Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Aşk & Sevgi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arşivlik, mevzuular

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Yaşamın bir (aşk) tılsımı olmalı ?


"Bir tılsımı olmalı hayatın Genç kızların telefon bekleyişlerinde vardır o tılsım Hayatın tılsımı tıp tıp attırır yüreklerini, kahkahaları başka türlü, saç taramaları başka türlü; anneyle ortak babaya söyledikleri yalan başka türlüdür Psikolog Yeşim Akbulut Mynet okurları için yazdı

Ya delikanlılar Bir şey oturmaz içlerinde Bir kız seviyorlardır Gerçi kız da seviyordur kendilerini Ama Öylesine bakarlar ki sevdiklerinin yüzüne, bir daha hiç öyle bakamayacaklardır

Genç kadınlar hep o tılsımı ararlar Kimseye göstermedikleri bir kor yanar içlerinde Ve bir kere o tılsım kayboldu mu, ipi kopmuş bayraklara döner bütün günler Gün pörsür, güneş pörsür, gece pörsür Buruşuk bir can sıkıntısı kaplar da kaplar saatleri

Ya erkekler Kaybetmeye görsünler o tılsımı Rakı şişeleri biter de doldurmaz o tılsımın boş bıraktığı yeri



Bir tılsımı olmalıdır hayatın, vazgeçilmez bir öfke gibi, zaptedilmeyen bir aşk aranışı gibi, kaptırıp kendini şiirler yazma gibi Bu tılsımda yanar söner kandilleri ilk defa baş başa kalınmış gecelerin Bu tılsımda koklarsın ayaklarını kucağına aldığın ilk çocuğunun Bu tılsımda:

'Gel gidip çekelim be', vardır

Bu tılsımda sevdiğin evin duvarına bir resim asma vardır

Yaşantının özündedir bu tılsım Sönen tılsımlar başka tılsımları da söndürmeye dönüktür Yanan tılsımlar başka tılsımları da parlatmaya

Bu tılsımda 'haydi yürüyelim!' dersin on binlere

Bunları tatmamışsan, ayda hiç değilse üç defa dünyayı bir pula satmamışsan, kızıp vurmuyorsan yumruğunu masaya ve "

Çetin Altan'ın 36 yıl önce yazmış olduğu bu taptaze yazıyı kim bilir kaçıncı kez bulup okudum geçenlerde ve gene ilk kez okuyormuşçasına heyecanlandım Aklımın havuzuna başka tılsımlar dökülüverdi; ama ustanın sözünün üstüne söz koymak haddim değil Zaten bu yazıyı okuyan herkes için kendi tılsımları yanıp sönecektir bir an da olsa Ancak ister istemez yitirilmiş tılsımları düşünürken yakaladım kendimi Şimdilerde o yitirilmiş tılsımlar rengârenk, minik haplarda, psikiyatr/psikolog koltuklarında, fitness centerlerde(!), estetik cerrahi masalarında, banka hesaplarında, markalarda ve süper, hiper bilmem ne lüks mekânlarda vs aranıyor diye düşündüm; ya da öte dünyalarda! Ve tabii bulunamıyor! O tılsımlar yittikçe yerlerine obsesyonlar (takınak), depresyonlar (çökkünlük), panik ataklar ve daha niceleri yerleşiveriyor sinsi sinsi

Akıl yürekten bunca uzak düşer, yürek de akıldan bunca kopartılırsa olacağı budur elbet "Çağın gereği, günümüz koşulları, teknolojinin dayatması" vb martavallarla yalnızlaşıp bölünen akıl ve yürek, bunun bedelini insana "ruh sağlığını" da tehdit ederek ödetiyor besbelli Oysa "ruh sağlığı" dediğimiz şey, bir tür buluşma hali, bir ilişkidir Aklın ve yüreğin kimi zaman birbirlerine hoşgörü göstererek, kimi zaman da birbirlerini disipline ederek ilişki kurmaları Hiç biri bir diğerinden daha az önemli değildir üstelik



Çocukluk ve ergenlik gözyaşlarımın en önemli tanığıydı rahmetli babaannem Pek çok sıkıntı yaşamış tipik bir Anadolu kadınıydı Sinesine yumulup -kim bilir ne minicik bir şey için- zırıl zırıl ağlarken, mis kokulu beyaz tülbentinin ucuyla gözyaşlarımı siler, "gadasını aldığım guzum" derdi, "ağla amma aklınla üzül emi yavrum"

Dikkatinizi çekerim; "ağlama" değil, günümüzde pek moda olan Amerikan filmlerinden aparılmış "boş ver ha!" değil, üzülmüş insana söylenebilecek en saçma ve baştan savma laf olan "üzülme" de değil söylenilen! Yüreğin inkarı ve ihmali yok; aksine yumuşacık, küçümsemesiz bir kabulü var yaşanılan acının Ama o acının abartılıp yaşayanı kavurmaması için de aklın yardıma çağırılması öğüdü var; bir destekçi olarak, bir baskı unsuru olarak değil!

İşte ruh hep böyle bir ilişki talep eder Bu talebi yerine getirmek için bir an durmak, sakinleşip yeniden bakmak gerekiyor ara sıra Dışımızda ve içimizde olup bitenlere, önceliklerimizin ne hale geldiğine, hala bizim olup olmadıklarına, tılsımlarımızın üzerine attığımız kürek dolusu külün gerçekte ne denli canımızı yaktığına bakmalı Bakmalı ki görmeli; gördükçe kıpırdanmalı bir şeyler O kıpırtılara yavaş yavaş izinler verilmeli belki, yeni keşiflere çıkılmalı içerilerde ve sonra da paylaşılmalı kocaman kocaman

Bir dostum Mynet'teki yazılarımı okuduktan sonra "söylediklerini yapmamak daha kolay, biliyorsun değil mi!" dedi "Biliyorum" dedim, "ama ödül insanın kendine kavuşmasıysa buna değmez mi?! Üstelik depresyonda yaşamaya ya da panik ataktan kurtulmaya çalışmaktan daha zor da değil söylediklerimi yapmak" Bütün yapacağımız biraz kül üflemek! Azıcık toza dumana bulansak da tılsımın pırıltısı her şeyi unutturacaktır

Yazı:

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



ÇİÇEKLE SUYUN HİKAYESİ

Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar

İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder

birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için

Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan

içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık olmuştur

İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar,

"Sırf senin hatırın için ey su" diye

Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı

birşeyler hissetmeye başlamıştır Zanneder ki,

çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur

Günler ve aylar birbirini kovalalar ve çiçek acaba

"Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar

Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle Halbuki çiçek,

alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz

Çiçek, suya "Seni seviyorum der Su, "Ben de seni

seviyorum" der Aradan zaman geçer ve çiçek

yine "Seni seviyorum" der Su, yine "Ben de" der

Çiçek, sabırlıdır Bekler, bekler, bekler

Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz

etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum" der

Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum" der

ve gün gelir çiçek yataklara düşer Hastalanmıştır çiçek

artık Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin

Yataklardadır artık çiçek Su da başında bekler

çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine

Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla

başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben,

gerçekten seviyorum" Çok hüzünlenir su bu durum

karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır

nedir sorun diyeDoktor gelir ve muayene eder

çiçeği Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu

ümitsiz artık elimizden birşey gelmez"

Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık

nedir diye ve sorar doktora Doktor, şöyle bir

bakar suya ve der ki: "Çiçeğin bir hastalığı yok dostum

Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der

Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece

"Seni seviyorum" demek yetmemektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



kırık papatya ve umut

papatya:

gunesı unuttu gozlerım

sessızlıgım ıcımde bı cıglık

sesım boşlukta bı yankı

ve gece

en derın ızbelerınde benı aldı yanına

umut:

gitmeseydin, kanmasaydın geceye

yalancı şahittir o

aldatıcıdır, riyakardır, dost olmaz geceden

ne yardır, ne yaren

gülmeyi unutmayı insan kendi secer,

senin bahçende açacak çiçekler var

izin verirsen uğrar bahar ülkene

papatya:

benım cıceklerım baharlık papatyalar

soldular soldurdular

onca duslerımı caldılar

sonra guluslerımı

sonra Umutlarım gıttı teker teker

bır bır yıktılar dunyamı

delıl aradılar sevgıme sevdıgıme ınanmadılar

umut:

bakma sen onlara

onlar ne bilir sevdayı

papattyadan ne anlar

aç gönlünde

tanıyan tanımak isteue n tanısın

sen ne mevsimlik, ne bi baharlıksın

papatya:

düş dersin düşler dersin güzel dersin

düşler solmus Umutlar kusmus neylersin

papatyalarımın dalları kırık yaprakları solmus

güneş yüzüme ugramaz olmus

bahar benı terk edeli yıl olmus

umut:

bak!! aç kapını

kayıp şehirlerden düşler getirdim sana

tamam

kırılmış kanatları umudun

yoğun bakıma almışlar yüreğini

yıl olmuş diyorsun

çık artık komadan uzanan el mi yok

ya paylaşacak yürek

damlam; ömür geçiyor

ne olur uyan!!!

papatya:

bır gun gelıcek sessız bı uykuya dalacak bu bedenım

bi musalla tası bılecek acımı

bi yaradanım

cezam agır olacak biliyorum

bilerek ben bu sucu gonullu ıslıyorum

bir gun uyanacak düşlerim

bir bahar sabahı olucak gülüşlerim

sonra bır nisan yağmurunda

akicak yağmurlarım

sulayacak papatyaları

umut:

düşersen düşerim, düşersem düşler düşer

kırılırım en ince yerimden

ne su çekerim, ne toprak,

bi ruh olur uçarm, selden, denizden uzak

papatya ve umut hayal şehrinin kahramanları şehir hayalden değil aslında güneşin olmadığı yerlerden ama ben biliyorum dünya döndükçe, güneş de döner ve bir gün bize de değer, kutuplar 6 ay gece 6 ay gündüz varsın yıl olsun güneş doğsun yeter

ben umut un diliyim papatyam heeeeeep üzgün

ama duy papatya, burda olmasan da duy!!!

güneş bizim ülkemize de doğacak

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



yine ölemiyorum

Bazı anlar var, bir şarkı geliyor kulağıma; zamanı durduran, bana "Seni" hatırlatan

O anlar acaba diyorum Acaba o da beni düşünüyor mu Benim onu sevdiğim kadar o da beni seviyor mu Gözlerinde kaybolduğum insanın kalbinde azda olsa bir yerim var mı?

Sorular, sorular, sorular Bana ne yaşattın ki seni bu kadar unutulmaz, seni bu kadar Vazgeçilmez yaptı Biliyorum sorular seni bana getirmez Biliyorum acım ne yaparsam yapayım dinmez

Her güne başlarken Vazgeçtim diyorum Bu gün son Bir daha adını anmayacağım, gözlerini düşünmeyeceğim, nefesini hissetmeyeceğim� Olmuyor yapamıyorum işte Seni içimden söküp atamıyorum�

Hayatta bir insanın başına gelebilecek en büyük mucizesin� Ve ne şanslıyım ki ben bu mucizeyi yaşadım Hala da yaşıyorum� Hala geceleri karanlık odamda bana gülümsüyorsun

Gittiğinden beri değişen çok şey yok Senden kalanlarla seni yaşamaya çalışıyorum Her yağmurda dışarıya fırlıyor sokaklarda seni arıyorum Seni ilk gördüğüm günü hatırlıyorum O anı yaşıyorum Başını omzuma koyduğun anı Keşke diyorum o an ölebilseydim

Yine yağmur yağıyor Yine sokaklardayım Yine ağlıyorum Ve yine ölemiyorum

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Aşkın gözyaşları

Ey kara bulutları delip geçen keskin ışık!
Yıkılmaz umursamazlıkların, yüce karamsarlık dağlarının arasından, bana hayatın yaşanılası büyüsünü inatla hatırlatan gizemli mucize!
Zihnimde yeniden esmeye başlayan umut rüzgarının, bülbülleri aşktan deli divane eden pırıltılı esintisi!
Gönlümün taze kıpırtısı, sahiplenme hissimin son sahibi!

O çiçeklerle bezenmiş kalbini aç ve dinle beni…
Yeni açtığım beyaz sayfaların üzerindeki ilk yazıdır senin gönül yazın…

Yeni kurduğum çocuksu hayallerin başrolü senindir…
Yeni yazdığım görkemli destanların, gülleri kıskandıran kadını sensin…
Taze kırılmış kalbimin ilacı sensin…
Yırtılan umutlarımın yaması sensin…
İçimdeki kurumuş güllerin yağmuru sensin…
yitik düşlerimin umudu sensin
Sesi kafamda yankılanıp duran kaval sensin, saz sensin…
Donmuş yüreğimi eriten ateş sensin, har sensin…

Yapmacık gülüşlerin ardındaki gizli hüzün sensin ve en derin üzüntülerin ardındaki içten gülümseme…

Kararmış ufkumdan, doğabileceğin en güzel zamanda doğdun… Siyah dünyama yedi renginin her tonunu getirdin… Hayatı “zoraki” bulduğum, artık bitsin istediğim en siyah günlerimde ömrüme ömür kattın…
En umutsuz zamanımda, dertlerin, tasaların, feryatların, figanların arasından bana geldin…

Sonu nasıl biterse bitsin, gel sev, gel yeter ki sen ağlat beni

Aşkın gözyaşlarında yeterki gel, sen boğ beni

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



yağmur yağarken gülmek şimşeğin adetidir

Bana, kıvılcımlar gibi gülmesini öğreten güzel, tatlı gülüşlerinden cihanı bir cennet yaptı

Ben gerçi yokluktan hoş gönüllü ve gülerek doğdumsa da aşk bana başka türlü bir gülmeyi öğretti

Sedefe benzerim, beni kırdıkları zaman gülerim Fethü zaferden gülmek, hamların işidir

Akşamların, seherlerin ruhu olan o, bir gece benimle sözleşmeğe geldi de bana seherler gibi gülmeyi öğretti

Ben bulut gibi, somurtkan olsam bile içimden gülerim Nitekim yağmur yağarken gülmek, şimşeğin adetidir

Bir döküm ocağına rastladığın zaman, kırmızı altına hoşça bak ki, ateşin içinde, taşın gülüşünü göresin Altın ateşin içinde gülünce, sana şöyle der:

-Eğer kalp değilsen, zarar vaktinde gülümse

Eğer sen pek büyük bir beysen, şimdi iğreti padişaha, iğreti taç ve kemerine gülmeyi, ecelden öğren

Efendi! Eğer sen İsa sıfatlı isen, şehvet gamında bulunan erkek ve kadına gülmesini İsa'dan öğren

Eğer sen bir an, Ahmed-i ümmi'nin irfan medresesini gördünse, git sana, arkıt bu fazilete, bu hünere gülmek helaldir

Ey müneccim! Sen Ayın yarılması mucizesine eğer inanmıyorsan, önce kendine sonra da GÜneşe ve aya bakıp gülmen gerekir

Gonca gibi sen gizli gülme! Ağaçlar, üzerlerinde çiçeklerini açtıkları vakit, bitkilerin güldükleri gibi gül

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Dal rüzgarı affetse de kırılmıştır bir kere

Dal kırıldı, en onulmaz yerinden

Aslında ne çok sevmişti rüzgarı

Lal oldu, kırıldı dal, bir daha yeşermez yaprakları

Rüzgar hoyrat esti, keskin bir bıçak gibi

Ümitlerini kesti, kırdı, incitti dalı

Zemheri soğukların, ayazları bile

Gömememişti dalı kendi içine

Ak karlar yağmıştı da üstüne, kıramamıştı onu

Rüzgar, en sevdiği rüzgar, yaptı yapacağını

Islık gibi hoyrat nefesi ile, kırdı onu, kırdı kanadını kolunu

Artık hüzünler açar, dalın tomurcuklarında

Fasılalı esse de rüzgar, özür dilese de binlerce

Farketse de, dalın onu ne çok sevdiğini

Esmese de , eskisi gibi keskin, eskisi gibi hoyrat

Takati kalmadı dalın, kırıldı bir kere, en hassas yerinden

Sustu dal, esti rüzgar, olanlar oldu

En hassas yerine, yüreğine vurdu rüzgar

Dal rüzgarı affetse ne çıkar, kırıldı ya bir kere

Esmese de artık delice rüzgar

Kırmızı şafaklarda beklerdi oysa onu

Isınırdı sam yellerinde

Raks ederdi dalın yaprakları

Ilıman esince rüzgar ve sevinirdi her esişinde

Lalelerin, papatyaların kokusunu bulurdu onda

Mavi gökyüzüne yollardı, yapraklarını sırtında

Isınırdı bazen, onun kollarında

Şakırken bülbüller, o rüzgarı dinlerdi gene de

Tarifsiz, anlatılmaz bir sevgi idi yaşadıkları

Islığıyla dikilirdi yaprakları

Rüzgarı çok sevmişti dal, çok sevmişti

Bir gün kırılana kadar

İçi burkulana kadar

Rüzgar onu kırana kadar

Kırılmıştı bir kere

En onulmaz yerinden

Razı olurdu ya her şeye

Eğer başka dallara esmeseydi rüzgar

Kısacası sevdiklerimizi kırmayalım arkadaşlar Bir kalp kolay kazanılmıyor ama hemen kaybedilebiliyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



gel derdim sana ey yar

Deseler ki, üç günün var; Üçünde de seni severdim Ve bir gün de ben ekler, dördüncüsünde ölmeye giderdim yar!

Deseler ki üç dakikan var; Üçünde de seni düşünürdüm Ve bir dakika da ben ekler, dört dakika daha seni beklerdim yar!

Deseler ki; üç kelimen var Biriyle "Sen", kalan ikisiyle de "SENİ SEVİYORUM" derdim Ve bir kelime daha ekleyip sonuna, "Gel" derdim sana yar!

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Dalga ve kıyının aşkı

Dalga Ve Kıyının Aşkı

Dalga ile kıyının aşkını bilirmisin? öncesizden başlayıp sonsuza giden

Dalga hep aska kavusma özlemiyle atılır kıyıya dalga seven kıyı sevilendir

Dokunur parmaklarının ucuyla sevdiğine dalga ve döner hep geriye bilir kavuşamayacağını ama hep koşar kıyıya her bir dokunusunda aşkına verir bedenini hesapsızca işte bende seni böyle severim yar bilirmisin dağ başında açan uçurum çiçeklerini bilirler gorunmeyeceklerini, sevilmeyeceklerini, koklanmayacaklarını

Okşanmayacaklarını ama inatla açarlar aşkla, sevgiyle, özlemle hep beklerler gelmeyecek sevgilinin onu kucaklamasını işte bende seni öyle beklerim yar ya ipek böceğini bilirmisin? onun kozasının içinde ördüğü o ipliğe olan aşkını bilir o ördüğü ipliğin kendisinin ölumu olacağını ama aşkına feda eder kendini öyle verir kendini yarenine korkusuzca işte bende kendimi böyle veririm sana yar ya ağac ile meyvesinin aşkını bilirmisin meyvesini vermelidir ağaç yeniden doğmak için öyle zorludur ki ayrılmaları verir meyvesini agaç, meyve tohum olur, tohum kök olur

Ve yeniden doğar ağac kendi meyvesinden, işte bende böyle yar!

Yok olmayı göze aldım tekrar sende doğmak için

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Kabullenmek ve unutmak



Anlamsız gelir bazen istemediğin şeyleri kabullenmek zorunda kalmak Elini tutmak isteyip tutamamak, sesini duymak isteyip duyamamak Onun nasıl kabullendiğine şaşırırsın, belki de acı veren onun kabullenmiş olmasıdır sensizliği! Ah dersin, çıkarıp atabilsem kafamdan Hiç yaşanmamış gibi olsa keşke Ama derler ki; unutamazsın, sadece kabullenebilirsin Sadece kabullenmek değil bir unutabilsem

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



papatya ve kelebeğin aşkı

Günlerden bir gün,evrenin bir noktasında,küçük bir tırtıl gözlerini yaşama açtıDoğal içgüdüleriyle hemen beslenmeye başladıNe bulursa yediBir süre sonra,yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup,bir koza örmeye başladıBu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıktı

Minik kelebek,uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başladıDağlar tepeler aştı,ormanın her yerini dolaştı

Derken rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye geldiÇevresine şaşkın şaşkın bakarken,vadinin öbür ucunda bir papatya gördü

İçinden "Ne muhteşem bir çiçek"diye geçirdiZaman kaybetmeden yüzlerce renkli,hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında aldı soluğu

"Merhaba"dedi papatyaya"Sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek istedim"

Nazlı papatya şöyle bir baktı konuğuna ve "Merhaba"dedi"Ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten"

Kelebek ona yaşam öyküsünü,nerede dünyaya geldiğini,geçtiği ormanı,tepeleri anlattıPapatya da ona kendinden söz etti

Gece olunca birlikte yıldızları ve ateşböceklerinin danslarını seyrettilerGündüz olunca kelebek,kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korudu

Minik kelebek papatyayı çok sevdiO kadar çok sevdi ki,bür türlü onun yanından ayrılamadıPapatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyorduAma cesaret edip de bunu papatyaya söyleyemedi bir türlü

Onu kırmaktan,incitmekten,bu yüzden kaybetmekten korktuPapatya da kelebeği çok sevdi ama o da bir türlü söyleyemedi sevgisiniDuygularının karşılığının olmayacağından,bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden korktu

Böylece saatler saatleri kovaladıGünler geçip de,kelebek artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca,papatyaya döndü ve "Üzgünüm,ama senden ayrılmam gerecek"dediPapatya buna bir anlam veremedi ve "Neden?"diye sordu"Yoksa benim yanımda mutsuz musun?"

"Hayır"dedi kelebek"Sen benim yaşamıma anlam kattınFakat biz kelebeklerin ömrü yalnızca 3 gündür ve ben de ömrümü tamamladımartık kelebeklerin ölmediği bir yere gitmeliyim"

Papatya bu duruma çok üzüldü ama yapacak bir şey yoktuKelebek artık hiç gücünün kalmadığını,daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde,son bir çabayla papatyaya "Seni seviyorum"diyebildi ancakPapatya donakaldıYalnızca "Bende"diyebildi kelebeğin arkasındanArdından da gözyaşlarına boğuldu

İçinden "Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim"diye geçirdiPapatya,sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin acısına dayanamadıBir süre sonra yaprakları önce soldu,sonra da dökülmeye başladıHer düşen yaprakta papatya,içinden "Seviyormuş" diye geçirdi

İşte o günden bu yana, bunu bilen aşıklar,sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sordu"Seviyor mu,sevmiyor mu?"diye

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Sevmek, sevilmek, sevdirmek

İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışı nedir?’ Eflatun;

Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler Ne var ki çocukluklarını özlerler

Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler

Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar Sonuçta, ne bugünü ne de yarını yaşarlar

Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler

Peki sen ne öneriyorsun?’ demişler Bilge yine sıralamış;

Kimseye kendinizi ‘sevdirmeye’ kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye’ bırakmaktır

Önemli olan; hayatta, en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır

Sevmek, sevilmek, sevdirmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Sevgi kirlenmesi

Sevgisiz hiç birşey güzel ve anlamlı değildir Gerçek sevginin yolu yürekten, yüreğin yolu da beyinden geçer Beynin yolu iyi niyetten, temiz ve ahlaklı olmaktan geçer Sevgi ahlak dışı hiç bir ima, hiç bir duygu kabul etmez

En kutsal sevgi karşılık beklemeyen sevgidir Karşılık bekleyen sevgi gerçek ve asıl sevgi değildir; çıkarcıdır, ucuz günübirlik yaşanan sevgidir Kirlidir, maddiyatı ve çıkarı fazilet sayar Asıl sevginin hilesiz, çıkarsızı kutsal ve asıl olandır

Çağımızda temiz,erdemli, kirlenmeden yaşamak zor ve çileli bir yoldan geçmeyi gerektirir Ama bu yol temizdir, insanidir, kutsaldır Derinliği, güzelliği, anlamı olan bir yaşam biçimidir Gerçek sevginin özlemini duyarak ve bu duyuda kendini bulan insan nereye giderse gitsin, nerede yaşarsa yaşasın insan kalır Çünkü insanın insan olarak kalması, insanın sevgisinden, dürüstlüğünden ödün vermemesi, ben kalması gerekiyor Sevgi, özlem, bilinç, kişilik derinliği yaratır insanda Mağazalar, lüks arabalar, günübirlik sevgiler değil En eski ve zamanın yok edemediği tek yüceliktir sevgi, unutmayın

Her sabah uyandığınızda ince bir sevda yakmıyorsa yüreğinizi, vicdanınızda bakabileceğiniz bir yüzünüz yoksa aynalarda; Yüreğinizde merhamet, gözlerinizde rahmet akmıyorsa sevda denizlerine ve yakmıyorsa içinizi incecik bir merhamet ateşi

Satın gitsin! Bu dünyada benim dediğiniz neyiniz varsa; Ağlarken gül dökmüyürsa gözlerinizin altı

Sevgiler kirleniyor sevgilim

uygarlık adına, çağdaşlık adına

umutlar kirleniyor sevgilim

havalar soğuk mu soğuk

insanlar eceliyle ölmüyor artık

radyosyonlu ölümler

kokainli ölümler

kanserli ölümler

aidisli ölümler kol geziyor

dünya çaresiz mi çaresiz

insanlık ölüyor sevgilim

tabiat ölüyor

güzellik ölüyor

kötülükler boy veriyor

zaman hain mi hain

oysa

bir çiçek olmalı umut

açmalı yaralı topraklarda

çocuklar yarınlara güvenle bakmalı

sevinçler yeşermeli yapraklarda

nefretler sevgiye dönüşmeli sevgilim

acılar sevince

dostluklar yücelmeli insan sevince

insan sevince yalanlar küçülmeli

dağlar küçülmeli çocuklar büyümeli

ırmaklar ağlamalı, çocuklar gülmeli

savaşlar bitmeli sevgilim

acılar bitmeli, açlıklar bitmeli

sevgileri kirletenler

bu diyardan gitmeli

bunca kan

bunca gözyaşı

dünyamıza yetmeli

insan bu dünyada ya sevmeli ya da ölmeli

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Vicdan kalbin terazisidir

Daha önceki yazılarımda da üstüne basa basa vurguladığım gibi, dünyada en kutsal, en değerli şey nedir diye sorsalardı bana, herhalde hiç tereddütsüz “sevgidir”, “ merhamettir” derdim “İnsanın sevildiğini bilmesidir” derdim “Daha da güzeli sevmeyi ve sevilmeyi bilmesidir

Sevmenin bir çılgınlık, ağlamanın bir zaafiyet ya da, bir zayıflık olduğunu düşünenlere acıyorum Oysa ki sevmek, güçlü olmak, insan tarafımızı bulmak demektir Sevmek; dünyaya, insana, hayvanlara, bitkilere yani doğaya hilesiz bakmak, doğayı ve doğadakileri her halleriyle benimsemek demektir Vicdanımız ve dürüstlüğümüzdür sevgi Hayata umutlu bakışımız, yaşama sevgiyle sarılışımızdır Bir kuşun kanadının kırılışına yüreğimizin titreyişidir, yanışıdır

Sevenlere değil, asıl dünyada sevmeyen, sevemeyen, sevilmeyen ve sevmesini bilmeyenlere acımalı Sevebilen insan yaşamı, yaşamın derinliğini, kendini ve ruhunun iç derinliğini keşfeden insandır Aşk değil midir insanı erdemleştiren, güzelleştiren dostlar? Derinliğimiz, güzelliğimiz aşktan değil mi? Oysaki aldığımız kültür, içinde yaşadığımız sistem ve zaman o kadar sahte ki Gülüşler, dokunuşlar, bakışlar sevgi sözleri bile hepsi sahte geliyor insana

“Benliği hor ve hakir kılıp, insanı yükselten aşk ve sevgidir Onsuz bütün beden tamahtan ibarettir Tamah ise alçaltandır Sevgi ve şefkat insanın, öfke ve şefkat ise hayvanın temel hasletleridir Sevgi güneştir, ama kusurları örtmede gece gibi olun!” der Mevlana

Aşk hilesiz sevmektir dostlar ve sevgiyi taa ruhunun derinlerinde hissedebilmektir Bence sevebilen insan talihli insandır, güzel insandır, erdemli ve saygın insandır Saygınlığı ve sevilmeyi hak eden insandır

Güzelliklerin, inceliklerin öz kaynağı değil midir sevgi! Karda, kışta bile olsa insanın içini ısıtan, şiir duygusunu yeşerten, sevdaların mana tezgahında dokunan ve bakınca gözlerde kutsal şiir gibi okunan, derin bir mana değil midir sevgi! Sevgi, yüreğini güzelliklerle beslemek, ruhunu kinden, fesattan, hasetten, iftiradan yalandan, kıskançlıklardan, kötülüklerden arındırmak değil midir?

Yönünü sevgiye çeviren insan çevresine sevgiyle, saygıyla bakmasını, yüreğini düşmanlıklardan, kirlerden; kinlerden arındırmasını da bilir Çünkü insanın içindeki canavarı dizginleyen bir güçtür sevgi İçinde sevgi, merhamet taşımayan insanın, acıma duygusu da olmaz, düş kuramaz, düşünemez Dolayısıyla içinde sürekli başkalarına karşı kin, nefret, kötülük besler Merhametsiz, acımasız ve zalim olur Oysa ki, insan olarak her insanın mutlak sevmesi, düş kurması, düşünmesi, gülmesi ağlaması gerekmiyor mu? Hani ünlü bir söz vardır ” Yürek yanmayınca göz yaşarmaz” derler ya, işte onun gibi bir şey

Ben insanın maddiyatına ve mevkisine değil, insanın kişiliğine, insani değerine önem ve değer verilmesinden yanayım Görünüşe ve şakşaklara aldanmamak gerekir İnsanın insani değerleri içinde, ruhunda ve gözlerinde saklıdır İçinde çirkinlikler besleyen insanı hangi makam, hangi maske, hangi elbiseyle donatırsanız donatın çirkinliğini gözlerinden görürsünüz, bakışlarından anlarsınız

İnsanın niteliklerini ve sevme yetilerini geliştirerek tırmanacağı yüksek düzeye; nitelik ve erdem basamaklarına ancak sevgiyle çıkılabilir Sevgisiz bir insan, vicdanını devreden çıkardığında yapamayacağı haksızlık, yapamayacağı vicdansızlık, düşünemeyeceği kötülük kalmaz Yani sevgiyi, merhameti yüreğinden dışlayan bir insan, alçalmayı seçmiş demektir Vicdan devreden çıkartıldığında, insani hiç bir parıltı, hiç bir değer kalmaz insanda ve o insan alçalmayı seçmişse zaten ineceği düzeyin de sınırı olmaz, alçaldıkça alçalır Bu tür insanları genelde karakol yada hapishanelerde insanlara salt işkence yapmak için tutarlar Eski dönemlerde de bunlara cellat denirdi

En sevmediğim insan tipi çıkarcı, yalancı, iftiracı, içten pazarlıklı, hani derler ya saman altından su yürüten yada yılan gibi yanına yaklaşıp gizlice sokan, insani hiç bir nitelik taşımayan yalaka tiplerdir Hani kendisinden güçlü gördü mü “Elini öp’im abi !” deyip, önünde doksan derece eğilen Zayıfı gördüğünde kabadayılığı tutan ve gücü yettiğince ezmeye çalışan, biraz zoru gördüğünde ise sahtekarca milliyetçi ya da dindar ayaklarına bürünen vicdansız, merhametsiz, acımasız insan tipidir Bu tip insanlar her yerde mevcut İhtiraslarına ulaşmak için izledikleri yol, yöntem ve entrikalarla alçalabildikleri kadar alçalırlar Hayatım boyunca bu tip insanlardan hep kaçmaya, uzak durmaya çalışmışımdır Onlarla aynı ortamı, aynı havayı soluduğumda hep tedirgin olurum Sevgisizlikleri, kirlilikleri üzerime bulaşır diye

Sevgiden ve kitaplardan korkmamalıdır insan Sevgiden ve kitaplardan korkan kimseler, içlerinde aydınlık taşıyamazlar Çağı da yakalayamazlar Günümüz insanının ve gençliği; bir tuzağa düşürülmek isteniyorUcuz tv programlarıyla (kitaptan ve gerçek sevgiden uzak), günübirlik aşk dedikodularıyla insanlar uyuşturuluyor Kendilerine ucuz, kalitesiz tv programları izlettirerek, insanlar okumaktan uzaklaştırılıyorKitaptan yoksun yaşamak ise, insanlarının doğruyu bulmalarını zorlaştırıyor Oysa herkes biliyor ki, tarihte yükselmenin, gelişmenin ve aydınlanmanın yaşandığı zamanlar; yüreklerin kitapla ve sevgiyle beslendiği çağlardır Savaş, karanlık, cehalet ve düşmanlık dünyanın ve insanın başına sürekli felaketler, belalar getirmiştir

Çağı yakalamak, çağdaşlaşmak ve çağlar öncesini anlamak için öncelikle insanın yüreğini sevgiye ayarlaması, kini ve nefreti Kaf Dağının ötesine kovalaması, insanı erdemli insan kılan zeka ve sevgiyi ön plana alması gerekir

İnsan sevmediği birine malını verebilir belki, parasını verebilir ama en değerlisi olan sevgisini, sevmediği birine verebilir mi? Cebindeki parayı, üstündeki eşyayı vermek, sanıldığı kadar önemli de değildir bence Çünkü bunlar sevdikleriniz kadar kıymetli de değildir Ama insan sevmediği birine en değerli şeyini veremez, yüreğini, sevgisini

veremez

Malını ya da kumarda parasını kaybeden de çok şey kaybetmiş sayılmaz Çünkü onları yeniden kazanma şansı var Herhangi bir kaza ya da olayda cesaretini yahut ümidini kaybeden de çok şey kaybetmemiştir Onları yavaş yavaş yeniden kazanabilir Ama onurunu, haysiyetini, insanlığını kaybeden kişi her şeyini kaybetmiş sayılmaz mı? Onun bir daha kazanma şansı mümkün müdür? Sevgi ve vicdanınızla başbaşa kalın diyorum

Ben Yokum

Güzellik bu denli ucuzsa

ve bu denli çirkinse yaşamak

nankörse emek

çıkarsa her kapının anahtarı

ben yokum

ben yokum

bir gecelik ilişkiler kadar değersizse aşk

parayla ölçülüyorsa dostluklar

ihanetler, savaşlar, karanlıklar üzmüyorsa

ve utandırmıyorsa yoksulluklar

ben yokum

erdem bu denli küçükse

ve bu denli büyükse yalanlar

hayaller yoksa

umutlar yoksa

çiçek açmıyorsa sevda bahçeleri

özlemi anlatmıyorsa karanfil

ben yokum

yaşam dediğiniz

zamanı tüketmek

maviyi kirletmek

yiyip içip yan gelip geğirmekse

küfretmekse sizden olmayana ana avrat

doğru dostum ben aykırıyım

varsın sizin olsun

marklar, arabalar, dolarlar

sizin olsun, konfor lüks

şan, şöhret, mevki

bana bir dilim şiir

bir nebze sevgi yeter

yeter

bir içten gülüş

bir tutam düş

ve güneşin yedirengi

Alıntı Yaparak Cevapla

Arşivlik Mevzuular

Eski 10-11-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arşivlik Mevzuular



Dostluk gülü

“Güller, laleler, karanfiller bütün çiçekler solar Çelik ve demir kırılır Ama gerçek dostluk ne solar, ne kırılır” Nietzsche

Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze

Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz

Güllerin üzerindeki çiy damlalarına bakın! sevinç ve hasret gözyaşlarıdır onlar, dostluk gözyaşlarıdır Sevdiği için dökülmüştür, dostu için Sevgiyle okşadığınızda bakın nasıl özlemle yanar elleriniz, yüreğiniz nasıl da aşkla çarpar, sevgiyle tutuşur Onu koparmaya varmaz eliniz Kalbiniz titrer

Dokunun bir güle, koparmayın; sadece dokunun Ne kadar katı olursanız olun, katı yüreğinizin nasıl yumuşadığını göreceksiniz Sevginin, dostluğun sıcaklığı kalbinize nasıl dolduğunu hissedeceksiniz

Ve o an başınızı kaldırıp uçsuz, bucaksız gökyüzüne bakın, göğün mavisindeki ferahlığa O an belki, sevdalı bir kuş gelip konacak saçlarınıza, ürpererek ve ürkerek gözlerinize bakacak Avuçlarınızın içine alıp kalp atışlarını dinleyin Salın sonra gökyüzündeki özgürlüğe ve derin bir nefes alın Havada özgürce kanat çırpınışının güzelliğini doldurun içinize Dostluğun, vefanın, sevginin, özgürlüğün eşsiz güzelliğini yaşayın

“Gül verenin elinde gül kokusu kalır” der bir Çin atasözü Bende gül koklayanın yüreğinde gül kokusu kalır diyorum Bir gül ancak bir dostun elinden verilince, iç bayıltıcı güzelliğini algılar ve anlarız Buram buram kokladığımızda dostluğun ağırlığını hissederiz

Vefalı bir dostumuzu kaybettiğimizde yada ondan ayrıldığımızda nasıl da sancır yüreğimiz, gecelerce uykusuz kalır gözyaşı dökeriz Sevgimizin, dostluğumuzun ölçüsünü ancak o zaman anlarız, ama ne yazık ki, bazen iş işten geçmiş olur Çünkü geç kalmışızdır

Bilir misiniz? nice köklü dostluklar, ayrılık tokatını beklermiş, anlaşılmak için? İnsan bazen dostluğun önemini, değerini ve bir dostunu ne kadar çok sevdiğini ancak iş işten geçince anlar

Balıklar engin denizde suyun kıymetini ancak ondan uzak kalınca farkına varır ab-ı hayatın ne olduğunun

Dostluklar öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, incelikli, içtenlikli ki; bir güneş kadar sıcak, toprak gibi vefalı, su gibi temizdir

Vefanın, dilin, duygunun, yüreğin el ele, yüz yüze, iç içe girdiği, gönül gönüle birleştiği, bir gül bahçesinin güneşlenmesidir dostluk Fırtınalarda, boranda yüreğimizin ısınmasıdır İşte o nedenle, her şeye rağmen sizinde bir dostluk gülünüz olsun yüreğinizde

Her şeye rağmen, yaşamak şey güzel yine de Önemli olan kimseyi düşürmeden, düşmeden, tutunabilmemiz hayatın bir yerlerine İnsanların biribirini seviyor olması, dostluk kurması ne güzel Ne güzel karların yağması, karların erimesi, uçuşması kelebeklerin, açması çiçeklerin her bahar ne güzel Yüreğimizin çarpması sevgiyle, dostlukla, annelerin sevgisi, çocukların gülmesi ne güzel

Siz de bir güle dokunun ve sadece koklayın göreceksiniz ki, dostluklar, sevgiler ne kadar önemli ve değerlidir

Dostluk öyle bir şey ki, hep tazelenmek ister Hatırlanmak ister Dost olun sizde, şu üç beş günlük ömrünüzde kimseye kötülük etmeyi düşünmeyin Size kötülük etseler bile Vicdanı rahat, yüreği temiz olun Dostluğun aydınlığını, sıcaklığını ve lezzetini tadın İliklerinize dek hissederek yaşayın

"Dostlarınızla öyle yaşayın ki,düşman olduğunuzda, söyleyecek şeyleri olmasın

Düşmanlarınızla öyle yaşayın ki, dost olduğunuzda, yüzü kızarmasın"

Yeri geldiğinde sararıp solun, düşen bir kuru yaprak olun, ama asla soldurmayın, sarartmayın dostluk gülünüzü

Unutmayın, hayata hiçbir şeyiniz olmasa dahi, yüreğinizi ısıtacak hep bir dostluk gülünüz olsun Barışla, dostlukla kalın

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.