Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akp’nin, analizi, sistematik

Akp’Nin Sistematik Analizi

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Akp’Nin Sistematik Analizi







AKP Türkiye politik yaşamına Milli Görüş’ün arzu edilmeyen, istenmeyen bir çocuğu olarak tepeden inme olarak geldi Milli Görüş’ün 28 Subat’ta aldığı darbenin şaşkınlığı ve sersemliği geçmeden, bu darbenin yönetim kadrolarının hataları sonucu olduğunu düşünen ve partiden ayrılan bir takım Refah Partili kişiler, emperyalizmin isteği doğrultusunda “ılımlı İslam” ı temsil ettiklerini ileri sürerek AKP’yi kurdular Yani içinden geldikleri ve yıllarca temsil edip mücadelesini verdikleri görüşleri bir kalemde silerek yeni bir görüşün temsilcisi oldukların ve değiştiklerini söylediler Atatürk, Cumhuriyet ve cumhuriyet devrimleri ile bir sorunları olmadığını, her yerde ve her zeminde dile getirdiler Aslında bunları söylerken yıllarca içinde bulundukları camiayı ve kendilerini suçladıklarının farkında bile olmadılar Yani kendilerini yadsırken eski yerlerinde kalan eski dostlarını da suçlayıp jurnallemekten geri kalmadılar Yani, “orada kalanlar Cumhuriyet ve Atatürk devrimleri ile sorunu olanlardır” demeye getirdiler


Gerçekte, emperyalizme teslim olan bu zevat ilk denemeyi Refah Partisi’ni ele geçirmek için yapmış, Recai Kutan’ın karşısına Abdullah Gül’ü aday olarak çıkarmıştı Fakat, kenarda dursa dahi Erbakan’ın etkisini kıramamışlar ve Genel Başkanlık seçimini kaybetmişlerdi Yeni bir parti söylemi, belki de ilk defa bu yenilgi üzerine gündeme geldi ve yeni parti süreci bu yenilgiden sonra başlatıldı


AKP çok kolay teşkilatlandı Çünkü genelde Refah Partisi’nin kurulmuş teşkilatları üzerine oturdu Refah Partisi il ve ilçe yönetimlerinin büyük bir bölümü yeni partiye geçti Kurucular arasında dört isim dikkat çekiciydi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı RTayyip Erdoğan, Refah- Yol hükümetinin bakanlarından Abdullah Gül, yine Refah-Yol hükümeti bakanlarından Abdüllatif Şener ve Manisa Milletvekili Bülent Arınç… Bunlar, Refah Partisi’nin Erbakan’dan sonra gelen önemli isimleriydiler ve aynı zamanda Milli Görüş’ün de önde gelen temsilcileriydiler


Refah Partisi’’ne, İslam’ı ve İslam’ın hayat tarzını benimsediklerini beyan ederek giren bu kişiler, daha sonra güya değiştiklerini söyleyerek yani Milli Görüş gömleğini çıkararak yeni bir parti kurdular Yani yataklarına bir Müslüman olarak yattılar ve sabah Hıristiyan ya da ateist olarak kalktılar (!) Değişime uğradılar Dış ve iç güçlerin, yani iktidarı elinde tutanlarla destekçilerinin el birliği ve gayreti ile iktidar koltuğu, bu partiye resmen, altın tepsi içinde sunuldu O koşullar altında seçime gitmenin, siyasi intihar olacağını düşünemeyecek kadar şaşkın partilerin varlığı AKP’nin ekmeğine yağ sürdü Üçlü koalisyonun ortaklarının üçü de parlamento dışında kaldılar, AKP tek başına iktidar koltuğuna oturdu


Buraya kadar AKP sadece söylemden, teoriden ibaret bir partiydi Hakkında ne söylense ve kendileri ne söyleseler boştu Parti programlarından, geçmişlerinden bir şeyler çıkarmak elbette mümkündü, ama onlar da tahminden öte bir anlam ifade etmezlerdi İktidar koltuğuna oturduktan sonra AKP’nin ne olduğu görülecekti Karaman’ın koyunu misali onların oyunu da kısa zamanda ortaya çıkacaktı


Bugün AKP iktidarı yedinci yılını doldurmuş durumdadır Yedi sene önceki Türkiye ile bugünkü Türkiye’yi kıyasladığımız zaman AKP’nin kimlik bilgileri, başarısı, başarısızlığı, kim ve ne oldukları gün gibi ortaya çıkar


AKP Siyasi Yelpazenin Hangi Tarafındadır


AKP parti tüzüğünde “AKP, TC Devleti Anayasasına ve yasalarına, cumhuriyete, cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı siyasi bir kuruluştur”, “AKP, muhafazakar demokrat kimliği ile dürüst, ahlaklı, tutarlı, uzlaşmacı, kucaklayıcı ve kuşatıcı bir siyaset tarzı ortaya koymaktadır” diye yazmaktadır


Nihayet bu bir parti tüzüğüdür Resmi makamların onayından geçecektir ve yasalara aykırı bir hususun orada yer alması mümkün değildir Niyetlerin ne olduğu her halde böyle resmi belgelerde yer almayacaktır Partinin ne olduğunu, niyetleri, yöneticilerin söylemleri ve iktidarları boyunca uygulamaya koydukları eylemler açık olarak gösterir


Bu söylemleri ve eylemleri şöyle bir hatırlayalım


“Türban kamusal alanda da serbest olmalıdır Neymiş efendim, siyasi simgeymiş, velev ki siyasi simge olsun!”


Bunları, hakimler değil ulemalar çözmeli, böyle konuları ulemalara danışmak gerekir


“Nihayet Müslüman bir cumhurbaşkanı seçeceğiz


“Baş örtüsü zulmünü ortadan kaldıracağız Bu bizim namus borcumuzdur


“Müslümanlar diledikleri yerde ibadet etme özgürlüğüne kavuşacaklardır


“Sırası geldiğinde türban kamusal alanda da takılacaktır


Üniversitelerdeki türban yasağını kaldırmak için yapılan ve Anayasa Mahkemesinden dönen Anayasa değişikliği…


Zorunlu din dersi uygulamasına devam edilmesi, din ve ahlak bilgisi derslerinin ayrılması çabaları…


Diyanet bütçesinin olağandan fazla arttırılması…


Görüldüğü gibi sıraladığımız söylemlerin ve eylemlerin ana ekseni din ve dini yaşama dair söylemler ve eylemlerdir Bu durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; AKP dinci ve mezhepçi bir partidir ve sosyal yaşamı dini esaslara uydurmak üzere programlanmıştır Yani şeriatçıdır


Yöneticilerinin geçmişlerine baktığınız zaman hemen hepsinin bir tarikatın ya da cemaatin mensubu olduğunu rahatça görebilirsiniz Başbakan Erdoğan, Dış İşleri Bakanı Ali Babacan, Maliye Bakanı Kemal Unıkıtan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Enerji Bakanı Hilmi Güler, Orman Bakanı Osman Pepe, Tarım Bakanı Mehdi Eker, İç İşleri Bakanı Beşir Atalay Nakşibendi Tarikatına, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Nur cemaatine, yani Fethullah Gülen cemaatine mensupturlar


AKP kadrolarının önemli isimleri Nakşibendi, Fethullahçı, Süleymancı, Işıkçı gibi isimlerle anılan bir tarikata ya da bir cemaate mensupturlar Yaşamı anlayış ve uygulayış tarzları tamamen din üzerine kuruludur Cumhuriyet yönetimi “dar-ül harp” yönetimidir Bu yönetim altında yaşamak (onlara göre) Müslümanlara haramdır Bu yönetimden kurtulmak ve şeriat düzenine geçmek farzdır


Parti dincilerin elindeymiş gibi görünse de, çok güçlü olan “azınlık ırkçılığı” da partinin kadroları arasında önemli bir güç olarak belirmektedir Partinin kurucuları arasında Türk’ten daha çok etnik azınlıklar vardır Kürt, Çerkez, Gürcü asıllılar tüm kurullarda çoğunlukturlar Bu azınlıklar içerisinde çoğunluğu Kürt asıllılar alır Başbakan’ın, Meclis Başkanı’nın, Çevre Bakanı’nın, TRT Genel Müdürü’nün, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın Gürcü asıllı oldukları söylenmektedir Dengir Mir Mehmet Fırat, Abdülkadir Aksu, Mehdi Eker ve bölge milletvekillerinin büyük kısmı Kürt asıllıdır Yani parti Şeriatçı olduğu kadar Kürtçüdür


Bu durum İslami anlayış çerçevesinde, güya milletlerin olmadığı, bunun yerine İslam ümmeti olduğu tezi ile açıklanmaktadır Yani onlara göre, Türk, Gürcü, Çerkez, Kürt yoktur, sadece İslam ümmeti vardır Yani elma ile armutlar toplanabilir Din ile milliyet çok rahat bir biçimde karıştırılabilir ve milliyet inkâr edilebilir Milliyeti inkâr eden bir anlayışın ileri sürülmesi, ülke genelinde sadece azınlık ırkçılığının işine gelmektedir Onlar parti içerisinde, kamusal alanda ve her zemin ve koşulda, rahatça etnik kimliklerini vurgularken bu durum Türklere adeta yasak edilmiş ve “Türk’üm” demek adeta suç haline getirilmiştir Cumhurbaşkanının ve Başbakanın “Türk’üm” demekten nasıl kaçındıklarını hatırlayınız


Biz bu bakımdan çekinmeden partinin etnik ve dini kimliğinin Şeriatçı ve Kürtçü olduğunu söylüyoruz Onların ya da başkalarının ne dedikleri önemli değildir Kadrolar, yönetici söylemleri, yapılan eylemler, partinin kimliğinin ifadesidir Bunlara eleştirsel bir gözle baktığınız zaman kimlik kendini açık olarak gösterir Sorun görünen kimliği ifade etmekten kaynaklanmaktadır İktidara yakın olanlar, iktidarın nimetlerinden yararlananlar, yalakalar, liboşlar, sözde demokratlar ortada duran bu kimliğe bakarlar, ama onu kendisi gibi görmekten ve ifade etmekten korkarlar Bizler, TÜRKSOLU ekibi, ta ilk başından itibaren bu partinin kimliğini açık olarak ifade ettik


AKP iktidar olduğu ilk günden beri, toplumu korkutmak, sindirmek ve yıldırmak için çok çeşitli yollar denemiş ve denemeye devam etmektedir Partinin ve yöneticilerinin eleştiriye kesinlikle tahammülleri yoktur Ama methedilmeye çok sıcaktırlar Hele Başbakanın davranışları ve söylemleri küçük bir Afrika ülkesinin küçük diktatörünün bir kopyası gibidir Bu sağlıklı olmayan davranışlar açık olarak bir zihniyeti ifade eder Bu zihniyet faşizmdir Görünen o ki, AKP’nin Şeriatçı ve Kürtçü kimliğinin yanında bir de faşist kimliği vardır O zaman AKP kimliğini şöyle formüle edebiliriz: “Kürt - İslam Faşizmi”


Demek ki AKP, Türkiye siyasi yelpazesinin, Şeriatçı, Kürtçü ve faşizm tarafında yer almaktadır Parti programında yazılanlar ve söylemleri yalandır ve insanlarımızı aldatmaya yöneliktir


Demokratlık ve Demokrasi Masalı


AKP’nin tüzüğünde partinin “muhafazakar demokrat” olduğu yazılıdır Yani AKP demokrasiye inanan, demokrasiyi özümlemiş demokrat kadroların oluşturduğu bir siyasi parti gibi ifade edilmiştir Ziya Paşa, “ Ayinesi (aynası) iştir kişinin, lafa bakılmaz” demiş Bunların söylediklerine bakacak olursak kendilerini demokrat ve demokrasiye inanan kişiler olarak tanımlamamız gerekiyor Ziya Paşa’ya göre, söylemek yeterli değil, söyleyenin işine de bakmak gerekiyor Yani, söylemekle demokrat olunmuyor Demokrasiyi yaşamak ve yaşam tarzı haline getirmek gerekiyor Uygulama ve anlayış gerekiyor


Kimlere demokrat denir? Öncelikle bu sorunun yanıtını verelim ki, demokratı ve demokrasiyi tanıyıp bu kişiler hakkında bir hükme varalım Demokrat kişilik, karşısındaki fikirlere en az kendisinin fikri kadar saygı duyar, methiyelere olduğu kadar eleştirilere de hoşgörü ile bakar Yasalara, (beğenmese de) ve hukuka inanır ve saygılıdır Elindeki iktidar gücünü kullanarak hiç kimseye baskı yapmaz, hiç kimseyi tehdit etmez, şantaja kalkışmaz Toplumun tüm fertlerine eşit mesafede durur Demokrasinin tüm kurumları ile uyumlu bir çalışma sergiler


Kendisini eleştiren çiftçi vatandaşa “ ananı da al git”, bir soru soran üniversite öğrencisine “ git babana sor” şehitler için “ kelle”, “ bu işleri bunlar ne bilir, ulemaya danışmak gerekir”, “ istediklerini açıkla, açıklamazsan ben açıklayacağım Sana bir hafta süre”, “Ergenekon’un savcısı benim” diyen bir Başbakan yukarıda verdiğimiz ölçülere göre demokrat olabilir mi?


Demokrasinin önemli kurumları olan siyasi partilerle, Anayasa Mahkemesi ile, Danıştay ile, Ordu ile, basın ile kavga eden bir Başbakan demokrat olabilir mi ?


Kendisini eleştiren basın mensuplarını durmadan mahkemeye veren, korkutan, şantaj yapan bir başbakan demokrat olabilir mi?


Tarım da yaşadığı sıkıntıları dile getiren kendi partisinin üyesi bir çitçiye “yalan söylüyorsun! CHP’li gibi konuşuyorsun Çık git buradan” diye bağıran, azarlayan Meclis Başkanlığı yapmış bir kişi demokrat olabilir mi ?


Almanya mahkemeleri tarafından suçu sabit görülerek cezalandırılmış kişiler için, Adalet Bakanı olan bir kişi, “Suçu sabit görülene kadar bir insan suç işlemiş gibi gösterilemez” diyen, henüz mahkemesi bitmemiş Ergenekon davası sanıklarını çarşaf çarşaf yazılarla suçlu ilan eden zihniyeti görmeyen bir insan demokrat olabilir mi?


Toplumunun tüm fertlerini kucaklayacağı yerde, “ bizden olanlar, olmayanlar” diye ayıran bir insan demokrat olabilir mi?


Deniz Feneri Davası sanıklarını savunurken “benim hırsızım, elbette savunacağım” diyen kişi demokrat olabilir mi ?


Örnekleri çoğaltmak mümkün… Peki, durum bu kadar açık ve ortada iken, bu insanlar niçin, ezber bozar gibi, günde kırk defa demokrasiden ve demokratlıktan dem vurmaktadırlar? “Demokrasi bir araçtır İstediğimiz durakta inebiliriz” sözlerine dikkat ediniz İsterseniz sözleri biraz daha açalım ; “bizi hedefimize götürecek araç şimdilik demokrasidir Hedefimize ulaştığımızda ondan vaz geçebiliriz” Yani, biz demokrat falan değiliz, demokrasiye de inanmıyoruz; ama köprüyü geçene kadar, ayıya dayı demeye mecburuz Bu ifadede niçin günde kırk defa demokrasiden dem vurmalarının nedeni açık değil mi? Bazı aymazları, bazı demokrasi havarisi düşünce fukaralarını şimdilik saflarına almak ve hedefe varıncaya kadar kullanmak, sonra da boş bir çuval gibi kaldırıp bir köşeye atmak Başardılar mı? Hem de nasıl?


Kendilerini demokrasiye adamış, demokrasi için devletinden, vatanından, milletinden vazgeçebilecek kadar gözü dönmüş sözde aydınlar, ki bunlar birbirlerinin aydınıdırlar, liboşlar, enteller, yeşiller, maviler, azınlık ırkçıları, din bezirganları bu kervanın gönüllü yolcuları olmuşlardır Elbette bu gönüllü olmada, çıkar var, makam var, şöhret var, Türk milletine ve devletine düşmanlık var


Demokratlık söylemlerinin, bu zavallılar gruplarını da arkalarına aldıktan sonra en üst perdeden koro halinde dile getirilmesinin nedeni de dış güçleri etki altına almak, desteklerini sağlamak ve olası bir tehlikede onlardan yardım talep etmek içindir AB ve ABD sözcülerinin AKP il ya da ilçe başkanı gibi demeçler vermeleri iş birliğinin boyutları hakkında bilgi vermek için yeterlidir


Şimdi durumu özetleyelim; gerçekte karanlık kafalarında sakladıkları niyetlerini yaşama geçirebilmek için demokratlık ve demokrasi oyunu oynayan bu kişilerin, demokrat olmadıkları ve demokrasiye inanmadıkları gün gibi açıkken bunlara destek verenlerin de aynı kafayı taşıdıklarını söylemek her halde haksızlık yapmak demek değildir


AKP demokrasinin nimetlerinden yararlananların ama demokrat olmayan ve demokrasiye inanmayanların partisidir


İnsan Hakları Masalı ve Sonuçları


AKP tüzüğünde, parti programında ve seçim beyannamelerinde AKP’nin İnsan haklarına saygılı bir parti olduğu yazılıdır AKP, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yazılanları, Birleşmiş Milletler’in ırkçılıkla mücadele ilkelerini ve Kopenhag Kriterlerini yaşama geçirmek için mücadele edeceğini beyan etmektedir Yazılanlara bakarsanız AKP tüm insanlığın özlemle beklediği bir kurtarıcı meleğe benzetilebilir Yine Ziya Paşa’yı hatırlayalım


Ne diyordu? Kişinin aynası yaptıklarıdır, söylediklerinin bir değeri yoktur O zaman biz de, bunların söylediklerine değil yaptıklarına bakalım:


ABD ve Batılı koalisyon güçleri, Irak’ı yalan olduğu kesinlik kazanmış gerekçelerle işgal etmiş, yüz binlerce insanın ölümüne neden olmuş, binlerce insanı da öldürmüştür Bu insanlık dışı vahşete seyirci kalmak, destek olmak, ortak olmak insanlığın hangi kitabında yazar?


ABD ve batılı koalisyon güçleri, Usame Bin Ladin’i yakalama bahanesi ile Afganistan’ı işgal etmiş, binlerce insanın ölümüne neden olmuş, binlerce insanı da öldürmüştür Bu vahşete seyirci kalmak, ortak olmak insanlığın hangi kitabında yazar?


Rusya Çeçenistan’ı ve Gürcistan’ı işgal ederek binlerce insanı öldürmüş, yüz binlerce insanın evsiz barksız kalmasına neden olmuştur Buna seyirci kalmak insanlığın hangi kitabında yazar?


Binlerce Azerbaycan Türkünün katili olan, milyonlarca insanı evinden eşiğinden eden Ermenistan Devlet Başkanının dirseklerine kadar insan kanına batmış elini, hiçbir şey olmamış gibi sıkmak, insanlığın hangi kitabında yazar ?


Kuzey Irak’ta milyonlarca Türkmen’i kendi kaderine terk etmek, Kürt çetecilerinin insafına bırakmak, insanlığın hangi kitabında yazar?


IMF ve Dünya Bankası politikaları ile, kendi insanını açlık sınırında yaşatmak, Ramazanlarda bir kaşık yemek vererek uyutmak, seçimden seçime kolilerle gıda, çuvallarla kömür yardımı yaparak kandırmak insanlığın hangi kitabında yazar?


Haklarındaki suçlamaları bile bilmeden, bir takım insanları duyumlara dayanarak on beş ay mahkemeye çıkarmadan hapiste tutmak, insanlığın hangi kitabında yazar?


Eş, dost, yaran korunup kollanırken diğer insanları bir kenara koymak hangi insanlık ölçüsüne sığar?


Dişlileri, Fenerleri korumak, hırsızları, rüşvetçileri hakim önüne çıkarmamak, haksızları haklı, haklıları haksız kılmak hangi insanlık ölçüsüne sığar?


Azınlık ırkçılarının insan hakkıdır diyerek her eylemine seyirci kalmak, diğer insanların haklarını görmezden gelmek hangi insanlık ölçüsüne sığar?


Sizden olanları devlet kadrolarına doldurmak, sizden olmayanları atmak hangi insanlık ölçüsüne sığar?


Yaptıkları işleri çoğaltmak mümkün… Aslında insan hakları söylemlerinin altında yatan yek amaçları, kendileri için uygun ortamı yaratmak Demokratlıkları de bunun için, insan haklarına saygıları da bunun için… Yani AKP ne demokrattır, ne demokrasiye inanır, ne de insan haklarına saygılı bir partidir Bütün söylemleri Batılı ağabeylerinden öğrendikleri çifte standart uygulamasından başka bir şey değildir AKP; Şeriatçı, Kürtçü, Faşist bir partidir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.