Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
beyliklerinin, kurulması, or anadolu, selçuklu, tarihi

Selçuklu Tarihi /Anadolu Beyliklerinin Kurulması

Eski 04-21-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Selçuklu Tarihi /Anadolu Beyliklerinin Kurulması





ANADOLU BEYLIKLERININ KURULMASI


Üzerinde yasadigimiz Anadolu, tarih boyunca çesitli kavimler tarafindan isgal edilmis ve bu yarimadada birçok devlet kurulmustur Ancak bu devletlerin hiç birisi Anadolu'nun tarihi üzerinde Türkler kadar etkili olamamislardir Türklerin Anadolu'yu fethederek Islâmlastirmalari ve burayi vatan yapmalari Türk ve dünya tarihinin en önemli olaylarindan biridir






Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce, Tugrul ve Çagri Bey'lerin idaresinde bulunan Türkmenler, Maveraünnehir'de Karahanli ve Gazneli devletlerinin siddetli baskilari altinda bulunuyorlardi Bu kardesler kendilerine daha elverisli topraklar bulmak için bir kesif seferi yapmaya karar verdiler Bu düsünce ile Çagri Bey, üçbin kisilik bir süvari kuvvetiyle batiya, Anadolu'ya dogru hareket etti Çagri Bey'in 1015 yilinda baslattigi bu ilk kesif seferinden sonra Anadolu'ya yönelik Türk akinlari artarak devam etti Selçuklular 1040 yilinda yapilan Dandanakan savasindan sonra bagimsiz bir devlet haline gelince, Anadolu gazalarina daha çok önem verdiler ve bu yarimadayi sistemli bir sekilde fethe basladilar


Tugrul Bey zamaninda kalabalik Türkmen gruplari Van ve Erzurum'a kadar ilerlediler Bu sirada bir baska Oguz grubu da Diyârbekir yönünde ilerleyerek Meyyafarikîn (Silvan), Mardin ve Cizre'ye kadar ulasti Selçuklular 1046'da Gence'de ve 1048'de Hasankale'de Bizanslilari agir yenilgilere ugrattilar Tugrul Bey 1054 yilinda Erzurum'a kadar ilerleyerek bu bölgeleri itaat altina aldi Ayni yil Malazgirt kalesini de muhasara eden Tugrul Bey, kisin yaklasmasi üzerine buradan ayrilmak zorunda kaldi

Daha sonra burasini ele geçirdiler ve imparator Konstantinos Dukas'in gönderdigi Bizans kuvvetlerini bozguna ugrattilar Tugrul Bey'in ölümünden sonra Selçuklu sultani olan Alp Arslan, Anadolu'nun fethine daha çok önem verdi Ani ve Kars'i fetheden Alp Arslan zamaninda Selçuklu emîrlerinden Gümüstegin, Afsin, Ahmetsah ve Salâr-i Horasan Malatya, Ergani, Ahlat, Siverek, Âmid (Diyârbekir), Meyyafa-rikîn (Silvan), Urfa, Adiyaman, Harran, Nizip ve Antakya taraflarina akinlar yaptilar

Alp Arslan'in Bizans imparatoru Romenos Diogenes'in kalabalik ordusuna karsi kazandigi Malazgirt Savasi (26 Agustos 1071) ise, Anadolu'nun Türklesmesi ve Islâmlasmasinda bir dönüm noktasi oldu Sultan Alp Arslan, Islâm aleminde büyük bir sevinç meydana getiren bu sefer ile Anadolu'nun kapilarini Türklere açmis oldu Nitekim bu tarihten sonra akin akin Anadolu'ya gelen Türk gruplari burayi kendilerine ikinci anayurt yaptilar Alp Arslan Malazgirt zaferinden sonra emîrlerini Anadolu'nun fethi için görevlendirdi Malazgirt zaferini takiben Anadolu'nun büyük bir bölümü Türklerin eline geçti ve burada irili-ufakli birçok Türk devleti kurulmaya basladi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi / saltuklular

Eski 04-21-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / saltuklular



SALTUKLULAR


1 Saltuklular'in Kurulusu

Saltuklular, 1071-1202 tarihleri arasinda Erzurum, Pasinler, Tercan, Ispir, Oltu, Tortum, Micingerd, Bayburt ve civarinda hüküm sürmüs bir Türk beyligidir
Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'da kurulan ilk Türk beyligi olan Saltuklular'in baskenti Erzurum idi Islâm kaynaklarinda Kalikala ve Erzenu'r-Rûm seklinde geçen Erzurum, Hz Osman zamaninda 653 yilinda fethedilmistir Fetihten sonra Erzurum'u bir üss ve karargâh olarak kullanan müslümanlar, buradan kuzey ve dogu istikâmetinde akinlar düzenlediler Sehir Abbâsîler'in ilk yillarinda Bizans imparatorlugunun eline geçtiyse de daha sonra geri alinmistir

Bizans ordulari XI yüzyilda Erzurum'u isgal ederek Azerbaycan'a kadar uzandilar Ayni yillarda baslayan Selçuklu akinlari ve Türkmen muhacereti sebebiyle Türkler'le Bizanslilar arasinda uzun yillar devam edecek olan çatismalar basladi

Çagri Bey'in 1015-1021 yillari arasinda Dogu Anadolu'ya düzenledigi kesif seferinden sonra Arslan Yabgu'ya bagli Oguzlar, Gazneli kuvvetlerinin takibi sebebiyle Anadolu'ya girmisler ve agir kayiplar vermelerine ragmen Azerbaycan'a, Bizans topraklarina ve Diyarbekir yöresine kadar yayilmislardir 1038 yilinda gerçeklestirilen üçüncü bir akinla da Van Gölü havzasina kadar gelmislerdir Yeni iltihaklarla sayilari bir hayli artan Türkmenler, 1044 yilinda büyük kitleler hâlinde Dogu Anadolu'ya girdiler

Süratle Vaspuragan civarina gelen bu Türmenler'in hedefi Erzurum'u ele geçirmekti Bu gelismeler üzerine Bizans'in güçlü imparatoru II Basileios Dogu'daki sinirlarini emniyet altina almak için seferber olmus ve imparatorlugun sinirlarini Azerbaycan ve Kafkasya'ya kadar genisletmistir





Daha sonraki yillarda ayni siyaseti takip eden Imparator Konstantinos IX Monomakhos, Oguzlar'a karsi harekete geçerek 1045 sonbaharinda Gürcü prensi Liparit komutasinda gönderdigi orduyla Seddâdîler'in elindeki Duvin sehrini ele geçirmek istemistir Bunun üzerine Büyük Selçuklu hükümdari Tugrul Bey, Kutalmis komutasindaki bir orduyu Bizans kuvvetlerine karsi gönderdi ve Selçuklular'la Bizanslilar arasinda ilk ciddî çatisma vuku buldu Kutalmis, Musul ve Diyarbekir yöresinde Türkmenler'i de yanina alarak 1045 yilinda Gürcü ve Rumlar'dan olusan müttefik Bizans ordusunu bozguna ugratti Öte yandan Tugrul Bey'in yakin adamlarindan Emîr Hasan da yirmibin kisiyle Erzurum ve Pasinler ovalarini ele geçirdi Fakat Bizanslilar bu Selçuklu beyini tâkip ederek Büyük Zap Suyu yakinlarinda pusuya düsürüp Hasan Bey ile çok sayida arkadasini sehit ettiler


Hasan Bey'in ölümü, Tugrul Bey'i çok üzdü ve intikam almak için Ibrahim Yinal'i Bizans'a karsi Anadolu seferine memur etti Ibrahim Yinal Türkistan'dan Nisapur'a gelen yogun bir Türkmen kitlesini 1047 tarihinde Anadolu'ya sevketti Ertesi yil Türkmen kitleleri, Erzurum ve Pasin ovalarinda toplanmaya basladi Insan dalgalari bir sel gibi ülkenin her tarafini istila etti Batida Gümüshane ve Trabzon, kuzeyde Ispir, güneyde Mus ve Agri taraflarina kadar yayildi Türkler daha sonra Siirt ile Meyyâfârikîn arasindaki Erzen üzerine yürüdüler Çok çetin geçen savaslardan sonra halk Kalikala (Erzurum) sehrine sigindi Kalikala bu tarihten itibaren yakinindaki Erzen sehrinin adini aldi ve Erzen'den tefrik etmek için Erzenu'r-Rum, daha sonra Arz-i Rum ve nihayet Erzurum olarak anilmaya baslandi

Ibrahim Yinal, Bizans kuvvetlerini takip ederek 18 Eylül 1048 tarihinde Hasankale'de cereyan eden savasta onlari korkunç bir bozguna ugratti Basta Liparit olmak üzere pek çok kisi esir alindi Tugrul Bey, daha sonra bizzat Malazgirt ve Erzurum üzerine sefer düzenledi 1055 yilinda Türkistan'dan gelen bir Türkmen kitlesi Erzurum ve Bayburt civarini ele geçirdi 1059 yilinda Ibrahim Yinal'in isyaninin bastirilmasindan sonra Türkler, tekrar büyük kitleler hâlinde aralarinda muhtemelen Emîr Saltuk'un da bulundugu bir grup komutanin emrinde Anadolu'ya akinlara basladilar Tugrul Bey'in ölümünden sonra Selçuklu tahtina geçen Sultan Alparslan zamaninda da Anadolu'ya yapilan akinlar devam etti

Durumun giderek aleyhine gelistigini gören Imparator Romanos Diogenes, 1070-1071 kisinda büyük bir orduyla Anadolu seferine çikmayi planladi Maksadi Anadolu'yu Türkler'den kurtarmak, Islâm topraklarini isgal ve Selçuklu devletini ortadan kaldirmakti
13 Mart 1071 tarihinde Ayasofya'da yapilan büyük bir törenden sonra yola çikan imparator, Erzurum'a varinca kuvvetlerinin bir bölümünü Gürcistan'a göndererek arkasini emniyet altina almayi düsündü Imparatorun Erzurum'a vardigini Meyyafarikîn'de haber alan Sultan Alparslan süratle Erzen ve Bitlis yoluyla Ahlat'a hareket etti


Nihayet Bizans ve Selçuklu kuvvetleri arasinda 26 Agustos 1071'de Malazgirt'te meydana gelen savas bilindigi üzere Selçuklular'in kesin zaferiyle sonuçlanmis ve imparator esir düsmüstür Fakat Romanos Diogenes'in tahttan uzaklastirilarak gözlerine mil çekilmesi ve yeni imparator Mihail Dukas'in Selçuklularla yapilan anlasmayi tanimadigini ilân etmesi üzerine Sultan Alpaslan, Saltuk, Artuk, Mengücük, Çavli, Danismend ve Çavuldur gibi emirlerini Anadolu'ya göndererek fetihlerde bulunmalarini istemis ve fethedecekleri sehir ve kasabalari kendilerine ikta edecegini bildirmistir

a) Ebu'l-Kasim Saltuk:


Malazgirt zaferinin kazanilmasinda önemli rol oynayan komutanlardan biri de Emîr Saltuk idi Zahireddin Nisâburî ile Resîdüddin'in verdigi bilgilerden Saltuklu hânedaninin kurucusu olan Ebu'l-Kasim Saltuk'un Anadolu'nun fethinde çok önemli hizmetlerde bulundugunu ve zaferden sonra Sultan Alparslan'in Kars'tan Bayburt'a, Bingöller'den Barkal daglarina kadar uzanan sahada yer alan Kars, Pasinler, Oltu, Erzurum, Tortum, Ispir, Bayburt ve yörelerini veraset yoluyla çocuklarina da intikal etmek üzere ona ikta ettigini anliyoruz


Selçuklu topraklarinin sinirlarinda yer alan Erzurum'un kendisine ikta edilmis olmasi, onun diger beylerden daha önemli mevkide bulundugunu göstermektedir Gürcü kaynaklarinda da Izzeddin Saltuk'un atalarinin Oguzlar'a ve Selçuklu hükümdarlarina mensup oldugu kayitlidir Saltuklu hanedaninin 516 (1123) yilindan itibaren Saltukogullari (Beni Saltuk) adiyla tanindigini görüyoruz Abbasî halifesi Müstersid Billah'in, Hille Arap emîri Dübeys b Sadaka'ya karsi yardim istemesi üzerine Zengî b Aksungur ve Togan Arslan ile beraber Saltukogullari da Bagdat'a gitmisti

b) Ali b Ebu'l-Kasim:

Ebu'l-Kasim Saltuk'un ölümü üzerine yerine oglu Ali geçti Ibnü'l-Esîr, 496 (1102-1103) yili olaylarini anlatirken Ali b Ebu'l-Kasim Saltuk'un sözkonusu tarihte beyligin basinda bulundugunu ifade eder Büyük Selçuklu sultani Berkyaruk ile kardesi Gence meliki Muhammed Tapar arasinda 8 Cemaziyelâhir 496 (19 Subat 1103) tarihinde Hoy kapisinda cereyan eden ve Muhammed Tapar'in maglubiyetiyle biten savastan sonra Muhammed Tapar Ercis'e, oradan da Sökmen el-Kutbî'nin hâkimiyetindeki Ahlat'a çekilmisti Yaninda Sökmen el-Kutbî, Muhammed b Yagisiyan ve Kizil Arslan gibi emirler vardi Erzenu'r-Rum hâkimi Ali de bu sirada Ahlat'a gelerek onlara katildi ve hep birlikte Sultan Alparslan tarafindan Menûçehr'e verilen Ani üzerine yürüdüler

Iki kardes arasinda 497 (1104) yilinda yapilan anlasmaya göre Sepidrud (Kizilören) sinir olacak, Azerbaycan, Kafkasya, Diyarbekir, el-Cezîre, Musul ve Suriye ülkeleri Muhammed Tapar'a verilecekti Bu anlasmaya göre sinir boylarindaki beyler, bu arada Saltuklu Ali de Sultan Muhammed Tapar'a tâbi olacakti Sultan Muhammed Tapar, 1105 Subat'inda Meyyafarikîn'e giderken Dogu Anadolu'daki sehirlere hâkim olan Erzenu'r-Rum emîri Ali, Diyarbekir beyi Ibrahim b Yinal, Siirt emîri Kizil Arslan, Artukoglu Sökmen, Erzen-Bitlis beyi Hüsameddin Togan Arslan ve Harput emîri Sahruh da ona refakat ediyordu

Büyük Selçuklular, aralarindaki dâhilî çekismeler ve Haçli istilâsiyla mesgul iken Gürcü krali David Türkler'e karsi saldiriya hazirlaniyordu 1115 tarihinde Rostof'u aldiktan sonra Çoruh nehri vadisinde ileri harekâta geçti Ertesi yil Saltuklular'in hâkimiyetindeki topraklara girip Pasinler'e kadar geldi ve çok sayida Türk'ü öldürdü 1118 yilinda da Azerbaycan taraflarina hücuma geçti Bunun üzerine Artukoglu Ilgazi, Gürcüler'le cihada memur edildi ve 1121 yilinda Erzen beyi Togan Arslan ile Erzurum'a geldi

Saltuklu Emîr Ali de burada onlara katildi ve birlikte Tiflis'e hareket ettiler Fakat Gürcüler karsisinda maglup oldular, Kral David de Tiflis'i zaptetti Bu arada Menûçehr'in oglu Ebu'l-Esvar, Ani'yi Gürcüler'e karsi müdafaa edemeyecegini anlayarak altmisbin dinar karsiliginda Saltuklular'a satti Fakat sehirdeki hristiyan ahali daha erken davranip Kral David'i durumdan haberdar ederek sehri ona teslim ettiler Ani'deki cami, kiliseye çevrildi ve daha önce Ahlat'tan götürülerek kubbeye konulmus olan hilâlin yerine haç dikildi Böylece Sultan Alparslan'in 1064'de aldigi Ani, altmis yil sonra hristiyanlarin eline geçmis oldu (1123-1124)

c) Ziyaeddin Gazi:


Ali'nin ölümünden (muhtemelen 1124) sonra Saltuklu tahtina kardesi Ziyaeddin Gazi geçti Kitabelerden anlasiligina göre Erzurum'daki Kale Camii ve Tepsi Minare (Saat Kulesi)'yi yaptiran Saltuklu emîri Ziyaeddin Gazi'dir Fakat hakkinda fazla bilgi yoktur I Hakki Konyali tarafindan okunmus olan Tepsi Minare kitabesinde onun ünvan ve lâkaplari söyle siralanmaktadir: "Mevlâna Ziyaeddin Kutbu'l-Islâm, Nasîruddevle, Zahîru'l-mille, Semsü'l- (Mülûk) ve'l-Ümerâ Inanç Beygu (Yabgu) Alp Tugrul Bey Ebu'l-Muzaffer Gazi b Ebi'l-Kasîm"

Ziyâeddin Gazi, 1126'da Gürcüler'e karsi düzenlenen sefere katildigi gibi 1131 yilinda da Ivani'yi büyük bir bozguna ugratti Gürcüler onun zamaninda Ispir ve Pasinler'i geçerek Oltu'ya kadar gelmislerdi Artuklu Temürtas, Ziyâeddin Gazi'nin kiziyla evlendi ve böylece iki hanedan arasinda akrabalik kuruldu
Ziyâeddin Gazi, Azîmî'ye göre 526 (1131-1132) yilinda ölmüstür

d) II Izzeddin Saltuk:

Gazi'den sonra beyligin basinda yegeni II Izzeddin Saltuk'u görüyoruz (1132-1168) Onun devrinde Ahlatsahlar ve Erzen beyleriyle ittifak yapilmis ve evlilik yoluyla kurulan akrabaliklarla bu ittifaklar takviye edilmistir Izzeddin Saltuk kizlarindan Sahbânû'yu Ahlat sahi II Sökmen ile, diger kizini da Erzen beyi Togan Arslan'in oglu Kurti veya Yakup Arslan ile evlendirmistir

Ani emîri Fahreddin de onun kizlarindan birine talip olmus, fakat reddedilmisti Buna içerleyen Fahreddin, ondan intikam almaya karar verdi ve Saltuk'a elçi gönderip: "Ben zayifladim; Gürcüler'e karsi Ani'yi müdafaa edecek gücüm yoktur Bu sehri sana teslim edip hizmetine girmek istiyorum" dedi

Aslinda kizini vermedigi için ondan intikam almak istiyordu Bu sebeple Kral Dimitri'ye gizlice haber gönderip onu da ülkesine davet etti Bu komplo sebebiyle Ani'den baskina ugrayan Saltuklular maglup ve perisan oldular Basta Izzeddin Saltuk olmak üzere çok sayida Türk askeri esir düstü Ahlat sahi Sökmen ile Artuklu hükümdari Necmeddin Alpi krala elçiyle yüzbin dinar fidye gönderip Saltuk'u kurtardilar Bu paranin toplanmasinda kizi Sahbânû da önemli rol oynadi Ülkesine dönen Izzeddin Saltuk da diger Türk esirlerini kurtarmak için büyük meblaglar ödemek zorunda kaldi

Bu basariya ragmen Ani'yi isgal edemeyen Gürcüler, 550 (1155) yilinda Fahreddin'i yakalayip sehri kardesi Fazlûn'a verdiler Fakat papazlar, 556 (1161) yilinda Fazlûn'u bozguna ugrattilar Gürcü krali Giorgi, Seddadîler'in topraklarini yagmaladiktan sonra Ani'yi ele geçirdi Bu sehirde dogup büyümüs olan Kadi Burhaneddin Anevî bu olayi söyle anlatir:
"Ben 18 yasinda iken birden bire Gürcü askeri gelip Ani'yi kusatti ve aldi Birçok müslüman, kadin-erkek, genç-ihtiyar kiliçtan geçirildi O zaman ben ve ailem Gürcü Yuvan'a (Ivani) esir olduk Ben onlarin dilini ve Incil'ini bildigim için kurtuldum ve hemen o memleketten uzaklasarak Anadolu'ya (Rûm'a) geldim"

Gürcüler 556 (1161) yilinda Ani'yi isgal edince Ahlat sahi II Sökmen, Izzeddin Saltuk, Erzen ve Bitlis beyi Devletsah, Mardin ve Artuklu emîri Necmeddin Alpi ve diger bazi Türk emîrleri Temmuz ayinda sefere çikmaya karar verdiler Müttefik Türk kuvvetleri, Agustos 1161 tarihinde Ani'yi kusattilar Gürcü krali Giorgi, bunu haber alinca süratle Ani'ye hareket etti Savas baslamak üzereyken Izzeddin Saltuk ordugâhtan ayrildi

Rivayete göre Izzeddin Saltuk daha önce Gürcüler'e esir düstügü zaman bir daha Kral Dimitri ve çocuklarina saldirmayacagina yemin ettigi için ordudan ayrilmistir Onun diger beylerle istisare etmeden gizlice ayrilmasi yüzünden müslümanlar maglup ve perisan olmustur Pek çok müslüman öldürüldügü gibi dokuz bin kisi esir düsmüs ve Ahlatsah'i Sökmen de ancak dört yüz askeriyle geri dönebilmisti

Bu sirada henüz Malazgirt'te bulunan Necmeddin Alpi da maglubiyeti haber alinca Meyyafarikîn'e hareket etmistir Daha sonra o devrin meshur ve nüfuzlu âlimlerinden Ebû Cafer Muhammed Cemaleddin'i Gürcü kralina gönderip Sökmen'in esir düsen komutan ve askerlerini kurtardi Kimsesiz fakir esirleri kurtarmak için de bes bin dinar fidye ödedi Kral, Cemaleddin'in hatiri için bazi esirleri fidyesiz serbest birakti

Gürcüler 557 (1162) yilinda da Kars'i alip Duvin'i istilâ ettiler Çok sayida müslümani öldürüp cami ve evleri yaktiktan sonra Tiflis'e döndüler Bir süre sonra da Gence'yi kusatarak müslümanlari kiliçtan geçirdiler Duvin (Dovin)'deki hilâli indirip bir mollanin sirtinda Tiflis'e gönderdiler Otuzbin müslümani esir aldilar Ibnü'l-Esîr bu olayi söyle anlatiyor:

"Gürcüler bu yil (557) Saban ayinda (Temmuz-Agustos 1162) sayilari otuzbini bulan büyük bir ordu toplayarak Islâm ülkelerine girdiler Azerbaycan'a bagli Duvin üzerine yürüyerek sehri zapt ve yagma ettiler Duvin ve köylerinde onbin kisiyi öldürdüler Kadin-erkek pek çok kisiyi esir aldilar Kadinlari soyup çirilçiplak ve yalin ayak vaziyette götürdüler Bu arada cami ve mescitleri de yaktilar Gürcüler kendi ülkelerine varinca Gürcü kadinlari bile müslüman kadinlara yapilanlari yadirgadilar ve: "Müslümanlari, sizin onlarin kadinlarina yaptiginiz seylerin aynisini bize yapmaya mecbur ettiniz" dediler ve müslüman kadinlari giydirdiler"

Bu olay, Islâm dünyasinda büyük yanki uyandirdi Azerbaycan, el-Cibal ve Isfahan'a hâkim olan Atabeg Ildeniz, Ahlat sahi Sökmen, Izzeddin Saltuk (Ibnü'l-Esîr Saltuk'dan bahsetmez), Meraga emîri Ibn Aksungur ve Irak Selçuklu sultani Arslansah ile diger Dogu Anadolu beyleri Nahcivan'dan Gence'ye geldiler Ellibini askin mücahit dogruca Gürcü topraklarina saldirdilar 558 yili Safer ayinda (Ocak-Subat 1163) Gürcü ülkesini yagma edip kadin, erkek ve çocuklari esir aldilar Müslümanlarla Gürcüler arasindaki savas bir aydan fazla sürdü Sonunda müslümanlar galip geldi ve çok sayida Gürcü öldürülüp esir alindi Kralin ordugâhi ve agirliklari yagmalandi

Ibnü'l-Esîr'e göre bu olay söyle gelismistir: "Gürcüler'den biri müslüman olmus ve Ildeniz'e: "Bana asker ver, bildigim bir yolu takip ederek Gürcüler hiç farkinda olmadan arkadan üzerlerine saldirayim" demisti Ildeniz teminat aldiktan sonra onunla beraber bir askerî birlik gönderdi Gürcüler'in yanina varacagi günü de tespit edip sözlestiler O gün müslümanlar Gürcüler'le savasa girdiler Tam savastiklari sirada, müslüman olan o Gürcü de Ildeniz'in askerleriyle varip tekbir sesleriyle arkadan Gürcüler'e saldirdi Bunun üzerine Gürcüler maglup oldular Gürcüler sayica fazlaliklarina güvenerek zaferden emindiler Fakat Allah onlarin umutlarini bosa çikardi Müslümanlar onlari takip edip üç gün üç gece boyunca esir almaya ve öldürmeye devam ettiler Nihayet galip ve muzaffer olarak döndüler"

Türk beylerinin muzaffer bir sekilde döndükleri o günü bizzat yasayan tarihçi Ibnü'l-Ezrak el-Farikî de bu hâdiseyi söyle tasvir eder: "Ben bu vak'a günü Bitlis'teydim Zafer müjdesi gelince Ahlat'a varmistim Bu büyük günün serefine üçyüz sigir kesilerek fakirlere dagitildi ve bir müddet sonra da Sökmen Ahlat'a döndü Kendisine görülmemis bir karsilama töreni yapildi Sehir donatildi"

Anadolu Selçuklu sultani II Kiliç Arslan da Izzeddin Saltuk'un kizina talip olmus ve gelin nikâhlari kiyildiktan sonra esyalariyla birlikte Erzurum'dan Konya'ya gitmek üzere yola çikarilmisti Selçuklular'in düsmani olan Danismendli beyi Yagibasan bunu haber alinca, gelin alayina saldirmis, gelini yegeni ve Kayseri meliki olan Zünnun'a götürmüstü Gelin, II Kiliç Arslan'la nikâhli oldugu için Islâm hukukuna göre baskasiyla evlenmesi caiz degildi Bundan dolayi Islâmiyetten irtidad ettikten ve yeniden müslüman olduktan sonra Zünnun ile evlendirildi Bu agir tecavüz karsisinda öfkelenen II Kiliç Arslan, Yagibasan üzerine yürüdüyse de maglup oldu (560/1164-1165) Bu olayin 1160 veya 1162 yillarinda vuku bulduguna dair muhtelif rivayetler vardir

Izzeddin Saltuk, Receb 563 (Nisan 1168) tarihinde ölmüstür Izzeddin, âdil ve merhametli bir hükümdardi Hristiyanlara da iyi muamele ederdi Bu sebeple onlarin da sevgi ve saygisini kazanmisti Onun devrinde Erzurum'dan baska Bayburt, Micingerd, Avnik, Ispir ve Oltu gibi sehir ve kasabalar Saltuklu hâkimiyeti altina girmisti Hattâ Kars bile bir müddet Saltuklu hâkimiyetine girmis ve Vezir Firûz, Kars kalesini tamir ettirmisti, Izzeddin Saltuk'a ait tarihsiz bir sikkeden onun Irak Selçuklu Sultani Mesud b Muhammed Tapar'i metbû tanidigi anlasilmaktadir

e) Nâsireddin Muhammed:

Izzeddin Saltuk'un 563 (1168) yilinda ölümünden sonra yerine geçen oglu Nâsireddin Muhammed hakkinda kaynaklarda yeterli bilgi yoktur 585 (1189) tarihli bir sikkede Atabeg Ildeniz'in oglu Kizil Arslan ile Irak Selçuklu sultani Tugrul'u metbû tanidigi görülmektedir
Nâsireddin Muhammed devrinde de Gürcüler Saltuklu iline saldirmaya devam ettiler Kraliçe Tamara'nin kocasi David; Kars, Sürmeli ve Ispir'den sonra Erzurum üzerine yürüdü Nâsireddin iki ogluyla beraber Gürcüler'le savasa girdi fakat, maglup olarak sehre kapanmak zorunda kaldi Ertesi gün bütün sehir halki birlesip Erzurum'u canla basla savunmak için seferber oldular David türk halkinin cesaretini ve ülkelerini savunma hususundaki azim ve kararliligini görünce, çevreyi yagmaladiktan sonra geri çekildi (1183-1184)

Erzurum Ulu Camii'ni yaptirmis olan Nâsireddin Muhammed, muhtemelen 587 (1191) tarihinden bir müddet önce ölmüstür
Nâsireddin Muhammed'in oglu Muzaffereddin, rivayete göre Gürcü kraliçesi Tamara'ya âsik olmus ve onunla evlenebilmek için asker, köle ve hizmetçilerinden meydana gelen önemli bir maiyetiyle mücevherat, degerli kumaslar ve daha bir çok hediye ile Erzurum'dan Gürcistan'a gitmis ve orada muhtesem bir törenle karsilanarak sarayda misafir edilmistir Sarayda Kraliçe Tamara ile ask hayati yasayan Muzaffereddin bir süre sonra ülkesine ugurlanmistir Rivayete göre sik sik koca degistirmekle meshur olan Tamara David ile evlendikten sonra bu Saltuklu sehzadesini de kizi veya cariyelerinden biriyle evlendirmisti

f) Mama Hatun:


Nâsireddin'den sonra Saltuklu tahtinda kizkardesi Mama Hatun'u görüyoruz Kaynaklar 587 (1191) tarihinde Erzurum'a Mama Hatun'un hâkim oldugunu ifade ederler Selahaddin Eyyubî'nin yegeni Takiyyüddin, Ahlatsah'i Begtimur'a ait olan Malazgirt kalesini kusatinca Selçuklu hükümdarlari gibi azametli ve ihtisamli olan Saltuklu melikesi Mama Hatun, Ahlat askeriyle akrabalari olan Saltuklular'in yardimina gitmisti Muhasara uzun müddet devam etmis, fakat Takiyyüddin'in ölümü üzerine Eyyubîler hiçbir netice elde edemeden ayrilmislardir (587/1191)

Mama Hatun'un 597 (1200-1201) yilina kadar Erzurum'u yönettigi anlasilmaktadir Çünkü söz konusu tarihte Eyyubî hükümdari Melik Adil'e haber gönderip meshur bir sahisla evlenmek istedigini bildirmisti Melik Âdil de Nablus valisi Fâriseddin Meymûnü'l-Kasrî'ye haber gönderip Mama Hatun ile evlenmesini tavsiye etti Fâriseddin Mama Hatun ile evlenmek için hazirlik yaptigi sirada onun Saltuklu tahtindan uzaklastirilip nezaret altina alindigini ögrendi ve dolayisiyla bu evlilik gerçeklesmedi Güçlü ve ihtirasli bir kadin olan Mama Hatun, Tercan'da bir kervansaray ve türbe yaptirmistir

g) Alaeddin Meliksah:

Mama Hatun'un Saltuklu tahtindan uzaklastirilmasi üzerine yerine yegeni Alaeddin Meliksah geçti (597/1200-1201) Bu dönemde Anadolu'daki diger beylikler gibi Saltuklular da Anadolu Selçuklu devletinin tehdidine maruz kalmislardi Anadolu'nun fethinde, Rumlar ve Gürcüler'le yapilan savaslarda, Azerbaycan ve Türkistan'dan gelen göç ve ticaret yollarinin açik tutulmasinda önemli rol oynayan Saltuklu hanedani, son zamanlarinda Gürcü saldirilarina karsi mukavemet edemez olmustu

Azerbaycan atabegi Kizil Arslan (1191) ve Ahlat sahi Begtimur'un (1193) ölümlerinden sonra Gürcüler Kafkaslar'dan inerek Türk topraklarini isgal ve yagma etmeye, masum halki öldürmeye baslamislardi Nitekim yukarida ifade ettigimiz gibi Nâsireddin Muhammed devrinde Erzurum'a kadar gelerek surlar disindaki halki esir etmeleri üzerine sehirlerini canla basla savunan Erzurumlular karsisinda geri çekilmislerdi Daha sonra Kars üzerine yürüyerek sehri istilâ etmeleri, Türkler için çok büyük bir felâket oldu

Bu sebeplerden dolayi Anadolu Selçuklu sultani Rükneddin Süleymansah, 598 (1202) tarihinde Gürcistan seferine çikti ve Dogu Anadolu'daki tâbi hükümdar ve beylere haber gönderip kendisine katilmalarini istedi Bu arada Saltuklu hükümdari Alaeddin Meliksah'i da huzuruna çagirdi O da sultani Erzurum yakinlarinda törenle ve tevazu ile karsiladi Ibn Bîbî onun sultani karsilamada kusurlu davrandigini, geç kaldigini ve bu yüzden tevkif edildigini söylerken, diger kaynaklar baris müzakereleri sirasinda tevkif ve hapsedildigini ifade ederler 2 Sevval 598 (25 Mayis 1202) tarihinde Erzurum'a varan Sultan Rükneddin, son Saltuklu hükümdarini hapsetti Topraklarini da kardesi ve Elbistan meliki Mugiseddin Tugrulsah'a teslim ederek Saltuklu hanedanina son verdi

2 Saltuklular'in Yikilisi

Erzurum'un Asagi Micingerd köyünde bulunan ve muhtemelen 630 tarihli bir kitabeden anlasildigina göre, Ebû Mansur adli Saltuklu beyi Selçuklular Saltuk ilini kendi topraklarina kattiktan sonra da Pasinler'i hâkimiyeti altinda tutmaya devam etmistir Rivayete göre Meliksah'in ahfâdi Yavuz Sultan Selim devrine kadar Çemiskezek'de hüküm sürmüslerdir
Saltuklu topraklari 1225 yilina kadar Mugîseddin Tugrulsah'in elinde kaldi Onun ölümünden sonra yerine Rükneddin Cihansah geçti (1225-1230) Selçuklular 1243'de Kösedag savasinda agir bir maglubiyete ugramislarsa da Alaeddin Keykubad zamaninda Erzurum dahil Gürcistan'a kadar uzanan topraklar Türkiye Selçuklu Devleti'nin sinirlari içinde kabul edilmistir

Saltuklu hanedani baslangiçta Büyük Selçuklu sultanlarina, sonra da sirasiyla Azerbaycan atabeglerine, Irak Selçuklulari'na ve nihayet Anadolu Selçuklulari'na tâbi olmuslardir
Saltuklular zamaninda Erzurum da diger Anadolu sehirleri gibi iktisadî ve ticarî açidan oldukça müreffeh bir sehir idi Bölge Akdeniz limanlarindan ve Suriye'den hareket edip Konya, Kayseri, Sivas ve Erzincan yoluyla Azerbaycan'a, Iran'a giden veya Türkistan'dan Erzurum'a gelip ayni yoldan Akdeniz veya Trabzon limanlarina giden büyük bir kervan yolunun güzergâhinda bulundugu için ticarî hayat çok canliydi Ayrica sahip oldugu genis otlaklariyla zengin bir hayvancilik potansiyeline sahipti

Saltuklular'dan zamanimiza intikal eden baslica mimarî eserler sunlardir: Kale Camii, Tepsi Minare, Ulu Cami Bunlardan ilk ikisi Melik Gazi tarafindan; Ulu Cami de 575 (1179) yilinda Izzeddin Saltuk'un oglu Nâsireddin Muhammed tarafindan yaptirilmistir Üç Kümbetler denilen türbelerden biri Izzeddin Saltuk'a ait olup türbenin yaninda bir de zaviye vardir Ayrica Tercan'da Mama Hatun tarafindan yaptirilmis olan bir kervansaray ile bir de türbe mevcuttur 630 (1232-1233) yilinda Ebû Mansur tarafindan yaptirilmis olan Micingerd kalesi de Saltuklular'a ait önemli eserlerden biridir






MENGÜCÜKLÜLER 1 Mengücüklüler'in Kurulusu

Mengücüklüler, Malazgirt zaferinden sonra Erzincan, Kemah, Divrigi ve Sarki Karahisar (Kögonya/Sebinkarahisar)'i fethederek yaklasik 1227 yilina kadar burada hüküm süren bir Türk beyligidir

Beyligin kurucusu olan Mengücük Gazi, Sultan Alparslan ile Malazgirt savasina katilmis ve zaferden sonra Karasu (Yukari Firat) ve Çalti nehirleri vadilerinin fethiyle görevlendirilmistir Mengücük Gazi'nin hangi boya mensup oldugu kesin olarak tesbit edilememistir Yazicioglu Ali'nin Mengücüklü Fahreddin Behram Sah'in Anadolu Selçuklu Sultani IISüleyman Sah'in (1196-1204) Gürcistan seferine Salurlar ve Bayindirlar ile katildigina dair sözleri ihtiyatla karsilanmalidir Ancak Divrigi yöresindeki Türklerin büyük bir kisminin Salurlar'dan oldugu kabul edilmektedir

Bu yöreyi fetheden Mengücük Gazi, Erzincan, Kemah, Divrigi ve Sarki Karahisar'i hâkimiyeti altina alarak kendi adiyla anilan beyligi kurmustur Zahireddin Nisâburî ile Müneccimbasi; Mengücük Gazi'nin Alparslan tarafindan Anadolu'da görevlendirildigini ve yukarida adi geçen sehirleri ona ikta ettigini söylerler Ibn Bibî ise Mengücük Gazi'yi Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmisoglu Süleymansah'in beyleri arasinda sayar Mengücük Gazi, Oguzlar'in Kayi, Bayat, Karaevli veya Alkaevli boylarindan birine mensuptur Kitabelerdeki bilgi ve motiflere bakilarak Mengücükler'in Türkler'in asil bir ailesine mensup olduklari ve bu sebeple Selçuklu hanedani nezdinde daima itibar gördükleri söylenebilir

Kemah'in kuzeybatisinda Karasu kiyisinda Melik Gazi'ye atfedilen bir kümbetin Farsça kitabesinde Mengücük Gazi hakkinda su ibareler vardir: "Âlim, âdil, ülkeler fetheden, halkin siginagi; Erzurum, Erzincan, Kemah, Diyarbekir ve bunlarin kalelerini alan, dinsizlerin cigerlerini daglayan, boyunlarini kiliçla vuran Mengücük Gazi Allah rûhunu sâdeylesin, kabrini nurlandirsin, günahlarini bagislasin"

Müneccimbasi, Mengücük Gazi'nin Kiliç Arslan ve Danismend Gazi ile beraber Gürcüler, Rumlar ve Abhazlarla savastigini söyler Mengücük Gazi çok akilli, ileri görüslü, cesur ve tedbirli bir bey idi Divrigi Ulu Camii kitabesinde yer alan Alp, Kutlug, Tugrul ve Tekin gibi ünvanlar onun Oguz beyleri arasinda önemli bir yeri oldugunu gösterir Divrigi Sitti Melek (Melike) türbesindeki kitabede ise kocasi Saban Sah'tan "el-Merhûm, es-Saîd, es-Sehîd, el-Gazî" diye bahsedilir

Mengücük'ün "Gazi" ünvanini almasi onun Anadolu'nun fethi sirasinda nice savaslara katilip kahramanliklar gösterdigine ve halkin gönlünde taht kurduguna delalet eder Ilk Anadolu fâtihleri gibi Mengücük Gazi de halk arasinda evliya mertebesine yükselmis ve türbesi asirlardir halkin ziyaretgâhi olmustur
Mengücük Gazi ve evlâdina ait türbelerin Kemah'ta bulunmasi, Mengücükler'in ilk baskentinin burasi oldugunu gösterir
Mengücük Gazi'nin ölüm tarihi tesbit edilememistir Ancak onun 1118 yilinda hayatta olmadigi bilinmektedir

Mengücük Gazi'nin ölümünden sonra yerine oglu Ishak geçmistir 1118 yilinda Erzincan, Kemah ve Divrigi'ye hâkim olan Mengücüklüler'in basinda Ishak'i görmekteyiz Danismendli Melik Gazi'nin damadi olan Ishak, sözkonusu tarihte Malatya'yi yagmalayinca sehri oglu Tugrul adina idare etmekte olan I Kiliç Arslan'in karisi Ayse Hatun, Urfa kontu Joscelin'e haber gönderip yardim istedi Ishak muhtemelen Artuklu Belek Gazi'den intikam almak maksadiyla Malatya'yi yagmalamisti Çünkü Ishak 1113 yilinda Ayse Hatun ile evlenen ve Tugrul Arslan'in atabegi olan Belek Gazi'ye kin besliyordu Belek Gazi, bu saldiriya karsilik vermek için hazirliklara basladi ve 1120 tarihinde Kemah'a girdi Belek ile basa çikamayacagini anlayan Mengücükoglu Ishak, Bizans Imparatorlugunun Trabzon valisi Konstantin Gabras'in yanina giderek ondan yardim istedi

Gabras, Ishak ile ittifak yaparak Belek'in üzerine yürüdü Buna karsilik Belek de Danismendli Melik Gazi ile isbirligi yapti 514 (1120) yilinda Erzincan yakinlarindaki Siran (Serman)'da vuku bulan savasta Gabras ile Mengücükoglu çok agir bir maglubiyete ugrayip esir düstüler Ayrica besbin Rum askeri öldürüldü ve esir alindi Trabzon dükasi Gabras, otuzbin altin fidye ödeyerek kurtulurken, Ishak da Melik Gazi'nin damadi oldugu için serbest birakildi Halbuki Belek Gazi, Ishak'in öldürülmesinden yana idi Onun kendisinden habersiz saliverilmesine çok içerleyen Belek, Danismendlilerle yaptigi ittifaka son vermis ve bu yüzden Trabzon dükaligina yapilmasi planlanan saldiri da gerçeklesmemistir

Halbuki bu zaferin kazanilmasinda Belek'in rolü çok büyüktü Mengücükoglu Ishak, bu olaydan sonra Melik Gazi'nin nüfuzu altina girdi ve yirmibes yil hüküm sürdükten sonra 1142'de öldü Ishak'in Mengücükogullari seceresindeki yeri, Mengücük Gazi'nin oglu oldugunun Divrigi Sitti Melek türbesinin kitabesinden okunmasindan sonra artik kesin olarak tespit edilmistir Kemah emîrinin ölümü üzerine Danismendli Mehmed, bu sehri ele geçirdi Ancak ayni yil onun da vefat ettigini görüyoruz Danismendliler'in Kemah'i zaptetmeleri bu iki aile arasindaki iliskilerin iyi olmadigina delâlet eder
Ishak'in ölümünden sonra, Mengücüklüler'in Kemah-Erzincan ve Divrigi olmak üzere iki ayri kol hâlinde hüküm sürdüklerini görüyoruz Ishak'in ogullarindan Davud Kemah-Erzincan, Süleyman da Divrigi kolunun basina geçmistir

a) Kemah-Erzincan Mengücüklüleri:

Bu kolun ilk meliki oldugunu ifade ettigimiz Davud hakkinda yeterli bilgi yoktur Anadolu Selçuklu hükümdari II Kiliç Arslan taraftari oldugu için Danismendli Yagibasan tarafindan 1162 tarihinde öldürülmüstür Müneccimbasi ondan Alaeddin Davud olarak bahseder ve bir müddet hükümdarlik yaptiktan sonra öldügünü kaydeder

Davud'dan sonra Mengücüklüler'in basina oglu Fahreddin Behramsah geçti Hanedanin Ishak'in ölümünden sonra iki kola ayrilmasi, onlari oldukça zayiflatmis ve çevredeki devletler karsisinda güçsüz düsürmüstü II Kiliç Arslan 12 Ramazan 559 (3 Agustos 1164) tarihinde Danismendogullari'ni ortadan kaldirip topraklarini ülkesine kattigi gibi Mengücük beyligini de nüfuzu altina aldi Fakat bu dönem Mengücüklüler için bir huzur ve refah dönemi oldu Behramsah'in II Kiliç Arslan'in damadi olmasi ve kizlarini Anadolu Selçuklu hanedani mensuplariyla evlendirmesi iki hanedan arasindaki münasebetlerin müspet yönde gelismesine zemin hazirladi

Genceli sair Nizamî'nin Fahreddin Behramsah'a takdim ettigi Mahzenü'l-Esrâr adli eserinde ondan Gürcistan galibi olarak bahsetmesine bakilirsa o dönemde Kars ve Ani gibi sehirlere defalarca saldiran ve pek çok müslümanin kanini döken Gürcülerle cihad ettigi söylenebilir Behramsah'in dikkati çeken faaliyetlerinden biri de kayinpederi II Kiliç Arslan ile oglu Kutbeddin Meliksah arasinda 1188 yilinda vukubulan mücadelelere müdahale etmesidir Iki tarafi baristirmak için tesebbüse geçen Behramsah, Konya'ya giderek bu anlasmazliga sebep olan Vezir Ihtiyareddin Hasan'i yakalayip Sivas'a götürmek için sultandan izin aldi Fakatt vezir yolda Türkmenler'in hücumuna maruz kaldi ve aile efradiyla birlikte öldürüldü

Mengücüklülerle Anadolu Selçuklulari arasindaki bu iliskiler Rükneddin II Süleymansah zamaninda da devam etti Fahreddin Behramsah, 598 (1202) yilinda Süleymansah'in Gürcistan seferine katildi Fakat Selçuklu kuvvetlerinin maglubiyetiyle sonuçlanan savasta esir düstü Kraliçe Tamara, ona bir esir degil adeta bir misafir muamelesi yapti ve bir süre sonra ülkesine gönderdi Baska bir rivayete göre ise fidye ödeyerek kurtuldu Behramsah, bu sefer sirasindaki basarilari sebebiyle "Gazi" ünvanina lâyik görüldü Ravendî onun bu seferdeki gayretleri ve Süleymansah'a sadakatine temas ederek söyle der:

"Damad Emîr Isfehsâlâr-i Kebîr, âlim, adaletli, Allah'in yardimina mazhar olmus, muzaffer, ikbal sahibi, dinin yardimcisi ve emîrlerin hükümdari Gazi Fahreddin Behramsah'in canini feda edecek kadar hükümdara taraftar oldugu, onun iyiligini istedigi ve essizligi Abhazlarla yapilan muharebe meydaninda çikti Çünkü orada canini feda edip kullarin kurtulmasi için çalisti"

Selçuklu sultani I Izzeddin Keykavus, Behramsah'in son yillarinda kizi Selçuk Hatun ile evlendi Bu durum iki aile arasindaki dostâne iliskilerin devam ettigini gösterir Ayrica bu dügünle ilgili rivayetler o dönemin sosyal ve medenî hayatini gayet güzel yansitir Erzincan'a dünür gönderen Izzeddin Keykâvus müsbet cevap alinca ülkenin her tarafindan meshur terziler ve sanatkârlar getirterek gelinin çeyizlerini hazirlatti Selçuk Hatun'a ipekli elbiseler, mücevherler, gerdanliklar, altin ve gümüs esya, köle ve cariyeler, atlar ve katirlar hazirlandiktan sonra muhtesem dügün alayi büyük emîrlerin refakatinde yola çikarildi Nikâh, Kadi Sadreddin tarafindan kiyildi Bunu Sivas ve Erzincan'da görkemli dügünler takip etti Gelin Erzincan'dan Sivas'a gelince sehirde bir hafta süren dügün ve senlikler yapildi Bu vesileyle emîrlere hediyeler verildi

Fahreddin Behramsah, uzun süren hükümdarligi döneminde dört Anadolu Selçuklu hükümdariyla birlikte oldu Bunlar II Kiliç Arslan, Giyaseddin Keyhüsrev, Rükneddin Süleyman ve Alaeddin Keykubat'tir

Rivayete göre Belh'den Anadolu'ya gelen Sultanü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, Erzincan'dan geçerken Behramsah ve karisi Ismet Hatun'un misafiri olmus ve burada kendisi için insa edilen medresede üç-dört yil ders vermistir

Behramsah 622 (1225) yilinda Erzincan'da öldü Erzincan civarindaki Asagi Ula köyü yakininda harabe halindeki türbe büyük bir ihtimalle ona aittir ve Melik Fahreddin Türbesi olarak meshurdur Behramsah'in bastirdigi en eski sikke, 563 (1167-1168) tarihlidir Bu paralarin bir yüzünde Behramsah'in, diger yüzünde ise metbû hükümdar sifatiyla II Kiliç Arslan'in adi yazilidir Ibnü'l-Esîr onun altmis yildan fazla hükümdarlik yaptigini söyler Onun devrinde Kemah'in yerine baskent olan Erzincan çok gelismis ve sehir önemli bir ticaret ve kültür merkezi olmustur Fakat sik sik vukubulan depremler yüzünden mimarî eserler günümüze intikal edememistir

Behramsah akilli, güzel huylu, halka ve askerlere karsi sefkatli bir hükümdürdi Sair ve âlimleri himaye ederdi Yukarida kisaca temas ettigimiz gibi Dogu'nun meshur sairi Genceli Nizamî Mahzenü'l-Esrâr adli eserini ona ithaf etmis ve besbin dinar ve iyi cins bes katir ile ödüllendirilmistir




Behramsah çok hayirseverdi Zengin-fakir, yerli-yabanci farki gözetmeden herkese iyilik etmek isterdi Kis mevsiminde kuslarin açliktan ölmemesi için arabalarla daglara yem gönderdi Bu davranis günümüzde bile esine az rastlanan mükemmel bir sefkat ve merhamet numûnesidir


Behramsah'in yerine oglu Alâeddin Davudsah geçti Diger oglu Muzaffereddin Muhammed de Sarki Karahisar meliki oldu Behramsah'in diger oglu Selçuksah ise otuzbes yildir Kemah'ta hüküm sürmekteydi ve babasindan önce vefat etmisti Davudsah'in Erzincan ile beraber Kemah'a da hâkim olmasi bunu teyid etmektedir Ayrica kaynaklar bu tarihte Behramsah'in sadece Davud ve Muhammed adli çocuklarindan bahsederler
Aydin bir hükümdar olan Behramsah, her iki oglunu da gayet mükemmel bir sekilde egitmisti Davudsah da babasi gibi mantik, matematik, ilâhiyat, ilm-i nücûm, edebiyat ve felsefeye vâkifti Farsça güzel siirler yazardi

Ilme karsi duydugu yakin ilgi dolayisiyla meshur tip âlimi Muvaffakuddin Abdüllâtif-i Bagdâdî'yi sarayina davet edip kendisine maas bagladi O da Davudsah adina eserler yazdi Davudsah'in ilim adamlarini himaye etmesi sebebiyle Erzincan'da ilim ve kültür düzeyi yükseldi ve meshur uzmanlar yetisti Meselâ o devrin önde gelen simâlarindan Alâeddin Erzincanî, Rükneddin Kiliç Arslan'i tedavi etmisti

Davudsah ilim alanindaki basarisini, ülke yönetiminde gösteremedi Halka zulme varan davranislari, devlet adamlarini haksizca cezalandirip mallarina el koymasi, ülkede büyük bir huzursuzluga sebep oldu Son zamanlarinda ise bazi emîrleri öldürttü Bu durumu diger emîrleri de endiseye sevketti ve onlar da ayni akibete ugramaktan korkarak Sultan Alâeddin Keykubat'a sigindilar

Rivayete göre Sultan Alâeddin Keykubat, Harezmsah Celâleddin ve Mogol istilâsi dolayisiyla sinirlarini müdafaa edemeyeceklerini hattâ onlarla isbirligi yapabileceklerini düsünerek Mengücükler'i ve benzeri beylikleri hâkimiyeti altina almak lüzumunu hissetmis ve bu da Davudsah ile Anadolu Selçuklu hükümdarinin arasinin bozulmasina sebep olmustu Bu gelismeler Mengücüklü emîrler arasinda da huzursuzluk kaynagi olmus ve bu yüzden Davudsah bazi emîrleri öldürtmüstür Alâeddin Keykubat kendisine siginan emîrleri himayesi altina aldigini söyleyerek bunlarin mallarini iade etmesini ve hapsettigi Selçuklu taraftari emîrleri de serbest birakmasini istemistir

Davudsah, önce bu teklifi reddettiyse de daha sonra bu davranisinin akibetinden korkarak sultanin emrini yerine getirmeyi uygun bulmustur Sultanin bu emîrlere ilgi göstermesine üzülen Davudsah, bu meseleyi kökünden halletmek için yeterli hediyelerle Kayseri'de bulunan sultanin yanina gitti Sultanla görüserek sadakatini ifade etti ve ondan bir ahidnâme aldi

Buna göre Mengücük beyi sultana sadakatle bagli kaldigi sürece onun yardim ve destegine mazhar olacakti Fakat Erzincan'a dönünce verdigi sözü unuttu ve bu emîrlerin sultani kandirmalarindan korkarak Erzurum melikii Mugîseddin Tugrulsah'in oglu Cihansah'a ittifak teklif etti Ayrica Eyyubîler'den Melik Esref ve Celâleddin Harezmsah'tan da yardim istedi Fakat bu tesebbüslerden bir netice elde edemeyecegini anlayinca Alâeddin Keykubad ile yeniden anlasmak için seferber oldu Oglunu rehine gönderip sultani kendi lehine çevirmek istediyse de basarili olamadi

Erzurum meliki Cihansah'in hareketlerinden de rahatsiz olan sultan, bu Erzurum meliki üzerine yürüyecegini söyleyerek Davudsah'in da kendisine katilmasini istedi Sivas'tan yola çikan Alâeddin Keykubad, kendisine katilan Davudsah'i yakalatti ve hiçbir mukavemetle karsilasmadan Erzincan'a hâkim oldu Müstahkem Kemah kalesi teslim olmamak için bir müddet direndiyse de Davudsah, ölümle tehdit edilince kale muhafizlarina haber gönderip teslim olmalarini istemek zorunda kaldi Böylece Mengücüklüler'in Erzincan-Kemah kolu sona ermis oldu (10 Zilhicce 625/10 Kasim 1228)

Farsça da bilen Davudsah tahsilli bir hükümdardi Mantik, ilâhiyat, ilm-i nücûm vb pek çok ilme vakif idi Abdullatif el-Bagdâdî de bir süre onun sarayinda kalmis ve bazi eserlerini onun adina kaleme almistir
Bu gelismeler üzerine Eyyubî hükümdari Melik Esref'e tâbi olan Cihansah onun himayesine girmistir Eyyubîlerle bozusmak istemeyen Sultan Alâeddin, Ertokus'u Muzaffereddin Muhammed'in idaresindeki Sarkî Karahisar üzerine sevkederek daha fazla ilerlemeden geri döndü (1228)

Sultan Alâeddin, oglu Giyâseddin Keyhüsrev'i Erzincan'a melik, Mübarizeddin Ertokus'u da ona atabeg tayin etti Selçuklu hanedaniyla Mengücüklüler arasindaki akrabaliklari dikkate alan sultan, Davudsah'i cezalandirmayip Aksehir ile Ab-i Germ'i ona ikta etti Ömrünün bundan sonraki kismini burada geçiren Davudsah, yazdigi bir siirde buradan memnun olmadigini gayet veciz bir sekilde ifade ediyordu:

Sâhâ dil-i düsmenân zi tû bâd derdest
Ruhsâre-i düsmen ez nehîb zerd est
Insaf ki, bâ vücûd-i sad gussa merâ
Der mülk-i tû âb-i germ u nân-i serdest

"Ey Padisah! Düsmanlarinin gönlü senden dertlidir, yüzleri de korkudan sararmistir Insaf et ki, bu kadar güçlüsün ama benim binbir dertten muzdarip vücuduma ülkende sadece sicak su ve soguk ekmegi lâyik gördün"


Yukarida da ifade edildigi gibi Sultan Alâeddin, Ertokus'u Sarki Karahisar'a sevketmisti Burada üç yildan beri meliklik yapan Muzaffereddin Muhammed, sehri bir müddet korumussa da daha sonra mukavemet edemeyecegini anlayarak bazi yerlerin kendisine verilmesi sartiyla Sarki Karahisar'i teslim edecegini bildirdi Bu teklif kabul edilerek kendisine Suriye sinirindaki bazi yerler mülkiyet olarak, Kirsehir ise timar olarak verilmis ve her türlü vergiden muaf tutulmustur

Muzaffereddin Muhammed, üç oglu Fahreddin Süleyman, Izzeddin Siyavus ve Nâsireddin Behramsah ile beraber Kirsehir'e geldi ve buraya yerlesti Ilme olan aski sebebiyle Kirsehir'de Melik Gazi Türbesi'nin karsisinda muhtesem bir medrese yaptirdi Selçuklular'in hizmetine giren bu Mengücük beyi, onlarin nezdinde büyük itibar ve ilgi gördü Muzaffereddin Muhammed sahsiyetli bir bey idi

Alâeddin Keykubad'in yerine geçen Giyâseddin Keyhüsrev onun kizina dünür olunca Muzaffereddin: "O bizim soyumuza damat olmaya lâyik degildir" diyerek reddetti ki, bu durum onun ahlâkli ve sahsiyet sahibi bir insan oldugunu gösterir Ancak israrlar karsisinda Mengücüklülerle Selçuklular arasinda yeni bir akrabalik gerçeklestirildi Muzaffereddin güzel ahlâkli ve akilli bir hükümdardi Onun Kirsehir'e gönderilmesiyle Erzincan ve çevresine hâkim olan Mengücüklü beyligi de sona erdi (625/1228)

b) Divrigi Mengücüklüleri:


Mengücüklüler'in bu kolu siyasî faaliyetleriyle degil, Divrigi'de insa ettikleri cami, medrese, hastahane ve türbeleriyle taninmistir Tarihçiler, siyasî mücadele ve savaslara daha fazla ilgi duymus olacaklar ki, bu tür olaylara ve çatismalara karismayan Divrigi Mengücüklüleri hakkinda üzüntüyle ifade etmek gerekir ki hemen hiç bilgi vermezler Onlar hakkinda edindigimiz bilgileri yaptiklari eserin kitabelerine ve günümüze kadar intikal eden sikkelere borçluyuz

Divrigi'nin tabiat sartlari, hem onlarin yayilmalarina, hem de çevredeki beylik ve devletlerin onlarin hâkimiyet sahasina girmesine mâni olmustur Mengücüklüler'in Erzincan ve Sarkî Karahisar kollarina son veren Anadolu Selçuklu hükümdari Alâeddin Keykubad, muhtemeldir ki bu endiseler sebebiyle Divrigi'ye müdahale etmek istememistir
Divrigi Mengücüklüleri'nin ilk beyi Ishak'in oglu ve Mengücük'in torunu Süleyman'dir Babasi Ishak'in 1142 yilinda ölümünden sonra Divrigi'de bagimsiz olarak hüküm sürmeye basladi Gerçi Mengücük Gazi ve oglu Ishak hakkinda da Divrigi hükümdari ünvani kullanilmakta ise de bu durum beyligin zaman zaman Kemah ve Divrigi'den idare edildigini gösterir

Divrigi'de Süleyman adina hiçbir eser yapilmamis olmasi onun pek faal bir hükümdar olmadigi intibaini uyandirmaktadir Ölüm tariihi de belli olmayan Süleyman'in yerine oglu Sahinsah geçmistir Divrigi kale camiinin bânîsi olan Sahinsah hakkinda bu camiin kitabesinde söyle denilmektedir: "el-Emîr el-Isfehsalar el-Ecel Seyfüddünya veddin Ebu'l-Muzaffer Sahinsah b Süleyman b Emîr Ishak" Sahinsah hakkinda Divrigi Ulu Camii yaninda yaptirdigi türbenin kitabesinde de" "Gazilerin hâmisi, Islâm sinirlarinin koruyucusu, fakir, zayif ve mazlumlarin siginagi, kâfir ve dinsizlerin kökünü kaziyan" gibi yüksek sifatlar kullanilmasi onun büyük bir ihtimalle Sultan Kiliç Arslan ile beraber seferlere istirak ettigini gösterir Kitabede ayrica "Ebu'l-Muzaffer Sahinsah b Süleyman b Ishak b Gazi Sehid Emîr Mengücük" ibaresiyle de hanedanin seceresi verilmektedir

Sahinsah'in beyligin basina geçis tarihi de kesin olarak belli degildir Ancak Kale Camii kitabesinin 576 (1180) tarihini tasimasina bakilarak bu tarihten önceki yillarda Divrigi'de hüküm sürmeye basladigini söylemek mümkündür Divrigi'de yaptirdigi türbe ise 592 (1196) tarihlidir

Sahinsah'in bastirdigi üç sikke günümüze intikal etmis ve ikii tanesi Ahmed Tevhid tarafindan yayimlanmistir Bu sikkelerden birinde II Kiliç Arslan'in, ikincisinde de Rükneddin Süleymansah ibareleri vardir Muhtemelen 1197-1198 yillarindan sonraki bir tarihte ölen Sahinsah'dan "Katilü'l-kefere ve'l-müsrikîn" olarak bahsedilmesi, onun hristiyanlarla cihad ettigini gösterir Sahinsah; yoksul, öksüz ve mazlumlarin hâmisiydi
Sahinsah'in Ishak ve Süleyman adlarinda iki oglu vardi Süleyman'in adi kitabelerde geçmektedir Fakat Ishak'in adi ise 645 (1247) tarihli Karatay Vakfiyesi'nde sahitler arasinda zikredilmektedir

Sahinsah'tan sonra yerine oglu Süleyman geçti Adina oglu ve torunu tarafindan yaptirilan eserlerin kitabelerinde ve Ulu Cami Vakfiiyesi'nde rastlanmaktadir Divrigi kalesi Arslan burcundaki bir kitabe, onun Mengücük beyi oldugunu açikça ifade etmektedir Ancak hayati ve faaliyetleri hakkinda yeterli bilgi yoktur

Süleymansah'in yerine geçen oglu Ahmedsah, yaptirdigi degerli eserleriyle taninan büyük bir beydir En büyük eseri olan Divrigi Ulu Camii'nin kitabesinde onun için "Nâsiru Emîri'l-Mü'minîn Ahmedsah b Süleymansah, Allah onun saltanatini ebedî kilsin, gücünü artirsin" denilmektedir Uzun yillar beyliginin basinda kalan Ahmedsah, Yassiçimen savasina ve Kösedag bozgununa sahit olmus ve Mogollar'in Anadolu'yu istilâ ettigi dönemde Divrigi kalesini onarmak için büyük gayret sarfetmistir 1250 yilindan önceki bir tarihte ölen Ahmedsah'in yerine Melik Salih geçti ve Mogol saldirilari sirasinda yikilan kalenin burçlarini tamir ettirdi

Divrigi Mengücüklüleri'nin ondan sonraki beyleri hakkinda yeterli bilgi yoktur Ilhanli hükümdari Abaka Han 1277 yilinda Divrigi'ye ugramis, halkin kendisine ilgi göstermedigini ve kalede silahli askerlerin bulundugunu görerek öfkelenmis ve surlari tahrip ettirmistir Beylik bu tarihten itibaren tarihe karismis ve bölge Ilhanlilar'dan sonra Eretnaogullari'nin hâkimiyeti altina girmistir

Erzincan, Kemah, Divrigi ve Sarkî Karahisar gibi fethettikleri sehirlerle yetinerek hâkimiyet sahalarini genisletmek istemeyen Mengücüklüler, sehirlerinin gelismesi için çalismislar ve pek çok hayrât vücuda getirmislerdir Âlim, sair ve sanatkârlari himaye eden Mengücüklüler, Anadolu Selçuklu devletinin himayesinde seçkin bir hayat sürmüslerdir Insa ettirdikleri çok sayida eserle ilim, kültür, san'at ve medeniyetin gelismesine hizmet etmislerdir Divrigi kalesi, Kale Camii, Ulu Camii, Darü's-Sifâ, Sitti Melek, Kamereddin ve Kemankes türbeleri ile medreseler, Mengücüklüler'in Divrigi'de yaptirdiklari baslica eserlerdir

MIMARI ESERLER


Erzincan'da Mengücüklüler'e ait hiç bir eser günümüze intikal etmemistir Bu da yörede sik sik meydana gelen depremlerin bir sonucudur Çünkü Fahreddin Behramsah gibi bir hükümdarin 60 yildan fazla süren melikligi zamaninda hiçbir eser yaptirmamasi kabul edilemez Kemah'ta ise sadece birkaç türbe mevcuttur

Mengücüklüler dönemine ait en eski yapi, Sahinsah'in 576 (1180-1181)'da Divrigi'de yaptirdigi Kale Camii'dir Azerbaycanli Mimar Hasan b Firuz'un yaptigi bu cami, tugla ve tasin cephede henüz bir arada kullanildigi çiçekli kûfî, geometrik ve nebatî motiflerin yeniden degerlendirildigi bir saheserdir

Sahinsah'in torunu Ahmedsah'in 622 (1228-1229)'de yaptirdigi Darü's-Sifa ile birlikte külliye olarak yaptirdigi Ulu Cami, Divrigi Mengücüklüleri'nin en büyük eserini teskil eder Cümle kapisindaki kitabede Alâeddin Keykubad'in adi da yazili olup Ahmedsah'in onu metbû tanidigini gösterir Darü's-Sifa ise kitabeye göre Behramsah'in kizi ve Ahmedsah'in hanimi Melike Turan Melek tarafindan ayni yil yaptirilmistir Tas mihrabin Anadolu'da bu ölçüde zengin baska bir örnegi yoktur Camiden oniki yil sonra yapilan abanoz minber, Tiflisli Ahmed Usta'nin eseridir Sifahane ise âbidevî ve basarili bir mimarî örnegidir Mimari Ahlatli Hürremsah'tir Divrigi'de Sahinsah'a ait 592 (1195-96) tarihli türbe halk tarafindan Sitte Melik adiyla anilmaktadir Ancak bu isim muhtemelen Sitti Melike olmalidir, ve Hatun'un kocasindan sonra buraya gömülmesinden dolayi bu ad verilmistir

EKONOMIK DURUM, KÜLTÜR VE MEDENIYET

Mengücüklüler'in baskenti Kemah idi Ancak Davudsah, 1142'de Erzincan'i baskent yapinca, Kemah önemini kaybetmeye basladi Buna karsilik Erzincan ticaret, tarim ve sanayi açisindan büyük gelisme göstermisti Hükümdarlarin ilim, kültür ve medeniyeti himaye etmeleri sayesinde ilim, edebiyat ve san'at adamlari yetismistir Fahreddin Behramsah ve karisi Ismetiye Hatun, ilim ve din adamlarina büyük saygi gösterirlerdi

Rivayete göre Bahaeddin Veled ile Mevlâna Celâleddin, Erzincan'a geldiklerinde onlardan büyük saygi görmüs ve Behramsah Erzincan'da bir medrese yaptirarak Bahaeddin Veled'in orada ders vermesini saglamistir Hükümdarin israrlarina ragmen Bahaeddin Veled, Erzincan halkinin lüks ve refah içinde eglenceye daldiklarini görerek burada kalmamistir Izzeddin Keykavus ile Behramsah'in kizi Selçuk Hatun'un evlennmeleri münasebetiyle yapilan dügün ve senlikler de Mengücük ilindeki refah seviyesini göstermesi bakimindan dikkate deger

Mengücüklüler'in Kemah ve Divrigi'de oldugu gibi Erzincan'da da pek çok abide yaptirdigi muhakkaktir Ancak depremler sebebiyle bunlar zamanimiza kadar ayakta kalmamistir Gerçekten de Erzincan, tarih boyunca oldugu gibi Mengücüklüler ve Selçuklular döneminde de sik sik meydana gelen depremler sebebiyle yikilmis ve harabeye dönmüstür
1138 yilinda Erzincan'da meydana gelen bir deprem sonunda pek çok kisi ölmüs, 1165 yilindaki baska bir depremde ise sehir harabeye dönmüstür

Mengücüklüler'in baskenti Erzincan, ticarî ve iktisadî zenginligi, hükümdarlarin ilim ve sanat adamlarini korumalari sebebiyle devrin en yüksek kültür ve medeniyet merkezi hâline gelmistir Selçuklular'in hizmetindeki ilim adamlarinin bir kisminin Erzincanli olmasi da bu durumu teyid eder mahiyettedir Fahreddin Behramsah ve Alâeddin Davudsah, birçok ilim dalinda ihtisas sahibiydiler, sair, edip ve sanatkârlari himaye ediyorlardi O devrin meshur tabibi Muvaffakuddin Abdüllatif el-Bagdadî, 1228 yilinda Haleb'den Erzincan'a gelmis ve Mengücük ilini dolastiktan sonra 1230 yilinda Malatya üzerinden Haleb'e dönmüstür

Mengücük ilinde bulundugu sirada büyük ilgi ve saygi görmüstür Alâeddin Davudsah, bu meshur hekime maas baglatmis, o da yazdigi birkaç eseri ona ithaf ve takdim etmistir
Daha önce belirtildigi gibi Fahreddin Behramsah ile karisi Ismetiye Hatun, Bahaeddin Veled ile oglu Celâleddin'i Erzincan'da misafir etmis ve onun Erzincan'da kalip ders vermesi için Erzincan Aksehir'de kendisi için bir medrese yaptirmislardir
Edebiyat ve tasavvuf sahasinda meshur bir sima olan Siraceddin Ahmed, ayni zamanda iyi bir musikîsinasti Eyyubî hükümdari Melik Esref, söhretini duyunca onu Sam'a davet edip dinlemistir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi

Eski 04-21-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi





DANISMENDLILER
1 Danismend Gazi:

Danismendliler, 1071-1178 yillari arasinda Sivas, Malatya, Kayseri, Tokat, Amasya ve civarinda hüküm süren bir Türkmen hanedanidir
Hanedanin kurucusu olan Melik-i Muazzam Danismend, Ahmed Gazi (Taylu) b Ali'nin mensei ve yasadigi devir, tarihçiler arasinda hâlâ tartisma konusudur Kaynaklarda hayati hakkinda yeterli bilgi yoktur


Meshur tarihçi Ibn Bîbî'nin, Dânismendliler hakkindaki rivayetler ihtilafli oldugu için eserinde onlara yer vermedigini söylemesi dikkat çekicidir Bir rivayete göre Danismend, 360/970 yilinda Abbasî halifesi el-Mutî'den izin alarak Rumlar'la cihada çikmis, Tursan, Çavuldur, Karadogan, Hasan, Süleyman b Nûman, Eyyüb b Yunus ve Karatekin gibi emirler ve gönüllü mücahitlerle Sivas'a kadar gelmis, askerlerinden bir kismini Emîr Tursan ile beraber Istanbul'a göndermis, kendisi de Tokat, Turhal, Amasya ve Niksar'i fethetmistir

Bazi emîrlerini de Kastamonu ve Canik taraflarina sevketmistir Seferlerinden birinde yaralanmis ve Niksar'a dönüp orada vefat etmistir Baska bir rivayete göre ise Danismend, Bizanslilar'la cihad ederken sehit düsen Battal Gazi'nin soyundandir ve Islâmî adi Ahmed'dir Ancak kronolojik olarak bunlarin dogru olmadigi bilinmektedir Ayrica 322 (934) yilindan beri hristiyan hakimiyetinde olan Malatya'dan 360 (970-71) yilinda böyle bir mücahid grubunun çikmasi mümkün görünmemektedir
Ortaçagin en güvenilir tarihçilerinden Ibnü'l-Esîr ise Dânismend'in asil adinin Taylu oldugunu, Türkmenler'e ögretmenlik yaptigini ve zamanla hükümdarliga kadar yükseldigini söyler

Gaffarî, Aksarayî ve Müneccimbasi tarafindan da kabul edilen bu görüsü esas alan tarihçiler, onun Türkmen asilli (Danismend Taylû b Ali et-Türkmanî) oldugunda müttefiktirler

1063 yilindan iitibaren Sultan Alparslan'in hizmetine giren Danismend bilgeligi, cesareti ve yigitligiyle onun dikkatini çekmis ve en güvenilir emîrleri arasinda yer almistir Malazgirt savasina da katilan Danismend Ahmed Gazi, zaferin kazanilmasinda önemli rol oynamistir Sultan Alparslan baris teklifinin Bizans Imparatoru Romanos Diogenes tarafindan reddedilmesi üzerine Artuk, Saltuk, Mengücük, Danismend, Çavli ve Çavuldur adli emirleriyle yüksek bir yerden Bizans ordugâhini gözetledikten sonra savasla ilgili olarak onlarin görüslerini sordu Bunun üzerine Dânismend yer öpüp: "Müsaade ederseniz arzedeyim" dedi ve sunlari söyledi:

"Bugün çarsambadir, saadetle geri dönelim Bugün ve yarini silâhlarimizi hazirlamakla geçirelim Elbiselerimizi temizleyip zemzemle yikanmis kefenlerimizi hazirlayalim Cuma günü hatiplerin minberlerde "Ya Rabbi, Islâm ordularini mansûr ve muzaffer eyle!" diye duâ ettikleri zaman, ihlasla tekbir getirip küffarin üzerine saldiralim; eger sehitlik saadetine erisirsek: "(Bu) ne güzel mükâfat" ve eger galip ve muzaffer olursak: "Bu ne büyük basaridir"



Bu veciz sözlerden sonra bütün beyler, Danismend'in fikrini begenip geri döndüler Kararlastirilan zaman gelince tekbir getirerek düsmanin üzerine saldirdilar ve galip geldiler
Bazi tarihçiler kalem erbabinin komutan olamayacagini, Danismend Gazi'ye sadece okuma-yazma bildigi için Danismend denildigini söylerlerse de biz, onun zaman zaman baska örneklerini de gördügümüz gibi hem âlim, hem de mücâhit vasfini haiz müstesnâ sahsiyetlerden biri oldugu kanaatindeyiz Yukarda Malazgirt savasiyla ilgili olarak Residüddin'in Câmi'ü't-Tevârih adli eserinden iktibas ettigimiz satirlar da onun bu özelligini açikça ortaya koymaktadir

Sultan Alparslan savasa katilan emirlerinden Anadolu'da fetihlerde bulunmalarini istemis ve fethedecekleri yerlerin kendilerine ikta edilecegini bildirmisti Zaferi müteakip fetihlere girisen beyler, Anadolu'nun muhtelif sehirlerini fethederek buralarda kendi adlariyla anilan beylikler kurmuslardi




Danismend Ahmed Gazi de zaferi müteakip Sivas'a geldiginde sehri harap halde bulmustu Çünkü imparator Malazgirt seferi sirasinda burayi tahrip etmisti Danismend Gazi fazla bir mukavemetle karsilasmadan Sivas'a girdi ve Danismendli hanedanini kurdu (1071) Daha sonra Sivas'i bir üss olarak kullanarak Çavuldur, Tursan, Kara Dogan, Osmancik, Iltekin ve Karatekin adli emîrleriyle Amasya, Tokat, Niksar, Kayseri, Zamanti, Develi ve Çorum'u zaptederek Danismendli topraklarina katti

Bazi kaynaklar Danismend Gazi'nin Süleymansah'in dayisi oldugunu kaydederler Onun Selçuklu ailesiyle akraba olmasi, kurdugu devletin Anadolu'da halkin sempatisini kazanmasinda etkili olmustur Hayati cihad ve fetihlerle geçen Danismend Gazi'nin ölüm tarihi de kesin olarak belli degildir Süryani Mihail onun 1085'te Kapadokya'ya hakim oldugunu söylemektedir Danismend Gazi'nin oglu ve halefi Gümüstekin Gazi'nin Anadolu Selçuklu hükümdari Süleyman Sah'in ölümünden (479/1086) sonra Anadolu'daki bazi yerleri ele geçirdigine dair bilgiler ve ona ait sikkeler dikkate alinirsa Danismend Gazi'nin 477'de (1085) vefat ettigi söylenebilir

Gümüstekin Gazi daha çok Haçlilar ve Rumlar'la yaptigi mücadelelerle temayüz etmistir Mayis 1097 tarihinde Iznik'i kusatan Haçlilar, müstahkem surlarla çevrili sehri sikistirmaya basladilar Bu sirada Malatya muhasarasiyla mesgul olan Türkiye Selçuklu sultani I Kiliç Arslan, bunu duyunca süratle baskenti Iznik'e hareket etti Fakat güçlü Haçli ordulari karsisinda tutunamadi Iznik'i kendi kaderine birakarak Anadolu içlerine çekildi (19 Haziran 1097) Bu arada muhtelif yörelerdeki Türk beylerine de haber gönderip yardima çagirdi; Gümüstekin Gazi ve Kayseri emîri Hasan ile ittifak yapti Bu müttefik Türk kuvvetleri, 17 Receb 490/30 haziran 1097 günü Eskisehir ovasina çikan vadiyi kestiler Haçlilar, böyle bir mukavemettle karsilasacaklarini sanmiyorlardi Eskisehir ovasinda cereyan eden savasta her iki taraf da yigitçe savasti Kiliç Arslan zirhli birliklerden olusan Haçli ordusunu yenemeyecegini anlayinca geri çekilmeye karar verdi

ileri harekâta devam eden Haçlilar, Agustos ortalarinda Konya'nin Meram ovasinda birkaç gün dinlendikten sonra Eregli'ye gittiler Kiliç Arslan, burada da Gümüstekin Gazi ve Emîr Hasan ile birlikte Haçlilar'in önünü kesti Fakat savasa girmediler ve Eregli'yi hristiyanlara birakarak çekildiler


Gümüstekin Gazi bir yandan Haçlilar ve Rumlar'la mücadele ediyor, öte yandan da hâkimiyet sahasini genisletmek için Malatya'yi ele geçirmek istiyordu Danismendliler muhtemelen Sivas'i fethettigi yildan itibaren Malatya'yi da fethetmek için ugrasmis ancak muvaffak olamamislardi Danismendliler'in Malatya'yi zaptedememelerinin sebebi, belki de Sultan Meliksah'in Anadolu'yu kendi hâkimiyeti altina almak üzere Porsuk ve Bozan'i bu bölgeye sevketmesi, ayrica Malatya hâkimi Gabriel'in Bagdat'a giderek Sultan Meliksah'in himayesini elde etmis olmasiydi

Danismendli Gümüstekin Gazi'nin Malatya'yi ele geçirmek istedigi yillarda Bizans imparatoru Alexios Komnenos ile anlasarak batiyi emniyet altina alan Sultan Kiliç Arslan da 1095 yilinda Malatya'yi kusatmis fakat Haçlilar'in baskent Iznik'i muhasara etmeleri üzerine süratle Iznik'e hareket etmisti Haçlilar'inn Anadolu'yu geçerek Suriye'ye dogru ilerledikleri sirada, Gabriel ile irtibat kurduklarini ögrenen Gümüstekin Gazi 491 (1098) yilinda büyük bir orduyla Sivas'tan Malatya'ya yürüdü ve sehri muhasaraya basladi

Üç yil devam eden kusatma sonunda Gümüstegin Gazi'ye mukavemet edemeyecegini anlayan Gabriel, Urfa'da Thoros'un basina gelenleri düsünerek Kont Baudouin de Boulogne'a basvurmaktan çekindi ve Ermeniler'e karsi daha anlayisli davranan Antakya prinkepsi Bohemund'a haber gönderip yardim istedi ve kizi Morphia'yi kenndisine verecegini bildirdi Yardim çagrisini alan Bohemund 1100 yili Agustos ayinda kuzeni Salerno kontu Richard ve üç yüz sövalye ile Malatya'ya hareket etti Ancak Ermeniler, Franklar'in Malatya'ya yerlestikten sonra kendilerini buradan uzaklastiracaklarindan korkarak Gümüstekin Gazi'ye gizlice haber gönderdiler Ayrica Gabriel de Bohemund'u davet ettigine pisman olmustu Bu yüzden onu hemen sehre sokmayip Gümüstekin Gazi gelinceye kadar oyalamak istiyordu

Gümüstekin Gazi onun yaklasmakta oldugunu haber alinca gerekli tedbirleri aldi ve askerlerini pusuya yatirdi Bohemund olup bitenlerden habersiz olarak Malatya'yi Aksu vadisinden ayiran daglik bölgeye ihtiyatsizca girdi Pusuda beklemekte olan Gümüstekin Gazi, ansizin etrafini sardi Çok kisa süren çetin bir savastan sonra bütün Haçli ordusunun büyük bir kismi imha edildi Müslümanlarin korkulu rüyasi ve birinci haçli seferinin güçlü simasi Bohemund kuzeni Richard ve ileri gelen adamlari esir alindi Zincire vurulan Bohemund ile kuzeni önce Sivas'a daha sonra da Niksar'a götürülerek hapsedildi (493/1100)

Haçli liderlerinin maruz kaldiklari bu felâket savas meydanindan kaçmayi basaran bir Haçli sövalyesi tarafindan Urfa kontu Baudouin'e haber verilince, yanindaki az sayida kuvvetle Bohemund'u kurtarmak için yola koyuldu Baudouin'in yaklasmasi üzerine Gümüstekin Gazi muhasarayi kaldirip Sivas'a hareket etti Baudouin Danismenndliler'i bir müddet takip ettikten sonra Malatya'ya döndü Gabriel, Baudouin ile anlasarak ona tâbi olmayi kabul etmis, bir kisim kuvvetlerini Malatya'da birakan Baudouin Urfa'ya hareket etmisti

Haçlilar'in Türkler karsisinda kesin olarak maglup olmalari ve önde gelen Haçli liderlerinin esir düsmesi, Avrupa'da büyük bir heyecan uyandirdi ve yeni Haçli kafilesinin yola çikmasina sebep oldu Normanlar ve Lombardlar'dan mütesekkil bir Haçli ordusu, yaz baslarinda Izmit üzerinden Eskisehir'e, oradan da Ankara ve Çankiri yoluyla Amasya ve Niksar'a gidecekti Fakat yolda Raimund'un tavsiyelerine uyarak Kastamonu'ya hareket ettiler Kastamonu'dan da Kizilirmak üzerinden Danismendli topraklarina yürüdüler Endiseye kapilan Gümüstekin Gazi, Kiliç Arslan ile ittifak yaptigi gibi Halep meliki Rdvan'dan Mardin, Meyyafarikîn, Âmid, Harput, Erzincan ve Divrigi emirlerinden de yardim istedi

5 Agustos 1101 tarihinde Merzifon-Amasya arasinda meydana gelen savasta yorgun ve bitkin düsen haçli ordusu, bozguna ugratilarak bol miktarda ganimet ele geçirildi Bu zafer, Türkler'in cesaretini artirirken Haçlilar'i da umutsuzluga düsürdü

Gümüstekin Gazi Haçlilar karsisinda kazanilan zaferden sonra Malatya'yi yeniden muhasara etmeye basladi Gabriel, Urfa kontu Baudouin'e güvenerek Danismendliler'e teslim olmamakta israr ediyordu Gabriel, kizi Morphia ile evlenen Baudouin du Bourg'dan yardim istemis, ancak Gabriel vassâllik statüsüne bagli kalmayarak bagimsiz hareket etme temayülünde oldugundan veya Türk emîrlerinden korktugu için ona yardimci olamamistir Malatya Islâm hâkimiyetinden çiktiktan sonra buradaki müslümanlar imha edilmis ve yerlerine Ermeni ve Süryaniler yerlestirilmisti

Gabriel zalimce davrandigi için halk ondan nefret ediyordu Vaktiyle Kiliç Arslan sehri kusattigi zaman Gabriel ile Rumlar Türkler'e teslim olmaktan yana olduklari için bazi Süryanî papazlarini öldürmüslerdi Bundan dolayi sehirde büyük karisikliklar çikmisti Gabriel ile Rumlar, Süryanî ve Ermeniler'den süphelendikleri için zulüm ve iskenceyle mallarini müsadere ediyorlardi


Gümüstekin Gazi'nin bütün yaz devam eden muhasarasi da kitliga sebep olmustu Süryanîler daha önce Malatya metropolitini Gabriel'e gönderip bu duruma bir son vermesini ve hristiyanlar arasinda baris saglamasini istemisler, Gabriel ise bunu hainane bir tertip olarak kabul edip metropolitle beraber ileri gelen Süryanîler'i öldürmüstü Bundan dolayi intikam hisleriyle dolan Süryanî askerler öfkelenip kapilari açtilar ve Danismendli Gümüstekin Gazi hiçbir mukavemetle karsilasmadan sehre girdi, herkese huzur ve emniyett içinde evlerine ve islerinin basina dönebileceklerini söyledi

Halka gida yardimi yaptigi gibi çiftçilere tohumluk ve öküz dagitti (18 Eylül 1102) Gabriel öldürülerek zindanlara doldurdugu insanlar saliverildi Gümüstekin Gazi, Malattya'da huzur ve emniyet içinde büyük bir kalkinma seferberligi baslatti Malatya onun devrinde en mesut devirlerindenn birini yasamistir

Antakya prinkepsi Bohemund ile kuzeni Richard de Salerno'nun esir alinmasindan sonra meydana gelen gelismeler, o zamana kadar Haçlilar'a karsi birlikte cihat eden iki Türk hükümdarini birbirine düsürdü Bohemund'un esir düstügünü ögrenen Bizans imparatoru Alexios Komnenos, bu tehlikeli düsmanini kontrol altina almak için seferber oldu ve Gümüstekin'e haber gönderip onu kendisine teslim ettigi takdirde ikiyüzaltmis bin Bizans altini vermeyi vaat etti

Bu müzakerelerden haberdar olan Anadolu Selçuklu sultani Kiliç Arslan Gümüstekin'e hem Anadolu sultani hem de müttefiki oldugunu söyleyerek Bizans imparatorundan alinacak bu fidyenin yarisinin kendisine verilmesi gerektigini bildirdi

Bizans imparatoruna teslim edilmekten korkan Bohemund ise Gümüstekin'e kurnazca yaklasip eger Alexios'un teklifini reddeder ve bunun yarisi kadar bir meblaga razi olursa Antakya Prinkepsligi, Urfa Kontlugu ve Kudüs Kralligi'nin kendisiyle ittifak tesis edecegini ve Bizans hakimiyetindeki bazi topraklari ele geçirmesine yardimci olacagini, Antakya'nin eski hakimi Yagisiyan'in ailesini serbest birakacagini söyleyerek onu ikna etti Bunun üzerine Bohemund Urfa, Antakya ve Sicilya'daki dost ve akrabalarina haber gönderip kurtulmasi için gerekli olan 100000 altini toplayip Malatya'ya getirmelerini istedi

Bizans imparatorunun teklif ettigi fidyenin yarisini Kiliç Arslan'a kaptirmak istemeyen Danismendli Gümüstekin Gazi, Bohemund'un dost ve akrabalarinin getirecegi daha az fidyeyi kabul ederek, onu 1103 yili Paskalya yortusundan kisa bir müddet önce Malatya'da serbest birakti Bohemund'un fidyesi, Baudouin du Bourg, Patrik Bernard, Gogh Vasil ve Bohemund'un Italya'daki akrabalari tarafindan temin edilmisti Kiliç Arslan buna çok öfkelendi Hem parayi kaybetmis hem de aleyhinde güçlü bir ittifak olusmustu Büyük Selçuklu Sultani Berkyaruk'a Gümüstekin'in Haçlilarla anlasma yaparak hem kendini küçük düsürdügünü hem de müslümanlara leke sürdügünü söyledi

Ayrica Gümüstekin'e haber gönderip hatasinin bagislanmasini istiyorsa Bohemoond'u kendisine teslim etmesi gerektigini bildirdi Ancak Gümüstekin Bohemund ile yaptigi anlasmaya sadik kaldi

Bohemund Antakya'ya döner dönmez müslümanlarin hâkimiyetindeki topraklara saldiriya geçti Pek çok müslümani öldürdügü gibi vergi adiyla mallarini müsadere etmek suretiyle ödedigi fidyenin kat kat fazlasini çikardi Bundan dolayidir ki, Ibnü'l-Esîr hakli olarak: "Gümüstekin bu hatali hareketiyle müslümanlara yaptigi iyiliklerin silinip yok olmasina sebep oldu" diyerek onu tenkit eder

Bu sirada Haçlilar'in zulüm ve iskencelerinden bikan Ermeniler'in daveti üzerine Elbistan'i zaptederek onlari Haçli zulmünden kurtaran Kiliç Arslan, Antakya üzerine sefere hazirlanirken Danismend Gazi'nin Bohemund'u yüzbin altin fidye karsiliginda serbest biraktigini ögrenince, seferden vazgeçerek süratle Gümüstekin'in üzerine yürüdü ve Maras yakinlarinda onu hezimete ugratti (496 Zilkade/Agustos 1103) Bu bozgun Gümüstekin Gazi'nin itibarini çok sarsti

Bu olaydan yaklasik iki yil sonra Gümüstekin Gazi, Sivas'ta öldü Urfali Mateos (Vekayinâme, s 225) onun 23 Subat 1104-21 Subat 1105 tarihleri arasinda Ebu'l-Ferec Ibnü'l-Ibrî (Ebu'l-Farac Tarihi, II, 345) ile Müneccimbasi (Sahaifü'l-ahbâr, II) ise 1105-1106 yilinda öldügünü söylerler Kabri Niksar'da olup türbesi kitabesizdir Tokat'ta Garipler Camii olarak bilinen camiin de onun tarafindan yaptirildigi söylenmektedir Oniki oglu vardi Zahid ve muttakî bir emir olan Danismend Gazi iyi bir insandi Halka çok iyi davranirdi Hristiyanlar bile ondan övgü ile söz ederlerdi Ülkeyi mâmur ve müreffeh bir hâle getirmek için çok çalisti


2 Emir Gazi:


Gümüstekin Gazi'nin ölümü üzerine Kiliç Arslan yillar önce göz diktigi Malatya'yi ele geçirmek için seferber oldu 28 Haziran 1105 (veya 1106) tarihinde baslattigi muhasarayi sehri zaptedinceye kadar sürdürdü Sehrin kuzeydogusunda kurdugu muhasara âletleri ve manciniklarla birkaç siddetli hücumda bulunduktan sonra Danismend Gazi'nin oglu Yagisiyan (baska bir rivayete göre Ismail b Danismend'in oglu Sungur) sehri teslim etmek zorunda kaldi (2 Eylül 1105 veeya 1106)

Gümüstekin Gazi'nin ölümünden sonra hanedanin basina büyük oglu Emîr Gazi geçti Urfali Mateos, onun bütün kardeslerini öldürerek tahta geçtigini yazar
Selçuklular'i metbû taniyan Emîr Gazi, Kiliç Arslan'in 1107 yilinda ölümü üzerine meydana gelen iktidar boslugundan ve ogullari arasinda baslayan taht kavgalarindan yararlanarak hâkimiyet sahalarini genisletmeye tesebbüs etti Bu mücadele sirasinda Kiliç Arslan'in oglu Arapsah, Gazi'nin oglu Muhammed'i esir etti Fakat Emîr Gazi, sonunda Arapsah'i maglup ederek oglunu kurtardi


Emîr Gazi, Kiliç Arslan'in ogullari arasindaki taht mücadeleleri sirasinda damadi Mesud'u destekliyordu Türkiye Selçuklu sultani Sehinsah Afyonkarahisar yakinlarinda Bizans imparatoru Alexios Komnenos ile imzaladigi anlasmayi müteakip Konya'ya dönerken Danismendli Emîr Gazi ve bazi Selçuklu emîrleri tarafindan desteklenen Mesud, kardesinin üzerine büyük bir ordu sevketti Sahinsah bundan haberdar olunca imparatora siginmak için kaçarken Aksehir yakinlarinda yakalanarak gözlerine mil çekildi ve Mesud, kayinpederi Emîr Gazi sayesinde Selçuklu tahtina çikti (1116)

Emîr Gazi 1119 Mayisinda yedibin kisilik bir orduyla Antakya üzerine bir akin düzenledi Antakya prinkepsi Roger onun üzerine yürüdüyse de perisan oldu ve Türkler Haçli topraklarini yagmaladilar

Oglu Tugrul Arslan adina Malatya'yi idare etmekte olan Kiliç Arslan'in dul karisi Ayse Hatun ile evlenmis olan Belek Gazi, Mengücüklüler'e ait Kemah'i istilâ etti Ancak Belek'in Haçlilar'la mücadele etmesini firsat bilen Mengücük oglu Ishak, Kemah'i geri aldi Belek, Haçlilar'a karsi düzenledigi seferden döner dönmez, Mengücüklüler'in üzerine yürüdü (1119)

Mengücüklü Ishak, Belek'e mukavemet edemeyecegini bildigi için bizans'in Trabzon dükü Konstantin Gabras'a sigindi ve onunla ittifak yapti Bunun üzerine Belek de Danismendli Emîr Gazi ile isbirligi yapti Iki taraf Erzincan yakinlarinda Serman (Siran) denilen yerde karsi karsiya geldi ve Mengücüklü Ishak ile müttefiki Konstantin Gabras'in kuvvetleri büyük ölçüde imha edildi Binlerce kisi esir alindi Gabras ile Ishak da esirler arasindaydi Gabras otuzbin altin (Süryanî Mihail'e göre doksan bin altin) fidye ödeyerek kurtulurken Ishak da Danismendli Emîr Gazi'nin damadi oldugu için serbest birakildi Mengücüklü Ishak, uzun süre Danismendliler'in nüfuzu altinda kaldi Ayni sekilde Gabras da Bizans'a karsi Danismendliler'e siginmis ve onlarin hizmetine girmistir

Danismendli Emîr Gazi, damadini tahta çikardiktan sonra da Anadolu'daki olaylara müdahale etmeye devam etti Kiliç Arslan'inn Malatya'yi ele geçirmesiyle siyasî kudretleri zayiflayan Danismendliler, Emîr Gazi zamaninda Anadolu'da üstünlük ve hâkimiyeti ele geçirmeye çalistilar Emîr Gazi Artuklu Belek'in 1124'te ölümü üzerine Selçuklular'in Malatya meliki Tugrul Arslan ile Harput emîri Süleyman arasindaki ihtilaflardan yararlanarak Malatya'ya hücum etti (13 Haziran 1124) Bir ay devam eden kusatmadan netice alamayinca, oglu Muhammed'i orada birakarak geri döndü Muhammed sehre yakin bir yerde karargâh kurarak giris-çikislari kontrol altina aldi ve kusatmaya alti ay daha devam etti

Muhasaranin uzamasi sehirde kitliga sebep oldu Halk aç ve perisan bir halde kedi, köpek ve agaç yapraklari yemege basladi Tugrul Arslan, Franklar'dan yardim istedi Ancak onlar söz verdikleri halde Haleb'i muhasara etmekle mesgul olduklari için gelemediler ve kendi adlarina bu çok önemli firsati degerlendiremediler Bunun üzerine Tugrul Arslan ile annnesi Ayse Hatun, Minsar kalesine çekilerek sehri Emîr Gazi'ye teslim ettiler (10 Aralik 1124) Halk, bu kitliklar sebebiyle perisan bir durumdaydi Emîr Gazi onlari teselli ederek çiftçilere tohumluk verdi, koyun ve sigir dagitti

Sehirde refah seviyesi yeniden yükselmeye basladi Böylece Kiliç Arslan'in Gümüstekin Gazi'den aldigi Malatya tekrar Danismendliler'in eline geçti Emîr Gazi'nin Malatya seferine
Türkiye Selçuklu sultani Mesud da katilmisti Bunu bir ihanet olarak kabul eden kardesi Melik Arab öfkeyle Sultan Mesud'un üzerine yürüdü Ancak Sultan Mesud kayinpederi Emir Gazi'nin destegiyle onu maglup etti (1126) Melik Arab ertesi yil yeniden onlara karsi sefere çiktiysa da yine bozguna ugradi (1127) ve Kayseri ile Ankara Danismendlilerin eline geçti Emîr Gazi Malatya'yi zaptettikten sonra, Artuklu hâkimiyetindeki Harput üzerine yürüdü Ancak Davud b Sökmen'in daha erken davranarak Harput'a hâkim oldugunu görünce Hanzit yöresini yagmalayip Davud üzerine yürüdü

Bu mücadele sonunda kârli çikan taraf hiç süphesiz Danismendliler oldu Sultan Mesud kayinpederi sayesinde tahtini korumayi basarirken, Malatya'dan Sakarya'ya kadar uzanan Selçuklu topraklari Danismendliler'in eline geçti Anadolu'nun en güçlü devleti hâline gelen Danismendliler, 1129 yilinda Ankara, Çankiri, Kastamonu ve Karadeniz sahillerini kontrol altina aldilar

Ermeni prensi Thoros, 1129 yilinda ölünce, Emîr Gazi Çukurova (Kilikya)'ya müdahale etti Ertesi yil Antakya prinkepsi II Bohemund Ermeni Leon'un topraklarina girip Anazarva'yi (Aynüzarba bugünkü Dilekkaya Kalesi) isgal edince I Leon, Emîr Gazi'ye haber gönderip yardim istedi Emîr Gazi, bu daveti kabul ederek Çukurova'ya hareket etti Bohemund da bu gelismelerden habersiz olarak Çukurova topraklarina girince pusuya düsürülerek ordusuyla birlikte imha edildi, Haçlilar'dan kurtulan olmadi Bohemund'un basi kesilerek mumyalandiktan sonra pek çok degerli ganimet ve hediyelerle birlikte Abbasî halifesine (baska bir rivayete göre büyük Selçuklu sultanina) gönderildi (21 Agustos 1130) Garip bir tesadüf eseri olsa gerek Gümüstekin Gazi, I Bohemund'u, oglu Emîr Gazi de onun oglu II Bohemund'u esir almistir

Emîr Gazi, daha sonra 1131'de tekrar Çukurova seferine çikti Ermeni Leon yillik haraç vermeyi kabul etti Emîr Gazi'nin dönüste Sümeysat'in kuzey dogusundaki Gouris kalesini kusattigi haber alindi Bunun üzerine Kont Joscelin kendisi agir yarali oldugu için ayni adi tasiyan oglunun kumandasindaki bir orduyu Danismendliler üzerine sevketmek istedi Ancak oglu Türk birliklerinin çok güçlü oldugunu söyleyerek bu görevi kabul etmeyince adamlarini çagirip kendisi için bir sedye yaptirdi ve bu vaziyette ordunun basinda sefere çikti

Fakat yolda öldü Emir Gazi Joscelin'in ölümünü haber alinca büyük bir âlicenaplik göstererek savasi durdurmus ve Franklara bas sagligi dilemistir Onun Çukurova'da bulunmasindan istifade eden Bizanns imparatoru Ioannnes Komnenos, Kastamonu'yu istilâ etti Fakat Emîr Gazi, 1132'de bu yöreyi tekrar geri aldi Tahti ele geçirmek için imparatora isyan eden kardesi Isaak Komnenos da Emîr Gazi'ye sigindi Emîr Gazi onu gayet iyi karsiladi ve Trabzon dükü Konstantin Gabras'in yanina gönderdi Haçlilar'a, Ermeni ve Rumlar'a karsi kazandigi zaferler, onun Anadolu hükümdarlari arasinda mümtaz bir mevki elde etmesine sebep oldu


Abbasî halifesi Müstersid ile Büyük Selçuklu sultani Sencer, Emîr Gazi'ye Melik ünvaninin tevcih edildigini gösteren bir mensurla birlikte bir kös, bir gerdanlik ve bir altin âsâ dört siyah sancak göndererek bölgedeki hakimiyetini tasdik ettiler Ancak elçi bu mensur ve hediyeleri getirdiginde, Emîr Gazi ölüm dösegindeydi ve birkaç gün sonra 528 (1134) tarihinde öldü

Emîr Gazi Danismendliler'in en güçlü hükümdarlarindan biriydi Cesur, zeki ve faziletli bir hükümdardi Ülkenin her tarafinda huzur ve asayisi saglamis, Selçuklu topraklarinin bir bölümünü de kendi hâkimiyeti altina alarak Anadolu'nun en nüfuzlu hükümdari olmustu
3 Melik Muhammed:

Emîr Gazi'den sonra Dannismendli tahtina büyük oglu Melik Muhammed geçti Abbasî halifesi Müstersid ve Büyük Selçuklu sultani Sencer'in gönderdigi mensur, altin âsâ ve diger hediyeler Melik Muhammed'e verilerek Malatya'da hükümdar ilân edildi Emîr Gazi'nin Muhammed'den baska Yagibasan, Yagan ve Aynüddevle adlarinda üç oglu daha vardi Muhammed tahta geçince kardesleri Aynüddevle ve Yagan isyan etti Melik Muhammed, hükümdarliginin ilk yillarinda bir yandan kardesleriyle, bir yandan da Bizans saldirilariyla ugrasmak zorunda kaldi


Imparator Ioannes Komnenos Danismendliler arasindaki taht kavgalarindan istifade ederek 529 (1135) yilinda Kastamonu ve Çankiri'yi isgal etti Ancak Sultan Mesud ile ittifak yapan Melik Muhammed, Bizans kuvvetlerinin çekilmesi üzerine bu yöreyi tekrar topraklarina katti Melik Muhammed, 1135'de isyan eden kardesi Yagan'i öldürdü, Aynüddevle ise Malatya'ya kaçti Melik Muhammed, 1136-1137 yillarinda büyük bir orduyla Maras'a girdi, Keysûn ve civarini yagmalayip bazi köyleri tahrip etti

Ancak Baudouin, 1137'de Bizans imparatoru Ioannes'tenn yardim isteyince, Melik Muhammed geri çekildi Daha sonra Malatya'ya hâkim olan kardesi Aynüddevle üzerine yürüyerek Elbistan ve Ceyhun yörelerini aldi Aynüddevle, önce Malatya civarindaki Hanzit'e oradan da Âmid (Diyarbekir)'e kaçti Fakat buralarda da tutunamayarak Haçli kontu Joscelin'e sigindi Melik Muhammed'in bu seferi Sultan Mesud'a Haçli hâkimiyetindeki Maras'a hücum ederek köyleri yakip yikma imkâni verdi (1138) Melik Muhammed 1139'da tekrar Çukurova'ya taarruz edip Feke ve Gabon gibi bazi kaleleri ele geçirdi

Bizans imparatoru Ioannes, Danismendliler'i Bitinia ve Paflagonya'dan çikarmaya çalisti Daha sonra Konstantin Gabras ile anlasinca Danismendliler'in merkezi Niksar'i ele geçirmek ümidiyle sefere çikti ve sikintili bir yolculuktan sonra Niksar'a gelerek sehri kusatti Fakat Niksar müstahkem bir sehirdi Bu daglik yörede ikmal yollarini açik bulundurmak kolay degildi

Ioannes bir taraftan çok sayida askerinin ölmesi, bir yandan da kardesi Isaakios'un oglu Ioannes'in Selçuklular'a siginmasi ve müslüman olarak Mesud'un kiziyla evlenmesi onu saskina çevirdi Uzun süren muhasaradan hiçbir netice elde edemeden 1141 yili baslarinda Istanbul'a döndü Böylece Bizans büyük umutlar bagladigi bu seferden de eli bos dönmüs oldu Fakat 1141'de yeniden harekete geçerek Uluborlu ve Beysehir Gölü üzerinden Antalya'ya giden yolu ele geçirmistir
Danismendliler, 1140'da Kasianus yöresi ve Karadeniz bölgesini Rumlar'dan geri aldilar Melik Muhammed daha sonra güneye yönelerek Elbistan'a hücum eden Haçlilar'i geri püskürttü

Melik Muhammed, 6 Aralik 1143 tarihinde (Süryani Mihail, Vekayinâme s 119) Kayseri'de öldü Dindâr ve hayirsever bir hükümdar olan Melik Muhammed, Rumlar, Haçlilar ve Ermeniler'le cihat etmis, basta Abdülmecid b Ismail olmak üzere çok sayida din bilginini çesitli ülkelerden davet ederek Anadolu'da Islâmiyet'in yayilmasi için çalismistir Kayseri Ulu Camii'ni (Câmi-i Kebîr) de o yaptirmistir Camiin kible tarafindaki Melik Gazi Medresesi'nde bulunan türbede Melik Muhammed Gazi'nin medfun oldugu söylenir fakat türbenin kitabesi yoktur Halil Edhem Kayseri Ser'iyye sicillerine istinaden Cami-i Kebîr'in Melik Muhammed Gazi tarafindan yaptirildigini ifade etmektedir Melik Muhammed yillardir harabe hâlinde olan Kayseri'yi tamir ettirmis, sehri bir bakima yeniden tesis ederek burayi merkez yapmistir

4 Melik Muhammed'in Ogullari ve Kardesleri:

Melik Muhammed'in; Zünnun, Yunus ve Ibrahim adlarinda üç oglu vardi Bunlardan Zünnunn'u veliaht tayin etmisti, fakat Sivas meliki olan kardesi Nizameddin Yagibasan (Bazi kaynaklarda Yakup Arslan, Yagi Arslan) kardesi Melik Muhammed'in karisiyla evlenerek Kayseri'de yönetime hâkim oldu (549/1154) Zünnun, Zamanti'ya kaçmak zorunda kaldi Fakat bir müddet sonra yeniden Kayseri'ye hâkim olmayi basardi
Daha önce Artuklular'a ve Haçlilar'a siginmis olan Aynüddevle, Melik Muhammed'in ölümünden sonra Elbistan ve Malatya'ya hâkim oldu Zünnun Kayseri'ye, Yagibasan da Sivas'a hâkim olmustu

Böylece Danismendliler üç kola ayrilmis bulunuyorlardi
Bu durum, Türkiye Selçuklu sultani Mesud'un hâkimiyet sahasini genisletmesine yaradi Melik Muhammed'in ölümü üzerine hanedan mensuplari arasinda baslayan taht kavgalarina müdahale eden Sultan Mesud'un Zünnun'u desteklemesi üzerine Melik Muhammed'in kardesleri Malatya meliki Aynüddevle ile Sivas meliki Yagibasan ona karsi ittifak yaptilar Aynüddevle, Yagibasan'in destegiyle Elbistan ve Ceyhan yöresini istilâ edince, Sultan Mesud derhal Sivas'a yürüyüp sehri ele geçirdi ve oglu Sahinsah'i Ankara, Çankiri ve Kastamonu valiligine getirdi Daha sonra Malatya'ya hareket etti Sehri üç ay kusatmasina ragmen hiçbir netice elde edemeden geri döndü (1143)


Bizans imparatoru Ioannes'in 1143'te ölümü üzerine rahatlayan Sultan Mesud, yeniden Danismendli topraklarina hücuma basladi 1144'te Aynüddevle'nnin hâkimiyeti altindaki Elbistan ve Ceyhan'i zaptederek oglu Kiliç Arslan'i bu yöreye melik tayin etti Daha sonra tekrar Malatya'yi muhasara etti, fakat Bizans'in yeni imparatoru Manuel Komnnenos'un Anadolu'da ilerlemekte oldugunu duyunca kusatmayi kaldirdi (1144) Sultan Mesud'un genisleme siyaseti Yagibasan ile Aynüddevle'yi endiselendirdi ve Bizans imparatorundan yardim istemeye mecbur etti Bunun üzerine Manuel, Konya'yi kusattiysa da netice alamadan ayrildi (541/1146)

Artuklu Kara Arslan ile beraber Haçli topraklarina saldiran Aynüddevle, 1151 yilinda Gerger, Kâhta, Adiyaman ve Palu'yu ele geçirerek çok sayida esir aldi Sultan Mesud'un damadi ve Sivas-Amasya meliki Yagibasan ise ayni yil Karadeniz bölgelerinde fetihlerde bulunarak Ünye, Samsun ve Bafra'yi zaptetti Yegeni Zünnûn b Melik Muhammed ise Kayseri'ye hakim oldu

Aynüddevle, 1152 yilinda ölünce yerine oglu Zülkarneyn geçti Yagibasan taziyede bulunduktan sonra onu Sultan Mesud'a karsi birlikte hareket etmeye çagidi Bu gelismelerden haberdar olan Sultan Mesud, Yagibasan'i tehdit etti O da yegenini desteklemeyecegine dair kesin söz verdi Sultan Mesud Yagibasan'i kendisine tâbi kildiktan sonra üçüncü defa Malatya üzerine yürüdü ve sehrin surlarini tahrip etti Zülkarneyn ise annesiyle birlikte sultanin huzuruna çikip af diledi Sultan da kendine tâbi olmak sartiyla Malatya'da hâkimiyetini devam ettirmesine müsaade etti

Sultan Mesud'un ölümü üzerine yerine oglu II Kiliç Arslan geçti (1155) Danismendli hanedanina mensup iki damadindan Yagibasan'a Ankara, Amasya ve Kapadokya, Zünnûn'a ise Kayseri ve Sivas sehirleri verildi Fakat kardesleri tahtta hak iddia ederek ayaklandilar Bunu firsat bilen Sivas Danismendli hükümdari Yagibasan, Sahinsah ile yegenleri Zünnûn ve Ibrahim ile Malatya emîri Zülkarneyn'in destegini saglayarak büyük bir orduyla Kayseri'ye hareket etti

Kiliç Arslan da onun üzerine yürüdü Iki taraf tam savasa girmek üzereyken âlimler araya girip müslüman kani dökülmesine engel oldular ve her iki taraf da ülkelerine döndüler Fakat Yagibasan, bir müddet sonra Zengiler'den Nureddin Mahmud'un tesvikiyle Elbistan'a girince, Kiliç Arslan süratle harekete geçti Yagibasan, yetmisbin kisiyi Ceyhan disindaki bölgelere sürerek Kiliç Arslan'in karsisina çikti Yine din adamlari araya girip savasa engel oldular ve iki taraf arasinda bir antlasma imzalandi (Saban 550/Ekim 1155)

Bizans imparatoru Manuel, Anadolu'nun genç hükümdari II Kiliç Arslan'a agir bir darbe indirmek maksadiyla yeni bir ittifak tesis etti 1157'de Bafra ve Ünye'yi topraklarina katmis olan Yagibasan, buralari Bizans'a iade edip ittifaka girdi Sultan Mesud'un damadi Danismendli Zünnun ve Zülkarneyn'in de yer aldigi bu ittifak karsisinda Kiliç Arslan Bitinia emîri Süleyman'i imparatora göndererek anlasma teklif etti Fakat red cevabi alinca Yagibasan'i ittifaktan ayirmak için Elbistan'i kendisine birakmayi vaad etti (1160) Fakat bundan da bir netice alamadi

Malatya meliki Zülkarneyn, 555 (1160) yilinda öldü Yerine oglu Muhammed geçti ve Kiliç Arslan'a tâbi olarak Malatya'yi idare etti
Erzurum Saltuklu hükümdari Izzeddin Saltuk'un kizi Kiliç Arslan ile nikâhlari kiyildiktan sonra zengin çeyizleriyle birlikte Erzurum'dan Konya'ya gönderilmisti Bunu haber alan Yagibasan, Kiliç Arslan'a düsmanligi sebebiyle gelin alayina saldirdi ve gelini yegeni ve Kayseri meliki olan Zünnun ile evlendirmek üzere götürdü Gelin Kiliç Arslan'a nikâhli oldugu için Islâm dinine göre baskasiyla evlenmesi caiz olmadigindan Islâmiyet'ten irtidad ettirdiler

Kiz daha sonra tekrar müslüman oldu ve Zünnun ile evlendirildi Bu agir tecavüz karsisinda çok öfkelenen Kiliç Arslan, Yagibasan üzerine yürüdüyse de Bizans kuvvetleri tarafindan desteklenen Danismendli ordusu karsisinda maglup oldu (1162) Bu olayin 1164 veya 1165 yillarinda meydana geldigine dair rivayetler de vardir Kiliç Arslan, Yagibasan karsisinda maglup olunca, Bizans'tan yardim istemek için Istanbul'a gitti ve dönüsünde Yagibasan'dan intikam almak için harekete geçti Artuklular'dan Kara Arslan, Necmeddin Alpi, Erzen ve Bitlis emîri Fahreddin Devletsah da onunla birlikte Sivas üzerine yürüdüler ve sehri zaptettiler (1163) Yagibasan yardim saglamak için damadi Çankiri Selçuklu meliki Sahinsah'in yanina gitti ve 4 Agustos 1164 tarihinde orada öldü

Yagibasan Danismendliler'in nüfuzlu hükümdarlarindan biriydi Cesur ve ileri görüslü, siyasî kabiliyeti hâiz hayirsever ve azimli bir insandi Niksar'da yaptirdigi medresenin hazîresinde medfundur Yagibasan'in yaptirdigi medrese veya mescide ait bir kitabe bugün mevcuttur
Niksar'da bulunan, 552 (1157-1158) tarihli bir kitabede Yagibasan'in künye ve lakaplari söyle siralanmaktadir: el-Melikü'l-Âlim, el-Âdil, Nizâmüddünya ve'd-Dîn Ebu'l-Muzaffer Yagibasan b Melik Gazi b Melik Danismend Zahîru Emîri'l-Mü'minîn Adina basilan bir sikkede ise: el-Melikü'l-Âdil Nizameddin Yagibasan b Melik Gazi b Melik Danismend Zahîru Emîri'l-Müminin ibareleri vardir O, bir takim imar faaliyetlerinde de bulunmus, Sivas ve Niksar'da cami, türbe ve imarethaneler yaptirmisti Cemâleddin Gazi, Muzaffereddin Mahmud, Zahreddin Ili, Bedreddin Yusuf adli çocuklari vardi, fakat yerine yegeni Ibrahim'in oglu Ismail geçti ve Cemaleddin Gazi'den baska bütün çocuklari Selçuklular'inn hizmetine girdiler


Yagibasan'in ölümü üzerine karisi, Zünnnun'unn onalti yasindaki yegeni Ismail b Ibrahim ile evlenerek onu hükümdar ilân etti (559/1164) Bazi kaynaklara göre Yagibasan'in yerine Cemâleddin Gazi adli oglu geçti Çok kisa bir müddet tahtta kaldigi için de tarihçiler ondan bahsetmez Onu Ibrahim b Muhammed ile oglu Ismail takip etmis Ibrahim de 564 (1169) yilinda vefat etmistir Bunun üzerine hanedan mensuplari arasinda mücadele basladi Bu sirada Elbistan emîri Mahmud b Mehdî bagimsizligini ilân etti

Ayrica Kayseri meliki Zünnun ile Yagibasan'in yegeni Ibrahim b Muhammed de ayni maksatla harekete geçtiler II Kiliç Arslan, bu firsattan istifade ederek Danismendli topraklarini ele geçirmek için seferber oldu ve Elbistan üzerine yürüyerek Danismendli topraklarini zaptetmeye basladi (1165) Elbistan'i, Tohma vadisini, Darende ve Gedük yöresini ilhak etti 1168'de Zünnun üzerine yürüdü ve 1169'da diger bir rivayete göre 1171 veya 1173'te Kayseri ve Zamanti'da Danismendli hâkimiyetine son verdi Zünnun, Kiliç Arslan'in kardesi Sahinsah ve Malatya meliki Efridun Atabeg Nureddin Mahmud'a sigindilar

Kiliç Arslan'in giderek kuvvetlenmesinden rahatsiz olan Nureddin, Danismendli Zünnun'u, Sahinsah'i ve Artuklular'i himaye ederek ona karsi bir ittifak tesis etti Bir orduyla Sivas'ta bulunan Melik Ismail'e de haber gönderip, Kiliç Arslan'dan Zünnun'a ülkesini iade etmesini istedi Kiliç Arslan, Nureddin'in elçilerini bir müddet oyaladiktan sonra teklifini reddetti Bunun üzerine müttefik kuvvetler, Sivas'tan Kayseri istikametinde yola çikarken Atabeg Nureddin Mahmud da Maras, Göksun ve Behisni'yi isgal ettikten sonra Sivas'a yöneldi (1172) O yil Sivas'ta müthis bir kis hüküm sürmüs ve kitlik basgöstermisti Ismail ise ambarlarinda bugday stoku bulundugu halde halka dagitmamis ve bu yüzden birçok kisi açliktan ölmüstü Sonunda halk dayanamayip isyan etti, Ismail, karisi ve besyüz adami öldürüldü, ambarlari yagmalandi (Ismail'in kabri Niksar'dadir) Bunun üzerine sehrin ileri gelenleri toplanip Nureddin'e siginmis olan damadi Zünnun'u Sivas'a davet etmeye karar verdiler

Zünnun Nureddin'in yardimiyla mesakkatli bir yolculuktan sonra Sivas'a varip Danismendli tahtina çikti (567/1172) Fakat kisa bir müddet sonra Sultan Kiliç Arslan onun üzerine yürüyünce Zünnun Niksar'a kaçti ve Nureddin Mahmud'dan yardim istedi Bunun üzerine Nureddin'in topraklarini istilâ ettigini ögrenen II Kiliç Arslan onun üzerine yürüdü Fakat agir kis sartlari ve Haçli saldirilari iki Türk hükümdarini barismaya itti Yapilan anlasmaya göre Nureddin isgal ettigi yerleri geri verecek, Kiliç Arslan da Zünnun'un Sivas'ta hüküm sürmesine riza gösterecekti Ayrica Nureddin'in emîrlerinden Fahreddin Abdülmesih de emrindeki üçbin kisilik kuvvetle Sivas'ta kalip Zünnun'u himaye edecekti Muhtemelen Ankara da Sehinsah'a verilecekti

Nureddin'in 1174 yilinda ölümü üzerine Sivas'ta birakilan garnizon Suriye'ye dönünce, Sultan anlasma sartlarini hiçe sayarak Sivas, Niksar, Komana, Tokat ve diger Danismendli topraklarini istilâ etmek maksadiyla harekete geçti 1175 yazinda söz konusu sehirlerin zaptedilmesi üzerine Zünnun ile Sahinsah, Bizans'a siginmak zorunda kaldilar ve Danismendliler'in Sivas kolu da böylece ortadan kalkmis oldu

Bizans imparatoru Manuel, Danismendliler'e kaybettikleri topraklari iade etmek istiyordu Bu maksatla Manuel, Gavras adli bir komutanini otuzbin kisilik bir orduyla Amasya ve Niksar'a sevketti Fakat bir sonuç alamadi
Rivayete göre Zünnun, 570 (1175) yilinda Kiliç Arslan'in emriyle Bizans hapishanelerinde zehirlenerek öldürülmüstür Aksarayî'ye göre ise Kiliç Arslan'in Sivas'i istilâ etmesi üzerine öfkeyle Niksar'a gitmis ve orada ölmüstür

5 Danismendliler'in Yikilisi:

Melik Muhammed'in 537 (1143) yilinda ölümü üzerine Danismendliler'in Sivas ve Malatya olmak üzere iki ayri kol hâlinde hâkimiyetlerini sürdürdüklerini görüyoruz Danismendliler, 1124 yilinda Malatya'yi Selçuklular'dan alinca yukarida da belirttigimiz gibi Emîr Gazi'nin oglu Aynüddevle (Emîr-i Isfehsâlâr Alâeddin ve Imâdu emîri'l-mü'minîn), burada yönetimi ele geçirip Tugrul Arslan'in kiziyla evlenmisti Bu evlilikten dogan Zülkarneyn, babasinin 1152 yilinda ölümü üzerine annesinin vesâyeti altinda emîr oldu Fakat Selçuklu sultani Mesud, Malatya'yi muhasara edince, ona karsi koyamayacagini anlayarak baglilik arzetti Sultan da sehrin yönetimini ona birakti Daha sonra annnesinin tahakkümüne karsi çikarak idareye tek basina hâkim oldu Sultan Mesud'un ölümünden sonra da amcasi Yagibasan'in vassali olarak hüküm sürdü ve Ekim 1162'de Malatya'da öldü Hekim Ibrahim b Ebû Said el-Alâî, Takvîmu'l-Edviye adli eserini ona ithaf etmistir

Zülkarneyn'den sonra yerine oglu Nâsireddin Muhammed geçti Içki ve eglenceye çok düskün olan bu hükümdarin bir fahiseyle düsüp kalkmasi, halkin nefretini mucip oldu Halkin baskilarina dayanamayan Nâsireddin Muhammed sehri terketti (1170) Yerine kardesi Fahreddin Kasim (bazi kaynaklarda Ebu'l-Kasim) geçti 1171'de Harput Artuklu beyi Fahreddin Kara Arslan'in kiziyla evlenen Kasim, dügün günü bir gösteri sirasinda attan düserek öldü (Mayis 1171) Bunun üzerine halk küçük kardesi Efridun (Feridun)'u tahta çikardi ve gelini istemedigi halde onunla evlendirdiler Bu sirada Kiliç Arslan, Malatya üzerine yürüyüp sehri muhasara etti, fakat ele geçiremedi ve civardaki halki esir alip Kayseri'ye götürdü Bu olaylar sebebiyle Atabeg Nureddin, Mardin ve Harput Artuklu beyleri, Ermeniler ve Danismendliler'in Sivas Meliki, Kiliç Arslan'a karsi bir ittifak teskil ettiler Ancak Kiliç Arslan esir aldigi Malatyalilar'i iade edecegini bildirince taraflar arasinda savas olmadan anlasma saglandi

Nâsireddin Muhammed, dört-bes yil Suriye ve Anadolu'da dolastiktan sonra II Kiliç Arslan'a sigindi ve onun tarafindan Eregli valiligine getirildi 1175 Subatinda Malatya'ya döndü ve Barsuma manastirindaki papazlar ve sehirdeki dostlarinin yardimiyla geceleyin kaleye çikip Efridun'u öldürdü ve 15 Subat 1175 tarihinde sehre hâkim oldu Nâsireddin, Kiliç Arslan'a tâbi olarak üç yil hüküm sürdü Nihayet 25 Ekim 1178'de Malatya'yi zapteden Kiliç Arslan, Danismendliler'in bu subesini de ortadan kaldirdi Nâsireddin Muhammed Hisn-i Ziyad'a çekildi

Danismendliler'in yikilmasindan sonra Yagibasan'in üç oglu Muzaffereddin Mahmud, Zahireddin Ili ve Bedreddin Yusuf, Selçuklular'in hizmetine girerek sinir boylarinda Rumlar'la savasmislar ve I Giyaseddinn Keyhüsrev'in ikinci defa tahta geçmesi için ugrasmislardir
Kayseri Ulu Camii'nin 602 (1205) tarihli kitabesi Muzaffereddin Mahmud'un adina tanzim edilmistir Caminin Emir Gazi'nin oglu Muhammed tarafindan yaptirildigi dikkate alinirsa Muzaffereddin Mahmud tarafindan tamir ettirilmis olmasi muhtemeldir Gülek Camii (Kayseri) üzerindeki kitabede de kizi Atsiz Elti Hatun'un adi yeralmaktadir (Halil Edhem, Kayseriyye Sehri Kitabeleri, s 18, 33)


Niksar'da da Yagibasan'a ait bir kitabenin mevcut oldugu bilinmektedir (Uzunçarsili Kitabeler, s 58)
Anadolu'da kurulan beyliklerin en büyüklerinden biri olan Danismendliler, Anadolu'nun Türklesmesi ve Islâmlasmasi açisindan büyük hizmet ifa etmisler ve zaman zaman Anadolu'nun en kuvvetli devleti olan Selçuklular'i tahakküm altina almislardir Haçlilar ve Rumlar'la yigitçe savasan Danismend Gazi, Emîr Gazi ve Melik Muhammed Gazi, Türk milleti tarafindan asirlarca saygiyla anilmislardir Ancak Yagibasan'dan sonra isbasina gelen ve birbirleriyle mücadele eden Danismendli beyleri, Bizans'in ve Atabeg Nûreddin'in oyuncagi olmus ve Türkiye Selçuklulari'na karsi bir koz olarak kullanilmistir
Danismendliler'in yikilisindan sonra bu hanedana bagli muhtelif boylar, Anadolu'ya dagilmislar, bazilari da Rumeli'de yerlestirilmislerdir Tokat müzesinde bulunan ve Karesi hanedanindan Kutlu Melek Hatun'a ait olan bir mezar tasinin sahidesinde yer alan ibarede Kutlu Melek'in nesebi Melik Danismend Gazi'ye baglanmaktadir (Uzunçarsili, Kitabeler, s 43-44)

Ayrica Balikesir ve civarinda Danismend adina ve Danismendli ululariina bagli oymaklarin izlerine rastlanmaktadir Mesela Balikesir'in Balya ilçesine bagli Danismend adli bir Bucak bulunmaktadir Rivayete göre Danismendli Beyligi'nin dagilmasi üzerine Balikesir civarina gelip yerlesen Kara Danismend'in adina izafeten bir köye Danismend adi verilmistir Yine Gönen ve Lapseki yakinlarinda Danismend adini tasiyan iki yerlesim merkezi daha vardir Osmanli Devleti'nin de 18 Nisan 1691 tarihli bir ferman ile Halep-Adana arasinda yasayan Danismendli ulusuna tabi bir kisim halki Balikesir sancaginda iskan etmesi de ilgi çekicidir (Günal, Karesi Beyligi (basilmamis doktora tezi), s 22-23) Bugün bile Anadolu'da Danismend, Danisman, Tanisman ve Yagibasan gibi köy adlari vardir XVII yüzyilin baslarinda Karaman eyaletinde Danismendli adli bir kaza vardi Bunlarin bir kismi XVII yüzyildaki Celâlî isyanlarina katilmis, bu isyan sebebiyle Balikesir ve Ayaslug'a sürülmüslerdir Burada da rahat durmayan Danismendliler; Afyonkarahisar, Sandikli ve Keçiborlu'da mecburî iskâna tâbi tutulmuslar bunu kabul etmeyenler ise Rakka'ya sürülmüslerdir

1296-1360 yillari arasinda Balikesir ve Çanakkale yöresinde hüküm sürmüs olan Karasiogullari da muhtemelen Danismend Gâzi'nin ahfâdi tarafindan kurulmustur
Danismendliler'den kendi adina para bastiran ilk hükümdar Danismend (Gümüstekin) Gazi'dir Gümüstekin Gazi'nin ve daha sonraki bazi hükümdarlarin paralarinda Grekçe yazilar vardir ve basildiklari yerler belirtilmemistir Danismendli paralarinda en dikkati çeken husus bir takim sikkelerin tamamen hristiyan simgeleri ihtiva etmeleridir


6 Mimarî Eserler:

Danismendliler döneminde yapilan mimarî eserlerden bazilari sunlardir: Kayseri Ulucamii, Niksar Ulucamii; Kayseri Kölük camii ve medreseleri, Amasya Halifet Gazi türbesi, Niksar Melik Gazi türbesi, Tokat Yagibasan Medresesi, Niksar Yagibasan medresesi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi / Ahlatşahlar

Eski 04-21-2009   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / Ahlatşahlar



AHLATSAHLAR




Ahlatsahlar, 1100-1207 tarihleri arasinda Ahlat ve civarinda hüküm sürmüs bir Türk-Islâm hanedanidir

Van gölünün kuzeybatisinda yer alan Ahlat adinin Urartular'dan geldigi ve onlarin bu sehre "Halads" dedikleri kabul edilmektedir Ermenilerin Salent, Süryanilerin Keloth dedigi Ahlat Arapça Islâm kaynaklarinda Hilât seklinde geçer Fakat Türkler'in buraya hâkim oldugu tarihten itibaren Ahlat olarak telaffuz edilmeye baslanmis ve günümüze kadar da bu adla anilagelmistir Sehir ilk defa Hz Ömer devrinde el-Cezîre fatihi Iyaz b Ganm tarafindan Bitlis ve diger bazi sehirlerle birlikte fethedilmistir (20/640-641)


Yapilan anlasmayla Ahlat ve Bitlis beyleri Islâm devletinin himayesinde kalacak ve yillik muayyen miktarda vergi ödeyecekti Selçuklular'in bu bölgeye ilk akinlari, Çagri Bey'in 1015-1021 yillari arasinda gerçeklestirdigi meshur Dogu Anadolu seferi sirasinda yapilmisti Çagri Bey'in dönüsünde: "Bize karsi koyabilecek bir kavme rastlamadim" seklindeki raporu, Selçuklular'in bu bölgeyi ele geçirme ümitlerini artirdi Ilk Selçuklu sultanlari Tugrul Bey ve Alparslan, hem Türkmen kitlelerine yurt bulmak ve hem de Islâm ülkelerini korumak gayesiyle Bizans sinirlarina akinlar düzenlediler Tugrul Bey bu seferlerden birinde Bargiri ve Ercis'i zaptetti

Sultan Alparslan zamaninda Selçuklular'in eline geçen Ahlat, Anadolul'nun fethi sirasinda bir üs ve karargâh olarak kullanilmistir Muhtemelen Malazgirt zaferinden önceki bir tarihte Türk hâkimiyetine giren sehir, Selçuklu sultanlari tarafindan tayin edilen valilerce yönetiliyordu Kaynaklarin ifadesine göre; Malazgirt savasina katilan Ahlatlilar, elde ettikleri ganimetler sayesinde zengin olmuslardir Daha sonra Mervanîler'in eline geçen Ahlat, 1100 yilina kadar onlarin idaresinde kaldi

a) Sökmen el-Kutbî (1100-1111):

Ahlatsahlar hanedaninin kurucusu olarak kabul edilen Sökmen'e Selçuklular'in Azerbaycan valisi Kutbuddevle Ismail b Yâkutî'nin kölesi oldugu için efendisine nispetle el-Kutbî deniliyordu Kutbuddevle Ismail, Sultan Meliksah'in ölümünden sonra ogullari ve hanedan mensuplari arasinda baslayan taht kavgalari sirasinda öldürülünce, Sökmen onun oglu Mevdud'un hizmetine girdi (486/1093) Ahlat'a hâkim olan Mervanî emirlerinin zulüm ve iskencelerinden usanan halk, adaletiyle meshur Sökmen el-Kutbî'ye haber göndererek onu buraya davet ettiler Sökmen bu daveti kabul ederek Ahlat'a geldi ve halk tarafindan coskun sevinç gösterileriyle karsilandi (493/1100)

Sökmen Mervanîler'i oradan uzaklastirarak sehre hâkim oldu Sultan Meliksah'in oglu Melik Muhammed Tapar, kardesi Sultan Berkyaruk'a karsi giristigi taht mücadeleleri sirasinda daima kendisini destekleyen ve basarili hizmetlerde bulunan Sökmen el-Kutbî'ye Ahlat ve Van gölü havzasini ikta ederek onun Ahlat ve çevresine hâkimiyetini onayladi (493/1100) Ahlat merkez olmak üzere kurulan bu hanedana, kuruldugu yer dolayisiyla Ahlatsahlar denildigi gibi kurucusunun adina nispetle de Sökmeniyye, Sokmaniyya veya Sökmenliler de denilir

Sökmen bu tarihten itibaren yine Melik Muhammed Tapar'a sadakatle hizmet etti Nitekim 496 (1103) yilinda Hoy'da Muhammed Tapar ile kardesi Berkyaruk arasinda meydana gelen muharebede Yagisiyan'in oglu Muhammed ve Siirt emîri Kizil Arslan ile birlikte Sökmen de Muhammed Tapar'in saflarinda bulunuyordu Bu savasta yenilen Muhammed Tapar, taraftarlariyla beraber Ercis'e ve oradan da Ahlat'a gitti Ertesi yil Sultan Berkyaruk ile Muhammed Tapar arasinda anlasma saglaninca, Selçuklu topraklari ikiye ayrilmis ve Sepidrud (Kizilözen) sinir olmak üzere Derbend'den Diyarbekir ve Suriye'ye kadar uzanan saha Muhammed Tapar'in hâkimiyet sahasi olarak kabul edilmis ve Ahlat'ta da hutbe Muhammed Tapar adina okunmustur

Sultan Muhammed Tapar, 1105 tarihinde Musul'da Emir Çökürmüs'ü kusatirken Sökmen yine onun yanindaydi Sultan Muhammed Tapar, Eylül-Ekim 1108 tarihinde Emîr Mevdud'u; Porsukoglu Porsuk, Aksungur Porsukî ve Sökmen el-Kutbî ile birlikte Musul'u Çavli'nin elinden almak üzere gönderdi Sökmen el-Kutbî, daha sonra Mevdud'un birinci Urfa seferine katildi(1110)


Sultan Muhammed Tapar'in emriyle Haçlilar'a karsi bir sefer hazirligina girisen Emir Mevdud, Artukoglu Ilgazi ve Sökmen el-Kutbî'nin de yer aldigi büyük bir orduyla Urfa üzerine yürüdü Ceziret Ibni Ömer (Cizre)'de karargâh kuran Selçuklu ordusu, diger komutanlarin ve gönüllü mücahitlerin de katilmasi için beklemeye basladi Urfa'yi ele geçirmeye karar veren müttefik kuvvetler, 2-11 Mayis 1110 tarihleri arasinda Urfa'yi kusatip giris-çikisi kontrol altina aldilarsa da bu kusatmadan önemli bir basari elde edilemedi

Mevdud, Sultan Muhamed Tapar'in emriyle ertesi yil yeni bir sefere hazirlandi Ismen sultanin oglu Mesud'un emrinde gerçeklestirilen bu sefere; Ilgazi'nin oglu Ayaz, Meraga emîri Ahmedîl ve Hemedan emîri Porsukoglu Porsuk'tan baska Ahlatsah Sökmen el-Kutbî de katildi Birlesik Selçuklu ordusu Tellbâsir'i kusatti Fakat Halep Selçuklu meliki Ridvan'in tutarsiz hareketleri ve Ahmedîl'in Tellbâsir kontu Joscelin ile anlasarak Mevdud'u kusatmayi kaldirmaya ikna etmesi sebebiyle yine netice elde edilemedi

Sökmen bu sefer sirasinda Bâlis'te aniden rahatsizlanarak öldü (505/1111) Bunun üzerine ona bagli birlikler, efendilerinin cenazesini alarak Meyyafarikîn istikametinde yola devam ederken Sökmen'in hazinelerini ele geçirmek isteyen Ilgazi'nin saldirisina maruz kaldilar Sökmen'in adamlari tabutu ortalarina alip kahramanca savastilar, Ilgazi'yi maglup ederek Ahlat'a gittiler ve cenazeyi burada defnettiler

Sökmen'in ölümünden sonra Ahlatsahlar devleti büyük bir sarsinti geçirdi Meraga emîri Ahmedîl, Sultan Muhammed Tapar'in yanina giderek Sökmen ilini kendisine ikta etmesini istedi Fakat diger emîrler buna razi olmayinca Ahmedîl'in bu arzusu gerçeklesmedi Hoy'un batisinda buraya bir konak mesafedeki Sökmenâbâd sehrinin Sökmen el-Kutbî mi yoksa torunlarindan II Sökmen tarafindan mi kuruldugu kesin olarak tesbit edilememistir

Sökmen el-Kutbî'nin hükümdarligi sirasinda Ahlatsahlar, basta Ahlat olmak üzere Malazgirt, Ercis, Adilcevaz, Eleskirt, Van, Tatvan, Erzen, Bitlis, Mus, Hani ve Bargiri sehirlerini hâkimiyetleri altina almislardi Sökmen 502 (1108-1109) yilinda Meyyafarikîn'i yedi ay muhasara ettikten sonra Humartas'in elinden aldi ve Oguzoglu'nu (Kizoglu) buraya vali tayin ederek bazi agir vergileri kaldirdi Sökmen devrinde bu bölgedeki ticarî hayat büyük gelisme gösterdi Nitekim Ahlat ticaret gemileri Karadeniz sahillerinde de ticarî faaliyetlerde bulunuyorlardi Tarihçiler böyle bir ticaret gemisinin Kostantiniyye denizinde (muhtemelen Karadeniz) battigini ve gemideki tüccarlarin boguldugunu ifade ederler

b) Zahireddin Ibrahim (1111-1127):


Sökmen'in ölümü üzerine yerine zayif bir sahsiyet olan oglu Zahireddin Ibrahim geçti (1111) Ibrahim babasindan güçlü bir devlet miras almisti Ilk olarak Meyyafarikîn'e giden Ibrahim vali Oguzoglu'nu (Kizoglu) azlederek yerine Ebû Mansur el-Muîn'i tayin etti Ibrahim 507 (1113-1114) yilinda veziri Ebû Sa'd es-Sedîd'i idam edince Meyyafarikîn valisi olan kardesi Ebû Mansur isyan etti Sultan Muhammed Tapar, daha sonra Meyyafa-rikîn'i önde gelen emîrlerinden Karaca es-Sâkî'ye ikta etti (508/1115) Böylece Meyyafarikîn Ahlatsahlar'in hâkimiyetinden çikmis oldu Bu isyan ve karisikliklar sirasinda Meyyafarikîn harap oldugu gibi bu olaylardan rahatsiz olan halk da sehri terketmeye basladi Sehir daha sonra Artuklular'in eline geçti (515/1121)

Ibrahim'in annesi Inanç Hatun'un ihtiraslari ve devleti ele geçirme arzusu, Ahlatsahlar'in zayiflamasina sebep oldu Daha önce Ahlatsahlar'a bagli olan Erzen ve Bitlis beyi Hüsameddin Togan Arslan, bagimsiz hareket etmeye basladi Ibrahim 518 (1124) yilinda Togan Arslan üzerine yürüyerek Bitlis'i kusatti 1125 tarihinde de Artuklu Davud ile Gürcistan seferine çikti fakat bir netice elde edemedi ve yaklasik ondört-onbes yil hüküm sürdükten sonra 1126 veya 1127 yilinda öldü

c) Ahmed (1127):


Ibrahim'in ölümü üzerine yerine kardesi Ahmed geçti ise de ancak on ay iktidarda kaldi Ahmed'in kizi Zeyneb Hatun Artuklular'dan Necmeddin Alpi ile evlenmis ve 1166'da ölmüstür

Bu sirada Inanç Hatun yeniden siyasî faaliyetlere giristi ve Ibrahim'in oglu Sökmen'i tahta çikardi Inanç Hatun'un sonu gelmeyen ihtiraslarindan rahatsiz olan devlet adamlari, onu öldürerek devleti kurtardilar (1134)

d) Devletsah Nâsireddin Muhammed Sökmen (II Sökmen) (1128-1185):


Ahmed'in tahttan uzaklastirilmasindan sonra hanedanin basina Devletsah Nâsireddin Muhammed Sökmen geçti (522/1128)
Irak Selçuklu Sultani Mesud, Ahlat, Malazgirt ve çevresini kardesi Selçuksah'a ikta edince (532/1133-38), Selçuksah Ahlat'i muhasara ederek ele geçirmek istedi Fakat netice alamadan geri döndü
540 (1145) yilinda Ahlatsahlar'la Artuklular arasinda sihriyet yoluyla akrabalik kuruldu Sökmen de Erzurum meliki Saltuk'un kizi Sahbânû ile evlenerek bu iki hanedani birbirine yaklastirdi

Musul atabegi Imadeddin Zengî'nin ölümü üzerine Ahlat sahi Sökmen de Hizan, Maden ve diger bazi bölgeleri kendi hâkimiyet alanina dahil etti Daha sonra Artuklular'dan Kara Arslan, Sökmen'e ait olan Malazgirt'i isgal ve yagma etti Necmeddin Alpi, buna müdahale edip iki taraf arasinda baris sagladi (549/1154)

Türk hükümdarlarinin birbirleriyle ve Haçlilarla mücadelesini firsat bilen Gürcüler, Azerbaycan ve Dogu Anadolu'daki bazi yerleri isgal ettiler Erzurum meliki Izzeddin Saltuk da Gürcüler'e esir düstü Fakat daha sonra fidye ödenerek kurtarildi Gürcüler Ani'yi isgal edince, II Sökmen, Izzeddin Saltuk, Bitlis emîri Togan Arslan'in oglu Devletsah ve Artuklular'dan Necmeddin Alpi, kuvvetlerini birlestirerek 1161 yilinda Gürcistan seferine çikmaya karar verdiler Fakat Alpi henüz iltihak edemedigi, Saltuk da habersiz ayrildigi için II Sökmen agir bir bozguna ugradi Askerlerinin büyük bir kismi öldürüldü

Ibnü'l-Esîr, bu olayda dörtyüz süvariden baska salimen dönen olmadigini kaydeder Türk kuvvetleri büyük kayiplar vererek geri döndüler ve II Sökmen esirleri kurtarmak için büyük meblaglar ödemek zorunda kaldi Gürcüler bu zaferden kuvvet ve cesaret alarak 1162 yilinda Duvin'i isgal ve yagma ettiler Duvin ve köylerinde onbin kisiyi kiliçtan geçirdiler Kadin-erkek pek çok kisiyi esir aldilar Kadinlari çirilçiplak soyup yalinayak götürdüler Cami ve mescitleri yakip yiktilar Müslüman kadinlara yapilan zulüm ve iskenceyi gören Gürcü kadinlar bile bu durumu tasvip etmediler ve : "Siz müslümanlari, onlarin kadinlarina yaptiginiz seylerin aynisini bize yapmaya mecbur ettiniz" diyerek onlari giydirdiler

Gürcü kadinlarinin dahi isyan etmelerine sebep olan bu zulüm ve iskenceler, müslümanlari harekete geçirdi II Sökmen, Devletsah, Azerbaycan atabegi Ildeniz ve Irak Selçuklu sultani Arslansah, 1163 tarihinde ellibini askin büyük bir orduyla Gürcistan topraklarina girdiler, sehirlerini yagma edip kadin ve çocuklarini esir aldilar Yaklasik bir ay süren savaslar neticesinde Gürcüler agir kayiplar verdiler Türk kuvvetleri; ihtida eden, fakat bunu gizleyen bir Gürcü askerin yardimiyla büyük bir zafer kazandilar ve zengin ganimetlerle döndüler
Sökmen, Ahlat'ta muhtesem bir merasimle karsilandi Tarihçiler bu hâdiseyi "görülmeye deger bir gün" olarak tavsif ederler Bu zafer münasebetiyle Türk sehirlerinde bayram yapildi

Gürcüler ertesi yil (1164) Ani'ye tekrar saldirdilar Fakat Atabeg Ildeniz yetisip sehri kurtardi Ildeniz sehri tamir etmekle mesgul iken Gence'nin isgal edildigini duyunca süratle hareket etmis fakat Ahlatsahlar'a tâbi olan Surmari emîri Ibrahim daha önce sehri kurtarmisti Türkler'le Gürcüler arasindaki savaslar araliklarla devam etti 1175 yilinda Aras ovasinda Gürcüler'le savasa tutusan Ildeniz, maglup olunca II Sökmen'den yardim istedi Irak Selçuklu sultani Arslansah da bu kuvvetlere katildi Müttefik kuvvetler, Akhalkelek ve Trialith'i yagma ettikten sonra Duvin'e kadar geldiler II Sökmen 1175'de Ahlat'a döndü
Selâhaddin Eyyubî, Siî-Fatimî halifelige son verip Eyyubiler devletini kurduktan sonra hâkimiyet sahalarini genisletmek, Firat ve Dicle vadilerini kendi topraklarina katmak istiyordu

Bu durum, Musul atabegligiyle Artuklular için önemli bir tehlike teskil etmeye basladi Ahlat sahi II Sökmen, hem Musul atabegi Izzeddin Mesud, hem de Artuklu Kutbeddin Ilgazi'nin akrabasi oldugu için Selahaddin'in Urfa, Seruc ve Nusaybin'i alarak Musul'a kadar uzanmasi üzerine onu muhasaradan vazgeçirmek için elçiler gönderdi Sonunda Abbasî halifesi Nâsir Lidinillah, Azerbaycan atabegi Kizil Arslan ve Seyhu's-Suyuh Sadreddin ile isbirligi yaparak onu Musul'u muhasara etmekten vazgeçirdiler Selahaddin dönüsünde Sincar'i kusatinca, Atabeg Izzeddin Mesud tekrar Sökmen ve Ilgazi'den yardim istedi Sökmen ileri gelen adamlarindan Seyfeddin Begtimur'u gönderip muhasaraya mâni olmak istedi Fakat Eyyubîler'in ileri sürdügü sartlara öfkelenerek geri döndü

Bu yoldaki gayretlerinin neticesiz kaldigini gören Sökmen, Kutbeddin Ilgazi ve Atabeg Izzeddin Mesud da askerlerini toplayarak Mardin-Koçhisar arasindaki Harzem köyünde bulustular Fakat Selahaddin Sincar'i zaptedip oradan Harran'a geçmis ve askerlerini dagitmisti Onlarin isbirligi yapip toplandiklarini duyunca, Hama'da bulunan yegeni Takiyyüddin'e haber gönderip onu yardima çagirdi Takiyüddin geldi ve Selahaddin'e derhal oradan ayrilmasini tavsiye etti Fakat digerleri ona sakin ayrilma dediler Selahaddin kendisi de ayrilmaktan yanaydi, bu sebeple oradan Ra'su'l-Ayn'a gitti Birlesik kuvvetler, onun ayrildigini duyunca dagildilar Ahlatsahi Sökmen de: "Asker toplayip geri gelecegim" diyerek Ahlat'a döndü Bu arada Izzeddin ve Kutbeddin Musul'a gitti Selâhaddin ise yola devam edip Harzem'de konakladi ve birkaç gün orada bekledi

Ahlat'in zenginligi çevredeki hükümdarlarin bu sehre göz dikmesine sebep oluyordu Bunlar arasinda Ildeniz'in oglu Cihan Pehlivan, Selahaddin Eyyubî, yegeni Takiyyüddin Ömer, Eyyûbi meliki Mevdud b Âdil ve Selçuklu Tugrulsah'i sayabiliriz Sökmen'in 10 Temmuz 1185 tarihinde ölümü, bu hükümdarlarin Ahlat üzerindeki emellerini daha da artirdi Çünkü Sökmen, geride evlat birakmadigi gibi kendinden sonra devletin basina geçecek baska bir hanedan üyesi de yoktu

II Sökmen uzun yillar hüküm sürmüs ve yaklasik seksen yaslarinda ölmüstür Çevredeki bütün hükümdarlar ona saygi gösterirlerdi Akilli, ileri görüslü ve güzel ahlâkli bir hükümdardi Halk da onu çok severdi Cesareti ve Gürcüler'e karsi cihadi, halkin gönlünde taht kurmasina sebep olmustu Bundan dolayi hatirasi uzun müddet halkin gönlünde yasadi Gerçekten de Ahlat, en parlak dönemine onun devrinde ulasti

e) Seyfeddin Bektimur (1185-1193):

II Sökmen, oglu olmadigi ve hanedan mensuplarindan da bu görevi üstlenecek kimse bulunmadigi için halkin ve devlet erkâninin arzusu üzerine memluklerinden Bektimur'u evlât edinmis ve devletini ona vasiyet etmisti Bu vasiyet uyarinca hanedanin basina Bektimur geçti (1185-1193) Selahaddin devlet adamlarini toplayip bu hususu onlarla istisare etti Bazilari: "Ahlat çok muazzam ve zengin bir vilâyettir Su anda sahipsizdir" diyerek onu Musul'u muhasaradan vazgeçirip Ahlat'a gitmege tesvik eettiler Selahaddin ne yapacagina tam karar veremedi Bu sirada Ahlat'in ileri gelenlerinden, emîrler ve halktan gelen mektuplar da onu Ahlat'a davet ediyordu

Aslinda bu bir taktikten ibaretti Çünkü o sirada Azerbaycan ve Hemedan hâkimi Semseddin Pehlivan da Ahlat iline göz dikmisti Ahlatlilar Selahaddin ile Pehlivan'i birbirlerine düsürerek ülkelerini korumak istiyorlardi Selahaddin vali Davud ve adamlarinin tesvikiyle Nâsireddin Muhammed, Muzaffereddin ve diger bazi emîrlerini Ahlat'a gönderdi Kendisi de Meyyafarikîn'e dogru yola çikti

Pehlivan Ahlat yakinlarina kadar gelerek karargâh kurmustu Sonunda halk ve Bektimur, Eyyubîler'e karsi Pehlivan ile isbirligi yapmaga karar verdiler Bu arada Selahaddin Meyyafarikîn'i ele geçirdi (29 Agustos 1185) ve halifeye haber gönderip Ahlat, Diyarbekir ve Musul'a hâkimiyetinin tasdik edilmesini istedi Bektimur Pehlivan ile anlasarak Ahlat'in Eyyubîler tarafindan istilâ edilmesine mâni oldu II Sökmen gibi güçlü bir hükümdardan sonra Bektimur'un ülke yönetimine hâkim olmasi Ahlatsahlar için büyük bir bahtiyarlikti Halkin destegini ve sevgisini kazanmis olan Bektimur, Eyyubîler'in en kuvvetli dönemlerinde Ahlat'i istilâ etmelerine engel oldu

Bununla beraber Eyyubîler'den Takiyyüddin Ömer, 1191 yilinda Ahlatsahlar'in hâkimiyetindeki Hani'yi ele geçirdi ve Ahlat üzerine yürüdü Sehri bir müddet kusattiysa da netice elde edemeden ayrilmak zorunda kaldi Daha sonra Malazgirt üzerine hücum etti Fakat Erzurum meliki Saltuk'un kizi Mama Hatun Ahlatsahlar'in yardimina kosarak Malazgirt'in istila edilmesine mâni oldu Bundan dolayi muhasara uzun sürdü ve nihayet Takiyyüddin, Ekim 1191'de ölünce Bektimur rahat bir nefes aldi Fakat Eyyubîler'in Ahlat'i istila emelleri Selahaddin Eyyubî'nin 1193 yilinda ölümüne kadar devam etti
Bektimur Selahaddin'in ölümünü duyunca, çok sevinmis ve kendisine el-Melikü'l-Muazzam Selahaddin Abdülaziz adini vermistir Onun bu davranisi tarihçiler tarafindan ayiplanmaktadir

Selahaddin'in ölümünden sonra Artuklu Yavlak Arslan ve Musul atabegi Izzeddin Mesud ile anlasan Seyfeddin Bektimur, Meyyafarikîn'i geri almaya tesebbüs etti, fakat 5 Mayis 1193 tarihinde ölümüyle bu tesebbüsü yarim kaldi Bektimur'un Batinîler tarafindan öldürüldügüne dair rivayetler oldugu gibi, onun yerine göz diken damadi Bedreddin Aksungur Hezar Dinarî tarafindan öldürülmüs olmasi da muhtemeldir Ibnü'l-Esîr'e göre, Hezar Dinarî tarafindan öldürülmüstür

Bektimur âdil, dindar, hayir ve hasenati seven, âlimleri, fakir ve sûfîleri himaye eden, cömert, cesur ve güzel ahlâkli bir hükümdardi Çok sadaka verir, halka çok iyi davranirdi Ermeni tarihçi Vardan Bektimur'un Sasun bölgesini de fethettigini ve Takiyyüddin Ömer'in ölümünden sonra hristiyanlara karsi da çok iyi davrandigini yazar

f) Bedreddin Aksungur Hezar Dinarî (1193-1198):

Seyfeddin Bektimur'un öldürülmesi üzerine ülkeye Aksungur Hezar Dinarî hâkim oldu (1193-1198) O da II Sökmen'in memlûklerindendi Ahlatsah tarafindan Cürcanli bir tüccardan 1000 dinara satin alindigi için kendisiine Hezar Dinarî lâkabi verilmisti Daha sonra Bektimur'un kizi Ayna Hatun ile evlenerek yüksek bir mevki elde etmisti Ihtirasli oldugu için Bektimur'u öldürüp karisiyla oglunu da hapsetmisti Erzurum meliki Tugrulsah ile birleserek Gürcü kuvvetlerini maglup etti ve pek çok ganimet ele geçirdi Kaynaklarda onun ölümüyle ilgili farkli rivayetler vardir Ebu'l-Fidâ Aksungur'un 594'te (1197-1198) yilinda öldügünü söylerken Sibt Ibnü'l-Cevzi ile Ebu'l-Ferec onun 604 (1207-1208) tarihinde Bektimur'un baska bir oglu tarafindan öldürüldügünü kaydederler

g) Sücaeddin Kutlug (1198):


Aksungur'un ölümünden sonra, Sücaeddin Kutlug adli bir köle Ahlat'ta yönetimi ele geçirdi Bektimur'un küçük yastaki oglu Muhammed'i de ortak hükümdar ilan etti Fakat kisa bir müddet sonra Bektimur'un ogluyla anlasmazliga düstü ve onu saltanattan uzaklastirdi Bunun üzerine Bektimur'un oglu, Kutlug'un Ermeni asilli oldugunu söyleyerek halki ona karsi kiskirtti Ayaklanan halk Kutlug'u sigindigi kalede yakalayip öldürdü (1198) Ibnü'l-Esîr ve ondan naklen Müneccimbasi, Kutlug'un ileri görüslü, âdil ve halka iyi muamele eden bir hükümdar oldugunu, buna karsilik Bektimur'un oglunun sefih bir insan oldugunu söylerler

h) el-Melikü'l-Mansur Muhammed (1198-1207):


Kutlug'un öldürülmesi üzerine Ahlat'ta büyük karisikliklar çikti ve sonunda Bektimur'un oglu Muhammed "el-Melikü'l-Mansur" ünvaniyla tek basina tahta çikti (1198-1207) Onun devrinde Gürcüler yeniden birçok sehri isgal ettiler 1204 yilinda Ercis'e kadar gelerek sehri yagmaladilar ve çok sayida esirle döndüler Daha sonra Erzurum beyliginin sinirlarinda yer alan Samankale'de, Ahlat ve Erzurum askerleri tarafindan perisan edildiler Pek çok Gürcü askeri esir alindi Bunlar arasinda bas komutan Küçük Zekeriyya da vardi Gürcüler, 1205 yilinda Ahlat'a tekrar saldirdilar Bektimur'un oglu Muhammed, çok genç oldugu için asker ve halk üzerinde otorite saglayamamisti Bu yüzden Gürcüler, ciddi bir mukavemetle karsilasmadilar Ancak daha sonra sûfîler ve gönüllülerin etrafinda toplanan halk Gürcüler'i bozguna ugratti

el-Melikü'l-Mansur Muhammed'in içki ve eglence âlemlerine dalmasi,


halk nezdindeki itibarini kaybetmesine sebep oldu Askerler de ona karsi ayaklandilar Bu gelismeler üzerine bir grup Ahlatli, II Sökmen'in vaktiyle halef tayin ettigi yegeni Nâsireddin Artuk Arslan'a haber gönderip onu ülkelerine davet ettiler Bu sirada II Sökmen'in köle emirlerinden Balaban da el-Melikü'l-Mansur Muhammed'e isyan ederek Malazgirt'i ele geçirdi ve topladigi kuvvetlerle Ahlat üzerine yürüdü Artuklu meliki Nâsireddin Artuk Arslan, davet sebebiyle hiç bir muhalefet ve mukavemetle karsilasmadan Ahlat'a hâkim olacagini düsündügü için yanina silah ve agirliklarini almadan gelmisti

Balaban ona haber gönderip:
"Ahlat halki, beni sana mütemayil olmakla itham ediyorlar Onlar Araplar'dan nefret ederler Sen geri dönüp bir merhale uzaklasirsan daha iyi olur Ben sehri ele geçirirsem sana teslim ederim, çünkü benim Ahlat meliki olmama imkân yoktur" dedi Fakat Artuk Arslan uzaklastiktan sonra "Ülkene dön, yoksa gelir seni de maiyetini de perisan ederim" diye haber yolladi Öte yandan Eyyubîler'in el-Cezîre ve Harran bölgesi meliki Melik Esref de Artuk Arslan'in Ahlat'a gittigini duyunca derhal Mardin üzerine yürüdü ve sehrin mahsulünü alip Düneysir'de konakladi Bir yandan Balaban'in diger taraftan da Melik Esref'in tehdidine maruz kalan Artuk Arslan, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmus ve Mardin'e dönmek zorunda kalmistir


Nâsireddin Artuk'un Ahlat'tan uzaklasmasi üzerine Balaban, sehri daha siddetli bir sekilde muhasara etmege basladi Bektimur'un oglu Muhammed, askerleri ve halki toplayip Balaban'in üzerine hücum etti Balaban kendi hâkimiyetindeki kalelere çekilmek zorunda kaldi Daha sonra Malazgirt, Ercis ve diger kalelerden asker toplayip yeniden Ahlat üzerine yürüdü Devlet büyüklerine de haber gönderip onlari kendi tarafina çekmeye çalisti Onlara bol vaatlerde bulundu Emîrler Bektimur'un oglunun ülkeyi idare edecek durumda olmadigini, içki ve eglenceye düskün oldugunu bildikleri için Balaban'in teklifini kabul ettiler Ancak Balaban'dan verdigi sözde duracagina dair yemin etmesini istediler Sonra da Bektimur'un oglunu ve Ahlat'i ona teslim ettiler Balaban sehre hâkim olup Bektimur'un oglunu hapsetti (1206)

Bir müddet sonra Meyyafarikîn hâkimi Necmeddin Eyyub, Ahlat üzerine yürüdü ve Ahlat'in bazi kalelerini ele geçirdikten sonra Ahlat'i muhasara etmege basladi Bunun üzerine Balaban onu aldatmak için hileye basvurarak sehri müdafaa etmekten aciz oldugunu bildirip muhasarayi kaldirmasi için güzel sözler söyledi Bu davranis Necmeddin Eyyub'u daha da tahrik etti Fakat Balaban düzenledigi bir baskinla onu perisan etti Necmeddin çok az sayidaki askeriyle Meyyafarikîn'e dönmek zorunda kaldi

Bu karisikliklar sirasinda Gürcüler, Kars sehrine saldirdilar ve uzun süre muhasara ettikten sonra ele geçirdiler Kars valisi, kaç defa elçi gönderip Ahlat'tan yardim istediyse de bu yardim gerçeklesmedi Vaziyetin giderek aleyhlerine gelistigini ve kendilerine yardim edilemedigini gören vali, sonunda onlardan alacagi iktalar ve para karsiliginda sehri teslime razi oldu Devrin hükümdarlari, birbirleriyle mücadele etmekle, zulüm, içki ve eglenceyle mesgul olduklari için Kars'in düsman eline düsmesine mâni olamadilar Böylece Kars, bir Islâm beldesi olmaktan çikip bir küffâr ve sirk beldesi oldu

Ahlatsahlar'in iç ve dis müdahaleler sebebiyle giderek zayiflamaga baslamasi üzerine Necmeddin Eyyub, büyük bir orduyla Ahlat'a saldirdi Balaban ona karsi savastiysa da basarili olamadi ve Ahlat'a siginip Erzurum meliki Mugiseddin Tugrulsah'tan yardim istedi Tugrulsah, ordusunun basinda bizzat yardima geldi ve müttefikler Necmeddin Eyyub'u maglup ettiler Eyyubîler'in ele geçirdigi Mus kalesini de geri alacaklari sirada Tugrulsah Balaban'a hainlik etti ve ülkesine göz diktigi için onu öldürdü

Buradan süratle Ahlat'a gittiyse de halk onun bu hareketini tasvip etmedigi için sehre sokmadi Tugrulsah eli bos; fakat bu cinayet sebebiyle günahkâr olarak ülkesine dönerken halk, Necmeddin Eyyûb'a haber gönderip Ahlat'a davet etti O da bu daveti kabul ederek Ahlat'a gitti ve bir asri askin zamandan beri bölgeye hâkim olan Ahlatsahlar hanedanina son verdi (1207)
Eyyubîler sehre hâkim olduktan sonra pek çok kisiyi öldürdüler Ileri gelenleri de Meyyafarikîn'e sürdüler Bu Ahlat için çok agir bir darbe oldu

Eyyubî hükümdari Melik el-Adil, Abbasî halifesi en-Nâsir Lidinillah'a haber gönderip Ahlat ve Meryafarikîn'e hâkimiyetini tasdik etmesini istedi Bu teklifini onaylayan halifenin mensûrunu aldiktan sonra, bu iki sehri oglu Necmeddin Eyyub'a verdi (1207) Fakat Ahlat halki ve askerler, yabanci bir yönetimi kolay kolay kabul edecege benzemiyordu Bazi askerler, Van kalesine çekildiler ve daha sonra Ercis'i kendi hâkimiyetleri altina aldilar Bunun üzerine Necmeddin Eyyub, babasindan yardim istedi O da diger oglu Melik Esref'i kardesine yardima gönderdi Bu sayede Van'i ele geçirdiler Malazgirt üzerine yürüdükleri sirada Ahlat halki, Sökmen'in bayragini açarak halki bu bayrak altinda toplanmaga ve Eyyubîler'e karsi ayaklanmaga çagirdi Melik Esref tekrar müdahale ederek sehri muhasara ve zaptetti Isyana katilan pek çok kisiyi öldürdü

Bu olaylar Gürcüler'in ihtiraslarini tahrik ediyordu Nitekim 1208 yilinda Ercis'i isgal ve yagma ettiler Necmeddin Eyyub halkin isyan etmesinden endise ettigi için Ahlat'tan ayrilamadi Bundan dolayi Gürcüler, sehri diledikleri gibi yagma edip, yakip yiktiktan sonra ayrildilar

Gürcüler 1210 tarihinde tekrar saldiriya geçince, Ahlatlilar, köprüyü yikarak yolu kapattilar Sarhos olan Ivani, köprüden geçmek isterken atindan düstü ve esir alindi Ivani'den alinan fidyeyle Ahlat'in surlari onarildi ve Gürcüler'le üç yillik bir mütareke imzalandi
Necmeddin Eyyub, bu sirada ölünce kardesi Melik el-Esref Ahlat'a hâkim oldu Çok geçmeden Mogol istilâsi her tarafi altüst etti Onlara karsi kahramanca savasan Harezmsah Sultan Celâleddin, Gürcüler'in Azerbaycan, Ahlat, Erzurum ve Sirvan'da yaptiklari zulüm ve iskenceleri duyunca, 1225 yilinda Tiflis'e girdi ve sehri yeniden Islâm topraklarina dahil etti

Böylece Ani ve Kars sehirleri Gürcüler'den temizlenmis oldu Bu basarilari ona karsi duyulan sevgiyi kat kat artirdi Fakat Ahlat muhasarasi bütün iyiliklerini silip süpürdü Harezmsah 1229 yilinda Ahlat'i muhasara etmeye baslayinca, Anadolu Selçuklu sultani Alâeddin Keykubat, ona haber gönderip âlim, zâhid ve din adamlariyla dolu olan ve bundan dolayi da Kubbetü'l-Islâm adiyla anilan bu sehri muhasaradan vazgeçmesini istedi Fakat Celâleddin bu teklifi reddetti ve muhasarayi kis boyunca sürdürdü Halk çok perisan oldu

Sehirden disari çikan halk açliktan o derece sararmisti ki, baba evlâdini, evlât da babasini taniyamaz haldeydi Nihayet 14 Nisan 1229'da Ahlat'a giren Harezmsah'in askerleri sehri üç gün yagma ettiler Sakladiklari altin, gümüs ve degerli esyayi almak için halka iskence ettiler Celâleddin bu hareketinin cezasini 1230'da Yassiçimen'de maglup olduktan sonra kaçarken Meyyarafarikîn yakinlarinda öldürülerek ödedi

Alâeddin Keykubad Yassiçimen savasindan sonra Ahlat, Van, Bitlis, Malazgirt ve civarini topraklarina katarak bölgede ziraat ve ticaretin gelismesi için çalisti Fakat 1243 Kösedag bozgunuyla Mogollar, her tarafi tahrip etmeye basladilar Ahlat daha sonra Ilhanli, Karakoyunlu ve nihayet Osmanli hâkimiyetine girdi ve Osmanlilar uzun yillar önce yurt tuttuklari bu sehre yeniden hâkim oldular

"Ertugrul Bey'in ecdadi ve mensup oldugu boy, Anadolu'nun ilk açilisinda yani XI asrin ikinci yarisinda Sultan Tugrul Bey ve Alparslan'in ümerâsinin maiyyetinde Ahlat bölgesine gelmisler ve Anadolu gaza ve fetihlerine istirak etmisler ve Ahlat bölgesinde yurt tuttuklari gibi Mus, Malazgirt, Eleskirt ve Sürmari (Sürme-Çukuru) ovalarinda ve daglarinda kislak ve yaylak tesis etmisler ve bilâhare Ahlat emîrlerine yani Sökmenliler'e tâbi olmuslar ve onlarin maiyyetinde olmak üzere Gürcüler'e bazen de Erzurum ve Erzincan emirleriyle birlikte Trabzon dükaligina ve bilahare imparatorluguna karsi yapilan gazalara istirak etmislerdir XIII yy baslarinda Ahlat'in Eyyubîler'in eline geçmesi, belki de daha sonra Celâleddin Harezmsah'in Ahlat bölgesini istilasi üzerine Ertugrul Bey'in babasi, maiyyetindeki boy ile birlikte ve tipki kendisi gibi Kayi boyundan olan Artukogullari'nin yani Mardin hükümdarlarinin maiyyetine girmistir Bu arada Ertugrul'un babasi herhangi bir sebeple belki kislamak üzere Ceber'e giderken Firat'ta bogulmus olabilir"

iLiM, KÜLTÜR VE MEDENIYET

Van gölü havzasinin merkezinde yer alan Ahlat, ilim, kültür, medeniyet ve ticaret bakimindan Ortaçagin en önde gelen sehirlerinden biriydi Ahlatsahlar, sehri onarmak için büyük gayret sarfettiler Meselâ 1164 yilinda meydana gelen bir yangin sirasinda pek çok ev ve dükkân harabeye dönmüstü II Sökmen'in karisi Sahbânu bu hasari telâfi etmek için seferber olmus, çok sayida köprü ve yolu yeniden yaptirmis, Bitlis kapisi önünde güzel hanlar insa ettirmisti Ayrica kale ve surlari da onartmisti Ticaret ve tarim sahasindaki gelismelerle Ahlat, surlarin disina çikmis, halk fevkalâde zengin olmustu Ahlatli tüccarlarin denizasiri ülkelerle de ticaret yaptiklari bilinmektedir Ahlat'ta demir-çelik ve çilingirlik çok ilerlemisti

Ahlat ilim, kültür ve din adamlariyla; zahid, mutasavvif ve san'atkârlariyla meshur bir sehirdi Bundan dolayi sehre Kubbetü'l-Islâm denilirdi O dönemde muhtelif sehirlerde insa edilen pek çok eserin Ahlatli mimarlar tarafindan yapilmis olmasi da buranin nasil bir medeniyet merkezi oldugunu gösterir Ahlatsahlar; ilim, din, san'at ve tarikat adamlarini himaye ederek ilim ve kültürün gelismesine hizmet etmislerdir

Ahlatli meshur sanatkâr ve âlimlerden bazilari sunlardir: Haci el-Ahlatî, Mufaddal el-Ahlatî, Hurremsah el-Ahlatî (mimar), Fahreddin el-Ahlatî (asronomi bilgini), Ebû Ali el-Ahlatî (filozof) Ibrahim b Abdullah, Hüseyin el-Ahlatî (kimyager), Safiyüddin Ebu'l-Berekât, Ebdüssamed b Abdurrahman, Ali b Muhammed, Seyh Mü'min ed-Darîr, Yahya b Ahmed, Muhammed b Melikdâd, Muhammed b Ali, Ali b Ömer (âlim)

Ahlatsahlar'in bir medeniyet ve kültür merkezi olan baskentleri Ahlat, Harezmsah Celâleddin'in muhasara ve yagmasi, Mogol istilâsi ve Mogol-Memlûk savaslari sirasinda büyük çapta tahrip edilmis, iktisadî ve ticarî hayat gerilemis ve halk bölgeyi terketmeye baslamistir

Bazi tarihçiler, esnaf ve sanatkâr birliklerinin (fityan) de ilk defa Ahlat'ta görüldügünü söylerler Bu teskilât mensuplari Ahlat'in siyasî hayatinda önemli rol oynuyor ve muhasara sirasinda sehrin müdafaasinda yardimci oluyorlardi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi / Anadolu Selçuklu Devletinin Kuruluşu

Eski 04-21-2009   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / Anadolu Selçuklu Devletinin Kuruluşu



ANADOLU SELÇUKLU DEVLETI'NIN KURULUSU




Anadolu (Türkiye) Selçuklulari 1075-1308 tarihleri arasinda Anadolu'da hüküm süren müslüman bir Türk devletidir Devletin kurucusu olarak kabul edilen Süleyman Sah Selçuk'un büyük oglu Arslan Yabgu'nunn torunudur Bu münasebetle biraz gerilere giderek Arslan Yabgu'dan bahsetmek istiyoruz

Bazi eserlerde kendisinden Isrâil olarak bahsedilmekle beraber daha çok Türkçe adi Arslan Yabgu ile meshur olan bu Selçuklu beyi ilk defa Karahanlilarla Sâmânîler arasindaki mücadelede dikkatleri üzerine çekti Karahanli Harun b Ilig Han Samanî topraklarinin bir kismini isgal edince Samanî hükümdari Selçuk'tan yardim istedi O da oglu Arslan kumandasindaki bir orduyu Samanîlere yardima gönderdi Arslan'in yardimi ile Karahanlilari maglûp eden Sâmânîler isttila edilen topraklarini geri aldilar Bu münasebetle Buhara-Semerkant arasindaki Nur kasabasi Selçuklulara yurt olarak verildi Karahanlilar ile Sâmânîler gibi birbirleri ile mücadele halinde olan iki devlet arasinda kalan Selçuklular mahirane siyasetleri ile bu bölgede varliklarini sürdürmeyi basardilar

Karahanli Nasr ILig Han'in Buhara'yi zapt ederek (Ekim 999) Samanî hükümdari Abdülmelik ve hanedan azalarini Özkent'e sürmesi ile Sâmânîler devleti fiilen sona ermis oluyordu Bu hadise Arslan Yabgu ve ona bagli Türkmenlerin nüfuz ve itibarini daha da arttirdi Karahanlilarin elinden kaçmaya muvaffak olan Sâmânî sehzadesi Ebû Ibrahim el-Muntasir Karahanlilar'a karsi yine Arslan Yabgu'nun yardimini istemek zorunda kaldi ve bu sayede Karahanlilar'i üç defa bozguna ugratti Babasi Selçuk'un 1009'a dogru Cend'de ölmesi üzerine Arslan "Yabgu" ünvani ile ailenin basina geçti Karahanli hükümdari Ilig Han Nasr'in 1012 yilinda ölümü üzerine ayni aileye mensub olan Ali Tegin Arslan Yabgu'nun destegi ile Buhara'ya hakim oldu

Bu sayede dikkatleri üzerine çeken Arslan Yabgu giderek kuvvet kazaninca Karahanli hükümdari Yusuf Kadir Han ile Gazneli Sultan Mahmud 1025 yilinda "bütün Iran ve Turan meselelerini" görüstükleri meshur Maverâünnehir mülakatinda Arslan Yabgu idaresindeki Selçuklulara karsi gerekli tedbirleri almaya ve onlari Türkistan ve Maverâünnehir'den uzaklastirip Horasan'a sürmeyi kararlastirdilar Arslan Yabgu bu sirada çöllere çekilmisti Gazneli Mahmud mertligi, savasçiligi ve yildirim hizi ile avinin üzerine düsmesi gibi meziyetleri sebebi ile herkesin çekindigi Arslan Yabgu'yu yakalamak için hileye basvurdu

Bir ziyafet münasebeti ile Semerkant'a çagirdigi Arslan Yabgu'yu oglu Kutalmis ve bazi arkadaslari ile birlikte tevkif ederek Kâlincar kalesinde hapsetti Arslan Yabgu'ya bagli çok sayida Türkmeni de öldürdü (1025) Arslan Yabgu'nun hapsedilmesi ile ön plâna geçen Tugrul ve Çagri Beyler Gazneli Mahmud'un ölümü (1030) üzerine yerine geçen oglu Mesud'a haber gönderip kendisine itaat arzettiklerini bildirdiler ve Arslan Yabgu'nun serbest birakilmasini istediler Sultan Mesud bu teklifi kabul edip Arslan Yabgu'yu Belh'e getirdi ve ona yegenlerine bozgunculuktan vazgeçmelerini söylemesini emretti




Arslan Yabgu da Tugrul ve Çagri beylere haber gönderip Gazneli hükümdari Sultan Mesud'un buyrugunu iletti Ayrica elçi ile bir "biz" gönderip onu yegenlerine vermesini istedi Elçi mesaji teblig edip sifre mahiyetindeki "biz"i teslim edince onlar yeniden karisiklik çikarmaya basladilar Bunun üzerine Sultan Mesud da Arslan Yabgu'yu tekrar hapse atti Türkmenlerin onu kurtarma tesebbüsleri sonuçsuz kaldi ve Arslan Yabgu 7 yildan beri kaldigi hapishanede 1032 yilinda öldü Ancak oglu Kutalmis bir firsatini bulup hapishaneden kaçti ve Buhara'ya döndü Arslan Yabgu'ya bagli Oguzlar (Yabgulular-Yavgiyyân) Yagmur, Kizil, Boga, Göktas ve Anasi-oglu adli beylerin idaresinde faaliyetlerini sürdürmekle beraber Gazneli kuvvetleri karsisinda dagildilar ve büyük sikintilara maruz kaldilar Fakat bütün bunlara ragmen ümitlerini kaybetmeyip Arslan Yabgu'nun torunu Kutalmisoglu Süleyman Sah'in tarafindan toplanarak Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulusuna büyük hizmet ettiler

Tugrul Bey Kâlincar kalesinden kaçarak Buhara'ya dönen Kutalmis'in Selçuklu Devleti'nin kurulusundan sonra da yaninda toplanan Türkmenlerle çevreyi yagmaladigini görünce sinir bölgelerini ona ikta ederek kâfirlere karsi cihada memur etti Kutalmis da büyük bir ordu ile Azerbaycan'a dogru ilerlemeye basladi Iste bu sirada Selçuklularla Bizanslilar arasinda ilk ciddi çatisma vuku buldu Gence önlerinde cereyan eden bu savasta Gürcü, Ermeni ve Rumlar'dan mütesekkil Bizans ordusu agir bir maglubiyete ugradi (1046) Bu zaferi müteakip Aras nehri boyunca ilerleyen Kutalmis dönüsünde Tugrul Bey'e bölgenin çok zengin ve Rum'larin da kadinlar gibi korkak insanlar oldugunu bu sebeple ülkelerini kolaylikla fethedebilecegini söyledi

Tugrul Bey Kutalmis'i daha sonra Arslan Besâsirî üzerine gönderdi Ancak maglub olan Kutalmis Bagdat'a Tugrul Bey'in yanina dönmüs ve Abbasi halifesinin Sultan Tugrul Bey'i kabul ettigi merasime katilmistir (1059) Kaynaklarda bu tarihten 1061 yilina kadar onun nerede olduguna dair bir bilgi yoktur Kutalmis söz konusu tarihte kardesi Resul Tegin ile beraber amcazadeleri Mikâil ogullarina karsi saltanat davasinda bulunarak isyan etti Tugrul Bey isyani bastirmak üzere harekete geçti Ancak daha sonra bu görevi veziri Amidü'l-mülk Kündüri'ye verdi Vezir tarafindan Girdkûh kalesinde muhasara edilen Kutalmis bazi sartlar ileri sürerek baris talebinde bulundu Buna göre Kutalmis:

1 Sultan Tugrul Bey'in canini bagislayacagina dair yemin etmesini,
2 Çagri Bey'in oglu Süleyman'in kizi ile evlenmesine müsaade edilmesini,
3 Kendisine iyi bir vilayetin ikta edilmesini istiyordu

Vilayetin verilmesi ile ilgili sart kabul edilmekle beraber digerleri reddedildi ve müzekereler neticesiz kaldi Vezir de bir müddet sonra Sultanin ölüm haberini alip Rey'e döndü
Bu firsattan istifade eden Kutalmis Türkmen obalarina giderek asker topladi ve Rey sehrini kusatti Kutalmis'in büyük bir tehlike teskil edecegini anlayan vezir Amidü'l-mülk Süleyman'in yerine Alp Arslan'i sultan ilân etti ve üst üste ulaklar gönderip süratle Rey'e gelmesini istedi Alp Arslan'in öncü kuvvetleri yaklasinca Kutalmis kusatmayi kaldirip Rey'den ayrildi (24-25 Kasim 1063) Yolda Alp Arslan'in Hacib Erdem kumandasindaki kuvvetleri ile karsilasan Kutalmis onlari maglub etti Bu sebeple Alp Arslan derhal Kutalmis'in üzerine yürüdü Kutalmis sayica üstün olmasina ragmen yenildi Büyük ogluyla kardesi Resul Tekin de esir düstü Kutalmis ise daglardan ve sarp yollardan geçip kaçarken atindan düserek öldü Cenazesi Rey'e götürüldü ve orada topraga verildi (7 Aralik 1063)


Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi

Eski 04-21-2009   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi



SÜLEYMAN SAH (1075-1086)




Anadolu'da kurulan ilk müslüman Türk devleti olan Anadolu Selçuklulari'nin kurulus tarihi hakkinda tarihçiler degisik görüsler ileri sürerler Anadolu Fatihi Süleymansah ve kardeslerinin ne sekilde ve hangi sifatlarla Anadolu'ya geldikleri konusu üzerinde yerli ve yabanci tarihçiler arasinda sonu gelmeyen münakasalar halâ devam etmektedir
M Altay Köymen bu konuda farkli üç görüs belirtir ve devletin 1073, 1077 ve 1092 olmak üzere üç defa kuruldugunu iddia ederek özetle söyle der "Sultan Meliksah Abbasi halifesinin tavassutu ve hatta israriyla Anadolu'yu 1073'te Kutalmis'in ogullarina tevcih etmistir


Burada dikkati çeken husus devlet kurma yetkisi kardeslerden sadece birine degil dördüne (Bizans kaynaklarina göre 5) birden verilmis ve kollektif bir hakimiyet sürme yetkisi kardeslere birakilmistir Bunda Selçuklu hanedaninin iki kolu arasindaki rekabetin önemli rol oynadigi söylenebilir Zira Meliksah tek bir hükümdarin idaresi altindaki güçlü bir devlet yerine 4 kardesin (Mansur, Süleymansah, Alp Ilig, Devlet) ortaklasa hüküm sürecekleri daha zayif bir devleti tercih etmis olabilir Ayni tarihlerde Anadolu'da Danismendliler, Mengücüklüler ve Saltuklular gibi vassal devletlerin hakimiyetlerine müsaade edilmesi de Türkiye Selçuklulari'ndan gelecek tehlikeye karsi bir tedbir olarak düsünülebilir Bu Anadolu Selçuklu Devleti'nin birinci kurulusudur

Sultan Meliksah kendisine bagliligi ile dikkat çeken Süleymansah ile agabeyi Mansur arasinda çikan anlasmazlik üzerine emir Porsuk kumandasindaki bir orduyu Anadolu'ya göndererek Mansur'u bertaraf etmis, diger kardeslerini de merkeze alarak Süleymansah'in Anadolu'ya tek basina hakim olmasini saglamis ve yeni bir mensûr ile onu hükümdar ilân etmistir (1077)

Süleymansah'in 1086'da öldürülmesi üzerine devletin basina bir hükümdar tayin edilmemesi yüzünden ikinci kurulus devri de sona ermis ve Devlet 1092'de Sultan Meliksah'in ölümünden sonra I Kiliç Arslan tarafindan üçüncü ve son defa olarak kurulmustur

Mükrimin Halil Yinanç da Türkiye Selçuklulari'nin 1077'de kuruldugunu ve devletin ilk baskentinin Konya oldugunu iddia ederek özetle söyle der:
Bizans imparatoru Botaniates kendisine isyan ederek tahti ele geçirmek isteyen Bryennios'a karsi Anadolu'daki Türk beylerinden Süleymansah ile Mansur'dan yardim istedi O sirada Kütahya yakinlarinda karargâh kurmus olan Süleyman ile Mansur Istanbul'un karsisina kadar geldiler

Bu sirada iki kardes arasinda anlasmazlik çikti ve Süleymansah kardesini Sultan Meliksah'a sikayet etti Sultan Bizans imparatoruna elçi göndererek Mansur'un öldürülmesini istedi Fakat bundan bir netice alamadi Daha sonra Anadolu'ya dönen iki kardes tekrar birbirleriyle mücadeleye basladilar Süleymansah da ikinci defa Sultan Meliksah'a elçi gönderip yardim istedi Bunun üzerine Sultan Meliksah Emir Porsuk kumandasinda Anadolu'ya bir ordu gönderdi ve yapilan mübareze veya savasta Mansur öldürüldü Böylece Anadolu'daki hükümdarlik mensûru Meliksah'a sadik kalan Süleymansah'a tevcih edildi Abbasi halifesi de Süleymansah'a hilatlerle birlikte saltanat mensuru da göndermistir (1077)

Zeki Velidi Togan ise Türkmen beyleriyle birlikte bütün Anadolu'ya hakim olan Süleymansah'in 1080'de Iznik'i baskent yaparak Türkiye Selçuklu devletini kurdugunu söyler


Fransiz müstesrik I Laurent de Süleymansah'in Anadolu'ya yayilmis olan bütün Türk kuvvetleri üzerinde nüfuz ve otorite sagladiktan sonra artik Meliksah'i metbu tanimadigini ve Abbasi halifesinin de muvafakatini almadan kendini sultan ilân ettigini ve 1081'de baskenti Iznik olan bir devlet kurdugunu söylemektedir
Osman Turan ayni konuyla ilgili olarak özetle söyle der:

"Bazi kaynaklar Süleymansah'in Alp Arslan tarafindan Anadolu'nun fethine memur edildigini ve kendisine ikta edilen bu ülkede hükümdarlik hakkinin verildigini de yazarlar Fakat bunun tarihi gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur Süryani Mikhail daha da ileri giderek Süleymansah'in Malazgirt savasina katilarak büyük kahramanliklar gösterdigini ve bundan dolayi ona Anadolu'da saltanat hakkinin tevcih edildigini savunur Halbuki Alp Arslan'in rakibi olan Kutalmisogullarina saltanat bahsetmesi mümkün olmadigi gibi kaynaklar o dönemde Anadolu'da faaliyette bulunan pek çok Türkmen beyi hakkinda bilgi verdikleri halde Kutalmis ogullarindan hiç bir sekilde bahsetmezler





Bunlarin Alp Arslan zamaninda Anadolu ve Suriye'de bulunmadiklarina dair en kuvvetli delillerden biri de Kutalmis'in isyanindan sonra Filistin'de bir Türk beyligi kurmak için çaba sarfeden Atsiz Bey'in kuracagi beyligin basina geçirecegi bir Selçuklu sehzadesi bulamamis olmasidir Zaten kaynaklarin büyük bir bölümü de Kutalmis ogullarinin Anadolu'ya ancak Meliksah zamaninda geldigini ifade ederler Bununla beraber Meliksah'in Süleyman ile kardeslerini Anadolu'da bassiz dolasan Türkmenleri idareye memur ettigine dair kayitlar da hakikate aykiridir O halde en makul görüs Süleymansah ile kardeslerinin Alp Arslan'in ölümü üzerine baslayan taht kavgalari sirasinda Anadolu'ya geldikleridir

Ibnü'l-Ezrak el-Farikî Süleymansah'in Malatya, Kayseri, Aksaray, Konya, Sivas ve bütün Anadolu'yu fethedip bölgeye hakim oldugunu söylerken herhangi bir tayin veya tevcihten bahsetmez Buna karsilik Bizans ve Süryani kaynaklari Süleymansah ile kardeslerinin isyan halinde Anadolu'ya sigindiklarini söyler ki bu gerçegi daha açik bir sekilde yansitmaktadir
Sibt Ibnü'l-Cevzî de 1073'de Filistin'de bir beylik kuran Atsiz'in baska bir Türkmen beyi olan Sökli ile bozustugunu ve Sökli'nin 1074'te Kutalmisogullarindan birine mektup yazarak onu Filistin'e davet ettigini ve hükümdar (Selçuklu) soyundan oldugu için kendisine itaat etmeyi seref kabul edecegini bildirmistir Bu davet üzerine Kutalmisoglu ile Sökli birleserek Taberiye'ye gittiler ve Fatimî halifesine itaat arzettiler Fakat Atsiz Meliksah'in yardimiyla onlari maglup etti Sökli öldürüldü, Kutalmisoglu da esir alindi Ayni kaynaga göre bu olaylarin cereyan ettigi tarihte Kutalmis'in diger oglu Süleymansah da Mirdâsî Emîri Mahmûd'un ölümü üzerine Haleb'i muhasara ediyordu

Mir'atü'z-zaman'daki bu bilgiler Süleymansah ile kardeslerinin Alp Arslan veya Meliksah tarafindan Anadolu'nun fethi ve idaresiyle görevlendirildigine ve kendilerine Anadolu'da hakimiyet mensûru gönderildigine dair görüslerini çürütmektedir
Suriyeli tarihçiler Anonim Selçuknâme'deki bilgilere uygun olarak Süleymansah'in 467 (1075)'de Iznik ve havalisini fethedip burayi kendine baskent yaptigini ve Türkiye Selçuklu devletini kurdugunu söylerler ki dogrusu budur Konya'nin ilk baskent olduguna dair bilgiler sadece tahminden ibarettir"

Ibrahim Kafesoglu ise bu konuda söyle der: "Anadolu Selçuklu devleti fiilen ve hukuken Süleymansah'tan sonra ve Sultan Meliksah'in 1092'de vuku bulan ölümünden sonra meydana gelen iktidar boslugundan yararlanan Süleymansah'in oglu I Kiliç Arslan tarafindan kurulmustur Yani Anadolu Selçuklu melikligi Kiliç Arslan'in idaresinde bir devlet hüviyetini kazanmistir Zira Bizansli tarihçi Anna Komnena bunu hiç bir tereddüde yer birakmayacak sekilde Büyük Süleymansah'in iki oglunun Horasan'dan süratle Iznik'e geldigini ve Kiliç Arslan'in sultan ilan edildigini söyler O zamana kadar bir askeri üs olan Iznik de bu devletin bassehri oldu"

Bu konudaki görüsleri iki grupta toplamak mümkündür Bunlardan birincisine göre Kutalmis'in ölümünden sonra esir düsen kardesi Resul Tekin ve ogullari Süleyman ile Mansur Alp Arslan tarafindan öldürülmek istenmis ancak vezir Nizamü'l-Mülk hanedan azasini öldürmenin ugursuzluk getirecegini ve devletin bekasina tesir edecegini söyleyerek Sultan'i bundan vazgeçirmistir Bu arada yeniden isyan etmelerini önlemek gayesi ile de onlari fetihlerle mesgul olmalari için Anadolu'ya göndermistir

Bu suretle ya cihad ederek devlete hizmet etmeleri veya din ve devlet ugrunda sehid olmalari hedef alinmistir
Ikinci görüse göre ise Süleymansah ile agabeyi Mansur Malazgirt savasina katilmis ve bu savasta büyük yararliklar göstererek Sultan Alp Arslan'in güven ve sevgisini kazanmislardir Bundan dolayi da Alp Arslan Anadolu'yu onlara tahsis etmistir Süleymansah'in Alp Arslan'in ölümünden sonra sultan Meliksah tarafindan Anadolu'yu idare etmek, burada basibos dolasan Türkmenleri ve birbirleriyle mücadele halinde olan emîrleri (bey) disiplin altina almak için gönderildigini iddia eden bazi tarihçileri de bu grup içinde mütalâa etmek mümkündür Bu son iki görüsle Süleymansah ve kardeslerinin Anadolu'ya gelislerine bir nevi mesrûiyet taninmaktadir

Anadolu Selçuklu hanedani ile Büyük Selçuklu ailesi arasinda daha ilk yillarda ortaya çikan gerginlik birinci gruptaki rivayetin daha dogru oldugu kanaatini uyandirmaktadir Bu da Büyük Selçuklu sultanlarinin sünnî Islâm âleminin hâmîsi sifati ile müslüman tebeayi rahatsiz eden Türkmen gruplarini sinir boylarina sürmek seklinde beliren siyasetlerine uygun düsmektedir Bizans kaynaklarinin Süleymansah ve kardeslerinin Sultan Alp Arslan'a isyan ederek kaçtiklarini belirten rivayetleri de mübalâgali olsa gerektir Böyle bir hususun kabulü onlarin sikinti içinde yasadiklari Urfa bölgesinin Meliksah devrinde bile hâlâ Selçuklu hakimiyetine girmedigini düsünmeye sevkeder ki bu da dogru degildir


En güvenilir rivayetlere göre Süleymansah, agabeyi Mansur, kardesleri Alp Ilig (Yülüg) ve Devlet 1072 yilinda veya ertesi yil Urfa ve Birecik yakinlarina kaçmislar, yahut da sürülmüslerdir Bunlar o yörede basibos dolasan Yâvekiyye türkmenleri ile onlar tarafindan basbug olarak taninmislardir Dört kardesten ikisi Alp Ilig ve Devlet daha sonra Suriye olaylarina karismislar ve burada kendi adina fetihlerde bulunan Türkmen emri Uvak oglu Atsiz'a baskaldiran Sökli (Söklü) adindaki baska bir Türkmen beyini desteklemislerdir Ayrica Misir'daki sii Fatimî halifesi ile anlasip Büyük Selçuklularin bastan beri takip ettikleri sünnî siyasete yüz çevirmisler, fakat Atsiz tarafindan maglub edilerek Sultan Meliksah'in yanina gönderilmislerdir (1074)

Sultan Alp Arslan ile maglup imparator Romanos Diogenes arasinda kararlastirilan barisin Bizans hükümeti tarafindan taninmamasi üzerine muhtelif Türkmen kitleleri Sultan Alp Arslan'in emiri ile Anadolu'ya girmislerdir Bu Türkmen beyleri arasinda Saltuk, Danismend, Mengücük, Çavuldur ve Artuk beyleri sayabiliriz Bu beylerin kendi adlari ile anilan küçük devletler kurduklari ve bazilarinin uzun yillar hakimiyetlerini sürdürdükleri tarihen sabittir Ancak dikkatimizi çeken nokta Anadolu'nun ilk fâtihleri sayilan bu Türkmen reisleri arasinda Artuk Bey'den baskasinin faaliyetlerini tesbit etmenin mümkün olmayisidir
Artuk Bey disindakilerin sadece ogul ve torunlarinin faaliyetleri hakkinda az da olsa bir miktar bilgiye sahibiz


Artuk Bey'in Anadolu'nun fethi ile ilgili icraatina gelince Romanos Diogenes'in yerine Bizans tahtina geçen Mikhail Dukas Isaak Komnenos ile kardesi Alexios Komnenos ve Malazgirt'te Romanos Diogenes'e ihanet etmis olan norman kumandani Urselius (Russel)'u Anadolu içlerine kadar ilerlemis olan Türklere karsi gönderdi Bizans tahtina göz dikmis olan Urselius Kayseri'de onlardan ayrilarak Sivas'a gitti Kamnenos kardesler Kayseri yakinlarinda Artuk Bey tarafindan maglûp edildiler Urselius da Artuk Bey'in önünden batiya dogru çekildi Imparator Mikhail Dukas onun üzerine Johannes'i gönderdi ise de maglub oldu ve Urselius tarafindan zorla hükümdar ilan edildi Mikhail Dukas bunun üzerine Artuk Bey ile görüsmelere basladi

Yapilan anlasma uyarinca Urselius ve Johannes üzerine yürüyen Artuk Bey Sapanca yakinlarinda her ikisini de maglub ve esir etti Ancak daha sonra karisinin gönderdigi fidye mukabilinde Urselius'u serbest birakti ve sadece Johannes'i imparatora teslim etti Imparator Mikhail Dukas Urselius gailesinden kesin olarak kurtulmak için onun üzerine müstakbel imparator Alexios Komnenos'u gönderdi Alexios Artuk Bey ile görüserek onu Urselius'u tevkif ve teslim etmeye ikna etti

Anadolu'nun bir plân dahilinde fethi bu olaylardan sonra baslamistir Yesilirmak ve Kelkit havzasi 1074 yilindan itibaren emîr Danismend Gazi tarafindan ele geçirildi Daha doguda yer alan Sebinkarahisar, Erzincan ve Divrigi bölgesinin bu sirada Emir Mengücük Gazi tarafindan zaptedilmeye baslandigini görüyoruz Anadolu'da vuku bulan bu olaylar sirasinda Kutalmisogullarinin herhangi bir icraatina rastlanmamaktadir Onlar bu sirada Anadolu'nun güneyinde Birecik ve Urfa taraflarinda kendilerine yasama imkâni saglamaya çalisiyorlardi
Kutalmis'in ogullari Devlet ve Alp Ilig Suriye'de bazi olaylara karismis ve Atsiz tarafindan esir alinarak Meliksah'in yanina gönderilmislerdir Kutalmis'in diger iki oglu Mansur ve Süleymansah ise Anadolu'da faaliyet göstermeyi daha uygun bulmuslardir Artuk Bey'in de Sultan Meliksah tarafindan Anadolu'dan geri çagrilmis olmasi soylarinin yüceligi bakimindan onlara Anadolu'daki Türkmen gruplari üzerinde mutlak bir hakimiyet kurma fikrini vermistir

Anadolu'da çok müsait bir ortam bulan Selçuklu ailesinin bu kolunun gayesi amcazedeleri gibi müstakil bir devlet kurmakti Bizans imparatorlugunun 1025 tarihinden beri devamli bir bocalama devresi içinde olmasi ve Bizans asillerinin devletlerinin istikbalini düsünmeden sürekli isyan etmeleri Kutalmisogullarina Anadolu'da büyük bir ümit kapisi açmakta idi
Süleymansah'in Anadolu'ya girdikten sonra nerelerde faaliyette bulundugu kesin olarak belli degildir Bazi kaynaklara göre Konya ve civarinda harekâtta bulunmus, Konya ile yakininda bulunan Gâvele kalesini almistir Onlarin bu basarilarini hangi tarihlerde gerçeklestirdikleri de bilinmemektedir Fakat Konya'nin yaklasik 1075 yilinda Selçuklularin eline geçtigini söyleyebiliriz Kutalmisogullarinin eline geçen bu önemli sehrin onlar tarafindan karargâh ve merkez olarak kullanildigi kabul edilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

süleymanşah devrinde bizans imp.ve büyük selçuklularla ilişkiler

Eski 04-21-2009   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

süleymanşah devrinde bizans imp.ve büyük selçuklularla ilişkiler



SÜLEYMANSAH DEVRINDE BIZANS IMPARATORLUGU VE BÜYÜK SELÇUKLULARLA ILISKILER




Sultan Alp Arslan zamaninda isyan ederek Bizans'a siginmis olan Erbasgan (Erbasan) 7 Ocak 1078'de kendisini Anadolu'da imparator ilan etmis olan Botaniates ile isbirligi yaparak Istanbul üzerine yürüyünce Mikhail Dukas Kutalmisogullarini yardima çagirdi Ancak Botaniates Erbasgan araciligi ile Kutalmisogullarini kendi tarafina çekti ve Iznik'e kadar geldi Mikhail Dukas'in idaresinden usanmis olan Bizans halki isyan ederek Botaniates'i destekledi ve Botaniates 25 mart 1078'de imparator ilan edildi

Kutalmisogullari bir süre daha Botaniates'i desteklemeye devam ettiler Gerçi bizans tahtinda hak iddia eden Nikephoros Bryennios'a karsi Alexios Komnenos kumandasinda gönderilen Bizans ordusunda Selçuklular da vardi Nikephoros'un ordusundaki Peçeneklerin Alexios'un ordusundaki irkdaslarina karsi savasmak istememeleri Nikephoros'un maglub ve esir düsmesine sebeb oldu Bu hadiseden sonra kendilerini daha da güçlü hisseden Kutalmisogullari Bizans'in birçok sehir ve kalesini fethederek kendi topraklarina kattilar Iste tam bu sirada mahiyeti hâlâ kâfi derecede açiklanmamis olan önemli bir hadise meydana geldi

Sultan Meliksah Anadolu içlerine müdahale etti Sultan Meliksah Kutalmisogullarinin Anadolu'da kuvvetle yerlesmekte olduklarini endise ile takip ediyordu Amcasi Kavurd'un hükümdarliginin ilk yillarinda isyan ederek öldürülmesinden sonra bu büyük Türk sultani merkezî devlet otoritesini tesis etme fikrine sikica sarilmisti Merkeziyetçi yönetime zit bir gelisme baslica iki istikamette yani Suriye ve Anadolu'da vuku buluyurdu Maveraünnehir'den mütemadiyen akip gelen Türkmen gruplarinin müslüman ahaliyi rahatsiz etmemeleri gayesi ile uç bölgelerine dogru sevk edildiklerini daha önce anlatmistik

Yavekiyye denilen ve Oguzlarin muhtelif kollarina mensup bulunan bu Türkmenler Suriye'de Uvakoglu Atsiz adli bir Türkmen reisinin idaresinde Fatimilere karsi akinlarda bulunmaktaydi Diger bir Yavekiyye grubu ise Kutalmisogullarinin idaresinde Anadolu'da faaliyet gösteriyordu Bu iki Türkmen grubu arasinda zaman zaman birbirleri ile mücadele halinde olanlar vardi Meselâ Atsiz'dan ayri olarak Filistin'de faaliyette bulunan Sökli adli baska bir Türkmen reisi Kutalmisogullarindan ikisi ile birlesmis Fatimiler'i tanimis fakat Atsiz tarafindan maglub edilerek öldürülmüstü Bu hadiseden dolayi Atsiz ile Süleymansah ve Mansur'un arasi açilmistir


Atsiz'in Sultan Meliksah'in kardesi Tutus tarafindan öldürülmesi ile Suriye bölgesi merkezi hükümetin yönetimi altina alinmistir (Eylül 1078)
Sultan Meliksah Anadolu'yu da kendi hakimiyeti altina almak için Emir Porsuk'u görevlendirmistir Kutalmisogullarinin daha Anadolu'ya geldikleri ilk günlerden itibaren Büyük Selçuklularla aralarinin iyi olmadigini anlayan Mikhail Dukas'in 1074 Haziran'inda Abbasi halifesi Kaim Biemrillah'a mektup yazarak Sultan Meliksah ile barismasi için tavassutunu rica ettigini ve 1076 yilinda Azerbaycan'da bulunan Meliksah'a muazzam hediyeler gönderdigini biliyoruz Muhtemelen imparator ile Sultan Meliksah arasinda bir anlasma vuku bulmus olmalidir Belki de rakip taht iddiacilarina karsi Türkler tarafindan desteklenmesinin sebebi de budur




Anadolu'da Kutalmisogullarinin fetih hareketine paralel olarak akinlarda bulunan Afsin, Sanduk, Dilmaçoglu Mehmed, Dudu Bey, Tarankoglu gibi meshur bazi Türk beylerinin 1076 yilindan itibaren Anadolu'dan ayrilip Suriye'deki Tutus'a iltihak etmeleri bu beylerin büyük Selçuklu Devleti'ne itaat ettiklerine ve belki de âsî saydiklari Kutalmisogullarinin yanindan bu sebeple ayrildiklarina delil teskil eder

Bu beylerin de geri dönmesi ile Anadolu'nun iç ve bati kesimlerinde tek basina kalan Kutalmisogullari üzerine gönderilen Emîr Porsuk yapilan savasta veya mübarezede Mansur'u öldürmüs fakat baska bir netice elde edemeden geri dönmüstür Mansur'un sultana isyan ettigi için ortadan kaldirildigi ve hakimiyet sahalarinin Süleymansah'a verildigine dair rivayetler dogru olmasa gerektir

Çünkü Sultan Meliksah'in Kutalmisogullarina karsi iyi niyet beslemedigi onun daha sonraki icraatindan da açikca anlasilmaktadir Nitekim Süleymansah'in Tutus tarafindan öldürülmesinden sonra ogullarini Isfahan'a götürmüs ve onlar Sultan Meliksah'in 1092'de ölümüne kadar orada kalmislardir

Agabeyinin (Mansur'un) ne sekilde olursa olsun ortadan kalkmasindan sonra Süleymansah bir müddet daha Bizans'la isbirliginde bulundu Porsuk'un ona karsi bir sey yapamamis olmasinda Bizans'in destegini görmüs olmasi da rol oynamistir Sultan Meliksah'in gönderdigi ordu geri döndükten sonra Süleymansah'in durumunun daha da kuvvetlendigi anlasiliyordu Bu arada Abbasi halifesi Muktedi Biemrillah'in kaynaklarin ifadesine göre Süleymansah'a bir mensûr, sancak ve hil'at göndererek onu Sultan olarak kabul etmesi biraz güç anlasilir bir keyfiyettir Çünkü halifelik bütünüyle Meliksah'in hakimiyetinde bulunuyordu Bundan dolayi Sultan Meliksah'in arzusu hilafina baska bir sahsa Sultan ünvanini tevcih etmesi mümkün görünmemektedir Bu rivayetin sonradan yani Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulusundan sonra uydurulmus olmasi ihtimali vardir Bununla beraber Süleymansah'in bu ünvani kendiliginden almis olmasi da mümkündür


1079-1080 yillarinda Türk fetihleri Marmara ve Karadeniz sahillerine kadar uzanmistir 1080 yili sonlarinda Bizans'in asil ailelerinden birine mensub olan Nikephoros Melissenos Süleymansah ile anlasarak Imparatorlugunu ilan etti Türk kuvvetlerinin yardimi ile Iznik'i karargâh yapip Istanbul üzerine yürümeye hazirlandi Ayni tarihte Bizans tahtinda hak iddia ederek Istanbul üzerine yürüyen Alexios Komnenos, Melissenos'u aldatarak Istanbul'da tahta çikti Süleymansah ise Melissenos tarafindan muhafaza edilmek üzere kendisine birakilan Iznik civarindaki bazi kaleleri bir daha terk etmeyerek bölgeye sikica yerlesti
Alexios'un tahta geçmesi Süleymansah'i Bizans'a karsi daha serbest ve kaygisiz davranmaya sevketti

Yeni hükümdarla hiç olmasa önceden bir ittifaki mevcut degildi Bilakis Melissenos ile birlikte hareket etmis oldugu için Bizans'i yeni hükümdarla birlikte düsman kabul etmekle siyasi ve ahlâkî bir sakinca yoktu Bu sebeple Türkler'in artik Bogaziçi sahillerine kadar geldikleri ve buradan geçen gemilerden haraç almak üzere karakollar tesis ettikleri Anna Komnena'nin ifadesinden anlasilmaktadir Bursa ve Iznik sehirleri basta olmak üzere o bölgedeki bütün sehir ve kasabalar ister istemez Türklere teslim olmuslardi Daha çok genç yaslardan itibaren savas meydanlarinda tecrübe kazanmis, Türklerin adetlerini ve hareket tarzlarini daha iyi ögrenmis bulunan imparator Alexios önce Istanbul sehrine rahat bir nefes aldirmak maksadiyla küçük gemilerle Bogaziçi sahillerinde bulunan Türk karargâhlarina bazi baskinlar tertip etti ve onlari geri çekilmeye zorladi Türkmenler bölgenin iç kisimlarina çekildiler Alexios bundan sonra Peçenek ve Norman gailelerini ortadan kaldirmak maksadiyla Türkmenlerle daha fazla bozusmayi tercih etti

Süleymansah'a müracaat ederek hediye adi altinda muayyen yillik haraç mukabilinde baris isteginde bulundu 1081 yilinda yapilan anlasmaya göre Izmit körfezine dökülen küçük Dragos (Drakon, Kirkgeçit) çayi Bizans ile sinir olarak kabul edildi Süleymansah'in bu münasebetle Bizans imparatoruna batidaki düsmanlarina karsi savaslarinda yardimci kuvvetler göndermeyi taahhüt ettigi de anlasilmaktadir Nitekim Alexios önce Dalmaçya kiyilarina çikartma yaparak Draç'i aldi ve sonra Selanik üzerine yürüyen Norman kuvvetlerini ve bunlarin basinda bulunan ünlü Bohemund'u Süleymansah'in Yagmur adli bir kumandanin emrinde göndermis oldugu Türklerin yardimlari sayesinde geri çekilmeye mecbur etti

Türkler bu sekilde Bizans imparatorlugu bünyesinde çikan taht kavgalarina müdahale ederek hakimiyet sahalarini Karadeniz, Marmara ve Akdeniz sahillerine kadar genislettiler Bir Bizans kaynaginin ifadesiyle "her yer Türklerle doldu"


Süleyman Sah Malazgirt zaferini takip eden birkaç yil içinde Anadolu'da yeni bir devlet kurduktan sonra Türkistan ve Iran'dan Anadolu'ya gelen Türklerin sayisinda büyük bir artis oldu ve özellikle 1080 yilinda Azerbaycan'dan Anadolu'ya çok büyük bir Türk nüfusu akin etti Bu Türkler sayesinde Anadolu Selçuklu Devleti daha da güçlendigi gibi Bizans'in kötü idaresi savaslar ve isyanlar dolayisiyla perisan olan ve büyük bir sikinti içine düsen yerli halklarda Süleymansah'in idaresinde huzur ve sükuna kavusuyor ve devlet saglam temeller üzerine oturuyordu Bizans'in dinî sahada takip ettigi ortodokslastirma ve Rumlastirma politikasi da Ermenileri, Süryanileri ve diger mezhep mensuplarini bu devlete düsman ederek Selçuklulara yaklastirmisti

Bizans impatatorlugunun Ermenileri dogudan Anadolu'ya sürmesi ve Balkanlardaki Türkler üzerinde baski kurmasi bunlarin Bizans'tan nefret ederek Selçuklu yönetimini tercih etmelerine sebep olmustur Ayrica Anadolu'da büyük toprak sahiplerinin emrinde esir olarak çalisanlarla topraksiz köylüler de Selçuklular sayesinde topraga kavustuklari için onlarin idaresinden memnun oluyorlardi Süleymansah ve daha sonra gelen hükümdarlar araziyi köylülere dagitarak devlet mülkiyeti altinda herkesin tasarrufuna imkân veren mîrî bir toprak rejimi uygulamislardir

Batidaki sinirlarini Istanbul yakinlarina kadar genisleten Süleymansah gözlerini Güneydogu Anadolu'ya çevirdi Ilk safhasinda plânsiz vuku buldugu açakca görülen Türk akinlari sirasinda Güneydogu Anadolu ve Firat bölgesi oldukça ihmal edilmis ve Türk akincilari bölgede fazla birsey elde edemeden Suriye'ye intikal etmislerdir Anadolu içlerinde ve batisinda Kutalmisogullari suurluca bir fetih harekâtina giristikleri sirada Suriye'de de buna benzer bir harekâta baslanmis olmakla beraber bu müslüman bir ülkede yerlesmek mânâsini tasidigindan dolayi mahiyet bakimindan farkliydi Süleymansah'in faaliyetlerini güneye dogru gelistirmeye basladigi bu devrede Ermeniler arasinda Bizanslilarin Philaretos dedikleri bir sahis çok büyük bir nüfuz ve kudrete sahip bulunmaktaydi Mensei hakkinda fazla bilgiye sahip bulunmadigimiz Philaretos Bizans hizmetine girmis ve imparator Romanos Diogenes tarafindan Maras valiligine getirilmisti Ancak Malazgirt savasinda diger Ermeniler gibi efendisine ihanet ederek savasa katilmadan geri dönen Philaretos Romanos Diogenes'in tahttan düsürülmesi ile onun yerine geçen Mikhail Dukas'i tanimamis ve bagimsiz hareket etmeye baslamisti

Mikhail'in büyük karisikliklar içinde geçen hükümdarligi esnasinda Türklerin Anadolu içlerindeki faaliyetlerinden de faydalanan Philaretos Kilikya'nin en önemli sehirleri olan Tarsus, Mamistra ve Anazarba'yi eline geçirdigi gibi onun kumandanlarindan biri de 1077 yilinda Urfa'yi (Edessa-Ruha) Bizanslilarin elinden aldi 1078 yilinda Antakya ahalisi kendilerini Türklere karsi müdafaa eder ümidiyle onu sehirlerine davet edip hakimiyeti altina girdiler Bu suretle Philaretos'un devleti Toroslar'dan Urfa'ya kadar uzanan oldukça genis bir sahayi kaplamis bulunuyordu Philaretos yeni Bizans imparatoru Alexios Komnenos'a da bagliligini bildirmisti Bununla beraber tedbirli hareket etmek gayesiyle Haleb'in müslüman hakimi Serefü'd-Devle Müslim'e haraç vermek suretiyle yaranmaya gayret ediyor ayni zamanda Büyük Selçuklu sultani Meliksah ile de iyi münasebetler kurmaya çalisiyordu

Süleymansah Alexios ile yaptigi anlasmadan sonra bir taraftan muhletif kumandanlari vasitasi ile ayrintilari tespit edilemeyen fetih harekâtina devam ederek Anadolu'nun kuzeyinde hâlâ Bizans elinde bulunan bazi kaleleri zaptettirirken bir taraftan da kendisi güneye dogru yürüdü ve Tarsus'u muhasara ederek aldi Çok eski devirlerden beri Anadolu içlerine yapilan gazalarin en mühim merkezlerinden biri olan ve bazi rivayetlere göre 100 bin savasçi çikaran Tarsus 965 yilinda Bizans imparatoru Nikephoros Phokas tarafindan zapt edilmis ve bundan sonra uzun müddet Bizanslilarin hakimiyeti altinda kalmisti Süleymansah'in bu sehri büyük bir ihtimalle 1083 yilinda fethettigi anlasilmaktadir Bunu takip eden yil Türkiye Selçuklu hükümdarinin basta Adana, Mamistra ve Anazarba olmak üzere bütün Kilikya sahasini ele geçirdigi görülmektedir Artik sira Antakya'ya gelmisti

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi

Eski 04-21-2009   #8
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi



SÜLEYMANSAH'IN ANTAKYA'YI FETHİ




Çok eski bir tarihe sahip olan Antakya Âsi nehri kiyisinda ve Habibü'n-Neccâr dagi eteklerinde yer alan tarihî bir sehir olup MÖ 300 tarihlerinde I Seleukus tarafindan kurulmus ve zamanla Suriye'nin merkezi olmustur Roma imparatorlugu döneminde Roma ve Iskenderiye'den sonra imparatorlugun üçüncü büyük sehri haline gelmisti M III yüzyilda Iran Sasanî Kisrasi I Sâpur Roma imparatorlugunun bu önemli sehrini zaptederek halkini Hûzistan ve Cündisapur'a sürgün etti

VI yüzyilda Antakya yine Sasanî saldirilarinin odak noktasini teskil etti ve Hüsrev I Enusirvan 535 yilinda burayi tekrar zapt ve tahrip etti Bizans imparatoru Justinianos VI yüzyilda sehri yeniden insa ettirdi Antakya 638 yilinda Islâm ordulari tarafindan fethedildi ve üç asri askin bir süre müslümanlarin elinde kaldi 969'da imparator Nikephoros Phokas zamaninda Bizans'in hakimiyetine girdi ve yaklasik bir asir boyunca Bizans'in Islâm ordulari karsisindaki en önemli kalesi oldu 1080 yilindan beri Arap Ukaylî emîri Serefüddevle Müslim b Kureys'e haraç ödüyordu

Antakya'ya gözünü diken sadece Süleymansah degildi Mirdasogullarinin elinden Haleb'i almis olan Serefü'd-Devle Müslim b Kureys ve Suriye Selçuklu devletinin kurucusu Tutus ta ayni sehrin fethini hedef edinmislerdi Burada Süleymansah'in Büyük Selçuklu hükümdari Meliksah ile olan münasebeti dikkat çekmektedir Ayni devlete tabi olduklari iddia edilen üç ayri bölge hükümdarinin birbiri aleyhine olarak ayni sehri ele geçirmeye çalismalari oldukça garip bir keyfiyettir

Bunun ayni amaca yönelik ortak bir hareket olmadigi neticeleriyle bellidir Kaldi ki Süleymansah'in Tarsus'u aldiktan sonra Trablussam'in siî sempatizani hükümdari Kadi Ibn Ammâr'a müracaat ederek ondan yeni feth etmis oldugu Tarsus için kadi ve hatip istedigi rivayeti de mevcuttur Rivayetin önemi gayet açiktir Bu rivayet dogru kabul edilecek olursa Süleymansah'in Büyük Selçuklularin geleneksel siyasetine yüz çevirdigi anlasilacaktir Süleymansah bundan sonra Antakya'yi fethetmek için seferber oldu Ancak bu fetih oldukça büyük hazirliklari gerektirmekteydi Çünkü Antakya'nin fethinde hesaba katilmasi gereken kuvvet sadece Philaretos'un gücü kuvveti degildi

Bu sehri aldiktan sonra ona göz dikmis olan Serefü'd-Devle Müslim b Kureys ve Suriye meliki Tutus ile mücadele etmek gerekecegi gayet açik bir husustu Bu sebeple Süleymansah'in Kilikya'yi hakimiyeti altina aldiktan sonra baskent Iznik'e dönerek kendisi güneyde mesgul iken devletin diger bölgelerini emniyet altina almak istedigi anlasiliyor Nitekim en degerli kumandanlarindan Ebu'l-Kasim'i Iznik'te kendisine vekâlet etmek üzere birakirken bir taraftan da Anadolu'nun Selçuklulara tabi olan bölgelerine ayri ayri valiler göndermistir Anna Komnena'nin vermis oldugu bu bilgi yer ve sahis adlari ihtiva etmedigi için maalesef pek yetersiz kalmaktadir

1084 yili içinde Philaretos'un Urfa'da kumandan olarak birakmis oldugu oglu Barsam ile arasi açilmisti Babasi tarafindan tevkif ve Antakya kalesine hapsedilen Barsam rivayete göre Antakya sehrinin sahnesi olan Ismail ile anlasarak babasi aleyhine onunla birlesmis ve Philaretos'un bir dügün münasebeti ile Urfa veya Akkâ'da bulunmasindan istifade ederek hapisten kaçmis ve Iznik'e gitmisti Burada Süleymansah ile Antakya'nin teslimi hususunda anlasmaya varmislardi Bunun üzerine Süleymansah ordusu ile Antakya'ya dogru hareket etmisti

Süleymansah'in hareketinin haber alinmamasini saglamak gayesi ile geceleri yürüyüs yaptigi ve gündüzleri vadilerde gizlendigi söylenmektedir Anna Komnena'ya göre Süleymansah, 12 gece yürüdükten sonra Iznik'ten Antakya'ya varmistir Bunun mevcut uzaklik gözönünde bulunduruldugu takdirde mümkün olamayacagi gayet açiktir Buna karsilik Aksarâyî Süleyman Sah'in 5 günlük yürüyüsten sonra Antakya'ya ulastigini söyler Eger Süleymansah Antakya üzerine yürüyüse Tarsus'tan veya Adana'dan baslamis ise bu son zikredilen yürüyüs müddeti daha makul görünmektedir


Ayrica kaynaklarin büyük bir kisminin seferin bir bölümünün deniz yoluyla yapildigini bildirmis olmasi sebebiyle son rivayetin daha mantikî oldugu kabul edilebilir Sehre müslüman sahne Ismail'in yardimi ile Faris kapisindan gizlice giren kuvvetler büyük bir mukavemetle karsilasmamislar, direnmeye çalisan Philaretos da Mencikoglu (Mincak-oglu) adli Türkmen beyinin yardima gelmesiyle kisa sürede bertaraf edilmis ve bundan dolayi da yerli halka kötü muamelede bulunulmamistir Sabahleyin Türk askerlerini sehirde gören yerli ahali önce bunlari Philaretos'un askerleri zannetmislerse de çok geçmeden durumu ögrenmislerdir Bunun üzerine halkin bir kismi iç kaleye bir kismi da Habibü'n-Neccar (Silpius) dagina siginmis bazilari da sehri terkedip kaçmislardir 300 kisilik bir süvari kuvvetiyle sehri zapteden Süleymansah halka eman vermis ve esirleri serbest birakmistir Halkin evlerine girilmesini ve kizlariyla evlenilmesini de yasaklamistir (10 Saban 477/12 Aralik 1084)

Sehrin iç kalesine gelince bunun bir ay daha mukavemet ettikten sonra 12 Ocak 1085'te Süleymansah'a teslim oldugu anlasilmaktadir Süleymansah tarafindan Antakya'nin fethi Philaretos'u çok güç durumda birakti Süleymansah Antakya'ya girince derhal sehri imar etmek için seferber oldu Büyük Mar Cassianus kilisesini camiye çevirdi ve 15 Saban 477 (17 Aralik 1084) günü ilk Cuma namazi kilindi 100 müezzinin ezan ve tekbir sesleri arasinda bu fetih kutlandi Bizanslilarin ve Philaretos'un zulümlerinden sikayetçi olan Ermeni ve Süryaniler çok mennun oldular Mar Cassianus Kilisesi'nin camiye çevrilmesi üzerine Süleymansah'tan izin alarak kendileri için Meryem Ana ve Aziz Cercis adli iki kilise yaptirdilar

Süleymansah sahne Ismail ile iç kaleyi teslim eden kumandani görevinde birakmis, hristiyanlarca kutsal sayilan bu sehrin fethini özel bir elçiyle sultan Meliksah'a bildirmis, meshur sair Ebîverdî de bu fetih sebebiyle bir kaside yazmistir

Getirdigi az sayidaki kuvvetleri fetihten sonra yetisen diger birliklerle takviye eden Süleymansah Ayintâb, Hârim, Dülûk, Tellbâsir, Raban, Iskenderun ve Süveydiye (Samandagi)'yi de fethetti Yukari Ceyhan bölgesi yani Elbistan ve Maras da yine Türk kumandanlarindan Buldaci tarafindan fetholundu Bunun üzerine Philaretos Büyük Selçuklu hükümdari Meliksah'in huzuruna çikarak müslümanligi kabul etmis ve kendisine tevcih olunan Maras'a giderek 1090 yilinda burada ölmüs ve tarih sahnesinden çekilmistir
Süleymansah'in Antakya'yi aldiktan sonra Meliksah'a müracaat ederek burayi onun namina feth etmis oldugunu sultanin buraya görevlendirecegi zatin gelmesine kadar elinde tutacagini ve hutbeyi onun namina okuttugunu bildirdigi rivayet olunur Iki Selçuklu hükümdari arasinda simdiye kadar tesbit edebildigimiz münasebetlere bakarak bu rivayetin biraz mübalagali oldugu söylenebilir

Süleymansah'in böyle bir müracaati gerçekten var ise bu ancak hristiyan hakimiyeti altindaki bir sehrin fethi münasebeti ile adet oldugu sekilde müslüman hükümdarlara gönderilen bir zafernâme (fetihnâme-besaretnâme) olmalidir Ayrica Büyük Selçuklu hükümdarina karsi saygi cümleleri ihtiva ettigi de söylenebilir Zira Süleymansah bu sehri almakla hem Halep hakimi Serefü'd-Devle Müslim hem de Suriye hükümdari Tutus ile mücadele etmek zorunda kalacagini herhalde biliyordu Nitekim mücadelenin ilk safhasi Serefü'd-Devle Müslim ile oldu

Bu Halep emîri daha önce Antakya'yi ele geçirmek için seferber olmus bu sehrin üzerine yürümüs fakat ordusunun hareketi Philaretos'a haber verildigi için sehrin muazzam surlarina karsi hiçbir sey yapamayacagini görerek geri çekilmisti Bundan sonra Philaretos ile anlasmayi tercih eden Serefü'd-Devle ondan yillik muayyen miktarda bir haraç, daha dogrusu cizye almaktaydi Bu gelir kaynagini kaybetmek istemeyen Serefü'd-Devle Süleymansah'a haber göndererek daha önce Philaretos'un ödedigi 30000 altin cizyeyi kendisine göndermesini istedi Serefü'd-Devle Haleb naibi Ibn Hülyûm ile gönderdigi bir mektupta "eger sultana itaat ediyorsan bu cizyeyi derhal bana gönder, aksi halde sultana isyan etmis olursun" diyordu Süleymansah cevabinda "Sultana itaat edip, adina hutbe okutmak ve para bastirmak benim ilk siarimdir

Ben Antakya'nin ve diger küffâr sehirlerinin fethini derhal sultana bildirdim ve bu fetihlerin ancak onun sayesinde gerçeklesmis oldugunu haber verdim" dedi Ancak elçi "biz alacagimiz vergiden baska bir sey bilmeyiz" diyerek oradan ayrildi Bu olacak bir sey degildi Islâm hakimiyeti altindaki bir sehirden baska bir hükümdar cizye alamazdi Sehrin hristiyanlari cizyelerini gayet tabii olarak yeni efendilerine ödeyeceklerdi Süleymansah, Arap emirinin istegini reddedince iki taraf arasinda savas kaçinilmaz oldu Süleymansah ile tek basina mücadele edemeyecegini anlayan Müslim bir müttefik aramaya koyuldu ve kendisini Âmid muhasarasindan kurtaran eski dostu Artuk Bey'den yardim istedi Bu sirada Meliksah'in yanindan ayrilip Suriye Selçuklu meliki Tutus'un hizmetine girmis olan Artuk Bey kendisinin Anadolu'dan geri çagrilmasina sebep oldugu için Süleymansah'a kirgindi Bundan dolayi Serefü'd-Devle Müslim'in teklifini kabul ederek onunla anlasti Yapilan anlasmaya göre:

1 Serefü'd-Devle Müslim de Artuk Bey gibi Sultan Meliksah'a tâbi olmaktan vazgeçecekti
2 Tutus'u büyük sultan olarak taniyacakti
3 Abbasi halifeligi yerine Fatimî halifeligi adina hutbe okutacakti


Misir Fatimî halifeligine baglilik arzeden ve Büyük Selçuklu Imparatorlugu'na karsi cephe alan müttefikler Fatimîler'in askerî gücünden yararlanmak için seferber oldular Serefü'd-Devle Müsliim amcasi Mukbil'i Misir'a gönderip Irak, el-Cezire, Suriye ve Filistin'in zaptedilmesi ve Tutus'un riyasetinde gerçeklestirilecek sii bir devletin kurulabilmesi için yardim istedi Halife el-Mustansir ile vezir Bedrülcemali bu teklifi olumlu karsiladilar Ancak çesitli sebepler yüzünden bu ittifak gerçeklesmedi

Daha sonra iki rakip hükümdar Serefü'd-Devle ile Süleymansah'in savasçilari karsilikli olarak birbirlerinin arazisini talân etmeye basladilar Nihayet 20 Haziran 1085'te iki taraf Haleb ile Antakya arasindaki Kurzâhil mevkiinde karsilasti Harput (Elazig) yakinlarinda bir beylik kurmus olan Çubuk Bey, Serefü'd-Devle'nin ordusunda bulunuyordu

Çubuk Bey Philaretos'un devleti parçalandigi sirada Harput kalesini ele geçirmis sonradan bugünkü Tunceli yöresini de topraklarina katarak oldukça kuvvetlenmisti Emrindeki kuvvetlerle Serefü'd-Devle'ye yardima gelen Çubuk Bey savas baslayinca çok sayida Türkmenle birlikte Süleymansah'in tarafina geçti Serefü'd-Devle'ye kirgin olan Benî Kilâb ile Benî Numeyr de geri çekilmisti Bu sebeple Serefü'd-Devle bozguna ugratildi ve 400 askeriyle birlikte öldürüldü Süleymansah buradan Haleb üzerine yürüyerek sehri kusatti (Rebîülevvel 478/Haziran-Temmuz 1085) ve Serefü'd-Devle'yi bu sehrin kapisi önüne gömdürdü

Alıntı Yaparak Cevapla

Süleymanşahın ölümü ve şahsiyeti

Eski 04-21-2009   #9
Şengül Şirin
Varsayılan

Süleymanşahın ölümü ve şahsiyeti



SÜLEYMANSAH'IN ÖLÜMÜ VE SAHSIYETI






Antakya'nin zaptindan sonra Serefü'd-Devle'nin ortadan kaldirilmasi ve Haleb'in kusatilmasi Süleymansah'i hem Suriye Selçuklulari ile hem de Büyük Selçuklularla karsi karsiya getirdi Süleymansah kazandigi bu zafer ile Serefü'd-Devle Müslim'in Mezopotamya ve Kuzey Suriye'yi içine alan ve yavas yavas bütün Suriye ve Filistin'e yayilma plânlarini bozmus ve dolayisiyla Suriye ve Filistin'de Selçuklu hâkimiyetinin yayilmasina zemin hazirlamistir Serefü'd-Devle'nin Halep'te biraktigi emîr Serif Ebû Ali Hasan b Hibetullah el-Hasimî (Ibnü'l-Huteytî) bir yandan Haleb'i savunurken bir taraftan da hem Meliksah'a hem de Tutus'a mektup yazarak sehri teslim almak üzere ya bizzat gelmelerini yahut kendilerini kurtarmak üzere büyük bir ordu göndermelerini istemisti Süleymansah 5 Rebîülahir 478'e (31 Temmuz 1085) kadar Haleb'i kusatmaya devam etmis ve müzakereler sonunda sehrin Sultan Meliksah'in onayi alindiktan sonra teslim edilmesi kararlastirilmisti

Olaylar bu sekilde gelisirken Süleymansah Seyzer, Kefertâb ve Maarratü'n-Nu'mân kalelerini de teslim almisti Kinnesrîn'i kusatip ele geçirdikten sonra bütün kuvvetleri ile 479 yili baslarinda (Nisan-Mayis 1086) Haleb önlerinde karargâh kurmustu ki, Suriye Selçuklu hükümdari Tutus'un harekete geçtigini haber aldi Artuk Bey bu sirada Tutus'un yaninda bulunuyordu Diyarbekir muhasarasinda Fahrü'd-Devle ile bozusmus ve Türkmenleri yanina alarak Suriye'ye gitmisti Serif Ebu Ali Hasan Ibnü'l-Huteytî Beni Kilab'dan Mübarek b Sibl'i Tutus'a gönderip sehri teslim edecegini bildirdi Tutus bu teklifi memnuniyetle kabul edip Nisan-Mayis 1086 tarihinde Dimask'dan çikarak Haleb'e hareket etti Süleymansah tarafindan ele geçirilen Kinnesrin kalesini kusattiktan sonra Haleb'in güneydogusunda bulunan en-Nâûra'ya yürüdü ve bu sirada kendisine Kilabogullari kabilesinden (Benî Kilab) bir miktar kuvvet daha katildi Bu kuvvetlerle takviye edilimis olan Tutus 4 Haziran 1086 tarihinde Haleb yakinlarindaki Aynü Seylem'de Süleymansah'in kuvvetleri ile savasa tutustu

Tutus'un Haleb'i teslim almak üzere yola çiktigini ögrenen Süleymansah çok süratli hareket ettigi için askerleri düzensiz bir durumda idi ve henüz savas nizamina girmemislerdi Savasin neticesini Artuk Bey ve Çubuk Bey'e bagli Türkmenler tayin ettiler Bunlar bu sefer Süleymansah'tan ayrilip Tutus'un tarafina geçtiler

Maglûb olan Süleymansah Tutus'un eline esir düsmektense intihar etmeyi tercih etti (18 Safer 479/4 Haziran 1086) Tutus savas meydaninda ölüler arasinda dolasirken maiyyetindekilere kana bulanmis bir cesedi göstererek "Bu Süleymansah'in cesedi" demistir Yanindakiler nasil teshis ettigini sorunca "ayaklarindan tanidim, çünkü biz Selçukogullarinin ayaklari birbirine benzer" cevabini vermistir Ayrica Arslan Yabgu-Mikail ogullari arasindaki mücadeleye temas ederek "Biz size zulmettik, sizi kendimizden uzaklastirdik" demis ve üzüntülerini ifade etmistir

Süleymansah'in cenazesi Haleb'e götürülerek Serefü'd-Devle Müslim'in yanina gömüldü Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdari olan Süleymansah Anadolu Türkleri arasinda gazilik ünvanini almis ve efsanevî bir hüviyet kazanmistir Ilk Osmanli kaynaklarinda Ertugrul Gazi'nin babasi olarak gösterilen Süleymansah Osmanli hanedaninin atasi sayilmis ve Urfa taraflarinda bulundugu sirada Firat nehrini geçerken bogularak ölmüs ve cesedi Caber kalesine defnedilmistir

Ortaçag Islâm tarihi kaynaklari Süleymansah'in Tutus ile yaptigi savasta öldügünü ve Haleb kapisinda defnedildigini açikca kaydettikleri halde Osmanli kaynaklari onun Firat'ta bogulup Caber kalesinde defnedilmis oldugunu söylerler Bu hadise muhtemelen I Kiliç Arslan'in Büyük Selçuklularla mücadelesi sirasinda Emir Çavli'ya yenilip Habur nehrinde bogulmasi hadisesiyle karistirilmistir Osmanli veya Selçuklu Süleymansah'in Caber'deki Türk mezari hakkinda yeterli ve saglikli bilgi yoktur Caber'de sadece Musul Atabeglerinden Imadeddin Zengi öldürülmüs, ancak onun da cesedi Rakka'da defnedilmistir Bundan dolayi bu rivayetin tamamen bir efsaneden ibaret oldugu söylenebilir

Anadolu'nun fethi Islâm'in zuhurundan itibaren girisilmis fetihler içinde hiç süphesiz büyük bir yer isgal eder Iran, Suriye, Misir, Kuzey Afrika, Endülüs ve Türkistan fetihleri kolaylikla gerçeklestirildigi halde Anadolu dört asri geçen bir müddet bütün Islâm akinlarina mukavemet etmis ve ancak Selçuklular tarafindan adim adim fethedilmistir
Süleymansah'in tarih sahnesinden çekilmesi, henüz kurulus safhasinda bulunan Türkiye Selçuklu Devleti'ni çok zor sartlar içinde birakmis oldu Esasen birbirine pek bagli olmayan, muhtelif Türkmen Bey ve gruplarinin çesitli bölgelerde kurmus olduklari beylikler daha basi bos kaldilar Anadolu'da bu sekilde kurulmus olan beyliklerin sayilari bile ma'lum degildir Varliklari bilinen beyliklerin bazilari sunlardir:

1 Süleymansah Iznik'i emîrlerinden Ebu'l-Kasim'a birakmisti Ebu'l-Kasim ülkeyi Süleymansah'in büyük oglu I Kiliç Arslan dönünceye kadar idare etti Daha sonra görecegimiz gibi, Sultan Meliksah, Antakya'ya gelip bütün güneydogu bölgesini hakimiyeti altina aldiktan sonra Urfa'ya vali tayin ettigi Bozan adindaki kumandanini Iznik üzerine göndermis, Ebu'l-Kasim da buna karsi Bizanslilarla isbirligi yapmisti Bozan Iznik'e karsi herhangi bir basari elde edememistir Bir rivayete göre: Ebu'l-Kasim onun dönüsünden sonra Iznik'i kardesi Ebu'l-Gazi'ye emanet ederek, bagliligini arz etmek üzere, bizzat Sultan Meliksah'in yanina gitmis, fakat ondan hiçbir ilgi görmemis ve dönüsünde yolda öldürülmüstür

2 Danismend Gazi tarafindan kurulmus olan Danismendli Beyligi, Sivas merkez olmak üzere Tokat, Niksar ve Amasya havalisinde hüküm sürmekteydi Çorum ve Samsun da bu beylige tabi idi

3 Süleymansah'in Antakya üzerine hareket etmeden önce Kastamonu ve Çankiri bölgesine gönderdigi tahmin olunan Kara Tegin Bey, Sinop'u fethettikten sonra burada müstakil bir beylik kurmustu

4 Merkezi Erzincan olan Mengücük Beyligi Gümüshane, Divrigi ve Tunceli'nin kuzey kisimlari bu beylige tabi idi

5 Malazgirt Savasina istirak ettigi sanilan, Ebu'l-Kasim Saltuk adindaki bir beyin kurmus oldugu Saltuklu Beyligi Kars, Ardahan, Bayburt ve Çoruh havzasi bu beylige tabi idi

6 Yukari Ceyhan (Elbistan ve Maras) bölgesinde Emir Buldaci tarafindan kurulan beylik
7 Harput, Güney Tunceli, Çemisgezek ve civarinda Çubuk Bey tarafindan kurulmus olan bir beylik
8 Izmir bölgesinde ise Çaka Bey adli bir Türk beyi tarafindan kurulmus bir beylik hüküm sürüyordu Bu beyligin kurulusu ve ilk devirleri oldukça karanliktir Mükrimin Halil Yinanç Anadolu'nun fethinin tamamlandigi 1085 yilinda toplam 19 beyligin hüküm sürdügünü söylemektedir

Süleymansah ile Tutus arasinda mücadele basladigi sirada Sultan Meliksah Selçuklu imparatorluguna bagli batidaki ülkeleri tamamiyle kendi itaati altina almak maksadiyla Isfahan'dan yola çikmis bulunuyordu Serefü'd-Devle'nin ölümünü müteakip Serif Ebu Ali Hasan'in Haleb'i teslim almak üzere bizzat gelmesini taleb eden yazisi Sultan Meliksah'in batida, bagimsiz hareket eden hanedan azalarini itaate almak için, daha önce vermis oldugu karari uygulamaya koymakta acele etmesine sebep olmustur

Tutus, Süleymansah'i maglub ettikten sonra derhal Halep üzerine yürüdü Serif Ebu Ali Hasan, Sultan Meliksah'in yaklasmakta oldugunu bildiginden sehri ona teslim etmedi Süleymansah'in naasini Halep kapisi önüne Serefü'd-Devle'nin mezari yanina defnettiren Tutus, sehri siddetle muhasaraya basladi ve 12 Temmuz 1086'da ele geçirdi Ancak Serefü'd-Devle'nin Selim b Malik adli bir amcazadesi tarafindan müdafaa olunan iç kale alinamadi Iç kalenin muhasarasi devam ederken, Sultan Meliksah'in yaklasmakta oldugunu haber alan Tutus, Dimask'a çekilmeye mecbur oldu Meliksah yaninda büyük kumandanlarindan Porsuk, Bozan ve Aksungur oldugu halde yaklasmakta idi Önce Musul'a giden büyük Sultan, Emîr Bozan'i büyük bir birligin basinda Urfa üzerine yolladi Urfa'da bu sirada Philaretos'un oglu Barsam'in hakim oldugu anlasilmaktadir

Onun mukavemeti uzarken, Sultan Meliksah, Firat kenarindaki Caber kalesi ve Menbic'i zaptettikten sonra, 1086 yili Aralik ayinda Haleb'e girdi Iç kaleyi Tutus'a karsi müdafaa etmis olan Salim b Malik'i Caber kalesine gönderip, Emir Aksungur'u Halep valiligine tayin etti Daha önce Süleymansah tarafindan alinmis oldugunu gördügümüz Seyzer ve Kefertâb kaleleri de Sultan Meliksah'a teslim edildi

Emir Bozan 3-4 aylik bir kusatmadan sonra 28 Subat 1087'de Urfa'yi almaya muvaffak oldu Meliksah Bozan'in valiligini tasdik ettikten sonra Antakya'ya hareket etti Süleymansah'in veziri Hasan b Tahir es-Sehristanî'nin idaresinde bulunan Antakya'yi teslim alarak, Yagisiyan adli bir Türk beyini buraya vali tayin etti Süveydiye'ye (Samandagi) kadar gelen Sultan Meliksah, burada Akdeniz'i seyretttikten ve kilicini Akdeniz sularina daldirdiktan sonra çok genis topraklara sahip oldugu için Allah'a sükrederek Haleb'e hareket etmis, buradan da hilafet merkezi Bagdat'a gitmistir (13 Mart 1087)

Alıntı Yaparak Cevapla

süleymanşahın ölümünden sonra anadoluda meydana gelen olaylar

Eski 04-21-2009   #10
Şengül Şirin
Varsayılan

süleymanşahın ölümünden sonra anadoluda meydana gelen olaylar



SÜLEYMANSAH'IN ÖLÜMÜNDEN SONRA ANADOLU'DA MEYDANA GELEN OLAYLAR





Süleymansah'in ölümünden sonra özellikle Anadolu'nun bati kesiminde ve Marmara bölgesinde vuku bulan olaylar hakkindaki bütün bilgimizi Bizans tarihçisi Anna Komnena'ya borçluyuz Anna Komnena'nin Alexiad adli eseri bilhassa kronolojik bakimdan çok karisik olmasina ragmen Türkiye tarihinin yaklasik 40 yillik bir kismi için tek kaynaktir
Yukarida temas ettigimiz gibi Süleymansah 1084 yili Aralik ayi içerisinde Antakya'yi fethetmek için yola çikarken Iznik ve civarini Ebu'l-Kasim adindaki bir Türk beyine birakmisti Ülkenin diger bölgelerinin idaresi de muhtelif Türk kumandanlarina tevdi edilmisti

Süleymansah'in Tutus'a maglub olup intihar etmesinden sonra firsattan istifade eden Bizans imparatoru Alexios'un Türklerin eline geçmis olan Karadeniz kiyisindaki sahil sehirlerini geri almaya muvaffak oldugu anlasilmaktadir Onun bu hususta Süleymansah'in ölümünden faydalanarak Anadolu'daki Türkleri kendine baglamak için gayret eden Sultan Meliksah'in hiç tahmin etmeden verdigi bir firsati gayet iyi kullandigini görmekteyiz Sultan Meliksah bir adamini imparator Alexios'a göndererek ona sihriyet (evlilik) yoluyla bir ittifak tesis etmeyi teklif etmistir Imparator buna razi oldugu takdirde sultan sahildeki Türkleri geri çagirmayi, bu yerleri imparatora iade etmeyi ve gerektiginde kendisine yardimci olmayi taahhüt etmistir Ancak elçi sultana ihanet ederek imparator için çalismistir

Süleymansah'in ölüm haberi, onun muhtelif bölgelere tayin etmis oldugu Türk beylerinin bagimsiz hareket etmelerine sebep oldu Bunlardan hükümet merkezi Iznik'i elinde bulundurdugu için en nüfuzlusu olan Ebu'l-Kasim hiç tereddüt etmeden, kendisini sultan ilân ettigi gibi kardesi Ebu'l-Gazi'yi de Kayseri ve civarina Emîr tayin etti Becerikli ve gayet ihtirasli bir kimse olan Ebu'l-Kasim bundan sonra Marmara sahillerine akinlar yaparak bütün bölgeyi yagmalamamaya basladi Bunun üzerine imparator Alexios, Türk akincilarini sahilden geri sürdü ve Ebu'l-Kasim'i baris istemege mecbur etti Ancak Ebu'l-Kasim baris müzakerelerini devamli olarak uzattigindan, imparator nihayet Iznik üzerine bir kuvvet sevk etmeye mecbur kaldi

Ileride de görecegimiz gibi Alexios Porsuk'un büyük bir ordu ile yaklasmakta oldugunu bildiginden bu kuvvete karsi yalniz kalmak istememis ve Türk'ü Türk'e kirdirmayi tercih etmis olmalidir O belki de bu sebepten dolayi Ebu'l-Kasim'in tamamiyla güçsüz kalmasini arzu etmemisti Alexios her halde bas basa kaldiklari takdirde Ebu'l-Kasim'i yola getirebilecegini Iznik, Izmit ve civarini onun elinden alabilecegini tahmin ediyordu
Bütün bu olaylarin vuku buldugu tarih hakkinda yeterli bilgiye sahip degiliz Cl Huart Porsuk'un Anadolu'ya gönderilisini 1088 olarak tarihlemekte, onun Konya ve civarini Aksaray'i aldiktan sonra Iznik üzerine yürüdügünü, fakat basari kazanamayinca geri çagirilip yerine Urfa emiri Bozan'in tayin edildigini söylemektedir

Selçuklu tarihi hakkinda yazilan diger eser ve makalelerde de tarih verilmemektedir Yalniz IKafesoglu, Porsuk'un takriben 1089 sonlarina dogru Iznik'e gelebildigini, fakat 3 aylik bir muhasaradan sonra bir netice alinamayinca geri çagrildigini ve bu görevin Emir Bozan'a devredildigini kaydeder


Muhtemelen 1090 yili ortalarinda Bizans kuvvetlerine maglup olan Ebu'l-Kasim daha sonra Iznik'e çekilmisti Ancak Porsuk'un Anadolu içinde bagimsiz davranan muhtelif Türk beylerini itaat altina aldiktan sonra Iznik'e yaklasmakta oldugu siralarda imparator Alexios Ebu'l-Kasim'a haber öndererek onu Istanbul'a davet etti Anlasildigina göre Bizans hükümdari Ebu'l-Kasim'a Porsuk'a karsi ittifak teklif etmis ve onu bundan dolayi Istanbul'a davet etmisti Onun bu arada bir taraftan da Türklerin elinde bulunan Izmit'i ele geçirmek istedigi bellidir Ebu'l-Kasim Istanbul'da gayet iyi karsilandi Hemen her gün kendisine ziyafetler veriliyor, hipodromda serefine at ve araba yarislari tertib ediliyor ve Istanbul'da kalma müddeti her vesile ile uzatilmaya çalisiliyordu Iki taraf arasinda baris ve ittifak müzakereleri yapildigi sirada ise Alexios, insaat malzemesi mimarlar ve isçiler yükledigi gemileri Izmit'e yolladi

Bunlar Izmit'i kontrol altina alacak yeni bir kale insa etmekle görevlendirilmislerdi Kalenin insasi bittikten sonra imparator Ebu'l-Kasim'a pekçok hediyeler vererek onu Iznik'e ugurladi Ebu'l-Kasim olup-bitenden haberdar olunca kadere boyun egmek zorunda kaldi Bu sirada Porsuk Iznik yakinlarina kadar gelmis ve Ebu'l-Kasim ona karsi imparatorun yardimina muhtaç olmustur Imparatorun hareket tarzina ve hilekârligina çok içerleyen Ebu'l-Kasim bir müddet için kendi imkânlari ile Porsuk'un kuvvetlerine karsi Iznik'i korudu Ancak sonunda yardim rica etmek için imparatora müracaat etmek zorunda kaldi Bizans imparatorlugu bu sirada Peçeneklere karsi büyük bir ölüm kalim mücadelesi içinde idi Imparatorun bu cepheden ayiracak kuvveti yoktu

Buna ragmen Ebu'l-Kasim'a yardim mecburiyetini hissetti Iznik Porsuk'un eline geçecek olursa burayi Büyük Selçuklu imparatorlugundan kurtarip geri almak hemen hemen imkânsiz olacakti Bu münasebetle küçük bir askeri birligi imparatorluk sancaklari vermek suretiyle Ebu'l-Kasim'a yardima gönderdi Bu yardim yolu ile Porsuk'u geri çekilmeye zorladi ve imkân bulursa Iznik'i kendi adina zaptetmeyi umuyordu Porsuk'un sehri üç ay kusatmasina ragmen basari saglayamadigini gören Selçuklu sultani Meliksah Iznik'in zaptindan vazgeçmedi ve buraya degerli kumandanlarindan Urfa emiri Bozan'i gönderdi Bozan'in sehri hücumla zaptetmek için birbiri arkasina yaptigi tesebbüsler Ebu'l-Kasim'in siddetli müdafaasi ve imparatordan istedigi yardimi elde etmesi sebebi ile bir türlü netice vermedi Imparator bu sirada Peçenek problemini halletmis oldugu için biraz olsun ferahlamis bulunuyordu

Bozan bu sekilde Iznik'i zapt edemeyecegini anlayinca muhasarayi kaldirdi Ebu'l-Kasim'in da bu siralarda bagimsiz hüküm sürmek imkâninin yok oldugunu fark ettigi anlasilmaktadir Herhalde imparatorun kendisine ne maksatla yardim ettigini anlamistir Belki de imparatorla Meliksah arasinda bir anlasma yapilacagini haber almisti Bu sebeple o dogrudan dogruya büyük sultana müracaat ederek Iznik'i onun valisi sifati ile idare etmeyi ümid ederek büyük hediyeler hazirladi ve kardesi Ebu'l-Gazi'yi Iznik'te vekil birakdiktan sonra sultanin yanina gitmek üzere Isfahan'a dogru yola çikti

Kaynaklarin verdigi bilgiye göre Ebu'l-Kasim bütün rica ve israrlarina ragmen Meliksah tarafindan huzura kabul edilmemis ve kendisine Anadolu içinde tam yetki verilmis olan Emîr Bozan ile anlasmasi tavsiye edilmistir Arzusuna ulasamayan Ebu'l-Kasim dönüs sirasinda arkasindan gönderilen bir müfreze tarafindan yakalanarak yayinin kirisi ile bogdurulmustur Bu hadisenin Meliksah'in Bagdat'a gitmek üzere Isfahan'dan hareketinden kisa bir süre önce yaklasik Eylül-Ekim 1092 tarihinde cereyan ettigi söylenebilir

Ebu'l-Kasim'in ölümünden sonra Ebu'l-Gazi Iznik'i elinde tutmaya devam etti Tam bu siralarda Sultan Meliksah'in vefat etmis olmasi onu Bozan'dan kurtarmis oldu Zira Bozan bütün kuvvetleri ile birlikte Büyük Selçuklu Devleti'nde zuhur eden karisikliklarda önemli rol oynamak üzere Suriye'ye dogru hareket etti Imparator Alexios bu defa Ebu'l-Gazi'yi hediyeler ve vaadlerle kandirip Iznik'i kendisine terk etmesini saglamaya çalisti Ebu'l-Gazi ise belki de henüz agabeyinin ölüm haberini almamis oldugundan dolayi imparatoru oyalamakla yetindi

Ancak Sultan Meliksah'in 1092'de ölümü Isfahan'da tevkif etmis oldugu Süleymansah'in ogullarinin serbest birakilmalarina sebep oldu Muhtemelen Berkyaruk tarafindan serbest birakilan Süleymansah'in iki oglu Kiliç Arslan ve Kulan Arslan Isfahan'dan süratle Anadolu'ya geldiler Yaklasik 1092 sonunda veya 1093 yili baslarinda Iznik'e vardilar Zira bilindigi üzere Sultan Meliksah'in hanimi Terken Hatun küçük oglu Mahmud'un Selçuklu tahtina çikmasini saglamak ümid ve arzusu ile Meliksah'in ölümünü bir müddet gizlemisti Böylece haberin baskent Isfahan'a ulasmasi ve Kiliç Arslan ile kardesinin buradan hareketleri ve Iznik'e varislari her halde uzunca bir müddet almis olmalidir

Bizans tarihçisi Anna Komnena'nin rivayetine göre Iznik'te bulunan Türkler Selçuklu sahzadelerinin gelisini büyük bir sevinçle karsiladilar Ebu'l-Gazi'de hiç direnmeden iktidari Kiliç Arslan'a devretmistir Büyük Selçuklu merkezinden kaçarak Anadolu'ya gelen Kiliç Arslan ve kardesinin babalari Süleymansah'a tabi olmus bulunan Orta Anadolu'dan kuvvet topladiklari anlasilmaktadir Bunlarin bu kuvvetlerle birlikte Iznik'e gelmeleri ve Iznik hükümetini devralmalari yukarida belirttigimiz gibi en erken 1092 sonu veya 1093 yili baslarinda olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi / Kılıç Arslan

Eski 04-21-2009   #11
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / Kılıç Arslan



KILIÇ ARSLAN (1092-1107)





Kiliç Arslan Iznik'e gelip Anadolu Selçuklu tahtina oturduktan sonra Bizans imparatorunun tahrik ve kiskirtmasiyla Izmir emiri Çaka Bey ile ugrasmak zorunda kaldi
Tesis ettigi kuvvetli bir donanma ile pekçok zafer kazanan ve Peçenek Türkleri ile isbirligi yaparak Bizans'i ortadan kaldirip büyük bir devlet kurmak niyetinde olan Çaka Bey Bizans imparatoru için büyük bir tehlike teskil ediyordu


O tarihlerde Bizans imparatorlugu Marmara kiyilarinda Anadolu Selçuklulari, Edirne'de Peçenekler, Ege'de de Çaka Bey tarafindan kusatilmis durumdaydi Ege denizinde ve adalarda hakimiyet Çaka Bey'in idi Bu durumdan oldukça rahatsiz olan Bizans Avrupa'daki hristiyan dünyasindan bir an önce Haçli seferlerini baslatmasini istiyordu Bizans imparatoru Alexios Komnenos Hristiyan dünyasindan acil yardim alamadiysa da Kumanlarla anlasarak onlarin 40000 süvariyle Bizans ordusuna katilmasini sagladi Meriç nehrinin sol kiyisinda Umur Bey mevkiinde Peçenekler'e saldirarak onlari tarih sahnesinden sildi (29 Nisan 1091) Bu zaferle cosan Haçlilar da birkaç yil sonra hazirliklarini tamamlayarak hem Bizans imparatorluguna hayat verdi, hem de Anadolu ve Ortadogu'yu bir kan gölüne çevirdi





Alexios simdide Çaka Bey'i bertaraf etmek için plânlar yapiyordu Kiliç Arslan Çaka Bey'in kizi ile evlenerek onunla akrabalik kurmustu Fakat onun giderek güçlenmesi aslinda Kiliç Arslan'i da endiselendiriyordu Imparatorun Kiliç Arslan'a "Çaka Bey senin devletini ele geçirmek istiyor" tarzinda yazdigi mektup sultanin endiselerini daha da arttirmisti Sonunda Kiliç Arslan ile impaator Alexios Çaka Bey'e karsi bir ittifak yaptilar ve Kiliç Arslan bir ziyafet sirasinda kayinpederini öldürdü (1095) Böylece Çaka Bey'i bertaraf eden ve imparatorla anlasarak batiyi emniyet altina alan Sultan Kiliç Arslan daha sonra Malatya seferine çikti Selçuklu hakimiyeti sirasinda Gabriel adli bir ermeninin yönetiminde olan sehir hem Danismendliler'in hem de Türkiye Selçuklulari'nin hedefi olmustu Danismendliler'den daha erken davranarak sehri muhasaraya baslayan Kiliç Arslan Haçlilarin Selçuklu sinirlarina yaklastigini haber alinca kusatmayi kaldirip süratle geri döndü

KILIÇ ARSLAN VE HAÇLILAR

Ortadogu Islâm dünyasinin taht kavgalari ve mezhep çatismalari ile mesgul oldugu bu dönemde hilâl-haç, dogu-bati mücadelesinin en hareketli ve en mühim bir safhasini teskil eden haçli istilasina maruz kalmistir XI yüzyilin sonlarinda baslayan bu hareket asirlarca devam etmistir Devrimizi alâkadar eden bu haçli harekâtinin hedef ve plânlarindan ana hatlariyla bahsetmemiz uygun olacaktir

XI asrin son yillarina dogru bilhassa dini, ictimaî ve iktisadî sebeplerle ortaya çikan bu hareket bati Avrupa'da Vatikan kilisesinin önderliginde baslatilmistir Din perdesi altinda Papalik müessesesinin tesviki ile geri medeniyetli ve ilkel halk kitleleri harekete geçirilerek müslümanlara karsi büyük bir istilâ harekâti baslatilmistir Papazlar Hz Isa'nin dogum yeri Kudüs'ün ve kutsal saydiklari makamlari müslümanlar tarafindan kirletildigini, Kudüs'e giden hristiyanlara zulüm ve iskence yapildigini öne sürerek böylesine mukaddes bir sehrin müslümanlarin elinden alinmasi gerektigini ifade ediyorlardi Halbuki uzun süredir kutsal topraklar hristiyan haci adaylari tarafindan ziyaret ediliyor ve bu konuda onlara müslümanlar tarafindan mani olunmak söyle dursun zorluk bile çikarilmiyor, hatta yardim ediliyordu Filistin'de kendilerine ayrilmis hastahaneler ve ikamet merkezleri bulabiliyorlardi Kiliseleri, manastirlari hatta kitapliklari bile vardi

Kesislerin hristiyanlari istedikleri yöne sevketmek için kullandiklari çok etkili bir silâh vardi Bu da affettirmekti Onlarin bu defa ayni silâhi kullanarak günahkâr halk kitlelerini kendi maksatlarina alet ettiklerine sahit oluyoruz Zavalli halk bu kutsal yolculuga çikmakla günahlarinin affedilecegine inaniyordu Bunun yaninda bati Avrupa'nin ekonomik kriz içine düsmesi ve bu sikintidan ancak dogunun baharat ve diger ticaret yollarini ele geçirmekle kurtulacaklarina dair propagandalarda bu konuda etkili olmustur

Fakat en önemli sebep Islâmin giderek hristiyanlik aleyhine evrensel bir din haline gelmesi, Malazgirt zaferinden çok kisa bir süre sonra Anadolu, Suriye ve Filistin'in müslüman Türk hakimiyetine geçmesi, Iznik'in baskent oldugu bir Türk devletinin kurulmasi, Çaka Bey'in Izmir'de tesis ettigi kuvvetli bir donanma ile Bizans'i tehdit etmesi, dogudan bir sel gibi akan Türkmen kitlesinin bastiklari yeri vatan yapma düsünceleridir Müslüman Türkler büyük bir ihtimalle Bizans engelini asacak ve Avrupa'ya da hakim olacaklardi Türklerin Rumeli'ye geçmelerini önlemek, Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz'den onlari temizlemek gerekiyordu Bunu da ancak bütün hristiyan dünyasinin birlikte hareket etmesi halinde basaracaklardi Hilâl'e karsi haçin savunulmasi görevini üzerine aldigi kabul edilen Bizans artik müslüman Türkler karsisinda bu görevini yerine getiremeyecek gibiydi O halde hristiyan dünyasi kendini Türk tehdidine karsi güvenlik altina almak için kutsal topraklarin fethine çikmaktaydi

Papa II Urbanus 18-28 Kasim 1095 tarihleri arasinda bütün bati Avrupa'nin ileri gelen din adamlarinin katildigi bir toplantida bu büyük harekâta süratle hazirlanmalari gerektigini anlattiktan sonra ilk büyük haçli kitlesinin harekete geçmesini temin etmistir Ertesi yil yani 1096'da Pierre l'Ermitte ile Walter sans Avoir idaresinde heyecanli fakat disiplinsiz bir haçli kitlesi düzensiz bir vaziyette Belgrad, Nis, Sofya, Filibe ve Edirne üzerinden Istanbul'a gelmis ve Bizans imparatoru Alexios Komnenos tarafindan 6 Agustos 1096 tarihinde Anadolu yakasina geçirilmistir Bir savas disiplininden uzak bu haçli kitlesi Eylül 1096'da Sultan Kiliç Arslan'in kardesi Davut tarafindan bozguna ugratilmis ve kurtulanlar Istanbul'a siginmislardir Bu haçli sürülerinin Kiliç Arslan tarafindan imha edilmesi üzerine Avrupa'da prens ve dükler zirhli askerlerden mütesekkil ordularla yeni bir harekâti baslatmislardir Bu ikinci harekâta katilan prens ve dükler sunlardir

1 Fransa krali I Henri'nin kardesi Vermandois kontu Hugues
2 Toulouse kontu Raimond de Saint Gilles
3 Asagi Loren kontu Godefrooi de Boullon, kardesleri Boudouin ve Eustace
4 Flandr kontu II Robert
5 Fatih William'in oglu Normandia kontu Robert
6 Toranto hakimi Bohemund, kardesi Roger, yegeni Tancred ve amcasi Sicilyali Roger

Birincinin aksine tam bir disiplin içinde bulunan bu ordular savas kabiliyeti yüksek sövalyelerden olusuyordu Bu askerler yukarida isimlerini yazdigimiz komutanlarin idaresinde 4 kol halinde harekete geçmislerdi

1 Tuolouse kontu Raimond'un idaresindeki kitalar Güney Fransa ve Italya üzerinden Istanbul'a gelecekler

2 Boudouin, Pirre de Toul, Godefroi de Bouillon ve kardesi Boudouin emrindeki kuvvetler kuzey Fransa ve Rhen nehri üzerinden hareketle Almanya'yi geçip Balkanlar üzerinden Istanbul'a geleceklerdi

3 Bohemund ve yegeni Tancred'in komutasinda güney Italya'daki Normanlardan tesekkül eden kuvvetler Adriyatik denizinden Epir'e oradan da kara yolu ile Trakya üzerinden Istanbul'a ulasacaklardi

4 Hugues de Vermandois, Normandiya dükü Robert ve Flandr kontu Robert baskanligindaki bir grup da Fransa, Italya ve Dalmaçya üzerinden Istanbul'a geleceklerdi

Bu yeni haçli kuvvetleri 1097'de imparator Alexios tarafindan karsiya geçirildi Mayis 1097'de Iznik'i kusatan Haçlilar müstahkem surlarla çevrili sehri sikistirmaya basladilar Anadolu Selçuklu sultani Kiliç Arslan bu sirada Malatya'da bulunuyordu Üstün haçli kuvvetleri karsisinda basarili olamayacaklarini anlayan Türk askeri sehri Bizans kumandani Butumites'e teslim etmek üzere müzakerelere basladiklari sirada Kiliç Arslan gelince teslimden vazgeçerek Haçlilarla kanli bir mücadeleye giristiler Selçuklu sultani ordusunu Iznik hisari önündeki ovada savasa soktu

Çok çetin geçen bu çarpismalar sirasinda her iki taraf da agir zayiat verdi Sonunda Iznik'i kendi mukadderatina birakarak Haçlilari daglik bölgelerde ve geçitlerde sikistirmak gayesi ile geri çekilmeye karar verdi Haçlilar siddetli hücumlar sonunda Iznik'i ele geçirerek Bizans'a teslim ettiler (19 Haziran 1097) Kiliç Arslan böylece yalniz baskentini degil oradaki asker ve hazinelerini de kaybederken haçli kuvvetleri de Eskisehir istikametinde ileri harekâta devam ettiler 30 Haziran 1097'de Eskisehir ovasinda Haçlilari tekrar sikistiran Kiliç Arslan arkadan yetisen zirhli birlikler karsisinda geri çekilmek zorunda kaldi
Kiliç Arslan Anadolu içlerine çekilirken muhtelif yörelerdeki Türk birliklerini kendisine katilmaya çagirdi Bu arada Danismendli Gümüstekin Gazi ve Kayseri bölgesi emîri Hasan ile ittifak yapti

Haçlilar Eskisehir ovasinda bir kaç gün dinlendikten sonra Bizanslilarin tavsiyesine uyarak Konya'ya dogru yola çiktilar Türk birlikleri zaman zaman yaptiklari baskinlarla Haçlilara agir zayiat verdirdiler Haçlilar Agustos ortalarinda Konya'ya varip Meram'da bir süre dinlendikten sonra Eregli'ye hareket ettiler Kiliç Arslan bu sirada tekrar haçlilarin karsisina çikti, fakat savasa girmeye cesaret edemedi Haçlilar Eregli'de iki kola ayrildilar Bir kismi Kilikya istikametinde yola devam ederken büyük bir bölümü de Kayseri'ye yöneldi Emir Hasan yol boyunca Haçlilarla kahramanca savastiysa da Türklerin Kayseri'yi bosaltmalarina engel olamadi Haçlilar Kayseri'yi geçip Göksun ve Maras yolu ile Antakya'ya dogru ilerlediler

Haçlilar Kilikya'ya varinca, Ermeniler'den gördükleri yardimlar sayesinde oldukça rahatladilar Burada Godefroi de Bouillon'un kardesi Boudouin Ermeni Thoros'un daveti üzerine haçli ordusundan ayrilarak Urfa'ya gitti ve bir süre sonra onu öldürterek Urfa Haçli Kontlugu olarak bilinen ilk haçli devletçigini kurdu (10 Mart 1098) Haçlilar daha sonra 27 Haziran 1098'de Büyük Selçuklu hakimiyetindeki Antakya'yi isgal ederek ikinci Haçli devletini teskil eden Antakya prinkepsligini kurdular

Böylece Suriye'nin en önemli sehrini ele geçirdikten sonra asil hedefleri olan Kudüs'e dogru ilerlemeye basladilar O sirada Fatimî valisi Iftiharü'd-Devle'nin hakimiyetindeki Kudüs'ü zaptederek binlerce müslümani kiliçtan geçirdiler ve Kudüs'te ilk Haçli Kralligi'ni kurdular (15 Temmuz 1099)

Birinci Haçli seferinin Kudüs'ün zaptiyla (15 Temmuz 1099) sonuçlanmasi Avrupa'da büyük bir heyecan uyandirdi ve Urbanus'un halefi II Pascalis yeni bir sefer için yogun bir faaliyet baslatti Clermont konsilinden sonra Avrupa'da araliksiz sürdürülen haçli propagandasi bazi küçük gruplarin kara veya deniz yoluyla akin etmelerini saglamaktaydi Hristiyan dünyasinin Kudüs ve hakim olduklari diger topraklari ellerinde tutmak için hiç süphesiz çok sayida insana ihtiyaci vardi Nitekim Godefroi de Bouillon ve kral I Baudouin Avrupa'dan sürekli insan istemislerdi

Doguya gidenler dinî duygularini tatmin etmekten çok oraya yerlesmek niyet ve düsüncesindeydiler Ancak sayilari yeterli olmadigi için Dogu'da istedikleri üstünlügü saglayamiyorlardi Bu sebeple de güçlü ordularin bölgeye intikali için çaba sarfediyorlardi Fakat büyük ordulari harekete geçirmek için sadece dinî propaganda yeterli olmuyor, oradaki zenginlik ve serveti de dile getirmek gerekiyordu

Papa II Pascalis yeni bir haçli seferi için Avrupa'nin güçlü krallarina çagrida bulunmus, ancak olumlu cevap alamamisti Fakat Birinci haçli seferi nasil onlarsiz basariya ulastiysa bu sefer de tecrübeli liderlerin idaresindeki askerlerle basariya ulastirilabilirdi Gerçekten de 1101 yili haçli seferine katilan üç büyük ordu da dükler, kontlar ve kilise ileri gelenlerinin liderliginde yola çikmisti Birbirlerinden ayri olarak hareket eden üç ordunun birincisi Milano baspikoposu Anselm'in idaresindeki Lombardlar, Kont Etiennne de Blois'in emrindeki Fransizlar ve Konrad'in kumandasindaki Almanlar'dan olusuyordu Ikinci ordu Nevers kontu II Guillaume'un kumandasindaki Fransizlar, üçüncü ordu ise Aquitania dükü IX Guillaume'un kumandasindaki Fransizlar ve Bavyera dükü IV Welf'in idaresindeki Almanlardan mütesekkildi

1101 yili haçli seferine katilan ilk ordu Lombard ordusu idi Baspiskopos Anselm'in idaresindeki büyük bir Lombard ordusu 13 Eylül 1100'de Milano'dan yola çikti Ordu Subat sonlarinda Istannbul'a vardi ve surlarin disinda karargâh kurup Fransiz ve Alman birliklerini beklemeye basladi Lombardlar Istanbul'a geldiklerinde Italyan Normanlarinin reisi ve Antakya prinkepsliginin kurucusu Bohemund'un yaklasik bir yil önce Danismendli Gümüstekin Gazi tarafindan esir alindigini ögrendiler

Burada onu esaretten kurtarip bölgeyi istilâ etmeye karar verdiler Imparator Alexios Komnenos, Raimond ve Etienne de Blois onlari bu karardan vazgeçirmeye çalistilarsa da basarili olamadilar Lombardlar ve müttefikleri Izmit yakinlarindaki Kivetot'ta toplandiklari sirada durumdan haberdar olan I Kiliç Arslan dört yil öncesine göre daha hazirlikli görünüyordu Anadolu'da gelismekte olan Danismendli Beyligi ile en azindan Haçlilara karsi birlikte mücadele edecek kadar iyi iliskiler içindeydi 3 Haziran 1101'de Kivetot'tan hareket eden ordu Iznik, Osmaneli, Gölpazari, Nallihan ve Ayas üzerinden Ankara'ya vardi Ankara kalesi Anadolu Selçuklu sultani I Kiliç Arslan'a bagli bir Türk garnizonu tarafindan müdafaa edilmekteydi Fakat bu küçük birlik Haçlilara mukavemet edecek kadar güçlü degildi Haçlilar 23 Haziran 1102'de kaleyi ele geçirdiler ve anlasma uyarinca Bizans temsilcisine teslim ettiler

Birinci ordu daha sonra Amasya ve Niksar'a gitmek üzere Ankara'dan ayrildi Haçli ordusunu izledigi anlasilan Sultan I Kiliç Arslan Danismendli Gümüstekin Gazi'yi yardima çagirdi Haçlilarla yapilan savas gözönünde bulundurulursa Kiliç Arslan'in Haleb Selçuklu meliki Ridvan ve Harran emiri Karaca'dan da yardim istedigi anlasilmaktadir
Sultan Kiliç Arslan Haçli ordusunun önünde geri çekilirken araziyi tahrib ettigi için Haçlilar yol boyunca yiyecek sikintisi çektiler Çankiri'nin güçlü bir Türk garnizonu tarafindan korundugunu gören Haçlilar çaresizlik içinde etrafi yagmaladilar Kiliç Arslan'in hemen saldiriya geçmemesi muhtemelen bekledigi yardimin gelmemesinden dolayi idi Bundan dolayi da Haçli birliklerinin yürüyüslerini zorlastirmak ve zaman zaman da baskin tarzinda taarruzlarda bulunmakla yetiniyordu

Haçlilar Çankiri'dan itibaren sürekli olarak Türk birliklerinin saldirilarina maruz kalinca, öncü ve artçi kuvvetleriyle kendilerini korumaya çalistilar Fakat Türkler ordunun gerisinin 700 kisilik bir kuvvetle korundugunu görünce ani hücuma geçtiler Lombardlar panige kapilip dagildilar Amasya istikametindeki yürüyüslerini devam ettiren Haçlilar Amasya yakinindaki bir yerde ordugâh kurdular

Kiliç Arslan, Gümüstekin Gazi, Karaca ve Ridvan'in kumandasindaki 20000 kisilik Türk ordusu 2 Agustos Cuma günü haçli kampini kusatmis, fakat Lombardlar ve Fransizlar'in birlikte sikica teskil ettikleri saflari yaramamislardi Ertesi gün Konrad ve yegeni Bruno kumandasindaki 3000 kisilik Alman birligi yiyecek aramak için ordugâhtan ayrilmislar, iki mil uzakta Türklere ait bir kaleye saldirip içindeki esya ve erzaki almislardi Geri dönerlerken Türklerin kurdugu pusuya düserek hem elde ettikleri ganimet hem de 700 kisiyi kaybetmislerdi Haçlilar ertesi gün Türklerle savasa girmek niyetinde olduklari halde sonradan gece karanligindan istifadeyle kaçip gitmeye karar vermislerdir ki bu durum sövalyelerin kahramanlik ve fedakârlik gibi meziyetleriyle bagdasmamaktadir Sövalyelerin zoru görünce kadin, çocuk ve yaslilari terkedip telâs ve korku içinde dagildiklari anlasilmaktadir

Türkler haçlilarin gece karanligindan istifadeyle kaçtiiklarini ögrenince önce ordugâha gelip burada kalanlari esir aldi veya öldürdü Daha sonra Kiliç Arslan, Gümüstekin ve Belek Gazi kaçan orduyu takibe koyuldular Kisa bir süre içinde onlara yetiserek hepsini kiliçtan geçirdiler Haçlilar büyük zayiat verdiler Ordunun yüzde seksenini kaybetmislerdi Ancak liderlerin hepsi sag salim Istanbul'a dönmüstü Böylece 1101 yili haçli seferine katilan birinci ordunun harekâti hezimetle sona ermisti

Kiliç Arslan ve müttefikleri bu zaferi kutlarken ikinci bir haçli ordusunun Anadolu'yu geçerek Konya'ya dogru yol aldigini ögrendiler Bütün Türk kuvvetleriyle birlikte tepeler ve ovalar üzerinden bu haçli ordusunu takibe koyuldular Yol boyunca araliksiz Türk hücumlarina maruz kalan sövalyeler Konya'ya gelmis fakat sehrin güçlü bir Türk garnizonu tarafindan korundugunu görmüslerdi Muhasaradan bir sonuç alamayinca Eregli'ye hareket eden Haçlilar yol boyunca siddetli susuzluk çektiler 300 kisi yolda ölürken digerleri de çok bitkin ve perisan düsmüslerdi Konya'dan ayrildiktan 3-4 gün sonra 13-16 Agustos'ta Kiliç Arslan ve müttefikleri tarafindan kusatilip imha edildiler Kurtulabilenler sefalet içinde ve büyük zorluklarla yollarina devam edip Antakya'ya ulasabildiler

Kiliç Arslan'in müttefikleriyle birlikte kazandigi bu zaferden hemen sonra Aquitanyalilar ve Bavyeralilardan olusan üçüncü bir haçli ordusunun Anadolu'ya girdigi ögrenildi Kiliç Arslan Lombardlar'a yaptigi gibi bu orduyu da yürüyüsleri sirasinda yipratmak için Haçlilarin geçecekleri bölgeleri tahrib etti Sultan Eregli'ye dogru geri çekilirken bütün Türk birliklerini toparladiktan sonra bu büyük haçli ordusuyla savasa girmeyi düsünüyordu Haçlilar Eylül ayi basinda Eregli yakinlarina kadar geldiler

Eregli suyunun kenarinda kismen bataklik olan arazide cereyan eden savasta Haçlilar agir bir bozguna ugradilar Canlarini kurtarabilen az sayidaki kisiler daglara çekildiler Aquitanyali Fransizlar ve Bavyerali Almanlardan olusan üçüncü haçli ordusunun da bu sekilde pusuya düsürülerek imha edilmesiyle 1101 yili haçli seferi Türklerin kesin zaferiyle noktalanmis oluyordu Kazanilan bu zafer Türklerin Anadolu'daki varliklari açisindan bir dönüm noktasi teskil etmekttedir Kiliç Arslan, Gümüstekin Gazi, Ridvan ve Artuklu Belek Gazi gibi çok sayida Türk emiri üç haçli ordusunu da birbiri arkasindan bozguna ugratmakla Anadolu'nun Türk vatani oldugunu kesin olarak ortaya koymus oluyorlardi Artik Anadolu topraklari Haçli tehdidinden kurtulmus ve haçlilarin Anadolu'da toprak ele geçirme emelleri yikilmisti

KILIÇ ARSLAN VE DÂNISMENDLILER

Dânismendliler 1071-1178 yillari arasinnda Sivas, Amasya, Tokat ve Malatya ile civarlarinda hüküm süren bir Türk beyligidir Sultan I Kiliç Arslan'in Haçlilarla mesgul oldugu sirada Danismendli Gümüstekin Gazi 1100 yilinda Ermeni Gabriel'in elinde bulunan ve daha önce Sultan Kiliç Arslan tarafindan da muhasara edilmis olan Malatya'ya hücum etti Zor durumda kalan Gabriel haçli reislerine haber gönderip acil yardim istedi Bunun üzerine Antakya prinkepsi (prens) Bohemund yola çikarak Dânismendli Gümüstekin Gazi üzerine yürüdü

Fakat maglûp oldu ve esir alinarak önce Sivas'ta daha sonra da Niksar'da hapsedildi Bu durum Islâm dünyasinda büyük bir sevinç uyandirdi Haçlilar ise çok büyük endiseye kapildilar Bohemund'u kurtarmak için harekete geçen bir haçli ordusu yukarida temas edildigi gibi 1101 yilinda Ankara'yi zaptederek yol boyunca pekçok köy ve kasabayi tahrip ve yagma etti Ayni maksatla harekete geçen baska bir haçli ordusu da Anadolu topraklarina girmisse de Dânismendli Gümüstekin Gazi Halep Selçuklu meliki Ridvan ve diger emîrlerle isbirligi yapan Sultan Kiliç Arslan bu haçli ordusunu Merzifon yakinlarinda tamamen imha etmistir Ne yazik ki bu gelismeler Anadolu Selçuklulariyla Dâ-nismendliler arasindaki isbirligi ve ittifakin bozulmasina sebep olmustur

Müsterek düsmanin imhâ edilmesinden sonra 1102 yilinda Malatya'yi ele geçiren Danismendli Gümüstekin Gazi ile Sultan Kiliç Arslan arasinda rekabet basladi 1103 tarihinde Maras yolu ile Antakya üzerine yürümekte olan Kiliç Arslan Danismend Gazi'nin Bohemund'u 100 bin dinar fidye karsiliginda serbest biraktigini, esirler arasinda bulunan Richard'in da saliverilmesi maksadiyla imparator Alexios Komnenos ile müzakereye giristigini ögrenince hem Anadolu Selçuklu Sultani hem de müttefiki olmasi itibariyla alinan fidyeniin yarisinin kendisine verilmesini istedi Fakat Gümüstekin Gazi bu teklifi reddedince onun üzerine yürüdü ve 1103 yilinda maglûp ettti

Gümüstekin Gazi'nin 1104 yilinda ölümü üzerine Kiliç Arslan Malatya'yi muhasaraya basladi Ona mukavemet edemeyecegini anlayan Gümüstekin Gazi'nin oglu Yagisiyan 2 Eylül 1106 tarihinde (bazi rivayetlere göre 2 Eylül 1105 tarihinde) sehri teslim etmek zorunda kaldi Bu olay Dânismendliler'in Anadolu'da giderek artmakta olan nüfûzunu kirdi ve Anadolu Selçuklulari'nin doguda yayilmalari için müsait bir ortam hazirladi
Kiliç Arslan doguda istilâ harekâtina geçmeden önce bati sinirlarini emniyet altina alma ihtiyacini hissettti Bu maksatla Bizans imparatoru Alexios Komnenos ile haçlilara karsi anlasti ve gönderdigi birliklerle Bizans ordusunun Bohemund'u maglûp etmesine yardimci oldu

BÜYÜK SELÇUKLULARLA ÇATISMA VE KILIÇ ARSLAN'IN ÖLÜMÜ

Kiliç Arslan'in doguya dogru yayilma politikasi onu Büyük Selçuklularla çatismaya itti Sultan Berkyaruk ile Muhammed Tapar'in uzun yillar devam eden mücadelelerinden sonra Berkyaruk'un 1104 yili sonlarinda ölümü ve Musul'da meydana gelen olaylar Kiliç Arslan'in Büyük Selçuklu topraklarini ele geçirme ümidini artirdi Kiliç Arslan'in genisleme politikasi Arslan Yabgu ve Mikailogullari arasindaki ailevî rekabetin yeniden alevlenmesine sebep oldu Kiliç Arslan'i sarka dogru genislemeye sevkeden baska bir sebep de Islâm medeniyeti sinirlari içinde gelismekte olan dogunun bu dönemde Anadolu'ya göre çok ileri seviyede olmasiydi Bu sirada Meyyâfarikîn (Silvan) emîri Ziyaeddin Muhammed Sultan Kiliç Arslan'i ülkesine davet ederek ona baglilik arzetti Anadolu'daki diger beyler de ona itaatlerini bildirdiler (1105)

Sultan ertesi yil Urfa'yi kusatti Fakat sehir müstahkem surlarla çevrili oldugu için netice elde edemedi ve Çökürmüs'ün adamlarinin daveti üzerine Harran'a gitti Haçlilar karsisinda zor durumda kalan müslüman halk Kiliç Arslan'in Urfa'yi kusatmasini ve Harran'a gelisini sevinçle karsiladilar Fakat sultan hastalanip Malatya'ya dönünce Urfa muhasarasi da sarka yayilma harekâti da neticesiz kaldi

Büyük Selçuklu hükümdari Muhammed Tapar emîr Çökürmüs'ün vaad ettigi hizmet ve malî yardimdan vazgeçmesi üzerine Musul ve civarini Huzistan ve Fars arasindaki bölgeyi istilâ edip halka zalimce davranan Emir Çavli Sakavu'ya iktâ etti Çökürmüs Çavli'nin Musul'a dogru yola çiktigini duyunca ona karsi asker toplamak için harekete geçti Dostlarina da haber gönderip yardim istedi Erbil hakimi Ebü'l-Heyca cevabinda çabuk davranirsa kendisi ile birlikte hareket edebilecegini aksi halde Çavli'ya katilmak zorunda kalacagini bildirdi

Çökürmüs bu tavsiyeyi yerinde bulup hemen yola koyuldu ve Erbil'e bagli bir köyde Ebü'l-Heyca'nin askerlerinin kendisine iltihak etmesini sagladi Çavli'nin yaninda 1000 kisilik Çökürmüs'ün ise 2000 kisilik süvari birligi vardi Çökürmüs galip geleceginden süphe etmiyordu Savas baslayinca Çavli Çökürmüs'ün merkezde bulunan kuvvetlerine saldirdi ve onlari perisan etti Çökürmüs tek basina kaldi, felç oldugu için ata binemiyor ve bir sedye içinde tasiniyordu Nihayet esir alinarak Çavli'nin huzuruna götürüldü Çökürmüs'ün esareti ve askerlerinin yenik düstügü haberi Musul'a ulasinca oglu Zengî'yi onun yerine emîr tayin ettiler

Sehrin ileri gelenleri ittifakla onu destekleme karari aldi Kale müstahfizi Kizoglu Çökürmüs'e ait at ve mallari askerlere dagitti Hille Arap emîri Seyfü'd-Devle Sadaka'ya, Kiliç Arslan'a ve Bagdat sahnesi Aksungur el-Borsukî'ye haber gönderip Çavli'yi sehre sokmamak için kendisine yardimci olmalarini istedi Kizoglu mektubunda yukarida adi geçen sahislarin hepsine yardima geldikleri takdirde sehri kendilerine teslim edecegini bildirmisti Seyfü'd-Devle Sadaka bu teklifi kabul etmemis ve sultan Muhammed Tapar'a bagli kalmayi uygun görmüstü Çavli yanindaki emîrlerle Musul'u muhasaraya basladi Askerler Emîr Çökürmüs'ü her gün katir sirtinda dolastiriyor ve "Sehri teslim edin beni de bu durumdan kurtarin" diye nida ettiriyorlardi

Fakat Musullular onun bu sözlerine hiç aldirmiyorlardi Nihayet bir gün atilmis oldugu çukurdan Çökürmüs'ün cesedi çikarildi Çökürmüs'ün esareti üzerine adamlarinin Sultan Kiliç Arslan, Hille Arap emîri Sadaka ve Emîr Aksungur'a davetiye çikardiklarini görmüstük Kiliç Arslan bu teklifi kabul edip ordusu ile Musul istikametinde harekete geçti Kiliç Arslan'in Musul seferine katilan emîrler arasinda Inalogullarindan Ibrahim, Siirt emîri Kizil Arslan, Artukoglu Ilgazi, Harput emiri Çubukoglu Mehmet, Hani emiri Sahruh ve Erzen emiri Togan Arslan da vardi

Nusaybin'e ulastiginda Çavli Musul'dan ayrilmak zorunda kalmisti Kiliç Arslan bir süre Nusaybin'de kaldi ve ordusuna bir hayli iltihaklar oluncaya kadar orada bekledi Kiliç Arslan'in yaklastigini gören Çavli Sincar'a gitti Artukoglu Ilgazi ve Çökürmüs'ün adamlarindan bir grup da ona katilinca 4000 kisilik bir süvari kuvvetine sahip oldu Öte yandan Musul halki ve Çökürmüs'ün askerleri Nusaybin'de bulunan Kiliç Arslan'dan kendilerine dokunmayacagina dair yemin aldi Hep birlikte Musul üzerine yürüdüler ve Sultan Kiliç Arslan 22 Mart 1107 tarihinde sehre hakim oldu Çökürmüs'ün oglu ve adamlari onu merasimle karsiladilar

Kiliç Arslan da onlara hil'at giydirdi Musul'da tahta oturan Kiliç Arslan Büyük Selçuklu hükümdari Muhammed Tapar adina okunmakta olan hutbeye son verip kendi adina hutbe okuttu Askere ve halka çok iyi davrandi Kaleyi Kizoglu'ndan teslim alan Kiliç Arslan halka zulüm gibi gelen bazi vergileri kaldirdi Fitne ve fesada sebep olan jurnalciligi yasakladi Kim jurnale tevessül ederse öldürürüm diye ferman çikardi Sehre kendi memurlarini da tayin ederek Musul'u tamamen kontrolü altina aldi

Kiliç Arslan Nusaybin'e geldigi sirada Musul'dan ayrilan Çavli Artukoglu Ilgazi ile birlikte Sincar'a oradan da Rahbe'ye geçmisti Halep Selçuklu meliki Ridvan bu sirada Emîr Çavli'ya bir mektup göndererek haçlilara karsi isbirligi teklif etti Çavli da Ridvan'a ulaklar göndererek Musul'a yeniden hakim olabilmesi için kendisine askeri yardimda bulunmasini ve bu gerçeklestikten sonra Haleb'i tehdit etmekte olan haçlilara karsi birlikte hareket edebilecegini bildirdi Bu sartlarla yapilan anlasmayi kabul eden Ridvan Antakya hakimi Tancred ile baris yaptiktan sonra derhal askerleri ile birlikte ona katildi

Musul'daki islerini tamamlayan Sultan Kiliç Arslan bir miktar asker ve bazi emîrlerle 14 yasindaki oglu Meliksah'i burada vekil birakip Çavli ile savasmak üzere 4000 kisilik süvari birligi ile yola çikti Çavli'nin güçlü bir orduya sahip oldugunu duyan bazi emîrler ordudan ayrilmaya karar verdiler Buna ilk tesebbüs eden Emîr Inaloglu Ibrahim çadirlarini ve agirliklarini birakip ordudan ayrildi Daha sonra diger bazi emîrler de ayni sekilde hareket ettiler

Bunun üzerine Sultan Kiliç Arslan Bizans Imparatoru Alexios Komnenos'a yardim için gönderdigi birliklerini geri çagirmak zorunda kaldi Sultan Habur'a geldiginde yanindaki süvarilerin sayisi 5000 idi Emîr Çavli'nin ise 4000 süvarisi mevcuttu Haleb Selçuklu meliki Ridvan ve bir grup askeri de Emîr Çavli'ya katilmisti Kaynaklarin ifadesine göre Çavli'nin askerleri daha mert ve daha cesurdu Çavli Sultan Kiliç Arslan'a bagli emîrlerin birlikleriyle ayrilip gittiklerini görünce takviye kuvvetleri gelmeden hemen hücuma geçmeyi düsündü 9 Sevval 500 (3 Haziran 1107) tarihinde meydana gelen savasta Sultan Kiliç Arslan olaganüstü bir cesaret göstermis ve düsman üzerine bizzat kendisi yürümüstür

Çavli'nin sancaktarinin kolunu kesmis, hatta bizzat Çavli'ya yetisip kiliç sallamis, fakat Çavli zirhli oldugundan ona bir zarar verememisti Bu sirada Çavli'nin ordusu taarruza geçip Kiliç Arslan'a bagli kuvvetleri bozguna ugratti ve agirliklarini yagmaladi Kiliç Arslan askerlerinin maglup oldugunu görünce kendisine karsi saltanat davasina giristigi Büyük Selçuklu hükümdari sultan Muhammed Tapar'in eline esir düsmekten korktu ve onlara ok yagdirarak atini Habur nehrine sürdü Ati ve kendisi zirhli oldugundan ve arkadan da sandallarla devamli ok yagdirildigindan nehri geçmeyip boguldu Cesedi birkaç gün sonra Habur'a bagli Semsâniyye köyünde bulundu Cenaze önce burada defnedildiyse de daha sonra Meyyâfarikîn'e (Silvan) götürüldü (Temmuz 1107)

Sultan Kiliç Arslan'in atabegi Mehmed Meyyafarikîn'de onun için Kubbeetü's-Sultan adiyla meshur bir türbe yaptirdi Sultan Kiliç Arslan'in oglu Mesud 1143-1144 yillarinda cenazeyi Konya'ya götürmek istedi, sultanin tabutu bu maksatla Âmid'e getirildiyse de Gürcülerin Islâm topraklarina saldirmalari dolayisiyla bu mesele ile ilgilenemeyip cenazeyi tekrar Meyyafarikîn'deki türbeye naklettirdi Kiliç Arslan'in kahramanca çarpismasina ragmen feci bir sekilde ölmesi Türkler arasinda unutulmaz acilar birakti Ibnü'l-Esîr: "Bazi ölüm olaylari Araplar arasinda nasil meshur ise Kiliç Arslan'in ölümü de Türkler arasinda öyle meshurdu" diyor

Hatta bu olayin Osmanli hanedaninin mensup oldugu Kayi boyunun hafizasinda derin izler biraktigi ve Süleymansah'in Firat'ta bogulmasiyla karistirildigi görülmektedir Hristiyan tarihçilerden Willermus da Kiliç Arslan'i çok cesur, ileri görüslü ve mahir bir kumandan olarak tanitir Gerçekten de Kiliç Arslan Anadolu'ya geldiginde bir yandan bagimsizlik sevdasinda olan Türkmen beylerini Anadolu Selçuklu devletinin semsiyesi altinda toplamak, bir yandan Bizans imparatorlugu diger taraftan da Haçlilarla ugrasmak zorunda kalmisti

Kiliç Arslan Haçlilarin Anadolu'dan geçmesine mani olamadiysa da daha sonra gelen birliklere Anadolu'yu mezar yaparak devletin varligini korumayi basarmistir Kiliç Arslan halk ve askerleri tarafindan çok sevilen adil bir hükümdardi Hayirsever oldugu için ölümüne sadece müslümanlar degil hristiyanlar da üzülmüslerdir Çagdas Ermeni tarihçisi Urfali Mateos onun çok âlicenap ve hayirsever bir insan oldugunu, ölümünde hristiyanlarin da yas tuttugunu söyler

KILIÇ ARSLAN'DAN SONRA ANADOLU SELÇUKLU DEVLETI

Türk-Islâm tarihi için büyük bir istikbal vaad eden Anadolu Selçuklu sultani Kiliç Arslan'in genç yasta ölümü, ogullari arasinda Danismendliler'in de müdahale ettigi taht kavgalarina sebep oldugu gibi bunu firsat bilen Bizans'in da Anadolu topraklarini geri alabilmek için harekete geçmesine müsait bir zemin hazirladi Kiliç Arslan'in ölümü Anadolu Selçuklularini Süleymansah'in ölümüyle ortaya çikan buhranlardan daha büyük karisikliklara sürükledi Onun ölümü bütün dogu dünyasini etkiledigi gibi Bizans'i da Bohemund'un Balkanlar'dan saldirmaga hazirladigi sirada muhtemel bir tehlikeden kurtarmis oluyordu Öte yandan kudretli hükümdarin vefati Büyük Selçuklular'in Iran'da uzun bir süre daha tutunmalarini saglamakla beraber müslüman Suriye'yi kendisini birlestirmeye muktedir yegâne kuvvetten de mahrum birakiyordu Bu tarihten itibaren Bizans, Haçli ve Ermenilerle birçok cephede birden savasmak zorunda birakilan Anadolu Türkleri bir ölüm-kalim mücadelesine gireceklerdir

Kiliç Arslan'in ölümü üzerine Emîr Bozmis tarafindan Malatya'ya götürülen oglu Tugrul Arslan'in annesi Ayse Hatun, nüfuzlu bazi Türk emîrleriyle evlenerek sehri elinde tutmaya çalisiyordu Önce Il-Arslan adli bir emîrle evlenen Ayse Hatun daha sonra onu tevkif ettirerek devrin meshur ve kahraman emîrlerinden Belek Gazi ile de evlendi ve onu ogluna atabeg tayin etti

Öte yandan sultan Kiliç Arslan'in Konya'daki nâibi durumunda olan Kayseri Emîri Hasan, Sultan Muhammed Tapar ile iyi iliskiler içindeydi Sultan Muhammed Tapar kendisini metbu taniyacagina dair sadakat yemini aldigi Sahinsah'i muhtemelen Emîr Hasan'in da tesvik ve yardimlariyla 1109 yilinda serbest birakti Veya o Ibnü'l-Kalânisî (s 158)'nin dedigi gibi 503 yili baslarinda (1109) ordugâhtan kaçarak gelip Konya'da Selçuklularin basina geçti Sahinsah Konya'da idareyi ele aldiktan sonra Emîr Hasan ile birlikte Bizans sinirlarina basarili taarruzlarda bulundu Bu seferin basariya ulasmasindan Sultan Muhammed Tapar'in gönderdigi ileri sürülen yardimlarin da büyük rolü oldugu söylenebilir Ancak bu yardimlarin hangi yolla ve nasil gerçeklestirildigini bilmiyoruz

Deguignes, Albertus ve Anna Comnena'ya istinaden (s 59 vd) Rumlarin Anadolu'da Türklerden üstün duruma gelmeleri üzerine Muhammed Tapar'in Emîr Mevdûd'u buraya gönderdigini ve bu ordunun Stamirie sehrini muhasara, zabt ve yagma ettigini, daha sonra da Kudüs'ü ziyaretten dönen hristiyan hacilari öldürdügü, bir kismini da esir aldigini söyler Sayet bu hadise dogruysa bunu Büyük Selçuklu sultanlarinin Anadolu'ya yaptiklari son müdahale olarak kaydedebiliriz Büyük Selçuklu ordularinin Suriye'de haçlilara karsi baslattigi cihad ile ayni devreye rastlayan bu harekât Büyük Selçuluklar ile Anadolu Selçuklularini müsterek düsmana karsi müttefik hale getirmisti Ancak bu ittifak ve karsi taarruza ragmen Türklerin Anadolu içlerine dogru geri çekilmelerine engel olunamadi Sahinsah taarruz halindeki Bizans'a karsi Alasehir üzerine bir ordu gönderdi Fakat sehrin valisi Konstantin Gabras, Efes civarinda onlari maglub etti Bunun üzerine Sahinsah, imparatora elçi göndererek sulh teklifinde bulundu Imparator da kabul etti ve iki taraf arasinda bir anlasma imzalandi

Sultan Muhammed Tapar'in 504/1110-1111 tarihinde haçlilara karsi Imparator Alexios ile bir anlasma yapmasi Türkler ile Bizans arasindaki eski düsmanliklari tamamen ortadan kaldirmamisti Nitekim 1113 yilinda Anadoolu Selçuklu sultani Sahinsah'in Emîr Monolug (Monolycus) ve Emîr Muhammed gibi bazi kumandanlariyla beraber Bizans'in Ege bölgesindeki topraklarina taarruz ettigini görüyoruz Dönüste Kütahya önlerinde Imparator Alexios tarafindan pusuya düsürülerek maglûp edilmelerine ragmen Bizans, 1116 yilinda Emîr Monolug'un yeni bir sefere çikmasina engel olamadi

Ancak Alexios bundan sonra Antakya princepsi Roger ile anlasmak suretiyle Türklere karsi takib ettigi politikayi degistirdi ve onlar üzerine daha siddetli saldirilar tertip etmeye basladi Bunun üzerine kardesi Mesud'un saltanati ele geçirmek üzere isyan ettigini haber alan Anadolu Selçuklu sultani Sahinsah ve Emîr Monolug imparatora basvurarak sulh istemek zorunda kaldilar Alexios Komnenos'un Afyonkarahisar'daki ordugâhina giderek Bizans lehine bazi sartlari muhtevi bir anlasmayi imza ettiler Anna Comnena'ya göre (s 405) bu anlasmayla Türkler ülkelerini adeta imparatorun rizasiyla ellerinde tutar bir hale getirilmek isteniyordu Böylece Türkler Bizans sinirlarini zorlamayacaklar ve Bati Anadolu güvence altina alinmis olacakti

Konya Selçuklu tahtini ele geçirmek üzere harekete geçen ve Emîr Gazi'nin kiziyla evlenerek Danismendliler'in de destegini elde eden Mesud, Afyonkarahisar'da imparatorla sözkonusu anlasmayi imzaladiktan sonra ihttiyatsiz bir sekilde dönmekte olan kardesi Sahinsah'a saldirdi Halbuki Imparator ona Mesud'un isyani bastirilincaya kadar beklemesini tavsiye etmisti Sahinsah'in bir süre önce öldürdügü Emir Hasan'in oglu Gazi babasinin intikamini almak için bizzat Sahinsah'a hücum etti Fakat Sultan onu bertaraf etti ve Imparatora iltica etmek üzere geri kaçti Ancak Mesud'un askerleri Aksehir yakinlarindaki bir kalede ona yetistiler ve yakalayip gözlerine mil çektiler (1116) Mesud kardesinin yerine Konya'da tahta çikti

O Konya'ya münhasir kalan hakimiyetini kayinpederi Emir Gazi'nin himayesinde sürdürüyordu ki bu Anadolu'da üstünlügün yeniden Danismendliler'e geçtigini gösterir Daha sonra kardesi Sahinsah'in tamamen kör olmadigini ögrenen Mesud basina yeni gaileler açmasindan endise ederek onu yay kirisiyle bogdurarak öldürttü Süryani Mikhail ise Mesud'un daha önce kardesi Sahinsah tarafindan hapsedildigini, Sahinsah'in imparator ile görüsmek üzere Mesud'u hapisten çikardigini ve Danismendli Emîr Gazi'nin yanina götürüp onu sultan ilân ettiklerini ve Istanbul'dan (aslinda Afyonkarahisar'dan) dönmekte olan Sahinsah'i pusuya düsürüp gözlerine mil çektiklerini anlatir

Bar Hebraeus ise Muhammed Tapar'in Meliksah (Sahinsah)'i Malatya'ya gönderdigini, onun küçük kardesi Tugrul Arslan'i azlettikten sonra diger iki kardesi Mesud ve Arab'i da hapsettigini, burada yillarca kalan Meliksah (Sahinsah)'in Danismend oglu tarafindan rahatsiz edilmesi üzerine Imparator Alexios'dan yardim istemek üzere yanina gittigini ve Meliksah (Sahinsah)'in pek çok altin ve hediye ile dönerken yolda Danismend oglu tarafindan pusuya düsürülerek gözlerinin kör edildigini, bunun üzerine Malatya'daki emîrlerin de Mesud'u hapisten çikardiklarini, onu ve kardeslerini Malatya'da birakip Konya'ya giderek burayi baskent yaptigini söyleyerek Mesud'un saltanati ele geçirmesinde Danismend oglu Emir Gazi'nin önemli rol oynadigini ortaya koymaktadir

Ancak O, Sahinsah'in 1109'dan 1116'ya kadar Konya Selçuklu tahtini isgal ettiginden habersiz gibidir Sibt ise Sultan Kiliç Arslan'in Musul'da biraktigi oglunun Mesud oldugunu, onun 503'e (1109) kadar Sultan Muhammed Tapar'in yaninda mahbus kaldigini ve sonra kaçarak Malatya'ya geldigini ve Anadolu'ya hakim oldugunu söyler Mesud'un da diger kardesleri gibi babasinin yaninda bulunmasi ve onun ölümünden sonra Sultan Muhammed Tapar'in yanina gönderilmis olmasi gayet tabiidir Ancak Kiliç Arslan'dan sonra Anadolu Selçuklu tahtina önce Sahinsah'in sonra da Mesud'un geçtigini kabul etmek gerekir Zira gerek Anna Comnena ve gerekse yukarida sözünü ettigimiz diger kaynaklar bu görüsü teyid eder mahiyettedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi / Şahinşah (1110 - 1116 )

Eski 04-21-2009   #12
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / Şahinşah (1110 - 1116 )



SAHINSAH (1110-1116)





Bizans imparatoru Alexios Anadolu'da meydana gelen iktidar boslugundan yararlanarak Edremit'ten Izmir'e ve Antalya'ya kadar uzanan bölgeyi geri almaya çalisti Sevk ettigi ordularla Anadolu'daki Türklere zulüm ve iskence yapti Zor durumda kalan Anadolu halki Haçlilar karsisinda gösterdigi kahramanlik dolayisiyla adeta bir evliya kabul edilen Kayseri emîri Hasan'dan yardim istedi Bunun üzerine Hasan Bey 24 bin kisilik bir kuvvet ile Alasehir'e yürüdü Fakat Bizans kuvvetleri karsisinda maglup oldu ve çok agir kayiplar verdi Bu zaferden sonra Bizans ordulari Alasehir'e kadar geldiler Muhtemelen 1110 yilinda meydana gelen bu hadiseden sonra Emir Hasan'dan hiç bahsedilmez Bu da onun sultan Sahinsah tarafindan kendisine rakip olur düsüncesi ile öldürüldügü seklinde yorumlanmaktadir

Türklerin içinde bulundugu ortami firsat bilen Rumlar gibi Ermeni ve Haçlilar da ayni sekilde Türklere saldirmaya baslamislardi Fakat kisa sürede toplanan Türk kuvvetleri Ermenileri perisan ettiler Haçlilar da Elbistan ve Ceyhan'i istilâ etmislerdi Ancak isgal ettikleri bölgenin paylasilmasi konusunda anlasmazliga düstüler Bundan istifade eden Malatya meliki Tugrul Arslan 1117 yilinda Ceyhan yöresini geri almaya muvaffak oldu
Tugrul Arslan'in annesi Ayse Hatun ise 1113 yilinda Malatya'dan Palu'ya giderek o devrin meshur Artuklu emîri Belek b Behram ile evlenmisti





Sahinsah'in Bizans saldirilarini durdurmak maksadiyla göndermis oldugu kuvvetler Alasehir valisi Konstantin Gabras tarafindan maglup edildi Bunun üzerine Sahinsah imparatora elçi göndererek baris teklifinde bulundu Alexios Sultanin elçilerini büyük bir törenle kabul ederek anlasmayi imzaladi Anlasmanin hangi maddeleri ihtiva ettigi kaynaklarda zikredilmemistir

Anlasmaya ragmen imparatorun rahatsiz oldugunu ögrenen Türkler 1113 yilinda Rumlardan intikam almak maksadiyla saldiriya geçerek Iznik ve civarini zapt ettiler Emir Monolug ve Emîr Muhammed kumandasinda ilerleyen Selçuklu kuvvetleri Bursa ve Ulubat civarinda Bizans mukavemetini kirarak Çanakkale istikametinde ileri harekâta geçtiler Imparator Türklerin ilerleyisini durdurmak için seferber olduysa da ciddi bir netice elde edemeden Istanbul'a döndü

Ertesi yil büyük bir ordu ile Anadolu Selçuklu baskenti Konya'ya dogru yola çikti Fakat ayaklarindan rahatsiz oldugu için sefere devam edemedi Bizans kuvvetlerinin harekâtini haber alan Sahinsah 1116 tarihinde karsi harekâta geçti Imparator Türklerden korktugu için seferden döndügüne dair sayialar çikinca Iznik yolu ile Ulubat'a hareket etti Manyas civarinda karargâh kurup Türkler üzerine bir kuvvet gönderdiyse de bir müddet sonra Istanbul'a döndü Aksehir'e kadar geldi, fakat Konya üzerine yürümeye cesaret edemeden geri çekildi Emîr Monolug'un tavsiyesi ile imparatora baris teklif edildi ve Afyonkarahisar yakinlarinda sultan ile imparator arasinda baris anlasmasi imzalandi (muhtemelen 1116)

Bizans imparatoru Alexios'un Istanbul'a döndügü sirada Sahinsah'in ona baris teklifinde bulunmasinin sebebi kaynaklarda açik olarak ifade edilmemekle beraber kardesi Mesud'un tahti ele geçirmek maksadiyla harekete geçtigini gözönünde bulundurursak Sahinsah'in niçin baris teklifinde bulundugunu tahmin etmek zor olmayacaktir Kayinpederi Danismendli Emir Gazi ve bazi Selçuklu emîrleriyle isbirligi yapan Mesud kardesi Sahinsah'a karsi harekete geçmis ve Afyonkarahisar'dan döndügü sirada üzerine büyük bir ordu sevk etmistir Sahinsah bu durumdan haberdar olunca meselenin dogrulugunu tahkik etmek için önden adamlarini gönderdi

Ancak bunlar kuvvetli bir orduyla yaklasmakta olan Mesud'a rastlayinca onun tarafina geçtiler ve geri dönüp yolda hiçbir tehlikenin sözkonusu olmadigini söylediler Böylece adamlarinin ihanetine ugrayan Sahinsah hiçbir tedbir almadan yoluna devam ederken Mesud'un kuvvetleri ile karsilasmis ve babasinin intikamini almak isteyen Emir Hasan'in oglu Gazi tarafindan yaralanmistir Yarali vaziyette imparatora siginmak için kaçan Sahinsah Aksehir yakinlarinda Mesud'un adamlari tarafindan yakalandi ve gözlerine mil çekilerek Konya'ya götürüldü Böylece alti yillik saltanati sona eren Sahinsah ertesi yil kani akitilmaksizin bogularak öldürüldü (1117) Bu sirada 21 yaslarindaydi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi

Eski 04-21-2009   #13
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi



IZZEDDIN I MESUD (1116-1155)



Sultan Mesud'un tahta çikmasindan bir müddet sonra Bizans tahtinda da degisiklik oldu ve Ioannes imparator ilân edildi (1118-1143) Bu taht degisiklikleri iki devlet arasinda öteden beri devam eden ancak Sahinsah'la Alexios arasinda imzalanan anlasma ile kisa bir süre için de olsa durdurulmus olan savaslar yeniden basladi ve Denizli ile Uluborlu Bizans kuvvetleri tarafindan geri alindi

I Kiliç Arslan'in ölümünden sonra ogullari arasinda baslayan taht kavgalari sirasinda Danismendliler giderek kuvvetlendiler Sultan Mesud'un kayinpederi olan ve onun Selçuklu tahtini ele geçirmesinde önemli rol oynayan Danismendli Emir Gazi, Artuklu Belek Gazi'nin ölümünden sonra 13 Haziran 1124 tarihinde Malatya'ya hücum etti Bir ay süren muhasaradan sonuç alamayan Emir Gazi oglu Muhammed'i burada birakarak sehir önlerinden ayrildi Malatya 6 ay daha muhasara edildi

Uzun süren muhasara sebebiyle sehirde açlik felâketi bas gösterdi Halk les ve agaç yapraklarini yemeye basladi Bunun üzerine çaresiz kalan Ayse Hatun ile Kiliç Arslan'in oglu Turgul Arslan 10 Aralik 1124'de Nisar (Minsar) kalesine çekilerek sehri Danismendliler'e teslim etti Böylece Malatya tekrar Danismendliler'in hakimiyeti altina girmis oldu Sultan Mesud'un Malatya'yi kayinpederi Emir Gazi'ye teslim etmesi Ankara ve Kastamonu meliki olan kardesi Arab'i kizdirdi Sultan Mesud 1126 yilinda kardesi karsisinda maglup olarak Bizans Imparatoruna siginmak zorunda kaldi

Selçuklu hanedani arasindaki iç mücadelelerden faydalanmak isteyen imparator Ioannes bunu firsat bilerek Sultan Mesud'a yardim ettigi gibi kendisi de Kastamonu üzerine yürüyerek sehri kusatti ve çok sayida esirle geri döndü Sultan Mesud ise kayinpederi ile birleserek Melik Arab üzerine yürüyünce o da Ermeniler'in Çukurova'daki prensi Thoros'a sigindi Daha sonra Türklerden ve Ermenilerden mütesekkil bir orduyla Emir Gazi'nin oglu Muhammed'i pusuya düsürerek esir aldi Melik Arab daha sonra bizzat Emir Gazi üzerine yürüdü Fakat neticede Emir Gazi oglunu esaretten kurtardi

Kardesler arasinda devam eden bu mücadele sonunda kârli çikan taraf hiç süphesiz Danismendliler oldu Sultan Mesud kayinpederi sayesinde tahtini korumayi basarirken Emir Gazi de Malatya'dan Sakarya'ya kadar uzanan Selçuklu topraklarini Danismendli hakimiyeti altina aldi Böylece Anadolu'nun en güçlü devleti haline gelen Danismendliler 1129 tarihinde bütün Karadeniz sahillerinin kontrolünü ele geçirdiler Ayrica 1130'da Çukurova yöresinde Haçlilari bozguna ugratarak Bohemund'u öldürdüler

Sultan Mesud ise Bati Anadolu'da fetihlere basladi Bu arada Emir Gazi öldü (1134) ve Selçuklu sultani Mesud büyük bir baskidan kurtulmus oldu Emir Gazi'nin yerine geçen Melik Muhammed ile bir ara ihtilafa düsen Sultan Mesud, Bizans imparatorunun Anadolu'yu istilâ harekâtina karsi onunla isbirligi yapmak ihtiyacini hissetti Bizans imparatoru 1137 yilinda büyük bir ordu ile Anadolu'yu geçmis Mersin ve Adana'yi isgal etmisti Daha sonra Suriye istikametinde ilerleyen imparator Antakya, Halep, Esarib, Kefertâb, Maarratu'n-Nu'man'i ele geçirdikten sonra Istanbul'a döndü

1139 tarihinde yeniden Anadolu seferine çikarak elde edemeden geri döndü 1142'de yeni bir sefere çikan imparator Çukurova'ya kadar geldi ve 1143 Mart'inda Toros daglarindaki bir av partisinde yaralanarak öldü

Ayni yil (6 Aralik 1143) Danismendli Melik Muhammed'in de ölmesi üzerine Zünnûn, Yunus ve Ibrahim adlarindaki ogullari arasinda baslayan taht kavgalari Selçuklu devletinin yeniden güçlenmesine sebep oldu Danismendliler arasindaki taht kavgasinda Sultan Mesud, Melik Muhammed'in Zünnûn adindaki oglunu destekledi ve Danismendli mirasindan pay almayi düsündü Bu maksatla Sivas hakimi Yagibasan ve Malatya hakimi Aynü'd-devle'nin üzerine yürüyerek her iki sehri de bir müddet kusatti

Bu muhasaralar neticesinde Sivas'a giren Sultan Mesud Malatya'dan hiçbir netice elde edemedi Muhasara makinelerini kirarak Malatya'dan ayrildi (Eylül 1143) Daha sonra Ceyhan ve Elbistan civarini ele geçiren Sultan Mesud oglu Kiliç Arslan'i buraya Melik tayin etti ve Anadolu'daki üstünlük yavas yavas Selçuklulara geçmeye basladi Sultan Mesud'un Firat kiyilarina kadar yayilarak Dannismendli topraklarini isgal etmesi üzerine Yagibasan ve Aynü'd-Devle, anlasarak Selçuklulara karsi Bizans imparatorluguyla isbirligi yapmayi kararlastirdilar

Sultan Mesud Anadolu'nun dogusundaki topraklarda hakimiyet sahasini genisletmeye çalisirken muhtelif Türkmen beyleri de Denizli ve Menderes vadilerinde fetihlerde bulundular Bunun üzerine harekete geçen Bizans'in yeni imparatoru Manuel Komnenos 1145 tarihinde Ermeni ve haçlilarla ittifak yapmasina ragmen hastaligi yüzünden sefere devam edememis ve Istanbul'a dönmüstür

Türkleri Anadolu'dan atmak isteyen Bizans imparatoru 1146 yilinda Menderes havalisini Selçuklulardan geri alarak Aksehir'de karsisina çikan bir Selçuklu ordusunu maglub ettikten sonra sehre girerek burayi yakip yikmistir Daha sonra Konya üzerine yürüyen imparatora karsi Sultan Mesud, Selçuklu kuvvetlerini Aksaray'da toplayarak savasa hazirlandi

Iki taraf arasinda Konya önlerinde cereyan eden savasta Selçuklularin pek fazla etkili olamadiklari Bizans kuvvetlerinin Konya'yi muhasarasindan açikça anlasilmaktadir Bir ay süren muhasaradan sonra Konya civarini tahrip ve yagma eden imparator sehri alamayacagini anlayinca geri çekilmeye karar vermistir Bu sirada Avrupa'da II Haçli seferinin basladigini ögrenen Sultan Mesud ve imparator aralarinda bir antlasma yaptilar Bu antlasmadan sonra Sultan Mesud, Akdeniz bölgesinde ele geçirdigi bazi sehir ve kaleleri bu arada Brakena kalesini de Bizans imparatoruna geri verdi (1147)

Selçuklular giderek Bizans aleyhine olmak üzere hakimiyet sahalarini genisletiyorlardi Bu durum Bizans imparatorunu harekete geçirdi ve Türkleri Anadolu'dan söküp atmak için seferber oldu Bu maksatla Selçuklularin elindeki bazi yerleri zapt ettikten sonra Konya'ya dogru yola koyuldu Bizans ordusunu sürekli takip eden Selçuklularla Bizanslilar arasinda Aksehir'de vuku bulan savasta imparator Manuel ayagindan yaralandiysa da güçlü Bizans ordusu karsisinda mukavemet edemeyen Selçuklu kuvvetleri geri çekildi

Aksehir'i tahrip eden Rumlar Türkleri takip ederek Konya'ya yaklastilar (1146) Bu sirada Dogu Anadolu'da bulunan Sultan Mesud Bizans imparatorunun Konya üzerine yürüdügünü duyunca Aksaray'a gelip burada hazirliklarini ikmal ettikten sonra Konya önlerinde Bizans ordusu ile karsilasti Müdafaa savaslari birkaç ay devam etti Baskin tarzindaki saldirilarla Bizans ordusunu yipratan Selçuklular onlara pek çok zayiat verdirdiler Konya'yi ele geçirme ümidini kaybeden imparator Horasan ve Bagdat'tan Selçuklulara yardimci kuvvetler gelmekte oldugunu ve Avrupa'da büyük haçli seferinin basladigini haber alinca bir an önce Istanbul'a dönmeye karar verdi ve Sultan Mesud'un ölümüne kadar bir daha Anadolu seferine çikmadi Daha sonra Haçlilara karsi Selçuklularla anlastigi ve onlarla isbirligi yaptigi rivayet edilmektedir

Imadeddin Zengi'nin 1144 yilinda Urfa'yi fethederek Urfa Haçli kontluguna son vermesi Trablus kontlugu ile Kudüs kralligini da endiseye düsürmüstü Urfa'ninn fethi Avrupa'da büyük bir heyecan yaratti ve II Haçli seferine sebep oldu Alman imparatoru III Konrad Fransiz krali VII St Louis'in riyasetindeki haçli ordulari Istanbul'a dogru yola çiktilar Bizans imparatoru diger haçli birliklerinden daha önce Istanbul'a gelmis olan Alman ordusunu bir an önce Anadolu'ya geçirmek için çirpiniyordu

Haçlilarin Iznik, Eskisehir yolunu takip ettiklerini ögrenen sultan Mesud Haçlilarin geçebilecegi yerlerdeki kale ve burçlarini tahrip ederek gerekli tedbirleri aldigi gibi kendisine tabi hükümdar ve beylere de haber gönderip yardim talep etti 25 Ekim 1147 de Eskisehir yakinlarinda yorgun ve bitkin vaziyetteki haçli kuvvetlerine saldiran Sultan Mesud onlari çok agir bir bozguna ugratti Haçli ordusunun yaklasik onda biri imha edilirken Iznik'e geri dönenlerle de yol boyunca Bizanslilar tarafindan perisan edildiler Selçuklular ise bol miktarda ganimet ele geçirerek kalelerine çekildiler

Fransa krali St Louis Istanbul'a varinca kendisine Alman imparatoru Konrad'in Türk kuvvetlerini imha ederek Konya'ya girdigi söylenmisti Bizans imparatoru onu da bir an önce Istanbul'dan uzaklastirmak istedigi için yanlis bilgi vermisti Fransa imparatoru 1147 sonlarinda hakikati ögrenmis ve ayni yolu takip etmeye cesaret edememistir Ayni akibete ugramaktan endise ettigi için Balikesir, Bergama, Izmir ve Efes yoluyla Denizli istikametinde hareket etmis ve büyük kayiplar vererek bu sehre ulasabilmisti Buradan Antalya'ya dogru yola çikan imparator zaman zaman Türk saldirilarina maruz kalmis ve binbir güçlükle Antalya'ya varabilmisti Haçli kuvvetleri daha sonra Antalya'dan gemilerle Suriye sahillerine yöneldiler

Sultan Mesud Bizans taarruzlarini püskürttükten ve Konrad kumandasindaki haçli birliklerini Anadolu'da perisan ettikten sonra Atabeg Nureddin Mahmud ve Artuklu beyleri ile birlikte Suriye'deki haçlilara agir bir darbe indirmek için hazirliga basladi Nureddin'in gönderdigi kuvvetler 1149 tarihinde Haçli kontu Joscelin'e maglub olunca Sultan Mesud oglu II Kiliç Arslan'la beraber Joscelin üzerine yürüdü

Fakat Joscelin Selçuklu kuvvetleri ile savasa cesaret edemedi Bunun üzerine Sultan Mesud 1150 yilinda Haçlilarin isgali altindaki Göksun, Behisni, Ayintab, Ra'ban, Dülük sehirlerini aldiktan sonra Antakya'ya hareket etti Ancak Joscelin Selçuklulara tabi olmayi kabul etti, yorgun düsmüs olan Sultan Mesud da geri dönerek fethettigi yerleri Elbistan merkez olmak üzere oglu Kiliç Arslan'a verdi

Bu sirada Ermeni prensi Thoros Çukurova'ya giderek Tarsus, Adana, Manisa ve Anazarba'yi ele geçirmisti Bizans imparatoru ile anlasan Sultan Mesud 1153 tarihinde damadi Danismendli Yagibasan ile beraber Ermeniler üzerine yürümüs, fakat hiçbir netice elde edemeden geri dönmüstü Ertesi yil tekrar Çukurova'ya inen sultan Mesud daha büyük bir ordu ile Toroslari geçmeye çalisti, fakat bu sirada zuhur eden veba salgini yüzünden agir kayiplar vererek geri döndü ve bundan 10 ay sonra da öldü (1155)

Sultan ölecegini hissedince ülkeyi Sahinsah, Devlet ve Kiliç Arslan adli ogullari arasinda taksim etmekle beraber Kiliç Arslan'i sultan ilan ederek diger ogullarinin da ona tabi olmalarini istedi Sultan Kayseri'yi damadi Danismendli Zünnûn'a Sivas ve Amasya'yi da diger damadi Yagibasan'a vermis, onlarin da bu bölgelerde Sultan II Kiliç Arslan'a tabi olarak hüküm sürmelerini istemisti

Ilk saltanat yillarinda kayinpederi Danismendli Melik Gazi'nin nüfuzu altina giren Sultan Mesud onun ölümünden sonra hakimiyet sahalarini genisleterek Anadolu'da nüfuzun tekrar Selçuklularin eline geçmesini saglamistir

Adina para basilan ilk Anadolu Selçuklu sultani Mesud'dur Akilli ve adaletli bir hükümdardi Ilim adamlarini sever ve onlara saygi gösterirdi Amasya yakinlarinda güzel bir sehir insa ettirip camiler, medreseler, fakir ve kimsesizlerle yolcular için de meskenler yaptirmistir Sehre içme sulari getirmis ve halkin yararina pekçok faaliyette bulunmustur Sultan Mesud'un Simre adini verdigi bu sehir bugün bir harabe halindedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Selçuklu Tarihi / II . Kılıç Arslan

Eski 04-21-2009   #14
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / II . Kılıç Arslan



II KILIÇ ARSLAN (1155-1192)





Sultan Mesud'un ölümü üzerine yerine veliaht tayin ettigi büyük oglu II Kiliç Arslan geçti Elbistan meliki olan Kiliç Arslan babasi ile beraber pek çok sefere katilmis ve tecrübe kazanmisti Sultan Mesud ölecegini hissedince büyük bir merasim düzenleyip Kiliç Arslan'i bizzat tahta çikardi ve biat etti Diger ogullarini da melik olarak, ülkenin muhtelif yerlerinde görevlendirdi

Kiliç Arslan babasinin yerine Selçuklu tahtina geçince kardesleri de isyan ederek tahtta hak iddia ettiler Bunun üzerine Kiliç Arslan önce Devlet'i bertaraf etti Sonra da Ankara ve Çankiri meliki olan Sahinsah üzerine yürüdü Bu firsati degerlendiren Danismendli Yagibasan da Sivas'tan Kayseri'ye hareket etti Kiliç Arslan bu haberi alir almaz süratle Yagibasan üzerine yürüdü Iki ordu savasa girmek üzere iken alimlerin gayretleriyle buna mani olundu Fakat Yagibasan kisa bir süre sonra Elbistan'a saldirinca iki ordu yeniden karsi karsiya geldi Alimler yine oraya girip savasi engellediler ve taraflar arasinda anlasma sagladilar (1155)

Danismendliler'i himaye eden Nureddin Mahmud da bu sirada Ayintab ve Ra'ban sehirlerini istilâ ederek vaktiyle Mesud ile Franklara karsi yaptiklari ittifaki bozdu (1156) Kiliç Arslan büyük bir ordu ile yola çikip Ayintab'i muhasara etti ve sehri ele geçirdi Ra'ban üzerine yürüdügü sirada, Haçli taarruzlarina maruz kalan Nureddin Mahmud yaptiklarindan özür dileyerek Haleb'e döndü (1157)




Kudret ve nüfuzu giderek artan II Kiliç Arslan'dan korkan rakip ve düsmanlari ona karsi ittifak yapmak ihtiyacini hissettiler Imparator Manuel, Nureddin Mahmud, Danismendli Yagibasan, Kiliç Arslan'in kardesi Sahinsah, Danismendliler'in Kayseri meliki Zünnun, Malatya emiri Zülkarneyn ona karsi müsterek bir cephe olusturdular Bu ittifaki bozmak isteyen Sultan Kiliç Arslan imparatora elçi göndererek baris talebinde bulundu (1160) Fakat red cevabi aldi


Bunun üzerine Elbistan'i vererek Yagibasan'la anlasmak istedi Fakat bunca fedakarliga ragmen yine de aleyhindeki ittifaki bertaraf edemedi Erzurum meliki Izzeddin Saltuk'un Kiliç Arslan ile nikâhlanan kizini çeyiz ile birlikte Erzurum'dan Konya'ya gönderdigini haber alan Yagibasan gelin alayina saldirarak kizi Kayseri'ye götürüp yegeni Zünnun ile evlendirmek istedi Ancak Islâm hukukuna göre nikahli bir kadinin baska biriyle evlenmesi mümkün olmadigindan gelini zorla dinden döndürdüler ve yeniden müslüman olduktan sonra zorla nikâhladilar Bu agir tecavüz karsisinda çok öfkelenen Kiliç Arslan süratle Yagibasan üzerine yürüdü Ancak Bizans kuvvetlerince desteklenen Yagibasan galip geldi ve zor durumda kalan II Kiliç Arslan Bizans'a sigindi (1162) Istanbul'da muhtesem bir törenle karsilanan Sultan, 80 gün kaldiktan sonra imparator Manuel ile bir anlasma imzaladi

Buna göre;

1 Sultan Bizans imparatorlugunun düsmanlarini kendi düsmani olarak kabul edecek ve bunlarla mücadele eden Bizans'in safinda yer alacak,

2 Sultan ele geçirdigi Bizans sehirlerini iade edecekti

3 II Kiliç Arslan imparator Manuel'in bilgisi olmadan baska devletlerle herhangi bir anlasma imzalamayacak ve Manuel'in yaptigi seferlere yardimci kuvvetler gönderecekti

4 Sultan Türkmenlerin Bizans hakimiyetindeki topraklarina yaptigi akinlara mani olacakti
Kiliç Arslan Bizans'tan aldigi yardimlarla hazirliklarini ikmal edip, intikam maksadiyla Yagibasan üzerine yürüdü ve Sivas'i zaptetti

Yagibasan yardim için damadi Sahinsah'in yanina Çankiri'ya gitti ve 4 Agustos 1164'te orada öldü Yagibasan'in ölümü Kiliç Arslan'i rahatlatti Kiliç Arslan onun ölümü üzerine Ankara-Çankiri meliki Sahinsah'i kaçmaya mecbur ettigi gibi Danismendliler'in elindeki Elbistan'i ve diger bazi yerleri Selçuklu topraklarina katti

Kayseri ve Zamanti'yi da istilâ ederek Zünnun'un hakimiyetine son verdi Zünnun ile Sahinsah Anadolu topraklarini terk edip Nureddin Mahmud'a sigindilar (1164) Nureddin bunlari himayesine alarak Selçuklu topraklarina saldirdi Maras, Behisni ve Göksun'u zapt etti Sultan Kiliç Arslan büyük bir ordu ile ona karsi harekete geçti Fakat agir kis sartlari ve haçli saldirilari bu iki Türk hükümdarini anlasmaya mecbur etti

Nureddin'in 1174 tarihinde ölümü üzerine Sultan tekrar harekete geçerek Sivas, Niksar, Tokat ve diger bazi sehirleri zapt etti (1175) Zünnun ile Sahinsah bu defa Bizans imparatoruna sigindilar Imparator bu iki Türk beyine ait topraklari iade etmesi için Sultan'a baski yapiyordu 1175'te Selçuklu sinirina asker sevk etti ve tahkimata basladi Imparator kendisi sefere çikmadan önce Sahinsah ile Zünnun'u Anadolu'ya göndererek, Kiliç Arslan'in giderek artan kuvvetini sarsmayi planladiysa da bu hususta basari saglayamadi Bunun üzerine bizzat sefere çikarak Anadolu'yu istila etmek hayaline kapildi

MYRIOKEPHALON SAVASI (1176)

Anadolu Selçuklulari'yla Bizans imparatorlugu arasinda 1162'de yapilan anlasma taraflara daha rahat hareket etme imkâni sagliyordu Bundan yararlanan II Kiliç Arslan Danismendliler ve Musul Atabegligiyle; Imparator Manuel de Balkanlardaki bazi meselelerle ugrasiyordu Bununla beraber Anadolu'da sayilari 100000'i asan kalabalik bir Türkmen kitlesi kendilerine yurt ve otlak bulmak gayesiyle Bizans hakimiyetindeki bölgelerde yagma ve tahribatta bulunuyorlardi

Bu akinlara devam eden Türkmenler Denizli, Bergama ve Edremit'e ulasmislardi Imparator hem bu akinlara mani olmak hem de Anadolu'da giderek güçlenen Kiliç Arslan'a agir bir darbe indirmek gayesiyle kuvvetler göndermeye ve Eskisehir'de bazi askerî tedbirler almaya basladi Manuel Türk tehlikesine son vermek amaciyla bu seferi hilal-haç mücadelesine dönüstürmek istiyordu


Bu maksatla Papa III Alexandre'a bir mektup göndererek Türklere karsi baslattigi bu harekâtta kendisine yardim saglamasini istedi Papa cevabî mektubunda bu yardimi ancak yil sonunda saglayabilecegini bildiriyordu Bunun üzerine Kiliç Arslan bir yandan hazirliklarini sürdürürken bir yandan da Süleyman adli kabiliyetli bir elçisini imparatora gönderip aralarindaki barisi devam ettirmek istedigini bildirdi

Ancak imparator Türkmenlerin istilâ ettikleri yerlerin iade edilmesini ve kendisine siginan Zünnûn ile kardesi Sahinsah'a ait topraklari derhal geri vermesini sart kosuyordu Sultan imparatorun Eskisehir'de yaptirdigi istihkâmlari tahrib etmek için akinlara devam ederken imparator da bizzat sefere çikmadan önce Danismendli Sahinsah'i Anadolu'ya gönderdi Fakat Sahinsah Eskisehir yakinlarinda pusuya düsürüldü ve bozgun halinde imparatora sigindi Niksar üzerine gönderilen Zünnûn ise hiçbir basari saglayamadan geri döndü ve imparatora katildi Kiliç Arslan kardesi Sahinsah'i da bertaraf ederek Anadolu'da siyasî birligi korudu

Bizans imparatoru Manuel, II Kiliç Arslan daha fazla kuvvetlenmeden üzerine yürümek ve Anadolu'yu Türklerden kurtarmak istiyordu Bu düsüncelerle 1176 ilk baharinda Ayasofya'da yapilan muhtesem bir törenle Istanbul'dan yola koyuldu Frank, Macar, Sirp ve Peçeneklerden olusan bu büyük ordunun sayisi hakkindaki rakamlar 700 bine kadar ulasmaktadir Sultan tekrar elçi gönderip baris talebini tekrarladi Fakat imparator sultani yaptigi iyiliklere nankörce cevap vermekle suçluyordu Bizansli kumandanlar Türklerin savas gücünden bahsederek imparatoru barisa tesvik ediyorlardi Fakat Manuel onlari dinlemiyordu

Imparator Eskisehir yolu yerine Denizli istikametini takip ederek Selçuklulari gafil avlanmak ve baskent Konya'yi ele geçirmek niyetindeydi Bunu sezen Sultan Kiliç Arslan müslüman hükümdar ve beylerden yardim istedigi gibi düsman kuvvetlerine baskinlar düzenleyerek onlari yipratmaya ve ikmal imkânlarini tahribe çalisti 5-10 bin kisiden olusan Türkmen gruplariyla Bizans ordusuna saldirip yipranmis bir orduyla savasmayi plânliyordu

Sultan üçüncü defa imparatora bir elçilik heyeti gönderip baris talebinde bulundu Ancak imparator bu teklifi magrûr bir edâ ile reddederek "baris müzakerelerinin Konya'da yapilacagini bildirdi Bizans ordusu Homa-Düzbel-Karli-Haydarli-Karadilli-Uzunpinar yolunu takip ederek Myriokephalon (Karamikbeli) denilen sarp ve dar bir vadiye girdi Geçidin yüksek tepelerinde mevzilenerek vadiye tamamen hakim bir durumda olan Türk kuvvetleri Bizans ordusuna baslangiçta müdahale etmeyerek düsman öncü birliklerinin Bogaz'in içine dogru ilerlemelerini adeta kolaylastirdilar Bizans öncü birliklerine Angolos'un iki oglu Ioannes ile Andronikos kumanda etmekteydi

Bunlari diger birlikler takip ediyor, ardindan da agirliklar ve kusatma arabalari geliyordu Imparatorun hassa kuvvetleri ise daha geride idiler Öncü birliklerin bogazi geçerek ovaya inmesine müsaade eden Kiliç Arslan Bizans ordusunu birbirlerine yardimci olamayacak sekilde ikiye ayirmis bulunuyordu Karamikbeli'nin çikisindaki tepe noktasinda geçisi kapattiran Sultanin vadiye sevkettigi Türk kuvvetleri sol kanadi ok yagmuruna tuttular Bu kanadin büyük bir bölümü imha edildi


Ardindan gelen sag kanat kumandani onlara yardim etmek istediyse de çarpismanin basinda öldürüldü Geçit tamamen Türklerin kontrolünde oldugundan vadide sikisip kalan Bizans ordusu hareket kabiliyetini kaybetmis ve geri çekilme imkânlari kalmamisti Imparatorun hassa ordusu ve artçi kuvvetler de orada agirliklari tasiyan birliklerin bulunmasi sebebiyle hiçbir yardimda bulunamiyordu

Türk ordusu Bizans'in artçi birliklerinin gerisine uzanarak ricat etmelerine de imkân vermemekteydi Bu sirada Niksar yakinlarindaki savasi kaybeden ve öldürülen Andronikos Vatatzes'in kesik basi bir mizragin ucuna takilip Rumlara gösterilince moralleri daha da bozuldu Imparator olaylari seyretmekten baska bir sey yapamiyordu


Sultan Bizans ordusuna son darbeyi indirmek için imparatorun hassa kuvvetlerine saldirdi Bütün ümitlerini kaybeden imparator herkese canini kurtarmasini emrettikten sonra Türk birliklerinin içine daldi Bu sirada kopan bir firtina yüzünden her taraf tozduman oldu Çarpismalar öylesine siddetli bir sekilde devam ediyordu ki her taraf cesetlerle doluydu Imparator Manuel az sayidaki adamiyla saflari yararak Bizans öncü birliklerine katildi Burada pusuya düsürülen Bizans ordusu büyük ölçüde imha edildi (17 Eylül 1176) Imparatorun agirliklari ordunun silah ve techizati yagmalandi Zor durumda kalan imparator baris talebinde bulundu ve gece karanliginda yapilan müzakereler sonunda imparator Eskisehir'deki istihkâmlarini yiktirmayi ve Istanbul'a döndükten sonra da Sultan'a yüz bin altin göndermeyi kabul etti

Zafer sonunda Türkler 100 bin esir aldilar ve bunlari satilmak üzere Musul, Bagdat ve Suriye'nin muhtelif sehirlerine sevk ettiler Bütün Islâm ülkelerine ve müslüman hükümdarlara zafernâmeler gönderildi Malazgirt'ten sonra kazanilan ikinci büyük zafer olan Myriokephalon zaferi Selçuklular ile Bizanslilarin kaderinde önemli bir dönüm noktasini teskil eder Malazgirt'te hezimete ugramalarina ragmen, hâlâ Anadolu'yu geri alma ümit ve hayalinde olan Rumlar bu zaferden sonra umutlarini tamamen kaybettiler Haçli seferleri ve taht kavgalari sebebiyle Bizans'a geçmis olan üstünlük bu zaferle yeniden Selçuklular'a intikal etmistir Bu tarihten itibaren Türkler hakimiyet sahalarini genisletmeye devam ederken, Bizanslilar müdafaaya çekilmek zorunda kalmislardir Bu zafer bütün Islâm dünyasinda coskun sevinç gösterileri ile kutlanmistir

Sultan Imparator ile baris yaptiktan sonra Danismendliler'inn elinde bulunan Malatya'yi kusatti Emir Muhammed Sultan'dan "amânnâme" aldiktan sonra Malatya'yi terk etti Sultan da 4 aylik bir muhasaradan sonra 25 Ekim 1178'de Malatya'ya girdi ve Danismendliler'in bu koluna son verdi

Danismendliler'e son verilmesi Artuklu beylerini endiselendirdi ve Selahaddin Eyyubî'ye haber gönderip kendilerini himaye etmesini istediler Selahaddin kuzeye dogru yayilmak istedigi için bu firsati iyi degerlendirdi ve Artuklular'in bu teklifini kabul etti Kiliç Arslan ise Selahaddin'den vaktiyle Nureddin Mahmud tarafindan isgal edilmis olan Ra'ban'i geri vermesini istedi Selahaddin bu teklifi öfke ile reddetti Bunun üzerine Sultan Kiliç Arslan 20 bin kisilik bir orduyu Ra'ban'a sevketti

Fakat Selçuklu kuvvetleri 1179 yilinda vuku bulan muharebede maglub oldu Sultan Kiliç Arslan ertesi yil Artuklu hükümdari Kara Arslan'in oglu Nureddin Muhammed'in üzerine yürüdü Sultan damadi olan Nureddin Muhammed'in kizi Selçuk Hatun'a kötü muamele ettigini söyleyerek onu cezalandirmak istiyordu Kiliç Arslan'in Artuklu hakimiyetindeki topraklari ele geçirmesi üzerine Selahaddin Eyyubî Sultan'dan geri dönmesini istedi Doguda yayilma politikasi bu büyük hükümdari karsi karsiya getirmisti

Sultan Kiliç Arslan bir elçi vasitasiyla kizinin çeyizi olarak Nureddin Muhammed'e verdigi Malatya civarindaki Hanzit ve çevresinin kendisine iade edilmesini istedi Ayrica kizina kötü davrandigini ileri sürdü Taraflar arasinda anlasma saglanamayinca Haçlilarla mütareke imzalayan Selahaddin süratle Selçuklu topraklarina girdi, isin ciddiyetini anlayan Sultan Kiliç Arslan veziri Ihtiyareddin Hasan'i Selahaddin Eyyubi'ye gönderip onu bu hareketinden vazgeçirmek istedi

Selahaddin çok kararli oldugu halde vezir büyük bir maharetle onu barisa ikna etti ve daha sonra iki hükümdar Ermenilere karsi birlikte sefer tertip ettiler Sultan Kiliç Arslan ile Selahaddin Eyyubî arasindaki anlasmazliktan yararlanan Ermeni krali Rupen Kilikya'da pekçok Türkmen'i öldürtmüs, bir kismini da esir almisti Taraflar arasinda anlasma saglaninca Kiliç Arslan Selahaddin Eyyubî'den Ermeniler üzerine düzenleyecegi sefere istirak etmesini istedi Bunun üzerine Kiliç Arslan kuzeyden Selahaddin Eyyubî de güneyden Ermeni topraklarina girdi Onlara mukavemet edemeyecegini anlayan Ermeni prensi III Rupen baris talebinde bulundu ve agir tazminat ödemeyi kabul etti (1180) Kiliç Arslan Malatya'ya dönerken Selahaddin Eyyubî de Misir'a hareket etti

Imparator Manuel Komnenos'un Myriokephalon'da yapilan anlasma sartlarini tam olarak yerine getirmemesi üzerine Selçuklu kuvvetleri ve Türkmenler Bizans arazisine akinlara basladilar Uluborlu, Kütahya ve Eskisehir yörelerini fethettiler Ancak Selahaddin Eyyubî 1180 yilinda yapmis olduklari anlasma sartlarina uymayarak Güneydogu Anadolu'yu ele geçirmek istemesi yüzünden Kiliç Arslan yeni gelismelerle ilgilenmek zorunda kaldi Selahaddin önce Musul'u muhasara etti, fakat basarili olamayinca 1183'te Diyarbekir önlerine geldi ve uzun süre kusattiktan sonra sehri ele geçirdi Diyarbekir'i savunan Emir Nisanoglu maiyyetiyle beraber Sultan II Kiliç Arslan'a sigindi
Sultan Kiliç Arslan uzun ve serefli bir hükümdarliktan sonra artik yorulmus ve seferlere çikamaz olmustu Bu sebeple eski Türk töresine uyarak ülke topraklarini 11 oglu arasinda taksim etti Buna göre:

1 Kutbeddin Meliksah, Sivas ve Aksaray
2 Rükneddin Süleymansah, Tokat ve havalisi
3 Nureddin Sultan Sah, Kayseri
4 Mugiseddin Tugrul Sah, Elbistan
5 Muizzeddin Kayser Sah, Malatya
6 Muhyiddin Mesud, Ankara, Çankiri, Kastamonu ve Eskisehir
7 Giyaseddin Keyhüsrev, Uluborlu ve Kütahya
8 Nasreddin Berkyaruk Sah, Niksar ve Koyluhisar
9 Nizameddin Argunsah, Amasya
10 Arslan Sah, Nigde
11 Sencer Sah, Eregli'ye melik tayin edildiler

Bu taksim büyük bir ihtimalle 1182-1186 yillari arasinda yapilmistir
Kiliç Arslan bu taksimattan sonra veziri Ihtiyareddin Hasan ve diger devlet adamlari ile Konya'da sultan olarak hüküm sürmeye devam etmis, ogullari da melik sifati ile bulunduklari yerlerde yari bagimsiz olarak hareket etmislerdir Bu meliklerin her biri kendi adlarina para bastiriyor, hutbe okutuyor ve diger devletlerle münasebetlerde bulunuyor, sultan olarak da babalarini metbu taniyorlardi Ancak bu taksimden sonra kardesler ve babalari arasinda sonu gelmeyen bir mücadele basladi

1185 yilindan itibaren Anadolu yeni bir Türkmen muhaceretine ugramis ve konar-göçer topluluklar sehzadeler tarafindan birbirleri aleyhine kullanilmistir Sultan II Kiliç Arslan 1188 yilina kadar ogullari üzerindeki siyasi hakimiyetini devam ettirebilmis, ancak daha sonra büyük oglu Kutbeddin Meliksah ile aralarindaki mücadele bir savasa sebep olmustur 1188'de Kayseri civarinda meydana gelen savasta Meliksah'in askerleri büyük Sultan Kiliç Arslan'a kiliç çekmek istemeyince Meliksah Sivas'a döndü Fakat bu ihtilaf kesin bir çözüme kavusturulamadi Sultanin veziri Ihtiyareddin Hasan'in da baba-ogul arasindaki bu ihtilafi körükledigi sanilmaktadir Daha sonra vezirlikten azledilen Ihtiyareddin Hasan Sivas civarinda Türkmenler tarafindan pusuya düsürülerek öldürüldü Kutbeddin Meliksah Anadolu tahtina uzanan yolda en büyük engel olarak gördügü vezirin ölümü üzerine kendini destekleyen Türkmenlerle birlikte baskent Konya üzerine yürüdü ve Sultan II Kiliç Arslan'a kendisini zorla veliaht ilan ettirdi(1190)

Bu mücadele kudretli Türkiye Selçuklulari devletini sarsmis ve III haçli seferine katilan ordularin Anadolu'dan geçmelerine mani olunamamistir Alman imparatoru Friedrich Barbarossa 1190 yilinda III haçli ordusunun basinda Anadolu'dan geçerken Bizans'in Anadolu'yu istila emellerine son veren o büyük Selçuklu sultani II Kiliç Arslan oglu Meliksah'in elinde adeta bir esir durumuna düsmüstü Büyük Islâm mücahidi Selahaddin Eyyubî'nin haçlilari perisan ederek 1187'de Kudüs'ü fethetmesi üzerine baslatilan III Haçli seferine katilan birliklerin sayisi 200-600 bin arasinda gösterilmektedir

Alasehir-Denizli yolunu takip eden haçlilar yol boyunca göçebe hayati yasayan Türkmenlerin saldirilarina maruz kalmis, fakat ciddi bir mukavemetle karsilasmamistir Ilk defa 1190 Mayisinda Aksehir yakinlarinda haçlilarin önüne çikan Meliksah ile Türkmen reisi Rüstem yorgun Haçli ordulari karsisinda basarili olamamis ve yavas yavas Konya'ya çekilmislerdir (17 Mayis 1190) Meram'da ordugâh kuran haçlilar bir müddet Konya'yi muhasara etmisler ve sonunda Kiliç Arslan ile Melik Sah'in baris teklifini kabul ederek rehin aldiklari 25 Türk emiri ile birlikte Haziran ayi ortalarinda Konya'dan ayrilmislardir

Rivayete göre Meliksah nefret ettigi emirleri haçlilara teslim etmis, onlar da yolda Türkmen saldirilarina mani olmadiklari bahanesiyle öldürülmüslerdir Selçuklu topraklarini geçen imparator oradan Silifke (Göksü) çayini geçerken bogularak ölmüstür (10 Haziran 1190)
Haçlilar Suriye'ye gittigi sirada Meliksah da babasinin vezir ve emirlerini bertaraf ederek Konya'ya hakim oldu Meliksah daha sonra kardesi Kayseri meliki Sultansah'in üzerine yürüyerek onu muhasara etti Meliksah'tan memnun olmayan Kiliç Arslan bir firsatini bulup Sultan Sah'in yanina sigindi

Bunun üzerine Meliksah Konya'ya dönüp sultanligini ilan etti II Kiliç Arslan bir müddet Sultan Sah'in yaninda kaldiktan sonra onun da kendisini emellerine alet etmek istedigini anlayinca büyük oglu Uluborlu meliki Giyaseddin Keyhüsrev'in yanina gitti Onunla birlikte Konya'ya hücum ederek sehri aldi ve Giyaseddin'i veliaht ilan ederek Aksaray'da bulunan Meliksah'i kusattigi sirada hastalanarak öldü (26 Agustos 1192)

Yaklasik 80 yasinda ölen II Kiliç Arslan siyasî ve askerî kabiliyeti, elde ettigi büyük zaferleri ve ileri görüslülügü ile Türk tarihinin önde gelen hükümdarlarindan biridir Anadolu'nun Türklesmesinde büyük hizmeti geçen Sultan II Kiliç Arslan zamaninda ticaret yeniden hayatiyet kazanmis ve ilk kervansaray bu dönemde yapilmistir Anadolu Selçuklu sultanlari arasinda ilk altin sikkeyi bastiran da odur Onun zamani sehircilik ve imar faaliyetleri bakimindan da önemlidir Aksaray'i yeniden insa ettirdigi gibi Konya'yi da imar ederek surlari yeni bastan yaptirmistir Malatya'da bazi imar faaliyetlerinde bulunmustur

Alıntı Yaparak Cevapla

gıyaseddin keyhüsrev

Eski 04-21-2009   #15
Şengül Şirin
Varsayılan

gıyaseddin keyhüsrev





I GIYASEDDIN KEYHÜSREV (BIRINCI HÜKÜMDARLIGI, 1192-1196)




II Kiliç Arslan'in ölümü üzerine küçük oglu ve veliahdi Giyaseddin Keyhüsrev Selçuklu tahtina geçti Annesi Bizans imparator ailesine mensup bir kadindi Kiliç Arslan ülkeyi taksim ettigi sirada onu Uluborlu'ya melik tayin etmisti Babasinin ölümünü bir süre gizledikten sonra sultanligini ilân etti




Kardesleri kendisini sultan olarak tanimamakla beraber saltanat hukukunu çignemeye cesaret edememis ve melik unvanlariyla yetinmek zorunda kalmislardir En tehlikeli rakibi Kutbeddin Meliksah'in bir süre sonra ölümü üzerine biraz rahat nefes alma imkâni bulan Giyaseddin Keyhüsrev Ankara meliki Muhyiddin Mesud ile Tokat meliki Rükneddin Süleyman Sah'in fetihlerle diger kardesleriyle mesgul olmalarindan istifade ederek kayda deger bir sikintiyla karsilasmadan Konya'da Selçuklu tahtini elinde tutabildi Hatta Menderes vadisine kadar fetihlerde bulundu Çok sayida esir ve bol miktarda ganimetle döndü Esirleri Aksehir'e sevkedip köylere yerlestirdi Onlara tohumluk dagitti ve bes yil boyunca vergiden muaf tuttu Daha sonra Bizans imparatoru ile baris yapilinca bunlara diledikleri yerlere gidebilecekleri söylendi Fakat onlar müslüman Türkler arasinda yasamayi tercih ettiler

Selçuklu tahtini ele geçirmek isteyen Rükneddin Süleyman Sah Ankara meliki Mesud'un elindeki bazi yerleri zaptederek onu kendine tabi kildi Daha sonra diger kardeslerini de hakimiyet altina alip Konya üzerine yürüdü Ona mukavemet edemeyecegini anlayan Giyaseddin Keyhüsrev 1196 yilina kadar tahtini korumus ve ayni yil Konya'yi Tokat meliki Rükneddin Süleymansah'a terketmek zorunda kalmistir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.