Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
“sağ, elimi, kemal’e, mustafa, uzattım”

“Sağ Elimi Mustafa Kemal’E Uzattım”

Eski 10-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

“Sağ Elimi Mustafa Kemal’E Uzattım”



“Sağ Elimi Mustafa Kemal’e Uzattım”

Ahmet Doğan İlbey

Millî mücadelenin başladığı yıllarda Türkiye’nin özellikle Güney ve Doğu bölgelerinde diken üstünde duranmilletdaşlarımıza Şeyh Sunusi şehir şehir dolaşarak M Kemal ve Ankara Hükümeti lehine vaazlar verir İstiklâl savaşının bütünüyle din adamlarının tesir ve yardımıyla millet hareketine dönüşmesi belgelerle sabit tartışılmaz bir vakıadır Millet üstündeki manevî karizması bakımından din adamlarının içinde en fonksiyonel olanlardan biridir Libyalı Şeyh Sunusi
O günlerde Gaziantep’te ilkokula başlama yaşlarında olan tarihçi Prof Cahit Tanyol’un anlattıkları gerçekten ibretlik bir vaka M Kemal Millî Mücadele sırasında kendi liderliğini millet nezdinde pekiştirmek için birçok din adamıyla diyalog kurduğu gibi, Şeyh Sunusi’nin dinî otoritesini kullanarak “Hz Peygamberin ruhaniyetinin M Kemal Paşa ile olduğu” inancını ve fikrini Anadolu’da yaymaya çalıştığı bilinen bir vakadır

Tanyol’u dinleyelim: “O zaman ilkokulun ihtiyat sınıfındayım Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu gördüm Din dersleri muallimi Hafız Halil Efendi’nin konuşacağınısöylediler Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı Az sonra Hafız Halil Efendi kürsüye çıktı Titrek ve fakat heyecanlı bir sesle: ‘Din kardeşlerim, sizi Şeyh Sunusi Hazretlerinin bir müjdesi için buraya topladım’ dedi ve şu olayı anlattı ‘Şeyh Sunusi Hazretleri bir gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek istemiş Peygamber kendisine sol elini uzatmış, buna şaşıran ve mahzun olan şeyh, Peygambere: ‘Ya Resulullah niçin sağ elinizi vermediniz?’ diye sual edince şu cevabı almış: ‘Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e uzattım’ Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendi’nin elleri, çenesi ve dili titriyordu Gözleri dolu doluydu, konuşması kalabalığı elektriklemişti Birden gür ve imanlı bir sesle: ‘Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin sağ eli onun elindedir Buna iman edin’ diye haykırdı ve kürsüden indi Sonradan öğrendiğime göre bu rüyayı camide va’az etmiş ve imanlı tefsirlerle tamamlamış Bu basit rüya belki bugün için önemli bir olay değildir Fakat o günün toplum psikolojisi bakımından paha biçilmez bir kıymetti” (Yakın Dönem Halkçılık ve Atatürk, Cezmi Eraslan, s 161, Kumsaati Y İst 2003)

Şeyh Sunusi’nin vaazları ve dinî şahsiyetiyle Millî Mücadeledeki yeri, ayrıca M Kemal’le olan tanışıklığı ve münasebeti bu adı taşıyan yazımızda ele alınmıştır Kaynaklar, M Kemal’in rüyaya inandığını söyleseler de, onun bu inanma tarzının belli bir inanç ölçülerine tam bağlı olmayan bir nevi psikolojik ve geçici mistik hâller olduğu, İslâmî akait esaslarına tam da uymadığı savaş bittikten sonra İslâm hakkındaki pozitivist değerlendirmelerinden ve değişik tavırlarından anlaşılmaktadır
En yakınındakilerden Halide Edip Adıvar’ın, onun rüya tavrına dair anlattıkları şöyle: “Kehanete, bilhassa rüyaya çok inanırdı Yazıhanesinin arkasında, bilmem hangi bir hoca veya kâhin tarafından yazılmış, yeşil zemin üzerinde, Arapça acayip yazılar vardı Her sabah çevresindekilere o gece rüya görüp görmediklerini sorardı Kurnazlar da tabii onun başarısını belirten rüyalar anlatırlardı” ( H Edip, Türk’ün Ateşle İmtihanı, s 131, Atlas Kitabevi, İst 1975)
M Kemal’in, hakikatine sâdık kalmadığı bir başka rüya daha var: İstiklâl savaşı sırasında Sakarya Cephesinde durum netamelidir Meclisin Kayseri’ye tanışması dahi gündeme gelmiştir M Kemal, yanındaki görevli Çavuş Metin’e, “acele Fevzi Paşayı (Çakmak) telefonla ara, hemen gelsin” der Fevzi Paşa gelince ona bir kağıt ve kalem uzatıp, “bugün gördüğün rüyaları yaz ve bana ver” dedikten sonra kendisi de gördüğü rüyayı yazar ve Fevzi Paşaya okuması için uzatır Fevzi Paşa da kendi yazdığını ona uzatır İkisi de okuyunca birbirlerine bakıp sevinçle tebessüm ederler Masadaki iki kağıtta da yazılı olanlar aynen şöyleydi: Hz Peygamber Efendimiz, Hacı Bayram-ı Veli’ye diyor ki: “Mustafa’ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların olacak” (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürtaş, s 160-161 İst 1998)
Bu rüyaya inanan önemli dindar paşalarla millet nezdinde manevî karizmasını artıran ve kuvvetlenen M Kemal birkaç yıl sonra İslâmî değer ve idrâki “irtica” sayacak, birçok dinî ölçü ve müesseseleri Batıcı devrimler uğruna ilga edeceklerdir 1930’ların başında ise, rüyasında kendisine “Mustafa korkmasın, zafer onların olacak” diyen Hz Peygamberin vahyine inanmadığına dair el yazısıyla materyalizm kokan yazılar yazacaktır
Öyle ki, İstiklâl Savaşının başladığı ve kendisinin “önder”olarak öne çıkartılmasının verdiği savaşın aksiyon psikolojisi gereğince etrafında kendine ram olanlara hep başarısının söylenmesi isteği veya bilinmesi psikozuyla “bugün rüya gördünüz mü” diye soruyor Aslında bu ifadelerin zımnında “rüya da millî mücadelenin akıbeti hakkında bir şey gördünüz mü?” diyerek kendini test etme alışkanlığı olabilir Ayrıca rüyaya kalben inanmış da olabilir Ayrıca Afet İnan’a anlattığı kendisinin ve annesinin ölümüyle ilgili birkaç rüyası var Fakat rüyanın arka plânına ve tecelli ettiği mâna âlemine, yani rüyaların mesnedi olan İslâm’a bakışında ve tavrında problem var ki, trajik olan da budur Daha sonra bir kısım Kemalist taraftarlarınca yüceltilen çeşitli siret ve suretlerde efsaneleştirilen sahtelikler ve yalanlar üzerine kurulu bir dindar ve İslâm’a saygılı M Kemal portresi zuhur ettirildi

Mesele şu: Din adamlarının rüyaları ve millet mensuplarının dualarıyla moral bulmuş, onlardan maddî ve manevî yardım görmüş M Kemal’in Millî Mücadele bittikten üç yıl sonra ve ileri ki yıllarda daha da keskinleşerek bu rüyaların hakikatine ve mânasına niçin sâdık kalmadığıdır? Elle ölçülebilir bir fizikî güçten daha güçlü olan o rüyaların mânası üzere bu millet istiklâl coşkusuna kapılmış ve gerçekten hocaların vaazlarındaki “Peygamberimizin ruhaniyeti M Kemal Paşa ile beraberdir” gibi birçok rüya ve benzeri telkinlerin verdiği iman sayesinde “önderleriyle” yekvücut olmuşlardır O savaş şartlarında sevilen şeyh ve ulemanın gördüğü rüyaların enerjisinin atomdan daha tesirli olabileceğini anlamak hiç de abes değildir
Öyleyse bu milletin inandığı rüyaların Millî Mücadeleden sonra hiç mi değeri yoktu? O rüyalar bir paçavra gibi ezilip “irtica ve hurafe” damgasıyla infaz mı edilmişti? Alay mı edilmişti bu rüyalara inananlarla? Yoksa bu rüyaları ağlayarak, kendinden geçerek anlatan hocalar ve bu rüyaları vecd içinde dinleyerek “kalbimiz ve imanımızla M Kemal Paşa ile beraberiz” diyen bu mazlum ve mazrur millet hâşâ ahmak ve halkça ifadesiyle pehlül müydü? Rüyaları anlatan ve dinleyen insanların söz konusu “önderler” üstündeki manevî hakları ne olacak? Bu rüyalarda görülen “Millî Mücadele önderleri” daha sonra bu rüyaların mâna ve hakikatine sâdık kalmadıklarından dolayı nasıl hatırlanacaklardır?
Bu millet, “Ey rüyalarda gördüğüm önderler! Şimdi sizler niçin bize ağyar ve düşmanca duruyorsunuz? Ne oldu da birden o rüyaların hilkatinden uzaklaşıverdiniz?” diye sorarsa ne olacak?
Şeyh Sunusi, kaynaklara göre rüyalarında ve bütün davranışlarında son derece samimidir Millî mücadelenin zaferle biteceğini rüyasında görür ve bu müjdeyi M Kemal’e verir İnönü’de zafer kazanıldığında Diyarbakır’da Ankara Hükümeti lehine vaazlarıyla faaliyette olan Şeyh Sunusi, M Kemal’e bir telgraf çekerek “Biz bir tek kişi gibiyiz Düşmanın mağlup olup hezimete uğradığını evvelce rüyamda görmüş, bunun müjdesini zat-ı devletlerine arz etmiştim Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükür olsun ki bu rüya aynen gerçekleşti Sevincimden secde-i şükrana kapandım” diyor (Ama Hangi Atatürk, Taha Akyol, s 195, Doğan KitapY, İst2008)
Millî Mücadelenin başarısında ve ilk Meclisin üstünde o rüyaların hakkı yok mudur? İstiklâl Savaşından üç- dört yıl sonra Kemalist Cumhuriyet adını alarak, o rüyaların mâna ve hakikatini inkâr eden bir tavrın adını ne koyabiliriz? Okulda ve câmide hıçkırarak, titreyerek “M Kemal’in ruhaniyeti Peygamberimizle beraberdir” diyen ve sonra aldatılan Hafız Halil Efendi’nin buruk ve hüzünlü hâlini nasıl atlatmalı?
1925’den sonra vaazları ve rüyaları inkâr eden Kemalist devrimlerin hızlanmasından sonra aynı şekilde aldatılan Şeyh Sunusi acaba neler düşünmüştür? Onun yüreğinin nasıl kanadığını anlayabilir mi aldatan pozitivist Kemalist önderler?
Millî Mücadeleden birkaç yıl sonra Batıcı-devrimlerle rüyaları katledilen bu mazlum milletin bir gün olur ki ah’ı tutmaz mıdır?

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.