Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atasözleri, atasözlerinin, çıkış, çıkışı, deyimlerin, hikayeleri, ortaya

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri
Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Adam ol baban gibi, eşek olma
Atasözleri ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri
Vaktiyle Eğitim Bakanlığı da yapmış olan tarihçi Abdurrahman Şeref Bey, Galatasaray Lisesi’ nde müdür iken , birgün Sultan Abdülhamid’ in hizmetkarlarından bir paşanın oğluna kızar Öğrencilerin arasında çocuğa;

“Adam ol” der, “baban gibi eşek olma!”

Çocuk bunu babasına anlatır

Babası:

“Vay, demek ben bugüne bugün padişahımın mahiyetinde bir paşa olayım da, bana eşek desin Bunu ona soracağım” der

Ertesi gün okula gidip hocayı bularak;

“Beyefendi, sizin bana eşek demeye ne hakkınız var? Ben, padişahın mahiyetinde paşayım” deyince, Abdurrahman Şeref bey;

“Ne münasebet ben sizi tanımıyorum Ne zaman eşek dedim”, diye sorar

Paşa;

“Geçen gün okulda oğluma “adam ol, baban gibi eşek olma” diye bağırmışsınız” der

Bunun üzerine Abdurrahman Bey;

“Doğru, çocuğunuzu payladım Çalışmıyordu Sizi örnek göstererek, “adam ol baban gibi! eşek olma! diye söyledim“ der

Bu cevap üzerine paşa, hem özür diler, hem de teşekkür eder ve oradan ayrılır


Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Kel başa şimşir tarak
Şimşir sözcüğü, kılıç anlamına gelir Deyimde kullanılan şimşir sözünün aslı çok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel vb yapımında kullanılan 'şimşir' ağacından gelmektedir

Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış Oğlan evine, adet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş Kayınvalide, iki görümce ve eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş
Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş

Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:
"Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yemi gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı" Oğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş O kızgınlıkla çıkışmış: "Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile" deyivermiş

Bu atasözü, yoksul, ya da durumu kötü bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



İlk göz ağrısı

Eskiden savaşlar şimdikinden çok olduğu için, Anadolu' nun hemen her köyünden, hemen her hanesinden şu yada bu cephede savaşan bir asker olurmuş

Bu askerlerin geride kalan anaları, kardeşleri, hanımları, nişanlıları, yavukluları olurmuş elbette
Bu biçareler, vatanını, milletini, dinini muhafaza için cephe cephe koşan yiğitleriyle elbet gurur duyarlarmış ama ağlamadan, göz yaşı dökmeden de gün geçirmezlermiş

Bazen aşikar, bazen gizli gizli ağlayan genç kız ve gelinlerimizin göz pınarları kuruyup gözleri çapaklanmaya ve ağrımaya başlarmış

Birbirleriyle konuşurken, o zamanın terbiyesi icabı:
"Senin yavuklun, senin kocan" diyemezler, utanırlarmış

"Benim göz ağrımdan hiç mektup gelmiyor, seninkinden haber var mı?" diye sorarlarmış

Bu deyim, sevdiklerimiz içinde en birincisi anlamında kullanılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Zurnada peşrev olmaz

Davul ile zurnayı musikiden saymayan ve küçük gören bir sonradan görme İstanbul' lu, Edirne' de bir düğüne davet edilmiş Yemekten sonra açık havada yapılan oyun ve eğlenceler sırasında bu hatırlı davetliye, zurnazen başı yaklaşarak sormuş:

-Çalmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parça var mı?
Ukala adam, dudak bükmüş:

-Ayol, kala kala zurnaya mı kaldık Bunun peşrevi olmaz Ne nota bilirsiniz ki siz, ne de beste Sizin çaldıklarınızı ben dinleyemem İyisi mi, kendiniz çalın oynayın

Zurnazen, bu hakaretleri pek içerlemiş "Görürsün sen efendi" diyerek, en kabiliyetli yamaklarını etrafına toplayıp başlamış çalmaya
O çalar, etrafındakiler söylermiş Ne Itri' si kalmış çalmadık, ne Dede Efendi' si Sonradan görme bey, ağzı bir karış açık onları uzun uzun dinlemiş Adamlar, bir besteden bir besteye, bir makamdan bir makama geçtikçe, o da renkten renge geçmiş

Bu deyim, hikayedeki anlamının dışında, "insanın kaderini zorlamamasını, ne çıkarsa bahtına razı olması gerektiğini anlatmak için kullanılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Buyrun cenaze namazına

IV Murad zamanında tütün,içki ,keyif verici madde yasağı koyarve yasağa uymayanları şiddetle cezalandırır
bugünkü üsküdar civarında bir kahvehanede tütün vs içildiğini istihbarat alır
derviş kılığında tebdili kıyafet buraya gider
selam verirotururkahveci yanına gelip,
-baba erenler kahve içermi? diye sorar
-padişah evet
-kahveci:tütün içermisinder
-padişah:hayırder

kahveci işkillenirtütün içimiyorda ne işi var burdazaten padişahın tebdili kıyafet dolaştığı haberleri vareli titreye titreye kahveyi götürür

-kahveci:baba erenler ismini bağışlarmı?
-padiaşha:Murad
-kahveci: Peki isimde sultanda varmı?
-padişah:elbette var

deyince kahvecinin bet beniz atarzangır zangır titrerve

-kahveci:öyleyse buyrun cenaze namazına derolduğu yere yığılır
IV Murad bu lafa çok güler ve kahveciyi bir degalığına affeder

Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak

Dimyat Mısır'da, Süveyş Kanalı ağzında ve Portsait yakınlarında bir iskeledir Eskiden Mısır'ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Türkiye gelirdi

Dimyat'a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi Akdenizde Arap Korsanları tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki bütün altınlarını almışlar

Binbir müşkilat içinde Türkiye'ye dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek durumuna düşmüş İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" sözünün aslı buradan kalmıştır


Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Yanlış hesap, Bağdattan döner

İstanbul kapalı çarşıya kervanlar gelirTüccarların siparişleri kumaş,kürk,baharat neyse dağıtılırDaha sonra tüccarlardan paraları tahsil edilirmiş
Yine bir alış veriş sonrasında, tüccarın biri hesap yaparken dört işlem hilleri ile kervancıyı 400-500 altın içerde bırakır
Hesaptaki yanlışlığı anlayamayan kervancı Bağdat –Hicaz ve Mısıra seferine çıkar

Tüccarda, şimdi bu Mısırdan altı-yedi ayda zor dönerbende bu parayı işletirim diye düşünür

Kervancı yol uzun ,zaman bol bütün hesapları tekrar tekrar inceler
Tüccarın yaptığı hileyi anlarKervan Bağdat’a girmek üzereyken,kervanı oğlu vv güvendiği bir kişiye emnet eder,
-Siz beni Bağdatta bekleyin der
İyi bir Arap atı alıp dört nala İstanbula dönmeye başlar

Yolda, bu adam bu parayı hemen öyle vermez diye düşünüp bir plan kurarİstanbuldaki dostlarında plan için yardım ister

Ertesi gün tüccarın dükkanına iki kadın gelir
Tüccara ,
-Sorup soruşturduk bu civarda en dürüst ,en güvenilir kişi sizmişsinizBiz Hicaza gideceğizSize bu iki çantayı emanet etmek istiyoruzderler

Çantaları açıp tüccara gösterirlerÇantaların için incialtın,pırlanta envayi çeşit müccevher

-Olurda gelemezsek bunlar size helali hoş olsunbize bir dua okutur,belki bir hayrat yaptırırsınderler

Bunları duyan tüccar sevinçten uçarKadınları hürmet ,ziyafet
Bu sırada kervancı içeri girer,
Bunu gören tüccar ,daha kervancı lafa başlamadan ,
-Yahu hoşgeldinbizim hesapta bir yanlışlık olmuş paralarını ayırdımÇocuklarada tenbihledim,eğer ölürsem kervancının parasının mutlaka verinBen kul hakkı yemem kardeşim der

Parayı hemen verir
Bu sırada kadınlar, –Biz bu sene gitmekten vazgeçtik Kısmetse seneye !deyip dükkan
çıkarlar

Oyuna geldiğini anlayan tüccar ,kervancıının peşinden koşup ,
-hani sen Mısır'a gidecektin yaktın beni! diye bağırır
Atına binen kervancı,
-yanlış hesap adamı Bağdattan döndürür der ve yoluna gider

Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Saman Altından Su Yürütmek

Vaktiyle köyün birinde ahalinin tarlaları ve meyve sebze bahçelerini suladığı bir su kaynağı varmış Bu kaynak köyün ortak malıymış Civarda başkaca su kaynağı olmadığından bütün köylü arazisini bu kaynaktan nöbetleşe sıra ile sularmış

Kimin ne vakit, ne kadar su kullanacağı belliymiş ve herkes kendi sırasını takip eder, komşularının hakkına da saygı gösterirmiş

Ancak her köyde olduğu gibi bu köyde de açıkgöz bir adam varmış Sebze bahçesi su kaynağının hemen yakınında bulunan bu adam,herkes gibi sırası geldiğinde gider, kaynaktan suyunu alırmış ama bununla yetinmeyip kaynak ile bahçesi arasına gizli bir su yolu kazmışKimseler farketmesin diye de su yolunun üzerini taşla tahtayla kapatıp üstüne de saman balyaları yığmış Su , diğer vakitlerde bu saman altından aka aka açıkgözün tarlasına kadar gidermiş

Yaz ortasında herkesin tarlası susuzluktan yanıp kavrulurken, onun ki fidanların boy üstüne boy attıkları, yemyeşil bir halde olurmuşÜstelik bostanın ortasındaki sulama havuzu da, her zaman silme doluymuş

Köylüler "Bu işin içinde bir iş var" diyerek araştırmışlar ve kısa bir süre sonra da bu uyanığın saman altından su yürüttüğünü farketmişler

Bu deyim "gizlice iş görmek,kimselere farkettirmeden işler çevirmek"anlamında kullanılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Güme gitti

Yeniçeriler günümüz polisliğini yaptığı dönemlerde olaylara müdahele edip,göz altına alacakları adamları kodeslere götürür
İçeri atarkende hooopgüümm derlermiş Ahalide bir olay sırasında suçsuz yere içeri alınan insanlara "Vay be! adam bağıra çağıra güme gitti!" derlermiş

İş inada bindi

Adamın biri hayatında hiç namaz kılmamış Bunu bilen bir arkadaşıda "yahu şu mübarek ramazan bari bir-iki rekat namaz kıl" demiş o da "tamam tamam kılarız iki rekat" deyip akşam teravih namazına gitmiş Teravih başlamış Bir-iki-dört derken namaz devam ediyor Bir camdan kafasını uzatıp cami önünde bekleyen oğluna , "evlat sen eve git bu iş inada bindi" demiş

Bu boru değil?

Eskiden askeri okullarda nerdeyse bütün işler borunun verdiği sese göre yapılırÖğrenciler bu boru sesine göre hareket ederlermiş
Kalk borusu,yat borusu ,karavana,paydos,derse gir,dersten çık ,istirahat vs, bir çok boru sesi
Hikayenin geçtiği askeri lisede o gün ,sınıf kıdemlisi öğrenci, sınıfa dalar
-Çocuklar size havadisim var! Duydunuzmu? diyerek bağırır
Diğer öğrenciler de –Duymadık ! Ne ise borusu çalar biz de duyarız demişler
Kıdemli öğerenci de
-Çocuklar! bu boru değil Yarın yeni padişah tahta çıkıyorŞenlikler var Sınıf komutanın özel emri var Bütün dersler paydos demiş
Diğer öğrencilerde çok sevinirler bu işe
O günden sonra o okul ve diğer okullarda öğrenciler aralarında konuşmaya başlamadan önce,
-Dinle ! Bu boru değil Anlatacaklarım çok önemli diyerek lafa başlarlarmış

Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Bana da mı lo lo lo ?

Adamın birisi borcunu vaktinde ödeyemediği için tefeci tarafından mahkemeye verilmiş Tanıdığı bir avukata derdini anlatmış Avukat:
-"Ben seni kurtarırım, sen mahkemede hakim ne sorarsa dilsiz taklidi yaparak Lo Lo Lo dersin, sakın ağzını açıp konuşma" diye talimat vermiş
Mahkeme günü hakimin bütün sorduklarına Lo Lo Lo demiş ve Avukat ta "Benim müvekkilim dilsizdir, böyle bir borcu yoktur, haksız bir borç ile zavallıyı mağdur etmek istiyorlar", şeklinde müdafalarla adamı kurtarmış
Ertesi gün vekalet ücretini almaya gelen Avukata, adam yine dilsiz taklidi yaparak "Lo Lo Lo" deyince, avukat kızmış:
-"Yahu, bize de mi Lo Lo Lo, benim verdiğim silahla beni de mi öldüreceksin?" demiş

Hoşafın yağı kesildi

Yeniçeri ocaklarında efrada yemek dağıtılırken mutfak meydancısı elinde tuttuğu üzeri ayet ve dualar yazılı kallavi koca kepçe ile evvela yağlı yemekleri ve pilavı dağıtır, sonra da hoşaflara daldırırmış
Hal böyle olunca, sofralara gelen hoşaf bakracının üstünde, bir parmak kalınlığında yağ tabakası yüzermiş Bu durumu gören Yeniçeri ağalarından akıllı birisi meydancıya emir vererek "Kepçeyi yağlı yemeklere batırmadan evvel temiz iken hoşafları dağıt, sonra yemek tevziatına geç" demiş
Demiş amma, bu sefer sofralara giden hoşaf bakraçlarının üzerinde yağ tabakasını göremeyen Yeniçeriler isyan bayrağını çekmişler:
- "Hakkımızı yiyorlar, istihkakımızdan çalıyorlar, zira hoşafın yağını bile kestiler, yağlı hoşaf isterük" diye bağırmışlar

Atma Recep hepimiz din kardeşiyiz

Balkan devletlerinin mühim bir kısmı ve bu meyanda Arnavutluk, Osmanlı İmparatorluğu haritasına dahil iken, bu ülkeleri idare etmek çok zordu Bu devirlerde sık sık dağa çıkan Arnavut eşkıyalarını takip eden hükümet kuvvetleri Recep isminde bir sergerdenin avanesini kuşatıp sıkıştırıyorlar Çıkar yol kalmadığını gören Arnavutlar ve başlarındaki Recep, saklandıkları yerden bağırıyorlar:
- "More atmayın, biz de din kardeşiyiz, teslim olacağız"
Teslim oluyorlar, az bir ceza ile kurtuluyorlar Fakat palavracı Arnavut bu olayı şurada burada anlatırken:
- "More vallahi geberttirecektim zaptiyeleri, çolukumuz çocukumuz var deyip ağladılar, acıdım da bıraktım" şeklinde palavra atınca etrafında toplanıp dinleyenler arasında olayın iç yüzünü bilen birisi:
- "Atma Recep biz de din kardeşiyiz" deyince Arnavut Recep şaşırır

Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak

Dimyat Mısır'da, Süveyş Kanalı ağzında ve Portsait yakınlarında bir iskeledir Eskiden Mısır'ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Türkiye gelirdi
Dimyat'a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi Akdenizde Arap Korsanları tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki bütün altınlarını almışlar
Binbir müşkilat içinde Türkiye'ye dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek durumuna düşmüş İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" sözünün aslı buradan kalmıştır

Atı alan Üsküdar'ı geçti

Zamanında Bolu beyine baş kaldıran köroğlunun dillerde yağızmı yağız atı çalınırbütün civarı arar tarar yokbir kimse birde istanbuldaki pazarları dolaş deristanbulda pazarları dolaşırken atına rastlar
pazar sahibine şu ata bir bineyim hele derpazarcıda buyur der
eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala ordan uzaklaşır
dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip ,
ah evlat! atı alan üsküdarı geçtio köroğluydu ,atın gerçek sahibi

Resmin Büyük Halini Görmek İçin Buraya Tıklayın

Güme gitti

Yeniçeriler günümüz polisliğini yaptığı dönemlerde olaylara müdahele edip,göz altına alacakları adamları kodeslere götürür
İçeri atarkende hooopgüümm derlermiş Ahalide bir olay sırasında suçsuz yere içeri alınan insanlara "Vay be! adam bağıra çağıra güme gitti!" derlermiş

İş inada bindi

Adamın biri hayatında hiç namaz kılmamış Bunu bilen bir arkadaşıda "yahu şu mübarek ramazan bari bir-iki rekat namaz kıl" demiş o da "tamam tamam kılarız iki rekat" deyip akşam teravih namazına gitmiş Teravih başlamış Bir-iki-dört derken namaz devam ediyor Bir camdan kafasını uzatıp cami önünde bekleyen oğluna , "evlat sen eve git bu iş inada bindi" demiş

Bu boru değil?

Eskiden askeri okullarda nerdeyse bütün işler borunun verdiği sese göre yapılırÖğrenciler bu boru sesine göre hareket ederlermiş
Kalk borusu,yat borusu ,karavana,paydos,derse gir,dersten çık ,istirahat vs, bir çok boru sesi
Hikayenin geçtiği askeri lisede o gün ,sınıf kıdemlisi öğrenci, sınıfa dalar
-Çocuklar size havadisim var! Duydunuzmu? diyerek bağırır
Diğer öğrenciler de –Duymadık ! Ne ise borusu çalar biz de duyarız demişler
Kıdemli öğerenci de
-Çocuklar! bu boru değil Yarın yeni padişah tahta çıkıyorŞenlikler var Sınıf komutanın özel emri var Bütün dersler paydos demiş
Diğer öğrencilerde çok sevinirler bu işe
O günden sonra o okul ve diğer okullarda öğrenciler aralarında konuşmaya başlamadan önce,
-Dinle ! Bu boru değil Anlatacaklarım çok önemli diyerek lafa başlarlarmış

Yanlış hesap, Bağdat'tan döner

İstanbul kapalı çarşıya kervanlar gelirTüccarların siparişleri kumaş,kürk,baharat neyse dağıtılırDaha sonra tüccarlardan paraları tahsil edilirmiş
Yine bir alış veriş sonrasında, tüccarın biri hesap yaparken dört işlem hilleri ile kervancıyı 400-500 altın içerde bırakır
Hesaptaki yanlışlığı anlayamayan kervancı Bağdat –Hicaz ve Mısıra seferine çıkar
Tüccarda, şimdi bu Mısırdan altı-yedi ayda zor dönerbende bu parayı işletirim diye düşünür
Kervancı yol uzun ,zaman bol bütün hesapları tekrar tekrar inceler
Tüccarın yaptığı hileyi anlarKervan Bağdat’a girmek üzereyken,kervanı oğlu vv güvendiği bir kişiye emnet eder,
-Siz beni Bağdatta bekleyin der
İyi bir Arap atı alıp dört nala İstanbula dönmeye başlar
Yolda, bu adam bu parayı hemen öyle vermez diye düşünüp bir plan kurarİstanbuldaki dostlarında plan için yardım ister
Ertesi gün tüccarın dükkanına iki kadın gelir
Tüccara ,
-Sorup soruşturduk bu civarda en dürüst ,en güvenilir kişi sizmişsinizBiz Hicaza gideceğizSize bu iki çantayı emanet etmek istiyoruzderler
Çantaları açıp tüccara gösterirlerÇantaların için incialtın,pırlanta envayi çeşit müccevher
-Olurda gelemezsek bunlar size helali hoş olsunbize bir dua okutur,belki bir hayrat yaptırırsınderler

Bunları duyan tüccar sevinçten uçarKadınları hürmet ,ziyafet
Bu sırada kervancı içeri girer,
Bunu gören tüccar ,daha kervancı lafa başlamadan ,
-Yahu hoşgeldinbizim hesapta bir yanlışlık olmuş paralarını ayırdımÇocuklarada tenbihledim,eğer ölürsem kervancının parasının mutlaka verin Ben kul hakkı yemem kardeşim der
Parayı hemen verir
Bu sırada kadınlar, –Biz bu sene gitmekten vazgeçtik Kısmetse seneye !deyip dükkan
çıkarlar
Oyuna geldiğini anlayan tüccar ,kervancıının peşinden koşup ,
-hani sen Mısır'a gidecektin yaktın beni! diye bağırır
Atına binen kervancı,
-yanlış hesap adamı Bağdattan döndürür der ve yoluna gider


Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Şapa oturduk!

Kızıldenizin eski bir adı Şap denizi imişMercana benzeyen beyaz taşlar bu denizden getirilirmişBu taşlar su altında hacimlerini büyüterek yayılır ve gemiler için tehlike oluşturur Seyir haritalarında normal gösterilen yerlerde bu şap kayaları büyüdükleri için tehlikelere neden olurmuş Eskiden haca gemiyle giden hacı adayları için en sık başa gelen en önemli tehlike buymuşHacı bekleyen ahali "İnşallah bizimkiler şapa oturmaz" deyip dua ederlermiş

Vermeyince mabud neylesin Sultan Mahmut

Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamışDolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş Herkes bir şeyler istiyor
-Tıkandı baba, çay getir
-Tıkandı baba, oralet getir
Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş
-Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?
-Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba
-Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi
Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;
-Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu Benimki de akıyordu ama az akıyordu "Benimki de onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı Bu sefer içimden "Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı Ben
yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve "Tıkandı baba, tıkandı Uğraşma artık, dedi O gün bu gün adım "Tıkandı baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz"
Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmişÇayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ;
-Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz
Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz
Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler Tıkandı baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis "Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip
başlamış bağırmaya
-Taze baklava, güzel baklava !
Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş Üç aşağı beş yukarı
anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ! ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş Bir bakmış ki altın Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş Yahudi hiçbir şey olmamış gibi
-Baba baklavan güzeldi Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş
Tıkandı baba da
-Peki, demiş ve anlaşmışlar Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve! Yahudi de her akşam Tıkandı baba'dan baklavaları satın almış
Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut;
-Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba'nın yanına gitmiş Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın
Sultan;
-Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş
-Geldi sultanım
-Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
-Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım
-Sultan şöyle bir tebessüm etmiş
-Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş
-Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek
Sultan demiş;
-Baba senin buradan da nasibin yok Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış
-Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler
-Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler Baba,
-Niçin, demiş Askerler
-Hele sen bir beğen bakalım demişlerBaba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline
-Ne olacak şimdi, demiş
-Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladıdemiş adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş Adamcağız oracıkta ölmüş Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;
"VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT"

Toprağı Bol Olmak

İlk çağ inançlarına göre, insanlar öldükleri vakit bittakım eşyaları ile birlikte gömülürlerdi Tanrılarına sunmak ve öte dünyda kullanmak üzere mezarlara birlikte götürdükleri bu eşyalar genellikle kıymetli maden ve taşlardan mamul kap kacak ile takılardan oluşurdu Türk Beyleri de İslamiyetten önceki zamanlarda korugan dedikleri mezarlarına altın, gümüş ve mücevherleriyle birlikte gömülürler, sonra da üzerine toprak yığdırtarak höyük yapılmasını vasiyet ederlerdi Eski medeniyetlerin beşiği olan Ortadoğu ve Anadolu'da, pek çok ünlü hükümdarlara ait bu tür mezar ve höyükler hala bulunmaktadır
Altın ve hazine her zaman insanoğlunun ihtiraslarını kamçılamış, nerede ve ne kadar kutsal olursa olsun elde edilmek için insanı kanunsuz yollara sevk etmiştir Höyüklerdeki hazineler de zamanla yağmalayanmaya başlanınca ölenin ruhununmuazzep edildiği düşüncesiyle üzerine toprak yığılır ve gittikçe daha büyük höyükler yapılır olmuş O kadar ki ölenin yakınları ve cenaze merasimine katılanların birer küfe toprak getirip mezarın üstüne atmaları gelenek halini almış Öyle ya, mezarın üzerinde toprak ne kadar bol olursa, düşmanlar ve art niyetliler tarafından açılması ve hazinenin yağmalanması, o kadar engellenmiş olurdu Bu durumda toprağı bol olan kişi de öte dünyada rahat edecek, en azından kulanmaya eşyası ve tanrılara sunmaya hediyesi bulunacaktır Bugün dilimizde yaşayan "toprağı bol olmak" deyimi, aslında ölen kişi hakkında iyi dilek ifade eder Türklerin İslam dairesine girdikten sonra yavaş yavaş terk ettikleri höyük geleneği, "toprağı bol olmak" deyiminin de gayrimüslimler hakkında kullanılmasına yol açmıştır

Resmin Büyük Halini Görmek İçin Buraya Tıklayın

Altı kaval üstü şeşâne

Parçaları birbirine benzemeyen ve uygun olmayan, dolayısıyla bir işe yaramayan aparatlar hakkında veya giyim kuşam konusunda birbirine uymayan ve yakışmayan kıyafetler İçin altı kaval üstü şeşhâne deyimini kullanırız Buradaki şeş-hâne kelimesinin İstanbul'da bir semt adı olan Şişhane ile herhangi bir alâkası yoktur ve Şişhane söylenişi yanlıştır Çünki şeş-hâne diye namlusunda altı adet yiv bulunan tüfek ve toplara denir Yivler mermiye bir ivme kazandırdığı için ateşli silahların gelişmesinde önemli bir yere sahiptir Evvelce kaval gibi içi düz bir boru biçiminde imal edilen namlular, yiv ve set tertibatının icadıyla birlikte fazla kullanılmaz olmuş ve gerek topçuluk gerekse tüfek, tabanca vs ateşli silahlarda yivli namlular tercih edilmiştir Merminin kendi ekseni etrafında dönmesini ve dolayısıyla daha uzağa gitmesini sağlayan yivler bir namluda genellikle altı adet olup münhani (spiral) şeklinde namlu içini dolanırlar Altı adet yiv demek, namlunun da altı bölüme (şeş hâne = altı dilim) ayrılması demektir ki halk dilinde şeşâne (şişane değil) şeklinde kullanılır
Bu izahtan sonra üstü kaval, altı şeşhâne biçiminde bir silah olmayacağını söylemeyi zaid addediyoruz Çünki kaval topların attığı gülle ile şeşhânelerden atılan mermi farklıdır Keza kaval tüfekler ile fişek atılırken şişhane namlulu tabancalardan kurşun atılır Bu durumda bîr silah namlusunun yarısına kadar kaval, sonra şişhane olması da mümkün değildir Ancak yine de vaktiyle bir avcının, yivlerin icadından sonra çifte (çift namlulu) tüfeğinin kaval tipi namlularının üst kısımlarını teknolojiye uydurmak için şeşhâne yivli namlu ile takviye ettiğine dair bir hikâye anlatılır Hattâ bu uydurma tüfek öyle acayip ve gülünç bir görünüm almış ki diğer avcılar uzunca müddet kendisiyle alay etmişler ve "Altı kaval üstü şeşhâne / Bu ne biçim tüfek böyle" diyerek kafiyelendirmişler O günden sonra halk arasında bu hadiseye telmihen birbirine zıt durumlar için altı kaval üstü şeşhâne demek yaygınlaşmış ve giderek deyimleşerek dilimize yerleşmiştir

Asayiş berkemal

Sultan Abdülazizin son yıllarında Musul ve Bağdat gibi illerde toplum içi anarşik olaylar artarIrak ve çevresinde yabancı devletlerinde etkisi ile iyice asayiş bozulur
Durumları İstanbuldan gizlemeye çalışan devrin yetkilileri , Vilayet gazetesine her baskısında şu şekil manşet atarlardı:
"Saye-i asayiş –vaye-i padişahide ,vilayetin her bir tarafında emn-ü asayiş berkemaldir"
Padişahın şahane idaresi altında,vilayetimizin her tarafında asayiş ve huzur hakimdir Yine büyük olaylardan sonra ertesi gün aynı manşet verilince , Bölgenin ünlü şairlerinden Kerküklü Şeyh Rıza Efendi dayanamayıp Aşapıdaki beyti yazıp gazeteye gönderir "Katl ü nehb-i eşkiyadan millet oldu payimal, Emn-ü asayiş yine,elhamdülillah berkemal!!"
Eşkıyanın cinayet ve yağması yüzünden millet ayaklar altında kaldı ama, Allaha şükür asayiş yinede sağlanmış durumda

Aklım kesiyor

Ünlü bir hekim olan İbni Sina aynı zamanda matematik konusunda deha seviyesindeymiş
Babası onu çocukken matematik konusunda hassas eğitim veren bir okula gönderirAncak İbni Sina cebir,geometri bir türlü beceremez,okuldan kaçarBabasından korktuğundan ,eve dönmez bir kervana katılır
Kervanbaşı en küçük yaştaki İbni Sinayı su alması için bir kuyuya gönderir
Sapına ip bağlı kovayı kuyudan çekerken,ipin sürtündüğü taşı kestiğini görür
Ve kendine sorar:bu ip taşı nasıl keser?
Biraz daha düşünür:ip çok uzun zamandır,bu taşa sürtünüyorve aynı yere sürekli sürtüne sürtüne demekki taşı kesebiliyor
Madem ip bile taş kesiyor,benim aklım niye cebiri kesmesin? der
Okuluna döner ve bildiğimiz tıp dehası İbni Sina olur


Alıntı Yaparak Cevapla

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 09-11-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Balık kavağa çıkınca

Eski İstanbul şimdiye göre tam anlamıyla balık ve balıkçı şehiriymiş
Tutulan balıkların satılması Yemiş iskelesi ve Balık pazarından başlayan ve bu merkezlerin etrafında mahalle mahalle büyüyen pazarlarda yapılırmış
Balığın çok fazla çıktığı günlerde ise,
Tophane’den Rumeli Kavağına ve Üsküdar’dan Anadolu Kavağına kadar her yere çeşitli vasıtalarla götürülüp satılırmış
Fiyat kırmak isteyen yada çok düşük fiyata almak isteyen müşterilerinede balıkçılar,
-Oooo! O fiyatı ancak balığı kavağa çıkardığımızda satarız bizderlermiş

Yolunacak Kaz

Osmanlı hükümdarları içinde tebdil-i kıyafet eyleyip halkın arasına çıkanlar IIIsman, IV Murat, IIIOsman, IIISelim ve IIMahmut ile sınırlıdırBunlardan sonuncusu, bir yaz gününde yanına iki mabeyincisini alarak yollara dökülür Sirkeci'ye gelip bir sandala binerek Beylerbeyi'ne geçeceklerdir Şanslarına, ihtiyar bir kayıkçı düşer Amma ne kayıkçı! Yılların tecrübesi ile artık neredeyse İstanbul Boğazı'nda görünen yolcuları hallerine, tavırlarına ve kılık kıyafetlerine bakarak köylerini söyleyecek kadar tanımaktadır Bittabi bu seferki yolcularının da kimliklerini hemen anlar Ancak asla ses çıkarmaz ve işini yapar
Beşiktaş önlerine gelindiğinde padişah kayıkçıya,
-Baba,der32 ile nasılsın?
İhtiyar hiç tereddüt etmeden cevaplar:
-32'i 30'a vuruyorum, 15 çıkıyor
Biraz sükuttan sonra padişah, yeniden kayıkçıya laf atar:
-İşitiliyor ki son zamanlarda şehirde hırsızlar ziyadeleşmiş; senin evine de giren oldu mu?
-Bunan iki ay evvel biri girdiSon günlerde birisi daha dadandı ya! Bakalım ne olacak?
Padişah sükut ederKayıkçı işine devamdadır Ancak mabeyinciler konuşulanlardan bir mana çıkarmak için kıvranıp durmaktadır Bu durum, padişahın gözünden kaçmaz ve kayık, Beylerbeyi iskelesine yanaşmak üzereyken kayıkçıya sorar:
-Babalık, sana iki besili kaz göndersem, yolabilir misin?
-Hay hay efendi, ruhları duymaz, cascavlak ederim
Padişah sandala bir kese akçe atar ve karaya çıkarlar Gel gelelim mabeyinciler meraktadır Nihayet ertesi gün, hünkar ile kayıkçı arasında geçen konuşmayı anlamak üzere doğruca Sirkeci sahiline Öyle ya bir vesile ile padişah hazretleri bu konuyu açar da sözlerin manasını kendilerine soruverirse!
İhtiyarı, kayıkçılar kahvesinde bulurlar Bir kenara çağırıp hususi görüşmek istediklerini söylerler Dışarı çıkıp kayıkla biraz uzaklaşırlar Adamlar hemen sadede gelerek:
-Baba dün Beylerbeyi'ne üç yolcu götürdün
-Beli
-Onlardan ikisi biz idik; seninle konuşan da hünkarımız hazretleriydi
-Bir hatamız mı oldu ağalar?
-Hayır da biz konuştuklarınızı merak etmekteyiz
-Canım mahrem şeyleri mi söyleteceksiniz bana?
-Haşa! Ancak
İhtiyar nazlanırken ağalardan biri bir kese altın çıkarıp avucuna sıkıştırır O zaman ihtiyar, kayığı yönünü Sirkeci'ye doğru çevirip anlatmaya başlar:
-Sultanımız buyurdular ki 32 ile nicesin? Yani geçimin nasıldır,demek istedi Ben de ağzımda 32 dişim var; onu bir aya göre ayarlıyorum Ay otuz, ben ise 15 gün ancak iş bulabiliyorum, dedim
-Eeee?
İhtiyar yine nazlanır Bu sefer diğer mabeyinci keseye kıyar İhtiyar devam eder:
-Sultanımız son aylarda hırsızlar çoğaldı, sana da gelen oldu mu dedi Yani "kaşık hırsızlarını" kastederek 'Son günlerde evlenmeler arttı Senin çocuklarından da evlenen oldu mu' demek istedi Ben de "Evet evime bir hırsız girdi, yani oğlumun biri evlendi; diğeri için de hazırlıklar var, bakalım, Allah Kerim dedim Hünkarın hırsızdan kastı, kaşık hırsızı, yani gelin idi
Mabeyinciler "Meğer ne kadar basitmiş!"manasında birbirlerine bakarken kayıkçı sandalı iskeleye yanaştırır
- Ya üçüncü sual ne idi?
İhtiyar yavaşça sandaldan çıkıp misafirlerini etekleyerek şu cevabı verir:
-Aman efendim kerem buyurunuz Padişah efendimiz buyurdular ki iki besili kaz Allah ömrünüzü arttırsın, işte sizleri gönderdi
O günden sonra bu hadise, halk arasında şüyu bulur ve kolay para kaptıranlar için "yolunacak kaz" deyimi dilimize yerleşir

Bu işin altında bir Çapanoğlu var

Çapanoğlu Ahmet Paşa ,Yozgat şehrinin kurucularındandır 1764 Sivas valisi iken görevden alınır, bir süre sonrada öldürülürYerine büyükoğlu Mustafa bey daha sonra Süleyman bey geçer
Süleyman bey Yozgatı imar ettikten sonra,Ankara,Amasya,Elazığ,Maraş,Niğde ve Tarsus gibi illeri idare etmeye başlar
Çapanoğullarının bu ünü her yana yayılırYalnız halk arasında değil ,devlet adamları arasındada ‘’Çapanoğlu’’ ismi ünlü olur
Rivayete göre ,devlet adamlarından biri,halktan bazı insanların aleyhine verilecek
kararı sonuçlandırmak için soruşturma yaparken ,Çapanoğullarından birinin adıda bu olaya karışır
Çapanoğullarının nüfuzundan çekinen diğer bir memur,
‘’bu işi fazla kurcalamayalım bence,altından bir Çapanoğlu çıkar’’ der
Soruşturma aynen kapatılır

İki dirhem bir çekirdek

Keçiboynuzunun ,Yunanca adı "keration" ,İngilizcede "carob", Arapçada "kırrıt"tır Keçiboynuzunun tohumu yıllarca elmas ölçmek için kullanılmış Elmaslar,keçiboynuzu tohumları ile tartılıp satılırmış
Bu nedenle keçiboynuzu ,kırat veya karat dediğimiz ölçü birimine isim babalığı yapmış Prof DrAydın Akkaya açıklamasına göre; Keçiboynuzu çekirdeği doğada ağırlığı değişemeyen bir tohumdur
Tohumlu bitkilerden yalnız keçiboynuzu uzun süre suda bekletildikten sonra filiz verebilirBu ,hem çok kuruduğu ve meyvasından çıktıktan sonra son ve sabit ağırlığını aldığı için hemde içine su alması ihtimalinin çok az ve çok uzun süreye bağlı olduğu içindir Bu sebeple Araplar,Selçuklular,Osmanlılar dönemlerinde ağırlık ölçüsü olarak kullanılmıştır Dört tanesi bir dirhem eder Dirhem 3 gr ağırlığa eş kabul edilir Satıcı , iki dirhemlik bir şey satarken (sekiz çekirdek) deyip,buda benim ikramım olsun derse,müşterinin saygın ve itibarlı olduğunu gösterirmiş
Çok şık ve gösterişli giyinen kişilere ‘’iki dirhem bir çekirdek ‘’ denmesinin kökü buymuş

Pabucu Dama Atılmak

Osmanlı döneminde esnaf ve sanatkarların bağlı bulunduğu teşkilat, ticaretin yanında sosyal hayatı da düzene sokuyordu Kusurlu malın, malzemeden çalmanın ve kalitesiz işin önüne geçmek için de ilginç bir önlem alınmıştı Bir ayakkabı aldınız veya tamir ettirdiniz diyelim Ama kusurlu çıktı Böyle durumlarda heyet şikayeti ve sanatkarı dinliyor Eğer şikayet eden gerçekten haklıysa, o ayakkabıların bedeli şikayetçiye ödeniyordu Ayakkabılar da ibret-i alem olsun diye ayakkabıyı imal edenin çatısına atılıyordu Gelen geçen de buna bakıp kimin iyi, kimin kötü ayakkabı tamir ettiğini biliyordu Böylece pabuçları dama atılan ayakkabıcı maddi kazançtan da oluyor ve gerçekten pabucu dama atılmış oluyordu

Ağzına Tükürmek

Bebek yahut küçük çocukların, manevi itibarına ve ermişliğine inanılan kişilere götürülerek ağzına tükürttürülmesi ve ardından da ileride o kişi gibi ulu bir zat olması için dua istenmesi yakın zamanlara kadar geçerli olan Anadolu adetlerinde biriydi Eski tekkelerin eşikleri bu sebeple çok aşınmış olsa gerektir
Bütün bunlardan anlaşılan o ki argodaki ağzına tükürmek deyiminde bir üstünlük mücadelesi vardır Birisinin ağzına tükürdüğünü veya tükürmek istediğini “ağzına tükürdüğüm” veya “ağzına tüküreyim” gibi basma kalıp deyimlerle ifade eden kişi, söz konusu meselede ağzına tükürülenden daha usta olduğunu veya olabileceğini ima etmeye çalışmakta, “bu konu da ben onun ağzına tükürürüm!” diyerek de bir nevi tehdit savurmaktadır
Ağza tükürmenin yalnızca hasta okumağa özgü bir gelenek olmadığını şu hikayeden anlamak mümkündür:
Vaktiyle, saçma sapan şiirler yazan bir şair, Molla Camii’nin meclisinde,
-Üstat, demiş, dün gece rüyamda şiirler yazıyordum ki Hızır aleyhisselamı gördüm Mubarek ağzını tükürüğünden bir parça benim ağzıma tühledi
Molla cami adamın şiirlerinde keramet sezilmesi için böyle söylediğini ve güya Hızır’ın feyiz verici nefesine mazhar olduğuna dair yalancı şöhret peşinde koştuğunu anlayıp cevabı yapıştırmış:
- Be ahmak, öyle değil Bence Hızır aleyhisselam bu şiirleri senin yazdığını görünce yüzüne tükürmek istemiş, ama o sırada ağzın açık olduğundan, tükürük suratına geleceği yerde ağzına girmiş


Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 03-29-2014   #13
Kayıtsız
Icon1uzz

Cevap : Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



farklı şeyler yokmu 10 tane buldum
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 02-12-2015   #14
Kayıtsız

Cevap : Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



bence guzel bir site
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Eski 03-23-2015   #15
Kayıtsız
Varsayılan

Cevap : Atasözlerinin Ortaya Çıkışı, Atasözleri Ve Deyimlerin Ortaya Çıkış Hikayeleri



Alıntı:
FrmSinsi tafarından gönderildi Mesajı Görüntüle
Saman Altından Su Yürütmek

Vaktiyle köyün birinde ahalinin tarlaları ve meyve sebze bahçelerini suladığı bir su kaynağı varmış Bu kaynak köyün ortak malıymış Civarda başkaca su kaynağı olmadığından bütün köylü arazisini bu kaynaktan nöbetleşe sıra ile sularmış

Kimin ne vakit, ne kadar su kullanacağı belliymiş ve herkes kendi sırasını takip eder, komşularının hakkına da saygı gösterirmiş

Ancak her köyde olduğu gibi bu köyde de açıkgöz bir adam varmış Sebze bahçesi su kaynağının hemen yakınında bulunan bu adam,herkes gibi sırası geldiğinde gider, kaynaktan suyunu alırmış ama bununla yetinmeyip kaynak ile bahçesi arasına gizli bir su yolu kazmışKimseler farketmesin diye de su yolunun üzerini taşla tahtayla kapatıp üstüne de saman balyaları yığmış Su , diğer vakitlerde bu saman altından aka aka açıkgözün tarlasına kadar gidermiş

Yaz ortasında herkesin tarlası susuzluktan yanıp kavrulurken, onun ki fidanların boy üstüne boy attıkları, yemyeşil bir halde olurmuşÜstelik bostanın ortasındaki sulama havuzu da, her zaman silme doluymuş

Köylüler "Bu işin içinde bir iş var" diyerek araştırmışlar ve kısa bir süre sonra da bu uyanığın saman altından su yürüttüğünü farketmişler

Bu deyim "gizlice iş görmek,kimselere farkettirmeden işler çevirmek"anlamında kullanılır
bu nasıl bir iş?

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.