Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
destanları, türk

Türk Destanları

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Destanları



ALPER TUNGA DESTANI



Sakalar dönemine âit Alp Er Tunga ve şu olmak üzere iki destan tesbit edilmiştir
Alp Er Tunga, MÖ VII yüzyılda yaşamış kahraman ve çok sevilen bir Saka hükümdarıdır
Alp Er Tunga Orta Asya'daki bütün Türk boylarını birleştirerek hâkimiyeti altına almış daha sonra Kafkasları aşarak Anadolu Suriye ve Mısır'ı fethetmiş ve Saka devletini kurmuştur
Alp Er Tunga'nın hayatı savaşlarla geçmiştir Uzun süre mücadele ettiği İranlı Medlerin hükümdarı Keyhusrev 'in davetinde hile ile öldürülmüştür
Alp Er Tunga ile iranlı Med hükümdarları arasındaki bu mücadelelerin hatıraları uzun asırlar hem Türkler hem İranlılar arasında yaşatılmıştır
Alp Er Tunga, Asur kaynaklarında Maduva, Heredot'ta Madyes, iran ve islâm kaynaklarında Efrasyab adlarıyla anılmaktadır Orhun Yazıtlarında "Dokuz Oğuzlar" arasında "Er Tunga" adına yapılan "yuğ" merasiminden söz edilmektedir Turfan şehrinin batısında bulunan "Bezegelik" mabedinin duvarında da Alp Er Tunga'nın kanlı resmi bulunmaktadır "Divan ü Lügat-it Türk" ün yazarı Kaşgarlı Mahmud'a ve " Kutadgu Bilig" yazarı Yusuf Has Hacip'e göre "Alp Er Tunga" iran destanı "şehname" deki büyük ve efsanevî Turan hükümdarı "Efrasiyab"dır
Divan ü Lûgat-it Türk'de Turan hükümdarlığının merkezi olarak "Kaşgar" şehri gösterilmektedir islâmiyeti kabul etmiş olan Karahanlı devleti hükümdarları da kendilerinin "Efrasyap" sülalesinden geldiklerine inanmışlar ve bunu ifade etmişlerdir Moğol tarihçisi Cüveyni de Uygur devletinin hükümdarlarının da Efrasyap soyundan olduğunu yazmaktadır
Şecere-i Terakime'ye göre Selçuklu Sultanları kendilerini Efrasyab soyundan kabul ederlerdi Rusların Yakut adını verdiği Türk gurup aslında kendilerine Saka dediklerini söylemişlerdir Tarih içinde kaybolduğunu düşündüğümüz Saka Türklerinin az da olsa bir bölümünün bugün hayatiyetlerini sürdürmeleri pek çok meselenin yeniden araştırılarak doğruların ortaya çıkmasına yardımcı olabilecektir Tarihçi Mesudî de MS7 yüzyılın başındaki Köktürk hakanının "Efrasyab" soyundan olduğunu yazmaktadır
Bütün bu bilgilerden hareketle "Tunga Alp" le ilgili efsanelerin Kök Türklerden önce doğu ve orta Tiyanşan alanında yaşayan Türkler arasında meydana geldiğini ve bu destanın daha sonraları Kök Türk ve Uygurlar arasında yaşayarak devam ettiğini göstermektedir
Alp Er Tunga destanının metni bu güne ulaşamamıştır Bir kısmından yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarda bu değerli Saka hükümdarı ve kahramanı hakkında bilgiler ve bir de sagu (ağıt) tesbit edilmiştir:
Alp Er Tunga Öldü mü
Dünya sahipsiz kaldı mı
Korkak öcünü aldı mı
Şimdi yürek yırtılır

Felek yarar gözetti
Gizli tuzak uzattı
Beylerbeyini kaptı
Kaçsa nasıl kurtulur
Erler kurt gibi uludular
Hıçkırıp yaka yırttılar
Acı seslerle bağırdılar
Ağlamaktan gözleri kapandı

Beğler atlarını yordular
Kaygı onları durdurdu
Benizleri yüzleri sarardı
Safran sürülmüş gibi oldular
Kutadgu Bilig'de "Alp Er Tunga" hakkında şu bilgi verilmektedir: "Eğer dikkat edersen görürsün ki dünya beyleri arasında en iyileri Türk beyleridir Bu Türk beyleri arasında adı meşhur ikbali açık olanı Tonga Alp Er idi O yüksek bilgiye ve çok faziletlere sahip idi Ne seçkin, ne yüksek, ne yiğit adam idi ; zaten âlemde ferasetli insan bu dünyaya hâkim olur"
İranlılar ona Efrasiyap derler; bu Efrasiyap akınlar hazırlayıp ülkeler zaptetmiştir Dünyaya hâkim olmak ve onu idare etmek için pek çok fazilet, akıl ve bilgi lâzımdır İranlılar bunu kitaba geçirmişlerdir Kitapta olmasa onu kim tanırdı" Bugünkü bilgilerimize göre Alp Er Tunga ile ilgili en geniş bilgi İran destanı şehname'de tesbit edilmiştir
Şehnamenin başlıca konularından biri İran -Turan savaşlarıdır Bu destana göre en büyük Turan kahramanı önce şehzade sonra hükümdar olan Efrasyap'tır şehname'deki Alp Er Tunga ile ilgili bilgiler şöyle özetlenebilir: "Turan şehzadesi Efrasyap babasının isteği üzerine İran'a harp açtı iki ordu Dihistan'da karşılaştılar Boyu servi, göğsü ve kolları arslan gibi ve fil kadar kuvvetli olan Efrasyap, iranlı'ları yendi iran padişahı Efrasyap'a esir düştü İran'ın ilk intikamını o zaman İran'a bağlı olan Kabil Padişahı Zal aldı Zal başarılı olmasına rağmen İran şahının öldürülmesini engelleyemedi
Efrasyab İran'ı ele geçirmek için yeni bir savaş açtı İran'ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan Zal oğlu Rüstem Efrasyab'ın üzerine yürüdü Efrasyab ile Zal oğlu Rüstem arasında bitmez tükenmez savaşlar yapıldı İran tahtında bulunan Keykâvus, hem oğlu Siyavuş'u hem de Zal oğlu Rüstem'i darılttı Siyavuş Efrasyap'a sığındı Siyavuş'un Turan'da bulunduğu sırada evlendiği Türk beyi Piran'ın kızından bir oğlu oldu Siyavuş oğluna babası Keyhusrev'in adını verdi
Efrasyab uzun yıllar Turan'da hükümdarlık etti İran'lalar Siyavuş'un oğlu Keyhusrev'i kaçırarark iran tahtına oturttular Keyhusrev Zaloğlu Rüstem'le işbirliği yaptı ve Turan ordularını yendi Keyhusrev ile Efrasyap defalarca savaştılar Sonunda ordusuz kalan Efrasyap Keyhusrev'in adamları tarafından öldürüldü
Şehnamede Efrasyap adıyla anılan Turan hükümdarı Alp Er Tunga'nın İran hükümdarlarına sık sık yenildiği anlatılmaktadır Ancak iran Turan savaşlarında iran hükümdarları sürekli değişmiş 140 yıl yaşadığı rivayet edilen Alp Er Tunga ise mücadeleye devam etmiştir Bu durum Efrasyap'ın başarısız olmadığını gösterir Gerçek destan metni bulunduğu takdirde bu destanla ilgili daha sağlıklı değerlendirmeler yapılabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Destanları

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Destanları



OĞUZHAN DESTANI


Oğuz Kağan destanı MÖ 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık yapmış olan Hun hükümdarı Mete'nin hayatı etrafında şekillenmiştir Bütün Türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze ulaşmamıştır
Bugün, elimizde Oğuz destanının üç varyantı bulunmaktadır
XIII ile XVI yüzyıllar arasında Uygur harfleriyle yazılmış ve islâmiyetten önceki inancı yansıtan varyantın ilk örneği temsil ettiği kabul edilebilir
XIV yüzyıl başında yazıldığı bilinen Reşîdeddîn'in Câmi üt-Tevârih adlı eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan Destanı İslâmi varyantların ilkini temsil etmektedir
Oğuz Kağan Destanının üçüncü varyantı ise XVII yüzyılda Ebü'l-Gazî Bahadır Han tarafından Türkmenler arasındaki sözlü rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır
Oğuz Kağan Destanının İslâmiyet Öncesi Rivayeti Ay Kağan'ın yüzü gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu Bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra konuştu ve çiğ et ,çorba ve şarap istedi Kırk gün sonra büyüdü ve yürüdü
Ayakları öküz ayağı , beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi Vücudu baştan aşağı tüylüydü At sürüleri güder ve avlanırdı Oğuz'un yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı Bu ormanda çok büyük ve güçlü bir gergedan yaşıyordu Bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu Oğuz cesur bir adamdı
Günlerden bir gün bu gergedanı avlamağa karar verdi Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti Bir geyik avladı ve onu söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti Tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu gördü Daha sonra Oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti Tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gördü Bu sefer kendisi ağacın altında bekledi Gergedan geldi ve başı ile Oğuz'un kalkanına vurdu Oğuz kargı ile gergedanı öldürdü Kılıcı ile başını kesti Gergedanın barsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti
Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrıya yalvarırken karanlık bastı Gökten bir gök ışık indi Güneşten ve aydan daha parlaktı Bu ışığın içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu Bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyordu Oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi
Günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu Çocuklara Gün, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler
Oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç gördü Ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu Yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi Oğuz bu kızı sevdi ve onunla evlendi Günlerden gecelerden sonra Oğuz'un bu kızdan da üç oğlu oldu Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular
Oğuz Kağan büyük bir toy(şenlik) verdi Kırk masa ve kırk sıra yaptırdı Çeşit çeşit yemekler,şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve içtiler Toydan sonra Beylere ve halka Oğuz Kağan şunları söyledi:
Ben sizlere kağan oldum
Alalım yay ile kalkan
Nişan olsun bize buyan
Bozkurt olsun bize uran
Av yerinde yürüsün kulan
Daha deniz, daha müren
Güneş bayrak gök kurıkan
Oğuz Kağan bu toydan sonra dünyanın dört bir tarafına elçilerle şu mektubu gönderdi:" Ben Uygurların kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olmam gerekir Sizden itaat dilerim Kim benim emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu dost edinirim Kim baş eğmezse, gazaba gelirim Onu düşman sayarım Onunla savaşır ve yok ettiririm"
Yine o zamanlarda sağ yanda bulunan Altun Kağan, Oğuz Kağan'a pek çok altın gümüş ve değerli taşlar hediye etti ve ona itaat ederek dostluk kurdu Oğuz Kağanın sol yanında ise askerleri ve şehirleri çok olan Urum Kağan vardı Urum Kağan Oğuz Kağanı dinlemezdi Oğuz Kağan'ın isteklerini gene kabul etmedi Oğuz Kağan gazaba geldi, bayrağını açtı ve askerleriyle birlikte Urum Kağana doğru yürüdü Kırk gün sonra Buz Dağın eteklerine geldi Çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu Tan ağarınca Oğuz Kağanın çadırına güneş gibi bir ışık girdi O ışıktan gök tüylü gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı Kurt: " Ey Oğuz, sen Urum üzerine yürümek istiyorsun; Ey Oğuz ben senin önünde yürüyeceğim"dedi Bunun üzerine Oğuz çadırını toplattırdı ve ordusuyla birlikte kurdu izlediler Gök tüylü gök yeleli büyük erkek kurt itil Müren denizi yakınındaki Kara dağın eteğinde durdu
Urum Hanın ordusu ile Oğuz Kağanın ordusu arasında büyük savaş oldu Oğuz Kağan savaşı kazandı, Urum Hanın hanlığını ve halkını aldı Oğuz Kağan ve askerleri Gök tüylü ve gök yeleli kurdu izleyerek itil ırmağına geldiler Oğuz Kağan'ın beylerinden Uluğ Ordu bey itil ırmağını geçmek için ağaçlardan sal yaptı ve böylece karşıya geçtiler Oğuz'un bu buluş hoşuna gittiği için bu Uluğ Ordu Bey'e "Kıpçak" adını verdi
Gök tüylü gök yeleli kurdu izleyerek yeniden yola devam ettiler Oğuz Kağan'ın çok sevdiği alaca atı Buz Dağa kaçtı Oğuz Kağanın çok üzüldüğünü gören kahraman beylerinden biri Buz Dağa çıktı ve dokuz gün sonra alaca atı bularak geri döndü Oğuz Kağan atını ve karlarla örtünmüş kahraman beyi görünce çok sevindi Atını getiren bu beye: " Sen buradaki beylere baş ol Senin adın ebediyen Karluk olsun" dedi Bir süre ilerledikten sonra gök tüylü ve gök yeleli erkek kurt durdu Çürçet yurdu adı verilen bu yerde Çürçetlerin kağanı ve halkı Oğuz Kağana boyun eğmeyince büyük savaş oldu Oğuz Kağan, Çürçet Kağını yendi ve halkını kendisine bağladı
Oğuz Kağan, ordusunun önünde yürüyen bu gök tüylü gök yeleli erkek kurdla Hint, Tangut, Suriye, güneyde Barkan gibi pek çok yeri savaşarak kazandı ve yurduna kattı Düşmanları üzüldü, dostları sevindi Pek çok ganimet ve atla evine döndü
Günlerden bir gün Oğuz Kağanın tecrübeli bilge veziri Uluğ Bey rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok gördü Altın yay gün doğusundan gün batısına kadar uzanıyordu Üç gümüş ok da kuzeye doğru gidiyordu Oğuz Kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Destanları

Eski 07-25-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Destanları



ERGENEKON DESTANI



Moğol ilinde Oğuz Han soyundan il Han'ın hükümdarlığı sırasında Tatarların hükümdarı Sevinç Han Moğol ülkesine savaş açtı ilhan'ın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak yendi ilhanın ülkesindeki herkesi öldürdüler Yalnız il Han'ınn küçük oğlu Kıyan ve eşi ile yeğeni Nüküz ile eşi kaçıp kurtulmayı başardılar Düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeğe karar verdiler Yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağıda dar bir geçite vardılar Bu geçitten geçerek içinde akar sular,pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyva ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrıya şükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler Dağın doruğu olan bu yere dağ kemeri anlamında "Ergene" kelimesiyle "dik" anlamındaki "Kon" kelimesini birleştirerek "Ergenekon" adını verdiler Kıyan ve Nüküz'ün oğulları çoğaldı Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılar ki Ergenekon'a sığamadılar Atalarının buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu Ergenekon'un çevresindeki dağlarda geçit aradılar
Bir demirci, dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini söyledi Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı İlhan'ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski yurtlarına döndüler, atalarının intikamını aldılar
Egenekondan çıktıkları gün olan 21 martta her yıl bayram yaptılar Bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak döğerler Bugün hem yeniden özgür hem de bahar bayramı olarak hala kutlanmaktadır
Uygur Destanları Uygurlara âit Türeyiş ve Göç isimli iki destan parçası tesbit edilmiştir Türeyiş parçası Çin kaynaklarından Göç ise hem Çin hem İran kaynaklarında bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Destanları

Eski 07-25-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Destanları



TÜREYİŞ DESTANI



Eski Hun beylerinden birinin çok güzel iki kızı vardı Bu bey kızları ile ancak Tanrıların evlenebileceğini düşünüyordu Bu sebeble ülkesinin kuzey tarafında yüksek bir kule yaptırarak iki güzel kızını Tanrılarla evlenmek üzere buraya yerleştirdi
Bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun Tanrı olduğu düşüncesiyle kızlar bu kurtla evlendiler Bu evlenmeden doğan Dokuz Oğuzların sesi kurt sesine benzerdi Göç Destanı Uygurların yurdunda "Hulin" isimli bir dağ vardı Bu dağdan Tuğla ve Selenge isimli iki ırmak çıkardı Bir gece oradaki bir ağacın üzerine gökten ilâhi bir ışık indi iki ırmak arasında yaşayan halk bunu dikkatle izlediler Ağacın gövdesinde şişkinlik oluştu, ilâhi ışık dokuz ay on gün şişkinlik üzerinde durdu Ağacın gövdesi yarıldı ve içinden beş çocuk göründü Bu ülkenin halkı bu çocukları büyüttü En küçükleri olan Buğu Han büyüyünce hükümdar oldu Ülke zengin halk mutlu oldu Çok zaman geçti Yuluğ Tiğin isimli bir prens hükümdar oldu
Çinlilerle çok savaştı Bu savaşlara son vermek için Oğlu Galı Tigini bir Çin prensesi ile evlendirmeğe karar verdi Çinliler , prensese karşılık hükümdardan Tanrı dağının eteğindeki Kutlu Dağ adını taşıyan kayayı istediler Gali Tigin kayayı verdi Çinliler kayayı götürmek için kayanın etrafında ateş yaktılar, kaya kızınca üzerine sirke döktüler Ufak parçalara ayrılan kayayı arabalara koyarak Çin'e taşıdılar Memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu kayanın gidişine ağladılar Bundan yedi gün sonra da Gali Tigin öldü Kıtlık ve kuraklık oldu Yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda kaldılar
Buraya kadar kısaca tanıtmağa çalıştığımız Türklerin ilk dönem edebî eserleri olan Yaratılış, Alp Er Tunga, şu, Oğuz Kağan, Ergenekon, Türeyiş ve Göç destanları bugünkü bütün Türk Cumhuriyet ve Topluluklarının ortak destanları olarak kabul edilmektedir
Büyük bir ihtimalle XV yüzyılda yazıya geçirildiği kabul edilen "Dede Korkut Hikâyeleri" nin Hun-Oğuz Destan dâiresinden ayrılmış destan parçası olduğu görüşü oldukça yaygındır
Dede Korkut Hikâyeleri ve bu hikâyelerin hem anlatıcısı hem de kahramanlarından biri olan Dede Korkut bütün Türk dünyasında ortak olarak tanınan sözlü ve yazılı gelenekte yaşatılan önemli eserlerden biridir Türklerin X yüzyılda büyük kitleler halinde islâmiyeti kabul etmelerinden ve Oğuzların büyük bir bölümünün batıya bugünkü Anadolu topraklarına göçmelerinden sonra gerek Orta Asyada gerek Anadolu , Balkanlar ve Orta Doğuda, Türkler farklı siyasî birlikler içinde yaşamışlardır X yüzyıldan sonra teşekkül eden destanlardan Köroğlu dışındakiler Türk topluluk ve guruplarının iletişimleri ölçüsünde yaygınlaşmıştır Köroğlu destanı XVI yüzyılda Anadolu'da teşekkül etmiş ve hemen hemen bütün Türk dünyası tarafından benimsenmiş ve çeşitlenerek yaşatılmaktadır
İslâmiyetin Kabulünden Sonraki Türk Destanları Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han X yüzyılda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul etmiştir islâmiyetten sonra ilk teşekkül eden destan da bu hükümdarın islâmiyeti kabul ve yaymak için yaptığı mücadelelerin efsanelerle zenginleştirilerek anlatımıyla doğmuştur Bu destanın bir elyazmasında bulunan metni kısaca şöyle özetlenebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Destanları

Eski 07-25-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Destanları



MANAS DESTANI



Kırgız Türkleri arasında doğan Manas destanı Kazak-Kırgız Türk kültür dâiresi içinde bugün de bütün canlılığı ile yaşamaktadır Bu destanın XI ile XII yüzyıllarda meydana geldiği düşünülmektedir Destanın kahramanı Manas da, Oğuz Kağan destanının islâmî rivayetindeki ve Satuk Buğra Han gibi islâmiyeti yaymak için mücadele eden bir kahramandır Böyle olmakla beraber Manas destanında islâmiyet öncesi Türk kültür , inanç ve kabullerinin tamamını görmek mümkündür Bazı varyantları 4ooooo mısra olan Manas destanı Türk-Bozkır medeniyetinin Kazak -Kırgız dâiresinin kültür belgeseli niteliğindedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Destanları

Eski 07-25-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Destanları



ŞU DESTANI



Şu destanı MÖ 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır Bu tarihlerde Makedonyalı İskender, İran'ı ve Türkistan'ı istilâ etmişti Bu dönemde Saka hükümdarının adı Şu idi Bu Destan Türklerin İskender'le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatılmaktadır Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebeb açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır Kaşgarlı Mahmud Divan ü Lügat-it Türk'de İskender'den Zülkarneyn olarak bahsetmektedir Destanın tesbit edilebilen kısa metni şöyle özetlenebilir:
İskender, Türk memleketlerini almak üzere harekete geçtiğinde Türkistan'da hükümdar Şu isminde bir gençti İskender'in gelip geçici bir akın düzenlediğine inanıyordu Bu sebeble de İskender'le savaşmak yerine doğuya çekilmeği uygun bulmuştu İskender'in yaklaştığı haberi gelince kendisi önde halkı da onu izleyerek doğuya doğru yol aldılar Yirmi iki aile yurtlarını bırakmak istemedikleri için doğuya gidenlere katılmadılar
Giden gurubun izlerini takip ederek onlara katılmaya çalışan iki kişi bu 22 kişiye rastladı Bunlar birbirleriyle görüşüp tartıştılar 22 kişi bu iki kişiye: "Erler İskender gelip geçici bir kişidir Nasıl olsa gelip geçer , o sürekli bir yerde kalamaz Kal aç" dediler Bekle , eğlen, dur anlamına gelen "Kalaç" bu iki kişinin soyundan gelen Türk boyunun adı oldu İskender Türk yurtlarına geldiğinde bu 22 kişiyi gördü ve Türk'e benziyor anlamında " Türk maned " dedi Türkmenlerin ataları bu 22 kişidir ve isimleri de İskender'in yukarıdaki sözünden kaynaklanmıştır
Aslında Türkmenler, Kalaçlarla birlikte 24 boydur ama Kalaçlar kendilerini ayrı kabul ederler Hükümdar Şu Uygurların yanına gitti Uygurlar gece baskını yaparak İskender'in öncülerini bozguna uğrattılar Sonra iskender ile Şu barıştılar İskender Uygur şehirlerini yaptırdı ve geri döndü Hükümdar şu da Balasagun'a dönerek bugün şu adıyla anılan şehri yaptırdı ve buraya bir tılsım koydurttu
Bugün de leylekler bu şehrin karşısına kadar gelir, fakat şehri geçip gidemezler Bu tılsımın etkisi hâlâ sürmektedir Bu destana göre İskender Türkistan'a geldiğinde Türkmenlerin dışındaki Türkler doğuya çekilmişlerdi İskender Türkistan'da mukavemetle karşılaşmamış bu sebeble de ilerlememiştir Büyük ölçüde çadırlarda yaşayan Türkler İskender'in seferinden sonra şehirler kurmuş ve yerleşik hayatı geliştirmişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Destanları

Eski 07-25-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Destanları



SATUK BUĞRA DESTANI



Hz Muhammed kanatlı atı Burak'ın sırtında göklere yükseldiği "Mirâc Gecesinde" gök katlarında kendinden önceki peygamberleri görür Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail'e bunun kim olduğunu sorar Cebrail : " Bu peygamber değildir Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur Türkistan'da sizin dininizi yayacak olan bu ruh "Abdülkerim Satuk Buğra Han" adını alacaktır" Hz Muhammed yeryüzüne döndükten sonra hergün islâmiyeti Türk ülkesine yayacak olan bu insan için dua etti Hz Muhammed'in arkadaşları da bu ruhu görmek istediler Hz Muhammed dua etti Başlarında Türk başlıkları bulunan silâhlı, kırk atlı göründü Satuk Buğra Han ve arkadaşları selâm verip uzaklaştılar Bu olaydan üç asır sonra Satuk Buğra Han, Kaşgar Sultanının oğlu olarak dünyaya geldi Satuk Buğra Hanın doğduğu gün yer sarsılmış, mevsim kış olduğu halde bahçeler, çayırlar çiçeklerle örtülmüştü Falcılar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağını söyleyerek öldürülmesini isterler Satuk Buğra Hanı, annesi : " Müslüman olduğu zaman öldürürsünüz" diyerek ölümden kurtarır

Satuk Buğra Han 12 yaşında arkadaşlarıyla birlikte ava çıkmağa başlar Avda oldukları günlerden birinde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken arkadaşlarından uzaklaşır Kaçan tavşan durur ve bir ihtiyar insan görünümü kazanır Satuk Buğra Han'ın sonradan Hızır olduğunu anladığı bu yaşlı kişi ona Müslüman olmasını öğütler ve islâmiyeti anlatır Satuk Buğra, Kaşgar hükümdarı olan amcasından islâmiyeti kabul etmesini ister Kaşgar Hanı, müslüman olmayacağını söyler Satuk Buğra Han'ın işaretiyle yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür Satuk Buğra Han hükümdar olur ve bütün Türk ülkeleri onun idaresinde islâmiyeti kabul ederler Satuk Buğra Han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir Menkabelere göre Satuk Buğra Han'ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcı varmış ve savaşırken etrafına ateşler saçıyormuş 96 yaşında Tanrıdan davet almış bu sebeble Kaşgar'a dönmüş ve hastalanarak burada ölmüştür

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Destanları

Eski 07-25-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Destanları



BATTAL-NAME



Bu destanın kahramanı Türkler arasında Battal Gâzi adıyla benimsenmiş bir Arap savaşcısıdır Asıl destan, VIII yüzyılda, Emevî'lerin hırıstıyanlarla yaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş Abdullah isimli bir kişiyle ilgili olarak doğmuştur

Battal arapça kahraman demektir, Battal Gâzi, Arap kahramanına verilen unvanlardır Türklerin müslüman olmalarından sonra Battal Gâzi destan tipi Türkleştirilmiş önceki destan epizotlarıyla zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır XII ve XIII yüzyıllarda Battal-Nâme adı ile ve nesir biçimi yazıya geçirilmiştir Hikâyeci âşıkların repertuarlarında da yer almıştır Seyyid Battal adıyla da anılan bu kahraman hem çok bilgili, çok dindar ve cömertdir Müslümünlığı yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır " Aşkar Devzâde" isimli atı da kendisi gibi kahramandır Arap, Fars ve Türklerin X-XX yüzyıllar arasında oluşturdukları ortak islâm kültür dâiresinin ürünlerinden biri olmakla beraber Orta Asya'da yaşayan Türk guruplar arasına da yayılarak Türk kabul ve değerleriyle kaynaşmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.