Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
beyliklerinin, kurulması, or anadolu, selçuklu, tarihi

Cevap : Selçuklu Tarihi / II. süleymanşah

Eski 04-21-2009   #16
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / II. süleymanşah



II SÜLEYMAN SAH
(1196-1204)



II Kiliç Arslan'in en kuvvetli ogullarindan biri olan süleyman Sah Konya'yi ele geçirmek için plânlar yapmaya basladi Kardeslerine gönderdigi mektuplarda tahta çiktigi takdire kendilerini bulunduklari yerlerde melik olarak birakacagini vaad etti Böylece onlarin da destegini saglayip Kayseri-Aksaray yolu ile Konya'ya yürüdü Sehri dört ay kusattiktan sonra Giyaseddin ile anlasti

Buna göre Süleyman Sah Sultan'a, çocuklarina, emîrle-rine ve hazinesine dokunmayacagina ve istedigi yere gitmesine müsaade edecegine söz verdi Iki kardes anlasma sartlarina bagli kalacaklarina yemin ettikten sonra Giyaseddin Konya'dan ayrildi Süleyman Sah 7 Ekim 1196'da sehre girerek Selçuklu tahtina oturdu Giyaseddin Keyhüsrev Konya'dan ayrilirken iki oglu Izzeddin Keykavus ve Alâeddin Keykubad'i sehirde birakmisti Süleyman Sah yegenlerine ilgi gösterip diledikleri sekilde hareket edebileceklerini söyledi II Süleyman Sah önce kardeslerinden Argun Sah ve Berkyaruk Sah'a karsi sefere çikip Amasya ve Niksar'i topraklarina katti (594/1197) Elbistan meliki Mugiseddin Tugrul Sah da kendisine tabi oldugunu bildirdi Böylece Malatya meliki Kayser Sah ile Ankara meliki Mesud hariç bütün kardesleri Süleyman Sah'a baglilik arzetmis oluyorlardi

Süleyman Sah'in dahili meselelerle ugrasmasini firsat bilen Bizans imparatoru III Alexios dogrudan Selçuklu topraklarina tecavüz edemedi Ancak Giresun'da batan bir gemiyi kurtarmak üzere gönderdigi donanma Samsun limanindaki gemilere saldirdi Mallar yagmalandi Bunun üzerine tüccarlar Süleyman Sah 'a sikâyette bulunup yardim istediler Sultan bir elçi gönderip mallarin iadesini ve anlasma yapilmasini istedi Neticede Bizanslilar Türklere yillik vergi ödemeyi ve tüccarlarin mallari için de tazminat ödemeyi kabul ettiler

Süleyman Sah kardeslerini kendine tabi kildiktan sonra taht kavgalarindan istifade eden Ermenilerin üzerine yürüdü Ermeni krali Leon Toroslari asarak Kayseri yöresine kadar gelmis ve bazi kaleleri ele geçirmisti Bunun üzerine 1199 yilinda Ermenilere karsi harekete geçen Süleyman Sah isgal edilen Selçuklu kalelerini geri aldi Kilikya Ermeni Kralligi Anadolu Selçuklularina tabi oldu

Gürcülerin sürekli olarak Türk topraklarina saldirmalari üzerine II Süleyman Sah 598 (1202) tarihinde Gürcistan seferine çikti Dogu Anadolu'da tabi hükümdar ve beylere de haber gönderip kendisine katilmalarini istedi Bu sirada Erzurum Saltuklu hükümdari Alâeddin Meliksah'i da huzuruna çagirdi Meliksah Sultan'i Erzurum yakinlarinda büyük bir törenle karsiladi

Bazi tarihçiler onun sultani karsilamada kusurlu davrandigi ve geç kaldigi için tevkif edildigini söylerken diger bazi kaynaklar da baris müzakereleri sirasinda tevkif ve hapsedildigini ifade ederler 25 Mayis 1202 tarihinde Erzurum'a giren Sultan Rükneddin Süleyman Sah Saltuklu hükümdarini hapsedip bütün topraklarina el koydu ve bu yöreyi kardesi Elbistan meliki Tugrul Sah'a ikta ederek Saltuklu hanedanina son verdi
Sultan Süleyman Sah Erzurum'u aldiktan sonra asil hedefi olan Gürcistan üzerine yürüdü Selçuklu ordusu Mecingerd kalesi civarinda ordugâh kurdu

Fakat ordugâhta istirahat halinde iken Gürcülerin baskinina maruz kaldi ve agir kayiplar verdi Gürcüler Selçuklu ordugâhina hücum ederek çok miktarda ganimet ele geçirdiler Türk birlikleri ordugâhtan ayrilip daha uygun bir müdafaa mevkiine çekilirken Sultanin çetrini (saltanat semsiyesi) tasiyan görevlinin (çetrdâr) ati tökezleyip çetr yere düstü Bunu gören emîr ve askerler sultanin basina bir musibet geldigini sanarak korkuya kapildi ve dagildilar Bizzat Süleyman Sah orduyu toplamak için seferber olduysa da netice alamadi ve Türk ordusu agir kayiplar verdi Süleyman Sah Tugrul Sah ve bazi beyleriyle Erzurum'a döndü Gürcüler ordugâhi isgal edip sayisiz esya ve levâzim, altin ve gümüs kaplar, çadirlar, halilar, at, katir ve deveyi ganimet aldilar

Esir düsenler arasinda Erzincan Mengücüklü Beyi Behram Sah da vardi Onu, fidyesini ödeyerek kurtardilar (1202)
Gürcistan maglubiyetine ragmen Süleyman Sah Annadolu'da sagladigi birligi devam ettirmistir Gürcüler de Türk topraklarini istilaya cesaret edememislerdir Intikam hissiyle dolu olarak ikinci defa Gürcistan üzerine yürürken 6 Temmuz 1204 tarihinde (6 Zilkade 600) Konya-Malatya arasinda ölmüs ve Konya kalesindeki Kümbedhane'de defnedilmistir Gürcüler onun ölümünü firsat bilerek 1205'te Malazgirt, Ercis ve Samankale'ye kadar olan topraklari isgal etmislerdir Ancak Erzurum meliki Tugrul Sah Ahlatsahlar'dan Begtimur ile birlikte Gürcüleri bozguna ugratmislar ve Gürcistan içlerine kadar ilerleyerek çok sayida esir ve ganimetle geri dönmüslerdir

Süleyman Sah yaklasik 8 yil süren saltanati sirasinda ülkede millî birligi saglamis, hudutlarini doguda Gürcistan'a, kuzeyde Karadeniz sahillerine kadar genisletmis, Mengücüklü, Artuklu, Eyyubi hükümdarliklarini ve Kilikya Ermeni kralliklarini kendisine tabi kilmistir Süleyman Sah yüksek devlet adamligi vasiflarini haiz, engin kültürlü ve sair bir hükümdardi Diger birçok Türk hükümdari gibi o da alim, sair ve sanatkârlari himaye etmistir

Süleyman Sah'in ani ölümü üzerine nüfuzlu kumandanlari oglu III Izzeddin Kiliç Arslan'i hükümdar ilen ettiler Çocuk yasta Selçuklu tahtina çikan III Kiliç Arslan tahti sekiz ay sonra amcasi I Giyaseddin Keyhüsrev'e terk etmek zorunda kaldi (1205)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi / I Gıyaseddin Keyhüsrevin ikinci hükümdarlığı

Eski 04-21-2009   #17
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / I Gıyaseddin Keyhüsrevin ikinci hükümdarlığı



I GIYASEDDIN KEYHÜSREV'IN IKINCI HÜKÜMDARLIGI (1205-1211)





Giyaseddin Keyhüsrev Konya'yi kardesi Süleyman Sah'a biraktiktan sonra uzun ve macerali bir hayat yasadi Dokuz yil sürecek bir gurbet hayatina baslayan Giyaseddin Keyhüsrev, Konya'dan Sis'e (Kozan) gitmis ve orada Ermeni krali Leon tarafindan karsilanmis ve büyük bir hüsnü kabul görmüstü Daha sonra Elbistan'a hareket eden Giyaseddin Keyhüsrev burada da kardesi tarafindan adeta bir sultan gibi karsilanmis ve Elbistan'in kendi emrine verildigi bildirilmistir

Giyaseddin kardesinin bu âlîcenâp davranisina tesekkür ederek Malatya'ya gitti Kardesi Kayser Sah da onu törenle karsiladi Buradan Haleb'e geçti ve daha sonra Amid (Diyarbekir) ve Ahlat yoluyla Karadeniz sahiline çikti; oradan da bir gemiyle Istanbul'a hareket etti Istanbul'da imparator tarafindan törenle karsilandi ve kendisine 10 binlik altinlik tahsisat ayrildi Giyaseddin Istanbul'da Mavrazomes adli bir Rumun kizi ile evlendi Latinlerin 1204 yilinda Istanbul'u isgaline kadar orada, daha sonra da kayinpederiyle birlikte gittigi Istanbul yakinlarindaki bir kalede kaldi Süleyman Sah'in ölüm haberini de burada aldi

Giyaseddin'in eski emîrlerinden bazilari Süleyman Sah'in ölümü üzerine onu tahta çikarmak için harekete geçti Danismendlilerin yikilmasindan sonra Anadolu Selçuklu Devleti'nin hizmetine giren Danismendli Yagibasan'in ogullari Muzaffereddin Mahmud, Zahireddin Ili ve Bedreddin Yusuf da Giyaseddin'i tekrar tahta çikarmak için seferber oldular Bunlar Selçuklularin büyük kumandanlarindan Mübârizeddin Ertokus ile isbirligi yaparak, diger bazi emîrleri de kendi saflarina kazandilar

Giyaseddin Keyhüsrev'in haciplerinden Zekeriyya bu emîrlerden aldigi taahhütnameyi Giyaseddin'e götürdü Onu Anadolu'ya davet etti Süleyman Sah'in ölümünü ögrenen Giyaseddin, ogullari, kayinpederi ve yakin adamlariyla yola çikti Ancak Bizans imparatoru Theodoros Laskaris, III Kiliç Arslan ile anlasmis oldugundan onlara topraklarindan geçme izni vermeyecegini bildirdi Ancak uzun müzakereler neticesinde iki oglunu ve Hacib Zekeriyya'yi rehine birakmak suretiyle imparatordan izin alabildi ve uç bölgelerdeki emîrlerin refakatinde Uluborlu'ya geldi

Burada hazirladigi ordu ile Konya'yi ele geçirmek üzere hareket etti Bu sirada rehine olarak bulunduklari yerin muhafizlari ile anlasan ogullari Keykâvus ile Keykubâd ve Hacib Zekeriyya da orduya katildi Giyaseddin Ocak 1205 tarihinde Konya'yi muhasaraya basladi Bir ay süren kusatmada hiçbir netice alamadan Ilgin'a döndü Bu sirada beklenmedik bir hadise oldu ve Konyalilarla daimî halde rekabet halinde olan Aksaraylilar Giyaseddin'e haber gönderip sehirlerine davet ettiler ve hükümdar olarak taniyacaklarini bildirdiler Giyaseddin bu habere çok sevindi ve hemen Konya'ya hareket etti Yegeni III Kiliç Arslan'a da Tokat'i ikta etti Böylece dokuz yillik bir aradan sonra 1205 yili Subat ayinda (601 Receb) yeniden Selçuklu tahtina çikti

Rivayete göre ortalik sükun buluncaya kadar Gâvele kalesinde beklemesi istenen III Kiliç Arslan burada öldürülmüstürGiyaseddin yeniden tahta çiktiginda Süleyman Sah'tan saglam bir devlet devr almisti Sultan I Giyaseddin Keyhüsrev ilk is olarak kendisinin gurbette oldugu sirada Sam'a gitmis olan hocasi Mecdeddin Ishak'i Konya'ya davet etti Bu davet üzerine Konya'ya gelen Mecdeddin'i büyük bir törenle karsilayip daha sonra oglu Izzeddin Keykâvus'a hoca tayin etti Büyük oglu Izzeddin Keykâvus'u Malatya'ya, ortanca oglu Alaeddin Keykubad'i Tokat'a, küçük oglu Celâleddin Keyferidûn'u ise Koyluhisar'a meliki olarak tayin etti Fakat daha önceki tecrübelerden ders alinarak artik meliklere bagimsiz hareket etme yetkisi verilmedi Anadolu'daki hakimiyeti güçlenen Selçuklular Artuklu ve Eyyubi melikleri tarafindan da metbû tanindi

Selçuklu sultanlari milletlerarasi ticaret yollarinin önemini kavradiklari için fetih ve sefer politikalarini buna göre tanzim ediyorlardi Latinlerin Istanbul'u isgali ve Komnenoslarin Karadeniz sahillerini tamamen kendi hakimiyetleri altina alma emelleri sebebiyle transit ticaret yollarinda emniyet kalmamisti Bundan dolayi Sultan, Karadeniz seferine çikarak Komnenoslari maglub etti ve ticaret yollarinda emniyeti yeniden sagladi Daha sonra da Türkiye için önemli bir ithalat ve ihracat merkezi olan Antalya'yi ele geçirmek için muhasara eden Sultan, netice alamayinca geri çekildi Ancak sehre giden yollari kontrol altinda tutmaya devam etti

Bunun üzerine sehirdeki Rumlar, Latin idaresinde yasamaktansa Türklerin hakimiyetine girmeyi tercih ettiler ve sultana gizlice haberler göndererek onu sehri de ele geçirmeye davet ettiler Bunun üzerine sultan sehri tekrar muhasara etmeye basladi Siddetli hücumlardan sonra surlara tirmanan Hüsameddin Yavlak Arslan, sultanin sancagini burçlarin üzerine dikti ve 5 Mart 1207'de (3 Saban 603) Rumlarin da yardimi ile sehir Türk hakimiyeti altina girdi Sultan, Mübarizeddin Ertokus'u Antalya' vali ve subasiligina getirdi Islâmî gelenege uygun olarak sehre kadi, imam-hatip ve müezzin tayin etti Kale ve burçlari tamir ettirip silâh ve erzak depo etti

Antalya'nin fethi Türkiye'nin iktisadî ve içtimaî gelismesinde önemli bir yere sahiptir Selçuklular Akdeniz'de önemli bir ithalât ve ihracat limanina kavustuklari gibi burayi deniz kuvvetleri için bir üs haline getirdiler Giyaseddin Keyhüsrev Antalya'nin fethinden sonra ordusuyla Konya'ya hareket etti Bazi ticari vergileri kaldirdi Selçuklular ile Kibrisli Latinler arasinda ticarî anlasma imzalandi


Süleyman Sah'in ölümü üzerine meydana gelen iktidar boslugundan yararlanan Ermeniler, Elbistan'a kadar gelerek pekçok esir ve ganimetle geri dönmüslerdi Bu sebeple Sultan Ermeniler'e karsi sefere mecbur oldu (605/1208-1209) yilinda Maras'i ele geçirdi ve Eyyûbiler'in de yardimi ile Ermeni topraklarina girdi Bazi sehir ve kaleleri zaptetti Sultan güvenilir emîrlerinden Hüsameddin Hasan'i bu bölgede görevlendirdi Daha sonra onun ogullari ayni görevi sürdürmüs ve Haçli seferleri sirasinda tahrib edilen Maras imar edilmistir

Ermeni krali Eyyûbi meliklerinin tavassutu ile Selçuklular ile bir antlasma imzalayarak onlara tabi oldu Sultan Giyaseddin Keyhüsrev Eyyubi hükümdari el-Melikü'l-Adil'in yayilmaci siyaseti sebebiyle el-Melikü'z-Zahir, Muzafferüddin Kökböri, Mugiseddin Tugrul Sah ile ittifak yapti (606/1209-10)

Giyaseddin Keyhüsrev'in Karadeniz, Akdeniz ve Ermeni topraklarinda kazandigi zaferler, Iznik imparatoru ile aralarinin açilmasina sebep oldu Laskaris'in giderek kuvvetlenmesinden endise eden Sultan, Iznik Devleti ile hesaplasmaya mecbur oldu Kendisine siginan Bizans imparatoru Alexis'i yanina alan Sultan Giyaseddin Laskaris'e bir ültimatom göndererek Iznik'i imparatorlugun esas sahibi Alexis'e teslim etmesini istedi Bu talebin reddedilmesinden sonra harekete geçen Sultan, Denizli-Ladik arasindaki Antiochel sehrini muhasara ettigi sirada Laskaris'in ogullari ile karsilasti ve onlara agir kayiplar verdirtti Bizzat imparatorun üzerine hücum ederek onu yere düsürdü Ancak muhafizlarina imparatora dokunmamalarini emretti Yere düsen imparator ayaga kalkip sultanin atinin ayaklarini kesti Sultan bir kulenin devrilisi gibi yere düstü ve öldürüldü Sultanin öldürüldügünü gören Selçuklu ordusu dagildi ve Bizans imparatoru kuvvetleri maglub iken galip duruma yükseldi (5 Haziran 1211)

Ibn Bibi'ye göre Sultan Giyaseddin dag gibi atiyla merkeze hücuma geçti ve bir kiliç darbesiyle Laskaris'i yere düsürdü Yanindaki muhafizlar onu öldürmek istediler Fakat sultan izin vermedi Maglup Bizans kuvvetleri kaçarken Türklerin bir kismi onlari takibe koyuldu Bir kismi da ganimet derdine düstü Bu sirada bir Frank askeri beklenmedik bir sekilde Sultanin üzerine atilarak onu sehid etti Bunu haber alan Bizans ordusu geri dönüp taarruza geçti Türkler sultanin ölüm haberiyle sarsildilar ve firara basladilar Çok sayida esir ve kayip verdiler Esirler arasinda Seyfeddin Ayaba da vardi Sultan Giyaseddin Keyhüsrev'in cenazesi Alasehirli müslümanlarin yardimiyla Islâm mezarligina defnedildi Sultani sehid eden Frenk askeri de öldürüldü

Cenazesi Keykâvus tarafindan Konya'ya getirtilerek Kümbedhane'ye defnedildi (14 Muharrem 608/28 Haziran 1211)
Giyaseddin uzun boylu, kuvvetli ve cesur bir hükümdar olup kardesi gibi iyi bir egitim görmüstü Dindar bir hükümdardi Pazartesi ve Persembe günü oruç tutardi ve Divan-i Mezalim'e bizzat baskanlik ederek sikayetleri dinlerdi

Yilda bir defa ser'î mahkemelere giderek kendisi hakkinda sikayet varsa dinler ve ona göre hareket ederdi Âlimleri ve kadilari korurdu Kardesi Gevher Hatun'un vasiyeti üzerine Kayseri'de Sifaiyye ve Giyasiyye adiyla bir hastane ve tip fakültesi yaptirmisti (602/1205) Danismendliler tarafindan yapilan Kayseri'deki Ulu Cami'yi de tamir ettirdi Yollarda zarara ugrayan tüccarin mallarini devlet hazinesinden tazmin ettirmesi ticareti tesvik ve himaye bakimindan önemlidir Bazi ticari vergileri kaldirmasi da onun ticareti destekledigini göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

I. İzzeddin Keykavus

Eski 04-21-2009   #18
Şengül Şirin
Varsayılan

I. İzzeddin Keykavus



I IZZEDDIN KEYKÂVUS (1211-1220)





Sultan I Giyaseddin Keyhüsrev'in büyük oglu Izzeddin Keykâvus babasi ile birlikte Istanbul'da gurbet hayati yasamis ve bu sirada atabeg Emîr Seyfeddin Ay-aba tarafindan egitilmistir Giyaseddin Keyhüsrev Anadolu'ya dönüp ikinci defa tahta geçince onu Malatya'ya melik tayin etmis ve Seyh Mecdeddin Ishak'i da onun ögretmeni olarak görevlendirmisti

Izzeddin Keykâvus babasinin ölümü üzerine toplanan devlet erkâni tarafindan sultan ilân edildi Konya'dan Kayseri'ye giden devlet adamlari Izzeddin Keykâvus'a haber gönderip onu da Kayseri'ye davet ettiler 21 Temmuz 1211 tarihinde yapilan merasimle Selçuklu sultani ilan edilen Izzeddin Keykâvus taziye ve tebrikleri kabule basladi Baskent Konya'ya hareket edecegi sirada Tokat meliki olan kardesi Alâeddin Keykubad'in ordusu ile Kayseri üzerine yürüdügünü ögrendi

Alaeddin Keykubad babasinin ölüm haberini alinca Erzurum meliki olan amcasi Tugrul Sah ile beraber saltanati ele geçirmek için harekete geçmisti Danismendli Zahireddin Ili ve Ermeni kralinin da destegini saglayarak Kayseri üzerine yürüyen Alaeddin Keykubad kardesini muhasaraya basladi Zor durumda kalan Izzeddin Keykâvûs önde gelen emîrleri Mübarizeddin Çavli, Zeyneddin Basara ve Behram Sah'i yanina çagirip onlarin fikirlerini sordu Müzakereler sirasinda Kayseri valisi Celâleddin Kayser müttefikleri birbirlerinden ayirabilcegini söyleyince bu fikir kabul edildi ve vali gece yarisi degerli hediyelerle Ermeni kralinin yanina giderek ona sehzadeler arasindaki taht kavgalarina karismasinin kendisine hiçbir çikar saglamayacagini bildirdi ve onu ordugâhtan ayrilmaya ikna etti

Ermeni kralinin ayrilmasindan sonra Tugrul Sah da Erzurum'a hareket etti Bunun üzerine bir durum degerlendirmesi yapan Alâeddin Keykubad kusatmadan vazgeçerek Ankara istikametinde yola koyuldu Danismendli Zahireddin Ili de Nigde'ye giderek Alâeddin Keykubad adina faaliyetlerine devam etti Kayseri'de karsilastigi tehlikeyi bu sekilde atlatan Izzeddin Keykâvûs birkaç gün dinlendikten sonra Konya'ya hareket etti ve sehrin ileri gelenleri tarafindan törenle karsilandi

Tahta çikarilan sultana kurbanlar kestiler, altin ve gümüs saçtilar Çok degerli elbiseler, atlar vb hediye ettiler Bütün devlet adamlari merasimle baglilik yemini (biat) ettiler Sultan da onlara hilatler giydirdi, emlak ve arazi tevcih etti, eski mensûrlari yeniledi Cülûs senlikleri bir hafta devam etti Muhtelif ülkelerden gelen elçiler tebriklerini bildirdiler ve degerli hediyeler takdim ettiler Sultan Izzeddin Keykâvus bu vesileyle Abbasî halifesi Nâsir Lidinillah'a da elçi göndererek cülusunu bildirmis, saltanatinin tasdik edildigini bildiren hakimiyet mensurunu almistir Sultan Seyh Mecmeddin Ishak'i Bagdad'a elçi olarak göndermis ve halifeden Fütüvvet teskilâtina girmek maksadiyla bu teskilâtin sembolü olan Fütüvvet salvarini istemistir Bizans imparatoru Laskaris de sultana elçi göndererek tebriklerini bildirmisti

Sultan Izzeddin Keykâvus devlet islerini yoluna koyduktan sonra Arkara'ya siginmis olan kardesi Alaeddin Keykubad meselesini halletmeye karar verdi Emirlerine haber gönderip Konya'ya çagirdi ve muhasara için gerekli hazirliklari tamamlayip Ankara üzerine yürüdü Uzun süre devam eden muhasara sebebiyle sikinti içinde kalan Alaeddin Keykubad Eyyubî hükümdari el-Melikü'z-Zahir'e haber gönderip sultanla baris yapmasi hususunda tavassutta bulunmasini istedi Ancak bundan bir netice elde edemeyince sehrin ileri gelenlerini toplayip onlarla istisare etti

Onlar teslimden baska çare olmadigini söyleyince agabeyi Izzeddin Keykâvus'a haber gönderip kendisine ve sehir halkina aman vermesi sarti ile anlasmaya razi oldugunu bildirdi Bunun üzerine Sultan Seyfeddin Ay-aba, Hüsameddin Çoban ve Seyfeddin Kizil ile görüsüp kardesinin baris teklifini kabul etti ve sehri teslim alarak Alaeddin Keykubad'i Malatya yakinlarindaki Minsâr kalesinde hapsetti (1213)

Sultan iç meseleleri hallettikten sonra ülkede ticaretin gelismesi için bazi faaliyetlere giristi Kibris krali Hugue ile bir anlasma imzalayarak Avrupali tüccarlarin Kibris üzerinden Anadolu'ya gelmelerini temin etti Izzeddin Keykâvus ayni maksatla Venediklilerle de bir anlasma imzalamis ve Venedik tüccarlarinin Anadolu'ya rahatça girip çikabilmelerini saglamistir

Sultan Akdeniz ticaretini yoluna koyduktan sonra Karadeniz ticaret yollarini da emniyete almak için harekete geçti Kuzeydeki Samsun ve Sinop limanlari sadece Türkiye'nin ihracat ve ithalati için degil milletlerarasi ticaret için de çok önemli merkezlerdi Bu bakimdan Sinop'u ele geçirmek için plânlar yapmaya basladi ve sonunda sehri karadan ve denizden kusatip Rumlari teslim olmaya mecbur etti (26 Cemayizelâhir 611/2 Kasim 1214) Ertesi gün askerler sehrin karsisinda saf baglayip halkin ileri gelenlerini sultanin huzuruna çikardilar Onlar yer öpüp itaat arzettikten sonra sehrin anahtarlarini da sultana takdim ettiler Sultan bazilarina hilatler verdikten sonra surlardan içeri girdi Divan noterleri tarafindan hazirlanan ahidnâmeyi yaninda bulunan tekfura yemin ettirerek imzalatti

Anlasma metninde "es-Sultanü'l-Galib Izzeddin Keykâvus b Keyhüsrev, ben Kir Alexis'e hayatima eman vermek, Sinop yöresi disinda kalan Canit (Canik) ülkesini bana ve evladima birakmak, buna mukabil kendisine her yil 12000 dinar, 500 at, 2000 sigir, 1000 koyun ve hazineye intikal eden her cins maldan 50 yük hediyeyi kendi hayvanlarimla göndermek, ihtiyaç halinde de kendilerine askerî yardimda bulunmak üzere iki tarafa mensup büyüklerin huzur ve sehadetiyle bu anlasma kabul ve imza edilmistir" ifadesine yer verilmistir Trabzon Komnenoslari bu tarihten Mogol istilâsina kadar Anadolu Selçuklulari'na tabi olarak hüküm sürdüler

Sultan Izzeddin Keykâvus buradan ülkesinin her tarafina fermanlar gönderip her sehirden zengin ve itibarli kisilerin seçilip Sinop'a gönderilmesini emretti Eger bulundugu yerdeki emlâk ve akari dolayisiyla oradan ayrilmak istemeyen olursa emlâkinin devlet tarafindan satin alinarak kiymeti üzerinden ödeme yapilmasini istedi

Sultan Sinop'un fethini, dini ve ticari teskilâtlanmasini imar ve emniyet islerini organize ettikten sonra ordusu ile Sivas'a geldi ve bu zaferde hizmeti görülen beylerine degerli hediyeler ve hil'atler verdi Bu zafer münasebeti ile es-Sultanu'l-Galib ünvanini alan Izzeddin Keykâvus halife ve müslüman hükümdarlara fetihnâmeler gönderdi Sinop'un sahip oldugu siyasî ve ticarî önem sebebiyle Sultan yogun bir imar faaliyeti baslatti Kale ve surlar tamir edildigi gibi medrese ve cami insaatina da baslandi Sinop'un fethine istirak eden emîrlerin deruhte ettigi bu insaat sekiz ay gibi kisa bir sürede tamamlandi (612/1215)

Sultan Sinop'un fethinden sonra Ermenilere karsi sefer hazirliklarina basladi ve 1215 yilinda sefere çikti Karaman, Eregli 1216 yilinda Ermenilerden geri alindi Hanedan mensuplari arasindaki taht kavgalari sirasinda Antalya'daki hristiyanlar geceleyin düzenledikleri bir baskinla Türkleri gafil avlamislar, kadin, erkek, çocuk, ihtiyar demeden kiliçtan geçirmislerdi Bunu ögrenen Izzeddin Keykavus emirlerine haber gönderip derhal Konya'da toplanmalarini istedi ve süratle Antalya üzerine yürüdü

Bunun üzerine Hristiyanlar Kibris'taki Franklardan yardim aldilar Sultan manciniklar ve muhasara makinelerini hazirlattiktan sonra sehri karadan ve denizden kusatti Sonunda merdivenler kurularak zirhli piyadeler surlara çikarildi Frank askerleri bertaraf edilerek kapilar açildi ve Türk ordusu sehre yeniden hakim oldu (30 Ramazan 612/22 Ocak 1216) Sehrin idaresi o yöreyi iyi bilen Mübarizeddin Ertokus'a verildi Sultan Izzeddin Keykâvus bir süre imar ve yönetimle ilgili islerin tanzimiyle ilgilendikten sonra Konya'ya döndü Bu zafer fetihnâmelerle komsu hükümdarlara bildirildi

Sultan ayni yil Ermenilere karsi ikinci bir sefere çikti Haleb hükümdari Melik Zahir'e de haber gönderip yardim istedi Fakat Misir Eyyubi hükümdari Melik Adil, Izzeddin Keykâvus'un Haleb'i ele geçirmesinden endise ederek Melik Zahir'i ikaz etti Melik Zahir Ekim 1216 tarihinde öldü ve yerine geçen küçük yastaki oglu Melik Aziz kumandanlar üzerinde otorite kuramadigindan bu yardim tam anlamiyla gerçeklestirilemedi

Sultan Maras emîri Nusretüddin ile birlikte Ermeni hakimiyetindeki topraklara girdi ve bazi kaleleri ele geçirdi Keban yakinlarinda vuku bulan savasi kaybeden Ermeni krali baris istedi ve 1218 yilinda iki taraf arasinda anlasma saglandi Buna göre Ermeniler tekrar Selçuklular'a tabi olacak, bazi sinir kaleleri Selçuklulara geri verilecek, Ermeni krali ihtiyaç halinde sultanin emrine asker gönderecek ve yilda 20 bin altin haraç ödeyecekti Sultan da Ermeni krali Leon'a Sis krali ünvanini verecekti Bu anlasmayla Ermeniler itaate alinmis, böylece Anadolu-Suriye ticaret yolunda emniyet saglanmistir

Bu zaferden sonra bir müddet dinlenen Sultan Izzeddin Keykâvus Erzincan Mengücüklü beyi Fahreddin Behram Sah'in kizi Selçuk Hatun ile evlendi Daha sonra Halep'teki bazi devlet adamlarinin daveti ile Haleb'i ele geçirmek üzere yola çikti Selçuklu kuvvetleri 1218 Haziran'inda Tell-Basir'e kadar geldiler Bu sehrin Maras emîrine teslim edilmesi, Eyyûbî meliki Efdal'i endiseye düsürdü ve bazi tahrikler sonucu sultani yalniz birakarak ordudan ayrildi Eyyubî hükümdarlarindan Melik Esref ve Artuklu hanedanindan Artuk Arslan sultanin Haleb'i almasindan korkarak süratle harekete geçtiler ve Selçuklularin öncü birliklerine saldirarak agir kayiplar verdirdiler

Bu olaylar üzerine Sultan bir ihanete ugradigini düsünerek Agustos 1218'de geri döndü Sultan çok üzüldügü bu seferin intikamini almak için Artuklulardan Nâsiruddin Mahmûd ve Erbil hakimi Muzafferüddin Kökbörü ile ittifak yapti Hazirliklarini tamamlayip Malatya'ya gittigi sirada hastalandi Firat'in suyunun iyi gelecegi düsünülerek Viransehir'e götürüldü, fakat kurtulamayip 7 Ocak 1220'de öldü Cenazesi Sivas'ta yaptirmis oldugu Dârü's-Sifa'da topraga verildi 35-40 yaslarinda ölen Sultan Izzeddin saglam bir iradeye sahip zeki bir devlet adami idi Kanunlari adaletle tatbik eder, hiç kimsenin hakkina tecavüz etmezdi Onun devrinde adalet, emniyet, bolluk ve refah vardi

Takip ettigi politika ile Türkiye'yi dünyaya ve denizlere açan sahil ve limanlara kavusturmustu Yaptigi anlasmalarla ticaretin gelismesini saglamis, Haçlilarin Istanbul'u isgaliyle ortaya çikan durumdan çok iyi istifade etmis, gerçeklestirdigi fetihlerle devletin nüfuz ve kudretini komsulari üzerinde hissettirmistir Komnenoslar'i, Ermenileri, Eyyubîler ve Artuklular'i kendine tabi kilmistir Diger Selçuklu hükümdarlari gibi o da iyi bir egitim görmüs, engin ve yüksek bir kültüre sahip olmus, Farsça siirler yazmistir Âlim ve sairleri himaye etmis, onlara daima saygi göstermistir Sivas'taki Dârü's-Sifâ ve Dârü's-Sihha adli hastahane ve Tip Fakültesi onun tarfindan yaptirilmistir (1217)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi

Eski 04-21-2009   #19
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi



I ALÂEDDIN KEYKUBAD (1220-1237)



I Giyaseddin Keyhüsrev'in ortanca oglu olan I Alâeddin Keykubad babasinin Istanbul'dan dönüp tahta çikmasi üzerine Tokat'a melik tayin edildi ve babasinin ölümüne kadar orada kaldi I Giyaseddin Keyhüsrev'in ölümü üzerine devlet adamlari Izzeddin Keykavus'u sultan ilân edince Alâeddin Keykubad kardesine karsi taht kavgasina giristi Amcasi Tugrul Sah ve Ermeni krali Leon'dan yardim istedi Fakat agabeyi karsisinda basarili olamadi Izzeddin Keykâvus 1212 yilinda Ankara'yi ele geçirince onu esir aldi ve Malatya yakinlarindaki Minsar kalesinde hapsetti Sultan onu öldürmek istiyordu, ancak hocasi Seyh Mecdeddin Ishak buna engel oldu

Izzeddin Keykâvus'un ölümü üzerine toplanan devlet adamlari ve kumandanlar onun ölümünü bir süre gizledikten sonra, hapse atilmasinda rol oynadiklari Alâeddin Keykubad'i tahta çikarmaktan çekiniyorlardi Fakat özellikle Seyfeddin Ayaba, Mübarizüddin Çavli ve Serefeddin Muhammed gibi devlet adamlari Alâeddin'in sahip oldugu yüksek nitelikleri ve yetenekleri dolayisiyla tahta çikarilmasinda israr ettikleri için Alaeddin Keykubad'in Anadolu Selçuklu sultani ilân edilmesi kararlastirildi

Seyfeddin Ay-aba daha önce Alâeddin Keykubad'i hapishaneye kendisi götürdügü için müjde haberini de kendisi vermek istedi ve Sultan Izzeddin Keykâvus'un yüzügünü alip Malatya'ya gitti Alâeddin Keykubad onu daha önceki faaliyetlerinden dolayi affetti ve dogruca Sivas'a geldi Taziyeleri kabul etti ve emîrlere hil'atler verdi Bu törenlerden sonra baskent Konya'ya hareket etti Konya'da çok görkemli törenler yapildi Konya büyükleri ve zenginleri sultana hediyeler yagdirdilar Sultan Alâeddin de beylerine fermanlar gönderip payitahta gelmelerini emretti

Büyük emîrlerden olup Kastamonu yöresinde faaliyette bulunan Hüsameddin Çoban ve Seyfeddin Kizil, altin, gümüs ve köle vb hediyelerle, diger emîr ve beyler de koyun, at, deve ve kölelerle gelip itaat arzettiler ve sultanin ihsan ve ikramlarina nail olup mensurlari yenileyerek yurtlarina döndüler Abbasi halifesi Nâsir Lidinillah seyh Sihabeddin Sühreverdî'yi hil'at, mensur ve diger hükümdarlik alâmetleriyle Konya'ya gönderdi Elçi Aksaray'a gelince Sultana haber verildi

Sultan onu karsilamak üzere emîrlerini görevlendirdi Konya'daki kadi, âlim, mutasavvif ve ileri gelen kisiler de Seyh Sihabeddin'i karsilamaya gittiler Daha sonra bizzat Sultan da hassa askerleriyle onu karsilayip elini öptü Sehre birlikte girdiler Ertesi gün sultana hil'at, giydirildi ve saltanat tevcihiyle ilgili diger âdetler icra edildi Sultan halifenin gönderdigi murassa eyerli bir ata binip çetr, sancak ve mehter takimiyla bir gezinti apti Daha sonra elçiyi kiymetli hediyelerle Bagdad'a yolcu etti Halife Nasir Lidinillah elçisine gösterilen bu saygi ve itibardan dolayi çok memnun oldu

Mogol istilâsinin en tehlikeli bir döneminde tahta çikan Alâeddin Keykubad onlara karsi gerekli tedbirleri aldi Konya, Kayseri, Sivas ve diger bazi sehirlerin kale ve surlarini tamir ettirdi Kardesi devrinde Eyyubîlerle bozulan münasebetleri de yeniden müsbet yönde kanalize etti Eyyûbî hükümdari Melik Adil'in kiziyla evlenerek bu dostlugu daha da pekistirdi

Sultan Alâeddin Keykubad 1221 yilinda Kalonoros (Rumlar tarafindan kale bu adla aniliyordu) kalesini fethetti ve sehrin yeniden insa edilmesini istedi Kalonoros bu tarihten itibaren sultanin adina nisbetle Alâiye seklinde anilmaya baslandi ve Selçuklu sultanlarinin kislik merkezi haline geldi Cami, medrese, hamam ve konaklar yapildi Sultan Alâiye ve Sinop'ta insa ettirdigi tersanelerle güçlü bir Selçuklu donanmasi için önemli bir adim atmis oluyordu I Giyaseddin Keyhüsrev ve iki oglu I Izzeddin Keykâvus ile I Alâeddin Keykubad'in tahta çikisinda önemli rol oynayan emîrler devlet yönetiminde baslica söz sahibi haline gelmislerdi

Bunlarin basinda Seyfeddin Ay-aba, Zeyneddin Basara, Mübarizeddin Behramsah ve Bahaeddin Kutlugca geliyordu Sultan Alâeddin daha önce agabeyi Izzeddin Keykâvus'u desteklemis olduklari için bu emîrlere tam anlamiyla güven duymuyordu Emîrler de sultana karsi memnuniyetsizliklerini dile getiriyorlardi Sultanin Sivas surlarinin tamirini emretmesiyle bu memnuniyetsizlik daha da netlesti Emîrler Seyfeddin Ay-aba'nin evinde bir komplo düzenleyip Celaleddin Keyferidun'u agabeyi Alâeddin Keykubad'in yerine tahta çikarmayi kararlastirdilar Sultan bunu haber alip Antalya'dan Kayseri'ye hareket etti ve 24 kisi olduklari söylenen emîrlerin bazilarini idam ettirdi, bazilarini da hapse attirarak mallarini müsadere etti

Sultan kendisine karsi bir komplo tesebbüsünde bulunan Seyfeddin Ay-aba ve arkadaslarini muhtelif cezalara çarptirdiktan ve ülke dahilinde huzuru sagladiktan sonra fetihlere basladi Önce Ermeni kralligi üzerine bir sefer tertip etti ve pek çok Ermeni kalesini ele geçirdi (1225) Selçuklu kuvvetleri daha sonra Haçlilarin elindeki bazi yerleri fethetmek üzere taarruza geçti Mübarizeddin Çavli idaresindeki ordu bütün Içel bölgesini ve Silifke'yi ele geçirdi

Bu sefer sirasinda yaklasik 30 kalenin Selçuklular tarafindan zaptedildigi rivayet edilmektedir Bu zafer ve fetihlerden sonra Ermeni kralligiyla bir anlasma yapildi Buna göre kral Selçuklulara ihtiyaç halinde 1000 süvari ve 500 çarkçidan olusan yardimci birlik gönderecek, daha önce Izzeddin Keykâvus zamaninda ödenmekte olan vergi iki katina çikarilacak ve Anadolu Selçuklularini metbu taniyacakti Sultan daha sonra doguda meydana gelen olaylar nedeniyle dikkatini bu tarafa çekti Artuklu hükümdarinin Anadolu Selçuklu sultani adina okuttugu hutbeyi Eyyûbî hükümdari Melik Kâmil adina çevirmesi sebebi ile Artuklular üzerine yürüdü Onlara ait Adiyaman, Kâhta, Çemiskezek ve Malatya'daki bazi kaleleri ele geçirdi (1226)

Artuklu hükümdari Melik Mesud zor durumda kaldi ve kiymetli hediyeler gönderip baris teklif etti Sultan yaklasan Mogol tehlikesi ve Harezmsahlarin sinirlarina dayanmasi sebebiyle bu teklifi kabul ederek Eyyubîlerle de dostlugunu pekistirdi

Erzincan'daki Mengücük beyi Davud Sah Alâeddin Keykubad'a karsi dostane olmayan bazi hareketlerde bulunup bagimsizligini ilân etmek hevesine kapilinca sultan 1228 yilinda sevk ettigi ordu ile Erzincan'i kusatip teslim aldi Sultan Erzincan'dan Sivas'a dönünce oglu Giyaseddin Keyhüsrev'i Mengücük iline melik tayin etti Antalya valisi Ertokus'u da onun atabegi olarak görevlendirdi Ayrica Eyyubî melikesinden dogan küçük yastaki oglu Kiliç Arslan'i da veliahd ilan etti Böylece Mengücük beyliginin Erzincan kolu sona eriyordu
Sultan Alâeddin Keykubad 1230 yili Agustos ayinda Erzincan yakinlarindaki Yassiçimen'de Harezmsah Celâleddin'i büyük bir bozguna ugratti Sultan daha sonra Dogu Anadolu ve Suriye'de Eyyubîlere ait birçok sehri ele geçirince Melik Kâmil karsi taarruza geçti ve 4 ay zarfinda bu sehirleri geri aldi (1236)

Eyyubîler'in ele geçirdikleri sehirlerde Selçuklu beylerine yaptigi zulümleri ögrenen Alâeddin Keykubad Âmid (Diyarbekir) üzerine bir ordu sevk etti Ancak sehrin surlarinin saglamligi yüzünden basari elde edemedi 1237 yilinda daha büyük bir ordu ile yeniden sefere çikmak düsüncesi ile askerlerini terhis eden Sultan Alâeddin 1 Haziran 1237'de Kayseri'de öldü Cenazesi Konya'da Kümbedsarayda topraga verildi Ölümünden önce büyük oglu Giyaseddin Keyhüsrev'i tekrar Erzincan meliki, Semseddin Altunaba'yi da ona atabeg tayin etti En küçük oglu Izzeddin Kiliç Arslan'i veliahd ilan edip ve bütün kumandan ve devlet adamlarini ona biat ettirdi

Sultan Alâeddin Keykubad Türkiye'yi ilim, kültür, san'at bakimindan oldugu kadar iktisadî ve ticarî hayat itibariyle de gelismis ve müreffeh bir ülke haline getirmisti Onun döneminde Anadolu Selçuklu devleti kudret ve nüfuzunun zirvesine ulasmis, Alâeddin Keykubad'in heybet ve ihtisamindan çekinen Mogollar ve diger unsurlar onun ölümüyle saldirgan bir tavir içine girmislerdi Ebü'l-Ferec (Ibnü'l-Ibrî) Alâeddin Keykubad'in emsalsiz bir hükümdar oldugunu, mükemmel bir kafaya ve yüksek bir siyaset anlayisina sahip bulundugunu, bütün hükümdarlarin ona boyun egdigini ve bu sebeple kendisine Sultanü'l-âlem (Dünya hükümdari)denildigini kaydeder

Ibn Bîbî de müslüman ve hristiyan hükümdarlarin ondan hükümdarlik mensûru alip adina para bastirdiklarini ve hutbe okuttuklarini belirtir
Iyi bir egitim gören ve yüksek bir kültüre sahip olan I Alâeddin Keykubad âlim, sair, edip ve din bilginlerini daima himaye etmisti Mogol istilâsi önünden kaçan Türkistanli ve Iranli bilginleri ülkesine almakla Türkiye'nin kültür seviyesini yükseltmistir Horasan'dan yola çikip birçok yeri dolasan Mevlâna Celâleddin'in ailesini de Konya'ya davet ederek Türk-Islâm kültürüne önemli bir hizmette bulunmustur Sultan âlim ve seyhleri ziyaret eder ve onlarin hayirli dualarini alirdi Arapça, Farsça ve Rumca da bilen Sultan tarih kitaplariyla siyasetnâmeleri okumaktan hoslanirdi Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün siyasetnâmesi, Imam-i Gazâlî'nin Kimyây-i Saadet ve Ziyâriler'den Keykâvus b Iskender'in Kabusnâme'si Sultanin okudugu kitaplar arasinda zikredilmektedir

Sultanin kudret ve otoritesi sebebiyle ülkenin her tarafinda huzur ve emniyet hakimdi Alâeddin Keykubad hazinenin gelir ve giderleri ile ilgili hesaplar konusunda çok dikkatli davranirdi Zalimleri cezalandirmakta ve mazlumlarin haklarini almakta çok titizdi
Siir ve edebiyatla yakindan ilgilenen Sultan kendisi de Farsça siirler yazmisti Onun sair ve edipleri himaye ettigini duyan Türkistanli sair Kaniî Türkiye'ye gelmis ve rivayete göre 30 ciltlik bir Selçuklu Seh-nâmesini kaleme almistir

Sultan Alâeddin Keykubad bu kültürel faaliyetler yaninda ticarî ve iktisadî hayatin gelismesi için de yogun bir faaliyet baslatmistir Uluslararasi ticaret onun döneminde büyük bir gelisme göstermistir 1220'de Venediklilerle yaptigi anlasmayla Türk tüccarlarinin da onlarin ülkesinde ticaret yapma imkânini saglamistir

Yollarda emniyet saglanmakla beraber muhtemel soygunlara karsi tüccarlarin mallari devlet tarafindan sigorta ettirilmisti Zararlari derhal devlet tarafindan ödenirdi Sultan ticaret kervanlarinin istirahati için kervansaraylar yaptirmisti Buralarda yolculara zengin-fakir, hristiyan-müslüman ayrimi yapilmadan yemek verilirdi
Sultan büyük sehirleri surlarla çevirdigi gibi yaptirdigi cami, medrese, saray, hastahane, tersane, köprü ve kervansaraylarla Türkiye'yi imar etmisti

Alıntı Yaparak Cevapla

II. gıyaseddin keyhüsrev

Eski 04-21-2009   #20
Şengül Şirin
Varsayılan

II. gıyaseddin keyhüsrev





II GIYASEDDIN KEYHÜSREV (1237-1246)


I Alâeddin Keykubad'in büyük oglu olan II Giyaseddin Keyhüsrev'in annesi Mah-peri Hatun Alaiye (Kalonoros) hakimi Kirfard'in kizidir I Alâeddin Keykubad onunla evlenirken dinine karismayacagina söz vermisti Bununla beraber müslüman Selçuklu sarayinda yasayan bu hristiyan hatun daha sonra kendi istegi ile Islâmiyeti seçmis, dindarligi ve hayirseverligi ile ün yapmistir II Giyaseddin Keyhüsrev yaklasik 6 yaslarinda iken atabeg Mübarizeddin Ertokus'un himayesinde Erzincan melikligine tayin edilmistir

Mübarizeddin Ertokus'un ölümü üzerine Sultan Alaeddin Keykubad Semseddin Altun-aba'yi ogluna atabeg tayin etti Sultan Alâed-din 1237 yilinda ölünce yerine sagliginda veliahd olarak seçtigi oglu Kiliç Arslan'in hükümdar olmasi beklenirken basta Sa'deddin Köpek olmak üzere bazi kumandanlarin baskisi ile II Giyaseddin Selçuklu tahtina çikarildi (1237) Sultan önce matem elbiseleriyle tahta çikip taziyeleri kabul etti Daha sonra sarayda serefine cülus senlikleri düzenlendi, hapishanedekilere genel af ilan edildi ve saltanati bir fermanla ülkenin her tarafina duyuruldu

Giyaseddin rahat bir sekilde tahta çikmakla beraber küçük kardesi Kiliç Arslan'i destekleyen Harezmli beyler ile digerleri arasindaki çekisme bazi huzursuzluklara yol açti Harezmli beylerin basinda oldugu bilinen Kayir Han ani bir baskinla yakalanip hapsedildi Bunun üzerine Harizmli diger beyler kendilerini güven içinde hissetmeyerek Malatya istikametinde yola çiktilar Kemaleddin Kâmyâr bunlari geri çevirmek istediyse de basarili olamadi

Bu arada Sa'deddin Köpek islerini daha rahat bir sekilde yürütebilmek için bazi emîrleri öldürttü II Giyaseddin ile üvey annesi olan Eyyubi melikesini ve ondan dogan iki kardesini Uluborlu'da bir süre hapsetti Sultan'in zayif kisiliginden yararlanan ve çikar pesinde kosan Sa'deddin Köpek rakiplerini ortadan kaldirmaya devam ediyordu 1238 Temmuz'unda Sumeysat (Samsat)'a karsi kazandigi bir zaferden sonra sultanin aczinden, eglence ve içkiye düskünlügünden yararlanarak adeta devleti ele geçirme sevdasina kapildi Halkin Selçuklu soyundan gelmeyen birini hükümdar olarak tanimayacagini gayet iyi bilen Sa'deddin Köpek bu amaçla kendisinin I Giyaseddin Keyhüsrev'in gayri mesru çocugu oldugunu yaymaya basladi

Fakat taraftar bulmadi ve Beysehir gölü yakinindaki Kubâd-âbâd sarayinda sultanin huzurunda öldürüldü(1239) Sadeddin Köpek'in isledigi cinayetlere yer veren Ibn Bîbî onun meziyetlerini anlatmayi da ihmal etmez ve onun halka iyi davrandigini, mazlumlara yardim edip zalimleri siddetle cezalandirdigini, herkese adaletle muamele ettigini, zengin-fakir, yabanci-yakin arasinda fark gözetmedigini söyler Toplum içinde çok sert ve hasin oldugu için herkes ondan korkardi Çok cömert ve hos sohbet idi Özellikle ikta sahiplerinin çiftçilerden haksiz vergi almalarini önledigi için onlar tarafindan çok sevilirdi Bütün bu meziyetlerine ragmen Harizmliler'e karsi takip ettigi politika ile degerli insanlari öldürterek devleti sarsintiya ugratmistir Bu bakimdan da Selçuklu tarihinde kötü bir söhret ve ugursuz bir sima olarak taninmistir Konya-Aksaray arasinda 634'te (1237) yaptirdigi bir kervansarayin (Zazadin Hani) kitabesinde de kendisinden "Köpek" lâkabiyla bahsedilmesi bu kelimenin bir hakaret maksadi tasimadigini göstermektedir

Sa'deddin Köpek'in öldürülmesinden sonra Mühezzebüddin Ali, Semseddin Isfahanî ve Celaleddin Karatay gibi degerli devlet adamlari samimi olarak devlete hizmet etmeye basladilar Sultanin liyakatsizligine ve beyler arasindaki çekismelere ragmen Eyyubiler, Artuklular, Küçük Ermeni kralliklari ve Trabzon Komnenleri Selçuklulara tabi olmaya ve gerektiginde asker göndermeye devam ettiler


BABAÎLER ISYANI


Babaîler isyani, II Giyaseddin devrinin en önemli olaylarindan birini teskil eder Seyh Ebu'l-Beka Baba Ilyâs-i Horasanî Mogol istilâsi sirasinda Harezmsahlar'in hakimiyetindeki topraklardan Anadolu'ya gelmis bir Türkmen seyhi idi Torunu Elvan Çelebi Menâkibü'l-Kudsiyye adli eserinde onun Anadolu'ya geldikten sonra Amasya yakinlarindaki Ilyas köyüne (Çat köyü) yerlestigini ve burada etrafina çok sayida mürid topladigini kaydeder Baba Resul diye de taninan Baba Ilyas 637'de (1240) Anadolu Selçuklu Sultani II Giyaseddin Keyhüsrev'e karsi iktidari ele geçirmek amaciyla bir isyan hareketi baslatti

Isyanin sevk ve idaresini de halifesi Baba Ishak'a birakti Ilk zamanlarinda büyük bir basari elde eden Babaîler daha sonra Amasya'da bozguna ugratildilar Mübarizüddin Armagan Sah emrindeki Selçuklu ordusu tarafindan Amasya Kalesi'nde muhasara edilen Baba Ilyas yakalanip idam edildi Baba Ishak Adiyaman yakinlarindaki Kefersüd bölgesindeki Türkmenleri silahlandirdiktan sonra Adiyaman, Kâhta ve Gerger'i ele geçirdi Seyhi Baba Ilyas'in öldürülmesine mani olamayip intikam duygulariyla Konya üzerine yürüdü Baba Ishak müridleriyle beraber Kirsehir'in kuzeydogusundaki Malya ovasina geldigi sirada Emîr Necmeddin kumandasindaki Selçuklu ordusuyla karsilasti Çok çetin geçen savasta Selçuklu ordusu ücretli ve zirhli Frank askerleri sayesinde Babaîleri bozguna ugratti Çocuk ve kadinlar hariç hepsi kiliçtan geçirildiler (637/1240)

Babaî isyaninin sebepleri üzerinde duran bazi arastirmacilar olaylarin iktisadî, sosyal ve psikolojik faktörlerden kaynaklandigini, halkin ekonomik açidan çok kötü sartlar içinde yasadigini, toprak rejiminin XIII yüzyilin ilk çeyreginden itibaren bozulmaya basladigini ve sonunda toprak agalarinin köylüleri irgat olarak çalistirdiklarini, ikta arazilerin vakif araziye dönüstürülmesi sebebiyle de Türkmenlerin yasadigi topraklarin azaldigini ve bu yüzden sikintilara maruz kaldiklarini, böylesine hayatî bir tehlike karsisinda Türkmenlerin hayvanlarini otlatacak mera dahi bulamadiklarini ve büyük bir krizle karsi karsiya kaldiklarini ifade ederler

Bunun yaninda yerlesik bir hayat süren Türklerin köylerde yasamakta olan Türkmenleri asagiladiklarini hatta onlari kendilerine bir hasim gördüklerini, Türkmenlerin de onlari tembellikle suçlayarak onlara kin besledikleri, ayrica devletin idari kadrolarindaki Iranli unsurun da Türkmenleri tahkir ettikleri ve sonunda Türkmenlerin bu asagilamaya dayanamayarak onlarla asagi yukari ayni görüsü benimseyen merkezi hükümete karsi isyan baslattiklarini 1237'de Selçuklu tahtina geçen II Giyaseddin Keyhüsrev'in av partileri ve içki meclislerinde vakit geçirerek devleti ihtirasli fakat liyakatsiz kisilerin eline birakmasini ve bunlarin sikinti içinde yasayan halktan agir vergiler almalarinin da bu isyanin çikisinda etkili oldugunu ileri sürerler

Babaî ayaklanmasi Selçuklu devletini iyice sarsmisti Bu durumdan yararlanmak isteyen Mogollar Mugan ve Arran'da karargâh kurarak Dogu Anadolu'ya birkaç kez yagma akinlarinda bulundular Babaî ayaklanmasindan birkaç ay önce Ani ve Kars'i isgal eden Mogollarin Erzurum'u da kusatma niyetinde olduklari gözden kaçmiyordu Bu sebeple Selçuklular Erzurum'a önemli kuvvetler yigdilar Ancak Mogollar 1242 kisinda Erzurum'u kusattilar ve sehir halkinin kahramanca savunmasina ragmen içeri girmeyi basardilar ve binlerce kisiyi öldürdüler Sehrin subasisi, Sinaneddin Yakut da öldürülenler arasindaydi Mogollar bu katliam ve yagmalardan sonra sehri yaktilar ve surlari yiktilar Ele geçirdikleri esir ve ganimetlerle Mugan'a döndüler

Erzurum'un isgali Mogol tehlikesine karsi Selçuklularin daha aktif olarak harekete geçmesini gerektirdi Çesitli müslüman devletlerin asker göndererek destekledigi Selçuklu ordusu 1243 yili Temmuz baslarinda Sivas'a 80 km uzakliktaki Kösedag'da meydana gelen savasi kaybederek perisan bir sekilde dagildilar Sultan II Giyaseddin korkusundan geceleyin Tokat yoluyla Konya'ya kaçti Baycu Noyan Kösedag'da bozguna ugrayan Selçuklu ordusunu izlemek amaciyla yola çikti, Selçuklu ordusuna rastlamayinca da Sivas'a dogru ilerledi Sivas kadisi Necmeddin zamanin büyük bilginlerinden biriydi Mogol istilâsi sirasinda Harizm'de bulunmustu

Kadi sehrin ileri gelenleriyle Baycu'yu karsiladi, birçok mal ve hediye sunarak halkin canina dokunulmamasini istedi Baycu bunun üzerine askerlerine üç gün boyunca sehri yagmalama izni verdi Selçuklularin bir askeri üssü olan Sivas'ta bulunan bütün savas araç ve gereçleri yakildi ve tahrib edildi Kösedag felâketi Anadolu Türklerinin hafizasinda uzun yillar aci hatiralarla yasadi Bozgundan sonra vezir Mühezzebüddin Ali degerli hediyelerle birlikte Baycu'nun yanina gitti ve baris yapti Kösedag buhranindan yararlanan Ermenilerin Türk topraklarina saldirmalari üzerine yeni vezir Semseddin Isfahanî büyük bir orduyla Ermeni topraklarina girdi Tarsus'u kusatti

Sehir tam düsmek üzereyken Sultan II Giyaseddin'in ölüm haberi geldi (1246) Vezir bu haber yayilmadan Ermeni kraliyla bir anlasma yaparak Konya'ya geri döndü Yaklasik 25 yaslarinda ölen II Giyaseddin içki ve eglence düskünü bir hükümdardi Av hayvanlariyla ugrasmaktan ve onlari insanlar üzerine saldirtmaktan büyük zevk duyardi Yeteneksiz bir hükümdar olmakla beraber I Alâeddin Keykubad'in attigi saglam temeller nedeniyle ekonomik ve toplumsal ilerleme 1277'ye Muineddin Süleyman Pervâne'nin idamina kadar hizini yitirmedi Dini ve ilmi birçok müesseseler kuruldu, camiler, medreseler, hastahane ve kervansaraylar yapildi

Giyaseddin Keyhüsrev aklî ve ahlâkî zaaflari yaninda korkakligi ile de devleti adeta sahipsiz birakmisti Babaî isyaninda Konya'da kalmaya cesaret edememis Kubad-âbâd'a, Mogol istilâsi karsisinda da Antalya'ya çekilmis, Kösedag'da devleti Mübarizeddin Çavli'ya birakip kaçmisti Sadeddin Köpek'in önemli devlet adamlarini öldürtmesi, Sultanin da ciddi beyleri bir kenara itip ayak takimiyla düsüp kalkmasi devlet islerinin bozulmasina yetmisti Sahsiyetsiz devlet adamlarinin siyasî ihtiras ve entrikalari sebebiyle Selçuklu Devleti Mogollarin elinde bir oyuncak haline gelmisti

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi

Eski 04-21-2009   #21
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi



II IZZEDDIN KEYKÂVUS (1246-1262)




II Giyaseddin Keyhüsrev öldügünde geride çocuk yasta üç oglu kalmisti Bunlardan 11 yasindaki Izzeddin Keykâvus'un annesi hristiyan bir ailenin kizi olan Berduliye Hatun idi 9 yasindaki Rükneddin Kiliç Arslan'in annesi bir hristiyan, 7 yasindaki Alâeddin Keykubad'in annesi ise Gürcü Hatun idi Sultan II Giyaseddin çok sevdigi Gürcü Hatun'dan dogan Alâeddin Keykubad'i veliaht tayin etmisti Fakat vezir Semseddin Isfahanî, Celaleddin Karatay ve Semseddin Has Oguz gibi devlet adamlari töreye uygun olarak yasça büyük olan Izzeddin Keykâvus'u tahta çikarmayi kararlastirdilar Uluborlu (Borgulu) meliki Izzeddin Keykâvus'u Aksehir'in Altuntas köyünde sultan ilân ettiler Daha sonra Konya'ya getirip Anadolu Selçuklu hükümdari olarak kendisine biat ettiler (1246)

Izzeddin Keykâvus da diger devlet adamlari gibi ayni yil Mogol tahtina çikan Güyük Han'in cülûs merasimine katilmak üzere Karakurum'a davet edildi Selçuklu devletinin ileri gelenleri Ermeni ve Rum tehlikesi yüzünden sultanin baskentten ayrilmasinin mahzurlu olacagini bildirerek özür dilediler ve yerine sehzade Kiliç Arslan'i gönderdiler

Vezir Semseddin Isfahanî çok genis yetkilerle devlet islerini nizama koydu Ancak bu durum fazla uzun sürmedi Devlet adamlari arasinda ihtiras ve rekabet yüzünden büyük bir mücadele basladi Neticede Semseddin Isfahanî güçlü rakiplerini ortadan kaldirarak iki yil boyunca devlet yönetimine tek basina hakim oldu Kudret ve nüfuzunu arttirmak gayesiyle de sultanin annesi Berduliye Hatun ile evlendi Ancak bu evlilik umumî efkârda tasvip edilmedi ve hanedana karsi saygisizlik olarak telakki edildi Devlet erkâni arasinda yeni bazi sürtüsme ve mücadelelere sebep oldu

Ancak o sahsî gayretleriyle bütün rakip ve düsmanlarini bertaraf ederek ülkeyi huzur ve sükûna kavusturdu Bu huzurlu dönem Ahmed adli birinin Sultan Alâeddin Keykubâd'in oglu oldugunu söyleyerek isyan etmesiyle bozuldu Semseddin Isfahanî bu ayaklanmayi bastirmaya çalisirken Güyük Han'in tahta çikis merasimine katilmak üzere Karakurum'a giden Rükneddin Kiliç Arslan'in Mogol Han'i tarafindan sultan ilân edildigi haber alindi Semseddin Isfahanî Emir-i âriz Resideddin'i degerli hediyelerle Mogolistan'a gönderip Güyük Han'i bu kararindan vazgeçirmek istediyse de arzusunu gerçeklestiremedi Mogol ordusuyla Sivas'a gelen Rükneddin Kiliç Arslan burada Sultan ilân edildi ve Erzincan, Kayseri, Malatya, Harput ve Âmid'de de kendisine biat edildi(1249)

Böylece Izzeddin Keykâvus'un ilk saltanat dönemi sona eriyordu Vezir bu durum karsisinda yanina Izzeddin Keykâvus'u alip Alâiyye'ye çekilerek isyan etmek istedi Ancak Celâleddin Karatay buna karsi çikarak her ne kadar böyle bir emir geldiyse de biz yine onu sultan olarak taniriz dedi Bir müddet sonra Konya'ya gelen Mogol elçileri Semseddin Isfahanî'nin öldürülmesiyle ilgili emri getirdiler Bunun üzerine vezir 25 Mart 1249'da öldürülüp bütün serveti müsadere edildi

MÜSTEREK SALTANAT DÖNEMI (1249-1254)


Semseddin Isfahanî'nin öldürülmesinden sonra Seyfeddin Toruntay, Sirâceddin Sarica ve Hüsameddin Baycar gibi beyler Kiliç Arslan'i saltanattan vazgeçirmeye davet ettiler Ancak o saltanatin kendisine ait oldugunu ve 200 Mogol süvarisinin de bunu teyid için Konya'ya geldigini bildirdi Bunun üzerine Celâleddin Karatay Kiliç Arslan'in adamlarindan Türkistanli Cemaleddin Hutenî'yi baskadi tayin ederek siyasî buhrani çözmek için faaliyete geçti ve sarayda yaptigi toplantida "Büyük kardes dururken ülkenin idaresini küçüge birakmak ne din, ne insanlik ve ne de örfle bagdasir Böyle bir hareket halk, halife ve diger milletlerin nezdinde de hüsn ü kabul görmez

Bu sebeple mesele ancak üç kardesin birlikte tahta çikmasiyla hutbe ve sikkelerde adlarinin dogum tarihine göre yazilmasiyla halledilebilir" dedi Kiliç Arslan'in atabegi ve veziri Erzincanli Bahaeddin, Kadi Cemaleddin Hutenî'yi bu karara uymaya ve Mogol askerlerini geri göndermeye razi etti Kiliç Arslan da bu teklifi kabul etti ve devlet idaresinde bazi yeni tayinler yapildi Seyfeddin Sarica beylerbeyi, Nizameddin Hursid Vezir tayin edildi Vezirlikten azledilen Erzincanli Bahaeddin Mogol askerlerinin yanina giderek bu gelismelere cephe aldi ve Celaleddin Karatay'a devlet idaresinin halâ kendi elinde oldugunu ve yeni tayinlere itibar etmemesini istedi

Ancak Izzeddin Keykavus, Celaleddin Karatay, Seyfeddin Hamid, Semseddin Tugraî ve Emîr-i dâd Fahreddin Ali ile birlikte Aksaray'a dogru hareket etti Rûzbe ovasinda askerlerini topladi Sultan Kervansarayi'nda iken 10000 parali asker daha katildi Kiliç Arslan'in beyleri bunu duyunca Sultan Izzeddin Keykâvus'a, devlet adamlarina ve askerlerine hakaret etmeye basladilar Neticede bazi gruplar arasinda savas çikti Toruntay bazi askerlerle birlikte esir alindi Kiliç Arslan kendi askerlerinin bozguna ugradigini görünce Cemaleddin Hutenî ve diger yakin adamlariyla o civardaki bir tepeye çikti Arslan Dogmus adli bir bey onlara saldirarak Cemaleddin Hutenî'yi öldürdü ve Kiliç Arslan'in huzuruna varip yer öptükten sonra onu Izzeddin Keykâvus'un huzuruna götürdü (1 Rebîülevvel 647/14 Haziran 1249) Sultan kardesini bagrina basti ve bozguncular yüzünden bu hale düstüklerini söyledi Daha sonra Konya'ya hareket ettiler Sehir halki sultani Sadeddin Köpek Kervansarayi'nda senlikler yaparak karsiladi

Alaeddin Kervansarayi yakininda kazanilan bu zaferle Celâleddin Karatay üç kardesin birlikte sultan ilan edilerek Selçuklu birligini saglamaya çalismistir Karatay daha sonra üç kardesin saltanat naibligini birakmis ve hepsinin atabegi olmustur Necmeddin Nahcivanî gibi dürüst ve faziletli bir insani vezir tayin ederek devlet islerini yoluna koymustur Fakat daha sonra sadece sahsî çikarlarini düsünen beylerin ihtiraslari yüzünden devlet yine bazi güçlüklerle karsi karsiya birakildi Bu sirada gelen Mogol elçiler Sultan Izzeddin Keykâvus'un Mengü Han'in huzuruna gitmesini istiyorlardi

Bunun üzerine Izzeddin Keykâvus maiyetiyle birlikte Kayseri'den Mogolistan'a hareket etti Fakat Sivas'a varinca Celâleddin Karatay'in öldügünü (11 Kasim 1254) haber aldi ve geri döndüler Bu sirada Sultanin halkin kadin ve kizlarina karsi gayr-i ahlâkî davranislari sebebiyle Kiliç Arslan'in getirilmesi fikri yayginlasmisti Bu yüzden sultan Izzeddin Keykâvus derhal Konya'ya hareket etti Birbiri ardindan gelen Mogol elçilerini de muhtelif mazeretler ileri sürerek geri gönderiyordu Sonunda israrlara daha fazla dayanamayarak yerine kardesi Alâeddin'i gönderdi Alâeddin'e refakat edenler arasinda bulunan devlet adami ve kumandanlar yol boyunca saltanatin ona ait oldugunu ve kendisini desteklediklerini söylediler

Celaleddin Karatay'in dört yildir (1249-1254) sagladigi birlik ve beraberlik onun ölümüyle son buldu Mogollar'in baski ve müdahaleleri, beylerin ve diger devlet adamlarinin sonu gelmeyen istekleri, sultanlarin sahsiyetlerinin zayif olusu yüzünden ülke devamli bir huzursuzluk içine girdi

Mengü Han'in huzuruna giden Alâeddin Keykûbad'in sultan olarak dönmesi ihtimali kuvvet kazaniyor ve bu durum hem Izzeddin Keykâvus hem de Rükneddin Kiliç Arslan'i endiseye sevkediyordu Sonunda bir rivayete göre Izzeddin Keykâvus adamlari vasitasiyla Alâeddin'i Erzurum'da öldürtmüstür Baska bir rivayete göre ise eceliyle ölmüstür

Izzeddin Keykâvus Celâleddin Karatay'in ölümünden sonra gayri ahlâkî davranislarda bulunuyor ve çevresindeki kötü insanlarin tesirinde kaliyordu Hristiyan dayilari Kir Haya ile Kir Kedîd de devlet islerine müdahale ediyorlardi Bu durum Izzeddin Keykâvus aleyhinde bir kamuoyu olusmasina sebep oldu Daha önce görevlerinden uzaklastirilmis olan beyler de Kiliç Arslan'i desteklemeye basladilar Nihayet Kiliç Arslan tebdil-i kiyafetle saraydan çikip Ürgüp yoluyla Develi'ye gitti ve Kayseri'de sultan ilân edildi Sultan Izzeddin Keykâvus Sadreddin Konevî ile Seyh Hüsâmeddin'i kardesine gönderip Sivas, Malatya, Harput ve Âmid (Diyarbakir) vilâyetlerine sahip olmakla iktifa etmesini istedi Ancak o da Kayseri kadisi Celâleddin Habib'i elçi gönderdi ve Kayseri ile Kirsehir'in de idaresine birakilmasini talep etti Fakat taraflar arasinda anlasma saglanamadi ve iki ordu Ahmed-hisar'da karsi karsiya geldi Yapilan savasta Kiliç Arslan'in ordusu maglûp oldu ve esir düsen Kayseri ile Develü subasilari öldürüldü Kiliç Arslan Develü'den Sis'e dogru giderken Türkmenler tarafindan yakalanip Arslan Dogmus'a teslim edildi Izzeddin Keykâvus kardesini karsilayip bagrina basti Sonra da hil'at, at ve altinlar verip Amasya'da ikamete mecbur etti Bilâhare de Borgulu kalesine gönderdi ve nezaret altinda tuttu

Sultan Izzeddin Keykâvus böylece ülkede huzur ve sükunu sagladigi sirada Mogol kumandalarinin sonu gelmeyen istekleri karsisinda emîr-i dâd Fahreddin Ali'yi degerli hediyelerle Batu Han'a gönderip Baycu ve diger noyanlarin bu davranislarina son vermesini sagladi

Mogol baskilarinin devam ettigi bu yillarda Ermeniler de firsattan istifadeyle Anadolu'nun bazi yerlerini isgal etmeye basladilar

Kaynaklar o dönemde Selçuklu hakimiyetindeki topraklari söyle siralamaktadirlar Ahlat, Van, Ercis, Erzurum, Ispir, Bayburt, Koçmaz, Erzincan, Aksehir, Tercan, Kemah, Sebinkarahisar, Diyarbekir, Harput, Malatya, Sumeysat, Minsar, Sivas, Niksar, Amasya, Tokat, Çankiri, Ankara, Samsun, Sinop, Kastamonu, Turhal, Kayseri, Nigde, Eregli, Ermenek, Konya, Denizli, Afyon, Aksaray, Antalya ve Alaiye

Anadolu Selçuklu devleti Kösedag maglubiyetinden sonra Mogol istilâsina maruz kalmis ve onlara tabi olmustu Bu dönemde tahta çikan sultanlarin çocuk yasta olmalari veya liyakatsizlikleri devlet için önemli bir zaaf unsuru olmakla beraber bazi hamiyet-perver devlet adamlari devletin birligini muhafaza edebilmek ve ikinci bir Mogol istilâsini önleyebilmek için yogun faaliyet göstermislerdi Celâleddin Karatay'in ölümünden sonra müsterek saltanat yürütülememis ve Kiliç Arslan hapse atilmisti

Baycu Noyan'in anlasma disinda taleplerde bulunmasi üzerine Fahreddin Ali Batu Han'in yanina giderek ondan bir yarlig almis fakat onun istekleri yine son bulmamis hatta, Selçuklulara karsi öfkesi giderek artmistir Mengü Han'in kardesi Hülagu'yu ilhan unvaniyla Iran ve batidaki ülkeleri idare etmekle görevlendirmesi sebebiyle Baycu'nun Aksaray'a kadar gelmesi Mogol tahakkümüne son vermek isteyen Sultan Izzeddin Keykâvus'u savasa tahrik etti Vezir Izzeddin Arslandogmus kumandasindaki Türk ordusu 23 Ramazan 654 (15 Ekim 1256) tarihinde Aksaray Sultanhani civarinda Mogollarla savasa girdi Fakat kisa sürede maglup oldu ve agir kayiplar verdi Basta vezir olmak üzere birçok kisi sehid oldu Bozgun haberini alan Sultan aile efradi, yakinlari, mücevherat ve kiymetli esyalarini yanina alarak Konya'dan Alaiye'ye gitti Sultanin sefahata dalmasi devlet isleriyle ilgilenmemesi ve gayri ahlâkî davranislari bu bozgunun ana sebebidir

Maglûbiyet üzerine Konya'ya giden üstâdüddâr Nizameddin Ali halki derhal Mogol ordusunun, ihtiyaçlarini karsilamaya ve Baycu'ya ve diger noyanlara hediyeler vermege tesvik etti Sehrin hatibi de Cuma hutbesinde halka mal ve servetlerini namuslari ugrunda harcamaktan çekinmemeleri için nasihatte bulundu Baycu Konya'yi yerle bir etmeye yemin etmis oldugu halde Nizameddin Ali dört katir yükü altin götürüp sehri Mogollardan satin aldi ve büyük bir felâkete mani oldu

Baycu Sultan Izzeddin Keykâvus'un Antalya'ya gittigini ögrenince 1000 kisilik bir süvari birligini oraya göndermisti Ancak Sultan Iznik imparatoruna siginmak üzere Denizli'ye hareket etmis ve Baycu'nun torunu Yisutay'i çesitli vaadlerle aldatarak Bizans sinirina girmeyi basarmistir

Izzeddin Keykâvus'un Bizans sinirina gitmesi üzerine Baycu Kiliç Arslan'i Selçuklu tahtina çikardi Arslandogmus ve diger bazi emirler Borgulu'ya giderek Kiliç Arslan'i hapisten çikardilar Kiliç Arslan ve yanindaki emirlerle birlikte bir müddet Ilgin'da bekledikten sonra Konya'ya gelip tahta çikti (655/1257) Nizameddin Hursid ve Muineddin Süleyman onun devlet adamlari arasinda ilk sirayi aldi ve vilayetlere subasi ve valiler tayin edildi Kiliç Arslan Kervansarayi yakinlarinda Baycu ile baris imzaladi ve Mogol askerlerinin ihtiyaçlarini karsilamak üzere halktan mal ve para toplandi Fakat Noyanlardan biri zalimâne davranislari yüzünden zehirlenerek öldürülünce Nizameddin Hursid bundan sorumlu tutuldu ve öldürüldü Bu olaydan sonra Muineddin Pervâne idareye tek basina hâkim oldu

Izzeddin Keykâvus, Baycu'nun Hulagu'nun Bagdad seferine refakat etmek üzere Anadolu'dan ayrildigini duyunca Iznik Imparatoru'nun verdigi 3000, Frank askerinin refakatinde Konya'ya gelerek tahta oturdu (14 Rebiülâhir 655/3 Mayis 1257) IV Kiliç Arslan ise Kayseri'ye çekilmek zorunda kaldi Ancak takip edildigini haber alinca Muineddin Pervâne ile beraber Tokat'a gitti Izzeddin Keykâvus Kiliç Arslan'a biat ettikleri için Nigde subasisi Selçuksah ile diger bazi devlet adamlarini öldürttü Kiliç Arslan ise Ilhanli hükümdarindan saltanat yarligini elde ederek Erzincan'a döndü ve kisi orada geçirdi Yildiz Dagi yakinlarinda vuku bulan savasta Izzeddin Keykâvus'un kuvvetlerine maglup olan Muineddin Pervane ve Mogol askerleri de Erzincan'a kaçti Kiliç Arslan Mogollar'dan tekrar yardim istedi ve onlarin destegiyle Niksar'i ele geçirdi Sehir halki onu törenle karsilayip tahta çikardi

Izzeddin Keykâvus Baycu'nun Bagdad seferinde bulunmasindan yararlanarak Tokat, Amasya ve Malatya'yi da hakimiyet sahasina dahil etmis ve Anadolu'da üstünlügü ele geçirmisti Rakip sultanlar arasindaki mücadeleye müdahale eden Mengü Han her ikisinin müsterek saltanat sürmesine karar verdi ve Selçuklu topraklarini ikiye böldü Buna göre Kizilirmak'in batisindan Bizans sinirlarina kadar uzanan saha Izzeddin Keykâvus'a, Sivas'tan Erzurum'a ve Mogol hakimiyetindeki sehirlere kadar uzanan saha ise Kiliç Arslan'a verilecekti Ancak 657'de (1259) Anadolu'ya dönen Mahmud Tugrâî ve Toruntay Mogollarin Anadolu'ya girdiklerini ve iki hükümdar arasindaki mücadelenin devam ettigini ifade etmislerdir

Hülâgu Suriye seferine çikarken iki Selçuklu sultanini da huzuruna çagirdi 4 Saban 657'de (28 Temmuz 1259) Tebriz'de onlarla görüstü Mengü Kaan'in yarligina uygun olarak ülkeyi taksim etti Bu taksim kararinda Pervane Muineddin önemli rol oynadi ve Anadolu'daki nüfuzu giderek artti

Daha çok Mogollarin lehine faaliyetleriyle taninan vezir Mahmud Tugrâî'nin ölümünden sonra Fahreddin Ali Izzeddin Keykâvus'un, Muineddin Pervâne de Kiliç Arslan'in veziri oldu
Izzeddin Keykâvus'un Gurbet Hayati

Ülkenin iki hükümdar arasinda taksiminden sonra Izzeddin hristiyan dayilariyla beraber Konya'yi birakip Kubâdâbâd'a, oradan da Antalya'ya gitti ve eglenceye daldi Buna karsilik Kiliç Arslan ile Muineddin Pervâne Izzeddin Keykâvus'u sultanliktan uzaklastirmak için yogun bir faaliyette bulunuyordu Harac almak üzere gelen Mogol elçilerini gayet güzel karsilayan Pervâne Izzeddin Keykâvus'un Konya'dan Antalya'ya gittigini ve oradaki Türkmenlerle birlesip isyan hazirligi içinde oldugunu söyleyerek tahsilâta oradan baslamasini tavsiye etti

Ancak Izzeddin Keykâvus beylerbeyi tayin ettigi dayisinin tesiriyle para vermeye yanasmadi Elçiler Tebriz'e dönüp durumu anlatinca Ilhanlilar tahta geçmesini sagladiklari halde Izzeddin Keykâvus'un kendilerine nankörce davranarak içki ve eglenceye daldigini kendisine bildirdiler Bunun üzerine Sultan derhal Antalya'dan Konya'ya dönüp para temin etmeye ve bozulan münasebetleri düzeltmeye karar verdi Fakat Muineddin Süleyman onun Memlûklerle isbirligi yaparak Ilhanlilara karsi bir ittifak olusturmak düsüncesinde oldugunu ihbar ederek onlari kiskirtiyordu Nihayet Hülagu 659 (1261) yilinda Izzeddin Keykâvus'u huzuruna çagirdi

Sultan kendisine vekâleten saltanat naibi Yavtas'i gönderdi Yavtas Erzincan'da Ermenilerin bazi taskinliklariyla karsilasti ve bunlara mani olmak istedi Ancak Mogol elçileri buranin Kiliç Arslan'in hakimiyetinde oldugunu söylediler Yavtas da geri dönüp sultani Mogollara karsi tahrik etti Sultan veziri Fahreddin Ali ile görüstükten sonra Hülagu'nun yanina gitmek üzere hareket etti Konya'da Rûzbe ovasina geldiginde Alincak Noyan'in büyük bir orduyla Anadolu'ya geldigini ve Kiliç Arslan ile Muineddin Pervâne tarafindan karsilandigini ögrendi

Vezirini Kiliç Arslan'a gönderip aralarindaki iliskileri düzeltmeye karar verdi Kiliç Arslan ile görüsen Fahreddin Ali Izzeddin Keykâvus'un Mogollarla basa çikamayacagini bildigi için iki sultani tek güç halinde birlestirmek niyetiyle onlara katildi Bu sirada Alincak Noyan'in kendisine taarruz hazirliginda oldugunu ögrenen Izzeddin Keykâvus Antalya'ya döndü Sultan Izzeddin'in kumandanlari Ali Bahadir ve Yavtas Mogollar'a çetin bir savasa giristiler, fakat maglup oldular ve çok agir kayiplar vererek dagildilar (1261)

Sultan Izzeddin Keykâvus Antalya'da bulundugu sirada bir yandan Memlûk Sultani Baybars ile isbirligi yapiyor, diger yandan da Anadolu'daki Türkmenleri etrafinda toplamaya çalisiyordu Sultan Izzeddin Keykâvus Misir'dan gelen iki emîrle beraber Nâsireddin Nasrullah ve Hacib Sadreddin el-Ahlâtî adli elçilerini Baybars'a gönderdi (660 Cemâziyülâhir/1262 Mayis) Baybars yardim talebini kabul edip Dimask ve Haleb'den asker gönderdigini bildirdi Sultan Izzeddin Baybars'a gönderdigi ikinci mektupta (Haziran 1262) bu ittifaktan haberdâr olan Mogollarin Konya'yi isgale hazirlandigini bildirdi Baybars bu kadar kisa bir süre içinde yardim gönderemeyince Izzeddin Keykâvus aile efradiyla birlikte Antalya'dan Istanbul'a hareket etti Böylece bütün Anadolu Kiliç Arslan'in idaresine geçti

Izzeddin Keykâvus Istanbul'da eski dostu imparator Mihail Paleologos tarafindan çok iyi karsilandi ve bir hükümdar gibi dolasmasina izin verildi Bu sirada müslüman olan Altinordu hükümdari Berke Han, Sultan Baybars'a elçi gönderip Mogollara karsi Izzeddin Keykâvus'un da dahil oldugu bir ittifak kurmak istedi Bunun üzerine Bizans imparatoru Mihail Hulagu'nun tesiriyle bu ittifaka karsi cephe aldi ve Sultan Baybars'in Berke Han'a gönderdigi elçilerini 662 (1264) yilinda tevkif edip mallarina el koydu Sultan bir papaz ve bir filozofu imparatora gönderip ona agir hitaplarda bulundu Neticede elçiler serbest birakilip Berke Han'a gitmelerine izin verildi

Fakat yine Hülagu'dan korktugu için Izzeddin Keykâvus'a karsi takip ettigi dostane siyasetini degistirdi Yakin emirleri Ayasofya'ya götürülüp hristiyanligi kabule zorlandilar Kabul etmeyenlerin gözlerine mil çekilip öldürüldü, Izzeddin Keykâvus da Enez kalesinde hapsedildi (1262) Islâm kaynaklarinda Izzeddin Keykâvus ve adamlarinin Bizans tahtini ele geçirmek üzere bir suikasta hazirladiklari için böyle bir muameleye maruz kaldiklari ifade edilmektedir Bizans kaynaklari ise Izzeddin Keykâvus'un Altinordu Han'i ve Bulgar krali Konstantin ile anlasarak Istanbul'u istilâya hazirlandigi için hapsedildigini belirtir ve onun Istanbul'da kalan oglu Melik Konstantin'in hristiyan oldugunu yazarlar

Bu vahsice hareketler üzerine Berke Han gönderdigi orduyla Bizansin Balkanlardaki topraklarini istilâ etti ve Izzeddin Keykâvus'u hapishaneden kurtarip Keyûmers, Mesûd ve diger ogullariyla birlikte Berke Han'a götürdüler Berke Han Sugdak ve Solhad sehirlerini ona ikta etti Sultan Izzeddin 677 (1279) yilinda ölümüne kadar burada yasadi
Izzeddin Keykâvus henüz 11 yasinda iken tahta çikmis, üç yil müstakil dört yil da müsterek saltanat sürmüs, bilâhare iki yil daha tek basina saltanat sürmüstür Sultan Izzeddin 16 yil süren ve karisiklik içinde geçen hükümdarliktan sonra 27 yasinda iken vatanini terk ederek Istanbul'a gitmis, 17 yil gurbette yasamis ve 44 yasinda ölmüstür Ahlâkî açidan zayif bir sahsiyet olusu daha çok hristiyan dayilarinin tesirinde kalisina baglanmaktadir Bununla beraber Mogollara karsi mücadele etmis ve Anadolu'yu onlardan kurtarmaya çalismistir Bu iç mücahedeler sirasinda basta Konya olmak üzere bütün ülkede huzur ve güven kalmamistir

MUINEDDIN PERVANE DÖNEMI (1262-1277)

1243 Kösedag bozgunu Anadolu Selçuklulari tarihinde bir dönüm noktasi teskil eder Bu tarihten itibaren devletin temelleri sarsilmis ve ülke yogun bir Mogol istilâsina ve Türkmen muhaceretine maruz kalmistir 1261'den önce Denizli, Honas ve Dalaman çayi yöresinde 200000 hane, Eskisehir, Kütahya arasinda 300000, Kastamonu'da 100000 çadir halki yasiyordu Denizli'den batiya dogru uzanan daglar Cibâlü't-Türkman (Türkmen daglari) adiyla aniliyordu
Mogollarin istilâ ve baskilarina büyük bir maharetle karsi koyan ve onlari idare etmeyi bilen Muineddin Süleyman Pervâne 1262'de II Izzeddin Keykâvus'un yerine IV Kiliç Arslan'i Selçuklu tahtina çikarmisti

Alıntı Yaparak Cevapla

IV.Rükneddin Kılıç Arslan

Eski 04-21-2009   #22
Şengül Şirin
Varsayılan

IV.Rükneddin Kılıç Arslan



IV RÜKNEDDIN KILIÇ ARSLAN (1262-1266)





II Giyaseddin Keyhüsrev'in ortanca oglu olan Kiliç Arslan Göyük Han'in tahta çikis merasimine katilmis ve ondan aldigi yarligi ile dönüste Sivas'ta agabeyi II Izzeddin Keykâvus'u azlederek yerine kendi geçmisti Ancak Celâleddin Karatay taht kavgalarina son vermek düsüncesiyle üç kardesi, birlikte Sultan ilân etmeyi daha dogru buldu Ihtirasli devlet adamlarinin müdahaleleriyle bu durum uzun sürmedi ve IV Kiliç Arslan Kayseri'ye gidip saltanatini ilân etti

1254'te maydana gelen savasi kaybedince Uluborlu kalesine hapsedildi Muineddin Pervane'nin gayretleriyle Baycu Noyan IV Kiliç Arslan'i hapishaneden çikarip Selçuklu tahtina iade etti ve Mogol destegiyle 1262'den itibaren Anadolu Selçuklu gelenegine uyularak kapisinda bes nevbet (nevbet-i pencgâne) çalindi

Mogol istilâsi yüzünden Anadolu'ya gelen Türkmenler ise IV Kiliç Arslan karsisinda Keykâvus'u destekliyorlardi Bu Türkmen gruplari arasinda en güçlüleri Denizli, Honas ve Dalaman civarinda yurt tutan uc gazisi Mehmed Bey idaresinde faaliyet gösteren Türkmenlerdi Hulagu'nun huzuruna gelip kendine itaat arzetmesini istemesine ragmen Mehmet Bey gitmedi

Bunun üzerine Selçuklu-Mogol kuvvetlerinin hücumuna maruz kaldi ve damadinin ihaneti sebebiyle maglup oldu ve daha sonra Borgulu'da öldürüldü
Bu devirde dikkati çeken Türkmen beyliklerinden biri de adini Kerimüddin Karaman'dan alan Karamanlilar'dir Kiliç Arslan'a ve Mogollar'a karsi mücadeleleriyle taninan Karamanlilar 20000 kisilik bir kuvvetle Konya'ya dogru yürüyünce Muineddin Pervane derhal asker toplayip onlarin karsilarina çikti ve Gâvele kalesi yakinlarinda cereyan eden savasta onlari bozguna ugratip ileri gelenlerini esir aldi

Türkmenlerin Kiliç Arslan, Muineddin Pervane ve Mogollara karsi geristikleri bu faaliyet bir cihad hareketi sekline dönüsmüs ve Izzeddin Keykâvus'un etrafindan büyük kaynasma olmustur (1262)


Mogol baskilarinin en siddetli oldugu bir dönemde Baycu Noyan'in Hülagu ve Abaka Han'in güven ve dostlugunu kazanarak Selçuklu Devleti içinde büyük bir nüfuza sahip olan Muineddin Pervane 1262'den 1277 yilina kadar süren 15 yillik bir döneme adini veren meshur bir simâdir Hulagu'ya öylesine nüfuz etmisti ki Hulagu Kiliç Arslan'a kendisiyle görüsülmesi gereken bir mesele olursa Muineddin Pervane'den baskasinin gelmemesini söylemistir

Mogollara dayanarak siyasi rakiplerini bertaraf ederek Anadolu'da mutlak bir otorite tesis etmistir Adeta bir hükümdar gibi hareket eden Pervane alim ve seyhleri himaye etmis, medrese ve zaviyelerde huzur içinde egitim yapilmasini ve ibadet edilmesini saglamistir Tokat'ta Hankâh-i Pervane adli bir zaviye, Kayseri'de bir medrese, Merzifon'da da bir cami yaptirmistir Mevlânâ Celâleddin-i Rumî'nin yakin dostu olan Pervane ona ve müridlerine daima yardimci olmustur Mogollarin sonu gelmeyen istek ve baskilarina ragmen Anadolu halkinin umumî refah seviyesini korumustur

KILIÇ ARSLAN ILE PERVANE ARASINDA GERGINLIK

Selçuklular 1214 yilinda fethettikleri Sinop'u Karadeniz bölgesinin en önemli ihracât ve ithâlat limani haline getirmislerdi Ayrica yaptiklari kale, cami, medrese ve diger hayir kuruluslariyla da sehre her bakimdan mamur bir görünüm kazandirmislardi Insa edilen tersane de Sinop'a bir üs özelligi kazandirmisti Mogol istilâsi ve iç karisikliklardan istifade eden Trabzon Komnenoslari (657/1259) yilinda Sinop'u isgal ve sehri idare etmek üzere Gavras adli birini vali tayin ettiler

Anadolu Selçuklu Devleti iç meseleleri hallettikten sonra Kiliç Arslan ile Muineddin Pervane Sinop'u geri almak için seferber oldular 1265 yilinda Ilhanli tahtina çikan Abaka Han'i ziyaret edip degerli hediyeler takdim ettiler ve tahta çikisindan dolayi kendisini kutladilar Bu sirada Abaka Han'a Sinop'u kurtarmak istediklerini söyleyip izin aldilar Dönüste Muineddin Pervane Tokat, Niksar ve Samsun yöresinden topladigi askerlerle Sinop üzerine yürüdü ve sehri muhasara etti Surlari karadan manciniklarla döverken 1000 seçkin denizciyle denizden de kusatma altina aldi Neticede Rum valisi, Taceddin Kiliç tarafindan öldürülerek sehir ele geçirildi ve kiliseye çevrilen camiler ibadete açildi Bu önemli zafer fetihnamelerle bütün müslüman ülkelere ve Abaka Han'a duyuruldu (664/1266) Bu basarisi Muineddin Pervane'nin nüfuz ve kudretini daha da artirdi

Muineddin Pervane bu nüfuz ve kudretini kullanarak Sinop'un resmen kendisine temlik edilmesini istedi Sultan Kiliç Arslan böyle bir seyin olamayacagini söyleyip itiraz ettiyse de Mogollar'dan destek gören Pervane'nin bu arzusunu yerine getirmek zorunda kaldi Bizzat Ibn Bîbî'nin kaleme aldigi temliknâme ile sehri ona vermek zorunda kaldi Sultani giderek artan nüfuz ve kudretine engel gören Muineddin Pervane Mogol kumandani Napsi Noyan ile diger Mogol temsilcilerini Sultan Kiliç Arslan'a karsi kiskirtmaya basladi Hatta daha da ileri giderek onun Memluk sultani Baybars ile isbirligi yaparak Mogollara karsi sefere hazirlandigini söylüyordu


Aslinda Muineddin Pervâne Tebriz'de bulundugu sirada bizzat Abaka Han'a Kiliç Arslan'i jurnal ederek: "Bu Selçuklulara emniyet olmaz" demis ve onun Memlûk sultaniyla birlikte hareket ettigini söylemisti Abaka da onu Anadolu'da kendi naibi olarak gördügünü ve kim Mogollara muhalefet ederse hayati senin elindedir" diyerek Sultan Kiliç Arslan'i öldürmesi için adete yetki vermisti Muineddin Pervane bu niyetini gerçeklestirmek için Anadolu'daki Mogol kumandan ve hâkimleriyle (yarguci) anlastiktan sonra Tokat'tan Aksaray'a hareket etmisti Kiliç Arslan ile veziri Fahreddin Ali de onlardan kisa bir süre önce Anadolu'ya gelmislerdi

Kiliç Arslan bir ziyafette bulundugu sirada sarhos vaziyette meclise gelen Mogol kumandanlar ona Muîneddin Pervane'yi öldürmek için plânlar yapmakta oldugunu söyleyerek hakaret etmislerdir Sultan böyle bir düsüncesi olmadigini söyemisse de bu defa araya giren Pervane ile münakasaya tutulmus ve ona "ici Atabeg sen sarhos musun" diyerek karsilastigi manzara karsisindaki saskinligini dile getirmistir Pervane ise cevaben: "Evet senin hareketlerin yüzünden sarhos gibiyim

Seni Uluborlu kalesinden çikarip saltanat makamina getiren benim Fakat sen benim bütün hizmetlerimi unuttun" demistirAslinda Pervane bütün yetkileri kendinde toplayip sultani bir kukla durumuna düsürmüstü Fakat bütün bunlara ragmen onu ortadan kaldirmak için tertiplere girisiyordu Sultan bu tertip karsisinda veziri Fahreddin Ali ile beraber Aksaray'daki sarayina gitti Ertesi gün verdigi ziyafet sirasinda içkisine zehir katilmis sonra da çadiri Mogol askerleri tarafindan sarilmis ve yayinin kirisiyle bogularak öldürülmüstür (664/1266)

Sultanin cenazesi Konya'ya götürülerek Kümbedhane'de topraga verildi 28-30 yaslarinda olan Kiliç Arslan kendisini tahta çikaran Pervane ve Mogollar tarafindan öldürüldügü halde halka içkiden öldügü söylenmistir III Giyaseddin Keyhüsrev Abaka Han'i ziyarete gittiginde o, babasinin eceliyle mi yoksa bir suikast sonucu mu öldügünü sormus Giyaseddin Pervane'den korktugu için eceliyle öldügünü söylemistir

Kiliç Arslan ata iyi binebilen, maharetle kiliç ve mizrak kullanan cesur fakat içki ve eglence düskünü bir hükümdar idi Bu arada Mevlânâ ve Türkmen babalariyla sohbet eder onlara sarayinda ziyafetler verirdi

Alıntı Yaparak Cevapla

III. Gıyaseddin Keyhüsrev

Eski 04-21-2009   #23
Şengül Şirin
Varsayılan

III. Gıyaseddin Keyhüsrev



III GIYÂSEDDIN KEYHÜSREV (1266-1284)





Kiliç Arslan'in bu feci akibeti üzerine 6-10 yaslarinda bulunan oglu Giyaseddin Keyhüsrev tahta çikarildi Kadi Nureddin ile Üstadü'd-Dâr Eminüddin Isfahanî onun egitimiyle görevlendirildi Muineddin Pervâne emîr olarak devletin önemli makamlarina kendi adamlarini getirmisti Ancak vezir Fahreddin Ali (Sahib Ata) makamini muhafaza ediyordu Bir müddet sonra Pervâne'nin adamlari onu da gözden düsürmek için çalismaya basladlar Kirim'da yasayan Izzeddin Keykâvus'un Fahreddin Ali'ye yazdigi mektup vezirin aleyhine bir koz olarak kullanildi Izzeddin Keykâvus Sugdak'tan gönderdigi mektubunda gurbet hayatinin sikintilarindan ve vatan hasretinden bahsediyor ve yardim istiyordu Fahreddin Ali de bu mektubu Muineddin'e göstererek fikrini sormus, Muineddin, Irak Selçuklu sultani Tugrul'un da son günlerinde Ahlat Sah'a bir mektup gönderip yardim istedigini ancak onun cimrilik edip göndermedigini, kendisine yazilmis olsa böyle bir yardimda bulunmaktan çekinmeyecegini ifade etmisti Fahreddin Ali de bu görüsmeden sonra Izzeddin Keykâvus'a bir miktar yardim göndermisti (1271)

Muîneddin Pervane vezirin bu iyi niyetli davranisini onun aleyhinde çalismak için bir firsat kabul etti Önce oglu Taceddin Hüseyin'i bir ziyafette tevkif ettirdi Daha sonra da vezir Fahreddin Ali'yi eski sultan Izzeddin Keykavus ile isbirligi yapmakla suçlayarak onu da Emîr-i dâd Eminüddin'in evinde tutuklatdi Vezir, Muineddin Pervane'ye "Izzeddin Keykâvus bütün ülkenin hükümdari ve ikimizin de efendisiydi Bana bir mektup yazarak durumunu bildirdi Ben de seni haberdar ederek ona bir miktar yardimda bulundum Bütün suçum bundan ibarettir" dediyse de hapsedilmekten kurtulamadi Vezirin küçük oglu bir firsatini bulup Tebriz'e kaçti ve durumu Abaka Han'a anlatti ve getirdigi yarlig ile babasini kurtardi
Muineddin Pervane damadi Erzincanli Mecdeddin Mehmed'i vezir tayin ettigi gibi diger makamlara da atamalar yapti

Eski vezir Fahreddin Ali 1274'te hapishaneden çikinca bazi hayir müesseseleri ve vakiflarla mesgul oldu Fakat aleyhindeki dedikodularin ardi arkasi kesilmeyince Tebriz'e gidip durumu Abaka Han'a arzetmek zorunda kaldi Izzeddin Keykâvus ile iliskilerinin sadece insanî düsüncelerden ileri geldigini ve siyasî hiçbir maksadi olmadigini ispat etti Neticede kendisi vezirlik makamina iade edildigi gibi ogullarini da subasi olarak çesitli vilayetlere tayin ettirdi Bunun karsiliginda Abaka Han'a her yil 2000 balis (bir bâlis gümüs 75 dinar karsiligindaydi) para, Anadolu'dan Mogollara gönderilecekti Vergi ve hediyeleri tasimak için de 700 at tahsisi kararlastirilmisti

Fahreddin Ali Anadolu Selçuklu Devleti'ne büyük hizmetlerde bulunmus bir devlet adami idi Yaptirdigi hayir müesseseseleriyle o sadece Türkiye'de degil bütün Islâm dünyasinda da hakli bir söhrete kavusmustu Özellikle, Konya, kayseri ve Sivas'ta olmak üzere insa ettirdigi ve vakfeyledigi cami, medrese, kervansaray ve zaviyeler birer sanat eseri olarak günümüze kadar gelebilmistir Bundan dolayi Ebu'l-Hayrat lâkabiyla taninmis ve Sahib Ata olarak meshur olmustur Evladlari ve ahfadi Sahib Ata ogullari adiyla Afyon Karahisar'da hüküm sürmüslerdir

Fahreddin Ali'nin Abaka Han nezdinde kazandigi itibar Muineddin Pervane'ye duyulan itimadin sarsilmasina sebep oldu Pervane devlet içinde mutlak otorite tesis etmek maksadiyle Mogollara yaranmaya çalisirken rakip gördügü ve ortadan kaldirmak istedigi devlet adamlarini çogu zaman Memlûk sultani Baybars ve eski Selçuklu hükümdari Izzeddin Keykâvus ile isbirligi yapmakla suçlardi Ancak, Mogollar artik kendisi hakkinda tereddütler beslemeye baslayinca bu defa Baybars'a gizlice mektup gönderip Mogollari Anadolu'dan çikarmak için onunla isbirligine hazir oldugunu bildiriyordu Fakat Abaka Han, Pervane'nin istegine uyarak Acay ve Samagar Noyan'lari Anadolu'dan geri çekince Baybars ile giristigi temaslari kesti

Abaka Han bu anlasmazliklari görüsmek üzere Muineddin Pervane ile birlikte Mogol kumandanlarini da huzuruna çagirdi Ayrica ogluyla evlendirmek üzere Kiliç Arslan'in kizi Selçukî Hatun'u da getirmelerini istedi Bu emir üzerine gelin alayiyla beraber Tebriz'e giden Pervane Abaka Han'in huzuruna çikarak ona sadakatini arzetti ve bazi noyanlarin zulümlerinden halkin sikayetçi oldugunu söyledi Abaka eski noyanlari çekip Toku Noyan baskanliginda bir grubu Anadolu'ya gönderdi ve bütün Selçuklu beylerinin Toku Noyan'in emrinde oldugunu söyledi

Muineddin Pervane'nin Tebriz'e gittigi tarihlerde vuku bulan en önemli olay Hatirogullarinin Mogollara karsi cihad bayragini açmalari ve Memlûk sultani Baybars'a haber gönderip onu Anadolu'ya davet etmeleriydi Hatiroglu Serefeddin 1276'da Kayseri'ye vardi, orada ileri gelen Türk beyleriyle görüsüp onlari Mogollara karsi harekete geçmeye zorladi ve Baybars'in yetismekte oldugunu haber verdi Sultan Giyaseddin Keyhüsrev ile bazi Selçuklu emirlerini de Nigde'ye götürdü Bütün vilâyetlere fetihnâmeler gönderen Hatiroglu Serefeddin, Sultan Giyaseddin ile birlikte Islâm mücahidi Baybars'i karsilamak için yola koyulduklarini, Memlûk askerlerinin Elbistan'da karsilastiklari Tatarlari bozguna ugrattiklarini bildiriyordu

Öte yandan Muineddin Pervane ile Toku Noyan yanindaki beylerle 1276 güz mevsiminde Anadolu'ya döndüler Sivas'tan Kayseri-Haleb kervan yolu üzerindeki Yabanlu pazarina oradan da Elbistan ve Nigde'ye geçtiler Hatiroglu Serefeddin 4000 kisilik bir kuvvetle bunlarin üzerine yürümek istediyse de arkadaslari onu vazgeçirdiler Ulukisla kalesine siginan Serefeddin yakalanip Pervane'ye gönderildi Mogol beyleri tarafindan yargilanarak idam edildi

Seyfeddin Toruntay ise Mogol beylerine pek çok hediye takdim ederek öldürülmekten kurtuldu Fakat isyanda önemli rol oynayan Emîr-i Sikâs kilavuzoglu Seyfeddin, Alemüddin Sencer ve daha birçok Türkmen beyi idama mahkûm edildi Bu isyandan sonra Mogollarin artik Selçuklu Türklerine güveni kalmadi Onlarin kendilerine karsi müslüman Memlûklerle isbirligi yapacaklarina kesin olarak inaniyorlardi Bundan dolayi noyanlar Selçuklu kumandan ve devlet adamlarini kontrol altinda tutmak için 1276-1277 kis aylarini Anadolu'da geçirdiler

BAYBARS'IN KAYSERI SEFERI


Memlûk sultani Baybars Mogollarin giderek artan zulüm ve baskilarindan rahatsiz olan Selçuklu kumandan ve devlet adamlarindan özellikle Pervane'den aldigi davet mektubu üzerine Mogollara karsi bir sefer tertiplemek ihtiyacini hissetti Çünkü müslüman Anadolu halkindan gelen yardim istekleri onun adeta bir kurtarici gibi beklendigini açikça ortaya koyuyordu Bu davet Mogollar karsisinda kazandigi zaferlerle bir Islâm müceddidi olarak kabul edilen Baybars ile cihan hakimiyeti pesinde kosan Ilhanli hükümdari Abaka Han'i karsi karsiya getiriyordu Abaka Han 1269 (667) tarihli mektubunda "Sen Sivas'ta satin alinmis bir kölesin Nasil benim gibi bir dünya hükümdarina karsi çikabilirsin" diye hakaretler yagdirdigi Memlûk sultani Baybars'in Aynicâlut'ta Mogollari ilk defa bozguna ugratan kumandan oldugunu unutmus görünüyordu Sultan Baybars Mogollarla Anadolu'da tekrar hesaplasmak istiyordu Ancak ülkesinden çok uzak bir mesafede onlarla savasa girebilmesi için Selçuklularin destek ve yardimina muhtaçti

Bu bakimdan ancak Muîneddin Pervâne ile gizlice anlastiktan sonra yola çikti ve Haleb'de ordusunu topladi 1277 yili Nisan ayinda (675 Zilkade) Antep'e ulasti Buradan tarihi kervan yolunu takip ederek Göynük ve Göksu üzerinden Akça Derbend'e kadar geldi Bölgedeki Ermeniler Memlûk ordusunun yaklasmakta oldugunu Toku ve Tudavun adli noyanlara bildirdi Bunun üzerine Muineddin Pervane'nin emrindeki Selçuklu ordusuyla Mogol askerleri Kayseri'de toplanarak yola çiktilar Nigde'de beklemekte olan Mogol birlikleri de onlarla ayni istikamette harekete geçti Memlûk öncü kuvvetleri kumandani Sungur, 3000 kisilik Mogol öncü birligini maglup edip esir aldi Daha sonra taraflar Elbistan ovasinda karsi karsiya geldiler

Mogollar Anadolu askerlerinin Memlûklere iltihak etmesinden endise ettigi için onlari kenarda tutup Ermeni ve Gürcüleri ileri hatta sevkediyorlardi Çok çetin geçen savas Mogol ordusunun yenilgisiyle sonuçlandi Yaklasik 700 Mogol askeri öldürüldü Selçuklu ordusuna mensup bazi askerler Memlûk saflarina geçtiler Pervane'nin oglu Muhezebüddin Ali, damadi Mecdeddin Muhammed'in kardesi Kutbeddin Mahmud, Sivas subasisi Sungurca, Emir-i dâd Seyfeddin, Ârizu'l-Ceys Kemaleddin, Müsrif Zahireddin, baskadi Hüsameddin, Malatya hekimi Residüddin'in ogullari ve daha birçok devlet adami ve kumandan Mogollara karsi duyduklari nefretle müslüman Mem-lûk ordusuna katilmislardi Memlûk kuvvetlerinin zafer kazanmasi üzerine Muineddin Pervâne Kayseri'ye kaçti (12 Zilhicce 675/12 Temmuz 1277) Burada Mogollar'in kendilerinden intikam alacaklari endisesiyle Giyaseddin Keyhüsrev, vezir Fahreddin Ali, Atabeg Mecdeddin Muhammed, Müstevfi Celâleddin Mahmud ve diger devlet adamlarini Tokat'a götürdü

Memlûk sultani Baybars kazanilan zaferden sonra öncü birlikleri kumandani olan Sungur el-Eskar'i Mogol askerlerini takip etmekle görevlendirdi Kayseri halkina eman verdigini bildirdi ve askerlerin para karsiliginda alis veris yapabilmeleri için çarsi ve pazar yerlerinin açik bulundurulmasini istedi Baybars yol boyunca halkin coskun sevinç gösterileriyle karsilandi Kayseri sehrinin ileri gelenleri, âlimleri, tüccarlari ve halki da onu tekbir sesleriyle karsladilar Sultan cuma günü, basinda çetr oldugu halde sehre girdi ve Selçuklu tahtina oturdu Kadilar, sûfiler ve beyler huzura çikip tahti öptüler Sultan burada cuma namazini kildi Adina hutbe okundu ve para basildi

Sultan Baybars Kayseri'de bulundugu sirada Karamanoglu Mehmed Bey de itaat arzetti Sultan da Ermenek ve Larende (Karaman)'den sahile kadar uzanan topraklari Karamanogullarina verdi Muineddin Pervane de Sultana elçi gönderip itaatini bildirdi Bunun üzerine Baybars da onu Kayseri'ye davet ederek makaminin basina geçmesini istedi Fakat Pervane durumdan emin olmadigi için hem Abaka Han'a hem de Sultan Baybars'a baglilik göstermeye çalisiyordu Sultan Selçuklu devlet adamlarinda Mogollarla ugrasacak cesaret göremedigi için Kayseri'de uzun süre kalmanin halk ve askerleri açisindan doguracagi tehlikeleri düsünerek yaklasik 10 gün sonra sehri terketmeye karar verdi Seyfeddin Çalis'i Kayseri valisi tayin ettikten sonra da buradan ayrildi

Bu sirada Giyaseddin Keyhüsrev ile Pervane kendisine elçi göndererek bir süre daha kalmasini istediler, ancak sultan samimiyetsizliklerini gördügü için elçiyi azarladi ve Pervane'ye "Anadolu'yu ve yollarini ögrendik Biz buraya Selçuklu tahtini ele geçirmek niyetiyle gelmedik Tahtimiz ve Kudüs'ün fethi bize yeter" diye haber gönderip üzüntü ve öfkesini ifade ettikten sonra savasa katilan Selçuklu beylerini de yanina alarak Kizilsu, Karacahisar, Yabanlu pazari, Elbistan, Akçaderbend, Göksu, Göynük ve Maras yoluyla Haleb'e gitti Sultan Baybars'in Anadolu halkinin Mogol zulmünden kurtulmasi için büyük bir firsat olan bu seferinden de Muineddin Pervane'nin kararsiz tutumu yüzünden netice alinamamis ve Mogol zulüm ve tahakkümü devam etmistir

ABAKA HAN'IN ANADOLU SEFERI

Sultan Baybars'in Mogollar karsisinda kazanmis oldugu basari Anadolu halkini büyük bir sevince bogmustu Ancak Mogollarin ugradigi bozgundan Muineddin Pervane'nin gönderdigi Seyfeddin Erbegi adli elçi vasitasiyla haberdar olan Abaka Han derhal büyük bir orduyla harekete geçti ve Erzincan-Divrigi yoluyla Elbistan'a ulasti Muineddin Pervane de III Giyaseddin Keyhüsrev ve vezir Fahreddin Ali ile birlikte Abaka Han'in yanina gitti Savas meydanini gezen ve Mogol kumandan ve askerlerinin cesetlerini gören Abaka Han çok üzüldü Ölüler arasinda Selçuklu kumandan ve askerlerinin olmadigini farkedince öfkelendi ve Memlûk sultaniyla isbirligi yaptigini söyleyerek Muineddin Pervane'yi azarladi O her ne kadar Mem-lûk sultaninin gelisinden kesinlikle haberi olmadigini söyledi ise de o sirada orada bulunan Emir Izzeddin Aybeg onu yalanlayarak Sultan Baybars ile sürekli haberlestigini ve Anadolu'ya gelmesi için tesvik ettigini söyledi

Abaka Han bütün öfke ve gazabina ragmen Suriye'de bulunan Sultan Baybars'a karsi bir sefere çikmaya cesaret edemedi ve bir mektup göndererek hakaretlerde bulundu Daha sonra Elbistan'dan Kayseri'ye hareket etti ve sehrin yagmalanmasini ve halkin kiliçtan geçirilmesini emretti Bunun üzerine sehrin âlim ve büyükleri Abaka Han'i ziyaret ederek halkin itaatkâr oldugunu ve bu olayda hiç bir günahi bulunmadigini söylediler ve ancak bu yalvarip yakarmalar sayesinde onu umumî bir katliamdan vazgeçirdiler Fakat yine de sehir yagmalandi ve Kadi Celâleddin Habib ve diger bazi ileri gelen kisiler sehit edildiler
Abaka Han Kongurtay Noyan'i Anadolu'nun idaresiyle görevlendirip Azerbaycan'a döndü Muineddin Pervane ile vezir Fahreddin Ali'yi de yaninda götürdü

Yol boyunca ugradigi bütün sehir ve kasabalarin yagma edilmesini ve Türkmenlerin öldürülmesini emretti Veziri Semseddin Cüveynî ona halkin günahsiz oldugunu söyleyip sefaatte bulunduysa da binlerce müslümanin öldürülmesine mani olamadi Binlerce esirle beraber Bayburt'a vardigi sirada yasli bir zat "Ey yeryüzünün sultani! Düsman senin ülkene girdi fakat tebeana dokunmadi Sen ise düsmanina karsi harekete geçtigin halde tebeayi esir aldin ve öldürdün Acaba senden önce hangi hükümdar böyle bir harekette bulunmustur?" diyerek Abaka Han'i zor durumda birakmis, neticede yüzbinlerce esirin serbest birakilmasina vesile olmustur

Abaka Han dönüste Muineddin Pervane'nin mallarinin müsadere edilmesini ve Sebinkarahisar gibi iktalarinin da geri alinmasini istedi Ilhanli hükümdarlarinin yazlik merkezi olan Aladag'a varinca Pervane yargilandi Öldürülen Toku ile Todavun noyanlarin karilarinin feryad ederek aglamalarindan etkilenen han bazi Mogol kumandanlarinin israri karsisinda idam edilmesine karar verdi Gökçe Noyan adli Mogol kumandani Muineddin Pervane'yi yakinlariyla birlikte götürüp idam etti (676/1277)

Muineddin Pervane taht kavgalarinin devam ettigi ve Mogol baski ve zulmünün arttigi, devlet nüfuz ve otoritesinin sarsildigi bir dönemde mahirane siyasetiyle ülkeyi 15 yil boyunca idare etmeyi basarmistir Pervane'nin öldürülmesinden sonra ülkede huzur kalmamis, Mogollar malî baskilarini daha da siddetlendirmislerdir Bu yüzden Anadolu halki Pervane dönemini daima büyük bir özlemle yad etmistir Bununla beraber surasi da unutulmamalidir ki, o Mogollarla iyi iliskiler kurma konusunda ne kadar basarili olmus ise Sultan Baybars'in Anadolu seferiyle ilgili tereddüt ve cesaretsizlikleriyle hatalari yüzünden de o derece basarisizliga ugramistir Bu hatalari hem kendisi hem de devlet için pahaliya mal oldu O, sahsî ihtiraslari aklina galip geldiginden kendisine rakip saydigi degerli devlet adamlari, kumandanlar ve sultanlari tasfiye etmekten de çekinmedi Hulasa, Muineddin Pervâne, meziyet ve kusurlariyla bir devrin kurulusuna ve çöküsüne sebep olan meshur bir sima olarak tarihteki yerini almistir

Bazi kaynaklar o dönemdeki meshur âlim ve seyhlerin birbiri ardindan ahirete intikaliyle Anadolu'nun sahipsiz kaldigini ve basa gelen felâketlerin bunun sonucu oldugunu kaydederler Anadolu'nun manevî koruyuculari arasinda ilk sirayi isgal eden büyük mutasavvif Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî'nin 17 Aralik 1273'te ölümünden birkaç ay sonra büyük bilgin Sadreddin-i Konevî de vefat etmis ve bu iki büyük feyiz kaynagindan mahrum kalan halk çektikleri sikintiyi buna baglamistir

KARAMANOGULLARI'NIN KONYA'YI ELE GEÇIRMELERI VE SIYAVUS'UN SULTAN ILÂN EDILMESI

Anadolu'da Mogollarla mücadele eden beyliklerin basinda Karamanogullari yeraliyordu Her ne kadar onlar da Selçuklu-Mogol müsterek kuvvetleri karsisinda birkaç defa bozguna ugratilmis ise de Mehmed Bey zamaninda tekrar güçlenmislerdi Hatiroglu Serefeddin'in isyani sirasinda onunla isbirligi yapan Mehmed Bey sinirlari dahilinde ve sahil boylarindaki Mogollari uzaklastirmis, Selçuklular'a vergi ödemeyi reddederek bagimsizligini ilân etmisti Hatiroglu'nun isyani bastirilinca Muineddin Pervane Mogol kumandanlarinin iznini alarak Karamanogullari'na karsi sefere çikti

Karamanogullari baris talebinde bulundu ise de Kadi Hutenî'nin oglu Bedreddin Ibrahim buna yanasmadi Meydana gelen savasta Selçuklu ordusu bozguna ugradi ve pek çok kayip verdi Zor durumda kalan Bedreddin Ibrahim gönderilen Mogol takviye kuvvetleriyle muhasaradan kurtarildi ise de onlar da Karamanogullari karsisinda tutunamayarak Konya'ya geri çekildi Muineddin Pervane Konya'da Selçuklu kumandanlariyla görüsüp yeni bir sefere hazirlanmaya karar verdi ise de Memlûk sultani Baybars'in Anadolu seferi yüzünden bu da gerçeklestirilemedi

Karmanoglu Mehmet Bey kardesi Ali Bey'i Kayseri'ye gönderip Sultan Baybars'a itaat arzetti O da sancak ve mensûr gönderip Ermenek'ten sahillere kadar uzanan sahada Karamanogullari'nin hakimiyetini tanidi Mehmet Bey Esref ve Menteseogullari'nin destegiyle Konya üzerine yürüdü Sahibata Fahreddin'in ogullari iç karisikliklar yüzünden Karahisar'a çekilmis olduklari için Konya'da ciddi bir mukavemet gücü kalmamisti Naib Eminüddin Mikâil sehrin kapilarini kapatarak müdafaaya çekildi Mehmet Bey Konya'yi Sultan Baybars adina teslim almak için geldigini ve yaninda bir Selçuklu sehzadesi bulundugunu söyleyerek sehri teslim etmelerini istedi

Fakat Eminüddin bu sözlere aldiris etmeden sehri savunuyordu Neticede sehrin kapilari odunlar yigilarak atese verilince Eminüddin tebdil-i kiyafetle kaçmaya karar verdi Fakat yolda yakalanip Melikü's-Sevâhil Bahaeddin ile birlikte öldürüldü Karamanogullari 9 Zilhicce 675 (15 Mayis 1277) tarihinde Konya'ya girdiler ve sehri yagma ve talan ettiler Sonra da II Izzeddin Keykâvus'un oglu oldugunu iddia ettikleri Alaeddin Siyavus'u Selçuklu sancagi altinda sehre getirip sultan ilân ettiler Basta Mehmet Bey olmak üzere Ahi Ahmet Sah ve sehrin ileri gelenleri ona biat ettiler Kale muhafizlari da bu gelismelerden haberdar olup bagliliklarini bildirdiler

Alaeddin Siyavus tahta çikinca kapisinda bes nevbet çalindi, adina hutbe okundu ve para basildi Merasimden sonra toplanan divanda etrafa fermanlar gönderilip vali ve kumandanlar itaata çagrildi

Karamanoglu Mehmet Bey divanda "bundan sonra, divanda, dergâh, bargâh, meclis ve meydanda Türkçe'den baska bir dil kullanilmayacaktir" diye bir karar aldi Onun Türkçe'nin devlet dili olmasi için aldigi bu önemli karar Farsça yazilan belgelerin Türkçe'ye çevrilmesinin zorlugu ve Karamanogullarinin kültür seviyelerinin yeterli düzeyde olmamasi yüzünden uygulanamamistir

SELÇUKLULARLA KARAMANLILAR ARASINDAKI MÜCADELELER

Konya'nin Karamanlilar'in eline geçmesi ve Alaeddin Siyavus'un sultan ilân edilmesi üzerine Sahib Ata'nin iki oglu Taceddin Hüseyin ile Nusretüddin Hasan Afyon Karahisar'dan asker toplayarak bassehir Konya'ya hareket ettiler Karamanoglu Mehmet Bey ile Siyavus da Aksehir istikametinde yola koyuldular Taceddin Hüseyin, Degirmençayi'ni geçerken öldürüldü Böylece baslayan savas sirasinda Germiyanogullarina mensup birlikler geri çekilince Sahibataogullari'nin askerleri dagildi Savas sirasinda Nusretüddin Hasan, Beylerbeyi Semseddin Yavtas'in oglu Celaleddin Hüsrev gibi Selçuklularin önde gelen kumandan ve devlet adamlari öldürüldü Daha sonra Afyonkarahisar üzerine yürüyüp kaleyi kusattilarsa da netice alamayip 1277 Haziraninda ele geçirdikleri ganimetlerle Konya'ya döndüler Bu zaferden sonra Karamanogullari ve onlarin destegindeki Alaeddin Siyavus hakimiyet sahalarini Ankara'dan Akdeniz kiyilarina kadar yaymislardi

Ancak bu sirada III Giyaseddin Keyhüsrev'in büyük bir Mogol ordusuyla harekete geçtigi haber alindi Karamanoglu Mehmet Bey bu haberleri gizli tutuyor, Konya'daki hazineyi baska bir yere naklettiriyordu Selçuklular Mogol birliklerinin himayesinde harekete geçerek Karamanogullari'nin Aksehir ve Ilgin gibi bazi yerlerdeki askerlerini öldürdüler, kadin ve çocuklarini esir aldilar Mehmet Bey ile Siyavus Filâbâd'da ordugâh kurmuslardi Buradan sehre gidip halka askerlerin alisveris yapmalari için kapilari açmalarini söylediler Fakat onlar Ahmedek kapisi hariç bütün kapilari kapattilar ve hendekler üzerindeki köprüleri yiktilar Konya kadisi Siraceddin Mahmûd Urmevî bir fetva çikararak halki sehirlerini savunmaya tesvik ettigi gibi kendisi de ok atarak bilfiil müdafaaya katildi Karamanogullari Konya'yi bir süre daha muhasara ettikten sonra kale ve baglari tahrib ederek Ermenek'e dogru çekildiler ve Siyavus'u da yanlarinda götürdüler Böylece Selçuklu kaynaklarinda tahkir maksadiyla Cimri adi verilen Alaeddin Siyavus'un 37 günlük saltanati da sona ermis oluyordu

Selçuklular Karamanogullari'ni Akdeniz'e kadar takip ederek çok sayida Türkmeni esir aldilar Kis yaklasinca Karamanogullari müstahkem mevkilere çekilip derbentleri kapattilar III Giyaseddin Keyhüsrev ile vezir Fahreddin Ali Sahib Ata Konya'ya, Mogollar da Tokat'in Kazova kislagina döndüler Bir süre Konya'da kalan III Giyaseddin ile Sahib Ata Karamanogullari'na toparlanma imkâni vermeden tekrar harekete geçti ve Mut ovasina (Içel) girdiler Mehmet Bey, Siyavus'u müstahkem bir kaleye yerlestirip emniyetini sagladiktan sonra gelismeleri takip etmek üzere yola koyuldu Kurbaga Hisari'nda dar bir geçitten geçerken iki kardesiyle birlikte öldürüldü Böylece bassiz kalan Türkmenler muhtelif istikametlere dagildilar Selçuklu-Mogol müsterek kuvvetleri onlari takip ederek yakaladiklarini kiliçtan geçirdiler Sultan III Giyaseddin ile Sahib Ata da Mogol hakimiyeti altinda Selçuklu saltanatini sürdürmek üzere Konya'ya döndüler

Mehmet Bey'in ölümünden sonra Alaeddin Siyavus saklandigi kaleden kaçarak Anadolu'nun batisindaki Türkmenleri etrafinda toplamis ve mücadeleyi bizzat yürütmüstür III Giyaseddin Keyhüsrev ile Sahib Ata Fahreddin Ali Kazova, Ankara ve Diyarbekir yöresinden topladigi askerlerle Ammuriye'ye kadar geldiler Alaeddin Siyavus ise bu sirada Pinarbasi'nda bulunuyordu Selçuklu-Mogol ordusu Sakarya suyu köprüsünü geçip Bolvadin istikametinde ilerlediler Taraflarin öncü kuvvetleri arasinda baslayan savas sirasinda Subasi Alemüddin Kayser, Siyavus'un kümbedhaneden götürdügü Sultan I Alaeddin Keykubad'a ait sancagi alip III Giyaseddin Keyhüsrev'e teslim etti Siyavus'un kumandanlarindan olup Sahib Ata'nin ogullarini öldüren Saru Ala da esir alinip öldürüldü Türkmenler gece karanligindan istifadeyle kaçip kurtuldular Siyavus da kaçarken Germiyanli Türkmenler tarafindan kirmizi çizmeleri ve etrafindaki askerlerin davranislarindan süphelenilerek yakalandi

Ertesi gün III Giyaseddin'in emriyle öldürüldü ve derisi yüzülerek saman doldurulduktan sonra Konya ve diger bazi sehirlerde teshir edildi
17 Muharrem 678 (30 Mayis 1279) günü kazanilan bu zafer Anadolu'da çok büyük bir sevince vesile oldu Hatta o devrin sairlerinden biri bu müjde haberini ihtiva eden mektubu aziz bir kâgit olarak tavsif etmekte, onlarin halki birbirine düsürüp akittiklari kan sonunda kazanilan bu zaferden dolayi sultani tebrik etmektedir
Sultan III Giyaseddin Pinarbasi'ndan Borgulu kalesine inip ordugâh kurdu Burada iken Ladik ve Honas'a hakim olan Ali Bey yakalanip Karahisar kalesine hapsedildi Türkmenleri affeden Sultan, Vezir Sahib Ata ile Konya'ya döndü

Selçuklu sultani Kadi Celaleddin Mahmud'u Abaka Han'a gönderip zaferi bildirince o da bu basarilarindan dolayi Sahib Ata'ya hil'at gönderdi ve Kivâmü'l-mülk lâkabini verdi Celâleddin Mahmud da saltanat naibi oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi

Eski 04-21-2009   #24
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi



MEMLÜKLÜ-SELÇUKLU MÜNÂSEBETLERI




Mogollar Selçuklu Devleti'nin hakimiyetindeki topraklara elkoydular, hatta bazi vilâyetleri incü olarak dagitarak hanedanin emlâki haline getirdiler Meshur vezir Semseddin Cüveynî'ye de ülkenin gelir kaynaklarini tespit ettirdiler Selçuklular'in Ilhanli hazinesinden aldigi borçlarin ödenemeyecek düzeye geldigini gören Cüveynî Erzincan ve civarini satin alip Ilhan'in öncülerine katarak meseleyi Mogollar lehine halletti


Anadolu Selçuklulari Mogol tahakkümü altinda iken Memlûklüler zaman zaman Anadolu içlerine müdahale etmis ve son olarak Elbistan'da Mogollar'a agir bir darbe indirmisti Mogollar bunun intikamini almak için seferber oldu ve taraflar 14 Receb 680 (29 Ekim 1281) tarihinde Hama-Humus arasinda savasa girdiler Her iki tarafin da agir kayiplar verdigi savas Memlûkler'in zaferiyle sonuçlanmis ve Sultan Kalavun Suriye'de büyük bir kahraman olarak karsilanmistir Abaka Han kumandanlarina bu maglûbiyet dolayisiyla çok öfkelendi ve ertesi yil bunun intikamini almak üzere bizzat sefere çikacagini söyledi

Ancak onun 20 Zilhicce 680 (1 Nisan 1282) ölümüyle müslüman halk büyük bir felâketten kurtulmus oldu Abaka Han'in yerine kardesi Teküder Ilhan ilân edildi (4 Muharrem 681/14 Nisan 1282) Müslüman olan ve Ahmed adini alan Teküder devlete Islâmî bir hüviyet kazandirmak istiyordu Memlûklerle de yeni bir siyaset takip ederek dostluk tesis etmekten yana idi Bu münasebetle Seyh Abdurrahman, Sivas kadisi Kutbeddin Sirazi, Artuklu veziri Semseddin Muhammed gibi meshur simalardan olusan bir sefaret heyetini bir mektupla Sultan Kalavun'a gönderdi

Ahmet Teküder mektubunda küçük yastan beri Allah'a inandigini, müslüman olarak selamet yolunu seçtigini ve büyük kurultayda ittifakla han seçildigini, Islâmiyeti yüceltmek ve müslümanlara hizmet etmek, müslümanlar arasinda kan dökülmesine mani olmak istedigini söylüyor ve artik iki devlet arasinda dostluk kurulmasi gerektigine isaret ediyordu (15 Cemaziyelevvel 681/21 Agustos 1282)

Memlûk sultani Kalavun Ahmed Teküder'in bu mektubuna gayet nazikâne bir üslup ile cevap vermis, fakat özellikle Kongurtay'in Anadolu'da kan dökmeye ve zulüm yapmaya devam ettigini bahane ederek barisa yanasmamistir Böyle bir imkânin degerlendirilememis olmasi hiç süphesiz müslümanlar için büyük bir talihsizlik olmustur Ahmed Teküder'in müslümanlarla iyi iliskiler kurmaya çalismasi Argun ile Kongurtay'in ve diger kumandanlarin ona karsi bir ittifak olusturmalarina sebep oldu Bu ittifak sonucu Ahmed Teküder hem tahtini hem de hayatini kaybetti(1284) Böylece Mogollar da ilk defa taht kavgasi sonunda saltanat degisikligi oldu Bu mücadeleler sirasinda sultan Kalavun da Malatya, Harput ve Çukurova'ya kuvvetler sevketti

II GIYASEDDIN KEYHÜSREV'IN ÖLÜMÜ


Çocuk yasta Selçuklu tahtina çikan III Giyaseddin Keyhüsrev'in saltanati Hatiroglu ile Karamanogullari'nin çikardigi isyanlar, Memlûk sultani Baybars'in ve Abaka Han'in Anadolu'yu istilâsi gibi önemli olaylarla geçti Ayrica Siyavus'un çikardigi karisikliklar da bu devrin dikkati çeken olaylarindan biridir Sultan II Izzeddin Keykâvus Kirim'da iken ogullarindan Giyaseddin Mesud, Rükneddin Kiliç Arslan, Rükneddin Geyûmers, Alaeddin Siyavus (bazi kaynaklarda düzmece oldugu söyleniyor) ve Ferâmürz de yaninda bulunuyordu II Izzeddin Keykâvus'un Istanbul'da hristiyanlastirilan ve Bizans kaynaklarinda Melik Konstantin adiyla zikredilen bir oglu daha vardi

II Izzeddin Keykâvus'un 679 (1280) yilinda ölümü üzerine veliahd tayin ettigi oglu Mesud gemilerle Sinop'a gelmis ve Selçuklu tahtina geçmis olan Geyûmers de ona tabi olmustur
Abaka Han Erzincan, Erzurum ve Sivas'i Sultan Mesud'a tahsis ederek hükümdarligini onayladi Abaka Han'in ölümü üzerine Ahmed Teküder Selçuklu topraklarini III Giyaseddin Keyhüsrev ile Mesud arasinda taksim etti Bu sirada Ilhanli tahtinda degisiklik oldu ve Argun Han tahta geçti Tebriz'de bekleyen Mesud'u Selçuklu sultani olarak tayin etti Anadolu'ya dönen Mesud önce Kayseri'de 1284 Subat baslarinda da Konya'da merasimle tahta çikti Emirler ve devletin ileri gelenleri huzura çikip biat ettiler Argun Han, Ahmed Teküder ile isbirligi yaptigi gerekçesiyle III Giyaseddin Keyhüsrev'i tahtindan indirip Erzincan'a (veya Erzurum'a) sürgün etti ve görevlendirdigi adamlar vasitasiyla da öldürttü (Zilhicce 682/Subat Mart 1284)

Onun sikintilar içinde geçen hükümdarlik döneminde büyük mimarî eserler insa edilmistir Bunlar arasinda Sivas'taki Gökmedrese, Çifte Minareli Medrese ve Bürüciye medreseleri sayilabilir

II GIYASEDDIN MESUD'UN BIRINCI HÜKÜMDARLIGI (1284-1296)


II Giyaseddin Mesûd'un tahta çikisi Konya'da büyük bir sevinç yaratti Fakat gerçekte Sultan Mesud da kendinden önceki sultanlar gibi Mogol tahakkümü karsisinda gölgeden ibaret kalmistir Vezir Sahib Ata ile beylerbeyi Izzeddin Muhammed ve Mogollarin siyasetlerine ters düsmeyecek sekilde hareket etmislerdir

Argun Han 1286'da kardesi Geyhatu'yu 20000 kisilik bir orduyla Türkmenleri cezalandirmak ve bölgeden uzaklastirmak üzere Anadolu'ya gönderdi Halk korkusundan magaralara saklandi Ancak Sahib Ata'nin Mogollar'a para temin etmesi ve Geyhatu'nun da merhametli davranmasi sebebiyle halk bir felâkete maruz kalmadi Mogol kumandani hatun ve askerlerinin Aksaray'da yaptiklari alisverisler esnafa oldukça çok para kazandirdi Geyhatu Konya'ya hareket edince elçi gönderip karsilanmasini istemis, ancak elçinin öldürülmesi üzerine öfkeyle Konya üzerine yürümüstü Sultan Veled kendisini karsilayarak teskin etmis ve halkin affedilmesini saglamistir Konya'nin ileri gelenleri Geyhatu'ya hediyeler takdim ederek gönlünü aldilar

III Giyaseddin Keyhüsrev'in annesi Argun Han'a müracaat ederek ülkenin onun iki oglu ile Mesud arasinda taksim edilmesini istedi Sahib Ata bu tehlikeli tesebbüsü önlemeye çalisti ise de basarili olamadi Türkmenler III Giyaseddin Keyhüsrev'in ogullarini tahta çikarmak için Mogollar'a karsi ayaklandilar ve 8 Rebiülevvel 684 (14 Mayis 1285) tarihinde onlari tahta çikardilar Ancak yaklasik bir ay kadar sonra Sahib Ata'ya bagli kumandanlardan Emir Has Balaban Konya'ya gelince III Giyaseddin'in annesi sehri terketti Sultan Mesud, III Giyaseddin Keyhüsrev'in annesini ve iki oglunu yakalatip Argun Han'a gönderdi (684/1285) Yapilan yargilama sonunda çocuklarin III Giyaseddin'in evlâdi olmadiklarina karar verilmis ve baslari kesilerek Türkmenlere gönderilmistir

Sultan Mesud 1286 Nisaninda Germiyanli Türkmenlerine karsi harekete geçti Öncü birliklerin basinda Napsi Noyan bulunuyordu Germiyanlilar 7 Ramazan 685 (27 Ekim 1286) tarihinde Selçuklu kuvvetleri üzerine bir baskin düzenlediler ve agir kayiplar verdirdiler Fakat daha sonra Selçuklular toparlaninca ganimetleri birakip kaçtilar Sultan Mesud ile Geyhatu Afyonkarahisar yakinlarindaki savasta da Germiyanli Emir Bozkus'u maglup ettikten sonra Konya'ya döndüler

Sultan II Mesud bir süre sonra Karamanogullari'na karsi sefere çikti 9 Zilhicce 686 (15 Ocak 1288) tarihinde Larende'yi ve bütün Karaman topraklarini tahrip etmeye basladi Mogol-Selçuklu müsterek kuvvetlerine karsi koyamayan Karamanogullariyla Esrefogullari Sultan Mesud'dan özür dileyip baglilik arzettiler

Mogollarin artan vergi isteklerini biraz hafifletmek amaciyla Argun Han'in huzuruna çikmak üzere Tebriz'e giden vezir Sahib Ata dönüste hastalandi ve 25 Sevval 687 (22 Kasim 1288)'de Aksehir'in Nadir köyünde öldü Cenazesi Konya'ya götürülüp topraga verildi Selçuklu devletine 40 yil hizmet eden ve pek çok hayir eseri yaptiran Sahib Ata Anadolu Selçuklulari'nin tarihinde müstesna bir mevki isgal eder

Geyatu'nun Ilhanli tahtina çikmasi dolayisiyla Anadolu'dan ayrilmasi ülkede büyük bir bosluk yaratti Bu iktidar boslugundan yararlanan Karamanogullari Konya üzerine yürüdüler ve sehri kusattilar Ahiler onlara karsi savunma tedbirleri aldilar Bu sirada Sultan Mesud'un Kayseri'den Mogol askerleriyle birlikte yaklasmakta oldugunu haber alarak geri çekildilerse de sonra haberin asilsiz oldugunu ögrenip tekrar muhasaraya basladilar Karamanogullari Selçuklularla Obrucuk mevkiinde savasa girdiler Fakat Geyhatu'nun geldigini ögrenince geri çekildiler Sultan Mesûd Geyhatu'yu Kayseri'de karsiladi Süratle Karamanlilar üzerine yürüyen Geyhatu çok sayida Türkmeni öldürttü ve Larende atese verildi Bazi Türkmenler sarp yerlere çekilerek kurtuldular Karamanogullari sindirildikten sonra Esrefogullari'na karsi harekete geçildi ve onlar da ayni sekilde perisan edildi Geyhatu 7000 Türkmen esiriyle ve bol miktarda ganimetle Konya'ya döndü

Alıntı Yaparak Cevapla

Selçuklu Devletini Çöküşe Götüren Olaylar

Eski 04-21-2009   #25
Şengül Şirin
Varsayılan

Selçuklu Devletini Çöküşe Götüren Olaylar



SELÇUKLU DEVLETI'NI ÇÖKÜSE GÖTÜREN OLAYLAR

a) Sehzâde isyanlari:

Geyhatu'nun Anadolu'dan dönmesi Karaman, Esref ve Germiyanogullarina yeniden harekete geçme imkâni verdi Ayrica Kastamonu yöresindeki Türkmenler de Kiliç Arslan'i destekleme karari almis, Geyûmers ile Feramürz de saltanat davasiyla ayaklanmislardi Kiliç Arslan ile Ferâmürz Kastamonu'ya giderek Çobanogullarindan Yavlak Arslan ile anlasmis ve Sultan Mesud'a karsi harekete geçmislerdi Geyhatu Karaman, Esref ve Mentese beylerine karsi tenkil hareketini tamamladiktan sonra Kiliç Arslan ve Çobanogullarindan Yavlak Arslan'a karsi bir ordu sevketti

Selçuklu-Mogol ordusu Kastamonu topraklarina girip Derbendler bölgesinde beklemekte iken Türkmenlerin baskinina ugradi Iki taraf da agir kayiplar verdi ve Sultan Mesud ile önde gelen kumandanlarin bir kismi esir düstü Müttefik Selçuklu-Mogol ordusu karsi saldiriyla Türkmenleri bozguna ugratti Bu hengâmede Kastamonu beyi Yavlak Arslan da sehit düstü

b) Mogol Noyanlarinin çikardigi isyanlar:

Selçuklu hanedani mensuplari arasindaki taht kavgalarina ilâveten Mogol noyanlari arasindaki mücadele de Anadolu'da büyük sikintilara sebep oldu Ilhanli hükümdari Mahmud Gazan Han'in Anadolu genel valiligine getirdigi Togaçar Noyan daha sonra gözden düsmüs ve yine Gazan Han'in gizli emriyle Baltu ve Arap Noyan tarafindan öldürülmüstür Baltu Noyan giderek güçlenmis ve hanin emirlerini dinlemez olmustu Bunun üzerine Gazan Han Kutlug Sah kumandasindaki 30000 kisilik bir orduyu 1296 yilinda Anadolu'ya gönderdi Baltu Noyan kaçip Ermeni tekfuruna sigindi

Fakat Tekfur onu yakalayip Tebriz'e gönderdi Baltu burada Gazan Han tarafindan idam edildiSultan Mesûd Baltu Noyan'in tahakkümü altinda oldugu için Gazan Han'in isteklerini yerine getiremiyordu Kutlug Sah itham altinda oldugu için Sultan Mesud'u Gazan Han'in huzuruna çikardi O Gazan Han'a mazeretini anlattiysa da 1296 yilinda tahtindan uzaklastirilip Hemedan'a sürüldü ve Selçuklu tahti III Alaeddin Keykubad 1298'de tahta çikincaya kadar 2 yil bos kaldi

Sehzadelerin ve Mogol noyanlarin çikardigi karisikliklar Anadolu halkinin daha da perisan olmasina sebep oldu Horasan Irak ve Azerbaycan'dan yola çikan pekçok kisi burada bir mevki ele geçirmeye çalisiyordu Gazan Han'in Konya'ya gelen elçisi Ahilerin reisi Ahmed Sah tarafindan uzaklastirilinca hükümdara yaranmak isteyen Sarap-sâlar onu öldürdü Bu olay halki mateme bogdu Cenaze merasiminde 15000 kisi basaçik yürüdü Sehir ileri gelenlerinin israrlari karsisinda Ahmed Sah'in katili yakalanip idam edildi

Alıntı Yaparak Cevapla

aNADOLU Selçuklu Devletinin Yıkılışı

Eski 04-21-2009   #26
Şengül Şirin
Varsayılan

aNADOLU Selçuklu Devletinin Yıkılışı





ANADOLU SELÇUKLU DEVLETI'NIN YIKILISI

1243 Kösedag bozgunu Selçuklu Devleti için büyük bir felâketin baslangici olmustur Ülke o tarihten baslayarak iktisadî, ictimaî ve siyasî buhranlara sürüklenmis ve Mogol istilasina maruz kalmistir Hem Mogollarin giderek artan tahakkümü hem de tahta geçen Selçuklu sultanlarinin liyakatsizligi devletin itibarini sarsmistir Özellikle Muineddin Süleyman Pervane'nin 1277'de vuku bulan ölümünden sonra halk Mogol zulüm ve baskisi altinda ezilirken, zaman zaman hanedan mensuplari ve Mogol sehzadelerinin çikardigi isyanlar ve Türkmenlerle yapilan mücadeleler ülkeyi maddî ve manevî bakimdan perisan etmistir

Mogol baskisi karsisinda devlet çökerken uclardaki Türkmenler maruz kaldiklari imha hareketlerine ragmen varliklarini sürdürmeyi basarmis ve Anadolu'nun muhtelif yerlerinde beylikler kurmuslardir Son Selçuklu sultani olarak kabul edilen II Mesud'un ikinci saltanati oldukça sönük geçmis, ölümü bile ciddi bir yanki uyandirmamistir II Mesud'un 1308 yilinda ölümüyle Selçuklu devleti de yikilmistir

Bazi kaynaklar Sultan Mesud'un 1308 (veya 1310) yilinda ölümü üzerine yerine oglu V Kiliç Arslan'in geçtigini ve Anadolu valisi Timurtas'in 1318 yilinda Selçuklu hanedani mensuplarini uçlara tenkil edisine kadar Konya'da tahtini korudugunu söyler Eger bu kayitlar dogru ise Selçuklu Devleti'nin Anadolu'yu ebedî vatan haline getirip Osmanli Devleti gibi büyük bir imparatorlugun temellerini attigi ve 243 yil hüküm sürdükten sonra 1318'de yikildigi kabul edilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Anadolu Selçuklu'larda Kültür ve Teskilat

Eski 04-21-2009   #27
Şengül Şirin
Varsayılan

Anadolu Selçuklu'larda Kültür ve Teskilat



Anadolu Selçuklu'larda Kültür ve Teskilat

HAKIMIYET ALÂMETLERI

a Baskent: Sultan, sarayinin, hükümet ve adliye teskilâtinin bulundugu bir merkeze sahip olmalidir

b Saray: Çok eski dönemlerden beri bütün Türk devletlerinde saray hakimiyet alâmeti olarak kabul edilmistir Selçuklu sultanlarinin Kayseri, Konya, Aksaray, Tokat, Antalya ve Sivas'ta saraylari vardi

c Taht: Bazan serir kelimesiyle de ifade edilen taht-i saltanat, serir-i saltanat ve taht-i Süleymanî de denilen taht hükümdarlik sembollerindendi Sultan I Mesud ölümünden kisa bir süre önce oglu II Kiliç Arslan'i Sultan ilân etti, diger ogullarini da melik unvaniyla baska vilayetlere tayin etti Sultan Mesud bütün devlet erkâninin da katildigi törende tahttan inerek oglunu çikardi ve basina taç koydu

d Sancak ve bayrak: Saltan I Alaeddin Keykubad'in sari renkte bayragi vardi

e Nevbet: Resmi bando takiminin saray veya hükümdarin çadiri önünde günde üç veya bes vakit konser vermesidir Nevbet takimi seferde sultana refakat ederdi Aksarayî II Süleyman Sah'in günde üç, Ilhanlilar'a tabi Selçuklu sultanlarinin ise onlar gibi bes nevbet çaldirdiklarini söyler IV Kiliç Arslan ile Konya'da sultanligini ilan eden Cimri de beser nevbet çaldirmislardi

f Unvan ve lâkaplar: Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu I Süleymansah kaynaklarda "emir" unvaniyla anilirdi Daha sonraki hükümdarlarin çogu es-Sultanü'l-Muazzam ve es-Sultanu'l-a'zam ünvanini kullanilmislardir Ayrica II Süleymansah es-Sultanü'l-Kahir, I Izzeddin Keykâvus Inanç Bilge Kutlu ve es-Sultanu'l-Galib unvanini kullanmislardir
g Çetr: Hükümdarlik alâmeti olarak kullanilan bir saltanat semsiyesidir Anadolu Selçuklulari Abbasi halifelerine hürmetlerinden dolayi siyah renk, daha sonra II Giyaseddin Keyhüsrev Sadeddin Köpek'in baskisiyla mavi renkte çetr kullanmislardir Çetr çetrdâr adi verilen görevliler tarafindan tasinirdi

h Sikke: Diger devletlerde oldugu gibi para bastirmak da hakimiyet alâmetidir Bilindigi kadariyla günümüze intikal eden en eski tarihli sikke I Mesud'a aittir Altin, gümüs ve bakir paralar Konya, Kayseri, Aksaray, Sivas, Malatya, Erzincan, Bayburt ve Kastamonu'daki darphanelerde basilmistir

Büyük Selçuklular bir Türk-Islâm devleti olmak itibariyle diger müslüman Türk devletlerinde de degisik ölçülerde gördügümüz gibi eski Türk töre ve gelenekleriyle Islâmî unsurlarin kaynasmasindan olusan feodal bir yapiya sahipti

Türk hakimiyet anlayisinin "devlet hânedan azalarinin müsterek mirasidir" ilkesini benimseyen Anadolu Selçuklu Devleti'nde tahta tevârüs için kesin bir kaide yoktu Bunun sonucu olarak da gerek Sultanlarin ölümünde ve gerekse sagliklarinda saltanati ele geçirmek üzere girisilen taht kavgalari hiç eksik olmamistir Hânedan azalarinin herbiri hayatini ortaya koymak suretiyle böyle bir mücadeleye her an katilabilirdi Maglub oldugu takdirde ise hakkinda verilecek cezaya -ki bu genellikle yayinin kirisiyle bogmak seklinde olurdu- riza göstermek durumundaydi Büyük Selçuklular'in bütün tarihleri boyunca devam eden taht mücadelelerine halk seyirci kalmistir Halkin taht kavgalarinda bî-taraf kalmasi, muhtemelen "hükümdari Tanri tayin eder" seklinde ifadesini bulan eski bir inançtan kaynaklaniyordu Emir ve kumandanlar ise özellikle fetret devri saltanat mücadelelerinde kendi çikarlarini esas almis ve ona göre taraf degistirmislerdir

Sultanlarin sagliklarinda hânedan azalarindan herhangi birini veliahd tayin etmeleri ve biat almalari da tahta tevarüs için bir çözüm getirmemistir Gerek sehzadeler ve gerekse hanedanin diger üyeleri, Sultanin, içlerinden birini veliahd tayin etmesini kendi mesru haklarina bir tecavüz olarak kabul etmisler ve tahtta hak iddia etmekten geri durmamislardir

Anadolu Selçuklu sultanlarinin seçtigi veliahtler de çok defa kardesleri tarafindan tahttan uzaklastirilmislardir Meselâ Sultan Mes'ud (1116-1155) II Kiliç Arslan'i (1155-1192) tahta çikardi Fakat kardesi Sahinsah bunu tanimadi

Bu misallerden anlasildigi gibi veliahtlik hattâ bey'at hükümdar öldükten sonra hukukî degerini kaybediyordu Zira hükümdarin ölümü ile birlikte kanunlar ve hukukî tasarruflar yeni hükümdar tasdik edinceye kadar hükümden düsmekte, hukukî mesnedden mahrum sayilmaktadir Meselâ Osmanlilar'da yalniz memur ve askerin berati degil, her türlü vesika tahta çikan Sultan tarafindan yenilenirdi Bu sebeple her cülûsta ülkenin yeni bastan tahriri prensip olarak kabul edilmistir

Anadolu Selçuklulari'nda II Kiliç Arslan 'a karsi ogullarinin baslattigi isyanda gördügümüz gibi bazi hallerde kardesler tahtin islerinden birine tahsis edilmesini kabul etmezlerdi Onlar veliahd tayinini kendi haklarina bir tecavüz saymaktaydilar Zira her biri "kut"un kendilerine bagislandigina, Allah'in inayetiyle tahta geçmeye namzet olduklarina inanirlardi Netice olarak diyebiliriz ki, Türk devletlerinde veliahtlik saltanata tevarüste bir usul olarak yerlesmemistir Hanedan azalarinin hâkimiyete müstereken sahip oldugu ve hükümdari Allah'in seçtigi seklindeki gelenek çok kuvvetliydi

Türklerde hükümranlik hakkinin karizmatik vasfi, birden fazla sahsin ayni devlet idaresinde ve ayni kudrette Tanri bagisi (kut) ile donatilmis olmasina imkân vermez Karizma (Kut')nin kan vasitasiyla babadan (Hatun'dan dogan) ogullarin hepsine intikal ettigi inanci dolayisiyla hükümdarin ölümünden sonra evlâtlar arasinda vukua gelen taht mücadelelerinde içlerinden biri tam basariya ulasamadigi takdirde (kut'a nail olamadiginin anlasilmasi halinde) devlet parçalanmaktadir

Yani Türk devletlerinin merkeziyetçi bir karakter tasimasi bizatihî onlarin varliklarini, kudret ve ihtisamlarini sürdürmeleriyle yakindan alâkalidir
Büyük Selçuklular'da bilfiil isyana girismeyen bir hanedan mensubunun saltanatta hak iddia edebilir diye idam edildigine rastlamiyoruz Buna karsilik Anadolu Selçuklulari'nda ve Osmanlilar'da kardes katline rastlamaktayiz

II Kiliç Arslan, 1155'de tahta çiktigi zaman kendine rakip gördügü ortanca kardesini bogdurtmustu II Giyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) de bir oglu olunca hapisteki kardesini idam ettirmisti Bunlar Büyük Selçuklular'da ve diger Türk devletlerinde de gördügümüz gibi Türkler'deki eski bir gelenege dayanarak yay kirisi ile idam edilmistir Hanedandan olanlarin kani dökülmeden yayinin kirisi ile bogulmasi hükümdarin kutsî bir mense'den geldigi telâkkisi ile ilgilidir Bu gelenek çok eski zamanlardan beri mevcuttur Mezkûr telâkkî onlarda esasen var olan kan taassubu inanci ile de birleserek hükümdar ailesine mensup olanlarin kanlarinin dökülmemesi âdetini dogurmustur Türk ve Mogollar'in Islâmî devirde bile bu eski Paganizm âdetini yasatmalari gayet tabiîdir Ok ve yayin eski Türk hayatindaki ehemmiyeti düsünülürse öldürme sekilleri arasinda "yay kirisi ile bogma"nin en eski sekil oldugu söylenebilir Türkler'in paganizm devrindeki dinî-sihrî itikadlarina, onlara bagli hukukî telâkkilere istinad eden kan dökmeme âdetine Büyük Selçuklular'da da tamamen riayet edildigini görmekteyiz

Anadolu Selçuklulari'nda sultan büyük-küçük tefrik etmeden ogullarindan birini veliahd tayin edebilir Veliahtlik taht üzerinde hak iddia etmeye engel degildir Izzeddin II Kiliç Arslan, küçük oglu Giyaseddin Keyhüsrev'i halef tayin etti Diger kardesler kiskanip büyük kardes Rukneddin Süleyman'in etrafinda toplandilar O da 1192'de babasi ölünce Konya'yi kusatip tahta geçti Rükneddin Süleyman ölünce (1204) oglu III Kiliç Arslan sultan ilân edildi Fakat Giyaseddin Keyhüsrev tahta çikti Onun ölümünde (1211) büyük oglu Izzeddin Keykâvus (1211-1220) tahta çikti Fakat kardesi Alâeddin Keykubad (1220-1237) bunu tanimadi Izzeddin Keykâvus ölünce kimin tahta geçecegi tartisiliyordu Sonra oglu Alâeddin üzerinde karar kilindi

Görüldügü üzere Türk devletlerinde saltanat verasetini tanzim eden bir esas mevcut degildir Onlarda tahti hanedanin muayyen azasina intikal ettiren bir gelenek de yerlesmemistir Zaman zaman veliaht tayini, ekber evlâdin ya da küçügün tercihi gibi temayüller belirmis ise de taht daima ilâhî takdire açik tutulmustur Hâkimiyetin ilâhî mense'li oldugunu kabul eden bu düsünce karsisinda diger âdet ve anlayislar hükümsüz kalmistir Hanedandan biri bilfiil saltanati ele geçirdikten sonra onun mesruiyyeti nazarî ve hukukî bakimdan mesele teskil etmezdi Asirlardir süre gelen bu gelenek, Türkler'de hâkimiyetin menseini Tanri'ya dayandiran eski dinî telâkkîlerle ilgili görünmekte ve Orta Asya Türk kavimlerinde daha kuvvetle açiga çikmaktadir

Büyük Selçuklular'da oldugu gibi Anadolu Selçuklulari'nda da ülkenin hanedan mensuplari arasinda muayyen hakimiyet sahalarina taksimi vazgeçilmez bir kaide olarak daima tatbik edilmistir

Mikhail'in daha babasinin sagliginda ölümü üzerine Israil (Arslan) ailenin basi olmustu Sonra onun ahfadina batidaki en uzak uc bölgesi Anadolu yurtluk olarak verilmisti
Anadolu Selçuklu sultani II Kiliç Arslan'in sagliginda memleketi ogullari arasinda taksim etmesi de eski Türk geleneginin devam ettigini göstermesi bakimindan zikre deger Onlardan her biri kendilerine ait mintikalarda bagimsiz bir hükümdar gibi hareket etmekteydiler

HÜKÜMDAR


Anadolu Selçuklu devletinde yönetim diger Türk devletlerinde gördügümüz gibi sultanin mutlak kontrolü altindadir Mogol istilâsi sirasinda oldugu gibi "Ilhan'a ubudiyet arzeden, gerektigi zaman Anadolu içindeki seyahatlerinde ona refakat eden, bazan Mogol noyanlarina mazeret beyan edip af dileyen, belirli yerlerde ikamete mecbur edilen, yargilanip cezalandirilan ve hatta katledilen zavalli birer hükümdar durumuna düsürülen" son dönem Selçuklu sultanlari istisnadan ibarettir Sultan siyasî iktidari baska bir kuvvetin iznine bagli olmadan kullanir

HAKIMIYET ALÂMETLERI


a Baskent: Sultan, sarayinin, hükümet ve adliye teskilâtinin bulundugu bir merkeze sahip olmalidir

b Saray: Çok eski dönemlerden beri bütün Türk devletlerinde saray hakimiyet alâmeti olarak kabul edilmistir Selçuklu sultanlarinin Kayseri, Konya, Aksaray, Tokat, Antalya ve Sivas'ta saraylari vardi

c Taht: Bazan serir kelimesiyle de ifade edilen taht-i saltanat, serir-i saltanat ve taht-i Süleymanî de denilen taht hükümdarlik sembollerindendi Sultan I Mesud ölümünden kisa bir süre önce oglu II Kiliç Arslan'i Sultan ilân etti, diger ogullarini da melik unvaniyla baska vilayetlere tayin etti Sultan Mesud bütün devlet erkâninin da katildigi törende tahttan inerek oglunu çikardi ve basina taç koydu

d Sancak ve bayrak: Saltan I Alaeddin Keykubad'in sari renkte bayragi vardi

e Nevbet: Resmi bando takiminin saray veya hükümdarin çadiri önünde günde üç veya bes vakit konser vermesidir Nevbet takimi seferde sultana refakat ederdi Aksarayî II Süleyman Sah'in günde üç, Ilhanlilar'a tabi Selçuklu sultanlarinin ise onlar gibi bes nevbet çaldirdiklarini söyler IV Kiliç Arslan ile Konya'da sultanligini ilan eden Cimri de beser nevbet çaldirmislardi

f Unvan ve lâkaplar: Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu I Süleymansah kaynaklarda "emir" unvaniyla anilirdi Daha sonraki hükümdarlarin çogu es-Sultanü'l-Muazzam ve es-Sultanu'l-a'zam ünvanini kullanilmislardir Ayrica II Süleymansah es-Sultanü'l-Kahir, I Izzeddin Keykâvus Inanç Bilge Kutlu ve es-Sultanu'l-Galib unvanini kullanmislardir

g Çetr: Hükümdarlik alâmeti olarak kullanilan bir saltanat semsiyesidir Anadolu Selçuklulari Abbasi halifelerine hürmetlerinden dolayi siyah renk, daha sonra II Giyaseddin Keyhüsrev Sadeddin Köpek'in baskisiyla mavi renkte çetr kullanmislardir Çetr çetrdâr adi verilen görevliler tarafindan tasinirdi

h Sikke: Diger devletlerde oldugu gibi para bastirmak da hakimiyet alâmetidir Bilindigi kadariyla günümüze intikal eden en eski tarihli sikke I Mesud'a aittir Altin, gümüs ve bakir paralar Konya, Kayseri, Aksaray, Sivas, Malatya, Erzincan, Bayburt ve Kastamonu'daki darphanelerde basilmistir

Büyük Selçuklular bir Türk-Islâm devleti olmak itibariyle diger müslüman Türk devletlerinde de degisik ölçülerde gördügümüz gibi eski Türk töre ve gelenekleriyle Islâmî unsurlarin kaynasmasindan olusan feodal bir yapiya sahipti

Türk hakimiyet anlayisinin "devlet hânedan azalarinin müsterek mirasidir" ilkesini benimseyen Anadolu Selçuklu Devleti'nde tahta tevârüs için kesin bir kaide yoktu Bunun sonucu olarak da gerek Sultanlarin ölümünde ve gerekse sagliklarinda saltanati ele geçirmek üzere girisilen taht kavgalari hiç eksik olmamistir Hânedan azalarinin herbiri hayatini ortaya koymak suretiyle böyle bir mücadeleye her an katilabilirdi

Maglub oldugu takdirde ise hakkinda verilecek cezaya -ki bu genellikle yayinin kirisiyle bogmak seklinde olurdu- riza göstermek durumundaydi Büyük Selçuklular'in bütün tarihleri boyunca devam eden taht mücadelelerine halk seyirci kalmistir Halkin taht kavgalarinda bî-taraf kalmasi, muhtemelen "hükümdari Tanri tayin eder" seklinde ifadesini bulan eski bir inançtan kaynaklaniyordu Emir ve kumandanlar ise özellikle fetret devri saltanat mücadelelerinde kendi çikarlarini esas almis ve ona göre taraf degistirmislerdir

Sultanlarin sagliklarinda hânedan azalarindan herhangi birini veliahd tayin etmeleri ve biat almalari da tahta tevarüs için bir çözüm getirmemistir Gerek sehzadeler ve gerekse hanedanin diger üyeleri, Sultanin, içlerinden birini veliahd tayin etmesini kendi mesru haklarina bir tecavüz olarak kabul etmisler ve tahtta hak iddia etmekten geri durmamislardir

Anadolu Selçuklu sultanlarinin seçtigi veliahtler de çok defa kardesleri tarafindan tahttan uzaklastirilmislardir Meselâ Sultan Mes'ud (1116-1155) II Kiliç Arslan'i (1155-1192) tahta çikardi Fakat kardesi Sahinsah bunu tanimadi

Bu misallerden anlasildigi gibi veliahtlik hattâ bey'at hükümdar öldükten sonra hukukî degerini kaybediyordu Zira hükümdarin ölümü ile birlikte kanunlar ve hukukî tasarruflar yeni hükümdar tasdik edinceye kadar hükümden düsmekte, hukukî mesnedden mahrum sayilmaktadir Meselâ Osmanlilar'da yalniz memur ve askerin berati degil, her türlü vesika tahta çikan Sultan tarafindan yenilenirdi Bu sebeple her cülûsta ülkenin yeni bastan tahriri prensip olarak kabul edilmistir

Anadolu Selçuklulari'nda II Kiliç Arslan 'a karsi ogullarinin baslattigi isyanda gördügümüz gibi bazi hallerde kardesler tahtin islerinden birine tahsis edilmesini kabul etmezlerdi Onlar veliahd tayinini kendi haklarina bir tecavüz saymaktaydilar Zira her biri "kut"un kendilerine bagislandigina, Allah'in inayetiyle tahta geçmeye namzet olduklarina inanirlardi Netice olarak diyebiliriz ki, Türk devletlerinde veliahtlik saltanata tevarüste bir usul olarak yerlesmemistir Hanedan azalarinin hâkimiyete müstereken sahip oldugu ve hükümdari Allah'in seçtigi seklindeki gelenek çok kuvvetliydi

Türklerde hükümranlik hakkinin karizmatik vasfi, birden fazla sahsin ayni devlet idaresinde ve ayni kudrette Tanri bagisi (kut) ile donatilmis olmasina imkân vermez Karizma (Kut')nin kan vasitasiyla babadan (Hatun'dan dogan) ogullarin hepsine intikal ettigi inanci dolayisiyla hükümdarin ölümünden sonra evlâtlar arasinda vukua gelen taht mücadelelerinde içlerinden biri tam basariya ulasamadigi takdirde (kut'a nail olamadiginin anlasilmasi halinde) devlet parçalanmaktadir Yani Türk devletlerinin merkeziyetçi bir karakter tasimasi bizatihî onlarin varliklarini, kudret ve ihtisamlarini sürdürmeleriyle yakindan alâkalidir
Büyük Selçuklular'da bilfiil isyana girismeyen bir hanedan mensubunun saltanatta hak iddia edebilir diye idam edildigine rastlamiyoruz

Buna karsilik Anadolu Selçuklulari'nda ve Osmanlilar'da kardes katline rastlamaktayiz II Kiliç Arslan, 1155'de tahta çiktigi zaman kendine rakip gördügü ortanca kardesini bogdurtmustu II Giyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) de bir oglu olunca hapisteki kardesini idam ettirmisti Bunlar Büyük Selçuklular'da ve diger Türk devletlerinde de gördügümüz gibi Türkler'deki eski bir gelenege dayanarak yay kirisi ile idam edilmistir Hanedandan olanlarin kani dökülmeden yayinin kirisi ile bogulmasi hükümdarin kutsî bir mense'den geldigi telâkkisi ile ilgilidir

Bu gelenek çok eski zamanlardan beri mevcuttur Mezkûr telâkkî onlarda esasen var olan kan taassubu inanci ile de birleserek hükümdar ailesine mensup olanlarin kanlarinin dökülmemesi âdetini dogurmustur Türk ve Mogollar'in Islâmî devirde bile bu eski Paganizm âdetini yasatmalari gayet tabiîdir Ok ve yayin eski Türk hayatindaki ehemmiyeti düsünülürse öldürme sekilleri arasinda "yay kirisi ile bogma"nin en eski sekil oldugu söylenebilir Türkler'in paganizm devrindeki dinî-sihrî itikadlarina, onlara bagli hukukî telâkkilere istinad eden kan dökmeme âdetine Büyük Selçuklular'da da tamamen riayet edildigini görmekteyiz

Anadolu Selçuklulari'nda sultan büyük-küçük tefrik etmeden ogullarindan birini veliahd tayin edebilir Veliahtlik taht üzerinde hak iddia etmeye engel degildir Izzeddin II Kiliç Arslan, küçük oglu Giyaseddin Keyhüsrev'i halef tayin etti Diger kardesler kiskanip büyük kardes Rukneddin Süleyman'in etrafinda toplandilar O da 1192'de babasi ölünce Konya'yi kusatip tahta geçti Rükneddin Süleyman ölünce (1204) oglu III Kiliç Arslan sultan ilân edildi Fakat Giyaseddin Keyhüsrev tahta çikti Onun ölümünde (1211) büyük oglu Izzeddin Keykâvus (1211-1220) tahta çikti Fakat kardesi Alâeddin Keykubad (1220-1237) bunu tanimadi Izzeddin Keykâvus ölünce kimin tahta geçecegi tartisiliyordu Sonra oglu Alâeddin üzerinde karar kilindi

Görüldügü üzere Türk devletlerinde saltanat verasetini tanzim eden bir esas mevcut degildir Onlarda tahti hanedanin muayyen azasina intikal ettiren bir gelenek de yerlesmemistir Zaman zaman veliaht tayini, ekber evlâdin ya da küçügün tercihi gibi temayüller belirmis ise de taht daima ilâhî takdire açik tutulmustur Hâkimiyetin ilâhî mense'li oldugunu kabul eden bu düsünce karsisinda diger âdet ve anlayislar hükümsüz kalmistir Hanedandan biri bilfiil saltanati ele geçirdikten sonra onun mesruiyyeti nazarî ve hukukî bakimdan mesele teskil etmezdi Asirlardir süre gelen bu gelenek, Türkler'de hâkimiyetin menseini Tanri'ya dayandiran eski dinî telâkkîlerle ilgili görünmekte ve Orta Asya Türk kavimlerinde daha kuvvetle açiga çikmaktadir

Büyük Selçuklular'da oldugu gibi Anadolu Selçuklulari'nda da ülkenin hanedan mensuplari arasinda muayyen hakimiyet sahalarina taksimi vazgeçilmez bir kaide olarak daima tatbik edilmistir

Mikhail'in daha babasinin sagliginda ölümü üzerine Israil (Arslan) ailenin basi olmustu Sonra onun ahfadina batidaki en uzak uc bölgesi Anadolu yurtluk olarak verilmisti
Anadolu Selçuklu sultani II Kiliç Arslan'in sagliginda memleketi ogullari arasinda taksim etmesi de eski Türk geleneginin devam ettigini göstermesi bakimindan zikre deger Onlardan her biri kendilerine ait mintikalarda bagimsiz bir hükümdar gibi hareket etmekteydiler

DIVAN TESKILÂTI


Anadolu Selçuklulari'nda devlet islerinin görüsülüp karara baglandigi Divân-i a'lâ'nin (Divân-i âlî, divân-i saltanat) baskani vezirdir Devlet idaresinde birinci derecede rol oynayan divân-i a'lâ'nin diger üyeleri sunlardir:

Naib-i saltanat, beylerbeyi, tugrâî, atabeg, pervâne, âriz, müstevfî ve müsrif-i memâlik
Divana gelen meseleler vezirin baskanliginda müzakere edilir ve alinan kararlar vezirin saginda ve solunda oturan münsîler (divân kâtipleri) tarafindan defâtir-i dîvan-i a'lâ'ya islenirdi Divan kararlari Fahreddin Ali'nin vezirligine kadar Arapça yazilirdi Daha sonra Farsça yazilmaya baslandi Divana gelen bazi meseleler önce ilgili divanlara havale edilir ve onlarin yaptigi inceleme ve hazirladigi raporlar daha sonra divân-i a'lâda görüsülüp nihaî karara baglanirdi Divanda tercümanlar da görev alir ve yabanci devletlere gönderilecek yazilari kaleme alir ve gerektiginde tercümanlik da yaparlardi
I Alaeddin Keykubad zamaninda divanda dört münsî ile iki tercüman vardi

Alıntı Yaparak Cevapla

Selçuklu Tarihi / Dıvan-ı Alanın Üyeleri

Eski 04-21-2009   #28
Şengül Şirin
Varsayılan

Selçuklu Tarihi / Dıvan-ı Alanın Üyeleri



DIVAN-I A'LÂ'NIN ÜYELERI

a Naib-i saltanat: Büyük Selçuklu devlet teskilâtinda rastlamadigimiz bu makam muhtemelen Eyyubî devlet teskilâti örnek alinarak ihdas edilmistir Önemli devlet adamlari ve kumandanlar arasindan seçilen naib-i saltanat sultanin merkezde bulunmadigi zamanlarda ona vekâleten devlet islerini yürütürdü Kendilerine naib-i saltanat olduklarinin alameti olarak bir altin kiliç verilirdi Naibü'l-hazre de denilen bu görevli baslangiçta sadece sultan tarafindan tayin edildigi halde ülke Mogol tahakkümüne maruz kaldiktan sonra Ilhanli hükümdarinin onayini alan vezirlerin de bazi sahislari bu makama getirdikleri görülmektedir Fahreddin Ali vezir olduktan sonra Emînüddin Mikâil'i nâib-i saltanat tayin etmisti Ayrica Mogol istilâsi sirasinda Ilhanli hükümdarlarinin sultanin naibinden ayri olarak bizzat kendilerinin de naib tayin ettikleri anlasilmaktadir Fahreddin Ali'nin ölümünden sonra Mücirüddin Emirsah, Argun Han'in buyruguyla Naib-i saltanat olarak görevlendirilmistir Bazan ayni sahis hem Anadolu Selçuklu sultaninin hem de Ilhanli hükümdarinin naibi olarak hizmet ederdi Meselâ Semseddin Isfahânî hem Selçuklu sultani hem de Batu Han tarafindan naib-i saltanat olarak görevlendirilmisti Bu görevde bulunan bazi devlet adamlari sunlardir: Celâleddin Karatay, Sücâeddin Abdurrahman, Nizâmeddin Hursid, Fahreddin Ali, Emirü'd-din Mikâil, Mücirüddin Emir Sah, Cemaleddin, Mehmed Pervâne ve Kemaleddin Tiflisî

b Beylerbeyi: Anadolu Selçuklu devlet teskilâtinda nüfuz bakimindan en önde gelen görevlilerden biridir Emirü'l-ümerâ ve melikü'l-ümerâ da denilen beylerbeyi ordunun bas kumandani olmasi sebebiyle divanda sözü geçerdi Zaman zaman hükümdarlarin bile onlardan çekindigi hatta komplo hazirlayarak onlari bertaraf ettigi görülmektedir Merkezdeki beylerbeyinden farkli olarak uçlarda görev yapan askerlerin basinda da uc beylerbeyi denilen bir emîr bulunurdu Meselâ Hüsameddin Çoban Kastamonu'da uç beylerbeyi olarak görev yapmistir Bir baska uc beylerbeyi de Seyfeddin Kizil'dir II Giyaseddin devrinin nüfuzlu devlet adami olan Sadeddin Köpek de Samsat seferi sirasinda Melikü'l-ümerâ unvanini almisti Samsat kalesini aldiktan sonra gücü bir kat daha artan Sadeddin Köpek kendinden önce beylerbeyi olan Kemaleddin Kâmyâr'i tevkif ettirerek muhtemelen bu görevi de kendisi üstlenmistir Beylerbeyi olarak görev yapan bazi devlet adamlari söyle siralanabilir Seyfeddin Ayaba, Semseddin Has Oguz, Serefüddin Mahmud, Sirâceddin, Kemaleddin Kâmyâr, Seyfeddin Torumtay, Serefüddin Mesud, Azîzüddin

c Tugrâî: Devletin iç ve dis her çesit yazismalarini idare eden mensûr, berât, name ve muahedeleri kaleme alan, ferman ve mensûrlara sultanin alâmet ve tugrâsini çekmekle görevli olan Tugrâî Divan-i insâ ve tugrânin reisidir Iyi tahsil görmüs, Arapça ve Farsça'ya vakif kalem erbabindan seçilirdi Anadolu Selçuklulari'nda divân-i insâ, divân-i arzdan sonra gelirdi Meselâ I Izzeddin Keykâvus zamaninda (1211-1220) Semseddin Taber divân-i insâ reisi iken daha sonra emîr-i âriz-i memâlik-i Rûm tayin edilmistir
d Atabeg: Büyük Selçuklu Devleti'nde oldugu gibi Anadolu Selçuklulari'nda da atabeglik müessesesi mevcuttu Sehzâdeleri iyi bir devlet adami olarak yetistirmekle görevli olan atabegler (lalalar) güvenilir ve nüfuzlu kumandanlar arasinda seçilirdi Sehzadeler atabegin gözetiminde "melik" unvaniyla her hangi bir vilayetin idaresine memur edilirlerdi Ancak daha sonra sehzadelerin egitiminden sorumlu atabeglerin yaninda baskentte sultanin yaninda ona müsavirlik eden bir atabeg daha tayin edilmeye baslanmistir Bu atabegler divan üyesi olarak müzakerelere istirak ederlerdi Bu konuyla ilgili bir fermanda bütün devlet erkâninin önemli konularda hükümdarin atabegiyle istisâre etmesi emredilmektedir
Atabeglerin Anadolu Selçuklu devletine büyük hizmetleri olmustur Bunlarin basinda da Semseddin Altunaba ile Celaleddin Karatay gelir Arslan ve II Alaeddin Keykubâd ile müsterek hakimiyetin basladigi 1249 yilina kadar yürüttügü naib-i saltanat görevini birakarak atabeg-i Rûm unvaniyla atabeglik görevini üstlenmis ve 1254'te ölümüne kadar bu makamda kalmis devletin birlik ve bütünlügünü korumus, sehzadeler arasinda geçimsizlige ve ihtirasli devlet adamlarinin faaliyetlerine mani olmustur

e Pervâne:
Arazi tevcihatiyla ilgili defterleri tutmak, iktalara ait mensurlari hazirlamak ve istihbarat faaliyetlerini yürütmekle görevli olan pervane de divân-i a'lâ'nin üyesiydi Sultanlar pervaneleri bu görevleri disinda siyasî ve askerî iliskileri yürütmekle de görevlendirebilirlerdi Meselâ Muineddin Süleyman Pervâne IV Kiliç Arslan tarafindan Mogollara elçi olarak, II Alaeddin Keykubad da Erzincan'li Kadi Serefüddin'in oglu Taceddin'i Diyarbekir'i zaptetmek üzere görevlendirmisti Anadolu Selçuklulari tarihinde Muineddin Süleyman Pervane'nin ayri bir yeri vardir Mogol tahakkümü sirasinda sultani da asarak bütün yetkileri elinde toplayan Muineddin Süleyman sahsî kabiliyeti sayesinde hem Ilhanlilar hem de Memlûklülerle iyi iliskiler kurmus ve bir devre adini vermistir

f Âriz: Büyük Selçuklu Devleti'nde oldugu gibi ordunun her türlü ihtiyacini karsilamak ve askerlerin maaslarini dagitmakla görevli olan Divân-i arz'in baskanidir Ancak ordunun sevk ve idaresine müdahale etmezdi Bu görev daha önce geçtigi gibi beylerbeyinindi

g Müstevfî: Büyük Selçuklular'da da gördügümüz divân-i istifâ devletin bütün malî islerini yürütmekle görevli olup divan baskanina müstevfî veya sahib-i divân-i istifâ denilir Sultan tarafindan tayin edilen müstevfî vergi tarh ve tahakkukunda çok dikkatli davranmali, halktan haksiz vergi alinmasina mani olmalidir Tayin ettigi amillerin adil ve mutemet olmasina dikkat etmeli, halkin sikâyetlrini arzetmesi için kapisini daima açik bulundurmalidir Mogol istilâsi sirasinda müstevfîleri Ilhanli hükümdarlari tayin etmeye baslamistir
Mecdüddin Muhammed b Hasan'in divân-i istifâ baskanligina tayiniyle bir mensurda onun bütün vergileri toplamasi, divan görevlilerini bos birakmamasi, nedimlerin sözlerine itibar etmemesi ve devlet gelirlerinin zorbalarin elinde telef olmamasina özen göstermesi istenmektedir Bir baska mensûrda da divân-i istîfa'nin saltanatin diregi oldugu ifade edilmekte ve mâlî islerin isbilir (kârdâr) ve güvenilir kisilere verilmesi, tuzlalarda liyakatli âmillerin görevlendirilmesi emredimektedir

h Müsrif: Devletin malî ve idarî faaliyetlerini denetleyen divan-i isrâfin reisidir Müsrif kendisine bagli memurlari vasitasiyla ülkenin her tarafinda hazineye ait mallari tesbit ve defterleri kontrol ettirirdi

SARAY TESKILÂTI


Anadolu Selçuklulari saray teskilâti Büyük Selçuklu devleti saray teskilâti esas alinarak olusturulmustur Baslica saray görevlileri sunlardir:

a Hacibü'l-huccâb: Sultan ile divan üyeleri arasinda irtibati saglayan bas hacib saray görevlilerinin hizmetlerini kontrol etmekten de sorumlu idi Hacibü'l-huccâb'in emrinde hacip ve perdedar denilen görevliler vardi

b Emîr-i cândâr:
Sarayi ve sultani korumakla görevli olan Candarlarin reisi olan emîr-i cândâr hazarda ve seferde buyrugu altindaki muhafizlarla birlikte sultani korumakla mükelleftir I Alaeddin Keykubad sultan olarak Konya'ya gelirken yaninda 120 kisiden olusan muhafiz (candâr) birligi vardi Bunlar altin sirmali hamayil ile asili kiliç tasirlardi Candarogullari beyliginin kurucusu Emir Semseddin Yaman'in lâkabina bakilarak onun da Anadolu Selçuklularinda emîr-i cândâr olarak görev yaptigi söylenebilir

c Üstâdüddâr: Saray naziri olup saraya ait bütün harcamalari ve saray görevlilerini kontrol eder

d Emîr-i çasnigîr: Sultanin sofrasinin hazirlanmasina nezaret ve yemekleri kontrol eden görevlidir Çok güvenilir emirler arasindan seçilen çasnîgîrin görevi sofraya konulan yemekleri sultandan önce tatmak suretiyle yemege zehir katilma ihtimalini ortadan kaldirmakti Büyük Selçuklularda ve diger bazi Islâm devletlerinde de gördügümüz çasnigîr Anadolu Selçuklu devletinde de önemli bir görevli idi Meshur emîrlerden Mübârizüddin Çavli ile Semseddin Altunaba da çasnigîr (emir-i zevvâk) olarak hizmet etmislerdi

e Emîr-i silâh: Silahlarin bakim ve muhafaza edilmesiyle görevli olan silâhdarlarin emiri olup merasimlerde hükümdarin silahini tasirdi

f Emîr-i sikâr: Hükümdarin av islerini idare eden ve av kuslariyla av hayvanlarinin egitiminden sorumlu olan saray görvlisidir Emîr-i sikârlar nüfuz ve itibar sahibi kumandanlar arasindan seçilirdi Meselâ meshur devlet adami Sadeddin Köpek Sultan I Alaeddin Keykubad'in, Kilavuzoglu Tumanbay da III Giyaseddin Keyhüsrev'in emîr-i sikârlari idiler Bütün kusçular emîr-i sikârlarin emrindeydi Bunlarin yaninda yine av ile görevli askerler bulunurdu Anadolu Selçuklularinda emîr-i sikârliga tayinle ilgili bir vesikada bu görevlilerde aranan vasiflar ve av sirasinda dikkat edilmesi gereken hususlar sayilarak emîr-i sikârin bu önemli vazifede bâzdârlari kulluk ve mülâzemette bulundurmasi, sürgün avinda kus ve hayvanlari halka haline getirme zamaninda cesur ve marifetli avcilari hizmete sokmasi ve kuslarin avlanma mevsiminde avcilari pusuya yatirmasi gerektigi ifade edilmektedir

Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu sultanlarinin sofrasinda av eti hiç eksik olmazdi Nitekim sultan Meliksah ile I Alaeddin Keykubad bir rivayete göre yedikleri av etinden zehirlenerek ölmüslerdir II Giyaseddin Keyhüsrev'in av hayvanlari yaninda vahsî hayvanlari da besledigi, Ermeni kralinin sultan I Izzeddin Keykâvûs'a çesitli hediyeler yaninda bâz (dogan) ve sahin de göndermesi Selçuklu sultanlarinin kuslara ne derecede önem verdiklerini göstermektedir Anadolu Selçuklularinda yilda iki defa umûmî ava çikilirdi Bu ava bütün devlet erkâni katilir ve av sölenle sona ererdi

g Emîr-i alem: Sultan sancagini tasiyan ve onu korumakla görevli olan emîrdir

h Emîr-i âhûr: Hükümdarin atlarina bakmakla görevli emîrdir Buyrugu altindaki hademeler atlarin egitimi ve tavlalarin bakimindan sorumludur

k Câmedâr: Hükümdarin elbiselerine nezaret etmekle görevlidir Elbiselerin muhafaza edildigi câmehâne de onun kontrolündeydi Câmedârlar sultanin elbiselerini giymelerine de yardimci olurlardi

l Tastdâr: Hükümdar elini yikarken, abdest alirken legen tutup su döken saray görevlisi
m Emîr-i meclis: Sultanin bezm denilen meclisine girecek olanlari içeri alan, ziyafet salonlarini düzenlemekten sorumlu saray görevlisi olup Anadolu Selçuklulari'nda önemli bir memuriyetti

n Havâyicsâlâr: Havâyichâne denilen mutfak islerine bakan ve yemekleri pisiren saray ahçisi

o Serhenk (Çavus): Sultanin önünden giderek yol açardi Merasimlerde ve alaylarda ellerinde süslü degneklerle görev yaparlardi I Alaeddin Keykubad sultan ilân edilip tahta çikmak üzere Konya'ya giderken yaninda 500 serhenk vardi

p Emîr-i devât (devâtdâr): Baslangiçta sultanin divit takimindan sorumlu olan ve daha sonra çesitli görevler üstlenen saray memuru Meshur devlet adami Celâleddin Karatay da emîr-i devât olarak hizmet etmisti

ADLÎ TESKILÂT

Anadolu Selçuklulari döneminde ülkede meydana gelen hukukî meseleler kadilar tarafindan Hanefi mezhebi hükümleri esas alinarak çözülürdü Halkla ilgili bütün davalara ve miras islerine kadilar bakardi Ancak askerî davalar kadilesker tarafindan karara baglanirdi Kadi'l-kudât (baskadi) Konya'da oturur ve diger kadilari kontrol ederdi Kadi'l-kudât bütün ilmiyye sinifinin da reisi idi

Kadilarin baktigi ser'î davalarin disinda basta devlet aleyhine islenen cürümler olmak üzere, her çesit baski ve zulümle ilgili davalara ise örfî ve ser'î hukuku esas alarak emîr-i dâdlar bakardi Anadolu Selçuklularinda emîr-i dâd protokolde atabegden sonra gelirdi ve çok nüfuzlu bir emîr idi I Alaeddin Keykûbad hükümdarliginin ilk yillarinda dîvân-i mezalime bizzat baskanlik edip sikâyetleri dinlerdi

Ancak daha sonra islerinin yogunlugu yüzünden bu görevi emîr-i dâd'a birakti Fahreddin Ali emîr-i dâdliktan vezirlige yükseldigi gibi Emîr-i dâd Emînüddin Düleycânî ayni zamanda üstâdüddarlik, evkaf hakimligi ve müstevfîlik görevlerini de üstlenmisti Emîr-i dâd hem divan-i mezâlim hem de kadilarin verdigi hükümleri infaz etmekle görevliydi Kaynaklarda emir-i dâd olarak hizmet eden diger bazi görevliler arasinda Nusret Yakut ve Nizâmeddin'den de bahsedilmektedir III Giyaseddin devrinde kadilik görevinde bulunanlardan bazilari da söyle siralanabilir: Kadi'l-kudât Siraceddin Mahmud-i Ermevî, Celaleddin Habîb, Emînüddin Tebrîzi, Izzüddin, Bedreddin Kazvinî, Taceddin Hoyi ve Sadüddin

ASKERÎ TESKILÂT


Anadolu Selçuklu Devleti esas itibariyle askerî bir hüviyete sahipti Ordu devlet yönetiminde ve teskilâtin hemen her kademesinde önemli rol oynuyordu Divân-i a'lâ'ya bagli olarak görev yapan divan-i arz ordunun her türlü ihtiyacini karsilamaktaydi Savas zamanlarinda ordunun sevk ve idaresi vezir ve beylerbeyinin sorumlulugundaydi Savas sirasinda Sultana emîrler, leskerler, reisler ve ileri gelen zevat refakat ederdi

Anadolu Selçuklularinda ordu baslica su siniflardan tesekkül ederdi


1 Kapikulu: Merkezde sultanin sahsina bagli olarak görev yapan bu askerler çesitli milletlerden teskil edilmisti Bunlar da kendi aralarinda müfred, gulam, mülâziman-i yatak (yayak) ve halka-i hassa diye kisimlara ayrilmisti Sarayda görev yapan askerler cândârlarla birlikte Sultanin ve sarayin korunmasinda istihdam edilmisti Mülâzimân-i yatak ise hükümdarin çadirini beklerdi Kapikulu süvarileri yilda dört defa bistegânî denilen maas alirlardi

2 Timarli sipahi: Ikta sahiplerinin maiyetindeki bu askerler savas zamanlarinda subasi denilen ve ayni zamanda bulunduklari sehirlerin emniyet ve asayisinden sorumlu olan kumandanlarin emrinde ana orduya katilirlardi

3 Ücretli askerler: Anadolu Selçuklu ordusunun temel unsurlarindan birini teskil etmekle beraber ihtiyaç halinde istihdam edilen bu askerler arasinda zaman zaman gayri müslim askerler de bulunurdu Meselâ II Giyaseddin devrindeki Babâî ayaklanmasinin bastirilmasinda ücretli Frank askerleri önemli hizmetlerde bulunmuslardi

4 Kayseri basta olmak üzere Sivas, Harput, Develi-Karahisar, Niksar, Malatya, Erzincan, Nigde, Ladik, Honas gibi önemli sehirlerde sürekli olarak bulundurulan muhafiz birlikleri Bu mintikalara bagli ikta sahiplerinin maiyetindeki askerler, Türkmenler ve müstahkem yerlerdeki daimî kuvvetlerin kumandanlari o bölgenin subasisina tabi idiler

5 Uc birlikleri: Baris ve savas zamanlarinda Bizans Ermeni ve Gürcü sinirlarinda beylerinin emrinde bekleyen askerler

6 Anadolu Selçuklu Devletine tabi olan vassal statüdeki müslüman ve gayri müslim devletlerin ihtiyaç halinde antlasmalara uygun olarak gönderdikleri kuvvetler

Askerî merkezlerdeki kuvvetlerle ikta sahiplerinin emrindeki kuvvetler 1243'teki Kösedag bozgunundan sonra giderek azalmistir Bunun da sebebi ikta sisteminin Mogol istilâsiyla tamamen sarsilmis olmasidir IV Kiliç Arslan iktâ arazileri mülk haline getirerek ordunun esasini teskil eden timarli sipahilerin yok olmasina sebep olmustur Müineddin Süleyman Pervane'nin 1277'de ölümünden sonra Ilhanli istilâsi giderek siddetlenmis, hem ikta sistemi kaldirilmis, hem de ordu bertaraf edilmistir Bu da gelirlerini kaybeden ikta sahiplerinin ülkenin her tarafinda isyan ve karisikliklar çikarmalariyla sonuçlanmistir Orduda yaratilan bosluk Mogol askerleriyle giderilmeye çalisilmistir Bu dönemde çikan isyanlar Selçuklu-Mogol müsterek kuvveti tarafindan bastirilmistir

Selçuklu ordusuna harekât sirasinda kumanda eden Beylerbeyi protokolde ön saflarda yer alirdi Ayrica I Alaeddin Keykubad'in güney sahillerini fethetmesinden sonra uc beylerbeyilikleri ihdas edildi Beylerbeyi karsiliginda sipehdâr-i büzürg veya emîr-i büzürg tabiri de kullaniliyordu

Anadolu Selçuklulari Antalya, Alâiye ve Sinop'un fethinden sonra denizcilige önem verdiler ve tesis ettikleri tersanelerde kendi donanmalarini insa ettiler Donanma kumandanlarina emîrü's-sevâhil, melikü's-sevâhil veya emîrü'l-bahr denilirdi

Selçuklu kara ordusunun büyük bir kismini süvariler teskil ettigi için ata büyük önem verilirdi O dönemde kullanilan bütün klâsik silahlar Anadolu Selçuklu ordusunda da mevcuttu Orduda nizam ve intizam çok önemli idi Ihmali görülenler ve disipline uymayanlar siddetle cezalandirilirdi Meselâ II Giyaseddin Keyhüsrev ile vezir Fahreddin Ali Cimri isyani sirasinda sefere katilmayan emîr-i büzürg-i uc Ali Bey ile adamlarini katlettirdiler

TOPRAK VE HALK

Anadolu Selçuklulari'nda toprak tipki Büyük Selçuklular'da oldugu gibi mîrî yani devlete aitti Arazi ikta, mülk ve vakif olmak üzere üç bölümde ele alinabilir

1 Ikta arazi:
Bir hizmet karsiligi olarak devlet adamlarina, kumandanlara ve büyük-küçük sipâhîlere verilen araziye ikta arazi denilir Has arazi sadece hükümdara aitti Görevinden azledilen kisilerin iktalari ellerinden alinirdi Hizmetleri devam ettirmek kayit ve sartiyla ikta arazi babadan ogula intikal edebilirdi Devlet ricali ve kumandanlarin rütbeleriyle mütenasib iktalari vardi Meselâ Taceddin Pervâne'nin iktai Ankara idi Ikta sahipleri sefer zamanlarinda askerleriyle birlikte sultanin emriyle savasa katilmak üzere yola çikarlardi

I Alaeddin Keykubâd Harizm asireti reislerinden Kirhan'a Erzincan'i, Bereket Han'a Amasya'yi, Artuklular'dan Izzeddin Ahmed'e ise Harput'u ikta olarak vermisti II Giyaseddinn Keyhüsrev de vezir Mühezzebüddin Ali'ye 40000 dinarlik bir arayizi ikta etmisti

2 Vakif arazi: Geliri ilmî ve sosyal gayelerle kurulan müesseselerin masraflarini karsilamak üzere tahsis edilen arazilerdir Bazi Selçuklu devlet adamlari ve kumandanlar da kendilerine mülk olarak verilen yerleri hayir amaciyla kurduklari müesseselere devretmislerdir ki bunlar da vakif arazi statüsündedir Vakif arazilerin gelirleri mutlaka gayelerine uygun olarak kullanilirdi

3 Mülk arazi:
Aslinda devlete ait bazi araziler büyük hizmetleri ve yararliklari görülen devlet adamlari ve kumandanlara sultan tarafindan mülk olarak verilmis ve bunlar onlarin evladina miras yoluyla intikal etmistir Ancak bazilari da bunlari hayir müesseselerine vakfetmislerdir Kastamonu yöresi Hüsameddin Çoban'a, Sinop da Muineddin Pervane'ye mülk olarak verilmistir

Anadolu Selçuklulari'nda topragi ekip biçen reayanin her zaman hakkini almasina itina edilir, haksizliga ugrayanlar her zaman sikâyetçi olabilir ve haklarini geri alabilirlerdi Arazi tevcihatiyla ilgili isler Pervane ve emrindeki memurlar tarafindan yürütülürdü Ülkede zaman zaman arazi tahrîri de yapilirdi

Meskün mahallerdeki vergiye tabi nüfus ve herkesin verecegi vergi miktari kayit ve tespit edilirdi Reayadan tahakkuk ettirilen miktardan fazla vergi isteyenler agir cezalara çarptirilirdi Iktâ sahipleri ikta araziden alacaklari gelir karsiligi asker besledikleri gibi o bölgenin yönetiminden de sorumluydular Ancak Mogol istilhasi sirasinda bu sistem bozuldu ve iktalari ellerinden alinan sipahiler ülke içinde isyan ve huzursuzluklara sebep oldular Iktalari ellerinden alindigi için ikta sahipleri de yeteri kadar asker besleyemediler ve bu da ordunun çökmesine sebep oldu

IDARI TESKILAT


Anadolu Seçuklulari'nda eyaletler öncelikle haneden mensuplarinin idaresine tevdî edilirdi Sehzadeler küçük ise onlari iyi bir devlet adami olarak yetistirmek üzere yanlarina lala veya atabeg denilen güveniler emîrler verilirdi Bu emîrler bulunduklari eyaleti o sehzade adina idare ederlerdi Anadolu Selçuklulari'nin idarî açidan kaç eyalete taksim edildigi kesin olarak bilinmemektedir Ancak II Kiliç Arslan'in ülkeyi 11 oglu arasinda taksim ettigi bilinmektedir

Böylece baskent Konya'nin disinda 11 idarî merkezin mevcudiyetinden bahsedilebilir Hanedan mensuplarinin yönetimine birakilan Tokat, Niksar, Elbistan, Kayseri, Sivas, Aksaray, Malatya, Konya Ereglisi, Nigde, Amasya, Ankara ve Uluborlu disinda Kastamonu, Sinop, Erzurum, Erzincan, Sarkî Karahisar, Divrigi, Antalya, Alaiye, Manavgat, Içel, Harput, Çemisgezek, Kâhta, Ahlat, Isparta, Kütahya, Eskisehir, Denizli ve Amid (Diyarbakir)'in ilhakiyla eyaletlerin sayisi artmis ve otuzu geçmistir

Bizans ve Ermeni sinirlarinda uç vilayetleri de uç beyleri tarafindan idare ediliyordu Meselâ Danismendli Yagibasin'in ogullarindan Muzafferüddin Mahmud, Bedreddin Yusuf ve Zahireddin Ili Anadolu Selçuklulari'nin ihzmetine girerek uç boylarinda görev almislardi Ayrica hanedan mensuplarinin idaresi disinda kalan yerlerde de emîrler hem vali hem de kumandan olarak görev yapiyorlardi Bu büyük vilayetlerin disindaki sehirlerde de serlesker ve subasilar emniyet ve asayisten sorumlu idiler Merkezi sehirlerde emniyeti saglamaktan sorumlu birer sahne bulunurdu

1243'te Anadolu Selçuklulari'nin maglubiyetiyle sonuçlanan Kösedag savasindan sonra ülke taht kavgalarina sahne olmus ve nihayet Mogollarin müdahalesiyle ülke ikiye bölünmüs, bir kismi Konya merkez olmak üzere II Izzeddin Keykâvus'a, digerinin merkezi de Sivas olmak üzere IV Rükneddin Kiliç Arslan'a verilmistir

Vilâyetlerde birer küçük divan bulunur ve vergiler muhassillar tarafindan toplanirdi
Eflâki Menâkibü'l-ârîfîn'de idari teskilâtta adi geçen görevlilerden bazilarini söyle siralar Nâzir, emîr-i ab vâliler (ummâl), yol muhafizlari, subasi, sehir kethüdasi, reis, sahne, cellâd, divan memuru, seyhü'l- islâm ve hati

Alıntı Yaparak Cevapla

Selçuklu Tarihi / sosyal hayat

Eski 04-21-2009   #29
Şengül Şirin
Varsayılan

Selçuklu Tarihi / sosyal hayat



SOSYAL HAYAT

1 Adet ve Gelenekler


Yagmur duasi: Yagmur duasina çikilacagi zaman halk oruç tutar, kurban keser ve Allah'a dua ve niyazda bulunurdu Duanin akabinde yagmur yagmazsa uzak yerlerden gelmis bir garibe gider ondan Allah'a dua ve niyazda bulunmasini isterlerdi Bir defasinda Konya'da kitlik olmus, uzun zaman yagmur yagmamisti Korkunç bir pahalilik vardi Birkaç defa yagmur duasina çikip ümitsizlik içinde dönmüslerdi Verdikleri sadakalar, kestikleri kurbanlar kabule mazhar olmamisti Nihayet Sultan Veled'e gidip yardim istediler Onun mübarek basini açip gözlerinden yaslar akarak Allah'a dua etmesi üzerine müthis bir yagmur yagdigi söylenir

Ugur ve Nazar:
Kötü insanlarin nazarindan korunmak için atese çörek otu atilirdi Üzerinde dikis dikilen kimsenin agzina mutlaka bir yaprak, bir saman çöpü olmasi gerektigine inanilirdi Gül ugur çiçegi kabul edilirdi Dini bayramlarin arifesinde helva dagitilirdi Bir tüccarin karisi Kurban bayrami arifesinde çokça helva yaparak fakirlere ve komsulara sadaka olarak dagitmis, helva dolu büyük bir siniyi de Mevlâna hazretlerine göndermisti
Dogum: Çocuk dogdugu evde büyük bir sevinç kaynagi olurdu Bebege altin takilir, saçi saçilirdi Çocugun babasi büyük bir ziyafet verirdi

Evlenme: XIII ve XIV yüzyilda Anadolu'da Islâm hukuku hâkimdi Erkekler birden fazla kadinla evlenebilirdi Cariye edinme gelenegi de vardi Sultan Veled'in iki cariyesi vardi Evlenen erkegin kadina baslik olarak para verme adeti yaygindi Evlenecek kiz da çeyiz esyasi hazirlamak zorundaydi Mevlâna bir kizin cehizinin hazirlanmasi için Gürcü Hatun'dan yardim istemis, o da birkaç takim elbise, her cinsten bir kat çamasir, yirmi adet süslü küpe, yirmi yüzük, ince gerdanlik, yün örtüleri ve bilezikler, hali ve seccadeler hazirlayip göndermisti Dügünler oldukça debdebeli olur, uzun süre anlatilirdi Kadinlar peçe takarlardi

Terbiye kurallari:
Anadolu Selçuklu toplumunda Türk-islâm düsüncesinin ortak ürünü olan terbiye ve görgü kurallari yürürlükteydi Türk toplumunda büyüge hürmet esastir Eflâkî'nin Menakibü'l-ârifîn adli eserinde geçen bir ibarede "Onlar yasca benden büyükler, ben onlarin yüzüne böyle bir sözü nasil söyleyebilirim" denilmektedir ki bu toplumda büyüklere sayginin bir isaretidir Pazar yerinde ayaklarini uzatip uyuyan bir dervisin bu hareketi onun kinanmasina sebep olmustur Bu da toplumun lâubâlî davranislardan hoslanmadigini ve tepkiyle karsilandigini göstermektedir Gayri ahlâki davranislar da asla hos karsilanmazdi
Hediyelesme:

Hz Peygamber'in hediyelesmeyi tesvik eden sözleri Anadolu'da büyük ilgi görmüs ve "yarim elma gönül alma" seklinde sembollesen bu gelenek Türk milletinin baslica özelliklerinden biridir Devrin anlayisina göre hükümdar ve ileri gelen devlet adamlari birbirlerine ve halka hediyeler verirlerdi ki bu da isgal ettikleri makam ile mütenasib olurdu Gürcü Hatun fakir bir kizin cehizini hazirladigi gibi Muineddin Pervane de Mevlâna'nin müjde ve iltifati üzerine tarikat mensuplarina 2000 dinara yakin bagista bulunmustur Ayrica Konya'da bulunan yetim ve fakirlere de elbiseler dagitmisti Devrin en yaygin hediyesi altin idi Ugur getirecegine inanilarak daha çok altin ve çiçek hediye edilirdi

2 Hayat Tarzi


Eglence hayati: Kaynaklar Anadolu'da eglence hayatinin oldukça renkli oldugunu ifade eder Memlûk Sultani Baybars'in Mogol ordusunu bozgunu ugrattiktan sonra 20 Nisan 1277'de Kayseri'ye gelince Keykubadiye Sarayinda büyük bir eglence düzenlemisti Ancak Sultan onlarin eglencede asiri gittiklerini görüp hânende ve sâzendeleri icrâ-yi san'at etmeden huzurundan kovmustu Eglence merasimleri daha çok hanlarda düzenlenirdi Kadin müzisyen ve sanatkârlar gayri müslimler arasindan seçilirdi Meyhaneler de de müzikli eglenceler düzenleniyordu Hokkabazlar da yanan atese kendilerini atmak, kizgin demiri agizlarina almak, kamçidan kan akitmak, merkep yavrusuna binmek gibi çesitli gösteriler yapiyorlardi Sünnet dügünleri de günlerce sürerdi O dönemde oynanan oyunlar arasinda satranç ve tavla önemli bir yer isgal ederdi

Ev hayati: Anadolu evleri sofa, odalar ve mutfaktan olusuyordu Ev esyasi olarak hali, yaygi, perde, battaniyeden bahsedilir Isinma araci olarak tandir ve mangal, aydinlanma araci olarak da samdan, kandil, çirag ve mum vardi Mum, zengin evlerinde çirag ise fakir evlerinde kullanilirdi Zengin evlerinde hizmetçiler, maiyyet ve harem aglari vardi Köleler âzâd edilirse kendilerine bunu gösteren bir belge verilirdi

Kilik-kiyafet-süslenme: Anadolu Selçuklulari döneminde yaygin erkek kiyafetleri elbise, baslik ve ayakkabidir Erkek elbiseleri hasir elbiseleri, siyah ipekten yapilmis elbise, çuha ve kemhadan yapilan elbiseler olarak zikredilebilir Ayrica kurt ve tilki postlari, salvar ve gömlek, hirka ve sarik, çizme ve ayakkabi da giyiliyordu
Kadinlar ise çarsaf, kürk, ibrisim, basörtü ve peçe giyerlerdi Uzun biyik ve uzun sakaldan hoslanilmazdi Koku malzemesi olarak misk ve amber, makyaj malzemesi olarak da sürme kullanilirdi

Besin maddeleri: Türk mutfagi o dönemde de oldukça zengindi Yemek sirasinda sofrada sahan, kâse, sini, testi bulunurdu Yemek bir kaptan kasikla yeniyordu En yaygin yemekler tirit ve ateste çevrilen etlerdi Keklik, bildircin, çulluk ve toy gibi av hayvanlarinin etleri de revaçtaydi Ayrica etli pilav, biberli pilâv ve pastirma yenilen yemek türleriydi Havuç, salgam, tursu, meyve olarak elma, incir, kayisi, kavun ve üzüm yenirdi En sevilen tatli çesidi helva idi

Tedavi sekilleri: Selçuklular zamaninda sagligin basi temizlik olarak düsünüldügü için her sekilde çok sayida hamam vardi Hastaliklarin tedavisi için halk hekim ve seyhlere müracaat ederdi Menakibül-ârifin'den mevlevîlerin çesitli hastaliklari el temasi ve okuyup üfleyerek tedavi ettikleri anlatilmaktadir Yine Eflakî'ye göre Mevâna bir sahsin parçalanan ayak parmaklarini eliyle dokunmak, okuyup üflemek suretiyle tedavi etmistir O dönemde halkin karsilastigi en yaygin hastalik sitma idi Hem hekimler hem de seyhler tarafindan tedavî cihetine gidilirdi Mevlâna bazi hastalari özellikle psikolojik rahatsizliklari olanlari telkin yoluyla da tedavi etmistir

Devrin hekimleri teshis ve tedavi yaninda ilaçlarin hazirlanmasina da nezaret ederlerdi Nitekim Tabib Ekmelüddin Sultan IV Kiliç Arslan'in istegi üzerine panzehir imal etmistir

TICARI VE EKONOMIK HAYAT

Anadolu ticarî faaliyetler için uygun bir konumda bulunuyordu Konya'nin bassehir olmasindan sonra ticarî hayat daha zenginlesmis ve canlilik kazanmisti Anadolu'dan geçen Tebriz-Trabzon ve Tebriz-istanbul yoluyla doguyu batiya baglayan bu yollar Anadolu'nun iktisadî hayatinda önemli rol oynuyordu Ege ile de ancak Konya üzerinden baglanti kuruluyordu

Ayrica kuzey-güney istikametinde uzanan Sinop-Antalya/Alaiyye, Samsun-Ayas, Trabzon-el-Cezire-Suriye yollariyla, Güney dogudan Istanbul'a uzanan ve Haleb-Kayseri- Ankara-Istanbul, Haleb-Kayseri-Konya-Istanbul yollari Anadolu'daki ticarî hayata canlilik kazandiriyordu

Islâm dünyasinda askeri ve ictimâî gayelerle kurulan ribatlarin bir devami mahiyetinde, kervanlarin her çesit ihtiyaçlarini karsilayacak teskilâta sahip olan ve uzaktan adeta bir kale manzarasi arzeden kervansaraylar Islâm âleminin baska bir yerinde emsâline rastlanmayacak bir kiymete sahiptir Selçuklu sultanlariyla ileri gelen devlet adamlari tarafindan ticaret yollari üzerinde yaklasik 30-40 kmlik araliklarla yaptirilan bu kervansaraylar tarihi yollarin önemini gösteren canli vesikalardir

II Kiliç Arslan, I Giyaseddin Keyhüsrev, I Izzeddin Keykâvus ve I Alaeddin Keykubad gibi ticarî ve iktisadî hayati canlandirmaya itina gösteren Selçuklu Sultanlari ticaret yollarinda emniyeti saglamak gayesiyle kervansaraylar yaptirdilar Sinop ve Antalya gibi iki büyük limanda ticarî faaaliyetleri kolaylastirmak ve gelistirmek amaciyla bu sehirlere zengin tüccarlar yerlestirdiler, onlara ihtiyaç duyduklari her türlü destegi sagladilar Türkiye'ye gelen yabanci tüccarlarin ugradiklari zararlari tazmin ettiler, gümrük vergilerini asgarî seviyeye indirdiler Bu durum dünya ticaret tarihinde çok önemli bir yer isgal eder Ortaçagda zengin ticarî mallarla yola çikan kervanlar çapulcu ve soyguncularin saldirilarindan emin olmadikça buna tesebbüs etmekten çekinirlerdi Iste Anadolu Selçuklu kervansaraylari böyle bir endise ve ihtiyaçtan dogmustur En önemli kervansaraylar Anadolu'yu dogu-bati ve kuzey-güney istikametinde geçen iki büyük uluslararasi ticaret yolu üzerinde bulunmaktadir

II Kiliç Arslan zamanindaki siyasî gelismelere paralel olarak ticarî faaliyetler de artmis ve büyük kervansaraylar insa edilmisti Kervansaray yaptiran ilk Selçuklu sultani II Kiliç Arslan'dir Sultan, Aksaray'da büyük binalar, saray ve medreseler yaptirdigi gibi ilk kervansarayi da Aksaray yakinlarinda yaptirmistir II Giyaseddin Keyhüsrev zayif bir sahsiyet olmasina ragmen onun zamaninda da kervansaraylarin yapimina devam edilmistir Kervansaraylarin, yol emniyetinin saglanmasi disinda hedef edindigi ikinci gaye ise kafilelerin konakladiklari yerlerde her türlü ihtiyaçlarini temin etmekti Kervansaraylar içinde yatakhane, asevi, erzak ambarlari, ticarî esyanin konuldugu depolar, ahir ve samanliklar, mescidler, hamamlar, sadirvanlar, eczaneler, ayakkabi tamir atölyeleri ve nalbantlar vb vardi Kervansaraylarin masraflarini karsilamak üzere vakiflar tahsis edilmisti Burada konaklayan misafirler zengin-fakir demeden her türlü ihtiyaçlarini ücretsiz olarak karsilayabiliyorlardi

Sehir ve kasabalarda ticarî kafilelerin ihtiyaçlarini karsilamak üzere ayrica hanlar yapilmisti Bunlar özel olarak insa edilmis ücretli yerlerdi Sehirlerde ticarî açidan sahip olduklari öneme paralel olarak hanlar kurulmustu Meselâ o devrin önemli sehirlerinden Sivas'ta 24 han vardi

Kervansaraylar bulunduklari yerlerde pazar haline geliyor ve o yörenin iktisadî bakimdan gelismesini sagliyordu Anadolu Selçuklulari döneminde yaklasik 134 kervansaray insa edildigi bilinmektedir

Selçuklular zamaninda Anadolu'da yapilan baslica kervansaraylar sunlardir

Aglasun hani (Antalya-Isparta yolunda), Akbas hani (Aksaray-Konya yolunda), Akhan (Aksaray-Konya), Akhan (Egridir-Denizli), Alara hani (Antalya-Alanya), Alay hani (Kayseri-Aksaray), Altunapa hani (Sinop-Ankara), Bardakçi hani (Çay-Seyitgazi), Borhani (Ürgüp-Eregli), Böget (Ankara-Konya), Burma Han (Seydisehir-Alanya), Caca Beg hani (Kirsehir-Aksaray), Çakalli hani (Samsun-Amasya), Çamalak hani (Zile-Kirsehir), Çardak hani (Egridir-Denizli), Çavli hani (Besni-Kayseri), Çekerek suyu hani (Zile-Kirsehir), Çinçinli Sultan hani (Tokat-Sivas), Dazya hani (Amasya-Tokat), Deve Hani (Seyitgazi), Dibli han (Harput-Divrigi), Dokuzun hani (Konya-Çay), Dolay hani (Ürgüp-Eregli), Ebü'l-Hasan hani (Seydisehir-Alanya), Ebu'l-Kasim hani (Niksar), Ebü'l-Mücâhid Yusuf hani (Çay), Egret hani (Çay-Kütahya), Elikesik hani (Konya-Egridir), Ertokus hani (Konya-Egridir), Ashab-i Kehf hani (Besni-Kayseri), Evdir hani (Antakya-Isparta), Ezine pazar hani (Amasya-Tokat), Caferyat hani (Konya-Karaman), Gedik hani (Sivas-Kayseri), Giyaseddin Keyhüsrev hani ( Egridir), Gülüçagaç hani (Sinop-Ankara), Gölbasi hani (Diyarbakir-Malatya), Haci Hafiz hani (Konya-Çay), Kadinhani (Konya-Çay), Kagi hani (Sivas-Kayseri), Kemâleddin hani (Besni-Kayseri), Kemâleddin hani (Dogansehir-Adiyaman), Kamerreddin hani (Konya-Toroslar), Kara Sungur hani (Denizli), Kara Sungur hani (Denizli), Karatay hani (Malatya-Kayseri), Kangi hani (Seydisehir-Antakya), Katranci hani (Aksaray-Konya), Kavak hani (Konya-Egridir), Kervansaray (Zile-Kirsehir), Kiliç Arslan hani (Aksaray), Kirkgöz hani (Antalya-Isparta), Kizilören hani (Kirsehir-Ankara), Köprüköyü hani (Antalya-Alanya), Kuru han (Besni-Kayseri), Kuruçesme hani (Konya-Beysehir), Lâla Kervansarayi (Sivas-Kayseri), Lâtif hani (Sivas-Kayseri), Mahperi Hatun hani (Amasya-Tokat), Makit hani (Elazig), Mama Hatun Kervansarayi (Erzurum-Sivas), Muhliseddin Hani (Zile), Obruk hani (Aksaray-Konya), Ortapayam hani (Seydisehir-Alanya), Önesin hani (Kayseri-Aksaray), Pamukçu hani (Konya-Seydisehir), Pasa hani (Tokat-Sivas), Pazarhani (Antakya-Denizli), Pazarcik hani (Alanya-Anamur), Pervane hani (Kayseri-Aksaray), Pervane Süleyman hani (Boyabat-Vezirköprü), Pinarbasi hani (Egridir-Denizli), Ruzapa (Rüzbe) hani (Konya-Çay), Sadeddin Köpek hani (Aksaray-Konya), Sahibata hani (Konya-Çay), Sahibata hani (Konya-Çay), Sarihan (Kayseri-Aksaray), Sarihan (Malatya-Kayseri), Sarihan (Nigde), Sardavul hani (Karaman-Silifke), Selçuk hani (Sinop-Ankara), Selçukhani (Malatya-Sivas), Seyfeddin Ferruh hani (Konya-Seydisehir), Siraçakil hani (Aksaray-Eregli), Silinti hani (Alanya-Anamur), Suluhan (Kozan-Feke), Sultan hani (Aksaray-Konya), Sultan hani (Sivas-Kayseri), Sultan hani (Konya-Toroslar), Susuz hani (Antalya-Isparta), Sünnetli hani (Kayseri-Aksaray), Sahruhköprülü hani (Sivas-Kayseri), Savepsa hani (Antalya-Alanya), Taktoba hani (Tokat-Sivas), Tecer hani (Malatya-Sivas), Tol hani (Seydisehir-Alanya), Yeni han (Yildizeli/Tokat-Sivas), Yeniceköy hani (Çay-Kütahya), Yunuslar hani (Konya-Beysehir), Zalmanda hani (Ankara-Konya), Zivanik hani (Ankara-Konya), Zilli han (Besni-Kayseri) ve Zincirli hani (Aksaray-Konya)

TARIM ÜRÜNLERI


Akdeniz, Orta Anadolu ve Dogu Anadolu bölgeleri Anadolu Selçuklulari'nin tarimsal üretiminde önemli bir yer isgal ediyordu Özellikle bugday ayni zamanda ülkenin basta gelen ihraç ürünleri arasinda yeraliyordu XIII ve XIV yüzyilda Sivas hububat üretiminde ilk siralari isgal ediyordu

Bu dönemde Anadolu'da Denizli civarinda iyi cins pamuk, bazi yörelerde de pirinç üretimi yapilirdi Ayrica seker kamisindan elde edilen sekerin de ihraç mallari arasinda yer aldigi söyleniyorsa da bu hususu teyid edecek yeterli bilgi yoktur

Seyyahlarin verdigi bilgilerden Anadolu'da kayisi, badem, erik, seftali, armut, portakal, limon ve üzüm gibi meyvelerin yetistirildigi anlasilmaktadir Konya ve Antalya yöresinde üretilen kayisi kurutulduktan sonra çesitli islâm ülkelerine satilirdi

Anadolu'da hayvancilik da oldukça yaygindi At kiymetli bir ihraç mali idi Fakat sigir, koyun ve keçi daha yaygin olarak yetistirilirdi ve hemen herkesin sagmal bir hayvani vardi Bu hayvanlar da çesitli ülkelere canli olarak ihraç edildigi gibi deri, yün ve tiftikleri de islenerek veya hammadde olarak da satilirdi

MADENLER

Anadolu Selçuklulari zamaninda çikarilan baslica madenler, demir, bakir, gümüs, sap, kayatuzu, lâcivert tasi ve boraks idi Bakir Ergani'de, Kastamonu'da ve Erzincan yöresinde, demir az da olsa Divrigi ve Toroslar'da; Ulukisla, Gümüshane, Amasya Gümüshaciköy ve Kütahya Gümüssar'da ise gümüs yataklari vardi Bu yataklar Anadolu'nun Mogol istilâsina maruz kalmasindan sonra da isletilmeye devam etmistir Ihraç mallari arasinda yer alan kayatuzu da Anadolu'nun çesitli yerlerindeki sekiz tuzlada üretiliyordu Lâcivert tasi ise Konya civarinda çikariliyordu

SANAYI ÜRÜNLERI


Dokuma, hali ve kilim Anadolu'daki sanayi ürünleri arasinda ilk sirayi isgal eder Dünyanin en gözde halilari Anadolu'da dokunurdu Hem Marco Polo hem de Ibn Battuta burada dokunan hali ve kilimlerden övgüyle söz ederler Konya, Aksaray, Sivas, Erzurum ve Usak baslica hali dokuma tezgâhlarinin bulundugu sehirlerdi

Pamuk yün, tiftik ve pamuktan üretilen kumaslar da çesitli ülkelere ihraç ediliyordu Erzincan, Mus, Mardin, Maras, Karaman, Ankara, Sivas, Diyarbakir, Kastamonu, Konya, Kirsehir ve Malatya çesitli cins kumaslarin üretildigi merkezlerdi Dericilik de çok sayida sigir ve koyunun yetistirildigi Anadolu'da önemli bir sanayi dalini teskil ediyordu
Erzurum, Sivas ve Antalya gibi merkezlerde çesitli silâhlar ve savas makineleri imal ediliyordu
Erzincan özellikle bakir ev esyasi imalâtinda ilk sirayi isgal ediyordu Altin ve gümüs zinet esyalari Konya ve Alaiye'de yapiliyordu

TICARET


Anadolu Selçuklu sultanlari ticaretin ülkenin iktisadî hayatinda ne derece önemli rol oynadiklarini idrak ettikleri için hem iç hem de dis ticaretin gelismesi için gereken ortami hazirlamis, yollarda emniyeti, sehirlerde ve pazar yerlerinde asayis ve huzuru saglamislardir

Baslangiçta mübâdele yoluyla yapilan ticarî faaliyetlerde zamanla para kullanilmaya baslanmistir Sehir disinda kurulan pazarlar yerlesik hayat sürenlerle, köylüler ve göçebeler arasinda ticaret mallarinin karsilikli olarak mübâdele edildigi yerlerdi Sehirlerin gelismesiyle çarsilar, pazarlar ve hanlar iç ticaretin canlandigi yerler oldu Hem yerli hem de yabanci tüccarlar buralarda alisveris yapiyorlardi Pazarlardan alinan vergiden baska sehre getirilen ve disari çikarilan her çesit esyadan vergi aliniyordu Ilhanlilar zamaninda tamga adi verilen bu vergi sahneler tarafindan tahsil edilirdi

Esnaf ve zenaat erbabi XIII yüzyilda ahilik adi verilen bir teskilâtin bünyesinde toplanmislardi Bu teskilât sehirlerde ekonomik, siyasî ve ahlâkî kurallari tanzim etikleri gibi siyasî buhran ve sikintilarin giderilmesinde de önemli hizmetleri ifa ediyorlardi
Anadolu'da ahilik teskilâtinin kurucusu olarak kabul edilen Ahi Evran (Seyh Nasîrüddin Mahmûd, öl262) I Alaeddin Keykubâd'in destek ve yardimiyla islâmî tasavvufî düsünceye bagli kalarak seyh-mürid, usta-çirak münasebeterini tanzim etmis ve buna bagli olarak iktisadî hayati düzenlemistir

Büyük bir süratle yayilan bu teskilâtin mensuplari sadece sehirlerde degil ayni zamanda köyler ve uç boylarinda da büyük nüfuz kazanmislardir Özellikle XIII yüzyilda devlet otoritesinin zayifladigi siralarda siyasî ve askerî güçlerini kullanarak önemli hizmetlerde bulunmuslardir Anadolu Selçuklulari zamaninda ahiler çesitli mesleklere ait problemleri halletmekte ve onlarin devlet ile olan münasebetlerini düzenlemekteydiler Çarsi ve pazarlarda satilan mallarin hem kalite hem de fiyat yönünden kontrolü ahilik teskilatinin baslica görevleri idi Çok genis bir alanda faaliyet gösteren ahilik pek çok devlet adami, tarikat mensuplari ve âlimleri bünyesinde toplamis, XIV yüzyildan itibaren de organize esnaf birlikleri halini alarak iktisadî sahadaki faaliyetleri ön plâna çikarmistir

XII yüzyildan itibaren Anadolu'ya yerlesen Türkmenler hem kendi aralarinda hem de Rumlar ve Ermenilerle dahilde alisveriste bulunuyorlardi Baslangiçta mal degisimi (mübâdele) ile baslayan bu ticarî faaliyetler Selçuklu parasinin tedavüle girmesiyle alisveriste para kullanilmistir Anadolu'nun XII yüzyildaki durumundan bahseden kaynaklar ülkeyi harab olarak tanitirken XIII yüzyilda bölgeyi gezen seyyahlar Anadolu'yu zengin ve müreffeh bir ülke olarak tasvir ederler Ilk zamanlar sehir disinda bir yerde kurulan pazarlar sehirli, köylü ve göçebe Türkmenlerin ihtiyaçlarini karsilamaya kâfi geliyordu Sehirler gelisince hanlar kurulmus, çarsi ve pazarlarin sayisi artmistir XIII yüzyilda sehirler arasi ticaret baslamistir

Selçuklu sultanlari dis ticaretin gelismesine de büyük önem veriyorlardi Sultan I Giyaseddin Keyhüsrev 1207'de Antalya'yi feth ederek burayi önemli bir ihracat ve ithalat limani haline getirdi I Al�eddin Keykubâd da 1221 yilinda Kalonoros'u fethederek ismini Alaiyye olarak degistirdi Anadolu'da huzur ve istikrar saglandiktan sonra Avrupali tüccarlar dogunun ticarî mallarini Misir yerine Anadolu'dan temin etmeye basladilar Böylece Anadolu hem Avrupa hem de dogudaki Islâm ülkeleri için önemli bir ticarî potansiyele sahip oldu Antalya'nin fethiyle Akdeniz ticaretinde de Türkler önemli pay aldilar Kibris ve Venediklilerle ticarî anlasmalar inzalandi

Kibris Krali Hugues ile I Izzeddin Keykâvus arasinda ticaret antlasmalari yapilmistir Buna göre Selçuklu tüccarlari Kibris'ta serbest olarak ticarî faaliyette bulunabilecekleri gibi Kibrisli tüccarlar da Anadolu'da karsilikli olarak gümrük vergilerini ödemek suretiyle ticaret serbestligine sahip olacaklardi Anadolu'dan sap, yün, ipek, ipekli kumaslar, pamuk, hali, kilim, deri, sabun, sarktan getirilen baharat ve diger ticarî mallar ihraç ediliyordu Avrupali tüccarlar Kibris'i bir ticarî üs olarak kullaniyordu Onlarin getirdikleri mallarin bir bölümü Türk tüccarlar tarafindan ithal edilirdi

I Alâeddin Keykubâd'in 1220 yilinda Venediklilerle daha önce yapilmis olan anlasmayi teyid eden bir anlasma imzalamasi onun ticarete verdigi önemi göstermektedir Anlasma ile Venedik'te ve onlarin hâkimiyetindeki baska yerlerde yasayan tüccarlar Selçuklu topraklarinda rahat bir sekilde ticaret yapabileceklerdi Ayni sekilde Selçuklu tebeasi da Venedikliler'in egemenligi altindaki yerlerde serbestçe ticarî faaliyette bulunabileceklerdi
XIII yüzyilda Selçuklular ile Memlûkler arasinda ticarî münasebetler baslamistir Özellikle gemi yapiminda kullanilan kereste ticareti yaygindi Iki ülke arasinda nakliye isleri Cenevizliler ile Venedikliler tarafindan yapiliyordu 1289'da bir Ceneviz gemisinin seker, keten ve biber yüküyle Iskenderiye'den Alaiyye'ye geldigi bilinmektedir

I Izzeddin Keykâvus'un 1214'te Sinop'u fethetmesiyle Karadeniz ticareti de canlilik kazandi Sinop hem kuzey-güney, hem de dogu-bati ticareti açisindan önemli bir liman sehri idi Bunun idraki içinde olan Sultan I Izzeddin Keykâvus sehirde yogun bir imar ve iskân faaliyeti baslatmistir Çesitli bölgelerden zengin tüccarlar ve saygin kisiler Sinop'a gettirilerek iskân edildi Ticaretin gelismesi için her türlü imkân seferber edildi ve bu sayede Sinop Karadeniz'in en önemli ticarî üssü haline geldi

Sultan daha sonra Türk, Arap ve Rus tüccarlarinin bir ugrak yeri olan Kirim'daki Sugdak'in fethi için hazirliklara giristi ve Emir Hüsameddin Çoban kumandasinda gönderdigi donanma ile sehri feth etti (1227) Bu sefer ile Anadolu Selçuklulari'nin Karadeniz'deki ticarî faaliyetleri artti XIII yüzyilda Rus ve Kipçak tacirlerin Sivas'a kadar geldikleri bilinmektedir 1230'da Trabzon'un da Selçuklu hâkimiyetini tanimasiyla Anadolu Selçuklulari Karadeniz'i Dogu Anadolu'ya baglayan, oradan da Iran ve Uzak Dogu'ya kadar uzanan bir ticaret merkezini daha ele geçirmis oluyorlardi

XII yüzyilin sonlarinda Anadolu'nun huzur ve asayisin hâkim oldugu bir ülke haline gelmesi, Alaiyye ve Sinop'un fethi Anadolu'daki transit ticaretin canlilik kazanmasina zemin hazirlamisti Misir'dan gemilerle Antalya ve Alaiyye'ye getirilen mallar, Konya, Ankara, Sinop ya da Bagdat-Halep-Malatya-Sivas-Amasya üzerinden Samsun ve Sinop limanlarina ulastiriliyordu Ayas-Samsun güzergâhi da transit ticaretinde oldukça önemliydi 1240'ta baslayan Babaî isyaniyla 1243'te bozgunla sonuçlanan Kösedag Savasi Anadolu'daki ticarî hayata büyük bir darbe indirdi Kayseri ve Malatya gibi sehirlere yerlesmis olan çok sayida tüccar bu huzursuzluklar ve karisikliklar yüzünden Suriye'ye kaçti
XIII yüzyilin birinci yarisinda Sinop-Antalya hattinin dogusunda kalan sehirlerin iktisadî refah düzeyi batidaki sehirlerden daha iyi idi XIV yüzyilda Erzurum 222000, Erzincan 332000, Harput 215000, Niksar 187000, Kayseri 140000, Nigde 141000, Aksaray 51000, Aksehir 135000, Ankara 72000, Mardin 236000, Meyyafarikîn 224000, Sivas ve Konya ise toplam 1384886 dinar vergi ödüyordu XIII yüzyilin sonlarinda Konya, Kayseri, Sivas basta olmak üzere Antalya, Sinop, Erzurum, Erzincan, Malatya, Ahlat, Diyarbakir ve Mardin gibi bazi sehirlerin nüfusu yüzbini asmisti

Uluslararasi ticarette mühim bir yeri olan Yabanlu Pazari'nin en önemlisi Kayseri'nin Pinarbasi ilçesinin Pazarören köyünün bulundugu yerde kurulurdu 40 gün boyunca açik kalan bu fuarda köleler dahil her çesit kumas, kürk ve hayvanlar alici bulurdu Yabanlu Pazari 1277'den sonra giderek önemini yitirdi ve Mogol valilerinin yaylagi haline geldi
Yine uluslararasi nitelik arz eden bir baska önemli pazar da Mardin'in Düneysir (Koçhisar) pazari idi Ticarî maksatla kurulan hanlar ve pazar yerleri zamanla buranin bir sehir haline gelmesine sebep oldu Bunun disinda Kirsehir-Kayseri yolu üzerindeki Ziyaret Pazar, Ilgin'daki Yilgin, Amasya-Tokat arasinda pazar günleri kurulan Azîne pazari ve Germiyan'da kurulan Alemüddin Pazari önemli pazar yerleri idi

ANADOLU SELÇUKLU SANATI


XI yüzyildan itibaren Türk göçlerine sahne olan Anadolu'da Büyük Selçuklular'in Iran'da gerçeklestirdikleri Türk-Islâm mimarisiyle Anadolu kültürünün kaynasmasindan olusan yeni bir sanat anlayisinin ürünü olan kiymetli eserler vücuda getirilmistir Bu eserler daha sonraki yillarda Beylikler ve Osmanli mimarisine temel teskil etmistir
Anadolu Selçuklu sanat eserleri incelendiginde bunlari etkileyen baslica faktörlerin Islâm inanci, Islam öncesine kadar uzanan Türk kültürü ve nihayet yerli kültürler oldugu söylenebilir

CAMILER

Anadolu Selçuklulari müslüman bir devlet olup halkin büyük çogunlugunu müslümanlar olusturuyordu Bu bakimdan diger Islâm devlet ve hanedanlarinda görüldügü gibi camiler mimarî eserlerin basinda yer alir Anadolu Selçuklulari'na ait en eski camii XII yüzyilin ortalarinda yapildigi bilinen Konya Alâeddin Camii'dir Anadolu Selçuklu sanatinin bir saheseri olan bu cami, daha sonraki dönemlerde yapilan tamirat ve degisikliklerle günümüze kadar intikal edebilmistir Sivas Ulu Camii ise 1197 yilinda II Kiliç Arslan'in ogullarindan Kutbeddin Meliksah zamaninda Kizil Arslan tarafindan yaptirilmistir
I Alâeddin Keykubâd tarafindan yaptirilan Nigde Alaeddin Camii Anadolu Selçuklulari'nin klasik cami mimarisinin bütün orijinal özelliklerini bünyesinde toplamaktadir Yine Alâeddin Keykubâd tarafindan 1224 yilinda yaptirildigi anlasilan Malatya Ulucamii Büyük Selçuklularin Iran'da uyguladiklari plâna dayanmaktadir Ayni sultan dönemine ait olan baska bir eser de Afsin AshabGi Kehf Camii'dir

Kayseri Huand Hatun Camii ise II Giyaseddin Keyhüsrev zamaninda tamalanmistir Sultan II Izzeddin Keykâvus zamaninda yaptirilan Kayseri Haci Kiliç Camii de bir külliye seklinde plânlanmis ve cami medreseyle kaynasmistir Amasya'daki Burmali Minare Camii'nin II Giyaseddin Keyhüsrev döneminde tamamlandigi bilinmektedir Sinop Ulu Camii ise Muineddin Süleyman Pervâne tarafindan yaptirilmistir Amasya valisi Seyfeddin Torumtay tarafindan yaptirilan Gök Medrese Camii Divrigi Ulu Camii'ni hatirlatan bir plâna sahiptir Bünyan Ulu Camii, Aksehir Ulu Camii ve Develi Ulu Camii de Anadolu Selçuklulari'na ait kiymetli eseler arasinda yer alir

XIII yizyilda yapilan Selçuklu mescidlerinden bazilari da söyle siralanabilir Konya Tas Mescid, Konya Sirçali Mescid, Konya Karatay Mescidi, Konya Hoca Hasan Mescidi, Konya Beyhekim Mescidi, Konya Tahir ile Zühre Mescidi, Alanya Akçebe Sultan Mescidi, Aksehir Küçük Ayasofya Mescidi, Aksehir Güdük Minare Mescidi, Harput Alaca Mescid
2- Medreseler

Anadolu Selçuklulari zamaninda yapilan medreseler arasinda Afyon Boyaliköy'deki Kubbeli Medrese (1210), Isparta Atabey'de Ertokus Medresesi (1224), Konya Karatay Medresesi (1251), Konya'da Vezir Sahip Ata'nin yaptirdigi Ince Minareli Medresesi (1260-1265), Afyon Çay'da Tas Medrese, Kirsehir Cacabey Medrese (1272-1273) sayilabilir Anadolu'da Selçuklu mimarisinin orijinal bir eseri olarak kabul edilen Kubbeli Medreseler Osmanli camii mimarisine zemin hazirlamis, hankâhlar, zaviyeler ve tekkeler hep bu plân esas alinarak gerçeklestirilmistir

Kayseri'deki Çifte Medrese I Giyaseddin Keyhüsrev'in tip medresesiyle kizkardesi Gevher Nesibe Hatun'un sifahanesinden ibaret dört eyvanli bir yapidir (1205) I Izzeddin Keykâvus tarafindan 1217-18'de Sivas'ta yaptirilan Sifahane'de göz, dahiliye, cild ve ruh hastaliklari tedavi edilirdi Burada ruh hastaliklarinin musikî ile tedavi edildigi bilinmektedir Anadolu'daki en önemli medreselerden birini teskil eden Konya'daki Sirçali Medrese (1242), klasik Selçuklu medreselerinin ilk örnekleri arasinda yer alir Aksehir'deki Tas Medrese 1250'de Sahip Ata tarafindan yaptirilmistir Yine ayni sehirde Huand Medresesi, Siraceddin Medresesi ve Haci Kiliç Medreseleri dinî ilimlerin okutuldugu medreseler idi Sivas'ta adeta birbirleriyle rekabet edercesine ayni yil (1271) içinde yaptirilan Gök Medrese, Bürûciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese abidevî eserler arasinda yer alir Gök Medrese çifte minareleri mermer portali, çesmesi, süsleme ve köse kuleleriyle Sahip Ata'nin en gösterisli eserleri arasinda yer alir Gök Medrese Anadolu Selçuklu mimarisinin en gelismis eseridir Bürûciyye Medresesi Muzaffer Bürücirdî tarafindan, Çifte Minareli Medrese ise Ilhanli veziri Semseddin Cüveynî tarafindan yaptirilmistir Bunlarin disinda 1270'te Tokat'taki Gök Medrese Muineddin Süleyman Pervane tarafindan yaptirilmistir Erzurum'daki Çifte Minareli Medrese veya Hatuniye Medresesi Anadolu'da yaptirilan en büyük medrese oldugu gibi mimarîsi, plâni ve süslemeleriyle ahenkli bir üslüba sahip abidevî bir eserdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi /Kümbet Ve Türbeler

Eski 04-21-2009   #30
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi /Kümbet Ve Türbeler



KÜMBET VE TÜRBELER

Anadolu Selçuklulari tarafindan yapilan kümbetler Büyük Selçuklu mimarisinin bir uzantisi olarak kabul edilmektedir Çok mütevazi ölçüde yapilmakla beraber mimarî bakimdan inanilmaz bir zenginlige sahiptir XII yüzyilda insa edilen ilk kümbetler önceleri sadece tugladan daha sonra ise tastan yapilmaya baslanmistir

Sekil olarak sekiz, on, oniki köseli veya silindirik gövde üzerine piramit yahut külahli kümbetler basta olmak üzere dilimli gövdeli kümbetler, kare planli ve kubbeli, ya da dikdörtgen plan üzerine tonozlu türbeler olarak karsimiza çikmaktadir Distan bakildiginda bir kule seklinde görünen kümbet genelde iki katlidir Birinci kata birkaç merdivenle çikilir Burada sanduka mezar bulunur Asil mezar ise alt katta yani toprak seviyesinin altinda mumyalik denilen bölümdedir Üst katta bulunan sanduka sembolik bir mezar seklindedir Burasi daha çok bir ziyaretgâh veya mescit seklinde düsünülebilir

Kümbetler çogu zaman bagimsiz bir mimarî eser olmakla beraber bazen de cami ve medreselere bagli olarak insa edilmistir Erzurum'da Yakutiye Medresesi'ne bagli olarak insa edilen kümbet (1310) tas isçiliginin en güzel örneklerindendir XII yüzyilda yapilan Selçuklu kümbetlerinden sadece II Kiliç Arslan kümbeti zamanimiza kadar kalmistir Kayseri'deki Çifte Medrese kümbeti (1206) en eski Anadolu Selçuklu eserlerinden biridir I Izzeddin Keykâvus'un 1217 tarihinde Sivas'ta yaptirdigi Dâru's-sifa'nin saginda bulunan türbenin üzerinde tugla kubbenin örttügü mekân üstünde distan on kenarli bir kümbet yükselmektedir

Bu Anadolu Selçuklu tugla, çini ve mozaik süslemelerin ilk abidevi eseri olup çini mozoik sanatinin daha sonra ulasacagi parlak gelismenin ilk isaretleri olarak kabul edilebilir Isparta Atabey'de Medreseye bagli olarak yapilan Ertokus Kümbedi (1223) sekizgen gövde üzerine içten kubbe, distan piramit külahla örtülü bir yapidir I Alaeddin Keykubâd'in emirlerinden Ali Tusî'nin sagliginda Tokat'ta yaptirdigi türbe (1234)'de distan sekizgen bir kümbet biçiminde yükselmektedir

Kayseri'deki II Giyaseddin Keyhüsrev'in annesi Mahperi Huand Hatun türbesi (1238) camiin medreseye bitisen kösesine sonradan eklenmistir Kayseri'deki Çifte Kümbet ise Alâeddin Keykubâd'in hanimi Melike Adiliye için 1247'de yaptirilmistir Amasya'da Torumtay'in 1266'da yaptirdigi Gök Medrese Camiine bitisik kümbet kesme 70 tastan kare seklinde bir alt yapi üzerine tugladan sekizgen bir gövde ve kivrimli bir piramit içindedir Muzafferüddin Bürûcirdî'nin türbesi Sivas Bürûciyye Medresesi içerisindedir Amasya'daki Torumtay türbesi (1278) digerlerinden farkli bir özellik arz eder

KÖSK VE SARAYLAR

Anadolu Selçuklu sultanlarinin yaptirdigi saray ve köskler oldukça mütevazi yapilardir Kaba tas ve tugladan yapdiklari için uzun ömürlü olamamislardir II Kiliç Arslan'in yaptirdigi II Kiliç Arslan Köskü'nün günümüzde sadece dogu cephesindeki duvari kalmistir I Alâeddin Keykubâd tarafindan tamir ettirildigi için onun adini alan kösk kare bir mekân üzerine yerlestirilmistir I Alâeddin Keykubâd Beysehir gölü kiyisinda Kubadâbâd adiyla meshur bir saray yaptirdi

Yine ayni hükümdar Kayseri'de Keykubâdiye adiyla bilinen yazlik bir saray yaptirmisti Keykubadiye sarayi bir kaynaktan çikan sularin olusturdugu küçük gölün kuzey tarafinda siralanmis üç köskten ibarettir Muhtemelen 1224-1226 yillari arasinda yapilmistir Kayseri Erkilet yakininda Hizir Ilyas adiyla bilinen Selçuklu köskü de muntazam kesme tastan saglam bir yapidir Yine Kayseri Argincik köyünde Haydar Bey adiyla meshur bir Selçuklu köskü bulunmaktadir

DIL VE EDEBIYAT


XIII yüzyil Anadolu Selçuklulari'nin siyasî bakimdan büyük sikintilari maruz kaldigi bir dönem olmasina ragmen Türk edebiyatinin ilk kuvvetli gelismesi de yine bu dönemde olmustur Bu dönemde yetisen büyük mutasavviflarin kismen Arapça ve büyük bir çogunlukla Farsça olarak kaleme aldiklari ilmî ve edebî eserler yaninda Selçuklu hükümdarlari ve ileri gelen devlet adamlari için kaleme aldiklari eserler de vardir Iste Anadolu'da islâm kültür hayatinin büyük bir gelisme gösterdigi XIII yüzyilda Ahmed b Muhammed et-Tûsi I Izzeddin Keykâvus adina, Kelile ve Dimne'yi, Kadi Siraceddin Urmevî Mesud b Izzeddin Keykâvus adina Kistasü'l-adalet fî kavaidi's-saltanat'i, Muhammed b Mahmûd da Siyasetnâme tarzinda bir eser yazmistir

Ibn Bibî de Anadolu Selçuklu tarihinin baslica kaynaklarindan olan el-Evâmirül'lGAlaiyye'yi bu dönemde telif etmistirAnadolu Selçuklullari daha ilk zamanlardan itibaren sûfîlere karsi büyük bir saygi göstermistir Tasavvuf erbabinin Selçuklu sultanlari ve devlet adamlarindan gördükleri yakin ilgi muhtelif yerlerdeki Sûfîlerin akin akin Anadolu'ya gelmelerine sebep olmustur Bu dönemde Fahreddin-i Irakî, Seyh Neicmeddin Daye, Sadeddin-i Fergani ve Mevlâna gibi Islâm aleminin taninmis simalari Anadolu'daki sehirlerde yasiyorlardi
Mevlâna Celâleddin-i Rûmi Farsça yazmakla beraber Anadolu'da gelismekte olan Islâmi Türk edebiyati üzerinde sürekli etki yapmistir Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'in oglu olan Mevlâna Belh'te dogmus ve 1273'te burada ölmüstür Eserleri arasinda Muineddin Pervane'ye ithaf ettigi Fîhî Mâfih, Mesnevî ve Divan-i Kebîr sayilabilir

XIII yüzyilda Anadolu'da yasayan ve özellikle halk kitleleri üzerinde çok tesirli olan sahsiyetlerden biri de Haci Bektas-i Veli'dir O islâmî ilimlere ve tasavvuf esaslarina vakif bir âlim idi XIII yüzyilda Türkçe eser yazan sairler arasinda Hoca Ahmed Fakih, Seyyâd Hamza, Sultan Veled, Hoca Dehânî ve Yunus Emre'dir Mevlâna'nin oglu Sultan Veled Divan, Ibtidânâme, Rebâbnâme ve Intihânâme gibi eserlerini babasinin etkisinde kalarak yazmistir

Hoca Ahmed Fakih XIII ve XIV yüzyilda Anadolu'da büyük söhrete kavusan Türk seyhlerindendir O yasca Mevlâna'dan büyük olup babasi Sultanü'l-ulema Bahaeddin Veled'den fikih tahsil etmis, sonra ilâhî cezbeye kapilarak kitaplarini yakip daga çikmis ve Bahaeddin Veled'in ölümünden sonra geri dönmüstür Ahmed Fakih'in günümüze intikal eden iki eseri Çarhnâme ile Kitab-i Mesâcidi's-serîfe'dir Bunlar Anadolu Türkçesinin en güzel örneklerini teskil eder

Seyyâd Hamza dinî ve tasavvufî siirleriyle Ahmed Fakih'i takip etmistir Türk tasavvuf edebiyatinin gelismesinde büyük bir tesiri olan Seyyâd Hamza'nin eserleri ve hatirasi bu siir tarzinda güçlü simalarin yetismesini saglamistir Seyyâd Hamza'nin Anadolu'da köy köy dolasarak dinî-tasavvufî siir ve hikayelerle halki aydinlattigi söylenebilir Yusuf u Züleyha adli mesnevisi meshurdur

Hoca Dehhânî de Horasan'dan Anadolu'ya gelen sairlerden olup Sultan III Alâeddin Keykubad'a bir kaside sunmus ve günümüze ulasmayan manzum bir Selçuknâme yazmistir Dehhanî daha çok din disi konularda yazmistir XIII yüzyil sonlariyla XIV yüzyil baslarinda yasayan Yunus Emre ile Anadolu'da yetisen tasavvufî Türk edebiyatinin en büyük temsilcisidir Daha sonraki dönemlerde yasayan pek çok edip ve sair onun etkisi altinda kalmistir

Yunus Emre'nin Divan'i ile Risâletü'n-nushiyye adli bir mesnevisi vardir O Türkçe divan sahibi ilk sairdir Yunus siirlerini aruz ve hece vezniyle yazmistir Yunus emre ilâhî aski yasamis ve duygularini siirlerinde dile getirmis, Islâma bagli, tarikat yoluyla halka ulasmis bir büyük insandir Türkçe'nin ifade gücünü isbatlamis büyük bir dil ustasidir Türk halki arasinda en çok sevilen ve siirleri Anadolu'da zevkle okunan Yunus Emre aradan asirlar geçtigi halde canliligi ve güzelligini kaybetmeyen siirleriyle Islâmî Türk edebiyatinin en seçkin temsilcisidir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.