kesiminde bir kule hala ayaktadır Kalede daha önceleri mesken olarak kullanılma ya yarayan kalıntılar gözlenmektedir Evliya Çelebi her zamanki anlatım özelliğiyle kale ambarlarının çok miktarda erzak,cephane ile dolu olduğunu yaz mıştırl9yüz yılın ilk yarısında mevcut olan surların, bugün bazı yerlerde yalnız temellerine rastlanmak tadırBir çok kez kuşatılan kale, Timur’u bile çileden çıkaran direnişini, bünyesinde barındırdığı su sar- nıçları ve ambarlarındaki bolluk ile sağlamıştır Dimdik ayakta iken şehrin altı kapısı mevcuttu
Bunlar; İlin batısında Diyarbakır Kapı, Doğuda Savur Kapısı, Kuzeyde Bab-ı Şavt, Kuzeybatıda Bab-ı Hama- ra, Güneybatıda, Bab-ı Zeytun, Güneyde Bab-ı Cedid (Yeni kapı) dir Bu kapıların sağlamlığı kalenin uzun yıllar zapt edilemeyişine önemli bir etkendir Kartal Kalesinin şöhreti o kadar yaygındır ki, pek çok şaire il- ham kaynağı olmuştur Kalenin yaşa dıklarına şahit olan Mezopotamya’ya medeniyetin ve tekniğin sihirli değneği deyince bu zümrüt ovayı bugün nura boğmuştur Geceleri güney yönünden muhteşem Kartal Ka lesine bakan biri, dağın eteklerinde parıl dayan binlerce ışığı göğün yıldızları sanır

Kız Kalesi ( Kal’at ül al Mara-Lorna-Jurekm) : Merkeze bağlıdır İlin 5 km doğusunda yayı andı- ran üç kaleden biridir Tarihte çok önemli bir koruyuculuk görevi üstlenmiştir Kalede, kral kızına ait taştan yapılmış bir taht, su sarnıçları, kuyular, mağaralar ve kalıntılar mevcutturKal’at ül

Erdemeşt Kalesi : Bülbül Köyü ile Arur Kalesi arasında kalan tepe üzerindeki kaledir

Anır Kalesi : Mardin’e 5 km uzaklıkta, Deyrulzafaran Manastırının arkasında bulunan tepenin üzerin- de çok eski geçmişe sahip kaledir

Dara Kalesi ( Daras Anastasiupolis) : Merkeze bağlı kale, Mardin şehrinin 30 km doğusunda, meş hur Dara Harabeleri içinde yığma bir tepe üzerinde yükselir Burası Yukarı Mezopotamya Bölgesinin en ünlü tarihi şehri iken bugün bir köy görünümündedir Oysa ki, tiyatro sahneleri, su sarnıçları, su değirmeni, barajı, mahsara, köprü, 40 m derinliğinde yer altındaki zindanı ve üniversitesiyle çok önemli bir medeniyet katmanı olarak tarihte parlak bir dönem yaşamıştır Kaleyi meşhur İran hüküm darı Dara Yuvaniş yaptırmıştır Miladın ilk yıllarına kadar İranlılar’la Romalılar arasında el değiştirmiş kale günümüze kadar özeliğini korumuştur

Rabbat Kalesi : Derik ilçesinin 15 km batısında, Hisaraltı Köyü sınırları içinde yer almaktadır Binler ce yıllık bir tarihe sahiptir Artuklu döneminde onarımdan geçmiş ve bir takım eklemelere maruz kal mıştır 15 burcu, 4 köşesinde 4 gözetleme kulesi mevcuttur Burçların yüksekliği 15 metredir Kalenin doğuda ve batıda iki kapısı bulunmaktadır Yeraltında inşa edilen barınaklar üzeri toprak yığılı bir şekil de zamanında önemli bir görev yüklenmiştir Yeraltında saray kalıntıları, erzak ambarları

Dermetinan Kalesi : Kale, Mazıdağı ilçesinin 20 km kuzeybatısında ve Gümüşyuva Köyü sınırları içindedir Mardin’den sonra Diyarbakır’ın fethine karar veren Timur, Mezopotamya’ya Karadağ istika metinden açılan boğaza hakim olma, Mardin ve Diyarbakır’ın birbirine yardım yollarını kapatma, her iki tarafın geçidini emniyet altına almak amacıyla arazi üzerinde keşifler yaptırmış ve ilk iş olarak ken disine geçit vermeyen Dermetinan Kalesinin fethini emretmiştir Kalenin fethi beklendiği gibi kolay ol mamıştır l50 m yüksekliğinde bir tepenin üst düzlüğüne inşa edilen kale Timur’u uzun zaman uğraş tırmıştır Dermetinan Kalesinde dikkati çeken bir başka özellik Bizans döneminden kalma, kapısında iki mühür bulunan mermer bir mezarlıktır Burada duvar kabartmalarının orijinal yapısı oldukça önemli dir Kale, Bizanslılar tarafından yaptırılmıştır Sekiz burç ve gözetleme kuleleri, kuzeye açılan tek kapı ve içerdeki su sarnıçları

Zarzavan Kalesi-Sammachisacane (Mardin-Diyarbakır karayolu üzerinde) : İpek yolunun en güzel köşelerinden birinde 50 m yükseklikteki bir tepe üzerine inşa edilmiştir Yapılış amacı tama- mıyla kervan ticaretiyle uğraşanların güvenliği içindir Timur’un Mardin’i zaptetme girişimleri sırasında bu kale ele geçirilmiş, karşı koyanlar öldürülmüş ve ardında bir harabe bırakılarak çekilip gidilmiştir

Savur Kalesi(Sauras) : Kale, Savur ilçesinin sırtını dayadığı yüksek bir tepenin üst düzlüğüne tek beden halinde kurulmuştur Romalılar tarafından zamanın stratejik kaideleri göz önünde bulundurula rak inşa edilmiştir Romalılarla Araplar arasındaki büyük çekişmelere sahne olan Savur Kalesi devam lı surette el değiştirmiş ve uzun zaman merkezi bir kale olarak kalmıştırKale, İpek yolunun can dama rı konumundaki hakim bir mevkide tüm esrarengizliğiyle durmaktadır

Aznavur Kalesi : Kale, Nusaybin ilçesinin 14 km kuzeydoğusundadır Aznavur Kalesi geniş bir vadi nin üzerinde iki penin zirvesindedir Kale H360-M970’ de Hamdan Bin A1 Hasan, Hasır Al-davla Bin Abdullah Bin Hamdan taraf inşa edilmiştir Doğudan batıya 400 m uzunluğunda genişliği 30-60 m arasında değişmektedir Kalenin inşa edilmiş olduğu düzlüğün zemini doğuda 800, batıda 300 m yük sekliktedir Kale 14 burç, iki gözetleme kulesiyle tahkim edilmiştir Güneye açılan tek kapısı doruğa kale meydanına gider, burada kale bedeyinin mekanı görülmeye değer bir özelik teşkil etmektedirGü neyde Suriye Ovasına hakim bulunan kulesi hala ayaktadır

Rahabdium-Hafemtay Kalesi : Kale Nusaybin ilçesinin 20 km kuzeydoğusunda Suriye hududuna yakın bir tepe üzerinde Romalılar tarafından inşa edilmiştir Tepenin doğusunda bulunan vadiden Nu- saybin-Midyat kervan yolu geçmekteydi Romalıların Suriye’den gelecek tehlikeler için ileri karakolu görevi yapan Hafemtay Kalesi, uzun zaman Araplarla, Romalılar arasında çekişme konusu olmuştur Bu nedenle de adı tarihte pek kanlı geçmektedir
Kale gerek Nusaybin Ovasına ve gerekse kervan yolunun geçtiği vadiye, Suriye Ovasına tamamıyla hakim bir durumdadır Güneyden kuzeye doğru uzanan kalenin 14 burcu, iki gözetleme kulesi mevcut olup uzunluğu 1500 metreyi bulan surlarının yüksekliği 10, burçlar ile gözetleme kulesinin 20 metre kadardır
Kale meydanında su sarnıçları, erzak ambarları bazı bina kalıntıları ile yer altı mahzenleri görünmektedir

Merdis-Marin Kalesi : Kale Nusaybin ilçesinin 15 km kuzeydoğusundadır Marin Kalesi, eski Merdis şehri nin üzerinde yüksek bir kayalık üzerine inşa edilmiştir Çevre genişliği 1500 metredir 12 kule ve burcu var dır Güneye açılan kapısı eskiden demir kapı ile korunurmuş
Kalenin doğusunda Merdis Kralının şatosu bulunmakta, şatonun altında kayalara oyulmuş, derinliği 5, u- zunluğu 18, genişliği 5 metre olan bir mahzen, bunun yanındada suyu eksilmeyen bir sarnıç vardırKalenin
kimler tarafından yaptırıldığına dair bir kayıt olmamasına rağmen, inşa tarzından bir Bizans eseri olduğu ve tarihte bir çok kez onarıldığı anlaşılmaktadır Kalenin burç ve surları günümüze kadar özelliğini muhafaza etmiştir

Haytam Kalesi (Turabdin-Dimitriyus) : Günyurdu-Dibek Köyleri arasındadır Servis yolunun 500 m doğusun da 1254 rakımlı Bagok (İzlo) dağının doğusunda yer alır MS: 351 yılında Roma İmparatoru Büyük Kostantin oğlu Kustus tarafından inşa edildi Kaleye bağlı Basibrin Köyü vardır Kale çok el değiştirmiş olup, MS1462’ de Uzun Hasan Begin hizmetçisi olan Kör Halil isminde bir Türk amiri tarafından işgal edildi Bugün yıkıntı- lar görünümündedir Deyrulumur Manastırı yakınındadır

El Nıhman Kalesi : Büyük Köyünde bulunan kaledir Kalede 3 katlı Habis mevcuttur

KILISE VE MANASTIRLAR

KILISELER
Mar Petıus ve Pavlus Kilisesi : 1914’te Patrik 2 Abdullah döneminde Papaz Abdulmesih’in gayretleriyle Pet rus ve Pavlus adına yapılmıştır Kök boyalarla el işi baskı perdeleri mevcuttur Bu kilisenin taş işlemeleri sa dedir Merkez Gül Mahallesindedir
Mor İliyo Kilisesi : Mardin Kalesindedir 3yüzyılda yapılmıştır
Mar Behnam (Kırklar)Kilisesi : 5yüzyılda yapılmıştır Şar Mahallesindedir Kili se üç giriş kapılı,ince taş işçiliğiyle işlenmiş Mihrapları ,dört yüzyıllık ahşap Mih rap kapıları, 1500 yıllık kök boya ile baskı perdeleri, geniş avlusu içinde çan ku lesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş taş oymacılığı örneklerinin yeraldığı divan mevcuttur 1170 yılında Kırk şehitlere ait kemikler bu kiliseye getirilmiştir Bu gün Mardin Metropolitlik Kilisesidir

Kırmızı (Surp Kevork) Kilise : 420 yılında yapılmıştır 10 taş sütun üzerinde inşa edilen sede, mihrabın fark lı geometrik taş süslemeleriyle ayrı bir özelliği vardır
Protestan Kilisesi : Geniş bir alan üzerinde inşa edilen kilise 569 yılında yapıl mıştır

Mar Hırmıs Kilisesi : MS430’da yapılmıştır 1552 yılına kadar Nasturilerin kullanımındaydı Bu kilisede iki Metropolit Mezarı mevcuttur
Mar Yusuf Kilisesi : Meclis-i Mebusan Üyesi Hovsep Kazasyan’ ın öncülüğünde ve Mardin Ermeni Katolik Cemeati katkılarıyla Patrik VIII Grigoryus tarafından Mardin Metropolitliğine getirilen Melkun Nazaryan’ın gö revi sırasında Mardin Surp Hovsep Kilisesinin inşaatına 1864’te başlanmış, 1894 yılında ibadete açılmıştır Kilisenin yan tarafından Ruhbanların yeri vardır Mimarı nam-ı değer Mimar Lole’ dir Rutubeti önlemek için kilisenin inşaatı sırasında temele tonlarca tuz dökülmüştür Bu usul antik çağdan gelmektedir Tepesinde Çan Kulesi olup, mimarisi düz damlıdır İçi 21 sütun üzerinde “Vernadun, Baharan” Koro Balkonu akustik tir Altı kutsal mihrabı olup, kuzeyde Horan, taşkoro, güneyde Kavit, batıda Mıgırdaran, doğuda Adyan şeklin de yapılmıştır
Patriğin oturma yeri ile İncil vaiz yeri, üzüm salkımlı motiflerinin ahşap el işçiliğiyle bambaşka bir görünüm sergilemektedir İçi 21 sütun üzerinde ’’Vermadun, Baharan’’ Koro balkonu akustiktir1895 yılında Antakya Patriği İğnatuos Benham Banni tara fından inşa edilen Patrikhane bugün müze olarak hizmet vermektedir Eski Patrikhane binasının bir kısmı, İlde ana caddenin 1914- 1915 yıllarında Al manların demirden yapılmış tekerlekli arabaların geçebilmesi için yapılan genişletme çalışmaların

da yıkılmıştır 1958 yılında ana cadde genişletilip Cumhuriyet Alanı ve yol bugünkü haline getirilmiştir
Meryem Ana Kilisesi : Savur kapı mahallesinde 1857’te ibadete açılmıştır Yıkık haldedir
Mor İvennis Kilisesi : Eski kale köyünün güneydoğusunda yeralan kilise 793 yılında inşa edilmiştir
Mor Circis Kilisesi : Eski kale köyünün kuzeybatısında yeralan kilise 793 yılında yapılmıştır
Mor İliye Klisesi : Yapım tarihi bilinmeyen kilise Çiftlik Köyündedir Kilise içerisinde yan bölümünde iki oda mevcuttur Bu odalara geçiş çok alçak tavanlı kapıdan yapılmaktadır Orta kısımda şifalı (ruh, sinir ve sara hastaları) taka denen bölümü sık sık ziyaret edilmektedir
Mor Yakup-Mor Kuryakus Kilesesi : Kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber 3yüzyıla tarihlenen kilise Bül bül Köyündendir
Meryem Ana Kilisesi : Göllü Köyünde bulunan kilise yıkık haldedir
Mor Yuhannın Kilisesi : 370 yılında inşa edilen kilise Dereiçi (Kıllıt) Köyündedir
Mor Babi Kilisesi : Nusaybin Günyurdu Köyünün kuzeybatısında ve tepenin başında bulunmaktadır Kaya nın yontularak kilise inşa edilmiştir Buralara Mağara veya Yer altı Kilisesi de denilmektedir
Mor Aho Kilisesi : Günyurdu Köyünün kuzeyinde tepe üzerinde bulunan kiliseye Patrik III Yakup döneminde bazı eklemeler yapılmıştır
Mor Şemun Kilisesi : Günyurdu Köyünün kuzeyinde yer almaktadır Çok eski bir tarihe sahiptir
Mor Yuhanna Kilisesi : Turabdin Dağının kayalık bir yamacındadır Birçok yapıdan oluşmaktadır Mor Evgin Manastırına 5 km uzaklıkta olup, yaya olarak gidilebilmektedir
Mor Şmuni Kilisesi : Eski Kale Köyünün güneybatı sında yeralır 793 yılında inşa edilmiştir

Midyat Merkezinde: Protestan, Mar Şumune, Mor Barsavmo, Mor Ahısnoyo, Mor Şarbe, Meryem Ana Kili seleri:
Ömerli Merkezinde: Mor Cırcıs Kilisesi
Savur Merkezinde: Mor Yuhanın Kilisesi(370 yılında) vardır
Merkez İlçeye bağlı: Bülbül Köyünde Mor Stefanos, Teodoros Kilisesi ve Meryem Ana Kilisesi,
MEDRESELER

Şehidiye Medresesi : Şehidiye Camii ile aynı tarihte inşa edildiği rivayet edilen bu medresenin 1214 ta rihinde Melik Mansur Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırılmıştır İki eyvanlı olup, kuzey eyvanı sel sebilli diğer eyvan batıda çapraz tonozlu revakların ortasındadır Medresenin güneyinde küçük bir cami vardır Bu günkü minaresi, Şerefeye çıkılan çift merdivenleri ile helezonik yapıdadır 1916 yılında inşa edilmiştir

Bu özverili çalışmasını taçlandıran ve günümü ze kadar mükemmel yapısıyla ayakta durabilen bu çok amaçlı medreseyi yaptırmıştır (1469)Tuğlu to nozlu revaklar ve yanlara doğru derin tonozlarla ge nişletilmiş tromp kubbeli cami,revaklı avluda,büyük eyvanın selsebili kanallarla ortadaki havuza bağlan mıştır İki teras üzerine iki katlı medrese,cami ve tür be ile birlikte külliye şeklindedir

Altun Boğa Medresesi : Melik Mansur Ahmet Küçük’ ün veziri Altun Boğa tarafından 1364 yılında yaptırıl mıştır
Şah Sultan Hatun Medresesi : Akkoyunlu hükümdarı Kasım Bin Cihangirin yeğeni İbrahim Bey tarafın dan yaptırılmıştır Medrese, Teker mahallesinde bulunmaktadır
Sıtti Radaviye (Hatuniye) Medresesi : 1177 yılın da Kutbeddin İlgazi’ nin annesi tarafından Sıtraziya Camii ile aynı tarihte Hatuniye Medresesi inşa ettiril miştir Hatuniye Medresesi, iki eyvanlı revaklı avlulu iki katlı bir yapıdır Ana eyvanının yanında içi rölyef dekorlu tromplu kubbesi ile türbe yer alırCamii için de Hz Muhammed’e ait olduğu kabul gören ayak izi mevcuttur Lahitler bu yöredeki Artuklu eserlerinin en önemlilerinden biri olan bu medreseyi ayrıcalıklı bir konuma sokar

Hüsamiye Medresesi : Artukoğlu Hüsamettin Timurtaş tarafından yaptırıldığı bilinmektedir
Muzafferiye Medresesi : Artukoğlu Melik Muzaffer Karaaslan tarafından siyah beyaz taşlardan yaptırılmış tır Kale eteğinde önemli bir yapı konumunda iken bugün herhangi bir buluntusu yoktur
Medresenin girişinde ki taş işlemeler dikkat çekicidir İki avlulu ve iki katlı olup, avlunun dışında kalan mekanlarla iyice yayıl mış, dilimli kubbeleri ile uzaktan dikkati çeker Med resede Sultan İsa Türbesi ve bir çok eski kitabeler mevcuttur Medresenin yüksekte kurulmasının ama cı, rasathane olarak kullanıldığındandır Mihrap ta kullanılan taşa ışık vurunca renk cümbüşüne dönü şür Müze olarak da kullanılmıştır

Savur Kapı Medresesi : Kim tarafından ve hangi tarihte inşa ettirildiği bilinmemekle beraber,yapısal özel likleriyle Artuk mimarisini yansıtır
Melik Mansur Medresesi : Artuklu eseri olan bu yapı Gül Mahallesinin kuzeydoğusundadır İçinde lahitle rin bulunduğu bu medrese günümüzde Mescit olarak kullanılmaktadır

Manastırlar
Hammara Manastırı : MS326 yılında yapılmıştır Diyarbakır Kapı Mahallesi Kırkız mevkiindedir
Mar Barbara Manastırı : 17 Yüzyılda yapılmıştır Yeni şehirde harebe şeklindedir
Mor Efram Manastırı : 1884 yılında Patrik Cercis Şelhet tarafından yapılmıştır
Meryem Ana Manastırı : Midyat Anıtlı (Hah) Köyündedir Yöre Süryanilerinin genel kanısına göre üç mecusi nin gelip Meryem Ana Manastırını kurduğu şehirdir
Mor Mihayel Kilisesi ve Burç Manastırı : 185 yılın da inşa edilmiştirye ait bölümleri mevcuttur Ye ni yol Caddesinin alt tarafındadır

Mor Dimet Manastırı : Savur İlçesi Dereiçi Köyündedir Manastıra gelen Romatizma hastalarının iyileşmesi sebebiyle buraya Romatizma Manastırı da denilmektedir
Mor Cırcıs Manastırı : Derik İlçe Merkezindedir Yüksek Tavanı ve Mihraba bakan U şeklindeki kilise içinden görülmeyen koro balkonuyla ayrı bir mimarisi vardır
Deyrulumur Manastırı : Midyat’ın 18 km doğusun da olup, Savurlu Mor Samuel ile Kartminli Mor Şe mun tarafından MS 397’ de inşa edilmiştir 615 ve 1049’da Metropolitlik merkeziydi Manastırda Kral Ar kedeus zamanında Mor Şemun tarafından barınma ve dua yerleri, Kral Teodosyus çağında lahitlerin ko nacağı abide evi Meryem Ana Kilisesi, Resuller Kili sesi, Kırk şehit Kilisesi, Mor Şamuel Mabedi, Kral kızı Teodara’nın Mor Şamuel tarafından 512 yılın da Kral Anastas tarafından yaptırılan büyük Mabet ile muhteşem mimari örnekleriyle efsanavi abide niteliğini bütün görkemliğiyle muhafaza etmektedir

Seyde ( Meryem Ana) Manastırı : MS326 yılında kayaların içine oyularak yapılmıştır
Mor Yakup Manastrı : Nusaybin İlçe Merkezindeki Manastır, Mor Şabo ve 11 öğrencisinin Şehitliğine kadar mecusi tapınağıydı Tapınak ka lıntıları üzerine MS328 yılında Mor Yakup’ un ölümünden sonra adına ithafen inşa edilmiştir İçinde türbesi vardır l9yüzyıla kadar bünyesin de rahipler yaşardı

Mor Yakup Manastırı (Arur) : Arur Kalesi üzerinde I ve II Asır arasında kale içinde kayaların oyularak 2 katlı olarak inşa edilen manastırın, üst katında birçok küçük oda ve küçük kilise, alt katında ise büyük kilise mev cuttur
doğu sunda bulunan Deyrulzafaran Manastırı Yukarı Me zopotamya’ya bakan yamaçlarda yer almaktadır Ma nastırın güney kısmı hariç diğer tarafları dağlarla çevrilidir Süryanilerin tarihi ve dini değerleri arasın da bugüne kadar ayakta kalabilmiş müstesna bir abide olan manastır 639 yıl boyunca Dünya Süryani lerinin Patriklik merkezliğini yapmıştır Manastırın MÖ’ ye ait kısımlarının kuruluş tarihi bilinmemekle beraber Mardin ilinin kuruluşuna kadar uzandığı tahmin edilmektedir Milattan öncesine ait yapı 19 Yüzyılda bulunmuştur Bu yapıda göze çarpan en önemli özellik tavan yapısıdır

5 m ebatlar l3 sıra halinde ve aralarında herhangi bir harç olmaksızın birbirine kenetlenmiş halde duran geometrik yapıdadır Göze çarpan diğer bir özellik ise mabedin her iki tarafında kurban sunulan yeri olan kemerli kısımların bulunmasıdır Tapınak 525M_ dır Manastırın milattan sonrası na ait dönemlerde yapılan eklentiler Hıristiyanlık döneminin başlamasıyla birlikte gerçekleştirilmiştir( MS 493)Geçmişten günümüze kadar gelen ilgi çekici kiliseleri, kubbe ve sütunları, ahşap el işlemeleri kapılarıy la geçmişin en güzel mimari örnekleriyle Süryanilerin dini ve tarihi değerleri arasında dünya çapında eşsiz bir abide niteliğini bütün görkemliliğiyle muhafaza etmektedir
Savur Dere içi (Kıllıt) Köyünde; Mor Abay, Mor Teoduto, Mor Şabay ve Mor Dimet Manastırları

Mor Behnan Manastırı : 17yy kadar içinde rahipler yaşıyordu
Mor Evgin Manastırı : Girmeli Bucağının 7 km kuze yindedir Turabdin dağının yamacında, ovadan 500 metre yükseklikte mağara ve yapıtlardan oluşmak tadır Manastıra çıkış yerine kadar motorlu araçlarla gidilebilmektedir

Mor Şumuyel Manastırı (Savur-Hemerin Köyü)
Mor Şmuye Manastırı (Hmerin Köyü)
Midyat İlçesinde Mor Melke Manastırı

MAGARALAR


İplik : Mardin Merkezde Saraçoğlu Mahallesinin alt kısmında yer alan 60 kadar içiçe olan mağaralar mevcuttur Bu mağaralarda çok eskiden beri iplik imalatı yapıldığından iplik mağaraları adıyla anılır

Gümüş ova: Mazıdağı İlçesine bağlı 30 km uzaklıktaki Gümüşyuva Köyündedir Mağarada Bizans dönemine ait kalıntılar mevcuttur Mağara kapısının üzerinde 2 mühür resmi vardır



Hamazembari: Kızıltepe İlçesine bağlı Arıköyde ilk çağ insanları tarafından yapıldığı düşünülmektedir

Linveyri Şifa: Midyat’a bağlı Gelinkaya Beldesinde bulunan mağara tavanından akan su kaşıntılara iyi gelmektedir
TÜRBELER
Güneşe ve ateşe tapanlara ait mezarlık : Kasım Paşa Medresesi yakınındadır

Yahudilerin mezarlığı : Teker Mahallesinde bulunan Havra’nın avlusundadır

Şeyh Lile Türbesi : Şar Mahallesinde

Musaip Türbesi : Ulu Cami Mahallesinde

Şeyh Hamit : Türbesi Savur Kapı Mahallesindedir

Sultan Musa Türbesi : Mardin- Diyarbakır yolunun 20Km’sinde bulunan Sultan Musa Türbesi, her yıl bin lerce insan tarafından ziyaret edilmektedir Türbe aynı zamanda yöreye isim babalığı yapmıştır Şeyhmus ismi buradan kaynağını almıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Cami ve Mescitleri


Kale Camisi (Merkez)

Mardin Kalesi giriş koridorunun doğusunda bulunana Kale Camisi’nin yapım tarihi kitabesi olmadığından kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber yapı üslubu, Akkoyunlu dönemi mimari üslubuna yakınlık göstermektedir Bu yüzden de XIIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Cami düzgün kesme taştan yapılmış olup, harap bir durumda olmasına rağmen yine de mimari yapısı hakkında bilgi vermektedir Duvarlarının büyük bir kısmının iç dolguları ortaya çıkmıştır Cami kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Batısında da üç bölümlü çapraz tonozlu bir mekân bulunmaktadır

Bugün caminin yalnızca söveli kapısı iyi bir durumda olup, bu bölüme dar bir koridorla girilmektedir İbadet mekânı doğuda bir, güneyde de iki pencere ile aydınlatılmıştır Caminin güneyindeki iki pencere arasına sivri kemerli mihrap nişi yerleştirilmiştir


Hızır Camisi (Merkez)

Mardin’in doğusunda bulunan bu cami oldukça harap bir durumda olmasına rağmen yapı üslubundan XIIyüzyılda, Artuklular zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır

Kesme taştan kareye yakın planlı olan caminin yalnızca minare kaidesi ve ibadet mekânının duvarlarından bir bölümü ayakta kalmıştır Minare kaidesi özgün konumda olmasına rağmen caminin diğer kalıntıları çeşitli yapıların arasında kalmıştır


Ulu Cami (Cami-i Kebir) (Merkez)

Camide çeşitli kitabeler olmasına rağmen ilk yapıldığı dönemi ve geçirdiği onarımlar kesin olarak belgelenememektedir Buckingham caminin olduğu yerde eski bir kilesinin varlığından söz etmiştir Ancak bu iddia kesinlik kazanamamıştır Yapıdaki Selçuklu çiçekli kûfi yazılı bir kitabeye dayanılarak XIyüzyıl içinde yapıldığı ileri sürülebilinir Ancak bu yapının planı hakkında da bir yargıya varmak çok güçtür

Mardin’de uzun süre hâkim olan Artuklular döneminde caminin bugünkü plan şeklini kazandığı da ihtimal dâhilindedir Ayrıca Ali Emiri, Ulu Cami’nin vakfiyesinin 1177-1178’de düzenlendiği ve bundan 40 yıl sonra h613’te ( 1216) büyük bir taşa yazıldığını belirtmiştir Ne var ki bu kitabe de günümüze ulaşamamıştır Günümüze gelen caminin kitabelerinde caminin yapımı ile ilgili kesin bir bilgi verilmemekle beraber, onlardan bazı ipuçları da sağlanmaktadır Buna dayanılarak Artuklu ve Akkoyunlular dönemlerinde onarım gördüğü ve camiye bazı eklemeler yapıldığı da anlaşılmaktadır ProfDrAra Altun’a göre, yapının bugünkü durumunun eski şekline sadık kalınarak son yüzyıllar içerisinde, Osmanlı egemenliği sırasında almıştır Bazı kaynaklarda da 1832 yılında Osmanlı merkezi yönetimine karşı ayaklanan devlet kuvvetlerinin asilerle yaptığı çatışmalar sırasında Ulu Cami büyük ölçüde hasara uğramıştır Bundan sonra da caminin yeniden onarılmış olması da düşünülmelidir Nitekim, AGabriel caminin güney dış duvarındaki dilimli kubbelerle biten payandaların XV-XVIyüzyıl üsluplarında olduğunu ve bu son onarım sırasında orijinaline sadık kalınarak yenilendiği düşüncesindedir Bunun yanı sıra camideki dönem üslupları ve taş malzemeler de birbirlerinden farklı görünümdedir Caminin minareleri de aynı karışıklığı göstermektedir Ali Emiri’nin Vakfiyesinde Ulu Cami iki minareli olarak belirtilmiştir Bugünkü Ulu Cami’nin tek minareli oluşu ve bu minarenin daha sonra yapıldığına işaret etmektedir Minare kaidesindeki 1176 gibi erken tarihlerin yanı sıra minare kapısı eglektik üslupta olup, 1888-1889 tarihini vermektedir Camiyi 1816’da inceleyen Buckingham yapının tek minaresinin bugün olduğu gibi sivri külahlı olduğunu belirtmiştir Büyük olasılıkla da minare 1832 yılı ayaklanmasından sonra yeniden yapılmıştır Bütün bu olasılıklar dikkate alındığında Ulu Cami’nin XIIyüzyılın sonlarına doğru yapıldığı iddiası kesinlik kazanmaktadır

Revaklı avlusu Anadolu’daki erken cami örneklerinden olduğuna işaret etmektedir Revaklı avlunun ilk dönemde yapıldığı sanılmaktadır Yanındaki yıkılmış ve orijinalliğinden uzaklaşmış olarak günümüze gelen tek nefli, çapraz tonozlu bölümün de ilk yapıldığı dönemden kaldığı sanılmaktadır Revaklı avlunun iki ucunda bulunduğu sanılan iki minare Kızıltepe Ulu Camisi ile birlikte Anadolu’nun belki de en erken tarihli çifte minareli yapısı olduğuna da işaret etmektedir

Yapının planı ilk defa AGabriel tarafından 1930 yılında düzenlenmiş, daha sonra 1967’de bu plan şekli düzeltilerek ve eklemeler yapılarak yeniden çizilmiştir Yapıda düzgün kesme taş kullanılmıştır Bugünkü durumu ile kuzeyde yer alan dikdörtgen revaklı bir avlunun güneyinde mihrap duvarına enine uzanmış beşik tonozlu üç nefli plan düzenindedir Bunlardan eksenden doğuya kayan, neflerde güneyden ikisi üzerine bir kubbe yerleştirilmiştir Bu kubbe dört paye ve duvara dayanmıştır Böylece erken Anadolu mimarisinde benzerlerine rastlanan enine düzenli mihrap önü kubbeli bir cami planı ortaya konulmuştur Bugünkü konumuyla dışarıdaki yapılar arasına sıkışmıştır Özellikle kuzeyi çarşı yapıları ile birleşmiş olduğundan geç döneme ait minaresi ve dilimli kubbesi ile dikkati çekmektedir

Caminin kuzeydeki avlusuna batı ve doğudaki basit birer eyvan içerisinde olan kapıdan girilmektedir Bu girişler farklı dönemlere aittir Buradaki çapraz tonozlu küçük bir mekândan sonra sivri kemerlerle avluya açılmaktadır Bu girişlerin kuzeyinde farklı düzende, kuzey-güney doğrultusunda mekânlar bulunmaktadır Bu mekânlardan batıdaki daha geç bir devre işaret etmektedir Tek katlı, beşik tonozlu dikdörtgen bir mekânla onun kuzeyinde avluya açılan sivri kemerli küçük bir mekân bulunmaktadır Buradaki küçük eyvan daha sonra iki kata dönüştürülmüş ve ön kısmı da doldurulmuştur

Bu bölüm de iki katlı olup, alt kata yuvarlak kemerli basit bir kapı ile girilmektedir Boydan boya uzanan beşik tonozlu basit bir mekân şeklindedir Üst kat seviyesinde avluya açık iki basit pencereye yer verilmiştir Ayrıca dışarıda mekânın üzerinde, konsollar arasında kaş kemerli nişlerden oluşan bir çatı frizi kalıntısı dikkati çekmektedir Bütün bu izler avlunun bir revakla çevrildiğinin işaretidir

İbadet mekânı yatık dikdörtgen şeklinde geniş ve yüksek bir mekândır Bu mekânın kuzeyi hafif bir çıkma yapmakta ve düzgün kesme taş işçiliğinden başka da duvarlarda bir özellik görülmemektedir Duvarın dört yanında belirli aralıklarla kapı açılmıştır Mihrap duvarına paralel iki sıra halindeki masif payeler çok payeli cami mekânlarında olduğu gibi sınırsızlık etkisi bırakmaktadır Her sırada altışar paye bulunmaktadır Mihrap önü kubbesi ise yapının simetrik düzenini bozmuştur Kubbenin oturduğu bu dört paye T şeklinde olup, kemer ayağı hizasında iki sıra düz silmeler kubbe altını çepeçevre dolaşmaktadır

Ana mekân kapıların dışında kuzey, doğu ve batı uçlarında ve avluya giriş kısımlarında açılan pencereler ile aydınlatılmıştır Ayrıca doğu ve batı duvarlarında çok küçük aydınlatıcı özellikleri olan mazgal pencereler bulunmaktadır Mihrap iki kademeli ve oldukça yüksek istiridye kabuğu şeklindedir Geç devirlerde yapıldığı anlaşılan mihrap nişi payandalar üzerine oturtulmuş üçgen bir alınlıkla sona ermektedir Mihrap çeşitli çiçekler ve köşe dolguları ile bezenmiştir Rumî palmet frizleri, asma dalları burada yan yana sıralanmıştır Mihrabın batısında bulunan minberin yarısı bozulmuş ve sonradan yenilenmiş altı satırlık kitabesinde, Artuklu Sultanı Davut tarafından 1366-1377 yıllarında yapıldığı yazılıdır

Caminin kuzeydoğu köşesinde bulunan minare, kare kaide üzerinde olup, güney yüzündeki kitabeli kısmı dışında kalan bölümleri geç dönemlerde yapıldığına işaret etmektedir Kitabelerin bulunduğu bölüm oldukça yüksek iki silme ile devam etmektedir Buradan küçük yuvarlak sütunların taşıdığı bir friz ve sonra kare formu üst üste oturtulmuş ve bitkisel bezeme ile de düz yüzeyler doldurulmuştur Minarenin gövdesi silindir şeklindedir Bu gövde üzerinde de değişik süsler bulunmaktadır En altta nesih yazılı bir kitabe kuşağı, onun üzerinde damla motifleri ve tekrar ikinci bir kitabe kuşağı bulunmaktadır Bundan sonraki bölümler silmelerle nişler haline sokulmuş ve her nişin içerisi madalyonlar içerisinde yazı frizleri ile bezenmiştir


Bab Es Sur (Melik Mahmut) Camisi

Mardin Savur Kapısı’na giden yolun kuzeyinde bulunan bu caminin giriş kapısı üzerinde 1364 yılında yapıldığını gösteren bir kitabesi bulunmaktadır Ancak Kâtip Ferdi de caminin 1363 yılında yapıldığını belirtmiştir Artuklu döneminde yapılmış olan bu camiye Malik Mahmud’un 1367-1368 yılında gömülmesinden ötürü de camiye Melik Mahmut ismi verilmiştir

Cami basamaklarla çıkılan yatık dikdörtgen bir plan düzeni göstermekte olup, çevresindeki evler arasına sıkışmış, çarpık bir avlunun güneyindedir Caminin doğusunda sivri kemerli iki sıra mukarnasla dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış giriş kapısı bulunmaktadır Bu kapıdan yıldız tonoz örtülü, avluya geçişi sağlayan bir mekâna girilir Aynı zamanda burada minareye çıkış basamakları ile solunda da küçük bir oda vardır Avlunun kuzeyinde selsebilli eyvanın yanlarında biri beşik, diğeri de çapraz tonozlu iki oda daha bulunmaktadır

Caminin ibadet mekânı ortada kubbeli bir bölüm ile onun iki yanındaki beşik tonozlu bölümlerden meydana gelmiştir Cami avluya iki kapı ve iki pencere ile açılmıştır Kuzey duvarının dışında bir mihrabiye görülmekte olup, üzeri çok bozulmuş olmasına rağmen geometrik geçmelerle bezenmiştir Caminin güney duvarında dıştan dilimli yarım kubbelerle sonuçlanan payandalar arasında kalan pencereler içerisini aydınlatmaktadır

Caminin batısında beşik tonozlu türbe bulunmaktadır Bu türbe basit bir mimaride olup, geniş bir kemerle de ana mekâna bağlanmaktadır


Abdüllatif (Latifiye) Camisi (Merkez)

Mardin il merkezinde, Cumhuriyet Alanı’nın güneyinde bulunan Abdüllatif Camisi kitabesinden öğrenildiğine göre, iki Artuklu Sultanı’na görev yapmış olan Abdüllatif Bin Abdullah tarafından 1371 yılında yaptırılmıştır

Tamamen kesme taştan yapılmış olan caminin içerisinde mihrap duvarındaki pencerelerin üzerinde dolaşan uzun bir vakfiye kitabesi bulunmaktadır Caminin bugünkü minarelerini Musul Valisi Gürcü Mehmet Paşa 1846 yılında yaptırmıştır

Cami enine gelişen ana mekân ve bunun ortasında tromplu mihrap önü kubbesi, iki yanında sivri beşik tonozlu ikişer neften meydana gelmiştir Avlu içerisinden ana mekâna yan yana üç giriş kapısı vardır Bunlardan doğudaki giriş kapısı günümüzde en iyi korunmuş olan kapılarındandır Kapı nişi bir sıra mukarnas ve bir silme ile dikdörtgen çerçeve içerisine alınmıştır İki renkli taştan dilimli bir kemerin ve mukarnas dolgunun çevrelediği kapı 6 ve 8 kollu yıldızlardan oluşmuş bir silme ile bezenmiştir Batıdaki kapı ise oldukça basittir Avlu kuzeyindeki selsebilli eyvan Artuklu dönemi geleneğini yansıtmaktadır Avlunun kuzey kanadı taş payeler üzerine oturtulmuş sivri kemerli çapraz tonozlarla örtülüdür Avlunun doğu ve batı revaklarının arkasında iki katlı medrese bölümü yer almaktadır Bu avluda 1968 yılında yapılan değişiklerle kuzey kanadı duvarla örülmüş ve odalar haline getirilmiş, böylece özelliğinden kısmen uzaklaşmıştır

Caminin ibadet mekânı mihrap önü kubbeli, beşik tonoz örtülü iki neften meydana gelmiştir İç mekândaki taş duvarlarda tromplar dışında dikkati çeken bir işçiliğe rastlanmamaktadır Caminin mihrabı fazla bir özellik göstermemekle beraber geç dönemlere ait ahşap minberi ve köşk kubbesi ile dikkati çekmektedir


Molla Hari (Süleyman Paşa) Camisi (Merkez)

Mardin Şehidiye Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi günümüze ulaşamamıştır Bununla beraber, mimari yapısından Artuklu döneminde, XIVyüzyılın sonunda yapıldığı anlaşılmaktadır

Cami kesme taştan kareye yakın dikdörtgen planlıdır İbadet mekânı özgünlüğünü korumuş, mihraba paralel iki nefe bölünmüştür Beşik tonozla örtülü neflerin ortasında çapraz tonozlu ve enine gelişen bölümler dikkati çekmektedir İbadet mekânı doğu ve güneydeki ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Mihrap istiridye kabuğu şeklindedir


Şeyh Çabuk Camisi (Merkez)

Mardin Cumhuriyet Alanı’nda, Diyarbakır Kapı Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmamakla beraber, yapı üslubundan XVyüzyıla tarihlendirilmektedir Bazı kaynaklarda da bu yapının kiliseden camiye dönüştürüldüğü yazılı ise de bu iddia kesinlik kazanamamıştır

Cami enine gelişen dikdörtgen bir plan düzeni göstermektedir Avlusuna basit ve sivri kemerli bir kapıdan girilmektedir Bu avlu içerisindeki camiye kuzeybatısındaki eyvan biçiminde olan kapalı bir bölümden girilmektedir Giriş eyvanının güneyinde bir mekân bulunmakta olup, bunun türbe veya başka bir amaçla yapılıp yapılmadığı da bilinmemektedir Bu bölümün bir dergâh fonksiyonunu üstlendiği de ileri sürülmüştür

İbadet mekânı düzgün bir plan düzeni göstermemektedir Dört paye ile üzerleri beşik tonoz örtülü iki nefe ayrılmıştır


Hamit (Şeyh Zebun) Camisi (Merkez)

Mardin Savur Kapısı’na giden yolun sağında bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Mimari yapısından XIVyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Bazı kaynaklarda caminin Şeyh Zebuni tarafından 1347 yılında yaptırıldığı yazılıdır

Cami enine dikdörtgen planlı olup, doğu yönünde bir iç avlu, batı yönünde de üzeri kubbe ve tonozlu mekânlar bulunmaktadır Bu şekilde farklı birimlerden meydana gelmiş oluşu caminin aynı zamanda benzer plan gösteren bölümünden ötürü de tekke veya zaviye olarak kullanıldığını da düşündürmektedir Camiyi XIXyüzyılın sonlarında Hamit Paşa onarmış ve bu yüzden de Onun ismi ile tanınmıştır

Cami avlusuna kuzeydeki basit bir kapıdan girilmektedir Girişin sağında birkaç basamakla çıkılan çapraz tonozlu bir mekân bulunmaktadır Bu mekânın karşısına sonradan yapılan küçük oda ile birlikte aradaki bölüm de onlara katılarak beşik tonozlu eyvana dönüştürülmüştür Avlunun güney duvarında basit bir mihrap nişi, kuzeyinde de çapraz tonozlu bir revak bulunmaktadır Bu revağın batısındaki kapıdan caminin ibadet mekânına geçilmektedir İbadet mekânının üzeri çapraz tonozlarla örtülmüştür İbadet mekânında kubbeli sivri kemerli bir bölüm ve batısında da boydan boya uzanan beşik tonozlu mekânlar bulunmaktadır


Şeyh Mahmud Türki (Şeyh Ali) Camisi (Merkez)

Mardin Necmeddin Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanmamıştır Bununla beraber XVyüzyılda Artuklular döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Cami kesme taştan dış görünümü ile bir evi andıracak biçimde yapılmıştır İbadet mekânı içeriden yanlarda yarım, ortada iki paye ve beşik tonozlarla iki nefe bölünmüştür Bu payeler birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır İbadet mekânını güneydeki iki penceresi aydınlatmaktadır Mihrap oldukça basittir Caminin minaresi bulunmamakla birlikte, kuzey yönündeki taş kalıntının minare kaidesi olduğu sanılmaktadır


Pamuk Camisi (Merkez)

Mardin Medrese Mahallesi’nde ana cadde üzerinde bulunan bu yapının bir Bizans şapeli üzerine yapıldığı sanılmaktadır Günümüze orijinalliğinden epey uzaklaşmış olarak gelen bu caminin bazı kayıtlarda Şeyh Mehmet Dinari tarafından XIyüzyılda yaptırıldığı yazılıdır

Kesme taştan yapılmış olan caminin ibadet mekânı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kuzey yönünde çapraz tonozlu bir giriş ile içerisine girilmektedir İbadet mekânı ortada çapraz, yanlarda da beşik tonozlarla örtülüdür


Kıseyri Camisi (Merkez)

Mardin Emüniddin Mahallesi’nin alt kısmında, Maristan’ın batısında bulunan bu caminin kitabesi bulunmakla beraber, bu kitabe yeterli bir bilgi vermemektedir Caminin 1559-1560 tarihinde yapıldığı öğrenilmektedir Cami uzun süre depo olarak kullanılmıştır

Caminin kareye yakın dikdörtgen bir planı vardır Kesme taştan yapılmış olan cami, iki pencereli, basık tonozlu ibadet mekânı ile batısındaki kare planlı ek bir yapıdan meydana gelmiştir

Bahçesinde kesme taş mihraplı selsebilli bir çeşme dikkati çekmektedir


Reyhaniye Camisi (Merkez)

Mardin’de Hasan Ayyar Çarşısı içerisinde Ulu Cami ile Şehidiye Medresesi arasında bulunan bu caminin kitabesinden XIXyüzyılda yapıldığı yazılıdır Ancak, 1540 tarihli vakıf kayıtlarında isminin geçmesinden ötürü caminin XVyüzyılın sonunda veya XVIyüzyılın başlarında yapıldığı anlaşılmaktadır Cami 1756 yılında Ahmet Paşa’nın kızı Ayşe Hanım tarafından onarılmıştır

Cami fevkâni görünümde olup, enine gelişen bir plan yapısına sahiptir Bu plan yapısı ile Mardin yöresindeki örneklerde rastlanan enine planlı, mihrap önü kubbeli yapıların gelişmiş bir şeklidir Hasan Ayyar Çarşısı içerisinden oldukça basit kapalı bir geçitle caminin avlusuna girilmektedir Taş döşeli olan bu avlunun kuzeyinde oldukça derin selsebilli bir eyvan ile yanında küçük bir oda bulunmaktadır İbadet mekânı girişi çapraz tonozludur İbadet mekânı payelerle iki nefe bölünmüştür Bunlardan kuzeydeki bölüm daha dar olup, iki yanındaki mekânlar beşik tonoz, ortada da çapraz tonoz ile örtülmüştür

Caminin üç mihrabı vardır Bunlardan ortadaki mihrap kubbelidir Mihrap nişi ise istiridye kabuğu motifleri ile bezenmiştir Minare sekizgen gövdeli olup, şerefeden sonraki petek kısmı silindiriktir


Arap (Azap) Camisi (Merkez)

Mardin Savur Kapısı’na giden yol üzerinde olan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Ancak XVIyüzyıl kayıtlarında ismi geçmektedir Bu kayıtlarla bağlantı kurulduğunda Arap Camisi’nin XVIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olup, üzeri beşik tonozla örtülmüştür Batıdan girilen ibadet mekânı oldukça basit görünümdedir İçerisinde bezeme unsuruna rastlanmamaktadır


Zairi (Şeyh Muhammed Ez-Zerrar) Camisi (Merkez)

Mardin Necmeddin Mahallesi’nin güneyinde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre, XVIIyüzyılın sonlarında yapılmıştır

Avlu içerisindeki caminin kareye yakın dikdörtgen bir planı vardır XIXyüzyılda yapılan eklerle ibadet mekânı genişletilmiştir Dikdörtgen çerçeveli giriş kapısı oldukça gösterişli taş işçiliğini yansıtmaktadır Buradaki kemerin içerisinde de 1690-1691 tarihli bir kitabe görülmektedir Giriş kapısı önünde basit bir mihrap nişi ve iki yanda taş konsollarla bir mekân meydana getirilmiş ve burasının bir son cemaat yerine dönüştürülmüştür İbadet mekânı iki paye ile ortadan bölünmüştür Bunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır Böylece ibadet mekânı beşi çapraz tonozlu, mihrap önündeki de kubbeli olmak üzere altı mekâna ayrılmıştır İç mekânda bezeme unsuruna rastlanmamaktadır Caminin minaresi yoktur


Hacı Ömer (Halife) Camisi (Merkez)

Mardin Diyarbakır Kapısı’na giden ana caddenin güneyinde, sokak içerisinde bulunan bu caminin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Araştırmacılar camideki kitabelerin doğruluğu konusunda çelişkiye düşmüşlerdir Son zamanlarda ortaya çıkarılan sıva altında kabartma olarak yazılı 1724-1725 yılını gösteren tarihin yapım tarihi olduğu konusunda birleşmişlerdir

Cami moloz taştan yapılmış dikdörtgen planlıdır İbadet mekânına kuzeydeki basit bir kapıdan girilmektedir İbadet mekânının üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür Güneyindeki beşik tonozlu mekânın türbe olduğu sanılmaktadır


Şeyh Kasım Mescidi (Merkez)

Mardin Yenikapı Mahallesi’nde bulunan bu cami, Yenikapı Hamamı ile evler arasında kalmıştır Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Yapı üslubundan XV-XVIyüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır

Kesme taştan olan cami küçük bir yapıdır XXyüzyılın sonlarında onarılmış ve avlusunun kuzeyine bir eyvan ve ekler yapılmıştır Giriş kapısının yanındaki dar eyvandan türbeye inilmektedir Bu türbenin Şeyh Kasım’a ait olduğu sanılmaktadır


Dunaysır Ulu Camisi (Kızıltepe)



Ulu Cami dış görünüşü ve yapı detayları yönünden Meyyafarkin Ulu Camisi’ne benzerlik göstermektedir Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan caminin doğudaki avlu duvarından camiye girilmektedir Cami mihrap duvarına paralel üç nefli ve dikdörtgen planlıdır Bu nefler mihrap önünde, iki nefin arasını kaplayan 975 m çapında tromplu bir kubbe ile kesilmiştir Mihrap önü kubbesi Meyyafarkin Ulu Camisi’nden 4 m daha küçüktür Kubbeye geçişi sağlayan trompların dördü de birbirinden farklı olup, kubbe dıştan hafif oval görünümdedir İbadet mekânı mihrap önü kubbesinin eteğinde ve kasnağındaki pencerelerle aydınlatılmıştır Caminin üzerini düz bir dam örtmektedir

Caminin mimari süslemeleri zengin bir görünüm ortaya koymuştur Giriş kapısının iki renkli taştan yapılmış dilimli kemerlerinde Zengi mimarisinin özelliklerini yansıtmaktadır Giriş kapısının nişi dilimli bir çerçeve içerisine alınmıştır Aynı zamanda burada zengin bordürler, iki taraftaki yan portallerde de tekrarlanmıştır Bunların aralarına zincir motifleri, şamdanlar, çeşitli yıldız şekilleri kabartma olarak işlenmiştir

Mihrap son derece zengin bir taş işçiliğini göstermektedir Giriş kapısına benzeyen dilimli çerçeve içerisinde boydan boya uzanan zengin bir kitabe kuşağı bulunmaktadır İki kademe halindeki mihrap nişinde de Zengi mimarisinin izleri açıkça görülmektedir İki yanında ikişer mukarnas sıralarından oluşan başlıklar ve yıldız geçmeleri ile işlenmiş sütunlar bulunmaktadır Ayrıca mihrap nişi içerisine Kuran’dan alınma ayetler, geometrik yıldız örnekleri, ince kıvrık dallar, Rumiler, palmetler ve zincire asılmış bir kandil yuvarlak kemerler içerisine yerleştirilmiştir Yıldız ve geçmelerin oluşturduğu geniş bir bordür de mihrap nişinin etrafını çerçevelemektedir

Yakın tarihlerde Ulu Cami restore edilmiş, ancak bu restorasyon başarılı olmamış, yapının özgünlüğünü olumsuz yönde etkilemiştir


Cevat Paşa Camisi (Midyat)

Mardin Midyat ilçesinde bulunan Cevat Paşa Camisi 1925 yılında Cevat Paşa tarafından yaptırılmıştır

Cami Midyat’a özgü kesme taştan ve oldukça kalın duvarlı, kare planlı bir yapıdır Avlulu cami plan düzeninde olup, caminin giriş kapısından sonra 300 m genişliğinde dikdörtgen planlı bir mekân bulunmaktadır Bu mekân son cemaat yeri özelliği taşımaktadır İbadet mekânına açılan kapı kavisli olup, çevresi palmet motifleri, üzeri de yuvarlak daireler şeklindeki motiflerle bezenmiştir

İbadet mekânın üzeri yuvarlak kemerlerle birbirleri ile bağlanmış, 12 sütunun taşıdığı düz bir örtü ve küçük bir kubbe ile örtülmüştür Küçük kubbe kasnağının çevresine pencereler yerleştirilmiştir Ayrıca ibadet mekânı iki katlı sıra halindeki yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır Mihrap dört bölüm halindedir Mihrabın birinci ve ikinci bölümleri bitkisel bezemelerle, üçüncü bölümü kare prizmalar şeklindeki taş dilimlerinden oluşmuştur Dördüncü bölüm ise yarım küre şeklinde taştan yapılmıştır

Caminin minaresi Midyat taşından yuvarlak gövdeli ve iki şerefelidir


Ulu Cami (Midyat)

Mardin Midyat ilçe merkezinde bulunan Ulu Cami 1800 yılında yaptırılmıştır Banisi bilinmemektedir

Cami yöresel Midyat taşından dikdörtgen planlı ve avlulu cami şeması göstermektedir Cami yapıldığı dönemden sonra değişik zamanlarda birkaç kez onarım geçirmiş, bu nedenle de orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır İlk yapıldığı dönemde üzeri çatı ile örtülü olan caminin bugün batı bölümünde 4,50 m çapında ve 400 m yüksekliğinde bir kubbesi bulunmaktadır

Caminin güneyinde mihrap ve minber yer almaktadır Mihrabın çevresi bitkisel motiflerle bezelidir Mihrabın üzerinde h1319 (1901) tarihi yazılıdır Bu da caminin 1901 yılında büyük ölçüde bir onarım geçirdiğini göstermektedir

Caminin doğu duvarına bitişik olarak minaresi vardır Minare yöresel Midyat taşından yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Minare şerefesi üzerinde bitkisel motiflere yer verilmiştir


Hacı Abdurrahman Camisi (Midyat)

Mardin Midyat ilçesi, ilçe merkezinde bulunan bu cami 1915 yılında yaptırılmıştır

Cami Midyat taşından kare planlı olarak yapılmıştır Oldukça sade ve küçük bir camidir Avlulu cami plan tipindedir Caminin cephesi altı kemerle hareketlendirilmiştir Bu kemerlerden beşinin içerisine birer pencere açılmıştır Mihrap ve minber bitkisel bezemelidir

Caminin minaresi kare kaide üzerine yuvarlak gövdeli olup, tek şerefelidir Minare şerefesinde Ulu Cami’de benzerleri görülen bitkisel motiflere yer verilmiştir


Zeynel Abidin Camisi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde bulunan, Hz Muhammed’in torunu Zeynel Abidin adına yaptırılan Zeynel Abidin Camisi’nin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır İlçenin en önemli camilerinden biri olan bu yapı, önce mescit olarak yapılmış, daha sonra genişletilmiş ve önüne bir de son cemaat yeri eklenmiştir

Kesme taştan olan yapı dikdörtgen planlıdır Önüne eklenen son cemaat yeri yuvarlak kemerli olarak dışarı açılmıştır İbadet mekânında bezeme unsuru görülmemektedir

Caminin yanında Hz Muhammed’in 13torunlarından Zeynel Abidin’in ve kız kardeşi Zeynep’in türbeleri bulunmaktadır Ayrıca Hz Muhammed’in berberliğini yaptığı söylenen Selma-ı Pak’ın ziyaretgâhı da burada bulunmaktadır


Kışla Camisi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde eski kışla yakınında bulunan bu cami, Mervani hanedanı’ndan Behlül Beg Bin Elvan Beg tarafından 1588’de yaptırılmıştır Minare kaidesindeki kitabeden de Şaban Bin Abdullah isimli bir kişi tarafından onarıldığı yazılıdır

Kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılan caminin cephe görünümü masif duvarlar halindedir Yanında bulunan minaresi Orta Çağ İslâm mimarisi minarelerine yakınlık göstermekte olup, kesme taştan yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Yapıdan günümüze orijinal hali ile yalnızca bu minare gelebilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Külliyeleri


Emünüddin Külliyesi (Mâristan) (Merkez)

Mardin’in güneybatısında Mâristan (Mesken) Mahallesi’nde bulunan bu külliyeyi Mardin Artuklu Sultanı Necmeddin İlgazi’nin (1104-1122) kardeşi Emünüddin tarafından başlanmış ve yapımını Artuklu Sultanı Necmeddin Ilgazi tarafından tamamlanmıştır

XIIyüzyıla tarihlenen bu külliye cami, medrese, hamam, maaristan (darüşşifa) ve çeşmeden meydana gelmiştir Halk arasında da Mâristan ismi ile tanınmıştır Anadolu’da külliye olarak yapılan ilk yapı toplulukları arasında bulunan bu yapılar grubu eğimli bir arazi üzerinde kurulmuştur Oldukça geniş avlusuna kuzeydeki medresenin yanında bulunan birkaç basamaklı merdivenle çıkılmaktadır Avlunun doğusunda Mâristan Çeşmesi denilen çeşme iki kemerli bir bölüm içerisindedir Medrese ise batıda yer almaktadır İki bölümlü dikdörtgen planlı ve çapraz tonozlarla örtülü iki ayrı mekândan meydana gelmiştir

Cami:
Avlunun güneyinde bulunan cami XIV-XVyüzyıllarda yenilenmiştir Cami beşik tonoz örtülü olup, önünde üç çapraz tonozlu bir son cemaat yeri bulunmaktadır Kesme ve moloz taştan yapılan caminin kuzeyindeki son cemaat yerinin doğu ve kuzeyin sivri kemerlerle çevrilidir Son cemaat yeri ile ibadet mekânı arasında beşik tonozlu, içerisinde küçük bir mihrap nişi olan bir oda bulunmaktadır Buradan dikdörtgen planlı beş pencere ile içerisi aydınlatılmış ibadet mekânına geçilmektedir Caminin doğu tarafında da yüksek bir platform üzerinde namazgâh olduğu sanılan ayrı bir ibadet yeri bulunmaktadır

Medrese:
Emünüddin Külliyesinin medresesi yapı topluluğunun kuzeyinde bulunmaktadır Kesme taştan yapılmış olan medrese, alışılagelen medrese planlarından farklıdır Ancak medresenin değişik zamanlarda yapılan ek ve onarımlarla planının değiştirildiği sanılmaktadır Yalnızca Şanlıurfa’daki Eyyubi Medresesi’nde de buna yakın bir plan şekli görülmektedir

Medreseye yuvarlak kemerli, iki yanında birer pencere bulunan bir kapıdan girilmektedir Buradan üzeri beşik tonozlu bir mekâna ve avluya ulaşılmaktadır Batıda çapraz tonozlar, doğuda da kemerle ayrılmış iki çapraz tonozlu mekânlar bulunmaktadır Bu mekânların duvarları nişli olup, pencerelerinde de değişik şekiller uygulanmıştır Bazılarının kemerli, bazılarının da düz taş lentolu olmaları medreseye farklı bir görünüm kazandırmıştır

Hamam:
Külliyenin hamamı günümüze oldukça harap bir durumda gelmiştir OrdProfASüheyl Ünver 1938 yılında bu hamamın bir planını çizmiş ve bazı bölümleri yıkılmadan önceki konumu ile ilgili bize bilgiler vermiştir Hamamın yıkılmadan önce çizilen plan krokisinden haç şeklinde bir sıcaklığı olduğu ve buraya da çeşmenin arkasındaki bir geçitten ulaşıldığı anlaşılmaktadır Hamamın soyunmalık kısmı büyük ve tek kubbeli olup, içerisinde nişler bulunmaktadır Bu hamamın sıcak su ile hasta tedavisinde kullanıldığı kaynaklardan öğrenilmektedir Bu bakımdan külliyenin hamamının Anadolu’daki ilk tıp şifahanesi olarak yapıldığı da düşünülmektedir


Necmeddin Külliyesi (Merkez)

Mardin’in güneybatısında Mâaristan (Mesken) Mahallesi’nde bulunan bu külliye, Emünüddin Külliyesi’nin doğusundadır Külliyenin yapım tarihini belirten bir kitabe günümüze ulaşamamıştır Bununla beraber Necmeddin Ilgazi tarafından 1122’den önce yaptırıldığı ve Necmeddin Ilgazi’nin burada gömülü olduğu da ileri sürülmüştür

Günümüze bu yapı topluluğundan birbirini kesen iki beşik tonozlu mekân ve onların uzantıları dışında iki beşik tonozlu mekân ve eklerinin izleri ile doğusundaki minare kaidesi gelebilmiştir Külliyenin kalıntılarından kare planlı bir caminin temel izleri ortaya çıkarılmıştır Caminin mihrabı nişli olup, üzerinin kubbeli olduğu sanılmaktadır

Külliyenin kuzey yönünde yüksek ve sivri kemerli bir kapısı; doğusunda tonozlu mekân ve açıklıklar bulunmaktadır Günümüze gelebilen duvarların ortalarında yüksek sivri kemerlerin izleri görülmektedir Bu duvarlarda sivri ve dörtgen kesme taş pencereler sıralanmıştır Minarenin kare kaidesinde ise burmalı sütunlar, istiridye kabuğu şeklinde küçük nişler görülmektedir Minare yanındaki kalıntılardan güneye doğru tonozlu bir duvarın uzandığı ve burada da geniş bir eyvan ile oda kalıntıları dikkati çekmektedir

Necmeddin Külliyesi’nden bunların dışında günümüze başka bir kalıntı gelemediği gibi yapı topluluğu ile ilgili kaynaklarda yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Dergâh ve Zaviyeleri


Mardin yapıları arasında dergâh ve zaviye olarak kullanılmış yapılar bulunmaktadır Özellikle bu yapılar XIV-XVyüzyıllarda ortaya çıkmış olup, bunun da nedeni bu dönemde kolonizasyon hareketlerinin başlamasıdır Mardin dergâh ve zaviyeleri Akkoyunlular döneminde yapılmıştır Ancak bunlardan Hamza-i Kebir Zaviyesi’nin türbesi dışındakiler günümüze ulaşamamıştır


Hamza-i Kebir Zaviyesi (Merkez)

Mardin Meydanbaşı yakınındaki Hamza-i Kebir Zaviyesi’nden günümüze yalnızca türbesi gelebilmiştir Bu zaviyenin Akkoyunlu Karayürük Osman’ın oğlu Hamza Bey (1435-1444) tarafından 1438’de yaptırıldığı kitabesinden öğrenilmiştir Türbe de sonradan değiştirilerek mescit haline getirilmiştir Türbenin üzerindeki kitabesinden Akkoyunlular döneminde, 1438-1439 yılında yaptırıldığı öğrenilmiştir Büyük olasılıkla da türbe, Akkoyunlu Hamza Bey’e aittir

Türbenin yanındaki zaviyeden hiçbir iz günümüze gelemediğinden yapı şekli hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır Sadece temellerinin bazı kısımları taş yığını halinde günümüze gelebilmiştir

Türbe, kesme taştan yapılmış, mescide çevrildikten sonra eklenen beton eklerle de şekli boulmuştur Haça benzer bir planı olduğu anlaşılan türbenin dışarıya taşkın kapısı üzerinde geometrik bezemeler varsa da bunlar da zamanla bozulmuştur Türbenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Haçın kollarını oluşturan mekânlar da tonoz örtülüdür


Cihangir Bey Zaviyesi (Merkez)

Zaviye Akkoyunlu Cihangir Bey tarafından yaptırılmıştır

Kitabesi bulunmadığından kesin tarihi bilinmemektedir Bununla beraber Cihangir Bey’in yaşadığı dönem ve yanındaki türbenin günümüze gelen kalıntıları XVyüzyılın başlarında yapıldığını göstermektedir Zaviye dikdörtgen planlı olup, ortası çapraz tonoz, iki yanı da beşik tonozlarla örtülmüştür Yapının doğusundaki bölümünün içerisine bir ocak nişi yerleştirilmiştir Girişi kare bölümlü olup, üzeri yıldız tonozla örtülüdür

Cephesi dışında moloz taşla örülen yapının sivri kemerli bir girişi bulunmaktadır Buradan kare planlı tonozlu bir bölüme girilmektedir Çapraz tonoz örtülü bir kapıdan da beşik tonozlu bölümlerin peş peşe sıralandığı hücrelere geçilmektedir

Cihangir Bey Zaviyesi ve Türbesi yakın tarihlerde onarılmıştır Yöresel kesme taştan onarılan yapı, kare planlı iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Girişi yuvarlak kemerli olup, sağ tarafta türbe, sol tarafta da zaviye bulunmaktadır Bunların üzeri içten tonoz, dıştan da düz dam şeklindedir


Hamza-i Sagir Zaviyesi (Merkez)

Mardin il merkezinde bulunan Hamza-i Sagir Zaviyesi Mardin’in en büyük zaviyelerinden birisidir Abdülgani Efendi’ye göre 1474-1475 yıllarında yapılmıştır Günümüzde değişikliğe uğrayan zaviyenin planını çıkarmak mümkün olamamıştır

Zaviyenin bir bölümüne elektrik jeneratörü, bir bölümüne de soğutma havuzu yerleştirilmiş, kalan kısımları da mazot deposu olarak kullanılmıştır Günümüze gelen kalıntılarına dayanılarak zaviyenin iki yana yönelik beşik tonozlu mekânları olduğu ve bunların arasında da çapraz tonozlu bir ana mekânın yer aldığı anlaşılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Türbeleri


Bab Es Sur (Melik Mahmut) Türbesi (Merkez)

Mardin Savur Kapısı’na giden yol üzerinde bulunan Bab Es Sur (Melik Mahmut) Camisi XIVyüzyılın ilk yarısında yapılmıştır Caminin batısında beşik tonozla örtülü bir türbe bulunmaktadır

Moloz taştan yapılmış olan bu türbe geniş bir kemerle cami ile bağlantılıdır Türbenin içerisinde özelliği olmayan bir mihrap nişi, dış duvarında da üç duvar nişi bulunmaktadır Bu türbenin kime ait olduğu bilinmemektedir Türbe içerisinde sanduka da bulunmamaktadır


Hamza-i Kebir Türbesi (Merkez)

Zaviyenin yanında düzgün kesme taştan yapılmış olan türbe bulunmaktadır Bu türbenin kime ait olduğu kesinlik kazanamamakla beraber Hamza Bey’e ait olduğu da iddia edilmiştir

Türbe haç planlı olup, dışa taşkın giriş kapısı üzerinde geometrik geçmelerden oluşan bir bezeme bulunmaktadır Bu bölüm birbirlerinden farklı taşlarla doldurulmuş ve bunlar mozaik tekniğinde kapı üzerine yerleştirilmiştir Türbe kare planlı olup, üzerini tromplu bir kubbe örtmektedir Kubbenin dışında kalan haçın kollarını oluşturan mekânlar beşik tonozludur

Türbenin yanında bulunan zaviyeden, temel kalıntıları dışında, herhangi bir kalıntısı günümüze gelememiştir


Cihangir Bey Türbesi (Merkez)

Zaviye Akkoyunlu Cihangir Bey tarafından yaptırılmıştır Cihangir Bey’in yaşadığı dönem ve yanındaki türbenin günümüze gelen kalıntıları XVyüzyılın başlarında yapıldığını göstermektedir
Zaviye ve yanındaki türbe çok harap ve yıkık durumda günümüze gelebilmiştir Cephesi dışında moloz taşla örülen yapının sivri kemerli bir girişi bulunmaktadır Buradan kare planlı tonozlu bir bölüme girilmektedir Çapraz tonoz örtülü bir kapıdan da beşik tonozlu bölümlerin peş peşe sıralandığı hücrelere geçilmektedir

Cihangir Bey Zaviyesi ve Türbesi yakın tarihlerde onarılmıştır Yöresel kesme taştan onarılan yapı, kare planlı iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Girişi yuvarlak kemerli olup, sağ tarafta türbe, sol tarafta da zaviye bulunmaktadır Bunların üzeri içten tonoz, dıştan da düz dam şeklindedir


Şeyh Kasım Türbesi (Merkez)

Mardin Yeni Kapı Hamamı yakınında, evler arasında sıkışmış bir durumda kalan Şeyh Kasım Halveti Türbesi ve Mescidinin yapım tarihi bilinmemektedir Yapı üslubundan XV-XVIyüzyıldan sonra yapıldığı sanılmaktadır

Türbe son yıllarda onarılmış, bir takım ekler yapıldıktan sonra mescit olarak kullanılmıştır Türbenin giriş kapısı kuzeyde olup, dar bir eyvanla içerisine girilmektedir Türbenin alt katında birkaç basamakla inilen mumyalık kısmı bulunmaktadır Şeyh Kasım Türbesi moloz taştan yapılmış, üzeri de tonozla örtülmüştür Kare planlı olan iç mekân iki pencere ile aydınlatılmıştır

Türbe içerisinde iki sanduka bulunmakta olup, bunlardan birinin Şeyh Kasım Halveti’ye, diğerinin de kızına ait olduğu sanılmaktadır


Şeyh Hamit Türbeleri (Merkez)

Mardin’in doğusunda, Meydanbaşı’ndan Savur’a giden yol üzerinde Şeyh Hamit Türbeleri bulunmaktadır

Mardinli Sadık Hamidi’nin belirttiğine göre, türbenin yapımına Şeyh Hamidi’nin ölümünden sonra 1880-1881 yılında başlanmıştır Bu türbeler grubu dört ayrı türbe ile bir mescidin birleşmesinden meydana gelmiştir Türbeler plan düzeni olarak birbirinin eşidir

Moloz taştan yapılan türbeler, kare planlıdırlar Üzerleri tromplu kubbelerle örtülmüştür Türbeler grubunun kuzeyindeki kemerli bir kapıdan dikdörtgen planlı, üzeri beşik tonoz örtülü bir mescide girilmektedir Batı yönündeki üzeri kubbeli türbe bu mescit ile bağlantılıdır


Selmân-i Pâk (Selmân-i Farisi) Türbesi (Nusaybin)

Mardin Nusaybin ilçesinde bulunan Selmân-ı Pâk Türbesi günümüzde ziyaretgâhtır Selmân-ı Pâk’ın Hz Muhammed’in berberi olduğuna dair bir söylenti bulunmaktadır
Kaynaklardan öğrenildiğine göre; Selmân-i Pâk, İsfahanlı olup, Mecusi (ateşperest) idi İran'da Hıristiyan olmuş, sonra Anadolu'ya gelmiş ve kiliselerde hizmet etmiştir Gençlik yıllarının bir bölümünü Nusaybin'de bir kilise papazının yanında geçirdiği söylenmektedir Sonraları Şam'a, oradan da Medine'ye geçmiştir Söylentiye göre bir Yahudi'nin kölesi iken, Hz Muhammed ile karşılaşmıştır Hz Muhammed onu satın alınarak serbest bırakmıştır Bundan sonra Peygamber’in berberliğini yapmış ve bu arada İslamiyet’i kabul etmiştir Hz Ömer zamanında yüksek makamlara getirilir Berberlerin piri olarak kabul edilen Selmân-i Pâk hakkında şu dizeler yazılmıştır:

“Hamd ü minnet Hüda'ya, bize verdi devleti
Hazreti Selmân-i Pâk'tır pirimizin şöhreti
Hem Resul'ün berberidir ol kemâl-i zat-i pak
Gafil olma gel tıraş ol, eyle icra sünneti
Her sabah besmele ile açılır dükkânımız
Hazreti Selmân-i Pâk'tır pirimiz, üstadımız

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Kervansarayı


Mardin ana caddesi üzerinde bulunan Mardin Kervansarayı yöredeki tek kervansaraydır Kitabesi günümüze gelememekle beraber mimari üslubundan XII-XIIIyüzyıla tarihlendirilmektedir Banisi bilinmemektedir

Kervansaray dikdörtgen planlı olup, avlunun çevresinde iki katlı revaklı mekânlardan meydana gelmiştir Giriş eyvanının iki yanında beşer dükkân bulunmaktadır Ayrıca avlunun çevresinde çapraz tonozlu revakların arkasında tonozlu odalar bulunmaktadır Kuzey yönündeki tek kat yüksekliğindeki eyvan ve yanında da bir çeşme bulunuyordu Ancak bu bölüm günümüze gelememiştir Kervansarayın kuzey yönündeki bölümler beşik tonozlu geçitlerle doğu ve batıdaki dikdörtgen mekânlarla bağlantılıdır Ahır olarak kullanılan bu yerlerin üzerleri payelerle desteklenmiş, tonozlarla örtülüdür Üst kattaki avlu çevresinde bulunan revakların arkasında olduğu gibi yine tonozlu odalar sıralanmıştır

Günümüze özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmış olarak gelen kervansarayın üst kat revaklarının bazı bölümleri restore edilmiştir

Vakıf ve arşiv kayıtlarında Mardin’de biri Artuklu, ikisi Akkoyunlu olmak üzere iki kervansarayın daha olduğundan söz edilmişse de bunlardan hiçbir iz günümüze gelememiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Çarşıları


Revaklı Çarşı (Merkez)

Kitabesi günümüze gelemediği gibi kaynaklarda da kimin tarafından yaptırıldığı konusunda yeterli bir bilgi bulunmamaktadır Çevresindeki revaklardan ötürü bu çarşıya Revaklı Çarşı ismi verilmiştir

Kesme taştan yapılmış olan çarşı ortasından geçen bir yolun iki yanında sıralanmış revaklar ve arkalarındaki beşik tonozlu dükkânlardan meydana gelmiştir Çarşının doğusunda önünde çapraz tonozlu bir revak başlangıcı olan ve oldukça derin biçimde bir eyvan görünümünde bir dükkân yer almaktadır Revak sıralarının güneyde bittiği yerde çarşının diğer bölümlerine geçen basamaklara yer verilmiştir Değişik dönemlerde yapılan onarımlarla da çarşı özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir


Kayseriyye (Bezestan) (Merkez)

Mardin ana caddesinin güneyindeki Ulu Cami’nin kuzeyinde ve çarşı içerisinde bulunan Kayseriyye’nin büyük bir bölümü yıkılmıştır Kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır Halk arasında Bedesten ismi ile de tanınmaktadır Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla orijinalliğinden uzaklaşmış ve büyük bölümü yıkılmıştır

Bazı kaynaklarda ve kayıtlarda Kayseriyye’nin 1487-1502 yıllarında yapıldığı konusunda notlara rastlanmıştır AGabriel bu yapının Ulu Cami’nin vakfı olduğunu ileri sürerek XVIyüzyıla tarihlendirmiştir Bu yapının 1480-1500 yıllarında yapıldığı da ileri sürülmüştür Kasım Padişah Medresesi vakfı arasında isminin Kayseriyye olarak geçmesinden ötürü Kayseriyye ismi buraya verilmiştir

Yapı kesme taştan yapılmış olup, güneyindeki çarşı içerisine açılan bir sıra tonozlu dükkân bulunmaktadır Dikdörtgen planlı olup, ortaya koyduğu plan şeması ile Osmanlı bedestenleri ile benzerlikleri görülmektedir Mardin yöresinde uygulanan bir paye etrafında dört çapraz tonoz sistemine dayanılarak yapılmış bir bedesten örneğidir

Günümüze gelen kalıntılarda bu bölümlerin içerisinde derin nişler olduğu görülmektedir Kayseriyye’nin üst örtüsü çapraz tonozlu olup, içerisi de payelerle üç bölüme ayrılmıştır Ayrıca bu payelerin üzerlerinde iç kısımların aydınlatılması için kare şeklinde delikler açılmıştır

Mardin’de XVIyüzyıldan itibaren çarşılar yapılmıştır Bunlardan Revaklı Çarşı, Aktarlar Çarşısı, Çarıkçılar Çarşısı ve Marangozlar Çarşısı şehir merkezinde yapılmıştır Bu yapılar değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğini yitirmişlerdir XIXyüzyılın sonlarında ve XXyüzyılın başlarında yapılmış Sipahiler Çarşısı, Un Çarşısı, Ayakkabıcılar Çarşısı, Hasan Ayyar Çarşısı, Nalburiyeciler Çarşısı, Kasaplar Çarşısı, Tellallar Çarşısı, Kapalı Çarşı, Meşkin Çarşısı, Kuyumcular Çarşısı, Bilebil Çarşısı, Gümüşçüler Çarşısı, Cumhuriyet Çarşısı, Manifaturacılar Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı ve Baharatçılar Çarşısı bulunmaktadır Ancak bu çarşıların mimari ve sanat tarihi yönünden önemi bulunmamaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mardin Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mardin Hakkında Bilgi



Mardin Hamamları


Mardin hamamları Artuklu döneminde yapılmış olup, bunlar Anadolu’nun en eski hamamlarıdır Emünüddin Külliyesi içerisindeki Mâristan Hamamı, Radviyye Hamamı, Yenikapı Hamamı, Mardin Ulu Camisi Hamamı, Kasımiye Hamamı bunların başında gelmektedir


Emünüddin Hamamı (Mâristan) (Merkez)

Mardin Mâristan (Mesken) Mahallesi’ndeki Emüniddin Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan hamam XIIyüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmektedirMardin’d eki ilk Türk hamamı olan bu yapının yalnızca soyunmalık bölümü günümüze gelebilmiştir

Hamam günümüze oldukça harap bir durumda gelmiştir OrdProfASüheyl Ünver 1938 yılında bu hamamın bir planını çizmiş ve bazı bölümleri yıkılmadan önceki konumu ile ilgili bize bilgiler vermiştir Hamamın yıkılmadan önce çizilen plan krokisinden haç şeklinde bir sıcaklığı olduğu ve buraya da çeşmenin arkasındaki bir geçitten ulaşıldığı anlaşılmaktadır Hamamın soyunmalık kısmı büyük ve tek kubbeli olup, içerisinde nişler bulunmaktadır Bu hamamın sıcak su ile hasta tedavisinde kullanıldığı kaynaklardan öğrenilmektedir Bu bakımdan külliyenin hamamının Anadolu’daki ilk tıp şifahanesi olarak yapıldığı da düşünülmektedir


Radviyye Hamamı (Merkez)

Mardin’in kuzeyinde Gül Mahallesi’nde, Radviyye Medresesi’nin güneyinde bulunan Radviyye (Savur Kapı) Hamamı XIIyüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmektedir Yanındaki medresenin duvarına kazınmış olan 1206 tarihli vakfiyede hamamın da ismi geçmektedir Bu durumda hamam 1206 tarihinden önce yapılmıştır

Kesme ve moloz taştan yapılan hamam, soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Dikdörtgen planlı hamamın soyunmalığı dar ve uzun bir plan göstermesine karşılık sıcaklık bölümü kareye yakın planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür Bu mekânın dört tarafına beşik tonozlu dört eyvanlı ve dört kubbeli köşe hücreleri yerleştirilmiştir


Yeni Kapı Hamamı (Merkez)

Mardin Yeni Kapı (Bab-ı Cedid) Mahallesi’nin güneyinde bulunan bu hamam, Melik Muzaffer Kara Arslan’ın (1258-1285) vakıfları arasındadır Bu nedenle de XIIIyüzyılda yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir Hamam Evkaf Memuru Şükrü Efendi tarafından 1915 yılında onarılmıştır

Günümüzde kalıntıları bulunan hamamın moloz taş ve kesme taştan yapıldığı anlaşılmaktadır Kalıntılarına dayanılarak soyunmalık kısmının değişik bir plan gösterdiği anlaşılmaktadır Soyunmalık beşik tonozlu olup, buradan ılıklığa geçilmektedir Sıcaklık dört eyvanlı ve dört köşesinde tromplar bulunan kubbeli odalar ile orta bir mekândan meydana gelmiştir


Ulu Cami Hamamı (Merkez)

Mardin Ulu Cami Mahallesi’nde bulunan bu hamamı, Artuklu Sultanı Melik Salih (1312-1363) Ulu Cami’ye vakıf olarak yaptırmıştır Hamamın kitabesi bulunmamakla beraber, vakıf kayıtlarından ve mimari yapısından XIVyüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmektedir

Ulu Cami’nin doğusundaki bir sokaktan basit bir kapı ve beşik tonozlu bir mekândan girilen hamam dikdörtgen bir alanı kaplamaktadır Kesme ve moloz taştan yapılan hamamın soyunmalık kısmı yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Soyunmalığın doğusunda ortadaki payenin iki yanında iki kemerli çapraz tonozlu bir mekânın oluşu dikkati çekmektedir Soğukluk kısmı dikdörtgen planlı olup, üzeri beşik tonozla örtülüdür Buradan geçilen sıcaklık kare planlı, üzeri kubbe ile örtülüdür Bunun dışında dört köşesine beşik tonozlu eyvanlar yerleştirilmiştir Ayrıca sıcaklığın köşe hücreleri küçük kubbelerle örtülüdür


Emir Hamamı (Merkez)

Mardin’in güneyinde, Mardin’i kesen ana cadde üzerinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediği gibi, kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır Değişik zamanlarda yapılan onarım ve eklerle mimari üslubundan uzaklaşmıştır Bu hamamın değişik bir plan göstermesi daha önce yapılmış olan bir yapının üzerine ve onun temellerinden yararlanılarak yapıldığına işaret etmektedir

Hamam, yan yana iki büyük kubbeli mekândan meydana gelmiştir Soyunmalık kısmı üzerinde aydınlık feneri olan büyük bir kubbe ile örtülüdür Buradan dar bir kapı ile sıcaklığa geçilir Sıcaklık merkezi tromplu bir kubbe ile örtülü olup, köşelerine eyvanlar yerleştirilmiştir Bu eyvanların arasına da sekizgen planlı küçük hücreler eklenmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.