Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular > Sorularla İslamiyet

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
darul, harp, nelerdir, olmanın, şartları

Darul Harp Olmanın Şartları Nelerdir?

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Darul Harp Olmanın Şartları Nelerdir?




Darul Harp Olmanın Şartları Nelerdir?
Hakkında Darul Harp Olmanın Şartları Nelerdir?




oru
darul harp olmanin sartlari nelerdir Türkiye darul harptir diyenlere nasil cevap verilmeli

Islam alimlerine göre bir yerin harp diyari olmasi için hangi sartlarin olmasi gerektigini ve Türkiyenin harp diyari olup olmadigini kisaca özetleyelim:

Önce Darü'l-Harb ve Da-rü'l-Islâm mefhumlarinin tariflerini ver-mekte fayda görüyoruz Ö Nasuhî Bil-men Hukuk-u Islâmiye ve Istilâhat-i Fikhiyye Kamûsu'nda Darü'l-Islâm ve Da-rü'l-Harb'i söyle tarif eder : «Darü'l-Islâm, Müslümanlarin hâkimiyeti al-tinda bulunup Müslümanlarin emn ve eman içinde yasayarak dinî vazifelerini ifa ettikleri yerlerdir Müslümanlar ile aralarinda müsalâha ve muvadeci bulunmayan gayr-i müslimlerin hâki-miyeti altinda bulunan yerler de Darü'l-Harb'-tir» (1)

Sadece bu tarifler dahi dikkatle mü-talâa edilirse Türkiye'nin diyar-i islâm oldugu ve bu vatana darü'l-harb diyenle-rin bu iddialarinda hiçbir hakikat payi bulunmadigi açikça anlasilir

Zaten bu mevzuda ortaya atilan gö-rüsler mücerret iddia olmaktan ileri gi-dememistir Bir delile dayanmayan, ha-kikat payi olmayan mücerret iddialara ise itibar edilmez Her ilimde oldugu gi-bi ser'î ilimlerde de mes'elelerin kesin delillere istinad etmesi asildir Ve yine her ilimde hüküm, o sahanin mütehas-sis âlimlerine aittir Ser'î ilimlerin mü-tehassislari basta dört büyük mezhebin imamlari olmak üzere müctehidler ve fikih âlimleridirler Bu sebeble kim olur-sa olsun din adina konusan bir kimse müçtehidin-i izamin içtihadlarini, fikih âlimlerinin fetvalarini aynen intikal et-tirmek mecburiyetindedir O zevat-i ki-ramin fikirleri bütün zamanlara kâfi ve vâfidir Tarihçe sabittir ki, bugüne ka-dar müçtehidin-i izam hazretlerini hiç-bir kimse asamamistir Kendilerinden sonra gelen hiçbir müdakkik âlim, on-lara müsavat iddiasinda bulunmadigi gibi, bu asirdaki bir takim haddi müte-cavizler de ortaya mücerred iddiadan baska bir sey koyamamislardir

Bu kisa açiklamadan sonra Safiî ve ve Hanefî mezheblerinin «Darü'l-Harb» ve «Darü'l-Islâm» hakkindaki hükümle rini izah edelim:

Safiî mezhebine göre, bir diyar ya-hut bir memleket bir defa dahi olsun Müslümanlar tarafindan zaptedilmis ise, o diyar ve o memleket artik kiyamete kadar «Darü'I-Islâm»dir Böyle bir memle-ket sonradan kâfirlerin eline geçse bile, bu hüküm degismez Hatta Müslüman-larla baris halinde bulunan gayr-i müslimlerin ülkeleri de «Darü'l-Harb» degildir (2)

Imam-i Safiî'nin içtihadi açik ve te'vilsizdir Demek ki Safiî mezhebine göre degil Türkiye; Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan, Buhara, Semerkant, Kirim bile «Darü'l-Harb» degil, «Darü'l-Islâm»dir Imam-i Safiî'ye göre, bir diyarin «Darü'l-Harb» olmasi için, Müslümanla-rin idaresi altina hiç girmemis olmasi ve Müslümanlarla sulh halinde olmamasi lâzimdir

Hanefî mezhebinde, bir «Darü'l-Harb», «ahkâm-i Islâm'in bazisinin icrasi ile «Darül-Islâm»a inkilâp eder (3) Bu hususta ittifak vardir Bir «Dar-i Is-lamin, «Dar-i Harb»e inkilâp etmesi hususunda ise, iki ayri görüs mevcuttur Bu görüslerden birincisi îmami A'zam Hazretleri'ne, digeri ise Imameyn'e (Imam Muhammed ve Imam Yûsuf) ait-tir

Imam-i A'zam'a göre «Darü'l-Islâm»-in «Darü'I-Harb»e inkilâp edebilmesi için asagidaki üç sartin birlikte tahakkuk etmesi lâzimdir Eger bu sartlardan birisi noksan olursa, yine o diyar, «Dar-i îslâm»dir, «Darü'l-Harb» degildir

l- Içerisinde küfür ahkâmi bitemamiha -yani yüzde yüz- tatbik edilecek Küfür ahkâminin yüzde yüz tatbik edil-medigi meselâ, sadece cuma ve bayram namazlarinin kilinabildigi bir diyara «darü'l-harb» denemez Serahsî bu hususta söyle buyurur

«Bu sartin tahakkuku için orada sirk ahkâminin tamamiyle açiktan açiga icra edilmesi ve Islâm ahkâminin kat'î surette kaldirilmis olmasi gerekmektedir Burada Imam-i A'zam hâkimiyet ve kuvvetin tamamiyle ehl-i küfürde olma-sina itibar eder'» (4) Yani, bu sartin ta-hakkuku için bir îslâm memleketinde hâkimiyet ve galebenin noksansiz bir se-kilde kâfirlerde olmasi lâzimdir Bazi arizalar sebebiyle ehl-i küfrün hâkimi-yetinde bir noksanlik olursa orasi «darü'l-harb» olamaz Nitekim sadece cuma ve bay-ram namazlarinin ifa edilmesiyle orasi «Darü'l-Islâm» olur Ve yine fukahâdan Isticabî'nin içtihadina göre, «Bir diyar-da islâm'in sadece bir tek hükmü dahi icra edilebiliyorsa o diyar «Darü'l-Is-lâm »dir»

Ibn-i Âbidin'e göre «Bir diyarda Müslümanlarin ahkâmi ile müsriklerin ahkâmi birlikte icra edilirse orasi yine «Darü'l-Islâm»dir (5) Bezzaziye'de, «Pey-gamber Efendimiz (SAV) Medine-i Münevvere'ye tesriflerinde orada Yahudiler ve müsriklerin hükmü cari oldugu halde Resûlüllah Efendimizin (SAV) islâm icraatina baslamasiyla o beldenin «Darü'l-Islâm»a inkilâb ettigi» kaydedilir (6)

2- O diyar «Darü'l-Harb»e muttasil olacak, yani o diyarin sinirlari ve komsu hudutlari tamamen kâfirler tarafindan kusatilmis olacak Eger bir diyarin hu-dutlarindan herhangi bir tarafi «Darü'l-Islâm»la muttasil, yani bir Müslüman memleketine komsu olursa, o diyar «Da-rü'1-Harb» olamaz Çünkü Imam-i A'zama göre «Bir Müslüman memleketle komsu olan Müslümanlar tamamen mag-lûp sayilmazlar O Müslüman memleket ile imanî, ahlâkî, itikadî, içtimaî, siyasî, ticarî ve an'anevî iliskilerini devam et-tirebilirler; Islâmî seairi yasatabilirler»

Bu noktada bir hususun açiklanma-sinda fayda vardir Gayr-i müslimlerce ihata sarti, müstakil Islâm devletleri için degil, gayr-i müslim bir devletin hükmü altinda bulunan ve kendini mü-dafaadan aciz vilâyet, köy ve kasabalar için söz konusudur (Rusya ve Bulgaris-tan'daki Müslüman köyler gibi) Nite-kim, fakîhlerin bu mevzuyla ilgili izahlarinda «devlet» degil, «belde», «dar» ifa-deleri kullanilmistir Yoksa kendini mü-dafaaya muktedir ve müstakil bir îslâm devleti, her taraftan gayr-i muslim devletlerle kusatilmis olsa da, yine «Darü'l-Harb» olmaz

3- içinde eski eman ile emin bir Müslüman veya zimmî kalmamis olacak Yani o beldede daha önce can ve mal gü-venlikleri mevcut olan Müslümanlarin veya zimmîlerin (gayr-i muslini azinlik-larin) bu güvenlikleri bir kâfir istilâsiy-la ortadan kalkmis olacak

Bu üçüncü sart, ancak bir Islâm bel-desinin kâfirlerin istilâsina ugramasi ha-linde geçerlidir

Serahsî bu hususu söyle beyan eder:

«Bir beldede emin bir müslim veya zimnimin kalmis olmasi müsriklerin hâ-kimiyetinin tam olmadigina delildir Çünkü fukahâ-i Izam, sonradan ariz olana degil de, asil olana itibar ederler Bu-rada asil olan ise, oranin «Darü'l-Islâm» olmasidir Bir zimmî veya müslimin ora-da kalmis olmasi, asildan bir emaredir Bu emare var oldukça, asildan bir iz kalmis demektir ve o diyar «Darü'l-îslâm» hükmünde devam eder (7)

Simdi Imam-i A'zam'in öne sürdü-gü bu üç sarti bir misal ile izah edelim

Daha önce bir îslâm memleketi olan Endülüs sonralari Hristiyanlar tarafin-dan isgal edilmistir Müslümanlarin hiç-bir cihetle mal ve can güvenligi kalma-mis, küfür ahkâmi yüzde yüz tatbik edil-mistir Bu ülkenin hiçbir îslâm ülkesi ile de siniri yoktur, îmam-i A'zam'in ile-ri sürdügü üç sart Endülüs'te birlikte ta-hakkuk ettigi için orasi «Darü'l-Harb»dir

Imameyn ise, «Darü'l-lslâm»m «Da-rü'l-Harb»e inkilâp etmesini «Orada sirk ahkâminin yüzde yüz tatbik edilmesine ve gayr-i müslimlerin Müslümanlar üze-rinde mutlak galebesine» baglamislardir Bu ise bir îslâm beldesinin gayr-i müslimlerce tamamen istilâ edilmesine bag-lidir Meselâ, Batum yüzde yüz Rus hâ-kimiyeti altinda bulundugu ve içerisin-de küfür ahkâmi yüzde yüz tatbik edil-digi için, îmameyn'e göre «Darü'1-Harb»dir Sayet Batum'da herhangi bir islâm ahkâmina müsaade edilirse, (Bayram ve Cuma namazlarinin kilinmasi gibi) ora-si yine îmameyn'e göre, «Darü'l-Harb» olmaktan çikar

Simdi îmam-i A'zam'm öne sürdü-gü üç sartin memleketimiz için geçerli olup olmadigini inceleyelim :

Memleketimiz - lillâhilhamd -, asir-lardan beri «Diyar-i îslâm»dir Bu key-fiyetini bugün de muhafaza etmektedir Muamelâta taallûk eden bazi kisimlar müstesna, itikad, ahlâk ve ibadete ait hükümler açikça ve serbestçe ifa edil-mektedir Kaldi ki muamelâta taallûk eden hükümlerin de büyük bir kismini, isteyen fertlerin tatbik etmelerine kanu-nî bir engel yoktur Devletimiz bir kisim dinî hizmetleri bizzat deruhte etmis ve bu hizmetleri yürütmek üzere «Diyanet Isleri Baskanligi»ni kurmustur Vaazlar kürsülerden dinî telkin etmekte, islâm'i anlatmaktadir Bütün vilâyet ve kaza-larda fetva mercii olan müftülükler, fiilen hizmet görmekte, yüzlerce Kur'an Kursu faal olarak çalismaktadir Ezan, cemaat, cuma, bayram ve hac gibi Islâmî seâir canli ve hayattar olarak var-ligini devam ettirmektedir Binlerce cami ve mescidlerden, günde bes kere Ezan-i Muhammedi okunmakta, cemaat namazlari, cuma ve bayram namazlari serbestçe kilinabilmektedir Isteyen Müs-lümanlar hac ve umre ibadetini yapa-bilmektedirler Kur'ân-i Kerîm'in ve Islâmî eserlerin nesriyati rahatlikla yapil-maktadir Dinî bayramlar resmen tatil günü olarak kabul edilmistir Müslümanlar evlâtlarina istedigi ismi koyabil-mekte, hatim duasi, mevlit, sünnet dü-günü gibi örf ve âdetler varligini devam ettirmektedir Din derslerinin okutulma-si mecbur tutulmustur Devletin açmis oldugu binlerce Îmam-Hatip Okulu ve dinî yüksek okullardan, din adami yetis-mektedir Islâm ülkelerine gidis gelis serbesttir Devletin radyo ve televizyon-larinda dinî programlar halka takdim edilmekte, özellikle mübarek gecelerde ve ramazan ayinda bu programlar yogunlastirilmaktadir

Bu hale göre, îmam-i A'zam'm zik-rettigi birinci sart, yani «Küfür ahkâmi-nin yüzde yüz tatbiki sarti» Türkiye için kesinlikle bahis konusu degildir Yine bu hale göre, Imameyn'in ileri sürdükleri sartlar da memleketimiz için geçerli de-gildir Zaten Imameyn'in sözünü ettikle-ri birinci sart, Imam-i A'zam'm birinci sartiyla aynidir, îkinci sart olan «gayr-i müslimlerin Müslümanlara yüzde yüz galebesine» gelince, Müslüman milleti-miz, elhamdülillah, Rusya, Yunanistan yahut Bulgaristan'daki Müslümanlar gi-bi gayr-i müslim bir devlet tarafindan idare edilmemektedir Bu milletin idarecileri bu millettendir ve onun bagrindan çikmistir Kisacasi, bu millet kendi kendini idare etmektedir

Imam-i A'zam'in ileri sürdügü ikin-ci sarta gelince, bu sart da Türkiye için mevzu bahis olamaz Memleketimizin si-nirlarinin büyük bir kismi Islâm devlet-leriyle muttasildir Kaldi ki, ikinci sart-la ilgili izahlarimizdan da kat'î anlasi-lacagi üzere Türkiye'nin her tarafi, fa-raza, gayr-i müslim devletlerle de kusa-tilsa Türkiye yine «Darü'l-Harb» olmaz Zira, Türkiye müstakil bir devlettir, ken-dini müdafaa edecek güçtedir ve istiklâliyetini devam ettirmektedir

Üçüncü sart da, memleketimiz için kesinlikle düsünülemez Evvelâ milletimiz bir yabanci devletin idaresi altinda degildir ki eman sartindan yani mal ve can güvenliklerinden söz edilebilsin Memleketimizde azinliklarin dahi mal ve can güvenlikleri ve ibadet hürriyetleri mevcuttur Bir gayr-i müslim devlette eman ile yasayan bir tek müslimin dahi mevcudiyeti, o beldede müsriklerin tam hâkim olmadiklarina delil sayilirken, el-li milyon Müslümamn emin olarak ya-sadigi bu memlekete «Dar-i Harb» denilemiyecegi günes gibi zahir ve bahir bir hakikattir

Elhasil: Yukardaki izahlarimizdan anlasildigi gibi, Imam-i A'zam Hazretle-rinin ileri sürdügü üç sartin hiçbiri Tür-kiye için bahis konusu degildir Zaten Safiî mezhebine göre, daha önce Müslü-manlarin hükmettigi bir belde, (Rusya'-nin birçok kisimlari, Kirim, Kafkasya, Buhara, Sernerkant, Endülüs, Bulgaris-tan) kiyamete kadar «Darü'l-Islâm»dir

Dara'l-Harb mes'elesini ileri süren-lerin iddia ettikleri bir husus da, Islâm idaresi olmayan bir memlekette yapilan bütün ibadetlerin bâtil oldugu fikridir

Bu fikir ve iddianin, hiçbir ser'î de-lili, dinî mesnedi yoktur

Müslüman, ister dar-i Islâm'da ol-sun, ister dar-i harbte, her hal ü kârda Allah'in emirlerini yapmak, yasaklarin-dan da kaçmakla mükelleftir Ibadet, in-sanin yaratilis gayesi, varolus hikmeti-dir Hiçbir hal, onu, bu ulvî vazifeyi ifa-dan alikoyamaz

Islâmiyetin günümüzde tüm dünya-da çig gibi büyüdügü; Fransa, Ingiltere, Almanya, Afrika ve Amerika'da Islâm'a girenlerin sayisinin gittikçe arttigi bili-nen bir gerçektir Bu yeni Müslümanlar, bulunduklari gayr-i îslâmî muhitlerde, dinî vecibe ve ibadetlerini eksiksiz ifa etme suur ve azmi içinde hareket ediyorlar Mezkûr iddia geçerli olsaydi, bu yeni Müslümanlarin, inanç ve ibadetle-rinin bir mânâsi kalmazdi Dinî gayret-leri bos bir çaba olmaktan öteye gide-mezdi Bu ise, gayr-i müslim memleket-lerde Islâmiyet yasanamaz, dindar olu-namaz neticesini dogururdu Daha da ötesi, Islâm'a yeni giren bir kimse (*),

Su halde, dar-i Islâm'da ibadetin hükümsüz oldugunu söylemek, Müslümanlari gayr-i müslimlerden ayiracak mühim bir alâmetten mahrum koy-mak, onlari gayr-i müslim muamelesine maruz kal-ma tehlikesiyle karsi karsiya birakmak demektir

Yanlis degerlendirilen bir mes'ele de, dar-i harbte günah islemenin serbest oldugu, sanki caiz hale geldigi telâkki-sidir Halbuki günahin hükmü, dar-i Is-lâm'da da, dar-i harbte de aynidir Günahin günahligi baki; uhrevî azab ve me-suliyeti sabittir Ancak günahlarin dün-yevî cezalarini, merci olmadigi için, dar-i harbte tatbik etme imkâni yoktur

Dar-i harbte faiz almak gibi bazi haram muamelelerin caiz olmasi da, ha-ramlarin serbestiyetine delil olamaz Zi-ra bu muameleler, dar-i harbte, ancak gayr-i müslimlerle Müslümanlar arasin-da cereyan eder ve Müslümanlarin fay-dasina oldugu takdirde caiz olur Bu ba-kimdan, bir Müslüman bir gayr-i müs-limden faiz alabilir, fakat ona faiz veremez Müslümanlarin kendi aralarinda ise, bu gibi muameleler tecviz edilemez(8)

Bahsimizi tamamlarken bir hususa dikkatleri çekmek isteriz :

Her devirde oldugu gibi bugün de insanlara yapilacak en büyük hizmet, on-lara iman hakikatlanm ögretmek, gönül-lerine Allah'in marifet, muhabbet ve me-hafetini naksetmektir; onlara Islâm'in esaslarini ta'lim ettirmek, kalb ve dimag-larina güzel ahlâki, adaleti, istikameti yerlestirmektir Aralarinda birlik ve be-raberligi, itaat ve hürmeti, sefkat ve mer-hameti te'sis etmek; vicdanlarina vatan ve millet sevgisini, mukaddesata hürmet duygusunu asilamaktir Bu gibi hizmet-leri birakip, bilinmesi ve bildirilmesi ne farz, ne vacib olan «Darü'1-Harb» mes'elesini, Islâm'in en büyük bir mes'elesi imis gibi ortaya sürmek, milleti huzur-suz ve kalbleri müsevves etmekten bas-ka bir sey degildir

Kaynaklar:
(1) Bilmen, Ö Nasuhî; Hukuk-u Islâmiye ve Istilâhat-i Fikhiyye Kamusu, c m, s 394
(2) Bilmen, Ö N age, c III, s 335
(3) Kuhistanî, c II, s 311
(4) Serahsî, Mebsût, c X, s 114
(5) Ibn-i Âbidin, Dürrü'l-Muhtar Serhi, c IV, s 175
(6) Bezzaziye, c VI, s 312
(7) Serahsî, age, c X, s 114
(*) Mukarrer bir kaidedir ki, dar-i harbte kü-für; dar-i islâm'da da iman hali esas alinir Bu kaideye binaen, dar-i harbte herhangi bir mahal-de, sahipsiz bir ölü bulunsa, o ölü tereddütsüz kü-für ehlinden kabul edilir Götürüp gayr-i müslim mezarligina defnedilir O ölünün Müslüman oldu-guna hükmetmek ancak sagliginda dil ile ikrari veya dinî ibadetleri ifasi gibi bir alâmete baglidir Halbuki dar-i Islâm'da sahipsiz bir ölü bulunsa, ona, hiçbir alâmet aranmadan Müslüman muame-lesi yapilir Cenaze namazi kilinarak, islâm me-zarligina gömülür
(8) Ahmed Sahin, Dinî Bilgiler, s 187, 2 bas-ki, Cihan Yayinlari, ist
Selam ve dua ile


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.