Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Sanat Tarihi / Arkeoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgi, hakında, istanbulun, yalıları

Bahriyeli Sedat Bey Yalısı (Beykoz)

Eski 05-27-2010   #46
Şengül Şirin
Varsayılan

Bahriyeli Sedat Bey Yalısı (Beykoz)



Bahriyeli Sedat Bey Yalısı (Beykoz)


İstanbul ili Beykoz ilçesi, Anadoluhisarı’nda bulunan bu yalı, Bahriyeli Sedat Bey’in dedesi Mustafa Reşit Paşa tarafından XX yüzyılın başında yapılmıştır Bahçesindeki manolyalardan ötürü Manolya Yalısı olarak da isimlendirilmektedir


Yalı barok üslupta, iki katlı harem ve selamlık olmak üzere iki bölüm halinde yapılmıştır Yalı karnıyarık planı şeklinde, orta sofanın etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir Her iki bölüm de birbirinin eşidir Yalının cephesinde altlı üstlü iki sıra halinde pencere dizisi bulunmaktadır Bu pencerelerden köşedekiler dikdörtgen söveli, onun yanındakiler ikiz pencere şeklindedir Orta bölümdeki pencereler yuvarlak kemerli olup, ikinci katın ortasına balkon yerleştirilmiştir Bu balkonun üzerine rastlayan çatı katının uzantısına küçük bir balkona yer verilmiştir

Yalının tümü geniş saçaklı ahşap çatılıdır Günümüzde yalı Işıkoğlu ailesinin mülkiyetinde olup, yakın tarihlerde restore edilmiş, bu nedenle de bugün iyi durumdadır



__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Ahmet Mithat Efendi Yalısı (Beykoz)

Eski 05-27-2010   #47
Şengül Şirin
Varsayılan

Ahmet Mithat Efendi Yalısı (Beykoz)



Ahmet Mithat Efendi Yalısı (Beykoz)

İstanbul ili Beykoz ilçesi, Yalıköy’de bulunan bu yalı XIX yüzyılın başlarında yapılmıştır Yalının kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır 1894 yılında satın alan ve burada yaşayan Ahmet Mithat Efendi’den ötürü de Onun ismi ile tanınmıştır

Yalı ampir üslubunda bodrum, zemin, iki normal ve bir de çatı katı olmak üzere beş katlıdır Simetrik bir düzene göre harem ve selamlıktan meydana gelmiştir Her iki bölüm dış cephesinde kendisini belli etmektedir Geometrik tavan bezemeleri ile dikkati çekmektedir Harap bir durumda olan yalı 1980’li yıllarda yeniden restore edilmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Naime Sultan (Gazi Osman Paşa) Yalısı (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #48
Şengül Şirin
Varsayılan

Naime Sultan (Gazi Osman Paşa) Yalısı (Beşiktaş)



Naime Sultan (Gazi Osman Paşa) Yalısı (Beşiktaş)


İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Ortaköy Muallim Naci Caddesi üzerinde bulunan bu yalı aynı zamanda Gazi Osman Paşa Yalısı olarak da tanınmıştır Yalı Sultan II Abdülhamit tarafından Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’ya hediye edilmişti Yalı 1899’da onarılmış, yenilenmiş ve yalıya Naime Sultan ile Gazi Osman Paşa’nın oğlu Kemalettin Paşa yerleşmiştir Bu nedenle de yalı Naime Sultan Yalısı ismi ile anılmaya başlamıştır




Yalının bulunduğu alanda daha önceki dönemlerde deniz hamamlarının bulunduğu kaynaklardan öğrenilmiştir Ayrıca dar bir yolla da buradan arkadaki bir köşke ulaşılıyordu Yalı kâgir bir zemin kat üzerine ahşaptan iki katlı olarak yapılmıştır Bunun üzerine bir de çatı katı eklenmiştir XIX yüzyılın sonunda İstanbul’da yaygın olarak yapılan simetrik planlı yalı tiplerinin bir örneğidir Harem ve selamlık bölümleri çift koridorlu olarak aynı yapı içerisinde bütünleşmiştir

Bu yapıda merkezi sofanın yerini simetrik holler ve bu hollere açılan merdivenler almıştır Salon ve odalar ise yapının cephelerinde yer alır Bunlar farklı büyüklüklerde olup, çıkmalarla bir takım balkonları meydana getirmişlerdir Böylece yapının cephesine hareketli bir görünüm kazandırılmıştır Cephe üçerli pencerelerden oluşan bir aks sistemine sahiptir Zemin katta oldukça basık olan kemerli pencereler üst katlarda daha büyük ve daha yüksek olarak düzenlenmiştir Çıkmalardaki pencereler ise daha büyük dikdörtgen çerçevelerin içerisinde yarım daire kemerlidir Bu kemerlerin üst kısımları ile alt kesimleri ahşap oymalarla bezenmiştir Cephelerdeki verandalar İon başlıklı, ince, yüksek ikişer kolonla hareketlendirilmiştir Ayrıca kat çıkmalarının köşelerindeki plasterler de yine İon şeklindedir

Yalının deniz cephesinde bulunan ekseni üzerindeki çıkma akroterli üçgen bir alınlıkla sonuçlanır Yakın tarihlere kadar bu yalı Gazi Osman Paşa Ortaokulu olarak kullanılmış, 2002 yılında da yanmıştır Günümüzde kendi haline terk edilmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Enver Paşa (Naciye Sultan Yalısı) (Şah Sultan Yalısı) Yalısı (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #49
Şengül Şirin
Varsayılan

Enver Paşa (Naciye Sultan Yalısı) (Şah Sultan Yalısı) Yalısı (Beşiktaş)



Enver Paşa (Naciye Sultan Yalısı) (Şah Sultan Yalısı) Yalısı (Beşiktaş)


İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Kuruçeşme’de bulunan bu yalı günümüze gelememiştir Şah Sultan’a ait olup, daha sonra Enver Paşa’nın mülkiyetine geçmiştir Bu yalının ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamakla beraber XVIII yüzyılın sonunda veya XIX yüzyılın başlarında yapılmıştır Hazine-i Hassa’nın mülkiyetinde olan buradaki yalılar dizisi ile Enver Paşa Yalısı da mülk sahiplerinden geri alınarak Osmanlı sultanlarına verilmiştir


Bu yalıda uzun süre Hamdi Paşa oturmuş, ölümünden sonra Sultan II Abdülhamit (1876–1909) tarafından Sadrazam Edhem Paşa’ya ihsan edilmiştir Edhem Paşa Dâhiliye Nazırı olduğu sırada yabancı devlet misafirlerini burada ağırlamıştır Nitekim Avusturya-Macaristan Veliahtı Arşidük Rudolf 1884 yılında Edhem Paşa’yı burada ziyaret etmiştir Edhem Paşa’nın ölümünden sonra yalı Şüray-ı Devlet Reisi Sait Paşa’nın oğlu Şerif Paşa’nın mülkiyetine geçmiştir Şerif Paşa yalıyı tamir ettirirken yapı üslubunu bozmuş, denize yönelik bazı balkonlar eklemiştir Şerif Paşa bu yalıya yerleşmeye hazırlanırken Sultan II Abdülhamit yalıyı kız kardeşlerinden Mediha Sultan’a vermiştir Fatma Sultan’ın ölümü üzerine Mediha Sultan da bu yalıda fazla oturamamış Baltalimanı’ndaki onun yalısına yerleşmiştir Bundan sonra yalı bir süre boş kalmış, Meşrutiyetin ilanı sırasında Meclisi Mebusan Reisi Ahmet Rıza Bey’e kiralanmış, ardından Enver Paşa ile evlenen Naciye Sultan’a düğün hediyesi olarak verilmiştir Bu nedenle de yalı Enver Paşa Yalısı ismi ile tanınmıştır

Enver Paşa yalının bahçelerini, arkasındaki sırtlarda bulunan korusunu yeniden düzenlettirmiş, korunun içerisine de Boğaziçi’ne hâkim bir köşk yaptırmıştır Enver Paşa Yalısı iki katlı, kareye yakın dikdörtgen planlı, iki orta sofalı olup, ortadaki salonların çevresine odalar sıralanmıştır Büyük merdivenlerin bulunduğu sofa ovale yakın plandadır Buradaki sofalar birbirlerine koridor ve geçitlerle bağlanmıştır Sofalar arasındaki mekânlara servis odaları yerleştirilmiştir Bezeme yönünden oldukça sade bir yapıdır


Enver Paşa burada yerli ve yabancı devlet adamlarını kabul etmiştir I Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte Enver Paşa başta olmak üzere İttihat ve Terakki’nin önde gelenleri İstanbul’u terk etmişler ve yalı da kendi haline bırakılmıştır Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Enver Paşa Yalısı, Kuruçeşme’deki kömür depoları yaptırılırken yıktırılmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Arnavutköy Yalıları (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #50
Şengül Şirin
Varsayılan

Arnavutköy Yalıları (Beşiktaş)



Arnavutköy Yalıları (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Arnavutköy Kıyılarında XVIII yüzyıldan itibaren daha çok İstanbul’da yaşayan Rum zenginlerinin yalıları bulunuyordu Bunların arasında Hekim Mikeloğlu Nikola’nın yalısı, yanında kardeşi Yelyan’ın yalısı, Mavridioğlu’nun yalısı, Delibeyzade Oğulları’nın yalısı bulunuyordu Günümüze bu yalılardan hiçbir iz gelememiştir Ayrıca Arnavutköy iskelesinden sonra Hekim Küçük Toma Dimetraki’nin, Andonaki’nin, Konstantaki Reisoğlu Kabakulak’ın, Çuhacı Konstantin’in, Buğdan Voyvodasının, Cevahirci Kasapbaşı’nın yalıları da yine Arnavutköy ile Bebek arasına sıralanmıştı

Arnavutköy’de Akıntıburnu’ndan sonra ise Türklerin yaşadığı yalılar vardı Bunlar arasında Sahilhane Kaftan Ağası Hacı Mehmet Ağa’nın, Tershane Emini Hamdi Efendi’nin iki yalısı ile sabık Hazine-i Hümayun Kethüdası Ali Efendi’nin, Hasan Halife’nin, Kasapbaşızadelerin yaptırmış olduğu yalılar bulunuyordu

XVIII yüzyılda Sultan I Abdülhamit devrinin sadrazamı Halit Hamit Paşa’nın Arnavutköyü’nde yalısı vardı Halil Hamid Paşa sadrazamlığı sırasında Paşakapısı’ndaki konağında oturmasına rağmen çoğu kez de buradaki yalısına gelirdi Halil Hamid Paşa’nın idamından sonra Arnavutköy’deki yalısının eşyaları saraya götürülmüştür

Sultan III Selim döneminin ünlü sadrazamı ve aynı zamanda Nizamı Cedid Ordusu’nun kurulmasında büyük hizmetleri olan İzzet Mehmet Paşa’nın da Arnavutköyü’nde yalısı vardı Paşa 1797 yılında yalının arkasındaki sırtlara padişah için bir de biniş köşkü yaptırmıştı Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu köşkün iki yanında havuzlar, küçük bir koruluk ve çiçek bahçeleri vardı İzzet Mehmet Paşa’nın yalısına Sultan III Selim gelmiş ve kendisi için yaptırılan Biniş Kasrına çıkmıştır Padişah buraya gelince de İzzet Paşa kendisine bir at sunmuş, maiyetindekilere ise ayrı ayrı hediyeler vermişti Padişah burada, kasrın önündeki meydanda musiki dinlemiş ve akşam yemeğini yine burada yedikten sonra Beşiktaş Sarayı’na dönmüştür Ziyaretinin ertesi günü sadrazamına bir Hatt-ı Hümayun göndermiştir Cevdet Paşa tarihinden öğrendiğimize göre bu Hatt-ı Hümayun şöyledir:

“Müceddeden bina ve ihya eylediğin nüsretgâh gayet müferrih ve mahallinde olduğundan haz eyledim Dünkü günüm binişle varıp teferrüc ve safa eyledim Takdim eylediğin hedayadan mahsus oldum


Doğrusu tam mahallinde nezareti hoş mesire olmuş Haktaâla safayı hatır verip sair hidematı devletimde dahi nice nice mahasına muvaffak eylesin âmin

Sultan III Selim’in ziyaretinden üç ay sonra Arnavutköyü’nde çıkan bir yangın şiddetli lodosun da etkisi ile yayılmış, köyün bütün dükkânları ile evlerini yakmıştır Bu yangın sonucunda İzzet Mehmet Paşa’nın yaptırdığı Biniş Köşkü, Halil Hamid Paşa Yalısı, Aziz Efendi Yalısı, Hasan Halife Yalısı, İzzet Mehmet Paşa’nın Yalısı, Mektupçu İbrahim Efendi Yalısı da yanmıştır Bu yangından sonra Arnavutköy yeniden imar edilmiş, iskeleden Akıntıburnu’na kadar yine Rum ve Ermeni zenginlerinin yalıları yapılmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Bebek Yalıları (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #51
Şengül Şirin
Varsayılan

Bebek Yalıları (Beşiktaş)



Bebek Yalıları (Beşiktaş)


İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Bebek’te XIX yüzyıl Bostancıbaşı Defterlerinden öğrendiğimize göre Arnavutköy’den sonra Bebek’te de çeşitli kişilere ait yalılar bulunuyordu Günümüze gelemeyen bu yalılar arasında Hekimbaşızade Necip Efendi Yalısı, Hazinedarbaşı Şakir Ağa Yalısı, Sultan II Mahmut dönemi Sadrazamı Salih Paşa Yalısı, Dürrizade Abdullah Molla Yalısı, Mustafa Efendi Yalısı, Yesarizade İzzet Efendi Yalısı, Dividigüzel Kerimesi Yalısı, Kadı Mehmet Efendi Yalısı, Soğancıbaşızade Kadri Bey Yalısı, Kambur Mustafa Efendi Yalısı, Cüce Hanım Yalısı, Abdullah Efendi’nin hazinedarı Osman Efendi Yalısı, Ömer Efendi zevcesinin yalısı, bebek ustası Mahmut Efendi’nin yalısı, Salih Paşa’nın yalısı, Dürrizade’nin kardeşi Ata Efendi’nin yalısı, Müderris-i Kiram’dan Tahir Efendi’nin yalısı, Şeyhülislam Esad Efendizade Mollar Efendi’nin yalısı, Nuri Efendi’nin Yalısı, İlyas Efendi’nin yalısı, Morevi Mustafa Efendi’nin yalısı, Mekke Mollası Abud Efendi’nin yalısı, Kazasker Sıtkızade Efendi’nin yalısı, Topçubaşızade Yakup Ağa’nın yalısı, Süleyman Raşit Efendizade Mehmet Bey’in yalısı, Halil Ağa’nın eşinin yalısı, Çelebi Mustafa Paşazade Bekir Bey’in yalısı, Musullu Ali Efendi’nin kızının yalısı, Hüdadar Bey’in yalısı, Hasan Tahsin Efendi’nin yalısı bulunuyordu

Bebek kıyılarında bulunan çoğu II Mahmut dönemine ait olan bu yalıların bazıları yıktırılmış ve yeniden yapılmış, bazıları da yanmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Hekimbaşı Behçet Efendi Yalısı (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #52
Şengül Şirin
Varsayılan

Hekimbaşı Behçet Efendi Yalısı (Beşiktaş)



Hekimbaşı Behçet Efendi Yalısı (Beşiktaş)


İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde, Bebek vapur iskelesinin yanında bulunan bu yalı XIX yüzyılda yapılmış olup, günümüze gelememiştir

Bu yalının ilk sahibi, kaynaklara göre Sultan III Selim’in (1789–1807) Hekimbaşısı zamanın ünlü âlimlerinden Mustafa Behçet Efendi’dir (1774–1834) Behçet Efendi Sultan III Selim’in 1805’te hekimbaşısı olduğu sırada padişahın verdiği para ile bu yalıyı satın almıştır Yalıyı kimden satın aldığı ise bilinmemektedir Bu yalı tarihteki bazı siyasi toplantılara sahne olmuştur İngiltere ve Rusya elçileri ile Fransa Maslahatgüzarı 1831’de burada Osmanlı hükümetinin temsilcileri ile Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınır ile ilgili görüşmeler yapmıştır Behçet Efendi’nin ölümünden sonra kardeşinin oğlu Abdülhak Molla 1854 yılındaki ölümüne kadar burada yaşamıştır

Abdülhak Molla modern anlamdaki Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane’yi kurmuş, bu nedenle de Reisül Ulema olarak tanınmıştır Ayrıca padişahın hekimbaşılığını da yapmış, yalısında bir de eczane kurmuştur Bu eczanenin girişinde bulunan “Ne ararsan bulunur, Derde Devadan Gayri” sözü bugün dahi kullanılmaktadır Bunun yanı sıra Saray-ı Hümayun’da da bir başka eczane kurmuştur Bu eczanenin kapısına da “ Çaresiz olsa hekimi mutlak bula her derde deva Abdulhak” beytini asmıştır Aynı zamanda Abdülhak Molla devrinin nüktedan ve hoşsohbet kişilerinden idi Sultan II Mahmut, Hekimbaşı Behçet Efendi ve Abdülhak Molla’yı bu yalıda iki defa ziyaret etmiştir


Abdülhak Molla’nın tek oğlu olan Hayrullah Efendi, baba mesleği olan eczacılığın yerine mülkiyeyi seçmiş ve önemli görevlerde bulunmuş, Osmanlı tarihi ile ilgili eserler yazmıştır Hekimbaşı Yalısında uzun süre oturan Hayrullah Efendi burasını bir ara Keçecizade Fuat Paşa’ya vermiştir Keçecizade Fuat Paşa’nın oğlunun Vükela Vapuru’nda ölmesi üzerine de paşa üzüntüsünden Kanlıca’daki yalıyı terk etmiştir Bundan sonra Şekip Paşa Yalısına taşınmışsa da oraya sığamamış, Hayrullah Efendi de kendi yalısında kalmasını teklif etmiştir Keçecizade Fuat Paşa Hekimbaşı Yalısında, Hayrullah Efendi de Kanlıca’daki Hekimbaşı Yalısı’nda kalmıştır

Hayrullah Efendi Bebek’teki yalısına döndükten sonra Tahran Sefirliğine atanmış ve yalı İran Sefiri Hüseyin Hama’ya kiralanmış, ardından da Mütercim Rüştü Paşa’ya satılmıştır Rüştü Paşa’nın ölümünden sonra Sultan II Abdülhamid’in adamlarından Lütfi Ağa’nın oğlu Mabeynci Faik Bey yalıyı satın almıştır Sultan II Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan burada yeni bir yalı yaptırmak isteyince de Faik Bey yalıyı satmak zorunda kalmıştır Bu nedenle Hekimbaşı Yalısı yıktırılmış ancak yerine Ayşe Sultan’ın istediği yeni yalı yaptırılamamıştır

Boğaziçi’nin ilk topografik haritasını yapan Mareşal Moltke Hekimbaşı Yalısı ve bahçesine de anılarında yer vermiştir:

“Muhibbim gerçi bütün tabiplerin başı ise de, tababet-i katiyen tahsil etmemiştir Müşarinileyhin gayet mebzul güller ile dolu harikulade latif bir bahçesi vardır Bahçe dağın uzunluğundaki etekte setler üzerine kâindir Oradan selvi ağaçlı bir mezarlıktan geçilip benim başlıca gezinti yerim olan eski bir kaleye kadar çıkılır

Hekimbaşı Yalısı mimarisi, iç düzenlemesi yönünden Boğaziçi’nin Avrupai üsluptaki yapılarından biri idi Bu yalıyı gezmiş olan bir yabancı gezgin de yalıyı şöyle anlatmaktadır:

“Küçükbebek’te yegane şayanı dikkat ev Hekimbaşının yalısıdır Geniştir, garp usulünde tefriş edilmiştir Salonlarında oldukça güzel tablolar vardır Ziyaret ettiğim hekimbaşı elli yaşlarında, nazik, terbiyeli bir adam intibaını bırakmıştı Mukalemesinde bir nebatat aşığı olduğu hissediliyordu Türkiye’deki usulüne göre bana şekersiz kahve ile nargile ve aynı zamanda Avrupada fazla, ehemmiyetli olmayan fakat İstanbul’da nadir yetişen bir küçük tabak çilek ikram etti Ziyaretimi Eylül sonunda yapmıştım ve çilek mevsimi geçmişti Buna rağmen Hekimbaşının bahçesinde hususi surette yetiştirilmiş çilekler bulunuyordu Yalının gerisinde muhtelif çiçeklerle süslenmiş ve türlü meyveleri, sebzeleri olan güzel büyük bir bahçe dikkati çekiyordu

Hekimbaşı Yalısı bezemesi, mimari yapısı ile Bebek’in görkemli yapılarından birisi idi Pembe renge boyanmasından ötürü de Pembe Yalı ismi ile de tanınırdı Büyük, Ortanca ve Küçük Yalı isimleri ile tanınan üç ayrı bölümden meydana gelmişti İki katlı olan yalı sonradan eklenen bölümlerle dışarıya taşırılmış, altlı üstlü ince uzun pencereler de bütünü ile denize yönelikti Yalının dışarıya taşan bölümlerindeki çatı üçgen alınlıklar şeklinde idi Yalıda büyük divanhaneler, salonlar ve odalar vardı Arka bahçesi ise arkadaki Mahmut Baba Dergâhı’nın bulunduğu Şehitlik Tepesi’ne kadar uzanıyordu

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Âli Paşa Yalısı (Hidiva Sarayı) (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #53
Şengül Şirin
Varsayılan

Âli Paşa Yalısı (Hidiva Sarayı) (Beşiktaş)



Âli Paşa Yalısı (Hidiva Sarayı) (Beşiktaş)


İstanbul Beşiktaş ilçesi Bebek semti, Cevdet Paşa Caddesi’nde, Bebek Koyu’nun ortasında bulunan bu yalının yerinde Sultan I Abdülhamit Devri Şeyhülislamlarından Dürrizade Esseyyit Mehmet Ataullah Efendi’nin yalısı bulunuyordu Dürrizadeler Osmanlı padişahlarından itibar görmüş tanınmış bir Osmanlı ailesi idi Sultan I Mahmut’tan Sultan II Mahmut’a kadar geçen süre içerisinde beş Osmanlı şeyhülislamı bu aileden yetişmiştir


Sultan III Selim’in kız kardeşi Hatice Sultan Mimar Melling’e Defterdar Burnu’ndaki Neşet Abad Sarayını tamir ettirirken bir süre Dürrizadelerde misafir kalmıştır O sırada Şeyhülislam olan Dürrizade Esseyyit Mehmet Arif Efendi Sultan’a yalısının büyük bir bölümünü ayırmıştı Sultan III Selim de sık sık bu yalıya gelmiştir Dürrizade Arif Efendi’nin 1800 yılında ölümü üzerine yalı, oğlu Şeyhülislam Abdullah Efendi’nin mülkiyetine geçmişti

Osmanlı kaynaklarına göre bir Ramazan ayının Cuma günü Göksu Kasrı’na giden Sultan II Mahmut iftarı orda yapmak istemiş ancak, ani bir karar değişikliği yapması maiyetini telaşa düşürmüştür Bunun üzerine civardaki yalılarda oturan devlet ileri gelenlerine haber salınmıştır Bu sırada Bebek’te Dürrizadelerin yalısına giden kişi Dürrizade Abdullah Efendi’yi Delaili Şerif okurken bulmuş ve padişahın isteğini iletmişti Abdullah Efendi hiç telaş etmemiş padişahın gösterdiği bu iltifattan son derece memnun kalmış ve sonra da kethüdasını çağırarak “Cenabı Hak ömür ve şevketi şahanelerini Müjdat buyursun Şevketmeab efendimiz bizden taam ferman buyurmuşlar Bizim yemeklerimize uygun miktarda yemek ilave edip, takdim edin” demiştir İradesi karşısında vükelanın ne yaptığını soran padişah bu olayı dinledikten sonra gülmüş “Koca herif hakikaten kibardır” demiştir

Dürrizade Abdullah Efendi’nin ölümü üzerine yalının mülkiyeti Sadrazam Mehmet Emin Rauf Paşa’ya geçmiştir Onun ölümü ile de Sadrazam Ali Paşa’ya (1815–1871) geçmiştir Âli Paşa’nın sadareti ve Hariciye Nazırlığı sırasında yalı pek çok önemli konferans, ziyaret ve davetlere sahne olmuştur Burada Karadağ Konferansı (1858) toplanmış, Girit isyanını bastırma hazırlıkları yapılmış, Sultan Abdülaziz’in Avrupa ziyaretini iade etmek üzere İstanbul’a 1869’da gelen İngiliz veliahdına bir davet verilmiştir Ayrıca İmparator Franz Joseph bu yalıda misafir edilmiştir Âli Paşa’nın 1871’de yalısında ölümünden sonra Sultan II Abdülhamit (1876–1909) yalıyı satın alarak Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın annesi ve eski Hıdiv Tevfik Paşa’nın eşi Hıdiva Emine’ye 1896’da hediye etmiştir Bazı kaynaklara göre, Abbas Hilmi Paşa’nın ölümünden sonra aylık masrafı 4000 altın olan yalının giderlerini varisleri karşılayamadığından satılmıştır Yine bazı kaynaklara göre de Hıdiva Emine Hanım yalıyı kendisi satın almıştır

Bu yalının ilk defa Dürrizadeler tarafından yapıldıktan sonra Sultan II Mahmut dönemi Sadrazamlarından Rauf Paşa tarafından yenilendiği de bazı kaynaklarda belirtilmiştir Günümüze gelen yapı XX yüzyılın başında yeniden yapılmış ve Hıdiva Sarayı veya Valide Paşa Yalısı olarak tanınmıştır Eski yalı 1902 yılında yıktırılmış 120000 İngiliz Lirasına Mimar Raimondo D’Aranco tarafından yapılmıştır Günümüzde Mısır Arap Cumhuriyeti’nin İstanbul Başkonsolosluk Binası ve Başkonsolosluğun rezidansı olarak kullanılmaktadır

Boğaziçi’nin en önemli yapılarından olan bu yalı geniş cephesi, denize yönelik 6400x2800 ölçüsündeki cephe görünümü ile iki tam katlı, çekme ve çatı katları ile birlikte 5000 m2 kullanım alanı bulunan küçük bir saray görünümündedir Dikdörtgen planlı olan bu yapı harem ve selamlık olarak iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Eşit ağırlıklı olarak kütlesel görünümlü, iki bölümlü binanın plan şeması dış görünümünden de kendisini belli etmektedir Yalının denize dik ekseninin güneyinde harem, kuzeyinde de selamlık bölümleri vardır Her iki bölümün plan şemaları birbirinin eşidir Ortada büyük giriş holleri ile kabul salonları buradan üst kata çıkan merdivenlerin bulunduğu açık mekânlar dikkati çekmektedir Bu mekânların iki tarafına denize paralel dikdörtgen planın iki yanında sıralanmış salon ve odalar vardır Harem ile selamlığın birleştiği bölümün tam ortasına bir kış bahçesi yerleştirilmiştir Bu bölüm, harem ve selamlığı birleştiren koridorları birer kapı ile birbirinden ayırmıştır Yapının hol ve salonları plasterler, kolonlarla hareketlendirilen bölümlerin arkasında yan mekânlarla daha da genişletilmiştir

Günümüzde Konsolosluk binası olarak kullanılan selamlığın üst katında büyük bir kabul salonu ile büyük bir yemek salonu vardır Konsolosluğun rezidansı olan eski harem bölümünde ise yemek ve müzik salonlarına yer verilmiştir Yapının cephe görünümüne salonların geri çekilmesi veya öne çıkarılması ile hareket getirilmiştir Yapının deniz cephesindeki iki ucuna simetrik yüksek ve dik bir çatı ile kapatılmış bölümler ve bunların arkasında da çift kulelere yer verilmiştir Bu bölümlerde Avrupa mimarisinin etkileri açıkça görülmektedir Bunları denize yönelik sütunların taşıdığı balkonlar tamamlamıştır

Yalının içerisi bezeme yönünden oldukça zengindir Merdiven korkulukları ince dallar, asma filizleri, atkestanesi yaprakları, tomurcuk ve çiçeklerden oluşan bezemelerle süslenmiştir Özellikle merdivenleri taşıyan metal çerçeveler ile basamaklardaki kolonlar bitkisel motiflerle süslenmiştir Yer yer yaldızlı olan çok zengin renklere burada yer verilmiştir Metalden yapılmış olan çiçek ve yapraklar salonlardaki kolonların başlıklarında, tavan kasetlerinde de tekrarlanmıştır Kolonların başlıklarında İon üslubu volütler, Korinth üslubu lotüslere yer verilmiştir Ayrıca tavan kasetlerinde stilize çiçekler art-nouve üslubunu yansıtmaktadır Harem bölümündeki salonların duvarları pembe ve yeşilin ağırlık kazandığı desenli kumaşlar ve kâğıtlarla kaplanmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Nazime Sultan Yalısı (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #54
Şengül Şirin
Varsayılan

Nazime Sultan Yalısı (Beşiktaş)



Nazime Sultan Yalısı (Beşiktaş)


İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Kuruçeşme’de, Sultan Abdülaziz’in (1861–1876) kızı Nazime Sultan Yalısı yanındaki Naciye Sultan Yalısı ile birlikte XIX yüzyılın ilk yarısında Hibetullah Hanım Sultan’a aitti Daha önce Şah Sultan’a ait olan bu yalı biri büyük diğeri de küçük olmak üzere iki ayrı yapıdan meydana geliyordu Bunlardan Ortaköy tarafındaki büyük olan yalı Enver Paşa ile evlenen Naciye Sultan’a, diğeri de Nazime Sultan’a verilmişti Kaynaklarda Nazime Sultan’a yalının ne amaçla verildiği belirtilmemiştir Bazı arşiv belgelerinde de 1900–1901 yıllarında onarıldığı yazılıdır


Nazime Sultan Ali Halit Paşa ile 1889 yılında evlenmiştir Yaşamıyla ilgili birbirleri ile çelişkili bilgiler bulunmaktadır Bazı kaynaklara göre; 25 Kasım 1895’te ölmüş ve Sultan II Mahmut türbesine gömülmüştür Bazılarına göre de, Cünye’de (Beyrut) 1947’de ölmüş ve Şam’daki Sultan Selim haziresine gömülmüştür

Nazime Sultan Yalısının Raimondo d’Aronco tarafından tasarlandığı iddia edilmişse de bununla ilgili kesin belgeye rastlanmamıştır Yalı denize paralel uzun ve bol pencereli, önünde rıhtımı olan iki katlı bir yapı idi XIX yüzyılın sonlarına doğru sultan sarayları için uygulanan planlar uyarınca birbirlerine eşit büyüklükte harem ve selamlıktan meydana gelmişti Yalının giriş bölümünün üst katı at nalı kemerli bir cephe görünümüne sahipti Bu görünümü ile de Boğaziçi’ndeki sultan yalılarından ayrılmaktadır Girişten sonra geniş merdivenlerle çıkılan salonlar siyah ve beyaz salonlar olarak isimlendirilmişti Salonların çevresine odalar sıralanmıştır Cephedeki çok sayıda pencereler özel bir konumdaki çerçeveler içerisine alınmış ve bunlar stilize bezemelerle hareketlendirilmiştir

Çırağan Sarayı’nın yanmasından sonra bu yalı bir süre Meclis-i Mebusan binası olarak kullanılmış, hanedanın yurt dışına çıkarılmasından sonra satılmış, bir süre tütün deposu olarak kullanılmış ve sonra da yıkılmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Yılanlı Yalı (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #55
Şengül Şirin
Varsayılan

Yılanlı Yalı (Beşiktaş)



Yılanlı Yalı (Beşiktaş)


İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Bebek-Rumelihisarı Caddesi üzerinde bulunan bu yalıyı XVIII yüzyılın sonlarında Sultan I Abdülhamit’in (1774–1789) veya Sultan III Selim (1789–1807) döneminde yapıldığı konusunda iki ayrı iddia bulunmaktadır Bunun yanı sıra yalının Sultan III Mustafa zamanında yapıldığı da iddia edilmiştir Ancak bunların hiç birisi de kesinlik kazanamamıştır Yalının ilk sahibinin Reisülküttab Mustafa Efendi olduğu ve çeşitli dönemlerde de onarıldığı bilinmektedir Bu onarımlardan en önemlisinin Raşit Efendi tarafından yapıldığı kaynaklardan öğrenilmektedir Reisülküttab Mustafa Efendi’nin ölümünden sonra varisleri yalıyı Kepçe Nazırı Mustafa Efendi’ye satmışlardır Daha sonra yalının mülkiyeti Raşit Efendi’ye geçmiştir Sonraki yıllarda Raşit Efendi’nin çocukları yalı ile ilgilenmemiş, yalı içerisindeki eşyalar dağılmış ve yapı uzun süre kendi haline kalmış, 1964 yılında da şüpheli bir biçimde de yanmıştır


Bu yalı sarp kayalıklar üzerinde tek katlı eli böğründelerle dışarıya taşkın biçimde yapılmıştır Harem ve selamlıktan meydana gelen yalının haremi biraz daha küçük ölçüde olup, geniş sofaları, Sakal-ı Şerif odası, meşkhanesi, selsebil odası ve arkasındaki hamamı ile kendine özgü bir görünümü vardı Bu odalar arasındaki Sakal-ı Şerif odasının ayrı bir önemi olup, Ramazan aylarında Teravih Namazı kılınır, Kandil ve bayramlarda da ziyaret edilirdi Harem kısmının 40 odadan meydana geldiği söylenirse de bu kesinlik kazanamamıştır Girişin hemen sağındaki büyük taş odada Raşit Efendi yaz aylarında hemen hemen tüm zamanını geçirmiş ve misafirlerini ağırlamıştır Yalının Türk Barok mimarisinin en güzel örneklerinden nakışlı tavanı, mermer şebekeli fıskiyeli havuzu, köşelerdeki selsebiller ile Raşit Efendi’nin çok sevdiği bu odanın ayrı bir görünümü vardı Odanın çevresi sedirler ve minderlerle kaplanmış, dolaplar onları tamamlamıştı

Yalının günümüze ulaşan selamlık kısmı geniş bir set üzerinde olup, Prof DrY Mimar Nevzat İlhan tarafından restore edilmiş ve yapının özgün mimarisi korunmuş, içerisindeki düzenlemeler günümüzün koşullarına göre uygulanmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Yusuf Kamil Paşa Yalısı (Beşiktaş)

Eski 05-27-2010   #56
Şengül Şirin
Varsayılan

Yusuf Kamil Paşa Yalısı (Beşiktaş)



Yusuf Kamil Paşa Yalısı (Beşiktaş)


İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Bebek’te bugünkü Kemal Sadıkoğlu, Villa Berkçay, Zamir Damar ve Nuri Çapa yalılarının bulunduğu yerde XIX yüzyıl başlarında İmamzade Esad Efendi’nin yalısı ile Sultan II Mahmut’un Musahibi Sait Efendi’nin sahil sarayı vardı


Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa Sultan Abdülmecit zamanında Sami Paşa ile Yusuf Kamil Paşa’yı İstanbul’a göndermişti Paşalar önceleri Arnavutköy ile Mısırlı Hanım’ın yalısında bir süre misafir kalmışlar, sonra da kendilerine yeni bir yer aramaya başlamışlardı Yusuf Kamil Paşa bir gün kayıkla Bebek’ten geçerken İmamzade Esat Efendi’nin yalısını görmüş ve yanındaki Haydar Efendi’ye dönerek “Şu yalı benim olsa da bir güzel yaptırsam” demiştir Bir süre sonra da İmamzade Esat Efendi ile yanındaki Sait Efendi’nin yalılarını satın almış, her iki yalıyı birleştirmiştir Sonra da bu iki yalıyı yıktırarak yerine Fransız Mimar Gardnier’e daha büyük bir yalı yaptırmıştır

Yusuf Kamil Paşa’nın yaptırmış olduğu yalı ahşap olup, cephe görünümünde ortada üç, yanlarda da iki katlı idi Alt katta sofa yerine uygulanan mekân yuvarlak kemerli, sütunların taşıdığı bölümler halinde idi Simetrik plan düzenine göre yapılan yalının deniz tarafında iki yan sofası ile onların arkasına sıralanmış odaları vardı Yalıdan kafesli bir köprü ile arkasındaki koruluğa geçilirdi Korulukta yaptırdığı ek binalar teraslar üzerine oturtulmuştu

Yusuf Kamil Paşa Yalısını zamanın pek çok tanınmış kişisi ziyaret etmiştir Bunlardan birini Haluk Şehsuvaroğlu şöyle anlatmıştır:

“Böyle gecelerden birinde, devrin zariflerinden biri Yusuf Kamil Paşa’yı fevkalade eğlendirip, hoş vakitler geçirtmiş, Paşa da âdeti üzere kâhyasını çağırıp, efendiye 500 altın ihsan ettim, verirsiniz demiş Nüktedan zat o geceyi hayaller içerisinde uykusuz bir halde geçirmiş, 500 altını sabaha kadar nerelere harcayacağını bilememiş Diğer taraftan paşanın kâhyası Hüseyin Haki Efendi de bu mübalağalı ihsanı tashih ettirmiş ve ertesi sabah sabırsızlıkla kahvaltı tepsisini bekleyen nüktedan efendinin kahvaltı tepsisine bir zarf içerisinde 5 altın koymuştur Neye uğradığını şaşıran misafir hemen kâhyaya koşmuş;

— Galiba bir yanlışlık oldu Paşa hazretleri dün akşam bana 500 altın ihsan etmişlerdi Bu sabah 5 altın geldi
Hüseyin Haki Efendi;
— Bana verilen emir böyledir başka bir şey yapamam Şimdi kendileri merdivenden aşağıya inerler Siz vaziyeti arz ediniz demiş
Misafir sabırsızlıkla paşanın inmesini beklemiş ve tam paşa indiği sırada onu etekleyerek derdini anlatmış
Yusuf Kamil Paşa da;
—Aman efendim dün akşam işret esnasında bir halt etmişim Doğrusu bu sabah aldığınız ihsandır
Misafir bir selam daha verip:
— Aman efendim o haltı dün akşam değil şimdi işlediniz” demiş


Yusuf Kamil Paşa yalıyı sonradan Sait Halim Paşa’nın babası Mısırlı Prens Halim Paşa’ya satmıştır Sanatkâr ruhlu bir kişi olan Halim Paşa da yalıyı zevkine göre döşetmiş, koruda musiki âlemleri tertiplemiş, devrin tanınmış ressamlarını yalıda bir araya getirmiştir Bu arada tepede yaptırdığı köşkü de resim atölyesi haline sokmuştur Uçurumun üzerinde yapılmış olan bu köşkün ahşap odasından ötürü de eski Boğaziçililer buradan Bülbül Yuvası diye söz etmişlerdir

IDünya Savaşı sırasında yalı Maarif Nezareti’nin emrine verilmiş ve Darül Eytam haline getirilmiştir Bu yüzden yalı harap olmuş, 1928–1929 yıllarında yıktırılmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Mazhar Paşa Yalısı (Sarıyer)

Eski 05-27-2010   #57
Şengül Şirin
Varsayılan

Mazhar Paşa Yalısı (Sarıyer)



Mazhar Paşa Yalısı (Sarıyer)


İstanbul Sarıyer ilçesi Emirgân-Baltalimanı arasında bulunan Mazhar Paşa Yalısı da günümüze gelemeyen yalılardandır Mazhar Paşa Sadrazam Büyük Reşit Paşa’nın oğlu idi Devlet yönetimine girmemiş, kendi başına yaşamış, Celmiz isminde bir Çerkez kızı ile evlenmiş, ondan Necmettin, Veliddin isimli iki oğlu ile Nemciye isimli bir kızı dünyaya gelmiştir

Mashar Paşa devrin ünlü aşçılarını yalısında bir araya getirmiş, onların hazırladığı yemekler Boğaziçi’nde uzun yıllar anlatılmıştır Paşa yalısında dostlarına, komşularına ziyafetler vermiştir Aynı zamanda yalıda yaşayan ağaların, uşakların, çırakların, sofracıların ve harem ağalarının işgüzarlığı terbiyeleri de çok ünlü idi Mazhar Paşa da haklı olarak bu durumdan hoşlanır, guru duyarmış Aynı zamanda musikişinas olan paşa gayet güzel tambur çalar, haremindeki saz takımı devrin en ünlü hocalarından ders alırmış

Mazhar Paşa Yalısı XVIII yüzyılda yapılmış iki katlı bir yapı olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Mimari yapısı hakkında da kesin bir bilgimiz bulunmamaktadır Bu yalı XIX yüzyılın sonlarına doğru yıkılarak ortadan kalkmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Emirgân (Şerifler) Yalısı (Sarıyer)

Eski 05-27-2010   #58
Şengül Şirin
Varsayılan

Emirgân (Şerifler) Yalısı (Sarıyer)



Emirgân (Şerifler) Yalısı (Sarıyer)


İstanbul Sarıyer ilçesi, Emirgan’da bulunan bu yalı, Bizanslıların Selvili Orman (Kyparades) ismini yakıştırdığı yörede bulunmaktadır XIX yüzyılın ikinci yarısına kadar Miriye ait olan Emirgan’ı Sultan III Mehmet (1593–1603) Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan Sultan III Murat (1574–1595) devrine kadar uzanan tüm resmi yazışmaları kitap halinde derleyen Nişancı Feridun Paşa’ya vermişti Bundan böyle de günümüzün Emirgan’ı Nişancı Feridun Bey’in yazlık bahçesi olmuş ve Nişancı Feridun Bey Bahçesi olarak anılmıştır



Sultan IV Murat (1623–1640) Revan seferi sırasında kendisine Revan Kalesi’ni teslim eden Emirgüneoğlu Tahmasb Kuli Han’ı, kethüdası Murat Ağa’yı ve adamlarının hayatlarını bağışlamıştır Bu arada Yusuf ismini alan Emirgüne Han’a murassa kılıç, hançer vermiş ve üç hil’at giydirdikten sonra üç tuğ ile Halep Valisi yapmıştır Kethüdası Murat Ağa da Beylerbeylik rütbesi ile Trablusşam’a gönderilmiştir Kısa bir süre sonra Yusuf Ağa idam, Emirgüneoğlu da azl olmuştur Sultan Murat son derece zeki hoşsohbet bir kişi olan Emirgüneoğlu’na haslar ile Feridun Bey bahçelerini vermiş ve onu kendisine Musahip yapmıştır Emirgüneoğlu da Feridun Bey bahçelerinde kendisine sahil saray niteliğinde bir yalı yaptırmıştır Bu yapıdan Evliya Çelebi de söz etmiştir:

“Cümle kapısı tarzı Acem üzere tarh olunmuş, dört duvarı billurdan bir hamamı vardır Gül ve gülistan içinde bulunan bu hamamdan bülbüllerin yuvalarında yavrularını besledikleri seyredilir Bu bağın dışında binlerce ağaç vardır

Zarif Orgun’dan öğrenildiğine göre de; “Feridun Bey bahçeleri denmekle malum Emirgüneoğlu Yusuf’un Naip ve Mutasarrıf olduğu bahçe ki hududu sahil-i bahirde vaki ayazmadan Müslüman mezarlığına ve oradan Tırnakçızade Mehmet’in bağına ve ondan çeşmebaşı nam mevki denilerek binaların anlatılmasına geçilmiş, altı bab oda, sofa, büyük iki şahnişin, dehliz ve büyük havuzlu hamam akarsu, mutfak, kiler, yanında odalar ve bahçede meyve ağaçları ve diğer ağaçlarla su haznesi, büyük ahır, şahnişinli büyük oda ve üstünde üç şahnişinli ve şadırvanlı, altın yaldızlı, çinili oda ve şahnişinli odaya bitişik diğer odalar, üç dehliz ve bahçede bir kameriye ve su haznesi üzerinde bir köşk, dört oda, su dolabı ve bir dalyan ve bu hudut içerisinde tahminen 170 kile tohum ekilen tarlalar…”



Emirgüneoğlu’nun Emirgan’daki güzel günleri çok uzun sürmemiş, Sultan IV Murat’ın (1623–1640) ölümünden sonra, iyi bir de ün yapmadığından ötürü idam edilmiştir Bundan sonra malına mülküne el konmuş, Boğaziçi’ndeki bahçeleri, yalısı Sadrazam Kemankeş Mustafa Paşa’ya verilmiştir

Tarihi kaynaklar Emirgan’daki yalının sürekli el değiştirdiğinden söz etmiştir Sultan III Mustafa’nın (1695–1703) emri ile önce devrin ilmiye ricalinden Mirza Mustafa Efendi’ye, onun 1722 yılında yalıda ölümünden sonra oğlu Mehmet Emin Salim Efendi’ye, Şeyhülislâm Vassaf Abdullah Efendi’ye, onun ölümünden sonra da oğlu Esat Efendi’ye geçmiştir Esat Efendi’nin mirasçısı olmadan ölümünden sonra Sultan I Abdülhamit (1774–1789) burada cami, hamam ve dükkânlar yaptırmış, yalının bulunduğu çevre de küçük bir köye dönüşmüştür



Emirgan Yalısı Sultan II Mahmut (1789–1807) zamanında yapılan Bostancıbaşı Defterlerinde Hazine-i Hümayun Baş Yazıcısı Feyzi Beyzade Mehmet Bey’in üzerinde görülmüştür Daha sonraki yıllarda da Asakir-i Mansure-i Muhammediye Seraskeri Vidinli AHüseyin Paşa’ya 1828-1829’da satılmıştır Bundan sonra Mekke Emiri Şerif Abdiillah Paşa bu yalıyı satın almış, onun ölümü ile de Sait Çiftçi’ye satılmıştır Yalının selamlık bölümü Kültür Bakanlığı tarafından 1968 yılında kamulaştırılmıştır Harem bölümünde ise Sait Çiftçiler’e ait bir köşk bulunmaktadır İstanbul’da 1840–1850 yıllarında yaşamış olan ve Ayasofya’yı onaran G Fosatti Vidinli Hüseyin Paşa Köşkü ismi ile bu yapının bir de rölövesini çizmiştir

Emirgan Yalısı harem ve selamlık olmak üzere ahşap ve iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Çeşitli ağaç ve çiçek bahçeleri ile kaplı geniş bir alan içerisindeki selamlığın bol ışıklı geniş pencereleri vardı Selamlık ve harem arasında geçişi sağlayan direkler üzerindeki asma köprü her iki yapıyı da birbirine bağlıyordu Yalı halkının bahçeye inmeden doğrudan doğruya selamlıktan hareme geçişini sağlayan bu köprü 1946 yılında yıktırılarak ortadan kaldırılmıştır İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki Sultan II Abdülhamit devri fotoğraf albümündeki resimlerde bu köprü açıkça görülmektedir

Emirgan Yalısı’nın haremi günümüze gelememiştir Selamlık kısmı şahnişinli, yonca planlı olup, ana salonunun üç cephesinde sıralanmış pencereler ile denize açılmış bir divanhane görünümündedir Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı’nın yazlık divanhanesini hatırlatan bu salonun ortasına fıskiyeli bir de havuz yerleştirilmiştir Selamlığın alt katı deniz tarafındaki penceresiz taş duvarların ardında kalmış, içeriye giriş yandaki yedi basamaklı bir merdivenle sağlanmıştır İlk yapıldığı dönemde burada bir de kayıkhane bulunuyordu Yalının önünden geçen yol nedeni ile bu kayıkhane iptal edilmiştir Yalının sahanlığının sağında bahçeye aşılan bol ışık alan camekânlı bir yemek odası solda da küçük bir oda vardır Yalının tüm odalarının duvarları, tavanları yağlı boya resimlerle bezenmiştir Aynı zamanda yaldızlı nakışlar, çiçek bezemeli motifler de onları tamamlamıştır Bu bezemeler barok üslupta olup, Topkapı Sarayı harem dairesi ile benzerlikler göstermektedir Bu bezemeler Çanakkale Bayramiç ilçesindeki 1789 tarihli Hadimoğlu Konağı ile de benzerlik göstermektedir

Yalı bahçesinde XX yüzyılın ilk yarısında yapılmış üç katlı müştemilat bulunmaktadır Bu bölüm Kültür Bakanlığı’nın misafirhanesi olarak kullanılmıştır

Emirgan Yalısı’nın müze olarak düzenlenmesi düşünülmüş bunun için de Topkapı Sarayı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve Divan Edebiyatı Müzesi’nden, dışarıdan satın alınan eserlerle döşenmiştir Ancak müze kurulamamıştır

Emirgan Yalısı 1980 yılından sonra Kültür Bakanlığı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin yönetimine geçmiş, restorasyonu ve iç bezemeleri yapılmıştır Günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi’nin yönetimindedir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Ferik Ahmet Afif Paşa Yalısı (Sarıyer)

Eski 05-27-2010   #59
Şengül Şirin
Varsayılan

Ferik Ahmet Afif Paşa Yalısı (Sarıyer)



Ferik Ahmet Afif Paşa Yalısı (Sarıyer)


İstanbul ili Sarıyer ilçesi, İstinye-Yeniköy sahil yolu üzerinde yer alan bu yalı Levazımat Reisi (İaşe İşleri Bakanı) ve Birinci Ferik Ahmet Afif Paşa (1852–1920) tarafından 1900–1910 yıllarında Mimar Alexandre Vallaury’e yaptırılmıştır Bu yalının ilk sahibinin Koca Reşit Paşa’nın kızı Ferendiz Hanım’a ait olduğunu Haluk Şehsuvaroğlu belirtmiştir Bu durumda Ahmet Afif Paşa’nın bu yalının yerine yenisini yaptırdığı anlaşılmaktadır



Yalı zemin üzerine iki normal bir de çatı katından meydana gelmiştir Yalının girişleri sağ ve sol yan cephelerinde üç kollu merdivenler ile sağlanmıştır Kara tarafı cephesinde ise yalnızca servis merdivenlerine açılan servis girişleri bulunmaktadır Yalının planı denize dik bir eksene göre simetrik olarak yapılmıştır Bu nedenle deniz cephesi dar, kara cepheleri daha geniş olup, yalının her odasından denizin görülmesi böylece sağlanmıştır Yalının ana merdiveni yalnızca iki katı birbirine bağlamaktadır Deniz cephesindeki köşe odaları küçük çıkmalar halinde denize yönelmiştir Bu yöneliş yalı mimarisinde tek bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır Ayrıca bu çıkmalar kuleler şeklinde daha belirginleştirilmiştir Mimari düzeninde dengeyi sağlayabilmek için de yalının kara tarafındaki iki köşesine de soğan kubbeli iki kule daha eklenmiştir

Yalının deniz cephesi, ince uzun pencereleri, pencereler ile katlar arasındaki boşlukları dolduran mimari dekorasyon ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır Ayrıca ahşap panolar onları tamamlamıştır Burada Mimar Vallaury üç açıklıklı mimari ögelere de yer vermiştir İç mekânlarda ise birinci ve ikinci katlardaki tavanlar muşamba üzerine alçı ve altın varaklı kalem işleri ile bezemeler yapılmıştır Yan duvarlarda sistematik şekilde panolar halinde kalem işlerine yer verilmiştir Kara cephesindeki odaların tavan göbeklerinde ise ağırlık rokoko üslubundadır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Sait Halim Paşa Yalısı (Sarıyer)

Eski 05-27-2010   #60
Şengül Şirin
Varsayılan

Sait Halim Paşa Yalısı (Sarıyer)



Sait Halim Paşa Yalısı (Sarıyer)



İstanbul ili Sarıyer ilçesi, Yeniköy Köybaşı Caddesi üzerinde, Yeniköy vapur iskelesine 100 m uzaklıkta olan bu yalı XIX yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır Yalının mimarı Petraki Adamanti isimli birisidir Bu yalıda ampir ve eklektik üsluplar bir arada uygulanmıştır

Yalının ilk sahiplerinin Düzoğulları isimli bir aile olduğu, sonradan İstanbul Rumlarının temsilcisi olarak tanınan Logothete Nicolas Aristarhis isimli bir kişiye, sonra da VLahos isimli bir Rum bankerinin mülkiyetine geçmiştir XIX yüzyılın sonlarında Sait Halim Paşa bu yalıyı satın almıştır




Sait Halim Paşa Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu, Vezir Halim Paşa’nın da büyük oğludur Lozan Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü’nü bitirdikten sonra paşalık unvanı ile devlet şurası üyeliğine getirilmiştir Sultan II Abdülhamit zamanında Mısır ve Avrupa’ya giderek jön Türk hareketlerinin önde gelen kişilerinden biri olmuştur İttihat ve Terakki Fırkası’nda rol almış, genel sekreterlik görevini de üstlenmiştir Meşrutiyet’in ilanından sonra Türkiye’ye dönerek Ayan üyeliği, Devlet Şurası Başkanlığı, Hariciye Nazırlığı yapmış, 1913’te de Sadrazam olmuştur Sadaret Makamından 3 Şubat 1917’de ayrılmasına rağmen Malta’ya sürülmüştür Türkiye’ye dönmesine izin verilmemiş Roma’da 1921’de bir Ermeni komitacısı tarafından öldürülmüştür Mezarı İstanbul’da Mahmut Paşa Türbesi’ndedir

Sait Halim Paşa yalıyı Papa Kalfa isimli bir ustaya onarttırmış, bazı yeni ilaveler ve değişiklikler yaptırmıştır Bundan böyle yalı Sait Halim Paşa Yalısı ismi ile tanınmıştır Sait Halim Paşa’dan sonra oğlu Prens Halim’e geçen bu yalı 1968’de Turizm Bankası tarafından satın alınmış ve yeniden restore edilmiştir Turizm Bankası ile TAÇ Vakfı arasında düzenlenen 1661981 tarihli protokol uyarınca yalının iç süslemeleri dışında kalan restorasyon projeleri TAÇ Vakfı tarafından yapılmıştır Projeleri YMimar Sinan Genim hazırlamıştır Turizm Bankası 1989’da Türkiye Kalkınma Bankası’na dönüşünce de yalının yeni sahibi Türkiye Kalkınma Bankası olmuştur



Yalı bahçesi yaz aylarında kısa bir süre restoran olarak işletilmiş, içerisi de XIX yüzyıl yalılarını yansıtacak biçimde müze-yalı olarak düzenlenmiştir Bir süre Başbakanlık yazlık konutu olarak kullanılan yapıda resmi toplantılar yapılmıştır


Sait Halim Paşa yalısı eski kaynaklardan öğrenildiğine göre, setler halinde koruluklara kadar uzanıyordu Boğaziçi’nin pek çok yalısında görüldüğü gibi burada da arkadaki sırtlara bağlanan bir köprüsü vardı Yalı harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Denizden bakıldığında kuzeyi harem, güneyi de selamlıktır Her iki bölüm aynı yapıda birleştirilmiştir Yalı bahçesine Boğaz yolu üzerindeki kapıdan girilmektedir

Yalı bahçesine Boğaz yolu üzerindeki kapıdan girilmektedir Yalı bodrum üzerinde iki katlı olup, rıhtımında harem ve selamlığa açılan kapılar bulunmaktadır Bu kapıların önündeki iki aslan heykelinden ötürü de yalıya Aslanlı Yalı ismi verilmiştir Yalının cepheleri çıkmalarla yer yer hareketlendirilmiş, alt ve üst katları bir kornişle ikiye bölünmüştür Ahşap panjurlu pencerelerin bir kısmı üçgen alınlıklarla sonuçlandırılarak cephe hareketliliğine farklılık getirilmiştir Yapı ana planı doğrultusunda orta sofa çevresinde sıralanmış odalardan meydana gelmiştir Sait Halim Paşa’nın yaptırdığı onarımlarda orta sofa bir merdiven holüne dönüştürülerek denize yönelik geniş cephe Venedik odası, Altın Oda, Japon Odası isimleri altında üç büyük odaya dönüştürülmüştür Yalının ortasında yer alan merdiven çatıdaki fenerler bu dönemde yapılmış ve onlara bir de denize yönelik balkon eklenmiştir



Camekânlı girişten birkaç basamak çıkıldıktan sonra harem ve selamlık hollerine ulaşılmaktadır Harem holünün alçı, nakış ve kakma işlerle zengin bir bezemesi vardır Buradan barok üsluptaki bir merdivenle üst kata çıkılmakta, bahçeye yönelik tarafta yekpare kristal avizeler ile duvarlardaki tablolarla zengin bir görünümü olan yemek salonuna girilmektedir Buraya bir de çalışma odası eklenmiştir


Selamlık bölümünün girişi ahşap lambrili ve Kütahya çinileri ile kaplıdır Girişin karşısındaki duvara da Venedikli ressam Clement’in oldukça büyük bir tablosu yerleştirilmiştir 1865 tarihli olan bu tabloda bir av sahnesi canlandırılmış ve Sait Halim Paşa’nın babası Kavalalı Mehmet Ali Paşa da burada görüntülenmiştir

Selamlık girişinin sağındaki bekleme odasından resmi kabullerin yapıldığı orta mekâna oradan da hareme geçilmektedir Osmanlı İmparatorluğu’nun I Dünya Savaşı’na girmesinde büyük etkisi olan Türk-Alman ittifakı 2 Ağustos 1914’te Sadrazam Sait Halim Paşa ile Alman elçisi Wangenheim tarafından bu orta mekânda yapılmıştır İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen kişilerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Büyük Cemal Paşa Sait Halim Paşa ile birlikte sık sık toplantılar düzenlemiştir

Sait Halim Paşa Yalısı’nın bezemeleri XIX yüzyıl Batı üslubu ile Osmanlı sanatının bir çeşit bütünleşmesinden oluşmuştur Yalının iç dekorasyonunda eklektik üslup kendisini açıkça göstermektedir Burada zengin altın yaldızlı bezemeler içerisinde alçı kaplamalar, kabartmalar, sedef bağa ağaç işçiliği, bitkisel geometrik şekiller, yazı ve resimler bir uyum içerisinde bir arada kullanılmıştır Osmanlı, Mısır ve XVI Louis üslubu mobilyalar, Murana avizeleri de onları tamamlamıştır Ayrıca kaynaklarda, Aleexandere, Berrchere, Clement, Crapalet, Dalpy, Henery, Leray, Roullet, Valery gibi ünlü ressamların eserlerinin yanı sıra Mahmut Celaleddin, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Hafız Osman’ın yazıları, Kütahya çinileri, bronz heykeller ve çeşitli Osmanlı-İran halılarının da bu yalıda bulunduğu belirtilmiştir

Sait Halim Paşa Yalısı 1995 yılında bilinmeyen bir nedenle kısmen yanmış, içerisindeki eserlerin ne olduğu konusunda çeşitli iddialar ortaya atılmıştır Yalı yeniden restore edilmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.