Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anlamları, ata, dan, sözleri

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları





Abanın kadri yağmurda bilinir
Her şeyin bir değeri vardır Bir şeyin gerçek değeri (kadri) ise, ona gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkar

Abdala "kar yağıyor" demişler, "titremeye hazırım" demiş
Yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşayıp eziyet çekmekte olan kimseler, karşılaşacakları zor şartlardan endişe duymazlar Çünkü onlar bu şekilde yaşamaya alışıktırlar

Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır
Kimi görgüsüz ve eğitimsiz kimseler bir rastlantı sonucu lâyık olmadıkları önemli bir işin başına geçseler ya da bir mevki elde etseler, aptalca davranmaya, o yerin adamı gibi görünmeye ve böbürlenmeye başlarlar Dahası, bunun kendi hakları olduğunu da ileri sürerler

Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz
Kimi insanlar yaptıkları işten zevk duyarlar ve onu bırakmak istemezler; bu işi sürekli olarak, tekrar tekrar yapmaktan da hiç bıkkınlık duymazlar

Abdalın dostluğu köy görünceye kadar
Çıkarı için yakınlık gösterip dostluk kuran kimse, beklediği yararı elde ettikten, işini yürütecek başka yollar bulduktan sonra sizinle olan ilişkisini keser

Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur
Hemen herkesin ilgi duyduğu bir alanı, kendine özgü bir işi vardır İlgi duyduğu alan ya da iş neredeyse kişi de orada bulunur

Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık
Telâşla, sabırsızca ve ivedilikle yapılan işler genellikle kötü sonuçlar doğurur; kişiyi pişmanlığın içine iter

Acele ile menzil alınmaz
Telâşlanıp ivmekle, sabırsız davranmakla daha çabuk sonuç alacağımız, başarı kazanacağımız sanılmamalıdır Bilinmelidir ki her işin bir süresi vardır

Acele işe şeytan karışır
Düşünüp taşınmadan, çabuk davranılarak yapılan işten iyi sonuç beklenmemelidir; o iş ya yanlış ya da bozuk olur

Acemi katır kapı önünde yük indirir
Bir işin yabancısı olan, bir işe alışmamış, beceriksiz ya da anlayışsız kişi, kendisinden beklenen işi eksik yapar ve istenildiği gibi yerine getiremez; daha başlangıç anında veya en önemli yerinde işi bırakıverir

Acıkan doymam (sanır), susayan kanmam sanır
Uzun süre bir şeyin yokluğunu çekip ona ihtiyaç duyan kimse, o şeyden ne kadar çok elde ederse etsin tatmin olmaz; kendisine yetmeyeceği duygusu içinde bulunur

Acıkmış kudurmuştan beterdir
Bir şeyden uzun süre yoksun kalan kimse, onu gördüğü anda ele geçirmek ister; kendinden geçercesine ona saldırır, sanki kudurmuş gibidir, gözü hiçbir şeyi görmez, tek düşündüğü uzun süre yokluğunu çektiği o nesnedir

Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur
Bir kimsenin acınmasına yol açar, başkalarını ona merhamete getirirseniz, o kimse yerli yersiz yardım dilemeye başlar ve gittikçe arsızlaşır; bunun yanında kimilerinin hakkını kısar, emeklerinin karşılığını vermez ve onları aç-yoksul bırakırsanız, onlar da hırsızlık yapmaya başlarlar

Acı patlıcanı kırağı çalmaz
Kötü durumda olan bir kimseyi, ortaya çıkacak yeni kötü durumlar etkilemez; pek çok zorluğa katlanabilir; çünkü o, böylesi kötü durumlara alışmıştır Ayrıca, işe yaramayacak hâle gelmiş kimseler de, tutar bir yanları olmadığı için felâketlerden çekinmezler

Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden (çıkarır), tatlı söz (dil) yılanı deliğinden (ininden) çıkarır
Onur kırıcı, sert, kötü sözler insanı öfkelendirir; sabrını taşırır, çileden çıkarır, hoş olmayan davranışlara sürükler Bunun aksine yumuşak, tatlı, hoş sözler de öfkeli, geçimsiz, saldırgan insanları yatıştırabilir; zarar vermelerinin önüne geçip onları doğru yola sokabilir

Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez
Aç, yemek yeme ihtiyacı olan, yemesi gereken kimsedir Bu insanın düşüncesi de karnını doyurmaktır Onun bu isteği kimi özürlerle giderilip geçiştirilemez, böyle yapılmak istenirse kimi anlamsız ve aşırı davranışlara kaymasına neden olunur Çocuklar da bir şey istediler mi hemen onun yerine getirilmesini isterler, beklemek nedir bilmezler

Aç (arık) at yol almaz, aç (arık) it av almaz
İş gördürülen kimselerden verim umuluyorsa onlar aç, yoksul ve zaruret içinde bırakılmamalı, her yönden tatmin edilmelidirler

Aç ayı oynamaz
Kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı esirgenmemelidir; insan ya da hayvan olsun, çalışan mutlaka doyurulmalıdır

Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız (yüzsüz) edersin
Yönetiminde bulunan, gözetiminde olan kimseleri maddî ve manevî yönden tatmin etmelisin İnsanları bu yönlerden sıkıntıya düşürür, emeklerinin karşılığını vermez, kötü muameleye maruz bırakırsan yanlış yola saparlar; söz dinlemez olurlar, arsızlaşırlar

Aç doymam, tok acıkmam sanır
Uzun süre yokluk içinde olan aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, tatmin olmaz, yetmeyeceği duygusunu taşır Tok, yani varlıklı insan ise var olanla yetinir gibidir, elindekilerin bir gün gelip tükeneceğini düşünmez, yeni kazanç yollarına başvurmaz, dahası elindekileri bilinçsizce harcamaya devam eder

Aç elini kora sokar
Aç ve yoksul insan, zorunlu ihtiyaçlarını gidermek için canı pahasına bile olsa her türlü tehlikeye atılmaktan çekinmez

Aç gözünü, açarlar gözünü
Uğraşılarında, giriştiğin işlerinde uyanık bulunup dikkatli olman gerekir; yoksa umulmadık, beklenmedik bir anda büyük zararlarla karşı karşıya kalabilirsin Bu belâdan sonra aklın başına gelir ama iş işten geçmiş olur

Açık ağız aç kalmaz
Çalışan, didinen, ne istediğini bilen, bıkmadan usanmadan bunu dile getiren kişi geçim yolunu bulur; muhtaç duruma düşmez, aç kalmaz

Açık yaraya tuz ekilmez
Acısı ve derdi taze olan bir kimsenin üzüntüsünü artıracak söz ve davranışlardan kaçınmak gereklidir

Açık yerde tepecik kendini dağ sanır
Kıymetli, yetenekli kimselerin bulunmadığı veya az bulunduğu bir yerde, kendinde az da olsa bir şey bulunan kimse böbürlenmeye, büyüklük taslamaya başlar

Açılan solar, ağlayan güler
Hayatta hemen her şey bir değişimin içindedir, olduğu gibi kalmayıp tersine dönebilir, güzel çirkinleşebilir; mutsuz mutlu, yoksul da zengin olabilirMsn Öğretmen öss kpss Gazeteler Sohbet hazır mesajlar ders izle Belirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşı şiir

Açın gözü ekmek teknesindedir (olur)
İnsanın tek amacı, öncelikle kendisi için gerekli, yaşaması için zorunlu olan, yokluğunu çektiği şeyi elde etmektir

Açın karnı doyar, gözü doymaz
1 Bir şeyin uzun süren yokluğu açlık ve doyumsuzluk duygusuna iter insanı; bu insan hiç doymamış, aç kalacakmış gibi davranır; gözü nesnelerde kalır, o nesneleri kaybedecek sanısına kapılır 2 İhtiraslı kişi elindekiyle yetinmez, daha fazlasını ister

Aç kurt bile komşusunu dalamaz
Komşu hakkı çok yücedir Komşuya hangi şartlarda olursa olsun, aç ya da zengin iyi davranılmalıdır Çünkü toplumun dirlik ve düzenliği bir yönüyle buna bağlıdır

Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna
Sır özeldir ve gizli tutulmalıdır Onun gerçekten duyulup yayılması istenmiyorsa, dosta bile açılmamalıdır Açılırsa o da ağzından kaçırabilir ya da yakınına anlatabilir, bunu başkaları duyabilir, saklamaya çalıştığın şey sır olmaktan çıkar, yayılır

Aç ne yemez, tok ne demez
Yoksul kişi ihtiyaç duyduğu şeyin en kötüsüne bile razı olur; iyisini, kötüsünü arayacak durumda değildir Oysa varlıklı kişi için durum farklıdır, o her zaman daha iyisini ister, en güzel şeylerde bile bir kusur bulur, mırın kırın eder

Aç tavuk (düşünde) kendini buğday (arpa, darı) ambarında sanır (görür)
Yoksulluk çeken, varlık yüzü görmeyen kişi sürekli ihtiyaç duyduğu şeylerin hasretini çeker; kendisini onları elde etme hayaline kaptırır, olmayacak düşler kurar

Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü
Hoşuna gitmeyecek sözler söylenmesine, hakkında kötü şeylerin ortaya çıkmasına yol açmak istemiyorsan karşındakini kızdırma

Aç tokun yüzüne bakmakla doymaz
İnsan ihtiyaç duyduğu, sürekli yokluğunu çektiği şeyleri varlıklı kimselerde görmekle onlara sahip olmuş sayılmaz Tatmin olabilmek için onları gerçekten elde etmelidir

Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz
Bu iki şey tamamen bir birinin karşıtıdır Hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz, zalimler bulunamaz Zulmün bulunduğu yerde ise hak yeme, sömürü, eğrilik, azgınlık vardır ve orada da ne adalet ne de âdil vardır

Adam adama her daim muhtaç (gerek olur)
Tek başına yaşamak oldukça zor olduğundan insanlar bir arada yaşarlar, dayanışmaya gerek duyarlar İhtiyaçlar bu sayede karşılıklı olarak giderilir Bu bakımdan hiçbir insanı küçümseyip yararsız saymamalı; olur ki bir gün, hiçlenen o insanın yardımına gerek duyulabilir

Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz)
Birileri gelip konuğumuz olabilir, evimizde kalabilir Bu konuk tıpkı can gibidir; can nasıl gövdeye geldiği gibi gidiyorsa, konuk da günün birinde geldiği gibi gidecektir Bu sebeple yanımıza gelen arkadaş, dost, yakın ve konuklarımızdan yaka silkmemeliyiz

Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar)
Bir kimse kendisine yapılan kabalık, kötülük karşısında sert tepki göstermiyor, benzer bir şekilde karşılık vermiyorsa, bu korktuğundan değildir; hatır saydığındandır, utandığındandır, duygularına egemen olduğundandır

Adam adam denmekle adam olmaz
Değerleri olmadığı hâlde değer verip saygı duyarak, bazı unvanlar vererek, överek, pohpohlayarak bir kimseyi iyi yetişmiş, değerli bir kimse yapamayız Gerçek şahsiyet, olgunluk, insana yakışacak durum, tutum ve davranış insanın kendinde bulunmalıdır

Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu
Bir kimsenin toplumdaki seçkin yeri ve önemi zengin ya da yoksul hâliyle ölçülemez Kimi insanlar son derece yoksuldurlar ama kendilerinde bir adamlık vardır Kimileri de zengindir ama insanlıktan nasiplerini almamışlardır Dolayısıyla yoksul olmak insanın değerini düşürmez, zengin olmak da değerini artırmaz

Adam adamı bir kere (defa) aldatır
Bir kimse, huyunu suyunu bilmediği bir kişiye bir kez aldanır; bir daha aldanmaz Çünkü bir kez aldanmış ve ders almıştır Artık kendini ona göre ayarlar, karşı tarafın düzenbaz olduğunu bildiği için tedbir alır, düzenbaz ne derse desin inanmaz ve tuzağına düşmez

Adama dayanma ölür, duvara (ağaca) dayanma yıkılır (kurur)
İnsanlar hayatları boyunca birbirlerine destek verirler, yardımcı olurlar Ne ki her destek ve yardım sürekli olmaz O hâlde insan, yapacağı işlerde başkalarının yardımına ve desteğine değil, öncelikle kendi gücüne, bilgi ve becerisine dayanmalı ve güvenmelidir

Adam ahbabından bellidir (Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu diyeyim)
İnsan daha çok anlaştığı, huyunu suyunu bildiği, sevdiği, yanında bulunmaktan hoşlandığı kimselerle arkadaşlık kurar; dostluk eder Dolayısıyla bir kimsenin iyi ya da kötü olduğu, arkadaşlık kurduğu kimsenin kişiliğine bakılarak anlaşılabilir

Adamak kolay, ödemek güçtür
Bir işi yerine getireceğim demek, davranışıyla ya da tutumuyla o işi yapacağım duygusu uyandırmak, umut vermek kolaydır Ne var ki yerine getirmek ve yapmak güçtür Çünkü bu, bir çabaya, bir maddeye ya da bir paraya dayanır; bunlar da zor sarf edilir şeylerdir

Adamın (insanın) adı çıkacağına (çıkmaktansa) canı çıksın (çıkması yeğdir)
Toplumun bir insan hakkında verdiği yargı kolay kolay değişmez Eğer bir adamın adı kötüye çıkmış, bu yanıyla şöhret bulup tanınmışsa, bu durum onun için katlanılmazdır Nereye gitse kötü yanı yüzüne vurulacak, itilip kakılacak, aşağılanıp toplum dışına itilecektir Böyle bir hayatı yaşamak, o insan için yaşarken ölmek demektir

Adamın iyisi alış verişte belli olur
Alışveriş bir insanın karakterini, iyi ya da kötü oluşunu belirleyen en önemli ölçütlerden biridir Alışveriş her şeyden önce çıkara dayanır Birçok insan da çıkarı için ahlâk kurallarını çiğnemekten kaçınmaz Bunu anlamanın en iyi yolu da kişiyi alışverişte denemektir Alışveriş sırasında hileye başvurmayan, hakkı gözeten, yalan söylemeyen, ahlâksız yollara sapmayan kimse iyi insandır

Adamın iyisi iş başında belli olur
İnsanı gösteren sözü değil, işidir Bir insanın gerçek değeri; becerikli mi beceriksiz mi, çalışkan mı tembel mi, başarılı mı başarısız mı, iyi mi kötü mü olduğu yaptığı işlerle, çevresindekilere karşı takındığı tutumla ölçülür

Adamını yere bakanından, suyun ağır (sessiz) akanından kork (sakın)
Genellikle sessiz akan sular derin ve tehlikeli olurlar Bir olay karşısında duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan, niyetini belli etmeyen, sessiz kalan kimseler de ağır akan suya benzerler Sinsidirler, içlerinde besledikleri kötülükleri hissettirmezler, bu bakımından sakıncalıdırlar

Adam olana bir söz yeter
İyi yetişmiş, kişilikli, anlayışlı, duyarlı kişiler kendilerine söylenen sözü, ilk söylenişinde anlarlar ve sözün gereğini yerine getirirler Bir sözü defalarca söyleten, söyleyeni zorlayan, çıkmaza sokan kimselerde ise, bir kavrayış noksanlığı, bir ahlâk eksikliği var sayılabilir

Âdemoğlu (insanoğlu) çiğ süt emmiştir
Başlangıcından bu yana nankörlük insanoğlunun değişmez bir sıfatı olagelmiştir Yapılan bir iyiliğe karşı, çokluk kötülükle cevap vermek, insanın atamadığı huylarındandır Sanki bu, insanda değişmez bir hâldir Bu bakımdan insanoğlu güvensizdir, ona karşı daima dikkatli olunmalıdır

Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur
Büyüklerin küçükler üzerinde büyük bir etkisi vardır Çocuklar, çokluk büyüklerini örnek alırlar Onlardan ne görürlerse onu yapmaya çalışırlar Bu sebeple, anne-babanın çocuklar, büyüklerin de küçükler üzerindeki etkisi, eğitim açısından oldukça önemlidir

Ağacı kurt, insanı dert yer
Ağaç kurdu, içine yerleştiği bir ağacı veya tahtayı özünden, içten içe yiyerek çürütür ya da kurutur Dert ve üzüntü de tıpkı ağaç kurdu gibidir İnsanı içten içe yıpratır, perişan eder, dayanıksız kılar, yiyip bitirir

Ağaç kökünden yıkılır
Ağacı ayakta tutan, onu toprağa bağlayan kökleridir Onun bütün dallarını kesebilirsiniz, ancak yıkamazsınız Yıkmak için köklerini topraktan çıkarmak zorundasınız Bir aile, toplum ya da düzen de tıpkı ağaç gibidir Onu da ayakta tutan bir temel (kök) vardır Kimi ayrıntılarını (dallarını) yok edebilirsiniz, ancak yıkıp bozamazsınız; yıkmak için temelini sarsmak, ana noktalarını bozmak zorundasınız

Ağaç yaprağı ile güzeldir (gürler)
Bir ağacı güzel gösteren, verimli kılan, canlı tutan yaprakları, çiçekleri ve meyveleridir Varlığını ancak bunlarla kanıtlar İnsanlar da böyledir İnsan ailesi, çocukları, yakınları ve dostları ile bir bütün oluşturup varlık gösterebilir Eğer bunlardan mahrum olursa yapraksız, çiçeksiz ve meyvesiz bir ağaç gibi kalır ortada; cansız, kurumuş gibi, güçsüz ve verimsizdir

Ağaç yaş iken eğilir
Çocuklar mutlaka küçük yaşta eğitilmelidirler Bu yaşlarda işlenmeye, her türlü bilgiyle donatılmaya elverişlidirler Zaman geçip de büyüdükçe eğitilmeleri zorlaşır Yaşlı insan kolay kolay eğitilmez Onlar tıpkı kuru bir ağaç gibidirler Eğilmezler, buna zorlanırlarsa kırılırlar Bu sebeple onlara yeni bir davranış kazandırmak imkânsız gibidir

Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter
Yüce Allah, her canlıyı yaratırken onunla birlikte rızkını da yaratır Ancak insanlar aç gözlülük edip kimilerinin hakkını gasbederler, rızklarına el koymaya çalışırlar Dolayısıyla kimileri aç ve yoksul kalır İnsanlar bu tavırlarından vazgeçmiş olsalar, herkesin rızkının kendisine yeter olduğu apaçık ortaya çıkacaktır


Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır
Gittiğimiz yolda, tuttuğumuz işte ilerlemek istiyorsak acele edip telâşa düşmemeliyiz Yavaş yavaş ama güvenli, gerekli bir tempoda, emin adımlarla yürümeliyiz Böyle hareket etmezsek, aceleciliğimiz yüzünden sürçebilir, yolumuzu şaşırabilir, sonuca da ulaşamayız

Ağır kazan geç kaynar
1 Herkesin anlayış yeteneği bir değildir, öğrenme kabiliyetleri de farklıdır Kimi kalın kafalı kimseler bir meseleyi oldukça geç ve zor kavrarlar 2 Bazı beceriksiz, tembel kişiler işlerini geç yaparlar ve zamanında yetiştiremezler 3 Ağırbaşlı, olgun kimseler bir olay karşısında hemen öfkelenip telâşlanmazlar

Ağır ol, batman gelesin
Temkinli, ağırbaşlı, ölçülü ol ve dengeli hareket et ki, itibar göresin; sevilip sayılasın Çünkü hafif meşrep, sulu, çabuk kızıp taşkınlık gösteren, aceleci kimseler toplumda pek sevilip yer edinemezler

Ağır taş batman döver (yerinden oynamaz)
Tutarlı, ölçülü, ağırbaşlı, temkinli kimselerin toplumda etkin bir yerleri, ayrıcalıklı bir kişilikleri vardır Bu ayrıcalıkları sebebiyle onlara kolay kolay kimse ilişmeye cesaret edemez, onları hırpalamaya öyle herkesin gücü yetmez, dolayısıyla ister istemez saygı görür ve yerlerini korurlar

Ağır yongayı yel kaldırmaz
Davranışları ölçülü, sözleri yerinde, temkinli ve ağırbaşlı olan insanlara dış etkenler, niyeti bozuk kimseler kolay kolay zarar veremezler

Ağız yer, yüz utanır
İkram kabul eden, armağan alan kişi, bunları kendisine sunan kimsenin istediğini yerine getirme zorunluluğunu duyar; bir borçluluk duygusuyla bu isteği reddetmeye utanır, istemese de işi yapar

Ağlamayan çocuğa meme vermezler
Hakkımızın yendiği yerde susup sonuca katlanmak doğru değildir Susar, sesimizi çıkarmaz, hakkımızı aramazsak kimse bize yardım elini uzatmaz; hakkımızı vermez Onun için hakkımızı arama yoluna gitmeli ve bu yolda sesimizi duyurmalıyız

Ağlatan gülmez
Başkalarına zulmeden, sıkıntı veren, çile çektiren kimselerin kötülükleri karşılıksız kalmaz; günün birinde bu dünyada ya da öteki dünyada kendisine döner, yaptıklarının cezasını mutlaka çeker, o da ağlar

Ağrısız baş mezarda gerek (olur)
Yaşayan her insan dertten, çileden yakasını kurtarabilmiş değildir Yaşadıkça da kurtaramayacaktır Dolayısıyla dertsiz insan ancak mezarda bulunur Bu demektir ki, insan dertten ancak ölünce kurtulacaktır

Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar
Vakit ve fırsat varken (yazın) çalışmayan, tembel tembel oturan, keyfini düşünen kimse, fırsat kaçtıktan sonra, çalışmanın zor olduğu günlerde (kışın) geçim sıkıntısı çeker; perişan olur, aç kalıp yoksul düşer

Ah alan onmaz
Zulmeden, hak yiyen, kötülük yapan ve bu sebeple birilerinin bedduasını alan kimse iflâh olmaz; onun sonu iyi değildir, yaptıklarının cezasını mutlaka görür

Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer
Değerli, güzel ve iyi şeyler çoklukla onlara lâyık olmayan kimselerin eline geçer ve onlarca kullanılırlar Bu da gösteriyor ki, insanlar gelişen olaylara çok kez engel olamazlar

Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez
Anlayışı kıt, beceriksiz, yüzsüz ve yılışık, çıkarcı kimselere gereksiz yere yakınlık gösterilmemelidir Yoksa bu yakınlığı kötüye kullanabilir Yerli yersiz karşınıza çıkıp sizi rahatsız ve huzursuz edebilir Bu gibi kimselerle kurulacak ilişkilerde dikkatli olunmalıdır

Ahmak iti yol kocatır
Bazı insanların girişimleri, uğraşıları, didinmeleri, yaptıkları işleri ahmaklıkları yüzünden sonuçsuz kalır; yıpranmalarına yol açar Bunun böyle olmasının sebebi, işe iyi düşünmeden, plân yapmadan girmiş bulunmaları, karşılarına çıkacak aksilikleri hesaplamamış olmalarıdır İşte böylesi bir giriş, onları tekrar tekrar yapmak zorunda bırakmış, zaman kaybettirmiş, yormuş ve yıpratmıştır

Akacak kan damarda durmaz
Takdir, tedbiri bozar derler Bir zarara uğramak, önemli bir şeyimizi kaybetmek kaderimizde varsa, ne yaparsak yapalım, ne önlem alırsak alalım bunun önüne geçemeyiz Bugün ya da yarın, er veya geç olan olacaktır

Ak akçe kara gün içindir
Emek vererek, alın teri dökerek kazandığımız para, sıkıntılı anlarımız ve zor günlerimiz içindir; bizi darlıktan bu para çekip kurtarır, rahata erdirir Dara düşülen günlerimizde bu parayı harcamaktan da geri durmamalı, çekinmemeliyiz

Akan su yosun (pislik) tutmaz
Bilinen bir şey ki, devamlı akan su kendini ve yatağını temiz tutar; hareketsiz ve birikinti hâlinde olan su da aksine mikrop ve pisliği bünyesinde taşır Denebilir ki hareketlilik, canlılık ve çalışkanlık insanı canlı ve üretken yapar; iyimser kılar, kötülükten uzak tutar, düşkünlüğünü önler; böylece de o insan hem kendine, hem de başkalarına yararlı olur

Akar su çukurunu kendi kazar
Azimli olan, bir şey yapma isteği ve gücünü taşıyan, gayretli ve atak kimseler zorluklara boyun eğmezler; amaçlarını gerçekleştirmek için imkân ararlar, yollarını ne yapıp edip bulurlar

Akan suya inanma, el oğluna güvenme
Kimi akar sular yavaş aktığı için tehlikesiz görünebilir, ancak yine de güvenmemelidir Bir an o suya kapılıp sürüklenebilir, derinlere ve burgaçlara çekilip boğulabiliriz El oğlu da tıpkı bu akar sular gibidir, kimi yanlarına bakarak onlara güven duyamayız Çıkarı için bizi tuzağa düşürebilir, başımıza olmadık işler açabilir, zor durumda bırakıp zarara uğratabilir Bunun için temkinli olmalıyız

Akıl akıldan üstündür
Her insan aynı anlayış, bilgi ve düşünme gücüne sahip değildir Bizim akletmediğimizi, bir başkası akledebilir Biri bizden daha iyi düşünüp karanlık bir noktada bize ışık tutabilir Bu bakımdan önemli işlerimizde güvenli, geniş düşünce sahibi kimselere danışmaktan, onların bilgi ve tecrübesine başvurmaktan kaçınmamalıyız

Akıl için tarik (yol) birdir
Bir mesele ancak akıl yoluyla çözülebilir Bu yol ise tektir Doğru düşünenlerin, mantıklı olanların bu yolu izlediklerinde vardıkları sonuç hep aynı olacaktır

Akıl kişiye (adama) sermayedir
Giriştiğimiz hemen bütün işlerde başarılı ya da başarısız olmamızdaki en büyük etken akıldır O, yapmaya çalıştığımız işte baş aracımızdır Onu gerektiği gibi, yerinde kullanırsak iyi sonuç almamız kolaylaşır Hemen her işte bir sermayeye gerek duyulduğu açıktır Bu sermaye de paradır Ama unutmayalım ki, paranın da işe yarar şekilde kullanılması akılla olur

Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır (Deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun)
Düşüncesiz ve yersiz davranan, gerçeği görmeyen, anlayışı kıt kimseler yaptıkları işlerin, söyledikleri sözlerin ne gibi sonuçlar doğuracağını hesap edemezler Bu yanlarıyla, iyi niyetli de olsalar dostlarına bilmeyerek zarar verebilirler Bunun aksine, akıllı düşmanın neler yapabileceği, hangi yollara başvuracağı önceden tahmin edilip sezilebilir; dolayısıyla kişi tedbirini alır, kendisine gelebilecek zararları önlemeye çalışır

Akıllı hırsız, şaşkın ev sahibini bastırır
Aklını kullanmasını bilen, açık göz, uyanık ve düzenbaz kimseler düşüncesiz, kavrayışı kıt, ahmak ve şaşkın kimseleri aldatmakta bir zorlukla karşılaşmazlar Hatta bu kimseler, karşılarındaki bu aptal insanları, haklı da olsalar haksız çıkarabilirler; kendilerini suç işlememiş gibi gösterebilirler

Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer
Önlem almaya, hazırlıklı olmaya alışmış kimi tedbirli kimse, hemen her şeyde bir sonuca ulaşmak için sağlam bir yol arar Bunun için de düşünüp taşınır, kolay kolay karar veremez Dolayısıyla da epey zaman harcamış ve sonuca ulaşmakta gecikmiş olur Oysa gözü pek atak ve yeterince düşünmeden karar veren kimse, tehlikeyi göze alıp işe girişir ve sonuca daha çabuk ulaşır

Akıllıyı arkada tutma, akılsızı kılavuz etme
Hangi işte, hangi yönetimde olursa olsun sağlıklı bir sonuca gidilmek isteniyorsa, mutlaka iyi ve doğru düşünenlere, işinin ehli ve akıllı kimselere öncelik verilmelidir; onlar takipçi değil, takip edilenler olmalıdır Eğer bunun tersi yapılıp akılsız, ahmak, beceriksiz, anlayışı kıt kimselere öncelik verilir, onlar iş başına getirilirse yapılan işten olumlu bir sonuç elde edilemez; elde kalan yalnızca zarar olur

Akıl para ile satılmaz
İnsanlar akılca eşit değillerdir Kimileri akıllı, kimileri aptaldır Bunu değiştirmek mümkün değildir, böyle de sürüp gidecektir Üstelik akıl, somut bir şey de değildir Sonradan da elde edilemez, parayla da alınıp satılamaz Etrafımıza şöyle bir baktığımızda delice işler yapan varlıklı insanlar, akıllıca işler yapan yoksul insanlar görürüz Eğer akıl parayla satın alınmış olsaydı zenginlerin dilece işler yapmadıklarına tanık olabilirdik

Akılsız başın zahmetini (cezasını) ayaklar çeker
1 İyi düşünüp taşınmadan, eni konu hesaplamadan verdiğimiz kararlar, yaptığımız girişimler bizi kötü sonuçlarla karşı karşıya bırakır, çıkmaza sokup oraya buraya koşturur, yorgun düşürür Hemen her şeyi yeni baştan yapmak durumuyla yüz yüze getirir 2 İşin başında olanların akletmeden verdikleri yanlış karar ve ortaya koydukları tutumların doğurduğu kötü sonuçların sıkıntılarını, zahmetini buyruk altında çalışanlar çeker

Akıl yaşta değil baştadır
İnsanın yaşlanması, aklının artması anlamına gelmez İnsan büyüyebilir fakat aklı (kıt) kalabilir Biliriz ki, pek çok genç yaşça büyük olanlardan daha akıllıdırlar İnsanlar yaşlandıkça tecrübe sahibi olabilirler ama tecrübe akıllı olanların işine yarar, akılsızların değil

Ak koyunun kara kuzusu da olur
1 İyi ana-babadan kimi zaman kötü huylu çocuklar da olabilir 2 Çok iyi sandığımız bir işin, girişimin veya tavrın kötü yanları da bulunabilir 3 Arkadaş, dost ve yakınlarımızın kimi kusurlu yanları da bulunabilir

Akla gelmeyen başa gelir
İnsan her şeyi eksiksiz düşünüp, başına gelebilecekleri önceden kestirip tedbir alacak güçte değildir Hiç ummadığı, beklemediği bir anda başına öyle şey gelir ki, bu şeyi daha önce hiç düşünmemiştir bile Bu durumda yapılacak şey endişe ve korkuya kapılmamak, sakin olmaya çalışmaktır

Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama
Aklına geleni hemen gerçekleştirmeye çalışma; önce iyi düşün, taşın, doğabilecek sonuçları hesapla Bunun aksine hareket edip iş yapmaya kalkar, her önüne gelene çatarsan büyük sıkıntılarla karşılaşır, zarar görürsün

Akraba (dost) ile ye, iç, alışveriş etme
Hemen her alışverişin temelinde çıkar yatar Bu çıkarlar insanları çatışmaya sürükleyip tatsızlıklara yol açabilir; sonuçta ortaya kırıcı, incitici davranışlar çıkar Dolayısıyla alışveriş dostluğu bozucu bir işlev yüklenmiş olur Bu ise devamlı görüşen insanlar için hoş bir durum değildir Bu bakımdan özellikle kendine güvenemeyenler, dostluklarının devamını dileyenler alışveriş konusunda dikkatli olmalı, gerekirse birbirleriyle alışverişten kaçınmalıdırlar

Akşama karşı gitme, tana karşı yatma
Yüce Allah, gündüzü çalışıp rızk kazanma, geceyi de uyku ve dinlenme zamanı olarak yaratmıştır Bu sebeple erken kalkıp çalışmalı ve erken yatmalıdır Yola çıkmak için de en uygun zaman seher vaktidir, her şey görünür olduğundan daha güvenlidir Gece yolculuk yapmaktan mümkünse kaçınmalıdır; gece yolculuğu hem zor, hem de tehlikelidir

Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir (iyidir)
Elden geldiğince işler akşam ya da gece yapılmamalıdır Sabah görülmesi daha uygundur Çünkü gece iş yapmak tehlikelidir İnsanların en yoğun, yorgun ve dalgın oldukları zaman bu zamandır Çalışanların hata yapmaları, işi eksik görmeleri, verimsiz olmaları gündüze oranla daha fazla olur Ayrıca gündüz elde edilebilen imkânlar gece elde edilemez Bu bakımdan sabahleyin yapılacak iş kusurlu da olsa, akşam yapılacak işten daha iyidir

Alacağın olsunda da alakargada olsun
İnsanlar kolay kolay borçlu olmak istemezler Çünkü borç ödemek, özellikle sıkıntıda olanlar için hayli zordur Bu bakımdan borçlu olmaktansa alacaklı olmak daima iyi görülür Alınması zor da olsa, borçlu olan ödememek için karşı da koysa, insanın alacaklı olması yine de iyi bir şeydir

Alacakla verecek (borç) ödenmez
Kimilerine borçlu, kimilerinden de alacaklı olabiliriz Ne var ki, borcumuza karşılık, alacağımıza güvenip onunla borcumuzu ödeyebileceğimizi düşünmemeliyiz Böyle yaparsak tedbirsiz hareket etmiş oluruz Borcumuzun ödenme günü geldiğinde, eğer alacağımız bize ödenmemişse zor durumda kalabiliriz Bu yüzden borcumuzu, alacağımızla öderiz hesabına gitmek doğru değildir; bu bir tedbirsizliktir

Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar
İnsanların toplum içindeki yerlerini tutum ve davranışları belli eder Kimi insan vardır ki alçak gönüllüdür, büyüklük taslamaz, insanların mevkilerine göre tavır takınmaz; işte bu kimseler saygı ve sevgi görür, toplum içinde yükselir Kimi insan da vardır ki kibirlidir, herkesi küçük görür, üstünlük taslar; bu insan da hiç sevilip sayılmaz, toplum içinde de iyi bir yer edinemez

Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır
İnsan hiçbir işinde aşırılığa kaçmamalı, orta bir yol izlemelidir Gerek maddî, gerekse manevî yönden kendisine en uygun olanı seçmelidir Orta bir yol izlemeye yanaşmayan insana hem çok düşük, hem de çok yüksek hayat biçimi zarar verir

Alçak yer yiğidi hor gösterir
Elindeki imkânları sınırlı olan, basit bir görevde bulunan kimse ne kadar değerli olursa olsun kendini gösteremez; kişiliğini, yeteneğini kanıtlayıp lâyık olduğu yere gelemez Bu durumda onun önemsiz görülmesine, etkisiz kalmasına, yitip gitmesine sebep olur

Al elmaya taş atan çok olur
1 Önemli, parlak mevkileri elde etmeye çalışan çok olur 2 Değerli, güzel ve çekici olan şey herkesin dikkatini çeker Kimileri onu elde etmeye çalışırken, kimileri de kıskançlığa düşüp onun aleyhinde çalışırlar

Alet işler, el övünür
İnsan ne iş yaparsa yapsın, ne kadar usta olursa olsun, o iş için gerekli araç-gereç olmadan başarı elde edemez Durum bu kadar açık olduğu hâlde, araç-gereci bir tarafa atıp kendi ustalığı ile övünmekten geri durmaz insanoğlu

Alışmış kudurmuştan beterdir
Bir şeye alışkanlık tutkuyu, tutku da tutsaklığı peşinden sürükler Bir şeye alışkın olan, bir anlamda onun tutsağı olmuştur Artık onu yöneten alışkanlıklarıdır, kolay kolay bu alışkanlıklardan vazgeçmez Alışkın olduğu şeyden kopmamak için her yola başvurur, delice davranışlar gösterir

Al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunsun (gocunur)
Bir meseleyi halletmek, bir yolsuzluğu soruşturmak, bir haksızlığın önüne geçmek için ne gerekirse yapılıp söylenmelidir Bu sırada kabahati olan varsın tedirgin olsun, alınıp telâşa kapılsın

Allah bir kapıyı kapatırsa ötekini açar
İşi büsbütün bozulan, bir çıkmaza düşen insan karamsarlığa kapılıp Yüce Allah`tan umut kesmemelidir Çünkü Allah rahmetini esirgemez, O`nun rahmeti boldur Allah hiç umulmadık bir anda bir sebep yaratır ve çare gösterir, bize iyi imkânlar sunar Yeter ki O`na inanıp güvenelim, O`ndan umut kesmeyelim

Allah dağına göre kar verir (verir kışı)
Yüce Allah, her kuluna kaldırabileceği ölçüde yük, sıkıntı verir Bu kimine az, kimine çoktur Herkesin dayanabileceği kadardır

Allah doğrunun yardımcısıdır
Yüce Allah, insanlara neyin eğri, neyin doğru olduğunu kitapları ve peygamberleri vasıtasıyla göstermiştir Onun yap dediğini yapan, yapma dediğini yapmayan doğru yoldadır Onun istediklerini yerine getiren, haram kıldığı şeylerden kaçınan, onu bunu aldatmayan, yalan söylemeyen, doğruluktan sapmayan kişiye Allah yardım eder; o kişi her işte başarı sağlar, kötülük görmez, zarara da uğramaz O hâlde doğruluktan şaşmamalıdır

Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar
İşleri kötü giden kişi Allah`tan umut kesmemelidir Rahmeti bol olan Yüce Allah, kimseyi rızksız koymaz Allah`ın bir sebeple bizi içine düştüğümüz kötü durumdan çıkarıp, daha iyi ve güzel bir duruma kavuşturacağına inancımız tam olmalıdır

Allah`ın bildiği kuldan saklanmaz
Bütün insanlar, yaptıkları her şeyden yaratıcıları olan Allah`a karşı sorumludurlar Allah, kullarının ne yaptıklarını, ne düşündüklerini ve kalplerinden geçenleri bilir İnsan, eğer bir suç işlemişse, bu suçundan dolayı önce Allah`tan korkmalı ve utanmalıdır Çünkü, hiçbir şeyin kendisine gizli olmadığı Allah, onun suç işlediğini biliyordur Bunu gizlemek, o suçu ortadan kaldırmaz Öyle ise onu kuldan niçin saklamalıdır?

Allah kulunu kısmeti ile yaratır
Her insan dünyaya rızkı ile gelir Allah, onu mutlaka bir geçim yoluna ulaştırır; bu yol zor ya da kolay olabilir Yeter ki insanlar birbirinin rızkına el uzatmasınlar

Allah sabırlı kulunu sever
Acı, yoksulluk, haksızlık ve hastalık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan, olacak veya gelecek bir şeyi telâşa kapılmadan bekleme erdemidir sabır Bu, insanın sahip olabileceği en değerli huylardandır Böyle kimseler dayanıklı olur, güçlüklere göğüs gerer, kötülükleri kolay savar, sıkıntıları çabuk atlatır Cenab-ı Hak da böyle kullarını sever Öyleyse bu sevgiye lâyık olmak için sabırlı olmaya gayret etmeli insan

Allah sağ eli sol ele muhtaç etmesin
Birine muhtaç olup ondan bir şey istemek, istediğinin yerine gelmediğini görmek insana çok ağır gelir Bu yüzden bir de hakarete uğramak, hele en yakınından böyle bir tavır görmek insanı kahreder Bu sebeple Allah`a, bizi en yakınımıza dahi muhtaç etmesin diye dua etmeyi bir görev bilir insan

Allah`tan umut kesilmez
Allah, kendisine inananları güç durumda bırakmaz En umutsuz anlarında bile bir sebep yaratıp onları sevindirir, işlerini yoluna kor, durumlarını düzeltir Bu bakımdan Müslümanlar en kötü ve umutsuz durumlarında bile karamsarlığa düşüp yalnızlık korkusuna kapılmazlar Yüce Allah`ın onlara lütufta bulunacağına, onları koruyacağına gönülden inanırlar

Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir
Kiminin gücü az, kiminin yeteneği sınırlıdır Allah, bu insanlara da durumlarına göre imkânlar verir; kolaylıklar gösterir; onların da bir hayat düzeni kurmalarına, geçim yolu bulup barınmalarına yardım eder

Almadan vermek, Allah`a mahsus (yaraşır)
Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, ama ihtiyaç sahiplerinin muhtaç olduğu tek varlık, şanı yüce olan Allah`tır Karşılık beklemeden yardım yapmak sadece ve sadece Allah`a mahsustur Bu sebeple insanlar yardımlaşırken bir karşılığı gözetirler Bir şey verirken almaya gereklilik duyarlar Öyleyse siz başkasına yardımcı olunuz ki, başkası da size yardımcı olsun

Almadığın hayvanı kuyruğundan tutma
Hiçbir zaman alamayacağın bir mala alacakmış gibi, yapamayacağın bir işe yapacakmış gibi, yanında çalıştıramayacağın bir kişiye çalıştıracakmış gibi yakın ilgi gösterme Bu, karşı tarafa boş yere umut vermek olur ki, doğru bir hareket değildir

Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste
Zalim olma, kötülük yapıp da can yakma Yoksa mazlumların bedduasını alır, yaptığın kötülüklerin cezasını feci şekilde çekersin

Altın anahtar her kapıyı açar
Para güçlü bir araçtır Paranın halledemeyeceği, ortadan kaldıramayacağı engel ya da mesele yok gibidir Çünkü insanlar çıkarlarına, nefislerine düşkündürler Bu düşkünlük onları zayıf bırakır Para da bu zayıf insanları kolayca elde eder Dolayısıyla karşılığını para ile ödediğinizde, insanlar pek çok engeli önünüzden kaldırır; istediğiniz şeyi kolayca elde edersiniz

Altın eli bıçak kesmez
1 Zengin kişi para ile pek çok meselesini halleder, paranın gücü sebebiyle ona zarar vermek zorlaşır 2 Hünerli, işinin ehli kimseyi hayat zorlukları kolay kolay etkileyemez Bir an zorluklar onu sarssa bile, o yılmadan çalışır; işlerini yoluna kor ve hayatını sürdürür

Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur
Ne varlığa, ne makama güvenmemeli; hiç kimseye yukarıdan bakılmamalıdır Gün gelir insan elindeki varlığı yitirip yoksullaşabilir, bir zamanlar kendisinden daha yoksul olan bir kişiye muhtaç olabilir Mevkisini de kaybedebilir ve kendisinden daha önce altta olan insanların emrinde çalışmaya mecbur kalabilir

Altın yere düşmekle pul olmaz
Yetenekli, dürüst ve değerli bir kişi bulunduğu yüksek yeri (makam-mevki) yitirip önemsiz bir yerde bulunmak zorunda kalsa bile değerinden bir şey kaybetmez

Altı olur, yedi olur, hep Allah`ın dediği olur
İnsanoğlu ne tür hesaplar ve plânlar yaparsa yapsın, ne tür ihtimalleri göz önüne alırsa alsın, sonuçta Allah ne dilemişse o olur Bunun için takdir, tedbiri bozar demişlerdir

Aman diyene kılıç kalkmaz (Eğilen baş kesilmez)
Yiğitliğinize, mertliğinize güvenerek teslim olan kişi size sığınıyor; canının da sizin tarafınızdan korunmasını istiyor demektir Böyle bir durumda ona kötülük yapmak ya da onu öldürmek doğru değildir Aksi bir tavır insanlık dışı bir hareket olur, meğer ki sığınan kişi düşman bile olsa

Ana evlâdını atmış, yar başında tutmuş
Biliriz ki, çocuğu en fazla seven, ona en fazla emeği geçen, onu en fazla koruyan, onunla en fazla bütünleşen genellikle annedir Bu sebeple ona ne kadar kızarsa kızsın, ondan ne kadar nefret ederse etsin, bu durumunu devamlı sürdürmesi düşünülemez Çocuğun tehlikeye düştüğü bir anda, annelik içgüdüleri harekete geçer ve onu korumaya çalışır

Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz
Şehirler içinde Bağdat öteden beri güzel, önemli ve gözde şehirlerden biridir İnsanı kendine çeken, pek çok şehirde bulunmayan özelliklere sahiptir Annenin de diğer insanlar içinde ayrıcalıklı bir yeri vardır Onun kadar çocuğunu seven, çocuğuna gönülden bağlı bir yakın, bir dost yoktur insanlar içinde Ne zaman başımız dara düşse hemen o koşar, elimizden tutmaya o çalışır

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az
Kimi meseleleri üstü kapalı, bazı ipuçları vererek şöyle bir anlatmak zorunluluğu hasıl olur Anlayışlı kimseler bu tür konuşmadan ne denmek istendiğini kolayca anlarlar Ama kavrayışı kıt kimseler ne kadar açık anlatılırsa anlatılsın, ne kadar tekrar edilirse edilsin ne denmek istendiğini bir türlü anlayamazlar

Araba devrilince (teker kırılınca) yol gösteren çok olur
İnsanlar her nedense her şey olup bittikten, işler bozulduktan, ortaya kötü bir sonuç çıktıktan sonra niçin böyle yaptın, şöyle yapsaydın, bu yolu tutmalıydın gibi sözler söylemeyi alışkanlık edinmişlerdir Önemli olan yapma biçimindeki yanlışlığı, tutulan yoldaki tehlikeyi önceden görmek ve uyarıda bulunmaktır

Araba ile tavşan avlanmaz
Hemen her iş ayrı bir araç, yol ve yöntemi gerekli kılar Başarıya ulaşılmak isteniyorsa o iş için uygun olanlar seçilmelidir Eğer bunun dışına çıkılırsa başarıdan söz edilemez

Arabanın ön tekeri nereden geçerse arka tekeri de oradan geçer
1 Büyükler nasıl bir davranış veya yaşayış yolu tutmuşlarsa çocuklar da onları taklit eder, onların izinden gider 2 Yönetenlerin tavır biçimi, zamanla yönetilenlere geçer

Ar dünyası değil kâr dünyası
1 Yaptığı iş eğer namusuna dokunmuyor, onurunu zedelemiyorsa geçim için şu ya da bu işi yapmalı insan; utanıp sıkılmadan para kazanmalıdır 2 Kimi insanlar vardır ki, namus ve onur denen değerleri bir tarafa fırlatmış, çıkar için her türlü işi yapmaktadırlar

Arı bal alacak çiçeği bilir
Bazı kimseler, açıkgöz insanlar ve işinin uzmanı olanlar, çıkar sağlayabilecekleri, kazanç elde edecekleri yerleri gayet iyi bilirler

Arı, kızdıranı sokar
Hiçbir insan durup dururken çoklukla birinin canını yakmaz Kişi ancak kendisini kızdırıp bunaltana, sataşıp ilişene, kötülük yapana karşı ister istemez eyleme geçer; saldırır ve zarar verir

Arık öküze bıçak çalınmaz
Güçsüz, zayıf, kendisini zor ayakta tutan kimselerden yararlanmaya çalışmak, onlara eziyet edip çile çektirmek doğru değildir; bu yiğitliğin ve insanlığın şaşına yakışmaz

Arpa eken buğday biçmez
1 Kötü bir davranışta bulunan insan iyilik göremez 2 Yapmaya çalıştığı işin üzerinde lâyıkıyla durmayan ondan iyi sonuç alamaz
Arsızın yüzüne tükürmüşler, yağmur yağıyor demiş
Arsız insan kişiliğini, saygınlığını, utanma duygusunu yitirmiş insandır Dolayısıyla o ne kadar ağır hareket görse, söz işitse yine de aldırış etmez; pişkinliğe vurup iyi bile karşılar

Arslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur)
İnsanların kişilikleri ile sürekli bulundukları yerler arasında bir özdeşlik kurmak mümkündür Bir kimsenin kişiliği çalıştığı iş yerinin niteliğinden; yatıp kalktığı evin temizliğinden, düzeninden anlaşılır

Asil azmaz, bal kokmaz (kokarsa yağ kokar, çünkü aslı ayrandır)
Kendine has özellikleri bulunan bir nesne ne denli biçim değiştirirse değiştirsin, aslî özelliğini yitirmez Bu durum insan için de söz konusudur Soylu bir aileden gelen insanlar ne denli büyük bir sarsıntı geçirirlerse geçirsinler, bayağı bir duruma düşüp yozlaşmazlar; soyluluklarını yitirmezler Ama mayalarında kötülük, noksanlık bulunan kimseler için böyle bir şeyden söz edilemez; onlar eninde sonunda bir açık verirler, olumsuz yanlarını dışa vururlar

Aslını inkâr eden (saklayan) haramzadedir
Bir insan çarpık bir ailenin üyesi olabilir; yoksul, eğitim görmemiş kaba bir aileden gelebilir Bu durumunu birilerinden saklamak ve onlara karşı bir utanç kaynağı olarak görmek son derece yanlıştır Çünkü insan, böyle bir aileden gelmekle değersiz olamaz Kendisini değerli ya da değersiz kılmak kendi elindedir Böyle bir tavrı da ancak zayıf karakterli insanlar gösterebilir ya da bu tavır ancak ***lere yaraşır

Âşığa Bağdat sorulmaz (ırak değildir)
Kim ki bir şeyi elde etmek ister, ona taşkın bir kavuşma isteğiyle yanıp tutuşur, o kimseye zor şartlar ağır gelmez; o, her türlü çabayı gösterir; her türlü fedakârlığa katlanır

Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır
Aşk duygusuyla dolup taşan kişi, bu derin sevginin etkisiyle ne yaptığını bilemez; hoşa gitmeyecek davranışlarda bulunur, sanki bilincini kaybetmiş gibidir; yapıp ettiklerini kimse bilmez, görmez ve söylediklerini kimse işitmez sanır

Aşını, eşini, işini bil
Doğru, düzgün, sağlıklı, mutlu ve verimli bir hayat mı yaşamak istiyorsun? O hâlde yiyeceğine dikkat et, temiz ve helâl ye Eşini ve arkadaşını iyi seç, kötülerden uzak dur Bir iş edin, edindiğin işe sahip çık, onu lâyıkıyla yap

Aş taşınca kepçeye paha olmaz
Kimi değersiz görülen, bir kenara atılmış bulunan araçlar bir zaman gelir gerekli olurlar; bir zararı önlemeye yararlar İşte o zaman değerleri birden bire artar, kıymet biçilemez olurlar

At, adımına göre değil, adamına göre yürür
Bir atın yürümesi ya da koşması, doğrudan sırtındaki binicisinin yönetimine bağlıdır; binici ne isterse onu yapar; koşar, durur ya da yavaş gider Bir işin akışı da böyledir İşin sonucu, verimli yahut verimsiz oluşu, o işi yapanın bilgi, beceri çaba ve tutumuna bağlıdır

Ata eyer gerek, eyere er gerek
Çıplak ata binmek oldukça zordur Ata binmeyi kolaylaştıran eyerdir Ancak bu yeterli değildir Atın üzerinde oturacak kimse eyerin hakkını vermeli ve başarılı olmalıdır Bunu da ancak yiğit olan yapar Bir iş için de durum bundan farklı değildir Yapılan işten verim alınmak isteniyorsa, önce işte kullanılacak araçlar sağlanmalı; sonra da iş ve araçlar işini iyi bilen, bunları kullanabilecek birine teslim edilmelidir

Atanın (babanın) sanatı oğula mirastır
Çocuklar küçük yaşlarda öncelikle babalarının yaptıkları işlerle ilgilenirler Babanın oğulla yakın ilişkisi, çocuğun giderek babasının yaptığı işi öğrenmesine yol açar Baba da bunun için özel bir çaba sarf etmişse, çocukta, bu işi öğrenme yolu kalıcı olur Büyüyünce kendisi de bu sanatla uğraşır, geçimini bu yolla sağlamaya çalışır

Atasını tanımayan Allah`ını tanımaz
Ana-babaya değer vermek, onlara saygı-sevgi göstermek, onlara dar günlerinde yardımcı olmak, onlara öf bile dememek Yüce Allah`ın buyruklarındandır Bu buyruklara itaat etmeyen, ana-babaya gerekli ilgiyi göstermeyen, onlara karşı gelen bir kimse Allah`a da karşı geliyor demektir

At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın
1 Kim ki bir işi beceriyor, bir şeyi kullanıyor, bir şeyden gerektiği gibi faydalanıyor, o şeye sahip olmalıdır; en uygunu, yakışanı da budur 2 Kim ki başkasının yararlanmadığı, yararlanmasını bilmediği bir şeyi elinde tutuyor ve ondan yararlanıyorsa, o şey, mal sahibinden çok onun sayılır

At binicisini tanır (bilir)
Emir altında çalışan kişi, kendisini yönetenin işten anlayıp anlamadığını, ne isteyip istemediğini, hangi olay karşısında nasıl tavır takındığını bilir; işini de ona göre yapar ve yürütür

Ateş düştüğü yeri yakar
Bir felâket ya da üzücü olay gerçek anlamda ona uğrayana, yalnızca ilgili kimselere acı verir; onların yüreklerini yakar Başkalarının, uzak kimselerin duydukları acı, gösterdikleri üzüntü ise yüzeyseldir; kalıcı değil, gelip geçicidir

Ateşle barut bir yerde durmaz
Bir arada bulunmaları çok tehlikeli görülen şeyler birbirinden uzak bir yerde tutulmalıdırlar

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
Bir olay ya da durumun varlığı, gerçekten ortada olup olmadığı, belirtisinin görülmesiyle anlaşılacak bir şeydir Eğer meydanda bir belirti varsa, olay veya durum da var demektir

Atılan ok geri dönmez
Kimi zaman iyi düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan bazı eylemlere girişir ve sonuçta pişman olur insan O anda ilk durumuna dönmek ister ama bu mümkün değildir Çünkü olan olmuş, iş işten geçmiştir çoktan

Atın bahtsızı arabaya düşer
Kimi değerli, yetenekli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uymayan kötü ve bayağı işlerde çalıştırılır; görevlere itilir

Atın ölümü arpadan olsun
Bir şeye tutkun olan, bir şeyin uzun süre yokluğunu çeken kimi kişiler, kendilerine zarar vereceğini bile bile o şeyi kullanmaktan çekinmezler ve şöyle düşünürler: Sevdiğim şeye özlem duyarak yaşamaktansa, onu çokça (aşırı ölçüde) kullanıp (yiyip) hasta olayım; hatta öleyim

Atın ürkeği, yiğidin korkağı
1 Yiğit de, at da doğacak bir tehlikeye karşı hep tetikte bulunmalı; uyanık davranıp duyarlı olmalıdır 2 Atın da, yiğidin de korkağından kaçınmalı; onlardan hayır gelmez

Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz
Meydanda olan şu ki, insana değer, nitelik ve kişiliğine göre davranılır; iş verilir Bu bakımdan kişi başkalarını ilgilendiren konularda ortaya atılmamalıdır Ayrıca, değersiz bir kimse de kıymetli ve nitelikli kişilere gösterilen ilgiyi ne beklemeli, ne de ummalıdır

Atlasa kıl yapışmaz
Dürüst, temiz, kötülükten uzak, işinde başarılı kimseler hakkında söylenen karalayıcı sözler, yapılan iftiralar havada kalır; boşuna söylenmiş olur, onlara bu sözlerin mazarratı bulaşmaz

At ölür, itlere bayram olur
Kimi yararlı, kıymetli, şahsiyet sahibi kimselerin ölmesi; bulunduğu görevden ayrılması ya da alınması kimi çıkarcı, kıskanç ve aşağılık kimselerin işine gelir; onların sevinmesine yol açar

At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır
Dünyadaki her canlı gibi at da ölümlüdür Günü gelince o da bu dünyadan ayrılır Ama onun koştuğu, gezdiği meydan onunla gitmez; kendisinden sonrakilere kalır ve onu hatırlatır İnsan için de durum atınkinden farklı değildir O da ölümlüdür Doğacak, yaşayacak ve ölecektir Ne var ki, bu dünyadan ayrılırken bıraktığı izler sürüp gidecektir İnsanlar bu dünyada bu izleriyle anılacaklardır Önemli olan dünya hayatında iyi bir iz (nam) bırakmak ve rahmetle anılmaktır Bu bakımdan kişi daha yaşarken adını yaşatacak iyi işler yapmalıdır Unutulmamalıdır ki, yaşarken iyi işler yapan, iyi eserler bırakan kişiler öldükten sonra da unutulmazlar; onları tanıtan eserleriyle de gelecek kuşaklara taşınırlar

At sahibine (biniciye) göre eşer (kişner)
Yönetilen veya buyruk altında çalışan kişi, tutumunu ya da çalışmasını yöneticisinin tavrına göre ayarlar Bu sebeple yönetilen değil yöneten, çalışan değil çalıştırıcı daha önemlidir

At yiğidin yoldaşıdır
Çok açık olarak bilinen bir şey ki, göçebe bir millet olan Türkler için at, savaşta ya da barışta candan bir dosttur Hemen her saati onunla geçer At, Türkler için soyluluğun, yiğitliğin, vefakârlığın, yararlılığın ve inceliğin bir sembolüdür Silâhsız er düşünülemediği gibi, atsız er de düşünülmemiştir Dolayısıyla at, Türk`ün edebiyatına girmiş ve önemli bir motif oluşturmuştur At hakkında şiir, menkıbe, masal, atasözü söylenmiş; risaleler kaleme alınmış, âdeta ona insan gibi muamele edilmiştir

Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz
Uçsuz bucaksız gökyüzünde uçan, istediği yere ulaşabilen kuşlar bile avlanmak tehlikesinden kurtulamazlar Hele usta avcılar da varsa tehlike daha da artar İnsanlar da benzer biçimde tehlikelerden uzak değillerdir Hiç ummadıkları çeşitli felâketlerle karşılaşabilir, dert ve sıkıntılara düşebilirler İnsan kendini ne kadar güvenlik alanına çekmeye çalışırsa çalışsın dert, sıkıntı, tehlike, kaza ve türlü işlerden yakasını kurtaramaz

Ava giden avlanır
Bir çıkar sağlamak için birilerine tuzak kuran, onları aldatan, onlara zarar vermeye çalışan kimse, yapmaya çalıştığı kötülüğe kendisi düşer; zarara uğrar

Av avlayanın, kemer bağlayanın
Bir uğraş vererek bir şeyi ele geçiren kimse, onu hak eder; o, onundur Doğrusu ve yakışık alanı da budur Aksini düşünmek yanlıştır Bunun yanında, bir şey, onu kullanmasını becerip faydalanmasını bilenindir

Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar
Kimi becerikli, iyi huylu kadınlar vardır ki, yoksulluk içinde bile olsa onlar eve bir çeki düzen verir; temiz tutar, evi yaşanacak hâle getirirler; içten, samimî davranışlarıyla yuvalarını mutlulukla doldururlar Kimi kadınlar da vardır ki, huysuzlukları, beceriksizlikleri, kötü davranışlarıyla ailenin düzenini ve mutluluğunu bozarlar Bolluk içinde bile olsalar, onların tertipsizlikleri, düzensizlikleri, beceriksizlikleri yüzünden ailede huzur kalmaz; onların bu tabiatları yüzünden aile kötüye gider, perişan olur ve sonunda yıkılır

Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz
Hayat öyle pürüzsüz, gailesiz değildir İnsanoğlu yaşadığı hayat süresince çeşitli engeller, güçlükler ve olaylarla karşılaşır Sıkıntılara, çeşitli felâketlere uğrar Kimi zaman tersi de olmaz değildir, rahata ve mutluluğa da kavuşur

Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin
Sağlıklı olmak, türlü hastalıklardan korunmak için ayağı sıcak, başı da serin tutmak oldukça faydalıdır Beden sağlığımızı düşündüğümüz gibi ruh sağlığımızı da düşünmek zorundayız Bunun için de her sorunu dert etmemeli, olur olmaz şeylere üzülmemeliyiz; sabırlı ve geniş gönüllü olmalı, rahat hareket etmeliyiz

Ayağını yorganına göre uzat
Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka gelirini, giderine göre ayarlamalıdır Harcamalar geliri aşmamalı, imkânlar zorlanmamalıdır Aksine bir hareket bütçeyi sarsar, dengeyi bozar, insanı sıkıntıya sokup rahatsız eder
Ayağı yürüten baştır
Bedensel hareketlerimizin tümü beynin bulunduğu kafaya bağlıdır, kafaya göre bir yön tutar ve gelişir Bunun gibi bir işçinin verimli iş yapmasını, bir toplumun dirlik düzenlik içinde yol tutmasını da başta bulunan yöneticiler sağlar

Ayı görmeden bayram etme
Müslümanlar Ramazan orucuna gökte hilâli (ay`ı) görünce başlarlar; oruç bitince, yani bir ay sonra yine gökte hilâli görünce bayram ederler Ayı görme işi de son derece dikkat isteyen bir iştir İnsanlar ayı görmeden nasıl bayram yapamıyorlarsa, sen de bir iş gerçekleşmeden ona oldu gözü ile bakıp de sevinme; dikkatli ol, ola ki bir sebep yüzünden iş gerçekleşmeyebilir, üzülebilirsin

Ayıpsız yâr (dost) arayan, yârsız (dostsuz) kalır
Hemen her şeyin, her insanın bir kusuru, bir eksiği vardır Hatasız kul olmaz Dolayısıyla insanın mükemmel bir dost, arkadaş ve sevgili aramaya çalışması boşunadır Böyle bir dost bulamayacağı gibi, dostsuz kalması da mümkündür Bu bakımdan insan bir şey elde etmek, bir dost bulmak istiyorsa onları kusurları ile kabul etmeye hazır olmalıdır

Ay ışığında ceviz silkilmez
Bir işten iyi, verimli bir sonuç alınmak isteniyorsa, o işin şartları da, araçları da yeterli ve uygun olmalıdır Aksi takdirde kötü bir sonuçla karşı karşıya kalması mukadder olur
Aza demişler: Nereye? , Çoğun yanına demişÇok, her zaman azdan daha baskın çıkar Bu bakımdan genellikle her şeyin azı, çoğa boyun eğer; yahut az, çoğa uyar Büyük sermaye, küçük sermayeye fırsat vermez; onu idare eder Bir toplumda çoğun oyu, azın oyunu geçersiz kılar; dolayısıyla az oy sahipleri, çok oy sahiplerine uymak zorunda kalırlar
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamazKim ki elindekinden hoşnut olmuyor, onu yeter bulmuyor, onunla yetinmiyor, daha fazlasını istiyor ve onu hor görüp geri çeviriyorsa büyük bir hata işliyor demektir Çünkü çoklar, azların (küçük şeylerin) birikmesiyle meydana gelir Küçük şeylere sahip çıkmayan, onların birikmesiyle olmuş olan çoğu da kaybetmiş sayılır
Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başımAralıksız çalışarak, çeşitli sıkıntılara katlanarak, amansız zorluklara göğüs gererek zenginlere özgü bir hayat yaşamaktansa, didişmelerden ve çekişmelerden uzak, gösterişsiz ve sakin bir hayat sürmek daha yeğdir
Az söyle, çok dinleDinlemek, öğrenmenin güzel bir yoludur Kulak vererek dinleyen insan pek çok şey öğrenebilir Oysa çok konuşan insanda yanılma payı (özellikle bilmediği konularda) çok olur, hata yapma ihtimalî de artar Ayrıca kişi yanlış ve çok konuşmalarıyla çevresindekileri rahatsız da edebilir
Az tamah çok ziyan getirirElindekiyle yetinmeyen, daha fazlasını isteyen, isteklerine kavuşmak için çeşitli yollara başvuran insan, bu tutumundan ötürü zarara uğrar Çünkü aç gözlülüğün sebebiyle ihtiyatsız davranmış ve tehlikenin içine düşmüştür Bu gibi kişiler kimi zaman ellerindekileri de kaybederler
Az veren candan, çok veren maldanVarolalı beri insan, insanın yardımına ihtiyaç duymuştur Bu bakımdan ihtiyaç sahibine yardımda bulunmak bir insanlık görevi hâline gelmiştir Kimi yoksul kimseler birilerine yardım ya da armağan olarak bir şey verirlerse (küçük de olsa) bu onlar için bir fedakârlıktır Çünkü verdikleri şeyden kendilerinde de yok denecek kadar az bulunmaktadır Dolayısıyla yardımları ya da armağanları yürekten, içten ve candandır Bunun yanında zengin olanın yapacağı yardım, fakirin yaptığı yardımdan daha fazla olabilir Ancak bu onun için fedakârlık sayılmaz Çünkü ihtiyacından fazla olan malından vermiştir Dolayısıyla verdiği malın yoksulluğunu çekmiyordur o

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır
Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler her nedense aileye yüklenmeye çalışılır Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok, çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer

Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana
Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları malın değerini pek bilmezler, meğer ki bu baba malı ola Babadan kalan mal, mülk ya da para hazır olduğu, değeri de pek bilinmediği için kolay ve çabuk harcanır; tez biter Bu bakımdan babadan kalan mirasa güvenip çalışmamak, bir kazanç yolu tutmamak son derece sakıncalıdır Kişilik sahibi olan kimse ise baba malına güvenmez, alın teri dökerek kazanmaya çalışır, kazandığının değerini de bilir, ona sahip çıkar, dolayısıyla onu dikkatle harcar

Baca eğri de olsa duman doğru çıkar
Dürüst, doğru, iyi ve güzel vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk, elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur Bu durum nesneler için de geçerlidir

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun)
Bir bağın bağ olması için gereken bakım gösterilmelidir Üzümler zamanında budanmalı, gübrelenmeli, çapalanmalı ve sulanmalıdır Bu yapılmazsa o bağdan istenilen üzüm alınamaz Bu da bize gösteriyor ki emekle üzüm arasında sıkı bir ilişki var Bir kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsa gereken çabayı göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyi bakmalıdır Aksi takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz

Bağla atını, ısmarla Hakk`a
Hayvanların bir yerde durmaları isteniyorsa onları mutlaka bağlamak gerekir Bu durum at için de geçerlidir Eğer onu başı boş bırakırsak oradan uzaklaşıp kaybolabilir, başına türlü hâl gelebilir Bunun gibi pek çok şeyde önce tedbir alınmalı, sonra da Allah`a havale etmeliyiz Kısacası önce tedbir, sonra tevekkül her işte kural olmalıdır

Bağlı koyun yerinde otlar
Nasıl ki bağlı koyun, bağlı olduğu ipin izin verdiği sınırların dışına çıkıp otlayamıyorsa, kimi insanlar da ellerinde olan imkânın dışına çıkıp iş göremezler; ellerindeki imkân ne kadarsa o kadar başarılı olurlar Fazla imkânlara kavuşmak, becerikli insanların daha verimli ve başarılı olmalarına kapı aralar Bu sebeple onlara gerekli olan imkân ve fırsat verilmelidir

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur
İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımı gösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz, budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonra onu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz Bakımı olmayan bir iş yeri, bir eşya için de durum bundan farklı değildir
Bakımdan uzak tutulmuş bir iş yerinde düzen gözetilmezse aksaklıklar giderek büyür, önü alınamaz olur, sonunda iş yeri iflasın eşiğine gelebilir Bir eşyanın bozuk, kırık, eksik bir yanı yerinde ve zamanında giderilmezse, o eşya bir süre sonra kullanılamayacak hâle gelir Unutulmamalıdır ki, bakılan ve onarılan şeyler ancak yararlanılacak şeyler olarak ortada kalır
Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu
Öğrenmenin esası denemeye ve yapmaya dayanır Bir şey, başkasının yaptığı işe bakılarak öğrenilemez Eğer bilgi ve becerinin de kazanılmasının yapmaya dayandığı düşünülürse, bir işin öğrenilmesinin seyretmeye değil, bizzat denemeye ve o iş üzerinde çalışmaya bağlı olduğu daha açıkça görülür Ustalık da ancak böyle elde edilir

Bal bal demekle ağız tatlanmaz
Bir şeyin yalnızca adını etmekle, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeye kavuşulmaz Önemli olan gerekli girişimlerde bulunup onu ele geçirmek için uğraş vermektir
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir
Çoklukla düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan, bu ihtiyatsızlığı sebebiyle bir felâkete düştükten sonra aklını başına toplar; kendine gelip uyanır Ama dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez; çünkü iş işten geçmiş olur

Balık baştan avlanır
Bir yeri yöneten oraya hâkim demektir Eğer bir yeri ele geçirmek istiyorsan, oranın hâkimi olan yöneticileri ele geçirmen yeter

Balık baştan kokar
Gerek bir aile, gerek bir topluluk ve gerekse bir ülkede baştaki yöneticilerin niyetleri ve tutumları bozuksa o yerdeki her şey de bozuk ve düzensiz olur Ortada değerini koruyan bir şey kalmaz
Balın olsun tek, sinek Bağdat`tan gelir
1 Yeter ki malın, mülkün ve paran olsun; ondan faydalanmak isteyen pek çok kimse olduğuna, hatta bunlardan kimilerinin çok uzaklardan geldiğine bile şahit olacaksın 2 Kıymetli bir malın mı var? Kaygılanma, onun müşterisi eninde sonunda mutlaka çıkıp gelir

Balta değmedik (girmedik) ağaç (orman) olmaz
Hayat öyle çetrefilli bir yoldur ki, zorluk, felâket ve acılarla karşılaşmayan, bir zarar görmeyen kimse yoktur

Bal tutan parmağını yalar
Başkalarına yararı dokunan yerlerde çalışan, onlara iyi ve güzel şeyleri sunmakla görevli bulunan kimse, ürettiğinden ya da dağıttığından kendisi de faydalanır Genellikle bu tutum da hoş görülmeye çalışılır Çünkü o görevi yapan bunu hak ediyor kanaati yaygın hâle gelmiştir

Bana benden her ne olursa, başım rahat bulur dilim susarsa
1 Hemen her kişi kendi geleceğini kendisi hazırlar Kendisine gelecek zararların ya da faydaların tümü onun tutumuna bağlıdır, her şeyin sorumlusu o olur 2 Ne söylediğini bilmeyen, sözlerinin onu nereye ulaştıracağını hesap etmeyen, lüzumsuz ve çok konuşan kimse, dili yüzünden çeşitli zararlara uğrar Aksine diline bir çeki düzen veren, susmasını bilen ve ancak gerektiği yerde konuşan kimseler bu belâlardan uzak olur

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın
Bazı bencil, çıkarcı kimseler vardır ki, onlar, sırf kendilerine zarar vermiyor diye kötülük yapan kimselere engel olmazlar Onların başkalarına kötülük yapmalarına, bu kötülüklerinin bütün bir toplumu zarara uğratmalarına ses dahi çıkarmazlar; onlara dokunmamaya çalışırlar Oysa bu tavır son derece yanlıştır Yalnız kendimizi değil, toplumun diğer bireylerini de düşünmek zorundayız Bana ne demek, nemelâzımcı olmak toplumun dirlik ve düzenliğini temelden bozacak bir harekete yol açar

Baskın basanındır
Kim ki savaşta düşmanını gafil avlayıp fırsat vermeden hücum ederse, zaferi elde eder; savaşı kazanır
Baskısız (çivisiz) yongayı (tahtayı) yel (el) alır, sahipsiz tarlayı sel alır
1 İyi korunmayan araç ve gereçler çabuk yıpranır; sahiplenilmeyen mallar elden gider, onlara başkaları sahip çıkar 2 Çocukların ya da gençlerin denetimini ve gözetimini iyi yapmalı; aksi takdirde onlar kötü yollara düşebilir, zararlı alışkanlıkların tutsağı olabilirler Bunların yanında aile ile bağları kopup ilişkileri tamamen kesilebilir

Başa gelen çekilir
Ne kadar istersek isteyelim kimi felâketleri, kötü durumları önleyemeyiz; üstümüze çöken acılara katlanmaktan başka bir şey gelmez elimizden Bu durumda yapılacak tek şey sabırlı olmak, sıkıntılara katlanmayı bilmektir

Başa gelmeyince bilinmez
İnsan başkalarının uğradığı felâketlerin, dertlerin ne denli acı olduğunu gerektiği gibi idrak edemez Ne zaman ki benzer bir olayla karşılaşır ve acıyı tadar, işte o zaman anlar

Baş başa bağlı, baş da şeriata
Bulunduğumuz yerdeki yöneticiler, bir üst yöneticiye; üst yönetici ise en üst yöneticiye; o da şeriata, yani Cenab-ı Hakk`ın koymuş olduğu kanunlara bağlıdır İnsanların başına buyruk hareket etmeleri böylelikle önlenir, bir sorumluluk zinciri oluşturulur Alttakiler üsttekilere, üsttekiler de şeriate karşı sorumlu olurlar Bu durum toplumların genel düzenini sağlamış olur Ancak günümüzde bu sorumluluk bağı şeriatla değil, lâik kanunlarla sağlanmaya çalışılmaktadır

Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz
Bir insanın gücü sınırlıdır, tek başına her işi yapamaz Kimi zor işleri yapması için de başka insanların gücüne, işbirliğine ihtiyaç duyar Güçler birleştirilince zor işlerin yapılması da kolaylaşır Çünkü birlikten kuvvet doğar

Baş dille tartılır
Kişilerin ne kadar akıllı, ne kadar düşünceli oldukları söyledikleri sözlerle ölçülür Çünkü konuşmaların tutarlı ve yerinde olup olmaması böyle bir ölçüm için en elverişli yolların başında gelir

Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinde taşısın
Bir işin yapılmasını tecrübesiz, beceriksiz, ustalığı olmayan kişilere teslim eden, meydana gelebilecek zararlara katlanmaya da hazır olmalıdır

Baş kes, yaş kesme
Tabiatı zengin kılan, bir yeri yaşanılacak hâle getiren unsurların başında ağaç gelir Hayatımız için yararları o kadar çoktur ki, yaş bir ağaç kesmek, bir insan öldürmek gibidir

Baş nereye giderse ayak da oraya gider
1 Küçükler çoklukla büyükleri taklit ederler Onlara özenir, onların yaptıklarını yapmaya çalışırlar 2 Bir ülkede iş başında bulunanlar, bir iş yerini yönetenler nasıl hareket edip bir yol izlerlerse, yönetilenler de onlar gibi davranıp onları takip ederler

Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla
Bir kimse, kendi niteliğine uyan, kendine denk olan, kendine benzeyen kimselerle beraber olur, arkadaşlık eder, düşüp kalkar

Bedava sirke baldan tatlıdır
Emek verilmeden, karşılığı ödenmeden ele geçirilen şeylerin kıymeti ne kadar düşük olursa olsun kişinin pek hoşuna gider

Belâ geliyorum demez
Hayat inişli çıkışlı bir yoldur İnsanın karşısına neyi, ne zaman çıkaracağı hiç bilinmez İnsan bir anda, hiç umulmadık bir zamanda kötülüklerle, felâketlerle karşı karşıya kalabilir Bu yüzden tedbiri elden bırakmamak gerekir

Beleş atın dişine (yaşına, yularına, dizginine) bakılmaz
Bir çaba, bir emek harcanmadan, bedava elde edilen şeyler insana oldukça hoş gelir Bu sebeple bir kusuru, bir eksiği var mı diye bakılmaz; güzel olup olmadığı aranmaz, niteliklerine pek dikkat edilmez

Besle, büyük danayı; tanımasın anayı
Anne ve babalar çocukların sağlıklı büyümeleri, iyi bir eğitim görmeleri için her türlü zorluğa katlanırlar Ama buna karşılık çocuklarından umduklarını bulamazlar Çocuklar kendilerine karşı gerekli saygı ve sevgiyi göstermezler, hayırsız olurlar, onların değerini bilmezler, onları tanımazlar Dolayısıyla da anne ve babanın emeklerine karşı nankörlük etmiş olurlar

Besle kargayı, oysun gözünü
Kimi nankör, kötü niyetli, sütü bozuk kimseler vardır ki, hiç de lâyık olmadıkları hâlde sen onlara iyilik yaparsın, onlar da sana fenalıkla karşılık verirler

Beş parmağın beşi bir değil (olmaz)
Bir eldeki parmakların kimisi uzun, kimisi de kısadır Bunun gibi bir anne-babadan olmuş, aynı çatı altında yetişmiş kardeşlerin de fiziksel ve ruhsal yapıları birbirinden farklıdır Huyları, becerileri, karakterleri birbirine benzemez Bu durum toplumdaki diğer insanlar için de söz konusudur, onlar da birbirlerinden çeşitli nitelikleriyle ayrılırlar

Beterin beteri vardır
Kötü bir duruma düştüğümüzde, bir belâ ile karşılaştığımızda bundan kötüsü de olamaz diye düşünmemeli; daha da kötüsünün olabileceğini aklımızdan çıkarmadan gereken sabrı göstermeli, Allah`a sığınmalıyız

Bıçağı kestiren kendi yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu
İyi su verilmiş çelikten yapılan, ustalıkla bilenen bıçak dayanıklı ve keskin olur; bu da onun değerini artırır Kişileri değerli, sevimli kılan da huy güzelliğidir Geçimsiz, huysuz kimseler toplumca sevilmezler

Bıçak sapını kesmez
Bıçağı bıçak yapan demir kısmı ile sap kısmıdır Demir kısmı, saplı kısmına ilişemez Ama başka bıçakların saplarına ilişip zarar verebilir Bunun gibi insanlar da çok yakınlarına, anne-baba-evlâtlarına ve diğer akrabalarına kolay kolay zarar veremez Aralarında onları bütünleyen, birbirlerine bağlayan bir kan, bir sevgi bağı vardır

Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz)
Bıçak ya da herhangi bir silâhın açtığı yara bir süre sonra iyileşir, vücutça onulur Ama dilden çıkan kötü ve acı sözlerin gönülde açtığı yara, bıraktığı izi kolay kolay kapanmaz; her hatırlamada yeniden açılır, insana üzüntü verir

Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır
İnsan bir şeyi duymuşsa, o ancak bir söylentidir; doğruluğu belirsiz, gerçekliği de şüphe götürür Ancak insanlar söylentilerin bu yanına bakmazlar, duyduklarını başkalarına aktarıp dedikodu yaparlar Konuşulan bir olayın aslının olup olmadığını ancak gören bilir, görmeyen ama söylenenleri duyanlar ise dedikoduları gerçekmiş gibi kabul ederler

Bilinmedik aş ya karın ağrıtır, ya baş
Anlamadığımız, daha önce denemediğimiz, iç yüzünü bilmediğimiz bir iş yapmaya kalkışmak akıl kârı değildir Çünkü tanışık olmadığımız bu işin başımıza iş açması, bize zarar vermesi kuvvetle muhtemeldir Bunun için bir işe girişirken dikkatli olmak zorundayız

Bilmemek ayıp değil, sormamak (öğrenmemek) ayıp
İnsan hayatı için bilgi oldukça önemlidir Ne ki insan her şeyi bilmez Bilmesine de imkân yoktur İnsanın her şeyi bilmemesi doğaldır Bunun utanılacak bir yanı da yoktur Ancak imkân varken bilmediklerini sorup öğrenmemesi, biliyorum tavrıyla bir işe girişmesi son derece sakıncalıdır ve kusurludur Çünkü yanlış bir yola saparak hem kendine, hem de başkalarına zarar verebilir

Bin bilsen de bir bilene danış
Herkes eşit bilgiye sahip değildir Çok iyi bildiğimizi sandığımız konunun bilmediğimiz bir yanı olabilir, o konuyu bizden daha iyi bilenler de çıkabilir Bu yüzden bir işe kalkışmadan önce bu gibi kimselere danışmalı, onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanmalıyız Eksiğimizi ancak böyle giderebilir, yanlışımızdan ancak böyle kurtulabilir, iyi bir sonuca da ancak böyle kavuşabiliriz

Bin dost az, bir düşman çok
Sıkıntılı bir anımızda, kötü bir günümüzde hemen yardımımıza koşan, daima iyiliğimizi isteyen dostlarımızdır Derdimizi onlarla unutur, mutluluğu onlarla tadarız Onlardan zarar değil, yalnızca fayda görürüz Bu sebeple ne kadar çok olurlarsa, bizim için o kadar iyidir Ama düşmanımız olan yalnızca bizim kötülüğümüzü ister, bir tane de olsa onun varlığı bizi rahatsız eder

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Bin merak bir borç ödemez
Ne denli kaygı içinde olursan ol, bunun borcunun ödenmesinde hiçbir yararı yoktur Tasalanmayı bırakıp borcunu ödemek için çaba harcamalı, yollar aramalısın

Bin nasihatten bir musibet yeğdir
Yanlış bir yol tutmuş kimi insanlar vardır ki, onlara ne kadar çok öğüt verirsen ver, tuttukları yanlış yoldan onları çevirmekte bu öğütler bir fayda temin etmez Ama takip ettiği yanlış yolda başına gelen bir felâket, onu doğru yola getirmekte daha etkili olur Çünkü kötü tecrübelerin öğretme gücü oldukça büyüktür

Bin ölçüp bir biçmeli
En basitinden en zoruna, yapmaya çalıştığımız işin bütün ayrıntılarını önceden düşünmeli; gerekli ölçümleri yapmalı, sonucu iyi hesaplamalı, sonra işe girişmeliyiz Yoksa istemediğimiz bir zararın ortaya çıkmasından duyacağımız pişmanlık fayda etmez

Bin tasa (kaygı) bir borç ödemez
Çok tasalanmak ve üzülmekle borçtan kurtulunmaz Çünkü borç durduğu yerde ödenmez Borcu ödemek için bir şeyler yapmalı, harekete geçip çalışmalı, kimi çıkış yolları aranmalıdır

Bir adama kırk gün deli desen deli olur
İnsana yapılan sürekli telkinler sonunda bir neticeye ulaşmak mümkündür Çünkü insan etkilenen bir varlıktır Birtakım iyi ya da kötü duygular, düşünceler ve inançların sürekli telkin edilmesiyle insanlar biçimlendirilip yönlendirilebilirler

Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın
Toplumun bir kişi hakkında verdiği yargı öyle kolay kolay değişmez Toplum kişiyi nasıl nitelemişse, kişi o niteliğiyle tanınır Adı bir kere kötüye çıkan kişi, iyi de olsa toplumun bu yargısının önüne geçemez Adına sürülen bu leke onun yakasını bırakmaz Nereye gitse bu leke yüzüne vurulur, itilip kakılır, sıkıntılar içinde kalır Böyle yaşamak kişi için
ölmekten daha iyidir

Bir ağızdan çıkar bin ağıza yayılır
Bir sırrın yayılması istenmiyorsa, kimseye söylenmemelidir Sır ağızdan çıktı mı hemen yayılır, gizli kalmasını önlemek çok zordur Çünkü insanın merak ve dedikoduya eğilimi vardır Bu eğilim sır olan şeyin dilden dile dolaşmasına, toplum içinde yayılmasına yol açar

Bir ahırda at da bulunur, eşek de
Bir toplumda iyi, yararlı ve güzel işler yapanlar bulunduğu gibi kötü, yararsız ve çirkin işler yapan insanlar da bulunabilir

Bir başa bir göz yeter
Ne kadar çok malı olsa da insan yine de elde etmek ister, geleni geri çevirmek istemez Oysa insan hayatta ihtiraslı olmamalı, ihtiyacından fazlasını düşünmemelidir Kanaatkâr olan kimseler ihtiyaçları kadar olanı yeter görürler

Bir bulutla kış olmaz (Bir çiçekle yaz gelmez)
Önemli bir durumun netlik kazanması için küçük, önemsiz belirtilerin varlığı yeterli değildir 2 Güzel ve hoş da olsa, küçük bir değeri elde etmekle mutluluk tam anlamıyla yakalanmış sayılmaz
Bir çöplükte iki horoz ötmez
Bir toplumda iki baş, bir iş yerinde iki yönetici olmaz Olursa aralarında kıskançlık, çekememezlik yüzünden anlaşmazlık çıkar; fikir ayrılığına düşerler; biri diğerini yok etmeye, bulunduğu yere tek baş olmaya çalışır Bu çatışma sonunda güçlü kalır, güçsüz gider Bu da az şeye mal olmaz

Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış
1 Aklî dengesini yitirmiş kimi insanların yaptıkları öyle işler vardır ki, bunu akıllı insanlar bir araya gelse ne yorumlayabilir, ne de çözebilirler 2 Kimi zaman bir insan öyle delice bir iş yapar ve zarara yol açar ki, pek çok akıllı kimse bir araya gelir ama bu zararı gideremez; işi de düzeltemez

Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin görmesin
Yardım yapmak bir insanlık görevi, dinî bir emirdir Ancak bunu yapmanın da bir yolu yordamı vardır Yoksula yardım ederken insanın amacı kendini gösterip övünmek değil, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmektir Bu bakımdan yoksulları inciten gösterişlerden kaçınmak; kimsenin haberi, hatta en yakınların bile haberi olmadan yardım yapmak gereklidir Yoksa tersine bir hareket yardım edilen kimseyi mahcup duruma düşürür, yapılan iyilik de iyilik olmaktan
çıkar

Bir elin nesi var iki elin sesi var
İnsanın gücü sınırlıdır Bunun için büyük işlerin üstesinden tek başına gelemez Bu tür işleri başarabilmek için başkalarıyla işbirliğine, dayanışmaya girer Güçleri birleştirerek zor işlerin altından böylelikle kalkar
Bir evde düzen olunca düzenbaz olmaz
Eğer bir ailenin hemen bütün fertleri arasında bir uyum, bir anlaşma, karşılıklı sevgi ve hoşgörü varsa, o ailede düzen de var demektir Dolayısıyla ailenin huzurunu kaçıracak bir kimsenin bu ailede barınması da mümkün değildir

Bir göz ağlarken öbür göz gülmez
Aile fertleri birbirine kan ve akrabalık bağlarıyla bağlıdırlar Onlar bir vücudun azaları gibidirler Dolayısıyla ailenin bir ferdine gelen zarar, bütün aile fertlerine gelmiş gibidir Hemen hepsi de aynı ölçüde üzüntü çekerler

Bir günlük beylik, beyliktir
İnsanlar her zaman arzu ettikleri nimetlere kavuşup bunun sefasını süremezler Bu sebeple çok kısa bir süre içinde de olsa, çevresindekilerden daha üstün, dertlerden uzak ve arzu ettiği biçimde bir an yaşamak o kişi için güzel bir şeydir

Bir insanı tanımak için ya alış veriş etmeli, ya yola gitmeli
Ortak bir işe girmeden insanların gerçek yüzünü anlamak oldukça zordur Alış veriş etmek, onları tanımak bakımından önemli ölçüttür Çünkü alış veriş bir şeye sahiplenmeyi gerekli kıldığı için kişinin çıkarcı yönünü bütün çıplaklığıyla ortaya koyar Yolculuk ise fedakârlığı, cesareti, mertliği gerektirir; dolayısıyla yolculukta karşılaşılan zorluklar sebebiyle ortaya konan davranışlar kişilerin niteliklerini belirgin kılar

Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar
Bir toplumun sahip olduğu varlıklardan her fert bir adalet çerçevesi içinde yararlanmalıdır Eğer böyle olmaz, adaletli davranılıp hak gözetilmez, sadece bir kısım insanların yararlanmasına göz yumulup diğer insanların yararlanmasına fırsat verilmezse kargaşa çıkar; kavga baş gösterir, toplumdaki sosyal barış zedelenir, düzen bozulur, insanlar birbirlerine düşer

Bir koyundan iki post çıkmaz
Bir iş, nesne ya da insandan temin edilecek faydanın bir ölçüsü, bir sınır vardır Alınabilecek alındıktan sonra, onlardan bir kez daha verim istemek, onları bu konuda zorlamak doğru değildir Bu davranışın devamı insanı yanlış bir yola götürüp zarara sokabilir

Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur (vardır)
Yalancı, düzenbaz, iffetsiz bir kimse sadece kendi çevresine zarar vermekle kalmaz; kötülüklerini daha geniş çevrelere de taşır Kendinin, yakınlarının, çevresinin ve daha geniş muhitlerin adını lekeler; bu leke gittikçe yayılır

Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır
Küçük ve kıymetsiz gördüğümüz şeyler zaman gelir çok önem kazanır ve büyük iş görebilir Küçük bir somun parçası yüzünden bir dikiş makinesinin çalışmaması, işlerin yatması mümkündür Bu sebeple herhangi bir nesne, iş ya da olayı küçük görmeyip önemle ele almak gereklidir

Bir selâm bin hatır yapar
Dinimizin bir emri olan selâm, bir bilgi ve sevgi belirtisidir Dolayısıyla gönül kazanmanın önemli bir anahtarıdır Yakınlarımıza, arkadaşlarımıza, hatta yabancılara bile vereceğimiz selâm onlarla aramızda bir yakınlığın doğmasına yol açar; gönülleri birbirine yaklaştırır Bu sebeple selâmlaşmayı ihmal etmemek gereklidir

Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge
Bir suçu işleyebilir, kanunsuz bir işi yapabilir ve yakalanmayabilirsin Hatta bunu birkaç kez de başarabilirsin Ama bu böyle devam etmez, eninde sonunda yakayı ele verirsin

Bir sürçen atın başı kesilmez
Kusursuz insan olmaz Hemen her insan bir yanlışlık yapabilir Bu bakımdan sürekli iyi iş yapan, doğru yoldan çıkmayan, kişiliğini her yönüyle kanıtlamış olan bir kimseyi, bir kez hata yaptı diye gözden çıkarmak, olumsuzlamak ve cezalandırmak doğru değildir Yapılacak şey, yalnızca uyarıda bulunmak olmalıdır

Bir şeyin önüne bakma, sonuna bak
Kimi işler vardır ki iyi başlamamış ama iyi sonuç vermiştir Üstelik başlamış bir işte geri dönmek de zordur Bu sebeple bize düşen yolumuza azimle devam etmek, gereken çabayı göstermek, işi lâyıkıyla yapmaya çalışmaktır

Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden
Kimi insanlar vardır ki dedikleriyle yaptıkları birbirine uymaz Kimi isteksiz görünüp "yemem" diyen insanların isteklilerden daha çok yedikleri, kimi hevessiz görünüp "kalamam" diyen insanların da diğerlerinden daha çok oturdukları, hatta yatıya kaldıkları bile görülmüştür

Bitli (kurtlu, çürük) baklanın kör alıcısı olur
Değersiz, işe yaramaz, kötü şeylerin de müşterisi olur Onları kimileri anlamadığı, kalitesini bilmediği için alır; kimileri de kendileri bakımından bizim kavrayamadığımız bir değer ifade ettiği için alır

Boğaz dokuz (kırk) boğumdur (boğa boğa söyler)
Bir sözü düşünüp taşınmadan, içimizden geçirmeden, kendi kendimize ölçüp tartmadan, doğuracağı sonuçları hesaplamadan, düzeltmeden söylememeliyiz Ola ki istemediğimiz bir sözü ağzımızdan çıkarmış olabiliriz En doğrusu, uygun biçimi bulduktan sonra söylemektir

Bol bol yiyen, bel bel bakar
Bugünün yarını da vardır Savurganlık yapıp elindekini bol bol harcayan, düşünceli davranıp ilerisi için bir şey bırakmayan kimse, yarın geçimini temin edecek bir şey bulamaz Başkalarına muhtaç olur, onun bunun eline bakar

Borç iyi güne kalmaz
Borçlu olan, borcunu hemen ödemenin yollarını aramalıdır "Elim genişleyince, ileride öderim" diye düşünmesi son derece sakıncalıdır Çünkü gelecek günlerin ne göstereceği belli olmaz Eli daha da darlaşabilir Dolayısıyla borcunu ödemesi güçleşir, gün geçtikçe de borcu artar

Borçlunun yalımı alçak olur
Borçlu kimseler, borçlarını ödeyemedikleri için alacaklıları yanında rahat olamazlar; başları yukarıda yürüyemezler, üzülüp incinirler, sanki suçlu gibi dururlar, kendilerini ezik hissederler

Borçsuz çoban yoksul beyden yeğdir
Beyleri bey yapan cömertlikleri, ellerindeki varlıkları yoksullara dağıtmalarıdır Varlıksız, sıkıntı içinde yüzen bir beyin sadece adı kalmıştır Varlığı olmayan, yoksulları gözetme ve doyurma görevini yapamayan bir bey için bu durum acı vericidir Böyle bir konumda bey olmaktansa borçsuz, tasasız, kıt kanaat geçinen bir çoban olmak daha iyidir Çünkü, o yoksulluğa alışkındır

Borçtan korkan kapısını geniş (büyük) açmaz
Alacaklının yanında yüzü yerde olmak istemeyen, borç etmekten korkan kimse tedbirli olur; masraflarını kısar, gelişigüzel harcamalar yapmaktan kaçınır, kendine uygun bir yol seçip ona buna ziyafet vermekten uzak durur

Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır
Hemen her şeyin bir yapılma zamanı vardır Borç da zamanında ödenmezse kişilerde bir gevşeklik görülür, borçluluk duygusu zamanla azalır Borç uzun süre ödenmez olur, hatta hiç ödenmez bile Dert de böyledir; zamanında önlem alınmaz ve hastalık uzarsa, kişi sonunda güçsüz kalır; dayanma gücü kalmaz ve ölür

Borç yiğidin kamçısıdır
Birisine borçlanan, borcunu da ödemek isteyen kimse kendini daha çok çalışmak ve kazanmak zorunda hisseder; bu yönde girişimde bulunur

Bostan yeşil (gök) iken pazarlığa oturulmaz
Ne olacağı, nasıl gelişeceği, nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir konu, iş ya da durum üzerinde anlaşmaya varılıp söz verilemez

Boş çuval ayakta (dik) durmaz
1 Karnı aç olan kimse, iş yapamaz 2 Beceriksiz, deneyimsiz, bilgisiz kimse bir iş tutunamaz 3 Hiçbir tutamağı bulunmayan, gerçeklerden uzak, temelsiz düşünce ya da plânlarla sonuca ulaşılamaz

Boş fıçı çok (fazla) langırdar
Gösterişe düşkün, bilgisiz, deneyimsiz kimse kendini ön plâna çıkarmak ve bilgiçlik taslamak amacıyla çok konuşur; her sözün arasına girer, etrafındakileri rahatsız eder

Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir
Boş olmak, hiçbir uğraşa girmeden gezmek insanı tembelliğe, miskinliğe alıştırır Öyle ki bu insanların kimisi can sıkıntısından ne yapacağını bilemez olur, yanlış yola sapar, kötülüklere bile bulaşır Parasız da olsa çalışmak, boş oturmamak insanı hareketli ve canlı yapar; girişimcilik yeteneğini artırır, onu geliştirir, zararlı alışkanlıklardan kurtarır İleri de para kazanacağı bir iş bulmasına da kapı aralar

Boş torba ile at tutulmaz (Boş torbaya eşek gelmez)
1 Hiç kimse emeğinin boşa çıkmasını istemez, karşılığını mutlaka bekler Bir kimseye iş yaptırmak, onu bir yere bağlamak istiyorsanız, ona emeğinin karşılığını da ödemek zorundasınız 2 Hemen her iş çoklukla bir emek, masraf ve fedakârlık ister Bunları gösteriniz ki elde etmek istediğinize kavuşmanız mümkün olsun

Boynuz kulağı geçer (Boynuz kulaktan sonra çıkar ama kulağı geçer)
Eğitime sonradan da başlasa kimi yetenekli, becerikli, öğrenme ve kavrama gücü gelişkin olan çırak veya öğrenci, ustasından ya da öğreticisinden daha ileri gidebilir; onlardan daha başarılı olabilir

Böyle gelmiş böyle gider
Öteden beri süre gelen durum, kurulu düzen, halk arasında yaşayan gelenek ve görenekler kolay kolay değişmez

Bugün bana ise yarın sana
Neyin ne zaman olacağı bilinmez; bu ister felâket, ister nimet olsun Bugün ben bir felâket ve haksızlıkla karşılaşmışsam, yarın da sen aynı durumla karşılaşabilirsin Bugün sen nimetler içinde bulunup mutluysan, yarın da ben kavuşup mutlu olabilirim Bunu aklından çıkarma

Bugünün işini yarına bırakma
Bir iş günü gününe yapılmalıdır İşi yarına bırakmak kimi olumsuzlukları da beraberinde getirir Yarın daha önemli bir işin çıkmayacağını nereden bilebiliriz? Diyelim ki çıktı, o zaman ne yapacağız? Kuşkusuz bugünkü işten önce onu yapacağız, bugünkü iş de kalacak Dolayısıyla işler birikmeye başlayacak, çıkmaza girecek Ayrıca bugün yapılması gereken işin sonraki güne bırakılmasıyla önemini yitirmesi, istenen sonucu vermemesi de söz konusu olabilir

Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir
Az da olsa bugün elimizde bulunan bir nimet, imkân ya da nesne, büyük de olsa henüz elimize geçmemiş olandan daha daha iyidir Çünkü henüz elimize geçmemiş olan, ihtimal dahilindedir Bir engel çıkıp onun elimize geçmesi gerçekleşmeyebilir Oysa ötekinin elimizde olması gerçekleşmiştir

Buğday başak verince orak pahaya çıkar (kıymete biner)
Kimi zaman ortada duran, pek önemli görünmeyen şeyler kendilerine ihtiyaç duyulunca çok değer kazanırlar İsteklisi çok olan nesnenin fiyatı artar Sözgelimi yazın ortasında el sürülmek istenmeyen odun ya da kömür, kışa doğru birden kıymet kazanır; ucuzken pahalı olur

Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince
Tarlada ya da harmanda duran, henüz hasadı yapılıp ambara girmemiş ürün bizim sayılmaz Çünkü bir yangın, bir sel, yağmur ya da başka bir felâket onun harap olup yok olmasına yol açabilir Anne ve babanın varlıklı olduğu günlerde oğulun gerçek kişiliği ortaya çıkmaz Ne zaman anne-baba yoksullaşır, işte o zaman gerçek yüzü ortaya çıkar Eğer oğul, anne-babasına karşı olan görevlerini yerine getirmiyor, onlardan yardımını esirgiyorsa, ona iyi bir oğul denemez

Buğdayın yanında acı ot da sulanır
Mümkün olduğunca dikkatli olunup iyi ve yararlının yanında, kötü ve yararsızın gelişip büyümesine fırsat verilmemelidir

Bükemediğin eli öp
Kendisiyle mücadele ettiğin rakibinin kuvveti, bilgisi ve becerisi karşısında başarı gösteremeyip mağlûp olduysan rakibinin üstünlüğünü kabul et; bu onurlu bir davranış olacaktır

Bülbülü altın kafese koymuşlar, "ah vatanım" demiş
İnsan, özgürlüğünü ancak vatanında bulur Bu bakımdan vatan en değerli varlığıdır insanın Orda doğmuş, orda büyümüş, orda doymuş, orda tatmıştır mutluluğu Bu sebeple yurdundan uzakta yaşamak, ne denli bolluk içinde olursa olsun insana zor gelir Nasıl ki bülbül asıl vatanı olan yeşil tabiatı, kanat çırpacağı mavi gökleri özleyip ister ve altın kafesten kurtulmaya çalışırsa, insan da (hele bir de tutsaksa) özgür yaşayacağı vatanını ister ve hasretini çeker

Bülbülün çektiği dil (i) belâsıdır
Bir karganın kafese konup beslendiği pek görülmemiştir Ama bülbül için kafesler sürekli yapılır durur Bunun tek sebebi, sesinin güzelliğidir O oldukça güzel öter ve bunun için yakalanıp kafese konur İnsanlar bundan ders almalıdır Çünkü düşünüp taşınmadan, sonunun nereye varacağını hesaplamadan sarf edilen sözler, insanın başına dert açabilir Dili yüzünden belâya saplanıp zarar görebilir

Büyük balık, küçük balığı yutar
Güçlü olan kendinden güçsüzü ya ezer, ya yok eder, ya da kendisine bağlı kılar Bu durum insan için olduğu kadar, ticarî işletmeler ve devletler arasında da çoklukla söz konusudur Kişiye düşen, yok olmamak için var gücüyle mücadele etmektir

Büyük başın derdi büyük olur
Bir iş ne kadar büyükse çözüm bekleyen sorunları da o kadar büyük olur Dolayısıyla bir işletmeyi idare eden, bir toplumu yöneten, kısacası büyük işlerin başında bulunan kimselerin de hem sorumlulukları, hem de dertleri büyük olur

Büyük lokma ye (de), büyük söz söyleme
İnsan çoklukla nefsine yenik düşer Kendini pek çok konuda ön plâna çıkarmak, ne kadar becerikli ve akıllı olduğunu belirtmek ister Bu durum onun böbürlenmesine, "ben olsaydım öyle değil, böyle yapardım; şunu yapsaydı kötü duruma düşmezdi; ben asla onun yaptığı gibi kötü bir şey yapmam; o sözler de söylenir miydi?" gibi sözler sarf etmesine sebep olur ki, böyle bir tavır sergilemek son derece zararlıdır Dünya ve insanlık hâli bu, öyle bir gün gelir ki, yerip kınadığımız kişinin başına gelenler bizim de başımıza gelebilir ve gülünç duruma düşebiliriz Bu sebeple ağzımızdan çıkacak söze dikkat etmeli, büyük söz söylemekten kaçınmalıyız

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur
Cahil kişi, okuyup öğrenim görmemiş, bilgisiz ve deneyimsiz kimsedir Bu bakımdan söylenen bir sözün ne maksatla söylendiğini, hangi anlama geldiğini kavramakta zorluk çeker O ne biliyorsa, doğru onlardır Ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmez Öyle de inatçıdır ki deve nasıl hendek atlamamak için direniyorsa, o da görüşünden vazgeçmemek için direnip durur

Cambaz ipte, balık dipte gerek
Niteliği gereği hemen her varlık farklı bir yerde bulunur, barınır ve iş yapar Niteliğine uygun olmayan yerin şartları onu zor durumda bırakabilir Dolayısıyla her kişi elde ettiği niteliklerin gerektirdiği bilgi, beceri ve uzmanlık sahası içinde çalışmalı; o alanın dışındaki işlerden uzak durmalıdır

Cana gelecek (kaza-zarar) mala gelsin
Eğer bir kaza gelecek ve zarar görecekse insan, canına değil malına gelsin Çünkü kazaya uğrayan, zarar gören malın tekrar kazanılması veya elde edilmesi mümkündür Ama can için durum böyle değildir Cana gelen felâketler silinmeyecek izler bırakır Bir kazadan ötürü insan ölebilir, sakat kalabilir, dolayısıyla böylesi zararları gidermek mümkün değildir

Can boğazdan gelir
Her canlı gibi insan da beslenmek zorundadır Bedeni için gerekli olan gıdaları ancak bu şekilde alır İyi beslenmeyen, yeterli gıdaları almayan bir vücut sağlıklı, dinç ve dayanıklı olamaz; bu kimselerin güçsüz kalıp hasta olmaları da kaçınılmazdır O hâlde insan sağlığını korumak istiyorsa, iyi beslenmeye önem vermelidir

Can canın yoldaşıdır
İnsan yaratılışı gereği tek başına yaşayamaz Bir arkadaşa, bir dosta mutlaka ihtiyaç duyar Bu, gerek iş yapması, gerek sorunlarını çözmesi, gerekse konuşup dertleşmesi için zorunludur

Can cümleden aziz (dir)
1 Bir tehlike anında insan önce kendi canını kurtarmaya başlar O anda kendi canı, diğer canlardan daha önemli olur Kimi istisnalar hariç, bu durum hemen her insanda göze çarpar Bu da tabiî bir vak`a olarak görülür 2 İnsanın kendisi hemen herkesten önce gelir Her ne kadar kimi zaman özveride bulunur, fedakârlıklar gösterirse de (bunun da bir yeri ve sınırı vardır), vahim konularda çıkarlar çatışmaya başlayınca, kendi çıkarından asla taviz vermez

Can çıkmayınca huy çıkmaz
Huy, insanın yaratılış ve ruh özelliklerinin bütünüdür İnsanla birlikte var olmaya başlar; insan büyüdükçe, huy da onun benliğine iyice yerleşir; kişiliğinin bir parçası hâline gelir İster eğitim, ister başka bir yolla olsun, kişinin huyunu değiştirmek mümkün değildir; kişinin ölümüne kadar öylece devam eder

Canı yanan eşek attan yürük olur
Herhangi bir durumdan ötürü canı yanıp acı çekmiş olan kimse, aynı durumla bir daha karşılaşmamak için kendisinden beklenilenin üstünde bir çaba gösterir Öyle ki altından kalkamaz sanılan işleri bile başarır, çok iyi sonuçlara ulaşır

Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez
Sürekli bolluk, rahatlık içinde yaşayan insanlar içinde bulundukları vefa ve mutluluğun kıymetini bilmezler Bunu doğal bir şeymiş gibi görürler Nasıl sağlıklı bir insan, hasta olmadan sağlığın kıymetini bilmezse, sefa içinde olan da darlığa ve sıkıntıya düşmeden rahatlık, huzur ve mutluluğun kıymetini bilemez

Cennetin kapısını cömertler açar
Cömert kimse, para ve malını esirgemeden veren, eli açık olan, yardım seven, muhtaç kimseleri gözeten kimsedir İslâm dini böyle kimseleri över ve onları cömert olmaya davet eder Eğer böyle davranırlarsa; yetime, kimsesize, yolda kalmışa, düşküne yardım ederlerse sevap işleyecekler ve öbür dünyada yaptıklarının karşılığını kat kat fazlasıyla göreceklerdir

Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir
Kimi cesur insanlar kararlıdır, mertlikleri ve azimleri yüzlerinden okunur Yüz ifadeleriyle hasımlarını yıldırabilirler Korkak insanlarda ise yürek gücü yoktur Bu güç olmadığından ötürü kılıcı gerektiği gibi kullanamazlar, dolayısıyla kılıçları keskin de olsa bir işe yaramaz

Cins horoz yumurtada (iken) öter
Kimi soylu ve değerli kimse, daha bebekken, eğitim çağına gelmeden kendini kimi hareketleriyle belli eder; başarılı bir insan olup yararlı işler yapacağını ortaya koyar

Cins kedi ölüsünü göstermez
Şahsiyetli, soylu bir kimse, sıkıntılı ve kötü durumunu başkasına göstermez ve söylemez
Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler
Bazı insanlar vardır ki övülmekten çok hoşlanırlar Kimi çıkarcılar da böyle insanları iyi tanırlar Onları "ne kadar cömertsin" diyerek pohpohlayıp överler; bu okşayıcı sözlere kanan kimse de malını, parasını bol bol harcar; ona buna yedirir, sonunda tüketir Benzer bir şekilde, ne amaç güttüğü bilinmez kimseler de kişiyi "ne kadar güçlüsün, sana karşı gelemez" diye pohpohlayıp överler Bu tip övgülerden hoşlanan kimse de, böyle biri olduğunu kanıtlamak için harekete geçer; olmayacak bir dövüşe atılır, bu sırada birisi çıkıp canından eder onuCahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur
Cahil kişi, okuyup öğrenim görmemiş, bilgisiz ve deneyimsiz kimsedir Bu bakımdan söylenen bir sözün ne maksatla söylendiğini, hangi anlama geldiğini kavramakta zorluk çeker O ne biliyorsa, doğru onlardır Ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmez Öyle de inatçıdır ki deve nasıl hendek atlamamak için direniyorsa, o da görüşünden vazgeçmemek için direnip durur

Cambaz ipte, balık dipte gerek
Niteliği gereği hemen her varlık farklı bir yerde bulunur, barınır ve iş yapar Niteliğine uygun olmayan yerin şartları onu zor durumda bırakabilir Dolayısıyla her kişi elde ettiği niteliklerin gerektirdiği bilgi, beceri ve uzmanlık sahası içinde çalışmalı; o alanın dışındaki işlerden uzak durmalıdır

Cana gelecek (kaza-zarar) mala gelsin
Eğer bir kaza gelecek ve zarar görecekse insan, canına değil malına gelsin Çünkü kazaya uğrayan, zarar gören malın tekrar kazanılması veya elde edilmesi mümkündür Ama can için durum böyle değildir Cana gelen felâketler silinmeyecek izler bırakır Bir kazadan ötürü insan ölebilir, sakat kalabilir, dolayısıyla böylesi zararları gidermek mümkün değildir

Can boğazdan gelir
Her canlı gibi insan da beslenmek zorundadır Bedeni için gerekli olan gıdaları ancak bu şekilde alır İyi beslenmeyen, yeterli gıdaları almayan bir vücut sağlıklı, dinç ve dayanıklı olamaz; bu kimselerin güçsüz kalıp hasta olmaları da kaçınılmazdır O hâlde insan sağlığını korumak istiyorsa, iyi beslenmeye önem vermelidir

Can canın yoldaşıdır
İnsan yaratılışı gereği tek başına yaşayamaz Bir arkadaşa, bir dosta mutlaka ihtiyaç duyar Bu, gerek iş yapması, gerek sorunlarını çözmesi, gerekse konuşup dertleşmesi için zorunludur

Can cümleden aziz (dir)
1 Bir tehlike anında insan önce kendi canını kurtarmaya başlar O anda kendi canı, diğer canlardan daha önemli olur Kimi istisnalar hariç, bu durum hemen her insanda göze çarpar Bu da tabiî bir vak`a olarak görülür 2 İnsanın kendisi hemen herkesten önce gelir Her ne kadar kimi zaman özveride bulunur, fedakârlıklar gösterirse de (bunun da bir yeri ve sınırı vardır), vahim konularda çıkarlar çatışmaya başlayınca, kendi çıkarından asla taviz vermez

Can çıkmayınca huy çıkmaz
Huy, insanın yaratılış ve ruh özelliklerinin bütünüdür İnsanla birlikte var olmaya başlar; insan büyüdükçe, huy da onun benliğine iyice yerleşir; kişiliğinin bir parçası hâline gelir İster eğitim, ister başka bir yolla olsun, kişinin huyunu değiştirmek mümkün değildir; kişinin ölümüne kadar öylece devam eder

Canı yanan eşek attan yürük olur
Herhangi bir durumdan ötürü canı yanıp acı çekmiş olan kimse, aynı durumla bir daha karşılaşmamak için kendisinden beklenilenin üstünde bir çaba gösterir Öyle ki altından kalkamaz sanılan işleri bile başarır, çok iyi sonuçlara ulaşır

Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez
Sürekli bolluk, rahatlık içinde yaşayan insanlar içinde bulundukları vefa ve mutluluğun kıymetini bilmezler Bunu doğal bir şeymiş gibi görürler Nasıl sağlıklı bir insan, hasta olmadan sağlığın kıymetini bilmezse, sefa içinde olan da darlığa ve sıkıntıya düşmeden rahatlık, huzur ve mutluluğun kıymetini bilemez

Cennetin kapısını cömertler açar
Cömert kimse, para ve malını esirgemeden veren, eli açık olan, yardım seven, muhtaç kimseleri gözeten kimsedir İslâm dini böyle kimseleri över ve onları cömert olmaya davet eder Eğer böyle davranırlarsa; yetime, kimsesize, yolda kalmışa, düşküne yardım ederlerse sevap işleyecekler ve öbür dünyada yaptıklarının karşılığını kat kat fazlasıyla göreceklerdir

Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir
Kimi cesur insanlar kararlıdır, mertlikleri ve azimleri yüzlerinden okunur Yüz ifadeleriyle hasımlarını yıldırabilirler Korkak insanlarda ise yürek gücü yoktur Bu güç olmadığından ötürü kılıcı gerektiği gibi kullanamazlar, dolayısıyla kılıçları keskin de olsa bir işe yaramaz

Cins horoz yumurtada (iken) öter
Kimi soylu ve değerli kimse, daha bebekken, eğitim çağına gelmeden kendini kimi hareketleriyle belli eder; başarılı bir insan olup yararlı işler yapacağını ortaya koyar

Cins kedi ölüsünü göstermez
Şahsiyetli, soylu bir kimse, sıkıntılı ve kötü durumunu başkasına göstermez ve söylemez
Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler
Bazı insanlar vardır ki övülmekten çok hoşlanırlar Kimi çıkarcılar da böyle insanları iyi tanırlar Onları "ne kadar cömertsin" diyerek pohpohlayıp överler; bu okşayıcı sözlere kanan kimse de malını, parasını bol bol harcar; ona buna yedirir, sonunda tüketir Benzer bir şekilde, ne amaç güttüğü bilinmez kimseler de kişiyi "ne kadar güçlüsün, sana karşı gelemez" diye pohpohlayıp överler Bu tip övgülerden hoşlanan kimse de, böyle biri olduğunu kanıtlamak için harekete geçer; olmayacak bir dövüşe atılır, bu sırada birisi çıkıp canından eder onu

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları





Dağ başı dumansız olmaz
Tabiatları gereği dağ başları genellikle dumanlı olur Nasıl dağ başlarından duman eksik olmazsa, toplumda yüksek mevkilere, makamlara çıkan ve sorumluluk alan kimselerin başında da dert eksik olmaz

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur
İnsanlar gezen, dolaşan, hareket eden varlıklardır Bir yerden kalkıp başka bir yere gidebilirler Arkadaşlar, dostlar, tanıdıklar birbirlerinden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, günün birinde, bir yerde karşılaşabilirler; hatta hiç karşılaşmayacaklarını sanan insanlar dahi birbirlerine kavuşabilirler

Dağ ne kadar yüce olsa yol (onun) üstünden aşar
1 Güçlünün daha güçlüsü, yetkilinin daha yetkilisi, yönetilmez sanılanın bir yöneteni vardır 2 Çözümü güç meselelerin, yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinebilecek bir yol vardır Yeter ki gerekli azim, sabır ve cesaret gösterilsin, yılgınlığa düşülmesin

Damlaya damlaya göl olur
Her çok azdan olur Küçük ve önemsiz şeyler birikerek büyük şeyleri meydana getirirler Bunun için küçüktür, azdır, önemsizdir deyip hiçbir şey hor görülmemelidir; bunların önemi bilinmeli, çarçur edilmemelidir

Danışan dağı aşmış, danışmayan (-ın) yolu şaşmış
Kimi meseleler vardır ki, insanın onu tek başına halletmesi mümkün değildir Bu durumda yapacağı tek şey, bilmediği şeyler hakkında uzmanlara başvurmak ve onlardan bilgi almaktır Bu durumda, işleri kolaylaşacak, güçlükleri zorlanmadan yenecektir Aksine hareket etmek, bilene sorup danışmaktan kaçmak, işleri zorlaştıracak, insanı çıkmazın içine itecektir

Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz
Her işin kendine has araç ve gereci vardır O işten sağlıklı bir sonuç alınmak isteniyorsa uygun olan araç ve gereç kullanılmalıdır Kötü, uygun olmayan araç ve gereçlerle iyi bir şey, kaliteli bir ürün alınamaz

Davul dengi dengine çalar
Bir işte çalışacaklar, dostluk ve arkadaşlık kuracaklar, özellikle de evlenecek olanlar her bakımdan (zenginlik, makam, alışkanlık, karakter vb) kendilerine uygun kimseleri seçmelidirler Aksi takdirde kısa zamanda anlaşmazlıklar başlar, kurulan ilişkiler bozulur

Davulun sesi uzaktan hoş gelir
İçindekilere hiç tat vermeyen, onları rahatsız eden kimi işler vardır ki uzakta olanlara kolay, hoş ve sevimli gelir Ne zaman ki işin içine girerler, işte o zaman gerçeği görüp yanıldıklarını anlarlar

Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan
Birlikte iş görmek, birlikte yolculuk etmek, birlikte yaşamak isteyen karı-koca gibi insanlar arasında öncelikle bir uyumun olması şarttır Bu uyum da karşılıklı saygı ve sevgi temeline dayanır Tek taraflı sevgi ve saygı uyumu sağlamaya yetmez, ortada düzen diye bir şey kalmaz, kurulan beraberlikten de hayır gelmez

Deli deliden hoşlanır, imam ölüden
Kişiler, her bakımdan (mevki, yaş, fikir, duygu, eğitim vb) kendilerine benzeyen, uygun olan ya da yarar yağlayabilecekleri kimse ve şeylerden hoşlanıp onlara yaklaşırlar

Deli ile çıkma yola, başına getirir (gelir türlü) belâ
Kavrayışı kıt, akılsız, aşırı davranışları olan kimselerle ne işe girilir, ne de yolculuk edilir Buna kalkışan başına türlü dertler alır, çok zarar görür

Deliye her gün bayram
Aklı kıt, kavrayışı az, sorumluluk nedir bilmeyen, hiçbir şeyi kendisine dert edinmeyen, istediği işi yapıp istediği yerde dolaşan, ne kazanıp ne kaybettiğinin farkında olmayan kişinin hâli tıpkı bir delinin hâli gibidir Onun için günlerin birbirinden farkı yoktur, hemen her gününü bayram neşesi içinde geçirir

Demir nemden, insan gamdan çürür (Duvarı nem, insanı gam yıkar)
Bir demirin paslanıp niteliğini kaybetmesine nasıl nem sebep oluyorsa bir insanın yıpranmasına, çöküntüye uğramasına, için için erimesine, harap olmasına da üzüntü, sıkıntı ve çeşitli dertler sebep olur Bu bakımdan insan her olur olmaz şeyi kendisine dert edinmemelidir

Demir tavında dövülür
Demirin istenilen biçime sokulabilmesi, çekiçle dövülüp işlenebilmesi için önce ateşte ısınıp kızarması, yumuşaması gereklidir Bunun gibi her işin yapılması, o işten iyi netice alınması için de en uygun zamanı kollamak ve bundan yararlanmak gereklidir

Denize düşen yılana sarılır
Son derece tehlikeli bir durumla karşı karşıya gelen, çaresiz kalan, kurtuluş için bir çıkar yol bulamayan kişi, bu kötü durumdan kurtulmak için her türlü yola başvurur Öyle ki, en tehlikeli şeylere bile sarılmaya çalışır, onlardan yardım bekler Çünkü hiçbir tutar seçeneği kalmamıştır

Derdini söylemeyen derman bulamaz
Her derdin, müşkülün, güç ve sıkıntının altından insanın tek başına kalkması mümkün değildir Böyle kötü bir durumda bulunan kişi, içinde bulunduğu bu durumu kendisine yardımı dokunacak kimselere, yakınlarına açmalıdır Derdine ancak bu şekilde çare bulabilir, sıkıntılarından kurtulup rahatlayabilir

Dertsiz baş (kul) olmaz
Hemen herkesin az veya çok bir derdi vardır Dertsiz insanın düşünülmesi mümkün değildir İnsan bunu bilmeli ve karamsarlığa kapılmadan dertlerini azaltmaya çalışmalıdır

Dervişin fikri ne ise, zikri de odur
Bir insan ne düşünüyor, gönlünden ne geçiriyorsa, bunu hareket ve sözleriyle belli eder; açığa vurur Devamlı kafasında ve gönlünde taşıdıklarının gündemde kalmasını ister

Destursuz bağa girilmez (gireni sopa ile kovarlar)
İzin alınmadan girilmeyecek bir yere girmeye, yapılmayacak bir işi yapmaya kalkan kimse, bunun cezasını fazlasıyla çeker

Deveden büyük fil var
Hiçbir insan sahip olduğu makamın büyüklüğü, elindeki yetki ve imkânların genişliği ile övünmemeli, bunlara sırtını dayayarak büyüklenmemeli, kimseyi hor görmemelidir Çünkü ondan büyüğü ve üstünü her zaman vardır

Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur
Tamah, açgözlülük insanı küçük çıkarlar peşinde koşturur; onu tehlikelere iter, felâketlerle karşı karşıya bırakır ve zarar görmesine yol açar
Devletin malı deniz, yemeyen domuz
Kimi vatan haini, rüşvetçi, menfaatçi kimseler soygunculuğu kural edinmişlerdir Bunlara göre devletin malı çalıp çırpmakla, yemekle tükenmez; bir yolunu bulup da bu maldan aşırıp yararlanmayandan daha budala kim olabilir

Dibi görünmeyen suya girme
İç yüzünü iyi bilmediğin, anlamadığın, öğrenmediğin, bir işe girişme; yoksa tehlikeye düşüp zararlı çıkabilirsin

Dikensiz gül olmaz
Hoşumuza giden, bizi sevindiren, fayda temin ettiğimiz hemen her güzel şeyin kusurlu, eksik ve kötü bir yanı da bulunabilir Eğer bunları elde etmek istiyorsak, hoşa gitmeyen ve bize sıkıntı veren bu yanlarını da hoş görmeliyiz

Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim
İnsanların başına kimi felâketler, sıkıntılar da çok kez dilleri yüzünden gelir dilini tutmayan, ne zaman ve nasıl konuşacağını bilmeyen insanların başlarına belâ geldiği ve bu yüzden pişmanlık duydukları çok görülmüştür

Dilin cismi küçük, cürmü büyük
Konuşma organımız olan dil, küçük hacimli bir nesnedir Küçük olmasına küçüktür ama büyük suçlar onunla işlenir Kimi zaman sarf ettiği kötü sözler insanın başını belâya sokup felâketini hazırlayabilir

Dilin kemiği yok
dil kolayca her yana dönebilir Bu özelliğe sahip olan dilde, her türlü kelimeler de kolayca çıkar; insan doğru olmayan, birbiriyle çelişkili sözleri söyleyebilir; önce söylediğini sonra inkâr edip başka şekle çevirebilir

Dinsizin hakkından imansız gelir
Acımasız, kötü, insafsız ve ahlâksız bir kişinin hakkından ancak ondan daha kötü bir kişi gelebilir

Doğmadık çocuğa kaftan (don) biçilmez
Daha ihtimal dahilinde olan, henüz ne olacağı belli olmayan, ele geçmeyen, ortaya çıkmayan bir şey için önceden hazırlık yapmak ve kesin karar vermek doğru değildir Çünkü beklediğimizin aksine bir durumla karşılaşıp zarar görebiliriz

Doğrunun yardımcısı Allah`tır
Hak ve adaletten kopmayan, işlerinde doğruluktan ayrılmayan kişiye Yüce Allah her zaman yardım eder

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar
Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakârlığın azaldığı yerlerde yalan dolan, hile, ahlâksızlık artar ve insanlar iki yüzlü olurlar Böyle bir ortamda doğru sözlü olan, sözünü esirgemeyen ve sakınmadan herkesi eleştiren kişiyi kimse sevmez Herkes onu kınar, yanından ve yöresinden uzaklaştırmaya çalışır Çünkü bu kişi doğru sözleriyle ahlâksızlık üzerine bina edilmiş menfaat düzenini bozmaya çalışır ve çok kimseyi rahatsız eder Dolayısıyla çıkarları zedelenen, kusurları yüzüne söylenen, ikiyüzlülükleri yüzlerine çarpılan insanlar tarafından hor görülüp kovulurlar

Doğru söz (ağıdan) acıdır
Kimi insanlara (özellikle yalancı, çıkarcı, ahlâkı bozuk) kusurlarını, yanlışlarını, düzensizliklerini, yolsuzluklarını ortaya çıkaran sözleri yüzüne karşı söylemek çok acı gelir Çünkü çoklukla bu tür insanlar ya açıklarının ortaya çıkmasını istemezler ya da doğru sandıkları hareketlerinin yanlış olduğunu kabul etmezler

Dokuz at bir kazığa bağlanmaz
1 Her tedbir, tehlikenin büyüklük oranı düşünülerek alınmalıdır Gücü büyük olan tehlikelere küçük ya da zayıf tehlikelerle önlenemez 2 Bir işin başına, birbiri ile anlaşması mümkün olmayan birden çok yetkili kimse getirilmemelidir Çünkü her biri bir yana çeker, anlaşamaz ve birbirlerine düşerler İşi aksatıp geciktirirler

Dolu bardak su almaz
Bilinmeli ki, her insanın kaldıracağı, taşıyacağı bir yük vardır Eğer bu yükten fazlası kendisine yüklenir ve taşıması istenirse verimli bir sonuç da umulmamalıdır Çünkü gücünün üstündeki bir yükün altından yıkılıp kalması, çöküp ezilmesi kaçınılmazdır Bu bakımdan her kişiye ancak yapabileceği bir işi yüklemek lâzımdır

Dolu küpün sesi çıkmaz
Bk "Boş fıçı çok langırdar" Domuz derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz
İslâm dinine göre domuzun her şeyi pistir Eti haramdır, beslenmesi yasaktır Bu nedenle onun derisi de kullanılamaz Üstünde namaz kılınamadığı gibi oturulamaz da Eski düşman da domuz derisi gibidir Ne kadar iyi niyet beslerse beslesin, yakınlık gösterirse göstersin ona güvenilemez; dostluğuna inanılamaz Hiç ummadığımız bir zamanda bize kötülük yapabilir Çünkü kolay kolay düşmanlık duyguları silinmez
Dost acı söyler
Dost sevilip güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimsedir Dostlar hiçbir çıkar kaygısı gütmeden yaklaşırlar insana Düşman kimselerin aksine, insanın iyiliğini isterler Sevinci paylaştıkları gibi üzüntüyü de paylaşırlar Bu bakımdan dostlarımız olanlar eksikliklerimizi, kusurlarımızı, yanlışlıklarımızı yüzümüze karşı söylemekten çekinmezler Bizi memnun etmek için değil doğruyu göstermek için konuşurlar Amaçları bizi düzeltmek, acı da olsa gerçeği yüzümüze söylemektir Bu bakımdan iyiliğimiz için söyledikleri sözlerden ötürü onlara kırılmamalıyız

Dost başa bakar, düşman ayağa
Temiz giyinip kuşanmak hem dost, hem de düşman için oldukça önemlidir Bu durum başımızı yukarıda görmek isteyen dostlarımızı sevindirecek, ayağımızın kaymasını bekleyen düşmanlarımızı da kahredecektir

Dost dostun eyerlenmiş atıdır
Hakikî dost, dostunun en sıkışık zamanında yardımına koşmaya hazır durumda bekler

Dost ile ye, iç; alış veriş etme
Her türlü alış verişin temelinde çıkar yatar Dolayısıyla çıkarların çatıştığı yerde tatsızlıkların baş göstermesi, giderek de dostluğu bozması mümkündür O hâlde dostluklarını sürdürmek isteyen kimseler birbirleriyle alışveriş yaparken ya çok dikkatli olmalı, ya da alışveriş yapmaktan mümkün olduğunca kaçınmalıdırlar

Dost kara günde belli olur
Varlıklı, iyi, güzel ve mutlu günlerimizde bizimle dostluk kuran, arkadaşlık eden, yanımızdan ayrılmak istemeyen çok olur Herkesin mutluluktan bir pay almaya çalıştığı böyle günlerimizde, etrafımızdaki bu kişilerin hepsine gerçek dost diyebilir miyiz? Kuşkusuz hayır Bu ancak işlerimizin kötü gittiği, üzüntülerimizin arttığı, felâketlerin bizi boğmaya çalıştığı günlerimizde belli olur İyi ve mutlu günlerimizde olduğu gibi, bizi kara günlerimizde de yalnız bırakmayan, sıkıntılarımızı paylaşan kişiler gerçek dostlarımızdırMsn Öğretmen öss kpss Gazeteler Sohbet hazır mesajlar ders izle Belirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşı şiir şarkı sözleri

Dostluk başka, alış veriş başka
Alış verişin temelinde çıkar, dostluğun temelinde ise fedakârlık yatar Bunu bilip dost kalmak isteyenler alış verişlerini arkadaşlık ilişkisinden ayrı tutarlar Bu kişiler arasındaki dostluk, birinin ötekine fedakârlık yapmasını gerekli kılmaz
Dostun attığı taş baş yarmaz
Dostun acı sözünden veya sert davranışından bize kötülük gelmez Biliriz ki, onun bu yaptığı bizim iyiliğimiz içindir

Duvarı nem, insanı gam yıkar
Bk "Demir nemden, insan gamdan çürür"

Dünya malı dünyada kalır
Mal, varlık, servet, insanın hoşuna gidecek durum ve şartların bütünü bu dünya içindir İnsan bunların hiçbirini öldükten sonra öbür dünyaya götürecek güçte değildir Öbür dünyaya götüreceği ise iyilik ya da kötülükleridir Bu bakımdan dünya malına fazla tamah etmemeli, kendisini sıkıntıya sokmamalı, gerek kendisi ve gerekse başkaları için malını harcamaktan kaçınmamalıdır
Dünya Sultan Süleyman`a bile kalmamış
Peygamber Hz Süleyman, aynı zamanda büyük ve zengin bir hükümdardı da İnsan, cin, hayvan ve rüzgâr bile Allah`ın izniyle onun hükmüne tâbi idi Ancak o bile bu eşsiz egemenliğine rağmen ölümden kurtulamadı, öbür dünyaya gitti O hâlde ibret alınmalı, bu dünyaya tamah edip bel bağlanmamalıdır

Dünya tükenir, yalan tükenmez
Dünyada yalancıları saymak mümkün değildir Yalancıların çokluğu, yalanın hemen her yerde barınmasına imkân hazırlamıştır Yalanın ortadan kalkması, insanların yalan söyleme alışkanlıklarından vazgeçmeleriyle mümkündür Ancak bu da çok zordur, dolayısıyla yalan sürüp gidecektir

Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör
Zenginliğini, makamını, itibarını kaybeden ve bir felâketle karşılaşan kişinin etrafında kimse kalmaz; iyi, güzel ve mutlu günlerin dostları birer birer kaybolur; çünkü çıkar sağladıkları kaynak kurumuştur Bunun böyle olduğunu ise, ancak bu duruma düşen bilir

Düşman düşmana rahmet (gazel, yasîn) okumaz
Hiçbir zaman düşmandan bir yakınlık, yumuşama ve bir iyilik umulup beklenmemelidir O, eline fırsat geçse kötülüklerin en beteriyle üstünüze yürür

Düşmez, kalkmaz bir Allah
Hayatta hiçbir şey olduğu gibi kalmaz Hemen her şey değişip hâlden hâle girer Sağlıklı bir insan hastalanabilir, zengin de yoksul düşebilir Küçük imkânlar içinde olanlar büyük imkânlara kavuştukları gibi, büyük imkânlar içinde olanlar da ellerindekini yitirebilirler Olumlu ve olumsuz tüm değişmelerin dışında kalan sadece Yüce Allah`tır Bu bakımdan insan kendini büyük görmemeli, elindeki imkânların sürekli varolacağını düşünüp de kibirlenmemelidir

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane
Her canlı gibi insan da yaşar ve ölür Her insanın da Yüce Allah tarafından takdir edilmiş bir ömrü vardır İnsan bunu ne uzatabilir ne de kısaltabilir Ecel saati gelen kimse bir nedenle ölür Ancak ölüm nedeni olarak gösterilen hastalık, kaza gibi bir şeyler aslında bir bahanedir Asıl neden kişinin kendisine takdir edilen yaşam süresinin dolmasıdır

Eceli gelen köpek cami duvarına işer
Tutum ve davranışlarıyla herkesin nefretini kazanmış, büyük bir cezayı hak etmiş ve çaresiz kalmış kimse, şaşkınlığa düşer; sanki hak ettiği cezanın biran önce uygulanmasını ister gibi daha büyük suçlar işler; kendisini yargılayacak kimselere çatar, onları kötüler, öfkelerini üzerine çeker Bütün bu hareketleri onu kötü bir sona ulaştırır
Eden bulur, inleyen ölür
Bir durumun nasıl sonuçlanacağı olayın gidişatından bellidir Birilerine kötülük yapmayı kural edinenler, yaptıkları kötülüğün cezasını eninde sonunda görürler; bu dünyada olmasa bile öbür dünyada Öte yandan inlemekten kurtulamayan ağır hasta da ölür

Eğilen baş kesilmez
Bize teslim olan, hatasını anlayıp af dileyen, bize sığınan kişi bağışlanmalıdır Bu davranış Türk-İslâm geleneğinin önemli bir kuralıdır

Eğreti ata (el atına) binen tez iner
Başkasının malına, yetkisine ve gücüne güvenerek iş yapan yarı yolda kalır Çünkü kısa bir süre sonra bunları asıl sahibine iade etmek zorunda kalacaktır

Eğri otur, doğru söyle
Yalnızca seni ilgilendiren konularda özgür sayılabilirsin, sana kimse karışamaz; istediğin gibi yer, içer, giyinir ve oturursun Ancak toplumu ilgilendiren konularda doğru konuşmalı, yalandan kaçınmalısın; eğer çıkar kaygısı ile yalan söyler, doğruyu eğri diye gösterirsen toplumu ayakta tutan güven duygusunu sarsmış olursun

Ekmeden biçilmez
1 Verim alınmak isteniyorsa mutlaka emek ve çaba harcanmalı; para yatırılmalıdır 2 Birine iyilik yapıp fedakârlık göster ki, benzer şekilde karşılığını alabilesin

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını
Bir işten sağlıklı bir sonuç almak istiyorsan onu sağlam temel üzerine oturt Nitelikli tohumdan güzel ve bol ürün alındığı bilinen bir şey Bunun gibi nitelikli insan, nitelikli araç ve gereçle iyi iş yapılır; olumlu sonuç alınır

Elçiye zeval olmaz
İki taraf arasında uzlaşma sağlanması, bir işin bitirilmesi için birinin yanına söz götürmekle görevli kimse, götürdüğü sözler ne kadar kötü de olsa, bu sözlerden sorumlu tutulamaz Çünkü o sözleri söyleyen değil sadece iletendir Bu bakımdan cezalandırılamaz

El elden üstündür
Bir kimse, kendisinden üstün olan bir başkasının da olabileceğini bilmeli; "hiç kimse bu işi benden daha iyi yapamaz" dememelidir

El el ile, değirmen yel ile
Nasıl ki bir değirmenin dönüp buğdayı öğütebilmesi için rüzgâra ihtiyacı varsa, insanın da birtakım ihtiyaçlarını karşılaması, işlerini görebilmesi için diğer insanlara ihtiyacı vardır Çünkü toplum hayatı yardımlaşma esası üzerine kurulmuştur, insan tek başına bütün işleri yürütemez ve başarıya ulaşamaz

El elin eşeğini Türkü çağırarak arar
Hiç kimse, başkasının içine düştüğü derdi tam anlamıyla kavrayamaz Çünkü üzücü olaylar sadece ilgili kimseleri kederlendirir, onlara acı verir Bu bakımdan birinin derdine çare bulacak kimseler olayla ne kadar ilgilenseler de keyiflerini bozmazlar, derinden acı duyarak işe girişmezler, acele etmezler

El eli yıkar, iki el de yüzü
Toplu yaşama biçimi herkese bir görev yükler Bu görevlerin yapılması bir yandan düzeni sağlar, bir yandan da sıkıntıların ortadan kalkmasını Dolayısıyla karşılıklı yardımlaşma esasına dayalı bu görev iyilikleri çoğaltır, toplumu güçlü kılar

El için kuyu kazan, evvelâ kendi düşer
Başkasının kötülüğünü düşünen, bunun için tuzaklar kuran kimse, kurduğu tuzağa önce kendisi düşer, hiç kimsenin yaptığı kötülük yanına kalmaz, ona yarardan çok zarar getirir

El ile gelen düğün bayram
Bir topluluğun hep birlikte uğradığı bir sıkıntıya yakınmasız katlanılır; çünkü insanın sadece kendisi değil, herkesin sıkıntı içinde olduğu düşünülür

El kazanı ile aş kaynamaz
Başkasının hazırladığı imkânları kendi hesabımıza kullanarak iş yapamayız Her en imkânlar geri alınıp iş yarıda kalabilir, başarısız olabiliriz

El mi yaman, bey mi?
Baştakiler ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler, asıl güç halktadır; halk yöneticilerden her zaman ağır basar

El yarası onulur (geçer, iyi olur) dil yarası onulmaz (iyi olmaz)
Silâh, bıçak, taş ve sopa ile açılan yara çabuk iyi olur Ama acı sözlerin gönülde açtığı yara kolay kolay iyi olmaz Çünkü hatırlandığı her an acı tazelenir ve kişiyi üzer
Emanete hıyanet olmaz
Bize güvenerek korumamız altına bırakılan şeylere el uzatmamalı, kötülük etmemeli, haince davranmamalıyız Böyle bir davranış ne dinimiz İslâm`a, ne de örf ve âdetlerimize yakışır Bize düşen onların güvenine lâyık olmak ve emaneti titizlikle korumaktır

Emek olmadan yemek olmaz
Özenle ve çok çalışmadan bir şey kazanıp meydana getiremeyiz Yiyip içmek, harcamak ve kısacası yaşayabilmek için haksız bir yolla değil, alın teri dökerek kazanmamız şarttır

Er ekmeği er kursağında kalmaz
Mert, cömert olan insanlar gördükleri iyiliği unutmazlar; bunun karşılığını mutlaka bir gün öderler

Erkek arslan dişisinden kuvvet alır
Toplum hayatında kadınların yeri ve görevi asla küçümsenemez Bu bakımdan erkekler daima arkalarında güçlü bir kadının desteğine ihtiyaç duyarlar Bu desteğe kavuşanların başarıları daha da artar

Er olan ekmeğini taştan çıkarır
Çalışkan, namuslu, gücüne ve kendine güvenen kişi aç kalmaz; başkasına muhtaç olmamak için en zor işlerde bile çalışır, her zorluğa katlanır, rızkını arayıp bulur

Erteye kalan, arkaya kalır
Bir iş zamanında yapılmalı, başka bir zamana bırakılmamalıdır Yoksa başarılı bir sonuç alınamaz Geç kalan, sırasını geçiren, erken davranmayan fırsatı kaçırdığı için o şeyden fayda temin edemez

Esirgenen göze çöp batar
Titizlikle korunmak istenen, üzerine fazla düşülüp titrenen şeye çoklukla bir zarar gelir Bunu önlemek insanın elinde değildir Bu bakımdan bir şey üzerinde gereğinden fazla, aşırı ölçüde durulup titrememelidir

Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez
Temeli çok eskiye dayanan ve devam eden dostluklar sağlamdır Kolay kolay bozulmaz Çünkü dostluğu yaşatabilmeyi başaran eski dostlar pek çok sıkıntılı, acı ve tatlı günleri birlikte paylaşmışlar; birbirlerine duydukları güveni içinde oldukları zamana kadar taşıyabilmişlerdir Bu bakımdan kimi ufak tefek meseleler yüzünden birbirlerine düşman olamazlar Öte yandan yeni dostlar arasında ise böyle bir dostluktan söz edilemez Çünkü birbirlerini yeterince denememişler, sıkıntılara ve acılara birlikte göğüs gerip tavırlarını tam olarak ortaya koyamamışlardır Dolayısıyla dostluğu oluşturacak güven bağı henüz oluşmamıştır

Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir
Hiçbir yeteneği, bilgisi olmayan, kavrayıştan ve faziletten yoksun kimse, hangi mevkiye geçerse geçsin, ne kadar yetki ve mal sahibi olursa olsun değerli ve saygın kılınamaz Kısa zaman içinde gerçek kişiliğini, bayağı ve kötü olduğunu tavır ve davranışlarıyla belli eden bu gibi kimselerin aslını kimi unsurlarla değiştirmek mümkün değildir

Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah`a ısmarla
Akıl insan içindir İnsan önce aklını kullanarak işlerinin iyi yürümesi için tedbir almalı, sonra da tevekkül etmeli, yani o konuda yüce Allah`a güvenmelidir

Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun, kimi kısa der
Kimi işlerimiz vardır ki onları yalnız yapmamız daha uygundur Eğer ona buna açar, şundan bundan fikir almaya çalışırsak her kafadan bir ses çıkar; birbirine ters öneriler kafamızı karıştırır, işin içinden çıkmamız da güçleşir

Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez
İçine düştüğümüz kötü durumlardan, başımıza gelen felâketlerden ders almalı, zarar gördüğümüz işe bir daha bulaşmamalı, hata yapmaktan geri durup kendimizi korumalıyız

Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır
Kavrayışsız, bilgisiz, kaba ve zevksiz kimseler bir şeyin gerçek değerini bilemez; küçümser, anlamsız bulup hiçler, güzellik ve inceliğin farkına varamaz

Etle tırnak arasına girilmez
Ortaya çıkan aile anlaşmazlıklarında bir yanı tutmak doğru değildir Karı-koca, ana-baba ile evlâtlar birbirine çok yakın insanlardır Bunlar kimi zaman birbirlerine darılıp küsebilirler, ancak bu durum gelip geçicidir Bunu fırsat bilip onların aralarını açmaya çalışmak yanlış, yanlış olduğu kadar da faydasız bir davranıştır

Etme bulma dünyası
Şurası muhakkak ki, yaptığı kötülük hiç kimsenin yanına kalmaz; cezasını çoklukla bu dünyada çeker Bu dünyada görmese bile, öbür dünyada mutlaka görür

Ev alma komşu al
İnsanlar bir arada yaşarlar Dolayısıyla yakınlarında oturan komşularının ilişkiler açısından önemi büyüktür Kötü komşular ile yan yana yaşamak oldukça zordur Kavgalara, gürültülere ve anlaşmazlıklara yol açar Bu bakımdan, ev almadan önce, komşuların nasıl insanlar olduklarını öğrenmek, incelemek her zaman yarar sağlayacaktır

Evdeki hesap çarşıya uymaz
Bir iş, bir sorun hakkında önceden yapılan tasarılar, hesaplar ve plânların çoklukla hayat gerçeklerine aykırı düştüğünü uygulamada açıkça görürüz Bu sebeple geleceğe dönük hesaplarımızda bu gerçeği daima göz önünde bulundurmalıyız

Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet
Mutluluk havası ancak düzenli, temiz, güzel ve ekonomik açıdan rahat bir evde eser Bunu sağlayan da kadındır Eğer kadın becerikli, tertipli ve nazik değilse, yuva yaşanılır bir yer olmaktan çıkar Benzer bir şekilde, içinde yaşanılan yurdu şen eden de devlettir Eğer devletin başında bulunanlar beceriksiz, zalim, hain ve kendi çıkarlarını düşünen insanlarsa, bunların ülke insanını mutlu etmesi düşünülemez

Evli evinde, köylü köyünde gerek
Yaşanan sosyal hayat bir düzeni kurarken, kişilere de toplumda uygun bir yer, bir iş göstermiştir Dolayısıyla herkes buna uymalı; hem kendinin, hem de toplumun rahatını ve düzenini bu şekilde sağlamayı görev bilmelidir Aksine bir hareket huzursuzluğa ve kargaşalığa yol açar

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp
İnsanın kusur ve eksiği, ahlâkî yönü varlıkla belirlenemez Bu bakımdan yoksul olması, geçimini sağlamakta güçlük çekmesi utanılacak bir durum değildir Asıl utanılacak durum ve davranış, gücü varken tembellik edip çalışmamak ve yoksul düşmektir

Fare (sıçan) deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (kıçına) kabak bağlamış
1 Yapamayacağı kadar ağır bir iş varken başka bir iş daha yüklenmek son derece sakıncalıdır İnsan önce kendi işini yapıp düzlüğe çıkmalı, daha sonra başkalarının yükünü omuzlamayı düşünmelidir 2 Kendisi sığıntı durumunda iken yanına bir kişi daha almak yanlış ve tutarsız bir davranıştır
Faydasız baş mezara yaraşır
Mademki yaşıyor, o hâlde bir işe yaramalıdır insan Ne kendisine, ne de etrafına bir yararı, bir kârı dokunmayan ve ona buna yük olan kişinin yaşaması ile ölmesi arasında bir fark yoktur

Fazla (artık) mal göz çıkarmaz
O an için ihtiyaç duyulmayan mal, ne kadar ve ne türden olursa olsun elden çıkarılmamalıdır Hiç umulmadık bir günde ona gerek duyulabilir Ayrıca malın çok olmasının kimseye bir zararı da yoktur

Fırsat her vakit ele geçmez
Ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak gereklidir Çünkü insanın karşısına çok seyrek çıkar

Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar
Yoksulun şansı hemen hemen hiç gülmez Onun eline geçen imkânlar da öyle çok değildir İmkânları sınırlıdır; bunun için, hangi işe el atarsa atsın, zengin gibi kazanamaz Umduğundan fazla kazandığı görülmemiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Gafile kelâm, nafile kelâm
Çevresindeki gerçekleri görmeyen, sezmeyen, bilgisiz, dalgın kimseye ne söylense kâr etmez O, bildiği gibi hareket eder Dolayısıyla ona söylenecek her söz boşa gider

Gammaz olmasa tilki pazarda gezer
Gizli-saklı, kanunsuz yollarla çıkar sağlamayı iş edinen kimseleri, söz getirip götüren kimselerin varlığı korkutur Dolayısıyla bunlar yakayı ele vereceklerinden çekinerek, herkesin içinde öyle uluorta dolaşamazlar
Garip kuşun yuvasını Allah yapar
Kimsesiz, zavallı, yoksul ve güçsüz kişiye yüce Allah yardım eder Hiç ummadıkları bir yerden kendilerine yardım eli uzanır ve darda kalmazlar Yüce Allah onları korur, gözetir ve mal sahibi yapar

Gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun kılıcını çalar
Kişi geçimini kimden sağlıyorsa, kimin hizmetinde ise, ne kadar merhametsiz ve acımasız olursa olsun, ne kadar fikirleri uyuşmazsa uyuşmasın onun yanında olur; onun istediklerini yerine getirir

Gelene git denilmez
1 Kendiliğinden gelen güzel bir şeyi, faydayı geri çevirmek doğru olan ve yakışık alan bir şey değildir 2 Gelenek ve göreneklerimize göre, kendiliğinden gelen konuğu kabul etmeyip geri çevirmek doğru bir davranış olmaz

Gelen gidene rahmet okutur (Gelen gideni aratır)
Bir işe veya göreve sonradan gelen, orada daha önce çalışandan daha başarısız ve geçimsiz olabilir Dolayısıyla beğenmediğimiz o eskiyi bize aratır ve "keşke o gitmeseydi, o çok iyiydi" dedirttiği olur

Gemisini kurtaran kaptan
Tehlikeli, güç bir duruma düşüp de ortalık iyice karışınca kimileri kendi başlarının çaresine bakarlar Bunlar ne yapıp yapıp kurtulur ve iyi sonuca ulaşırlar

Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir (anlaşılır)
İnsanın gençliği göz açıp kapayıncaya kadardır Ne olup bittiği pek anlaşılamadan geçip gider İnsan ihtiyarlayınca şöyle düşünür, yapılacak pek çok şeyin varolduğunu fark eder Ancak iş işten de geçmiştir Çünkü bunları yapacak ne gücü ne de zamanı vardır İşte o an, gençliğin ve gençlik günlerinin ne denli kıymetli olduğunu anlar

Gençlikte para kazan (taş taşı), kocalıkta kur kazan (ye aşı)
Gençlik, insanın en verimli çağıdır Güç ve enerji doludur İnsan işte bu dönemde çalışıp para biriktirmeli, mal-mülk sahibi olmalıdır Çünkü ihtiyarlayıp gücünü yitirdiği, çalışamadığı dönemde ona ihtiyaç duyacaktır Elinde olduğu için de rahat yaşayacak ve sıkıntı çekmeden gün geçirecektir

Gidilmeyen yer senin değildir (olmaz)
Ulaşıp yanına varamadığımız, kendisinden yararlanamadığımız yer bizim olsa ne olur? Bizim dediğimiz yer, elimizde bizzat tutup kendisinden yararlandığımız yer olmalıdır

Gidip de gelmemek, gelip de görmemek (bulmamak) var
Bulunduğu yerden uzaklara gidecek kimsenin geri dönmemesi, döndüğünde de bıraktıklarını bulamaması mümkündür Bu sebeple yola çıkacak kişi bunu düşünmeli ve yakınları ile helâlleşmelidir

Göğe direk, denize kapak olmaz
Öyle işler vardır ki, insanın gücünü ve imkânlarını aşar; gerçekleştirilmesi mümkün değildir Dolayısıyla bu tür işlerle uğraşmak, bu yolda hayallere kapılmak boşunadır

Gönlün yazı var, kışı var
Hayat inişli çıkışlıdır Hayatın bu durumu insanı etkiler Dolayısıyla insanın bir günü diğerine uymaz İnsan bazen iyimser, neşeli, umutlu ve mutluluk doludur; bazen de kötümser, üzgün, neşesiz, mutsuz ve bezgindir

Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz
Gönül; sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var sayılan duygu kaynağıdır Bu kaynak insanı yeterince nazik ve içli kılar Dolayısıyla kaba ve sert hareketler karşısında fazla dayanamaz, çabucak incinip kırılır ve gücenir Kırılan bir gönlü kolay kolay onarmak ve eski hâline getirmek de oldukça güçtür Öyleyse etrafımızdaki insanlarla olan ilişkilerimizde dikkatli olmalı, gönül kırmaktan kaçınmalıyız

Gönülden gönüle (kalpten kalbe) yol vardır (Kalp kalbe karşıdır)
İnsanları bir araya getiren huy, zevk, alışkanlık, fikir ve inanç birliğidir Dolayısıyla bu insanların gönüllerinde de bir duygu birliği vardır Biri öteki için ne düşünüyor ve ne hissediyorsa, ötekide beriki için benzer şeyi düşünür ve hisseder

Gönül ferman dinlemez
Ne denli engel, ne denli yasak konursa konsun gönül sevdiğinden asla vazgeçmez Çünkü insanın gönlüne söz geçirmesi oldukça zordur

Gönülsüz namaz göğe (göklere) ağmaz (Gönülsüz davara giden köpekten hayır gelmez)
İçten gelen bir istekle kılınmayan namazın kabul olunacağı her zaman şüphe götürür Benzer şekilde içten gelen bir heves ve şevkle yapılmayan işten de hayır gelmez İnsanlara zor kullanarak yaptırılan işlerden verim alınamaz Verim ancak sevilerek, zevk alınarak yapılan, işlerden umulabilinir

Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş
İstenmeden, zorla yenen yemek insana nasıl dokunup zarar verirse (sindirim sistemini bozma, bulantı ve kusma yapma), zorla ve istenmeden yapılan iş de benzer bir şekilde kötü ve hayırsız bir sonuç verir

Gön yufka yerinden delinir (İp inceldiği yerden kopar)
Hemen her iş, olay, durum ve konunun zayıf ve çürük bir yanı vardır Bu yanın bilinmesi, dayanma ya da çökmede oldukça önemlidir Düşman bu zayıf noktayı bulup yararlanmasını bilirse yenilgiyi kolay tattırır Benzer şekilde bir zayıf noktasını bulup sağlamlaştıranlar, düşmanlarının zafer yolunu kapatmış ve güçlerini artırmış olurlar

Görenedir görene, köre nedir köre ne?
Bir şeye karşı takınılacak sağlıklı tavır, onu görmeye ve anlamını kavramaya bağlıdır Görmesini bilmeyen, yeterli bir kavrayışa da ulaşamaz Dolayısıyla onun için hiçbir şeyin anlamı olamaz

Gören gözün hakkı vardır
Kendisinden faydalanılan, elde de yeterince bulunan, başkalarında bulunmayan yiyecek ya da imrenilecek bir şeyden gören kimselere de mümkünse vermek gerekir Çünkü göz görünce gönülde o şeyi arzu eder
Görünen köy kılavuz istemez
Apaçık ortaya çıkan belli gerçekler karşısında duraksamak, ayrıcı bir açıklama yapmaya kalkışmak yersizdir

Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur
Ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır Çünkü insan, sevdiği kimseyle sıkça görüşüp sevgisini ve muhabbetini tazeleme imkânı bulamaz Dolayısıyla ilgi bağı kopar, yavaş yavaş da o kimseyi unutur

Göz görmeyince gönül katlanır
Yakınımızda bulunmayanların özlemine, acısına daha kolay dayanabiliriz Çünkü bizden uzakta yaşayan sevdiğimiz bir kimseyle istesek de ilgilenemeyiz Dolayısıyla görüşmekten umudumuzu keser ve ayrılığa katlanırız Ama yakınımızda bulunan ve her gün gördüğümüz kimseyle ilgilenmeden edemeyiz Onun her zaman gördüğümüz acısına da tahammül edip katlanmamız oldukça güçtür

Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulamaz
Gözü bir türlü doymayan, sürekli çıkarını düşünen, onun peşinde koşan ve bu uğurda her türlü işe kalkışan kimse, yakasını tehlikelerden kurtaramaz; başına türlü belâlar gelir

Gülme komşuna, gelir başına
Birinin başına gelen kötü bir durum, gün olur senin de başına gelir Başına gelen felâkete başkalarının gülmesi seni nasıl incitirse, senin başkalarının kötü hâline gülmen de onları incitir O hâlde birilerinin başına gelen kötü durumdan ötürü, onlarla sakın alay etme

Gülü seven dikenine katlanır
Seven kişi, sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden başına gelecek sıkıntılara ses çıkarmadan katlanır Bilir ki, sevdiğini elde etmek için birçok güçlüğe göğüs germek, fedakârlıkta bulunmak zorundadır

Gün doğmadan neler doğar
Yüce Allah`tan başka kimse yarının ne getireceğini bilemez Yarın birçok değişikliklere gebedir Beklenmedik bir sırada umut verici durumlarla da karşılaşma imkânı vardır

Güneş balçıkla sıvanmaz
Açıkça meydana çıkmış, hemen herkesin bildiği gerçeği inkâr etmek, gizlemeye çalışmak, yalan dolanla değiştirmeye yeltenmek mümkün değildir Buna güç yetirecek insan yoktur

Güneş girmeyen eve doktor girer
Güneşin insan sağlığı açısından önemi tartışma götürmez Güneşin girmediği yerlerde mikropların daha çabuk çoğaldığı, güneş yüzü görmeyen insanların da daha çabuk soluklaştığı bilinen gerçeklerdendir Güneş birçok hastalığa iyi gelirken, sağlığın da baş koruyuculuğunu yapar Görülüyor ki güneşli evde hastalık olmaz

Güvenme dostuna, saman doldurur postuna
Dost sandığı birtakım kimseler, çıkarları söz konusu olduğunda sana kolaylıkla kötülük edebilirler Üstelik bunu, senin onlara duyduğun güvenden yararlanarak yaparlar Bu bakımdan herkesi dost sanma ve onlara inanma

Güvenme varlığa, düşersin darlığa
Varlık gelip geçicidir Kimde ne zaman, ne kadar duracağı belli olmaz Bu bakımdan insan varlığına, zenginliğine güven duyarak öyle olur olmaz işlere kalkışmamalı; har vurup harman savurmamalı, tutumlu davranmalıdır Gelecekte işlerinin kötüye gitmeyeceğini, yoksul düşmeyeceğini, darda kalmayacağını kim söyleyebilir?

Güzün gelişi yazdan bellidir
Başlangıç ve gidişat bir işin nasıl sonuçlanacağı konusunda aşağı yukarı bir fikir verir İyi başlamayan, sürekli aksayan, aksiliklerden bir türlü kurtulamayan işin olumlu sonuçlanacağı pek düşünülemez

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke`ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye
Bir işte asıl olan iyi niyet, samimiyet ve içtenliktir Bunlar olmadan bir işi görünüşte ve şeklen yapmakla o iş gerçekten yapılmış olmaz Böyle yapılırsa gerçekten iyi sonuç alınıp amaca ulaşılamaz

Haddini bilmeyene bildirirler
Hemen herkesin toplumda belli bir konumu, sınırı ve yetkisi vardır Bulunduğu durumu söz ve davranışlarıyla aşanlar sert bir karşılık görürler, cezalandırılırlar, yola getirilirler
Hak deyince akan sular durur
Bir meselenin çözümünde, bir anlaşmazlıkta adaletli ve tarafsızca davranılır, doğru yol tutulur, hakkaniyet gözetilirse hiç kimse bir şey söyleyemez, herkes verilen kararı kabul eder

Hak gelince, batıl gider
Kur`anıkerim`deki "Hak geldi, bâtıl zâil oldu" âyetinden yola çıkılarak oluşturulan bu atasözünde, "Hak", Yüce Allah`ın emri, hükmü anlamındadır; "bâtıl" ise doğru ve gerçeğin karşıtıdır Dolayısıyla bir anlaşmazlık sırasında doğrudan ve gerçekten yana olunur, insaflı ve adaletli hüküm verilirse, doğru ve gerçeğin karşısında olan zalimler çekip gitmek zorunda kalırlar

Hak yerde kalmaz
Gerçek, doğru, adalet, insaf ve haklı kazanç hiçbir şekilde yok edilemez Kişinin hakkı olan şey ya bu dünyada, ya da öbür dünyada kendisine verilir Hakkı hor görenler, çiğnemeye kalkışanlar, inkâr edenler büyük bir aldanış içindedirler

Hak yerini bulur
Haksızlık er veya geç ortaya çıkar, bunun da hesabı kuşkusuz sorulur Suçlunun cezalandırılması, hakkıyla hakkının verilmesi bu dünyada veya öbür dünyada mutlaka gerçekleşir

Hamala semeri yük değildir (olmaz)
İnsana kendi işi ağır gelmez Çünkü üstlendiği iş ve sorumluluk yaşadığı hayatın tabiî bir sonucudur

Hamama giren terler
Bir işe girişen kimse, o işin güçlüklerini, sıkıntılarını ve masraflarını göze almalıdır Çünkü bu işin durumunu, sorumluluğunu kendi isteğiyle kabul etmiştir

Haramın temeli olmaz (Haramdan şifa olmaz)
Yüce Yaratıcı`nın yasak ettiği yollardan, emeksiz ve haksız olarak bir şeye el atıp sahip olmak haramdır Bu çeşit kazanç insana ne tat verir, ne de yarar getirir Kişi o şeyden gereği gibi faydalanamaz, geldiği gibi çabuk gider, hayrını
göremez

Harman dövmek keçinin işi değil
Hemen her işin bir yapılma biçimi ve ustası vardır Ağır, önemi büyük işleri öyle herkes yapamaz Hele bu işler acemi kimselere hiç bırakılamaz Bu tür işlerden iyi sonuç almak isteyenler, işlerini mutlaka ehline vermelidirler

Hastalık sağlık bizim (insan) için
Sağlıklı bir insan organizmasında birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla fizyolojik görevlerin aksaması, dolayısıyla sağlığın bozulması son derece tabiîdir Bu sebeple, hasta olmamak için önceden tedbir almalı, her halükârda hastalığa yakalanırsa da bunu büyütmemeli insan

Hatasız kul olmaz
Hiçbir insan tam değildir Her insan bilerek ya da bilmeyerek yanılıp yanlışlığa düşebilir, suç işleyebilir, günaha girebilir Kusurları bakımından insanlara fazla yüklenmek doğru değildir Önemli olan insanların hatalarını yüzüne vurmak değil, hatalarını azaltmada onlara yardımcı olmaktır

Hay`dan gelen, Hu`ya gider (Selden gelen, suya gider)
sözün gerçek anlamında "Hay" ve "Hû" Allah demektir Yani Allah`tan gelen, yine Allah`a gider anlamındadır bu söz Ancak halk arasında mecazî bir anlam kazanmıştır Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar Elde kalıcı olanlar, emek sarf edip alın teri dökerek kazanılan şeylerdir

Hayır dile komşuna, hayır gele başına
Kim başkaları için iyi niyet besler, iyilik diler, hayır isterse, başkaları da onun için aynı şeyleri düşünür Kural o ki, iyilik ve kötülük karşılıklıdır İyilik isteyen iyilik bulur, kötülük isteyen de kötülük

Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar söyleşe söyleşe ( konuşa konuşa) anlaşır
İnsanlar konuşarak birbirlerini daha iyi anlarlar Çünkü konuşma, anlaşma yollarının başında gelir İnsanlar duygu ve düşüncelerini konuşarak karşı tarafa aktarırlar, tartışırlar ve birbirlerini tanımaya çalışırlar şiir edebiyat Öğretmenler Günlük ve Yıllık Planlar Öğretmenler Forumu Edebiyat Forumu Sohbet Gazeteler video dershane öss soruları kpss soruları oks soruları rüya videolar edebiyat rüya tabirleri Belirli Gün ve Haftalar Şarkı sözleri Eğitim Haberleri şarkı sözleri

Hayvan yularından, insan ikrarından tutulur
Yular, bir hayvanın idare edilmesinde oldukça önemlidir Bir yere döndürülmesi, çekilip götürülmesi, bir yere bağlanıp tutulması yular vasıtasıyla olur Bir insanı ise sözü (ikrarı) bağlar Verdiği sözden dönen kimse, itibarını da yitirmiş sayılır İhbarını düşünen kimse sözünden caymaz Eğer cayarsa, bu kendisine hatırlatılır; sözünün istikametine yönelmesi istenir
Hayvanı yardan düşüren bir tutam ottur
Bk "Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur"
Hekimden sorma, çekenden sor
Bir hastanın ne çektiğini, hekim değil hasta bilir Çünkü ateş düştüğü yeri yakar Bunun gibi bir derde düşenin, bir felâkete uğrayanın, sıkıntılar içinde kıvrananın çektiği çileyi, ancak kendisi bilir, çare sunan, çözüm yolu gösterenler değil

Hekimsiz, hâkimsiz yerde oturma
Sağlığımızı yitirdiğimiz, hastalandığımız zaman kapısını çalacağımız tek kişi hekimdir Haksızlığa uğradığımız, can ve mal emniyetini kaybettiğimiz yerde başvuracağımız kişi de hâkimdir Bu önemli iki kişinin bulanmadığı yerde oturmak son derece sakıncalıdır

Her ağacın meyvesi olmaz
Etrafımızda yaşayan insanların dış görünüşlerine bakarak onlardan bir verim beklenmemelidir Dıştan bize verimli gibi görünen nice insanın yararsız olduğu, onlardan bir fayda gelmediği çok görülmüştür

Her ağaçtan kaşık olmaz
Kimi nesne, iş ya da durumun kendine has bir özelliği vardır Bu bakımdan özelliği bulunan bir şey için herhangi bir malzeme, madde veya kimse kullanılamaz Görünüşe aldanmamalı, uygun olan seçilmelidir

Her çok azdan olur
Çoğun temelinde az yatar Önce az olanlar, birike birike çoğu meydana getirmiştir Bu bakımdan azlar önemsiz görülüp atılmamalı, aksine sabırla bir arada tutulup biriktirilmelidir

Her damardan kan alınmaz
İnsanların yapıları birbirine uymaz Kimi iyi, kimi kötü huyludur Kimi yardımsever, kimi bencildir Bu sebeple herkesten yardım istenmez, istense de yardım gelmez Şu hâlde insan kimden yardım isteyeceğini belirlerken dikkatli olmalı, her önüne gelenden yardım istememelidir

Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan
Hiç kimse içyüzünü iyi bilmediği, yeterince incelemediği, hakkında bilgi sahibi olmadığı, denemediği bir işi yapmaya kalkışmamalıdır Yoksa kendini tehlikeye, altından kalkamayacağı zararlı sonuçlara atmış olabilir

Her Firavun`un bir Musa`sı olur
Her zalimden toplumu kurtaracak, zalime yaptıklarının hesabını soracak bir kurtarıcı mutlaka çıkacaktır

Her horoz kendi çöplüğünde öter
Herkes ancak kendi çevresinde bir değer taşır, kuvvet bulur ve sözünü geçirebilir Çünkü asıl yeri orasıdır, bağlıları çevresindedir, orada güvence altındadır, orada rahat etmektedir

Her inişin bir yokuşu vardır
Hayatın akışında hiçbir durum olduğu gibi kalmaz Olumlu, olumsuzu, iyi, kötüyü, yükselme, alçalmayı; başarı, başarısızlığı kovalar Bunun tersi de kaçınılmazdır Bu bakımdan işleri bozulan, başarısızlığa uğrayan kimse üzülmemeli; kötü durumunun devamlı olmadığını bilmeli, umut var olmalıdır¡

Her işin başı sağlık
İnsanın yapacağı her şey vücut sağlığına bağlıdır Sağlıklı olmayan kimse hiçbir iş yapamaz Bir iş yapamayan, başarılı olamayan kimse de yaşadığı hayattan bir tat almaz; mutlu olamaz
Her kaşığın kısmeti bir olmaz
Her insanın talihi, kaderi bir değildir Bu bakımdan kazançlarının farklı olması da doğaldır Bir işte kişiler aynı çabayı gösterseler, aynı emeği verseler de biri diğerinden daha az kazanır Çünkü kısmeti o kadardır

Herkes bildiğini okur
İnsanlar çoklukla kendi akıllarını beğenirler Dolayısıyla başkaları ne derse desin, onların düşüncelerine uymaktansa kendi düşüncelerine göre iş yapmayı daha uygun bulurlar

Herkesin arşınına göre bez vermezler
Genel kurallar herkesin istek ve ihtiyacına göre bozulamaz Dolayısıyla bir durumun ölçülerimize göre gerçekleşmesini beklemek doğru değildir İstenen ölçüde değil, gerektiği oranda yarar sağlanacağı bilinmeli

Herkesin ettiği yoluna gelir
Bir kimse başkasına nasıl davranıyorsa, başkaları da ona öylece karşılık verirler İyilik eden iyilik, kötülük eden de kötülük görür

Herkesin tenceresi kapalı kaynar
Kimsenin durumu, içinde bulunduğu yaşayış şartları başkalarınca gereği gibi bilinemez

Herkesin yorulduğu yere han yapılmaz
Bir yerde, bir düzende herkesin uymak zorunda olduğu genel kurallar vardır Bunlar kişinin dileği doğrultusunda değiştirilemez

Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez
Herkes bir iş yapar ama istenildiği kadar güzel ve kusursuz biçimde yapıp da ortaya çıkaramaz Bunu becerenlerin sayısı da bir hayli azdır

Herkes ne ederse kendine eder
Kişi çevresine nasıl davranırsa, çevresi de ona benzer şekilde davranır İyilik eden iyilikle, kötülük eden kötülükle karşılaşır Kişi, muhatap olduğu davranışların sorumlusudur

Her koyun kendi bacağından asılır
Herkes kendi davranışlarından sorumludur Herkes kendi hatasının cezasını kendi çeker Hiç kimse başkasının yaptığı bir hatadan ötürü hesap vermez

Her kuşun eti yenmez
1 Herkes zorbalığa boyun eğmez Bu zorbalığa karşı gelecekler de vardır Öyleleri çıkar ki, seni alt eder, pişman bile olursun 2 Kimi işlerin altından kalkmamız mümkündür Ama öyle işler de vardır ki, asla başaramayacağımız işlerdir Öyle görünüşe aldanıp da o işin altına girmeyelim Yoksa hiç ummadığımız bir zarar görebiliriz

Her şeyin bir vakti var, horoz bile vaktinde öter
Bir işten olumlu sonuç bekleniyorsa zamanında yapılmalıdır Çünkü gerekli şartlar ve elverişli ortam o zamandadır Bu bakımdan bir işi zamanından evvel yapmaya kalkışmak ne kadar zararlıysa, sonraya bırakmak da o kadar zararlıdır Bir işte acelecilik kadar, geç kalmışlık da başarısızlığa neden olur

Her şeyin yenisi, dostun eskisi (makbuldür)
Sürekli kullanılan eşya yıpranır, eskir, gözden düşer, gittikçe de insana sıkıntı verir, yenisini aratır Ancak dostluk böyle değildir Dostluk eskidikçe güç ve değer kazanır Çünkü birçok hatıralar birlikte yaşanmış, birlikte birçok imtihandan geçilmiş, bağlar gittikçe sağlamlaşmıştır Eski dostluk içten olduğu için aranır, yeni dostluklar ise henüz gönüllerde kökleşmediği için pek makbul değildir

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
Herkesin kendine özgü bir çalışma yöntemi, bir iş yapma biçimi vardır Çünkü kişilikleri, bilgileri, yetenekleri, yöntemleri ve yolları birbirinden farklıdır

Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar
Herkesin kendine göre yüksek bir emeli vardır Hoşlandığı, sevdiği, kavuşmak istediği bu emeli devamlı gönlünde taşır, onun özlemiyle yaşar

Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez
Gerçekleştirmek istediğiniz bir iş için uygun şartları dilediğiniz anda bulmanız mümkün değildir Çünkü olaylar dileğimize göre oluşmaz Bu bakımdan fırsat elimize geçtiğinde ondan hemen yararlanma yoluna gitmeliyiz

Her ziyan bir öğüttür
Bilerek ya da bilmeyerek uğradığı her zarar kişiye ders olur Kendisini bu duruma düşüren yanlış hareketi bulur, aynısını tekrarlamayarak doğabilecek başka zararlardan kendisini korur

Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat (Hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır, ne masat)
1 Alacağını ve borcunu bilmeyen, gelirini giderini işine göre ayarlamayan kişi, elinde avucunda bulunanı da kaybeder; zarara uğrar 2 Önlemini iyi almadan, ne yapıp edeceğini iyi düşünmede, bir iş girişiminde bulunan kişi, başarıya ulaşamaz; o iş için gerekli olan imkânları da yitirir

Hırsızlık bir ekmekten, *****lik bir öpmekten
Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz Kişi bir ekmek de çalsa hırsız olur, yavaş yavaş da hırsızlığı meslek edinir *****lik de benzer şekilde oluşur Bugün bir öpücük verip de bunu önemsemeyen kız ya da kadın, yarın sokaklara düşer Dolayısıyla bir öpücük bir namus kirletmeye ve *****liğe kapı aralamaya yeter

Hiddetle kalkan nedâmetle oturur
Öfkeyle, kızgınlıkla hareket eden kişi ne yaptığını pek bilmez; sağı solu incitir, kırar Kısa bir zaman sonra etrafa ve kendisine verdiği zararı anlar ve pişman olur Ne var ki iş işten geçmiştir bir kere

Hocanın (imamın) dediğini yap (söylediğini dinle), arkasından gitme (yaptığını yapma)
Bir din görevlisinin anlattıkları dinin buyruklarıdır Ancak insan beşerdir, şaşar O da hatalı, kusurlu olabilir; hatta bile bile yanlış da yapabilir, söyledikleriyle yaptıkları birbiriyle çelişebilir Bu bakımdan dikkatli ol; bu gibi yanlış yola sapmışların peşinden, onlar dinin buyruklarını anlatıyorlar diye sakın gitme

Hocanın (öğretmenin) vurduğu yerde gül biter
Öğretmen ne yaptığını bilen adamdır Eğer bir öğrenciye vurmayı gerekli görmüşse, bunu mutlaka eğitmek amacıyla yapmıştır Sakın ola ki, bu tavrından ötürü ona darılıp gücenmeyiniz Tam tersine onun bu tavrından ötürü sevininiz Çünkü onun vurduğu yerde meydana gelen kızarıklık, öğrencinin yarın yapacağı yanlışlıklardan, edineceği kötü alışkanlıklardan kurtuluşunun bir işareti olarak görülmelidir

Horoz ölür, gözü çöplükte kalır
Yaşanılmış, erişilmiş, alışılmış bir durum veya makam yitirildikten sonra, yine o durum veya makamda gözü kalır insanın Kişinin bu tutkusu ihtiyarlık, hatta ölüm hâlinde bile devam eder

Horozu çok olan köyde sabah geç olur
Karışanı çok olan işlerden güç sonuç alınır Çünkü her kafadan bir ses çıkar, herkes başka bir yol seçer, işin nasıl yapılacağı konusunda kesin karar verilemez Dolayısıyla böyle bir işi sonuca ulaştırmak da oldukça güç olur

Huy canın altındadır
Bk "Can çıkmayınca huy çıkmaz"

Huylu huyundan vazgeçmez
Doğuştan gelen özellikler kolay kolay değiştirilemez Bunun için ne kadar uğraşılsa boştur Çünkü, o huy biçimi, kişinin karakterinin ayrılmaz bir parçası olmuştur Bunun için onu kolay kolay söküp atamaz

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları





Irmak kenarına çeşme yapılmaz
Bir yerde ihtiyacı karşılayan bir şey varsa, onun yanına yine aynı ihtiyaca yönelik ve üstelik de daha küçük bir şeyi yapmak gereksizdir; ayrıca bu, boşuna bir çabadır; geri durmak gereklidir

Irmaktan geçerken at değiştirilmez
Yürütülmekte olan bir işin tam ortasında, işi tehlikeye düşürebilecek bir yöntem, bir araç-gereç değişikliği girişiminden kaçınılmalıdır Yoksa işimizi büsbütün bozup büyük bir zararla karşılaşabiliriz Bu tür girişimler için en uygun zaman kollanmalı, değişiklik zamanında ve yerinde yapılmalıdır
Irz insanın kanı pahasıdır
Irz, bir kimsenin başkaları tarafından dokunulmaması, saygı gösterilmesi gereken iffetidir Dolayısıyla her şeyden önemlidir Bu bakımdan kişi kanını döker, canını verir ama namusunu kirlettirmez
Isıracak it dişini göstermez
Kötülük edecek kimse, bunu daha önceden haber vermez Dolayısıyla bize açıktan açığa cephe alan, bunu gürültü ve patırtısıyla belli eden kimselerden değil, bize sinsice yaklaşan ve yaklaştığını da belli etmeyen kimselerden çekinmeliyiz; asıl tehlikeli olan ve bize zararı dokunacak kimseler onlardır

Isırgan ile taharet olmaz
1 Kötü, zararlı kişiden iyilik beklenmez 2 Her işin aracı farklıdır İyi sonuç bekleniyor ve zarara uğranmak istemiyorsan uygun araç-gereç seçilmelidir
Islanmışın yağmurdan pervası yoktur
Daha önce kötülük görmüş, zarara uğramış kimse, kendisini bu duruma düşüren şeyden artık çekinip korkmaz

Issız eve it buyruk
Sahip çıkılmayan, başında bulunulmayan mal ya da iş, seviyesiz ve niteliksiz, bayağı kişilerin eline geçer; onlarca kullanılır ve idare edilirler

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



badet de gizli, kabahat de
Yüce Allah`ın buyruklarını yerine getirmek her insana borçtur ve gösterişten uzaktır Gerçek iman sahipleri ibadetlerini başkaları görsün diye yapmazlar Eğer böyle yaparlarsa ibadetleri, ibadet olmaktan çıkar Benzer şekilde kabahat de başkalarına gösterilecek bir şey değil, tam tersi utanılacak bir şeydir Bu bakımdan onu da açıktan açığa yapmak insana yakışmaz, gizlenmeli ve örtülmelidir

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır
Hoşlanılmayan bir davranışın en küçüğünü, başkalarından önce kendimizde deneyip etkiyi görmeli; ondan sonra bunun daha büyüğünü başkalarına uygulamanın ne denli uygun olup olmayacağına karar vermeliyiz
İki at bir kazığa bağlanmaz
Kendi başına buyruk, kimseden izin almaksızın dilediği gibi davranan iki kişi, aynı iş üzerinde görevlendirilip çalıştırılamaz Her an aralarında anlaşmazlığın çıkması, bunun da kavgaya dönüşmesi kaçınılmazdır

İki baş bir kazanda kaynamaz
Fikirleri, eğilimleri ve davranışları birbirinden farklı olan iki kişi belli bir konuda, bir iş üzerinde uyuşamazlar; görüş ayrılıkları yüzünden ortaya bir şey çıkaramazlar

İki cambaz bir ipte oynamaz
Kurnazlıkta eşit olan iki kimse bir iş üzerinde birlikte çalışamazlar; birbirlerini aldatmak, saf dışı bırakmak için uğraşırlar Bunda ısrarlı olmaları, her ikisini de daha tehlikeli bir duruma iter

İki dinle (bin işit) bir söyle
Haddinden fazla konuşmak, gereksiz ve yanlış sözlerin ağızdan çıkmasına yol açar Ayrıca konuşan kişiyi de itici yapar Bu bakımdan az konuşmalı, çok dinlemelidir Hem yerinde konuşabilmek için de dinlemek şarttır Çünkü söylenenler ancak bu şekilde kavranır, çenesi düşüklükten de bu şekilde kurtulur insan

İki el bir baş içindir
1 Yüce Allah, insanları geçimlerini sağlayabilecek bir güçle donatmıştır Bu gücü kullanan insan, başkalarına muhtaç olmadan yaşayabilir 2 İnsan ancak kendi geçimini sağlayabilecek bir güce sahiptir Başkalarına yardım edecek bir durumda değildir

İki karpuz bir koltuğa sığmaz
Kimisi, önemi büyük birkaç işi bir arada yapmaya kalkışır Bu ise çok zor ve sakıncalıdır Çünkü gücü ve dikkati dağıtır Buna aldırmayanlar çoklukla yapmaya kalkıştıkları işleri sekteye uğratırlar

İki ölç, bir biç
Hangi iş olursa olsun, bir işe kalkışmadan önce işin ayrıntıları iyice düşünülmeli; boyutları gözden geçirilmeli; nasıl başlanıp nasıl gelişeceği ve nasıl sonuçlanacağı, ne alıp ne götüreceği dikkatle hesaplanmalı ve daha sonra işe başlanmalıdır

İnsan beşer, kuldur şaşar
Hiçbir insan hatasız değildir Çünkü insan zayıf yaratılmıştır Dolayısıyla şaşırıp yanlışlık yapması da kaçınılmazdır Bu bakımdan dalgınlıkla, şaşkınlıkla yapılan hatalara hoşgörüyle bakılmalıdır

İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde
İnsan doğduğu andan itibaren sosyal bir hayatın içine girer Dolayısıyla herkes gibi o da yaşamak için çabalamaya başlar Ne var ki, yaşadığı hayat şartlarının zorluğu, insanı doğduğu yerin dışına iter İnsan da istemeden geçimini temin ettiği yerde kalır, orayı yurt edinir

İnsan göre göre, hayvan süre süre (alışır)
Bir işi öğrenmenin en iyi yolu, o işi görmekten, denemekten ve defalarca yapmaktan geçer Bunu sürekli yapan insanlar hem tecrübe, hem de alışkanlık kazanırlar; dolayısıyla o işi kolayca yaparlar Hayvanların bir işe alışmaları ve o işi öğrenmeleri ise, o işi tekrar tekrar yapmaları ile sağlanır

İnsan insanın (adam adamın) şeytanıdır
Çoklukla görülür ki, kötü ve art niyetli kimi uygunsuz kişiler, bazı saf ve iyi niyetli kişileri kurdukları tuzaklarla doğru yoldan saptırıp yanlış yola sürüklerler

İnsanoğlu çiğ süt emmiş
Şurası muhakkak ki, insanın ne zaman ne yapacağı belli olmaz Çoklukla güven de vermez Hiç umulmadık bir anda nankörlük edip çıkarı için iyilik gördüğü kimseye bile kötülük yapabilir

İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de odur
Kişi pek çok özelliğini doğuşuyla birlikte getirir Bunun yanı sıra, yedi yaşına kadar da çevresinden etkilenerek kimi davranışlar kazanır ve bir huy edinir Edindiği bu huy ihtiyarlasa da kolay kolay değişmez
İp inceldiği yerden kopar
Bir durum, bir olay ve bir iş en zayıf yerinden, en çürük noktasından bozulur veya kopar
İslam`ın şartı beş, altıncısı insaf demişler
"Kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek" İslâm dininin beş temel buyruğudur Eğer bu beş şarta bir şart daha eklenecek olsaydı, bu mutlaka "insaflı olmak" olurdu Çünkü insaf sahibi olmak, Müslümanlar için son derece önemli bir vasıftır

İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü
Birinden bir şey isteyen biraz utanır ama isteği yerine getirmeyen daha çok utanması gerekir Darda kalanın, ihtiyacı olanın, bir şeyi başkasından istemesinde utanılacak bir yan yoktur

İşine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba takar
Kişi, nasıl olursa olsun işini ya da sanatını küçük görmemelidir Eğer böyle görürse işinin, sanatının gereğini yerine getirip para kazanamaz Para kazanamayınca da geçim darlığına düşer Sonunda ona buna avuç açar, dilencilik yapmaya başlar

İş insanın aynasıdır
Bir kişi hakkında yargıya varmak, nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek mi istiyorsunuz? O hâlde onun yaptığı işe bakınız Çünkü yaptığı o iş, onun ne kadar sorumlu, bilgili ve yetenekli olduğunu açığa çıkarır

İşleyen demir ışıldar (pas tutmaz)
Durağan durumdan hareketli duruma geçmek ve çalışmak, insandaki hantallığı, isteksizliği ve uyuşukluğu söküp atar; onu canlı, yetenekli ve verimli kılar Ruhen ve bedenen güçlendirdiği gibi, maddî yönden de kazançlı yapar

İş olacağına varır
Her işin kendine has bir akışı ve sonucu vardır Ne yapılırsa yapılsın, ne tedbir alınırsa alınsın, o iş, ulaşacağı sonuca ulaşır Bunu değiştirmek mümkün değildir Bu bakımdan işin istediğin biçimde sonuçlanmadı diye kaygılanıp üzülme

İşten artmaz, dişten artar
Kazanç ne kadar çok olursa olsun, tutumlu davranılmazsa para biriktirilemez Tasarruf, savurganlık yapmamak, tüketimi kısmakla mümkündür ancak

İt derisinden post olmaz
Ahlâksız, bayağı ve değersiz kimseler bir göreve veya mevkiye gelip önemi büyük, yüce bir amaç için hizmet yapamazlar

İtin (köpeğin) duası kabul olunsaydı gökten kemik yağardı
Eğer art niyetli, aşağılık kişilerin istedikleri yerine gelseydi, onlar mutlu olurken dünya kötülüklerle dolar; iyilere de barınacak yer bulunamazdı Şükür ki bunların dilekleri yerine gelmemektedir

İt itin ayağına (kuyruğuna) basmaz
Hilebaz, ahlâksız, başkalarına kötülük etmeyi kural hâline getiren insanlar birbirlerini gayet iyi tanırlar Bu yüzden birbirlerini anlayışla karşılar, birbirlerine rahatsızlık verip kötülük etmekten mümkün olduğunca kaçınırlar

İtle çuvala girilmez
Bilgisiz, düzenbaz, bayağı, taşkın kimselerden uzak dur Onlarla iş yapmak, yakın ilişki kurmak, tartışmaya girmek, hatta kavga bile etmek sakıncalıdır

İtle yatan bitle kalkar
Bk "Körle yatan şaşı kalkar"

İt ürür, kervan yürür
Gerçekleşmesi doğal olan işlere, durumlara karşı çıkılsa da engellenemez Bu bakımdan kötü niyetli kimselerin sözlerine ve davranışlarına aldırış etmeden, doğru bilinen yolda ilerlemeye devam edilir
İyi dost kara günde belli olur
Bk "Dost kara günde belli olur"

İyi evlât babayı vezir, kötüsü rezil eder
İstenilen ve beğenilen nitelikleri taşıyan, yararlı olup iyilik sunan evlâtlar baba ve anne için övünç kaynağı; kötülük yapan, sağlıksız, yararsız ve şerefsiz insanlar da utanç kaynağı olurlar
İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı
İyilik yapan bir kişiye iyilik yapmak kolaydır Doğal olan bu tavrı hemen herkes gösterebilir Önemli olan kötülüğü dokunan birine iyilik edebilmektir ki, bunu herkes yapamaz Bunu ancak mert, faziletli ve olgun kimseler başarabilir

İyilik eden iyilik bulur
Bir karşılık beklemeden yardım yapan, kayıran, yardımcı olan, yararlı işlerde bulunan kimse, hemen herkes tarafından sevilir Günü geldiğinde iyilik görenler, bunun karşılığını ona iyilik yaparak öderler

İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlik bilir
Yaptığın iyiliklerden karşılık bekleme; yaptığın iyilik boşa çıksa da kıymeti bilinmese de sen iyilik yapmaya devam et Bunu Yüce Allah görür Bu davranışından ötürü seni bu dünyada olmasa bile öbür dünyada mutlaka ödüllendirir Hem
de kat kat fazlasıyla

İyilik (muhabbet) iki baştan
Gerek iş, gerek evlilik, gerekse herhangi bir konuda iki kişi arasında kurulacak sağlıklı bir ilişkide yalnız birinin iyi davranış göstermesi yeterli değildir Ötekinin de iyi davranış sergilemesi zorunludur Tek taraflı iyilik bir yere kadardır

İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir
Eğer Yüce Allah, kötü durumda olan birinin düzelip iyi olmasını murat etmişse, türlü sebepler yaratarak ona hiç ummadığı yerlerden yardım gönderir Onun rahata kavuşmasını sağlar

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Kaçan balık büyük olur
Çok önemsiz, çok küçük de olsa, her nedense elden kaçırılan fırsat ah vah edilerek gözde büyütülür

Kaçanın anası ağlamamış
Karşı koyamayacağı bir tehlikeden ve saldırıdan kaçan kişi kazançlı çıkar Ayrıca yakınlarının üzülmesine yol açacak bir olaya da fırsat vermemiş olur
Kalaylı bakır küflenmez
Saf, temiz, dürüst ve namuslu kimseye kimse kara çalamaz; onun şahsiyetine kimse leke süremez

Kalıp kıyafetle adam, adam olmaz
Ne kadar güçlü, gösterişli, sağlıklı bir vücuda sahip olursa olsun; bu vücudu ne kadar iyi, güzel ve çekici giyim, kuşamla donatırsa donatsın, bütün bunlar kişiyi değerli kılmaz Kişiyi değerli kılan güzel ahlâkı, becerisi, üretkenliği, bilgisi ve çalışkanlığıdır

Kalp kalbe karşıdır
Sevgi karşılıklıdır Birinin hissettiğini diğeri de hisseder, birinin düşündüğünü diğeri de düşünür Zevk, alışkanlık, arzu ve isteklerde de birlik mevcuttur

Kanaat gibi devlet olmaz
Elindekinden hoşnut olan, onu yeter bulan, fazlasını istemeyen, ihtiras beslemeyen kişi kolay doyuma ulaşır ve mutlu olur Bundan ötürü de kolay kolay yokluk çekmez, sıkıntıya düşmez

Kanatsız kuş uçmaz (olmaz)
Gerekli şartları sağlanmayan, araç ve gereci temin edilmeyen, kimi dayanaklardan yoksun bırakılan iş ya da insandan başarı beklenemez

Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar
Bir kötülük, kötülük yapılarak düzeltilemez; hatta böyle bir karşılıkta bulunmak işi daha da vahim hâle sokar, içinden çıkılmaz yapar Kötülük ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılabilir

Kara haber tez duyulur
Ölüm veya felâket haberi, kötü haber çabuk duyulur; ağızdan ağıza geçerek hızla yayılır
Karaya sabun, deliye öğüt neylesin
Esası, özü bozuk olan şeyi düzeltmek hemen hemen imkânsızdır İnsanlar için de durum aynıdır Kimi akılsız, anlayışsız, yoldan çıkmış kimseleri de doğru yola getirmek mümkün değildir

Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş
Kardeşler ne kadar geçimsiz, anlaşmaz, kavgalı, dargın olurlarsa olsunlar yine de kötü bir durumda birbirlerine yardım ederler Çünkü onları birbirine bağlayan bir kan bağı vardır ortada

Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış
Bk "Kardeş, kardeşi atmış, yar başında tutmuş"

Karga, kekliği taklit edeyim demiş; kendi yürüyüşünü şaşırmış
İnsanlar yetiştikleri çevrenin eğitimini alırlar Bu bakımdan görgüleri, beceri ve bilgileri, davranışları, yol ve yöntemleri birbirinden farklıdır Buna rağmen kimi kişiler özenti hastalığına yakalanırlar ve onu bunu taklit etmeye başlarlar Ancak bunu beceremezler, bunu beceremedikleri gibi tabiî davranışlarını da yitirir, gülünç duruma düşerler
Karga yavrusuna bakmış, "benim ak-pak evlâdım" demiş
Yaptığı iş ne kadar kusurlu, çocuğu ne kadar çirkin olursa olsun, kişiye bunlar iyi ve güzel görünür Başkalarının bu konuda ne diyeceği o kadar önemli değildir

Kartala bir ok değmiş, o da kendi yeleğinden
Kişi, hayatta karşılaşacağı en büyük kötülüğü çoklukla en yakınlarından görür

Kâr, zararın kardeşidir (ortağıdır)
Ticarette sadece kâr etmek düşünülemez, zarar da edilebilir Ticarete atılan kimse bunu göze almalı, alış verişe öyle girmelidir

Katıra "baban kim?" demişler, "dayım attır" demiş
Kişi kusurlu yanının açığa çıkmasını istemez, bunu gizlemeye çalışır Sadece iyi yanıyla görünmeye ve övünmeye gayret eder

Kaynayan kazan kapak tutmaz
İçin için gelişen olaylar veya duygular bir yerde patlak verir, önüne geçilemez, kolay kolay yatıştırılamaz

Kaza geliyorum demez
Can veya mal kaybına sebep olan kötü olayın ne zaman olacağını kestirmek mümkün değildir Bu bakımdan önceden kimi tedbir alınmalı, ansızın ortaya çıkacak kazaya karşı hazırlık yapılmalıdır

Kazanmayanın kazanı kaynamaz
Yiyip içmek, geçimini temin etmek isteyen insan çalışıp kazanç sağlamak zorundadır Kazancı olmayan insanın geçinmesi mümkün değildir

Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez
Büyük çıkarlar beklenen yer için küçük fedakârlıklar yapılmalı, kimi sıkıntılara girilmeli ve bundan kaçınılmamalıdır

Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu
Sen başkasına kötülük yaparsan, o da sana kötülük yapacaktır Her şeyin bir karşılığı vardır Unutma ki, her ne edersen onun karşılığını alırsın

Keçi can derdinde, kasap yağ derdinde
Kötü bir duruma düşmüş, büyük zarara uğramış kimi kimseler acı içinde kıvranırken, kimileri de küçük yararlarını düşünürler ve hiç umursamadan bu durumdan istifade etmeye çalışırlar

Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar
Küçükler daima büyüklerini taklit ederler, örnek alırlar Anne_baba ne yaparsa çocuk da onu yapar; hangi yola giderse çocuk da o yola gider

Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur
Açgözlü, gözü doymaz, hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar

Kedinin boynuna ciğer asılmaz
Kendisine güvenilmeyecek birine bir şey bırakmak, emanet etmek doğru değildir Yoksa o şey ya zarar görür, ya da yok olur

Kedi uzanamadığı (yetişemediği) ciğere pis (murdar) der
Kimileri, çok istedikleri hâlde elde edemedikleri şeyi hor göstermeye kalkışırlar; beğenmiyor görünürler Böyle davranmakla asıl yapmak istedikleri şey, kendi çaresizliklerinin ortaya koyduğu açığı kapatmaya çalışmaktır

Kele, köseden yardım gelmez
Yardıma muhtaç olan kişi, ihtiyaç duyduğu şey konusunda kendi dururken başkasına yardım edemez Kendi derdine çare bulamamış, kendi işini halledememiş ki, başkasına nasıl yardım etsin?

Kelin ilâcı olsa başına sürer
Bk "Kele, köseden yardım gelmez"

Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur
Önce değersiz bulunan, beğenilmeyen bir kimse, küçük bir şey veya bir fırsat elimizden çıkıp yok olunca birden kıymet kazanır; çok önemli ve iyi gibi görülür

Kem göz, kalp akçe sahibinindir
Kötü sözü kimse kabul etmediği gibi, sahte parayı da kimse kabul etmez Kötü söz söyleyenin, geçmeyen para da onu kullananındır
Kendi düşen ağlamaz
Girdiği bir işte kendi zararına kendi sebep olan bir kimsenin yakınmaya hakkı yoktur Çünkü bildiğini okumuş, istediği gibi davranmış, kimseyi dinlememiştir O hâlde kötü sonuca da katlanmalıdır

Kesilen baş yerine konmaz
Bir iş yapıldıktan sonra eski durumuna getirilemez Bu bakımdan bir işe girişmeden, bir davranışta bulunmadan önce, işin nasıl sonuçlanıp sonuçlanmayacağını iyi hesapla; pişman olup olmayacağını iyi düşün taşın ve ondan sonra harekete geçip geçmeme konusunda karar ver

Keskin sirke küpüne (kabına) zarar verir
Öfkeli, sert, sinirli kimsenin zararı kendisinedir Kendini yıprattığı, sağlığına zarar verdiği, toplum içinde saygınlığını yitirdiği gibi işlerini de bozup alt üst eder

Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz
Kişi öncelikle kime danışacağını, kimin peşinden gideceğini iyi bilmelidir Çünkü seçtiği kişi kötü, işe yaramaz biri olabilir ve onun başını belâya sokabilir

Kılıç kınını kesmez
Ne kadar sert ve öfkeli olursa olsun hiçbir kişi yanındakilere, yakınlarına zarar vermez

Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
Kişi, kiminle arkadaşlık ederse, ondan etkilenir; onun alışkanlıklarına, düşüncelerine eğilim duyar; huyunu, gidişini kapar

Kırkından sonra azanı teneşir paklar
Yaşlandıktan sonra yaşına uymayan davranışlarda bulunan, ahlâksız bir yola sapan, kötü işlere bulaşan insanları doğru yola getirmek çok zordur Bu gibi kimselerin sonu da iyi değildir

Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani
İyi alışkanlıklar edinmiş ve bunu uzun yıllar sürdürmüş kişi, kolay kolay bu yapısından vazgeçip de kötülük edemez

Kısmetinde ne varsa kaşığına o çıkar
Kişi ne kadar çalışırsa çalışsın, çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır Yüce Allah, ona ne nasip etmişse ancak ona kavuşur; bu az da olur, çok da

Kızı gönlüne (keyfine) bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya
Evlenme çağındaki kızı büyükleri uyarmazlarsa uygun olmayan birisiyle evlenir Çünkü yaşı gereği hem tecrübesiz, hem de eğlenceye düşkün olur ve ileriyi göremez Bu bakımdan anne baba tarafından denetlenmeli, uyarılmalıdır

Kızını dövmeyen, dizini döver
Kızını, çocuğunu daha küçük yaşta eğitme yoluna gitmeyen, terbiye kurallarını öğretmeyen, gerekirse dövmeyen ileride çok pişman olur; ancak iş işten geçmiştir

Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye
Hayat sıkıntılarla, çelişkilerle doludur Buna bir de insanların nasipleri arasındaki tutarsızlıklar eklenince hayat daha da çekilmez olur Kimileri bolca bulurken, kimileri hiç bulamaz Bu da toplumu kargaşaya sürükler Gerekli olan şey dengeyi sağlamaktır

Kiminin parası, kiminin duası
Öyle işler vardır ki, kiminden para, kiminden de dua alınarak yürütülür Bu dünyada para kadar dua da önemlidir Canı gönülden yapılan duanın önemi büyüktür
Kimse ayranım (yoğurdum) ekşi demez
Herkes sattığı malı; kendi işini, tutumunu ve davranışını över Kendine yönelik eleştiriler yapılsa da aldırmaz, kusur kabul etmez, o methe devam eder

Kimseden kimseye hayır yok (gelmez)
İnsan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse, hayal kırıklığına uğrar Bu bakımdan bir işe girerken kendine dayanmalı, kendi gücüne güvenmelidir

Kimsenin âhı kimsede kalmaz
Güçlü bir kimsenin dine, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıyım, acımasızlık, haksızlık ve cefa asla karşılıksız kalmaz Zalimler, er veya geç zulme uğrayanların âhını, bedduasını alırlar ve perişan olurlar

Koça boynuzu yük değil
1 Kişiye kendisinin ve yakınlarının işini görmek ağır gelmez 2 Kişi, kendini savunacak araç-gerecini, güvenlik sistemlerini taşımaktan ve kullanmaktan geri durmaz, bunlar ona yük değildir

Komşu komşunun külüne muhtaçtır
Hayat şartları insanları bir arada yaşamaya zorunlu kılmıştır Bir arada yaşama sosyal hayatı, sosyal hayat da karşılıklı olarak yardımlaşmayı beraberinde getirmiştir Dolayısıyla insan her meselesini tek başına halledemez olmuş, yakınındakine başvurmak zorunda kalmıştır Bu bakımdan komşular birbirlerine en küçük şey için bile muhtaçtırlar Çünkü en önemsiz şeyin yokluğu, büyük bir işin aksamasına yol açabilir

Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür
Başka bir kimsenin malı, kişiye olduğundan daha değerli görünür Çünkü insan nefsi doymak bilmez, başkasının elindekine imrenir Hele insanlar birbirlerini çekemiyorlarsa birinin elindeki mal, diğerini sürekli rahatsız eder

Kork Allah`tan korkmayandan
Allah korkusu, öte dünyaya inanan insanları pek çok kötülükten uzak tutar Çünkü yaptığı kötülüklerin cezasız kalmayacağını bilir ve kolay kolay kötülük yapamaz Ama insan yüreğinden Allah korkusunu söküp attı mı, şeytanla baş başa kaldı demektir Artık onun düşünemeyeceği kötülük yoktur, her türlü fenalığı eline fırsat geçti mi kolaylıkla yapar Bu bakımdan böylelerinden çekinmek, uzak durmak, kendini korumak gereklidir

Korku dağları bekletir
1 Korku varlığını her yerde duyurur Yapacağı işe karşı verilecek cezadan korkan kimse o işi yapmaktan çekinir 2 Cezadan veya zulümden kaçan dağlara kaçar, gizlenir, zor da olsa orada yaşamaya çalışır

Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak yeğdir (hayırlıdır)
Tehlikeli bir işe girişmektense o işin sağlayacağı kazançtan vazgeçmek daha iyidir Çünkü sonu pek iyi görülmeyen, her gün ha battım ha batacağım korkusu veren işten insana pek hayır gelmez

Korkunun ecele faydası yoktur
Kişi korkmakla kendisine gelecek bir kötülüğü önleyemez Bu sebeple korkuyu sürdürmek yerine gelecek tehlikelere karşı önlem alma yoluna gitmek gereklidir Çünkü gelecek olan gelecek, olacak olan olacaktır Üzüntü, korku ise bunu önleyemeyecektir
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler
İstenilen nitelikteki şey bulunamayınca onun daha düşük nitelikte olanına da razı olunur Çünkü bir ihtiyaca, kalitesi düşük de olsa cevap verecektir şiir edebiyat Öğretmenler Günlük ve Yıllık Planlar Öğretmenler Forumu Edebiyat Forumu Sohbet Gazeteler video dershane öss soruları kpss soruları oks soruları rüya videolar edebiyat rüya tabirleri Belirli Gün ve Haftalar Şarkı sözleri Eğitim Haberleri şarkı sözleri matematik

Köpeğe gem vurma kendisini at sanır
Hiçbir değeri olmadığı hâlde kendisine değer verilen, lâyık olmadığı hâlde bir makama getirilen kişi, kendisini gerçekten kıymetli sanıp buna da inanmaya başlar
Köpek ekmek veren kapıyı tanır
Şurası unutulmamalıdır ki, köpek bile kendisini besleyen yeri bilir; o yerin insanına karşı bunu iyi davranışlarıyla belli eder O hâlde insan bunu görmeli ve bunun çok ötesinde olmalıdır Kendisine iyilik eden, yardımcı olan kimselere karşı gerekli saygıyı göstermeli, nankörlük etmemeli ve kendisine uzanan şefkatli elleri unutmamalıdır

Köpek sahibini ısırmaz
Köpek bile kendisini besleyen, kendisini koruyan sahibine saygılı davranır Peki, kişi ne kadar kötü olursa olsun iyilik gördüğü, geçimini sağladığı yere nasıl kötülük edecektir? O da nankörce davranıp zarar veremez

Köpeksiz sürüye (köye) kurt dalar (iner)
Koruyucusuz kalan yere veya ülkeye düşman girer, saldırır, ne var ne yok hepsini talan eder Eğer elinizdeki yeri ya da ülkeyi iyi koruyup gözetirseniz, düşman sizden uzak durur ve kötü sonlarla karşılaşmazsınız

Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler
Kişi işini gördürünceye kadar yardım beklediği kimseye dil döker, onu över, ne kadar kötü de olsa onu göklere çıkarır Ancak işini gördürdükten sonra bu tavrı birdenbire değişir Karşısındaki kimse, sanki o övdüğü kimse değildir Kuşkusuz bu tavır iki yüzlü kimselerin tavrıdır ki namuslu insanlar bundan uzaktırlar

Körler memleketinde şaşılar padişah olur
Bilgisiz, anlayışsız, beceriksiz insanların bulunduğu bir yerde, çok az bilgi, anlayış ve becerisi bulunan kişiler başa geçip yönetimi ele alırlar
Körle yatan şaşı kalkar (İtle yatan bitle kalkar)
Değersiz, kötü, ahlâksız kişilerle ilişki kurup arkadaşlık yapanlar ister istemez onlardan etkilenir ve kötü huylar kaparlar Çünkü insanı en çok etkileyen yakınında bulunduğu insanlardır

Kötü komşu insanı (adamı) hacet sahibi eder
İnsanlar en çok birbirlerine yakın olan insanlarla yardımlaşırlar İnsanın yardımlaşacağı insanlardan biri de komşusudur Eğer komşu kötü huylu biri ise, kendisinden emanet olarak istenen bir şeyi vermez Emanet isteyen de geri çevrildiği için ihtiyaç duyduğu şeyi satın almak zorunda kalır Böylelikle o kötü komşu, insanı bir alet-eşya sahibi yapmış olur

Kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı
Bk "İyiliğe iyilik her kişinin kârı"

Kötü söyleme eşine, ağu katar-aşına
Yakın ilişkide bulunduğun kimselere (aile fertleri, komşu, arkadaş, mesai arkadaşları vs) iyi davran, onları incitip kırma Eğer böyle yaparsan onlar da senin hakkında hiç iyi düşünmezler, sana daha büyük kötülük yapma yoluna giderler
Kul azmayınca Hak yazmaz
Kişinin başına gelen felâketler hep onun azgınlığı, sapkınlığı yüzündendir Çünkü Yüce Allah hiçbir kuluna zulüm yapmaz Doğru yolda giden toplumlar selâmete ermişler, sapanlar ise felâketlerle karşı karşıya kalmışlardır

Kul hatasız (kusursuz) olmaz
Bk "Hatasız kul olmaz"

Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez
Sıkıntıda olan, dara düşen ve kendisine inanan insanları Yüce Allah darda koymaz Onlara en sıkışık anlarında yardım eder, yeter ki o kullar kötü yola sapmadan sabrederek yollarına devam etsinler
Kurda, "Neden boynun (ensen) kalın?" demişler; "İşimi kendim görürüm de ondan" demiş
Kendi işini kendisi gören, başkasına bırakıp yaptırmayan kişinin içi rahattır; çünkü işin bütün yükü ve sorumluluğu ona aittir Dolayısıyla hiç kaygılanıp üzülmez de, keyfine bakar

Kurt dumanlı havayı sever
Kötü niyetli kimseler ortalıktaki karışıklıklardan yararlanma yoluna giderler Çünkü o anda dikkatler dağılmıştır, kimin ne yaptığı belli değildir Dolayısıyla kendilerine engel olacak kimselerin bulunmadığı bu ortamı sever ve bu ortamın oluşmasını istekle beklerler

Kurt kocayınca köpeklere maskara olur
Güçlü, kuvvetli bir kurt ile köpekler kolay kolay başa çıkamazlar, ondan çekinip korkarlar Bunun gibi her bakımdan güçlü, kuvvetli iken herkesi korkutan, tedirgin eden, yıldıran kişi, bu gücünü-kuvvetini kaybettikten sonra onun bunun, aşağılık kimselerin eğlencesi ve oyuncağı hâline gelir

Kurt tüyünü (köyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez
Kötü, zalim kimseler kılık-kıyafetlerini, oturdukları ev ve yerlerini değiştirseler de huylarını değiştirmezler; onların bu kötü yapıları devam edip gider

Kuru lâf karın doyurmaz
Anlamsız, yersiz, boş sözlerle bir iş yapılamaz Bir işten olumlu sonuç alınmak isteniyorsa, o konuda eylemde bulunmak, yararı dokunan davranışlar göstermek gereklidir

Kurunun yanında yaş da yanar
Bir düzeni kurmak, huzuru sağlamak için girişilen bir eylem sırasında suç işlemiş kötülerin yanı sıra, suçsuzların da cezalandırıldığı ve zarara uğratıldığı görülür

Kusursuz dost arayan dostsuz kalır
Eksiksiz, noksansız kişi olmaz, hiç kimse mükemmel değildir Bu sebeple kusursuz dost aramak boşunadır Arayan da dostsuz kalır Dost bulmak istiyorsak, insanları kusurları ile kabullenip sevmeliyiz

Kuzguna yavrusu güzel (anka) görünür
Bak "Karga yavrusuna bakmış"

Küçük suda büyük balık olmaz
1 Yetenekli, büyük kişiler küçük çevrelerde yetişse bile barınıp kalamaz Bu kişiler kendilerini besleyecek, barındıracak ve olgunlaştıracak daha büyük çevrelere, kültür ortamlarına ihtiyaç duyarlar 2 Küçük kazançlar, küçük ortamlarda; büyük kazançlar da büyük ortamlarda elde edilir Sınırlı, küçük bir ortamda yapılan işten bol kazanç sağlanamaz
Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü
Başkalarının ihtiyaçlarını karşılayan bir meslek dalında çalışıp çabalayan kişi, kendi ihtiyaçlarını ha bugün, ha yarın diyerek ihmal eder ve savsaklar

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Lâfla peynir gemisi yürümez
Yalnız konuşarak, yaparım ederim diyerek bir yere varılmaz ve hiçbir iş gerçekleştirilemez Atıp tutmaktan ziyade harekete geçip uygulamak ve çalışmak lâzımdır

Lâf torbaya girmez
Ağızdan söz bir kez çıktı mı artık onu gizlemek mümkün değildir Çünkü onu herkesin duyması kaçınılmazdır Bu sebeple söz ağızdan çıkmadan önce iyice düşünmeli, nereye varıp varmayacağı hesaplanmalı ondan sonra sarf edilmelidir
Lâtife lâtif gerek
Şaka yaparken bile kaba, kırıcı olmamak, incelikten ayrılmamak gerektir

Leyleğin ömrü laklakla geçer
Aylak, işsiz-güçsüz, bir iş yapmak istemeyen kişi zamanını boş ve anlamsız konuşmalarla geçirir Çene çalmaktan başka bir işe yaramayan bu kimselerle bir arada bulunarak zaman harcamaktan kaçınmak bir zorunluluktur

Lodosun gözü yaşlı olur
Güneyden veya güney batıdan esen rüzgâr, ardından çoğunlukla yağış getirir

Lokma çiğnenmeden yutulmaz
Her iş bir emekle yapılır Emek, çaba ve diğer yardımcı güçleri sarf etmeden bir şey elde edilemez Alın teri dökülmeden kazanılan şeyden hayır gelmez Nasıl ki çiğnemeden yuttuğumuz şey midemize zarar veriyorsa, emek vermeden elde ettiğimiz şey de bize zarar verir; çünkü helâl değil, haramdır O hâlde bir şey elde etmek istiyorsak çalışmak, alın teri dökmek ve emek vermek zorundayız

Alıntı Yaparak Cevapla

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları

Eski 08-16-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Ata Sözleri Ve Anlamları



Mahkeme kadıya mülk değil
Hiçbir kimse, hizmet için bulunduğu kamuya ait bir makam ya da mevkide ömrünün sonuna kadar kalamaz Ayrıca o yeri kendi malı ve mülküymüş gibi de kullanamaz Gün gelir, onu o yere getirenler onu oradan alır, yerine bir başkasını getirebilirler Bu sebeple geçici de olsa devlete ait olan yerleri işgal edenler, o yerlerde yetkilerini yanlış yolda kullanmamalıdırlar

Mal bulunur, can bulunmaz
Mal ve mülk kazanmakla elde edilir Bugün kaybeden, yarın gayretli çalışması sonucu yine bulabilir Ama can öyle mi ya? Canını kaybeden onu bir daha elde edemez Bu bakımdan insan canının kıymetini bilmeli, onu tehlikeye atmamalı Unutmamalıdır ki, ancak sağlığı yerinde olan insan mal kazanabilir
Mal canın yongasıdır
İnsan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar Çünkü onu kazanırken çok uğraşmış, canını dişine takmış, didinip durmuş ve mal sanki onun bir organı gibi olmuştur

Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır
Mart ayı şiddetli soğukların olduğu bir aydır Zaman zaman güneş görünse ve havalar ısınıyor gibi olsa da soğuklar şiddetini azaltmaz Çoklukla bugünlerde yakacak tükenir, insanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalırlar

Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar altın olur
Mart ayı oldukça soğuk bir aydır Bu ayda yağmurun yağması ürün için iyi değildir Nisan ise havaların ısınmaya başladığı bir aydır Bu ayda yağacak yağmur, hem de çok yağacak yağmur ürün için oldukça faydalıdır, verimi artırır ve çiftçiyi son derece memnun eder

Maşa varken elini ateşe sokma
1 Bir işten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol vardır, o yolu tut Kendini zarardan koruduğun gibi rahat da edersin 2 Yaptırabileceğin biri varken tehlikeli bir işe kendin girme

Mayasız yoğurt çalınmaz (tutmaz)
Bir işin başarıyla yürütülebilmesi, bir işten verim alınabilmesi için uygun bir ortama, gerekli araç-gerece, az da olsa bir sermayeye ihtiyaç vardır

Mazlumun âhı, indirir şahı (yerde kalmaz)
Bk "Kimsenin âhı kimsede kalmaz"

Merhametten maraz doğar
Bir kimsenin karşılaştığı kötü durum karşısında üzüntü duyar ve o kişiye yardımda bulunur, iyilik ederiz Ne var ki, kimileri kendisine gösterilen bu yakın ilgiyi kötüye kullanır ve başımızı derde sokar
Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan
Bk "İyilik iki baştan olur"

Mescide gerek olan meyhaneye haramdır
Her özellikli şeyin gerekli olduğu bir yer vardır Onun dışında başka bir yerde kullanılamaz Kullanılırsa son derece zararlı olur İçki Müslüman`a haramdır, dolayısıyla içemez ve bulunduramaz Domuz eti Hıristiyanların sofrasına konabilir ama Müslümanların sofrasına sokulamaz Aksi takdirde Müslümanlığın özüne zarar verilmiş olur
Meyveli ağacı taşlarlar
Öyle sıradan kimselerle pek uğraşan olmaz Ama toplumda bir konum edinmiş, bilgili, becerikli ve başarılı kimse kolayca hedef olur; hücumlara maruz kalır Çünkü onun toplumdaki konumu kimilerinin kıskançlık duygularının kabarmasına yol açar

Mızrak çuvala sığmaz (girmez)
Herkesin gözü önünde duran, apaçık bilinen gerçeklerin gizli tutulması, örtbas edilerek yokmuş gibi gösterilmesi imkânsızdır

Minareyi çalan kılıfını hazırlar
Kolay kolay saklanamayacak kadar büyük bir yolsuzluk yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını iyiden iyiye düşünür ve ortaya çıkmasını önleyecek tedbirleri önceden alır

Mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz
Devletin malını mülkünü kendisine mal etmek son derece zor ve tehlikelidir Böyle bir teşebbüste bulunsa da rahatça kullanamaz, günün birinde er veya geç bunun hesabı kendisinden sorulur

Misafir kısmeti ile gelir
Geleneklerimiz ve dinimiz olan İslâm, yoldan gelene, yolcuya, konuğa gerekli ilgiyi göstermeyi ve ikramda bulunmayı emreder Bu bakımdan evimizi konuğa açmalı, onu başımıza gelmiş bir külfet gibi görmemeliyiz Eğer dinimizin buyurduğu gibi davranırsak misafiri ağırlamakta güçlük çekmeyiz, evimize bereket dolar Çünkü ikram edene, sakınmadan verene, Yüce Allah misliyle verir Dolayısıyla misafir kısmetini de getirmiş olur

Misafir on kısmetle gelir; birini yer dokuzunu bırakır
Bk "Misafir kısmeti ile gelir"

Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer
Bir yere konuk olan, ev sahibinin kendisine özel olarak yapılmış çok güzel şeyler ikram edeceğini düşünebilir Ancak umduğuna kavuşamaz; çünkü ev sahibi, evde ne varsa onu ikram eder Bu bakımdan özel yiyeceklerle ağırlanacağını düşünmemelidir
Misafir üç gün misafirdir
Geleneğimiz bir yerde haddinden fazla kalınmasını ve ev sahibine fazla sıkıntı verilmesini hoş görmez Konuğun bir evde kalmasını üç günle sınırlar Üç günden fazlası ev sahibini sıkıntıya soktuğu gibi, misafiri de zor durumda bırakır Bu bakımdan, konuk, ev sahibinin durumunu anlamak ve üç günden sonra o yerden ayrılıp ev sahibini rahatlatmalıdır Unutulmamalı ki suratlarının asılmasına sebep olduğumuz insanların yanına bir daha zor gideriz

Muhabbet iki baştan
Bk "İyilik iki baştan olur"

Mum dibine ışık vermez
Konumu ve yapısı gereği etrafına ışık saçan mum, kendi dibini aydınlatamaz Güçlü kişiler de uzaktakileri kollayıp kayırdıkları ve çokça yardım yaptıkları gibi kendi yakınlarına o kadar fayda sağlayamazlar Çünkü onlar her şeyden önce çıkarlarını düşünen insanlar olmaktan uzaktırlar
Mühür kimde ise Süleyman odur
Hz Süleyman`ın peygamber ve hükümdar olduğunu belirten bir mührü vardı Bu yetki gücünün işareti olarak görülmüş, burdan hareketle söze şu anlam verilmiştir: Bir işte yetki kimde ise kuvvet ondadır, onun buyrukları geçer

Mürüvvete endaze olmaz
Yiğit, mert, iyiliksever, cömert olmanın ne ölçüsü, ne de sınırı vardır Kişi bu hasletlerini olabildiğince geniş ve sınırsız tutabilir; tuttuğu oranda da kendini değerli, eşsiz bir insan yapar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.