Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Özel Günler ve Tebrikler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çanakkale, mart, zaferi

18 Mart Çanakkale Zaferi...

Eski 03-16-2007   #1
ErGENEKON_GS_48

18 Mart Çanakkale Zaferi...



Bir Yolcu
Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir

Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir


Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi Mahşer mi, hakikat mahşer
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi
Âsım'ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber

__________________
aNNE susadım
Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart Çanakkale Zaferi.....

Eski 03-16-2007   #2
ErGENEKON_GS_48
Varsayılan

18 Mart Çanakkale Zaferi.....



Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir

1914 yılında I Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler

Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar
24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü
19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti Boğaz'a iyice sokuldular Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı
İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan­mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi
Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı
18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu
İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu
İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:
«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu»

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor
«Saat 1345'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla­mayla sarsıldı Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti»
Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü Batanlar oldu Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler
İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar Artık Çanakkale kara savaşları başlı­yordu Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi
Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı 19 Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı Cephanesi biten askerlere:
— Süngü tak emrini verdi Daha sonra ;
— «Ben size taarruz emretmiyorum Ölmeyi emrediyorum Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı
Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti
Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir
Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu

__________________
aNNE susadım
Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart Çanakkale Şehitlerine armağan

Eski 03-16-2007   #3
brave83

18 Mart Çanakkale Şehitlerine armağan



Onsekiz Mart günü tarihe geçti,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!
Onbinlerce düşman Ceddime hiçti,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

İngiliz yurduma göz dikmiş meğer,
Fransız halkıma hiç vermez değer,
Türk Milleti buna boyun mu eğer?
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Hileyle Anzak'ı sürerler öne,
Dualar ediyor Fatma'yla Döne!
Kurşunlar yağıyor hemen her yöne,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Soluyormuş düşman öfke burnunda,
Bırakmaz bayrağı süngü karnında!
Mehmetçik and içmiş Arıburnu'nda,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Bir gülle yolladı Mehmet Onbaşı,
Düşman gemisini sardı telaşı,
Sorraım size; bu neyin savaşı?
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Bitse de rengarenk ot çayırında,
Şehitler yatıyor bak bayırında!
Anafartalar'da, Conkbayırı'nda,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Geçmez vatanından, geçer aşından,
Vurulmuş yatıyor 'Ya Rab' başından!
'Şehittir' yazıyor mezar taşından!
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!
28022006

Alıntı Yaparak Cevapla

Şehitlerin Anısına

Eski 03-16-2007   #4
Ergenekon
Varsayılan

Şehitlerin Anısına





Bir kahraman takım ve Yahya Çavuştular
Tam üç alayla burada gönülden vuruştular
Düşman tümen sanırdı bu şahlanmış erleri
Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-17-2007   #5
Ergenekon
Varsayılan


İstiklalimizi borçlu olduğumuz şehitlerimiz için Mehmet Akif söylenecek her şeyi söylemiş, başka ne diyebilir ne ekleyebilirz ki Teşekkürler
Alıntı Yaparak Cevapla

Kınalı Kuzudan Validesine

Eski 03-17-2007   #6
flipper
Varsayılan

Kınalı Kuzudan Validesine



'Dört asker doğurmakla müfterih şanlı Türk annesi' diye başlayan mektup daha önce, British Museum'un "Gallipoli War" adlı programında İngilizce yayınlanmış ve Avustralya Savaş Müzesi'nde teşhire konulmuş Yeni bir düzenlemesi yapılan mektup bu yıl, Çanakkale Şehitliği'nde 57'inci Alay'ın girişinde büyük bir mermer üzerine yazılarak sergilenmeye başlıyor

Valideciğim,
Dört asker doğurmakla müfterih şanlı Türk annesi!
Ey Allah’ ım Bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu Ezan bitti O dereden ben de bir abdest aldım Cemaat ile namaz kıldık O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm
Ellerimi kaldırdım, gözümü yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim:
Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri, İsm-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün mahfeyle!
Diyerek bir dua ettim ve kalktım Artık benim kadar mesut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi
Dünyanın en güzel yerleri burası imiş Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız olmaz mı?

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-17-2007   #7
Gözyaşı
Varsayılan


Elinize sağlık arkadaşlar şehitler bizim herşeyimizdir
__________________
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-17-2007   #8
asyaland
Varsayılan


cok güüzel olmus hepinizin ellerine sağlık
okudukca resimlere baktıkca kahramanlarımızın yasadıklarını birazcıkta olsun hissedince duygulanıp ağlamamak elde değil
bu vatanı onlara borcluyuz

Alıntı Yaparak Cevapla

Bir Destandır Çanakkale!

Eski 03-17-2007   #9
angelesdream

Bir Destandır Çanakkale!



Faruk Demir anlatıyor:

Makam arabamın arka koltuğunda bir göreve gidiyorum Yol uzayınca, elimdeki gazetenin hatıralar bölümünü okumaya başlıyorum Okuduğum yazının bana ilham ettiği birkaç cümle dökülüyor ağzımdan:

Yahu bu millet gerçekten çok büyük bir millet

Şöförüm Ünver'le göz göze geliyoruz dikiz aynasından
Onun bakışları sorduğu için hemen ekliyorum:

Okuduğum hatıra beni çok duygulandırdı Manevi gücü hafif görmemek lazım

Okuduğum hatırayı kısaca özetletledim Nerden bilebilirdim ki, buna benzer bir hatırayı da şöförümün bizzat yaşadığını?

Efendim, o dediğiniz benzer bir hadiseyi ben Çanakkale'de yaşadım

Çanakkale Savaşlarında mı? Yahu senin yaşın ne ki Çanakkale'den hatıran olsun?

Hayır efendim Çanakkale Savaşlarıyla ilgili, ama o tarihten değil Çok sonralara ait

Bu defa beni bir merak alıp sardı Başımı öne doğru uzatıp emir verir gibi rica ettim:

Anlat bakalım, bizzat yaşadığın o hatırayı! Neymiş biz de bilelim

Şöförüm Ünver şunları anlattı:

Ben askerdeyken oldu Bir deniz astsubayı ile birlikte jeep içerisinde Çanakkele'nin Kirtepe Köyüne gidecektik Bir akşamüstü karargahtan çıktık Kirteppe Köyü yakınlarında yolda giderken, jeepin farları karşıma acayip bir müfreze çıkardı Nasıl heyecanlandım, nasıl frene bastım, bende bilmiyorum

Jeep zınk diye durunca, astsubayım neredeyse camdan fırlayacaktı Döndü, bana biraz da sertçe sordu:

Ne var, neden durdun?

Elim ayağım tir tir titriyordu Dedim ki:

Komutanım, siz görmüyormusunuz? Önümüzde tüfekli, teçhizatlı bir manga asker, yolu bölmüş gidiyor Bakınız, hemen ilerde

Bu askerlerin kıyafetleri şimdiki gibi değildi Ben kim olduklarını, ne olduklarını anlamadığım için aptallaşmışken, astsubayım gözlerini ovuşturup yerinden kalktı, oturdu ve mırıldandı:

Çanakkale Harbindeki askerlerin kıyafetleri bu Başlarında fes var; hepsi poturlu

Siz de gördünüzmü komutanım?

Görmez miyim? Nizami adımla karşıya geçiyorlar Biz rüya görmüyoruz, değil mi?

Hayır komutanım! Görevdeyiz; Kirtepe Köyüne gidiyoruz

Ama ben hayal gördüğümü sanıyorum Sen de görüyor musun?

Görüyorum komutanım, görüyorum Nedir bu böyle?

Hiçbir şey söylemeden müfreze geçene kadar bekledik Yolun karşısına geçip ağaçlık arazide bir sis bulutu gibi kayboldular

İkimiz de donduk kaldık Jeepi hareket ettirip ilerlemeye başladık, ama ikimizin de benzi kül gibi Kirtepe Köyüne vardığımızda, bizim şoke olmuş halimizi gören kahveden yaşlı bir amca, yarı muzip gülerek halimizi hatırımızı sordu:

Ne o komutanım, nöbet mangasına mı rastgeldiniz yoksa?

Şeyyy, evet Nedir bu, anlatır mısınız? Siz de mi gördünüz yoksa?

İhtiyar adam, ah komutanım, ah, diye başladı söze ve şöyle devam etti: Bu manga, Çanakkale Savaşında nöbet tutan mangadır Fransızlar bu bir manga askeri şehit etmişler o zaman Ama bu şehit manganın askerleri, ne hikmettir bilinmez, her akşam güneş battıktan sonra görevini yerine getirmek için gidiyormuş gibi uzaklardan gelirler, yolu karşıdan karşıya geçerler, ormanın içine yürüyüp kaybolurlar Nöbet mangası onlar

Faruk Demir Bey, bu hatıranın sonunu şöyle bağlıyor:

Şöförüm Ünver, bu askerlik hatırasını anlatırken, o nöbet mangası gözlerimin önünde canlandı Gönlüm yoğunlaşarak gözlerimden damla olup aktı, yanağımdan göğsüme doğru

Bu millet gerçekten yücedir, çok yücedir; çoook

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-17-2007   #10
[KAPLAN]
Varsayılan




Gerçekten duygu yüklü bir hikaye Paylaşımın için çok teşekkürler sevgili angelesdream


" Yaşamaz ölümü göze almayan,

Zafer, göz yummadan koşana gider
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider! "


Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart Çanakkale Zaferi

Eski 03-17-2007   #11
angelesdream

18 Mart Çanakkale Zaferi



Birinci Dünya Savaşı'nda kazandığımız en büyük muharebedir Savaşın gidişini değiştiren bu büyük zafer, İngilizler'e 205000 , Fransızlar'a 47000 kişiye malolmuştur Düşmanın Çanakkale önlerine yığdığı deniz kuvvetleri 18 zırhlı, 12 Kruvazör, 17 muhrip, 12 denizaltı, 1 uçak gemisi 36 mayın gemisinden meydana geliyordu Ayrıca 86 nakliye 222 de çıkarma gemisi vardı



İngiliz Fransız filosunun 6 zırhlısı Türk topçularının isabetli atışları sonunda batırıldı 8 saat 45 dakika süren bombardıman esnasında düşman 506 top kullandı Savaşta Çanakkale sırtlarından vaktiyle 2Abdülhamit Han'ın yaptırdığı Aziziye tabyalarının büyük rolü oldu



Nihayet Boğazdan geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransızlar Gelibolu'ya asker çıkararak İstanbul'a karadan yürümeye karar verdiler Burada Vatan için can veren 250000 Mehmet'cikten Ezine'li Yahya Çavuş ve arkadaşlarının abidesi için eski Çanakkale Valilerinden Nail Memik Bey'in yazdığı dörtlük :



Bir Kahraman tabur ve Yahya Çavuş'tular;

Tam üç alayla, burda, gönülden vuruştular

Düşman, tümen sanırdı bu şahlanmış erleri,

Allah'ı arzu ettiler; Akşam kavuştular



General Hamilton anlatıyor: 3 Eylül 1915 gecesi korkunç bir rüya gördüm, İmroz'da çadırımın içinde küçük bir portatif karyolada yatmaktaydım Birden bire kendimi buz gibi bir suda gömülmüş buldum Birisi beni denizin dibine doğru çekiyordu Boğuluyordum İkil kuvvetli elin boğazımı sıktığını hissediyordum Bu ikisi, beni hem boğuyor, hemde denizin derinliklerine sürüklüyordu! Nefesim kesiliyordu!



Dehşetli bir mücadele ile kendimi bu iki elden kurtarmaya çalıştım Bu o kadar sıkıntılı bir boğuşmaydıki yatağımda güçlükle gözlerimi açtığım zaman bütün vücudum zangır zangır titremekte idi ve kan ter içinde kalmıştım Boğazımı sıkan iki kuvvetli pençeyi görür gibi oldum Çadırımın içinde sankı bir hayalet vardı Fakat yüzü, karanlıkta seçilmiyordu Bu hayal yavaş yavaş gözden silinip kayboldu Boğazım ferahladı Rahat nefes almaya başladım Çadıra bir düşman mı girmişti Ömrümce bu kadar korkunç bir rüya görmemiştim Uyandıktan sonra saatlerce bu rüyanın tesiriyle kıvranıp durdum Kafamın içinde acaip düşünceler canlanmaya başladı Çanakkale tekin değildir! Üzerimize kaçınılmaz bir tehlike çökmüştür Hepimizi meş'um bir akıbet beklemektedir! (18 Mart 1992 tarihli fazilet takvimi)



Çanakkale savaşında Kahramanca savaşan Türk askeri,düşmanlarını bile kendine hayran bırakmıştır Bu savaşta bir kolu ile bir ayağına kaybeden bir Fransız Generalinin ülkesine döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırası şöyledir:



"Fransızlar Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirler Hiç unutmam Savaş sahasında dövüş bitmiş yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk Az evvel Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamıyacağım Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk asker kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:



-Niçin öldürmek istediğin düşmana yardım yapıyorsun ? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:



-Bu Fransız asker yaralanınca cebinden yaşlı bir kadının resmini çıkardı, birşeyler söyledi Anlamadım ama herhalde annesi olacaktı Benim ise kimsem yok İstedimki, o kurtulup anasının yanına dönsün! Bu asil duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım Bu sırada emir subayım Türk askerinin yakasını açtı O anda gördüğüm manzaranın yanaklarımdan süzülen yaşları dondurduğunu hissettim, çünkü Türk askerini göğsünde, bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı Az sonra ikiside öldüler



(2 eylül 1991 Türkiye Gazetesi Takvimi)

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-17-2007   #12
ctn_86
Varsayılan


güzel bi hikaye tşkler angeles
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-17-2007   #13
Gözyaşı
Varsayılan


eline sağlık güzel paylaşım olmuş
__________________
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-17-2007   #14
rebellious23
Varsayılan


çok güzel bir hikaye gerçekten bu ülke kolay gelmedi bugünlere

emeğine sağlık

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-18-2007   #15
Ergenekon
Varsayılan


"Bu millet gerçekten yücedir, çok yücedir; çoook"
çok güzel ve etkileyici teşekkürlerr

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.